HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

32
“Hollanda ile başlayan ORRO Energy, Belçika’da yapılandıktan sonra Avrupa’nın bazı ülkelerinde de yapılanma çalışmalarını sürdürüyor.” diyen OR Şirketler Grubu Başkanı Celal Oruç: “Türkiye’de çok büyük yatırımlarımız var. Bunu en geç 2 ay gibi bir zaman içinde kamuoyuna açıklayacağız. Aynı zamanda ABD’de telekomünikasyon ve finans alanında çalışmamız var. Bu konuyla ilgili gelişmeyi önümüzdeki şubat ayında kamuoyuyla paylaşmayı planlıyoruz. İş dünyasının dürüst ve profesyonel çalışan insanlara ihtiyacı var. Biz de bu ihtiyacı hissederek boşluğu kendi alanımızda, karınca kararınca doldurmaya çalışıyoruz. Hedefimizde sadece para değil; aynı zamanda insan sevgisi, eşitlik ve adalet var. Bu temeller üzerinde başarıya koşmayı çok seviyoruz.” dedi. 2010 yılı Avrupa’da sosyal dış- lanmışlıkla mücadele yılı ilan edilmesine rağ- men, müslümanlar bazı siyasi partiler tarafından siste- matik olarak he- def gösteriliyorlar. Siyasi katılım için gayret sarf eden müslüman kökenli siyasetçiler bir şekilde üyesi oldukları siyasi partilerden soğutulmakta ve dışlanmaktalar. Hürriyetlerin beşiği kabul edilen Avrupa'da İslam düşmanı partiler, hem güçleniyor hem de devlet politikala- rıyla meşruiye- te bürünüyor. Avrupa ırkçılığın normal ve hoşgö- rüldüğü bir kıtaya bürünmeye yüz tutmuş, tarih yazabi- lecek liderler, hatırlanası iz bırakmak yerine kara lekeler düşüyorlar tarih izdüşümüne. KONYA KRİTERLERİ HOLLANDALILARI BÜYÜLEDİ HOLLANDA'DA SEFİLLER SÜREKLİ HASIRALTI EDİLDİ Mevlana’nın ünlü eseri Mesnevi’yi Hollanda’caya tercüme eden Ab- dulwahid van Bommel "1967’de ilk kez Türkiye’ye gittiğimde misa�irperverlik bombardımanına uğradım. Türkleri çok cömert bulmuştum. Buna nasıl karşılık verecektim? Vermekte akar su gibi ol! Bu ne demektir? Hepiniz bilirsiniz, biz Hollandalılar cimri- likle tanınırız..." Kısa adı HOGİAF olan Hollanda Genç İşadamları Federasyonu ve alt çatı grubunu oluşturan dernek- lerin, Hollanda’nın en tanınmış tarihi otellerinden biri olan Den Haag Kurhaus’taki, “Hollanda ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde Hollanda’daki Türk girişimcilerin katkısı” temalı toplantıya, 300 davetlinin katıldı. TÜRKİYE'YE YATIRIM AMERİKA'YA YATIRIM BAŞARIYA KOŞUYORUZ ÖZEL HABER OR GROUP AMERiKA'YA AÇILIYOR "Wilders’e karşı HTİB Başkanı olarak dava açıyorum. Katılmıyorsunuz, içeri- sinde yer almıyorsunuz. Hollanda’da ki arkadaşlara, gelin en azından mahkemede olun çağrısı yapıyorum. Maalesef bunu dahi yapmıyorlar ve bu konuda samimi olduklarına inanmıyorum". Mustafa Ayrancı'dan federasyonlara ağır eleştiri "Wilders davasında yalnız kaldık" diyen Türkler Hollanda için yük değil, kazançtır Türkiye’deki Türklerden, Hollanda’daki Hollandalılardan daha kötü durumdayız Özgürlük kavramı en geniş bilinen içinde yaşadığımız Hollanda'da, artık toplumun bütün kesimleri ürkek bireyler haline dönüştürülüyor. Avrupa ülkelerinde, İsveç'te, Fransa'da, Almanya'da, İsviçre'de, Hollanda'da, Belçika'da çok belirgin olarak yükselen ırkçı ve sağcı siyasi hareketlerden cesaret alanlar, artık camileri sistematik olarak hedef almışlar ve tehdit etmekteler. Bunun bir sonucu olarak islamofobi yaygınlaşıyor. INTERKREASYON Lydia Can Lydia, evde şeker var mı? Var... AŞURE NASIL YAPILIR? Hollanda'da yaşayan Türk göçmenlerin "ruh sağlığı" ile ilgili olarak ilk kez gerçekleştirilen araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Psikoterapist Murat Can'ın, Türk göçmenlerin "göçmenlik duygusu, ruhsal sıkıntıları ve yaşam kalitesi" konusunda hazırladığı doktora tezi, Hollanda'da geniş yankı uyandıracağa benziyor. BU SONUÇLAR ÇOK ÇARPICI Murat Can doktora tezini sundu 20bin m 2 fakülte binası 100bin m 2 kampüs ANİL RAMDAS HOLLANDA POLİTİKASINI ELEŞTİRDİ: Hollanda göçmenleri 1975 yılından sonra farketti. Göçmenlere sürdürülebilir hiç bir yatırım yapılmadı. Ülkesel Danışma Kurulları ve benzer örgütler, Hollanda hü- kümeti tarafından göçmenleri kontrol etmek için kuruldu. Yeni bir toplum modeli aranıyor Yasemin Aslan Muhammed Taş Facebook'ta keyifli dakikalar Hollanda'da İslamofobi » 13’te Küreselleşme ve Türkler » 11’de VEYİS GÜNGÖR Yeni başlangıçların karşı koyulmaz çekiciliği » 9’da SEDAT ÇAKIR AYHAN TONCA Ayaklar yere basmalı » 7’de A. SUAT ARI » 8’de KEMAL ŞAHİN Almanya ve Türkiye açısından 2010 yılı… YEMEKNAME YEMEK BAHANE SOHBET ŞAHANE Bu sayımızdaki yemekleri 25 yıldır aşçılık yapan Palet Party Centrum'un sahibi ve aşçısı Ahmet Ali Akgül yaptı. Davetlilerimiz ise: Derya Kaplan, Osman Çelik, Fatma Gümüş, Nafize Şener, Sevilay Atasever ve Menderes Yüksel. » 22’de » 20’de » 3’te Sedat Akdağ, 15 yıldır Hollanda'da yaşıyor. İlk geldiğinde bir televizyoncu- da satıcı olarak çalışmaya başlamış. Hayatında ilk defa işçi olarak çalıştığını söylüyor, ama bu hiç te ağır gelmemiş, çünkü çalışmayı çok seviyor. Çalıştığı dükkanın yanındaki bisikletçinin satılık olduğunu görünce, gitmiş ve on dakika- lık bir pazarlıktan sonra 15.000 euro'ya dükkanı satın almış. Mart ayında 'Hollanda'da Türk altyapı kulüpleri' araştırmamı- za Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ile başlamıştık. BUGÜN DÖNECEKMİŞ GİBİ TÜRKİYE'YE YATIRIM YAPIN, HİÇ DÖNMEYECEK GİBİ HOLLANDA'YA YATIRIM YAPIN... KiBAR HiRA KiBAR HiRA iLE YENi HOLLANDA BEŞiKTAŞ KULU ÜZERiNE » 15’te » 13’te » 4’te » 2’de » 6’da » 5'te » 9'da » 9'da » 21'de IRKÇILIK iN OZGURLUK OUT BESTE KRANT VAN NEDERLAND ARALIK 2010 DECEMBER Yıl:1 Sayı: 11 H O L L A N D A N I N E N İYİ G A Z E T E S İ HABER haber nl ISSN:1879-9981 CELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYOR » 23’de

description

Haber Gazetesi Aralik 2010 sayisi

Transcript of HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

Page 1: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

“Hollanda ile başlayan ORRO Energy, Belçika’da yapılandıktan sonra Avrupa’nın bazı ülkelerinde de yapılanma çalışmalarını sürdürüyor.” diyen OR Şirketler Grubu Başkanı Celal Oruç: “Türkiye’de çok büyük yatırımlarımız var. Bunu en geç 2 ay gibi bir zaman içinde kamuoyuna açıklayacağız.

Aynı zamanda ABD’de telekomünikasyon ve finans alanında çalışmamız var. Bu konuyla ilgili gelişmeyi önümüzdeki şubat ayında kamuoyuyla paylaşmayı planlıyoruz. İş dünyasının dürüst ve profesyonel çalışan insanlara ihtiyacı var.

Biz de bu ihtiyacı hissederek boşluğu kendi alanımızda, karınca kararınca doldurmaya çalışıyoruz. Hedefimizde sadece para değil; aynı zamanda insan sevgisi, eşitlik ve adalet var. Bu temeller üzerinde başarıya koşmayı çok seviyoruz.” dedi.

2010 yılı Avrupa’da sosyal dış-lanmışlıkla mücadele yılı ilan edilmesine rağ-men, müslümanlar bazı siyasi partiler tarafından siste-matik olarak he-def gösteriliyorlar. Siyasi katılım için gayret sarf eden müslüman kökenli siyasetçiler bir şekilde üyesi oldukları siyasi partilerden soğutulmakta ve dışlanmaktalar.

Hürriyetlerin beşiği kabul edilen Avrupa'da İslam

düşmanı partiler, hem güçleniyor hem de

devlet politikala-rıyla meşruiye-te bürünüyor. Avrupa ırkçılığın normal ve hoşgö-

rüldüğü bir kıtaya bürünmeye yüz

tutmuş, tarih yazabi-lecek liderler, hatırlanası

iz bırakmak yerine kara lekeler düşüyorlar tarih izdüşümüne.

KONYA KRİTERLERİ HOLLANDALILARI BÜYÜLEDİ

HOLLANDA'DA SEFİLLER SÜREKLİ HASIRALTI EDİLDİ

Mevlana’nın ünlü eseri Mesnevi’yi Hollanda’caya tercüme eden Ab-dulwahid van Bommel "1967’de ilk kez Türkiye’ye gittiğimde misa�irperverlik bombardımanına uğradım. Türkleri çok cömert bulmuştum. Buna nasıl karşılık verecektim? Vermekte akar su gibi ol! Bu ne demektir? Hepiniz bilirsiniz, biz Hollandalılar cimri-likle tanınırız..."

Kısa adı HOGİAF olan Hollanda Genç İşadamları Federasyonu ve alt çatı grubunu oluşturan dernek-lerin, Hollanda’nın en tanınmış tarihi otellerinden biri olan Den Haag Kurhaus’taki, “Hollanda ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde Hollanda’daki Türk girişimcilerin katkısı” temalı toplantıya, 300 davetlinin katıldı.

TÜRKİYE'YE YATIRIM AMERİKA'YA YATIRIM BAŞARIYA KOŞUYORUZ

ÖZEL

HABER

TÜRKİYE'YE YATIRIM AMERİKA'YA YATIRIM BAŞARIYA KOŞUYORUZ

OR GROUP AMERiKA'YA AÇILIYOR

"Wilders’e karşı HTİB Başkanı olarak dava açıyorum. Katılmıyorsunuz, içeri-sinde yer almıyorsunuz. Hollanda’da ki arkadaşlara, gelin en azından mahkemede olun çağrısı yapıyorum. Maalesef bunu dahi yapmıyorlar ve bu konuda samimi olduklarına inanmıyorum".

Mustafa Ayrancı'dan federasyonlara ağır eleştiri

"Wilders davasında yalnız kaldık" diyen

Mustafa Ayrancı'dan federasyonlara ağır

"Wilders davasında yalnız kaldık" diyen

Türkler Hollanda için yük değil, kazançtır

Türkiye’deki Türklerden, Hollanda’daki Hollandalılardan daha kötü durumdayız

Özgürlük kavramı en geniş bilinen içinde yaşadığımız Hollanda'da, artık toplumun bütün kesimleri ürkek bireyler haline dönüştürülüyor. Avrupa ülkelerinde, İsveç'te, Fransa'da, Almanya'da, İsviçre'de, Hollanda'da, Belçika'da çok belirgin olarak yükselen ırkçı ve sağcı siyasi hareketlerden cesaret alanlar, artık camileri sistematik olarak hedef almışlar ve tehdit etmekteler. Bunun bir sonucu olarak islamofobi yaygınlaşıyor.

INTERKREASYON

Lydia CanLydia, evde şeker var mı? Var...

AŞURE NASIL YAPILIR?

Hollanda'da yaşayan Türk göçmenlerin

"ruh sağlığı" ile ilgili olarak ilk kez

gerçekleştirilen araştırma, çarpıcı

sonuçlar ortaya koydu. Psikoterapist

Murat Can'ın, Türk göçmenlerin

"göçmenlik duygusu, ruhsal

sıkıntıları ve yaşam kalitesi" konusunda

hazırladığı doktora tezi, Hollanda'da

geniş yankı uyandıracağa

benziyor.

Hollanda'da yaşayan

koydu. Psikoterapist

YAPILIR?YAPILIR?BU SONUÇLAR

ÇOK ÇARPICI

Murat Can doktora tezini sundu

20bin m2

fakültebinası

100bin m2

kampüs

ANİL RAMDAS HOLLANDA POLİTİKASINI ELEŞTİRDİ:

Hollanda göçmenleri 1975 yılından sonra farketti. Göçmenlere sürdürülebilir hiç bir yatırım yapılmadı.

Ülkesel Danışma Kurulları ve benzer örgütler, Hollanda hü-kümeti tarafından göçmenleri kontrol etmek için kuruldu.

Yeni bir toplum modeli aranıyor

Mevlana’nın ünlü eseri Mesnevi’yi

Yasemin Aslan Muhammed Taş

Facebook'ta keyifl i dakikalar

Hollanda'da İslamofobi

» 13’te

Küreselleşme ve Türkler

» 11’de

VEYİS GÜNGÖR

Küreselleşme ve

VEYİS GÜNGÖR

Yeni başlangıçların karşı koyulmaz çekiciliği » 9’da

SEDAT ÇAKIR

Yeni başlangıçların karşı koyulmaz

» 9’da

SEDAT ÇAKIR

AYHAN TONCA

Ayaklar yere basmalı

» 7’de

Ayaklar yere basmalı

» 7’de

A. SUAT ARI

» 8’de

KEMAL ŞAHİN

» 8’de

Almanya ve Türkiye açısından 2010 yılı…

YEMEKNAME YEMEKBAHANESOHBETŞAHANE

Bu sayımızdaki yemekleri 25 yıldır aşçılık yapan

Palet Party Centrum'un sahibi ve aşçısı Ahmet

Ali Akgül yaptı. Davetlilerimiz ise: Derya

Kaplan, Osman Çelik, Fatma Gümüş, Nafize Şener, Sevilay Atasever ve Menderes Yüksel.

» 22’de» 20’de» 3’te

Sedat Akdağ, 15 yıldır Hollanda'da yaşıyor. İlk geldiğinde bir televizyoncu-

da satıcı olarak çalışmaya başlamış. Hayatında ilk defa işçi olarak çalıştığını söylüyor, ama bu hiç te ağır gelmemiş, çünkü çalışmayı çok seviyor. Çalıştığı dükkanın yanındaki bisikletçinin satılık

olduğunu görünce, gitmiş ve on dakika-lık bir pazarlıktan sonra 15.000 euro'ya

dükkanı satın almış. » 20’de

Mart ayında 'Hollanda'da Türk altyapı kulüpleri' araştırmamı-za Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ile başlamıştık.

dışlanmaktalar.

BUGÜN DÖNECEKMİŞ GİBİ TÜRKİYE'YE YATIRIM YAPIN, HİÇ DÖNMEYECEK GİBİ

HOLLANDA'YA YATIRIM YAPIN...

YEMEKNAMEBu sayımızdaki yemekleri 25 yıldır aşçılık yapan

Palet Party Centrum'un sahibi ve aşçısı Ahmet

Ali Akgül yaptı. Davetlilerimiz ise:

Kaplan, Osman Çelik, Fatma Gümüş, Nafize Şener,

KiBAR HiRA

KiBAR HiRA iLE YENi HOLLANDA BEŞiKTAŞ KULU ÜZERiNE

» 15’te

» 13’te

» 4’te

» 2’de

» 6’da

» 5'te

» 9'da

» 9'da

» 21'de

IRKÇILIK iN OZGURLUK OUT

BESTE KRANT VAN NEDERLAND

ARALIK 2010 DECEMBER Yıl:1 Sayı: 11

HOLLANDA’NIN EN İYİ GAZETESİ

HABERhaber•nl

ISSN:1879-9981

CELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYOR Yasemin Aslan» 2’deCELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYORCELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYOR » 2’deCELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYORCELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYORCELAL ORUÇ ELEŞKİRT'E FAKÜLTE KURUYOR

» 6’daISSN:1879-9981

» 23’de

Page 2: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 2NOVEMBER - KASIM 2010

Yandaki bilgileri eksiksiz doldurup aşağıdaki e-mail ya da posta adresimize verilerinizi ulaştırdığınızda aboneliğiniz başlatılacaktır.

Posta adresi:HABER Laan op Zuid 4743071 AB Rotterdam

[email protected]: 010 -2 900 900

HABER Gazetesi Abone FormuAdı - Soyadı / (Naam): Cep Telefonu / (Mobiel):

Adres / (Adres): Doğum Tarihi / (Geboortedatum):

E-posta / (E-mail):Posta Kodu / (Postcode):

Şehir / (Woonplaats):

Banka no / (Rekeningnummer):

Tarih / (Datum):

İmza / (Handtekening):

Yıllık abone bedeli olan 19,- EURO’nun 1 defaya mahsus olmak üzere yan tarafta yazılı olan banka hesabımdan çekilmesine onay verdiğimi beyan ederim.

Ondergetekende verleent hierbij tot wederopzegging machtiging aan:HABER om een bedrag af te schrijven van 19,- EURO eenmalig.

indien u het niet eens bent met de afschrijving, kunt u

binnen 30 dagen uw bank om terugboeking verzoeken.

Avrupa Adalet Divanı, evlilik yoluyla Hollanda'ya gelenlerin

3 yıl içinde boşanmaları halinde sınır dışı edilmelerine karşı açılan davayı temyizde de kaybeden Hollanda'ya darbe vurdu. Fuat Toprak ve İhsan Oğuz adlı vatandaşlarımızın 4 yıl

süren hukuk mücadeleleriyle ilgili olarak görüş istenen Avrupa Adalet Divanı, Ortaklık Konseyi'nin 1/80 sayılı kararının 13'üncü maddesine atıfta bulunarak, Türklerin oturumla-rıyla ilgili durumlarının kötüye götürü-lemeyeceğine vurgu yaptı.

Ejder Köse, "Bu görüşe göre, evlilik yoluyla gelenler işçi statü-sünde olmaları koşuluyla 3 yılı doldurmadan boşanmaları halinde sınır dışı edilemezler. Kişinin bir gün bile çalışması ona işçi sıfatı kazandırır. Böyle bir durumda kişi işsi statüsünü koruduğu için 5 yılı doldurana kadar yıllık oturum izni alır. 5 yıl dolduğunda da daimi ikamet iznine sahip olur" dedi.

Avrupa Adalet Divanı'ndan vatandaşlarımızın lehine karar çıktı

Evlenerek Hollanda'ya gelenler boşanmaları halinde sınırdışı edilemeyecek

İhsan Oğuz (32) Yozgat doğumlu, Helmond© ta

ikamet ediyor.

Fuat Toprak (34)Sivas doğumlu, Rotterdam© da

ikamet ediyor

süren hukuk mücadeleleriyle ilgili olarak görüş istenen Avrupa Adalet Divanı, Ortaklık Konseyi'nin 1/80 sayılı kararının 13'üncü maddesine atıfta bulunarak, Türklerin oturumla-rıyla ilgili durumlarının kötüye götürü-

Ejder Köse, "Bu görüşe göre, evlilik yoluyla gelenler işçi statü-

bir durumda kişi işsi statüsünü

kadar yıllık oturum izni alır. 5 yıl

Avrupa Adalet Divanı'ndan vatandaşlarımızın lehine karar çıktı

gelenler boşanmaları halinde

ÖZEL HABER

OR Group yeniyıl resepsiyonunda vizyonunu açıkladı

OR Group Yönetim Kurulu Başkanı Celal Oruç, OR Group olarak farklı sektörerde faaliyet gösterdiklerini söyleyerek şöyle devam etti: "2010 senesinin sonunda arkadaşlarımız ve iş yaptığımız partnerlerimizle bu or-ganizasyonu düzenledik. Bu resepsiyon, bir tür senenin kapanışı niteliğinde oldu. 2011’de başlayıp 2012’de noktalayacağımız çok büyük hede�leri saptadık. OR Group olarak çok yönlü çalışmalarımız var. Avrupa’da, ABD ve Türkiye’de bu planlarımızı bir değerlendirme yapıp yeni atılımlar peşindeyiz. Bu çalışmaları, sağlam bir zemin üzerinde kesinlikle başarıya ulaştıracağımıza

OR Group CEO'su Celal Oruç, doğduğu yer olan Eleşkirt’e yapmayı planladığı üniversite ile ilgili ola-rak, çok heyecanlı ve mutlu olduğunu söyledi. Ağrı

İbrahim Çeçen Üniversitesi bünyesinde planlanan, Eleşkirt Celal Oruç Yüksekokulu Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, ilk uygulamalı fakülte olacak. "Bu okulun yapımına en kısa zamanda start vereceğiz. Önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında bu yükse-kokul bitirilmiş olacak. Okulun yapımı ile ilgili gereken bütün res-mi izin ve onaylar alındı. 20 bin metrekarelil bir inşaat imkanına sahibiz ve okul toplamda 100bin metrekarelik bir alanı kapsıyor. Gayemiz, bu yüksekokulun açılışında Hollanda ve Türkiye başba-kanlarını bir araya getirip uluslararası bir açılış yapmak. Bu okul, bir gurbetçinin Hollanda’da çalışıp kazandığı parayla ortaya koyduğu, kendi ülke ve insanına yönelik düşüncelerinin bir delili, bir hediyesi olacak. Aynı zamanda Avrupa ve Türkiye’yi dostluk, kardeşlik noktasında birleştirecek bir temel atmayı düşünüyoruz.

100’den fazla seçkin davetlinin katıldığı programda OR Group Yönetim Kurulu Başkanı Celal Oruç, önümüzdeki yıl ve 2012 yılında gerçekleştirmek istedikleri projeler hakkında, bilgilendirme ve basın toplantısı düzenledi.

inanıyorum ve aynı zamanda saygı çer-çevesi içinde ‘Kazan, Kazandır Modeli’ ile ortak bir paylaşımı felsefe edinen OR Group’un, bugünden sonra yeni atılım ve sürprizlerle iş dünyasında kendi yerini çok güzel bir şekilde alabileceğini dost-larımıza müjdeledik” dedi.

ÖNÜMÜZE KOYDUĞUMUZ HEDEFLER GERÇEKLEŞTİ

Celal Oruç, önümüze bazı hede�ler koyup, “5 sene içerisinde geldiğimiz ve 10 sene içerisinde geleceğimiz yer, yeni ürünlerimizle 2012’de inşallah çok daha iyi yerlere gelebileceğimizin müjdesini vermek istiyorum. Özellikle “12.12.2012” tarihinin bizler için çok büyük bir ehemmiyet arz ettiğini bugün dostlarımızla paylaştım. Bu tarihte OR Group olarak birçok önemli proje hayata geçirilecek. Hollanda OR Group, 2012’de inşallah ilk 500’lerden, ilk 100’lere gire-cek. Ancak bizim asıl hede�imiz, ilk 50 içinde olmak.” açıklamasında bulundu.

ORRO ENERGY

“Hollanda ile başlayan ORRO Energy, Belçika’da yapılandıktan

ORRO Enerji CEO'su Wilfred Rottier ve çalışanlarından Digna van Berkel

sonra Avrupa’nın bazı ülkelerinde de yapılanma çalışmalarını sürdürüyor.” diyen Oruç, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de çok büyük yatırımlarımız var. Bunu en geç 2 ay gibi bir zaman içinde kamuoyuna açıklayacağız. Aynı zamanda ABD’de telekomünikasyon ve �inans alanında çalışmamız var. Bu konuyla ilgili gelişmeyi önümüzdeki şubat ayında basın aracılığı ile bütün müşterilerimize ve halkımıza duyurma-yı planlıyoruz. İş dünyasının dürüst ve profesyonel çalışan insanlara ihtiyacı var. Biz dürüstlükle de güzel yerlere ulaşılacağını göstermek istedik. Bu ihti-yacı hissederek boşluğu kendi alanımız-da, doldurmaya çalışıyoruz. Hede�imiz-de sadece para değil; aynı zamanda insan sevgisi, eşitlik ve adalet var. Bu temeller üzerinde başarıya koşmayı çok seviyoruz.”

Celal Oruç

Page 3: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER3 NOVEMBER - KASIM 2010

Ruwekampweg 11-F5222 AT 's-Hertogenbosch

Tel: 073-623 3457Fax: 073-621 4975

www.fi cperipheral.com

Bayramınızkutlu olsun

Fakir markasını Hollanda'ya hizmetinize

getirdik

Türkiye'de kendi işinde i�las ettikten sonra evlilik yoluyla Hollanda'ya gelen Sedat Akdağ, 15 yıldır Hollanda'da yaşıyor ve iki çocuk babası. İlk geldiğinde bir televizyoncuda satıcı olarak çalışmaya başlamış. Hayatında ilk defa işçi olarak çalıştığını söylüyor, ama bu hiç te ağır gelmemiş çünkü çalış-mayı çok seviyor Sedat Akdağ. Çalıştığı dükkanın yanındaki bisikletçinin satılık olduğunu görünce, gitmiş ve on daki-kalık bir pazarlıktan sonra 15.000 euro'ya dükkanı satın almış. 2004 yılında 70 metrekarelik dükkanda bisikletçilik macerası başlamış.

Kardeşiyle ortak çalışmaya başlamışlar ama bir diploma veya bisikletçi serti�ikası yok ve pek anlamıyor bu işten. İlk müşterisi dükkana girip 'spaak' istemiş ama ne olduğunu bilmiyor, sonra öğrenmiş ki cant teliymiş. Gecesini gündüzüne katmış ve iki ay içinde 42bin euro'luk mal satmış Sedat bey. İlk yıl 280bin euro ciro yapmış ve 4 dükkanı olmuş. İlkönceleri çevresindekiler tepki göstermiş, “Çok güldüler, bisikletçi-likte kariyer mi yapacaksın diyenler bile oldu. Bisikletçiliği hakir görenler oldu ama ben yılmadım hep çalıştım” diyor. Bu özelliği sayesinde Sedat bey yeni başarılara imza atmaya başlamış. Yılda 280.000 Euro ciro yaptığını duyanlar tabiî ki çok şaşırmışlar. Rabobank tan kredi almış ve franchizing sistemiyle bugün 40 dükkana ulaşmışlar. Bu başarısını neye borçlu olduğunu sorduğumuzda, rahmetlik babasının güzel bir sözünü hatırlıyor ve diyor ki “Seher yeli alnına değecek”; öyle olduğu zaman hep kazanırsın.

Franchising sistemiyle çalışmak isteyenler önce 5.000 euro yatırıp iki ay kadar çeşitli ADO Bike dükkanlarında kurs gördükten sonra bu işi sever ve karar verirse 5.000 euro daha yatırıp, serti�ikasını alıp, dükkanını açabiliyor ve bisikletleri sadece ADO Bike'dan alıyorlar. Onun dışında ciro ya da kardan başka birşey talep etmiyorlarmış.

İş hayatındaki en büyük sorun kredi almak olmuş hatta Abnamro, 15.000 euro için, Sedat Bey'in kendi deyimiyle, 'şırınga ile göbeğinden kan almış'. 4 dükkandan sonra avan-tajlarından dolayı Rabobank'a geçmiş. Kendine iş başlamak isteyenlere çok yardım ettiğini söylüyor kredi ve prosedürler için.

Doğuştan isletmeci misiniz diye sorduğumuzda, evet diyor “Dedi-ğim gibi ilk defa burada isçi oldum, ben yere düşsem mutlaka bir avuç toprakla kalkarım”. Bu da kayınva-

lidesinin Sedat bey için söylediği bir sözmüş. Tatile gitse bile

bir şeyler alır satarmış, mesela Fethiye ye git-tiğinde denk gelmiş ve çok hoşuna gittiği için bir yazlık almış.

Başından geçen ilginç bir olayı şöyle anlatıyor Sedat Ak-

dağ, “İşe yeni başladı-ğımda oradan buradan bisiklet bulup satmaya çalışıyorum ve bu işi

pek anlamadığımı da söylemiştim zaten. Sattı-

ğım bisikletlerden birini sokakta gördüm. Bir Hol-landalı kadın sürüyordu. Baktım ki bisiklet parlak

ama çamurluklar tamamen paslanmış. Çok utandım ve bayana dedim ki; özür di-lerim ben bunun paslana-cağını bilmiyordum.Bir ara dükkana gel, bu çamurluğu

Bugün dönecekmiş gibi Türkiye'ye yatırım yapın, hiç dönmeyecek gibi Hollanda'ya yatırım yapın...

FOTOHABER

değiştireyim. Şasırdı, gerçekten mi yapacaksın dedi ve iki gün sonra geldi değiştirdim ve gitti. Bir süre sonra, Algemene Dagblad'dan röportaj için geldiler ve gazeteci dedi ki; 'birazdan dükkana gelen bir müşteriye seni soracağım bakalım ne söyleyecek', baktım aylar önce çamurluğunu değiştirdiğim bayan girdi içeri ve o da benden övgü ile bahsedip memnun olduğunu söyleyince, gazeteci beni tebrik etti. Sonra Rijnmond televizyonu geldi ve bir gün boyunca çekim yaptı ve tüm gün haber bültenlerinden sonra 6 dakikalık yayın girdiler. Ondan sonra da işimiz hızla büyüdü”.

Bu başarısını girişimci ruhuna, çalışkanlığına, cesaretine borçlu olduğunu belirten Sedat Bey, gençlere de bunları tavsiye ediyor ve kafalarını çalıştırsınlar diyor.

Son olarak şunları söylüyor Sedat Bey. "Hiç ölmeyecekmiş gibi dün-ya için, yarın ölecekmiş gibi ahiretin için çalış" Hadisi-Şeri�i'inden bir ders çıkarmış ve bir ilke edinmiş kendine. Girişimcilere de bu tavsiyeyi veriyor: "Hiç dönmeyecekmiş gibi Hollanda’ya, hemen dönecekmiş gibi Türkiye için çalışın ve yatırım yapın! Ülkenize de yatırım yapın ki geri dönmeniz gerekince dönebilecek durumunuz olsun.

isteyenlere çok yardım ettiğini söylüyor kredi ve prosedürler için.

Doğuştan isletmeci misiniz diye sorduğumuzda, evet diyor “Dedi-ğim gibi ilk defa burada isçi oldum, ben yere düşsem mutlaka bir avuç toprakla kalkarım”. Bu da kayınva-

lidesinin Sedat bey için söylediği bir sözmüş. Tatile gitse bile

bir şeyler alır satarmış, mesela Fethiye ye git-tiğinde denk gelmiş ve çok hoşuna gittiği için bir yazlık almış.

ilginç bir olayı şöyle anlatıyor Sedat Ak-

dağ, “İşe yeni başladı-ğımda oradan buradan bisiklet bulup satmaya çalışıyorum ve bu işi

pek anlamadığımı da söylemiştim zaten. Sattı-

ğım bisikletlerden birini sokakta gördüm. Bir Hol-landalı kadın sürüyordu. Baktım ki bisiklet parlak

ama çamurluklar tamamen paslanmış. Çok utandım ve bayana dedim ki; özür di-lerim ben bunun paslana-cağını bilmiyordum.Bir ara dükkana gel, bu çamurluğu

SONGÜL MUTLUER ZAANDAM PvdA GRUP BAŞKANI OLDU

Zaandam Belediye Meclisinde, İsçi Partisi grup toplantısında tek aday olarak gösterilip, grup başkanlığına seçilen Songül Mutluer "Bana güvenip beni bu göreve seçen tüm partili arkadaşlarıma teşekkür ederim. Partimi, daha üst seviyelere taşımak için ne gerekiyorsa hep beraber yapacağız. Ayrıca, halkın sesi olmaya da devam edeceğim” dedi.

Page 4: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 4DECEMBER - ARALIK 2010

Hollanda’nın en eski sivil top-lum kuruluşlarından biri olan

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği-HTİB Başkanı Mustafa Ayran-cı Hollanda’da entegrasyon sürecinde varolduklarını, ancak bunun kendi kim-liğimizi koruyarak sürdü-rülmesü gerektiğini söyledi.

HTİB Başkanı Mustafa Ay-rancı, özellikle toplumsal sorun-larda aktif yer almalarına rağmen maalesef HTİB olarak Wilders davası konusunda yalnız kaldıklarını söyle-di.Ayrancı "Toplumda ayrımcılığı ve nefreti körüklediği gerekçesi ile Wil-ders hakkında dava açtık. Davaya ba-kan savcıların değiştirilmesi için red-di hâkim talebinde bulunduk. PVV Lideri Wilders’e karşı HTİB Başkanı olarak dava açıyorum. Katılmıyor-sunuz, içerisinde yer almıyorsunuz. Hollanda’da ki arkadaşlara, gelin en azından mahkemede olun çağrısı ya-pıyorum. Maalesef bunu dahi yapmı-yorlar ve bu konuda samimi oldukla-rına inanmıyorum. Gerçekten şunu ifade edeyim, Wilders davasında yal-

nız kaldık." dedi. Müslüman top-

luma karşı gelişti-rilen ay-

rımcı ve dışlayıcı

politikaları şiddetle pro-

testo ediyoruz. Ayrımcılığa ve ırk-

çılığa karşı toplantılar yapıyoruz. Onlara da katılmıyorlar. Sokakta ayrımcılığa uğruyorsun. Eği-timde ayrımcılığa uğruyorsun. İş ye-rinde ayrımcılığa uğruyorsun. Ve bu sağ azınlık hükümetinin oluşması ile PVV’nin 24 milletvekili çıkarması ile ayrımcılık daha da arttı. Örneğin in-sanlar işsiz kalıyor ise ödenek almak zorundalar. Yasal bu haktır. Oraya müracaat ettiklerinde niye geldiniz buraya hırsızlık için mi geldiniz. Bu insanlarımıza söylenmeye başlandı. Ve ben o federasyonlara soruyorum nerdesiniz ve ne yapıyorsunuz siz? Çıksınlar bu durumlara karşı bir soru önergesi ve eylem başlatsınlar. Bizde

"Wilders davasında yalnız kaldık" diyen Mustafa Ayrancı'dan federasyonlara ağır eleştiri

onları destekleyelim.Toplumsal sorunlarda diğer öz

örgütlerinde bu sorunlarda aktif olmasını bekliyoruz. Hollanda’ daki Geert Wilders’ın ve Avrupa’nın bir-çok ülkesindeki benzerlerinin yay-garalarının birbirine benzemesi bir tesadüf değildir. Egemen ulus şove-nizmi temelinde çığırtkanlık yapmak ve azınlık olanları ötekileştirmek ve dışlamak ırkçı milliyetçilerin ortak noktasıdır. Sadece dışladıkları kesi-min ismi değişiyor ama yaptıkları öz olarak tamamen aynıdır. Toplu-mu ‘allochtoon’ve autochtoon’ diye ikiye ayıran, özel olarak Müslüman topluma karşı geliştirilen ayırımcı ve

dışlayıcı politikaları şiddetle protesto ediyoruz. Hollanda’da işçi sınıfının mücadeleleriyle elde edilen kazanım-ların adım adım yok edilmesini kabul etmiyoruz. Entegrasyonda varız. An-cak kendi kimliğimizi koruyarak. Hi-leli para politikalarıyla, euro’ya geçiş numaralarıyla ce bimizden çalınan paraları geri istiyoruz. Sağlık ve ba-kım hizmetlerinde uygulanan yüksek prim uygulamasını kabul etmiyoruz. Az gelirlilere, bakıma muhtaç olanla-ra, yaşlılara yönelik vurdumduymaz politikalara artık dur denilmesini is-tiyoruz. HTİB, bu istemlerin her plat-formda savunucusudur ve olmaya devam edecektir.” şeklinde konuştu.

ollanda’nın en eski sivil top-lum kuruluşlarından biri olan

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği-

nız kaldık." dedi. Müslüman top-

luma karşı

federasyonlara ağır De Olijventuin heeft de mogelijkheid om aparte zitgelegenheden te creëren, zodat u

ongestoord met uw zakenpartners of medewerkers kunt genieten van de overheerlijke gerechten, de bijzondere ambiance en de vriendelijke en deskundige bediening.

• Zakenlunches en zakenborrels• Jubilea en personeelsfeesten

Nieuwe Binnenweg 5753023 EP RotterdamTel: 010 - 425 75 79

Mobiel: 0681 - 61 53 [email protected]

De Olijventuin

...als bedrijfsuitje

ADACCOUNTANCY

A

mst

erda

men

Haa

g

rnhe

m

Mubarek Ramazan Bayramı’nın, herkese huzur, barış ve mutluluk getirmesini dileriz.

Bayramınız kutlu olsun.

www.ada-accountancy.nl

Yeni bir işyeri açmak istediğinizde, ya da yeni girişimlerinizde hiç düşünmediğiniz sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Bu konuda size yardımcı olabilecek ve yol gösterebilecek bir mali muhasebe ve danışmanlık bürosu işinizi kolaylaştıracaktır.Vergi, muhasebe

ve danışmanlık

hizmetleri için all-in

fi yat garantisi

Biz ADA Accountancy mali muhasebe ve vergi danışmanlık bürosu olarak, bu konularda müşterilerimize gerekli yardımları ve kolaylıkları sağlıyoruz. Yılların deneyimi ve uzmanlığıyla mali muhasebe, vergi sorunları ve her türlü mevzuatla ilgili, işyerinize uygun çözümler üretiyoruz.

ADACCOUNTANCY

A

ADA AMSTERDAM t.t. Vasumweg 18 1033 SC AMSTERDAMT +31 (0) 20 – 694 66 00F +31 (0) 20 – 694 18 [email protected]

ADA DEN HAAGHoefkade 875 2525 HC DEN HAAGT +31 (0) 70 – 427 43 57F +31 (0) 70 – 363 80 [email protected]

ADA ARNHEMBroekstraat 32 6826 PZ Arnhem T +31 (0) 26 389 53 77 F +31 (0) 26 443 71 [email protected]

“Bizim gücümüz sizin gücünüzdür”

www.ada-accountancy.nl

ADACCOUNTANCY

A

ADA AMSTERDAM t.t. Vasumweg 18 1033 SC AMSTERDAMT +31 (0) 20 – 694 66 00F +31 (0) 20 – 694 18 [email protected]

ADA DEN HAAGHoefkade 875 2525 HC DEN HAAGT +31 (0) 70 – 427 43 57F +31 (0) 70 – 363 80 [email protected]

ADA ARNHEMBroekstraat 32 6826 PZ Arnhem T +31 (0) 26 389 53 77 F +31 (0) 26 443 71 [email protected]

“Bizim gücümüz sizin gücünüzdür”

www.ada-accountancy.nlADA Accountancy

başarı yolunda

en iyi partneriniz

ADACCOUNTANCY

A

ADA AMSTERDAM t.t. Vasumweg 18 1033 SC AMSTERDAMT +31 (0) 20 – 694 66 00F +31 (0) 20 – 694 18 [email protected]

ADA DEN HAAGHoefkade 875 2525 HC DEN HAAGT +31 (0) 70 – 427 43 57F +31 (0) 70 – 363 80 [email protected]

ADA ARNHEMBroekstraat 32 6826 PZ Arnhem T +31 (0) 26 389 53 77 F +31 (0) 26 443 71 [email protected]

“Bizim gücümüz sizin gücünüzdür”

www.ada-accountancy.nl

Zichtenburglaan 31 -62544 EA Den Haag

Yeni yılınızı kutlar, işlerinizde yeni atılımlar ve üstün başarılar dileriz.

ODTÜ ve Bilkent en iyi 200’de“Dünyanın en iyi 200 üniversi-tesi” listesine Bilkent ve ODTÜ üniversiteleri de girdi. İngiliz The Times gazetesinde çıkan haberde yayımlanan listede Bilkent Üniver-sitesı 112’nci ve ODTÜ ise, 183’ncü sırada yer aldı. Listede en iyi 10 üniversiteden 7’si Amerika’dan diğer üçü ise İngiltere’den. Harvard Üniversitesi’nin 96,1 puanla birinci sırada yer aldığı listede California ve Massachussets Teknoloji Enstitü-leri ilk üç arasında da yer alıyor.

Page 5: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER5 DECEMBER - ARALIK 2010

Kısa adı HOGİAF olan Hollanda Genç İşadamları Federasyonu ve alt çatı grubunu oluşturan derneklerin, Hollanda’nın en tanınmış tarihi otelle-rinden biri olan Den Haag Kurhaus’taki, “Hollanda ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde Hollanda’daki Türk girişim-cilerin katkısı” temalı, 300 davetlinin katıldığı toplantıya, Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Maxime Verhagen, Meclis Eski Başkanı Frans Weisglas, Lahey Belediye Başkanı Jozias van Aarsten,Hollanda Eski Dışişleri Bakanı Bernart Bot, T.C. Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, HOGİAF Başkanı Mehmet Kabakyer, CDA Senatörü Gerrit Tersptra, CDA Milletvekili Coşkun Çörüz, PvdA Milletvekili Metin Çelik, Türk ve

Hollanda’lı işadamları, politikacılar, akademisyenler ile bazı HOGİAF üye-leri de iştirak ettiler.

Programın sunumunu yapan Hollanda Meclis Eski Başkanı Frans Weisglas, HOGİAF’ın Hollanda Eski Başbakanı Prof. Jan Peter Balkenende tarafından açılışının yapıldığını belirtti.

HOGİAF Başkanı Mehmet Kabakyer, Hollanda’nın uluslararası konumuna dikkat çekerek içe kapan-ma gibi bir opsiyonun olmadığını dola-yısıyla daha iyi şekilde dünyayla enteg-re olması gerektiğini belirtti. Kabakyer, “Utrecht Üniversitesine yaptırmış ol-duğumuz araştırma bir kitap halinde getirildi. Sonuca göre Türk işadamla-rı Hollanda için bir yük değil kazanç olduğu ortaya çıktı.” dedi.

Wikileaks hakkında ince gön-dermelerle söze başlayan Den Haag Büyükelçisi Uğur Doğan yeni hüküme-te başarılar diledi. HOGİAF’tan övgüyle bahseden Doğan, sadece Hollanda eko-nomisine katkılarından dolayı değil, iki ülke arasındaki köprü vazifelerinden dolayı da takdire şayan olduğunu an-lattı. Hükümetle direk irtibat kurmak için Türklerin dernekleşmesini destek-lediklerini anlatan Doğan Türkiye’nin dünya çapında Çin’den sonra en hızlı büyüyen 2. ekonomiye sahip olduğuna dikkat çekti. Doğan,1800 Hollandalı şirketin Türkiye’de iş yaptığını anlattı.

Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Maxime Verhagen, Wikileaks’ta kendi adından bahsedil-diği ve kendinin Türkiye’nin AB üye-liğinden yana olduğu yazdığını belir-terek söze başladı. Verhagen sadece Hollanda ekonomisine değil Hollanda - Türkiye ilişkilerine katkılarından do-laya HOGİAF’a teşekkür etti.

Verhagen, Hollanda’nın ilk büyükel-çisi Cornelis Haga’nın iki ülke arasında köprüler ve dostluk kurmakla görevli olduğunu anlatarak HOGİAF’ın aynı görevi üstlendiğini söyledi. Türkiye son çeyrekte %11 büyüdüğüne dik-kat çeken Verhagen ekonomik alanda da önemli bir ortak olduğuna dikkat çekti. Şu anda ihracatın %1’i Türkiye’ye yapıldığını yani 3 milyar euroluk bir pazarin söz konusu olduğunu belirtti. İhracatın aynı trendle devam etmesi durumunda, yeni bir rekora koşuldu-ğunu belirten Verhagen bunun sade-

Türkler Hollanda için yük değil, kazançtır

Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Maxime Verhagen: “Hollanda ekonomisini uluslararası alanda daha güçlü bir hale getirme görevini beraber yürütmeliyiz. HOGİAF’ın bu kapsamda yaptığı çalışmaları için teşekkür ediyorum ve gelecek yıl ki geleneksel yemekte görüşmeyi ümit ediyorum.”

çalışmaları için teşekkür ediyorum ve gelecek yıl ki geleneksel yemekte görüşmeyi ümit ediyorum.”

Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan: “HOGİAF, iki ülke arasındaki köprü vazifelerin-den dolayı takdire şayan bir işadamı derneğidir.”

Tel: 030-8890206E-fax: 0847-292120E-mail: [email protected] 363564 AB Utrecht

Belastingadvies

Aangiften inkomstenbelastingAangiften vennootschapsbelasting

Opstellen jaarcijfers

Lid van College Belastingadviseurs

Tel: E-fax: 0847-292120E-mail: [email protected] 36

www.profa.nl

300 davetlinin katıldığı toplantı Hollanda'nın en tanınmış tarihi otellerinden biri olan Den Haag Kurhaus'ta gerçekleştirildi. HOGİAF© ın konfederasyon açılımının ilan edildiği toplantıda ayrıca ª Hollanda ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde Hollanda'daki Türk girişimcilerin katkısı" araştırmasının sonuçları da kamuoyuyla paylaşıldı.

Soluna Başbakan Yardımcısı Maxime Verhagen ve Büyükelçimiz Uğur Doğan© ı alan başkan Mehmet

Kabakyer© in neşesi dikkatlerden kaçmadı

Yeni Nesil Vakfı 55 genç akademisyenle Avrupa Parla-mentosu’nu ziyaret etti. Av-rupa Parlemento üyesi Emi-ne Bozkurt’un davetlisi olarak Brüksele giden gençlik grubu, Hollanda’nın çeşitli üniversite ve yüksek okullarından katıldılar.

Amsterdam, Rotterdam, Ut-recht, Groningen, Tilburg şehir-lerinden katılan gençler Avrupa

Parlemento ziyaretinden sonra Brüksel şehrini gezdiler. Emine Bozkurt gençlerin Avrupa Birli-ğine olan ilgilerinden dolayı se-vindiğini belirtti.

Aralarında iki farklı partiden eyalet meclis üye adayları bulu-nan grup Emine Bozkurt'a “Türk geçmişli, Hollanda gelecekli” (Turkse a�komst, Nederlandse toekomst) kitabı takdim edildi.

Yeni Nesil'in Brüksel çıkarması

ce Türkiye’nin durumu ile alakalı değil, buradaki insanların katkıları saye-sinde de gerçekleştiğini anlattı. Müteşebbisliğin sadece azim değil, sü-rekli yenilik te gerektir-diğini belirten Verhagen, ekonominin uluslararası boyutunu güçlendirmek için HOGİAF araştırma-sının bu network'lardan faydalanılması gerektiği-ni belirtti.

Page 6: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 6NOVEMBER - KASIM 2010

İnanılmazFırsatlar

Corendon.com’da

LASTMINUTECORENDON.COM’ DA KAMPANYALAR BAŞLAMIŞTIR

Amsterdam - İstanbul

€59’dan

BAŞLAYAN FİYATLARLA

VERGİLER DAHİLDİR

A I R L I N E S

€59 mı ?!?!?

✆023-751 06 06

Göçmenlere yönelik psikolojik des-tek hizmeti veren bir kliniğin yöneticisi olan Psikoterapist Murat Can'ın, Tilburg Üniversitesi’nde ‘Doktora Töreni’ düzen-lendi. Gerçekleşen törende Adalet Eski Bakanı Hirsc Ballin başta olmak üzere Adalet Bakanlığı Eski Müsteşarı Nebahat Albayrak, Hollanda Türkler İçin Danışma Kurulu (İOT) Müdürü Ahmet Azdural, Hol-landa Yabancılar Merkezi (NCB) Müdürü İlhan Akel, Tilburg ve bazı üniversitelerden

profesörler, Murat Can’ın ailesi ile Türk ve Hollandalı davetliler hazır bulundu.

Psikoterapist Murat Can'ın, Hollan-da'daki Türk göçmenler üzerinde gerçek-leştirdiği doktora tezi araştırması, oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Alanında ilk olan araştırmaya göre, Hollanda'da yaşa-yan Türklerin yüzde 70'i, "çevre, sosyal iliş-kiler, ruhsal ve bedensel sağlık" açısından kötü durumda. Türk toplum ve aile yapı-sındaki çözülme, "asimilasyon" habercisi.

IRKÇILIK SORUNLARI TIRMANDIRIYOR

Ülkede hızla artan ırkçılığın Türklerin sorunlarını daha da artıracağını söyleyen Psikoterapist Can, “30 yıl boyunca Türkleri ikrama boğan Hollanda, şimdi onları bir kaşık suda boğmak istiyor” dedi ve devle-tin yaptığı bir araştırmaya dikkat çekerek “Türklerin yüzde 40’ı açlık sınırında yaşı-yormuş. Bu ciddi bir rakam” diye konuştu. Can’a göre "Yarın döneceğim" düşüncesi Türkleri "iki arada bir derede" bırakıyor; bu yüzden sağlıklı bir yaşam kurulamıyor. Giderek artan yabancı düşmanlığı hem sağlık, hem de sosyal sorunları daha da artıracak.

YAPTIĞIMIZ ARAŞTIRMA ÇOK BÜYÜK SES GETİRDİ

Toplam 8 yıllık bir çalışmanın ürünü olan doktora tezi araştırması Hollanda’da-

Türkiye’deki Türklerden, Hollanda’daki Hollandalılardan daha kötü durumdayız

Hollanda'da yaşayan Türk göçmenlerin "ruh sağlığı" ile ilgili olarak ilk kez gerçekleştirilen

bir araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya

koydu. Psikoterapist Murat Can'ın,

Türk göçmenlerin "göçmenlik

duygusu, ruhsal sıkıntıları ve yaşam kalitesi" konusunda hazırladığı doktora

tezi araştırması, Hollanda'da geniş

yankı uyandıracağa benziyor.

Amsterdam’da ‘Kültürlerarası DiyalogÕ semineri

Foto: ªüheda Koçak

HOLLANDALI TÜRKLERLE İLGİLİ ARAŞTIRMADA ÜRKÜTEN SONUÇ:Türklerin yüzde 70'inin ruh sağlığı bozukEn büyük yük göçmen Türk kadınının omzundaTürk toplumu asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıyaIrkçılık tehlikesi sorunu daha da artıracak

BU SONUÇLAR

ÇOK ÇARPICI

KOÇ ET MAMÜLLERİ Yönetim Kurulu Başkanı

Değerli Hikmet Gürcüoğlu Bey'in muhterem validesi

Saime Gürcüoğlu'nun

vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı, geride kalan dostlarına sabır ve iyilikler dileriz.

HABER Gazetesi çalışanları

2 aralık 2010 tarihinde Arn-hem Açıkhava Müzesi’nde dü-zenlenen toplantıda oluşturulan ‘Kültürlerarası Ticarette Daya-nışma Platformu’nun program menajerliğine Nilay Külci getiril-di. Platform bünyesinde Arnhem Belediyesi, Arnhem ve Nijmegen Yüksel Okulu, Türk İşverenler

Derneği Arnhem, Gelderland böl-gesi Ticaret Odası, ROC Rijn IJssel ve orta ve küçük ölçekli ticaret kurumu MKB toplandılar. Fahri Konsolos Joost Peters'in mode-ratörlüğündeki proğramda, daha sonra kültürler arası ticarette dayanışmak ve birlikte hareket etmek için hazırlanan protoko-

lü Arnhem Belediyesinden Michiel van Wessem, TOV Arnhem Başkanı Rahmi Gemril, MKB'den Aud-rey Huenthorst, HAN'dan Sharda Nandram, KvK'dan Ronald Migo ve ROC'den Wouter Groothedde bir-likte imzaladılar.

lü Arnhem Belediyesinden Michiel van Wessem, TOV Arnhem Başkanı Rahmi Gemril, MKB'den Aud-rey Huenthorst, HAN'dan Sharda Nandram, KvK'dan Ronald Migo ve ROC'den Wouter Groothedde bir-

Platform Intercultureel Ondernemen menajerliğine Nilay Külci seçildi

Amsterdam-West Junior Koleji’nde Amsterdam Hilal Başak Derneği tarafın-dan düzenlenen Kültürlerarası Diyalog se-minerinde “Hollanda’ca bilip bilmemek önemli değil, Hollanda ekonomisine her hangi bir şekilde katkı sağlandığı takdir-de entegre olunmuştur” tezi tartışıldı. Ço-ğunluğun bu teze karşı olduğu seminerde, konuşulan ortak bir dilin dayanışmayı ve kültürler arası diyaloğu pekiştirdiği sa-vunuldu. Kalabalık bir grubun katıldığı ve entegrasyon dışında, istihdam ve eği-tim konusuzunda tartışıldigi seminere 150’den fazla farklı kökenden gencinde içinde bulunduğu kalabalık bir grup ka-tıldı. Ayrıca sınıf sekizde yapılan Cito tes-

tinin öğrencilerin kaderini belirlememe-si gerektiğini ve eğitim sisteminde köklü bir reformun bir ihtiyaç olduğu belirtildi. Seb-i Aruz grubunun klasik doğu eserle-rini seslendirdiği bolümden sonra katı-lımcılar, Türk, Faslı, Endonez, İtalyan ve Hollanda mutfaklarından sunulan farklı mezeler eşliğinde tanışma ve kaynaşma olanağı buldular. Hanife Özer, Hacer Bağ-cacı, Hatice İnan, Fadime Altun, Selma Balta ve Serap Düzgün seminerin düzen-lenmesinde gönüllü olarak katkı sağladı-lar. Bunun yanı sıra STOC, Suffeli Gençlik, Asri, Argan ve Euromoslim kuruluşlarının da desteklediği seminerde, Yeşim Candan moderatörlüğü üstlendi.

DiyalogÕ semineriAlman ekonomisi,

yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2,2'lik büyüme ile son 23 yılın rekoru-nu kırdı. Son verilere göre, Almanya'da kri-zin artık büyük ölçü-de atlatıldığı şeklinde

yorumlanıyor.Avrupa'nın bir nu-

maralı ekonomisi olan Almanya'da büyüme ora-nı, yılın ilk 3 ayına göre yüzde 2,2 olarak belir-lendi. Federal İstatistik Dairesi'nden yapılan açıklamada, “Almanya'nın birleşmesinden bu yana en yüksek büyüme oranı gerçekleşti” denildi.

Almanya Ekonomi Bakanı Rainer Brüderle, 2009 yılında son 60 yı-lın en büyük ekonomik durgunluğunu yaşayan Almanya'nın bugün ‘Ext-ra Large’ bir büyüme ya-şadığını söyledi.

AlmanyaÕ dan 'extra large' ekonomik bŸ yŸ me

Page 7: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER7 DECEMBER - ARALIK 2010

İki ay önceki makalemde siyaset-çilerin zaman zaman içine düştükle-ri ikilemi dile getirmiştim. Mensubu olduğunuz partinin yetkililerinin tavır ve davranışları, icraatleri ve beklentileriniz sizi hayal kırıklığı-na uğratınca ‘gitmek mi zor kal-mak mı zor’ şarkısını mırıldatır-ken ‘aşağı tükürsen sakal yukarı

tükürsen bıyık’ durumuna sokabilir demiştim. Verdiğiniz kararın artıları ve eksileri hesaplanmış olmalı diye vurgulamıştım. Ancak son zamanlar-daki bir takım gelişmeler bu konuda bazılarının çok farklı düşündüğünü gösteriyor. Farklı düşüncelere saygı duymak nasıl demokrat olmanın bir gereği ise eleştirmek de aynı şekilde demokrasinin olmazsa olmazıdır. İşte bu bağlamda son gelişmelere bir göz atma ihtiyacı hasıl oldu.

Geçtiğimiz günlerde çok saygı duyduğum siyasetçilerden yeni bir oluşumla ilgili çağrılar aldım. PvdA’da siyaset sahnesine çıkmış ve bu par-ti adına değişik görevler üstlenmiş Türk kökenli siyasetçi arkadaşlar partileri ile yollarını ayırıp kendileri bir parti kurma çalışmasına girmişler ve bizden de destek talebinde bulun-muşlardır. Tabii ki topluma hizmet amacıyla yola çıkanları destekleme-mek gibi bir lüksümüz olamaz, ancak bu doğrudan siyasi destek anlamına gelmemelidir. Neden siyasi destek veremeyeceğimizi izah ederken bir takım tespitler ve argümanları da or-taya dökersek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

İlk olarak etnik bir partinin ha-yat hakkı olup olmadığına bakalım. Hollanda’da yaklaşık 200 bin civa-rında Türk kökenli seçmen vardır. Hadi biz bunlara Müslüman olma-larından dolayı potansiyel seçmen olabilecekleri varsayımından yola çıkarak Faslı, Surinamlı ve diğer kökenlerden seçmenleri de eklersek topu topu 500 bin eder. Bunun da yarıdan fazlası sandığa gitmez. Kısacası toplam 200 ile 250 bin arasında bir seç-men kitlesidir söz konusu olan. Yaklaşık 80 bin oy da mecliste bir sandalye anlamına gele-ceği için azami 3 sandalyelik bir taban gücü var demek-tir. Tabii bu durum sandığa giden bütün Müslümanların bu etnik partiye oy verme-si halinde geçerlidir. Bu ol-mayacağına göre sırf taban esas alındığında bile böyle bir partinin hayat hakkının olmadığını tespit edebiliriz.

Bu partinin önümüzdeki Mart ayında yapılacak se-çimler için hazırladığı taslak seçim programında kimlere hitap edeceği belirtilmekte-dir. Buna göre partinin sosyal demokratlar, muhafazakarlar, ilericiler, hristiyan demokratlar, müslüman demokratlar, sosyal liberaller, sol ve sağ liberallerden oluşacağı iddia edilmektedir. Sırf bu beklenti bile siyasi realiteye ay-kırıdır. Programda kararların ço-ğunluk esasına göre alınacağı, an-cak azınlığın görüşlerine de saygı duyulacağından bahsedilmektedir. “Acaba bunun nasıl olacağını da düşündüler mi?” demek geliyor insanın içinden. Kendi partilerindeki ço-

ğunluk kararlarından rahatsız olup parti kurmaya kalkanların bu konuda ne derece inandırıcı olduklarını her-kesten önce kendilerinin sorgulaması gerekir diyorum.

Bu kadar siyasi akımın bir bün-yede nasıl barındırılacağı ise başlı başına bir muamma. Sosyal demok-ratla, müslüman demokratın birlikte çalışmasını anlarım, muhafazakarla liberalleri de. Ancak liberallerle sos-yal demokratların veya ilericilerle muhafazakarların nasıl ortak bir yol çizeceklerini bir türlü kavrayamıyo-rum. Bahsedilen bir koalisyon değil, bir siyasi oluşum, haliyle her konuda bir �ikir üretilip program haline geti-rilmesi lazım. Bu görüşler arasındaki farklar o kadar keskin ki ortak bir hede�in belirlenmesi hemen hemen imkansızdır. Eğer bu kadar kolay ol-saydı şimdiye kadar en azından bir ikisi bir araya gelir bir güç oluştu-rurlardı. Hal böyle olunca da böyle bir girişim bir ütopyadan ziyade ha-yalperestlik ürünüdür.

Doğru olan mevcut siyasi olu-şumların içinde siyaset yapılması-dır. Herkesin kendi dünya görüşüne göre bir parti bulup orada topluma hizmet etme gayreti içine girmesi-nin getirisi, marjinal bir hareketten kat kat fazla olacaktır. Partisine kızan herkes istifa edip bir parti kurmaya kalkarsa ortalık partiden geçilemez hale geldiği gibi ülke de yönetilemez hale gelir. Kaldı ki hiç kimse üyesi ol-duğu veya oy verdiği partiyle yüzde yüz hem�ikir değildir. Bunun böyle ol-ması da mümkün değildir. Esas alın-ması gereken nokta, temel prensipler çerçevesinde kararların alınıp icra-atte bulunulmasıdır. Zaman zaman

istemediğiniz kararların çıkma-sını sineye çekmekte başka

da seçeneğiniz yoktur. Bu durumda yapmanız gere-ken size göre yanlış olan karardan dönülmesi için

parti içinde mücadele yürütmektir.

Siyasette yal-nızlık çözüm getirmez. Parti içinden ve dı-şından sürekli partnerlerinizin olması gerekir. Partnerleriniz olsun ki birlikte sonuca gidebile-siniz. Bunun en güzel örneğini kendi şahsi du-rumumda göre-

biliriz. CDA’nın Müslümanları tabii

tabanı olarak görmesi gerekir diyen eski Baş-bakan Ruud Lubbers benim partnerimdir. PVV ile işbirliğine karşı tavır alan Hirsch Ballin, Ab Klink, Cees Veerman, Dries van Agt, Piet de Jong gibi daha nice tanın-mış tanınmamış CDA’lı benim partnerimdirler. Onlarla birlikte hareket edersem sonuca giderim. Onları terk edersem de-ğil. Siyaset uzun soluklu bir meşgaledir. Günü bir-lik hareketi kaldırmaz.

Ahmet Suat ARI is groepsleerkracht en onderbouwcoördinator op een VSO ZML-school te Enschede. Hij schrij� columns in diverse bladen en is o.a. secretaris van UETD-Nederland.

rında Türk kökenli seçmen vardır. Hadi biz bunlara Müslüman olma-larından dolayı potansiyel seçmen olabilecekleri varsayımından yola çıkarak Faslı, Surinamlı ve diğer kökenlerden seçmenleri de eklersek topu topu 500 bin eder. Bunun da yarıdan fazlası sandığa gitmez. Kısacası toplam 200 ile 250 bin arasında bir seç-men kitlesidir söz konusu olan. Yaklaşık 80 bin oy da mecliste bir sandalye anlamına gele-ceği için azami 3 sandalyelik bir taban gücü var demek-tir. Tabii bu durum sandığa giden bütün Müslümanların bu etnik partiye oy verme-si halinde geçerlidir. Bu ol-mayacağına göre sırf taban esas alındığında bile böyle bir partinin hayat hakkının olmadığını tespit edebiliriz.

Bu partinin önümüzdeki Mart ayında yapılacak se-çimler için hazırladığı taslak seçim programında kimlere hitap edeceği belirtilmekte-dir. Buna göre partinin sosyal demokratlar, muhafazakarlar, ilericiler, hristiyan demokratlar, müslüman demokratlar, sosyal liberaller, sol ve sağ liberallerden oluşacağı iddia edilmektedir. Sırf bu beklenti bile siyasi realiteye ay-kırıdır. Programda kararların ço-ğunluk esasına göre alınacağı, an-cak azınlığın görüşlerine de saygı duyulacağından bahsedilmektedir. “Acaba bunun nasıl olacağını da düşündüler mi?” demek geliyor insanın içinden. Kendi partilerindeki ço-

atte bulunulmasıdır. Zaman zaman istemediğiniz kararların çıkma-

sını sineye çekmekte başka da seçeneğiniz yoktur. Bu durumda yapmanız gere-ken size göre yanlış olan karardan dönülmesi için

parti içinde mücadele yürütmektir.

Siyasette yal-nızlık çözüm getirmez. Parti içinden ve dı-şından sürekli partnerlerinizin olması gerekir. Partnerleriniz olsun ki birlikte sonuca gidebile-siniz. Bunun en güzel örneğini kendi şahsi du-rumumda göre-

biliriz. CDA’nın Müslümanları tabii

tabanı olarak görmesi gerekir diyen eski Baş-bakan Ruud Lubbers benim partnerimdir. PVV ile işbirliğine karşı tavır alan Hirsch Ballin, Ab Klink, Cees Veerman, Dries van Agt, Piet de Jong gibi daha nice tanın-mış tanınmamış CDA’lı benim partnerimdirler. Onlarla birlikte hareket edersem sonuca giderim. Onları terk edersem de-ğil. Siyaset uzun soluklu bir meşgaledir. Günü bir-lik hareketi kaldırmaz.

Ahmet Suat ARI is groepsleerkracht en onderbouwcoördinator op een VSO ZML-

Toplam 200 ile 250 bin arasında bir seçmen kitlesidir söz konusu olan. Yaklaşık 80 bin oy da mecliste bir sandalye anlamına geleceği için azami 3 sandalyelik bir taban gücü var demektir. Tabii bu durum sandığa giden bütün Müslümanların bu etnik partiye oy vermesi halinde geçerlidir.AHMET SUAT ARI [email protected]

AYAKLAR YERE BASMALI

Gençlerimiz bu konuda çevre edinmenin önemini kavramalılar. Araştırmalarda görüyoruz ki; iş bulabilmenin en etkin yöntemlerinden biri kişilerin edindiği çevreleridir.

Türkiye’deki Türklerden, Hollanda’daki Hollandalılardan daha kötü durumdayız

ki Türklerin gelecekteki davranışla-rına ışık tutabilecek ipuçları taşıyor. Aynı zamanda göçmenlere yönelik psikolojik destek hizmeti veren bir kli-niğin de yöneticisi olan Murat Can'ın araştırmasına göre, Hollanda'da yaşa-yan Türklerin yüzde 70'i hem ruhsal, hem de bedensel açıdan "kötü" du-rumda. Türk göçmenlerin durumu, hem Türkiye'de yaşayan vatandaşla-rından hem de Hollandalılardan daha kötü. Türk kadın göçmenlerin duru-mu ise, erkeklere göre daha vahim. Psikolojik sorunlar yüzünden klinik-lere başvuranların önemli bir kısmını kadınlar oluşturuyor.

TÜRKLER İÇİN TEHLİKE ÇANLARI

"Çanak antenlerin" yaygınlaşma-sından sonra Türk kadınları, eskiden olduğu gibi birbirlerinin sorunlarına çözüm aramak yerine, "dizi izlemeyi" yeğler hale geldi.

Araştırmaya göre, 300 bin civa-rındaki Türk geçmenin hayali, "hemen Türkiye'ye dönmek" ama, gerçeğe ba-kıldığında geri dönenlerin sayısı çok az. Dönenler ise, yıllar sonra Türkiye'de uyum zorlukları yaşıyor. Tüm hesapla-rın "dönme" üzerine yapılması yüzün-den eğitim ve dil konu-s u n a

önem verilmediği çıkan sonuçlar ara-sında. Dönme isteği, Türk kadınlarında daha az. Ekonomik bağımsızlığın verdi-ği rahatlık bunun arkasındaki en önemli etmenlerden biri.

“Türk aile ve toplum yapısı hızlı bir çözülme içinde” sonucunu tesbit eden araştırma, bunun nedenini Hollandalı-

lar tarafından dışlanma, geri kalmışlık ve göçmenlik psikolojisinin ver-

diği etkilere dayandırıyor. Nü-fusunun yarısından çoğunu

gençlerin oluşturduğu Türklerin, böyle bir pozisyonda olmalarının Hollanda açısından da istenmez bir durum ol-duğu çıkan sonuçlar arasında belirtili-yor. Murat Can bunun çözümünün çifte kültürlüğü doğru tanımlamak ve doğru tamamlamaktan geçtiği düşüncesinde. Doğru politikaların da geliştirilmesinin gerektiğini savunan Psikoterapist Can, geri kalmışlığın düzeltilmesi için bütün ilgili gruplara görev düştüğünü anlattı.

ki Türklerin gelecekteki davranışla-rına ışık tutabilecek ipuçları taşıyor. Aynı zamanda göçmenlere yönelik psikolojik destek hizmeti veren bir kli-niğin de yöneticisi olan Murat Can'ın araştırmasına göre, Hollanda'da yaşa-yan Türklerin yüzde 70'i hem ruhsal, hem de bedensel açıdan "kötü" du-rumda. Türk göçmenlerin durumu, hem Türkiye'de yaşayan vatandaşla-rından hem de Hollandalılardan daha

HOLLANDALI TÜRKLERLE İLGİLİ ARAŞTIRMADA ÜRKÜTEN SONUÇ:Türklerin yüzde 70'inin ruh sağlığı bozukEn büyük yük göçmen Türk kadınının omzundaTürk toplumu asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıyaIrkçılık tehlikesi sorunu daha da artıracak

Rotterdam’daki De Olijventu-in Restoran’ı, geleneksel hale getirdiği buz patenti pistini,

düzenlediği bir törenle açtı. Rotterdam Belediye başkan yardımcılarından Do-minique Schrijer’ın da katılımıyla ger-çekleşen açılışa Rotterdam halkı da büyük ilgi gösterdi. Küçük büyük her-kes buz pistinde keyi�li dakikalar geçi-rirken, De Olijventuin Restoran'ı sahibi Mustafa Cingöz şunları söyledi: “Bunu yapmaktaki amacımız, gördüğünüz gibi bu kaynaşmayı gerçekleştirebilmekti, sanırım bunu da başardığımıza inanı-

yorum. Burası biliyorsunuz mültikültürel bir şehir oldu-ğu için, insanla-rın varoşlarda evlerine kapan-ması değil, dışarı çıkıp birbirlerini tanıması önemli, bunun için de za-ten bana belediye �inans kolaylığını da sağladı. Tabi bir Türk’ün böyle bir-şey organize etme-si herkes açısından daha güzel birşey, Hollandalılarında bu daha çok hoşlarına gidiyor. Amacımız daha çok insanları bu-raya çekmek. Bir başka amaç ta anneler babalar hafta sonları çocuklarını çok zor evde tutuyorlar bu soğuk günlerde, ama

buraya geldikleri zaman rahatça çaylarını, kahvelerini içerlerken çocuklar da terasta buz pateninin key�i-ni çıkarabilirler” dedi. Ocak ayının son-larına kadar açık kalacak olan buz pate-ni pisti, 2,50 euro’ya ayakkabı kiralanıp süresiz faydalanabilinecek.

tavır ve davranışları, icraatleri ve beklentileriniz sizi hayal kırıklığı-na uğratınca ‘gitmek mi zor kal-mak mı zor’ şarkısını mırıldatır-da sağladı. Tabi bir

şey organize etme-si herkes açısından

Olijventuin önünde geleneksel paten pisti açıldı

den eğitim ve dil konu-s u n a

araştırma, bunun nedenini Hollandalı-lar tarafından dışlanma, geri kalmışlık

ve göçmenlik psikolojisinin ver-diği etkilere dayandırıyor. Nü-

fusunun yarısından çoğunu

Hol-

landa'daki Türk-

lerin yüzde 70'i, "bir gün

Türkiye'ye dönme hayali" ile

yaşıyor. İlginç olan, bu duygu-yaşıyor. İlginç olan, bu duygu-

nun "3. kuşak" denilen genç ku-nun "3. kuşak" denilen genç ku-

şaklara da bulunması. "Dönme" şaklara da bulunması. "Dönme"

özlemi nedeniyle " iki arada bir özlemi nedeniyle " iki arada bir

derede" yaşayan Türkler, bu derede" yaşayan Türkler, bu

nedenle sağlıklı bir ha-nedenle sağlıklı bir ha-

yat süremiyor.

MURAT CAN KİMDİR?1986’da evlilik yoluyla Türkiye’den Hollanda’ya gelen

Murat Can, kültürlerarası sorunlar uzmanı. Hacettepe Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler Bölümü'nden mezun olan

Murat Can, Hollanda’da doktora tezi yazdı. 2010 yılında Tilburg Üniversitesinde büyük kapsamlı bir doktora araştırması

yapıp, Hollanda’daki yabancıların hayat standartları ve psikolojik sorunlarını araştırdı. Murat Can evli ve iki çocuk babası.

Page 8: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 8DECEMBER - ARALIK 2010

Kemal Şahin, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı

ALMANYA VE TÜRKİYE AÇISINDAN 2010 YILI…

2010 yılı aslında, yeni kurulan Alman Hükümeti’nin yani; Hür Demokratlar ve Hristiyan Demokratlar’ın oluşturduğu koaliyonun, aşağı yukarı ilk bir yılına denk geliyor. Kriz döneminde Merkel’in, Sosyal Demokratlar’la kurduğu hükümetin, krizi iyi yönettiği söylenebilir. Alman Hükümeti’nin zamanın-da attığı adımların yanı sıra, yeni kurulan Koalisyon Hükümeti’nin attığı adımlar -ki özellikle Alman ban-kalarını desteklemek için ayırdıkları 100 milyar E’luk fon - krizde büyük bir banka çöküntüsünü önledi. Ay-rıca kısa ödenekli çalışma uygulamasına devam ede-rek, �irmaların işçi çıkarmalarını önleyen hükümet, Almanya’da işsizliğin artmasına engel olarak krizin atlatılmasını sağlamış oldu.

2010 yılı Almanya’nın krizi atlatma ve tekrar büyüme sürecine girdiği, ihracatının 2 haneli artmaya başladığı bir yıl oldu. Almanya’da çalışan sayısı, kriz öncesi rakamlara ulaştı. Kriz tamamıyla atlatılmış oldu. Krizin başarılı bir şekilde atlatılmasına rağmen Hür Demokratlar ve Hristiyan Demokratlar kendi-lerini, seçimde verdikleri sözleri tutma noktasında ciddi bir tartışma içinde buldular. Anketlerle yapılan araştırmalar sonucunda, halkın gözünde başarısız oldukları gerçeği ortaya çıktı. Maalesef krizi atlatmış olmasına rağmen Almanya, siyasi açıdan başarısız bir gra�ik çizmeye devam ediyor.

ENTEGRASYON KONUSU TARTIŞILMAYA DE-VAM EDECEK

Almanya’da yaşayan yabancıları ilgilendiren ko-nularda ise 2010 yılı maalesef; entegrasyon konusun-da olumsuz tartışmaların çok olduğu, toplumun yoğun olarak bu konuya odaklandığı, hatta bu tartışmaların Entegrasyon Uyum Zirvesi’ne kadar gündemde kaldığı bir yıldı. Bu tartışmaları tetikleyen ise, Alman Merkez Bankası eski Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin’in yabancılarla ilgili yazdığı ve 1 milyonun üzerinde satı-lan kitabı “Almanya Kendini Yok Ediyor” oldu. Kitapta özellikle Türkler ve Araplar gibi, bazı yabancı köken-lilerin Almanya’daki yaşama, genetik özellikleri ve �i-kir farklılıklarından dolayı uyum sağlayamayacağı ve bu farklılığın giderek daha da büyük bir sorun haline geleceği şeklinde, medeni hayata uymayan tezler yer alıyor. Bu tartışmalarla, toplumu kamplara bölen bir gündem yaratılmış oldu. Bu kitabın bir milyonun üze-rinde alıcı bulması ise yabancıları korkutan, entegras-yonu tehdit eden ve düşündürücü bir durum. Ancak Almanya’da toplumun tüm katmanlarında, yabancılar sorununun tartışılmaya başlanması ise iyi oldu.

Saf Alman nüfusu giderek azalıyor ve nüfus ciddi olarak yaşlanıyor. Bugün Almanya’nın büyük şehir-lerindeki gençlerin yaklaşık % 40’ı yabancı kökenli. Dolayısıyla Almanya’nın ekonomik ve sosyal sistemini koruyabilmesi için mutlaka dışardan göç alması ge-rekliliği tartışılmaya başlandı. Dışarıdan çalışabilecek nüfus kazanmak zorunda kalan Almanya’da, her sene en az 500 bin yeni işgücü gerektiğinin bilinci de yer-leşmeye başladı. Eğer Almanya, mevcut yabancı genç-leri okutamaz, entegre edemez, işgücü, uzman veya yönetici olarak kazanamazsa, gelecekte Avrupa’daki önemini kaybedecektir. Demogra�ik olarak nüfusun

yaşlanması ve küçülmesinden dolayı, dünya arenasın-da önemini yitiren süper güçlerin yerini, genç nüfusa sahip olan ülkelerin alacağı tezi de artık araştırma kurumları tarafından net olarak ortaya konmaktadır. Bu açıdan gerçekten Almanlar’ın entelektüel kesimi ve Alman iş dünyası, hükümetten ciddi adımlar bek-lemektedir. Alman Cumhurbaşkanı da yaptığı konuş-malarda, Alman toplumunun yabancıları kucaklama-larına ilişkin çağrılar yapmaktadır.

Bu tartışmalar maalesef önümüzdeki yıl da de-vam edecek. Bir taraftan önyargılar oluşurken, diğer taraftan yabancıların başarılı örnekler ortaya koyma-sı Almanya’nın politikasını gelecek yıllarda da meşgul edecek gibi görünüyor.

İŞSİZLİK EN BÜYÜK SORUNTürkiye’ye bakarsak… Türkiye ekonomisi, 2010

yılını Alman ekonomisi gibi beklentilerin üzerinde büyüyerek kapatacaktır. Geçtiğimiz çeyreklerde % 10’un üzerinde büyüyen Türk ekonomisi bu rakam-larla, Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslarsak, en çok bü-yüyen ülke oldu. Büyük ihtimal son çeyrekte de yine beklentilerin üzerinde büyüyerek, %8 - 9’ları bulan bir büyüme oranıyla, Türkiye, bölgesinde ve Avrupa kıtasında en çok büyüyen ülke unvanını elinde tuta-cak.

Kriz dönemini geride bırakmış diğer bir ülke olan Türkiye, Almanya kadar işsizliği önleyici tedbir-ler alamadı. Türkiye’de halen işsizlik, kriz öncesine oranla çok yüksek. Ama, en azından Türk bankacılık sektörü çok sağlam olduğu için banka ayağında, �i-nans ayağında ciddi bir sıkıntı yaşanmadı. İthalatın çok büyümesi Türkiye’de ihracat yapan sanayiyi teh-dit etse de, Türkiye’nin büyüme rakamları son dere-ce iyi. Artık dünyada özellikle Ortadoğu Bölgesi’nde yıldızı parlayan bir ülke olarak daha çok öne çıkması, Türkiye açısından sevinilecek bir gelişme.

Avrupa’daki Türkler veya Avrupa’daki Türkler’le iş yapmak isteyenler için, Türkiye’nin cazip bir ülke olması, Türkiye Avrupa ilişkilerini en azından ekono-mik olarak çok daha iyi bir noktaya getirecektir. Bu, Avrupa’da yaşayan Türkler açısında da olumlu bir ge-lişmedir. Böylece hem yurtdışındaki Türk iş adamları daha da güçlenecek, hem de; gelişen Türkiye-Avru-pa ilişkileri çerçevesinde, Avrupa’da yetişen genç-lerin daha iyi fırsatlar yakalamasına olanak sağ-lanacaktır. Umuyorum ki her türlü politik tartış-maya rağmen bu yöndeki olumlu gelişmeler, genç-lerimize, vatan-daşlarımıza ve iş dünyasına olumlu olarak yansıyacaktır.

Bir taraftan önyargılar oluşurken, diğer taraftan yabancıların başarılı örnekler ortaya koyması Almanya' nın politikasını gelecek yıllarda da meşgul edecek gibi görünüyor.

DIŞ Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi’nin soru önergesi üzerine Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) soygununa ilişkin detay verdi.CHP Konya Millet-vekili Atilla Kart’ın önergesini yanıtlayan Çelik, DITIB’de 3 Agustos 2010 günü yapılan soygunda kasalarda bulunan cami yapımına yönelik 634 gr altın ile aktüel harcamalar için kullanılması öngörülen 28 bin 449 euro ile 2 bin 450 dolar bağış parasının çalındıgını kaydetti. Çelik, çekle-rin ve tahsilat makbuzlarının yerlere atıldıgını,

çekmecelerin ve dolapların dağıtıldığın tespit edildiğini de duyurdu. Bakan Faruk Çelik, Mer-kez Camisi Projesi için 7 milyon 649 bin 737 euro bağış toplandığını, proje için bugüne kadar 15 milyon 793 bin 227 euro harcandığını belirtti. Çelik, projenin yaklaşık 32 milyon euro olduğuna da dikkat çekti.

Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde 2 Ağustos'u 3 Ağustos'a bağlayan gece, Almanya'nın Köln kentindeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin merkez binasında para ve altınların bulunduğu kasa soyulmuştu. DİTİB Genel Başkanı Sadi Ars-lan, hırsızlığı doğrularken çalınan para miktarını bilmediğini söylemişti. Kasanın soyulması DİTİB genel merkezinde deprem etkisi yaratmış, DİTİB yönetimi hırsızlık olayının dışarıya sızmaması için büyük çaba sarf etmişti. Bağış yapmak is-teyenleri caydıracağı korkusu ile soygun olayı uzun bir süre gizli tutumuştu. Kasadaki para ve altınların Köln'de temeli atılan ve Avrupa'nın en modern cami projesi için toplanan bağışlar olduğu biliniyor.

lişmedir. Böylece hem yurtdışındaki Türk iş adamları daha da güçlenecek, hem de; gelişen Türkiye-Avru-pa ilişkileri çerçevesinde, Avrupa’da yetişen genç-lerin daha iyi fırsatlar yakalamasına olanak sağ-lanacaktır. Umuyorum ki her türlü politik tartış-maya rağmen bu yöndeki olumlu gelişmeler, genç-lerimize, vatan-daşlarımıza ve iş dünyasına olumlu olarak yansıyacaktır.

Raporun oluşturulmasında önemli rol üstlenen Necla Günay (ortada), bu araştırmanın farklı yeni araştırmalara zemin oluşturduğunu söyledi.

HOGİAF'ın Utrecht Yüksekokulu'na yaptırdığı araştırma ilginç sonuçlar or-taya koydu. Araştırmayı Prof. Hein Roelfsema, Necla Günay, Martijn Boermans ve Hylda Kuiper van Amstel'dan oluşan bir kurul gerçekleştirdi. Araş-tırma sonuçlarının açıklandığı 30 sayfalık rapora göre son yıl-larda Türk kökenli Hollandalı girişimcilerin rolü Hollanda-lı topluma katkısı sayesinde daha ön plana çıkmakta. Ut-recht Üniversitesi tarafından HOGIAF için hazırlanan ve

geçen yıl ki konferansta su-nulan makalede Türk köken-li Hollandalı girişimcilerin iş yaratma açısından Hollanda ekonomisine katkısı ve önemi vurgulanmıştı. Son zamanlar-da hızla gelişen piyasa olarak Türkiye'nin artan önemi ve Hollanda için önemli bir ticaret ortağı olması, Türkiye- -Hollan-da ticari ilişkilerini kurma ve destek açısından Türk kökenli girişimcilere ilginin artması-nı sağlamıştır. Uygulamalı Bi-limler Fakültesi (Hogeschool Utrecht) Uluslararası Ticaret

ve Araştıma Geliştirme Gru-bu araştırmacıları tarafından yapılan araştırmada, Türk kö-kenli Hollandalı girişimcileri-nin Türk kökenli olmalarının uluslararası ticaret ilişlikerini ne denli etkiledigi vurgulandı. Araştırma üç aşamadan oluşu-yor. İlk aşamada 10 Türk kö-kenli Hollandalı girişimci ile kişisel röportaj yapıldıktan sonra vaka çalışmaları yapıl-mış. İlk aşamadaki bulgulara dayanılarak ikinci aşamada bir çoğu 1- -5 likert ölçeği içeren 84 sorudan oluşan bir anket

formu hazırlanmıştır ve bu anket formu 45 Türk kökenli Hollandalı girişimciye telefon aracılığı ile sorulmuştur. Son aşamada ise Türkiye Hollan-da ticari ilişkilerini güçlen-dirmek ve Türk kökenli Hol-landalı girişimcilerin bilgi ve becerilerini daha iyi kullana bilmeleri için Türk ticari iliş-kilerinde uzmanlaşmış 10 kişi ile görüşmeler yapılmış. Raporun oluşturulmasında önemli rol üstlenen Necla Günay, bu araştırmanın fark-lı yeni araştırmalara zemin oluşturduğunu söyledi.

Türk kökenli Hollandalı girişimcilerinin uluslararası ticarete etkileri araştırıldı

Almanya DİTİB'in kasası soygununda detaylar belli oldu

KEMAL ŞAHİN [email protected]

Page 9: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER9 DECEMBER - ARALIK 2010

YENİ BAŞLANGIÇLARIN KARŞI KOYULMAZ ÇEKİCİLİĞİ

(BİRAZ DA BİZ YENMEYİ ÖĞRENELİM)

Sedat Çakır, göçebe aile yapısından kaynaklanan genetik yapıyla Sultanlar Yolu’nu hazırladı ve yürüdü, yine aynı genetik yapının değiştirici etkisiyle değişim danışmanlığı yapıyor.

Her ülkede her toplum üze-rinde etkin olan toplumların güç oyunları olur. Bu doğuda kendini kısmen açık zulüm ve zalimlik olarak gösterir ve batı ülkelerin-de daha so�istike ve psikolojik bir baskı halini alır ve altta kalan toplumların kendilerini üstte görme ve üste çıkma duyguları yok edilir. Bu yüzyılların koloni ve kölelik düzeninin getirdiği ve kullanımı kolay ve etkin bir metottur.

Bizde uygulanan metodu bil-diğimize göre buna karşı önlem-ler almamız gerek. Bunlardan biri Türk toplumunun çeşitli yerlerde ve zamanlarda birlik göstermesi gerekir ve Türk top-lumu üyeleri olarak ucuz işyeri, ucuz eleman, ucuz işveren der-neği, ucuz politikacı, ucuz öğret-men, ucuz gazeteci vs. olmadığı-mızı göstermemiz gerekir.

Yaptığımız işlerin kaliteli ol-ması ve o kalitenin gereği �iyatı alması gerekir. Bizimde yaptı-ğımız işin kalitesine göre �iyat istememiz gerekiyor.

Bunu nasıl yapabiliriz? Kali-teli iş yapmak bir işdalında ve sanatta profesyonelleşme-yi gerektiriyor. Bir kişi bir işi iyi yapabilmesi için ortalama 10.000 saat uğraşması gerekiyor. 10.000 saat uğraşıdan sonra kendini o işte uzman hissedebi-lirsin. Yani çırak-lık ve kalfalık dö-nemini atlatmış oluyorsun. Sonra çık işini iyi yap ve değerini al.

Unutma tam 10.000 saat. Yani haftada 40 saat ça-lışmayla izinsiz 5 yıl çalışmayı gerekiri-yor. Tatile gidecek-seniz demekki bu 6 yıla denk gelir.

Bulunduğumuz Hollanda toplumunda bizimde yenmemiz için bu gerekli.

Hicri yeni yılımızı siz bu yazıyı okurkan geri-de bıraktık ve miladi yeni yılda henüz gelmedi. Her ikiside kendinize çeki dü-zen vermeniz ve değişime başlayabilmeniz için güzel vesileler. Bugün başlarsa-

nız 6 ay sonra değişiminizin ilk belirtileri başlar ve işinizdede 10.000 saatinizi doldurursanız demekki gelecek dönemler sizin gibi değişimini sağlamış başarılı insanların olacaktır.

Mubarek aşure günüde Aralık ayına denk geliyor. Yani gereksiz kardeş kavgalarının yüzyıllarca süregeleceğini ve süregeldiğini anlatan olaylardan. Hergünü aşure günü gibi algılayarak ara-mızda olan ve oluşan kırgınlık-ları en kısa zamanda gidermek gerekiyor.

Hollanda Türk camiası olarak politik oyunlara karşı gerekli önlemlerimizi aldıktan sonra işimizi profesyonelce yapmaya dikkat edeceğiz ve yaptığımız işte en iyisi olmaya gayret ede-ceğiz.

Yaptığımız kaliteli işlerin çe-rez niyetine yok olmaması için-de yüksek olmayan ama işinde hakkını verebilecek bir �iyat ta-lep etmemiz gerekecek.

Şimdi siz bu yazıyı okurken aklınızada geliyordur Çakır ne zaman yazı yazmada 10.000 saa-ti dolduracak diye. Bende sabır-

la hergün yazarak 10.000 saati doldurmaya çalışı-yorum, uğraşıyorum. Bu arada tabiiki Hollanda-da bulunan Sadık Yem-

ni gibi ustalardan feyiz kapmaya

çalışıyorum. Yılın son

yazısında he-pinize her gününüzün aşure günü gibi keyi�li ve

düşündürücü geçmesini diliyo-rum. Miladi yeni yıla girerken havai �işeklere dikkat edin ve gelecek yeni dö-nemde 10.000

saatinizi nereye harcayacağınızı bana bildirin.

Hicri ve miladi yeni yılınız kutlu olsun.

Sedat Çakır, göçebe aile yapısından kaynaklanan genetik yapıyla Sultanlar Yolu’nu hazırladı ve yürüdü, yine aynı genetik yapının değiştirici etkisiyle

Bunu nasıl yapabiliriz? Kali-teli iş yapmak bir işdalında ve sanatta profesyonelleşme-yi gerektiriyor. Bir kişi bir işi iyi yapabilmesi için ortalama 10.000 saat uğraşması gerekiyor. 10.000 saat uğraşıdan sonra kendini o işte uzman hissedebi-lirsin. Yani çırak-lık ve kalfalık dö-nemini atlatmış oluyorsun. Sonra çık işini iyi yap ve değerini al.

Unutma tam 10.000 saat. Yani haftada 40 saat ça-lışmayla izinsiz 5 yıl çalışmayı gerekiri-yor. Tatile gidecek-seniz demekki bu 6 yıla denk gelir.

Bulunduğumuz Hollanda toplumunda bizimde yenmemiz için bu gerekli.

Hicri yeni yılımızı siz bu yazıyı okurkan geri-de bıraktık ve miladi yeni yılda henüz gelmedi. Her ikiside kendinize çeki dü-zen vermeniz ve değişime başlayabilmeniz için güzel vesileler. Bugün başlarsa-

ti dolduracak diye. Bende sabır-la hergün yazarak 10.000

saati doldurmaya çalışı-yorum, uğraşıyorum. Bu arada tabiiki Hollanda-da bulunan Sadık Yem-

ni gibi ustalardan feyiz kapmaya

çalışıyorum. Yılın son

yazısında he-pinize her gününüzün aşure günü gibi keyi�li ve

düşündürücü geçmesini diliyo-rum. Miladi yeni yıla girerken havai �işeklere dikkat edin ve gelecek yeni dö-nemde 10.000

saatinizi nereye harcayacağınızı bana bildirin.

Hicri ve miladi yeni yılınız kutlu olsun.

Türk toplumu üyeleri olarak ucuz işyeri, ucuz eleman, ucuz işveren derneği, ucuz politikacı, ucuz öğretmen, ucuz gazeteci vs. olmadığımızı göstermemiz gerekir.

SEDAT ÇAKIR [email protected]

Rotterdam Türk Esnafl ar Kulübü

Düğün, nişan ve kına için kiralık mekan. Yemek, müzik, kamera ve fotoğrafçı ayarlanır.

Graafstroomstraat 713044 AP Rotterdam

Mustafa Bayram0623 - 90 50 78

STOR2011 yılının sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç

getirmesi dilekleriyle. Neşe dolu yıllar!

Stichting Turkse Ondernemersbelangen Rotterdam

Türkiye'den sürpriz misafir sanatçılarla yılbaşı kutlamasıAilenizle eğlenebileceğiniz nezih bir ortam!

2011 yılının sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç

Türkiye'den sürpriz misafir sanatçılarla yılbaşı kutlamasıAilenizle eğlenebileceğiniz nezih bir ortam!

Düğün, nişan ve kına için kiralık mekan. Yemek, müzik, kamera ve fotoğrafçı ayarlanır.

Graafstroomstraat 71

2011 yılının sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç

ELFI KAZA AVUKATINIZKaza mağdurlarına kendi dilindeve kültüründe hukuksal hizmet.Maddi & Manevi tazminat davanız varsa. Bu - Trafik kazası, - İş kazası veya - Tıbbi hata olabilir.

Sizden masraf almaksızın davanıza bakılır...

WTC (World Trade Center)Beursplein 37 kamer 339A

3011 AA ROTTERDAM

Tel. 010 - 2052630Mob. 06 - 3911 0243

Haftanın 7 günübizi arayabilirsiniz

[email protected]

Kaza Avukatı’nız

www.kazaavukati.nl

HOLLANDA’DA

2010 yılı Avrupa’da sosyal dışlan-mışlıkla mücadele yılı ilan edilmesine rağmen, müslümanlar bazı siyasi par-tiler tarafından sistematik olarak he-def gösteriliyorlar. Siyasi katılım için gayret sarf eden müslüman kökenli siyasetçiler bir şekilde üyesi oldukla-rı siyasi partilerden soğutulmakta ve dışlanmaktalar. Hürriyetlerin beşiği kabul edilen Avrupa'da İslam düşma-nı partiler, hem güçleniyor hem de devlet politikalarıyla meşruiyete bü-rünüyor. Avrupa ırkçılığın normal ve hoşgörüldüğü bir kıtaya bürünmeye yüz tutmuş, tarih yazabilecek liderler, hatırlanası iz bırakmak yerine kara lekeler düşüyorlar tarih izdüşümüne. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in adeta tüm Avrupa ülkelerine tercü-man olmak istercesine çokkültürlü-lüğün tamamen başarısız olduğunu ilan etmesi ırkçılığı kendine şiar edi-nen kesime legalize imkanlarını da sunmuş oldu. Alman Cumhurbaşkanı Wulf müslümanların da başbakanı-yım derken, Merkel'in çokkültürlü-lüğü tarihe gömmesi, Batı basınının da İslam karşıtı söylemlere geniş yer vermesine zemin hazırlıyor. Özgürlük kavramı en geniş bilinen içinde yaşa-dığımız Hollanda'da, artık toplumun bütün kesimleri ürkek bireyler hali-ne dönüştürülüyor. Avrupa ülkelerin-de, İsveç'te, Fransa'da, Almanya'da, İsviçre'de, Hollanda'da, Belçika'da çok belirgin olarak yükselen ırkçı ve sağ-

cı siyasi hareketlerden cesaret alan-lar, artık camileri sistematik olarak hedef almışlar ve tehdit etmekteler. Bunun bir sonucu olarak islamofobi yaygınlaşıyor.

Bundan 62 yıl önce bir çok devlet tarafından kabul edilen ve uygulanan “inanç özgürlüğü” ukala bir şekilde müslümanlar için geçersiz sayılmak isteniyor. Tüm insanlık için öngörülen özgürlük, adeta kendilerinden olma-yanlara hak ve reva görülmüyor. Bu aşırı ırkçı düşüncelere sahip siyasi partilerin tüm Avrupa ülkelerinde bir yükselişe geçmesi Avrupa’nın ve insanlığın geleceği açısından oldukça endişe verici bir gelişme.

Bütün bu negatif gelişmelerin, müslümanların toplum hayatından izole edilmeye çalışılmasının, 2. Dünya Savaşı'nda Yahudile-rin duru-muna ben-z e d i ğ i n i düşünenler çoğalıyor artık. Hatta PvdA lideri Job Cohen bunu bizzat dile getirdi. Annesi mu-sevi olan Cohen, aynı tarz giri-

şimlerin tanıdık olduğunu medyada dile getirdi ve bu görüş yönünde ka-muoyunda yeni bir tartışmanın da çıkacağı da tahmin ediliyor.

Zaman zaman dile getirdiğimiz gibi, artık insan hakları mücadelesi kulvar değiştirmelidir. Düne kadar özellikle üçüncü dünya ülkelerinde-ki insan hakları ihlalleri ve inanç öz-gürlüğünün baskı altında olduğunu söyleyenler, artık yeni bir vizyon çi-zip Avrupa ülkelerinde baş gösteren ve başatlığa oynayan inanç özgürlü-ğünün katledilmesi, zenofobi ve is-lamafobi konularında, medeniyetler diyaloğuna giden ve tarih yazılabile-cek bir yol bulmalılar, dışlamacı değil uzlaşmacı ve farklılıkların birbirleri-ni zenginleştirdiği bir toplum modeli üzerine çalışmalılar...

Türkevi Araştırmalar Merkezi, aylık konulu tartışma programları-

nın 6.sını Palet Partycentrum’da düzenledi. Amsterdam Tartış-malarında bu ay: “Mültikültürel Dram mı, yoksa Kültürel Dram mı? konusu ele alındı. Bu ayın ko-nuğu gazeteci, yazar ve �ilm ya-pımcısı Anil Ramdas oldu. UETD Hollanda başkanı Veyis Güngör ve Hollanda Yazarlar Kulübü başkanı Sadık Yemni’nin yönet-tiği Amsterdam Tartışmaları'nda ünlü gazeteci–yazar Anil Ramdas

özetle şu konula-ra değindi:

Yabancı genç-lerin eğitimi için iki 10 yıl boşuna geçirildi. Yabancı çocuklar sokak-larda durmasın-lar diye icat edi-

len vmbo okullarına yollanıyor. Orada hiçbir şey öğrenmiyorlar. Fizik gücüyle yapılan işler azaldı-ğı için işsiz kalmaları çok normal. Vmbo hâla duruyor. Dil öğrenimi iyileştirilmedi. 1990 ile 2010 ara-sında iki kuşak heba edildi.

Hollanda’da alt sınıf ya da se-�iller hiç bir zaman kaybolmadı. Yapılan yardımlar ve devlet des-tekleriyle sürekli hasıraltı edildi.Bu grup son seçimlerde kendini gösterdi.Göçmen örgütleri şu ana kadar istenilen, ciddi ve kaliteli bir varlık gösteremediler.

White Trash sözcüğü Amerika’da kullanılan bir te-rim. Hollanda’da bu terimle izah edilebilecek bir grup insan var. Bunlar alt sınıf olarak ortada kal-mışlar. Hollanda endüstriyel eko-nomiden bilgi ekonomisine geçti. Hollanda artık bir şey üretmiyor. Bilgi satıyor. Artık �izik güçle

ç a l ı ş a c a k i n s a n l a ra gereksinim yok. Bu kimselerin eğitimi ye-tersiz. Sos-yal hareketlilikleri az. Canları sıkılıyor. Aşırı sağ parti PVV’ye oy verenlerin önemli bir kısmını oluşturuyorlar. Kültürel bir dram deyince bu anlaşılıyor.

Hollanda eğitimi devlet eğiti-mi olduğu için değişiklikler çok ağır meydana geliyor. Eğitim yeni durumlara kolayca uyum sağla-yamıyor. Ben çözüm eğitimdedir diyorum. 2010’un yaz ayında ya-pılan seçimlerle Hollanda dibe vurdu. Seçimlerde aşırı sağ bir parti oylarını ciddi oranda artıra-rak hükümet ortağı oldu. Ben ge-leceğe iyimser bakıyorum. Bun-dan sonra daha iyiye gideceğiz.

Hollanda'da sefiller sürekli hasıraltı edildi

Irkçılık IN, Özgürlükler OUT

ANİL RAMDAS HOLLANDA POLİTİKASINI ELEŞTİRDİ:

Amsterdam Tartışmalarında

konuşan ünlü gazeteci, yazar

ve fi lm yapımcısı Anil Ramdas’dan

çarpıcı açıkla-malar: Hollanda

göçmenleri 1975 yılından sonra farketti. Göçmenlere sürdürülebilir

hiç bir yatırım yapılmadı.

Ülkesel Danış-ma Kurulları ve

benzer örgütler, Hollanda hükü-meti tarafından

göçmenleri kontrol etmek

için kuruldu.

SABAHtan:ALMANYA’DAKİ çok sayıda Türk işyeri, son

zamanlarda kamuoyunda oluşan ön yargılar-dan dolayı isimlerini değiştirmek zorunda kaldı. Türkleri sadece manav ve dönerci ola-rak görmek isteyenlerin oluşturduğu olumsuz atmosfer, Almanya’da yeni açılan Türk işyer-lerinin Türkçe olmayan isimler almalarına neden oldu. Offenbach kentinde bir yıl önce bina temizliği �irması açan genç girişimci Di-lek Vardarbaşı (31), “Üzülerek itiraf etmemiz gerekir ki ben de �irmamın adını Main-e Cle-aning Company olarak belirledim. Kartviziti-mizde de Alman şirket müdürümüzün adı var. Bu bir Almanya gerçeği oldu” dedi.

TÜRKLER İTALYANCA ÖĞRENDİ

TÜRK işletmelerinin Türkçe dışında isim seçtikleri sektörlerin başında gastronomi sek-törü geliyor. Özellikle pizza ve makarna çeşit-leri satan restoranlar, İtalyanca isimler kulla-nıyor. Almanya’nın Offenbach kentinde İtalyan ismi altında restoran işleten bir Türk’ün res-toranında herkes İtalyanca konuşuyor. Stutt-gart kentinde �inans sektöründe kendi işyeri bulunan Muhammet Erturan (35), Türk iş-letmelerinin sırf Türkçe isim kullandıkları için Almanya’da dışlandıklarını dile getiriyor.

İSME GÖRE SİPARİŞ DÖNEMİ

GÖÇMENLERE ve özellikle Türklere karşı önyargıların son yıllarda artması nedeniyle �irmalar uluslararası alanda kabul görmüş isimleri kullanıyor. Bazı Türk �irma sahipleri adı ve soyadının baş har�lerini kullanıp, sonu-na Almanca ya da İngilizce ekler yapıyor. Fir-ma ismine göre siparişlerin artış ya da azalma gösterdiğini dile getirenlerin sayısı da bir hay-li fazla. Almanya’da 2010 rakamlarına göre 80 bine yakın Türk işyerinde yaklaşık 400 bin kisi çalışıyor. Türk işletmelerinin 2010 yılı cirosu 40 milyar euro olarak tahmin ediliyor.

Hasta Avrupa'ya yeni bir toplum modeli aranıyor

Page 10: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 10DECEMBER - ARALIK 2010

Leider Mimar Si-nan Camii’ne, sosyal ve kültü-

rel hizmetlerde kullanıl-mak üzere inşa edilen ek bina törenle acildi. Açılı-şa katılan Leiden Beledi-ye Başkanı Heny Lenfe-rik “bu açılışı yapmaktan onur duyuyorum, bura-si artik sadece ibadet yonuyle degil, sosyal aktivitelerin yapılması

Leiden Mimar Sinan Camii’ne ek bina

Hollanda’nın Alphen aan de Rijn ken-tindeki çok katlı bir sitede nedeni henüz tespit edilemeyen patlama sonrası türk ailelerden bazıları mağdur kaldı, hava-ya uçan dairenin bitişiğinde oturan Türk aile ölümden döndü.

Argostraat Caddesindeki bir sitede meydana gelen olayda mağdur olan ai-leler otellerde veya yakınlarında barı-nıyor. Yozgatlı ve Eren adlı Türk aileler, patlama sonrası evlerinin büyük hasar görmesi sebebiyle önce yakınlarında kal-dılar, daha sonra ise otele yerleştirildiler. Patlamanın etkisiyle adeta havaya uçan dairenin bitişiğindeki Yozgatlı aile ise ölümden döndü. Anne Türkan Yozgatlı, çocukları Zeliha ile Kerimcan’ı okula gö-türmeye hazırlandığı esnada patlamanın olduğunu, Çocuklarımız okula götürmeye hazırlanırken, bir anda çok şiddetli patla-ma oldu. Yandaki komşuyla aramızdaki duvar yerle bir oldu. Can havliyle çocuk-larımı alıp, hemen dışarı fırladık. Şayet 5 saniye daha salonda olsaydık, belki şuan yaşamıyorduk, dedi.

Patlamanın meydana geldiği eve 400 metre mesafede bulunan Hollanda Diya-net Vakfı Hacı Bayram Camii’nde yönetim

kurulu üyesi olan İbrahim Ülker, Cengiz Korkmaz ve Latif Özel, olayla ilgili olarak şunları söylediler: “Öğle namazını eda et-mek için camiye gelmiştik. Namazı kıldık ve tam mescitten çıkmak üzere iken kor-kunç bir patlama duyduk. Bütün cemaat dışarı fırladık. Cami etrafında bir patlama oldu sandık. Hemen cami dışına çıkarak olayın olduğu binaya gittik. Öyle ki o si-tede 280 aile ikamet ediyor ve çok sayıda da Türk aile var. Biz cami olarak orada ikamet eden Türkleri araştırdık ve kendi-lerine ulaştık, ölü veya yaralı olmadığını anladıktan sonra rahat bir nefes aldık. Olayda mağdur olan ailelere camimizin hazır olduğunu belediyeye bildirdik".

Alphen aan de Rijn kentinde daire havaya uçtu

yönüyle de sizlerin hizme-tindedir.” 150 metrekare-lik bu ek binanın açılışına ayrıca HDV üyesi Zekeriya Açkalmaz ve Leiden Mi-

mar Sinan Camii Başkanı Hasan Güney’de katıldı. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği günde ikram-da bulunuldu.

Akdeniz kalkınma ajansından son-ra Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli ille-rinin bağlı olduğu Trakya Kalkınma Ajansı yöneticileri, bilgi alışverişinde bulunmak bölgede yapılabilecek ya-tırımlar hakkında Hollanda'daki iş-verenleri bilgilendirmek amacıyla bu ülkeye beş günlük ziyarette bulundu.

Hollanda'nın yanı sıra Belçika'da da temaslarda bulunan heyet üyeleri

Hollanda'da edindikleri deneyimleri ve aldıkları bilgileri kendi yörelerine sunacaklar.

5 günlük bir süre içersinde arala-rında Wageningen Üniversitesi, Hol-landa Belediyeler Birliği VNG , eyalet meclisleri, ticaret odaları ve kalkın-ma ajanslarının da yer aldığı kuru-mu ziyaret eden heyet Rotterdam'da Türkiye'nin Rotterdam Başkonsolosu

Esen Altuğ'un ev sahipliği yaptığı top-lantıda HOTIAD yöneticileri ile görü-şüp bölgelerinde yapılabilecek yatı-rım imkanları hakkında bilgi verdiler.

Heyet, Amsterdam, Rotterdam, Lahey Zaandam kentlerinden sonra Etten-Leur ve Wageningen kentlerin-de temaslarda bulundu.

Trakya kalkınma ajansı yetkilileri yatırımlar konusunda Hollanda'da temaslarda bulundu

Page 11: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER11 DECEMBER - ARALIK 2010

Veyis Güngör is advisuer van SMHO (Samenwerkende Moslims Hulp Organisaties) in Amsterdam. Tevens is hij voorzi� er van UETD Nederland (Union of European Turkish Democrats).

Veyis Güngör is advisuer van SMHO (Samenwerkende Moslims Hulp Organisaties)

Vijf werelddelen 1053071 PS - RotterdamTel: 010 2900 3800Website: www.sarnic.nl

Haftanın 3 Günü

Canlı Müzik

RESTAURANT OTTOMAN SARNIC

TARİHİN VE FARKLI KÜLTÜRLERİN BATIDA BULUŞTUĞU MEKAN

200 kişilik kapasite düğün, nişan ve özel günlerinize iş toplantılarınıza hizmet veriyoruz

Aralık ayının birinci haftasında Kuzey Kıbrış Türk Cumhuriyeti’nde çok önemli ve bir o kadar da anlamlı bir sempozyum gerçekleşti. 21. Yürk-yılda Türk Dünyası’başlığı taşıyan bu sempozyum iki gün sürdü. EkoAvras-ya Derneği ile Le�ke Avrupa Üniver-sitesinin düzenlediği uluslararası bu sempozyumda 60 ayrı tebliğ sunuldu. Protokol konuşmaları yanı sıra, bir-birinden farklı düşünen bilim adam-larından Türk Dünyası ve akaraba topluluklarının karşı karşıya kaldık-ları sorunları ve olası çözüm yollarını dinledik. Bu köşede tüm sempozyu-mu özetlemem mümkün değil. Ancak yer aldığım oturumda ele alınan Türk Dünyası ve Sivil Toplum üzerine gö-rüşlerimi kısaca ifade etmek isterim.

Dünyanın yeniden şekillendiği bir dönemde, bu şekillenmeden Türk dün-yası da nasibini almaktadır. Hepimiz bilmekteyiz ki, artık dünya tek kutuplu bir dünya olmaktan çıktı. Yeni dünya düzeninde farklı aktörler ve çeşitli güç merkezleri yer almaktadır. Bunlardan birisi, bize göre Türkiye’dir. Özellikle Türkiye’nin beş altı yıldır uyguladığı dış politika, artık Türkiye’nin bir aktör ve güç merkezi haline geldiğini işaret etmektedir.

Aslında Türk dış politikasının bu yöndeki değişim süreci zihinsel bir arzu olarak rahmetli Özal’ın “Adriya-tik" ten Çin Seddi"ne söylemiyle baş-lamıştı. 21. Yüzyılın Türk asrı olması düşüncesi ise Özal’ın dışa açılan bir Türk dış politikasıyla mümkün olabi-leceğini yönündeydi. Ve Prof. Ahmet Davutoğlu’nun uygulamalarıyla Türk dış politikası daha çok uzlaşmaya, di-yaloga, işbirliğine dayalı bir "coğra-�i derinlik, tarihi süreklilik, kültürel geçişgenlik ve etkileşim, ekonomik ünitelerle olan irtibatın" geliştiril-mesi olarak ortaya çıktı. İşte bu dış politikayla Türkiye, bir çok dış politika uzma-nı ve merkezi tarafından, “Topkapı Sarayı’nda son Sultanın oturduğundan bu yana ilk kez Türkiye bu kadar büyük bir uluslararası rol aldı” yorumu-nun yapılmasına yol açtı.

Türk dış poli-tikası bölgede en geniş bir şekilde etkin olurken, buna paralel olarak, var olan TIKA, TÜRK-SOY gibi projelere bir takım yeni pro-jeler daha eklen-di. Bunlar: Türk Devletleri Cum-hurbaşkanları-nın İstanbul’da imzaladıkları Türk Konseyi başta olmak üzere, her geçen gün sayıları artan Yunus Emre Enstitüleri proje-sidir. Yine aynı çerçeve-de, çok geç kalmış olması-na rağmen, yeni kurulan Yurtdışı Türkler ve Akra-ba Topluluklar Başkanlığı da hayata geçirilen yeni atılımlar arasındadır. Ve son olarak bu süreçte ele alınabilecek bir başka olu-şumda elbette kısa bir süre önce oluşturulan Kamu Dip-lomasisi projesidir.

Bu süreçte, yukarıdaki gelişmelere ek olarak, iş dünyası örgütlerinin ha-rekete geçmesidir. Türk iş dünyasının, özellikle sınır ötesi ekonomik etkinlik-leri, bu güne kadar hiç olmadığı ka-dar dış politikada etkili olduğu gözle görülür haldedir. Türk girişimcilerin Avrupa, Orta Doğu, Afrika, Orta Asya, Ka�kaslar ve Balkanlardaki yürüttü-ğü ticari etkinlikler, ülkeler arasındaki şirketler arasında ve insanlara ülke-minizin tanıtım ve işbirliğine büyük hizmet etmektedir.

Peki, bu sürecin olmazsa olmaz-larından Uluslararası Türk Sivil Top-lum Örgütleri ne durumda? Yeni süreç, yani değişim ve dönüşümün en önemli sütunlarından bir tanesi olan, günü-müzde 3. sektör olarak tabir edilen Sivil Toplum Kuruluşları yukarıdaki oluşumun neresindeler. Bir başka ifa-deyle; başta Türkiye olmak üzere Türk dünyasındaki uluslararası etkinlikler yapan veya yapmak isteyen STK’ların yukarıdaki sürece uygun bir şekilde yapılandıkları söylenebilir mi? Cevap genel anlamda HAYIR. Çünkü, Türk dünyasının önemli bir bölümünde ne yazıkki, o ülkelerdeki rejimlerin statükolarından dolayı STK’ların is-tenilen ölçüde gelişmediği gözlemlen-mektedir. Siyasi irade, bu ülkelerde kalkınma anlayışını ipoteği altına ala-rak, rejim yandaşı STK’larını sadece kontrol etmek üzere desteklemiştir. Sivil toplum, demokratik ortamlarda, ülkelerde gelişir. Türk dünyasında söz-konusu ortam malasef yeterli değil-dir. Gerçi son yıllarda, Doğu Avrupa’da yaşanan demokratikleşme, sivilleşme sürecinide beraberinde getirdiği için bu coğrafyada yaşayan Türk topluluk-larında STK’larının gelişmesi şansını doğurmuştur. Ancak genel anlamda Türk dünyasında örgütlü bir sivil top-lumdan, dolayısiyle etkinli STK’lardan

bahsedemeyiz. O zaman, dünyanın yeniden şe-

killendiği veya şekillendirildiği gü-nümüzde Türkiye merkezli olarak, Türk dünyası ve topluluklarındaki aktif olan Sivil Toplum Örgütlerinin,

özellikle uluslararası etkin-likler yapan ve yapmak iste-

yen STK’ların vizyonlarını yeniden gözden geçir-

meleri ve yeni şartla-ra göre vizyonlarını dizayn etmeleri ge-

rekmektedir. Yeni ittifaklar, yani

küreselleşme süreci, üzeri-mize yeni sorumluluklar ve

yeni bir misyon yüklemiş-tir. Sadece Avrupa’daki vatandaşlarımız değil, aynı zamanda Balkan-lar, Orta Doğu, Afrika, Orta Asya hep bizden, ilgi ve sevkat bekliyor-

lar. Bu ülkelere daha çok demokrasi, daha çok sivil-leşme gerekli. Çoğu ezilen ve mazlum bu halklara, burada edindiğimiz tec-rübe, bilgi, uzmanlık ve diğer imkanlar, STK’lar yoluyla ulaştırılmalıdır. Küresel vizyon bunu gerektirir.

KÜRESELLEŞME VE TÜRKLERYeni ittifaklar, yani küreselleşme süreci, üzerimize yeni sorumluluklar ve yeni bir misyon yüklemiştir. Sadece Avrupa'daki vatandaşlarımız değil, aynı zamanda Balkanlar, Orta Doğu, Afrika, Orta Asya hep bizden, ilgi ve sevkat bekliyorlar.

VEYİS GÜNGÖR [email protected] Brabant Werkt Kurumu tarafından Bekir Atman örnek öğrenci seçildi. Diplomasi D66 lideri Alexander Pechthold tarafından kurum tarafından düzenlenen törende verildi. Ayni zamanda bir konuşma yapan Pechthold parti olarak eğitimi on planda gördüklerini ve eğitimdeki kalite için elinden geleni yapacağını söyledi. Atman'ın başarılı ve örnek bir öğrenci olmasının onları sevindirdiğini ve gençlerin politikaya atılmasının da gurur verici olduğunu belirtti. Pechthold'tan diplomasini alan ve örnek öğrenci seçilen Atman ` bu durum Hollanda Türk toplumu adına son derece önemli' dedi.

Hollanda İslam Federasyonu bağlı Arnhem cemiyeti üye ve sempatizanları yaptıkları bir programla Hicri yılbaşını kutladılar. İGMG genel başkan yardımcısı ve İrşad başkanı Ahmet Özden'in hatip olarak davet edildiği programa ilahi gurubu Grup Güneşdoğdu Mustafa Özcan Güneşdoğdu ve oğlu Nurullah Güneşdoğdu ilahi ve hicreti anlatan şiirlerle

programa renk kattılar. Bölge başkanı Mehmet Yaramış ve Cemiyet başkanı Bahaeddin Budak birer kısa selamlama konuşması yaparak günün mâna ve önemine değindiler. Yaramış ayrıca igmg sosyal yardım vakfının 250 kişilik kurban gönüllüleri filosunu dünyanın dört bir yanına göndererek yaklaşık 98 bin hisse kurban dağıttığını duyurdu.

Hollanda Türk Federasyon tekrar Pakistan'da

IGMG Kurban için Endonezya'da

Brabant’ta bir Türk örnek öğrenci seçildi

2005 yılındaki deprem felaketinde dost ve kardeş Pakistan halkının yardımına koşan Hollanda Türk Federasyon büyük bir sel felaketiyle karşılaşan Pakistan© a duyarsız kalmadı. Hollanda Türk Federasyon ve ona bağlı teşkilatlar kardeş Pakistan halkı için yüzlerce kurbanı,yerinde kesim ve dağıtımı için, HTF genel başkan yardımcısı Nedim Doruk ve Amsterdam Ulu Cami başkanı Erim Uğurlu ile birlikte selden zarar gören Pakistan halkına götürerek bu hayırlı görevi gerçekleştirdiler.

IGMG Sosyal Yardım Vakfı'nın 2010 kurban gönüllüleri ekibi temsilcilerinden Adnan Şahin ve Fuat Nurlu ve partner kuruluş pkpu'den iki kişi olmak üzere dört kişi Endonezya'nın dört büyük takım adasından biri olan Papua adasında kurban çalışmalarına katıldılar. Ülkeye vardıktan sonra toplam 6 bin kilometrelik bir mesafede bulunan Manokwari kentine ulaşan kurban gönüllüleri, nüfusunun sadece %40'nın müslüman olduğu bu yerde, yerel imamın ` buraya Avrupa'dan bilhassa Hollanda'dan çok sayıda misyonerler gelirler ve giderler. Ancak şimdiye kadar hiç Müslüman bir ziyaretçimiz olmamıştı. Bizi çok mutlu ettiniz. Allah'da sizleri mutlu etsin' diyerek duygularını dile getirdi.

Başkanlığını Mehmet Erik'in yaptığı Hollanda İslam federasyonunun üniversi-teliler birimi geçtiğimiz hafta sonu Spij-kenisse'deki Atlas otelde düzenledikleri ` Avrupa'daki Müslümanların Geleceği' konulu programında bir araya geldiler. Milli Gazete köşe yazarlarından Ebu Bekir Sifil ve IGMG genel sekreteri Oğuz üçüncü'nün konuşmacı olarak katıldığı programın birinci günü akşamı ayrıca NIF bölge başkanı Mehmet Yaramış ve NIF eski CMO temsilcisi ve Amesterdam İn-

holland ilahiyat fakül-tesi öğretim görevlisi Raşit Bal'ın katılımıyla ` Avrupa'daki Müslü-manların konumu' konulu üç kişilik bir de panel düzenlendi.

Hayli ağır mevzular üzerine kafa yoran gençler konuşma ve tartışmaların ağırlığını hazırladıkları çiğ köfte sofrasıyla savmaya çalıştılar.

Adnan Şahin / Spijkenisse

NiF’in üniversiteli gençleri hafta sonunda bir araya geldiler

Trakya kalkınma ajansı yetkilileri yatırımlar konusunda Hollanda'da temaslarda bulundu

Page 12: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 12DECEMBER - ARALIK 2010

Melkproducten

Tel : 010 290 72 77www.goremeayran.com

Doğal Lezzet

Hollandalı hacılar dönmeye başladı-lar. Havalimanında hacılar için gidişte olduğu gibi yine dönüşte yakınları tara-fından karşılama töreni düzenlendi.

Kutsal topraklara giden Hollan-dalı hacı ka�ilesinin dönüşünde Amsterdam Schiphol Havalima-nında yoğunluk yaşandı. 225 kişilik hacı grubu Amsterdam Schiphol Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde yakınları tarafından gözyaşlarıyla karşılandı.

Diğer taraftan Amsterdam Schiphol Havalimanı yetkilileri Kutsal topraklardan dönen hacı-ları Hollandaca olarak “Amster-dam Airport Schiphol heet alle Hadj welkom” yani “Amsterdam

Schiphol Havalimanı tüm Hacılara hoş geldiniz diler” yazının altında temin edi-len bir personel aracılığı ile lokum, bak-lava, hurma ve sıcak şerbet ile karşıladı.

Hacılar kutsal topraklardan döndüler

Avrupa İs-lam Üni-versitesi-

nin Rotterdam’daki binasında resim sanatçısı Yasemin Sözer Saraç ve öğ-rencilerinin 6 aylık bir eğitimin ürünü olan resim sergisi büyük ilgi topladı. Yasemin Sözer Sa-raç "Bu sergi çok özel. Gördüğünüz gibi amatör bir ruhla hazırlanan tablolar pro-fesyonel sanatçılara taş çı-kartacak güzellikte” diye konuştu.

Avrupa İslam Üniversitesi binasında gerçekleştirilen resim sergisinin açılışına Türkiye Cumhuriyeti Rotterdam Başkon-

solosu Esen Altuğ, T.C. Den Haag Büyükelçiliği Turizm Müşaviri Ahmet Temurci, Avrupa İslam

Üniversitesi Rektörü Nedim Bah-çekapılı, çok sayıda Türk ve Hollandalı

sanatsever katıldı. Açılışta konuşma yapan Başkonsolos

Esen Altuğ, sanat ve sanatçılara çok önem verilmesi gerektiğine değindi ve bu sergi-de emeği geçenlere teşekkür etti.

Bir taraftan Batı Trakya Müslüman Türk Azın-lık mensupları adına faaliyetler gerçekleştiren, diğer taraftan da Holanda’da bulunan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlık mensuplarının daha kap-samlı ve kalıcı bir şekilde örgütlenebilmesi için projeler üreten Hollanda Batı Trakya Türk Kül-tür ve Dayanışma Derneği çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Hollanda’da bulunan Batı Trakya’lı bayanların daha organize şekilde bir araya gelerek faaliyetlerde bulunma-larını sağlamak amacı ile dernek çatısı altında bir Kadınlar Kolu oluşturuldu.

HBTTKDD Kadınlar kolu üye-leri; “Kültürümüzün yaşatılması ve tanıtılması için çalışacağız.”

Hollanda’da ikamet etmekte olan Batı Trakya’lı bayanların bir araya gelerek oluş-turdukları HBTTKDD Kadınlar Kolu’nu temsil eden bayanlar, önümüzdeki dönemde gerçek-leştirecekleri faaliyetler ile, Batı Trakya Müs-lüman Türk Azınlık kültürünün tanıtılması-na önemli katkılar sağlamayı planlıyorlar. HBTTKDD Kadınlar Kolu sorumlusu olarak görev alan Yasemin Şenkal: “Yaklaşık olarak iki yıl önce kurulmuş olan derneğimizin kurulu-şundan bu yana gerçekleştirdiği her türlü ça-

tür ve Dayanışma Derneği çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. Hollanda’da bulunan Batı Trakya’lı bayanların

HBTTKDD Kadınlar kolu üye-leri; “Kültürümüzün yaşatılması ve

HOLLANDA BATI TRAKYALI KADINLAR KOLU KURULDUAvrupa islam üniversitesi'nde minyatür sergisi

gibi amatör bir ruhla hazırlanan tablolar pro-fesyonel sanatçılara taş çı-

Ahmet Temurci, Avrupa İslam Üniversitesi Rektörü Nedim Bah-

çekapılı, çok sayıda Türk ve Hollandalı sanatsever katıldı.

lışmada bayanlar olarak elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalıştık. Derneğimizin Kadınlar Kolu’nda gö-rev alan diğer bayan arkadaşlarımla birlikte, Batı Trakya Türk kültürü-nün yaşatılmasına ve tanıtılmasına

önemli katkılar sağlayacağımızı dü-şünüyoruz.”

HBTTKDD Başkanı İbrahim Emin: “Kadınlar Kolu, derneğimi-ze ayrı bir heyecan ve azim kata-caktır.” dedi.

Bir açıkhava hapishane-sine donüşen Gazze’de-ki insanlar için yardım

amaçlı yola çıkan ve Akdeniz sula-rında İsrailin saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisi, aylar son-ra tekrar İstanbul’a dönuyor. 26 aralıkta İstanbul’a gelecek olan gemiye IHH büyük çaplı bir kar-şılama düzenleyecek.

Dünya gündemine oturan Mavi Marmara İstanbul'a dönüyor

Page 13: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER13 DECEMBER - ARALIK 2010

Hollanda'da İslamofobi ve İslam düşmanlığı gün geçtikçe artmakta. Ga-zeteleri açıp okuduğumuzda ve okurla-rın tepkilerine baktığımızda bunu daha iyi anlıyoruz. Geçenlerde VVD'nin eski grup başkanlarından Bolkestein İslam okullarıyla ve Faslı gençlerde anti se-mitizimin arttığıyla ilgili haberleri ve okurların tepkilerini okudum. Tabii ki Bolkenstein kendi �ikirlerini soylemek-te özgürdür. Her halde yaşından dolayı olması gerekir ki, savunduğu tezlerin konuların aslı astarı yok. İslam okulla-rında sanki bu ülkede topluma karşıt çocuklar yetiştiriliyormuş gibi ve bu okullar Hollandadaki uyuma karşıy-mış gibi görüşler. Sanki bu okullarla Hollandaya şeriat getirilecekmiş gibi ve buna benzer daha nice asılsız açık-lamalar. Bu açıklamaların yapılmasına karşı değilim. Beni asil endişelendiren konu bu görüşlere tepkisini bildiren okurlar ve bundan çıkarak da Hollan-da toplumunda oluşan genel duygu. Müthiş bir şekilde İslam düşmanlığı ve korku verici açıklamalar. Aynı zaman-da büyük bir derecede bilgisizlik. Bu toplumdaki bilgisizliğe karşı birşeyler yapılyor ama İslam'a karşı gösterilen kin ve nefrete ne yapılmalı?

Konu da açılmışken İslam okulları hakkında kısa bir bilgi vereyem sizlere.

Hollanda'daki İslam okuları hakkın-daki bilgisizlik kendi toplumumuzda da var. Nedir bu İslam okulları? Çoğu-muz bu okulları dini bir okulmuş gibi biliyor ve çogumuzun da bilgisi yok. Hollanda'da 20 yıldır İslam okulları var ve şu anda 46 tane ilk öğretim ve 1 tane orta öğretim veren İslam okulları var. Bu okullar Hollanda'daki diğer okul-lar gibi bir okul. Hollanda'daki eğitim sisteminde anayasanın 23. maddesi gereğince vatandaşların kendi okul-larını kurma ve seçme yetkisi var. Bunun için Hollandadaki okulları kısaca ikiye ayırabiliriz. Biri dev-letinin kurduğu umumi okullar (openbaar onderwijs) ve diğeri de velilerin kurdu-ğu özel okullar (bijzonder onderwijs). Bu özel okul-lar geçmiste protestan veya katolik okullardı. Müslümanların gel-mesiyle 80'li yıllarda İslam okullarıda da ek-lendi. Bu okulların hepsi devlet tarafından bütçe-lerindiriliyorlar ve dev-let kontrolü altındadır. Genel müfredat devlet tarafından belirlen-mekte. Farklılık ise okulun dünya ve dini görüşünde. Umumi okul-ların herhangi bir dini ve görüşe bağlılığı yoktur. Özel okullar ise bir dini grubun görüşünün göstergesidir. Bu mesela İslam okullarında noel ve paskalya yerine ramazan ve kurban bayramların kutlanması gibi farklılıklar gösterir. Aynı zaman-da dini örf ve adetleri de bu İslam okullarında bulabilirsiniz. Eğitim müfredatı konusunda genel olarak bütün okullar aynıdır. Şimdilik bu kadar. Başka bir yazımda sizlere bu konu hakkında daha geniş bilgiler

vereceğim.Gelelim önemli konumuza İslam'a

ve müslümanlara olan korku, kin ve nefrete karşı ne yapmalı?

Bolkestein anti-semitizm artıyor dedi, Hollanda ayağa kalktı. İslamo-fobi ve İslam karşıtı eylemler artıyor Hollanda'da hiç bir ses yok. Camiler kundaklanıyor, müslümanlar sokakta ve işyerlerinde ayrımcılıkla karşı kar-şıya kalıyor ve bunları Hollanda bir sorun olarak görmüyor. Bu artan anti-semitizim ve İslam düşmanlığına karşı birlikte bir mücadele yapılmalı. Çünkü yahudilere yapılanlarla müslümanlara yapılanlar arasında ben bir fark görmü-yorum. Bu şiddete dur demek lazım. Bu birlikte mücadelenin öncülüğünü de sivil toplum örgütleri çekmeli. Aynı zamanda müslümanlara ve İslami ku-rum ve kuruluşlara yapılan saldırı, şiddet veya herhangi bir eylemi de bir databankta toplanmalı. Çünkü şimdi elimizde herhangi somut bir delil yok, bu konular hakkında. Biz görüyoruz ve duyuyoruz şiddetin ve İslam düşmanlı-ğının artığını ama elimizde veriler olsa bu konuyu da rakamlarla gösterebiliriz.

Bu databankta bütün bilgiler top-lanır ve her yıl bu rakamlar açıklanır. Artıyor mu artmıyor mu belli olur. İn-sanlarımız, kurum ve kuruluşlarımız bu databanka karşılaştıkları olayları bildirirler. Bu databankı da kurabile-cek olan bir kurum var aslında. İslami kuruluşların çatı kuruluşu olan CMO bunu en iyi şekilde yapabilir. Tabii ki üye kuruluşların desteğiyle. Bu konu hakkında Hollanda'daki ve Avrupa'daki ayrımcılıkla ilgilenen kurum ve kuru-luşlardan destek alabilirler ve birlikte çalışabilirler.

Bu databank bir başlangıç belki. Bundan sonrası ise daha zor iş. Toplumsal bir hareket başlatılmalı bu ırkçılığa ve düşmanlığa karşı. Siyasiler,

sivil toplum örgütleri ve iş ve-renler bu gidişata dur

demeli. Müslüman, hristiyan, yahudi, inanan ve inanma-yan herkes bu ülkede huzur ve barış için-

de birlikte yaşamak istediklerini tüm top-

luma duyurmalı. İkinci Dünya Savaşı'nda ve Bosna-Hersekte yaşa-nanların, Avrupa'da ve Hollada'da tekrar yaşanmaması için mücadele verilmeli. Tabii Hollanda'da bazı girişimler var

bu konularda. Bunla-rıda birleştirmeli ve böy-

lece geniş tabanlı “YETER ARTIK” sesleri Hollanda'da

yüselmeli.Haydi bakalım sivil top-

lum örgütleri, siyasetçiler ve işverenler! İş yine de

sizlere düştü, bu işi ya-parlarsa ancak yine de,

köklü bir tarih ve kültüre sahip olan bir millet ya-par. İşiniz rastgele!

HOLLANDA'DA İSLAMOFOBİ

orta öğretim veren İslam okulları var. Bu okullar Hollanda'daki diğer okul-lar gibi bir okul. Hollanda'daki eğitim sisteminde anayasanın 23. maddesi gereğince vatandaşların kendi okul-larını kurma ve seçme yetkisi var. Bunun için Hollandadaki okulları kısaca ikiye ayırabiliriz. Biri dev-letinin kurduğu umumi okullar (openbaar onderwijs) ve diğeri de velilerin kurdu-ğu özel okullar (bijzonder onderwijs). Bu özel okul-lar geçmiste protestan veya katolik okullardı. Müslümanların gel-mesiyle 80'li yıllarda İslam okullarıda da ek-lendi. Bu okulların hepsi devlet tarafından bütçe-lerindiriliyorlar ve dev-let kontrolü altındadır. Genel müfredat devlet tarafından belirlen-mekte. Farklılık ise okulun dünya ve dini görüşünde. Umumi okul-ların herhangi bir dini ve ların herhangi bir dini ve görüşe bağlılığı yoktur. Özel okullar ise bir dini grubun görüşünün göstergesidir. Bu mesela İslam okullarında noel ve paskalya yerine ramazan ve kurban bayramların kutlanması gibi farklılıklar gösterir. Aynı zaman-da dini örf ve adetleri de bu İslam okullarında bulabilirsiniz. Eğitim müfredatı konusunda genel olarak bütün okullar aynıdır. Şimdilik bu kadar. Başka bir yazımda sizlere bu konu hakkında daha geniş bilgiler

ayrımcılıkla ilgilenen kurum ve kuru-luşlardan destek alabilirler ve birlikte çalışabilirler.

Bu databank bir başlangıç belki. Bundan sonrası ise daha zor iş. Toplumsal bir hareket başlatılmalı bu ırkçılığa ve düşmanlığa karşı. Siyasiler,

sivil toplum örgütleri ve iş ve-renler bu gidişata dur

demeli. Müslüman, hristiyan, yahudi, inanan ve inanma-yan herkes bu ülkede huzur ve barış için-

de birlikte yaşamak istediklerini tüm top-

luma duyurmalı. İkinci Dünya Savaşı'nda ve Bosna-Hersekte yaşa-nanların, Avrupa'da ve Hollada'da tekrar yaşanmaması için mücadele verilmeli. Tabii Hollanda'da bazı girişimler var

bu konularda. Bunla-rıda birleştirmeli ve böy-rıda birleştirmeli ve böy-

lece geniş tabanlı “YETER ARTIK” sesleri Hollanda'da

yüselmeli.Haydi bakalım sivil top-

lum örgütleri, siyasetçiler ve işverenler! İş yine de

sizlere düştü, bu işi ya-parlarsa ancak yine de,

köklü bir tarih ve kültüre sahip olan bir millet ya-par. İşiniz rastgele!

sisteminde anayasanın 23. maddesi gereğince vatandaşların kendi okul-larını kurma ve seçme yetkisi var. Bunun için Hollandadaki okulları kısaca ikiye ayırabiliriz. Biri dev-letinin kurduğu umumi okullar (openbaar onderwijs) ve diğeri de velilerin kurdu-ğu özel okullar (bijzonder onderwijs). Bu özel okul-

lendi. Bu okulların hepsi devlet tarafından bütçe-lerindiriliyorlar ve dev-

görüşünde. Umumi okul-ların herhangi bir dini ve ların herhangi bir dini ve görüşe bağlılığı yoktur. Özel okullar ise bir dini grubun görüşünün göstergesidir. Bu mesela İslam okullarında noel ve paskalya yerine ramazan ve kurban bayramların kutlanması gibi farklılıklar gösterir. Aynı zaman-da dini örf ve adetleri de bu İslam okullarında bulabilirsiniz. Eğitim müfredatı konusunda genel olarak bütün okullar aynıdır. Şimdilik bu kadar. Başka bir yazımda sizlere bu konu hakkında daha geniş bilgiler

Bu databank bir başlangıç belki. Bundan sonrası ise daha zor iş. Toplumsal bir hareket başlatılmalı bu ırkçılığa ve düşmanlığa karşı. Siyasiler,

sivil toplum örgütleri ve iş ve-renler bu gidişata dur

demeli. Müslüman, hristiyan, yahudi, inanan ve inanma-yan herkes bu ülkede huzur ve barış için-

de birlikte yaşamak istediklerini tüm top-

luma duyurmalı. İkinci Dünya Savaşı'nda ve Bosna-Hersekte yaşa-nanların, Avrupa'da ve Hollada'da tekrar yaşanmaması için

bu konularda. Bunla-rıda birleştirmeli ve böy-rıda birleştirmeli ve böy-

lece geniş tabanlı “YETER ARTIK” sesleri Hollanda'da

yüselmeli.Haydi bakalım sivil top-

lum örgütleri, siyasetçiler ve işverenler! İş yine de

sizlere düştü, bu işi ya-parlarsa ancak yine de,

köklü bir tarih ve kültüre sahip olan bir millet ya-par. İşiniz rastgele!

AYHAN TONCA [email protected]

Bu artan antisemitizim ve İslam düşmanlığına karşı birlikte bir mücadele yapılmalı. Çünkü yahudilere yapılanlarla müslümanlara yapılanlar arasında ben bir fark görmüyorum.

UETD Hollanda’nın kardeş kuruluş-larından SMHO’nun Resto VanHarte ile ortaklaşa düzenlediği Konya Kriterleri toplantısı ve devamında verilen Kur-ban Bayramı yemeği büyük ilgi gördü. Hollanda’nın hükümet merkezi Lahey’de bulunan Diamant College’nde gerçekleşen etkinliğe çeşitli göçmen kuruluş temsilcileri yanısıra Hollandalılar yoğun bir şekilde katıldılar. Toplantıda T.C. Lehey Büyükelçiliği Kültür ve Turizm müşaviri Ahmet Temurci ve Başbakanlık müşaviri Hürriyet Ersoy’da hazır bulundular.

Mevlana’nın ünlü eseri Mesnevi’yi

Hollanda’caya tercüme eden Abdulwahid van Bommel "1967’de ilk kez Türkiye’ye gittiğimde misafirperverlik bombardımanına uğradım. Türkleri çok cömert bul-muştum. Buna nasıl karşılık verecektim? Vermekte akar su gibi ol! Bu ne demektir? Hepiniz bilirsiniz, biz Hol-landalılar cimrilikle tanınırız. Karşılıksız

vermek, yardım etmekte Batılı elini cebine atarken çok düşü- nür. Oysa Konya

Kriterlerinin ilki bizi dü-şünmeden, hesap kitap yapmadan vermeye da-vet ediyor. Belki tüm insanlık bu-gün buna muhtaç."

dedi.

Konya Kriterleri Hollandalıları etkiledi

van Bommel "1967’de ilk kez Türkiye’ye gittiğimde misafirperverlik

atarken çok düşü- nür. Oysa Konya Kriterlerinin ilki bizi dü-şünmeden, hesap kitap yapmadan

MEVLANA’NIN 7 ÖĞÜDÜ / KONYA KRİTERLERİ

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol

Şevkat ve merhamette güneş gibi ol

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol

Hoşgörürlükte deniz gibi ol

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

Yine bir PVV’li milletvekili

kriminal davranışla-rından dolayı günde-me geldi. Seçimler-den önce adaylıkları iptal olan Van Hemert, Brogt ve Markuszower ile birlikte sekizin-ci bu PVV adayı. Şu an PVV’nin 5 tane milletvekili kriminal davranışlarla suçlanı-yorlar, yani PVV’nin toplam milletvekili sayısının yüzde yirmi-sinden fazlası. Yüzde olarak karşılaştırırsak Gouda’da kriminal olaylara karışan Faslı gençlerin yüzdesinden

Kriminalitede PVV top 5 sıralaması dehşet verici

PVV milletvekillerinin suçlandıkları konular:1. Dion Graus –şiddet uygulaması, kadınları taciz etmek, CV’sinde sahtekarlık. 2. Hero Brinkman – tehdit, sarhoşluk, hırsızlık (bira), şiddet uygulaması.3. Jhim van Bemmel –ifl as sahtekarlığı4. Marcial Hernandez – şiddet uygulaması5. Eric Lucassen – tehdit, şiddet uygulaması, cinsel taciz

1 2

3 4 5

SIMON okulları olarak bilinen ve 8 ilkokulu bünyesinde barındıran "Stichting Primair Onderwijs op Islamitische grondslag in Midden en Oost Nederland" Deventer'de dokuzuncu okulunu açıyor. Ağus-tos 2011 eğitim sezonuyla açılışı yapılacak okula, velilerin "De Zon-nebloem" adını verdikleri belirtil-di. Ayçiçeğinin içindeki çekirdekler öğrencileri, etrafındaki yapraklar-sa öğretmenleri simgeliyor. Yap-raklar çekirdekleri koruyarak ve eğitimlerine katkıda bulunarak onların olgunlaşmasına yardımcı olacak, olgunlaşan çekirdeklerse tekrar toprağa (özüne) dönerek yeni ayçiçeklerinin yeşermesine vesile olacaklar.

SIMON okullarının başarısının

sırrı, en ileri eğitim metotlarını kullanarak, çocuklara kimlikleri ile uyumlu bir eğitim ortamının oluşmasının sağlanması, çocuk-ların kendine daha çok güvene-rek öğrenmeye açık olması, öğ-retmenlerin öğ-rencileri daha iyi tanımaları-nın sağlanması şeklinde açıkla-nıyor. Okullarda çocukların duy-gusal gelişimine ve özellikle temel dil bilgisinin ar-tırılmasına kat-kıda bulunacak metotlar kulla-

nılıyor. Bunun sonucu olarak, bu okullar geçen yıl CITO sonuçların-da Hollanda ortalamasının üzerin-de bir başarı sağlamıştı.

SIMON İslam ilkokulları eğitim kurumu Deventer'da yeni bir okul açıyor

fazla. Trouw gazete-sinde çıkan araştırma-da Gouda’daki Faslı gençlerin yüzde 13’u kriminal olaylarla suç-lanıyordu.

Gündeme son olarak PVV’li Eric Lucassen geldi. 10 kasım’da bir televizyon programında senelerce Haarlem’deki çevresini terörize ettiği ortaya çıkmıştı. Ertesi

gün ise 2002’de askerdeyken bir kadın aske-re cinsel taciz etmekten ceza aldığı ortaya çıktı.

Drs. Ayhan Tonca is Programmaleider Grote Steden Beleid Provincie Overijssel. Tevens is hij CDA raadslid Gemeente Apeldoorn. Daarnaast actief (geweest) in vele landelijke zelf organisaties.

Page 14: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 14DECEMBER - ARALIK 2010

mot

tom

edia

...SİZİ BEKLİYOR

YAŞAMAYA DEĞER GÜZELLİKLER...

Amsterdam ve Rotterdam’da toplam 6000 m2’yi aşan mağazalarımız ve güleryüzlü personelimizle haftanın 7 günü hizmetinizdeyiz. Gelin, almayı düşündüğünüz ürünleri bütçenize göre ayarlamak için, önce bir kahve içerek başlayalım...

Rotterdam

Amsterdam-Oost

ŞİMDİ

ROTTERDAM’DA YENİ

AÇILAN MAĞAZAMIZLA DA

HİZMETİNİZDEYİZHİZMETİNİZDEYİZ

2500 m2

keyifle gezin

RAHATI VE HUZURU AYAĞINIZA GETİRİYORUZ...

Yeni yılınızı kutlar,

mutluluklar dileriz

Page 15: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER15 DECEMBER - ARALIK 2010

Can1 dakika sonra...

1 dakika sonra...

Lydia, evde şeker var mı? Peki yağ var mı?

E un var mı? Niye helva yapmıyoruz o zaman?

Var...Evet, var...

O da var?!...Helva???!!!

Değerli Okurlarımız,Bu sayımızdan itibaren sizler için yeni bir köşe başlıyoruz.

Interkreasyon adıyla, farklı kültürlerin kendine ait norm ve değerle-rinin biraraya gelmesiyle oluşan yeni durumlar bazen ilginç olabiliyor. Farklı kültürlerin kendilerine ait elementleri biraraya geldiğinde bir zenginlik arzedebileceği gibi, çelişkiler ortaya çıkaran durumlar da oluşturabilecektir. Biz bu yeni kreasyonumuzla, bu tür kültürlerarası oluşan durumları bazen komik yönleriyle, bazen ibret alınması gereken düşündürücü yönleriyle sizlere sunmaya çalışacağız. Kahramanlarımız Lydia ve Can. Lydia bir Hollandalı ama epey Türkçe biliyor. Can ise master okumak için Türkiye'den gelmiş genç ve dinamik bir arkadaşımız. Her sayımızda bu genç ve neşeli çiftin yaşamlarından kesitler yansıtacağız. Beğeniyle takip edeceğinizi umuyoruz... Lydia Can

1 dakika sonra...

1 dakika sonra...

Lydia, evde şeker var mı? Peki yağ var mı?

E un var mı?Niye helva yapmıyoruz o zaman?

Var...Evet, var...

O da var?!...Helva???!!!

INTERKREASYON

SERi iLANLAR Mail: [email protected]

Hollanda'da bir ilk pvc pencere ve sistemleri

25 yıl garanti ile satış ve montaj

ücretsiz ev pencere ve panjur ölçüleriniz alınıp

fi yat teklifi yapıyoruz tel:0616757849tel:0634926883

TEMİZ SU HAYATTIR.Evinizde, işyerinizde

ücretsiz, SU arıtma cihazı tanıtımı için arayınız.

Hollanda’nın her yerinde sunum yapılır.Saadet Hanım 0644-653 961

[email protected]

SU ARITMA CİHAZI

GALAXYBIKE FIETS REPARATIEWij repareren alle soorten fi etsen voor lage prij-zen. Wij komen uw fi ets ophalen,repareren en terug brengentel:0313-419163Mob:0642048297Adres: Dr.kuyperstr.7 Dierenvoor meer info kijk naar www.galaxybike.com

Boşanan çiftler için mediation ve danışmanlık hizmetleri verilir. Geniş bilgi için: Mediation @ Potentia legiswww.potentialegis.nlTenzile Erdal, mediatorTel: 0650-520 457

MEDiATiON HİZMETİ

İçerisindeki tüm malze-meleriyle işyeri satlıktır. Satış fiyatını özel gö-rüşülür.

Oranjestraat 153111 AM SCHIEDAMTel:010-2730002Mobiel:0624101522

Satılık: Hisar Store

Heb jij ook een feestje?Maak dan een afspraak Voor de mooiste hoofddoekmodellen en achtergronden van bruidstafels

[email protected]

Bayilikler vermekteyiz, ilgililerin dikkatine sunulur.

Pek yakında online olarak ta siparişlerinizi verebilirsiniz.

Sağlıklı yaşam için artık ATC Organik cörek otu yağı

BIO sertifikatlı olarak HOLLANDA'DA

Siparişleriniz için 06 43 90 54 09

İlahiyatci Zeyneb BekiriTel; 06-84853822

ATA HORECA YENİ ADRESE TAŞINDIESKİ ADRES: ROSBAYERWEG 194 1521 PT WORMERVEERYENI ADRES: TIMMERWERF 71 1969 NJ HEEMSKERKPostalarınızı ve ziyaretinizi yeni adresimize bekliyoruz.ATA HORECA

AQUAawz

Su arıtma kazandır-maya devam ediyor.Hollandan'ın her ye-rinden satış temsilci-

leri aramaktayız.Beraber çalışıp

beraber kazanalım istiyoruz. Arayın

görüşelim. Tel.: 06 223 87882 İbrahim Efetaşkın

Türk Eğitim Merkezi, gönüllü çalışma konusunda örnek çalışma-ların yapıldığı bir merkezdir. Hiçbir paralı elamanımız, kalıcı parasal kaynağımız olmamasına karşın, merkezimizde herkes için Hollanda-ca dil dersleri veriliyor. İşin daha güzel yanı, insanlarımıza ücretsiz olarak Hollandaca dil dersi veren gönüllü Hollandalılar, haftanın bir başka gününde, merkezimizde Türkçe öğreniyorlar !..

Hafta sonunda etkinliklere katılan 240 kadar öğrencimiz var. Her yaş grubuna dil ve matematik dersleri veriliyor ve CITO sınav-larına hazırlanıyorlar. Bazı öğrencilerimiz saz veya bağlama, bir bölümü de folklor dersi alıyor. Anne veya babası yabancı olan, yani karma evliliklerden oluşan ailelerin çocukları Türkçe öğreniyorlar. Anne ve babası Türk olanlar; “Biz evde Türkçe konuşuyoruz, çanak anten de var. Çocuğum Türkçe biliyor. Derse gerek yok” diyorlar. Hollanda’da değişik üniversite-lerde okuyan çocuklarımızın Türkiyede- ki akranlarıyla karşılaştıkla- rında kurdukları komik Türkçe cümlelerle nasıl zor durumda kaldıklarını bil-miyorlar. İşte saydığımız bütün bu etkinlileri, gönüllü olarak çalışan genç- lerimiz, duyarlı anne ve babalar sayesinde gerçekleş- tiriyoruz. Bu insanlara verebildiğimiz tek şey bir demet çiçek, küçücük bir hediye ama kocaman bir sevgi ve saygı..

Türk Eğitim Merkezi`nde gönüllü çalışan arkadaşlarımız; Türk Eğitim Merkezi Başkanı ĺsmail Ercan, kordinator Naime

Yıldırım ve gönüllü eğitimcileri Şeyda Atçıyurt, Bunyamin Şener, Paulien de Jong, Ingrid Engel, Marita Soons, Tülay Abacıoğlu, Őzlem Turhan, Senem Taş, Hülya Işık, Sinem Er, Derya Ağırbaş, Çağdaş Baş, Latife Güneş, Gizem Köksal, Tuğçe Çakar, Nebahat Karacaer, Candan Safrani, Emel Doğan, Dilara Bakaç, Őmer Kara, Ahmet Yol-cu, Kadir Ekiz, Memet Altın, Deniz Yıldırım, Erhan Şener.

ENES KOZIJNEN RAMEN & DEUREN

Her türlu düğün, nişan ve özel

günlerinizde ilahi okunur.

Ölmüşlerinizin ruhuna hatim, mevlid, yasin

okunur.

Geçtiğimiz günlerde parlamen-to gazetecileri başbakan ve VVD lideri Mark Rutte’ yi yılın en iyi siyasetçisi seçti. Rutte böylece Maxime Verhagen (CDA) ve Geert Wilders’ı (PVV) geride bıraktı. NOS Radio 1-Journaal tarafından düzenlenen seçimde, SP’li Emile Roemer dördüncü, CDA’lı Ab Klink ise beşinci sıraya oturdu. Geçen yıl ise D66 lideri Alexander Pechthold yılın en iyi politikacısı seçimişti. Bunun yanı sıra gazete-ciler D66’nın milletvekili Wouter Koolmees’i yılın siyasi yeteneği ilan ettiler. Bu ödüller için sadece bu sene aktif olan siyasetçiler ka-tılırken, Jesse Klaver (Groenlinks), Henk Bleker (CDA) ve Elbert Dijkgraaf (SGP) ise birlikte ikin-ciliği paylaştılar. Üçüncü sırada ise PvdA milletvekili Metin Çelik adını yazdırdı.

Metin Çelik en yetenekli politikacılar sıralamasında üçüncü oldu

Page 16: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 16DECEMBER - ARALIK 2010

www.anadoluline.nl TürkiyeYıldırım Reizen

Karaman’da yatırım yapmak isteyen işa-damlarına yönelik Rotterdam`da düzenlenen bilgilendirme toplantısında, Karaman’a hangi sektörlerde yatırım yapılabileceği ve yatırım yapmanın şartları ele alındı.

Hollanda Karamanlılar Vakfı tarafından düzenlenen ‘Karaman’da Yatırım Olanakları’ adlı toplantıya başta Karaman Valisi Süley-man Kahraman olmak üzere Karaman Be-lediye Başkanı Kamil Uğurlu, Karaman Vali Yardımcısı Latif Memiş, Karaman Çevre ve Orman İl Müdürü Ahmet Duran, HOGİAF Baş-kanı Mehmet Kabakyer, Hollanda Karamanlı-lar Vakfı Başkanı Uğur Şen, HOTİAD üyeleri, Hollandalı işadamları, sivil toplum temsilcileri ile işadamları katıldı.

Hollanda Karamanlılar Vakfı Başkanı Uğur Şen, Hollanda – Karaman arasında bir bağ

kurmak istediklerini bu bağlamda Karaman Valisi, belediye başkanı ve diğer birim sorum-lularını Hollanda’ya davet ettiklerini belirtti.

Karaman Valisi Süleyman Kahraman, bü-tün birimlerle siz kıymetli işadamlarımızın her zaman emrindeyiz, şeklinde yaptığı açık-lamada, Karaman’a yatırım yapmak isteyen müteşebbislere her türlü kolaylığı sağlaya-cakları sözünü verdi.

Karaman Vali Yardımcısı Latif Memiş ise şunları söyledi: “Karaman’da bilgi ban-kası oluşturacağız. AB Projeleri, Kalkınma Ajansları ve diğer uluslar arası kaynakların araştırılıp, temin edilmesi yollarını arıyoruz.” Yapılan konuşmaların sonunda Karaman’a yatırım yapmak isteyen işverenler Vali, Be-lediye Başkanı ve diğer ilgililerden bilgi alma olanağı da buldular.

KARAMAN YATIRIM CENNETİ

Hollanda Karamanlılar Vakfı (HO-KAV) tarafından bu yıl 4. kez dü-zenlenen ve bu yıl 'Türkçe Bizim

Sevdamız' sloganıyla bezenen Kültür ve Da-yanışma Gecesi'ne Karaman Valisi Süleyman Kahraman, Vali Yardımcısı Latif Memiş, Kara-man Belediye Başkanı Dr. Kamil Uğurlu, Kara-man Milletvekili Dr. Hasan Çalış, Hollanda'nın Ankara Büyükelçisi Jan-Paul Dirkse, Hollanda Türk İşadamları Derneği Başkanı Turgut To-runoğulları, Hollanda Genç İşadamları Fe-derasyonu Başkanı Mehmet Kabakyer, THY Hollanda Müdürü Metin Gözüaçık, Pegasus

Hollanda Müdü-rü Kamil Saygı,

Komfortours CEO'su Osman Çelik, Kara-man Çevre Orman İl Müdürü Ahmet Duran, Ankara Karamanlılar Yardımlaşma Dernek Başkanı Veli Bozkır, İstanbul Karamanlılar Vakfı Başkan Yardımcısı Nuran Uyar, sivil top-lum temsilcileri, siyasiler, işadamları ve 750 dolayında Karamanlı katıldı.

Programda konuşma yapan HOKAV Baş-kanı Uğur Şen, Hollanda'da değişik kültürel faaliyetlerinin devam ettiğini belirterek, diğer vakıf ve derneklere örnek olmaya çalışacak-larını söyledi. Yediden yetmişe her yaştan ka-tılımın olduğu Kültür ve Dayanışma gecesine 700'ü aşkın davetli katıldı. Gerçekleştirilen kampanya ve açık artırmada elde edilen ge-

lirin, Karaman'daki engellilere araç ve öğren-cilere yardım olarak kullanılacağı açıklandı.

Folklor gösterilerinin de olduğu gecede özel sazları eşliğinde TRT Ses Sanatçısı Ayşe Taş, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Ses Sanatçısı Engin Çır ve Karaman'dan Yarenler Ekibi de sahne aldılar. Gecede ayrıca yöresel oyunlar da oynandı.

Karaman Valisi Süleyman Kahraman, "Siz-lerin hangi zorluklara göğüs gerip, bugünlere geldiğinizi gördük bu bakımdan sizleri takdir etmemek büyük vefasızlık olur. İşçi iken bugün patron olmuşsunuz, adeta bir destan yazmış-sınız" dedi ve yatırımlarını memleketlerinde yapmalarını istedi.

Hollanda'nın Ankara Büyükel-çisi Jan Paul Dirksen, Hollanda'da azımsanmayacak sayıda Karaman-lının olduğunu öğrendiğini, bu se-beple dayanışma gecesine katılma kararı aldığını belirtti.

Pegasus Havayolları Hollan-da Satış ve Operasyonlar Müdürü Kamil Saygı'nın davetlisi olarak Hollanda'da bulunan ve halen Türk Malı dizisinde oynayan Bekir Aksoy da yaptığı sempatik konuşmayla da-vetlilerden bol alkış aldı.

"Bize her yir Karaman"

Hollanda Müdürü Metin Gözüaçık, Pegasus Hollanda Müdü-

rü Kamil Saygı,

Hollanda Müdürü Metin Gözüaçık, Pegasus Hollanda Müdü-

rü Kamil Saygı,

Bekir Aksoy

Page 17: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER17 DECEMBER - ARALIK 2010

’dan başlayanfi yatlarla

İkram dahildir

’dan başlayanfi yatlarla49€

www.yildirimreizen.nlYıldırım Reizen KONYA - ELAZIĞ - SİVASDİREKT UÇUŞLARIMIZ DEVAM EDECEKTİR

MottoM

edia

Bir dizi etkinliklere katılmak üzere Hollanda’ya gelen Karaman Valisi ve Belediye

Başkanı, Rotterdam Başkonsolosluğu ve Feijenoord belediye başkanlığına ziyarette bulundular.

Heyet ilk olarak Rotterdam Baş-konsolosu Esen Altuğ’u ma-kamında ziyaret etti. Zi-yarette, Başkonsolos Esen Altuğ, konso-losluk işlemleri ve Hollanda’daki Türk toplumunun faali-yetleri hakkında bil-giler verdi. Karaman

Valisi Süleyman Kahraman ve Kara-man Belediye Başkanı Kamil Uğurlu ise Hollanda’ya gerçekleştirdikleri ziyaret hakkında bilgiler verirken, Karaman’ın panoramasını çizdiler.

Karaman Valisi ve Belediye Başka-nı aynı gün Rotterdam’ın Feijenoord ilçesine de ziyarette bulundular. He-

yeti, belediyeye gelişlerinde Fe-ijenoord İlçesi Türk Kökenli

Belediye Başkanı Seyit Yey-den kapıda karşıladı. Daha sonra Karaman Valisi Sü-leyman Kahraman, Feije-

noord Belediye Başkanı Se-yit Yeyden’e;

At a t ü r k , Karama-n o ğ l u Mehmet-bey ve Yu-nus Emre temalı Ka-raman pla-keti sundu.

Karaman Heyeti Şehircilik Hakkında Bilgi Aldı

konsolosu Esen Altuğ’u ma-kamında ziyaret etti. Zi-yarette, Başkonsolos

giler verdi. Karaman

ilçesine de ziyarette bulundular. He-yeti, belediyeye gelişlerinde Fe-

ijenoord İlçesi Türk Kökenli Belediye Başkanı Seyit Yey-

noord Belediye Başkanı Se-

AON şirketler grubu Türk işverenlerine yönelik verdi-ği yemekli toplantıda farklı kesimlerden Türk işadamlarını bir araya getirdi. Türkçe ‘Hoş geldiniz’ diyerek başladığı konuşmada, AON Amsterdam Bölge müdürü Feddo Hartelust, AON şirketinin uzun bir tarihe sahip olduğunu belirtti ve genel merkezi Chicago’da bulunan şirketin 59bin çalışanının dünya genelinde günlük olarak müşterilerine risk, risk yönetimi ve bunun uygulanması alanlarında hizmet verdiklerini söyledi. AON şirketler grubunun ruhunu yansıtan biri olarak Mehtap Baylam-Akkaya’yı gösteren Hartelust, ‘Mehtap yaklaşık 3 yıl önce kendi fikirleriyle öne çıkarak, Türk iş dünyasına nasıl adım atmamız gerektiği konusunda bizlere öncülük etti’ dedi. Toplantıdan sonra tüm davetliler Hollanda-Türkiye futbol maçını izlemek için Ajax Arena stadyumuna geçerek maç izlediler.

AON Türk işverenlerle buluştu

İzmir kalkınma ajansı Hotiad’ı ziyaret ettiİzmir Kalkınma Ajansı yet-

kililerinden Dilek Akdeniz-li ve Mert Demiral, Hotiad yöne-tim kurulu üyelerine, ‘İzmir’de yapılacak yatırımlar’ hakkında bilgi ve destek programını an-lattılar.

Dilek Akdenizli, “İzmir son zamanlarda teşviklerle ve ya-bancı ülkelerin büyük yatırımı ile ön plana çıktı. Hollanda’daki Türk yatırımcıları da yapacak-ları her türlü projelerde destek verip, arsa temini ve işlerinin takibini, kalkınma ajansı olarak ücret almadan yardıma hazırız” dedi.

HOTİAD Başkanı Turgut To-runogullari ise özetle, yatırım-larımıza devam etmek isteriz. Bunu diğer üyelerimize de anla-tacağız, açıklamasında bulundu.

Orro ve Ortel in yönetim kurulu Başkanı Celal Oruç ise, devletin arsa göstermesi halin-de branşlarıyla ilgili her türlü yatırım yapmak istediklerini ifade etti.

Sunumdan sonra Başkan Turgut Torunoğulları, Ajans yetkilisi Dilek Akdenizli’ye Hotiad’ın onur plaketini verdi, Celal Oruç ta, Hotiad rozetini taktı.

Page 18: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 18DECEMBER - ARALIK 2010

Gelişen toplumun ana gereksinimi olan eğitimde ebeveyn desteği

Rekabete dayalı yeni dünya düze-ninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülke-ler avantaj sağlıyor. Böylece eğitim, her zaman olduğu gibi, insan davra-nışlarını değiştiren, insanların birbir-leriyle ve toplumla ilişkilerini sağlayan bir araç olarak etkinliğini sürdürüyor. Yani ülkelerin ve toplumların gelece-ği açısından eğitimin önemi daha da artıyor. Peki aile içinde ebeveynler bu önemin ne kadar farkındalar? Gelişen toplumun ana gereksinimi olan eğitim konusunun, ebeveyn desteği dahilinde, her zaman için büyük bir önem taşıdı-ğından, Hukuk fakültesinde okurken ve mezun olduktan sonra da eğitime yönelik projelerde gönüllü faaliyet gös-terdim ve gösteriyorum.

‘Hissiyat’ cetveliBilinen dil sorunu faktörü Türk

ebeveynlerin Hollanda’nın eğitim sistemini çok karışık bulmalarına ne-den oluyor (bu Hollanda’da yaşayan diğer yabancı kökenli toplumlar için de geçerlidir). Bu da eğitim sistemini çekingenlikten takip edememe ve eği-

tim yollarını algılamakta güçlük çek-melerine yol açabiliyor. Diğer taraftan ise okulların düzenlediği veli toplan-tılarına katıl(a)mayıp, çocuklarının okulda başarısız veya isteksiz olduk-larının farkında olamıyorlar. Bu yüzden ebeveynlerin çocuklarından beklenti-leri çok büyük olabiliyor. Çocuklarının başarılarını sadece ‘hissiyat’ cetveli ile ölçebildiklerinden, bu sübjektif ölçüye göre de çocuklarının okulda çok başa-rılı ve yüksek notlar ile derslerini ta-mamladıklarının kanaatine varıyorlar. Çocuklar okul tarafından - ebeveynle-rin beklentilerinin tersine - daha dü-şük bir okula yönlendirildiklerinde ise, ebeveynler bunun haksız yere, genelle-me yapılarak ve/veya çabuk alınmış bir kararla olduğunu savunuyorlar.

Ebeveynlerin - daha da önemlisi çocuklarının - çelişkili bir ortamda ka-lıp hayal kırıklığına uğramamaları için, mümkün olduğunca (kendi dillerinde sağlanan) bilgilendirme imkanların-dan yararlanarak dil sorununun arka-sına sığınmamaları gerekiyor. Eğitim sistemini anlamaya çalışarak, çocukla-rına eğitimlerinde destek ve onlara gü-ven vererek onların azmini ve okuma arzularını perçinleştirmiş olabilirler. Bu da çocuğun (öğrencinin) derslerde ki tavrı ve duruşunu iyi yönde etkileye-bilir ve ileriye dönük daha gurur verici bir tablo çizilebilinir.

DaimlilikAile içinde ki eğitime verilen des-

teğin uzun vadeli etkili olabilmesi

açısından - sadece anaokulundan lise seviyesine kadar değil – yükseköğre-timde de (mesleki öğretimde gerektiği kadar) desteğin daim olması gerekiyor. Özellikle gençlerin yüksek okul ve üni-versiteye adım attıklarında ebeveyn-lerin desteği çok önemlidir. Çocuğum hangi okulda, hangi bölümü veya fa-külteyi ve nasıl bir çevrede okuyacak (veya okuyor)? Bu gibi soruların yanı-tını kesin ve net şekilde bilmelidir ebe-veynler. Bunun için yüksek okul ve üni-versitelerde, lise ve mesleki öğretimde de olduğu gibi, bilgilendirme günleri düzenleniyor. Utrecht Üniversitesi’nde Hukuk fakültesi öğrencisiyken gelece-ğin Hukuk öğrencileri ve ebeveynler için Hukuk fakültesi tarafından düzen-lenen genel bilgilendirme günlerinde konuşmacı olarak davet edilmiştim. Burada edindiğim izlenim ve tecrü-belerime göre bilgilendirmelere Türk gençleri yalnız, ebeveynsiz, katılıyorlar. Bunun dil sorunundan kaynaklandı-ğını tahmin ettiğim ve bildiğim halde, kendime o anlarda şu soruyu sordum:

‘Ebeveynler eğitim konusunda neden pasif?’. Peki bu dil sorunu ebe-veynlerin pasif kalması için geçerli bir durum mudur? Önemli olan katılmak, destek vermeye çalıştığını göstermek ve güven sağlamak değil midir? Fakat ebeveynlerin bilgilendirilmesini önem-sediğim için Utrecht Yüksek Okulu ve Utrecht Üniversite’si ile birlikte Türk ve Faslı ebeveynler için kendi dillerin-de bilgilendirme akşamları organize

edip, bu akşamlarda konuşmacı olarak katıldım. Ebeveynlere ulaşmak, onları katılmaları için davet, daha doğrusu ikna edebilmek için çok uğraş veril-di. Katılacağını belirten ebeveynlerin daha sonra katılmamalarıyla birlikte ne yazık ki katılım sayısı ümit ettiğimiz rakamın altındaydı. Her türlü olanak-ların sunulmasına rağmen, bu olanak-lardan (sunduğum örnekte de olduğu gibi) faydalanılmaması ebeveynlerin pasi�liğini maalesef bir kez daha orta-ya koyuyor.

Toplumsal güvenceUnutulmamalı ki ebeveynlerin ta-

kipcisi olan çocuklar ve gençler daha başarılı eğitim sonucu ortaya seriyor-lar. Zeka ve okuma isteği tek başına okulda başarılı olmak için yetmiyor. Zira eğitimde başarı ilk başta aileden geçiyor! Ebeveynlerin bu görevi ve so-rumluluğu okul öncesi eğitim kadar önemsemeleri ve göz ardı etmemeleri gerekiyor.

Okulda başarısızlık, zeka faktö-ründen çok, çocuğun ailevi, sosyal ve çevresel etkileşimleriyle eğitimsel faktörlerden kaynaklanıyor. Günümüz zamanın-da aktüel konu ve önemli top-lumsal so-runlardan biri olan (özellikle yükseköğ-retimde) eğitimi ya-rıda bırak-manın bir çok neden-l e r i n d e n birini de

ebeveynlerin eğitim gören çocukları-na yeterince destek sağlayamayışları oluşturuyor. Eğitimi yarıda bırakanla-rın sayısını düşürerek, ekonomik krizin iş olanaklarında olan negatif etkilerini engelleme çabalarına da katkıda bulu-nabilinir. Ne kadar çok genç eğitimini devam ettirir ise, bu kendi kültürel gerçekliğimizle beraber toplum ve sosyalleşmemiz için o kadar iyi olabi-lir. Toplumun güvencesi de artabilir. Ayrıca bu gençler eğitimlerini devam ettirerek daha emin ve başarılı adım-larla kendi geleceklerine yönelik calış-mış olurlar. Çünkü okuyan gençlerin iş güvencesi, yükselme ve beceri edinme şansı artar. Bütün bunların uzun vadeli gerçekleşmesi için de ebeveynlere bü-yük bir rol düşüyor!

Kısacası, ileride hayal kırıklığı yaşa-mamamız açısından eğitim sisteminin nasıl işlediğini öğrenip, gençlere ‘ob-jektif’ bir bilinçle destek verebilir ve böylelikle hep birlikte geleceğimizde başarılı bir toplumsal neticeye ulaşabi-liriz. Dolayısıyla yaşam boyu öğrenimin her alanda teşvik edilmesi gerekiyor!

PAZARTESİ ÇARŞAMBASALI PERŞEMBE

1877: Thomas Edison ilk ses kaydını gerçekleştirdi.

1917: Finlandiya, Rusya'dan bağımsızlığını ilan etti.

1642:Hollandalı denizci Abel Tasman, Yeni Zelandayı keşfetti.

1949: İsrail Kudüs'ü başkent ilan etti. Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra, Eski Kent ve Doğu Kudüs Ürdün'de, Batı Kudüs de İsrail'de kaldı. Kent, BM kararlarına göre ''uluslararası kent'' ilan edilmişti.

1963: Berlin duvarı ilk defa, batı Berlinlilere doğuda kalan akra-balarını bir günlüğüne ziyaret edebilmeleri için açıldı.

1947: Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün yatlarının ödeneği bütçeden çıkarıldı.

1949: Na een bloedige guerillastrijd erkent Nederland onder druk van de VS de Indonesische onafhan-kelijkheid. De Republik Indonesia wordt offi cieel. Eerste president is Ahmed Soekarno.

1917: ABD, Avusturya-Macaristan'a savaş ilan etti.

1999: Düzce,Türkiye'nin 81. ili oldu.

1960: İstanbul Boğazı'nda Yunan ve Yugoslav tankerleri çarpıştı; 52 kişi öldü.

1990: Polonyalı futbolcu Koseçki 2 mil-yon dolara Galatasaray'a transfer oldu; bu rakam Türkiye'de o güne kadar ödenen en yüksek transfer ücretiydi.

1898: Pierre Curie ve Marie Curie radyoaktif radyum elementini keşfettiler.

1987: İkinci Turgut Özal hükümeti ku-ruldu. Özal hükümeti Cumhuriyet döneminin 46. hükümeti.

1612: Galileo Galilei, Neptün'ü keşfeden ilk astronom oldu fakat yanlışlık-la onu bir yıldız olarak tanımladı.

1948: Birleşmiş Milletler, Güney Kore'nin tanınmasını onayladı.

1982: In Suriname worden 15 critici van het bewind van Desi Bouterse - voornamelijk journalisten, vakbondsmensen en advocaten - vermoord.

1970: Sovyet uzay sondası Venera 7 Venüs gezegenine ulaştı ve etrafında 23 dakika dolanarak Dünya'ya bilgi gönderdi.

1986: Olimpiyat şampiyonu halterci Naim Süleymanoğlu, Türk vatandaşı oldu.

1962: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kuruldu.

1989: Romanya devlet başkanı Nikolay Çavuşesku halk ayaklanması sonucu yöne-timden alındı.

1967: Kıbrıs Türk toplumu adada ayrı bir yönetim ilan etti. Dr. Fazıl Küçük başkanlığında 10 kişilik bir kabine kurul-du.

1987: İsrail işgali altındaki toprak-larda yaşayan Filistinliler, intifada haraketini başlattı.

1906: Dünyanın ilk sinema salonu Paris'te açıldı.

1928: Yeni Türk harfl erinin kullanımı yürürlüğe girdi. Gazeteler, mec-mualar, levha, tabela ve ilanlar yeni harfl erle basılmaya başladı.

1873: Türkiye'nin ilk borsası sayılan ''Dersaadet Tahvilat Borsası'' açıldı.

1942: Chicago'lu bilim adamları ilk kontrollü zincirleme atomik reaksiyonu gerçekleştirdiler.

1925: Milletler Cemiyeti Konseyi, daha önce saptanan ''Brüksel hattı''nı, Türk-Irak sürekli sını-rı olarak kabul etti. Bu karar uyarınca Musul Irak'ta kaldı.

1888: Vincent van Gogh snijdt een deel van zijn linkeroor af na een ruzie met Gauguin.

1947: Demonstratie van de eerste transistor, door John Bardeen en Walter Brattain.

2008: Elif K. doğdu

TARİHTE BU AY

06 0807 09

29 0130 02

13 1514 16

20 2221 23

27 2928 30

03 04 05

10 11 12

17 18 19

24 25 26

31 01 02

CUMA CUMARTESİ PAZAR

1981: Bülent Ecevit, dört aylık hapis cezasını çekmek üzere Ankara Merkez Kapalı Cezaevine konuldu.

1897: Osmanlı devleti ile Yunanis-tan arasında barış anlaşması imzalandı.

1980: De Nederlandse publieke omroepvereniging VARA zendt de eerste 'Kinderen voor kinderen' uit.

1934: Türkiye'de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanı-yan kanun kabul edildi.

1945: Nederland wordt lid van de Verenigde Naties.

1948:Birleşmiş Milletler Meclisi, İnsan Hakları Beyannamesi'ni kabul etti. Türkiye İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne kabul oyu verdi.

1903: Wright Kardeşler benzin mo-torlu uçakları ile Kitty Hawk'ta (Kuzey Karolina) ilk uçuşu geçekleştirdi: uçuş mesafesi 37 m, uçuş süresi 12 saniye.

1983: Erdal İnönü yeniden SODEP genel başkanlığına seçildi.

1995: Erken genel seçim yapıldı. Refah Partisi seçimden birin-ci parti olarak çıktı, ikinciliği milletvekili sayısı bakımından DYP, oy oranı açısından ANAP aldı.

1879: Thomas Edison elektrik ampulunu kamuya tanıttı.

1974: De laatste kolenmijn in Nederland, de Oranje-Nassau I in Heerlen, sluit haar poorten; de kolenwinning in Nederland is daarmee verleden tijd.

1941: Adolf Hitler ve Benito Mussolini’nin açıklamasıyla Almanya ve İtalya, ABD'ye savaş ilan etti.

1994: Tek yanlı olarak bağımsızlığını ilan eden Çeçenistan’a Sovyetler Birliği yüzlerce tank ve askerle girdi.

2002: Necip Hablemitoğlu evinin önünde silahlı saldırıya uğrayıp öldürüldü.

1991: Mihail Gorbaçov, Sovyetler Birliği başkanlığı görevinden istifa etti. SSCB ertesi gün resmen dağıldı.

1995: Mehlika Sultan doğdu

1949: TBMM, Türkiye'nin Avrupa Konseyine katılmasını onayladı.

1941: II. Dünya Savaşı'nda, İstanbul'da ekmek karneye bağlandı.

2004: Hint okyanusu tabanında mey-dana gelen 8,9 şiddetindeki depremin yarattığı tsunami, güneydoğu Asya'da okyanusa kıyısı bulunan 13 ülkede 200.000 den fazla kişinin ölü-müne veya kaybolmasına yol açtı.

ARALIK/DECEMBER

ÖZLEM KESKİN [email protected]

Okulda başarısızlık, zeka faktöründen çok, çocuğun ailevi, sosyal ve çevresel etkileşimleriyle eğitimsel faktörlerden kaynaklanıyor. Günümüz zamanında aktüel konu ve önemli toplumsal sorunlardan biri olan (özellikle yükseköğretimde) eğitimi yarıda bırakmanın bir çok nedenlerinden birini de ebeveynlerin eğitim gören çocuklarına yeterince destek sağlayamayışları oluşturuyor.

Page 19: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER19 DECEMBER - ARALIK 2010

BULMACABULMACAUSTALARIİŞ BAŞINA! Hazırlayan: Abdurrahman Gündüz

Enerji,Bir çalgı Gizlemeden

Geçmiş zamanıanlatır

Rusça'da evetBir meyve

Kuzu sesi

Kitabın her biryaprağı

İsviçre'debir ırmak

İngiliz birasıAvrupalıların

tamamıBir nota

Resimdeki Caz sanatçısı

Çoğul eki Oksijen imiAvusturya

plakası

Ağabey Bir İsim azotun imiVarlığını gösteren

Hollandacabeyin

Hanımın beyi

Övülen,övgü

İslam'da aydınlatma

R'dam eski muavinKonsolosu Bir nota

European Union

Mağara Köpek

Utanma, hayaBir çeşit tatlı

Türk müziğindebir makam

Şöyle böyleEski bezlerin

toplamıoksijen imi

HarisÜrkü,panik

Asya'da birgöl

Numaranın kısaltılması

Bir kadınkahramanımız

Vasıtasız gidişBir peygamber

Yumurta omletkabı

Duyuru, ilan

Bir organElifbada bir

harf

Hollandacasadık Potasyumun

simgesiGörme camı

Şaşma ünlemi EsasiParanın resimli

yüzüÇok eski

Avrupa Birliği Kazanım

Küçük il Olumsuzluk eki

Büyük Bir nota

Ödenti Bir erkek ismi

Eskı su kabı Mesafe

ModernKükürtünsimgesi

Bir hastalıkKalaylı ince

sac

Fransa'da biril

Kriptonunsimgesi

LezzetBir erkek

ismiArabistan'da

dağİsim Yiyecek, aş

Edeple boyuneğme

Toplanma

Rıza gösterenT.C para birimi

Ağaçlıklı alan AçıktanHaftasonlarında

eve gidenKüçük basit

tekneToprağı bolçıftçı

Eski biruygarlık

Bir gaz adıVesaire'ninkısaltması

Kıt olanManginezin

simgesi

Büyüklükgörkem

SayıcaEkin biçilince

arta kalan

Küçük kıtapAfrika'da bir

ırmak

Schiedamseweg 2133026 AN Rotterdam www.adacams.nl

Beveilig uw woning of kantoor met het

beveiligingssysteem van ADACAMS

Maak vrijblijvend een afspraak met één van onze beveiligingsadviseurs. Hij helpt u bij het samenstellen van een ADACAMS beveiligingssysteem dat speci� ek is afgestemd op uw werk en/of woonsitutatie.

beveiligingssysteem van ADACAMS

GSM: 0624-367064

Murat Alıcı “Witte Tulp bu Guiness rekoru çalışması ile Stich-ting Witte Tulp’un eğitimdeki başa-rısını dünyaya tanıttı. Aynı zamanda bu başarı Amsterdam’da gerçekleş-tiğinden dolayı Hollanda’nın eğitim ve bilim dallarındaki tanıtımı adına büyük bir katkı sağladı. Bundan 4 yıl önce ilk adımlarını atmış olduğumuz bilim şenliğinin şuanda Amsterdam sınırları dışına ve hatta dünyaya eğitimin ve bilimin güzelliğini tanıt-ması Witte Tulp adına gurur verici. Hollanda`nın tanınmış Kimya Pro-fesörü Amito Hollanda`nın Bilim Merkezi Olan NEMO`nun çatısında öğrencilerimize canlı olarak kısaca kimya dersi vererek ve derste iki ayrı deneyle bu sonuca gidilmiş olundu. Bu rekor denemesi neticesinde dün-ya rekoru kırılmış olundu.”

Kuzey Hollanda Eyaletinde Faa-liyetlerini sürdüren Stichting Witte Tulp Başkent Amsterdam’da bulu-nan NEMO Bilim Müzesinde kimya dalında kırmış olduğu Guinesse Dün-ya rekoru serti�ikası vakıf yetkilile-rine teslim edildi.

Konu ile ilgili olarak Stichting Witte Tulp Genel Sekreteri Murat Alıcı yaptığı açıklamada, 24 Nisan 2010 tarihinde yapılan dünyanın en fazla katılımcının dahil olduğu kim-ya dersi denemesinde kırılan Gui-ness rekorunun serti�ikasını Guiness yetkililerince Amerika’dan kuruma ulaştırıldığını söyledi.

Murat Alıcı “Witte Tulp bu Gui-ness rekoru çalışması ile Stichting Witte Tulp’un eğitimdeki başarısını dünyaya tanıttı. Aynı zamanda bu başarı Amsterdam’da gerçekleşti-ğinden dolayı Hollanda’nın eğitim ve bilim dallarındaki tanıtımı adına büyük bir katkı sağladı. Bundan 4 yıl önce ilk adımlarını atmış olduğumuz bilim şenliğinin şuanda Amsterdam sınırları dışına ve hatta dünyaya eğitimin ve bilimin güzelliğini tanıt-ması Witte Tulp adına gurur verici. Hollanda`nın tanınmış Kimya Pro-fesörü Amito Hollanda`nın Bilim Merkezi Olan NEMO`nun çatısında öğrencilerimize canlı olarak kısaca kimya dersi vererek ve derste iki ayrı deneyle bu sonuca gidilmiş olundu. Bu rekor denemesi neticesinde dün-ya rekoru kırılmış olundu. Vakıf ola-rak amacımız önümüzde ki aylarda bilim şenliğinde olduğu gibi bu rekor denemelerinin de devamını sağla-mak için projeler geliştirmekteyiz. Bu çalışmalara Kuzey Hollanda Eya-letinde ki 4 şubede bulunan yaklaşık 450 öğrencimiz ile hazırlanmakta-yız. Önümüzde ki aylar adına ilk he-de�imiz CİTO sınavlarına katılacak olan öğrencilerimizin bu sınavları başarı ile bitirmelerine yardımcı ol-mak.” açıklamasında bulundu.

Witte Tulp'un Guinesse Rekorlar denemesi belge ile onaylandı

Page 20: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 20DECEMBER - ARALIK 2010

Mart ayında © Hollanda© da Türk altyapı kulüpleri©

araştırmamıza Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ile başlamıştık. Aradan geçen zaman içinde değişmeler ve gelişmeler olduğunu görünce Kibar Bey© le bu gelişmeler, başarılar ve hedefler ile ilgili bir kez daha görüşmek istedik. Hollanda futbolunda büyük kulüplerin başarıları

tartışılırken, Türkiye'de Anadolu kulüpleri İstanbul takımlarının altyapılarında yetişen Türk oyuncularla İstanbul kulüplerini yeniyor. Gelecek zamanda görülecektir ki, Avrupa© daki Türk kulüplerinde yetişen Türk çocukları Türkiye'deki kulüplerde daha çok yer alacaklar. Buna öncülük eden kulüpler şimdiden bu temelleri atmaya başladılar. Beşiktaş Hollanda Futbol

Okulu© nun hedeflerinden biride bu. Günümüz futboluna ayak uydurmuş, gelişmelere ve yeni fikirlere açık, eksiklerin nerede olduğunu fark edebilen yöneticiler ve teknik heyetle bu hedeflerde başarılı olunacağı gayet açıktır. Verdikleri kararların arkasında duran ve hedeflerinden şaşmayan, ciddi kulüplerin başarıları her zaman yazmak isteriz.

KiBAR HiRA iLE YENi SEZONDA HOLLANDA BEŞiKTAŞ OKULU ÜZERiNESPORAUNI Turnuvası farklı kulturlerı

bıraraya getırecek

Sizinle mart ayında yaptığımız söyleşide yeni sezon için değişiklikler olabile-ceğini söylemiştiniz. Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ve Birlikspor ayni tesis ve sahayı pazar günleri kullanıyordu. Hala öyle mi?

Değil, 2009-2010 sezonunda pazar takımlarımızdan Birlikspor’la yollarımızı ayırdık. Bugüne kadar yapmış oldukları hizmet ve emekleri için teşekkür ederiz.

Yönetim kadronuzda da değişiklik oldu mu?

Futbol kulübümüzün daha kaliteli, ya-ratıcı ve üretici olması için gereken kadro-lara yetenekli, yönetici özelliği olan, ekip çalışmasına uyumlu, kişiliği ile örnek ve sevilen, vizyonu geniş ve zamanının bir bölümünü kulübe ayırabilecek arkadaş-larımız yeni yönetiminde görevliler.

Bu sezon kaç takımla başladınız? Ge-çen seneye göre belirlediğiniz takım-larda nasıl ilerlemeler var?

Bu sezon oniki takımla lige başladık. Geçen sene C1 takımımız bize şampiyon-luk yaşattı. Yöneticimiz İrfan Elmaağaç ve genel koordinatörümüz Mehmet Toptaş tarafından hazırlanan antrenman prog-ramları ile Türkiye Beşiktaş kulübünün antrenman programını zenginleştirerek uygulayıp oyuncularımıza teori ve pratik eğitim sunuyoruz. Bu sene iki takımımızı şampiyonluğa ulaşabilecek düzeye getir-diğimizi söyleyebilirim.

Antrenörler ve teknik kadro hakkın-da bilgi verir misiniz?

Kadromuzda mevcut yirmiüç antrenör, bir kondisyoner ve altı tane kulüp KNVB hakemi bulunuyor. Her takımın iki antre-nör gözetiminde çalışması bizi hede�imize taşıyacaktır. Yaptıkları özverili çalışmalar

tarafımızdan takdir edilip gereken özen gösteriliyor. Bu antrenör kadromuz tec-rübeli, diplomalı ve üniversite öğrencile-rinden oluşmuş eğitmenlerdir.

Bu sezon için planladığınız ve sırada bekleyen projeleriniz var mi? Türkiye ile bağlantılı bir organizasyon yapacak misiniz?

2011 yılının mayıs ayında Hollanda

Beşiktaş Futbol Turnuvası orga-nize etmek istiyoruz. Bu turnuva için bir komite oluşturduk. Ayrıca yirmi-yirmibeş nisan tarihlerin-de Kuşadası’nda gerçekleşecek turnuvaya katılacağız. Bu turnu-vaya beş gün boyunca Türkiye ve Avrupa'dan katılacak takımlarla karsılaşacağız. Örneğin; PSV, Chel-sea, Fenerbahçe, Galatasaray vs...

Yeni yönetim ve artık tama-men, yalnız Beşiktaş olarak se-zon için hede�leriniz nelerdir?

Kısaca sıralarsak; üye sayısını arttırmak, üyelerimizle ilişkileri-mizi güçlendirip çalışmalarımızı işbirliği ile devam ettirmek, antre-

nörlerimizi kurslara göndermek, onaltı-yirmiüç yaş arası yetenekli oyuncuların Türkiye’ye kazandırıl-ması, futbolcu tarama ve izleme bölümü kurmak...

Beşiktaş Taraftar Derne-ği ile bağlantınız ve iş ilişki-niz var mı? Yoksa birbirin-den ayrı iki yapılanma olarak mı düşünmeli-yiz Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ve ta-raftar derneğini?

Dernek ile futbol kulübü ayrı düşünül-melidir. Aykut baş-kan ve yönetim ku-rulu Beşiktaş’ımızın tanıtımı ve başarısı için büyük organizasyonlar düzenlemişlerdir. Hatta yakında onsekiz aralık cumartesi akşamı Beşik-

taşlılar eğlence ve buluşma gece-si organize ettiler. Bu organizas-yonlarda tabii ki bir araya geliyor yapacağımız aktiviteler ve proje-ler hakkında �ikir alış-verişinde bulunuyoruz. Beşiktaş Hollanda Futbol Kulübü’nün yönetiminde Galatasaraylı, Fenerbahçeli Trab-zonsporlu değerli futbolsever yö-neticiler var. Üyelerimiz ve futbol-cularımızın içinde de diğer takım taraftarları var.

Bizim okul olarak hede�leri-mizden biri de bu anlamda; üye-lerimiz ile birlikte ortak bir ses ve tek yürek olarak Hollanda'da etkin spor gücünü oluşturup, Beşiktaş

ilke ve değerlerinden ödün vermeden ortak gaye ve he-de�lere ulaşmaktır.

Son olarak bir kez daha hatırlatmak isterim ki futbol genç, yaşlı, kız, erkek, zengin, fakir, dil,

din, ırk, renk, mezhep ayrımı yapmaksızın kazanma, kaybetme, birlikte öğrenmektir. Üyelerimize ve spon-sorlarımıza katkıları ve destekleri için çok teşekkür eder, des-teklerinin bizim için sorumluluklarımızı yerine getirebilme-

mizdeki en önemli itici güç olduğunu bilmelerini

isteriz. Bu destekler yatı-rım olarak oyuncularımı-za geri dönecektir.

ması, futbolcu tarama ve izleme

Beşiktaş Taraftar Derne-ği ile bağlantınız ve iş ilişki-niz var mı? Yoksa birbirin-den ayrı iki yapılanma olarak mı düşünmeli-yiz Hollanda Beşiktaş Futbol Kulübü ve ta-

Dernek ile futbol kulübü ayrı düşünül-melidir. Aykut baş-kan ve yönetim ku-rulu Beşiktaş’ımızın tanıtımı ve başarısı için büyük organizasyonlar düzenlemişlerdir. Hatta yakında onsekiz aralık cumartesi akşamı Beşik-

Son olarak bir kez daha hatırlatmak isterim ki futbol genç, yaşlı, kız, erkek, zengin, fakir, dil,

din, ırk, renk, mezhep ayrımı yapmaksızın kazanma, kaybetme, birlikte öğrenmektir. Üyelerimize ve spon-sorlarımıza katkıları ve destekleri için çok teşekkür eder, des-teklerinin bizim için sorumluluklarımızı yerine getirebilme-

mizdeki en önemli itici güç olduğunu bilmelerini

isteriz. Bu destekler yatı-rım olarak oyuncularımı-za geri dönecektir.

Serap Torremans

KiBAR HiRA

26 aralık Pa-zar günü gele-

neksel mültikül-t ü r e l Auni salon futbolu turnuvası 26ıncı kez düzenlenecek. Sabah 9’da başlayıp tüm gün saat 20ye kadar de-vam edecek olan turnuvada, her yıl olduğu gibi Hollanda ve Belçika’dan 24 takım şampi-yonluk için ter dökecek. Bu yılda yine çeşitli taninmiş oyuncular turnuvada koşturacaklar. Bunlardan bazıları söyle: Edward van Gils, Mouaad el Aakel, Adem Koçak, Wiljan Pluim, Youssef Salama, Umran Bozbıyık, Nordin el Haddad, Serdar Gökkaya, Sergio Kawarmala, Ouassim Amr, Mo Boutaka, Mo Darri, Dick Hulshorst, Oguzhan Türk, Yasin Erdal ve Sid-ney Demirel.

UTRECHT/ Şüheda Yeğiner9 aralık perşembe günü Avrupa tur-

nesine başlayan Kardeş Türküler grubu Hollanda’daki ilk durağı olan Utrecht’te seyircileri ile buluştu. İzleyicilerin çoğun-luğunun Türkler’in oluşturduğu konserde Kardeş Türküler izleyicilerin gönlünde yine taht kurdu. Yaklaşık 20 kişilik bir kadro ile müzik severlere, Türk, Kürt, Aze-ri, Laz, Ermeni, Roman ve Yunan şarkıları-nı dillendiren Kardes Türküler’e bazı şar-kılarında dansçılar da eşlik ederek geceye ayrı bir renk kattılar. Saz, gitar, keman, davul, org, �lüt ve diğer enstrümanlar ile birlikte seyircileri coşturan grup, sade-ce enstrümanlar değil, sanatçıların eşsiz ve bir o kadar da güçlü sesleri ile geceyi unutulmaz bir atmosfere büründürdüler.

Kardeş Türküler Utrecht’te seyirciyle buluştu

Foto: Meryem Kaya

Page 21: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER21 DECEMBER - ARALIK 2010

29 november om 8:43 Cok berbat bi sabah geciri-yorum hahahah :) mecbur treinle isyerine gitmek zo-runda kaldim, ilginc olanda hayatimda belki 2 defa tre-

ine girmisimdir ve herzaman yanimda biri vardir,Yolu sormadigim vatandas kalmadi hahaah cok igrenc bi durumConducteur demezmi " maak je niet druk enige watje kan overkome is dat je een tein... mis" sorun sade treini ka-cirmak olsa neyse... Problem nerden nereye gidecegimi bilmiyorum ki ah-haha echt ilginc men 29 november om 9:03

Haha:) Ay bu soğukta. kay-bolman ama yinede pisiko-lojini anlayabiliyorum... Üşüdüğünde ,bizlerin seni sevdiği gelsin aklına, seni

ısıtacaktır. İnşallah sağ salim gider, mo-rali yüksek çalışır ve sağ salim dönersin.:P Werkze Bu arada kaybo-lursan ve ortada gökte yıldız göremez-sen kendi kölgeni takip et. Unutmaki sen bir yıldızsın:D Kaybolmazsın. Ba-zen gökyüzünde bazen kalbimizde ba-zende yanımızda yaşarsın:P

29 november om 9:12 Hahaa bu sekerlemeli mo-tivasyonun beni gulumsete biliyorsa daha hala isyan-lara girmedim sayilir.. Wi-iyy ns dunyasi ne garip-

mis....Ne kadar cok farkli animasyon

tarzinda inanlarimiz varmis: tipik tipik bakanlar, ilginc ilginc bakanlar, konus-mak icin �irsat ariyanlar, zaten tum conducteurlerle mattie oldum, tutugu-mun yakasini birakmiytorum taaaa ki stationda beni indirene kadar :) 29 november om 9:19

MUHAHAHAHA wah wah canım benim kıskandım valla:P Herkes bakar sade-ce biri içini yakar:P Sakın ha isyan etme. feryatsız

gündüz eyle. Şimdik orhan ferdi dede-leri nerden bulacaaaan.:P uhm şöyle izah etmek isterdim. Her demde bir yudum, iki güneş biri bulutların ardın-da, diğeri kalbimizde bizi ısıtır:P YA: 29 november om 9:27

Hahhah enazindan yanliz degilim faceteki dostlarim-la communikasyon kuru-yorum das gelukkig wel chill :) yanimda oordopjes

�ilanda yok, acacagim soyle halay ma-lay hepsini siraya cekicegim " halay in de trein olcak". Conducteur tembih etti je zit op een plek waar mense rust wil-len dedi tuuuh echt gaar :) yazik bana nasil konusmadan oturcam ki!

29 november om 9:31 Hahahah Zal wel grapig zijn. Düşünsene hayda hele loy loy loy. herkes ayakta sen halay başı:P Bu hol-landalıların mal olduğuna

bakma hahahah:PPPP onlarda insan

halaya ihtiyaçları var. bence süper olurdu... lol trappen. Tiyatro çalışmış gibi yap dicemya insan utanır. her ba-kış değişik olacaktır. içinde gülende cins cins bakanda bulunacaktır. Tav-siyem aklına başka bişiler gelmeden hemencik varmandır:DD

29 november om 9:39 Hahahah iste ozaman tam multi effection olur, im-migratie burguratie konu-lari kalkmis olur, hepimiz tek bi vatanin TC milletin cocuklari oluruz, fantziye

bakarmisin! Bizi burdan postalamak isteyen millete ne guzel bu sunum one-riyorum diniYo...ehooee Ufuk gozuktuuuu muhiieee resmen bordta bodegraven yaziyor ! Bi otobus denen materiyi bulldukmu on uzerinden in puan vercem kendime :)

29 november om 9:45 Hahaha gerçekten öyle. Bizi beğenmiyorya çoğu Hollandalı. Bunlara duş almasınıda biz öğrettik in-sanlığıda sanırım. Zaman

gelecek göreceksin Türkiye cumhu-riyeti dediğinde bunlar elini kalbine koyup selam verecektir. Az kaldı umu-dum yarınlara hep olacaktır. sevinç-lerimiz bir olsun temennim. İnşallah kaybolman. SOra sora insan herşeyi bulur. Ama tavsiyem bir Galaxy s al-mandır. Dünyaya açılan penceremiz bir olsun Arkadaşım.

İnsan yaşamı boyunca bir kişiyi sever. Önceki ve son-rakiler; Birer arayış, kaçış yada aldanıştır. (Goethe)

Pişman değilim yaşadıklarımdan, Öfkem belki de ya-şayamadıklarımdan. (Nazım Hikmet Ran)

Kişi sevdiği-ni Allah'a emanet ederse, Onu birdaha görmeden ölmezmiş.. "Öyleyse Allah'a ema-net ol" (Elif Şafak)

Facebook'ta keyifl i dakikalarYasemin Aslan Muhammed Taş

Alaylı Tiyatro Grubu "KADINLIK BİZDE KALSIN" oyununu Rotterdam Zuidplein Tiyatro salonunda sahneye koydu. Biletlerin haftalar öncesinden satıl-dığı Kadınlık Bizde Kalsın oyununu Yılmaz Erdoğan yazdı, İbrahim Yarar ise rejisini yaptı.

Salonu dolduran tiyatro severler “Kadınlık Bizde Kalsın” oyunun zaman zaman kahkaha atarak za-man zaman ise nefeslerini tutarak izlediler.

İbrahim Yarar, Cansu Kaba, Mehmet Ali Erzin-can, Fatma Okay, Yasemin Aslan, Beyhan Erdoğan, Süleyman Temur, Işıl Kurt, Gökhan Çalışkan, Aylin Bol’dan oluşan Alaylı Tiyatro Grubu oyuncuları üstün performans göstererek adeta amatör oyun-culuktan profesyonelliğe geçiş yaptılar.

Kadınlık Bizde Kalsın oyunu hem yöneten hem de oynayan usta tiyatrocu İbrahim Yara ise tiyat-roya yeni başlayanlara; ''Tiyatro aşk gibidir, emek

ister, ilgi ister, saygı ister, yürek ister, sabır ister, sadakat ister. Tiyatro vazgeçmeyi reddeder tıpkı aşk gibi. Tiyatroya gönül verdim diyorsan eğer; baştan aşağı Tiyatro olmalısın, onunla yatıp onunla kalkmalısınız” tavsiyesinde bulundu.

“Kadınlık bizde kalsın” gösterisi büyüledi

Snelliusweg 40-18/196827 DH Arnhem

Tel: 026 - 44 388 84Fax: 026 - 44 552 45

www.gemril.nl

Snelliusweg 40-18/19

Hollanda TEMA, Hollanda Diyanet Vakfı ve Hol-landa Çevre Vakfı tarafından organize edilen çevre konferansında, 'İslam Dini ve Çevre, Doğa ve Çevre Temizliği, Bilinçli Su, Enerji, Temizlik Malzemele-

ri Kullanılması' konularında bilgiler verildi.

HDV Gültepe Eğitim Merkezinde düzenlenen toplantıya TC Rotterdam Başkonsolosu Esen Altuğ, Hollanda TEMA Denetleme Kurulu Başkanı Nazmi Türkkol, Hollanda Çevre Vakfı IVN Proje Müdürü Geert Koning, Hol-landa Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Arif Yakışır, TC Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hiz-

metleri Ataşesi Dr. Fevzi Hamurcu, TEMA Hollanda Müdürü Serdar Köker konuşmacı olarak katıldı. Toplantının sunuculuğunu ünlü kabare oyuncusu ve tiyatro sanatçısı, köşe yazarı Funda Müjde yaptı.

Rotterdam'da çevre konferansı yapıldı

HDV Zaandam Sultan Ahmet Ca-mii Kadın Kolları aralık ayından iti-baren çocuk korosu çalışmalarına başladı. Yaklaşık 60 çocukla baş-lanan kurslarda hedef olarak ile-riye yönelik profesyonel bir çocuk korosu geliştirmek düşüncesi var. Koro ve saz öğretmeni Recai Varlı tarafından verilecek olan dersler, haftalık olarak HDV Zaandam Sul-tam Ahmet Camii’nde verilecek. Kadın kolları başkanı Songül Ayaz

‘Bu derslerin amacı, disiplin denilen bir takım eğitsel dav-ranışların çocukla-rımıza kazandırıl-ması; insan, doğa, hayvan sevgisi ve benzeri değerlerin eğitsel şarkılar yo-luyla çocuklarımızın

yaşantısına katmak; oyun, müzik ve dansla, tiyatronun alt yapısını oluşturacak temel bilgileri vermek ve geliştirmek; ana dilimizi ön pla-na alan Türkçe şarkılar, türküler ve bununla beraber yine son derece zengin olan ilahi repertuarı oluş-turmak ve ortak bir söyleme biçimi yaratmak ve "aynı şarkı, türkü ve ilahileri, aynı güzellikte söyleyen kuşaklar" oluşturmaktır’ dedi.

HDV Zaandam Sultan Ahmet Camii bünyesinde

Çocuk korosu kuruldu

Batılı olmayan yabancı kökenlilerin maaşı daha düşük İstiklal Marşı kamulaştırılıyor

Batılı olmayan yabancıların iş hayatında kazandık-ları maaş Hollandalı iş arkadaşlarına

göre daha düşük. İlginç olan ilk jenerasyon-

da görülen maaş farkının daha az olması. İkinci jenerasyon yabancılar ve Hollandalılar arasında görülen maaş farkı ise kişisel ne-denlerle (yaş, eğitim düzeyi, iş tecrübesi vs.) açıklanabilir. İkinci jenerasyon yabancılar %28 daha az kazanıyor. Bu farkın %84'ü yaş farkından, %7'si de eğitim düzeyinden kaynaklanıyor, zira ikinci jenerasyon daha genç ve eğitim düzeyi daha düşük.

Almanların telif istemesinin ardından milli marşımızın kamu-sallaştırılması için düğmeye basıldı. Bakanlar Kurulu’nda masaya yatırılan tasarı imzaya açıldı. Cemil Çiçek, telif istenmesiyle ilgili “bi-rilerinin aklına gelen şeytanın bile bazen aklına gelmiyor” dedi.

Bankacı ± Müşteri diyalogları- Ekstrem bana ulaşmıyor ve sürekli faiz ödüyorum!...- Nereden geliyor bu değirmenin suyu...- Bir kredi kartı başvurum vardı, kabul oldu mu acaba?...- Ne yazık ki 250 ye 300 oyla reddedildi.. .- Bankamatik kartımı yuttu, naapıcam?...- Sakin olun ve elinizi yavaşça kart yuvasından çıkartın ...... - Ya kartmatikte kaldı ve buralarda bir şube yok. Acaba bir ekip gönderebilir misiniz? - Derhal...Yalnız ekip gelinceye kadar siz suni teneffüse devam edin...- Az önce bir fax çektim ulaştı mı acaba?.. - Normal miydi, yıldırım mı?- Genel Müdürlüğünüzün telefonunu alabilir miyim?- Vereyim ama, kontör milletlerarası yazıyor...- Dün kartımı kaybetmiştim şimdi buldum. Bakar mısınız harcama olmuş mu?- Sayenizde ekonomi %1,2 büyümüş...- Yav kardeşim 10 dakikadır müzik dinletiyorsunuz adama...!- Güzel sanatların hangi dalına tahammül edebilirsiniz ki?- Orada sizin üstünüz yok mu?- Hayır yari çıplağız.... - Bana müdürlüğünüzü bağlayın onunla görüşmek istiyorum!..-İtalyanca biliyor musunuz?- Ben şifremi tuşladım böyle bir kart yoktur dedi robot..(sesli yanıt sistemi)- Sizi korkutmak için söylemişler efenim, var kartınız ... - Siz bana kuryenin adresini verseniz ben gidip alsam olmaz mi?- Bunu duymamış olayım- Sizin yeriniz nerde?- Her zaman yanınızda - Borcumu iki ay ödemezsem kartım takibe girer mi?- Fazla uzağa kaçamaz.......- Ya bir kartı teslim edemediniz 10. arayışım bu sizi....- Haklisiniz çok yıprandık ikimiz de bir süre görüşmesek. - Kısa vadede hangi enstrümana yatırım yapmayı tavsiye edersiniz?- Parayı veren düdüğü çalar.

Page 22: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 22DECEMBER - ARALIK 2010

“Ben de iyi yemek yaparım” diyorsanız, [email protected] adresine maillerinizi bekliyoruz.

YEMEK BAHANE, SOHBET ŞAHANE

HABER Gazetesi’nin bu sayısında siz değerli okurlarımız için yeni köşemiz YEMEKNAME'ye devam ediyoruz. Bu defa akdeniz mutfağından çeşitli balık yemekleri var menüde; davet ettiğimiz davetliler ise hem bu güzel ve çeşitli yemeği tattılar hem de yemek esnasında hoş bir sohbet gerçekleştirdiler.YEMEKNAME, yine bir network event gibi farklı sektördeki insanlarımızı buluşturup tanışmaları için bir aracı oldu. Bu sayımızdaki

yemekleri 25 yıldır aşçılık yapan Palet Party Centrum'un sahibi ve aşçısı Ahmet Ali Akgül. Davetlilerimiz: Derya Kaplan, Osman Çelik, Fatma Gümüş, Nafize Şener, Sevilay Atasever ve Menderes Yüksel.

YEMEKNAME BalıkEnva-i Çeşit

Mekan: Palet Party Centrum Amsterdam

MALZEMELER

MEZELER

“Ben de iyi yemek yaparım” [email protected]

adresine maillerinizi bekliyoruz.

YEMEK BAHANE, SOHBET ŞAHANE

yemekleri 25 yıldır aşçılık yapan Palet Party Centrum'un sahibi ve aşçısı Ahmet Ali Akgül.

Derya Kaplan, Osman Çelik, Fatma Gümüş, Nafize Şener, Sevilay Atasever

YEMEKNAMEYEMEKNAMEYEMEKNAME BalıkEnva-i Çeşit

Deniz börülcesi:Sıcak suya atıp bir kaç dakika sonra çıkartıp buzlu suya atıyo-ruz ki rengini kaybetmesin.Kıvamı çok yumuşak olmayacak biraz dişe dokunacak. Sonra susam yağı katılacak, az tuz ve acı biber atılacak.

Deniztarağı:Aslında deniztarağı çiğ olarak yenir ama biz pişireceğiz. Tavada çok az yağ içinde cızbız yapar gibi ha�if pişireceğiz. Çok pişince sertleşir ve tadı güzel olmaz.

Midye:Akdeniz yemeği. Acık olanları ve kırıkları atıyoruz. Özel midye tenceresine yağı koyduktan sonra içine kereviz

dalı, havuç, soğan, sarmısak ve zence�ili ekleyip ha�iften yağın içerisinde çevi-riyoruz. Önceden yıkanıp hazırlanan midyedeler üzerine eklenip tencere çırpılarak malzemelerin karışması sağ-lanacak. Bunun üzerine tuz, karabiber ve biraz su eklenebilir. Kapağı kapatılıp ocak kısık halde pişmeye bırakılır.

Ahtapot: Ahtapot defneyapra-ğı, tane karabiber ve soğan ile birlikte 1,5 saat suda haşlayıp soğuk suya atıp şoklanacak. Ahtapotlar doğranıp maydonoz, dereo-tu, bir tane acı kırmızı biber, kırmızı soğan çok ince doğra-nacak, zeytinyağı limon suyu ve tuz eklenecek hepsini karıştırıp servis tabağına alınır ve buz dolapta dinlenmeye bırakılır. Normalde bu bir gün dinlenirse tadı daha güzel olur.

Balık çorbası:Elimizdeki bütün balıkla-

rın kemikleri ve kabuklarını suda sebze, defneyaprağı

ve karabiber ile haşlanıp suyu süzülür bulyon haline getirilir ve kalanı atılır.

Tencereye sıvıyağ soğan ve tereyağı koyup kavuruyoruz. Biraz un katip

kavuruyoruz ve soğuk su ile çözüyo-ruz, sıcak su hamurlaştırır. Çorbayı bağlamak için kullanıyoruz. Hepsini blenderden geçirip hazırlanan bulyonu ekliyoruz. Hazır doğranmış sebze ekle-nir ve piştikten sonar kuşbaşı doğran-mış somon balığı ve karides eklenir az pişirilir ve servise hazırdır.

Derya Kaplan hiç bir şekilde balık yemediği için aşçımız Ahmet bey ona özel makarna hazırladı. Derya hanım yapılan makarnaya çok sevindiğini ve bu durumda sadece salata yemekten kurtuldu.

1

23

Midye

KaridesSomonlu dil balığı sarması

Paprika

Domates

Maydonoz

Marul

Avokado

Deniztarağı

Makreel(uskumru)

Levrek Kırmızı lahana

Fatma Gümüş:Ede'dan katılıyorum. 15 senedir Human resources persone-

elszakenda çalışıyorum. Bu yıl yeni kendi büromu açtım HR adviesburo olarak ve şu an Eindhoven'da HR manager olarak çalışıyorum.

Menderes Yüksel:Triodor software'da ürün satış müdürü olarak çalışıyorum. 4

yıldır Hollanda'da yaşıyorum ve özellikle Hollanda'daki Türk girişimciler ve işyerleriyle alakalı oluyor bizim projemiz ve bu yuz-den daha çok onlarla tanışıyo-ruz. Kendi ürünlerimiz açısından Triodor olarak 2011 senesinde Hollanda'daki Türk girişimcilere ne yapabiliriz adı altında aktif bir çalışma çabamız var.

Katkılarından dolayı Palet Party Centrum'a teşekkür ederiz.

Mekan: Palet Party Centrum Amsterdam

Page 23: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER23 DECEMBER - ARALIK 2010

243_Amsterdam 105x210 mm EN.indd 1 3/10/10 1:56:47 PM

1 Nohut, fasulye ve yarma akşamdan ıslatılır.

2 Yarma iyice yıkanıp tencerede yarım saat haşlandıktan sonra suyu süzülüp yeniden su doldurup haşlamaya devam edilir.

3 Nohut ve fasulye ayrı ayrı pişene kadar haşlanır. Sonra hepsini tencereye koyup kalan malzemeler de eklenip bir süre daha kaynatıldıktan sonra servise hazırdır.

4 Arzuya göre kaselerin üzerine ceviz, tarçın veya nar ile servis edebilirsiniz.

AŞURE EN İYİ NASIL YAPILIR?

3

Leerdam'dan

Gülcan ablamıza

Teşekkürler

ANA YEMEKMakreel(uskumru): Uskumru balığı gril de yapılacak çünkü yağlı bir balık olduğu için tavada lezzetli olmaz.

Levrek: Fileto yapılmış hali, be-lirli bir kısmı grilde ve kalanı da tavada pişireceğiz.Karides: Tavada karidesler kı-zartılacak. Sa misak, acı biber ve maydonoz la yapılacak. Karideslerin baş ve kuyruk kısmını soyup Karin bölgesi sırtındadır orayı yarıp içinde-ki pisliği alıp temizlenir.

Somonlu dil balığı sarması:Dil balığının �iletolarını çıkartaca-ğız, somon balığını küçük parçalar halinde doğranacak.İçine doğranmış somonları koyup kalın taraftan ince tarafa doğru

sarıyoruz. Tavada tereyağı ve biraz ay çiçek ya-

ğıyla az sarımsak ve çekilmiş karabiber ha�if pişirme ve buğulama arası olacak dışı pişmiş

içi biraz daha yumu-şak olacak.

4

1

2

4

• Yarım kilo aşurelik buğday• 1 kilo şeker• Kuru fasulye• Nohut• Kuru incir• Badem

• Fındık• Kayısı• Ceviz• Tarçın• Arzuya göre nar taneleri

Malzemeler:

Derya Kaplan:Daha önce be-lediye meclis üyeliği yaptım ve

bunun yanında mali mü-şavirler birliğinde hukuk danışmanıydım. Şimdi ise ikinci mastırımı yapıyorum ve Avrupa Birliği Hukuku ve Uluslararası Hukuk üzerine uzmanlığım var.

Na�ize Şener:1976 yılında Hollanda'ya geldim, 16 ya-

şında oğlumla birlikte Amsterdam'da yaşıyorum.Her zaman iş ve iş bulma çevresinde kariyerimi sür-dürdüm ve en son projem ise Çalışma Bakanlığının �inanse ettiği bir proje idi. Bu proje kapsamında çoğun-luklu olarak yabancı kökenli gençlere ulaşabilme isteği vardı. Simdi bir bilgi merke-zinde dışarıdan danışman olarak çalışıyorum.

Sevilay Atasever:1 yıldır Dutchdream Foundation'da çalışıyorum. Burada

girişimcilere yönelik işletme-ciliği teşvik edici projeler ve workshoplar düzenliyoruz. Ondan önce bir girişimcilikle alakalı bir geçmişim vardı, daha dogrusu halen uğraşıyo-rum. Biz kardeşimle birlikte Severs Clinic adı altında bir klinik açtık. Klinikte sünnetle başladık ve reismedische ad-vies ve toplu aşılar yapıyoruz; hac için mesela.

Osman Çelik:15 yıldır turizmle uğraşıyorum, Yoz-gatlıyım ve Komfor-

tours Airbrokers B.V. şirketi-nin sahibiyim. Türkiye'nin yanı sıra Fas ve Bosna'ya uçuşları-mız var.

lirli bir kısmı grilde ve kalanı da

Tavada karidesler kı-zartılacak. Sa misak, acı biber

sırtındadır orayı yarıp içinde-

sarıyoruz. Tavada tereyağı ve biraz ay çiçek ya-

ğıyla az sarımsak ve çekilmiş karabiber ha�if pişirme ve buğulama arası olacak dışı pişmiş

içi biraz daha yumu-şak olacak.

HABER Gazetesi Hollanda’nın

çeşitli bölgelerinde temsilciler

aramaktadır. İlgilenenlerin mail

ya da telefonla başvurmaları rica

olunur.

Müracaat: 010-2 900 900E-mail: [email protected]

Tadına

baktık

Nefisti

Gülcan Irmak 1970’de Hollanda’ya gelmiş ve 1983’den beri Leerdam’da yaşıyor. 3 çocuk tannesi. Çevresinde Aşure dendiği zaman akla hemen Gülcan hanım geliyor. Yıllardır Zeynep Gazali Kadın Kolları’nın aşuresini o yapıyor.

Page 24: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 24DECEMBER - ARALIK 2010HABER

Ik lees het liefst Engelse klassiekers, vooral boeken uit het Victoriaanse tijdperk. Jane Eyre en Wuthering Heights van ‘The Brontë Sisters’ vind ik prachtig. Ook Pride and Prejudice van Jane Austen. Maar Jane Eyre blijft toch wel het mooiste boek dat ik tot nu toe heb gelezen. De eerste zin van het laatste hoofdstuk uit Jane Eyre is mij nog goed bijgebleven, namelijk ‘Reader, I married him’. Het laatste boek dat ik heb gelezen is Aşk van Elif Şafak, een Turks boek over Mevlana en Şems-i Tebrizi.

Vroeger was ik echt een boekenwurm. Ik werkte toen ook een tijdje in de plaatselijke bibliotheek, waar ik me erg thuis voelde. Nu heb ik het erg druk om nog veel te lezen. In mijn vrije tijd grijp ik ieder kans aan om een goed boek te lezen. Het liefst zit ik dan op mijn kamer. Ik lees voornamelijk boeken in het Nederlands, maar ook in het Turks en Engels.

Ieder semester moeten wij boeken kopen voor de studie. De boeken zijn vaak in het Nederlands, omdat ik Nederlands Recht doe. Soms zit er wel eens een Engels boek tussen. Veel moeite heb ik niet bij het le-zen van mijn studieboeken. Ik probeer altijd te lezen wat ze voorschrijven, maar soms maken ze het je gewoon onmogelijk. Mijn tip is om trouw alle hoorcolleges en werkcolleges te volgen. Dat is naar mijn idee de beste manier om de stof bij te houden. Tijdens de colleges wordt er vaak in hoofdlijnen verteld wat er ook in het boek staat, en dat is vaak het belangrijkste wat je moet kennen voor het tentamen.

Ik krijg het niet over mijn hart om boeken weg te gooien. Ik denk dat ik ze allemaal zal bewaren. Hoe-wel boeken bij rechten wel snel verouderen, omdat er om de twee jaar een nieuwe druk uitkomt.

Inte

rvie

w |

Mer

ve K

araM

an

Foto

| Ya

hYa

hu

ss

In

Stud

ent

&

Boek

en

Waar, wanneer, hoe-veel, in welke taal en hoe lees je het

liefst?

Moet je veel boeken kopen

en lezen voor je studie, hoe pak je dat

aan? In welke talen zijn je studieboeken?

Heb je een tip voor andere studenten hoe je de stof het

beste kan bijhouden?

Stel: je heb je stu-die afgerond en je

hebt een enorm stapel boeken ‘verza-

meld’ tijdens je studie. Wat doe je ermee?

1

2

3

4

Het liefst lees ik romans. Ik ben nu bezig met een heel mooi roman genaamd Katre-i Matem van İskender Pala. Hiervoor heb ik ‘Bir gönül mücadelesi’ van Emine Şenlikoğlu gelezen. De mooiste zin die mij uit dit boek bijgebleven is: ‘Yürüdüğün yolda hiçbir engel yoksa, o seni hiç bir yere götürmez’. De betekenis hiervan is: ‘Als het pad dat je bewandelt geen obstakels bevat, zal dat pad jou nergens naar toe leiden’.

Ik lees niet heel vaak ter ontspanning, maar als ik eenmaal begin aan een mooi boek heb ik het dan ook binnen no time uitgelezen. Lezen doe ik bijna altijd ’s avonds voor het slapen gaan in mijn bed. Ik houd ervan om zowel Nederlandse als Turkse boe-ken te lezen.

Voor mijn studie moet ik erg veel lezen. Elk vak heeft minimaal één boek wat meestal uit zo’n 600 pagina’s bestaat. Mijn tip is: stel het lezen niet uit tot vlak voor het tentamen, maar bestu-deer de teksten gelijk na het college. Gebruik daarbij de colleges als richtlijn zodat je niet onno-dig veel tijd aan onnuttige details besteedt. Zo zul je de stof gemakkelijker tot je nemen en stel je kleinere doelen waardoor het groter geheel – het gehele boek – vervaagd naar de achtergrond. En tada: je ziet minder op tegen het studeren!

Ik vind mijn studieboeken veel te waardevol om weg te gooien. Er zitten ook een aantal boe-ken bij die ik nooit heb opengeslagen, omdat ik het vak niet boeiend of leuk vond. Deze zal ik daarom best kunnen verkopen; zo maken ze zichzelf nuttiger dan wanneer ze maar staan te verouderen in mijn boekenkast.

Romans trekken me het meest aan. Het laatste boek wat ik heb gelezen is ‘Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır’. Het mooiste zin hieruit vond ik: ‘İnsanları kitaplar gibi düşünün ve kapaklarına bakıp aldanmayın. Okumaya başlayınca değerini anlarsınız’, ofwel: ‘Zie mensen als boeken en laat je niet misleiden door hun ‘kaft’, wanneer je begint te lezen kom je achter de waarde ervan’.

Het liefst lees ik in het Nederlands of Turks. Ik ben geen boekenwurm om eerlijk te zeggen, zo heel veel boeken lees ik niet. Maar als ik eenmaal ben begonnen aan een boek moet ik het ook het liefst die dag uithebben. Op mijn kamer en lig-gend op mijn bed lees ik het liefst, meestal in de avond na het eten.

Voor mijn studie hoef ik niet veel boeken aan te schaffen. Het zijn meestal boeken met veel geneesmiddelenkennis, vooral om dingen op te zoeken. Mijn boeken zijn in het Nederlands. Als tip wil ik meegeven aan de andere studenten om alles op tijd te lezen en te leren. Want als je een-maal de ritme kwijt bent, is het moeilijk om bij te komen.

Ik kan al mijn boeken na mijn studie terug-brengen naar de boekenhandel. Het geld krijg ik voor een deel terug. Wel zijn er boeken die ik moet bewaren. Als ik het niet terug zou kunnen brengen of zou kunnen verkopen zou ik mijn boe-ken met alle plezier verbranden!

Wat voor soort boeken lees je

het liefst? Wat is het laatste boek dat je hebt

gelezen? En wat is de laatste en/of mooiste

zin die je bij is gebleven uit dat boek?

Çağla Bakırhan (23)

Studie: 3e jaars Nederlands Recht @

Radboud Universiteit Nijmegen Hatice Çuldur (18)

Studie: 2e jaars Apothekersassistent @

ROC Nijmegen

Ümmü Gülsüm Alkan (21)

Studie: 3e jaars Psychologie @ Radboud

Universiteit Nijmegen

In het hedendaagse leven waar de mens streeft naar vrijheid, liefde, geluk en tegelijkertijd strijdt met tegenslagen ontstaat een bekende paradox wat men in leven doet houden. Dit is een weerga-ve hoe de mens tegengestelde krachten met elkaar doet verzoenen. Daar waar dit paradox zich voortdoet bij de mens ontstaat het goede leven. Het goede le-ven hierbij is het noch theoretische, noch abstracte leven. Het staat los van alle er-varingen en mogelijkheden van de mens die mens sterker maakt in het voortbes-taan. Het goede leven is dus slechts ‘een praktisch concept ’ waar het gaat om de praktische rede, om praktische wijsheid, oftewel Phronesis.

Het verlangen, de zingeving van het leven kan worden belemmerd door te-genslagen. Echter is het juist de kunst om te weten hoe je hiermee moet en kun-nen omgaan (onontkoombare vrijheid).

Maar wat is zingeving? In onze postmo-derne westerse samenleving lijkt het wel vanzelfsprekend om geluk te bereiken. Misschien is het omdat we verwend zijn alles te krijgen wat we verlangen. We zijn zodanig gewend aan welvaart dat we verwend zijn geraakt. Daarom hebben we het er ook zo moeilijk mee als er toch een tegenslag ons leven onder druk zet, zoals bijvoorbeeld het verliezen van een hechte vriend(in), kennis, familielid of het stuklopen van een relatie. Het is da-arom zo belangrijk te realiseren dat er altijd wel tegenslagen zich kunnen voor-doen. Echter is het toch wel moeilijk ant-woord te kunnen geven op deze vraag. Het is namelijk niet theoretisch te ratio-naliseren. Geen menselijke intelligentie of rede kan hier een antwoord op geven, zonder het zelf te ervaren.

Echter de Schepper die boven onze materiële wereld verheven is, zou hier een antwoord voor kunnen hebben. Zoals we zien in de naturalistische we-reld van heden, beginnen we elk besef van een doel voor de mensheid te verlie-zen zodra we de Schepper uit de vergelij-king wegstrepen. De Schepper geeft ons

namelijk zin in onze dagelijkse keuzes. De Schepper geeft ons de mogelijkheid om te kiezen of we volgens Zijn morele wetten leven of volgens waarden die we door ons eigen redeneren aan onszelf toekennen.

De mens heeft bij tegenslagen heel vaak de neiging om de verontwaardiging bij een ander te neer te leggen. De prob-lemen, situaties en toestanden worden dan voornamelijk afgeschoven naar de ander toe. Door deze manier van han-delen denkt men te ontkomen van ve-rantwoordelijkheidsgevoel. Echter is deze handeling, een tekort aan onwe-tendheid en respect naar de ander toe. Door afschuiven ontkomt men niet van de problemen, echter verergert men de situatie voor de ander. Een beweging van de mens waar tekort en overvloed, tussen het besef van wat ontbreekt be-vind zegt Aristoteles: “ de mens is een tussenwezen; hij moet een brug slaan tussen wat hij in aanleg is en wat hij da-arom werkelijk zou kunnen zijn. De weg die hij aflegt wordt afzonderlijk, perso-onsgebonden afgelegd door karaktert-raining, gewoontevorming en scholing.

Deze kundigheden komen ons pad op wanneer we er aan toe zijn of wanneer we ontvankelijk zijn bepaalde verande-ring in gang te zetten of om een bepaald inzicht te verwerven. We leven binnen een postmoderne samenleving waar uit-dagingen zijn om ons aan te scherpen tij-dens onze (persoonlijke) ontwikkeling. Zo zijn tegenslagen in een zeker pers-pectief leerzaam en kan ontwikkeling en groei bevorderen.

“ De mens denkt na, denkt mee, maar denkt ook tegen gangbare denken in”

Het besef van datgene de mens wilt bereiken of bezitten maakt dat men toch al meer in zich heeft dan alleen een te-kort. Het vormt samen met het besef van dat tekort, het menselijk verlangen, ofte-wel eros. Het verlangen beweegt als het ware tussen twee uitersten: enerzijds het totale ontbreken van het verlangde en anderzijds een eigen gemaakte ‘heb-ben’ ervan. Volgens Plato: “verkeerd ie-mand die bevangen is door eros tussen beide uitersten”. De mens is als het ware, tenminste als men blijft , net als Eros, de demon, een tussenwezen. Het tekort of tegenslag wordt nooit opgeheven, de ei-gen gemaakte ego, het volmaakte mooie en goede, rechtvaardigde en ware wer-kelijkheid wordt nooit volledig bereikt. De mens blijft dus behept met tegensla-gen en met successen.

“Bewogen door Eros bevind je je

ergens langs een opwaartse lijn, nooit helemaal aan de onderkant, nooit hele-maal bovenaan”

Tegenslagen moeten gezien worden als drijfveer op aardse leven. Een soort van leerproces dat de mens op aarde doormaakt. Een doormaakte leven, de drang om te leren, te leven en om te overleven. Tegenslagen zijn de drang om er iets van te maken, een verlangen (wederom) een kans geeft om te bevre-digen waarbij het ons geluk brengt of blij maakt. Tegenslagen zijn er om de zingeving van het leven in beweging te houden, om verder te komen, het liefst in positieve richting. Het zijn onze bewe-egreden die ons de vrijheid verschaffen. Het is de passie om ergens te komen dan waar je nu bent, zodat je naderhand de vruchten ervan kunt plukken. De vruch-ten van dit geheel proces kan per indivi-du variëren. Ik heb het dan voornamelijk over de wens om jezelf voorbij te streven. De mens zal er steeds volwassener, wij-zer, verstandiger, zorgzamer, kundiger op worden.

Kortom, tegenslagen zorgen voor gedrevenheid die de mens voortstuwt om er sterker uit te komen, zich doen ontplooien door een verkregen tweede kans en om in beweging te houden. De mens wordt zo geïnspireerd, gestimule-erd en opgewekt om sterker te staan in schoenen dan voorheen, aldus IK.

ZAFER AVCI [email protected]

Het menselijk wezen is ª het enige levende schepsel dat ervaring heeft met het goede en het slechte, het gerechtvaardigde, het ongerechtvaardigde en met velen andere ethische concepten. Het gevolg hiervan is dat alleen de mens de mogelijkheid heeft om deze concepten in taal te uitenº .

Filosofische Antropologie & Culturele Analyse

Page 25: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER25 DECEMBER - ARALIK 2010

Özel günlerinizi fi lm setine çevirebilirsiniz. Başrolde gelin ve damat!

Bruiloft fotografi e0628-596961

FOTO-INTERVIEW

ZernişanGüllü Ekinci is sinds oktober

2007 werkzaam bij Gemeente Rotterdam Afdeling Sociale Zaken en Werkgelegenheid als klantmanager. Ze heeft HBO, Sociaal Ju-ridische Dienstverlening gestudeerd en is in 2006 afgestudeerd. Zernişan vertelt: 'Dit wordt het werkplein genoemd, werkplein Dynamostraat. Hier zit UWV Werkbedrijf en SoZaWe. Burgers die een uitkering nodig hebben, komen hier een uitkering aanvragen.'

In deze editie van HABER hebben we wederom een kleurrijke persoonlijkheid te gast. Wij willen de lezers kennis laten maken met de diverse kwaliteiten van iemand middels een foto-interview. In deze editie hebben we Zernişan Güllü Ekinci te gast die in het dagelijks leven werkzaam is bij SOZW als klantmanager

Soms ga ik met mijn ouders of vriendinnen uit eten, we gaan meestal naar een restaurant waar je lekker kunt ontspannen. In mijn vrije tijd sportte (� tness) ik wel, ik heb mijn knie bezeerd,sindsdien sport ik niet meer. Ik mag een jaar lang niet sporten. Ik zwem wel 1 keer in de week. In mijn vrije tijd lees ik ook boeken. Laatst heb ik een Turks boek gelezen van Emre Kongar, het heette ‘Kizlarima mektuplar’. Een vader schrijft brieven aan zijn dochters, met wat hij zelf denkt over het leven en geeft advies aan zijn dochters. Het is zo mooi

geschreven, je kunt heel veel leren uit dat boek. Hij heeft bepaalde dingen zo goed verwoord, waar eigenlijk mijn vader en moeder op bepaalde gebieden heel anders over denken. Daarom wilde ik graag dat zij het ook zouden lezen en dat hebben ze ook gedaan. Ze vonden het een prachtig boek!

Sinds oktober 2007 werk ik als klantmanager en dat kun je in 3 onderdelen scheiden. Je hebt klantmanager -beginnend, -gevorderd en -ervaren. Ik ben gevorderd, maar doe ook al het ervaren werk samen met mijn Nederlandse collega, omdat wij heel veel nieuwe mensen in ons team hebben, zijn wij ook beginnende klantmanagers aan het begeleiden. We moeten op een bepaald aantal dingen letten en als ervaren klantmanager moet je dat ook doen.

Om 8.30 uur ben ik meestal op mijn werk en soms om 9.00 uur, voordat ik aan het echte werk be-gin, neem ik allereerst mijn ko� e en neem even op mijn gemak het interne nieuws door. Om 9.00 uur begint mijn eerste telefoon al te rinkelen, van 9.00 tot 12.00 heb ik altijd telefonisch spreekuur, klanten die in de uitkering zitten vragen meestal advies over het juridische gedeelte en over � nancien. Ik

werk zelf op de afdeling inkomen beheer. Daarnaast moet je nog

aanvragen afhandelen en beoordelen op juridische gronden, daarvoor hanteren wij altijd het handboek, je kan de wetten niet uit je hoof d leren. We hebben ook regelmatig gesprekken met klanten die zich niet houden

aan de wet- en regelgeving en gaan ook op huisbe-

zoek. Vroeger dacht ik: “Klantmanager,

wat een makkelijke functie. Nou, dus

niet. Ik heb echt respect voor

alle klantma-nagers.

Na mijn MBO heb ik de HBO-opleiding Sociaal Juridische Dienstverlening af-gerond. Na mijn studie kwam ik zonder werk te zitten. Op dat moment ontving ik een Uitkering via SoZaWe (Wet Werk en Bijstandsuitkering). Na mijn studie werd ik gebeld door mijn oude projectleider, ze vroegen mij of ik een boek aan Oud- burge-meester Rotterdam Ivo Opstelten nu Minister van Veilig-heid en Justitie, een boek wilde uitreiken in verband met het vij� arig bestaan van “Het Jonge Noorden’. Na uitreiking van het boek heb ik Minister Opstel-ten aangesproken en één vraag gesteld: “Ik ben hier geboren en heb mijn HBO-opleiding afgerond, maar ik kom niet aan het werk, niet alleen ik, maar heel veel studenten die net afgestudeerd zijn, waarom krijgen wij de kans niet om ons zelf te bewijzen”. “Komt het doordat ik een allochtoon ben of heeft het te maken met mijn achternaam”. Minisiter Opstelten stond versteld en had mij belooft aan een baan te helpen. Maar Minister Opstelten heeft zich aan zijn woord gehouden en heeft mij geplaatst in het Europees Parlement in Brussel bij Europarlementarier Jan Mulder. Toen besefte ik hoe belangrijk het was om te gaan netwerken. Jan Mulder (Europar-lementarier) had een stagiaire nodig, hij had alleen maar Nederlandse stagiaires en wilde graag ook kennismaken met de Turkse of Marokkaanse cultuur, en

toevallig kwam ik in the picture! Ik ben zijn eerste buitenlandse stagiaire geweest. Sindsdien hebben we onze contact ook niet verbroken. Ik heb 6 maanden in Brussel gewoond. Tijdens

deze periode heb ik de kans ge-kregen om een goed netwerk

op te bouwen op politiek niveau, daar heb ik dan

ook heel goed gebruik van gemaakt. Ik heb hele leuke mensen ontmoet, zoals Premier Mark Rutte, Jeanine-Hennis

Plasschaert (lid Tweede kamer), Peter van Heemst

(Pvda raadslid), Wethouder Dominic Schrijer en nog vele

anderen. Toen ik aankwam in Brussel heb ik de eerste twee weken in een hotel geslapen. Vervolgens heb ik met een Nederlandse vrouw tijdelijk samenge-woond, maar ik moest op den duur een eigen kamer vinden. Ik heb op internet gezocht, kranten, maar op de een of an-dere manier lukte het niet, qua afstand, prijs etc. Daarna ben ik naar een Turkse restaurant gegaan Capadoccia in het centrum van Brussel, ik heb een broodje gegeten en ben meteen in gesprek gegaan met de eigenaar van het restau-rant. Ik heb mijn situatie uitgelegd en zij hebben mij meteen geholpen aan een woning boven het restaurant. Mijn levenservaring is dat als je goed doet, goed ontmoet en vergeet één ding niet “Brutale mensen hebben de halve wereld”.

Ben je ook veelzijdig in je sociale en professionele leven? Én wil je volgende keer ook in deze rubriek staan? Stuur dan een e-mail naar [email protected]

Zernişan Güllü Ekinci

en Bijstandsuitkering). Na mijn studie werd ik gebeld door mijn oude projectleider, ze vroegen mij of ik een boek aan Oud- burge-

boek wilde uitreiken in verband met het vij� arig bestaan van “Het Jonge Noorden’. Na uitreiking van het boek heb ik Minister Opstel-

deze periode heb ik de kans ge-kregen om een goed netwerk

op te bouwen op politiek niveau, daar heb ik dan

ook heel goed gebruik

Plasschaert (lid Tweede kamer), Peter van Heemst

(Pvda raadslid), Wethouder Dominic Schrijer en nog vele

anderen.

Werk

Auto

Wonen

Hobby en Ontspanning

Vakantie

Brussel

In het jaar 2007 ging ik voor het eerst uit huis, ik heb 6 maanden in het buitenland gewoond (Brussel) in verband met mijn traineeship in het Europees Parlement. Toen ik terug in Nederland was en mijn baan had, heb ik een

huis gekocht in het hartje van Rotterdam. Samen

met mijn ouders zijn we op zoek gegaan naar een woning. Ik woon sinds 2,5 jaar op mezelf.

Mijn ouders wonen ook hier in de buurt. Ik heb

nog 1 jongere broer van 25, waar ik heel erg trots op ben. Ik houd echt van mijn familie, zij zijn de enige personen waar ik op terug kan vallen en met mijn volle hart kan vetrouwen.

Koken doe ik niet vaak,

ik ben geen keukenmens. Veel

vrouwen houden van koken, maar bij

mij moet het gewoon snel zijn. Even snel iets klaarmaken, dat is voldoende. Maar als ik visite heb, dan haal ik alles uit de kast.

De ouders van Zernişan

Met Mark Rutte

Zernişan met haar collega's op de werkvloer

Ik rij in een zwarte Volkswagen Polo. Vind

het een erg � jne auto, omdat die

niet groot is, en het past bij me. Het is een kleine

maar een � jne auto.

Ik houd er heel veel van om op vakantie te gaan, maar voor mijn werk wil ik absoluut niet reizen, “� le” ik moet er niet aan denken! Maar als het voor vakantie is, vind ik het heerlijk. Ik ben net terug van Istanbul en in de zomer ben ik naar Bodrum geweest. In april of mei willen we nog een stedentrip doen naar Londen.

Koken

eigenlijk mijn vader en moeder op bepaalde gebieden heel anders over denken. Daarom wilde ik graag dat zij het ook zouden lezen en dat hebben ze ook gedaan. Ze vonden het een prachtig boek!

die in de uitkering zitten vragen meestal advies over het juridische gedeelte en over � nancien. Ik

werk zelf op de afdeling inkomen beheer. Daarnaast moet je nog

aanvragen afhandelen en beoordelen op juridische gronden, daarvoor hanteren wij altijd het handboek, je kan de wetten niet uit je hoof d leren. We hebben ook regelmatig gesprekken met klanten die zich niet houden

aan de wet- en regelgeving en gaan ook op huisbe-

zoek. Vroeger dacht ik: “Klantmanager,

wat een makkelijke functie. Nou, dus

niet. Ik heb echt respect voor

alle klantma-nagers.

Ik houd er heel veel van om op vakantie te gaan, maar voor mijn werk wil ik absoluut niet reizen, “� le” ik moet er niet aan denken! Maar als het voor vakantie is, vind ik het heerlijk. Ik ben net terug van Istanbul en in de zomer ben ik naar Bodrum geweest. In april of mei willen we nog een stedentrip doen Koken

Bruiloft fotografi e0628-596961

Ben je ook veelzijdig in je sociale en professionele leven? Én wil je volgende keer ook in Ben je ook veelzijdig in je sociale en professionele leven? Én wil je volgende keer ook in

In het jaar 2007 ging ik voor het eerst uit huis, ik heb 6 maanden in het buitenland gewoond (Brussel) in verband met mijn traineeship in het Europees Parlement. Toen ik terug in Nederland was en mijn baan had, heb ik een

huis gekocht in het hartje van Rotterdam. Samen

met mijn ouders zijn we op zoek gegaan naar een woning. Ik woon sinds 2,5 jaar op mezelf.

Mijn ouders wonen ook hier in de buurt. Ik heb

nog 1 jongere broer van 25, waar ik heel erg trots op ben. Ik houd echt van mijn familie, zij zijn de enige personen waar ik op terug kan vallen en met mijn volle hart kan vetrouwen.

Koken doe ik niet vaak,

ik ben geen keukenmens. Veel keukenmens. Veel

vrouwen houden van koken, maar bij

mij moet het gewoon snel zijn. Even snel iets klaarmaken, dat is voldoende. Maar als ik visite heb, dan

Ik rij in een zwarte Volkswagen Polo. Vind

het een erg � jne auto, omdat die

niet groot is, en het past bij me. Het is een kleine

maar een � jne auto.

KokenKoken doe ik niet vaak,

ik ben geen keukenmens. Veel

vrouwen houden van koken, maar bij

mij moet het gewoon snel zijn. Even snel iets klaarmaken, dat is voldoende. Maar als ik visite heb, dan haal ik alles uit de kast.

Koken

Page 26: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 26DECEMBER - ARALIK 2010

BESTE KRANT VAN NEDERLAND

KAMER VAN KOOPHANDEL

KvK

KvK-Coachpool Den HaagEen persoonlijke coach verhoogt uw kans van slagen!

Bespreek uw ondernemersvragen met een coach, de gemeente Den

Haag betaalt € 1.000,- mee aan deze persoonlijke begeleiding.

De gemeente Den Haag subsidieert de KvK-Coachpool Den Haag voor

een gelimiteerd bedrag waardoor er een beperkt aantal coachtrajecten

beschikbaar is. Op = op dus wees er snel bij.

De economie van Midden-Nederland hapert. Onderne-mers hebben het niet makkelijk en denken na over de toekomst van hun bedrijf: wat is eigenlijk de essentie van de business? Te-gelijkertijd moeten overheden fors bezuinigen en terug naar hun kerntaken. Maar welke zijn dat? Er zijn veel vragen, maar wie heeft het antwoord?

Tegen deze achtergrond wil de Kamer van Koophandel on-dernemers en bestuiurders inspiratie aanreiken voor het nieuwe jaar. Dat gebeurt met een verrassend programma en de uitreiking van de Onderne-

mersprijs Midden-Nederland. Ondernemend Midden-Neder-land krijgt ook dit jaar pro-minente aandacht tijdens het netwerkgedeelte. Vijf regionale meetingpoints in de foyer bie-den bezoekers de mogelijkheid relaties uit de omgeving te ont-moeten.

De Nieuwjaarsbijeenkomst vindt plaats op woensdag 5 januari 2011. Locatie is het Beatrix Theater van de Jaar-beurs Utrecht. De ontvangst is om 10.00 uur, het programma start om 11.00 uur en vanaf 12.00 uur is er een netwerk-lunch in de foyer.

Nieuwjaarsbijeenkomst KvK

De Kamers van Koophandel in de provincie Utrecht werken al geruime tijd samen met de regio-nale omroep RTV Utrecht. Dit jaar is er een lustrum te vieren: de 10e jaargang van het ondernemers-programma BV Utrecht.

BV Utrecht is in die 10 jaar uitgegroeid tot een van de best bekeken programma's van de om-

roep. Het is inmiddels ook een van de oudste TV-programma's in de provincie. Participanten zijn be-halve de KvK de provincie Utrecht, het Bestuur Regio Utrecht en di-verse organisaties waaronder de Taskforce Innovatie.

Doel is sympathie kweken voor al die ondernemers en bedrijven die mooie dingen tot stand bren-gen maar waarvoor in het dage-lijkse nieuws vaak geen aandacht is. Diverse onderwerpen kwamen de afgelopen jaren aan bod: veilig-heid, innovatie, bedrijventerrei-nen, bereikbaarheid, duurzaam-heid etc. Dit jaar komen onder

andere in beeld ZZP-netwerken en zeehaven Lage Weide. De for-mule is ondernemers in beeld brengen en dat werkt: bijna alle bedrijven kennen het programma.

Speciale aandacht is er dit jaar voor ondernemers die het moei-lijk hebben. Met het programma KvK Ondernemersconsult krijgen ondernemers in zwaar weer een steuntje in de rug. Zie ook www.kvkondernemersconsult.nl

Uitzending is elke zondag van-af 7.25 uur (wordt elk uur her-haald). RTV Utrecht is via digitale TV te ontvangen op kanaal 983. Zie ook www.bvutrecht.nl

Tien jaar ondernemers op RTV Utrecht

Ondernemers die hun bedrijf binnenkort beëin-digen, doen er verstandig aan dit vóór 8 januari 2011 kenbaar te maken aan de Kamer van Koop-handel. De datum van ophef�ing moet op of vóór 1 januari 2011 liggen.

Ieder bedrijf dat begin 2011 nog staat ingeschre-ven ontvangt een factuur voor de bijdrage aan de KvK voor 2011. Ondernemingen die in de loop van een jaar worden uitgeschreven, hebben wel recht op restitutie van een deel van de betaalde bijdrage

voor de kwartalen dat ze niet meer ingeschreven staan. De datum van ophef�ing moet op of vóór 1 januari 2011 moet liggen.

Uitschrijven Voor het uitschrijven van een eenmanszaak heeft

u formulier 14 nodig. Voor het uitschrijven van alle overige rechtsvormen gebruikt u formulier 17. De formulieren zijn te downloaden via: www.kvk.nl/formulieren.

Tijdig uitschrijven bij stoppen onderneming

Arbeidsmarkt Midden-NederlandDe komende 10 jaar dreigt in de

regio Midden-Nederland een groot tekort aan goed opgeleid perso-neel. Daarnaast ontstaat er aan de onderkant van de arbeidsmarkt een overschot aan laaggeschoolde medewerkers die geen baan kun-nen vinden. Deze trends komen naar voren uit het onderzoek ‘De arbeidsmarkt van Midden-Neder-land 2020’ dat in opdracht van de KvK Midden-Nederland is uit-gevoerd door onderzoeksbureau EIM.

De KvK signaleert dat de ont-wikkelingen op de arbeidsmarkt de economische positie van de re-gio Midden-Nederland bedreigen. Daarnaast ontstaat er een maatschappelijk probleem waar het gaat om laagge-schoolde medewerkers. De KvK wil voorkomen dat deze voorspellingen be-waarheid worden en gaat daarover de dialoog aan met zowel ondernemers als de onderwijssector.

U kunt het arbeidsmarktonder-zoek downloaden via: www.kvk.nl/mn-arbeidsmarkt2020.

RTVUtrecht

Driekant Ambachtscentrum uit Zutphen is de winnaar van de KvK MVO Award 2010. Met gepaste trots nam directeur Henk Smit gisteren uit handen van KvK-voorzitter Gaston Sporre de prijs in ontvangst.

De jury was unaniem tot het eind-oordeel gekomen. ‘Hiermee wordt duidelijk aangetoond dat ook uit traditionele ambachtelijke bedrijven goede MVO-bedrijven voort kunnen

komen’, aldus de toelichting, ‘MVO zit echt in de genen van dit bedrijf. Ondernemer Henk Smit is zeer ge-dreven door de MVO-gedachte en uit de bedrijfsvoering spreekt een groot sociaal gevoel. De drie MVO-pijlers – people, planet, pro�it – zijn goed in balans en komen zeer goed uit de verf. Kortom – een echte inspiratie en daarmee, net als Foreco in 2009, een waardige ambassadeur van de

MVO-Award!’Vier genomineerdenTijdens de grote �inale, die live op

RTV Oost werd uitgezonden, passeer-den alle 20 kandidaten nog een keer de revue. Uit deze groep kwamen vier genomineerden naar voren: Kees Rolsma lijnolieverven uit Hengelo, RAPS uit Almelo, Vadesto Outdoor Adventure uit Hattem en Driekant uit Zutphen. De laatste ging er uitein-delijk met de begeerde MVO-Award vandoor. Het aan de prijs verbonden geldbedrag van 5.000 euro wil Henk Smit investeren in de Stichting Drie-kant Inspireert. Deze stichting wil ko-mend jaar een project starten waarin men ‘op grote schaal wil laten zien wat er op kleine schaal al jaren wordt gerealiseerd’ op het gebied van duur-zaamheid. Dit moet gebeuren door dynamische uitwisseling via netwer-ken en een nieuw op te richten ken-nis- en ervaringsbank.

Kamer van Koophandel Oost Ne-derland heeft afgelopen jaar de prijs in de het leven geroepen om bedrij-ven te stimuleren met maatschap-pelijk verantwoord en duurzaam on-dernemen aan de slag te gaan.

Aanmelden graag vóór vrijdag 24 december via www.kvk.nl/mn-nieuwjaar

Driekant Zutphen wint KvK MVO Award

Hasan KaramanYetkili Acenta

7/24 hizmetinizdeyiz...

Tel: 077-354 82 56GSM: 0628-494 308

e-mail: [email protected]

Hollanda ve Almanya’dan Türkiye’nin her noktasına

uçak bileti temin edilir

Page 27: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER27 DECEMBER - ARALIK 2010

11 topmanagers coachen 11 nieuwe ondernemers

Op 16 december presenteert de Dutch Dream Foundation het project 'Dare To Have A Dream' aan de Nederlandse media. Gedurende dit project, dat een jaar zal duren, 'adopteren' elf succesvolle topmana-gers elf jonge, veelbelovende, nieuwe ondernemers. Zij zullen hen een jaar lang coachen, stimuleren, bij-sturen, met raad en daad bijstaan en kritisch volgen. Maar zij zullen ook deuren openen die anders wellicht gesloten zouden blijven. Enkele topmanagers die aan dit coachingproject meedoen: Ab van der Touw van Siemens, Thomas van Rijckevorsel van Achmea en Faiza Dadi van De Baak.

Elf topmanagers uit het Nederlandse bedrijfsleven gaan een jaar lang elf nieuwe ondernemers coachen. Nieuwe ondernemers die staan te trappelen om een belangrijke rol te gaan spelen in de Nederlandse eco-nomie en samenleving. De elf teams zullen een jaar

lang intensief samenwerken en eind 2011 de resul-taten presenteren.

Het project ‘Dare To Have A Dream’ is een een pro-ject van de Dutch Dream Foundation, een stichting die is ontstaan na het verschijnen van het boek ‘Atilla’s Dutch Dream’. Hierin vertelt Atilla Aytekin zijn ver-haal. Hoe hij opgroeit tussen twee culturen, de Ne-derlandse en de Turkse. En hoe het is om temidden van die culturen een onderneming op te bouwen. Met vallen opstaan. Inmiddels is Aytekin een succesvol ondernemer.

De Dutch Dream Foundation wil nieuwe onderne-mers stimuleren en inspireren. Daartoe organiseert de stichting evenementen, congressen en komt zij op voor de belangen van bi-culturele ondernemers. Het project ‘Dare To Have A Dream’ is het nieuwste project van de Dutch Dream Foundation.

"Dare to have a dream"

De Managers

Aart van ‘t Land Lely Industries

Lely Indus-tries ontwikkelt geavanceerde oplossingen voor de landbouw, die het financiële en sociale welzijn van haar klanten verbeteren. Ruim 1.300 werkne-mers in fabrieken en laboratoria in Nederland, Duitsland en Nieuw-Zeeland. Lely is een zeer innovatief bedrijf.

Dirk Lahuis De Nederlandse Dakdek-kers Associatie

De Nederlandse Dakdekkers Associatie, ge-vestigd te Al-mere, faciliteert de aangesloten bedrijven op het gebied van in-koop, marketing, bedrijfsvoering, organisatietech-niek en product-ontwikkeling. Bij de Nederlandse Dakdekkers As-sociatie zijn totaal twintig bedrijven aangesloten.

Marco Korff Alfa Accountants en Adviseurs

Alfa Accountants en Adviseurs richt zich primair als organisatie op het MKB. Daarbij staat de Ondernemende Mens centraal. Dat komt ook tot uiting in de organisatie van Alfa; iedere medewerker is of kan aan-deelhouder worden. Alfa heeft 35 vesti-gingen en 850 medewerkers.

Faiza Dadi De Baak

De Baak is een opleidings- en kennisinstituut op het gebied van leiderschap en ondernemer-schap. De Baak verzorgt open en maatwerkpro-gramma’s. Het is de plek voor leiders, onderne-mers, professio-nals, managers en organisaties die op zoek zijn naar inspiratie, motivatie, ken-nis en nieuwe inzichten.

Ab van der Touw Siemens

Siemens Neder-land is actief in Nederland sinds 1879. Siemens in Nederland bestaat dan ook ruim 130 jaar, waarmee we onze klanten een grote mate van continuïteit bieden. Met ruim 3000 medewerkers behoort de Siemens Groep tot de grootste ondernemingen in ons land.

Ronald Van Krieken De Gibo Groep

De Gibo Groep is met meer dan 60 kanto-ren een van de toonaangevende accountants-organisaties in Nederland. Er werken ruim 1400 medewer-kers, die vooral ondernemers in het MKB en de agrarische sector bedienen. De kantoren zijn verdeeld over tien regio’s.

Thomas van Rij ckevorselAchmea

Achmea is de grootste verze-keringsgroep in de Nederlandse markt. Achmea staat achter merken als Centraal Beheer Achmea, Interpo-lis, Zilveren Kruis Achmea, Avéro Achmea, FBTO en Agis. Gemeenschappe-lijke ambitie van alle verzekeraars en dienstverleners in Achmea is het ontzorgen van klanten.

Mirjam Sij mons ANWB

De ANWB is een vereniging die opkomt voor de belangen van haar leden op het gebied van mo-biliteit, recreatie en toe-risme. De bond is met 3,9 miljoen leden de grootste vereniging van Nederland. De ANWB speelt doorlopend in op nieuwe trends en veranderende ledenwensen.

Paul Van Gessel BNR Radio

BNR richt zich op onderne-mende mensen. Wij voeden hun nieuwsgierigheid op terreinen die relevant en inspirerend zijn voor hen. On-derdeel van deze strategie is naast het leveren van informatie via radio en internet ook contact creëren binnen deze doelgroep.

Thomas PehrsonFesto

Festo is gespe-cialiseerd in de automatisering van motion en controlproces-sen in verschil-lende industrieën en wordt wereldwijd vertegenwoor-digd in 176 landen. Het uitgebreide dienstenpakket omvat advies en dienstverlening op ontwerpge-bied, logistieke en technische ondersteuningen.

Umut Akpınar Triodor

Triodor Software is een software-ontwikkelings-bedrijf met vestigingen in Amsterdam en Istanbul. In Istanbul is het Research & Development Centre gehuis-vest. Ruim 100 hoogopgeleide en ervaren IT-otnwikkelaars werken aan hoogwaardige klantspecifieke softwareoplos-singen.

De Ondernemers

Angar BarekzoyBrasza

Brasza ontwik-kelt educatieve programma’s, waarin zelfont-plooing centraal staat. Brasza faciliteert de doelgroep van personen die hierin geinteres-seerd zijn, als-mede de organi-satie die sessies organiseren.

Halil YükselMobileLayers

MobileLayers is opgericht in 2009 en is ge-specialiseerd in mobiele oploss-singen, software en diensten op smartphones. Gekwalificeerd als Microsoft Certified & Mi-crosoft Preferred Partner Mobile.

Hayriye AkyüzKidtopia

Kidtopia is twee jaar geleden ontstaan na een spontaan theebe-zoek met vrienden. Nu is Kidtopia Kinderopvang een naschoolse opvang. Op dit moment is Akyüz als kwaliteitsma-nager verantwoor-delijk voor de kwa-liteitspunten binnen Kidtopia.

Nail KaramanEnde's Car

Ende’s Car Cleaning doet het totale cos-metische en/of reinigings-onderhoud voor particulieren, bedrijven en wagenparkbezit-ters. Sporadisch ook boten, motoren en caravans.

Filiz Yeşil Mediq Apotheek

Mediq Apotheek is een franchise-organisatie. Dat biedt als ondernemer de mogelijkheid om gebruik te maken van de grootschaligheid en expertise van een grote orga-nisatie, terwijl je aan de andere kant ook de zelfstandigheid behoudt.

Nurettin Gören Firat

Fırat heeft veel kennis en er-varing op het gebied van de bakkerijkbranche en is momenteel een vooraan-staand bedrijf binnen de sector. Fırat Bakkerij biedt kwaliteits-service en unieke smaak. Specia-liteit: Lahmacun, ofwel de Turkse pizza.

Sinan GülBclean2.com

Bclean2.com heeft zich ge-specialiseerd in het totaal water- en energievrij reinigen van voertuigen op de bedrijfslocatie. Daarnaast is er een kostenbe-sparing omdat de voertuigen op bedrijfslocatie worden gerei-nigd.

İbrahim KaramanMotto Media

Motto Media is opgericht in 2006. Het is een mediaproductie-bedrijf, waarbij vormgeving, drukwerk, foto-grafie en video-producties core business zijn.

İsmail MeralMOB

MOB is een organisatie die beschikt over professionele zorg- en hulp-verleners die de kwaliteiten en vaardigheden hebben om de gewenste zorg te bieden, zij zijn deskundig op hun vakgebied en dragen hun eigen verant-woordelijkheid.

Recep BakırcıFIT

FIT maakt add-on software op de business soft-ware van SAP en integreert SAP in andere systemen. Daar-naast is Bakırcı actief binnen de Bizgrup als mede-eigenaar. Bizgrup is met name actief op de Turkse markt in de sectoren ICT, toerisme en renewa ble energy.

Adnan Aydemir (1975)Expert

Expert (“Daar word je wijzer van”) is een franchise-keten in de wit- en bruingoedsec-tor. Aydemir is eigenaar van drie vestigingen in Amsterdam met in totaal twintig man personeel.

Page 28: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 28DECEMBER - ARALIK 2010

Er is veel over multitas-king geschreven. De toon van de meeste artikelen is over-wegend positief. Daarnaast lijkt het of het een noodzaak is en we niet meer zonder kunnen, de moderne maat-schappij vereist het. Hoe meer we multitasken, hoe beter of ef�iciënter we worden. Ef�iciëntie is uiteraard het toverwoord in deze tijden van bezuiningen. Dat kan niet slecht zijn.

Wat is multitasking eigenlijk? Multitasking is dat je meerdere dingen tegelijker-tijd doet. De term werd vooral in de computerindustrie gehanteerd maar deed al snel zijn intrede in kantoren. Als een secretaresse aan het mul-titasken was, dan was ze tege-lijkertijd aan het bellen, een brief aan het schrijven en een rapport aan het opstellen. Zo zou iedere werknemer moe-ten kunnen multitasken. Dan zou er meer werk in minder tijd gedaan kunnen worden. Dat klinkt heel positief.

Toch is multitasken niet onverdeeld positief. Er zijn verschillende onderzoe-ken naar gedaan en er is geen eenduidig ant-woord op te geven. Toch geven sommige onderzoeken aan dat het een prijs heeft. Het gaat namelijk wel ten koste van de con-centratie. Bepaalde taken ver-eisen de opperste staat van concentratie, bijvoorbeeld het uitvoeren van een ope-ratie. Zou jij je willen laten opereren door een chirurg die terwijl hij de operatie op je uitvoert, tegelij-kertijd aan het bellen is en ook een email op-stelt? Eigenlijk wil je dat hij zich honderd procent op je operatie focust en zich niet laat a�leiden. Daarnaast kun je door

het gebrek aan aandacht of versnipperde aandacht die het gevolg van multitasken is, fouten maken. Dus in som-mige gevallen is het zeker niet positief. Dit merk je ook aan iemand met wie je belt maar die ook aan het internetten is. Diegene reageert niet op momenten dat een antwoord gevraagd wordt of reageert af-wezig waarbij je je afvraagt of de opmerking wel is doorge-komen.

Mensen van wie de black-berry aan hun handen lijkt te zijn vergroeid, zijn constant aan het multitasken. Tijdens een vergadering, maar ook tijdens een diner, wordt er aandachtig op de blackberry gekeken. Voor de vergadering is dat funest, blijkbaar is hun aanwezigheid overbodig. Voor hun is dat heel handig, ze lij-ken er tijd mee te winnen. Zelf geloof ik daar niet zo in. Tijd is een begrip waar in het wes-ten heel anders over wordt gedacht en mee wordt omge-gaan. In het westen moet tijd gemanaged worden, gemeten, en het liefste gedomineerd. In

andere culturen wil men dat ook, maar zit wel meer het besef dat de tijd haar eigen tempo aanhoudt en zich niet laat beïnvloeden. De

obsessie met het verstrijken van

de tijd is minder. In de boeddhis-tische cultuur weet men dat tijd eindeloos is en niet gemeten kan worden. De omgang met

tijd is anders, meer berustend.

De beste methode om met tijd en daarmee indirect met

ef�iciëntie om te gaan, is om de din-

gen die je doet, met aandacht te doen. Er

bestaan geen midde-len om dingen sneller af te maken dan de tijd die je er voor nodig hebt. Multitasken kan in bepaalde gevallen wel nuttig zijn, en daar moet zeker gebruik van worden gemaakt, maar shortcuts om de tijd te snel af te zijn, bestaan

niet.

MULTITASKING

Toch is multitasken niet onverdeeld positief. Er zijn verschillende onderzoe-ken naar gedaan en er is geen eenduidig ant-woord op te geven. Toch geven sommige onderzoeken aan dat het een prijs heeft. Het gaat namelijk wel ten koste van de con-centratie. Bepaalde taken ver-eisen de opperste staat van concentratie, bijvoorbeeld het uitvoeren van een ope-ratie. Zou jij je willen laten opereren door een chirurg die terwijl hij de operatie op je uitvoert, tegelij-kertijd aan het bellen is en ook een email op-stelt? Eigenlijk wil je dat hij zich honderd procent op je operatie focust en zich niet laat a�leiden. Daarnaast kun je door

gemanaged worden, gemeten, en het liefste gedomineerd. In

andere culturen wil men dat ook, maar zit wel meer het besef dat de tijd haar eigen tempo aanhoudt en zich niet laat beïnvloeden. De

obsessie met het verstrijken van

de tijd is minder. In de boeddhis-tische cultuur weet men dat tijd eindeloos is en niet gemeten kan worden. De omgang met

tijd is anders, meer berustend.

De beste methode om met tijd en daarmee indirect met

ef�iciëntie om te gaan, is om de din-

gen die je doet, met aandacht te doen. Er

bestaan geen midde-len om dingen sneller af te maken dan de tijd die je er voor nodig hebt. Multitasken kan in bepaalde gevallen wel nuttig zijn, en daar moet zeker gebruik van worden gemaakt, maar shortcuts om de tijd te snel af te zijn, bestaan

niet.

Songül Arslan hee� een achtergrond in internationale en � nanciële projecten, marketing en communicatie en is nu werkzaam als beleidsmedewerker op de afdeling Buitenlandse Economische Betrekkingen van het ministerie van Economische Zaken.

WERK EN NETWERKMensen van wie de blackberry aan hun handen lijkt te zijn vergroeid, zijn constant aan het multitasken. Tijdens een vergadering, maar ook tijdens een diner, wordt er aandachtig op de blackberry gekeken. Voor de vergadering is dat funest, blijkbaar is hun aanwezigheid overbodig.

Mini C.V.

Naam: Tugba Çavuşoğlu-XhemailiContact: www.linkedin.com/TugbaCavusogluTwitter: @TugbaCavusoglu

Nauwkeurig AmbitieusVriendelijk FlexibelTeamplayer Zelfstandig

Leidinggevende capaciteiten Maatschappelijk betrokken

Flexibel Doorzettingsvermogen

Resultaatgericht Organisatietalent

Representatief Humor

Waarnemer Ondernemend

Denker Zelfverzekerd

Beslisser Ondersteunend

Doener ..............................

Kenmerken: Kies jouw 5 sterkste punten!

Mini C.V.2005-2011: Geneeskunde, Universiteit Utrecht2010: Deelname boekproject ‘Turkse afkomst, Nederlandse toekomst’2008-2010: Mentor School`s Cool Project2008: Extracurriculaire stage Hartchirurgie in Bangkok2007-2008: Bi-culturele panellid, Universiteit Utrecht

Naam: Sabri ÖztürkContact: [email protected]

Nauwkeurig AmbitieusVriendelijk FlexibelTeamplayer Zelfstandig

Leidinggevende capaciteiten Maatschappelijk betrokken

Flexibel Doorzettingsvermogen

Resultaatgericht Organisatietalent

Representatief Humor

Waarnemer Ondernemend

Denker Zelfverzekerd

Beslisser Ondersteunend

Doener ..............................

Kenmerken: Kies jouw 5 sterkste punten!

Mijn naam is Sabri Öztürk (1987). Sinds 2005 ben ik student Geneeskunde (6e jaars) aan de Uni-versiteit Utrecht. Op dit moment ben ik bezig met mijn semi-arts stage op de afdeling Hartchi-rurgie. Deze stage is bedoeld om als junior arts-assistent te functioneren binnen het vakgebied waar je hart ligt. Mijn hart ligt bij de Hartchirurgie.

De keuze om vrijwilligerswerk te verrichten is één van de beste keuzes in mijn leven geweest. Door mee te doen als mentor voor het project School`s Cool heb ik mijzelf proberen in te zetten om de overgang van basis-school naar de middelbare school te vergemakkelijken voor mijn pupil. Naast mijn studie Geneeskunde heb ik de afgelopen jaren veel rondgereisd in Azië. Ik ben echt een wereldreiziger geworden en ieder jaar kriebelt het weer als de zomer nadert. Ik denk dat ik na mijn afstudeerceremonie door Zuid-Amerika ga rondreizen.

Mini C.V.2005 – heden vennoot – administrateur bij

DRN Accountancy 1999 – 2004 salaris- en fi nancieel medewerker bij

diverse bedrijven

Naam: Havva HarmankayaContact: [email protected]

Mini C.V.2006-heden: Fiscaal Recht, Universiteit van Tilburg

(Tilburg)2006-heden: Islamitische Theologie, Islamitische Univer-

siteit van Europa (Rotterdam)

Mijn naam is Zehra Işıksoy (1987). Sinds juli 2008 werk ik bij Frieslandcampina en heb diverse admi-nistratieve werkzaamheden verricht, zoals � nanciële rapportages (budgetvoorspellingen), verschillende onderzoeken naar uitgaven en leveranciers, boekhou-den, productie- logistieke- en bedrijfsadministratie, factuurregistratie en codering, telefoniste/ receptio-niste werkzaamheden en archiveren. Ik heb 2,5 jaar werkervaring met SAP R3 en SAP BW en beschik over Microsoft O� ce kennis. Sinds oktober 2010 werk ik ook als Adviseur Buitendienst Sociale Verzekeringen bij Intergroep Verzekeringen. Daarnaast ben ik actief in de � scale rechtshulp ‘De Smeetskring’ waar ik cliën-ten met lage inkomens help met hun belastingzaken. Verder ben ik actief bestuurslid van de studentenor-ganisatie St. Nieuwe Brabantse Academici. Hier richt men zich op academici en het geven van huiswerk-begeleiding en cito-training aan jongeren. Daarnaast ben ik lid van T.F.V. de Smeetskring en Magister jft. Ik houd van en maak muziek, speel bağlama (Turkse snaarinstrument) en schrijf graag gedichten zowel in het Nederlands als in het Turks.

Naam: Zehra IşıksoyWebsite: http://nl.linkedin.com/in/zehraisiksoy Twitter: http://twitter.com/zehrani

Persoonlijke kwaliteiten - besluitvaardig - analytisch - Sociaal/ maatschappelijk gericht

- vriendelijk - geduldig - nauwkeurig - zelfstandig - muzikaal ingesteld- creatief

Juridische dienstverlening

Dienstverlening identiteit

Dienstverlening leerlingenvervoer

Begeleiding oprichting scholen

Cultureel-educatieve dienstverlening

Dienstverlening interim-directie PO

Basistraining MR

Pedagogische dienstverlening

Adviezen organisatie onderwijs

Algemene adviezen

Hardwareweg 43821 BM AmersfoortPostbus 14663800 Bl Amersfoort

Tel: 033 454 67 66Fax: 033 454 66 [email protected]

SONGÜL ARSLAN [email protected]

Page 29: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER29 DECEMBER - ARALIK 2010

SUCCESVOLONDERNEMER

Op veel scholen vormen alloch-tone leerlingen al lang de meerder-heid, terwijl het aantal allochtone docenten nog op de vingers van een hand te tellen is. Autochtone docenten zelf zeggen het moeilijk te vinden deze leerlingen goed te begeleiden. Veel leerlingen voelen zich op school niet begrepen.

Ook de contacten met alloch-tone ouders zijn moeizamer, al was het maar vanwege de gebrekkige communicatie.

Ik was laatst als gastdocent uit-genodigd om aan studenten van de PABO, de toekomstige leerkrachten op een basisschool een verhaal te vertellen over opvoeding bij Turkse kinderen in Nederland. Het was voornamelijk een verhaal uit de praktijk; mijn eigen ervaringen en de verhalen die ik in mijn omgeving heb gehoord. De studenten die naar mijn verhaal luisterden, hadden erg veel vragen. Er is veel onwe-tendheid, vooroordelen. Studenten hadden nog weinig informatie over hoe de meeste allochtone kinderen worden opgevoed; tweetaligheid, religie, cultuurverschillen, advise-ring na de CITO toets, hoe betrek je allochtone ouders bij het onder-wijs? Allemaal vragen en onder-werpen die de revue passeerden. Opvallend is dat docenten van de lerarenopleidingen zelf nog weinig training krijgen in intercultu-rele competenties. Op de lerarenopleidingen buiten de Randstad wordt so-wieso vaak minder aandacht aan dit thema gegeven. Ongeveer 50 studenten wa-ren gekomen voor mijn gastcollege. Er was geen een alloch-tone student bij. Ik vroeg aan de zaal of er allochtone studenten waren aan de PABO in Den Bosch. Op een school van ongeveer 400 studenten zijn er 5 allochtonen. Dat is erg weinig en een mislukte kans voor de Nederlandse samenleving. Waarom zijn er zo weinig allochtone leerkrachten?

Onderzoeker Freddy Weima zegt: “We hebben ook geprobeerd de instroom op de pabo en lerarenoplei-ding te vergroten, alsmede behoud en doorstroom van

allochtone leerkrachten te bevor-deren. Inmiddels zien we dat de in-stroom daadwerkelijk is verbeterd, maar de uitstroom blijft zorgelijk.’ Veel biculturele jongeren – en met name de meer getalenteerde – kiezen voor administratieve en juridische beroepen. Ze gaan naar de heao en versmaden pabo en le-rarenopleiding. ‘Uit ons onderzoek is gebleken dat status een grotere rol speelt bij deze jongeren dan bij autochtone leeftijdsgenoten. Het imago van het onderwijs is niet goed genoeg.’ Biculturele studenten die wel voor pabo of lerarenoplei-ding kiezen, vallen eerder uit. Na één jaar geeft zo’n dertig procent van de autochtonen het op, onder allochtone studenten bedraagt dat percentage maar liefst vijftig.”*

Waarom zou je docent worden? Wie vertelt hoe leuk het is om elke dag weer contact te hebben met jongeren of hoe euforisch je kunt worden als alle leerlingen de moeilijke stof, na een nieuwe uitleg, opeens wél goed begrijpen? Hoeveel voldoening het geeft als een leerling zijn hart bij jou uit-stort om vervolgens weer blij naar huis te gaan en hoe het is om met tranen in je ogen te zien dat je hele mentorklas, mede dankzij jouw begeleiding, geslaagd is?

Ik ben van mening dat het le-rarentekort mede door het ver-beteren van het imago kan wor-den teruggedrongen. Leerlingen die bezig zijn met het kiezen van

een vervolgopleiding moeten de lerarenop-

leiding weer terug op hun lijstje zet-

ten. Dit gebeurt echter alleen als leerlingen en ouders het on-derwijs weer gaan zien als een leuke,

uitdagende, sociale en bijzon-

dere werkomgeving en niet als een soort afvalputje van het be-drijfsleven. Last but not least: ongeveer 60 dagen per jaar vakantie! Wil jij ook docent worden?

* Special ‘Meer kleur voor de klas - 22 februari 2008

MEER KLEUR VOOR DE KLAS!

werpen die de revue passeerden. Opvallend is dat docenten van de lerarenopleidingen zelf nog weinig training krijgen in intercultu-rele competenties. Op de lerarenopleidingen buiten de Randstad wordt so-wieso vaak minder aandacht aan dit thema gegeven. Ongeveer 50 studenten wa-ren gekomen voor mijn gastcollege. Er was geen een alloch-tone student bij. Ik vroeg aan de zaal of er allochtone studenten waren aan de PABO in Den Bosch. Op een school van ongeveer 400 studenten zijn er 5 allochtonen. Dat is erg allochtonen. Dat is erg weinig en een mislukte kans voor de Nederlandse samenleving. Waarom zijn er zo weinig allochtone leerkrachten?

Onderzoeker Freddy Weima zegt: “We hebben ook geprobeerd de instroom op de pabo en lerarenoplei-ding te vergroten, alsmede behoud en doorstroom van

mentorklas, mede dankzij jouw begeleiding, geslaagd is?

Ik ben van mening dat het le-rarentekort mede door het ver-beteren van het imago kan wor-den teruggedrongen. Leerlingen die bezig zijn met het kiezen van

een vervolgopleiding moeten de lerarenop-

leiding weer terug op hun lijstje zet-

ten. Dit gebeurt echter alleen als leerlingen en ouders het on-derwijs weer gaan zien als een leuke,

uitdagende, sociale en bijzon-

dere werkomgeving en niet als een soort afvalputje van het be-drijfsleven. Last but not least: ongeveer 60 dagen per jaar vakantie! Wil jij ook vakantie! Wil jij ook docent worden?

* Special ‘Meer kleur voor de klas - 22 februari 2008

van de lerarenopleidingen zelf nog weinig training krijgen in intercultu-rele competenties. Op de lerarenopleidingen buiten de Randstad wordt so-wieso vaak minder aandacht aan dit

aan de zaal of er allochtone studenten waren aan de PABO in Den Bosch. Op een school van ongeveer 400 studenten zijn er 5 allochtonen. Dat is erg allochtonen. Dat is erg weinig en een mislukte kans voor de Nederlandse samenleving. Waarom zijn er zo weinig allochtone

Onderzoeker Freddy Weima zegt: “We hebben ook geprobeerd de instroom op de pabo en lerarenoplei-ding te vergroten, alsmede behoud en doorstroom van

Ik ben van mening dat het le-rarentekort mede door het ver-beteren van het imago kan wor-den teruggedrongen. Leerlingen die bezig zijn met het kiezen van

een vervolgopleiding moeten de lerarenop-

leiding weer terug op hun lijstje zet-

ten. Dit gebeurt echter alleen als leerlingen en ouders het on-derwijs weer gaan zien als een leuke,

uitdagende, sociale en bijzon-

dere werkomgeving en niet als een soort afvalputje van het be-drijfsleven. Last but not least: ongeveer 60 dagen per jaar vakantie! Wil jij ook vakantie! Wil jij ook docent worden?

* Special ‘Meer kleur voor de klas - 22 februari 2008

Erdinç Saçan was werkzaam als internet coördinator bij Corendon / Gomundo. Momenteel is hij in dienst bij Fonyts Hogescholen Eindhoven als docent ICT & Business. Daarnaast is hij voorzi� er van Stichting De Nieuwe Generatie.

ERDİNÇ SAÇAN [email protected]

Ik ben van mening dat het lerarentekort mede door het verbeteren van het imago kan worden teruggedrongen. Leerlingen die bezig zijn met het kiezen van een vervolgopleiding moeten de lerarenopleiding weer terug op hun lijstje zetten.

SEDAT AKDAĞ

Wie is Sedat Akdağ?Mijn naam is Sedat Akdağ, ik ben

vader van twee kinderen. Vijftien jaar geleden ben ik naar Nederland geko-men door middel van familiehereni-ging. Hiervoor had ik een eigen zaak in Turkije, die is helaas failliet gegaan. Toen ik hier kwam, ben ik begonnen met werken bij een televisiewinkel. Ik was daar verkoper, en voor het eerst in mijn leven was ik in dienst bij een ander en had ik geen eigen zaak.

Was het zwaar om voor het eerst in dienst te werken bij een ander?

Ik hou er van om te werken, dus ik vond het helemaal niet zwaar. Naast de zaak waar ik werkte was er een �iet-senwinkel te koop. Op een dag ging ik er heen om met de eigenaar te praten, toen ik de winkel weer uitstapte was ik de eigenaar. Voor 15.000 euro heb ik na 10 minuten onderhandelen de �ietsen-zaak overgenomen. Tegen mijn broer-tje zei ik dan: “Ik heb de �ietsenwinkel hiernaast gekocht, wil je samen met mij deze zaak runnen?” Hij stemde gelijk in en voor €7.500 per persoon hebben we onze eerste zaak geopend. Het was een ruimte van 70 m². Toen onze eerste klant binnenkwam en vroeg of we ook ‘spaken’ te koop hadden, wist ik niet wat dat was, en vroeg ik aan de klant wat ze daarmee bedoelde. Zodoende heb ik dus de wereld van de �iets le-ren kennen, door alsmaar te vragen zodat ik al het praktische leerde. Na twee maanden hadden we een omzet gemaakt van €42.500. Onze omzet in het eerste jaar was €280.000 en kort daarna hebben we, omdat het heel goed ging, nog drie zaken erbij ge-opend. Toen we inzagen dat het nog

steeds erg goed ging met de zaken, heb-ben we aangeklopt bij de bank, we wil-den verder groeien. Rabobank heeft me daarbij geholpen aan een hypotheek, waarna we de mogelijkheid hadden om meerdere zaken te openen en uitein-delijk met het franchise model hebben we nu veertig zaken. Zes ervan zijn ons eigendom, de resterende vierendertig werken met het franchise model. De gedachte hierachter is dat je hard moet werken, ik kom uit de Anatolië streek van Turkije; mijn vader zei altijd “Se-her yeli alnina değecek” oftewel: “De morgenstond heeft goud in de mond”.

Hoe werkt het franchising model precies?

Wanneer iemand deel wil uitma-ken van het ADO Bike franchise mo-del, vragen we als eerste €5000 be-taling, waarna we die persoon voor twee maanden lang les geven en alles uitleggen over de ‘�ietsenwereld’. Als die persoon klaar is met zijn opleiding en praktijk, betaalt hij/zij een tweede €5000. Samen word er dan gekeken naar een geschikt pand om te zaak te openen. De inkoop wordt bij ons gedaan, en zodoende is het mogelijk om voor €10.000 euro een vestiging te openen. Van de omzet en/of winst vragen we verder geen deel.

Wat voor reacties heb je gehad nadat je je eigen bedrijf was begon-nen?

In het begin kreeg ik veel spottende reacties van mensen. Men vroeg of ik van �ietsen een carrière wilde maken, wat niet als een echte baan werd gezien destijds. Ook in Turkije kreeg ik zulke reacties, want in Turkije zijn �ietsenza-ken sowieso niet populair. Wanneer ik dan zei dat mijn �ietsenzaak jaarlijks

een omzet draaide van €300.000 was men erg verrast. Zelfs mijn oude baas bij de televisie zaak zei dat het me niet zou lukken, en dat ik weer bij hem kon gaan werken. Ik heb niet geluisterd naar anderen maar gewoon mijn eigen weg gekozen. Ons concept was een gat in de markt en ik denk dat we dit heel goed hebben aangepakt.

Heb je in het begin problemen gehad?

Het grootste probleem was het ver-krijgen van een hypotheek. De ABN Amro bank heeft alleen al voor een le-ning van €15.000 heel moeilijk gedaan en me twee maanden lang van het kast-je naar de muur gestuurd. Uiteindelijk heb ik die lening toch gekregen toen ik met mijn vuist op de tafel sloeg! Toen we na vier zaken een hoger bedrag no-dig hadden, zijn we overgestapt naar de Rabobank. Rabobank heeft een hele �ijne werkwijze en zijn erg behulpzaam naar beginnende ondernemers toe.

Hebben jullie ook dalingen gehad tussen al deze groei door?

Ja, natuurlijk. Zes van onze winkels zijn gesloten. Dit had meerdere verschillende redenen; de locatie van de winkel was niet goed, de eigenaar was niet goed in zijn werk enzovoort. Maar dit wil niet zeggen dat we onsuccesvol zijn, integendeel!

Bent u een geboren ondernemer?

Ja, ik kan wel zeggen dat ik dat ben. Ik ben altijd al een ondernemen ge-weest. Zoals ik zal zei, toen ik in Ne-derland kwam, ging ik voor het eerst werken voor iemand anders. Mijn schoonmoeder zegt altijd over me “Yere duşse mutlaka bir avuç toprakla kalkar” (vrije vertaling: Als hij op de grond valt, staat hij op met een hand vol zand). Overal waar ik ga handel ik met mijn ondernemerschap, ik was bij-voorbeeld in Fethiye op vakantie. Ik zag daar een mooi zomerhuis, die heb ik gekocht toen ik daar was. Maar ook naar mijn eigen werk toe, we waren voor een drie-daagse trip naar Praag geweest met een kennis. Op de terug-weg heeft hij besloten om een franchise te openen.

Aan welke eigenschappen heb je je succes te danken?

Ondernemersschap, hard werken en veel durven! Ik ben door de gemeen-te Rotterdam en KVK Rotterdam geko-zen tot ‘Durvende Ondernemer’.

Wat zou je gedaan hebben als je ADO Bike niet had opgericht?

Ik zou dan in de Rolluik-branche werken. Met een goede service zou je in die branche ver kunnen komen.

Wat is je levensmotto?Veel durven, niet achterover leunen

maar hard werken en je hoofd gebrui-ken bij het werk dat je doet.

Wat kan je aanraden aan jonge ondernemers?

Er is een overlevering van onze Profeet Mohammed “Werk aan deze wereld alsof je nooit dood zult gaan, en werk aan het hiernamaals alsof je morgen dood zult gaan”. Dit heb ik voor mezelf als voorbeeld genomen als: “Werk voor Nederland alsof je no-oit terug zult keren, werk voor Turkije alsof je morgen gaat terugkeren.”

Page 30: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER 30DECEMBER - ARALIK 2010

GROEN ONDERWIJS EN GROEN BEDRIJFSLEVEN NOG TE WITHET LEVEN WORDT LEUKER MET MEER CULTURELE DIVERSITEIT

Aan de rand van Ede, aan een bosrand, staat het kantoor van Aequor. Soms loopt er een ree of een wild zwijn door de tuin. Aequ-or is een middenveldspeler in het veld van groen onderwijs en groen bedrijfsleven. Maar het team en de verbonden belanghebbenden is erg wit, te wit.

Soms bij een bloemist, een ma-nege of bij een fabriek voor de pro-ductie van melk of chocolade zie je zo’n bordje. Erkend leerbedrijf. Erkend door Aequor. Mooi, maar wat is Aequor en wat betekent dat: erkend leerbedrijf?

Om met het eenvoudigste te be-ginnen: Aequor is een organisatie

van 120 mensen. De helft daarvan zit echter niet in Ede, maar ergens in Nederland, verspreid in het land. Ze adviseren bedrijven over oplei-dingen en stage. Hoe kun je zorgen dat je personeel een geschikt diplo-ma haalt en hoe kun je zorgen dat leerlingen een goede stage kunnen lopen? Een bedrijf waar leerlingen goed stage kunnen lopen, krijgt zo’n stempel: ‘erkend leerbedrijf ’. Leerlingen kunnen er gerust op zijn dat ze er heel veel leren over het vak.

Aequor praat veel met het on-derwijs en het bedrijfsleven, zowel op kantoor in Ede als in de verschil-lende regio’s in het land. Maar niet met alle onderwijs of bedrijfsleven. Het gaat om de zogenaamde groe-ne opleidingen, alles wat te maken heeft met planten, dieren, voeding en ook met het bos. Het kantoor aan de rand van het bos zit wat dat

betreft niet op de juiste plek. OndernemerDie groene opleidingen zijn

meestal mbo-opleidingen. Van de 537.000 leerlingen die een mbo-opleiding volgen, zitten de meesten op een roc, een van de 45 in het land, maar er zijn ook elf aoc’s. Met bijna 30.000 leerlingen.

Een heel groot deel van de leer-lingen op die aoc’s is autochtoon. Tot soms bijna honderd procent aan toe. Het groene onderwijs is erg wit. Soms kom je een enkele le-erling met een Turkse naam tegen, maar zelfs op scholen in de Rand-stad zijn er niet veel. Ze missen zo de kans op een mooie carrière in

de wereld van voeding, dierverzor-ging, natuur en leefomgeving.

Hoe komt het toch dat het zo wit is in groen onderwijs? Samsom he-eft daar wel ideeën over. “De ge-dachte is dat groen onderwijs op-leidt voor landbouw en dat is voor veel mensen niet zo’n aantrekkelijk perspectief. Tuinbouw, dan krijg je vieze handen. Dat gebeurt misschi-en wel eens”, vervolgt hij, “maar een beroep heeft veel facetten in zich. We denken sowieso teveel in beroepen zoals bakker of boer. Je wordt opgeleid voor een bero-epenveld of een beroepenwaaier. Als hovenier ben je eigenlijk ook timmerman, ontwerper, administ-rateur en ondernemer.” Met name dat ondernemerschap kleeft aan ongeveer alle groene beroepen. Op mbo-niveau en ook op hbo- en wo-niveau.

Celebrate diversity

De aanpak om de diversiteit van het groen onderwijs en ook van het groene bedrijfsleven te bevorde-ren is volgens hem het beroepen-veld aantrekkelijker maken. Daar is niet eens zoveel voor nodig. “En dan komt het ook voor de Turkse mensen van de eerste, tweede of derde generatie dichterbij.”

Er zijn wel initiatieven. Een mooi programma waar Aequor in deel-neemt is bijvoorbeeld in Kies Kleur in Groen (www.kieskleuringroen.nl). Bij Kies Kleur in Groen, een ac-tieplan van aoc’s, Stoas Hogeschool (een lerarenopleiding voor groene vakken) en dus Aequor, gaat het om adequaat inspelen op en leren om-gaan met pluriformiteit binnen de multiculturele samenleving, gro-en onderwijs en groen bedrijfsle-ven. Pluriformiteit in brede zin, dus zowel in sociale achtergrond, herkomst, levensbeschouwing als seksuele, sociale en politieke vo-orkeuren. Heel breed. ‘Celebrate diversity’ is de gedachte. Omgaan met verschillen tussen mensen in plaats van grenzen trekken en uits-luiten. Want met meer verschillen maak je een team sterker, beaamt Samsom.

Crossculturele competentiesMisschien is de invloed van Ae-

quor beperkt, denkt Samsom. Bo-vendien duurt het jaren voor je een andere houding bij mensen teweeg brengt, meer kleur in het groen onderwijs brengt en ook het bedrijfsleven van kleur doet vers-chieten. Bij dat bedrijfsleven, met name de leerbedrijven, is de ingang wat directer. Met name bij grotere bedrijven ziet Samsom perspectief. “Denk aan de glastuinbouw, levens-middelenbedrijven, gemeenten of de veiling.”

De pas aangestelde lector diver-siteit bij Stoas Hogeschool, Rudy Richardson, spreekt over crosscul-

turele competenties. Dat houdt onder an-dere in dat studenten en ook de docenten zich zodanig vormen dat ze toegerust zijn voor de samenleving zoals die zich ontwik-kelt. Die samenleving is divers en internati-onaal en daar kan be-halve de Stoas Ho-geschool ook A e q u o r e e n bijd-ra -

ge leveren. En een der-

de weg is de interne orga-nisatie. Denk aan persone-elsbeleid. “Het betekent voor Aequor onder meer dat je res-pect hebt voor wat mensen meebrengen. Voor de verschillen.”

Aequor maakt zich er sterk voor de komende jaren. Waarom, is ten slotte de vraag aan Samsom: “Je krijgt er een leuker leven van”, zegt hij. “Het wordt leuker als je met allemaal vogels van verschillende pluimage zit.” Kortom, beste Ha-ber-lezer, denk ook eens aan groen, aan een groene opleiding, aan gro-en ondernemerschap en aan een

groene omgeving.

Aan de rand van Ede, aan een bosrand, staat het kantoor van Aequor. Soms loopt er een ree of een wild zwijn door de tuin. Aequor is een middenveldspeler in het veld van groen onderwijs en groen bedrijfsleven. Maar het team en de verbonden belanghebbenden is erg wit, te wit.

INTERVIEW | NAFİZE ŞENERFOTO & TEKST | TON VAN DEN BORN

Een delegatie vanuit Turks groen onderwijs bracht eind november een bezoek aan Nederland: op de foto: Nihal Sarıkaya, leerling op een landbouwschool in Bursa.

Van dezelfde delegatie: İnanç Sefa Ören, een leerling van een landbouwschool in Istanbul.

Je kunt ook den-

ken aan een diversiteits-

functionaris zoals Nafi ze Sener,

sinds een paar maanden werkend

voor Aequor. Haar taak is om niet alleen

Aequor, maar ook brancheverenigingen en

productschappen, belangrijke spelers in het

groene veld, te overtuigen van het besef dat

diversiteit bijdraagt aan doelstellingen en dat

het ook te maken heeft met continuïteit. “Mijn

advies,” zegt Samsom, “is om niet voor de

breedte te gaan, maar voor terreinen waar

het zaad al ontkiemt. Als je de koplopers

weet te vinden, kun je daar laten zien

wat er mogelijk is. Je kan beter een

paar dingen goed doen, dan

veel dingen minder.”

KOOS SAMSOM“Het wordt leuker als je met allemaal vogels van verschillende pluimage zit”

Directeur Aequor

Nafize Sener is diversiteitsfunctionaris bij Aequor, links directeur Koos Samsom

Page 31: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

HABER31 DECEMBER - ARALIK 2010

COLOFON

HABER Tel:010- 2 900 [email protected]

Laan op Zuid 474 3071 AB Rotterdam

website:www.haber.nlabonnementen:[email protected]

Hoofdredactie:Ibrahim Karaman

Redactie:Songül Arslan Mehmet GüzelyurtMerve KaramanDr. Hüseyin Keleş

Art Direction & Fotografi e:Mehmet Fatih Karaman

AdvertentiesNur Öztü[email protected] 68 79

Correspondenten:Suna FloretBurhaneddin CarlakSerap Torremans

Repr. AmsterdamMurat Taş

Repr. EindhovenAli YücelZeki Ekici

Repr. Arnhem en NijmegenKürşat Bal

Repr. LimburgMuzaffer Bozaslan

Rafjes:Rafi h Berkane

HABERBoekenrecensies

VERDER ZONDER JOU DE OUDSTE, DE STILSTE, DE ECHTSTE, DE VERSTE, DE LIEFSTE, DE SNELSTE & IK

Door: Elko Westervaarder

De jaren tachtig waren net als de huidige een periode van bezuini-gingen en conservatisme. Het was de periode dat de wereld nog een bipolaire machtsstructuur had en de Koude Oorlog hoogtij vierde, de spanning tussen de Sovjet-Unie en Amerika was om te snijden. Maar het was ook de periode dat het machtig-ste land ter wereld een acteur als staatshoofd had en de opkomst van Madonna, het fenomeen punk en de Tsjernobyl-ramp.

Eigenlijk zijn de jaren tachtig de werkelijke hoofdpersoon in de roman van de Italiaan Nicola Lagioia (Bari, 1973). In zijn Breng alles terug naar huis is het belangrijkste personage een tiener die in het stadje Bari (Ita-

lië) opgroeit. Zijn vader is onderne-mer die voor zijn werk lijkt te leven. Omdat zijn vader geen opleiding heeft genoten waarbij je al contac-ten voor de rest van je leven opdoet, legt hij druk op zijn zoon om vooral contact te maken met klasgenootjes wiens ouders iets kunnen betekenen voor hem. Dat gebeurt als de hoofd-persoon, wiens naam niet nader ge-noemd wordt in de roman, naar een eliteschool gaat waar Giuseppe en Vincenzo, kinderen van notabelen, zijn nieuwe kameraden worden. Als een drie-eenheid trekken ze op.

De hoofdpersoon wordt vooral aangetrokken door deze klasgeno-ten omdat ze iets hebben wat an-dere klasgenootjes niet hebben, niet alleen een andere kijk op het leven maar ook letterlijk een ander leven. Vincenzo wordt bijvoorbeeld gescha-duwd door een man die ‘de Grijns’ heet in opdracht van zijn vader en Giuseppe heeft zoveel geld dat hij vriendschap zou kunnen kopen als hij dat zou willen.

Door het hele boek heen zijn de jaren tachtig aanwezig via herken-bare gebeurtenissen zoals de ontplof-�ing van de Challenger. Daarbij is de schrijfstijl van Lagioia bewonderens-waardig, het is een genot om zijn zin-nen te lezen. Zo gebruikt hij prachtige beeldspraak zoals “Voor veel van die verregende kuikentjes was het ge-noeg om de school te verlaten om de tanden te vinden waarmee ze in het leven beginnen te bijten.”

Het verhaal is in het begin nog

humoristisch, bovendien lijkt het een doorsnee verhaal over tieners die zich afzetten tegen hun ouders die ze belachelijk maken. Dat is het uiteindelijk niet. Net als alle tieners proberen deze tieners zichzelf te vin-den en de liefde te ontdekken. Gaan-deweg wordt duidelijk dat de kinde-ren verloren zijn maar dat de ouders niet minder verloren zijn. De ouders hebben hun waarden opgeofferd voor het materialisme dat zich in alle ernst en lelijkheid en vooral leegte open-baart maar er geen andere waarden, geluk of gemoedsrust voor hebben teruggekregen. Als voorbeelden die-nen deze ouders al helemaal niet. Wat dat betreft doet Lagioia aan Michel Houellebecq denken die de generatie van de jaren zeventig op zijn eigen manier bekritiseerde en zelfs bela-chelijk maakte. De tieners vluchten in hun eigen wereld waar ze zichzelf proberen te vinden, wat dat dan ook is, waarbij ze verdovende middelen niet schuwen. Jaren later probeert de hoofdpersoon het mysterie te ontra-felen na een beslissende gebeurtenis die de band tussen de drie jongens onherroepelijk heeft verscheurd.

Deze roman toont de barsten van het ongebreidelde materialisme dat zijn oorsprong heeft in die periode van de jaren tachtig waarbij geld en materiële rijkdom tot het ultieme geluk werden gebombardeerd. Het lezen van deze roman is het begrij-pen en voelen van de opoffering van mensen om iets van geluk te ervaren.

NICOLA LAGIOIA – BRENG ALLES TERUG NAAR HUIS /UITGEVERIJ DE BEZIGE BIJ BALTISCHE ZIELEN VAN JAN BROKKEN/ UITGEVERIJ ATLAS

Door: Songül Arslan

leder herinnert zich de geur van sinterklaasdag, de smaak van gesto-len goed, het geluid van zomers wa-ter. Iedereen heeft een oma met een rommellaatje. Iedereen weet nog hoe warm de armen van de liefde waren. Door de verhalen die Bart Moeyaert

over zijn zes broers en zichzelf ver-telt, waait een bries waarvan je gaat glimlachen, ook als je geen broers of zussen hebt.

Bart Moeyaert: De oudste, de stils-te, de echtste, de verste, de liefste, de snelste & ik

Uitgeverij QueridoPrijs: € 14,95www.querido.nl

Recensie49 juweeltjes van humoristische

verhalen met kolderieke ondertoon. In deze schilderijtjes van woorden �igureren zeven broers, van wie de jongste als ik-�iguur optreedt; ook, niet te vergeten, ‘onze moeder’ en ‘onze vader’. Subliem taalgebru-ik maakt kleine alledaagsheden tot soms grote, de lachlust opwekkende gebeurtenissen, zowel voor de jon-gere als oudere lezer.

Je bent jong en iemand die je lief is, overlijdt. Alles is ineens anders. Mensen in je omgeving weten niet altijd hoe ze met je moeten omga-an. En zelf aangeven wat je nodig hebt, is ook niet makkelijk. Hoe ga je dan verder?

In ‘Verder zonder jou’ vertellen 28 jongeren over hun leven na de dood van hun broer, zus, vader, moeder of grootouder. Ze vertellen hoe binnen hun omgeving, vrien-den- en familiekring en op school op die dood werd gereageerd. Ook geven zij tips hoe je om kunt gaan met jongeren die een dierbare ver-liezen.

‘Verder zonder jou’ is het eerste

boek waarin alleen jongeren zelf aan het woord komen.

Met een voorwoord van Mar-garet Stroebe-Harrold, onder-zoeker en hoofddocent aan de afdeling Klinische Psychologie, Universiteit Utrecht.

Daan Westerink is journaliste en rouwdeskundige. Zij schrijft blogs, artikelen en boeken over rouw en verlies, en geeft lezin-gen en trainingen over dit onder-werp. Zij treedt regelmatig in de media op als rouwdeskundige en werkt internationaal samen met diverse rouwspecialisten.

Daan Westerink: Verder zon-der jou. Jongeren over de dood van iemand die ze lief is

Uitgeverij Ten HavePrijs: € 19,90www.uitgeverijtenhave.nlRecensie

Informatief en duidelijk gesc-hreven boek over rouw en verlies. Vanuit verschillende gezichtshoe-ken praat de auteur met (28) indi-viduele jongeren die een geliefd fa-milielid verloren. Ze vertellen hoe hun omgeving (buurt en school) hierop reageerde en hoe dit door hen werd ervaren. De jongeren ge-ven bovendien waardevolle advie-zen voor docenten, ouders, famili-eleden, vrienden en klasgenoten. Aanbevolen!

De Baltische staten bevinden zich aan de uiterste oostkant van de Europese Unie. Estland, Letland en Litouwen hebben in hun geschiedenis het nodige te verwerken gehad: oorlog, be-zetting, plundering, razzia’s. Dan waren ze ona�hankelijk, toen weer niet en vice ver-sa. Misschien kwam dat door hun karakte-ristieke ligging tussen grootmachten als Rusland en Polen. Misschien door hun karakter zelf. Maar wat weten we eigenlijk van deze Bal-tische staten? Bar weinig.

Het boek van Jan Brokken, Baltische Zielen is een verademing omdat het niet alleen prettig geschreven is, het helpt ook een breder beeld van deze kleine staten binnen Europa te schet-sen. Baltische Zielen is fenomenaal. Het is geschreven via het uitlichten van be-roemde en minder beroemde perso-nen uit deze regio. De omvang van deze kleine staten zorgt er soms onterecht voor dat het verwachtingspatroon voor Baltisch talent dezelfde omvang heeft. Er zijn er maar weinig die in een handomdraai een aantal bekende of creatieve Balten kunnen noemen. Ech-ter, de Baltische staten hebben bijzon-dere talenten voortgebracht die niet gering in aantal zijn. Het lijkt alleen niet overmatig beschreven of onder de aandacht gebracht. Gelukkig brengt Brokken ons voldoende overzicht van

de Balten en maakt hij minder bekende perso-nages ook onvergetelijk.

Zo wordt de stad van Hannah Arendt beschre-ven, Koningsberg, en hoe het leven voor haar in die stad was. Niet alleen de persoon van Arendt wordt tot leven gewekt, ook de plek zelf door beschrijving van een onbekende jonge-re vrouw. Soms is locatie alles en kan deze allesbe-palend zijn. De beroemde schilder van het abstracte

expressionisme, Mark Rothko, kwam uit Letland. Arvo Pärt, de componist, kwam uit Estland. In vijftien verhalen schetst de schrijver ons de personages maar ook bijvoorbeeld het romantisc-he landschap met de uitgestrekte bos-sen, de ontberingen van het klimaat waaronder ook het politieke klimaat en de historie. Dat doet de schrijver met verve. Bepaalde gebeurtenissen uit de Baltische staten geeft de schrij-ver nauwkeurig weer, als een onderzo-eksjournalist, maar zijn beschrijvingen hebben meer diepgang door de treffen-de karakterbeschrijvingen. Zijn karak-ters, zijn Baltische Zielen, blijven de hoofdrol spelen. Doordat er voldoende feiten en historische beschrijvingen in staan, ontstaat een goed beeld van de verschillen en karakteristieken tussen de landen. Na het lezen van dit boek krijg je zin om naar de Baltische staten af te reizen en zelf Baltische zielen te leren kennen.

Page 32: HABER Gazetesi Nr-11 dec. 2010

p. 2

4

FOTO-INTERVIEW

p. 27

SUCCESVOL ONDERNEMER

Boekenrecensies

p.31

De mooiste zin die mij uit dit boek bij gebleven is: ‘Yürüdüğün yolda hiçbir engel yoksa, o seni hiç bir yere götürmez’. De betekenis hiervan is: ‘Als het pad dat je bewandelt geen obstakels bevat, zal dat pad jou nergens naar toe leiden’.

p.24

Het laatste boek wat ik heb gelezen is ‘Şu hortumlu dünyada fi l yalnız bir hayvandır’. Het mooiste zin hieruit vond ik: ‘Zie mensen als boeken en laat je niet misleiden door hun ‘kaft’, wanneer je begint te lezen kom je achter de waarde ervan’.

Ik lees het liefst En-gelse klassiekers, vooral boeken uit het Victori-aanse tij dperk. Jane Eyre en Wuthering Heights van ‘The Brontë Sisters’ vind ik prachtig. Ook Pride and Prejudice van Jane Austen. Maar Jane Eyre blij ft toch wel het mooiste boek dat ik tot nu toe heb gelezen.

Toen ik aankwam in Brus-sel heb ik de eerste twee weken in een hotel geslapen, maar ik moest op den duur een eigen kamer vinden. Ik ben naar

een Turks restaurant in het centrum van Brussel gegaan, en ben meteen in gesprek ge-gaan met de eigenaar van het restaurant. Ik heb mijn situatie

uitgelegd en zij hebben mij meteen geholpen aan een woning boven het restaurant.

Student & Boeken"Brutale mensen hebben de halve wereld"

11 topmanagers coachen 11 nieuwe ondernemers

Dare to Have Dreamproject van start

Elf topmanagers uit het Nederland-se bedrijfsleven gaan een jaar lang elf nieuwe ondernemers coachen. Nieuwe ondernemers die staan te trappelen om een belangrijke rol te gaan spelen in de Nederlandse economie en samenleving. De elf teams zullen een jaar lang intensief

samenwerken en eind 2011 de resultaten presenteren.

Het project ‘Dare To Have A Dream’ is een een project van de Dutch Dream Foundation, een stichting die is ontstaan na het verschijnen van het boek ‘Atilla’s Dutch Dream’. Hierin vertelt Atilla Aytekin

zijn verhaal. Hoe hij opgroeit tussen twee culturen, de Nederlandse en de Turkse. En hoe het is om temidden van die cultu-ren een onderneming op te bouwen. Met vallen opstaan. Inmiddels is Aytekin een succesvol ondernemer.

Toen ik voor het eerst begon met mijn zaak, had ik niet veel verstand van �ietsen, zoals ik zei. Ik kocht mijn spullen in waar ik ze kon vinden. Op een dag zag ik een klant van mij, een oudere vrouw, op een �iets die ik had verkocht aan haar. Maar wat me op-viel was dat de �iets er wel goed uitzag, maar het spatbord helemaal onder de roest zat. Ik heb haar gelijk gestopt, en vroeg aan haar of ze wist wie ik was. “Ja, deze �iets heb ik van jou gekocht,” zei ze. Ik schaamde me dood toen ik haar �iets in zo’n conditie zag. Ik zei tegen haar dat ik niet wist dat het spatbord van zo’n slechte kwaliteit was en toen heb ik haar aange-boden om haar spat-bord

kosteloos te vervangen. Twee dagen later is ze langs gekomen en heb ik haar spatbord vervangen. Later kwam een journalist van het Algemene Dagblad een interview doen met me. Hij zei tegen me “Ik wil je testen, daarom zal ik de eerste klant die bin-nen komt, vragen naar de kwaliteit van ADO Bike”. Samen wachtten we op de eerste klant, en uiteindelijk kwam diezelfde mevrouw met het spatbord als eerste

naar binnen. De journalist heeft gepraat met haar, en daarna mij gefeliciteerd

over wat zij meld-de. En daarna is Rijn-mond TV langs gekomen voor een interview.

Die twee reportages hebben de zaak heel

goed gedaan.

Aart van ‘t Land Lely Industries

Dirk Lahuis De Ned. Dakdekkers Associatie

Marco Korff Alfa Accountants en Adviseurs

Faiza Dadi De Baak

Ab van der Touw Siemens

Ronald Van Krieken De Gibo Groep

Thomas van Rij ckevorselAchmea

Mirjam Sij mons ANWB

Paul Van Gessel BNR Radio

Thomas PehrsonFesto

Umut Akpınar Triodor

Angar BarekzoyBrasza

Halil YükselMobileLayers

Hayriye AkyüzKidtopia

Nail KaramanEnde's Car

Filiz Yeşil Mediq Apotheek

Nurettin Gören Firat

Sinan GülBclean2.com

İbrahim KaramanMotto Media

İsmail MeralMOB

Recep BakırcıFIT

Adnan AydemirExpert

p.24

Het menselijk wezen is “ het enige levende schepsel dat ervaring heeft met het goede en het slechte, het gerecht-vaardigde, het onge-rechtvaar-digde en met velen andere ethische concepten. ZAFER AVCI

Filosofische Antropologie & Culturele Analyse

p.24

Mensen van wie de blackberry aan hun handen

lijkt te zijn vergroeid, zijn constant aan het multitasken. Tijdens

een vergadering, maar ook tijdens een diner,

wordt er aandachtig op de blackberry

gekeken.

Multitasken

Songül Arslan p.28

Ik ben van mening dat het lerarentekort mede

door het verbeteren van het imago kan worden

teruggedrongen. Leerlingen die bezig

zijn met het kiezen van een vervolgopleiding

moeten de lerarenopleiding weer

terug op hun lijstje zetten.

Meer kleur voor de klas!

Erdinç Saçan p.29

Aan de rand van Ede, aan een bosrand, staat het kantoor van Aequor. Soms loopt er een ree of een wild zwijn door de tuin. Aequor is een middenveldspeler in het veld van groen onderwijs en groen be-drijfsleven. Maar het team en de verbon-den belanghebbenden is erg wit, te wit.

Soms bij een bloemist, een manege of bij een fabriek voor de productie van melk of chocolade zie je zo’n bordje. Er-kend leerbedrijf. Erkend door Aequor. Mooi, maar wat is Aequor en wat bete-kent dat: erkend leerbedrijf?

Om met het eenvoudigste te beginnen: Aequor is een organisatie van 120 men-sen. De helft daarvan zit echter niet in Ede, maar ergens in Nederland, verspreid in het land. Ze adviseren bedrijven over opleidingen en stage. Hoe kun je zorgen dat je personeel een geschikt diploma haalt en hoe kun je zorgen dat leerlingen een goede stage kunnen lopen? Een be-drijf waar leerlingen goed stage kunnen lopen, krijgt zo’n stempel: ‘erkend leer-bedrijf ’. Leerlingen kunnen er gerust op zijn dat ze er heel veel leren over het vak.

p.29

GROEN ONDERWIJS EN GROEN BEDRIJFSLEVEN NOG TE WITHET LEVEN WORDT LEUKER MET MEER CULTURELE DIVERSITEIT

p.27

p.29

DONMEZ: Jaar:1 Nr: 11

DE BESTE KRANT VAN NEDERLAND

HABERhaber•nl ISSN:1879-9981DECEMBER 2010 ARALIK

een Turks restaurant in het centrum van Brussel gegaan, en ben meteen in gesprek ge-gaan met de eigenaar van het restaurant. Ik heb mijn situatie

uitgelegd en zij hebben mij meteen geholpen aan een woning boven het restaurant.

"Brutale mensen hebben de halve wereld"

topmanagers coachen topmanagers coachen topmanagers

Dare to Have Dreamproject van start

wie de blackberry

lijkt te zijn vergroeid, zijn constant aan het multitasken. Tijdens

een vergadering, maar ook tijdens een diner,

wordt er aandachtig

MultitaskenMultitasken

Songül Arslan

ERLAND

HABERhaber•nl ISSN:1879-9981