Gunumuz Turkcesi ile Seyahatname 8/1 - Turuz - Dil ve ...€¦ · rilen bu Seyahatname'nin,...
Transcript of Gunumuz Turkcesi ile Seyahatname 8/1 - Turuz - Dil ve ...€¦ · rilen bu Seyahatname'nin,...
Günümüz Türkçesiyle
l r b_
Gümülcine - Kavala - Selanik - Tırhala
Atina - Mora - N avarin - Girit Adası
Hanya - Kandiye - Elbas�n - Ohri
Tekirdağı
Hazırlayan: Seyit Ali Kahraman
8. KİTAP · 1. CİLT
EVLİYA ÇELEBİ
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Gümülcine, Kavala, Selanik, Tırhala,
Atina, Mora, Navarin, Girit Adası,
Hanya, Kandiye, Elbasan, Ohri,
Tekirdağı
8. Kitap
1. Cilt
Hazırlayan:
Seyit Ali Kahraman
omo Yapı Kredi Yayınları
Yapı Kredi Yayınları - 3305 Ede\:ıiyat - 964
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatniimcsi: Gümülcinc, Kamla, Selı'inik, Tırhala, Atina, Mora, Navarin,
Girit Adası, Hanya, Kandiye, Elbasan, Ohri, Tekirdağı Evliya Çelebi
8. Kitap - 1. Cilt
Hazırlayan: Seyit Ali Kahraman
Dizin: Ruşen Deniz Düzelti: Alev Özgüner
Kapaktaki "Atina" gravürünün kaynağı: Hobhouse, A Journey through Albania and Other Prm,inces ofTurkey in Europe and Asia ...
Kapak tasannu: Nahide Dikel Ofset hazırlık: Arzu Yaraş
Baskı: Acar Basım ve Cilt San. Tic. A.Ş. Beysan Sanayi Sitesi, Birlik Caddesi, No: 26, Acar Binası
34524, Haramidere - Beylikdüzü / İstanbul Tel: (O 212) 422 18 34 Faks: (O 212) 422 18 04
www.acarbasim.com
l. baskı: İstanbul, Mart 2011ISBN 978-975-08-1977-3
Takım ISBN 978-975-08-1976-6
©Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. 2010 Sertifika No: 12334
Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında
yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi AŞ. Yapı Kredi Kültür Merkezi
. İstiklal Caddesi No. 161 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: (O 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 07 23
http://www.ykykultur.com.tr e-posta: [email protected]
İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE EVLİYA ÇELEBİ-SEYAHATNAMESİ:
Gümülcine, Kavala, Selanik, Tırhala, Atina, Mora, Navarin, Girit Adası, Hanya, Kandiye, Elbasan, Ohri, Tekirdağı.
8. Kitap 1. Cilt
Evliya Çelebi 'nin YKY'deki kitapları:
Çeviri yazı: Evliya Çelebi Seı;ah11tnfimcsi: (1. Kitap),
haz.: R. Dankoff - S. A Kahraman - Y. Dağlı (2006)
Evliya Çelebi Scyalı11tnfimesi: (2. Kitap), haz.: Z. Kurşun-S. A Kahraman -Y. Dağlı (1999)
Evliya Çelebi SC1J11h11tnfi111rsi: (3. Kitap), haz.: S. A. Kahraman-Y. Dağlı (1999)
Evliya Çelebi Seyahatniimcsi: (4. Kitap), haz.: Y. Dağlı - S. A Kahraman (2001)
Evliya Çelebi Seyahatnı'imcsi: (5. Kitap), haz.: Y. Dağlı - S. A. Kahraman - İ. Sezgin (2001)
Evliya Çelebi Seı;11l111tnı'i111csi: (6. Kitap), haz.: S. A Kahraman-Y. Dağlı (2002)
Evliya Çelebi Seyahatnı'imcsi: (7. Kitap), haz.: Y. Dağlı - S. A Kahraman - R. Dankoff (2003)
Evliya Çelebi Seyahatnı'imesi: (8. Kitap), haz.: S. A Kahraman -Y. Dağlı-R. Dankoff (2003)
Evliya Çelebi Seı;11l111t11ı'imcsi: (9. Kitap), haz.: Y. Dağlı-S. A. Kahraman -R. Dankoff (2005)
Evliya Çelebi Seyahatnı'imcsi: (10. Kitap), haz.: S. A Kahraman-Y. Dağlı- R. Dankoff (2007)
Günümüz Türkçesiyle Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatniimesi: istanlıııl (1. Kitap: 2 Cilt)
haz.: S. A Kahraman - Y. Dağlı (2003)
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seı;11/111tniimrsi: Bursa-Bolu-Trabznn-Erzuru111- Azerlıaym11-Kafkasy11-Kırı111-Girit (2. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Y. Dağlı -S. A Kahraman (2005)
Giiniimüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnfimcsi: Konya-Kayseri-Antakya-Şam-Urfa-Maraş-Sivas-Gazze-Sofya-Edirne (3. Kitap: 2 Cilt)
haz.: S. A Kahraman -Y. Dağlı (2006)
Giiniimiiz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatııı'imcsi: Bağdad-Basra-Bitlis-Diyarlıakır-Tsf11lımı-Mal11tya-Mardin-Musul-Tcbriz-Van (4. Kitap: 2 Cilt)
haz.: S. A Kahraman - Y. Dağlı (2010)
Giinümiiz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatniimcsi: Akkirmmı-Amasya-Bclgrad-GcliholuManastır-Özü-Sarayhosnrı-Slm'rııya-Tokat-Üsküp (5. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Seyit Ali Kahraman (2010)
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatniimcsi: Podgoriçe, İştib, Vidin, Peçoy, Budin, Üstürgon [Estergon], Ciğcrdclcn, Mrıcarisfrııı, Öziçe, Taşlıca, Dobra-Vcncdik,
Mastar, Kanije (6. Kitap: 2 Cilt) haz.: Seyit Ali Kahraman (2010)
Giinüıııiiz Türkçec;iylc Evliya Çelebi Seyahatııfiıııec;i: Viyana, Eflak-Bağdan, Bükreş, Ukrayna, Kırım, Brrlıçec;arny, Çerkezic;tan, Dağıstan, Kalmukistan, Saray, Mnslwm (7. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Seyit Ali Kahraman (2011)
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Giinıülcinc, Kavala, Selanik, Tırhala, Atina, Mora, Nrımrin, Girit Adası, Hanya, Kandiye, Elhasan, Olıri, Tekirdağı (8. Kitap: 2 Cilt)
haz.: Seyit Ali Kahraman (2011)
Giriş
Türk büyükleri arasında mümtaz bir yere sahip ve dünyanın iyi tanıdığı şahsiyetlerden biri olan Evliya Çelebi, dünya seyyahlarının en büyüğüdür. Yarım asır boyunca gezip dolaştığı yerleri, titiz bir şekilde anlattığı on ciltlik Seyahatname' si dünyanın saygın eserleri arasında yerini almıştır. Çok değişik dillere çevrilen bu Seyahatname'nin, günümüz Türkçesinde yapılmış tam bir yayımı yoktur. Osmanlı döneminde sansür kurulları tarafından sakıncalı görülen bazı yerleri çıkarılarak yayımlanmış, daha sonra yapılan yayınlarda da lüzumsuz görülerek atılan bilgiler ve çıkarılan bölümlerle bu değerli eser özelliğini büyük çapta kaybetmiştir. Bu yüzden bugüne kadar ister eski harflerle ve ister yeni harflerle yapılan yayınlar, Seyahatname'yi tam olarak yansıtmamaktadır.
Evliya Çelebi ve eseri hakkında sayısız yazılar yazılmış ve incelemeler yapılmıştır. Çoğu yabancı araştırmacılar tarafından hazırlanan yayınlar sonucunda Evliya Çelebi ve eseri hakkındaki, özellikle ülkemizde, yanlış kanaat yavaş yavaş silinmeye başlamıştır. Yabancı araştırma ve yayınlar çoğaldıkça ülkemizde de ilgi artmaya başlamıştır. Okuyucunun bu artan ilgisi üzerine ilk 7 cildin Günümüz Türkçesi ile yayını yapılmıştır. Bundan sonra diğer ciltlerin de günümüz Türkçesine çevrilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Diğer ciltlerde olduğu gibi bu ciltte de takip ettiğimiz usulü şöyle özetleyebiliriz:
Giyecek, değerli taş, para birimleri, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, savaş araç ve gereçleri, sivil ve askeri kurum, makam, rütbe, unvan, lakap, meslek, esnaf, vb. isimlerin birçoğunun bugün
v
bire bir kelime karşılıklarını bulmak imkansızdı. Bunlar ya dipnotlar ile ya da eser sonuna konacak bir sözlük ile açıklanabilirdi. Bu durumda eserin arkasında sanki ayrı bir tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü oluşacaktı. Dipnotlarla metin içine bu sözlüğü yedirmek ise metnin akıcılığını kaybettirecekti. Bunun yerine, gerek duyulan yerlerde parantez içinde kısaca kelime karşılığı verildi; ancak bugün yaygın kullanış şekli varsa o tercih edildi.
Elinizdeki eser bugün okuyucuların rahatlıkla anlayacağı günümüz Türkçesi ile yazılmaya çalışıldı. Bugün kullandığımız Türk alfabesinde yer almayan harfler metinde kullanılmadı. Deyim ve terimlerin bazıları, eserin özelliği gereği korundu. Evliya Çelebi'nin üslubuna mümkün olduğu kadar sadık kalındı. Metin içinde geçen başkasının ağzından verilen konuşmalar ile Evliya tarafından şive özellikleri korunarak nakledilen bölümler aynen korundu. Sadeleştirilmiş metin içinde, hemen her kelimenin bire bir karşılıkları verildi. Metnin akıcılığı için bazen cümlede tasarruflar yapıldı, ancak kesinlikle bilgi dışlanmasına gidilmedi.
Ayet, hadis, Arapça ve Farsça metinlerin orijinal metinleri veya transkripsiyonları verilmedi, Türkçe karşılıkları verildi. Ayet ve hadislerin kaynakları ibarenin yanında köşeli parantez içinde gösterildi.
Orijinal yazmada Evliya Çelebi'nin bırakmış olduğu kelime, satır, sayfa boşlukları yeni metinde de gösterildi. Çıkma ve derkenarlar metnin içinde işaret edilen yerlere yerleştirildi. Yazma eserin varak numaraları araştırmacılara kolaylık olması amacıyla metin içinde italik şekilde verildi.
Türkiye' deki yer isimleri, bugünkü bilinen şekliyle yazıldı. Ancak yer isminin ilk geçtiği yerde gerek duyulduğunda bir defaya mahsus olmak üzere parantez içinde ismin orijinal şekli yazıldı. "İslambol" kelimesi İstanbul şeklinde değiştirildi, ancak İstanbul anlamında kullanılan diğer bazı isimler orijinal şekliyle bırakıldı. Yabancı yer ve ülke isimleri bugün Türkiye' de bilinen şekliyle kullanıldı. Yaygın olmayan yer isimleri ise orijinal şekliyle bırakıldı.
Türk şahıs adları bugün kullanılan şekliyle yazıldı. Ancak
VI
Ahmed, Mehmed gibi isimlerdeki son harfler aslına uygun şekilde bırakıldı ve "t"ye dönüştürülmedi. Mehemmed gibi isimler "Mehmed" şeklinde yazıldı. Evliya Çelebi'nin kendisi için kullandığı "Hakir" sıfatı, bir tevazu sıfatı olarak kullanıldığından olduğu gibi korundu. Yabancı şahıs isimleri ise Türkiye' de bilinen imla ile yazıldı. Yaygın olmayan isimlerde orijinal şekli korundu. Arap isimlerinde bulunan terkipler gösterilmedi.
Dua ve övgü cümleleri sadeleştirildi ve metin içinde italik olarak verildi. Çok uzun dua cümleleri metin içinde dua olma özelliği dışında bir anlam taşımıyorsa sadeleştirilmeden italik olarak yazıldı.
Şiirlerin diline dokunulmadan olduğu gibi verildi. Tarih düşürme beyit ve mısraları yanında tarih bulunuyorsa Miladi tarihe çevrildi; bunun dışında ayrıca bir hesaplama, hesap kontrolü veya tarih düzeltmesine gidilmedi. Atasözleri ve deyimler, yabancı dilde ise Türkçeye çevrildi, Türkçe ise orijinali ile birlikte parantez içinde karşılıkları verildi
Hicri tarihler köşeli parantez içinde Miladi tarihe çevrildi. Orijinal metinde yer alan fihrist, eserin başında yeniden verilmedi, bunun yerine çok genişletilmiş olarak içindekiler ilave edildi. Ayrıca eserden kolay yararlanmayı sağlayacak detaylı karma bir dizin hazırlandı.
Orijinal metinde boş bırakılan bir kelimelik yerler için (---) işareti ile, boş satır miktarı ise noktalar arasında parantez içinde, bizim tarafımızdan ilave edilen yerler de köşeli parantez [ ] içinde gösterildi.
Böylesine zor bir işi yaparken gözümden kaçan hatalarımın okuyucu tarafından hoş karşılanacağını ümit ediyorum.
Esere güzel bir dizin hazırlayan Ruşen Deniz' e, eserin yayımlanması için devamlı yardımlarda bulunan Yapı Kredi Yayınları yöneticilerinden Aslıhan Dinç ve Raşit Çavaş'a teşekkür ederim.
Seyit Ali KAHRAMAN
VII
İçindekiler
Azak Kalesi'nden (---) tarihinde kalkıp Heyhat Sahrası içinden Kırım Vilayeti 'ne, oradan İstanbul'a, oradan büyük gaza olan Girit Adasına gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . 2
Kertmeli Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 Biy Suyu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 Gölko:fiur menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 Heyhat Ovası hayvanlarının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 7 Toykun ve sunkur av kuşunun şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . 7 Yamançe Karaağaç menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9 Nevruz Kalesi menzilinin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 Nevruz Kalesi'nden Çerkezistan'a gittiğimiz
konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 Hatukay Vilayeti'nde Deveyeli Nogayı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 12 Hatukay Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13 Küçük Jana Vilayeti menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 14 Kebürkeye Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15 Ş � k K .. ·· ·ı· 15 aga e oyu menzı ı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Aram Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17 Yılanlıbayır Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17 Ömer Ağa Çiftliği menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17 Kalmık kavmi Tatarının büyüsünün acayip ve garipliğini
bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19 Allah'ın hikmeti ibretlik şeyi bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 22 Güvenli yer, sağlam Taman Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . 23 Çoçka Burnu menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 24
IX
Kilisecik Burnu menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25 Kerş Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27 Kefe Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Yeni Tatar hanının gelmesini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28 Kefe' den Bahçesaray'a gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . 29 Zorba Tatar'ın ayaklanmasını bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 32 Bahçesaray' dan Nakşivan elinde Şirin beyleri
üzere gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 34 Tohta Bay Tarihi'ne göre ilk defa Kırım Adası'na sahip olan
hanları bildirir. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 39 Ak Mehmed Paşa ile (---) tarihinde Kırım' dan İstanbul'a
gittiğimiz konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 45 Çüyençi Mehmed Efendi Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . : . . 45 Ferahkirman Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 46 Kalmık kavminin büyüsünün etkisini bildirir . . . . . . . . . . . . . 47 Kılburun Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 48 Cankirman Kalesi, yani Özü Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . 49 İmansız Salsal'ın taht yeri, yani Akkirman Kalesi'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 Sarı Ata Sultan ziyaret yeri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 İsmail şehri menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 Tulça Kalesi, Dobruca Vilayeti sınırı menzili . . . . . . . . . . . . . . . 52 Babadağı kasabası menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52 Mamur Hacıoğlu kasabası menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52 Eski şehir Bulgareli, yani Yanbolı şehrinin özellikleri . . . . . . . 55 İbret verici yapıyı bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57 Yanbolı şehri ziyaret yerlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57 Kızılağaç Yenicesi kasabası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 Mamur Hasköy kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 58 Hafıza yani Havsa kasabası menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59 Eski taht merkezi ve büyük şehir Edirne menzili . . . . . . . . . . . 59 Babaeskisi kasabası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 6 2 1078 yılı Receb'inin 10. günü gaza niyetine deyip bütün dostlar
ve Ak Mehmed Paşa ile vedalaşıp Girit gazasına yola çıkıp bütün menzilleri, kale ve kasabaları bildirir . . . . . . . . . . . . 64
Kademli Baba Sultan Tekkesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 66
x
İkinci taht merkezi Edirne menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 67 1078 yılı mübarek Ramazan'ının 15. Pazartesi günü Edirne
şehrinden Girit Adası'na, Kandiye gazasına gittiğimiz konakları ve çektiğimiz şiddetli sıkıntıları bildirir . . . . . . . 68
Yüksek Dimoduka [Dimetoka] Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . 69 Mamur aşağı varoş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 71 Mescitleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 71 Dimetoka'nın övüleceklerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73 Eski Ferecik Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 73 Ferecik şehri zeminini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 74 Ferecik hakimlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 75 Köhnelik, Kara Güvercinlik harap kalesinin özellikleri . . . . . 75 Şapçılar kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76 Nefes Sultan Tekkesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 76 Ilıcayı bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 77 Eski Marile Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 78 Köhne kale Mekri Hisarı'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 78 Ahıryan-ı Çıtak dilini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 Musa Çelebi Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 80 Rumiçne Vilayeti, yani Gümülcine Kalesi'nin özellikleri . . . . 81 Kababıta [Çingene] kavminin durumunu bildirir . . . . . . . . . . 82 Gümülcine Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83 Gümülcine şehri varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 83 Selatin camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 84 Kıpti özel lehçesi, yani Rum Firavun kavmi
Çingenelerin dilini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87 Çingene dili budur . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 91 Kaçan köleleri bulmaya gittiğimiz beldeleri bildirir . . . . . . . . 93 Ruçan toprağı, yani Orfan kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . 93 Küçük Beşik kasabası menzilinin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . 94 Büyük Beşik kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 95 Beşik kasabası ılıcasının yararları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96 Yenipazar kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 96 Sidirkapsi kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97 Sidirkapsi imaretlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 97 Sidirkapsi Dağı'nın özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 98
XI
Papaz yurdu Aynaroz nahiyesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 99 Mamur Lankaza kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . 101 Köhne Avrethisarı Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . 102 Avrethisarı varoşunun anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 102 Toksanboz kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103 Doyran kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 103 Toyran Gölü'nün şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104 Toyran kasabası ziyaretlerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 104 Ayvasil Gölü kenarı menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 105 Kavala Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . · . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 106 Köse Şaban kasabası menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ·' . . . 107 Gümülcine'den Yenice ve Serez taraflarına gittiğimiz
menzilleri bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107 Misinehisar menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107 Buri Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 108 Mamur şehir, yani Karasu Yenicesi'nin özellikleri . . . . . . . . . 109 (---) kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 110 Feylekos taht merkezi büyük yapı, yani sağlam, eski Kavala
Hisarı'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 111 Kavala aşağı kalesinin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 114 Demirkapı Dış Kalesi'nin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 115 Vaşlak kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116 Praveşte kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 116 Bereketli küçük kasabası menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117 Filibecik Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117 İrem Bağı Doksat kasabasının özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 118 (---) (---) kasabası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 118 Su vadisi, yani Dırama Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . 119 Dırama şehri varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 119 İbret verici mesiresi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 120 Köhne şehir, yani sağlam Zihne Kalesi'nin özellikleri . . . . . 122 Kral Kaleyoroz taht merkezi, yani eski kale, Siroz şehrinin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 124 Siroz Kalesi zemininin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 125 Selatin ve ileri gelenlerin camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 126 Siroz şehri övgüsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 132
XII
Siroz şehrinin genişliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133 Bu Serez şehrinin çevresinde olan kazaları,
kale ve kasabaları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 133 Siroz şehrinin büyük yaylağınm anlatılması. . . . . . . . . . . . . . 134 Siroz şehrinin şehitliği ziyareti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 136 Timurhisar Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 137 Serez [Siroz] şehri menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 138 Karay! Yahudisi şehri, yani Rum kralı tahtgahı Selanik'in
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 139 Selanik Kalesi şeklini ve zeminini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . 143 Selanik Kalesi'nin tamiri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 145 Esed [Arslan] Kulesi, yani Kelemerye Kalesi'nin özellikleri . 146 İskele varoşunun anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 148 Selanik büyük limanının özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 149 Selanik şehrindeki Osmanlı sultanları
camilerinin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 150 AI-i Aba dervişleri tekkesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 155 Hamamlarının övgüsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 156 Verebiye Ovası, yani Vardar Yenicesi Kalesi'nin özellikleri . 167 Külliyatı övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 170 Yenice-i Vardar Dağı Yaylağı'nın anlatılması . . . . . . . . . . . . . 170 Vardar Yenicesi Gölü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 171 Su yurdu şehri, yani Vodina Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . 173 Aya Merye Vadisi, yani Karaferye Kalesi'nin özellikleri . . . . 178 Çıtak-ı Yörükan kavminin özel lehçelerini bildirir . . . . . . . . . 184 Romanya Vilayeti, yani ibretli
Alasonya Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 185 Şehir gibi Tırnovi kasabasının anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . 188 Eski tüccar yurdu, yani büyük Yenişehir'in özellikleri . . . . . 189 Yenişehir'den Kesendire ve Koloz taraflarına gittiğimiz
konakları bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 196 Ermiye kasabasının özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 196 Büyük Yoroz Limanı, yani eski Koloz Kalesi'nin özellikleri . 196 Aleksandire Kalesi, yani eski Kesendire şehrinin özellikleri 197 Eski yapı Tırhala Kalesi'nin özellikleri . . . . . .. . . . . . . . . . . . . 198 Şehzade ve diğer ayan camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 200
XIII
Müslüman mahalleleri mescitleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 203 Tırhala şehri evliyaları ziyaretleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 204 İbretlik yüksek kale, Kalabak Kaya Dağı'mn özellikleri . . . . 206 Kalabak Kayası'na çıktığımızı bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 207 Kalabak Manastırı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 208 Cihanın fanusu, yani Fener Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . 210 Kardiçse kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 211 Maşkolor panayırı kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . 212 Panayır cemiyetinin eski kanunu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 213 Sivrisinek ve karasinek tılsımı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 213 Cuma kasabası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 214 Dimoko Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 215 Mamur zemin, yani sağlam İzdin Kalesi'nin özellikleri . . . . 215 İzdin aşağı şehri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 216 İzdin şehri övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . 218 Ovacık, yani Badracık kasabasının anlatılması. . . . . . . . . . . . 219 Sağlam sur, kavi burç, yani dayanıklı yapı Mudunuç Kalesi'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 220 Mudunuç Kalesi'nin yağmalanmasının sebebi . . . . . . . . . . . . 220 Mudunuç Kalesi evliyaları ziyaret yerleri . . . . . . . . . . . . . . . . 222 Aziz Veliyyullah menkıbeleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 222 Evliya kerametini tahkiki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 224 Esedli, yani Esedabad kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . 226 Temiz toprak, yani eski Livadiye Kalesi'nin özellikleri . . . . . 226 Livadiye şehrinin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 228 Livadiye şehrinin övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . 229 Ateşli humma yurdu, yani harap İstife Kalesi'nin özellikleri229 İstife taşı madeninin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 232 Ayağırıyoz Kilisesi, yani büyük Ağrıboz
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 232 Ağrıboz taşra varoşunun özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 237 Bu Ağrıboz Adası'nı gezip dolaşıp vakıf olduğumuz kadar
adanın bazı hallerini bildirelim . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 239 Fila Kalesi'nin özellikleri . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 241 İbretlik Kızılhisar'ın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 241 Kifse kasabasının anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 244
XIV
Eski ve büyük şehir, hekimler şehri Atina Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 244
Atina Kalesi zemininin şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . 247 Selatin ve diğer camileri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 248 İrem yurdu Atina varoşunun anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . 254 Acayip yapı Ejder Limanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 259 Atina'nın Mecnun Dağı'nda bulunan bitkiler ve şifalı otlar . 260 Seyirlik Terzi Limanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 263 Temaşalık Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 263 Atina şehri menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 264 Yunan dilini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 266 Sayıları ve hesapları böyledir ki yazılır . . . . . . . . . . . . . . . . . . 267 Hazret-i İsa'nın havari namlı 12 halifelerinin
isimleri bunlardır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 267 Ayena, Poroz, Külür , Harami , Dokoz ve
Çamlıca adalarına gittiğimizi bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . 269 Egene Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 269 Külür Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 270 Atina'dan Mora Vilayeti'ne gittiğimiz menzilleri bildirir . . . 270 Mora Vilayeti hududu, Meğara Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 270 Koritos Vilayeti, yani kudret yapısı Gördüs
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 271 Abıhayat çeşmelerini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 273 Gördüs varoşunun özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 274 Halkın özel lehçesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 276 Gördüs'ten kalkıp Mora'yı temaşa ettiğimizi bildirir . . . . . . 278 Eski yapı Kalavrata Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 278 Kalavrata varoşunun özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 278 Vostiçse kasabasının özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 279 Mora Kasteli'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 280 Nadir kale, yani Ballıbadra Kalesi'nin övülmesi . . . . . . . . . . . 281 Mora Eyaleti sancakları bunlardır ki zikrolunur . . . . . . . . . . 282 Ballıbadra Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 282 Ballıbadra şehrinin zemini . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 283 Güvenli sığınak Ballıbadra Limanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 286 Ballıbadra ziyaret yerleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 286
xv
Larinçe Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 287 Aniden ortaya çıkan ibretlik cengin temaşası . . . . . . . . . . . . . 287 Yüksek Holumiç Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 289 Holumiç Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 289 Holumiç varoşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 290 İzakilse Kalesi ve Adası'nın şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 291 Kefalonya Adası ve Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 292 Kefalonya Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 293 Küçük Kefalonya Adası'nın övgüsü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 294 Mahsuldar Gaston şehri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 296 Pondikoz Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 298 Fener Kalesi'nin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 298 Sıçaka Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 299 Ardamiça Köyü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 299 Zursa Köyü menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 299 Matya zemini, yani Arkadiya Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . 300 Berak Adası şeklinin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 302 Yüksek yapı, yani eski Anavarin Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . 303 Büyük Avarin Limanı'nın anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305 Anavarin Aşağı Yeni Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 305 İbretlik sağlam yapı, yani dayanıklı hisar Moton Kalesi . . . . 309 Moton Kalesi zemininin şeklini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . 310 Büyük Moton Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 311 Moton şehri gazi ve şehitlerinin mezarlarını bildirir . . . . . . . 317 İbretlik yapı, yani süslü şehir Koron Kalesi'nin özellikleri . . 318 Koron Kalesi'nin şekli . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 319 Kurtuluş yeri güvenli liman . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 324 Koron şehri süslü varoşunun şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 324 Kastel Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 325 Yeni yapı Kalamatya Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . 325 Rusa Dağı, yani Andirusa Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . 327 Petratina Vilayeti, yani eski Karitina Kalesi . . . . . . . . . . . . . . 328 Havadar toprak, yani Rum yapısı Londar Kalesi . . . . . . . . . . 329 Lonkanik Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 330 Misehor Vilayeti, yani Mizistre Kalesi'nin özellikleri . . . . . . 331 Çepçevre Mizistre Kalesi'nin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 332
XVI
Aşağı Hisar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 333 Misehor varoşunun anlatılması. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 334 Rum dilinde murabba . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 335 Aya Niko Kalesi'nin anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 336 Zer biçse Manastırı menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 336 Manya toprağı sınırı, yani İslam yurdu Bardunya Kalesi'nin
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 336 Güvenlik yer, yani Pasova-i Hakaniye Kalesi'nin özelliği. . . 337 Büyük nahiye, eski Çakonya Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 339 Mora Vilayeti'nde Çakona kavmi kafirlerinin
dillerini bildirir . . . . . . . ; • . . . , . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 340 Kudret eliyle yapılmış ibretlik Benefşe [Menekşe] Kalesi'nin
öz'ellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 341 Benefşe Kalesi'nin varoşunun çepçevre şekli . . . . . . . . . . . . . 343 Sultan IV. Mehmed Han varoşunu bildirir . . . . . . . . . . . . . . . 343 Benefşe Limanı'nın anlatılması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 345 Benefşe'den Anapoli'ye gittiğimiz konakları bildirir. . . . . . . 346 Tana kasabasının özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 346 Eski şehir Trapoliçse Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . 347 (---) (---) sahrası, yani yüksek yapı Arhoz
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 349 Yukarı küçük varoş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 350 Arhoz aşağı şehri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 350 Anapoli Vilayeti, yani İskender Seddi Anapoli Kalesi . . . . . . 351 Kale zemininin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 352 Aşağı büyük varoş kalesinin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 354 Kurtuluş yeri limanını çepçevre bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . 357 Hayat yuvası Kastel Kalesi'nin özelliği . . . . . . . . . . . . . . . . . . 358 Şehir kabirlerinin ziyaretini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 359 Poroz Kalesi Adası'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 359 Rum Kahkahası, yani ibretlik Termiş Kalesi'nin şekli . . . . . . 360 Garip ve acayip felaket . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 362 Kasrı Mora Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 363 Büyük şehir, harap (---) kalesi . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . 364 Mora Vilayeti övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . . . . 364 Usturlab ilmi üzere müneccimlerin sözleri . . . . . . . . . . . . . . . 366
XVII
Anabolı Kalesi menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 366 1078 tarihi Rebiülahir'inin 15. günü [4 Ekim 1667] Girit
gazasına gittiğimizi bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 366 Termiş Kalesi Limanı menzili . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 Büyük Eski Benefşe Limanı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 Kaba Burun . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 Çuka Adası . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 367 İkinci Rüstem, Kaplan Paşa'nm beklenmeyen savaşı . . . . . . . 368 Şehitleri gazileri bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 368 İkrit Adası Vilayeti, yani Girit-i Kanya ve Yunan seddi Hanya
Kalesi'nin özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 369 Hanya Kalesi zemininin şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 371 Hanya Kalesi içindeki yapılar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 372 Suda Kalesi Adası'nın özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 376 Suda Limanı'nın şekli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 377 Apokoron Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 378 Acısu Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 378 Güzel Retime Kalesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 379 Retime varoşu aşağı kalesi zemininin şekli . . . . . . . . . . . . . . . 380 Beldenin övgüsünün tamamlanması . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 382 Hakani yapı, yani sağlam İnadiye Kalesi . . . . . . . . .. . . . . . . . 383 İnadiye büyük varoşunu bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . 384 Tophane işliğini bildirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 385 Garip seyirlik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . 385 Amansız Kandiye Kalesi Ovası'ndaki Osmanlı ordusunun
özellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 385 Kandiye Kalesi büyük savaşının başlangıcı . . . . . . . . . . . . . . . 386 Mektup sureti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 386 Sapık generalin cevabı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 386 Osmanlı ordusu şehri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 387 'Ümm-i Dünya Mısır askeri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 397
XVIII
Seyahatnamenin sekizinci cildi
[188b] Girit Adası fetihnamesi girişidir. Yüce Yaratıcı'nın ilahi iradesi gereği, ezeli hükmü bunun üzerine yürümektedir ki insanların ve cinlerin Rezzak-ı Razık'ıdır, onlara takdir ettiği rızıklarını verir.
Ayet "Şüphesiz rızık veren, sağlam kuvvet sahibi olan ancak Allah 'tır" [Kur 'an, Zariyat, 58] nassı mazmunu üzere bütün yaratılmışların mürebbisi olup tüm kullarına bu yeryüzünü mesken ve sığınak olması için yaratıp onları yerleştirir, herkese kadrine göre takdir ettiği nefis nimetlerini verir ki ayet, "Allah 'ı, O 'nun şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar . . . " [Kur 'an, En'am, 91] hükmü üzere insanların, cinlerin ve bütün yaratıkların var edicisi ve rızık vereni Halık-ı Kevneyn'dir. Bütün kullarını birer çeşit düşünce ve hevese sevk edip her biri bir sevda ile yaratıldığında bu kemter kul gösterişsiz Evliya'ya ezelde seyahat takdir olunup ayet, (---) "De ki, yeryüzünde dolaşın da . . . " [Kur 'an, En'am, 11] nassı üzere ve ayet, "Oralarda geceleri ve gündüzleri korkusuzca gezin" [Kur 'an, Sebe', 18] fehvasınca ve "Allah 'ın rahmetinin eserlerine bakın . . . " [Kur 'an, Rum, 50] kesin ayetlerin fermanına bu hakir ve zayıf kul mazhar düşüp dünya gezgini olduk. Zira,
Hallak-ı Ezel aleme kıldıkda tecelli', Her kulu birer hal ile kılmış müteselll.
beyti üzere bu fakire seyahat ile Allah yolunda cihat etmeyi nasip edince Azak Kalesi 'nde iken Osmanlı 'nın Girit Adası savaşı için yola çıktıklarını duyup Kazak-ı Ak kafirleri hisarı ve sığınağı iken Müslüman kalesi olan,
1
Azak Kalesi'nden (---) tarihinde kalkıp Heyhat Sahrası içinden Kırım Vilayeti'ne, oradan İstanbul'a, oradan büyük
gaza olan Girit Adasına gittiğimiz konaklan bildirir Evvela bismillah ile Azak'tan çıkıp kıble tarafına Heyhat
Ovası içinde dikkatlice giderek 2 saat ileri, geri, sağa ve sola ince karavullar tayin olundu. Bütün arabaları kale gibi küren çatıp 3 adet top ileri ve 3 adet top geri koyup 500 adet cürd atlı gaziler ileri çarkacı giderek 2 saatte,
Güğemli Nehri kenarında bir kamışlı ve sazlı yerde Kalmık Tatarı korkusundan arabaları tabur çatıp konakladık. Allah'ın hikmeti, bu mahalde şiddetli kıştan 4 yerden güneş doğdu. Allah'ın adeti üzere doğudan doğan güneşin, hangisi olduğu belli değildi. Tüm bizimle olan Azak ihtiyarları 40-50 yıldan beri böyle 4 yerden güneş doğduğunu görmedik, dediler. Sebebi odur ki gayet şiddetli kıştan bu Heyhat Sahrası'na güneş tesir etmez, diğer ılıman olan vilayetler üzerinde karanlık olmayıp o vilayetler üzere gökyüzünde güneşler belli olur.
Ama asla Moskov Vilayeti üzerinde ebeden güneş yok idi, hemen kıble tarafında, güney semtinde, Kırım üzerinde ve İstanbul üzerinde gökyüzünde 4 yerden güneşler, balık ığrıbı ağları gibi, yani torba gibi güneşler sarkmış durur idi. Ama Allah'ın emriyle bazı zaman 6 ve 7 yerden güneş çıkar, diye Nogay kavmi yaşlıları ve Heşdek kavmi Müslümanları tanıklık ettiler.
Sözün kısası bu gece Güğemli adlı yerde cansız yatıp o kadar şiddetli kış, tipi ve boran azaplarını çektik ki Yüce Allah bilir. Sabahleyin hareket üzere iken Azak'taki elçiden ve Azak ağalarından 40-50 atlı ile mektuplar gelip,
"Benim sultanım! İşte yolunuz üzerinde 5 bin Kalmık sizi çapmaya hazırlardır. Gafil olmayın" diye haber geldi. Ama ne çare Allah kerimdir deyip oradan yine Güğemli Nehri'nde oturup Azak'tan da yardım gelmesini beklemeye başladık.
Bu Güğemli Nehri gerçi donmuş sudur, ama ilk kaynak yeri iki aylık yoldan ta Heyhat Sahrası'nın ortasından akıp burada Azak Denizi'ne karıştığı yer bir büyük boğazdır ki Heyhat Sahrası'na girmiş sazlı ve kamışlı körfez boğazdır. Bu nehrin uzunluğu, Hazar Denizi kenarı yakınında büyük Edil Nehri'nden ayrılıp Heyhat içinden iki aylık yol gelip Azak Denizi'ne bu ma-
2
halde katılır, ona göre hesap edile. Ama bu nehri Heyhat Sahrası mamur olsun diye ilk defa Edil Nehri'nden ayırıp akıtan Tohtamış Giray Han'dır. Hala bazı yerleri zamanla çamur, toprak, çer çöple dolup suyu her zaman akmaz.
Oradan kalkıp gitmek üzere iken Azak Kalesi'nden bin adet seçkin pür-silah yardım askeri gelip hepimiz taze can bulduk. Yine kıbleye doğru Heyhat Sahrası içinde dikkat ederek gidip,
Akkumlar menzili: Azak Denizi kenarında bir kamışlı yerdir. Oradan 5 saatte,
Akkuğular menzili: Bu da Azak Denizi kenarında çok acı sulu bir yerdir. Oradan yine kıbleye 5 saatte,
Çibir Suyu menzili: Lezzetli kuyuları var, bunu geçip, Kaburkalı Eşim menzili: Bunun da lezzetli kuyu suları var
dır. Bunu da 5 saatte [189a] geçip, Yey Vadisi menzili: Bu da bir sığınacak yerdir ama şorlu
(acı, tuzlu) sulan var. Bu mahalle kadar Kalmık korkusundan tam 13 saat yürüyüp sazlar ve kamışlar içinde konduk. Oradan yine kıbleye doğru gidip,
Üzengilik Suyu: Azak Denizi'nden bölünüp girme bir sazlı ve kamışlı yerde zehir gibi acı sulu yerdir. Bu mahalde sazlık içinden 8 adet domuzlar askerlere saldırıp nice atları yaraladılar. Her biri Merzifon eşeği kadar var idi. Gaziler bunlara ok yağdırıp Azak Denizi buzu üstüne çıktıklarında buz üzerinde yürümeye tırnakları tutmayınca hemen bu hakirin Palu ve Çakır adlı samson köpeklerim bu domuzlar ile ceng edip yedisini de parça parça ettiler. Elçinin yardım için gönderdiği Moskov kefereleri domuzları yiyip sanki Kızılyumurta bayramı ettiler. Sonra bu Üzengilik'ten kalkıp yine kıbleye doğru gidip,
Ahıryan Deresi: Bir kamışlı deredir ama suyu yoktur. Bunu geçip,
Kuru Eşim Suyu: Bu da Azak Denizi'nden azmaktır. Bunu da geçip 5 saat kıbleye doğru ılgar edip,
Çalpaş: Acı kuyuları var. Menzil yeridir ama bizler Kalmık korkusundan konmadık. Oradan yine kıbleye doğru 5 saat yortup 10. saatte,
Akbaş menzili: Bu da sazlı, kamışlı ve tuzlu sulu yerdir. Oradan kalkıp 12 saat yine kıbleye doğru gidip,
3
Cibilli menzili: Bunda da kuyular vardır, ama lezzetlidir. Bu mahalde Azak'tan getirdiğimiz etler, söğüşler ve ekmekler tamamen soğuktan taş gibi olup yenmez hale geldi.
Allah'ın hikmeti bu mahalde gaziler Heyhat Ovası içinde iki adet fil kadar yaban dombayları [camızları] görüp atlanan atlananın olup bu yaban camızlarım kovmaya gideceklere diğer gaziler,
"Bre koman, bu camızlar bu kışta sazlık ve büklük yerlerden çıkmazdı ama bunlar Kalmık Tatarı derdinden gelmişlerdir. Bre sakının, bu camızları kovmayın" diye bu kadar tembih ettiler.
Nasihat tutmayıp nice adamlar pür-silah olup camızları kova kova o saatte Kalmık obaları içine giredüşerler.
Hemen göz açıp kapayıncaya kadar Kalmık bunları çevirip cenge başlariar. Kalmık Tatarı çok, bu bizimkiler ancak 70-80 nefer yiğitler, ama gayet seçkin, bahadır, pür-silah, zor batır adamlar idi.
Kısacası, Kalmık ile bunlar azgaş, uğraş ve savaş ede ede Kalmık bunları kova kova üzerimize geldiler. Bizler de topları hazır etmiştik. Hemen hepimiz atlanıp Allah Allah seslerine yol buldurup Kalmık'a bir kere bir hamle edince asla el kaldırmaya güçleri olmayıp bir anda 1.060 adet Kalmık kılıçtan geçti. 70 tanesi zincire bağlı esir olup bu kadar atları, bu kadar esvap ve silahlarını gaziler alıp paylaştılar. Esir olan Kalmıklardan sorulduğunda,
"Dahi koşlarmızda adamlarınız var mıdır?" deyince, "Barımız [hepimiz] bu kurtulanlarımızdır, elimiz [ailemiz]
olumuz [oğlu.muz] koşumuzda yalnız kaldılar" dediler. Bütün gaziler pür-silah olup Ak Mehmed Paşa' dan izin ala
rak bir anda Kamhkların barınaklarını basıp nice yüz bin hayvanları, avrat ve oğlanlarıyla esenlikle ve doyumla geldiler. Allah bir şeyin olmasını isterse sebebini de yaratır, mazmunu üzere Kerim Allah, bir kuluna kerem etmek isterse, onun sebebini yaratır. İmdi Allah o yaban camızlarını ileri sebep gönderip o camızları kovarken Kalmık'a götürdü, onları asker üzere getirip bütün Kalmık'ı İslam askerine kırdırdı, bütün mallarını ve ailelerini askere ganimet verip ihsan etti. Bir kimsenin bundan habe-
4
ri yokken 2 camız bahanesiyle Müslüman gazilere o şiddetli kışta hesapsız ihsanlar etti. Farsça olarak,
Bahane ileri sürüyor ancak karşılığını vermiyordu.
buyurmuşlar. Sonra bu Cibilli adlı yerde o gece nice yaban camızlarını av
ladık, Kalmık korkusundan asla ateş yakmayıp dururduk. Bu gece sazlara ve kamışlara ateşler edip semiz camız kebapları pişirdik. Azak'tan getirdiğimiz söğüş koyun etleri ve ekmekleri tamamen buz olmuştu, baltalarla pişmiş koyunları parçalayıp kimini kazanda pişirip kimini ateşte yine kebap edip ısıttık. Ekmeklerini de küllere gömüp o gece bir zevk ü safalar ettik. Sabah olunca yine eski usulümüzce 4 tarafa karakollar koyup bütün arabaları küren çattık. Kalmık esirlerini atlarıyla ortaya alıp yorta yorta giderken kar yağmaya başladı. O gün kıble tarafına seğirtip ikindi vakti,
Kertmeli Kalesi menzili Eski zamanda Ceneviz Frengi yapısı olup büyük şehir imiş.
Daha sonra Timur Leng Han harap etmiş. [189b] Bu kale Azak Denizi'nden girmiş bir acı göl boğazı kenarında bir bayır üzerinde büyük hendekleri ve bazı belirtileri görülmektedir. Bl,ı mahalde de 2 adet yaban atları göründü, bunları kova kova yetişip birine hakir 7 tane ok vurdum, asla yıkılmadı. Her vurduğum ok sanki yağ tulumuna girer gibi girip oklar atın vücudunda kaybolup atlar kıçlarını serperek ovaya kaçardı. Hele hakir bir atın önünü alıp ta gözüne bir İstanbul oku vurunca at tepesi üstüne yere çakılıp oku kırıp kalkarken kılıçla kıç ayaklarından sinirledim, artık davranmadan kaldı. Ve geriden diğer arkadaşlar da yetişip 2 adet atı derileriyle parça parça ettiler. Yüzlerce insan bu atları bölüşüp o gece at etleri kebabı fasılların ettik. Yine Azak'tan çıkardığımız buz olmuş pişmiş etleri ve ekmekleri yine ısıtıp yedik, zira Azak'tan çıkalı azıklarımız yine tavşan idi.
Oradan yine sabahleyin şiddetli kış çekerek kar üzere gidip, Biy Suyu
Bir sazlı ve kamışlı su içinde tam bir saat şiddetli acılar çekerek yüz bin sıkıntı ile düşe kalka bu acı göl suyunu geçtik. Bu
5
su ne buz tutmuş ve ne dürüst su idi. Tüm atların ve Kalmık'tan ganimet olan hayvanların kolları ve göğüslerini buz parçaları parça parça ikinci saatte bu gölden karşı tarafa geçip can kurtardık, ama çok hayvan bu gölde kaldı. İki adam at altında kalıp boğuldu, dediler ama hakir görmedim. Gerçi derin göl değildi ama hem şiddetli kış, tipi, boran, batak ve çataklı göl idi. Bundan yorgun mecalsiz çıkıp yine kıbleye doğru 6 saat gidip,
Gölkofiur menzili Bu mahalle Tatar kavmi Altı Su boyu diye can verirler, zira
Azak Denizi'nden girme 6 adet su kenarlarıdır. Yaz günlerinde bu 6 adet suların kenarları o kadar ot, çayır, çimen olur ki atlar ve develer yüz binlerce çiçekli otlar içinde kaybolur. Onun için Tatar kavmi bu çayırlıklara can verirler. Ama Kalmık Tatarları ele geçirip cehennem yurdu edinmişlerdir. Onun için kış günleri bile bu mahalde kalırlar, zira Azak'ın geçiş yeridir. Ama Allah'a binlerce şükür burada Kalmık'a rast gelmedik. Bu mahalde de İslam askeri avlanmaya çıkıp 2 yaban devesi ve 2 asgul, yani yaban sığınları vurulup avlar alındı.
Allah'ın hikmeti bu mahalde yine hizmetçiler, yoldaşlar, samson, tazı ve zağarlarımla avda gezerken bir yaban atına rast geldik, sanki Mahmudf fili gibi iri ve semiz yaban atı idi. Yoldaşlarım ile bu ata 17 ok ve 7-8 kurşun vurduk, asla fayda etmeyip yine kaçardı. Ama gide gide yaralar bunu alıp kaçamaz etmez oldu. Hele kölemin biri de bu atın kızılca koltuğunda kolan yerine bir çatal kurşun vurunca bir iki kere dizleri üzere gelip kalkarken hakir bu atı yine sinirledi, yoldaşlar ile boğazlayıp parçalayıp paylaştık.
Bu macerayı anlatmaktaki maksadım odur ki, Allah'a malumdur çocukluğumda rüyamda görürüm ki bu Heyhat Sahrası gibi bir yeşillik kırlarda tazılar ve zağar köpekler ile avlanıp gezerken bir yaban atına birkaç ok vurup öldürmüş idim. 47 yıldan sonra doğru rüyam çıkıp burada iki kere yaban atları vurdum, garip hikmettir.
Bu Gölkofiur mahalline kadar 6 yerden Azak Denizi'nden girme büyük sular geçtik. Kimi bir saat ve kimi iki saat enli sulardır ki birer günlük yol Heyhat Sahrası'na girmiş körfez boğazlardır. Aralarında abıhayat eşimler ve kuyular vardır.
6
Buralarda daha önce 1051[1642] tarihinde Azak Kalesi'ni fethettiğimizde bu Altı Su boyunda Ulu Nogay, Kiçi Nogay, Urumbet Nogay, Şıdak Nogay, Yaman Sadak Nogay, Deveyeli, Nevruzeli, Çobaneli, Arslan Beğeli ve nice yüz Nogay kavmi taifesi konup göçerlerdi. Ve İslam askerine Azak altında zahire taşıyıp yardım edip 3 akçeye okkası misk gibi kokar say yağ verirlerdi. O zaman bu vadilerde eşimler kazıp sularını içerlerdi ve konup göçerlerdi. Ama şimdi Kalmık derdinden Kuban Nehri'nden beri bu Heyhat Ovası'na geçmeyip gayri yurtlar edinmişlerdir, zira bu yeryüzü geniştir.
Heyhat Ovası hayvanlarının anlatılması Bu Heyhat Sahrası'nın otları, otlukları, sazlığı ve kamışlıkla
rı kazlar, ördekler, kuğular, toy, angıt, bozbakal ve nice kere yüz bin çeşit kuşlar [190a] bu Deşt-i Kıpçak'ın çayır ve çemenzarları içinde yumurtaları çakıl taşları gibi yuvarlanıp atlarımızın ayakları altında ezilip yatar. Tilkiler, çakallar ve diğer hayvanlar bu yumurtaları yiyip keyif sürerler.
Hatta bu ovada bütün karalar vilayetinin İsne, İsvan, Sudan Vilayeti, Funcistan Vilayeti ve Irak-ı Bağdad Vilayeti'nde kışlayan turnalar bahar günlerinde bu Heyhat Sahrası sazlık ve kamışlıklarına gelip burada yumurtlayıp yavru çıkarır. Arabistan' da yavru çıkarmazlar ve asla orada yumurtlamazlar, zira şiddetli sıcaktan yumurtaları pişip yavru çıkaramazlar. Hemen ilkbaharda sıcak diyarlardan sökün edip bu Küçük Heyhat'a ve Edil Nehri'nden öte Büyük Heyhat'a gelip yavrularlar. Hatta bu hakir Edil Nehri kenarlarında ta Cayık Nehri'ne kadar seyahat ederken turna, kaz ve ördeğin yavruları atlarımızın altında yuvarlanıp gezerlerdi. Ve nice semiz yavrularını alıp pişirip zevkini ederdik.
Toykun ve sunkur av kuşunun şeklini bildirir Bu Edil Ovası'nda olan karçığa, yani doğan, toykun, sunkur,
albay, laçin, bödene, topalken, kırgı ve küykenek adlı yırtıcı doğan gibi şahin kuşlar bu dünyada yoktur. Hatta kaz kadar, beşer onar kere tülemiş toykun ve sunkur adlı doğanlar var ki yaban atını, yaban devesi ve yaban camızlarını alıp yer. Eğer sorulursa bir kuş; bir atı, bir deveyi ve camızı nasıl alıp yer derse öyle yaranıp tülemiştir ki gözleri kırmızı mercan gibi olup kendine gıda olacak mertebe bir av bulamayınca hemen yaban atı ve devesi-
7
ne hücum eder, önce atı sağrısından pençeleyip, yani tırnak vurup arkasını yere yere atın başına konup kanatlarıyla atların ve develerin gözlerini kapayıp seğirtmeye komaz, iki gözünü oyup çıkarıp gücünü kuvvetini kesip atı, camızı ve her ne ise kasığından yırtıp yer, karnı doyup kanat vurunca kurtlar, tilki, çakal ve gayri hayvanlar at leşlerini yemeye başlarlar. Ama bu toykun ve sunkur adlı kuşlar ayı, kurt, tilki, çakal ve arslana saldırmazlar, zira onlar yırtıcı mahluklardır.
Bu Heyhat arslanının Bağdad arslanı gibi tüyü parlak değildir. Hemen Ankara Vilayeti'nin sof keçisi yünü gibi salkım saçak tüyleri, iri gövdeleri gök gürültüsü gibi sesli arslanları vardır. Onun için sunkur ve toykunlar bu arslana pençe vurmaz. Hatta Heşdek kavmi ve Nogay kavmi bu Edil kuşlarını toykun, sunkur ve gayri doğanlarını öyle eğitirler ki Tatar kavmi ona "kuşa laçin" derler. Düşmanı olan kimseler bir ovada veya bir yerde yalnız giderken 2 adet kuşu hasmına koyuverir, o adam isterse Rüstem gibi yiğit olsun, pençe çala çala o adamı atından yıkarlar. O anda hasmı yetişip düşmanından intikam alır. İşte bu derece insana saldırır toykun ve sunkurları olur.
Cenab-ı Allah bu kuşları öyle sevimli ve öyle süslü göğüslü ve kanatlı yaratır ki bukalemun nakışı gibi insan gördüğünde hayran kalır. Bir kısmı 10-15 kere tülemek ile beyaz süt gibi, süt mavisi ve Yemen akiki kırmızısı gibi olup her tüylerinin üstüne birer elif gibi siyah çizgicikler çekilmiştir. Sürmeli ve kırmızı mercan gözlü, kulakları yünden püsküllü ve gagası koknus burnu kırmızı olup pençeleri arslan cıynağı kadar vardır.
Ama her yiğit bu doğanları kolunda götüremez, zira her biri onar, on ikişer ve sekizer okka gelir kuşlardır. Bazı adamlar at sağrısında ve bazıları kollarında götürür. Kolu altında bir çatal ağaca keçe sarıp koluna dayak edip ağacın ucu üzengide durur. Bazı yiğitler bu kuşları başlarında taşırlar. O derece iyi eğitirler ki konaktan konağa başı üzerinde havada uçarak gelip hu hu diye ses versen gelip koluna konar, ama bir ava salsan gıjgırtısmdan yer titreyip tüm iliştiği hayvanlar şaşıp kalır. Bu kuşları kaz, turna ve kekliğe salmazlar, zira o hüma kanatlı kuşlar, bu sunkur ve toykunun hamlesine takat getiremezler. Genellikle yaban atlarına, yaban develerine, sığınlara ve camızlara salarlar.
8
Yine bu Heyhat Sahrası içinde olan yaban koyunu, kuzusu, geyiği, yağmurcası, tablalısı, karacası, [190b] yünlü Çin ceylanı ve yaban keçisi, siyah elifli yaban eşeği, kurt, çakal, tilki, domuz, ayı ve diğer mahluklar otav otav, yani bini, 2 bini bir yerde sürü sürü gezip birbirlerini yiyip geçinirler. Bu ovada onun için hayvan kemiklerinden geçilmez. Azak na.fesi dedikleri kırmızı tilki kürkleri tüm bu Heyhat'tan gelir.
Eğer bu Heyhat Ovası'nın özelliklerini bir yıl yazsak bitmek ihtimali yoktur, ancak bu kadarla yetinelim.
Sonra Gölkonur adlı yerden kalkıp yine kıble tarafına 8 saat Heyhat üzere seğirtip,
Yamançe Karaağaç menzili Azak'tan buraya kadar 54 saat yer Heyhat Ovası'nın bir ince
yeridir, ama pek süratli hareket etmekle 54 saattir. Yoksa yavaş yavaş gidilse 20 konak yer olur. Bu Heyhat'ın uzunluğu, doğu tarafta Hazar Denizi kenarından batı yönüne Özü Nehri kenarında Kılburun Kalesi'nde son bulup 97 konaktır.
Hamd olsun bu Yamançe Karaağaç mahalline dek Azak'tan esenlikle geldik. Bu ormanlık içine girip büyük ateşler yakıp yaban atları etlerini, deve etlerini, sığın ve camız etlerini pişirip zevk edip eğlendik, ama yine 4 tarafımıza karakollar kor idik. Ve Heyhat Sahrası'nda bundan başka yerde ağaçlı orman yoktur, ama Edil Nehri, Cayık Nehri, Kuban Nehri ve Hazar Denizi kenarlarında ormanlıklar gayet çoktur.
Bu Yamançe Karaağaç ormanından çıkıp batı tarafta Kuban Nehri'ne yakın ahlat armudu, göğem, kızıl elma ve pelit meyveleri yiyerek (---) saat seğirtip elhamdülillah büyük Kuban Nehri kenarında bir büyük ormanlık içine girip sığındık.
Bizi Azak'tan getiren askerler tüm ağırlıkları arabalardan çıkarıp nice arabaları bırakıp bizimle kalan kalıp giden gitmeye izin alıp gitmek üzere iken Azak valisi olan Molla Gani Paşa bir anda buz üstünden Kuban Nehri'ni beri Heyhat tarafına 3 bin askeriyle geçip yine bizim konduğumuz orman içine kondu. Ak Mehmed Paşa'yla buluşup bir samur vezir kürkü giydi. Mehmed Paşa'dan Azak ayanına ve Süleyman Paşa'ya mektuplar alıp o gece atlar mehtapta ve o şiddetli kışta Heyhat Sahrası içinde bizi getiren askerle, araba ve 50 adet topla Allah 'a tevekkül ettik deyip
9
geriye dönüp Azak yolu deyip Ak Mehmed Paşa'dan, rehin olmak için ve Azak'a esenlikle varmak için Kalmıklardan avrat ve oğlanlarıyla 10 adet esiri alıp gittiler.
Ama nice yüz adet akıllı kimseler, Azak Paşası Molla Gani Paşa Kuban Nehri'ni buz üstünden bütün askeriyle geçince hemen bizim askerin çoğu buzdan karşıya geçip Çerkezistan Vilayeti'ne dahil olup konaklara kondular. Ama bizler Kuban Nehri'nin karşı tarafında Heyhat Sahrası toprağında büyük orman içinde kaldık. Ormanlar içinde ateşler yakıp kebaplar çevirip ateş başında zevk ü safalar ettik sandık. Her kim o tipi ve boranı, şiddetli kış azabını çekip bu ormanda ateş başına geçip oturdu ise elleri ve ayakları dondu, gözlerine kara su inip kör ve kötürüm oldu. Nice adamlar da bu orman içinde ateş başlarında helak oldular.
Allah'a hamd olsun ne hakir ve ne köle yoldaşlarımı ateş başına komayıp tipide ve boranda ağaçlar altında kar üzerinde oturup baharlı sıcak şerbetler ve sıcak çobralar yiyip yattık. Ve ahlat armudu, elma ve göğem erikleri yedik.
Bu gece bu ağaçlık etrafına karakol koyduk. Her tarafa köşe-bend lOO'er 150'şer kadar tüfenkli yiğitleri ormanlar içinde metrislere koyup Kalmık korkusundan ve Çerkez hırsızı derdinden 4 tarafa karakollar koyarak Kuban Nehri'nden ağırlıkları buz üstünden karşı tarafa geçirmeye gayret ettik. Bütün ağırlık karşı tarafa geçip beri tarafta salt atlılar kaldı.
Allah'ın hikmeti Kuban Nehri'nin buzu sabah kopup ne buz ve ne su oldu, bütün askerle karşı Heyhat tarafındaki ormanda kaldık. Ancak Kuban Nehri üzerinde buz parçaları harman gibi buzlar parça parça aktı. Karşı Çerkezistan tarafına esenlikle geçmek mümkün değil.
Sonunda birkaç nefer cesur yiğitler, keskin rakılar, bal suları ve keskin bozalar içip ağaçlardan, sazlardan, kamışlardan ve iri kurumuş ağaçlardan botlar ve sallar çatıp nice arabaları ve nice yüz seyishane yüklerini karşıya geçirdiler. Herkes atlarını botlar üzerine koydular, [191a] yüzlerce atı Kuban Nehri'nden yıldırıp karşı tarafa geçirip Çerkez evlerinde ve Nogay kavmi evlerinde ahırlar içine atlarını koydular.
Ve karşı tarafta Nevruz Mirza Nogayları ve Çerkez yiğitleri
1 0
çırnık kayıklar ve botları beri tarafa geçirip Ak Mehmed Paşa'yı, iç ağalarını, paşanın imamı İbrahim Efendi'yi ve Cafer Ağa'yı karşı tarafa geçirip hamd-i Huda selametle vardılar.
Ama hakir yüklerimden ayrılmadım. Bir daha botların karşı taraftan bu tarafa gelmesine bakmayıp nice iş görmüş gazi yiğitler ile bir araya geldim. Hemen hakir o şiddetli kışta kılıcım, sadağım, kol tüfenklerim ve diğer hafif eşyalarımı keçi tulumlarına doldurup tulumları üfleyip ağızlarını berk bağladım, her tulumu atların kuyruklarına bağladım. Bu zavallı kul o şiddetli kış soğuğunda çıplak olarak iki at arasında elimde şıdak kamçımla atlara yov yov diyerek Kuban Nehri'ni hizmetkarlar ve atlarımla yaldayıp karşıya geçtim, ama dizlerime dek ıslandım. Nice yiğitler de öylece Kuban Nehri'ni beri selamete geçtiler.
Meğer bir alaşa atım suyun soğuğundan suya girmeyip karşı tarafta kalmış yahut sudan yine geriye dönmüş, karşıda kişneyip durur. Hemen hakir yine cüret edip Cenab-ı Allah'a sığınıp, karşı tarafta kimse kalmamış iken o "nefsim nefsim" gününde hakir Kırım kadıaskeri olan Murtaza Ali Efendi'nin verdiği boz al alaşa üstüne yine çıplak binip elimde şıdağımla ata vurarak kendi ağırmak küheylan, cıdav yerini ıslatmadan büyük Kuban Nehri'ni buzlap iken buzlar arasından yine karşı tarafa geçtim, geri dönen atı suya döve döve kovdum.
Vaşak namında bir eğitimli zağanm kalmış, onu da eyer hanesine alıp yine Kuban Nehri'ne at ile girdim, köpeği bir büyük buz üzere bıraktım. Köpek buzdan buza sıçrayıp kah suda yüzüp hakir de karşıya esenlikle birlikte geçtik. Esvap kürkümü giyerken karşı tarafta 40-50 bin kadar Kalmık askeri ulam ulam ulanıp geldikleri göründü.
Bir anda Kuban Nehri kenarına gelip gördüler ki Kuban Nehri buzlap değil, su ile buz akar. Ne çare etsinler, bütün asker karşı tarafa geçmişler.
Bütün Kalmıklar, suyun karşı tarafında Azak tilkisi gibi uluşarak dururken beri Mehmed Paşa askerinin elleri ve ayakları tutar g�zileri kırkar ve ellişer dirhem dalyan tüfengler ve Nevruz Kalesi'nden uzun şahi toplar ile bu Kalmık askerine bir yaylım top ve bir yaylım tüfeng kurşunları serpince bir anda nice yüz Kalmık orman içinde kar üzerine, yere düştüler. Ve 75 Kal-
1 1
mık kartları atlarından çuval gibi yere düştüler. Ve diğerlerinin kararları kaçmaya dönüp nice yüzü öldü.
Çerkez namlıları Kalmık kafirlerinin böyle kırıldıklarını görüp derhal botlar ile 2 bin tüfenkli ve 3 bin atlı Çerkez ve Nogay göz açıp kapayıncaya kadar karşıya geçtiler. Kalmıkları kova kıra 2 bin kadar kelle ve 300 adet diri Kalmık esir alıp yine Kuban Nehri kenarına gelip top darbesinden ve tüfenk kurşunundan ölen Kalmıkların atlarını, alet ve silahlarını ve pis leşleri üzerindeki kirli esvaplarını aldılar. Yine Kuban Nehri'ni botlar ve sallar ile beri tarafa esenlikle ve doyumla geçip Mehmed Paşa huzuruna 2 bin kelleyi yuvarladılar. Bütün Çerkez ve Nogay'a bir kese guruş ihsan olundu.
Yine belki Kuban Nehri buz olursa Kalmık'ın yine gelmek ihtimali ola, diye bütün asker Nevruz Kalesi'ne girdi, sığmayanlar kale haricinde metrislendiler. Çevreye karakollar konulup Çerkez hırsızlarından da emin oldular ve o gece rahat uykusuna yattılar. Ve 3 gün oturmak ferman olundu.
Nevruz Kalesi menzilinin özelliği Geçen sene Mehmed Giray Han ile Dağıstan'a giderken
hakir bu kaleyi gezip dolaşmış ve yukarıda özelliklerini yazmıştım. Şimdi Nevruz Mirza bütün Nogay kavmi ile 3 gün 3 gece Ak Mehmed Paşa'ya yahşi konakbanlık etti, bütün askerini çok iyi ağırladı. Paşa da Nevruz Mirza'ya bir hil'at-i fühire giydirdi. O da paşaya ve oğlu bey efendiye birer at, birer yorga alaşa, birer oğlan ve birer Çerkez kızı verdi. Kethüdaya, divan efendisine ve hakire birer Nogay alaşaları verip 200 adet cürd atlı, sadaklı, savatlı ve [191b] zırhlı güçlü kuvvetli yiğitler kılavuz koştu.
Nevruz Kalesi'nden Çerkezistan'a gittiğimiz konaklan bildirir
Bu mahalde Edirne Kaymakamı Kara Mustafa Paşa'nın bizi Azak'tan çıkaran ağası Mahmud Ağa ulaklık ile Der-i Devlet'e gitti. Ardından paşa tüm askeriyle batı yönüne ormanlar içre,
Hatukay Vilayeti'nde Deveyeli Nogayı Bu Nogay kavmi de Moskov diyarında reaya iken ceng ede
ede çıkıp 40 yıldan beri bu yurtlarda yerleşmişlerdir. Koyunları, sığırları ve develeri gayet çok olduğundan "Devey eli" derler.
1 2
Mirzalarının ismi de Devey Bay Mirza diye nam vermiş bir kart (yaşlı) adamdır.
Toplam 5 bin askere maliktir. Jana kavmi, Şağake kavmi ve Hatukay Çerkezleri ile kardeş olup adı geçen Çerkezlerin dağlarında sakin olup hoş geçinirler. Zira Hatukay beyi olan Canbe Giray adlı kefere Çerkezinden kız almıştır.
Hatukay Çerkezi beyi de zengin Çerkezdir. İsmi Canbe Giray olmasının aslı, bu Çerkezistan halkının adetleri odur ki hanelerinde bir misafir konduğu gece hane sahibinin bir oğlu doğsa misafirinin ismini oğluna ve kızına korlar.
Meğer Canbe Giray Han Acem seferine bu Çerkezistan'dan geçerken bu Hatukay Çerkezi Vilayeti'ne konup beyinin evinde misafir olmuştu. O gün beyinin bir oğlu doğunca ismini Canbe Giray korlar. Bir yaşlı ve tıraşlı koca keferedir.
Bu Canbe Giray Bey'in hanesinde Ak Mehmed Paşa konup diğer kıranlara paşanın askeri konup sabaha dek cümle paşalıların uğurlamadık [çalmadık] esvaplarını komadılar. Hatta bazı atların ayaklarından nallarını söküp çıkarmışlar. Nice adamların sürmeden gözlerini çalıp adamlar gözsüz kalmışlar. Yani mübalağa olsun, bu mertebe Çerkes hırsızları vardır. Bu diyarda "Hırsızlık ayıp değildir, yiğitliktir" diye hırsız olana kız verirler. Sabah olunca paşalıların kimi donum, kimi gömleğim, bıçağım, hançerim diye feryat ederler.
Hamd olsun hakir daha önce hizmetçilerime tembih edip "Uyanık olup bir şey çaldırmayın" demiş idim. Bütün eşyalarımız yerli yerinde olup sabah yola çıkılınca paşalıların kiminin atı gitmiş yaya kalmış gider, kiminin kontoşu ve kürkü gidip o şiddetli kışta yaya çamur içinde gider, kiminin kılıcı, tüfengi ve başka silahları yok. Her bir fakir paşalılar bir hayretler içinde perişan halde giderler.
Hakir bunlara gülümseyerek ve nice latife yollu şakalar ederek batı yönüne gidip,
Hatukay Köyü menzili Bu diyarda köye "kabak" derler, bir mamur köydür. İçinden
akan nehre Aburgan Nehri derler. Abaza dağlarından doğup bu mahalde Kuban Nehri'ne karışır.
Bu gece bu kabakta konuk olup paşa tarafından alay çavuş-
1 3
lan bütün ağalara 11Basiret üzere olun" diye tembih edip herkes mallarını saklayalar.
Bu hal üzere sabah olunca onu gördük: Paşanın gözleri nuru 2 tane güneş parçası oğlanını yürütmüşler. Bütün ağaların atlarında paybend ve köstek kalmamış. Hemen paşa öfkelenip,
"Ta bu uğurlanan kölelerim bulununcaya kadar biz bu yerden bu kadar askerle kalkmam" deyince gördüler ki bir şanlı vezirdir, her gece yüzer koyun ve biner at yemi gider.
Sonunda dağlara adamlar üşürdüler, meğer köleler Abaza oğlanları idi. Hemen dağlardan oğlanları ve çalan Çerkezleri paşa huzuruna getirip oğlanlara beşer yüz değnek ve hırsız Çerkezlerin ikisinin de boyunları vuruldu. O an göç boruları çalınıp batı yönüne Dağıstan içinde giderken hakir hamd edip,
"Bir şeyim çalınmadı" derken bir saatten sonra altımdaki atım topalladı.
,;Aya bu at kardan ve çamurdan ökçeledi mi ki yahut ayağını buz mu kesti ki?" diye şek şüpheye varmışken kölemin birinin de altındaki atı topal oldu.
"Bre bu ne haldir. Şu atların ayaklarına bakın" dedim. Gördüler ki Çerkez hırsızları gece 7 baş atımın ayaklarından nallarını söküp çıkarmışlar. 11İlahi Hak bela versin melunlara" diye hakir yedek ata bindim, benim atım boş gitti. Kölemin biri de bir boş ata bindi. Nalbant ve çarşı pazar yok ki nal vurdurasın.
Ne çare bu tipi ve boranda ve o şiddetli kışta batı yönüne ormanlar içinde gidip 8 saatte,
Küçük Jana Vilayeti menzili Bu konakta konduğumuz gibi hemen heybelerde yedek nal
larımız var idi. Hakir paşanın nalbantbaşısına bir altın verip 8 baş atlarımı nallatıp rahatladım. O gece hizmetçilerim uykuyu kendilerine haram edip uyanık durdular. Sabahleyin [192a] gördük, bütün ağaların atları, seyishanelerinin kuyrukları ve yelelerini Çerkezler kesip koca koca atları üçer dörder yaşında tay etmişler. Ne çare bu diyarda bir güvenli yer yok ki varıp orada konasın.
Bu acınacak perişan hal üzere böyle sıkıntı ve şiddetli rüzgar çekerek her menzilde kırkar ellişer yerde bataklı ve çataklı, donmuş ve donmamış buzlap akar suları geçerken atların ayakları buza geçerdi. Ama canı başında olan iş görmüş yiğitler atla-
1 4
rm yularlarından tutup buzları kırıp atlarını suda yüzdürürdü. Bazı elleri ve ayakları tutar kılavuz ve hizmetçilerimiz atları başından ve kıçından çekerek buzdan dışarı çıkarırdı.
Kısacası, 26 günde Kuban Nehri kenarında Nevruz Kalesi. Buradan menzilleri kat ederek,
Kebürkeye Köyü menzili Burada Çerkez beyleri paşaya ve askere hayli konakbanlık
edip paşaya bir Çerkez dilberi güneş parçası oğlan bağışladılar. Paşa da onlara birer yay ve birer kücügen yelekli oklar verdi. Büyük beye bir küheylan at ve öbür kardeşlerine birer zer-enderzer hil'at giydirdi, hepsi çok memnun oldular.
Oradan kalkıp yine şiddetli kış çekerek tipi ve boran acı azabını görerek giderken hemen hakirin bir toykun doğanı kolumda iken buyup öldü. Padişaha layık bir toykun ve yedi tülek mercan gözlü kuş idi. Saadetli padişaha hediye veririm diye ta Moskov Vilayeti'nde Cayık Nehri'nden ve Edil Nehri'nden beri getirirdim, hüküm Allah 'zndır.
Öbür toykun ve iki sunkur kuşlarım sağ kalsın diye ölen kuşun kündeleri ve cılkısmı ayakları ve boğazından alıp !eşinden teleklerini ve cığalarını yolup gövdesini bıraktım. Zira bu kuşlara, kedi ve köpeklere mezarsız derler, yani yere gömmezler. Onun için hakir de bu toykunun leşini yere atıp geçtik. Zira bugünkü gün Çerkez'den perişan olup soğuk cehennem azabını çekerek giderken bir kimsenin seyishanesi yıkılsa hizmetçilerinin yükletmek ihtimali olmayıp geçip giderlerdi. Sözün kısası bu dertleri, belaları nice gün çekerek,
Şağake Köyü menzili Daha önce Mehmed Giray Han ile Dağıstan Vilayeti'ne gi
derken bu köyün özellikleri yazılmıştır. Şimdi yine burada konup ateş başına oturanlardan nice kimselerin yüzleri kamaşıp kör oldular.
Ak Mehmed Paşa efendimizin iç ağalarından Saraçzade Mehmed Çelebi'nin, birkaç iç ağaları, çaşnigir ve müteferrikalardan 20 nefer kimselerin elleri ve ayakları soğuktan donup elleri ve ayaklarının kemiklerini Allah affetsin testerelerle kesip elleri ve ayaklarını kaynar katranlara batırdılar, adamlar kendinden geçip kimi feryat edip kimi öldü.
1 5
O bilen gören Allah'a malumdur ki bu hakirin bir kölesi ve bir yoldaşının vücutlarına bir hata ermeyip menzil menzil gelirdik. Ama genellikle attan inip yaya yürürdük. Atlar üşüdükçe yine atlara biner, biraz gezip dolaşınca atlar da ısınırdı.
Bu hal üzere her gün nice bin şiddetli acılar çekerek bir konağa daha gelirdik.
"Kırk yıldan beri şöyle şiddetli kışı görmedik" diye yaşlılar tanıklık ederlerdi.
Sözün özü, bu köyde 7 adamı defnedelim, dedik. Yere bu kadar bin ferhat külünkleri vurup bir kırat toprak koparamadık. Sonunda Çerkez evlerinde kazan kazan sular kaynatıp yere döküp güçlükle birer adam gömecek kadar çukurlar kazıp gömüp gittik.
Oradan batı yönüne 2 saat Kuban Nehri'nden azmış gelmiş sulu, bataklı ve çataklı yerden geçip bir büyük orman içine girerek biraz soğuktan kurtulduk, yaban ahlat armudu, göğemler ve kızıl kızıl elmalar yiyerek,
Çatal Özek menzili adlı mahalle varıp konduk. Bu mahal Kuban Nehri adalarından bir ormanlı büyük adadır. Nogay kavmi bu adaya Çatal Özek derler.
Bu mahalde Kuban Nehri'ni buz üstünden karşı tarafta, yine Heyhat toprağına geçip tam 7 saat batı yönüne gidip,
Han Tepesi menzili: Kuban Nehri'ne yakın Heyhat Sahrası içinde bellek olması için Timur Han yığmış, bir yüksek tepedir. Onun için Timur Han Tepesi derler. Bunu geçip,
Çatal Özek Nehri: Kuban Nehri batağından ayrılıp Taman Adası yakınında Adahan Boğazı'na karışır. Oradan yine batı tarafa, sazlı ve kamışlı yerler ile batı yönüne 5 saatte,
Piçigız Nehri: Bu nehir Çatal Özek Nehri'nden ayrılıp yine Kuban Nehri'ne karışır. Bu nehri buz üstünden geçip 1 saat ağaçlık içinde yine batı tarafa [192b] gidip,
Kiçi Piçigız Nehri: Bu da Büyük Piçigız'dan ayrılıp yine aslı olan Kuban Nehri ile Adahan Boğazı'nda Karadeniz'e karışırlar. Bu Kiçi Piçigız Nehri'ni buzsuz bulup nice yüz sazlar ve kamışlardan potlar yapıp atların kuyruklarına potları bağlayıp suyu karşı tarafa yüz bin sıkıntı çekerek geçip 3 saat bir çölistan içinde gidip,
1 6
Yaman Nehri: Bu küçük nehir Piçigız Nehri'nden ayrılıp bir ada olur, sonra yine Piçigız Nehri'ne karışır. Bu mahalli de geçip yine batı yönüne (---) saat gidip,
Aranı Kalesi menzili Ceneviz keferesi yapısıdır. Tepe başında bir viran harap ka
ledir. Timur Han'ın harap ettiğine "harab" kelimesi tarih düşmüştür, sene 803 [1400/1]. Eski zamanda büyük şehir imiş. Hala binlerce yerde yapı kalıntıları görülmektedir. Yamansu Nehri bu şehri kuşatırmış. Hala yolları toz toprak ile dolu olup zamanla Yaman Nehri bu kale altından akmaz olmuş. Oradan 2 saatte,
Ulu Camansu, yani Büyük Yaman Su Nehri: Bunun da aslı Kuban Nehri'ndendir. Yine Adahan Boğazı'nda Kuban Nehri'ne, Kuban da Karadeniz'e karışır. Bu nehri de botlar ile karşı tarafa geçip 3 saat gidip,
Yılanhbayır Kalesi Eski zamanlarda güzel bir kale imiş. Timur Han yerle bir
etmiş. Bu diyarlarda yılan, çıyan ve akrep olmamakla bu kale yurdunda birkaç yılan görünüp artık imar olmadığından Yılanlıbayır derler. Bir yüksek tepe vardır. Bu Yılanlı Kalesi'ni geçip Yeleşke Boğazı'ndan, Kuban Boğazı'ndan karşı Temrek Kalesi'ne, yani Taman Adası toprağına düşelim dediğimizde "Yeleşke Boğazı ne sudur ve ne buzdur. Adahan Boğazı da öyledir" diye haber geldi. Bütün askerin erlikleri kesilip mecburen bütün asker ile 1 günlük yol geri güney tarafına dönüp yine Kuban Nehri'ni buz üstünden karşı tarafa geçtik. Şağake Çerkezi toprağında,
Ömer Ağa Çiftliği menzili Mehmed Giray Han efendimizin veziri olan Sefer Gazi Ağa
akrabası Ömer Ağa'nın atandır, yani çiftliğidir. Bunda tam 7 gün konup bir tarafa gidip selamete çıkamadık. Zira ne Yeleşke Boğazı ve ne Adahan Boğazı, ne sudur ve ne buzdur.
Sonunda sekizinci gün haber geldi ki Kızıltaş Kalesi önü buzlanıyor dediklerinde hepimiz hamd edip o an eşyaları ve yükleri arabalara ve seyishanelere yükleyip 2 gün batı yönüne gidip Kuban Nehri kenarına vardık.
Ne buz tutmuş ve ne gemiler var. Bir acayip derde tutulduk ki anlatması mümkün değil. Meğer Çerkez melunları 8 günden
1 7
beri bizi besleyip zahire vermekten bıkıp "Kuban dondu" deyip yalan haber verdiler.
"Biz nice çadırlar kuralım?" deyip, çadır kazıkları buzdan yere geçmez ne çare. Nice çadırların iplerini arabalara ve bazı ağaçlara bağlayıp çadırları kurup içinde duralım derken bir acı ve kuvvetli bir rüzgar, yıkıcı bir fırtına çıkıp rüzgar tüm çadırları parça parça edip havaya attı. Nice arabaları da baş aşağı edip ve pek çok arabaları atsız ve sığırsız ovalar içre götürüp tekerleklerinin dönmesine göz ermez.
Hatta fakir Ak Mehmed Paşa vakarlı bir vezir iken bir araba altına girip saklanmışken arabayı rüzgar dönderip Mehmed Paşa güçlükle canını kurtardı. Öyle bir felaket yaşandı ki kıyametten bir belirti olup herkes kendi derdine düştü.
Bazı iş görmüş Tatar gazileri, sihre uğradık, dediler. Hemen akıllı Mehmed Paşa tüm iç ağalarına tembih edip Muavvezeteyn suresini okumaya başladıklarında Allah'ın emriyle sert rüzgar biraz durulup hava biraz açıldı. Ama yine Kuban Nehri'nin beri tarafında ne köy, ne kent, ne imaristan var. Bir tehlikeli geçitte kalıp ne zahire ve ne bir hardal tanesi var. Herkes güz yaprağı gibi titreyip hayretler içinde kaldılar.
Hemen bu mahalde bir koca köse Kalmık Tatarı gelip paşayla buluşup,
"Paşa, bana zararın dokunmaz mı, yemin eyle" dedi. Paşa da Kelam-ı İzzet'e el basıp yemin edip,
"Benden ve benim hizmetçilerimden sana zarar yoktur" diye yemin edince Kamlık,
"Sultanım, şimdi sizin başınıza rüzgarın kızıl kıyametini koparıp bu kadar arabaları ve bu kadar çadırları bile götürtüp kıyamet gösteren ben idim. İşte o size marifetimin bir tadım�ık [193a] kadarını sizlere gösterdim. Eğer bu suyun karşı tarafına geçmek isterseniz bana bir at, bir sada.k, bir kürk don ve 100 kuruş verin. Şimdi yine kızıl kıyamet edeyim ve bu suyu dondurup buzlap edeyim, hepiniz kolaylıkla karşı yakaya geçip bu yakanın açlığından kurtulup karşıda selamete çıkasınız" deyince hemen fakir Mehmed Paşa,
"Bize yardım eyle, olsun" deyip Kalmık başı her ne istediyse daha fazla verdi. Kalmık onu alıp bir tarafta bağlayıp Kalmık
1 8
Tatarı bir orman içine girip gitti, ama yine gidip durduğu yerde Kalmık görünür, ama kimse aslını bilmez, ancak hakir, paşa ve divan efendisi bilir.
Kalmık kavmi Tatarının büyüsünün acayip ve garipliğini bildirir
Burada alemi aydınlatan güneş bir hoş parlak iken hemen hakir Kalmık'ın ardında zuka bir mesafe yerde bir ağaçlık içine gizlenip bakardım.
Hemen Kalmık Tatarı bir uzun ağacın dibinde evşan edip yani ihtiyacını giderip edepte dübürünü açıp havaya döndü ve doğrulup g .. ünden tersini çıkarıp ağzına koyup 3 kere yerde kar üzerinde takla attı.
Yine pisliği yanma gelip iki elini yere koyup iki ayağını havaya kaldırıp anılan ağaca ayaklarını dayayıp baş aşağı durdu, sol eliyle pisliğini karıştırıp alnına parmaklarıyla pislik sürdü ve bir hayli zaman Kalmık boku üzere baş aşağı durdu.
Hemen onu gördüm, doğu, batı ve kuzey tarafları kararıp üzerimizde olan güneşin ışığı gidip gökyüzü bulutlanıp karanlık bastı, bir şimşek, gök gürültüsü ve sert rüzgar esti ki sanki mavi bulutlar parça parça olup yere iner.
Onu gördüm, Kalmık ağaca dayadığı ayaklarını indirip pisliğin yanında 3-4 kere döndü, ara sıra pislikten eliyle alıp havaya attıkça yıldırımlar çakıp kıyametler kopardı.
Onu gördüm, bizim asker Kuban Nehri kenarında kaynaşmaya başlayıp herkes suyu karşı geçmeye hazırlandılar. Kalmık da alnının pisliğini kar ile silip askere doğru giderken hakir de Kalmık'ın ardında hızlıca yürüyerek Kalmık'a yetişip onların diliyle "Mandu tav" deyip selam verdim. O da "Tav mondu" deyip selam aldı.
Ve ağzından bir ceviz kadar sarı bir taş çıkarıp gözlerine sürüp yine koynuna koydu, alnındaki pisliği de kar ile silip döne döne paşanın yanına geldi. Paşayı Kuban Nehri kenarında ayak üzere bulduk. Hemen Kamlık,
"Ya karşı tarafa geçmeseniz ya!" deyip hemen Kalmık önce kendi buz üstünden seğirte seğirte geçti, yine bizim tarafa gelip paşaya geldi ve bütün yaya olan askerler beriden öteye ve öteden beriye geçmeye başladılar. Ama buz henüz kağıt kadar
1 9
kalın olup insanlar buz üzerinde geçtiklerince Allah bilir, buz adamların ayakları altında sofra kadar çukur çukur olup çıtır çıtır öterdi.
Burası, Kızıltaş Kalesi karşısında Çerkez memleketi toprağı tamam olduğu mahal olup Kuban Nehri'nin karşı tarafında olan Kızıltaş Kalesi halkı yaya olarak buz üzerinde Ak Mehmed Paşa'ya gelip buluşup başlarım yere koyup yer öpüp durdular. Paşa da bu kale halkına ağırlık edip,
"Tez bu saatte buz donmuş iken bizim ağırlıkları arabalarımızla İslam askerinin yükleriyle hepsini karşı Kızıltaş Kalesi tarafına geçirin" diye ısrarla tembih edince hemen kale neferatları yine karşı tarafta Kızıltaş Kalesi'ne geçerek birkaç yüz çuval ve torba yükü saat kumları getirip buz üzerine döküp birkaç yerde buz üzere yollar ettiler ki at ayaklan kayıp buzu delmeye diye ince yollar yapdılar. Hemen hepsinden evvel Kızıltaş Kalesi halkının koyunlarım karşı Çerkezistan'a buz üzerinden geçirdiler.
Ama Allah bilir, tanıktır ve Muhammed Resulullah tanıktır yemini ile böyle olmuştur ki bir ayda Kuban Nehri gibi büyük nehir bir ok boyu buz tutup dururdu. Ancak Allah'ın emriyle Moskov Vilayeti'nde olan Edil Nehri ve Cayık Nehri buzları gibi parlak billur gibi buz değil idi. Bazı yerleri kumlu ve siyah çamurlu kalın buz idi. Ancak bazı yerleri yine parlak idi.
Bu mahalde Kuban Nehri, İstanbul' da Unkapam'ndan karşı Kasımpaşa'da Meyyit İskelesi kadar geniş ve derin yerdir. Bazı yeri öyle parlak donmuş ki buz altında yüzen [193b] iri balıklar belli idi.
Bu geçidin alt yanında Karadeniz'in dalgasının sesleri duyulurdu. Karadeniz'in dalgası ta bu Kızıltaş Kalesi önündeki buz üzere gelirdi.
Yine böyle iken Kızıltaş halkı ve çocukları "Paşa geldi" deyip şenlikler edip buz üzerinde ceylan gibi sekip korkusuzca gezerler.
Hemen kale halkı paşayı önce yalnız 2 adet uzun direkli pot üzere oturtup uzaktan iplerle potu çekip paşa Kuban Nehri'nin karşı tarafına selametle geçti, bir seccade üzerine oturup diğer askerinin esenlikle geçmesini bekledi. Ve ardı sıra tüm iç ağaları turna katarı buz üzerinde koşa koşa geçtiler.
2 0
Her kim yavaş yavaş geçti ise karşıya geçmeyip buz altına geçti ve boğuldu. Allah bilir, her kim buza basardı, buz çukur olurdu. Ta bu derece ince yerleri var idi. Daha ileri ileri buza bassalar gerisi düz olup ilerisi çukur olurdu.
Allah'a hamd olsun bütün atlar da birer birer karşıya geçti. Sonra boş arabalar geçmeye başladı, zira daha önce bütün arabaların yüklerini yaya adamlar karşıya taşımışlardı.
Bütün arabaların tekerleklerini çıkarıp tekerlekleri ve arabaları ipler ile bağlayıp alarkadan arabaları çeke çeke karşıya geçirdiler.
Bütün atlan birer birer yularlarından birer yaya adam alarkadan buz üstüne dökülen kumlar üzerinde çekip hepsi rahatça geçtiler. Bizim kölelerimiz de 18 baş at ve atlı arabaları ile esenlikle Kızıltaş Kalesi'ne geçip geçen yılda kondukları konaklarına gittiler.
Meğer geride divan efendisi ile 7-8 adet tutucu adamlar kalıp, "Biz bu büyü ile yapılan buzdan geçmeziz" diye geri kaldık
larında hemen paşa, "Tez geçsinler, yoksa kendileri bilir" diye bastırınca di
van efendisinin keyfi yetişmeyip araba içinden dışarı çıkmayıp kendisi ile kalan Dağıstan kavmi tutucuları efendinin arabasını yaya çekerken kimi Muavvezeteyn suresini okuyup kimi esmaü'l-hüsnadan "Ya Dafi', ya Hafız, ya Rafi'" ve "ya Allah" diye geçerlerken hemen divan efendisinin arabası buza geçip bir yanından buz üzerinde kaldı. Divan efendisi fakir İbrahim Çelebi can havliyle arabadan dışarı kendini buz üstüne atıp sürünerek arabadan uzaklaştı. 6 tane tutucu Dağıstan Müslümanları buz altına geçip boğuldular.
Onların yoldaşları da okuyarak buza bastıkça boğularak birkaçı beri kenara çıkıp birkaçı boğuldu.
Meğer bu boğulanlar esmaü'l-hüsna ve Muavvezeteyn suresini samimi inançla okuduklarından büyü ile oluşan buzun büyüsü bozulup buz delinip kimi kurtulup kimi boğulurdu. Hemen bu perişan hali Kalmık görüp paşa yanına gelip başından kalpağını yere vurup,
"Vay benim ama çekdiğim yayşılığa", yani sihrime diye feryat edip ağlayıp,
2 1
"Sultanım, şu geçenlere tembih eylen, geçerken Arapça okumasınlar. Hemen koşa koşa geçsinler. İşte öğle vakti olunca artık benim yayşılığım bozulur" diye rica etti.
Bütün asker acelece beri tarafa geçti, ama fakir Divan Efendisi İbrahim Çelebi gemi maymununa dönmüş suya gömülmeden can kurtarıp paşa yanına gelip ağlamaya ve bir söz söylemeye gücü dermanı kalmayıp sanki cansız bir kalıp olmuş. Hele hizmetçileri efendiyi konağına götürüp artık yatalak oldu.
Sonra paşa da tüm askerin beri tarafa geçtiklerinden sonra alay ile Kızıltaş Kalesi altına geldiler. Kaleden paşaya selametle "Hoş geldin ve safa geldin" diye 10 pare toplar atınca paşanın kardeşi, beyin hocası ve nice tiryakiler de topçulara ve kale dizdarına ağır küfürler edip "Bre hey kahpe oğlular! Bu kışta kıyamette ne top atıp bizim keyfimiz kaçırırsınız" diye bir mil yerden bağırıp "Atma hey dinsizler" diye paşaya gelip,
"Sultanım, aziz başın için şu kale dizdarıyla topçuların boyunlarını vurun" diye rica ettiler. Paşa,
"Niçin katledeyim?" deyince, "Hey sultanım, bu şiddetli kışta top mu atılır?" dediler.
Paşa, "Dizdar kanunudur ki her vezire top ata gelmişlerdir" de
yince hoca efendi, "Kanunlarına filan edeyim" deyip pür-ateş olup konağına
gitti. Sonra [194a] dizdarın ziyafeti yenilip öğle vakti olunca, Allah'm hikmeti ibretlik şeyi bildirir
Kale minaresinden müezzin bir kere can u gönülden "Allahu ekber, Allahu ekber" deyip gülbang-ı Muhammedi'yi okumaya başlayınca Allah'ın emriyle hemen o büyü ile donmuş olan buzlar bir kere her taraftan toplar gibi kütleyip buzlar parça parça olup bir anda buzdan iz belirti kalmayıp yok oldu. Sanki önce de bu büyük nehir üzerinde buz donmayıp bir rüya idi.
Allah'a malumdur ki bu buzu, Kızıltaş Kalesi önünde buz üstünden böyle geçmişizdir. Daha sonra Kalmık ihsanlar alıp kayboldu.
Sonra Kızıltaş'ta Paşa 10 tane kurban kesip fakirlere dağıttı. Oradan kalkıp batı yönüne giderken Temrek Kalesi sağ tarafımızda kalıp bizler hepimiz 3 saat gidip,
22
Sovucuk Köyü menzili: Hamd olsun güvenlikli köylere düştük. Oradan kalkıp,
Şolomkay Köyü menzili: Oradan kalkıp yine batı yönüne 4 saat balık gölleri kenannca gidip,
Çoçka Kalesi menzili: Rusçada "çoçka" domuz yavrusuna derler. Eski zamanlarda mamur kale idiği yukarıda Dağıstan'a giderken ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Oradan yine batı yönüne 5 saatte, Güvenli yer, sağlam Taman Kalesi'nin özellikleri
Bu kaleye girerken bütün Taman halkı paşayı karşılamaya çıkıp kaleden top şenlikleri ettiler. Osman Paşazadeler ve Kefeli Seyyid (---) Efendi kadı olup tüm paşalılara yaftalar ile konaklar verildi. Paşa, Osman Paşazade sarayında konuk olup herkes hanelerinde istirahat ettiler. Ve haber alındı ki,
"Bu Taman Adası'ndan karşı Kırım Adası'na geçmeye Çoçka Burnu'ndan karşı Kırım tarafında Kilisecik Burnu arası buz akıp Azak Denizi buzu sökülüp tamamen buz akıp karşı Kırım' a geçmek imkansızdır" denilince Taman Kalesi'nde oturak ferman olundu.
Daha önce Mehmed Giray Han ile Dağıstan'a giderken bu Taman Kalesi yapılan, şekli, suyu ve havasıyla tamamen yuka-· rıda yazılmıştır.
Sözün kısası, bu seyahatimizde Hazar Denizi kıyısında Moskov'un Terek Kalesi'nden ta bu Balu Han'a, Ejderhan'a, Alatır'a, Kazan'a, Saray'a, Mujikkirman'a kadar ve Edil Nehri kenarında, Cayık Nehri kıyısında, Türk Oru kenarında kısacası başka yerlerde Moskov'un 136 adet büyük kalelerini gezip dolaştık. Ten Nehri kenarına ve Azak Kalesi'ne kadar Ten Nehri'nin sağ solunda olan toplam (---) adet namlı kaleleri hasırdan yelkenli kızak gemileriyle buz deryası üzerinde Azak'a gelip Heyhat Sahrası içinde erbain ve zemherir geçirdik. Gece gündüz nice bin acılar, zorluklar ve nice yüz bin yol sıkıntılarını o şiddetli kışta çekip Çerkezistan Vilayeti'ne düşüp nice bin maceralar yaşayıp dertler çektik. Hamd olsun Cenab-ı Allah bir gün bu zayıf kula ciğer yakıcı ah çektirmeyip, bir an hasta etmeyip sağlam olarak İslam ülkesine, bu Taman Kalesi1ne sağlık ve esenlikle girip yol sıkıntı ve üzüntülerini tamamen unu-
23
tup sabah akşam hane hane has sohbetler edip Hakk'a ibadet ederdik.
Allah'a sonsuz hamd ve şükürler olsun ki bu eğri suratlı felekte, alçak dünyada çektiğimiz sıkıntı ve zorluklar tamamen unutuldu.
Hemen dünyada sağlık ve derman, son nefeste iman nasip ola, amin.
Cenab-ı Allah'a sonsuz ve sayısız hamd olsun ki bu kusurlu, gösterişsiz, hakir Evliya'ya bir gün bu mihnet yurdunda bir ah çektirmedi ve kapısından bir gün boş döndürmedi. Ayet, "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah 'a ait olmasın . . . " [Kur 'an, Hud, 6]
Elhamdülillah sağlıklı bedenle yedirip içirip giydirip kuşatıp bu hakiri büyütüp besleyen bir zevalsiz Allah'a binlerce şükür ve yine hamd ü senalar olsun.
Bu Taman Kalesi'nde paşa ile 10 gün 10 gece vilayet ayamndan Osman Paşazade, Derviş Beyoğlu Ali Can ve gayrilerle can sohbetleri edip safalar ederken bir gece bir şiddetli kış ve bir sert rüzgar Taman Adası ile Kırım Adası arası 18 mil olan boğaz Karadeniz'dir, Karadeniz Boğazı tam 3 arşın buz ile donup kapandığının paşaya haberi geldi. Paşa hemen göç davul ve borularını çaldırıp tüm ağırlık ve yükleriyle göçüp Taman'dan 1 saatte yine,
Çoçka Burnu menzili adlı mahalle varıldı. Paşa atından inerek bir seccade üzerine
çöküp "Katı salt olanlar karşı tarafa bu buz üstünden geçsinler" deyince hemen önce hakir bismillah tevekkülen alallah [194b] 500 kadar yaya adam ile at üzerinde hemen karşıya geçip atımı orada hizmetçilerime bırakıp tekrar yaya olup korkmadan çekinmeden elimde mızrağımla buz üzerinden yaya döndüm. Ama soğuktan insanın erliği kesilirdi ve at üzerinde adamlar durmaya tahammül edemeyip attan yıkılırdı. Hemen hakir cüret edip beri Taman tarafına yine geçip paşaya gelip,
"Müjde sultanım! Buz bir acayip donmuş ki sanki Nahşevan demiri olmuş. Bre medet sultanım, fırsat ganimettir. Bu sabah soğuğunda hemen buzdan karşı geçelim" deyince hemen paşayı 2 tane uzun direkli pot üzerine bindirdiler ve iplerinden
24
potu uzun arkan ipler ile geçtiler. Hakir, paşanın yanı sıra yine yaya gidip buzu adımladım. 500 adımda acele ile yürüyüp Çoçka Burnu'ndan karşı Kırım tarafında bir milden eksik,
Kilisecik Burnu menzili adlı yere paşa ulaşınca kızaktan çıkıp bir seccade üzerine
çöküp diğer askerin beri Kırım Adası'na geçmelerini bekleyip durdu. Sonra paşanın cümle ağırlığı, adamları, hayvanları 1 saatte geçtiler. Hakirin de ağırlığı, az çok her ne varsa beri tarafa geçip selamete erdiler ve Kırım toprağına yüzler sürdüler.
Ama üçüncü saatte dünyayı aydınlatan güneşin şiddetli sıcağı etkisiyle deniz üzerinde buz çıtır çıtır ötüp buzlar yer yer kırılmaya başladı ve buzun kenarları toprağın sıcağında diş diş olup erimeye başladı. Ama geride hayli tüccar, yolcu ve Tatar kavimleri yavaş hareket edip öğle vaktine yakın kaldıklarında güneş feleğin kulesine dikilip gerçekten şiddetli sıcak oldu. Deniz üzerindeki buz küt küt ötüp bazı buzlar çatır çatır çatlayıp buzun nice yerleri kırılınca tedbirli paşa hemen kendi yanındaki adamlarden birkaç gözü pek adamları karşı tarafta olan adamlara gönderip "Buz çatladı, artık geçmesinler" diye haber gönderdi. Onlar haberin doğruluğuna bakmayıp buz deryasına hücum ettiler.
Buz üzerindeki felaket: Hemen buz üstünde bulunup aklı başında olan çabuk canlardan atlı ve yaya Tatarlar acelece beri geçip kurtuldular, ama arabalarıyla geri kalanlardan 15 araba ve 20 kadar adam buza gömülüp boğuldular. Bazısına arkan ipler atıp adamları çıkardılar. Ve nicesi suya gömülüp gittiler.
Bazı meydan erlerinin cesareti ve yiğitliği: Ama bazı becerikli biniciler atlarıyla çatlayan buzların aralarından buzdan buza atlarıyla dolanıp Kırım tarafına çıktılar. Ve dahi geri kalanlar gördüler ki iş işten geçip hemen atlarının başlarından yularlarını ve arkalarında eyerlerinin kolanlarını çözüp atlarını buz üstünde bırakıp kendisi ellerinde kargı mızraklarıyla buzdan buza sıçrayarak selamete geçtiler. Kimisi buza ayakları geçip elindeki sırığı buz üzere aykırı gelip herifi sırık buza basmaya komayıp yine bin mihnet ile buzdan dışarı çıkıp selamete gelirdi. Kısacası, cesaret Allah'ın bir hediyesidir.
Ama meğer o sırada lodos rüzgarı esip buz deryasını par-
25
ça parça edip bir anda buz harman büyüklüğü kadar parça parça olup Karadeniz'e doğru buzlar harekete başlayınca 20 nefer kimse atlarıyla buz parçaları üzerinde kaldılar. Ve 70-80 kadar adam da yaya olarak buz parçaları üzerinde kalıp büyük harman büyüklüğü kadar buzlar üzerinde sıçrar, her ne tarafa varırsa denizdir. Kısacası 20 nefer adam buz üzerinde Mevlevi gibi döne döne buz ile Karadeniz'e o şiddetli kışta bağırarak, feryat ederek gittiler.
Ama aklı cam başında olup iş görenlerden şahbaz ve şehnaz yiğitler hangi tarafta bir başka buz parçası yakın ise buzdan buza sıçrayıp bir tarafa çıkıp kurtuldular.
Bazı cesur, korkusuz, hünerli olan yiğitler suya batmış atlarının yularların ellerinden bırakmayıp kendisi bir küçük buz üzerinde kalıp atı onu buz aralarından çeke çeke, o da kendini buzdan buza kenara yakın olan tarafları ata ata atıyla donuyla Kerç Kalesi boğazı tarafına esenliğe çıktılar. Bütün İslam ordusu o yiğidin cüretine hayran kalıp parmaklarını ısırdılar. Gerçekten de mucize mertebesi şey ettiler.
Ama yiğide de küheylan at lazımdır, zira at insanın kardeşidir. Şimdi binilen atların soyunu sopunu Cenab-ı Allah kudret eliyle Hazret-i Adem'in Kabe toprağından yarattı. Adem'in yaratılmasından önce bu yeryüzünde atlar var idi, ancak omuzu başlarında kanatları olup tırnakları iki çatal bir başka şekilli atlar idi. [195a]
Sonra 3 yiğit daha gördüler ki atlarıyla buz üzerinde Karadeniz'e çıkıp gidiyorlar. Hemen bir anda atlarının eyerlerini buz üzerine bırakıp kendileri de soyunup "Allah 'a tevekkül ettim" deyip çıplak atlarına binip buz üstünden kendilerini atlarıyla Karadeniz'e vurup atlarının yelelerine o kışta sağlam yapışıp üçü de 20 mil kadar atlarıyla denizi söküp kenara gelirken Kerş Kalesi'nden adamlar esvaplarla bu yiğitlere yetiştiler. Hamd olsun üçü de, mısra,
Denizde sayısız menfaatler vardır. Ancak yine de selamet kenardadı).
deyip Kerç Kalesi tarafına çıktılar.
26
Allah'ın hikmeti bu Tatar yiğitlerinin birisinin atı kuyruğuna suya batmış bir adam can havliyle yapışmış, onu da at selamete çıkardı. Bir at iki adam kurtarmış olur. Gerçekten de atlar yaratılmışların şereflisidir ki Cenab-ı Hak küheylan atların hakkında Kur 'an-ı Kerim' de "Akşam üstü kendisine safin (üç ayağı üzerinde durup bir ayağını tırnağının üstüne diken) süratli koşan (saf kan Arap) atları gösterilmişti" [Kur 'an, Sad, 31] buyurmuşlardır. Onun için bu hakir atları pek sevip 51 yıldan beri 5-10 baş atsız olmamışımdır.
7 nefer adam da yüze yüze Kerç Kalesi tarafına çıktılar. Ve 7 adam dahi karşı Taman Adası tarafına çıkmışlar. Ancak 7 nefer adam gözümüz önünde buz üzerinde Karadeniz'e döne döne gittiler.
Ve 11 adet at buz üzerinde kişneyip kaldı. Onlar da inşaallah kurtulurlar. Belki denizde bir gemiyle Hızır'a rast gelirler.
Hamd olsun paşa ile bu kadar asker beri tarafa geçip bir tek ferde zarar gelmeyip esenlikle Kerş Kalesi'ne geldik.
Kerş Kalesi'nin özellikleri Bu kalede 3 gün konup atlarıyla buz üstünden sıçraya sıç
raya geçenlere, atlarıyla denizde yüzüp beri tarafta selamete gelenlere, at kuyruğuna yapışıp çıkan adama ve denizde yüze yüze gelen 7 nefer adama, Mehmed Paşa efendimiz hepsine birer kat libas-ı fahireler verip onar adet altınlar verip hayır dualar aldı. Ama atlılara "Binlerce aferin" deyip 7 nefer atlıya birer kat esvaptan başka ellişer kızıl altınlar verdi. 3 nefer atlı da çıplak olarak yüzüp gelmişlerdi, onlara birer eyer ve birer koşum verip o yiğitleri sevindirdi. Hak Taala onu da mamur ede.
Bu Çoçka Burnu Boğazı, Azak Denizi ile Karadeniz'in arasında iki milden eksik bir boğazdır ki iki tarafta kale olsa Ten Nehri Kazağı Azak Kalesi dibinden geçip Karadeniz'e çıkamazdı. Taman Adası tarafı tam bir mil birer adam boyu ve birer arşın kadar sığ ve kumsal yerlerdir. Eğer padişahlar o Taman tarafındaki bir mil sığ yerlere, Çoçka Burnu'na kale yapsalar bu boğaz bir milden yakın olup kuş geçmez olurdu.
Bu, bugün geçtiğimiz Çoçka ve Kilisecik Burnu Boğazı o aykırı boğazdır ki 976 [1568] tarihinde Sultan II. Selim zamanında, konup özelliklerini yazdığımız Edil Nehri kenarında Türk Oru
27
adlı hendeği Sokollu Mehmed Paşa fermanıyla kazıp asker kışa kalıp oru kazmaktan vazgeçerek Heyhat Sahrası'nda bizim geldiğimiz gibi şiddetli kışta bu boğaza bütün İslam askeri gelip bizim gibi bu boğazdan buz üzerinde beri Kırım'a geçerken buz bozulup 10 binden fazla İslam askerinin buz altında boğulduğu uğursuz boğazdır. Hamd olsun bizler selametle geçip 2 gün Kerç Kalesi'nde konduk. Bu kalenin özellikleri ve biçimi Mehmed Giray Han ile Dağıstan'a gitmezden önce yukarıda ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Sonra Kerç'ten kalkıp batı yönüne Kırım Adası içre 7 saatte, Halil Ata Salası: Mamur büyük Tatar köyüdür. Oradan 9
saatte batı tarafa gidip, Kefe Kalesi'nin özellikleri
Bütün Kefe halkı Mehmed Paşa'yı karşılamaya çıkıp tüm adamlarıyla paşaya konaklar tayin olunup herkes konduğu hanede vilayet ileri gelenleri ile görüşüp can sohbetleri etmeye başladılar. Ertesi gün Trabzon Vilayeti'nden Kefe valisi olan Sarhoş İbrahim Paşa Karadeniz' den 10 pare şayka adlı büyük gemilerle büyük alay ile Kefe'ye girince bütün vilayet halkı onu da karşılamaya çıktılar. Büyük alay ile kalede saraya gelirken ona da kaleden 40-50 pare top şenlikleri ettiler. Ak Mehmed Paşa İbrahim Paşa'ya hoşgeldine vardı, zira İbrahim Paşa bostancıbaşılığından beri eski vezir idi. Büyük ziyafet olup ertesi İbrahim Paşa, Ak Mehmed Paşa'ya gelip yine büyük sofralar kuruldu.
Sonra ertesi gün, Yeni Tatar hanının gelmesini bildirir
1077 yılı Zilhiccesinin 10. günü [3 Haziran 1667] Kurban bayramında Karadeniz' den Ammarzade Kaptan [195b] Paşa 15 pare kadırga ile donanma-i hümayun Kefe Limam'na büyük şenliklerle girip demir atınca limanda olan kadırgalara bütün gemiler safa geldiniz topları ve tüfengleri atıp kaptan paşaya şenlikler ettiler. Meğer bu kadırgalar içinde yeni olan Kırım Hanı Çoban Giray Han var imiş. Han, kaptan paşa baştardasında 3 gün 3 gece yattı. Tüm Kırım halkı yeni han geldiğini duyup Kefe şehri insan deryası olup yolların kalabalığından geçilmez oldu.
Ama gariptir ki biz Mehmed Giray Han ile bu kadar Çerkezistan' dan geçip Dağıstan padişahına vardık, oradan hakir Ha-
28
zar Denizi'yle Acem diyarının Cilan Vilayeti'ne düştük, oradan Moskov'un Terek Kalesi'ne düşüp oradan yine Moskov ülkesinde Ejderhan, Balu Han, Alatır, Heşdek ve Kalmık vilayetlerini bu kadar zamanda gezip dolaşıp Azak Vilayeti'nden şimdi Kefe Kalesi'ne geldiğimizde henüz Tatar Han Der-i Devlet'ten gelip Kırım'a girdiği garip olaydır. Ama belki Mehmed Giray Han'ın isyan etmek ihtimali vardır ve bütün Kırım halkı Mehmed Giray Han'ındır, diye düşünüp Der-i Devlet'ten bu kadar zamandan beri Kırım Vilayeti'ne han göndermediler, aslı belki budur.
Dördüncü gün Ak Mehmed Paşa, Kefe Vilayeti valisi olan Sarhoş İbrahim Paşa ve tüm ileri gelenler, eşraf kadırgaya varıp han ile buluştular. Büyük alay ile Kefe şehrinde Mehmed Baki Çelebi'nin hanesinde hanı konuk edip kaleden bir top şenlikleri ve gemilerden yine balyemez şenlikleri oldu. Ardından Kırım Vilayeti'nden bölük bölük Tatar askerleriyle ile kalgay sultan, nureddin sultan, han veziri merhum Sefer Gazioğlu İslam Ağa, Defterdar İslam Ağa, eski Mehmed Giray Han Veziri Kaytas Ağa, kadıasker olan Murteza Ali Efendi ve nice bin Kırım ayam Kefe'ye gelip hanı büyük alay ile Bahçesaray tahtına çıkarmaya götürdüler. Bu sırada Çoban Giray Han hazretleri Ak Mehmed Paşa efendimize gelip bir büyük ziyafet çekip Ak Mehmed Paşa'yı Bahçesaray'a bile götürmeye davet edince Mehmed Paşa,
"Padişahım! Önce siz saadetle varıp yüce tahtınıza oturun, sonra bizi davet edersiniz. Ayaklarınıza bizler de yüzler sürmeye Bahçesaray'a geliriz. Ancak şimdi bizim Evliya Çelebi kardeşimizi bile götürün. Bizim orada konakçımız olup bütün tabilerimize konaklar hazırlasın" deyince hakir de bütün hazırlıkları görüp,
Kefe'den Bahçesaray'a gittiğimiz konaklan bildirir Evvela han, kalgay, nureddin, İslam Ağa ve hakir Ak Meh
med Paşa ile vedalaşıp Kefe' den kalkıp derya gibi asker alayıyla batı yönüne Eski Kınm'a giderken bütün Kırım ayanı hana karşı gelip mübarek olsun, deyip hanın ayak tozuna yüzler sürüp başlarından şıpırtma kalpakları börklerini düşürüp başı kaba hanın üzengisine yüzler sürüp giderlerdi.
Ama ertesi gün Şirinli kavmi bütün ceng silahlarını kuşanıp
29
20 bin kadar asker cebe, cevşen, zırh, sadak ve donlara gömülüp hana geldiler, ama asla atlarından inmeyip at üstünden kalpaklarını başlarından çıkarıp selam alıp yine geriye kümeleriyle dönüp alaya girdiler ve kollarında yürüdüler. Ve nice türlü hareketleri ve nice acayip sözleri hana edip gittiler.
Han, asla uygunsuz ve aşırı davranışlarına bakmayıp herkese mertebelerine göre davrandı, güler yüz gösterdi, gönül aldı ve sağında solunda bulunan insanlara selam verip yoksullara para dağıttı.
Eski Kırım şehri menzili, oradan Karasu şehri, oradan Akmesdd, oradan büyük Bahçesaray şehrine girerken bütün Kırım'ın ileri gelenleri, Kara Hasanlı, Şirinli, Mansurlu, Sincivit, Argın, Bargm, Dayirli, Mankıt, Olan, Badrak ve bütün kapukulları, tüm mirzalar, imamlar, müezzinler, hatipler, alimler, şeyhler ve bütün sofiler bir büyük alay ile hanı Bahçesaray' da görünüşe koyup tahtına oturdu. Şeyhülislam hanın beline bir kılıç bağlayıp hanın eline bir Kur'an-ı Kerim verip,
"Padişahım, hüküm, Allah'ın kitabınındır. Başka bir şey etme" deyip Fatiha okundu.
Bütün zengin ve yoksul mübarek olsun diye başta ulemalar, ardından vezirler, sonra Şirinli ve Mansurlular ve diğerleri hana biat ettiler. Nice pişmiş at etleri, nice bin çeşit yemekler binlerce değerli sahanlar içinde yenilip dua ve övgüden sonra gittiler, ama Şirin mirzaları yemeğe gelmediler.
Bu mübarek olsundan sonra 3 gün 3 gece şehir içinde bir büyük sevinç ve şenliklerle süslü bir donanma oldu ki [196a] gündüzleri Harezmşah nevruzu gündüzü olup geceleri karanlık iken yüz binlerce kandil ve meşalelerin ışığından karanlık geceleri aydınlık gece olup bir Hümayun Şah düğünü olmuştur ki ancak İstanbul'da olur.
Sonra bu sevinç donanmasının beşinci günü tüm Kırım ayanı Bahçesaray'm Han Körünüşü'ne toplanıp zengin ve yoksul, yaşlı ve genç keneş edip Tatar Han'a yardımcı olmak için,
"Cınkız Hanımızın kanunudur ki 30 yılda bir, felek günleri devredip 30 sene tamamında her hangi han bulunursa Kırım içinde olan esir başına birer kızıl altın esir zekatı almak kanunumuzdur. Şimdi 30 yıl başı bu hanımızın talihine düşüp Os-
30
manlı'ya borcu olduğundan esir başına beşer guruş alsın" dediler. Şer'an ve kanunen izin olunup Kırım Adası içinde 24 kadılık yerde kaza kaza bütün esirler yazılıp 400 bin esir Kazak çıktı.
Gerçekte Kırım askeri taş çatlasa 87 bin askeri taifesinden fazla yoktur. 100 bin de askerinden başka ümmet-i Muhammedler vardır, ama 400 bin Kazak esiri vardır. Allah saklasın, bu kadar Kazak kafiri ayaklansalar Kırım Adası'nın altını üstlerine getirirler, ama Muhammed Mustafa'nın mucizesi bereketiyle asla harekete kadir değillerdir.
Han hazretleri 400 bin Kazak esirlerin yüz bininin damga paralarını mirzalarına ve askeri taifelerine ihsan etti.
100 bin esirin damga paralarını karaçı halkına ve kapukullarına bağışladı.
100 binini imam, hatip, ulema, şeyhler ve sofilere bağışlayıp kendisine 100 bin esir kalmışken onun da 50 bin esirin damga paralarını biyimlere, bükeçlere, hatunlara [saraylı kadınlar], atalıklara, emildeşlere, ot ağalarına ve han kazakdaşlanna ihsan etti.
Bu tertip üzere tüm vilayet ileri gelenleri bu toplantıya ve sözleşmeye razı olup han tarafından tüm kazalara mal toplamaya han ağaları gitti. Bir anda 770 mil adanın içinde olan esirleri yazdılar. Daha önce kadıların yazdıklarından fazla, hanlara mensup olanları bile yazınca 600 bin esir çıktı.
Ve 200 bin kopna oğlan yazıldı. Büluğa ermemiş oğlana kopna derler.
Ve 100.600 adet defke kızlar yazıldı. Bu defke kızlar, kopna oğlanlar ve marya cariyeleri yazmak kanun değil iken yazılıp mal tahsiline taraf taraf ve kol kol tüfenkli sekbanlar kaza kaza Kırım Vilayeti'ne gidip Haccac-ı Zalim Yusuf gibi Kırım Adası'nı yağmalamaya başladılar. Hakir,
"Bre hanım Kırım'da ne çok esir var imiş" dediğimde Tamanlı Ali Han Mirza,
"Evliya Çelebi, 4-5 kere 100 binden fazla cariye kadınları vardır. Eğer onlardan, kopna ve defkelerden birer altın damga parasını bu han alırsa belki bu han asi olup Osmanlı'ya karşı kor, zira bu Çoban Giray neslinden (---) Han, Osmanlı'ya isyan edip yeniçerileri kıra gelmişlerdir. Allah korusun, ama birkaç günden
3 1
sen seyreyle gör, Kırım'da neler olur. Hemen bolay ki siz Mehmed Paşa ile burada bulunmayıp Der-i Devlet'e yönelmiş bulunasınız" diye nice önemli sözler söyledi.
Zorba Tatar'm ayaklanmasını bildirir Bir gün gördük, esirlerden damga parası almaya giden han
ağaların başları yarık, kolları kırık ve gözleri çıkık, har har soluyarak ve feryat ederek Han'ın görünüşüne gelip Han'a,
"Şirin beyleri bizi vurup kovup bu hale koyup kaça kaça geldik" diye şikayet ettiler. Han da,
"Eğle oluğ karaçılarım, eğle olur" diye peltek dilli lehçesiyle söyleyip aldırış etmedi.
Meğer Şirinliler bu ağaları vurup topladıkları malları ellerinden alıp ağalan vur edip kovarlar. Hemen ertesi gün Kırım Adası içinde bir ayaklanma ve gürültü çıkıp pür-silah sadaklı ve savatlı askerler kaya başlarında derya gibi toplanıp Çoban Giray oğlu ham ve veziri olan İslam Ağa'yı görüıı.üşe kapatıp, "Biz bu bidati ettirmeziz" diye Tatar dili ile,
"Neçik ola şolay temeçik ola. Kırım yurdunda 6 kere yüz bin casır Kazakm yazmışlar. Kana şunun kopna kişkene şuraları ve kana şunun marya defkeleri yazdır. Nişin yazarlar. Zulüm yasayup damga alırlar. Alahıng emri şolay mıdır. Kırımga alay zulüm bolsa Osmanlı kişisi erine yasadıkları zulmü bileyizdir" diye Tatarca bağırıp çağırarak bölük bölük, saf saf ve fırka fırka [196b] olup her biri birer küme içinde "Caman caman" diye bağırışları göklere yükseldi.
Sonunda öğle vaktinde araya uzlaştırıcılar girdi. Yüz bin adet baliğ olmamış kopnalan, defke ve marya cariyeleri alimler, şeyhler, kadılar, biyim ve bükeçlere, kalgay, nureddin, Mansurlu, Sincivitlere, Dayirli ve kapukullarına yine önceki gibi ihsanlar edip Fatiha okunup birer kızıl altın alıncak oldu. Ve o gün bu uğursuzluk ve kötülük defedildi.
Ertesi gün yine Şirin beyi askeri ayaklanıp Bahçesaray üzere gelip,
"Biz bu esir damgası zulmünü ettirmeziz. Hanı, veziri İslam Ağa'yı, kadıaskeri ve hanın kalga sultanını istemeziz" diye bağırdılar. Han,
"Alay olsun karaçılarım, Şirinliden ve nökerlerinden asla
32
esir damgası alınmasın. Ama karaçılarım, Moskov kafirine seferim var. Hemen hazır olun. İşte sizin esir damganızı bağışladım" deyince bütün Şirin askeri sevinip,
"Hele hana, zor ile korkutup damgayı bağışlattık" diye rahatlayıp herkes eline gittiler.
Sabah olunca hemen tedbirli şanı yüce han "Moskov seferine at bağlansın" diye tellallar çıkarttı. Han tam bin adet yarar ve namlı tüfenkli yiğitler yazdı. 500 tüfenkli kalgay sultan yazdı ve 500 tüfenkli nureddin sultan yazdı. 300 tüfenkli Han Veziri İslam Ağa yazdı. Daha önce Çerkez Vilayeti'nde rehin olan Çoban sultanları henüz 2 bin tüfenkli ile gelmişler idi. Toplam 4.300 piyade tüfenkli hazırlandı. 80 bin adet de Tatar atlısı hazır olduğunu Şirin beyleri işitip, bütün zamanda Tatar hanlar 500 tüfenkliye malik olmamışlardır, diye handan kuşkulanıp hanın seferine gelmediler. Karasu şehri yakınında Akkaya adlı ovada bütün Şirinli 40 bin Tatar ile toplandılar. Bahçesaray'ı basıp ham, kalgayı ve Vezir İslam Ağa'yı katletmeye karar verip sabahleyin Bahçesaray'ı vuracak olduklarının haberi hana gelince hemen han tüm tüfenklileriyle Bahçesaray'ın 4 tarafında, kaya başları ve dere ağızlarında metrislere girdiler.
Derhal Kefe Eyaleti'nde olan Tat Eli ağasına haber gidip gece yarısında 2 bin adet seçkin Tat Eli tüfenklisi geldi. Onlar da birer merkezde sabit olup hazır durdular.
Ardından, kalga sultam ve Vezir İslam Ağa'yı karadan getiren Osmanlı'nın Silistre, Niğbolu, Vize, Kırkkilise, Çirmen ve Bender sancaklarının askerleri, bütün Bucak Tatarı ve Dobruca askeri de kalgay sultan ile karadan bile gelmişlerdi, bunlar da bütün Bucak Tatarıyla 63 bin adet Rum askeri olup Bahçesaray'ı kuşatıp hazır durdular.
Asitane-i Saadet'ten Tatar Han'ı donanma-i hümayun ile getiren Ammarzade Kaptan Paşa ve Elli Birinci Cemaat Odası'ndan çıkan Yeniçeri Ağası Minkarizade Şaşı Mehmed Ağa 3 bin kapukuluyla o da Bahçesaray' da hazır idi.
Ammarzade Kaptan Paşa da 2 bin askeriyle handan kerem ummak için Bahçesaray'da mevcut idi. 12 bin seçkin asker ile Mansurlu Kaya Bey geldi. Hana yeniden başvurup kul olunca Karasu şehrinde toplanan Şirinli askeri bu hanın yanında 150
33
bin pür-silah ateş saçan Osmanlı askeri olduğunu duyup kararları kaçmaya döndü. Bahçesaray'ı vurma niyetlerini Tanrı'nın takdiri bozup "Evdeki hesap pazara uymaz" atasözünü söyleyip hepsinin dağılıp evlerine gittiklerinin haberi hana gelince hemen Hazret-i Peygamber'in sancağı nişanesini dua ve sena ile , hazineden çıkarıp 100 kese mal da bilesince alıp,
"Her kim mümin, muvahhid ve müslim tabi ise Hazret'in sancağı dibine gelsin" deyince aman Allah o mümin ve inançlı Tatar halkı Resulullah'ın Sancağı'nın resmini görünce derya gibi asker bir yere toplanıp Tatar askeri bölük bölük ve saf saf olup,
Bahçesaray'dan Nakşivan elinde Şirin beyleri üzere gittiğimiz konakları bildirir
Bu inatçı Şirinli askerlerine şeriat tarafından elçiler gidip "Resulullah Sancağı ile Moskov seferine gelsinler" diye haber götüren elçiyi dövüp sövüp kovup gelmediklerinden, "Allah 'a, Resulüne ve sizden olan emir sahibine itaat edin" [Kur'an, Nisa, 59] ayeti emrine uymayıp gelmediklerinden han hazretleri katilleri vacip olduklarına 4 mezhepten sağlam fetvalar aldı. Hakani kösleri, İsfendiyar borularını çalarak ve Resulullah'ın Sancağı'nı açarak Bahçesaray' dan gaza niyetine diye çıkıp,
Akmescid şehri menzili, oradan Karasu şehri menzili, andan kıbleye doğru 10 saat gidip,
Nakşivan nahiyesi [197a] yani Şirinli ülkesi sınırında bu kadar bin askerin ayak bastığını Şirin beyleri görüp hemen kararları firara dönüp Kırım'da Müslüman olan 300 adet Kalmık Tatarlarıyla ve 300 adet çatal atlı Tatarlarıyla tüm Şirin beyleri çoluk çocuklarını, mallarını, eşyalarını Mehmed Giray Han gibi bırakıp hepsi can pazarına düşüp Kırım Adası'nın Çikişke adlı kalesi yakınında Arbat Geçidi adlı geçitten geçerken nice Kalmıkları ve nice yarar yiğitleri geçitte boğulup kendileri can kurtarıp kaçtılar. Bu haber hana gelince hemen han artları sıra Şirinli'nin düşmanları olan Mansurlu'dan ve Karaçı halkından 3 bin adet zor batır yiğitleri gönderdi. Sasıklık adlı geçitten onlar da geçip Heyhat Sahrası içre Şirinli'yi kova kova o Şirinliler ile birlikte kaçan 300 adet Kalmıklara Mansurlular rast gelip hepsini kırarlar. Ama Şirinliler yahşi yedek çatal atlılar ile Azak Ka-
34
lesi'nde Süleyman Paşa'ya ve Molla Gani Paşa'ya varıp can atıp kurtuldular, ama birer at ile kalıp mal u menalden ayrıldılar.
Bu Şirinli'nin başlarına gelen tamamen Gazi Mehmed Giray Han'ın bedduasıdır ki "Mehmed Giray Han'ın elinden bilek zoruyla Şeremet adlı esir vezir ile nice namlı esirleri yeni hana veririz" diye aldıklarında han başını açıp bunlara beddua edip,
"İlahi, siz de benim gibi yakın zamanda evsiz barksız olup çoluk çocuğunuzdan ayrılasınız" diye beddua etmişti.
Allah'ın hikmeti Mehmed Giray Han'ın duası kabul olup sekizinci ayda bunların başlarına böyle felaket gelip Çoban Giray Han bütün Şirinli'yi ailelerinden ayırdı. Ama Şirinliler Azak Kalesi'nde de duramadılar. Dağıstan'da olan Mehmed Giray Han'a Cenab-ı Allah bunları muhtaç edip Dağıstan'a kaçmada. Şirinli beylerini kovan Mansurlular yine Çoban Giray oğluna gelip Şirinli'nin Azak Kalesi'ne sığındıklarının, oradan Dağıstan'a kaçtıklarının haberini hana söyleyince hemen han Karasu Ovası'ndan kalkıp Şirinli'nin Nakşivan elindeki mallarını, bağ, bahçe bostanlarını, saray, gelirler ve bütün mahsullerini, hizmetçi ve maiyetlerini ve sayısız hayvanlarını tamamen han zapt edip diğer eşyalarını yağmalattırdı. Kırım halkı henüz ganimete malik oldular.
Han hazretleri bu kadar ganimet malına sahip olup oradan dönüp tekrar,
Karasu şehri menzili, oradan Akmesdd şehri, oradan tekrar büyük alay ile Bahçesaray'a girince tekrar Kırım Adası'nda olan bütün esirlerin damga paraları için beşer guruş toplamaya kazalara yüzlerce ağa çıktı. Öyle sopa vurup zulüm ile mal topladılar ki bu zulmü Haccac-ı Zalim Yusuf etmemiştir.
Açık zulmün sitemi: Çoban Giray Han'ın veziri Sefer Gazi Ağazade İslam Ağa, babasını Kırımlılar öldürdüklerinden intikam almak için esir damga parası bahanesiyle Kırım halkına böyle aşırı ve açık zulüm olduğunu, 100 ve 150 yaşında ve gayet yaşlı adamlar Kırım' da çoktur, onlar,
"Bu zulüm ve düşmanlığı ata ve dedelerimizden işitmedik. Ve Kırım Kırım olalı curd eyelerimizden (ülkemizin sahiplerinden) görmedik. Önceden gelen hanlardan Hulagu Han, Tohtamış Han, Cengiz Han, Günbay Han, Menkirtim Han, Giraylar-
35
dan Mengli Giray Han, Fethi Giray Han, Semiz Mehmed Giray Han, Bahadır Giray Han, İslam Giray Han ve şimdi Dağıstan'a giden Mehmed Giray Han zamanlarında böyle zulüm ve düşmanlık görmedik" diye bütün Kırım halkı feryat ve figan ederlerdi.
Eğer Tatar kavminin bu zulüm yüzünden ettikleri feryat ve figanları duyduğumuz gibi, sözleri ile yazsak, yazılması zor olup anlaşılmaz, bir başka garip dildir.
Gerçekten bu mahalde Kırım fukarasına öyle zulüm edildi ki bazı salih kimseler esirleri hatırı için evlatlarını çarşıda satıp baş mallarını ödediler. Hatta bu sırada 3 adet sevimli esirler birer altına çıkıp hiç kimse, bir fert rağbet etmedi. Ve mahbüb ve mahbube esirler ayaklar altına düşüp çok ucuza satılırdı.
Bu girişten ve bu sözlerden maksat odur ki Kırım'ın içinde 100 bin adet askeri taifesi olup hanlar sefere adanınca en az 70-80 bini han ile bile atlandığında 600 bin esirin elleri, kolları ve ayakları boş serbestçe dağlarda, bağlarda ve tarlalarda bu kadar esir kafirler gezmede. Acayip hikmettir ki 600 bin Kazak kafirinden birinin bile Kırım Adası'ndan kaçmaya güçleri yetmez. Zira bütün Kırım askeri han ile sefere gittiklerinde bütün Kırım'ın Nogay ve Badrak karıları Kırım' da atlanıp bellerine kılıç ve sadak bağlayıp Kazaklarıyla bağlara, dağlara ve tarlalara gidip ziraat ettirip kocaları seferden geldiklerinde hazır mahsul bulurlar. Onun için Kırım halkı, Kazaklarının damga parasını vermek zulmlerine tahammül ettiler, ancak çok açık zulüm oldu. Allah def ede.
Ve büyük ve uğursuz zulüm odur ki 1077 [1667] tarihinde bu Kırım'da Mehmed Giray Han'a Osmanlı tarafından bir yarlığ [197b] ile Köprülüzade Fazıl Vezir Ahmed Paşa' dan mektup gelip öyle yazmış ki,
"Sen ki sabıkan Mehmed Giray' sın. Hatt-ı şerifim ulaştığında 77 sadaklı ve zırh zireh-külahlı sultanlarınla Asitane-i saadetime gelesin. Kırım hanlığını Çoban Giray Han'a ihsan eyledim" diye ferman gelince Mehmed Giray Han fakir baba ve dedelerinden kalan 10 Mısır hazinesi malı, bu kadar menali, bu kadar aileyi ve körpe evlatları bırakıp o ihtiyar padişah ağlaya ağlaya Dağıstan padişahına hakir bile gittik. Bu da Kırım'da esir
36
damgası bahası zulmünden daha şiddetli Haccac-ı Zalim zulmü idi, vesselam.
Ama bu esir damgası malından günden güne hana ve Vezir İslam Ağa'ya sayısız kıyassız haram mal geldi ki koyacak hazineler ağzına kadar doldu.
Hemen hanın gözü nice bin kese malı görünce "Ahır ömrümdür" deyip kendini Asitane-i Saadet'ten donanma-i hümayun ile getiren Ammarzade Kaptan Paşa'ya 40 kese, kadırgadaki leventlere 10 kese, yeniçeri ağasına 40 kese, yeniçerilere 10 kese, cebecilere ve topçu ocaklarına onar kese, kalgası ve vezirini karadan getiren Silisre, Niğbolu, Vize, Kırkkilise ve Çirmen sancakları askerlerine beşer kese, Bucak Tatarı askerine 5 kese, kendinin Kırım kapukullarına 10 kese, tüin sekbanlarına 10 kese, Tat Eli halkına 5 kese kısacası bir haftada 2 bin keseyi dağıtıp tüm Kırım halkını memnun edip sevindirdi.
Daha sonra damgadan elde edilen haram maldan 500 Kazak esir, 100 kız, 100 oğlan ki her biri birer güneş parçası idiler, 100 adet gümüş eyerli yorga at, 200 çıplak yorga at, 500 baş Kırım beygiri, 100 çift her türlüsünden doğan, karçığa ve laçinler, 100 adet eğitimli tazılar, 100 çift alaca zağar köpekleri, nice bin hediyelik murassalar, altın ve gümüş kaplar, yüzlerce çift Hıtayi çar-gül çiçekli kaseler, tabaklar ve mertebaniler toplayıp veziri olan İslam Ağa ile bu yazılan hediyeleri 500 kese nakit ile Osmanlı padişahına, veziriazama, valide sultan, şeyhülislam, kadıaskerler, İstanbul mollası ve diğer işbaşında olanlara da nice bin hediyeler ile keseleri Der-i Devlet'e İslam Ağa götürdü.
Ertesi gün Kefe' de olan Ak Mehmed Paşa'ya 20 kese, 50 baş at, 20 baş yorga beygir, 10 adet Leh, Çerkez ve Rus oğlanları, 1 hınto araba ve 200 cürd atlı ile hediye ve mektuplar gönderip Mehmed Paşa'yı Bahçesaray'a davet etti.
Mehmed Paşa'ya hediyeler varınca memnun olup Azak'tan gelirken Çerkezistan içinde Şirin beyinin oğlu ve Sübhan Gazi Ağa'nın oğlunu Nevruz Kalesi'nden bile hana getirip Kefe'den Bahçesaray'a dördüncü günde girerken han ile bu kadar bin adet silahlı ve mükemmel seçkin asker Mehmed Paşa'nın karşılamasına çıktılar. Paşaya büyük ziyafetler sunulup bütün tabilerine yetecek konaklar verildi. Han ile Şirinli'yi barıştırıp yemin bil-
37
lah ile ve aman mendili ile başkapucubaşı ve Halim Efendi gidip Şirin beyini getirip el öptürdüler. Sübhan Gazi oğlu da el öpünce babası Sübhan Gazi Ağa'nm da suç defterine üzerine af kalemi çekildi. Onun davetine de bir kapucubaşıyla kendi oğlu gitti. O da gelip el öpüp Kırım Vilayeti huzura kavuştu. Han da henüz Ak Mehmed Paşa sebebiyle müstakil han olup Ramazan-ı şerifin başından itibaren her gece has sohbetler edip o kadar Hüseyin Baykara meclisleri olup zevk ü safalar eyledik ki anlatılmaz. Zira Mehmed Paşa'yı Mehmed Giray Han'ın yaptığı görünüşüne kondurmuşlar idi.
Her gün yiyecek ve içecekler verildikten sonra Mehmed Paşa'ya her gün yüzer guruş cep harçlığı verilirdi. Ve bu hakir ve bu fakir vakarlı han hazretlerinin sonsuz iltifatlarına mazhar olup 1051 tarihinde büyük nimetiyle beslendiğim merhum şehit Sefer Gazi Ağa'nın sarayını hakire konak tayin etti. Hala İslam Ağa vezir olup Der-i Devlet'e gidip küçük kardeşi Mehmed Mirza hakire konakbanlık edip bütün yiyecek ve içeceklerimiz içeri haremde Anişe Hatun'dan yani Ayşe Kadın'dan gelip zevk ü safalar ederdim. Handan hakire bir kat esvap ile bir samur paçası kürk ihsan edip Mehmed Paşa ile Bahçesaray' da tam 20 gün kaldık. Havanın soğukluğu biraz gidip şiddetli kışlar def olup ibibik kuşları ötmeye başlayıp Kırım'ın havaları ısınmaya biraz başlar.
Ama Mehmed Paşa ile han her gece o uzun gecelerde yedişer ve sekizer saat oturup bütün Kırım alimleri ile şer'i ilimler konuşurlardı. Mehmed Paşa bir tarihçi kimseydi. [198a] Han hazretleri huzurunda ve bu kadar Tatar tarihçileri huzurunda Mehmed Paşa,
"Canım efendiler, pek müşkil midir? Aya bu Kırım Vilayeti'ne Tatar kavmi ne zaman malik oldu? Ve ilk defa müstakil hakim olanlar kimlerdir? Han diye ve giray diye neden isim koydular?" diye paşa sorunca hemen Kırım kadıaskeri olan Murteza Ali Efendi buyurdular ki:
"Bizim Tatar kavmi ilk başta Hazret-i Davud Nebi asrında Hıta, Hoten ve Çin'de idiler. Orada çoğalarak o diyarlardan gelip Maveraünnehir'de Mahan Vilayeti'nde mekan edindi. Hazret-i Risalet-penah'ın kutlu zamanlarında Cengiz Han orta-
38
ya çıktı. Osmanlı ile o Cengiz Han amca oğullarıdır. Osmanoğlu'nun ataları Süleyman Şah ve Ertuğrul, Rum-ı Yunaniyan'a giderler. Bizim Cengiz Han Edil Nehri boylarında sakin olup o da çoğalarak Heyhat Sahrası'na, oradan Kırım Vilayeti'ne gelirler. İşte bizim Emrem Atalık'ta güvenilir ve ayrıntılı güzel bir tarihi vardır. Okunsa hepimiz ondan istifade ederdik" dedi. Hemen Emrem adlı atalığm meğer tarih koynunda imiş. Çıkarıp Halim Efendi okudu. Meğer bu tarih sahibi Emrem Atalık 120 yaşında bir kart kazak, kozak, ozak, köse, boyu kısa adamın atalarından Tohta Bay adında ünlü bir tarihçi kimse yazdığından Emrem Koca dedelerinin yazdığı kitabı koynundan çıkarıp okunmaya başlandı. Çağatayca bir hoş, fasih ve beliğ Tohta Bay-ı Çağatay tarihidir. Tohta Bay Tarihi'ne göre ilk defa Kırım Adası'na sahip olan
hanları bildirir Evvela (---) tarihinde güçlü Cengiz Han Deşt-i Kıpçak'ta Toh
tamış Han ile tam 3 sene şiddetli ve kızgın savaşlar edip sonunda erlik meydanı Cengiz Han'da kalıp Tohtamış Han yenilerek Hazar Denizi'nden karşı İran ülkesine kaçıp orada karar eder. Cengiz Han kendi oğullarından en ulucası Cuci Bay'a Balu Han, Kazan, Bulgar, Rus ve Kozak vilayetleri hanlığını verip Balu Han da müstakil han olduğu için Cuci Bay'a han diye ilk defa ad verdiler. O da giderek cihan süsü bir şah olup Moskov kralını kendine tabi edip haraca kesti.
Ama Kırım Adası'nda Ceneviz Frengi karada ve denizde bir büyük kral olmakla Cuci Han'a baş eğmedi. Bunun üzerine Cuci Han Kırım Adası'na büyük ordu çekip aman zaman vermeyip Kırım memleketini (---) tarihinde Ceneviz kafiri elinden zorla fethetti. Deniz kıyısında olan kalelerden İnkirman, Sarkirman, Balıklağa Kalesi, Menkub Kalesi, Kefe Kalesi, Kerç Kalesi, Çikişke Kalesi ve diğer bu gibi sağlam ve dayanıklı kaleler kafirler elinde kalmakla Cuci Han ile kefere kralı barış anlaşması yaptı. Kırım Adası'nm ovalarmda Tatar askeri sakin olup halen Kırım Adası Tatar elinde kaldı.
Kırım Adası fatihi Cuci Han Kırım'ı fethettikten 6 ay geçip ölünce (---) (---) 6 nefer oğlu kalır. Büyük oğlu ile 5 adet kardeş Kırım'ı üleşemeyip yurt hakimi olmak için 6 kardeş birbirleriy-
39
le çok büyük savaşlar ettiler. Sonunda büyük kardeşleri Bereket Han, dedeleri Cengiz Han'a varıp buluşunca "Hay bizim oğlumun oğlu, canım, sen safa geldin" diye nice türlü iltifatlar edip Bereket Han'ın sığınmasına dünyalar kadar sevinip Kırım hanlığını Bereket Han'a yarlığ ile verir. Öbür 5 nefer kardeşin Deşt-i Kıpçak'a gelmesini ferman eyler. Böylece Bereket Han Kırım'a müstakil padişah olup aleme nizam verdi.
Allah'ın hikmeti 6 ay sonra Cengiz Han merhum oldu. Mürd oldu, diyemeziz, zira Hazret-i Risalet-penah'ın "(Yaratan) Rabbinin adıyla oku" [Kur'an, Alak, 1] ayet-i şerifiyle yazılan mektubuna saygı gösterip ayağa kalkıp öpüp başına koyup İslam dinini kabul etmişti. Ancak,
"Kabe'ye gidemem, zira Kabe'ye kadar bunca padişahları atlayıp geçemem. Hepsi bana düşmandır, yol güvenliği yoktur ki Kabe'ye gideyim. Ve (---) sene yaşamış kişiyim. Zekerimi kesip sünnet olamam" diye özrünü arz edip Allah'ın emri olan diğer farzları tamamen kabul ettiği için biz ona müslim deyip merhum oldu, deriz.
Sözün kısası Cengiz Han merhum olduktan sonra oğlunun oğlu Bereket Han, Cengiz Han yerine müstakil han olup bin gün ona da Allah'ın hidayeti erip samimi olarak ve gönülden Tanrı'nın kulu olup ilk defa Tatar' da kendini sünnet etmek bundan kalmıştır. Yüzer, ikişer yüz nefer adamları bir anda sünnet ettirip [198b] 3 gün 3 gece toy düğünler edip şenliklerle nazenin ömrünü zevk içinde geçirirdi.
Kırım Vilayeti'nde Eski Sala şehrini, Aşlama Bahçesi'ni, Bahçesaray'ı ve Eski Yurd'u yapan bu Bereket Han' dır. Gayet cesur ve namlı·· han olup tüm kralları aciz bırakıp hepsini haraca kesti. Çok mal biriktirip askere verip yiğit toplayarak 200 bin adet cengaver, yiğit ve hünerli askere sahip olup Heyhat Sahrası'nda 200 bin otav yılkıya malik idi, her otav bin at idi. 60 bin otav deve ve 600 bin otav sığır olup diğer hayvanlar Küçük Heyhat Sahrası'nda otlayıp gezerlerdi ki sayılarını Cenab-ı Bari bilirdi. Halen Heyhat Sahrası'nda olan yaban hayvanları Bereket Han'ın hayvanlarından kalmıştır ki yabani olmuşlardır. Allahu Taala Bereket Han'a bu derece bereket vermişti.
Bereket Han'ın bu mertebe mal mülk sahibi olup asker top-
40
layıp padişah olduğunu Hulagu Han işitince hasedinden Kırım'da Bereket Han üzerine 400 bin askerle yürüdü. Bereket Han bu kötü haberi işitip 100 bin cengaver, düşman kıran hızlı Tatar ile Kırım Adası'ndan 661 (1263) tarihinde çıktı. Küçük Heyhat Ovası'nda Azak Kalesi altında Deşt-i Kıpçak'ta Hulagu Han konmuşken seher vakti Hulagu Han'ın askerine Bereket Han bir bereketli keskin kılıç vurur ki Hulagu askerlerinin çoğu yok olup kılıçtan kurtulan bin kadar Tatar ile Hulagu Han Edil Nehri'ni geçip can kurtarır. Bu kadar malı Bereket Han'a kalır. Bereket Han da bereket versin deyip Kırım'a esenlikle ve zaferle döner.
Hulagu Han da bu yenilgi üzüntüsüyle nice zaman serseri gezer. Bütün padişahlara üstün gelmişken bütün padişahlar ve krallar katında hor hakir olup sonunda derdinden Mecusi dininde öldü, yeri cehennem oldu. Yerine oğlu Abaka Han müstakil padişah olup bütün padişahlara mektuplar gönderince hepsi ona tabi oldular, ancak Kırım' da Bereket Han,
"Ben İslam padişahı olup Muhammedi dinden olup öyle dinsiz Mecusi mezhebindeki birine niçin varıp biat ederim" diye Abaka Han'ın mektubunu Bereket Han parça parça edip elçisini kovdu.
Hulagu oğlu Abaka Han'a bu haber gelince babası Hulagu Han'ın bozulup 300 bin askerinin kırıldığı intikamını Bereket Han'dan almak için 200 bin askerle Kırım Vilayeti üzere gelmede. Henüz İslam ile şereflenmiş Kırım askeri de Bereket Han ile tam 80 bin adet seçkin İslam askeri Kırım Adası'nın Or Ağzı adlı yerinden taşra Küçük Heyhat Sahrası'na çıkıp Abaka Han ile Bereket Han devlet sınaşır. Allah'ın emri ve Muhammed Mustafa mucizesi bereketiyle Bereket Han, Hulagu oğlu Abaka Han'a bir satır vurur ki Abaka'nın babası Hulagu Han'ın Bağdad'da Abbasilerden Mustasım Billah'a ettiğinden edip 150 bin Abaka Han Tatarı kılıçtan geçer. Hala Abaka Tatarı kemikleri Or Kalesi'nin dışında Ccrekli adındaki yer yakınında yığın yığın yığılı durur. Hala Kırım Tatarı içinde darb-ı meseldir ki "Bereket Han kılıcına uğrayasın" derler.
Sonra Bereket Han, Abakay Han'ın bütün atları, koşumları ve ganimet mallarını Müslüman gazilere dağıtıp zaferle Kı-
4 1
rım Vilayeti'ne girer, günden güne Cem haşmetli cihangir padişah olur.
Tanrı'mn hikmeti o sene Turla Nehri ve Tuna Nehri dörder ay donup Bereket Han 200 bin asker ile Tuna Nehri'ni öte, Edirne tarafına geçip önce İstanbul tekfuru olan Keştantış Kral'ın elini vilayetini ta İdrivne yani Edirne, Filibe, Sofya, Kavala, Selanik, Serez, Zihne, Tırhala, Yanya, Kesendire, Koloz ve eski hekimlerin şehri olan Atina şehrine kadar deniz kıyısında ve karada olan 770 adet şehri yağmalar. Hesabını Allah bilir o kadar ganimet malları, yüz binlerce esir ve hesapsız hayvanlar alır. Bütün şehirleri yaka yıka ateşe vurarak 7 ayda yine Tuna Nehri kenarına gelir, binlerce parça gemilerle Akkirman tarafına Tuna'dan geçip Turla Nehri'ni de geçip zaferle ve esenlikle Kırım'a girer.
Sonra 665 [1267] tarihinde Kırım'dan 80 bin asker ile Belh, Buhara, [199a] İran, Turan, Çin, Maçin, Hıta, Hoten, Fağfur ve Türkistan'a at salıp baş kaldıran padişahları baş eğdirir. 1.800 kadar Tatar alimini başına toplayıp tazim ile Kırım Adası'na getirip bütün alimlere cami ve medreseler yapar, gaza mallarıyla bütün alimlere haneler yapıp çoluk çocuk sahibi olurlar. Cengizliler günden güne meşhur olup "Kılıç ve kalem sahibi" diye hutbeyi ilk defa Kırım şehrinde bunlar okutup sikkeleri at şekli resimli mankır kestirdi. Zira avları, eğlenceleri ve bütün işleri atlarla olduğundan sikkelerine at resmi yazdılar. Gerçekten de sikkeyi saf bakırda kazdılar ve günden güne Tatar, alimleri ile alem oldular.
O zamanda Kırım Adası içinde 3 bin adet fetva sahibi Tatar alimi var imiş. Onlar ile Bereket Han şöhret bulup günden güne İslam askeri güçlenip Ceneviz Kırım' da harac verir olur.
Daha sonra, 666 [1268] tarihinde Bereket Han vefat edip Eski Sala' da defnedildi. Onun geriye kalan oğlu bir yaşında küçük çocuk olmakla atalıkları birbirlerine düştü. Sonunda Cengiz Han'ın hayatta iken veliahd edindiği dördüncü oğlunun oğlu Toluy neslinden olan Tağar Han oğlu Menkirtim Han'ı han edip Kırım'a getirdiler. Bu da Moskov, Leh, Çeh, İsveç, Felemenk, Macar, Kurs, Nemse, İslovin, Tot ve Korol krallarının hepsini haraca kesti. Krakov vilayetlerinden Daniska Vilayeti
42
seferine gidip hesabını Cenab-ı Bari bilir mallar ve esirlerle Kırım Adası'na geldi. Ona da "O, senden, sen de O'ndan hoşnut olarak Rabbine dön!" [Kur'an, Fecr, 28] ayeti fermanı gelip gerçek sefere çıkarak cennete yola çıktı. Yeri İlliyyin cenneti ola. Hala kabri Mankıt elindedir.
Daha sonra kardeşi Tağar Han oğlu Tedan Han Edil Nehri Ovası'ndaki Saray şehrinden gelip Kırım Vilayeti'ne müstakil han oldu. Bunun zamanında Leh Kazağı Kırım'ın batısı tarafında Avlota Limanı'na girip Sarkirman Kalesi'ni Ceneviz keferesi elinden aldı. Tedan Han Kazak elinden bu kaleyi kurtarmayı başaramadığından Kırım halkı Tedan Han'a karşı ayaklanıp hanlıktan azledildi. Yerine 690 [1291] tarihinde Menkirtim Han oğlu Tağtağağ Han han oldu. Bu han daima fitne, fesat, kötülük, hile, oyun ve eğlenceye düşkün olduğundan Ceneviz kafiri, Moskov, Leh, Kostantin, İdrivne, Sırp, Bulgar, Eflak, Boğdan ve diğer kafir kralları yüz bulup Kırım'ın bazı yerlerini yağmalamaya başladılar. Sarkirman Kalesi'ni bu da Leh elinden kurtarmaya gayret etmedi.
Meğer bu Tağtağağ Han atalarının dinine girip putperest olmuş. Hemen tüm Kırım halkı ve alimleri ayaklanıp "Tağtağağ Han'ı katledelim" derken bir taraftan fırsat bulup Menkub Kalesi'nde Ceneviz kafirine kaçıp şapka giyer. Ertesi sabah leşi aşağı kayalar dibinde boynunda altın haçlarla bulunup yine orada pis leşini kafirler bir maşada gömerler ve bir deliğe tıkarlar. Hala gelen geçen Tatarlar yanından geçip maşadına lanet okuyup mezarına tükürüp geçerler.
Ondan sonra yerine Özbek Han han oldu. Gayet akıllı, yumuşak huylu ve dindar Müslüman han olduğundan Kırım Vilayeti içinde askerler arasında köy köy eşkıyalar ortaya çıkıp Kırım'm içi karıştı. Maveraünnehir'de Tohtamış Han Kırım'm bu halini öğrenip fırsat ganimettir deyip 100 bin asker ile Kırım Vilayeti üzere geldi. Allah'ın hikmeti o müslim, salih ve dindar Özbek Han'ı Tohtamış Han bozguna uğrattı. Özbek Han da Kırım' dan Deşt-i Kıpçak'a, oradan Semengan Vilayeti'nde Timur Han'ın yanına düşüp iltica eder, ama beri tarafta Tohtamış Han Kırım ülkesine müstakil han olup bütün Kırım halkı mecburen kabullendiler.
43
Timur Han da Özbek Han'ın ricasıyla öcünü alıvermek için 100 bin çatal atlı cengaver yiğit askerler ile ılgar edip Özbek Han öncü asker olup Tim ur Han'ı Heyhat Sahrası'ndan geçirir. 7 gün 7 gecede Kırım Vilayeti'ne çapul civerip Kırım'a girip yaka yıka Töhtamış Han askerini kova kıra Kırım diyarını harap eder. Bütün Kırım alimlerini Timur Han alıp Belh u Buhara'ya götürür. Tohtamış Han gemiyle Trabzon Vilayeti'ne kaçıp bir zaman orada durur.
Beri tarafta Timur Han Kırım hanlığını yine Özbek Han'a verir. Ondan sonra Timur Han Kırım Vilayeti'ne 3 kere daha gelir. Harap ettiği yerler Deşt-i Kıpçak'ta ve Azak ile Kırım arasında, ta Özü [199b] Nehri kenarında Doğangeçidi adlı kale mahallinde Müslüman mezarlıkları ve şehir temelleri belli olup durur.
"Zorba Timur Han'ın bir oğlu Akmescid'in güneyinde Çadır Dağı Yaylağı eteğinde gömülüdür" diye Ak Mehmed Paşa'nın sorusuna cevap vermek için bu Tahta Bay Tarihi böyle okunup Kırım' da ilk defa Tatar kavminin yerleşmesinin aslı budur ve ilk defa Kırım'a han olan Cengiz Han oğlu Cuci Han' dır diye cevap verip Kırım sahibi olduk, dediler. Yine Mehmed Paşa,
"Ya, Osmanlı eline bu Kırım Adası ne yüzden girdi?" deyince Emrem Atalık,
"(---) tarihinde İstanbul'u fetheden Sultan Mehmed İnkirman'ı ve Avlota Kirman'ı Leh elinden fethedip Kırım'ın bir köşesini tasarrufuna alıp kaldı.
Daha sonra (---) tarihinde Mengli Giray Han yardımıyla Sultan Bayezid-i Veli Veziri Gedik Ahmed Paşa Kefe Kalesi'ni, Sudak, Kerç, Balıklava, İnkirman ve Sarkirman kalelerini Ceneviz kafiri elinden kimini ceng ile kimini aman ile fethetti. Kafirler Azak Kalesi' ne gidip Kefe Kalesi'nde Bayezid Han oğlu Şehzade Korkud Han'ı Kefe'de hakim edip Kefe Kalesi'ni Osmanlı sancak merkezi edip bizim hanlarımızdan Mengli Giray Han ile Sultan Bayezid'iniz anlaşıp,
"Kırım Adası'nın ovaları hanların ola. Dağlarında ve deniz kıyılarında olan kaleler tamamen Osmanlı'nın olup bir Kırım şehzadesi Yanbolı şehrinde rehin durmak üzere sulh oldu. Halen Kırım'ın yarısına Osmanlı ve yarısına hanlar mutasarrıflardır. Sonra Mengli Giray Han Bayezid-i Veli ile Akkirman ve
44
Kili kaleleri fethinde bulunup sonra vefat etti. Ardından (---) han oldu. Ondan sonra Giray elkabı bu Mengli Han'dan kalıp Kara Şemseddin hazretleri Mengli Giray buyurduklarından hala hanlara giray derler. Mesela Osmanoğlu'na hünkar derler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Selamet Giray Han, Bahadır Giray Han, İslam Giray Han ve
Mehmed Giray Han iki kere han olup şimdi Dağıstan'da kalıp hala hamınız Çoban Giray Han' dır. Allahu Taala hatalardan saklayıp ocağı daim ola" diye han huzurunda böyle dua ve senalar edip bu gece tüm sohbetimiz alimlerle ile tarih zevki olup Kırım padişahların Tahta Bay Tarihi'nde böyle okundu. Hakir de bu kadarca yazmakla yetindik, vesselam.
Ertesi gün Ak Mehmed Paşa handan izin alıp Der-i Devlet'e yola çıkacak sırada han hazretleri Ak Mehmed Paşa'ya 15 kese guruş, 5 bin altın, 10 esir, 10 gümüş eyerli yorga at, 200 Tatar eyerli tabiler binecek at, 20 adet Çerkez kızları ve paşa kardeşine, oğlu beye, kethüdası, divan efendisi ve diğer işbaşında olanlara bu kadar esir ve bu kadar ihsanlar olundu ki anlatılmaz.
Hakir de han hazretlerinden, kalgay ve nureddinden ve Kırım ayanı olan dostlarımızdan 11 esir, 10 yorga ve 12 baş Nogay atı, 3 kat esvap ve 870 adet guruş elde ettik.
Ak Mehmed Paşa ile (---) tarihinde Kınm'dan İstanbul'a gittiğimiz konakları bildirir
Bütün ahbap ve dostlar ile vedalaştık. Han hazretleri de bu kadar bin asker ile atlanıp Mehmed Paşa'yı göndermeye gidip Bahçesaray' dan batı yönüne avlanarak gidip 6 saatte,
Kamışlı Köyü menzili: Yolumuzdan bir konak sapadır. Oradan 7 saat kuzeye gidip,
Çüyençi Mehmed Efendi Köyü menzili 500 evli büyük bir Tatar köyüdür. Bunda Mehmed Efen
di aziz ve duası kabul olunur yaşlı adamdır. Bu köyde demirden dökme kazanlar yaparlar ki her bir kazana birer ve ikişer sığır sığar iri kazanlardır. Madeni Çadır Dağı'ndadır ki ibretlik ve görülmeye değerdir. Rumeli'de Bosna serhaddinde Kıradişka'da, Erzurum Vilayeti'nin Kiğı sancağında ve Kınm'da Çadır Dağı'nda bu demir madeni başka bir madendir. Kiğı'da ve Kıradişka'da bu demir madenini top güllesi dökerler. Bu Çüyen-
45
çi'de demiri kazan dökerler ki Belh, Buhara, Semengan, Laristan, Moltan vilayetlerine kadar Çüyençi Mehmed Efendi kazanı meşhurdur.
Hele hamd olsun Mehmed Efendi'nin hayır duasını alıp ellerini öpmekle şereflendik. Oradan 5 saatte mamur köyleri geçip,
Baylar Köyü: Bu mahalde han Mehmed Paşa ile ayrılık vedası edip han Kırım'a, bizler kuzeye 9 saatte,
Tuzla Köyü menzili: Büyük tuzla olup eminlik olduğu yukarıda yazılıdır.
Oradan yine kuzeye [200a] 5 saatte, Ferahkirman Kalesi menzili
Yani Or Ağzı Kalesi ki Kırım'ın bir tarafı da bu mahalde son bulur. İşbu Kırım, Karadeniz'in kuzeyi tarafında üçgen şekilli 770 mil bir adadır. Kıble tarafı ki Tat Eli dağlarıdır. Tamamı 8 adet sağlam kalelerdir ki Osmanlı'nın Kefe eyaletidir.
Bu adanın kuzey yönünde yarısı bağsız ve bahçesiz çölistan yerlerdir. Burada 1.067 adet mamur ve şenlikli, cami, mescit ve medreseli köyler vardır. Her biri insan deryasıdır ve tamamen Tatar hanlar hükmündedirler. Bu hesap üzere hemen Kırım hanlarının mutasarrıf oldukları bu Kırım Adası'nın yarısıdır, ama 100 bin askeri taifesi çıkar.
Ve 600 bin Kazak-ı Ak esir yazılmıştır. 100 bin adet de ulema, imam, hatip, fukara, garipler, kadı ve şeyh yazılmıştır. 100 bin kadar adam da kara ve denizler tüccarı ve sanat ehli yazılmıştır. Her gün 3 bin koyun, 200 sığır, 40-50 at ve 40-50 deve boğazlanır, her gün yedişer bin kile buğday tüketilip bin bin adet ata yem asılır. Bütün Kırım halkı at besler. En makbul işleri gazadır.
Yiyecekleri at, deve ve sığırdır. İçecekleri at ve deve sütü, kımız, boza, talkan ve baldır suyudur. Tatarlar ekmeği az yerler. Ekmek yemezi çoktur. "Yedikleri darı, giydikleri deri, evleri saz ve kendileri nasaz" diye bu sözler darb-ı mesel olmuştur.
Bütün Tatarlar çok tütün içerler, dumanını asla dışarı çıkarmazlar. Hemen dumanını içip mest olup yıkılıp "Esrik olganmız" diye sarhoş olurlar, ama gayet yiğit, cesur, güçlü ve hünerli erlerdir. Bütün halkı develeri çifte ve arabalara koşurlar.
.................. (3 satır boş) ................... .
46
Sözün özü, Kırım Adası'nın özellikleri ve bu Or Kalesi'nin özellikleri yukarıda nice kere yazılıp anlatılmıştır. Or Kalesi'nden 1077 Ramazanının 23. [19 Mart 1667] günü han tüfenklileri ve 5 tavlı askeriyle Allah'a sığınıp seher vaktinde Heyhat Sahrası'na çıkınca,
Kalmık kavminin büyüsünün etkisini bildirir Hemen Or Ağzı'ndan yarım saat Heyhat'a çıkınca bizim as
kerimizin üzerine bir karanlık zulmet çöküp birbirlerimizi görmeden kalıp atlarımızın başlarını ve ellerimizde dizginlerimiz pustan ve dumandan göremez olduk, asker içinde bir gürültü ve feryat kopup ne tarafa gideceğimiz belli olmadı. O sırada paşanın oğlunu kaybettik.
"Bre bey nerdedir?" diye herkes bağrışır. Beyi ne görmüş ve ne bilmiş var. Hemen hakir,
"Bre ümmet-i Muhammed Elham suresiyle Kul hüvallah suresini okuyup 4 tarafınıza üflen" diye bağırdım.
Hemen herkes bildiklerini okuyup bir saatten sonra biraz hava açılıp beyi buldular. Meğer bey bu hali görüp 5-10 kişiyle geri Or Kalesi'ne dönmüş.
Meğer melun Kalmık bizi görüp hemen yayşılık, yani sihirbazlık edip bizi karanlık denizine gömüp askeri bir duman bürüdü ki bütün Tatar'ın ve bizim askerin akılları başlarından gidip bazı adamlar geri Or Kalesi'ne dönüp köpeklerin sesinden Or Kalesi'ni buldular.
Bir zamandan sonra duman kaybolup güneş gökten baş gösterince onu gördük. 2 bin kadar Kalmık Tatarı domuz topu olup bir yerde durup çakallar gibi uluşurlar. Gördüler ki bir hayli büyük ordu ve hepsi pür-silah tüfenkli ateşiz. Hamd olsun bize sataşamayıp bir tarafa it gibi savuşup Heyhat Ovası'na gittiler.
Hemen tedbirli paşa bütün ağırlık arabalarını kale gibi küren çatıp yine "Allah 'a tevekkül ettim" deyip tam 5 saat batı tarafa gidip,
Kaygaç Gölü menzili, oradan 5 saatte Baydibi menzili: Tatarlar buraya Baytüpi derler. Orada atlara yem kestirip sabaha dek Kezkuyu adlı yeri geçip bir gidiş gittik ki arabalarımız güçlükle bize yetişirlerdi. Oradan,
Bahşili menzili: Orada da atlara yem kestirip Kopkuyu'yu
47
yani çok kuyuları ve Çorga adlı mahalli geçtik. Bu mahalde Özü Nehri taşsa yoldan atlayıp Karadeniz'e karışır, Karadeniz dalgalansa Özü Nehri'ne karışır bir ince [200b] yoldur. Bu ensiz yolu da geçip ve Sarıkamış adlı mahalli de geçtik. Zira Kalmık derdinden bu Heyhat Ovası'nda asla duracak ve sığınacak bir güvenlik yer yok, gayet sürat ile seğirtip,
Kılburun Kalesi menzili Kırım Adası'mn ağzı olan Or Kalesi'nden batı yönüne ıl
gar ile bu kaleye gelinceye kadar tam 30 saatlik ıssız çöl, bir ensiz burun gibi yoldur. Onun için Kılburun derler. Ancak insanların geçiş yeri olmakla Tatarlar gelen geçen yolcuların durup dinlenecekleri yerlere birer eşim koyup yani kuyular kazmışlardır. Bunların kimi tatlı ve kimi tuzlu suları vardır. Hamd olsun Heyhat Sahrası ve Deşt-i Kıpçak bu Kilburun adlı kalede tamam oldu.
Bu Kılburun'da hanın koştuğu sekbanlara, iki beştavlı adlı Tatarlara ve bizi getiren arabacılara Ak Mehmed Paşa bol bol ihsanlar edip geriye Kırım'a döndüler. Or'a 2 konak kaldığı sırada Kezkuyu adlı yerde Kalmık bunlara sataşıp savaşa savaşa bütün garip yiğitlerin atlarını ve silahlarını Kalmık alıp arabalar altında ve içinde yine ceng ede ede fakirler Or Kalesi'ne varırlar. Han hazretleri hepsine atlar ve silahlarını verip gönüllerini hoş eder. Ve Or'un dışındaki on otak malları da Kalmıklar alıp giderler.
Hamd olsun bizlere rast geldi ama sataşamayıp ellerinden kurtulduk.
Sonra bu Kılburun'da bu kadar Özü Nehri gemileri gelip bütün malları ve hayvanları karşıya geçirdiler. Ancak paşa iç ağalan ve has tavla atlarıyla iki gece Kılburun'da kalıp bütün evlerin üstlerindeki sazları ve kamışları atlara yedirdik, zira bir tehlikeli, amansız bir derbent yerdir. Özü Nehri ne buz idi ve ne düzgün su idi. Gemiler birkaç günde gidip gelinceye kadar Kılburun'da burnumuzun kıllan açlıktan fırıl fırıl ötüp atlar evlerin sazlarını yedi. Bizler doğanların ölülerini yedik. Burada da bir acayip sunkur kuşum ölüp 3 doğan kuşum kaldı.
Bu Kılburun Kalesi'nde 1 at yemi 1 guruşa oldu. Ve 1 ekmek 1 altına çıktı, zira 4 bin kadar adam böyle kalecikte ne bulsunlar ve ne yesinler.
48
Hasılı, tam bir hafta Ramazan-ı şerifte bu Kılburun Kalesi'nde öyle zayıflayıp inceldik ki sanki kıl gibi olup iskelet kaldık. Hamd olsun bir gün buz sökülüp o gece karşı taraftan gemiler gelip zahireler getirdiler. Ve hemen atlan karşı tarafa geçirdiler.
Hemen paşa da tüm salt kalan adamlarıyla gemilere binip karşı tarafta,
Hasan Paşa Kalesi menzili: Orada paşaya büyük top şenlikleri edip ardından büyük alay ile bin adım kadar gidip,
Cankirman Kalesi, yani Özü Kalesi'nin özellikleri Üç kat bölme kale olup birbirlerine bitişik olup yapıcısı ve
şekliyle yukarıda 1067 [1657] tarihinde Kazak-ı Ak bizi bu Özü Kalesi'nde kapatıp 7 gün 7 gece savaşıp yere gelesi kafirleri kırdığımızda, ettiğimiz savaş özellikleriyle bu Özü Kalesi, Hasan Paşa Kalesi ve Kılburun Kalesi özellikleri ayrıntılı olarak yukarıdaki ciltte yazılmıştır, tekrar anlatmaya gerek yoktur. Ama Mehmed Paşa'ya kale halkı gayet saygı gösterip ikramda bulundular. Zira "Paşa Der-i Devlet tarafına davet olunup gider. Belki sadrazam olur" düşüncesiyle sayısız hediyeler verip 500 tüfenkli ve 500 atlı şehbaz yoldaşlar verdiler. Oradan kıbleye doğru 2 saatte,
Berezen Nehri: Bu nehri hemen gemiler ile karşı tarafa geçip Karabahşi Deresi'ni geçip,
Deligöl menzili: Burada atlara yem kestirdik. Oradan yine kıbleye gidip 3 Acıh Başı'nda Durujunka Kazağı'mn bir kalesi var. Top sesleri gelip bu mahalli de göz açıp kapayıncaya kadar geçip yine Karadeniz kıyısınca kıbleye doğru gidip Büke Bulağı adlı mahalli de geçip,
Hoca Beğ menzili: Bunda da atlara yemler kestirdik. Oradan artık Karadeniz kenarlarını sol tarafa bırakıp 10 saatte 3 Dallık adlı yeri acele ile geçip,
Otyarık menzili adlı mahal ki bütün ulaklar ve yolcular bu mahalle geldiklerinde ateşler yaktıkları için Otyarık derler. Turla Nehri kenarında olduğu ve yukarıda geçen konaklar saat saat birkaç kere Özü'ye, Doğangeçidi Kalesi'ne ve Kırım Vilayeti'ne nice kere gidip gelirken bu menziller defalarca yazılmıştır. Ama bu Otyarık adlı yer, Turla Nehri kenarında bir bayır üzerinde Kazak kafirlerinin resimleri olduğu aykırı yerdir. Daha önce burada bir kale var imiş. Karşı tarafı Akkirman Kalesi'dir.
49
Bu mahalde bütün atları hizmetçiler ile karadan Mayak Geçidi'nde Yanık Kalesi'ne gönderip hakir, paşa [201a] ile gemilere binip 6 mil enli Turla Nehri'ni geçip,
İmansız Salsal'm taht yeri, yani Akkirman Kalesi'nin özellikleri
Bu İskender seddi kalesi altında Özü muhafızı olan bostancıbaşılıktan çıkan Yusuf Paşa derya gibi askeriyle Ak Mehmed Paşa'nın karşılanmasına çıkıp hepimizi kendi otağına koyup Akkirman Kalesi' de o kadar top şenlikleri oldu ki yer ve gök titredi.
Orada 3 gün kaldık. Ak Mehmed Paşa'ya her gün 3 kere büyük ziyafetler edip dördüncü gün hareket sırasında Yusuf Paşa, Ak Mehmed Paşa'ya 20 kese harcırah, 50 at ve beygir ve 20 adet Rus köleleri verip "Mazur ola sultanım" dedi. Mehmed Paşa eski vezir olmakla Yusuf Paşa çok yaltaklanıp bütün işbaşında olanlara da at verdi. Hakire 2 beygir ve 100 guruş ihsan edip paşaya kılavuzlar koştu. Vezirler birbirleriyle vedalaşıp Akkirman'dan yine kıbleye doğru 3 saatte,
Eşek Deresi menzili, oradan yine 4 saatte Beyli Deresi, oradan 5 saatte Acıdere, oradan 4 saatte Orudere, oradan 4 saatte,
San Ata Sultan ziyaret yeri Tatar kavmi bu azize Sar Atay Sultan derler. Bunlar Resu
lullah'ın sahabe-i kiramındandır ki Hazret-i Peygamber baki aleme gittikten sonra bu Sarı Ata Sultan, Malik Eşter hazretleri ve Baba Mansur hazretleri 3 nefer yarar güçlü pehlivanlar kötü işli sapık Salsal Kral cengine geldiklerinde melun Salsal bu Sarı Ata Sultan'ı şehit edip bu mahalde defnederler. Nur dolu kabirlerinin boyu tam 20 adımdır. Başı ve ayağı ucunda birer uzun sütunları var ve 4 tarafı hendektir ki sığır ve sıpalar girmesin diye parmaklı çitler örülmüştür. Başka kubbe ve imaretten bir belirti yoktur.
Sonra Malik Eşter hazretleri Baba Mansur hazretleri ile ikisi yalnız kalıp Malik Eşter, melun Salsal ile tam 3 gün 3 gece nice bin hünerlerle cenk eder. Sonunda Malik Eşter hazretleri de sapkın Salsal elinde yaralanır, hemen Malik Eşter de melun Salsal'ı bir ok ile yaralayınca melun Salsal ölüp canı cehenneme yollanır. Bu Akkirman'da tahtı olmakla orada Kamerü'l-kum yakınında 40 arşın kule gibi yüksek bir maşadı [mezarı] vardır.
5 0
Bir domuz dişi Akkirman Kalesi kapısının üzerinde incecik zincir ile asılı durur ki tam 517 dirhemdir. Hatta merhum Melek Ahmed Paşa efendimiz Akkirman Kalesi tamirine bu hakiri memur edip inci gibi kale inşa ettiğimde o dişi tartmışımdır. Bir kaburga kemiği de yine kapı üzerindedir. O da tam bir kulaçtır.
Ama Malik Eşter hazretleri arkadaşı olan Baba Mansur hazretleriyle birlikte Kırım Adası'na gider. Bir yıldan sonra Malik Eşter hazretleri de melunun açtığı yaradan kurtulamayıp şehit olur. Baba Mansur yıkayıp Bahçesaray'ın kuzeyinde şehre yakın Eski Yurd adlı yerde Mehmed Giray Han'ın yaptığı camiin mihrabı önünde defnedilir. Bahçesaray ziyaretgahlannda ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Sonra Baba Mansur Sultan da Bahçesaray'da vefat edip Çufut Kalesi altında bir dere kenarında yatmakta olduğu yazılıdır.
Bu anılan Sarı Ata Köyü de 500 haneli ve camili Tatar köyüdür. Yukarıda yazılan Akkirman köyleri de camili ve mescitli mamur köylerdir ki bunlara Bucak Tatarı köyleri derler. 70-80 bin seçkin Bucak askeri çıkar.
Sonra bu Sarı Ata Sultan köyünden kalkıp, Kurunduruk Nehri: Bu nehircik Boğdan Vilayeti dağların
dan gelip bu mahalde Süleyman Paşa Köprüsü altından geçip, Tatar Pınarı Kalesi menzili: Sene (---) tarihinde Koca Ke
nan Paşa'nın yaptığı yukarıda yazılıdır. Oradan 5 saatte Karakuyu menzili, oradan yine (---) saat
kıbleye gidip Karakaya Köyü, oradan 4 saatte, İsmail şehri menzili
Akkirman'dan buraya kadar bütün yazdığımız bakımlı ve şenlikli, camili ve mescitli köylere tamamen Bucak Tatarı köyleri derler. Sultan Bayezid ve Sultan Süleyman evkaflarıdır ki hepsinden 40 bin seçkin asker çıkar, ama şimdi 20 bin adet de Ulu Nogay gelip her köye 5 evli yazılıp arabalarını kurup yeni yeni yapılan Valide Sultan Camii'ne reaya kaydoldular.
Mehmed Giray Han'ın azledilmesine bu Tatarlar sebep olmuştur ki bunlar Valide hassı olmuşlarken Mehmed Giray Han bunları Kırım'a kaldırdığı için hanlıktan azledilip Dağıstan'a birlikte kaçmıştık. İsmail şehri de yukarıdaki 7. cildimizde ayrıntılı olarak yazılıdır.
5 1
İsmail şehri emini, Mehmed Paşa'ya bolca hediye verdi. Oradan gemilere binip karşı adaya Tuna gemileriyle geçip 3 saat adada gidip tekrar yine Tuna gemilerine binip karşı tarafa geçip,
Tulça Kalesi, Dobruca Vilayeti sınırı menzili Paşa Tulça emini hanesinde [201b] konup bütün asker Bu
caklı Mustafa Ağa hanında konuk oldular. Gerçekten yerinde yapılmış konuk sarayıdır. Oradan güney tarafa 5 saatte,
Babadağı kasabası menzili Sarı Saltık Sultan, yani Munammed Buharı hazretleri bu şe
hirde yatmakta olup bu şehir onun türbesi evkafı olduğu 2. cildimizde yazılıdır. Ama şimdi 1077 Ramazanı [Mart 1667] bayramının 3 gününü de Mehmed Paşa ile edip ve bütün dostlarla görüşüp öpüşüp biliştik. Hamd olsun sadık bir dostumuz vardı, 20 yıldan beri görüşmek nasip olmamıştı, bu mahalde hanemize gelip görüştük. Kıta:
Ruz-ı ıyd oldu meh haneme kıldı teşrif, Merhaba etti benimle dedi eyya.m-z şerif,
Anda hatm oldu letafetle belağat anda, Barekallah zehi lütfi revan cism-i latif.
Oradan yine güney tarafa (---) saatte, Tannverdi Köyü menzili, oradan 6 saat gidip Muradlı
Köyü, oradan 4 saatte Mürvetli Köyü, oradan 4 saatte Çıracı Köyü, oradan 4 saatte Ali Bey Köyü, oradan 5 saatte,
Mamur Hacıoğlu kasabası menzili Tulça Kalesi'nden buraya kadar Dobruca Vilayeti sayılır. Bu
memleket HaCıoğlu Pazarı' dır ki eski zamanda bu Hacıoğlu şehri ve Pravadi Kalesi Dobruca kralının taht yeri imiş. (---) tarihinde Edirne'de padişah olan Yıldırım Bayezid Han oğlu Sultan İsa Çelebi bu Hacıoğlu'nu Dobruca kralından fethedip kalelerini yerle bir ettiği yukarıda yazılıdır. Ancak o zaman bu Hacıoğlu kasabasında asla su olmadığından bütün Özü muhafızı olan vezirler bu Hacıoğlu'nda ordularıyla konup Karadeniz kıyısında bulunan kale, kasaba ve köyleri muhafaza ettiklerinde bu şehir halkı vezirlere suyu arabalar ile bir merhale yerden götürürlerdi.
5 2
Hatta Derviş Mehmed Paşa bu şehirde muhafız iken 40 bin guruşluk su için yaptığı harcama sicillerde yazılıdır. Şimdi Köprülüzade Fazıl Vezir Ahmed Paşa kethüdası Ebülhayr İbrahim Ağa 50 bin guruş harcayıp bu Hacıoğlu kasabasına 8 adet çeşme getirerek şehri suya kandırdı. Böylece binlerce insanı vezirlerin su masraflarından kurtardı ve nice bin Tanrı kulunu suya doyurup büyük ziyafet etti.
Cenab-ı Hak da ona Firdevs-i berinde "Tertemiz bir içecek" ·. [Kur'an, İnsan, 76] ve Kevser suyunu ihsan ede.
Onun hayrat ve hasenatları olan çeşmelerin kemerleri üzerinde yazılan tarihlerdir:
Kendi bizzat bedzhz dediler tarihin, Ben hemen vasıtayım şah-ı na 'im indir su.
Bu tarih kendilerinin sözleridir. Diğer bir çeşme tarihi:
Oldu cari çeşme-i ma-i hayat.
Diğer tarih, Tecelll Çelebi güftesi:
Ey Tecelll hatif-i kuds'i dedi tarihini, Akdı yer yer ab-ı zemzem ayn-ı İbrahim 'den.
Diğer tarih (Evliya'nın)
Fekale Evliya tarilı-i kudsz Cera 'l-aynu tesemma selsebil.
Sene (---).
Kısacası 8 adet çeşmelerin tarihleri yukarıda ayrıntılı yazılmıştır. Ama bu çeşme hayratlarından başka çarşıda bir bedesten çarşısı ve iç açıcı bir hamam yaparak Hacıoğlu şehrini mamur eylemiş.
Bu şehirde Dobruca Vilayeti toprağı tamam olup oradan kalkıp yine güney tarafa 4 saatte Deliorman Vilayeti içinde,
5 3
Gökçedöllük Köyü menzili, oradan 5 saatte Kuravdanlu Köyü menzili, oradan 3 saatte,
Yenipazar kasabası menzili: 20 sene tam bu diyarlarda seyahat edip bu kasabanın sağından solundan 40-50 kere geçmek kısmet olup şehre girmek nasip olmadı idi. Şimdi görmek nasip olup bir mamur ve güzel kasaba imiş. Hala Silistre Eyaleti'nde paşa hassı voyvodalığı ve 150 akçe kazadır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve muhtesibi vardır, ama şeyhülislamı ve nakibüleşrafı yoktur. Şehri, bir geniş çemenzar ve lalezar öz içinde bulunup Eğridere adlı akarsu şehir içinden akar. 150 hane kiremitli ve saz örtülü bağlı bahçeli geniş evleri, 20 adet dükkanları, 3 adet demir kapılı ve kargir yapılı kale gibi mamur bedesteni, 1 hamamı, 2 hanı, 1 mescidi ve bir kurşun örtülü Ahmed Paşa Camii vardır. Bu camiin kapısı üzerinde iri yazı ile tarihidir:
Cami-i Ahmed Paşa sebeb-i bina-yı cami-i şerif-i Mustafa. Sene 981 [1573].
Bir de köprü aşırı Memo Ağa Camii vardır, geniştir. Bu şehrin suyu ve havası güzel olduğundan mahbub ve
mahbubesi, bağı ve bahçesi çoktur. Oradan kalkıp yine güneye gidip 2 saatte, Madara Köyü: Bir yalçın kayadan 20 adet değirmen yürü
tür abıhayat suyu kaynayıp çıkar. Bunun da bağları bahçeleri çoktur. Bu mahalde Deliorman Vilayeti de tamam oldu. [202a]
Oradan 4 saatte, Köprü Köyü: Kamçı Nehri kenarında 160 adet saz örtülü
Bulgar köyü 0zeametidir. Bu Kamçı Nehri Şıpka dağlarından, Kızanlık ve Torvakotaran bellerinden gelip Varna yakınında Galata adlı yerde Karadeniz'e karışır.
Bu nehri bir ağaç köprüden geçip 1 saat gidip, İşmidovak Köyü: Tamamen Bulgar keferesi köyüdür. Ora
dan Çalıkkavak Dağı'nı yüz bin sıkıntı ile aşıp, Küçük Kamçı Nehri'ni geçip tam 5 saat yokuş aşağı kıble
ye doğru gidip, Dobral Köyü menzili: Kasaba gibi bir büyük Bulgar kefe
resi zeamet köyüdür.
54
Oradan 5 saatte, Bey Köyü, Oradan 4 saatte, Paşa Köyü: Mehmed Giray Han efendimizin oğlu Ahmed
Giray Sultan bu köyden Ak Mehmed Paşa'mn karşılanmasına çıkıp alay ile hanesine kondurup büyük ziyafetler çekip bol bol hediyeler verdi. Hakirden, babasının Dağıstan padişahında kaldığını ve halini hatırı sorup hakire bolca ihsanlar etti. Oradan kalkıp (---) saatte,
Eski şehir Bulgareli, yani Yanboh şehrinin özellikleri İdrivne Kral şehirlerinden iken Sırp krallarından Despot adlı
kral Rum keferesi elinden zorla almıştır. Bulgar şehirlerinden bir büyük şehir olduğunda 767 [1366] tarihinde Gazi Hudavendigar, yani Kosova'da şehit olan Sultan I. Murad fethetmiştir, Timurtaş Paşa eliyle. Edirne'den 9 sene önce fethedilmiştir. Zemini Tunca Nehri kenarında ada gibi bir burunda bulunup iki yanı tamamen Tunca Nehri'dir.
Kalesi, yüksek bir bayır üzerinde olmakla fethinde zorluk çekilip fetihten sonra yıkmışlardır. Kalesinin temelleri bellidir.
Rumeli Eyaleti'nde vergiden muaf Tatar han sultanlarına hass-ı hümayun kaydolunmuştur. 150 . akçe şerif kazadır. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve subaşısı vardır. Ancak Osmanlı'nın 5 bin katırı burada büyük kervansaray gibi ahırlarda bulunmaktadır. Onun için bu şehir bütün örfi ve her türlü vergilerden muaftır ve bütün halkı Müslümandır.
Tunca Nehri'ne bakar bir yüksek bayırlı yerde bağlı, bahçeli, suyu ve havası hoş şirin bir şehirdir. 3 tarafını Tunca Nehri kuşatmıştır. Ancak yıldız tarafı yüksek bayırlı ve bağlı yerlerdir.
Bütün mamur ve süslü büyük haneleri Tunca Nehri kenarındadır, kat kat kargir yapılı şahnişinler ile süslenmiş mamur şehirdir. Özellikle Hanzade Kırım Giray Sultan'm sarayı padişahane cihannüma bir saraydır.
Tamamı 17 Müslüman mahallesidir, 1 Rum ve 1 Yahudi mahallesi vardır. Evvela (---) mahallesi (---) (---) (---).
3.500 adet baştan başa kırmızı kiremit örtülü, taş ve kerpiç duvarlı, şahnişinleri, kapı ve pencereleri donanımlı evlerdir.
Tüm sokakları iri taşlı eski yapı pak kaldırımlıdır. 280 adet mamur ve süslü dükkanları var, ama helvacısı ve kavafı hepsin-
5 5
den çoktur, gerçekten de hoş helvası olur. 5 adet kurşun örtülü kale gibi kargir yapı ve 4 adet demir kapılı sağlam bedesteni var ki böyle süslü ve mamur bedesten bir diyarda yoktur. Bütün değerli eşyalar burada boka bulunur, zengin tüccarları vardır.
1 kiremit örtülü mamur unkapanı var, miri mal hasıl olur. Ve çarşı içinde 3 adet mamur ve donanımlı tüccar hanı var, bir han da Tunca Nehri kenarında vardır.
Toplam 6 adet bekar odaları var. Hepsi Tunca Nehri kenarında 3 adet hamamı var. Bunlardan donanımlısı, suyu, havası ve yapısı güzel olanı eski hamamdır ki kapısı üzerinde tarihi budur:
Bu hamamı Yıldırım Bayezid Han oğlu Mehmed Han oğlu Sultan Murad Han yaptı. Sene 838 [1434/5].
yazılıdır. Ve bu hamama yakın yine Tunca Nehri kenarında küçük
(---) (---) var. Bu şehir içinde 17 adet mihrap vardır. Yedisi cuma kılınır
camidir. Geri kalanı büyüklü küçüklü mescittir. Bunların içinde mamur, süslü, donanımlı, eski yapı ve kala
balık cemaate sahip Eski Cami adıyla bilinen eski mabettir. Bir yeniçeri ağası yapmış, saf kurşun ile örtülü nurlu bir camidir. Minaresi 4 köşe kule gibidir. Avlusunda Hanefi şadırvanı abdesthaneleri var ve avlu etrafında mamur medreseleri var ulu camidir.
Oradan yine çarşı içinde Hacı Yusuf Camii'nin kapısı üzerinde tarihi budur:
Bu camiin hayrat sahibi Hacı Yusuf ruhu için fatiha.
diye yazılmıştır. [202b]
Oradan Tunca Nehri kenarında Sofiler Camii, kurşunlu ve bir uzun tuğla minareli camidir ki kapısı üzerinde tarihi budur:
Kad bena haze 'l-bina'e 'l-camie 'ş-şerif ve 'l-mescide 'l-münif EşŞeyh Mehmed eş-şehir bi-ibni 'n-Noktacı ve kad vaka'a hatmetuhu fi
5 6
evvel cümazi 'l-ahir min şuhur sene sitte ve semanın ve semane-mi 'e [886/1481],
diye tarihi yazılıdır. Bu camiin vakfiyesinde evliya kerameti ile bu camiin 3 akçeye yapıldığı hikayesi yazılıdır. Duyan dostlarca bilinen, meşhur ve mamur bir camidir. Meşhur camiler bunlardır.
3 adet medrese vardır. Evvela Eski Cami avlusunda Yeniçeri Ağası Medresesi, Hacı Yusuf Medresesi ve Noktacı Medresesi, uleması ve sofileri meşhurdur. Ama özel darülkurra ve darülhadisi yoktur.
Toplam 11 adet ebced okuyan çocuk mektepleri var ve 5 yerde tekkeleri vardır. Bunlardan Sofiler Camii Tekkesi mamurdur.
İbret verici yapıyı bildirir Bu şehir içinde akan Tunca Nehri üzerinde iki yerde büyük
ve sağlam köprüler var. Yedişer göz taş temelli ibret verici yapılardır. Üzerlerinde kalın ve uzun ağaclar döşelidir. Hayrat Gazi Hüdavendigar'ındır.
Diğer acayip yapı: Bu köprülerden yukarı yine Tunca Nehri üzre 7 göz su değirmenleri var, bu da acayip seyirliktir. Tunca Nehri aşırı batı tarafına ta Saray'a kadar büyük ovadır ki ekinlikleri bol ve çok bereketli lalezar bir ovadır. Yine Tunca Nehri üze·rinde Sofiler Camii'ne yakın 7 göz sofiler değirmenleri var. Ahmed Paşa kızının evkafı ve miras mülküdür.
Can bağışlayan güzel havası: Suyu ve havası gayet ıhman olduğundan mahbub ve mahbubesi beğenilir. Bütün halkı Çıtak Yörüklerdir. Ancak dindar kimseleri çoktur. Tamamen helal yerler ve helal giyerler. Reayası Bulgar, Rum, Yahudi ve Sırp kefereleridir. Ve gayet bolluk şehirdir. Avları ve avlakları sayısız olduğundan geçmişin padişahları, bütün Kırım hanlarını ve hanzadelerini burada rehin tutarlar. Hanlığa layık olduklarında Kırım'a han ederler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) ................... . Yanboh şehri ziyaret yerlerini bildirir
Evvela Sofiler Camii yanında o kadar büyük veliler ve ermiş kimseler yatmaktadır ki her bir şeyhi birer birer menkıbeleriyle ve yapılarıyla yazsak sözü uzatmış oluruz. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
5 7
Burada da Kırım Giray Sultan, Mehmed Paşa'ya hediyeler verip oradan kıbleye doğru (---) saat gidip,
Fındıklı Köyü menzili: Tunca Nehri kenarında 100 evli, 1 hamamlı ve 1 camili köydür. Camiin kapısı tarihi budur:
Cami-i Baht Giray Sultan ibn Bahadır Giray Han. Sene 1064 [1654].
[Bahadır Giray Han oğlu Baht Giray Sultan Camii, 1064/1654]
Birkaç sultan burada sakinlerdir. Oradan 4 saatte, Kızılağaç Yenicesi kasabası
Daha önce, Melek Ahmed Paşa ile 1064 [1654] tarihinde Gazzaz Mehmed Çelebi Camii tarihi Şeyh hazretlerinin hattı olduğu 3. cillte yazılıdır.
Oradan kalkıp 1 saat gidip çok çok yağmurlar çekip dereler taşıp ve nice adamlar boğulup,
Ambarlı Köyü menzili: Mamur zeamet ve Müslüman köyüdür.
Oradan 2 saatte Örenli Köyü: Müslümanlardır. Oradan 4 saatte Muhyiddin Baba Tekkesi: Büyük bir tekke
olduğu yukarıda yazılmıştır. Oradan 5 saatte San Talışmanh Köyü'nü geçip,
Mamur Hasköy kasabasının özellikleri 20-30 sene bu taraflarda seyahat ederdim, bu kasabayı gör
memiş idim. Gerçekten mamur ve şirin şehir imiş. Kırkkilise Sancağı toprağında 150 akçe payesiyle kazadır ve nahiyesi (---) adet köydür. Koca Mahmud Paşa Camii evkafıdır ki voyvodası 102 insan il� zapt u rabt eder. Tamamı 250 adet kiremit örtülü, tek katlı ve iki katlı mükellef evleri var.
Ve 1 hoş hamamı, 50 kadar dükkanı, 1 kurşunlu hanı, 1 kurşunlu medresesi, 3 mektebi, 3 adet tekkesi ve 1 mükemmel kurşun örtülü geniş ve iç açıcı camii var. Bütün bu sayılan yapılar Koca Mahmud Paşa'nın hayratındandır.
Bir kurşun örtülü gayet mükellef cami daha var, kapısı üzere tarihi budur:
Niyyet-i halisa ile Taybeğ, Yine bir hayr-ı azım etti ol,
5 8
Feyzi kuş eyleyicek itmamın, Dedi tarihini hayr-ı makbul.
Sene 988 [1580]
5 adet tüccar hanı var. Ve 1 adet ziyafet evi imareti var ki bütün zengin, yoksul, müslim ve gayrımüslime nimeti boldur. Buranın bağı bahçesi cihanı süslemiştir. Suyu ve havası hoş, verimli bir ovada kurulmuş güzel bir kasabadır.
Oradan güney tarafa [203a] 6 saatte, Hafıza yani Havsa kasabası menzili
Hafıza adında Süleyman Han'ın bir musahibesinin hayratı olduğu 1065 [1655] tarihinde 3. ciltte ayrıntılı olarak yazılmış mamur kasabadır. Burada Sokollu Mehmed Paşa oğlu Han Paşa ile konup o an Mısır beyi olan Novalı Bey Mısır hazinesiyle geldi. O da bütün Mısır askeriyle konup paşa ile vali bey birbirlerine büyük ziyafetler çektiler. Yemekten sonra Ak Mehmed Paşa, bu hakire dostluk mektuplarıyla Edirne' de Sultan Mehmed Han'ın yanında Edirne kaymakamı olan Kara Mustafa Paşa'ya bir mahbube güneş parçası bakire cariye ve cihan sevgilisi Çerkez kölesi, 4 adet Mani nakışlı fağfuri kaseler, 2 Edil Nehri kenarı doğanı, 2 adet ud ağacı kundaklı tüfeng ve 5 çift beyaz balık dişleri hediyeler verip Havsa' dan 5 saatte,
Eski taht merkezi ve büyük şehir Edirne menzili Bu da 1065'te [1655] anlatılmıştır. Hemen o an kaymakam
paşanın kethüdası Kara İbrahim Kethüda'ya varıp o da hakiri Kaymakam Mustafa Paşa'ya götürdü. El öptüğümüzde,
"Hay Evliyam safa geldin. Ya seni elçi paşa ile Nemse kralına gitti işittik" dedi.
"Evet efendim, doğrudur. 3 yılda 7 krallık yeri gezip dolaşıp Erdel Vilayeti'ne, oradan Krakov Vilayeti'ne, oradan Kırım Vilayeti'ne, oradan Mehmed Giray Han ile Dağıstan'a, oradan Moskov Vilayeti'nden Moskov elçisiyle Azak'a, oradan Ak Mehmed Paşa kardeşiniz ile şimdi Havsa kasabasına, oradan hakiri sultanıma gönderdi. İşte bütün fakirane ufak tefek hediyeleri ve işte mahabbet nameleri" dedim. Bütün hediyeler makbul olup hepsinden fazla doğanlardan hoşlanıp,
"Ya Evliyam, sakın saklama. Sende yahşi toykun ve sunkur
59
kuşları var imiş, haber aldım. Onları bize getir, saadetli padişaha verelim ve sana hesapsız ihsanlar alıverelim ve ne dilersen verelim" dedi.
"Allah hakkıyçün sultanım, üçü de Çerkez Vilayeti'nde Hatukay Köyü'nde soğuktan buyup öldüler. Ancak ikisi kaldı" deyince,
"A.ferim, işte onları bize getir" dedi. "Emriniz baş üstüne" dedik. 3 yıllık maceralarımızı bir bir söyletip "Nemse çasarmm Beç Kalesi'nde ne kadar zaman oturdun, ne tarz ve tavırda, şekilde, ne sağlamlıkta ve ne mertebedir" diye tam 2 saat Beç'i, Prag'ı, Yanık Kalesi ve Pojon Kalesi'ni sordu. Hakir yoldan gelmemle dermansız kaldım. Akşama alıkoyup ta gece yarısına kadar 3 yıllık seyahatimi hakire söyletip yine Beç Kalesi'ni sorar. Hakir:
"Sultanım, Beç'i ne sorarsız, Beç bir uğursuz kaledir ki bütün Ungurus, Alman ve 7 kralın kilidi ve Nemse çasarmın tahtgahıdır ki 7 kral onun uğuruna kırılmaya taahhüt etmişlerdir. Sultan Süleyman, Beç altında kafire bozulup otağını, bütün karargahını, cebehane ve hazinelerini bırakıp iç ağaları top çe,. ken camızlarına binip o şiddetli kışta Cankurtaran'a düşüp can kurtardılar. Daha sonra Süleyman Han beddua edip 'İlahi benim temiz ırkımdan olan evlatlarım ve askerlerim Beç'e varırlar ise peç olalar ve piç olup puç olalar ve hiç bulalar. Ve Firavun, Yezid, Mervan ve Karun'un lanetini alalar. Ve Yamk'a varanlar yanalar, bir yana gideler' diye beddua etmişlerdir. Nice güvenilir tarihlerde Süleyman Han'm Beç'te bozguna uğradığı ayrıntılarıyla yazılmıştır, görüp okuyunuz" dedim. Kaymakam Mustafa Paşa,
"Evliyam, Süleyman Han'm Beç altındaki bozgununu işittik, ama onun intikamım padişahımız almak isterse bir veziriazamm Beç üzerine mühür ile serdar ederse bizi de bile koşuntu edip Beç seferine biz bile gidersek, ihtimale göre Beç'in durumunu sorarım. Yoksa ne üzerimize lazımdır" dedi. Yine hakir,
"Sultanım bir vezir Beç'e mutasarrıf olmak isterse, tam 2 sene Budin'de, Üstolni-Belgrad'da ve Eğre vilayetlerinde kışlalar verip 100 bin Tatar askeriyle ve 100 bin Osmanlı askeriyle kafiristana çapullar verip bütün kafirlerin kolunu kanadını kırıp üçüncü yılda hazır mühimmatlar ile hemen kar alaca olunca Beç Kalesi'ni kuşatmalı. Yine Tatar askeri ta Prag'a, Loncat'a
60
ve İstirinye'ye kadar yağmalamaktan geri durmayıp 2 ayda Beç Kalesi'ni aldı almadı, hemen kış gelmeden askeri Beç altından çıkarmalı. Önce Üstolni-Belgrad yakındır, ona çıkmak gerek ki selamet buluna. Eğer bu üslup üzere Beç Kalesi kuşatılıp asker ile tam bir işbirliği yapılıp 'Ganimet mallan sizin, kale padişahın' denilirse inşaallah Beç değil Prag, Amsterdam ve Lonçat şehirleri bile feth olur" dedim.
Sonra Moskov elçisiyle Azak'a Moskov diyarından geldiğimi söyleyip,
"Sultanım, elçi Azak'ta sultanımdan haber beklemektedir, büyük hediyeleri var" dediğimde,
"Tez bu gece Azak Paşası Molla Gani Paşa'ya, Kulkethüdası Süleyman Paşa'ya mektuplar yazılıp, elçiyi Der-i Devlet'e göndersinler ve l203b] sabah Azak'a ulaklar gitsinler" diye tembih buyurdular. Hakir,
"Efendim ya Ak Mehmed Paşa için Azak'a gelen fermanımzda Der-i Devlet'e gelesiz, buyurmuşsunuz. İşte Edirne'ye yakın Havsa adlı yerde sultanımın fermanını beklemektedir" dediğimde,
"Bir müneccim adamdır, varsın İstanbul'da bir zaman fal açıp bakla salıp taliini yoklayıp bir mansıb tedarik ede" diye bir beyaz buyurdu yazıp,
"Tez sabah şu buyurdu-i şerifi Ak Mehmed Paşa'ya bir ağa götürüp Mehmed Paşa durmayıp İstanbul'da sarayında usturlabla meşgul olsun" dedi. Hakir,
"Benim efendim. Bu buyurduyu götüren ağaya birkaç yüz guruş vermek lazım. Onun ise hala bir kızıl mangırı yoktur. Buyurduyu hakir götüreyim ki masraftan kurtula" dediğimde,
"Yok Evliya, öyle değildir. Sen şimden geri bizimle olursun, biz hovardalık ettik" dedi.
"Efendim, evvel ve ahir ben senin garibinim ve bir eski dostun, duacınım. 8 yıldır İstanbul'da evlerimi görmedim. Bir kere varayım, yine geleyim" deyince 30 guruş harcırah ve bir at ihsan edip Ak Mehmed Paşa'nm İstanbul'a gitmesi fermanını da alırken onu gördüm, elime bir emir ve bir mektup verip,
"İşte Evliyam, Mehmed Paşa'ya saadetli padişah Balıkesri hassmı bağışlayıp 'Yakında bir yüksek mansıp da ihsan ederim.
61
İstanbul'da edep ile otursun' buyurmuşlar. Var imdi bu hassın emrini ve bu bizim mektuplarımızı götür. Hediyeleri makbulümüz olup sana has emri için iki kese guruş versin" deyince hemen hakir,
"Sultanım, ben ondan bir kese ve yarım kese almaktan geçtim, hatta sultanımın bağışladığı 300 guruşu Allah ödüncü olsun, deyip elimden almaya" dediğimde paşa güle güle tamam olup,
"Ya Evliyam ta bu kadar züğürt müdür?" dedi. "Züğürt değildir, ama dünyada, ahirette müflis mendebur
olacak, 600 kese Azak'ta borç edinmiş bir keremli vezirdir ki Azak'ta balık pilav, balık yahni, balık çorba, balık yemek, balık giymek, balığı rüyasında görmek ve Azak'ta ekmeği görmemek ile 4 yıl geçinmiş bir müflis zengindir" dediğimde,
"Tez Frenk Hüseyin'i çağırın" dedi. Hüseyin gelince hemen 2 kese ve 1 yeşil çukaya kaplı samur kürk getirtip onları da hakire verip hakir hayır dualar ile el öpüp sabahleyin Ak Mehmed Paşa'ya Edirne' den 3 saatte,
Havsa menziline gelip mektupları, has emirleri, 2 keseyi ve 1 samur kürkü verince fakir Mehmed Paşa sevincinden ölecekti. Hakire dünyalar kadar hayır dualar edip 300 guruş verip samur kürkü giydirdi. O an hassın zaptına bir müsellim gönderip göç boruları çalınıp Havsa'dan doğu yönüne 6 saatte,
Babaeskisi kasabası Daha önce cami, han ve medreseleri ile Çoban Kasım Ağa
Köprüsü'nün tarihiyle tamamen yazılmıştır. Ama şimdi Veziriazam Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa'nın kethüdası bir abıhayat çeşme inşa etmiş, onun tarihi budur,
.................. (1/2 satır boş) ................... . Oradan 4 saatte, Burgaz kasabası menzili, oradan (---) saatte Karıştıran ka
sabası menzili: Burgaz kasabasında yüksek bir yerde 80 evli bir çamur deryası içinde kasabacıktır. Kurşun örtülü camii, hanı, 1 hamamı ve 10 adet dükkanı tamamen Rüstem Paşa'nm hayratıdır. Büyük hanın tarihidir:
Bir hayr-ı azzm eyleyip ehl-i sefer içün, Vaz ' eyledi bu han-ı safa-haneyi paşa,
62
Bir mevzi '-i zzbd-yı latif olduğu için bu, Nazmi dedi tarihini zz-mevzi '-i zzbd.
Sene 953 [1546].
Bu yazılacak tarih, cami üzerine yazılmıştır, yahut yanlış konulmuştur. Çeşmenin tarihidir:
Aslını bu çeşmeden sordum dedi, Selsebilin aynıyım ben pür-safa,
Dedim Onun için revan tarihini, Çeşme-i abıhayat can-feza.
Sene 953 [1546].
Bu tarih çeşmeye yakın cami üzerinde yazılıdır. Oradan 6 saatte Çorlu Kalesi, yukarıda anlatılmıştır. Oradan 4 saatte Sekbanlı kasabası menzili, bu da yazılıdır. Oradan 4 saat gidip Kınıklı kasabası menzili, bu da yazı-
lıdır. Oradan 3 saatte Silivri Kalesi menzili, yukarıda yazılıdır. Oradan 4 saatte Büyükçekmece kasabası menzili. Oradan 4 saatte Küçükçekmece kasabası menzili. Bunlar
da daha önce yüzlerce defa yazılmıştır. Oradan (---) saatte 1077 yılı Zilkadesinin 17. [11 Mayıs 1667]
günü büyük belde İstanbul'a esenlikle ve ganimetle 16 kölemle, bütün yoldaşlarımla, 16 adet atımla, 3 bin nakit guruşumla ve bu kadar türlü türlü mallarımla evime ulaşıp yüz bin şükürler ettim.
Allah'ın hikmeti bir hafta içinde vebadan kölelerimin seçkinlerinden 6 tanesi öldü. Hakir tam 2 ay göz ağrısı çektim. Allah sonunu hayır eyleye, Dahk1 Efendi hazretleri meğer tam bir üstad gözcü imiş, hakire çeşit çeşit ilaçlar ve türlü türlü merhemlerle gözlerimi [204a] tedavi etti, hamd olsun gözlerim Arap çırası gibi aydınlandı. Ama Allah bilir gözlerimden o kadar cerahat, o kadar irin ve o kadar sarı sular aktı ki anlatılmaz.
Meğer Moskov Vilayeti'nin Balu Han, Kazan, Alatır ve Mujikkirman vilayetlerinde erbain ve zemherirde çektiğimiz şiddetli kış, tipi ve boranlar tamamen gözlerime tesir edip hane-
63
mizde biraz dinlenince önceden hastalanmış gözlerim karıkıp ağrımaya başladı.
Hamd olsun kurtulup 7 adet hatm-i şerif okuyup Allah rızası için Girit savaşma niyetlenip tüm hazırlıklarımı gördüm.
1078 yılı Receb'inin 10. günü gaza niyetine deyip bütün dostlar ve Ak Mehmed Paşa ile vedalaşıp Girit gazasına yola
çıkıp bütün menzilleri, kale ve kasabaları bildirir Evvela bismillah ile İstanbul' dan 3 hizmetkar ve 3 adet sadık
eski dostlarımla çıkıp 2 saat batı yönüne şiddetli soğuk çekerek, Küçük Nakkaşh Köyü menzili: Küçükçekmece Gölü kena
rında bağlı bahçeli yerdir, ama Allah'm hikmeti burada şiddetli tipi ve boran çektik. Osman Ağa, Rıdvan Ağa ve Yusuf Kethüda çiftliklerini geçip 6 saatte,
Çatalca kasabası menzili: Hünkar Bahçesi Ustası Deli Usta hanesinde konuk olduk. Hamd olsun hava biraz açılıp batı yönüne Kovukdere adlı yeri geçtik ve Elbasan Köyü'nü de geçip 3 saatte,
Kadı Köyü menzili: Burada Sührab Mehrned Paşa Çiftliği'nde konuk oldu. Oradan sabahleyin Haraccı Köyü'nü geçip 3 saatte,
Fener kasabası menzili: 500 haneli kefere köyü olduğu yukarıda nice kere yazılıdır.
Oradan Küçük Kıhçh'yı, Büyük Kıhçh'yı, Sekbanh'yı, Kösdemir kasabasını ve Kurtulmuşlu'yu geçip 6 saatte,
Çavuşlu Köyü menzili: Yeniçeri ocağında Kör Ali Ağa Çiftliği'dir. Orada konuk olup yine batı tarafa 5 saat gidip,
Saray kasabası menzili: Daha önce anlatılmıştır. Şimdi kurşunlu kubbeler ile yapılmış olan Ayas Paşa Camii'nin kapısı üzerinde olan celi hat ile bu tarih yazıldı:
Allahümme Allahu lemi tarihahu, VedhulUhıi bi-selamin aminin.
Sene (---)
Oradan İdriv Çakıllı Köyü ve ona yakın İskender Baba Tekkesi: Yukarıda anlatılmıştır ki yılda bir kere büyük bir kalabalık toplanır ki bir şekilde anlatılması mümkün değildir.
Bu sultanı ziyaret edip şanlı dervişleriyle görüşüp biraz ye-
64
mek yedik. Onu da geçip Örenli Köyü'nü ve Tatarlı Köyü'nü geçip 5 saatte,
Vize Kalesi menzili: Daha önce ayrıntılı olarak yazılmıştır ki Özü Eyaleti'nde başka sancak beyi hükmeder. Oradan yine batı tarafa (---) saat gidip,
Binbir Oklu Tekkesi: Ahmed Baba Sultan'ı yine ziyaret edip ruhlarına Fatiha okuyup onu da geçerek yarım saat gidip,
Pınarhisar kasabası: Halilizade İbrahim Ağa'da konuk olduk. Oradan bir top menzili uzak Yene kasabasını geçip 4 saatte ormanlar içinde gidip,
Büyük Kırknisa, yani Kırkkilise kasabası menzili: Şatır Mahmud Ağa hanesinde konuk olup safa ettik. Bu da yukarıda yazılan köyler, tekkeler ve kasabalar ile nice kere gayet geniş olarak yazılmıştır.
Oradan Dereli Köyü'nü, Paşa Köyü 'nü ve Çime Köyü'nü geçip 6 saatte,
Ka:ragündüz Köyü menzili: Ali Çelebi hanesinde konuk olduk.
Oradan Akalan Köyü ve Haftan Köyü, sadrazam amcasının zeametidir. Onu da geçip 5 saatte,
Evliyalı Köyü'nde bu Evliya fakir konuk olup Mübarek Giray Sultan ile bir gece can sohbetleri edip oradan batı tarafa 1 saat gidip,
Esedli Köyü menzili: Efendimiz Mehmed Giray Han oğlu Ahmed Giray Sultanımızda bir gece misafir olup 1 at ve 50 guruş ihsanını aldık. Oradan,
Üçobah Köyü'nü, yine Paşa Köyü'nü ve yine Evliyah'yı geçtik. Çinkoca Köyü'nü ve Yanboh şehrinde köprüden geçip Tunca Nehri kenarında yine Mehmed Giray Hanzade Ivaz Giray Sultanımda bir gece konuk olup nice hediyeler alıp oradan 1 saatte,
İbrahimli Köyü'nde Mehmed Giray efendimin kalgay sultanı olan Mübarek Giray Sultan'ı bulup bir gece konuk olduk. Baht Giray Sultan'ı da orada bulup onun da ihsanını alıp oradan yine batı yönüne,
Tavşanlı Köyü'nde Mehmed Giray'ın nureddin sultanıyla ve Temir Ağa'yla buluşup onların da hediyelerini aldık.
65
Tontolar Köyü: 3 köydür, onları da geçip Yeniköy'ü ve Babaköyü'nü geçip,
Şeyhli Köyü menzilinde Çerkezoğlu'nda ve Ömer Sofi'de konuk olduk. Oradan batıya 2 saatte,
Atlıoğlu Köyü menzili: Burada Osmanlı'ya rehin olan sultanda konuk olup cömertliğini görüp oradan güneye 3 saat gidip,
Dedeler Köyü menzili: Bahadır Giray Han oğlu Dede Mehmed Giray Sultan' da konuk olup ikramını gördük. Oradan batıya bir saat gidip,
Yeniköy menzili: Selim Giray Sultan'da konuk olup ikramını görüp oradan,
Yenice kasabasını geçip 2 saat kıbleye eğimlice gidip, [204b]
Kademli Baba Sultan Tekkesi menzili Al-i Aba Bektaşi tekkesidir ve bizzat aziz hazretleri bir yük
sek kurşunlu kubbe içinde yatmakta olup kabrinin çevresinde çeşit çeşit rahleler üzerinde nice güzel yazılarla şiirler duvarlara yazılmıştır.
Ve mübarek başlan tarafında kelam-ı izzetler var. Ve 4 tarafında yüzlerce şamdan, buhurdan ve gülabdanlar var.
Merhum çoban iken Musa kavalı çalmayı sevdiğinden başı ucunda iki adet kamış kavalı ve iki çift pabuçları durur. Gazi Hüdavendigar zamanında Gazi Mihal Bey bu azizi defnetmiştir. Kubbe, imaret, odalar, kiler, yaz ve kış meydanları, mescidi, ahırları tamamen Gazi Mihal'in olup büyük nazargahtır. Göklere doğru baş uzatmış yüksek bir dağın tepesinde cihannüma bir dinlenme yeridir ki 100-200 atlı konup göçüp, 80 adet fukaraları konuklara hizmet edip Keykavus mutfağından bütün gelen geçenlere nefis nimetleri dağıtılır ve teklifsiz mutfakları herkese açıktır. Oradan yine 3 saatte,
Koca Muradlı Köyü'nü ve Karagöz Köyü'nü geçip, Kayacık Köyü menzili: Petko adlı keferede konuk olup
onun haçını putunu kırıp oradan, Manastır Köyü 'nü, Tahşmanlı Köyü'nü, Kabalı Köyü'nü
ve Navurdere'yi geçip Kozluca Köyü menzili, oradan Vakıf Köyü'nü, Kırkçeşme Köyü'nü, Hacı Arslan Çiftliği'ni ve istavroz Köyü'nü geçip (---) saatte,
66
İkinci taht merkezi Edirne menzili Doğru Kara Kethüda İbrahim Ağa'ya vardık. Sonra Kayma
kam Kara Mustafa Paşa'ya varıp daha önce Edirne' de görüşdükte istediği sunkuru ve toykunu sözümüz üzerine paşaya hediye verdik. O da telhisçi ile 2 adet ibretlik kuş avcılarını saadetli padişaha gönderdi. Bütün doğancıbaşı, çakırcıbaşı, atmacacıbaşı ve şahincibaşı adlı ağalar ve diğer avcı ağalan,
"Uzun ömrümüzde biz bunun gibi tülemiş mercan gözlü ve bu tonda böyle iri toykun ve sunkur görmedik" dediklerinde hemen saadetli padişah,
"Tez bunu kim getirdiyse daha başkalarını getirsin" dediği kaymakama haber gelir. 40 kere yemin billah ettim, kurtulamadım.
Sonunda Çerkez Vilayeti'nde olan kuşların kanatları ve kuyruklarını kaymakama gösterdim. O da hakiri kanat kuyruklar ile buyruklayıp padişahın huzuruna varıp yer öpüp hayır dualar ve senalardan sonra kuşların kanatlarını gösterip,
"Padişahım, bunlar Çerkezistan'da öldüler. Padişahıma gelenlerden başka kuşum yoktur" diye yemin billah ettiğimde Tanrı yarlığasın Vani Efendi,
"Hünkarım, bu Evliya Çelebi ta Erzurumumuzda Melek Ahmed Paşa yılından beri bilirim. Sözünde sadık bir alem seyyahı ve beniadem nedimi kulundur. Eğer dahi kuşları olsa padişahımdan esirgemezdi" deyince, bizzat hünkar,
"Ben de bilirim. Çocukluk yıllarımızda Kaya Sultan yanında bize çok hizmet etti" deyince iki kere yer öpüp Tatarca nice çeşit dualar edip o kuşlar sebebiyle Moskov diyarını, Dağıstan ülkesini, Çerkezistan'ı, Heyhat Sahrası'nı, Kalmık'ı, Heşdek kavminde 70 gün yatsı namazı vakti olmayıp yatsı namazı kılmadığımızı anlattığımda Vani Efendi,
"Evet, o diyarda yatsı namazı kılınmaz, zira iki saat olmadan sabah namazı olur" deyip tanıklık etti. Ve Vani Efendi'nin sorduğu nice sorularına cevap verdim.
Sonra, saadetli padişah Leh, Çek, İsveç, Nemçe, Flemenk, Alman ve Ungurus, kısacası 3 yılda Beç'te, Prag'da, Macar'da ve Hırvatistan'da seyahat ettiğim yerleri tam 7 gün sordu. Genellikle Beç Kalesi'ni ve Yanık Kalesi'ni sordu. Sonra sekizinci gün
67
kuşlar için hesapsız ihsanlar edip yine Kaymakama geldim, başımdan geçenleri bir bir anlattım.
Ardından bütün velinimet efendilerim ile Girit'e giderim diye vedalaşıp ve nice ihsanlar alıp Kaymakam Paşadan izin istediğimde tayinatlar verip hakiri diğer ağaları zümresine katmak istediğinde hemen hakir el öpüp,
"Aziz başın için olsun ve merhum Köprülü Mehmed Paşa ruhu için olsun ki bu fakir-i hakir Allah yolunda bir mücahid kişiyim. İlk defa gittiğim Azak gazasından beri bir gazadan kalmayıp 7 yıl Kırım' dan Kazak vilayetlerinde, Moskov'da, Leh'te, Krakov'da ve Çek'te düşman avlayan ve yel gibi süratli Tatarlar ile kafiristanda kılıç vurup gazalar ettim. Allah için olsun beni bu Girit gazasından alıkoma. Henüz sadrazam İstife şehrinde imiş, yetişeyim" deyince,
"İmdi Evliya Çelebi, bizi o gazada duadan unutma" diye 200 altın, bir kat esvap, hizmetçilerime de 30 altın ve birer kat elbise [205a] verip 6 adet ulak beygirleri ile 70-80 adet mektuplar verip vedalaşıp nice ihsanları Edirne' de bırakıp,
1078 yılı mübarek Ramazan'ının 15. Pazartesi günü Edirne şehrinden Girit Adası'na, Kandiye gazasına gittiğimiz
konakları ve çektiğimiz şiddetli sıkıntıları bildirir Evvela Edirne' den çıkarken canib-i cenubda yeni köprüden
geçip Tunca kenarıyla sehel gidip ana karlb Arda Nehri üzre bir ahşap büyük köprüden geçip (---) saat güney tarafa gidip,
Mamur Demirdaş Köyü: (---) (---) (---) nin kurşunlu güzel camii, 1 hanı, 1 hoş hamamı, 1 medrese ve 1 mektebi, 200 adet tek katlı ve iki katlı mükellef, süslü ve mamur kargir yapı evleri var ki hepsi kiremit örtülü güzel binalardır. (---) (---) (---) (---)
Oradan yine güney tarafa (---) saat gidip, Emirli Köyü: Bunda da kurşunlu cami, han, hamam ve 150
kadar kiremit örtülü evleri var. Bu 2 adet mamur köyleri geçip 2 saat kırlarda gidip,
Ece Sultan Köyü menzili: Bu aziz, bir bayır üzerinde bir cennet gibi ağaçlık, gölgelik koru içinde bir kurşunsuz, tuğla kargir yapı güzel kubbe içinde Ece Sultan yatmaktadır ki asil soylu seyyidlerdendir. Nurlu türbesi çevresinde asla fukaraları yoktur. Bu köyde Abdülkerim Çelebi' de konuk olup ertesi,
68
Kapuçu Köyü: Bir mamur Rum kafirleri köyüdür. Onu geçip (---) saat güneye Meriç Nehri kenarınca gidip,
Yüksek Dimoduka [Dimetoka] Kalesi'nin özellikleri 2 adet Rum kralı kardeş idi. Birinin ismi Dimo, birininki ise
Duka. Bu iki kardeş bu kaleyi ortaklaşa yaptıklarından Dimo Duka'dan bozma Dimetoka derler. 762 [1361] tarihinde Yıldırım Bayezid Han fethidir, Gazi Ferhad Bey eliyle.
Daha önce 7 kere kuşatılmış, ancak fethi nasip olmamıştı. Sonunda kralın birin Ferhad Bey avda avlayıp esir eder. Öbür kardeşi Rum kafirleriyle kaleye kapanıp kale içinden taşra çıkmaz. Reaya olmak şartıyla Duka adlı kral kalenin anahtarlarını Ferhad Bey'e teslim eder, sonra İslam askerleri kaleyi alırlar. Yoksa bu kale top darbeleriyle fethedilebilecek bir kale değildir. Ancak fetih sırasında kafirler kale içinde olmak üzere anlaşma yapıldığı için hala kalede dizdardan başka Müslüman yoktur.
Kale içinde 100 adet kargir yapı kiremit ile örtülü mamur kefere evleri vardır. Dizdar narin kulede sakindir. Ve bir kiliseleri var.
Rumeli Eyaleti'nde nice sarp ve sağlam hisarlar vardır ama bu da Mekü Seddi gibi sağlam kaledir. Hala Rumeli Eyaleti'nde Edirne bostancıbaşısı hükmünde Sultan Bayezid Han vakfı, voyvodası zapt eder. 150 akçe payesiyle şerif kazadır ve nahiyesi (---) adet köydür.
Eski taht merkezidir, Sultan Bayezid-i Veli burada nice zaman sakin olmuştur. Hatta I. Selim Han, babası Bayezid Han'dan padişahlığı zorla aldığında Bayezid Han'ı, bu Dimetoka eski taht merkezidir diye buraya sürmüştü. Bayezid Han, Havsa adlı yerde vefat edip cenazesini İstanbul'a getirip camiinin mihrabı önünde defnedildi. Sultan Yıldırım Han oğlu Musa Çelebi de bunda sakin olurdu, zira avları da gayet çoktur. Hala yukarı kalede cihannüma bir padişah sarayı var. Tamamen kurşun örtülü maksureleri, pek çok odaları vardır.
Kalesi, gökiere doğru yükselmiş bir kırmızı yalçın kaya üzerinde, doğudan batı yönüne badem şeklinde uzunlamasına, şeddadi iki kat taş yapı ve 5 bölük güzel bir yapıdır. Büyüklüğü fırdolayı 2.500 adımdır. Tepenin içi ve dışı tamamen mağaralardır.
Tamamı iki kat duvarında birer adet sağlam kuleleri vardır,
69
ancak hendeği yoktur, hendek olacak yeri de yoktur ve hendek lazım da değildir. Zira bu kalenin bazı yerleri göklere baş çekmiş iki minare boyu uçurum ve yalçın kayalardır. Özellikle batı tarafı ki Kızıldeli Nehri adlı deli divane akar suyun tarafı, şahin ve zağanos yuvalı kayalardır. O yüzden bu kalenin asla hendeği yoktur. Güney tarafına Kızıldeli Nehri akıp durur. O tarafında da hendekleri olmayıp gayet sağlamdır.
Bu Kızıldeli Nehri kenarında aşağı büyük varoşu var. Lakin etrafında kale duvarları yoktur, ama bu varoşa Kızıldeli Suyu aşın güney tarafı dağlan aşağı varoşa havaledir, ama iç kale de ona havaledir.
Yukarı kalenin iç kalesi iki kattır ve iki bölüktür. Birine [205b] Kız Kulesi, birine Cebehane Kulesi derler. Bu iki bölük hisarın birbirlerine geçmek için 2 kapısı olup kuzey tarafa bakar bir bölme hisar daha var, gayet sağlam duvarlıdır.
Hünkar Sarayı da iç kale gibi bir bölme hisardır. Lakin bu saray ve bölme duvarı İslam padişahlarının yapısıdır. Bu yazılan kat kat bölme hisar duvarlardan aşağısında birer kat küçük hisar adlı sarp ve sağlam duvar vardır.
Toplam 3 adet kapısı vardır. Biri ta iç kale kapısı, güney tarafa bakar. Bir kapı kuzey tarafa açılır kapıdır, bu da iç kale kapısıdır. Bir kapı da aşağı kat kapıdır ki çömlekçiler tarafına açılır. Ama bu yazılan kapılar hünkarlara mahsus kapılardır ki yukarıda padişah sarayı vardır. Bir kapı batı yönüne açılır, Köprü Kapısı derler. Bir kapı da kıbleye açılır, Çarşı Kapısı derler, iki kat sağlam ve dayanıklı kapılardır. Bütün halk bundan girip çıkarlar. Bu iki kat kapı arası da bir bölme küçük hisarcık gibi olmuştur.
Bu hesap üzere bu Dimetoka Kalesi toplam 6 kattır. Ve bütün bölme duvarlarında olan kapılarla (---) kat sağlam demir kapılardır. Ama aşağıda iki kapı dediğimizin taşrasındaki kapıdan içeri girerken, sağ tarafta duvarda bir adam boyu yükseklikte iri yazı ile beyaz mermer üzere yazılan tarih budur:
Devr-i adlinde o şah-ı keremin, Yapılup oldu kıla ' -ı müsned,
7 0
Sarf edip malını himmet etti, Kıldı bu hizmete sa 'y-i bz-had,
Dedi tarihin Onun için Tlğz, Kapu ağası-i Sultan Ahmed.
Sene 1015 [1606].
Tarihin sağ köşesinde Yunanca Hazret-i Risalet-penah'ın saadetle dünyaya geldikleri gece temel koyulduğunun tarihi yazılmıştır ki garip yazıdır.
Mamur aşağı varoş Tamamı 12 mahalledir. 600 adet kiremit ile örtülü altlı ve üst
lü, kargir yapılı, yontma taş duvarlı, mamur ve süslü saraylar ve güzel hanelerde elbette bağ bahçe ve gül-i gülistanları bulunur.
Toplam 12 mihrap cami ve mescitleri vardır. Bunlardan Yıldırım Bayezid Han Camii 4 köşe duvar üzere ve içinde 4 adet kargir yapı direk üzere bir acayip ve garip tahtadan yapılma sanatlı kubbeli, nurlu camidir ki güzel ve süslü bir minaresi var. Bütün yapıları ve harpüşte tahta yapı kubbesi saf kurşun ile öyle sanatlı kurşun örtülüdür ki büyüleyicidir. Gece gündüz kalabalık cemaate sahip eski bir mabettir, ama avlusu yoktur ve bundan başka da cami yoktur.
Mescitleri Burada 12 adet mescit vardır, ama cami olmaya uygun zavi
yeler vardır. Bunlardan Nasuh Bey Mescidi bir selatin camii gibi kurşun kubbeli mamur mescittir. Kurd Bey Mescidi ve Pazarlı Bey Mescidi, yani Alaca Mescit demekle bilinir. Anka Mescidi, Oruç Paşa Mescidi, Kapucu Mescidi, Tatarlar Mescidi, Haraccı Mescidi, Zincirli Mescit, Cırcır Mescidi, Abdal Cindi Mescidi ve köprü başında Gazi Ferhad Bey Mescidi. Bunlar tamamen kiremit ile örtülü mübarek mescitlerdir.
4 adet medresesi vardır. Bunlardan Bayezid Han Medresesi ve Oruç Paşa Medresesi. 5 adet tarikat ehli derviş tekkesi vardır. Ve 5 adet sıbyan mektebi vardır.
2 adet darüzziyafe imareti olup biri Yıldırım Bayezid Han İmareti ve diğeri Nasuh Bey İmareti, kurşunlu aşevidir ki zengin ve yoksul herkese nimeti boldur.
7 1
Ve (---) adet tüccar hanı vardır. Bunlardan kurşun örtülü Nasuh Bey Hanı mamurdur. Ve 2 adet gelen geçenler için kervansarayı vardır.
Ve 3 adet aydınlık hamamları var. Köprü başındaki hamam kah işler, kah harap durur. Ama Fısıltı Hamamı'nın suyu, havası ve yapısı, hoş ve güzeldir. Sanatlı bir kemer altında bir delik vardır, o kemer altındaki kurna başında bir adam otursa ve öte başında da bir adam otursa, o deliğe ağızlarını koyup söyleşirler, delikten sesleri ulaşıp birbirlerinin konuştukları doğru dürüst duyulur. Onun için Fısıltı Hamamı derler. Kısacası aşık ve maşukların söyleşip murat alıp her muradı verecek deliktir, Fısıltı Deliği ve Fısıltı Hamamı derler. Ve Ulu Cami'in önündeki hamamın tarihidir:
Yapdı bu hamamı Sultan Osman, Cuy-ı kevser ola cennetde bu su,
Hatıra ilde olup tarih dedim, Hasılı hamam-ı ruşendir bu.
Sene (---).
Toplam 70 adet ev hamamları [206a] vardır. Bunlardan Koca Solakbaşı hanesinin hamamı iç açıcıdır, derler ama hakir girmedim ve Allah bilir görmedim.
100 adet dükkanları vardır ki her şey bulunur. Ancak kargir yapı bedesteni yoktur, ama çömlekçi ve bardakçı dükkanları 200'den çoktur. Ve çarşı içi yer yer kudretten beyaz kaya kaldırımdır.
Suyu ve havası gayet hoş olduğundan mahbub ve mahbubesi nazik endamlı ve sim bedendir. Hepsinin yüz renkleri kırmızımsıdır, zira Kızıldeli Nehri'nin suyunu içerler. Gayet hoş ve hazmı kolay güzel bir sudur. Bu nehir Tanrıverdi Dağı'ndan kaynayıp gelip bu kalenin altında, güney tarafında 12 göz taş yapı temelli direkler üzere meşe direkleri döşeli büyük köprünün altından geçip daha aşağı kaleden bir top menzili alarka kıbleye doğru akarak gider. Arda Nehri, Tunca Nehri ve Meriç Nehri birleşip bir yerden akarken bu Kızıldeli Nehri onlara ka-
72
rışır, hepsi bir yerden Enez Kalesi yakınında Rum Denizi'ne karışır.
Dimetoka'mn övüleceklerini bildirir Bağ ve bahçesinde şireli, sulu, yemesi hoş üzümü ve tek
keşin ayvası beğenilir, ama kırmızı kırmızı Dimetoka bardağı, kaseleri, çanakları ve ibrikleri meşhurdur .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Büyük evliya ziyaretleri: Bu şehir eski taht merkezi olmak
la nice bin seçkin büyük velller yatmaktadır, ama ziyaret ettiğimiz bunlardır ki yazılır.
Evvela kale altında Cüneyd Baba ziyareti, sonra Sofi Şahi' Baba ziyareti, Tebrizi Baba ziyareti, Mursal Baba, Gazi Ferhad Baba, mezarlık içinde Mollacık Efendi ve Ayvad Baba, Allah sırlarını aziz etsin ve hepsine rahmet etsin.
Oradan kalkıp güney tarafına 5 saat gidip, Karayenli Köyü, Hisarcık Köyü, Saltık Köyü, Mandıra
Köyü, Sofulu Köyü ve Karapınar Köyü: Bunlar kefere ve müslim köyleridir ve tamamen serbest zeametlerdir. Oradan,
Vukuf Köyü menzili: Orada Ahmed Beyoğlu'nda konuk olup zevk ettik. Bu köyden taşra,
Zinde! Baba Sultan ziyareti, sonra güney tarafa bir saat gidip Açıkbaş Baba Sultan ziyareti, ama aslında Aşık Paşa Sultan'dır. Ütrük [Etrak] kavmi Açıkbaş Tata derler. Bu iki ziyaret sahipleri Rumeli'ye Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa ile geçen 40 kişilerdendir. Allah hepsine rahmet eylesin.
Bunların yaptıkları savaşlar kafir tarihlerinde bile yazılmıştır. Ve bu ziyaretlerin yakınında,
Kadınlar Mezarı ziyaret yeri: Hala gelen geçen yolcuların ziyaret yeridir. Bu ziyaretgaha yakın acayip bir çeşme var. Kırk yılda bir Kadir Gecesi'nde ta sabaha dek süt akar, Zindel Baba Çeşmesi derler garip bir seyirliktir.
Oradan yine güney tarafa gidip Yelkenci Köyü ve Koyuneri Köyü adlı köyleri geçip 5 saatte kah doğuya ve kah güneye gidip,
Eski Ferecik Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı Rum keferesidir. Daha sonra 759 [1358] tarihinde ilk
defa Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa fethidir. Kuşatma sırasın-
73
da fethinde zorluk çekilmiştir. Tanrıverdi Dağı eteğinde olan iki kalesini de İslam askeri yıkmıştır. Hala yapı kalıntıları açık seçik bellidir. Bu şehir imaretinin tamamı 7 mahalledir. Müslüman mahalleleri şehrin seçkin yerindedir. Kafir mahalleleri kenardadır.
Tamamı 500 adet tek katlı ve iki katlı, hepsi kargir yapı, baştan başa kiremit örtülü bağlı ve bahçeli geniş haneleri vardır. Bunlardan hanemiz sahibi Kara Mehmed Ağa, Ramazan Ağa ve Kör Ali Ağa haneleri donanımlı ve mükemmel güzel hanelerdir.
Hepsi 7 adet mihraptır. Bunlardan kalabalık cemaate sahip çarşı içinde kiliseden çevrilmiş Orhan Gazi oğlu Süleyman Bey Camii, kurşun kubbeli eski bir mabettir. Minaresi sol tarafındadır ve kapısı üzerinde tarihi budur:
Büniyet hdze 'l-minare ve vaz 'uhd masnu 'a, Kale tarihen Hadfdf kadduha merfu 'a.
Sene (---).
Yıldırım Bayezid Han oğlu Sultan Musa Çelebi Camii ve İbrahim Ağa Camii.
Ve hepsi (---) adet mümin mescitleridir. Evvela Şeyh Sinan Mescidi, Sadreddin Mescidi ve Pazaryeri Mescidi var. Meşhur mübarek mescitler bunlardır.
Sadece 2 adet medrese vardır. Ve olancası 5 adet sıbyan mektebi, 2 adet derviş tekkesi ve 100 adet esnaf dükkanı vardır.
Kamusu 5 adet tüccar hanı vardır. Bunlardan çarşı içinde Ekmekçizade Ahmed Paşa Hanı, gayet mükellef, işlek ve kiremit örtülü ·mamur handır. Hala bu hanın [206b] mütevellisi İstanbul'da Kuruçeşme'de sakin ekmekçi hakimi nazırdır.
Sadece bir hoş havalı ve yapılı hamamı vardır, bu da Ekmekçioğlu Ahmed Paşa hayratıdır. (---) (---) (---).
Feredk şehri zeminini bildirir Bir topraklı bayır üzerinde Tanrıverdi Dağı eteğinde bulu
nup kıble tarafı Enez Kalesi'ne doğru verimli büyük sahradır. Bu şehirden Meriç Nehri aşırı İpsala Kalesi 4 saatlik yerdir, ki görünür.
74
Ferecik hakimlerini bildirir Evvela Rumeli Eyaleti'nde olup Sultan Bayezid-i Veli ev
kafı olmak ile mütevellisi hakimden, şer-i mübin tarafından şeyhülislamı, nakibüleşrafı vardır ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi 50 adet köydür. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir kethüdası, haraç emini ve şehir naibi vardır. Suyu ve havası hoş olduğundan mahbilb ve mahbubesi ve bütün meyvesi övülür. Özellikle hazmı kolay suyu Ferecik dağlarından büyük su kemerleriyle şehre gelip bütün çeşmelere ve camilere dağıtılır.
Ferecik ziyaret yerleri: (---) (---) (---). Sonra Tanrıverdi Dağı'nı geçip (---) (---) (---). Oradan 3 saatte dereler, tepeler, dağ, bağ, ırağ ve yakın gide
rek ve haydut keferesi korkusu çekerek batı yönüne gidip, Köhnelik, Kara Güvercinlik harap kalesinin özellikleri Tuna Nehri kenarında bir Güvercinlik Kalesi daha vardır,
yazılmıştır. Ama bu Güvercinlik'i (---) tarihinde Orhan Gazi asrında Ece Yakub adındaki akrabamız fethedip yer yer yıkmıştır. Hala kalesi bir kızıl yalçın kaya üzerinde beşgen şekilli bir şeddadi taş yapı imiş, harap olmuş. İçinde keçiler yatar.
Ama aşağı varoşu geniş bir dere içinde yalçın kayalar altında 500 Bulgar kafiri köyüdür, asla Müslüman yoktur.
Bütün evlerde birer küçük hanlar var ki bütün gelen geçen yolcular, tüccarlar ve ziyaretçiler evlere konup herkes akçesiyle yiyip içip konup göçüp bazı perhizsiz adamlar kanıp geçirirler, zira gayet güzel kızları vardır ki yol üzerinde pazar yerinde durup bir yolcu görseler,
"Ağa benim evime kon. Bak benim ekmeğim ak paktır ve evimin aşağısı ve yukarısı paktır. Ak akçene bakmam. Senden bir şey saklamam. Sana pek hizmet ederim" deyip o kadar dil döküp inatçı gönülleri çalıp istemesen de seni istediği yerine kondurup saygı gösterip kılınırlar, ama bir Girit mangırı bağışlamazlar. Eğer haklarını vermezsen bütün kadınlar başına üşüşüp bir iyi kötek çekerler. Zira vergiden muaf büyük derbenttir. Akşamdan sonra haklarını alıp bütün kızlar ve kadınlar kaçarlar. Eğer senden razılar ise sabah kahvaltı getirip yedirip içirip yola yollarlar. Bu da Sultan Bayezid-i Vell evkafıdır.
7 5
Sonra bu köyden kıble tarafına aşağı doğru yarım saat bir viran kale daha var, onu da seyredip sağ tarafta dağlar içinde (---) saat gidip,
Karakayah Köyü menzili: Müslümanlardır ve bu da Bayezid-i Vell Han vakfıdır. Orada yeniçeri Muslı Beşe evinde konuk olduk.
Oradan (---) saatte kayalık yerlerde gidip, Şapçılar kasabasının anlatılması
Bir dağ eteğinde, 1 camili, 2 hanlı ve 200 kiremit örtülü evli, bütün vergilerden muaf Müslüman ve gayr-i müslim reayaları hep mid şap çıkarıp eminine verirler. 8 yük akçe büyük iltizamdır. Tanrı'nın hikmeti bu kasabada bir kölem kaçıp yer yarıldı yere geçti. Sonunda can başıma sıçrayıp hemen atlarıma binip tekrar,
Ferecik'e gelip kadıdan mürasele ve mahzarlar alıp tam bir hafta Ferecik kazası ve köylerinde kuzeye, güneye, doğuya, batıya gezip ta Sıçanlı dağları, yolları ve bellerine kadar gezip dolaştım. Tanrı'ya hamd olsun melun köle elime girip elini kolunu bağlayıp yine tekrar Feredk'te oğlana bir iyi Evliya kırbacı kerametini gösterdim. Orada atları ve esvapları yine seyishanelere yükleyip güneye doğru 2 saatte, Şahinli Köyü'nü geçip,
Nefes Sultan Tekkesi menzili Göklere doğr� baş uzatmış yüksek bir dağın üzerinde bü
yük bir Bektaşi tekkesidir. Akdeniz içinde İmroz Adası, (---) Adası, Enez Kalesi ve İpsala Kalesi ovaları tamamen bu tekkeden görünür. Ta bu derece göklere doğru yükselmiş büyük bir dağdır. Bu tekkenin yaz meydanı, kış meydanı, tüm misafirhaneleri, Keykavus mutfağı, at ahırı, kileri, mescidi ve nurlu türbesinin [207a] kubbesi, kısacası bütün imaretleri baştan başa mavi kurşun örtülüdür. Bu büyük eserlerin hayrat sahibi, Ekmekçioğlu Ahmed Paşa'dır.
40-50 kadar yalınayak başı kabak tertemiz, yanık aşık, fakr-ı faka sahibi, gönlü yaralı derviş fukaraları var. Her biri birer yalnızlık köşesinde, halktan uzaklaşmış, pak, maarif erbabı canlar var. Nicesi de gelen giden yolculara hizmet edip az bir şeyle geçinirler.
Bütün konuklara ve komşulara Keykavus mutfaklarından
76
nimetleri ay ve yıl, sabah akşam, zengin, yoksut yaşlı, genç ve gayri müslimlere dağıtılır. Tekke meydanı içinde bir abıhayat su sarnıcı var ki Temmuz ayında sanki buz parçasıdır.
Ve bir acayip yel değirmeni var. Bütün Enez sahrasından, Mekri Kalesi taraflarından ve Dimetoka taraflarından adamlar gelip bu yel değirmeninde un öğütürler. Gariplik onda ki bu kadar yüz yıldan beri bu değirmenin bir yerine zarar gelmeyip taşı asla aşınmamıştır.
Bu yüksek dağ üzerinden, Edirne'den gelen 3 adet nehir derya gibi akıp Enez Kalesi yakınında Rum Denizi'ne karıştığı o kadar güzel görünür ki ibret verici bir seyirliktir. Ve bizzat Nefes Sultan bir 4 köşe, kurşunsuz yüksek kubbe içinde medfundur. Beyt, hakirin:
Nefes Sultan bir erdir nefes almak dürür erlik, Tefahür eyle fakrile budur alemde serverlik.
Yine bu nur dolu kubbenin içinde, duvar yüzünde bu beytlerimizi yazıp mübarek ruhları için bir Mülk suresi okuyup ruhlarına sevabını hibe eyledik.
Bu nurlu türbenin içinde bulunan kabrin 4 tarafında o kadar Kelam-ı İzzet, çerağdan, kandildan, şamdan ve çeşit çeşit avizeler var ki bir Mısır hazinesi mal eder. Bütün fukaralar her ziyaretçinin Üzerlerine gülsuyu saçıp çeşit çeşit buhur, üd, miskler yakarlar. Hamd olsun bu dergahı da ziyaret edip ondan aşağı inip 1 saatte,
Ilıcayı bildirir Bu Nefes Sultan Türbesi'nin yan alt tarafında bir ılıca var ki
Rumeli, Anadolu, Arabistan, Acem ülkesi, Belh, Buhara, Frengistan ve Bursa' da, kısacası 7 iklimde 770 adet ılıcalar görüp hepsine girdim. Ancak Budin Kalesi'nde Yeşil Direkli Ilıcası, Sofya1nın ılıcası ve bu Nefes Sultan Ilıcası kadar faydası çok kavza [ılıca] görmedim. Hatta Sultan IV. Mehmed Han bu kaplıcaya girip faydasını görüp,
"Vallahi Bursa ılıcalarından hoştur" diye Nefes Sultan'a çıkıp ziyaret ettiğinde buyururlar ki,
11Bu Nefes Sultan bizim Osmanoğlu'nun temiz soyundan Yıl-
77
dırım Bayezid Han oğlu Düzmece Mustafa Çelebi budur. Dünyadan vazgeçip bu tekkede kendini saklayıp dışarıdan habersiz olup zevk ü safada idi. Sonra bu Düzmece Mustafa ortaya çıkıp onu da Edirne' de Uzunçarşı başında asıp, Şehzade Mustafa asılıp derdinden kurtulduk, derlerdi. Ama hala ki Şehzade Mustafa burada Nefes Dede adıyla bu hankahta hizmet yerinde henüz alem padişahı idi" diye bizzat Sultan IV. Mehmed Han bu hikayeyi anlatıp Nefes Sultan fukaralarına ihsan ve inamlar edip,
"Bizim zürriyetimizdendir. Nurlu türbesine bir hoşça hizmet edin" diye tembih edip gider. Gerçekten de bu Nefes Sultan'ın, Yıldırım Han oğlu Mustafa Çelebi olduğunda şüphe yoktur. Hatta dervişlik aleminde kanaat içinde iken bir kıymetli taşı büyük cübbesinden çıkarıp satıp bu ılıcayı kubbeleri, camekanları, halvet, havuz ve şadırvanlarıyla bir başka kimse adıyla imar edip 47 yaşında ahirete vefat edince bu tekkede Nefes Sultan diye defnetmişlerdir. Allah rahmet eylesin.
Bu ziyareti ettiğimizden sonra güney tarafa gidip, Padişah korusu: Bir büyük ormanlık, ağaçlık balkandır ki
Osmanlı'nın 40 bin baş atları, kısrak, tay ve hergeleleri bunda kışlayıp gezer. Sultan mirahuru tarafından koru ağaları zapt edip bir ağacını kesenlerin elini keserler.
Koru ağalarında biraz dinlenip kahvaltı yiyip oradan 6 saat gidip,
Eski Marile Kalesi'nin özellikleri Rum kralları yapısı olup (---) tarihinde Yıldırım Han bey
lerinden Ferhad Bey fethidir. Kalesinin bazı yerleri hala yıkıktır. Kefereleri padişah korusuna hizmet edip bütün vergilerden muaflardır. (---) (---) (---).
Köhne kale Mekri Hisarı'nm özellikleri Bir Mekri Kalesi de Rodos Adası'nın karşı tarafında, doğu
yönünde, Anadolu toprağında Alaiye'de deniz kıyısında, bir körfez nihayetinde Mekri Kalesi daha var. Ama bu Rumeli Mekrisi ondan fazla [207b] mamur ve süslüdür. (---) tarihinde (---) (---) fethidir, Gazi Evrenos eliyle.
Kalesi, Akdeniz kenarında dörtgen şekilli, taş yapı, köhne güzel bir surdur. Çepçevre büyüklüğü bin adım kaledir. Duvarlarının bazı yerleri yıkık olup o kadar mamur değildir.
78
Bir bayırlı, dereli, tepeli ve kayalı zemin üzerine kurulmuş eski kaledir, ancak deniz kıyısındaki iç hisarı sağlamdır. Hala Rumeli Eyaleti'nde 150 akçe payesiyle Ferecik kazasından ayrılmış bir küçük kazacıktır.
Hakimi, Bayezid-i Veli Han mütevefüsidir. Toplam 10 adet köy de Bayezid Han vakfıdır ki yazım sırasında yazıcılar Mekri şehri ile köylerinden toplam 400 adet hane yazmışlar. Şehri 200 adet kiremitli tek katlı ve iki katlı, tamamen kargir yapılı Rum evleridir. Müslümanları Rumlardan azdır. Ancak 50 hane Müslümanları var ve 150 hanesi kefere haneleridir. Bütün kefere evlerinin kapıları pencere gibi küçücük küçücük ve gayet yüksektedir ki "Atlı misafirler gelip konak etmeyeler" diye kapılarını küçük ve yüksek, aykırı merdivenli etmişler.
Tamamı 5 adet mihraptır. Bunlardan kalede Yıldırım Han Camii, eski tarzdır. Dizdarı ve kale neferleri bu kalede sakinlerdir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve ayan-ı eşrafı taşra varoşta olurlar. Bu varoşta 1 cami, 1 mahalle mescidi ve 1 tekke mescidi, 1 medrese, 1 mektep, 5 adet tüccar hanı, dere kenarında bir hamam ve toplam 20 adet küçücük dükkanları var.
Acayip abıhayat pınarı: Bu şehrin içinin tam ortasında bir yalçın kayadan bir hayat pınarı, billur gibi ak berrak bir su çıkar ki Temmuz ayında soğukluğundan 3 yudum huzur ile içilmez. Ta bu derece soğuktur ve gayet hazmı kolay tatlı sudur. Bir adam bir kuzu yiyip bu cennet pınarından içse o an acıkıp yine yemek yemek ister.
Bu şehir içinde olan 12 göz su değirmenleri bu su çevirip oradan evlere dağılır. Bu akarsuyun kaynağı, yine kale içinde bir yüksek çınar var ki yeryüzünde bu büyük ağacın benzeri meğer Akdeniz içinde İstanköy Adası'ndaki büyük çınar ola, o büyük çınarın kökleri arasında kayalardan turna gözü gibi kaynayıp çıkar. Bu Mekri şehri bu su ile ve büyük çınar ile meşhur mamur bir şehirdir.
Bu şehrin suyu ve havası gayet tatlı ve ılıman olduğundan Rum keratsa kızları ve güneş parçası oğlanları var.
Bağ ve bahçesinde narı, inciri ve dutu gayet çoktur. Ve havasının ılımanlığından dağı ve taşı zeytin ağacı ormanları kaplamıştır ki iri Girit, Moton ve Koron zeytini kadar güzel zeyti-
7 9
ni olur. İstanbul' dan bu mahalle kadar zeytin nadirdir, zira o taraflar şiddetli kıştır, ama bu Mekri üçüncü iklimin ortasında bulunup havası ılımandır. Onun için bu şehrin kuzey tarafındaki dağlar baştan başa bağlardır, halkı sağlıklıdır.
Bu şehrin kıble tarafında 20 mil açıkta Akdeniz içinde gözüken Semadirek Adası 35 mil kuşatır, bir mamur ve süslü kalesi ve büyük limanı var. Cezayir Eyaleti'nde kaptan paşanın hükmündedir.
Bu Mekri kazası ve Ferecik kazasının tüm kefere reayaları asla Rumca konuşmayıp Türkçeye yakın bir tür Çıtak dilleri var. Hepsi beyaz aba ve kebe giyer iri yapılı keferelerdir ki kullandıkları özel lehçeleri bunlardır.
Ahıryan-ı Çıtak dilini bildirir Evvela bir işe acele etme dese, "hulalama" derler. Ve "gilimiz de bile misik'� yani hepimiz bile idik. Ve "saryife edelim acalur", yani müşavere edelim nasıl olur. Ve "sulubayımız neçik buyuramış eylece edesik", yani voyvoda-
mız her ne emrederse öyle edelim. Ve her kelimelerinin aralarında "ankolayına" kelimesini ga
yet fazla kullanırlar. Ve daha nice kere yüz bin çeşit kelimeleri var ama bu kadarca yazıldı.
Oradan kuzey tarafa 3 saatte Karanlık Dere adlı mahalli geçip,
Musa Çelebi Köyü menzili Yıldırım Bayezid Han oğlu Musa Çelebi'dir ki babası Baye
zid Han, Timur Han hadisesinde yenilip sıtmadan öldüğünde bu Musa Çelebi Edirne hakimi bulunup Rumeli'ne müstakil pa-dişah olup nice fetihler etti.
·
Daha sonra Anadolu' da kardeşi Çelebi Sultan Mehmed herkesin birleşmesiyle müstakil padişah olunca kardeşi Musa Çelebi'ye adamlar gönderip,
"Gel birader, hakir uluca kardeşine itaat eyle" dedi. Musa Çelebi,
"O Anadolu padişahıdır. Ben Rumeli padişahıyım. Kardeşim ta Mekke, Medine, Mısır, Şam, Kudüs ve Irak padişahı olmayınca benim ona itaat etmek ihtimalim yoktur" deyip gelen dostluk mektubunu parça parça edip varan elçiyi kovdu. O
80
Anadolu'da [208a] bu hoş olmayan hali Çelebi Sultan Mehmed Han'a bir bir anlatınca Mehmed Han asker toplayıp dünya devleti için iki can kardeşler denizler gibi ordu ile (---) adlı mahalde bir savaş ederler ki anlatılmaz.
Hayy ve Kadir olan Allah'ın emriyle Musa Çelebi yenilip dağlara kaçıp bu köye aman ile gelir. Bu köylüler Musa Çelebi'ye aman ve zaman vermeyip başıyla şehit ederler ve başını Çelebi Mehmed Han'a götürüp ihsan umarlar. Hemen adil Mehmed Han,
"Bre gidiler, biz dünya devleti için bir savaş eyleyip biraderim size vardıkta niçin bana diri getirmediniz. Siz ferman varmadan benim kardeşimi niçin katlettiniz" deyip bu köy halkını tamamen kılıçtan geçirirler.
Sonra Musa Çelebi'nin cenazesini Bursa'ya götürüp babası yanına defnettiler. Onun için bu köye Şehit Musa Çelebi Köyü derler.
Oradan Köpekler Köyü'nden aşağı Gümülcine Sahrası'nda batı yönüne giderek İrça Nehri'ni geçip bir saat gidip Karacaoğlan Nehri'ni de geçtik. Bu iki küçük nehir Karıl yaylalarından gelip ikisi bir olup Gümülcine Sahrası'nda akarak bir saat gidip Akdeniz'e karışır. Musa Çelebi Köyü'nden 6 saat ovalardan gidip,
Rumiçne Vilayeti, yani Gümüldne Kalesi'nin özellikleri Gümülcene ve Gümürcine yazılır ama aslı "Gümlü Çin"dir.
Meşhur galat benimsendiğinden Gümlüçin'den Gümülcine derler.
İsimlendirme sebebi odur ki kaçan bu kaleyi 764 [1363] tarihinde Sultan (---) asrında Gazi Evrenos, Rum keferesi ile Yahudi elinden zorla alırken kale içinde bir Yahudi vardı. Tüm bu eyalet o Yahudi'nin elinde olup Kavala sahibi Feylekos bu Yahudi'yi defterdar etmişti. İsmine Gümlü Çin derlerdi. Çin, Maçin Yahudilerinden idi ki İskender-i Zülkarneyn'e Çin padişahından elçilik ile gelmişti. Rum ülkesinin suyu ve havasından hoşlanıp bu şehirde kalıp kaleyi imar ettiğinden Gümlü Çin Kalesi derler.
Sonra onun soyundan gelenler Gazi Evrenos'a kaleyi vere ile vermeyi kabul ederler, ama o şart ile tüm Yahudiler kale içinde kalalar, diye sözleşip kaleyi Gazi Evrenos'a teslim ederler.
8 1
Ancak fetihten sonra Yahudiler ile Kıpti kavmi, yani Çingene kavmi birbirine düşüp,
"Bu kale İskender zamanından beri bizim idi. Siz zorla, mal kuvvetiyle zapt ettiniz" diye Gazi Evrenos huzurunda büyük kavga ve tartışmalar olduktan sonra işin sonunda,
"Yahudiler yine kalede sakin olalar, ama kale neferleri Çingeneler olalar" diye konu tatlıya bağlanır. Halen Yahudiler kale içinde olup dizdar ve neferat onlardır. Hala bu şehirde Çingene ile Yahudiler birbirlerinin can düşmanlarıdır.
İşte Gümülcine şehrinin isimlenme sebebi: Gümlü Çin Yahudi yapıcısı sebebiyle Gümlü Çin' den bozulma Gümülçine derler. Ama Yunan dilinde Rumçine derler. Hakim Feylekos'un bir güzel ay gibi kızı var idi. İsmine Rumçine derler idi. Cüzam hastalığına yakalanır. Babası Feylekos bu kızı bu şehrin zeminine kor. Suyu ve havasının güzelliğinden iyileşmeye yüz tutup cüzam hastalığından kurtulur. Bu şehri ilk defa imar eden Rumçine kızdır. Sonra Gümlü Çin, Yahudi Çingeneler korkusundan kale yapmıştır.
Hamd olsun (---) tarihinde Gazi Evrenos eliyle İslam eline girmiştir. Ama bir şirin büyük şehirdir. Hala Rumeli eyaletinde 150 akçe şerif kazadır. Ve nahiyesi 200 pare mamur köylerdir. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayan-ı eşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir emini, haraç emini ve çingene beyi var.
Kababıta [Çingene] kavminin durumunu bildirir Zira Rumeli Çingenelerinin oğullarından beri asıl vatanla
rı bu Gümülcine şehridir. Hatta Firavun kavmi birbirleri arasında yemin etseler,
"Mısır hakkiyçün ve Gümülcinemiz hakkiyçün" diye yemin ederler. Ama Anadolu Çingenelerinin eski vilayetleri Menteşe toprağında Balat şehridir ki Fatih Sultan Mehmed Han Çingeneleri Balat'tan İstanbul'a sürünce oturdukları yere hala Balat Mahallesi derler ki Çingenelerin yurtlarıdır.
Yine Sultan Mehmed Han bu Gümülcine'den de İstanbul'a Çingene sürmüştür. Anadolu ve Rumeli Çingeneleri birbirleriyle geçinemeyip Rumeli Çingeneleri kafir ile Kızılyumurta ayin günlerini, Müslümanlar ile kurban bayramını ve Yahudiler ile
82
kamış bayramlarını kutlayıp bir mezhep kabul etmediklerinden cenazelerinin namazlarını imamlarımız kılmayıp Eğrikapı dışında Çingeneler için başka bir mezarlık yeri verdiler. Ve öyle mürted (dinsiz) olduklarından üzerlerine bir haraç daha ferman olunup hala onun için Çingene'den iki haraç alınır. Hatta Fatih Sultan Mehmed yazımı üzere Çingenelerin ölülerinden bile [208b] yerine bir diri bulmayınca ölüsünden haraç alınır.
Sonra Rum Çingeneleri yine eski şehirleri olan Gümülcine'ye göçüp geldiler.
Anadolu'nun Balat şehri Çingeneleri İstanbul'un Balat Mahallesi'nde Müslüman şekilli kalıp Çingeneler sazende ve çengilik edip kaldılar. Onun için hala Çingene beyi kahice bu Gümülcine şehrinde oturur, zira Gümülcine çevresinde olan okuyucu, çalgıcı, kalpazan yani kalp akçe yapar ve hırsızlık eder Çingeneler çoktur. Her kavmin ve her Hıristiyan milletinin elbette Çingeneleri vardır, ama bu Gümülcine etrafı Çingeneleri meşhur haramilerdir.
Gümükine Kalesi'nin şekli Bir ovada kurulmuş havalesiz, dörtgen şekilli, tuğla yapı
güzel bir kale, tamamen kargir taş hoş bir hisardır. Çepçevre büyüklüğü bin adım bir küçük kaledir, ama içinde Yahudiden başka kimse yoktur. Bu kalenin yarısı gelen geçen yolculara konukevi hanlardır ve biraz yeri meydandır. Bu kalenin hendeği yoktur. 2 adet kapısı vardır. Bir kapısı kıbleye doğru çarşı meydanına açılır. Ve bir kapısı doğu tarafa bakar. Bedenlerinin ve burçlarının bazı yerleri harapçadır. Cebehanesi ve toplan yoktur, zira iç elde olmak ile cebehane, dizdarı ve neferleri yoktur. Ancak Yahudileri çoktur.
Gümülcine şehri varoşu Bu mamur şehirde 16 adet mahalle vardır. Evvela Yeni Ma
halle, Çulha Camii Mahallesi ve (---) (---) (---). Ve toplam 4 bin adet kiremit ile örtülü kargir mamur yapı,
altlı ve üstlü haneler ve bağlı bahçeli süslü güzel evler vardır. Bunlardan (---) hanesi ve (---) sarayı (---) (---) (---). Genellikle bağ bahçeleri bir düzlüğe kurulup çevresine tamamen yüksek kamışlar dikilmiştir.
Bu şehir içinde Şikarlı Çay derler, bir abıhayat akarsu ak-
83
maktadır. Bu küçük nehir üzerinde 5 yerde ağaç köprüler ile geçilir. Bu nehrin iki tarafı şehirdir. Kalfa Çayı ile şehre yakın birbirlerine karışıp (---) adlı yerde Akdeniz'e karışırlar. Bu iki nehir şehrin kuzey tarafında (---) yaylağından gelip şehri, nice bin adet İrem bağlarını, nice cennet bahçelerini ve şebekeli bostanları sulayıp Akdeniz'e karışırlar.
Selatin camileri Tamamı 16 adet mihraptır, ama bunlardan mamur, süslü,
eski mabet ve kalabalık cemaate sahip çarşı içinde Eski Cami, kurşunsuz eski tarz camidir. Kıble kapısı üzerinde yazılı olan tarih budur:
Rüzgarile bozulup camiin, Kim binası köhnelenmişti tamam,
Dedi tecdidi Sipahi tarihin, Camiin kalbi aceb ruşen makam.
Sene (---).
Yeni Cami, bütün kubbeleri ve çevresindeki yapılar baştan başa mavi kurşun örtülü imarettir, gayet sanatlı, süslü, acayip içacıçı ve aydınlık hoş camidir. Türlü türlü pencereleri, mihrabı, minberi, müezzin mahfili ve kürsüsü var ki bu şehirde değil, Rumeli Vilayeti'nde öyle sanatlı işlemeli imaret yoktur.
Hatta cami içinde Yakfü-ı Musta'sımi hattına denk bir güzel hat ile lacivert çiniler üzerinde hattat bir Fatiha-i şerif yazmış ki Allah'm ayetlerinden bir ayettir. Ve diğer çeşitli hatlar ile kapı kemerinde, "Selamün kavlen min rabbin rahim/Onlara Rahim olan Rabb 'den selam vardır" [Kur'an, Yasin, 58] ve "Selam size. Tertemiz geldiniz. Artık ebedf kalmak üzere girin buraya, derler" [Kur 'an, Zümer, 73] ayeti yazılmıştır.
Sonra Yeni Mahalle Camii, gönül açan mabettir. Çulha Camii gayet hoş camidir. Hacı Bevvabin Camii, geniş ibadetgahtır. Bunlar meşhur ve
süslü camilerdir. Mümin mescitlerinin adedi: Toplam 11 adet mahalle mes
citleridir. Cümleden Cebehane Mescidi, Gazi Evrenos Mescidi, Tekke Mescidi ve (---) (---) (---).Meşhur mescitler bunlardır.
84
Medreseleri: Hepsi 5 adet medrese vardır. Bunlardan Yeni Cami Medresesi, kurşun kubbeli ilim öğretilen yerdir ki talebeleri ve ders hocaları mevcuttur. Ama özel darülkurra ve darülhadisi yoktur.
Ciğer köşesi yavruların mektepleri: Toplam 7 yerde sıbyan mektebi vardır. Yeni Cami Mektebi hepsinden mamur, çocukları mutlu. Kurşunlu Mektep, ebced okuyan çocukların toplanma yeridir.
Derviş tekkeleri: Evvela Gazi Evrenos Tekkesi ve (---) (---) (---).
Çeşmeleri: Toplam (---) adet hayat pınarlarıdır, ama Eski Cami'in sağ tarafındaki sebilhanenin tarihidir:
Bi-hamdi lillah inayet oldu Hakdan, Ki bu daru's-sebili yaptı [209a] Yümnf,
Ana tarih olur semti duadır, Görenler dese makbul ola hayrı.
Sene (---).
Gariplere aşevi, imaretler: İki adet fakir aşevi imaret vardır. Bunlardan Gazi Evrenos İmareti'nin sabah akşam, türlü türlü nefis nimetleri herkese, ay ve yıl, sabah ve akşam 3 adama, 5 adama birer sini şemek verilir. Ve her konuklarının atlarının başlarına birer yem torbasını vakıf tarafından mütevelll verir, gayet mamur büyük vakıftır.
Can rahatı hamamlarının övülmesi: Toplam 2 adet hamamı vardır. Eski Hamam, Gazi Evrenos'undur. Ve Yeni Hamam, Yeni Cami sahibi Ahmed Efendi'nindir, ama gayet hoş aydınlık hamamdır.
Tüccar hanları: Hepsi 17 adet bezirgan hanlarıdır, ama lü'u bekar odalarıdır.
Çarşı bedesten adedi: Toplam 400 adet mamur dükkanlardır ki bütün sanat ehli mevcuttur. Gerçi kargir yapılı bedesteni yoktur ama bütün 7 iklim diyarlarının değerli malları bol ve kolaylıkla bulunur. Hatta haftada bir kere tüm köylerden nice bin adamlar bu şehrin kıble tarafında olan ovanın yüksek ağaçlarının gölgesinde herkes oturup mallarını meydana koyup büyük
85
pazar olup büyük kalabalık olur ki bir taraf ta mezaristana varıp insan deryası olur.
İbret verici eserleri bildirir: Bu adı geçen pazar yerinin kıblesi tarafındaki cennet bahçeleri gibi bahçeler içinde Papaz Kuyusu adında bir abıhayat büyük su kuyusu var, Temmuz ayında suyu buz parçası gibidir. O tatlı su kuyusunun ağzında tek parça bir mermer ağızlığı var. Eskinin mermer ustaları bu kuyu ağzı mermerinin çevresine büyüleyici resimler yapmışlar ki her biri canlı sanılır. Zamanemiz üstadları kalemini vurmada acizlerdir.
Bu şehrin suyu ve havasının tatlılığından mahbubu ve mahbubesi alemde meşhurdur. Halkı gayet garip dostudurlar. Ovası çeşit çeşit tahıl ürünleri ile meşhur bolluk diyarı bir vadidir.
. ................. (1,5 satır boş) ................... . Gümükine ziyaret yerlerini bildirir: Evvela şehir içinde
İmaret Mescidi'nde Gazi (---) Bey ziyareti. Başında şebkülahı üzere çığa telleri, diğer silahları, çevresindea Kur'an-ı Kerimler, çerağdan ve şamdanlar ile süslenmiş nurlu bir kabirdir. Sırrı aziz olsun.
Sonra yeniçeri ocağından şehit Kulkethüdası Çelebi Mustafa Ağa: Kabrinin mezar taşında yazılan tarihtir:
Her görenler bir dua edip diye tarihini, Künc-i Firdevs ola menzilgah-ı ruh-ı Mustafa.
Sene 1061 [1651].
Yeniçeri ocağına Hacı Bektaş-ı Veli'den beri böyle bir velinimet, kerem ve himmet sahibi bir Tanrı eri yiğit gelmemiştir. Rumeli Vilayeti'nde Arnavutluk'un Elbasan adlı sancağı toprağında Pekin adlı kalede doğmuştur. İstanbul'da yetişip yeniçeri ocağında kulkethüdası olup seçkin oldu. Sonunda 1061 [1651] tarihinde Melek Ahmed Paşa efendimiz sadaretten azledilip yerine Siyavuş Paşa sadrazam olunca herkesten mal almak için Bektaş Ağa'yı, yeniçeri ağasını, bu kulkethüdasını, Sarı Katip'i ve nice günahsız kimseleri katlettiğinden başka efendisi Sultan Murad validesi Kösem Sultan'ı da katletti. Kendisi de 54
86
günden sonra bir bela ile sadrazamlıktan alınıp ağlayarak sızlayarak Rumeli mansıbma giderken,
"Ah Kulkethüdası Çelebi Mustafa Ağa'yı haksız yere katlettiğim yoluma geldi" deyip feryat ederek mansıbına gitti.
Bu merhum Çelebi Kethüda Mustafa Ağa ruhiyçün el-fatiha. (---) (---) (---)
Kıpti özel lehçesi, yani Rum Firavun kavmi Çingenelerin dilini bildirir
Bu yeryüzünün 7 ikliminde sakin olan milletlerin, çok kalabalık ve çeşitli insanların, her bir milletin birer çeşit dilleri vardır. Ama her milletin Allah'm emriyle Çingenesi vardır, yerleşik oldukları diyar halkının dilleri ile konuşurlar. Ama Anadolu'da Balat şehrinin tüm Çingeneleri başka dil ile konuşurlar. Bu Rumeli'nde Gümülcine Çingenelerinin de başka özel lehçeleri vardır.
Bu diyara ve başka memleketlere bu kavim Mısır'da Firavun Hazret-i Musa ile savaşıp Kızıldeniz ki Mısır' da Süveyş deryasıdır, bu tuzlu denizin yine ovası tarafında Kızıldeniz kıyısında Kolundur Boğazı adlı tehlikeli girdapta Firavun 50 kere 100 bin askeri, büyücüleri, kahinleri ve sihir aletleriyle tamamen suya gömüldü. O savaşta bulunmayıp kaybolan Firavun kavmi Hazret-i Musa bedduasıyla Mısır ikliminde duramayıp iklim iklim dağılıp aç, susuz, müflis, pis, rezil vatansız olup dağlarda sakin olup şehirden şehre hırsızlık edip sürtüp [209b] gezmededirler.
Ama bu Çingene kavmi Mısır'da iken birinci firavn olan Dufe oğlu Velid Kral asrında ve Melik Avn zamanında o kadar zengin idiler ki her biri birer Karun malına malik idiler.
Sonra bu Firavun kavmi ile Melik Avn Mısır'ı zapt edip Melik İmen ile Delife adlı melikler birbirleriyle Said-i all'de ceng ederlerken Melik Avn Mısır'da avda iken kendini bir kuş yırtıp parça parça olup öldü. Yerine Velid oğlu Reyyan melik oldu, Kıpti kavmi buna Nehravis derler. Yusuf Peygamber aleyhisselamın firavunu budur ki Mısır' da Aynu'ş-şems şehrini tahtgah edindi ve çok Çingene askeri edindi.
Sonunda Diyarbakır'da Amalika kavminden Kayhum oğlu Ebu Kapuş Gakin Mısır padişahına geldi. Mısır azizinin vezi-
87
ri Bernaş adlı yiğit vezir Amalika'ya karşı çıkıp iki asker birbirleriyle tam 3 sene savaşıp yüz binlerce Çingene Mısır'da helak oldu. Kılıç artıkları bu Rum diyarına geçtiler.
Rumeli ve Anadolu'da Kıpti kavminin çok olmasının bir sebebi de Amalika kavminin bunları kırdığıdır. Bu sebepten Rum'a geçmişlerdir.
Sonra Yusuf Peygamber'in firavunu Amalikalara galip olup Amalika Musul'a gelip orada yerleştiler.
Daha sonra bu Melik Reyyan Firavun muzaffer olduğundan Hazret-i Yusuf'a iman getirip Hazret-i Yusuf otuz yaşında iken Melik Reyyan'a, Müslüman olduğu için vezir oldu.
Melik Reyyan 120 sene melik olup ölünce yerine oğlu Melik Danın melik oldu. Çingene kavmi buna Melik Dimoş derler. Babası Melik Reyyan'ın imam inancı üzere gitmeyip gayetle zorba kafir oldu. Hazret-i Yusuf buna da vezir olup İslama getirmeye çalışırdı. Bu da 120 yaşında ölüp yerine Damın, veziri ve kardeşi idi, melik oldu. Kıpti dilinde ismi Palatis'tir. O da ölüp yerine oğlu Maadinus, Kıptiler Maadinus derler, bu melik olup İbrahim Peygamber Suhufunu okurdu, ama Zühal [Satürn] suretine tapıp tüm Çingeneleri katletti. Ve nice kere yüz bini vilayet vilayet kaçtı.
Madenus hayatta iken oğlu Kasim'i melik etti, ama bu da Utarit [Merkür] putperesti olup Mısır'da Ehram dağlarını yıkmaya kalkıştı, Mısır halkı engellediler.
Sonra bu Kasim de ölüp yerine karındaşı Efsas melik oldu. Nice müverrihler buna Melik Ağsas derler. Tarihçilere göre altıncı firavun budur.
Sonra oğlu Latis melik oldu. Sonunda Melik Talmay adındaki Sudan meliki Melik Latis'i tutup katledip Mısır'a malik oldu. Bazıları "Musa Nebi firavunu bu Talma'dır" derler. Doğrusu budur ki Musa Nebi'nin firavunu Mas'ab oğlu Velid'dir ki Musul şehrinden çıkmıştır. Bunun hakkında görüş birliği olmayıp nice çeşit söylentiler vardır.
Bazıları firavun Amalika kavmindendir derler, doğru ola. Zira Amalika kavmi Diyarbakır, Şehrizor, Musul ve Nusaybin şehrinden çıkmıştır. Bu rivayet doğru ve sağlam söz ola, zahir de bu ola. Ama bazıları Musa firavunu, gerçekte Kıpti kavmin-
88
dendir derler, zira o zamanda Kıpti taifesi cihana yayılmışlardı. Daha sonra zamanın geçmesiyle Amalika kavmi son bulup
Kıpti kavmi Mas'ab oğlu Velid'i melik ettiler ki Musa Nebi'nin firavunu muhakkak bu Mas'ab oğlu Velid'dir. Okuyucular bağışlasın, tanrılık davasına kalkışıp bu cihanda ne kadar Çingene kavmi var ise izzet ikramlar edip başına toplamıştı. Haşa sümme haşa "Ben sizin en yüce Rabbinizim" [Kur'an, en-Naziat, 24] dedi. Nice bin değerli kitaplarımızda ve nice yüz tefsirlerde Hazret-i Musa ile bütün halleri yazılıdır.
Firavun kavmi, Hazret-i Musa asrında iki bölük olup bir bölüğü zikri geçtiği üzere Kızıldeniz'de Kolundur Boğazı'nda boğuldular, onlardan boğulmayıp geriye kalanlardan yüz binlercesi Rumeli toprağına kaçtılar.
Ne firavun ve ne Hazret-i Musa tarafında bulunmayanlara Kıpti kavmi derler. Bunlar da ikinci bölüktür. Hazret-i Musa bu kavme gücenmeyip hayır dua ettiğinden hala Mısır Vilayeti'nde değerli bir alay Kıpti kavmidir ki her hanedanda birer Kıpti katipleri vardır. Gayet doğru dürüst keferelerdir ve gayetle hızlı yazan katiplerdir ki yine hatlarını kendileri okur.
İyi tarihçilerdir. Hazret-i İdris kalemi üzere hatlarıyla her gün olan olayları yazmaktadırlar. Hala Hazret-i İdris'ten beri olayları yazdıkları değerli tarihleri var. Kıptllerdir, ama acayip hoş hasletleri vardır. Gayet dayanıklı ve gayretli [210a] keferelerdir.
Gerçi hala İseviler olup İncil, Zebur ve Furkan kitabı okurlar ama Tevrat okumazlar ve Müslümana muhabbet ederler, ama Rum ve Yahudileri sevmezler. Hatta Hazret-i Ömer radıyallahu anh halifeliğinde Amr ibnü'l-As serdar olup (---) tarihinde Mısır'a geldiğinde Kıpti meliklerinden Mukavkıs Melik, Amr ibnü'l-As'a yardım edip Rum kafirleri elinden İskenderiye Kalesi'ni, Reşid Kalesi'ni, Dimyat Kalesi'ni, Askalan Kalesi'ni, Hasan şehrini, Yafa şehrini ve Mısır şehrini Amr ibnü'l-As'a fethettirdiler, yani İslam kavmine sevgileri vardır, ama kendileri hala İsevilerdir.
Tamamen siyah ferace giyip başlarına beyaz ve mavili alaca sarık sarıp muhteşem esvaplı namuslu kefere Kıptileridir. Hatta bütün peygamberlere iman getirenlerdendir. Hatta Hazret-i İb-
89
rahim'e Melik Tutis iman getirip bir Kıpti kızı hediye gönderdi. İsmine Bin Hacer derlerdi. Hazret-i İsmail o Kıpta Hacer adlı cariyeden doğmuştur. Hazret-i Risalet-penah,
"Kıpt taifesi kızlarından Hacer anamızdan ecdadımız Hazret-i İsmail dünyaya gelmiştir. Pak nesep Kıptflerdendir" diye buyurmuşlardır.
Mısır Kıptileri hakkında hadis: "Peygamber (A.S.) dedi ki: Siz kıvırcık saçlı, yani esmer renkli olan Kıpfi insanlara iyi davranınız"
Daha sonra Hazret-i Risalet-penah asrında Mısır Meliki Melik Mukavkıs Hazret-i Risalet-penah'a muhabbeten Zünnun-ı Mısri ile Hazret'e Yağflir adında bir eşek, Düldül adında bir katır şekilli at, Zülfikar adında bir kılıç ve 2 adet tertemiz bakire Kıpti kızları hediye gönderip Hazret-i Kevneyn'e bu hediyeler ulaşınca Hazret-i Risalet-penah Yağfur eşeği kendine alıkoyup Düldül katırı ve Zülfikar kılıcı Hazret-i Ali'ye verir. O bakire ve tertemiz kızları görüp Zünnun elçiden bu kızların durumlarını sorunca Zünnun,
"Ya Resulallah bu kızların ikisi de kız kardeşlerdir" deyince Hazret-i Risalet-penah buyururlar ki:
"Mezhebimizde iki kız kardeşi tutmak olmaz" deyip cariyenin birini Şair Hassan'a ihsan edip Hassan oğlu Abdurrahman bu kızdan doğdu.
Ve Hazret-i Peygamber, Mariye adlı cariyeyi kendisi alıp İbrahim adındaki evladı Mariye cariyeden doğdu. Hazret-i Peygamber Kıpti kavmine dua ettikte hemen elçi olan Zünnun-ı Mısri Hazret-i Peygamber'in keremkarhğıyla nur cemalini görüp şahadet parmağını kaldırıp İslam ile şereflenince Peygamberimizin huzurunda Hazret-i Ali elçi Zünnun'un kemerini fütüvvet-i Muhammedi üzere bağlayıp beline ve başına İslam şeddi [kuşağı] bağlayıp Zünnun-ı Mısri tabip ve hekimlere pir ve önder oldu.
Sonra Amr ibnü'l-As ile Mısır fethine gelip Şeyh Ukbe-i Cüheyni ile birlikte şehit oldu. Hala ikisi İmam Şafü yakınında birbirlerine yakın yatmaktadırlar. Hala Hazret-i Peygamber'in duası bereketiyle Mısır Vilayeti'nde Kıpti kavmi saygın ve değerlidirler.
Kıpti kavmi hakkında hadis-i şerif budur: "Siz Mısır'ı Jet-
90
hedeceksiniz. Oranın ahalisine iyi muamele ediniz, çünkü onların korunma hakkı ve sizinle akrabalık bağı vardır" [et-Taberani, elMu 'cemü 'l-Kebfr].
Ama Hazret-i Musa bedduasıyla Rumeli'nde Kıpti kavmi, yani Çingeneler hor hakir, çakır ve fakir olup ölülerinden bile haraç alınır bir çeşit kavimdir ki bunlar firavun askeriyken Cenab-ı Allah bunların hakkında "Her inatçı zorbanın emrine uydu gittiler" [Kur 'an, Hud, 59] buyurmuştur. Gerçekten de zorba, hırsız, nursuz, pirsiz, dinsiz ve mezhepsiz Müslüman şeklinde kefere bile değil adamlardır. Onların dilleri aşağıda yazılmıştır.
Çingene dili budur yek 1
şov 6
duy 2
eftay 7
tirin 3
ohta 8
iş tar panç 4 5
anga deş 9 10
Firahun tanrı ismidir, yani haşa sümme haşa yer tanrısı Firavun ola. Bir kavmi ona Firahun derler.
Jıaman hun ulu peygamber
kuluşe hun ulu evliyalar
mcsab hun baba peygamber
maş et
mancan canes güzel patlıcan
zeyyan hun ulu padişahdır
misa hun Musa peygamber
manro ekmek
dudum kabak
keral peynir
so kezer so bi kengan nişlersin ne sattın
akı kay kerez işte işliyoruz
nuki keraz ne işlersin
9 1
dulke hun ulu karı padişahı
Jıarun hun Harun peygamber
pangi su
şah lahana
sika incir
şu karamtu so kerez iyi hoş ya sen nişlersin
urda parda kerez ufak tefek işliyoruz
caba biken var sat
kanaste diyan kime g.t verdin
sa bi kengan ne sattın
dava les kere daya pupe ben s ... yim bunun anasını
bul bikin gum edepte g.t sattım
yek kal balame diyum bir kafire verdim
dameyte peya puye [210b] ben s . . . yim ben de senin kız
kardeşini
nana yile cavo kadentu ma ayıp değil midir çekişir sövüşürsünüz
sartana des tut ya nice çekişmeyeyim
cay icav oles kav kakes var götür onu efendiye
mas ecav kan oles çünki götürdün dövdürdün onu
sura gis avla aku şela her gün gelir bana söver
icav gum mar ker gum oles götürdüm dövdürdüm onu
haba ma minca tar yiyesin benim a .. mdan
sos kete hal morom teminç canım niçin yesin benim kocam senin a .. ndan canım
tena hala mahal mebu ya tar eğer a .. mdan yemezse yesin g . . . mden
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1/2 satır boş) .... . . . . . . . . . ...... . Bu Firavun kavminin daha nice kere yüz bin saçma sapan
sözleri vardır, zira gece gündüz birbirleriyle kavga edip çirkin küfürler ederler.
Bir kızıl mangır için birbirlerini öldürür yahut bir mangır için "Büyük efendiye, yok paşaya gidelim" diye mahkemeye gelirler. Davalarının ne olduğuna bakıldığında bir mangır etmez veya bir para değmez davadır. Onun için Çingene kavminin davaları dinlenmez.
Ama Mısır Kıptilerinin ağızlarından kötü bir küfür ve çirkin söz işitilmemiştir. Ve Anadolu Balat şehri Çingeneleri bu Rumeli Kıptilerinin yanlarında yüz suyudur. Onların da dilleri yukarıdaki (---) ciltte yazılmıştır.
92
Bu Kaptı kavminin de 12 çeşit kaba, çirkin dilleri vardır. Cenab-ı Allah şerlerinden diğer insanları kurtarsın. Ama alem seyyahı olana bunların da dillerinden bir parça anlayacak kadar bilmek lazım olduğundan her ne kadar boş ve saçma sözler ise de yazıldığı ayıplanmaya. Zira bu Çingene kavmi ciğerimi kan, gözyaşlarımı kırmızı etti.
Bu Gümülcine şehrini gezip dolaşıp zevk ü safada iken hanemiz sahibinin oğlanlarından 3 nefer Çingene oğlanı, Amr-ı Ayyar'dan kurnaz, dolandırıcı veled-i zinaları var idi. Bir gece bir güneş parçası ve bir zamanın fitnecisi kölem bir Çingene dolandırıcısıyla kayboldular. Hanemiz sahibine,
"Senin Çingene oğlanınla benim satın aldığım kölem kayboldu" diye sitem edip baskı yapınca o da birkaç adamıyla ve hakir 4 nefer kölemle yüksüz ve silahlı olarak dağları, bağları, yakın ve ırakları gezip dolaştığımız menzilleri, bütün köyleri, kaleleri ve,
Kaçan köleleri bulmaya gittiğimiz beldeleri bildirir Evvela Gümülcine'den çıkıp o gün serseri kah doğuya ve
kah batıya gidip, Buri Kalesi, oradan Kavala Kalesi, oradan Vaşlak kasa
basını geçip tüm dizdar, serdar, kethüdayerleri, kadı naipleri, hakim ve zabıtlara ve daha önce tanıştığımız dostlara,
"Şu şekilde ve görünüşte bir kölem kaçtı" diye bütün dostları uyarıp ta Dırama Kalesi'nde mesiregah olan yüksek çınarların gölgesinde büyük havuz kenarında at başı çekip çelebiler hanesinde konuk olup o gece bütün dostları kölemizin kaçtığından haberdar ettik. Sabahleyin Dırama şehrinden doğu tarafa dağlar içinde bir merhale gidip,
Ruçan toprağı, yani Orfan kasabasının özellikleri Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağındadır, ama bazı
zaman Dırama kazası nahiyesinden olur, bazı zaman 150 akçe payesiyle başka kaza sadaka olunur (---) voyvodalıktır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve nahiyesi naibi vardır. Ayan ve eşrafı var ama nakibüleşrafı yoktur.
Bu mamur kasaba Dırama'nın doğusu tarafında Sidirkapsi kasabasının kuzeyinde bir konak yer yakında büyük bir beldedir. Bir büyük camii, pek çok güzel mescitleri, iç açıcı, geniş ve
93
aydınlık hamamları, kargir yapı hanları, kervansarayları, medrese ve tekkeleri, sıbyan mektepleri ve yeteri kadar çarşı pazarı vardır. İki yerde sağlam surları var imiş.
Daha önce Rum keferesi zamanı büyük şehir eski belde imiş. Orfan Nehri Sofya'nın Rila dağlarından ve Usturumça bağlarından bazı nehirlere karışıp Demirhisar ve Siroz şehri dağlarından inip ovalarda nice ekinlikleri sulayıp Virneyik kasabası yakınından ve Orfan kasabasından geçip Rindiye adlı boğazda Akdeniz'e karıştığı yerde [211a] deniz kıyısında eski bir yapı ve sağlam büyük bir hisarı var imiş ki tüm Rumeli kıyılarında Kavala Kalesi'nden sonra bu kale İskender seddi imiş. Gerçekten de Yunan İskender yapmıştır ki Yunan kafirleri ona Aleksandire Kral derler.
Sonra bu geniş suru Gazi Hüdavendigar, yani Sultan I. Murad fethetmede zorluk çektiği için fetihten sonra bütün burçlarını ve duvarlarını yıkmıştır. Hala nice yerde kalıntıları bellidir. Bu harap kaleden, hala mamur olan Orfan kasabasının arası iki fersah yerdir. Eski zamanda ikisi bir büyük şehir imiş, ama hala Orfan mamurdur. Tamamen bağlı bahçeli (---) adet altlı ve üstlü, kiremit örtülü kargir yapı mamur ve halkı mutlu hane sahipleridir.
Orfan'ın kadınları orfana [fahişe] olur derler, ama sırf iftiradır. Ancak mahbubesi gayet garip dostlarıdır. Ve vilayeti halkı da dindar kimselerdir. Rumca ve Bulgarca konuşurlar. Bağ ve bahçelerine sınır yoktur.
Bu mahalle yakın Rindiye Boğazı'nda Orfan Nehri'ni gemilerle geçerken Venedik kafiri firkateleri gözüktü .
. ; ................ (l satır boş) ................... . Bu kasabayı da gezip dolaşıp görüşüp konuştuğumuz dost
lara kaçan kölemizin görünüşünü giysileriyle anlatıp yakalanması için ricalar edip oradan doğu yönüne (---) saat gidip Selanik yolu ulu yoldur diye o tarafa serseri gidip,
Küçük Beşik kasabası menzilinin özellikleri Selanik Sancağı toprağında Sidirkapsi nahiyesinde, camii,
mescitleri, medrese ve mektebi, pek çok hanları, yetecek kadar dükkanları, (---) adet (---) örtülü mamur evleri, bağları bahçeleri ve gölünde türlü türlü balıkları vardır.
94
.................. (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Oradan güney tarafa (---) saat gidip,
Büyük Beşik kasabasının özellikleri İsim verilme sebebi (---) (---) (---). Bu da Selanik Sancağı top
rağında Sidirkapsi kazası nahiyesinde, Beşik Gölü kıyısında bir geniş yeşillik yerde camili, mescitli, medreseli, sıbyan mektepli, derviş tekkeli, pek çok tüccar hanlı, misafirhaneli, kervansaraylı, çarşı pazarı süslü, aydınlık hamamlı, bağlı bahçeli ve şebekeli bostanlı, suyu ve havası hoş, mahsullü mamur kasabadır. Naibi, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, ayan ve eşrafı vardır. (---) adet (---) örtülü altlı ve üstlü kargir yapılı mamur ve süslü evlerdir .
.................. (1,5 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Beşik Gölü: Bu abıhayat göl, Selanik Kalesi'nin batı tarafın
da bir merhaleden eksik, uzunluğu 12 mil ve genişliği 7 mildir ki biraz uzunlamasmadır.
Bu gölün güney tarafında yüksek bir dağ var, o yüksek dağın kuzey tarafı Sidirkapri nahiyesi dağlarıdır.
Bu gölün suyu anılan dağlardan, büyük bir nehir bir gölden çıkıp Rindiye Boğazı adlı yerde iki adet yüksek dağın aralarından akarak yarım konak yer gidip Orfan Nehri ile bu Beşik Gölü'nün ayağı bir olup Rindiye Boğazı'nda Akdeniz'e karışacağı mahalde Selanik'ten, Kavala'dan ve başka yerlerden gelip gidiciler gemilerle bu Orfan Nehri'ni geçerler, başka şey ile geçmek mümkün değildir. Zira bu kadar padişahlar bu mahalle kargir yapı köprü inşa edemediler. Suyun çıktığı yer uzunluğuna ve genişliğine 2 mile yakın sazlık ve kamışlık göldür.
İçinde çeşit çeşit yılanbalıkları ve nice yüz çeşit balıklar avlanıp bütün vilayetlere tuzlu yılan balığı bundan gider. Başka tüccarları ve başka balık emaneti emini vardır ki Selanik'te oturan Çufud Yahya Ağa'nın 17 yük akçe iltizamıdır.
Bu gölde olan balıkların benzeri başka göllerde yoktur. Meğer Arnavutluk İskenderiyesi'nde ola. Hatta bu gölde birer zira turna balığı, vilya balığı, kefal balığı ve bunlardan başka nice çeşit küçük büyük balıklar avlanır ki anlatılmaz.
Bu balıkları emininin izni olmadan [211b] bir karış boyu bir balık avlasa cezalandırırlar. (---) (---) (---).
95
Bu göl üzerinde sakin olan emin ağaya da kaçan kölemizin şeklini ve giysilerini bildirip bulunmasını rica ettik.
Beşik kasabası ılıcasının yararları Bu kasabanın karşısında, yine Sidirkapsi toprağında Beşik
Gölü kıyısında bir çemenzar yerde abıhayat ılıca vardır, ama biraz kükürt kokuludur. Hatta gümüş yüzükleri parlak altın gibi sapsarı eder. Ama altın yüzükleri öyle parlak ve saf altın eder ki sanki safran sarısı olur. Ancak çok şiddetli sıcak olduğundan herkes girmeye tahammül edemez, biraz soğuk su karıştırıp öyle girilir. Gayet yararlıdır ki behaka, cüzama ve frengi hastalığına Allah'ın emriyle faydalıdır. Ancak kış günlerinde denizin dalgaları ılıcası suyuna karışır. Gerçi havuzu üzerinde kubbesi vardır ama Bursa kaplıcaları gibi donanımlı, büyük kubbeli yapıları yoktur. Bu ılıcayı da görüp oradan Beşik Gölü yakınında Lojnik Nehri'ne yakın,
Yenipazar kasabasının anlatılması Beşik Gölü kıyısı yakınında bir düz yeşillik, lalezar, verim
li ve dağları korulu bir bakımlı ve süslü, şirin kasabadır. Daha önce bir küçük belde imiş. (---) tarihinde II. Selim Han zamanında Sokollu Koca Vezir Mehmed Paşa, çok mal harcayarak büyük bir cami, bir mescit, medrese, sıbyan mektebi, derviş tekkesi, hamam, esnaf ve sanatkarlar için çarşı, tüccarlara han ve gelen geçen yolcular için bir aşevi imaret yaparak bu kasabayı şenlendirip büyük bir şehir gibi olmuştur. Bütün örfi vergilerden halkı muaf olduğundan halen günden güne mamur olmadadır.
Bu da Sidirkapsi nahiyesindendir. Ve Sidirkapsi'ye bir konaktan yakındır. Selanik'ten İstanbul'a gidenlerin geçiş yeridir ki naibi ve hakimi mütevellisi olup yeniçeri serdarı, kethüdayeri, ayan ve eşrafı vardır.
Daha önce bu kasabayı görmemiş idim. Şimdi vardığımızda Cuma namazını Sokollu Mehmed Paşa Camii'nde kıldık. Gerçekten de nur üstüne nur, pür-nur bir camidir ki bütün hayratları baştan başa kurşunlu yapılardır.
Meğer Cuma günleri bu şehirde 5-10 bin adam toplanıp pazar durur imiş. Namazı kıldığımızda bu yerde, çevredeki nahiyelerin halkı toplanmışlardır, diye kaçan kölemiz için tellallar çağırtıp bütün pazardakileri haberdar edip bulana 50 guruş vermeye söz verip Mütevelll Ramazan Ağa' da konuk olduk.
96
Şirin kasabadır ve gölü yine Beşik Gölü'dür. Ancak bu mahalde vakıf tarafından başka emini vardır .
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Oradan kalkıp kıbleye doğru bakımlı ve şenlikli yerleri ser
seri gezip, Sidirkapsi kasabasının özellikleri
İsim verilme sebebi odur ki Selanik'te Ayasofya Kilisesi'ni Aysof adlı melikenin Sidirkapsi adında bir karındaşı bunda oturup imar ettiği için o adla isimlenmiştir, Yunan dilinde Sidirkapsi derler.
Bir kardeşi de Ayaniroz adlı prens idi. Dünyayı bırakıp Hazret-i İsa yolunu tutup bekar, temiz bir papaz olmuştu. Aynaroz'u imar ettiği için Aynaroz derler.
Ama bu Sidirkapsi adlı Yunan prensi bir Aristo akıllı filozof tabiatlı olduğundan Sidirkapsi dağlarında gümüş madenleri bulup çıkarıp Karun malına sahip oldu. O bol mal kuvvetiyle Sidirkapsi şehrini imar etti. Hala Selanik Sancağı toprağında başka kazadır.
Ve nahiyesi (---) kadar mamur köydür. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı ve haraç emini vardır, ama bunlardan en güçlüsü zamanın hakimi gümüşhane eminidir ki tüm salb u siyaset ve cürm ü cinayet [asma kesme, hüküm verme] onundur.
Usturlap ilmi gereğince ve müneccimlerin sözüne göre Sidirkapsi şehri örfi iklimin 28.'sindedir. Zira Selanik şehri de öyle olup bu şehir Selanik'in doğu ve güney tarafına meyillicedir. Bu şehrin Selanik ile arası iki konaktan eksiktir.
Bu Sidirkapsi şehri Akdeniz kenarından iki fersah içeri, karada dağlar ve ormanlar içinde bir mamur ve süslü küçük kasabadır ama gayet şirindir.
Sidirkapsi imaretlerini bildirir (---) (---) camii (---) (---) (---) mescitleri, medrese, tekke, mek
tep [212a] ve pek çok bakımlı hanları ve 2 hamamı var. Biri çifte olup kadınlar girer başka hamamdır. Çarşı pazarı hayli vardır, hesap etmedim, zira üzüntüm var idi. Çok mal ile kölem kaçtığından bu şehirleri gönül rahatlığıyla seyredemedim.
Bu Sidirkapsi şehrinin Akdeniz doğu tarafına yakın olduğundan lodos rüzgarında denizin dalgaları işitilirdi. Suyu ve ha-
97
vası gayet hoştur. Ve suları şehre yeraltı kanalları ile gelip şehir halkını ve bütün imaretlerini sular abıhayatları vardır.
Suyu ve havası ılıman olduğundan bağ bahçesi bol, hayır ve bereketleri çok olup geçim dünyası için papatya çiçeği gibi beyaz akçesi değerlidir, zira saf gümüş yurdudur.
Ve kış günlerinde kuzusu ve oğlak keçisi her dem tazedir. Ve dağlarında keklikleri, çilleri, sığın, karaca, yağmurca ve tablalıları boldur ve avlak yüksek dağları vardır.
Sidirkapsi Dağı'nm özelliği Şehrin güney tarafında, yakın yerde saf gümüş madeni çı
kar ki adam kolu kalınlığı 3 damardır. Sirebreniçse, Kıratova ve Novaborda şehirlerinde böyle saf ayarlı gümüş olmak ihtimali yoktur.
Bu dağda olan büyük ağaçlar bir diyarda yoktur. Ancak Bosna Vilayeti'nde Ravna dağlarında vardır. Ama bu Sidirkapsi ağaçlarını hiç kimse kesemez. Zira gümüş madenini eritmeye ayrılmış miri dağlar ve ormanlardır. Bir kimse bir ağaç kesse iki eli kesilip cezalandırırlar. Hala bu gümüşhane Sadrazam Kethüdası Ebülhayr İbrahim Ağa'nm malıdır. Her sene kendine onar, on birer kantar gümüş gelir.
Eski sultanlar zamanında burada elde edilen saf gümüşten akçe kesilirdi. Hala Sidirkapsi şehri içinde darphanesi vardır. Sultan IV. Murad zamanında darphanesinde akçe kesilip "Sultan Murad ibn Ahmed Han azze nasruhu, duribe Sidirkapsi" diye saf ve temiz akçesi halk arasında kullanılır idi. Sonra Sultan İbrahim Han zamanında Kara Mustafa Paşa yasak etti.
Osmanoğlu sultanları kanunu idi ki 40 yerde gümüşhane madeni olup 47 hilafet sahibi olduğu yerlerde, 77 büyük şehirlerde ve gümüş madeni olan yerlerde sikkesi kesilirdi.
Mesela Cezayir, Tunus, Trablus, Mısır, Zene, Habeş, İsvan, Yemen, Lahsa, Basra, Bağdad, Musul, Diyarbakır, Tebriz, Erzurum, Canca, Bayburt, Amasya, Sivas, Maraş, Ayntab, Haleb, Şam, Gazze, Kudüs, Şam-ı Trablus, Antakya, Adana, Konya, Aksaray, Kastamonu, Tire, Manisa, İzmir, Silifke, Gümüş şehri, Sinop, Bursa, Kütahya, Antalya, Kıbrıs, Trabzon, Kefe, İstanbul, Edirne, Sofya, Belgrad, Budin, Bosna, Sirebreniçse, Novaborda, Kıratova, Üsküp, Elbasan, Ohri, Yanya, Mora, İnebahtı, Atina,
98
Selanik, Siroz, Kavala, Büyük İskender taht merkezidir ve Preveze (---) (---) (---) bu yerlerdendir.
Bu Sidirkapsi kasabasında sikke kesildiğini hakir de iyi bilirim. Ve yukarıda yazılan büyük şehirlerde kesilen mübarek sikkeleri akçelerine malik olmuştum. Hatta merhum Sultan Süleyman Allah rahmet eylesin babama bir kese Canca sikkesinden akçe ihsan edip babamızdan hakire bir hayli akçe kalıp malik olmuştuk, ama onların dördü bir dirhem sırma gümüşü gibi saf ve temiz ayar akçeler idi. Hala Sidirkapsi ve diğer darphaneler İbrahim Han'dan beri kapalıdır, ama gümüşhanesi sabah akşam işlemededir.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Burada gayet zengin adamlar vardır. Orada bütün dostla
ra başımıza gelen beklenmeyen belayı ve harcırahımızla ahımızı götüren kölemiz için ricada bulunup oradan doğu yönüne dağlar içinde görmek için sarp yollar aşıp,
Papaz yurdu Aynaroz nahiyesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . (2,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . [212b]
Eğer bu dağlarda, bellerde ve Akdeniz kıyısında olan küçük büyük kaleleri, derelerde ve tepelerde olan kiliseleri, manastırları ve kiliselerde olan papazların yaşantılarını bir bir anlatsak papazname kitabına benzer bir kitap olur. Ama haftada bir yemek yer nice bin papaz, ladika, kıssis, ruhban, patrik, rahip, keşiş ve mığdisi adında kuşak, zünnar kuşananlar var ki aşırı açlık ile insanlıktan çıkıp gözleri çukur çukur olup Ahlat Vilayeti iskeletleri gibi sırf iskelet olmuşlar. Ayda bir oruç açıp 5 zeytin, 5 tane hurma ve 5 fincan süt içer yaşlı papazları var ki hareketten ve konuşmaktan kalmış, boyu dal olup belleri bükülmüş ve gözlerinin ışıkları dökülmüş kafirleri var. Ama yine perhiz ile yaşayıp 270 yaşına yetmiş papazlar vardır.
Burada olan marifetli papazlar bir diyarda yoktur. Meğer Rum'da, Kızılelma'da, Beç'te, Prag'da ve bizim Atina şehrinde ola.
Her biri bir işte olup çeşit çeşit sanatlı saplı, yuvarlak halkalı ve halkası kendi ağacından bile oyulmuş çeşit çeşit kaşıklar var. Arka kaşağıları, kase ve beşikler, derviş zerdesteleri ve Fahri oyması gibi bukalemin renkli haçlar oyarlar ki büyüleyicidir.
99
Bu kiliselere bütün kafiristandan adaklar gelip saklarlar. Burada olan güneş parçası genç papaz öğrencileri var ki her biri kaküllerini dağıttıklarında aşıkların akılları dağılır. Bu ay parçası oğlanlar bütün gelen gidenlerin hizmetlerine etek toplayıp önlerinde dururlar. Her ne hizmet buyursan kulluğa dururlar.
Zengin ve yoksul her konuğa bu kiliselerde çok saygı gösterip hizmet ederler. Şekerli, Hama katırnebatı, çeşit çeşit Hindistan reçelleri, kabüll emleci, zencefil murabbaatları [tatlı], kuş sütü ve arslan sütü dedikleri şarabı bile getirirler. Zira bu keferelerin eski adetleridir, Hazret-i İsa' dan beri böyle görmüşlerdir.
Bu Aynaroz nahiyesinde hala her gün başına bir kilise var ki toplam 366 adet kilise ve manastırdır, derler ama saymadım. Ama bunların hakimleri hala padişah kanunu üzere İstanbul' da bostancıbaşı olup bir hasekisi gelip zapt eder. Ne kadirdir ki bir kimse gelip bu papazlara zulmede. Hemen o an o adamı bostancılar döve döve manastır ketenine dönderirler.
Ama bunların içinde büyük Aya Ladra adlı kilise, sanatlı yapıdır. Ve Ton Ayveru Kilisesi, Kutlumuş Kilisesi, Pandoradol [Pantokrato] Kilisesi, Portariçse Kilisesi ve Iskarapoz [Kseropotamu] Kiiisesi de bir büyük kilisedir, manastırı da büyüleyici ibretlik yapıdır.
Burada olan papaz çırakları oğlanlar bir kilisede yoktur. Hatta bu kiliseyi gezerken bir savmaa [şapel] şekilli bir köşede kapalı bir kapı var idi. Peri yüzlü bir oğlana,
"Aç şu kapıyı seyredelim" dediğimde, "Hazret-i İsa'nın orada İncil'i vardır" diye bize kapıyı açma
yıp yüz çevirince bu hakirin hatırına, önceleri duyduğum beyt idi, hemen hatırıma gelip dedim.
Uygun beyt:
Dünki gün kilsaya vardım komadı gılman beni, Ahdim olsun kollayam mahşerde İsa 'ya seni.
deyip başka şeyleri seyretmekle meşgul olduk. Oradan (---) (---) (---) kilisesi, (---) (---), oradan (---) (---), ora
dan (---) (---) isimlerini bildiğim sanatlı manastırlar bunlardır ki her biri birer kale gibidir.
1 00
Oradan 2 günden sonra güney tarafa sarp yollar ile gidip, (---) Köyü menzili, oradan yine güneye doğru (---) gidip,
Mamur Lankaza kasabasının özellikleri Bazıları Lanzağ der, bazılar Lanza derler. İsimlenme sebe
bi, Gazi Evrenos bu kaleyi kuşattığında tekfuruna elçi gönderip kavgasız kaleyi teslim edesiniz, demiştir. Gerçekten de kavgasız kale anahtarlarını elçiye teslim ettiklerinde bu şehre La-niza [kavgasız] diye isim verdiler. Ama bozulmuş hali yaygın olduğundan nice adamlar Lanza derler. Yörükler ve Çıtakanlar Lankaza derler. Yapıcısı Rum melikelerinden Selanik sahibi Ayasof kadındır ki ılıcasının hassı için imar [213a] etmiştir. Bu da Selanik Sancağı toprağında,
.................. (2,5 satır boş) ................... . Lankaza Gölü'nün yerilmesi: Bu abıhayat olmayan gölcü
ğün doğu tarafı Siroz şehridir ve batı tarafı Sidirkapsi'dir. Bu iki şehrin ortasında bir geniş göldür ki çepçevre büyüklüğü 7 mildir. Bazı yerleri sığdır. Ancak 6 arşın ve 10 arşın derinlikte yerleri vardır. Suyunun özelliği yoktur, zira nice yerleri sazlık ve bataklık ve dahi kötü kamışlık olduğundan suyu da yerilmiştir. Ağız tadı olanlar çokluk içmezler.
Bu gölün kuzey tarafında bir şey yoktur. Birkaç yerde harap duvarlar ve harap köyler vardır. Köylerinin halkı haydut adındaki haramilerin dertlerinden ve Osmanlı'nın açık zulmünden isyancı olmuşlardır. Ama kış günleri bu gölde olan kaz, ördek, kuğu, balıkçıl, saka kuşu, kızıl ördek, karabatak ve vezneboşaltan gibi kuşların hesabını ancak Yaratıcı Allah bilir.
Bu kasaba sakinlerinden olan reaya ve berayası tamamen Rum keferesi, Bulgar feceresi ve Eflak Hıristiyanı olup kış günlerinde bu kuşları tüfeng ile vurup avlayıp yerler. (---) (---) (---)
Lankaza ılıcasının övülmesi: Mamur kasaba dışında Selanik Sancağı toprağında bir yeşillik, gezinti yeri, kuş bahçesi ve güllük gölgelik yerde yapılar ile donatılmış güzel bir ılıcadır ki suyu gayet ılıktır.
Yüksek bir kubbe içinde ona on Şafii mezhebi havuzu gibi büyük bir havuz çevresinde Hanefi kurnaları var.
Bu havuzdan dışarı akan sıcak suyun toplandığı sıcak zeminde çamur gibi yer vardır. Bütün sızıya, istiskaya, cüzama ve
1 0 1
frengi hastalığına tutulan kimseler boğazlarına kadar o çamura girip tahammül edeceği kadar çamura gömülüp yarım saat dursa Allah'ın emriyle tüm hastalıklardan şifa bulup vücudu dipdiri olup beyaz inci gibi olur.
Hatta kiraz meyvesi mevsiminde bütün Selanik'in ileri gelenleri çadırları, yiyecek ve içecekleriyle bu kaplıcaya gelip tüm safalı dostlar havuza girip bir iki hafta ve bir ay can sohbetleri ederler. Lankaza ılıcası meşhurdur.
Ve nice uzak mesafe vilayetlerden hastalar gelip sıcak suyuna girip şifa bulup giderler vesselam.
Oradan 1 günde sarp yollar ve korkunç beller aşıp, Köhne Avrethisarı Kalesi'nin özellikleri
İsimlenme sebebi, Selenik adlı kralın karısı yaptığından Avret Hisarı derler. Fatihi (---) tarihinde Gazi Evrenos'tur. Hisar, yüksek bir tepe üzerinde, bir vadinin sırtında şeddadi kesme taş bir savaş kalesi imiş. Zamanla iç elde kalıp kale lazım olmadığından yer yer hisar burçları yıkılıp durur, ama biraz itina ile imar olmak mümkündür. Halen içinde dizdarı, neferleri ve cebehaneleri yoktur. Bu kale, Selanik Sancağı toprağında köyleri olan kazadır. Selanik'in kuzeybatısı tarafındadır. Bu kale ile Selanik arası iki konaktan eksiktir. Süratle giden Selanik'e bir günde gider.
Avrethisan varoşunun anlatılması Bir geniş vadi içinde (---) adet altlı ve üstlü, kargir yapı, ki
remit örtülü, bağlı bahçeli ve abıhayat sulu şehirciktir. Geniş camileri var. Bunlardan çarşı içinde (---) camii (---) (---) (---) camii (---) (---). Geri kalanları mahalle mescitleridir.
Medresesi, sıbyan mektebi, derviş tekkesi, tüccar hanı, hamamı, sultan çarşısı ve kervansarayı vardır.
Suyu ve havasının hoşluğundan bağ, bahçesi, mahbub ve mahbubesi bütün huylarıyla mahbube gibi halkı vardır, zira "Halkın dilleri, Hakk'ın kalemidir" sözü doğru sözdür.
Avrethisarı adıyla meşhur bir mamur şehir olduğundan bütün halkı avrat gibi davranıp konuşurlar. Kadın giysilerine düşkün adamları ve maarif erbabı pak, salih, dindar ve namuslu şekilli adamları vardır. Hakimlerine gayet itaatkardırlar. Genellikle halkı tüccar ve sanat ehlidir. Reayası Rum, Bulgar ve Sırptır. 150 akçe payesiyle kazası, (---) [213b] tarafından voyvo-
1 02
dası, muhtesibi, şehir kethüdası, haraç emini, sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı vardır, ama Selanik yakın olduğundan şeyhülislamı ve nakibüleşrafı yoktur.
Bunda da kadıya ve tüm dostlara kaçan kölemizi bulmak için rica edip tellallar çağırtıp oradan 1 günde,
Toksanboz kasabasının özellikleri Selanik Sancağı toprağında bir geniş ovada bakımlı ve şen
likli, verimli yerdir. Camii, hanı, hamamı, küçük çarşısı, bağı bahçesi vardır. Siroz şehri ile Selanik arasında veziriazamların hassıdır ki bir veziriazam ağası yönetir. Nahiye naibi vardır, ama kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur. Zira Siroz şehri ve Selanik Kalesi yakındır. Ve reayası tamamen kafirler olduğundan mamur kilisesi ve sevimli Rum ve Bulgar kızları vardır.
Toksanboz Gölü'nün özelliği: Bu gölün doğu tarafında Siroz şehri yakındır ve doğudan batıya bu göl uzunlamasına olup çepçevre büyüklüğü 13 mil kuşatır. İçinde birkaç yerde sazlı ve kamışlı adacıklar vardır. Kış mevsiminde bu adalar içinde üveyik, ördek, sürhab, karabataklar ve diğer kuşların her çeşidi tünekleyip dururlar. Avcıları kayıklar ile varıp avlarlar. Türlü türlü balıkları olur, onları da avlayıp vilayet halkı yerler. Bunun da veziriazamın has ağasına kölemiz için rica edip çevre köylerine adamlar gönderip kölemizi bulmaya gayret etti. Oradan 1 günde gidip,
Doyran kasabasının özellikleri Bazıları Toyran ve niceleri Doryan yazarlar ama doğrusu
Toyran'dır. Mücahid gazilerden Gazi Evrenos Bey bu mahalle gelip kalabalık askerle konduğundan bu vilayet kafirleri İslam askerine büyük ziyafet edip toy eyleyip doyurdukları için fetihten sonra ismine Toyran demişler ve bu şehre hayır dua etmişlerdir. Hala onun için bir bolluk ve mamur kasabadır.
Usturlab ilmi üzere ve müneccimlere göre bu da 18. örfi iklimdendir. Eski kahinlerin sözlerine göre bu şehrin imareti talihi seretan [yengeç] burcu, evi ay ve sudur.
Bu güzel kasaba Selanik'in batı tarafında bulunup Avrethisarı'na iki konaktan eksiktir, ama hakir bir günde geldim. Selanik şehri, Avrethisarı ve bu Doyran kasabası sac ayağı gibi üçü de birbirlerine birer merhale yer yakındır.
1 03
Ama bu Doyran gayet bakımlı ve güzel kasabadır. Selanik toprağında 150 akçe payesiyle bir şerif kazadır ve nahiyeleri toplam (---) adet şenlikli köylerdir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı vekili, muhtesibi ve voyvodası vardır.
Ve (---) adet altlı ve üstlü, kargir yapı, kiremit örtülü, bağlı bahçeli geniş evleri vardır.
Ve (---) adet mahalledir. Evvela (---) mahallesi (---) ve (---) mahallesi (---) (---) (---) (---) (---) meşhuru bunlardır.
Toplam (---) adet mihraptır. Evvela çarşı içinde (---) (---) camii (---) (---) (---) .
.................. (1 satır boş) ................... . gerisi mescittir. Ve (---) medresedir. (---) (---) Ve (---) adet sıbyan mektebidir. Ve (---) adet tekke-i dervişandır. Ve (---) adet tüccar hanıdır. (---) (---) Ve (---) adet hamamdır. (---) (---) Ve (---) adet sultan çarşısı dükkanları vardır. (---) (---) (---) Ve dahi bağı bahçeleri, şebekeli bostanları ve dağlarında
sürü sürü koyunları boldur. Ve nehirleri çağlayıp akmaktadır. Toyran Gölü'nün şeklini bildirir
Bu gölde türlü türlü balıklar avladık. Gayet lezzetli balıkları olur. Özellikle turna balığı, sazan balığı ve binlerce çeşit olur.
Bu gölün çepçevre büyüklüğü 13 mildir. Soğuk suyu gayet lezzetlidir.
Bu mamur kasaba bu gölün kıyısında bulunup bütün kullandıkları sular bu göldendir. Bütün reayası Rum ve Bulgar kefereleridir, ama Müslümanları azdır, Hıristiyam çoktur, zira serbest vezirler hassıdır.
Bunda da kölemiz için tellallar çağırtıp kölemi bulana 50 guruş vaat edip müjde edene 20 guruş vereyim diye ahdettim.
Toyran kasabası ziyaretlerini bildirir Fazıl ve alim Şeyh Mehmed Toyrani hazretleri: Toyran ya
kınında Gölbaşı Köyü'nde doğmuştur. Nice yerler gezip dolaştıktan sonra Sofyalı, kutuplar kutbu Balı Efendi [214a] dervişlerinden oldu. Tarikat önderi, büyük aziz, ulu sultan olup nice çeşit kerametleri görülmüştür. Makbul İbrahim Paşa bu şeyhin
1 04
inananlarından olduğu için bu zatın doğum yeri olan Gölbaşı Köyü'nde bir mükemmel ve mükellef cami, mescit, tekke ve aşevi imaret inşa edip imar etti. Bu aziz zat zaviyesi sahasında gömülüdür. Hala insanların ziyaretgahıdır. Sırrı aziz olsun. Sonra,
Halis Efendi ziyareti, sonra Şüca Efendi ziyareti. Nice ziyaretler daha edip ruhaniyetlerinden yardım talep ettik. Allah hepsine rahmet eylesin.
Tanrı'nın hikmeti bu sultanları ziyaret edip ruhaniyetlerinden yardım istediğimiz gece konağımızda nice bin kötü düşüncelerle uykuya daldığımda, rüyamda yaşlı bir zat gelip hakiri uykudan uyandırdı. Yine rüyamda gördüğümüz gibi bu baş gözüyle gördüm ki yine o yaşlı zat yatağımın başında oturup,
"Ey oğul! Şehrimiz Toyran'a hoş geldin. Seni malınla ve kölenle doyurur. Hemen bizim ruhumuz için yine Kur'an-ı Azim oku. Bu ormanlık dağlarda, bellerde ve bu tehlikeli yollarda serseri ne gezersin. Geriye dönüp Gümülcine'ye giderken kayıp köleni ve malını alıp Gümülcine'den de diğer hizmetçilerini alıp acele ile Girit gazasına gidip üçüncü yılda Kandiye fethinde bulunup ecelin gelinceye kadar Arabistan' da, Mekke ve Medine' de seyahat et, iki dünya saadetine nail olasın" deyip kayboldu. Hemen kölemin biri, meğer uyanık imiş,
"Ağa sizinle söyleşen kim idi? Ve kapılar içerden kilitli, bu adam nereden geldi? Ve şimdi nereye gidip kayboldu?" deyince hamd olsun vücuduma bir kuvvet gelip sevindirici haberlerden mutlu olup saate baktım, henüz gece yarısı olmuştu. "Sübhanallah" diyerek artık gözüme uyku girmeyip sabahleyin hemen hizmetçilerimle Gümülcine'deki hanemiz sahibiyle atlara binip bu Doyran halkıyla vedalaştık. Oradan geri kuzey tarafa bir gün gidip,
Ayvasil Gölü kenarı menzili Hala mamur kasaba gibi bir büyük köydür ki (---) (---) (---).
Bu göl kenarında eski zamanda Aya Vasil adında bir ulu papazın imar ettiği şehir olmakla onun ismiyle isimlenip Aya Vasil derler. Rumcada "aya" "evliya" demektir, "vasil" ayıya derler.
Daha sonra Gazi Evrenos şehri ve kalesini harap etmiştir. Hala bu mertebe mamur kalmış, ama gölü çevresi gayet mamurdur.
105
Bu göl Selanik'ten bir menzil uzun yoldur. Selanik'in güneyi ve batısı arasında bulunmuştur. Ve bir taraftan Beşik Gölü ile Selanik arasındadır. Zira bu gölün Beşik Gölü ile yarım konak yerdir ki bir miktar uzanlamasma bulunup çepçevre büyüklüğü on mildir, dediler.
Çeşit çeşit balıklarından kara sazanı ve turna balıkları çok olur. Bu göl çevresinde mamur olan kefere köyleri avlayıp Selanik şehrine taptaze getirip satıp kar ederler ve öşr-i sultanisini bu göl eminine verirler, zira başka emanet ve zabitliktir.
Bu gölün derinliği 8, 9 ve 10 kulaç yerleri vardır. Ve gölün ayağı Beşik Gölü'ne karışır gayet lezzetli büyük göldür.
Oradan kalkıp yine kuzeye doğru o gün gidip tekrar, Orfan kasabası menzili, oradan bir günde yine kuzey tarafa gidip,
Kavala Kalesi menzili Bir acayip büyük kaledir, ama seyredemeyip acele ile ora
dan kalkıp, "Aya şu rüyamızda ve uyanık yaş gözüyle gördüğüm azi
zin kutlu sözlerinden ne çıka" diye sabahleyin bozuk ve endişeli düşüncelerle giderken Sarı Şaban adlı kasabaya girerken bir alay adamlar karşıdan gelirler. Hakirin ise yüzünde siyah örtü poşu ile giderdim.
Onu gördüm, kaçan kölemi kıyafet değiştirip başka giysiler giydirip baş aşağı edip bir at üzerine binip gider.
Hemen hakirin dayanacak gücü kalmayıp Gümülcine'de hanemiz sahibiyle hakir dal balta olup oğlana bir kırbaç iyice, demir baltalar vurup seyishaneden oğlanı yıkınca öbür oğlanlar köleyi elini kafasına bağlayıp dururken hemen 5-10 tane atlı başıma üşüştüler.
Kısacası, hepsi şaştılar kimi "Köle bizimdir" der, kimi "Papazadır" der, kimi "Bu adamın bize vereceği var idi, malımıza tuta verdi" der.
Hasılı, çelişkili sözlere bakmayıp oğlana birkaç balta daha vurup,
"Hani sandıktaki harçlık altınlar?" dedim. "Vallahi işte bu evimiz sahibi [214b] ağanın Çingene oğla
nındadır" deyince onu gördük. Evimiz sahibi asker içinde Çingenesini hasta gibi elbise de-
1 06
ğiştirmiş olarak bir eşek üzerinde bulup bir fahişesiyle onu da meydana getirip,
"Hani malımız?" dedi. Çingene çekinmedi ve asla inkar etmeyip,
"İşte malım dediğin eşek semeri içindedir" deyince eşek palanını pare pare edip tüm altınları bulduk, ancak 13 altın eksik.
"Bre maybalı öyle olur" derken semer içinden benim bir gümüş koşumum çıktı. Meğer o da kayıp imiş. Hemen kölem,
"Göre, göre, ben bu koşum kaybolduğu için kaçtım. Göre bu melun Çingenede çıktı ve beni bu ayartıp tüm altınları bana çaldırıp o aldı" deyince tüm kervan halkı hayretler içinde kalıp,
"Adam, gerçek köle senin imiş" dediler, köleyi, Çingene ve fahişesini ellerini kafasına bağlayıp oradan Köse Şaban kasabası hakimine haber gönderdik. Tüm tabileriyle gelip kervan halkını çevirip,
"Siz de elin kaçkın kölesisiniz?" diye 7 nefer adamları zincire vurup geriye dönderip Köse Şaban kasabası hakimiyle kuzey tarafa gittik.
Köse Şaban kasabası menzili Burada Çingene suçunu kabul etti. 13 altın, kölemi seyisha
neye bindiren adamda çıktı, onu da hapsettirip altınları aldık. Sonra o gün gidip tekrar,
Gümükine Kalesi'ne geldik. Hanemiz sahibi Çingene oğlanını süratle çarşı başında, imaret köşesinde astırıp diğer Çingenelere ibret oldu.
Ve hakir de köleme 200 kırbaç vurup harcırahımız olan altınları tamam olarak aldık. Orada tüm atları, diğer hizmetçileri ve ağırlıklarımızı alıp,
Gümükine'den Yenice ve Serez taraflarına gittiğimiz menzilleri bildirir
Evvela o gün, Akpınar Köyü menzilini, oradan Eşekdli Köyü 'nü, Sindelli Köyii'nü, Keçiler Köyü'nü, Çibilli Köyü 'nü, Ahıryanlı Köyü'nü ve Müslümanh Köyü'nü geçip bu Müslümanlı önünde,
Misinehisar menzili Büyük İskender zamanında Akdeniz adalarından Misine
Adası'nın bir bam gelip Büyük İskender'den izin alıp bu sağlam
1 07
hisarı yaptığından Misinehisar derler. Yüksek bir dağın eteğinde, bir düz geniş, yeşillik alanda dörtgen şekilli, taş yapı güzel bir kale imiş. Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa fethedip bazı yerlerini yıkmış. Hala hali üzere harap yatıp kalmıştır. İçinde koyun kışlaları vardır.
Oradan Keztendli Köyü'nü, Su Sığırlığı Köyü'nü, Babalı Köyü'nü ve Yassıköy'ü geçtik. Bu köylerin hepsi Misinehisar Dağı eteğinde, İrem Bağı gibi mamur köylerdir. Ve tamamı Gümülcine nahiyesi köyleridir ki ekinlikleri verimli ovalardır. Ve hepsi bolluk içinde köylerdir.
Bu mamur köyleri geçip güney tarafa gidip, Buri Kalesi'nin özellikleri
Değerli Yunan tarihlerinin yazdığına göre Feylekos kızı Muri adlı melike yapısı olduğundan Muri'den bozma Buri derler. Nice kraldan krala geçip sonunda İslam eline (---) tarihinde Sultan Orhan Gazi oğlu Süleyman Paşa'nm fethiyle geçmiştir, Gazi Evrenos Bey eliyle. Hala Rumeli Eyaleti'nde Gümükine kazasında Gazi Muradiye ambarlığıdır ki büyük eminliktir. Bütün gelirleri vakfa gidip mürtezikalara (vakıftan yararlananlara) ulufe (maaş) verilir.
Kalesinin şekli: Deniz kıyısında taş yapı, zeminden 20 arşın yüksek, sağlam ve dayanıklı bir kale imiş, bazı yerleri harap olmuş. Dörtgen şekilli olup çepçevre büyüklüğü 1 .100 adımdır, ama çevresinde hendeği yoktur. İçinde 50 adet Rum keferesi evleri ve 5 adet dükkanı var, başka şey yoktur.
İki kapısı var, biri deniz kıyısına, kıbleye bakmaktadır, biri batı yönüne Karasu'ya açıktır. Bu kaleye bitişik bir duvar kuzey tarafına çekilmiştir, ta kaleden dağlara kadar, uzunluğu bir saat sağlam duvardır ki oradan bir adam ve bir kervan geçemez, kalenin deniz kapısından geçilip orada bac ve gümrük alınırmış. Hala gümrükhane kalıntıları açık seçik bellidir.
Buri Gölü'nün anlatılması: Bu kale önünde kıbleye bakan bir deniz körfezi vardır, ta denizin boğazı ağzına kadar 47 mil geniş bir derya göldür. İçinde nice bin çeşit balıklar avlanır. Başka eminliktir ki emini 100 adet neferiyle bu gölü zapt eder. Bunu da Gazi Murad Han mütevelllsi satıp elde edilen parayı vakfa gelir kaydeder.
108
Sonra bu [215a] kaleyi geçip nim saat semt-i cenuba gidip, Kızılca Köyü menzili: Ahmed Çavuş adlı hanedan sahibi
hanesinde konuk olduk. 1 camii, 1 hamamı ve 1 ham olup bağı bahçesi bol, abıhayatı akar şenlikli bir köydür.
Oradan yine batı tarafa 2 saat sahra içinde gidip, Mamur şehir, yani Karasu Yenicesi'nin özellikleri
Rum keferesi şehirlerinden büyük belde imiş. (---) tarihinde Gazi Evrenos Bey fethidir. Hala Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve (---) adet mamur nahiye köyleri vardır.
Örfi hakimi (---) (---) (---) tarafından voyvodadır. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı ve ayan-ı eşrafı vardır. Muhtesibi, şehir naibi, şehir kethüdası, haraç emini, sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı vardır.
Şehrin yapıları, bir düz geniş alanda Karasu Nehri yakınında 400 adet bağlı bahçeli, altlı ve üstlü, baştan başa kiremit örtülü geniş ve mamur güzel hanelerdir.
Tamamı 4 mahalledir. (---) (---) (---) mahallesi meşhur mamur kasabadır.
Ve İskeçe Nehri şehir içinden akar. Ve İskeçe dağlarından gelip Karasu Nehri'ne karışır, Karasu Nehri de İskeçe Yaylağı'ndan, Vetirne ve Usturumça kasabası dağlarından toplanıp Sarı Şaban kasabası yakınında Akdeniz'e karışır.
Bu Karasu Yenicesi şehrinde (---) adet mihrap vardır, ama bunlardan çarşı içre Sultan Ahmed Han vezirlerindan Ekmekçizade Ahmed Paşa Camii, ibret verici, sanatlı güzel bir camidir. Onda olan hoşluk ve incelik bir camide yoktur ki diller ile anlatılıp kalemlerle yazılmaz. Misli meğer İstanbul'da Ebu Eyyub-ı Ensar! yakınında Zal Paşa Camii ola. Bütün kubbeleri kurşun örtülü ve avlusunun çevresi mermer sütunlar ile çevrilmiş iç açıcı bir camidir. Ancak, cüzhan, imam, hatip ve hizmetçilerinin vazifeleri (gelirleri) eksiktir. Tanrı tamamlanmasını nasip ede, ama hasbi imamı ve kalabalık cemaati vardır.
Ve (---) camii (---) (---) (---). Geri kalanı mahalle mescitleridir. Ve 1 adet medresesi var, kurşunlu ilim öğrenilecek yerdir. Ve 3 adet sıbyan mektebi vardır. Ve 2 adet derviş tekkesi vardır. (---) (---)
1 09
Ve 1 adet kurşun örtülü geniş hamamı var. Koca Mustafa Paşa'nın hayratıdır ki geliri medresesindeki ulemaya verilir.
Ve 1 adet ziyafet evi imareti var ki bütün çevredeki komşulara ve konuklara nimeti devamlı dağıtılır. Bu hayrat da kurşun örtülü olup Mustafa Paşa yapısıdır.
Ve toplam küçük büyük 11 adet hanları var, ama bunlardan hasbi (bedava) konukevi, baştan başa kubbeleri kurşun örtülü 40 ocak bir kervansarayı var, Sultan Ahmed Han vezirlerinden Etmekçizade Ahmed Paşa hayratıdır ki kapısı üzere tarihi budur:
Tiğıya hayr dua öyle dedim tarihin, Ola abad mü dam as af ı Ahmed Paşa.
Sene (---).
Bundan başka hanlar bezirgan hanlarıdır. Toplam 50 adet dükkanları var. Bedesteni yoktur ama her
çeşit nadir mal bulunur. 20 adet debbağ dükkanları İskeçe Nehri kenarında mamur dükkanlardır.
Ve yer yer bağları bahçeleri vardır. Suyu ve havasının güzelliğinden mahbub ve mahbubesi vardır.
Karasu Dağı'nın övülmesi: İsmi İskeçe Dağı'dır. Şehrin batı tarafındadır. Bütün şehir halkı Temmuz ayında tüm hayvanlarıyla yaylamaya çıkarlar, suyu ve havası hoş yeşillik yayladır.
Oradan kalkıp batı tarafına (---) saat gidip, (---) kasabasının özellikleri
(---) toprağında Karasu nahiyesi olup (---) (---) hakimidir. Kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur. Şehri, İskeçe dağları eteğinde, bütün hanelerinin pencereleri kıbleye doğru bakan, toplam 500 kiremitli bakımlı, süslü, bağlı, bahçeli güzel kasabadır. Halkının yarısı Müslüman ve yarısı kafirlerdir. 1 camii, 3 mescidi, 1 hamamı ve 1 medresesi, 2 ham, 2 tekkesi ve yetecek kadar dükkanları vardır .
.................. (1 satır boş) ................... . Oradan kalkıp güney tarafa tipi, boran ve yağmur çekerek
Karasu Nehri kenarınca bir saat ovada gidip Karasu Nehri ge-
1 10
çidi başına geldik. Daha önce birkaç kere bu nehri sığır arabalarıyla geçerdik, bir köprü tutmaz, divane akar büyük nehirdir. Ama şimdi,
Fazıl Ahmed Paşa, yani Köprülüzade Vezir Köprüsü: Bu [215b] büyük nehir üzerinde henüz yapılmış bir büyük ahşap köprüdür ki sanki Hersek Vilayeti'nde Foça şehri köprüsüdür. Kalın ve uzun direkleri büyük nehrin dibine kakıp büyük bir köprü olmuş ki gerçekten de çetin bir geçittir.
Bu köprüyü geçip nehrin karşı tarafında, Ahmedabad kasabası menzili: Bu da Köprülüzade Fazıl
Veziriazam Ahmed Paşa hayratı olmakla ismini Ahmedabad koydular. Ama henüz nice bin adet amele, kalfa ve ustalar toplanıp imar etmededirler .. Hala 200 adet kiremit ve saz örtülü bağsız ve bahçesiz yeni yapı hanelerdir. Küçük bir camii, 1 zaviyesi, 2 adet yeni yapı kiremitli hanları, 25 adet basit şeylerle yapılmış ufak tefek dükkancıkları var, henüz imar olmadadır. Allah daha fazla mamur edip sonsuza kadar devam ede. Bu yeni kurulan kasabanın kuzeyinde yüksek bir tepe üzerinde
Kuşluk Baba ziyareti: Tekkesi ve yapıları yoktur. Oradan 1 saat kıbleye doğru gidip Akdeniz kenarına yakın
uzun ağaçlı orman gölgeliği içinden gidip, Sarı Şaban kasabası menzili: Kavala Sancağı toprağında
voyvodalıktır. Bir düz kumsallı zemin başında 200 haneli, 1 camili, 2 hanlı, 1 hamamlı, 50 dükkanlı, 1 medreseli, 1 tekkeli mamurca kasabacıktır. Ancak Karasu Köprüsü başında Ahmedabad kasabası yapılalı bu kasaba 3 saat anayoldan uzak kalıp işlemez oldu.
Oradan batı ile güney yönü arasında 3 saat gidip deniz kıyısında taşlıklar içinde 3 saatte daha, Feylekos taht merkezi büyük yapı, yani sağlam, eski Kavala
Hisarı'nm özellikleri Hazret-i Süleyman Peygamber evladı Hazret-i Melik Racim
asrında bu kaleyi Hekim Feylekos yaptı ki beşinci atada nesebi Hazret-i Süleyman'a ulaşır. Bazı Yunan tarihçileri bu Feylekos, Süleyman Nebi oğlu Melik Racim oğlu Feylekos'tur, derler. Yunan krallarından ulu kral olup Hazret-i Süleyman'ın bu Kavala Kalesi zemininde Belkıs Ana için yaptığı köşk yerine bu Kavala
1 1 1
Kalesi'ni Feylekos yapıp idaresini Kavala adlı oğluna verip mamur ettiği için onun ismiyle isimlenip Rum tarihlerinde bile Kavala derler.
Sonra bu Feylekos cihangir olma mertebesinde olup Rum, Arap, Acem, Horasan ve Maveraünnehir'e kadar 200 pare büyük şehirleri ve halklarını yönetimi altına alıp bütün İran ve Turan halkının haracıyla bu Kavala Kalesi ve Selanik Kalesi'ni yaptı.
Daha sonra Büyük İskender, Hz. Muhammed'in doğumundan 889 sene önce dünyaya gelip Feylekos'un yanında yetişip oğlu Kavales ile bir yerde tam oldular. Onun için Rumlar İskender' e Feylekos Aleksander derler. Bazıları bu İskender, Feylekos oğlu derler. İskender'in saltanat müddetı toplam 30 yıl olup 30 yılda cihangir, güçlü kuvvetli kral olup 700 pare ulu şehirler yaptırıp Karadeniz'i Akdeniz'e karıştırıp Karanlık Deniz'i buz deryası üzerinden geçip Yecüc u Mecüc Seddi'ni yaptı. Ve bu Kavala şehrinde ölüp bir adada gömdüler, hala belli değildir.
Ondan sonra yerine oğlu Ruhanya padişahlığı kabul etmeyip bu Kavala'da Feylekos mabedinde dünyayı bırakan rahip olunca yine Büyük İskender adamlarından Batlimus adındaki bir filozof kral oldu. Rum dilinde Batlimus, ulu kral demektir. Bu Kavala'da nice hayır eserleri yaptırdı. Bu Batlimus Hazret-i Zekeriyya'ya iman etti.
Sonra Yahudi taifesi Hazret-i Zekeriyya'ya bir iftira edip testere ile tepesinden aşağı ikiye biçip şehit ettiler. Bu Batlimus Zekeriyya Peygamber'in şehit edildiğini duyunca Kavala Kalesi'nden 1.700 pare gemiyle Haleb İskenderunu'na çıkıp Hazret-i Zekeriyya kanını talep için bir günde 160 bin Yahudiyi kılıçtan geçirip Hazret-i Zekeriyya kabri üzerine büyük mabet yaptı. Hala Hazret-i Zekeriyya Haleb şehrinin ortasında Ulu Cami içinde yatmaktadır.
Daha sonra Batlimus Kral, Zekeriyya Peygamber'in intikamını alıp bütün Yahudilerin malıyla bu Kavala'ya gelip İslam ile ölünce naaşını Aynaroz şehrinde Aleksandire Kilisesi'nde defnedip yerine oğlu Şeşuşi'l-aver Batlimus olup Kavala'yı ve Makedonya şehri olan İstanbul'u imar etti.
Kısacası, bu Kavala şehri nice bir devletten devlete geçip so-
1 1 2
nunda 786 [1384] tarihinde Gazi Hüdavendigar, yani l. Murad Han Rum keferesi elinden fethetti. Sonra Ceneviz kafirleri Sakız Adası'ndan [216a] donanma gemileriyle gelip bu Kavala Kalesi'ni istila edip zapt eder. Sonra 906 [1500/1] tarihinde Sultan Bayezid-i Vell Mora Vilayeti'nde Moton ve Koron kaleleri fethine giderken bu Kavala Kalesi'ne uğrayıp fethedip gitti. Hala Cezayir Eyaleti'nde yani kaptan paşaların hükmünde derya beyi sancağı tahtıdır ki Süleyman Han kanunu üzere beyi iki pare kadırga ile memur olduğu sefere gider. Paşasının padişah tarafından hass-ı hümayunu 240 bin akçedir, zeameti 12 adettir ve timarı 235 adettir. Alaybeyi ve çeribaşısı vardır. Kanun üzere tüm timar erbabı paşasının askeriyle sefer sırasında 2 bin asker olur.
Şehir hakimleri bunlardır: Evvela şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayan-ı eşrafı, 150 akçe payesiyle kadısı ve (---) adet nahiye köyleri var. Eyalet sancağı 7 kazadır. Bu kazalardan beyine senede adalet üzere 9 bin guruş hasıl olur. Kadıya 2 bin guruş hasıl olur.
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, topçubaşı ve cebecibaşı ağalan birer oda kapukulları var ve bir oda iki yeniçeri ağası var, zira Venedik kafirinin donanma gemileri her an bu Kavala Kalesi'ne elbette gelirler. O yüzden muhafazada çok askeri vardır.
Bir hakimi de şehir naibi, muhtesib ağası, kalenin dizdar ağası, 7 adet kale ağalarıdır ve 300 adet kale neferleri vardır.
Şehir kethüdası, emini, bacdarı, haraç emini, liman kaptanı ve mütevelli ağası var ki hepsinden güçlü ve yetkili mütevellidir, zira Maktül İbrahim Paşa'nın büyük tevliyetidir.
Kavala Kalesi zemininin şekli: Akdeniz kenarında Rumeli kıyısında iki tarafı tepeli bir sivri burun üzerinde sivri bir yalçın kara kayada şeddadi, kesme taş yapı, sağlam bir hisar ve müstahkem Feylekos Hekim tahtı olup badem şeklinde olup iç kalesi kaya üzerinde çepçevre tam 3 bin adım kuşatır, sağlam bir hisar ve ibretlik dayanıklı bir kaledir. Bu süslü sur, bu kaya üzerinde güneyden kuzey tarafa uzunlamasına yapılmıştır ki göklere doğru uzanmış olan iç kale kapısı kıbleye doğru bakmaktadır. Bunda dizdar sakin olup tüm cebehane, mühimmat ve levazımat bu iç kalede olup her gece bunda padişah mehterhanesi faslı olur.
1 1 3
Bu kaleden Akdeniz içinde olan (---) Adası iki mil uzak mesafede olup bütün yapılarıyla gözükmektedir. Ve Aynaroz nahiyesi köyleri ve kaleleri de tamamen görünür.
Bu iç kale önünde yine yalçın kaya üzerinde bir kat bölme hisar daha vardır, ona orta hisar denir. Bunun da iki kapısı vardır, bir kapısı kuzeye bakar ve bir kapısı güney tarafa açıktır. Bu bölme orta hisarda Diyarbakırlı Hattat Nişancı Osman Paşa vilayet valisi olup şehri muhafaza eder. Cihannüma bir sarayda oturup seyr-i safalar edip kendi askerinden başka 7 kaza yerin askeri de hazırdır.
Bu orta hisarda toplam 200 hane vardır ama kaya üzerinde olmakla bağı bahçesi yoktur.
Ve toplam (---) mihraptır. Evvela Alaca Cami iç açıcıdır ki bütün Akdeniz gözükmektedir. Sonra Bey Camii, Suhte Camii mamur mabetlerdir. Ve Kilise Mescidi süslüdür. Ve iç kale mescidi var. Bütün evleri kargir taş yapı hoş hanelerdir. Ama iç kalesi gayet sağlam olmakla başka 300 adet nefer hisar erleri vardır. Ve toplam 50 adet küçük büyük topları vardır.
Kavala aşağı kalesinin anlatılması Hepsi 500 adet kat kat, altlı ve üstlü, kargir yapılı sağlam ev
leri vardır ki tamamen (---) örtülüdür, ama bahçeleri nadirdir. Tamamı 5 adet mahalledir. Çevresi bir deryadan bir derya
ya kadar orta hisarı ve iç kaleyi kuşatmış varoş kalesidir, ama kaç bin adım olduğu malumum değildir. İç kale, orta hisar ve bu aşağı varoş hisarının toplam 7 adet kapısı vardır. Ama bu aşağı varoşun İstanbul Kapısı dedikleri sağlam kapı kuzey tarafa açılır. İskele Kapısı güney tarafa bakıp kale limanına açılır. Bu liman kapısı ·yakınında 3 adet kadırga bir şeşhane gözleri vardır ki hakiminin kadırgaları bunda her vakit hazır durmak kanundur.
Bu liman kapısından dışarıda 2 adet han, 5 adet dükkan, nice mahzenler ve bir adet abıhayat sebilhane vardır.
Limanı bin pare gemi alır bir geniş büyük limandır ki iyi demir tutar yatak ve sığınacak güvenli bir limandır. Ancak kıble, güney ve doğu rüzgarlarından emin değildir, ama kuzey, yıldız, batı ve karayelden emin limandır.
Bu aşağı kalede 5 mihrap vardır. Bunlardan donanımlısı ve
1 14
bakımlısı kalabalık cemaate sahip, selatin camii gibi, mavi saf kurşun ile kubbeleri örtülü, mamur kargir kubbeli, uzun ve düzgün minareli [216b] Sultan Süleyman Han vezirlerinden makbul iken maktül olan gazi ve şehit İbrahim Paşa Camii, görülmeye değer sanatlı, iç açıcı, geniş ve süslü nur dolu bir camidir ki övgüsünde dil kısa ve kalemler kırıktır.
Kısacası bu camii, ziyafet yeri, aşevi imareti, medresesi, sıbyan mektebi, derviş tekkesi, tüccar hanı, mescitleri, çarşı pazarı, bedesteni, hamamı, susayanlara sebili ve diğer bütün hayır eserleri tamamen İbrahim Paşa'nın olup bütün imaretleri baştan başa kurşun örtülüdür. Bir hayli uzak mesafeden bu aşağı şehre bakıldığında gömgök kurşun ile örtülü bir mamur şehir gözükmektedir.
Bu hayrat hasenatlara karşılık bu şehir içinde Sultan Süleyman Allah rahmet eylesin bir konak yerden dağları ve belleri Ferhad gibi deldirip bir kayadan bir dağa tam 60 göz Kisra Kemeri'ne benzer kemerler ile bir abıhayat su getirtmiştir ki bu da anlatmaktan övmekten hariç gökkuşağı gibi kemerlerdir ki boyu tam 80 Mekke ziraı yüksektir. Bu seyirlik Süleyman yapısı Feylekos'un bu Kavala Kalesi'ne denktir ki bu şehri hayat suyu ile sulamıştır. Allah rahmet eylesin.
Demirkapı Dış Kalesi'nin özelliği Bu yazılan aşağı kaleden başka bir kat sağlam büyük sur var
ki ta kuzey tarafında olan Demirkapı adlı zor geçit derbentten bu kale limanı kapısına kadar tam 3 saatlik yer büyük kaledir, ama yalın kattır. Bütün burçları köşe köşe, bend ve dirsekleri kat kattır. Ama halen bu surun bazı yerleri, zamanın geçmesiyle yıkılmıştır, biraz şey ile imar olmak mümkündür, zira nice bin burçları bellidir. Öyle büyük ve geniş kale imiş ki tam 40 adet tepeleri, dağları ve yüksek bayırları kuşatmış, görmeye muhtaç görülmeye değer bir kaledir.
Hatta hakir yaya olarak adımlamaya dermanım olmayıp sabahtan ata binip sarp taşlık dağları gezip dolaşarak bir günde at ile devredip gün batımında Osman Paşa yanına geldiğimde tam 14 saatte süratle devretmiş oldum, ama atların ayaklarında nalları kalmadı. Ta bu derece taşlık dağları kuşatmış büyük kaledir.
Eski zamanda bu iç kalenin yapılarını Rum Yunan tarihle-
1 1 5
rinde öyle yazmış ki hemen 40 bin hanenin kapıları tamamen gümüş levhadan imiş ve 12 adet esnafın her biri on ikişer bin dükkan imiş. Ve toplam 3 bin kilise, manastır ve mamur mabetler imiş. Hala tüm yapı kalıntıları bellidir.
Ve hala tüm bu kalenin duvarları, mamur olan Kavala Kalesi'ni kuşatıp bir tarafından geçip mamur Kavala'ya gelmek imkansızdır, ancak bu büyük kalenin demir kapısından geçilir. Hala sarp kapıdır. Bu kapının iki tarafında göklere uzanmış taç kuleleri vardır. Bu kapı içine giren 3 saatte Kavala Kalesi'ne gelir.
Bu harap içi tamamen bağ bahçelerdir. Dağ etekleri kara kara kayalardır. Daha üst kısımları kalenin burçları ve duvarlarıdır. Ancak bu şehrin havası ağırdır, zira deniz kıyısında tamamen kara taşlıktır. Temmuz ayında cehennem derecelerinden bir şehir olup insanları yanıp yakılır, gayet cezire yerdir. Ara sıra bağ bahçelerinde uzun ve düzgün servi ağaçları vardır .
.................. (2 satır boş) .. . . . .. . ... . . . . . . . . . Bu şehri de seyredip batı tarafına 2 saat taşlık yollar aşıp,
Vaşlak kasabasının anlatılması Kavala Sancağı toprağında Bereketli kasabası kazası hük
münde bir geniş dere içinde, 15 adet kiremitli ve kayağan örtülü küçük hanlı, 15 dükkanlı, 1 hamamlı, 200 kiremit örtülü bağlı ve bahçeli mamur evli şirin kasabacıktır.
Oradan yarım saat gidip nice dostlar bizi Praveşte kasabasında hanelerine davet edip oradan,
Praveşte kasabasının özellikleri Bir yüksek dağın eteğinde bulunup Orfan kasabasının do
ğusunda ve Kavala Kalesi'nin batısında olup Orfan'a ve Kavala'ya birer konak yerdir. Gerçi bir küçük kasabadır ama çevresinde birkaç köyü vardır.
Bu da Kavala Sancağı toprağında naiplik ve voyvodalıktır. 300 adet bağlı, bahçeli ve kayağan taşı örtülü mamur evlerdir. Bir ufak tefek camii, 1 mescidi, 4 adet hancağızları, 1 basık hamarncığı ve yetecek kadar dükkancıkları vardır. Bunda bir gece konuk olup büyük ziyafetlere konup oradan,
Rahova kasabasında yemek yiyip seyrettik. Bu da Kavala Sancağı hakinde voyvodalıktır ve niyabettir. Toplam 300 adet
1 1 6
hanelerdir. 1 camii, 1 mescidi, 1 hamamı ve 2 hanı vardır. Bu kasaba Praveşte kasabasının sağ tarafındadır. Bu Rahova kasabasında konuk [217a] olmayıp geçtiğimiz günde,
Bereketli küçük kasabası menzili Bu da Kavala Sancağı toprağında voyvodalıktır, başka ka
zadır, ama o kadar mamur ve büyük kasaba değildir. Ancak Sivas şehri yakınında Darende şehri gibi İrem Bağı ve İremezfü gibi akarsulu bir vadide bulunduğundan bağı bahçesi cihanı tutmuştur.
Hatta beğenilenlerinden, Bereketli eriği başka yerde yoktur. Acem ülkesinde Buhara eriğinden, Mardin eriğinden ve bu Darende kayısısından hoş, yemesi güzel ve hazmı kolaydır. Bir çeşit küçük hurde san eriğinin hoşafı olur ki insanın ciğerini tazeler. Hatta Osmanlı'nın içkilarcıbaşıları tarafından bir ağa bu Bereketli'ye gelip nice yük erik kurutup her sene padişaha erik götürürler. Özel olarak her sene bir erik ağası gelir. Bu kasaba halkı tamamen bağbanlardır. Evleri birbirlerinden seyrek olup bahçeler içinde sakin olurlar, ama ne kadar hane olduğu malumum değildir. Zira evleri sıralı olarak yapılmamıştır. Hemen karye gibi evlerdir. Ancak camii, mescitleri, küçücük hanları, 1 hamamı ve birkaç dükkanları vardır.
Oradan kuzey tarafa Dırama yolu üzere 1 saat gidip, Filibedk Kalesi
Bu da Kavala sınırında Bereketli kazası nahiyesindedir. Fethi (---) tarihinde Gazi Evrenos'un olup Feylekos Hakim'in yaz günleri sakin olacak taht merkezi imiş. Hala kalesi bir sivri tepe üzerinde yuvarlak küçük bir kaledir, ama bunda olan hamam kubbesi kadar beyaz mermer taşlar bir kalede yoktur, ancak Şam Eyaleti'nde Baalbek Ovası'nda Baalbek Kalesi taşları ola.
Bu Filibecik Kalesi'nde olan üstad mühendisin mimari ilmi tasarrufları bir kalede yoktur. Ancak bu kale içinde insan yoktur. Aşağı varoşu da o kadar mamur olmayıp bir köy kadar 70-80 adet kayağan örtülü haneler kalmış. Burada çok tuhaf ibret verici eserler çoktur. Bütün yapıları somaki mermer imaretlerdir ki gören adamlar şaşıp hayran olurlar. Böyle seyirlik meğer Anadolu'daki Aydıncık şehri, Milas şehri, Ayasuluğ şehri, Balat şehri ve Van Deryası kenarında Ahlat şehri harabistanlarında ola.
1 1 7
Bu kaleciğin kayaları dibinden abıhayat turna gözü gibi sular kaynayıp çıkar. Temmuz ayında sanki buz paresidir ki her kaynak çeşit çeşit büyük havuza akıp, ağzına kadar doldurup onlardan taşra çıkıp akar.
İbretlik acayip şey: Bu büyük havuzun yakınında bir 4 köşe hamam kubbesi gibi bir beyaz mermer yekpare kubbe vardır. Bir pehlivan o taşı arkasına alıp dağdan bu mahalle getirip Feylekos Hakim kızının mezarı üstüne koyup mermer ustası bu mermeri oyup bir sanatlı kubbe etmiş ki görülmeye değer. Hala şimdiki halde bu taşı 10 bin adam bir yere gelse durduğu yerden hareket ettirmeye güçleri yetmez, ama o zaman bir pehlivan kaldırmış. O mermer kubbe üzerinde Yunanca Feylekos Hakim kızı ismini ve bu taşı getiren pehlivanın ismini yazıp pehlivan ismi Amlaka'dır demiş. Burada daha nice bin adet tek parça mermerden sanduka mezarlar var ve nice bin ibretlik eserler var. Eğer olduğu gibi bu harabe yeri yazsak vakit kaybetmiş oluruz. Oradan yine batı yönüne gidip,
Poyran Köyü: Bulgar köyüdür. Oradan yine batıya, İrem Bağı Doksat kasabasının özelliği
Dırama kazası ve Dırama Sahrası'nda Meram Bağı gibi 300 haneli, 1 camili, 1 mescitli1 1 hamamlı, 1 hanlı ve birkaç dükkanlı kasabadır. Havası ve yapısı gayet hoş, verimli naiplik ve vakıf yerdir.
Hakir, bu mahalleri asla görmemek ile kah kuzeye, kah güneye, kah doğuya ve batıya kasaba kasaba gezip oradan yine kuzeye gidip Çatalca Köyü'nü geçip Kavala'ya 6 saat yakın,
(---) (---) kasabası Dırama kazası toprağında (---) dağı eteğinde bütün yapıla
rının yüzleri kıbleye doğru bakan bir şirin kasabacıktır ve 360 adet kiremitli evlerdir. Ve 4 adet mihraptır. (---) camii (---) (---) (---) mamurdur.
1 medresesi, 1 mektebi, 1 tekkesi, 1 hamamı, 2 hanı (---) (---) var.
Bağ ve bahçesi gayet çoktur. Pamuk ürünü çok olduğundan tüm halkı Dırama'nın çadır bezi işlerler. Tüm memleketlere çadır bezleri bundan gider. Suyu ve havası hoş olduğundan mahbubeleri çoktur. Oradan bir saat güneye gidip,
1 18
Su vadisi, yani Dırama Kalesi'nin özellikleri Bu da Feylekos ve Yunan İskender'in yaylagahıdır. [217b]
Yunanca Dırama bir İrem Bağı'nm ismidir. 787 [1385] tarihinde Gazi Hüdavendigar I. Murad Han zamanında Gazi Evrenos Rum ve Bulgar keferesi elinden zorla fethetmiştir. Rumeli Eyaleti'nde (---) sancağı hükmünde (---) (---) voyvodalıktır ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet mamur köylerdir ki gayetle verimli kazadır, zira reaya ve berayaları zengin olup şer-i şerife itaatkarlardır.
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir naibi, muhtesibi, bacdarı, şehir kethüdası ve haraç ağası vardır. Ve ayan-ı eşrafı gayet çoktur.
Kalesi: Bir bayırlı yerde ve bir gölgelik ormanistan içinde dörtgen şekilli, taş yapı, eski bir kaledir ki çepçevre büyüklüğü 2 bin adımdır. Dizdarı, neferleri ve cebehaneleri yoktur. Ama iki kapısı var, biri doğuya ve biri batıya bakar kapılardır. Hisar içinde 200 adet kiremitli kargir yapı bahçesiz küçük hane vardır. Ve bir tarafında hendeği yoktur. Bey Camii adıyla gayet sanatlı 1 camii var, cemaati gayet azdır.
Dırama şehri varoşu Hepsi 7 adet mahalledir. Evvela (---) mahallesi (---) (---) (---). Ve 600 adet bağ bahçeli, altlı ve üstlü mamur kargir geniş
ev vardır. Ve 12 adet büyük küçük cami vardır. Evvela çarşı içinde
Eski Cami: Sultan Bayezid-i Veli'nindir, eski tarz, dua kabul olunur bir mabettir. Molla Camii, Ak Mehmed Ağa Camii, Büyük Tekke Camii, Küçük Tekke Camii. Geriye kalan 7 adet, mahalle mescitleridir.
Ve iki medrese, 3 sıbyan mektebi, 2 adet derviş tekkesi, 10 adet küçük han ve 1 adet hamam vardır.
Bir taşlı dere içinde iki tarafı şehir olmak ile bu dere üzerinde ağaç köprüsü var. Bu taşlı dere kenarında 300 adet dükkanlar var, ama kargir bedesteni yoktur. Hatta bazı zaman bu dere içinde akan Pirnaz Nehri taşkın gelip bu dere içinde olan dükkanları sel götürüp yine yaparlar.
Bu çarşı içre yüksek bir tahta kule üzerinde acayip sanat-
1 1 9
lı saat kulesi var. Çanının sesi bir hayli uzak mesafeden duyulur.
İbret verici mesiresi Evvela, Dırama şehrinin ortasında Eski Cami önünde Suba
şı adlı ariflerin toplantı yeri büyük bir havuzu var ki Şafü havuzundan geniş ve derin Hanefi Numan ibn Sabit yolu üzere ona ondan büyük göl gibi bir havuzdur ki Rum, Arap ve Acem'de, Belh u Buhara, Horasan ve Alman'da öyle bir mesiregah hoş havuz yoktur. 100 adetten fazla abıhayat turna gözü saf, duru, billur gibi sular kaynayıp büyük havuza ve küçük havuzlara akar ki her Kevser suyundan Temmuz ayında, bir insan berrak suyundan huzur ile içemez. Ta bu derece soğuk, temiz içeceklerdir.
Bu büyük havuzların çevresinde çeşit çeşit oturacak sofalar ve türlü türlü sedirler ve renk renk yapılarla donatılmış odalar var. Bunlardan büyük havuzun içine 500 adam sığar. Ve suyu insan memesi boyu kadardır. İçi ve taşra kenarları baştan başa tamamen beyaz ham mermer döşelidir.
Bu büyük havuzların 4 tarafındaki vadi yüksek çınarlar ve türlü türlü gölgeli ağaçlarla süslenmiş bir köydür ki bu kadar ağaçların gölgesinde asla alemi aydınlatan güneş tesir etmez, zira her bir büyük ağaç biner yaşında Tanrı eseri yüksek çmarlardır ki her birinin zirvelerinde nice yüz bin çeşit kuşlar yuva yapmışlardır. Ve nice bin güzel sesli kuşlar ve bülbüller o yüksek ağaçların gölgesinde ötüp nağme yapıp orada olan aşıklara zevkler verirler.
Hala Dırama şehri halkının dinlenme ve gezinti yeri bu mesiredir. Özellikle iki bayram günlerinde, Harezmşah Nevruzu gününde, Nevruz-ı sultanide ve Hızır-İlyas günlerinde bütün çoluk çocukları bu gezinti yeri geniş alanda ve burada olan yüksek ağaçların dallarına salıncaklar kurup aşık maşuklar gezinerek konuşarak salınırlar. Bütün alem seyyahı oraya gelip bu dinlenme yerini gezip dolaşıp her köşkçüklere birer çeşit güzel yazı ile eserler bırakmışlar.
Bu yeşillik ovanın 4 tarafında alçaklı [218a] ve yüksekli duvar üzerinde hanedan sahiplerinin çeşit çeşit dinlenecek köşkleri ve türlü türlü şahnişinleri olup tüm bu vadide oyun oyna-
1 20
yan çocukları, çeşit çeşit hokkabaz, sürahibaz, cambaz ve çalgıcıları seyrederler. Ama o köşklere her gezintiye çıkan varamazlar, zira her kişinin mülkü, bağ ve bahçeleridir.
Bu havuzlarda tüm çocuklar, oğlanlar ve dilberlerin küçükleri büyükleri deniz yaratığı gibi kaküllerini dağıtıp gümüş tenli çıplak bedenlerini billur futalara sarıp her bir havuzda gümüş balıkları gibi yüzüp her biri birer güne sanat ile havuzlara perendecilik edip birbirleriyle vasıtasız kuç kucak olup görüşüp öpüşüp oynaşırlar. Kimse bir şey söyleyip engel olamaz. Dırama şehri mahbubları kanunu, diye mahbublar adeti budur.
İki bayramın 3 gün 3 gecelerinde bu büyük havuzların çevresinde tüm yiyecek ve içecek satıcı ufak tefek esnaf dükkanları yapılıp herkes dükkanlarını süsleyip gecelerde dükkanlarını nice bin kandiller ile aydınlatıp alışveriş ederler.
Sözün kısası, bu kadar zaman seyahatimiz içinde böyle bir eğlence, gezinti ve dinlenme yeri görmedim. Gerçekten de ariflerin toplantı yeridir.
Bu Dırama şehri, Pirnaz Dağı Yaylası dibinde bulunmakla suyu ve havası gayet hoş olup mahbubu ve mahbubesi gayet nazik, yumuşak, sim endamlı, güzel görünüşlü, melek yüzlü mahbub ve mahbubeleri olup hepsi garipleri severler. Halkının çoğu mahbub dostlarıdır.
Tüm vilayeti halkı tüccar, esnaf ve sanat ehlidir. Gelen geçen yolculara nimetleri bol olup Bulgarca ve Rumca konuşup bazı şiveleri, konuşmaları Urum dili gibi "varmisik, gelmisik" diye kat harfini çok kullanırlar.
Erkeklerin giysileri: Hep çuka, atlas, kamha, darayı ve elvan boğası kaftan dahi giyip başlarına Muhammedi sarık sararlar.
Kadınların giysileri: Hepsi çuka ferace ve yassı başlı olup başlarına beyaz car bürünüp edeplice gezerler. Bütün reayaları beyaz abalar giyer Çıtak kavmidir, ama gayet rençber, yani işini gücüne bağlı, çalışır adamları vardır.
Bu şehrin kıble tarafı büyük bir ova, verimli zemin olmak ile gayet ucuzluk ve ganimet şehirdir.
Bu ovanın kıble tarafı sonunda göklere doğru uzanmış yüksek bir dağ vardır, ismine (---) derler. Yaz ve kış asla zirvesinden
1 2 1
karı eksik değildir. Ondan da nice 100 adet pınarlar doğup ovada olan köy ve kasabaların ekinliklerini sular akarsulardır. O yüksek dağ 5 konak yerden bellidir.
Şehrin ensesi ki, kuzey tarafıdır, şehirden bir top menzili uzak Karlıdağ adıyla bilinen, gerçekten bir karlı dağdır. Bir tarafı yine Pirnaz Dağı' dır. Bu dağların da daima karları eksik değildir ki eski zamanda Feylekos Hakim'in yaylağı imiş. Hala yine bu şehir halkı o yüksek dağlara yaylağa çıkarlar.
Hatta bu Dırama şehrinin her hanesinde ve bağ bahçelerinde akan abıhayatlar tüm Karlı'dan ve bu Pirnaz Dağı'ndan gelip evlere taksim olur.
Beğenilenlerinden: Dırama'nın çadır bezi gayet meşhurdur, zira pamuğu gayet hoş olur. Ve ince ve şeffaf keten bezi işlenir ki bir gömleğin bezini bir kamış içine koyup İstanbul' da vezir ve vekillere ve bizzat Osmanlı padişahına hediye götürürler. (---) (---) (---).
Kısacası mamur şehirciktir. Yüce Tanrı koruya. Ayan-ı kibardan
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Vedalaşıp batı yönüne giderken hemen şehre yakın Turko
hor Nehri'ni atlarımızla geçtik. Bu nehir, şehir ensesindeki Pirnaz Dağı'ndan gelip Ispançe Nehri'ni de geçer, bu nehir Karlıkova dağlarından gelip iki nehir bir olup ve şehrin havuzlarından taşıp akan sular da buna karışır, bunlar akarak Kavala Kalesi yakınında Akdeniz'e karışır.
Oradan Oyahgur Köyü'nü, Raçan Köyü'nü, Aysırat Köyü'nü ve �sfelinoz Köyü 'nü geçip ve Praveşte kasabası yine sol yanımızda yarım konak yerde kalıp oradan 6 saatte,
Köhne şehir, yani sağlam Zihne Kalesi'nin özellikleri İsimlenme sebebi, Siroz Kral kızı Zihne adlı [218b] bir meli
ke yaptığından onun ismiyle isimlenip Zihne derler, ama imlada "Zihne" ve "Zıhne" yazılır.
Nice kraldan krala geçmiş eski bir belde olup sonunda 776 [1374/5] tarihinde Gazi Hüdavendigar asrında Gazi Evrenos, Rumeli kafirlerinin elinden zorla almıştır. Hala Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında her türlü vergiden muaf Sultan Süleyman Han evkafında hakimi mütevellidir.
1 22
150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Başka hakimleri yoktur. Kalesi, şehrin aşağı güney tarafında iki yanı kendinden hendekli, cehennem kuyusu gibi çukurlu, topraklı bayır üzerinde bir sivri burunda güzel bir suru var, şeddadi taş yapı, küçük ve ince bir kaleciktir. Fetihten sonra yıkıldığından dizdarı ve hisar eri yoktur.
Zihne şehri varoşunun anlatılması: Bu belde tamamen cehennem çukuru gibi uçurum ve bayırlı, tehlikeli ve korkunç yerlerde, bir kırmızı topraklı, cihannüma, yüksek zeminde 2 adet yüksek mahalledir. 200 adet kiremit örtülü altlı ve üstlü, kargir yapı evlerdir. Bütün bu güzel evleri birbiri üzere yapılmış olup daracık havlılı hanelerdir. Hatta bazı evlerin ölü yıkayacak yerleri yoktur, küçük küçük haneciklerdir.
Ama bunlardan hanemiz sahibi Emir Molla Çelebi'nin hanesi, mütevellisi ve mahkeme hanesi genişçe ve büyük hanelerdir.
Bütün anayolları daracık ve iniş yokuştur. Asla araba giremez garip ve acayip sarp yerdir ki insanın yerleşip yaşayacağı yer değildir. Ancak Süleyman Han vakfı olup muaf ve müsellem yer olmak ile günden güne mamur olup şenlenmektedir. Zira ovası geniş ve bereketli yerdir. Dağlarında yer yer bağları vardır.
Şehrinin yapıları: Tamamı (---) adet selatin cami vardır. Bunlardan Eski Cami, Sultan Bayezid-i Veli'nindir. Eski tarz, kiremit ile örtülü mamur bir camidir.
Ve 1 adet mahalle mescidi var, ama cami olmaya elverişli bir geniş ibadetgahtır. Ve 1 medresesi, 1 adet sıbyan mektebi ve 1 adet derviş tekkesi vardır. Ve Eski Cami önünde 1 küçük basık hamamı olup 2 adet de tüccar hanı vardır.
Ve 50 adet esnaf dükkanı olup bedesteni, çeşmeleri ve sebilhaneleri yoktur. Ama suyu ve havası gayet hoş olduğundan mahbüb ve mahbubesi gayet çoktur.
Beğenilenlerinden: Zihne'nin kasesi ve bardağı meşhurdur, zira toprağı o kadar hoştur. Sanki Limni Adası'nda bulunan tin-i mahtum gibi toprağı olup Çin kasesi gibi kase ve testileri olup vilayet vilayet hediye gider. Hatta halk dilinde darb-ı mesel olmuştur ki:
1 2 3
Her şehrin bir memduhu var Zihne'nin bardak, Serez 'in güzeli çoktur evleri çardak,
diye halk dilinde söylenir. Ama halkı gayet garip dostu adamlardır. Hepsine Hak
uzun ömür verip iki dünya saadeti sahibi olalar. Zihne ziyaret yerleri:
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Oradan kalkıp batı yönüne gidip Porya Köyü, Sarımsaklı
Köyü, Topolyani Köyü ve Lisanyan Nehri'ni geçtik. Bu nehir Serez Yaylası'ndan gelip Siroz Nehri ile bir olup Akdeniz'e karışır. Bu anılan köyler Serez Ovası'nda olup onları ve nice mezraaları 4 saatte geçip, Kral Kaleyoroz taht merkezi, yani eski kale, Siroz şehrinin
özellikleri Yunanca ve Latince tarihlerinde bu büyük belde hakkın
da nice bin sözlerle özelliklerini yazmışlardır. Rum Yunan tarihçileri öyle yazmışlar ki eski zamanda bu büyük şehir 3 günde dolaşıldığı zamanda Kaleyoroz adlı kötü işli kral olan Leka adlı melun idi ki haşa sümme haşa bu şehre malik olmakla tanrılık davası edip Maşkolor panayırı olan yerde yılda bir kere saçlarına ve sakallarına la'l yakut cevahir dizip kendini gösterirdi. Rum keferesi ona kaleyoroz derler, yani uludan ulu, peygamberden iyi demek ola. Bu eski şehir onun tahtgahı idi.
Nice bin devlet eline girip sonunda 777 [1375/6] tarihinde Gazi Hüdavendigar fethidir, Gazi Evrenos eliyle. Daha sonra kötü işli kafirler bu şehri işgal edip yine 786 [1385] tarihinde Gazi Evrenos fethetmiştir. Bir daha yere gelesi kafirlere sığınak yeri olmasın diye kalesini yer yer yıkmıştır. Hala Gazi Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında her türlü vergi ve sorumluluktan muaf (---) (---) (---) (---) büyük vakıftır ki hasibü 'n-neseb olanların [219a] yönetimlerinde olup salb u siyaset, cürm ü cinayet ve diğer şeyler ve gelirler bütün onların ellerinde olup istedikleri gibi yönetirler.
Başka şer'! hakimi, şeyhülislamı, nakibüleşrafı ve ayanı kibarı eşrafı vardır.
Ve 300 akçe payesiyle şerif kazası vardır ki tüm nahiyeleri (---) adet bakımlı ve şenlikli köylerdir.
1 24
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, 3 yerde şehir naipleri, muhtesib ağası, şehir kethüdası, şehir subaşısı, şehir hacdan, haraç ağası (---) (---) (---) vardır, ama kale dizdarı ve hisar erleri yoktur.
Siroz Kalesi zemininin şekli İsim verilme sebebi budur; Yunan dilinde ismi Bikado
bor' dur. Gazi Hüdavendigar bu kaleyi kuşatıp nice yerden bu kaleyi yıkınca, Müslüman gaziler "Si-ruz, yani bugünkü gün yürüyüş etsinler" deyince yürüyüş edip fetholduğundan ismine Si-ruz derler, yani bugünkü gün kalesi derler, ama halk dilinde bozulmuş hali kullanıldığından Serez derler. (---) Defter-i Hakani'de Siroz derler. Çelebi Sultan İsa taht merkezi olmuştur.
Dağlarında gümüş madenleri olmakla Osmanlı sikkesi darphanesi olup "Izze nasruhu duribe Siroz/Siroz 'da basılmıştır" diye akçesini çok görmüşüz. Kalesinin zemini (---) dağı eteğinde aşağı şehrin doğu tarafında bir yalçın kanara kaya üzerinde doğudan batıya uzunlamasına yapılmış bir iç kaledir. Beşgen şekilli, şeddadi taş yapı güzel bir kale olup ancak iki kapısı var, biri doğu yönüne ve biri batı tarafa açılır, ama kapılarının kanatları yoktur. Kale içinde de insanoğlundan asla bir iz, belirti yoktur. Ancak birkaç harap evler, 5 adet su sarnıçları ve 1 adet viran kilisesi vardır.
Siroz Hisarı aşağı varoşunun şeklini bildirir: Bu sağlam surun içi insanoğlu ile Yahudi, Rum, Ermeni, Latin, Bulgar ve Sırp kafirleriyle dopdolu eski bir yapıdır.
Tamamı 10 adet Hıristiyan mahallesidir ve 2 bin adet kiremit ile örtülü kefere haneleri vardır. Zengin bezirgan kefereleri olmakla donanımlı ve bakımlı haneleri vardır.
Bu kalenin 4 adet kapısı vardır. Birine Balıkpazarı Kapısı derler, kıble tarafına açıktır. Biri doğu tarafına açılır, biri batıya ve biri de iç kaleye açılır. Bu kapıların hepsinin tahtadan sağlam kanatları vardır ki bacdarı, bekçileri ve yasakçı yeniçerileri vardır.
Bu kale dörtgen şekilli, tuğla ve taş ile yapılmış alçak duvarlı burçları yaralı, hendeksiz, top, tüfeng ve cebehanesiz kaledir ki büyüklüğü çepçevre tam 4.040 adımdır. Hisar içinde Rum, Yahudi, Ermeni ve Latinlerin mabetleri vardır. Ve yer yer dükkanları mamurdur. Bu aşağı kaleden taşra,
Büyük şehir Siroz varoşu: Büyük bir ovaya kurulmuş bağlı
1 25
ve bahçeli, gayetle bakımlı ve şenlikli süslü şehirdir ki şehir kethüdası defteri üzre,
Siroz şehri mahallelerinin adedi: 40 adet mahalle vardır. Ama 10 mahallesi yukarıda yazılan kalede kefere ve Yahudi mahalleleridir. 30 mahallesi bu büyük şehirde Müslüman mahalleleridir.
Mahalle isimlerini bildirir: Evvela Ahmed Paşa Mahallesi ve Kurbağılık Mahallesi,
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İleri gelenlerin haneleri: Küçük büyük toplam 4 bin adet
altlı ve üstlü kargir yapılı, porta kapılı, İrem bağlı, kargir yapılı, baştan başa kırmızı kırmızı kiremitli, bakımlı ve şenlikli, süslü hanelerdir ki her güzel hanede birer abıhayat sular akıp fıskiye, havuz ve fışkırıp İrem bağlarını bu akarsular sular. Bunlardan (---) Ağa'nın sarayı ve (---) sarayı ve (---) (---) (---) Meşhur saraylar bunlardır.
Selatin ve ileri gelenlerin camileri Tamamı 91 mihraptır, ama 12'si Cuma namazı kılınır, kala
balık cemaate sahip mabettir. Bunlardan aşağı çarşı içinde Eski Cami; kurşunlu harpüşte tahta kubbeli ve bir uzun mi
nareli eski bir mabettir. Dar yerde yapıldığından avlusu yoktur. Ancak kıble kapısı önündeki avlu yerinde bir Hanefi havuzu var, musluklarından bütün cemaat abdest alırlar. Kapısı üzere tarihi budur:
Bismillahirrahmanirrahim. Lillahi Te 'ala hfilisan bena ve ammere haze'l-mescide 'l-mübfirek fi zemeni 's-sultan Murad ibni Orhan hullide mülkuhu el-muhtaç [ile 'Jl-bfiri [219b] Halil ibn Ali el-Candari, ufiye anhüm. Sene seb 'a ve semanın ve seb 'a-mi 'e [787/1386].
diye yazılmıştır. Zeyni Kadı Camii: Kubbeleri saf mavi kurşun ile örtülü ma
mur bir camidir. Mesiregah Ahmed Paşa Camii: Tüm kubbeleri, imareti,
medrese ve mektebi baştan başa kurşun örtülü nur dolu camidir ki övgüsünde dil kısa kalır. Eğer mihrabı, minberi, müezzin mahfili ve kıble kapısındaki mimari özelliklerini anlatıp yaz-
126
sak sözü uzatmak olur. Ancak Rum diyarında bu aydınlık yapı camiin benzeri Üsküp şehrinde Yahya Paşa Camii ola. Ama bu cennet mabedinin avlusu bir diyarda yoktur.
Bir dühavi kadife gibi çemenzar, lalezar ve kuş yuvası yeşil bir avludur ki nice 100 adet Tanrı armağanı yüksek çınarlar ile bezenmiş, nice 100 adet salkımsöğüt ile süslenmiş olup nice bin çeşit kanat çırpan kuşlar her ağacın gölgesinde yuvalar kurarak hoş seslerle ötüp, her ağacın gölgesinde binlerce insanlar oturup yeşillikler üzerinde ilmi konular konuşup çeşitli şeyler öğrenirler. Çeşit çeşit minare gövdesi gibi yemyeşil, Yaratıcı'nın eseri uzun serviler ile süslenmiş bir avludur ki her servinin hoş kokusundan insanın beyni kokulanır. Bu uzun servilerin benzeri bir diyarda yoktur, ancak İstanbul'da Tershane Bahçesi'nde, Hasbahçe'de ve Kule Bahçesi'nde ola. Sözün özü, bir ibret verici seyredilecek ve dinlenecek bir avludur. Rum, Arap ve Acem'de meşhur, nurlu bir camidir ki Sultan (---) (---) Han vezirlerindendir. Kıble kapısı üzerinde tezhipli celi hat ile mermer üzere yazılan tarih budur:
Camiu haza Mehmed Bey bena, Hasbeten lillahi darü 's-sacidfn
İbnü Ahmed Paşa sultanu 'l-guzat, Asafu 'l-islami nasru 'l-abidfn,
Kul li-hatmin mülhemen tarihahu, Camiu 'l-ebrari daru 'l-hamidfn.
Sene (---)
Sonra Makremeli Cami, gönül açıcı mabetgahtır. Alaca Cami: Gerçekten de süslü, ibretlik, bukalemun nakış-
lı mabetgahtır. Selçuk Sultan Camii: Bu da gerçekten selatin camiidir. Türbe-i Pür-envar Camii. Koca Mustafa Paşa Camii ki Sultan (---) vezirlerinden, eski
sanatlı camidir. Büyük bir yapıdır ki imareti, medrese ve mektebi baştan başa kurşun ile örtülü mamur kubbelerdir. Hatta ka-
1 2 7
pısı üzerinde ham mermer üzerinde iri yazı ile yazılmış tarihi budur:
Ecelli 'l-kadri yani Mustafa Beğ, Bena lillahi benna'i 's-salahi
Ve fi tarihihi kale 'l-müverrih � Beda daru 's-salati vel-felahi.
Kara Ahmed Camii, büyük vakıftır.
Sene (---).
Kara Hasan Camii, kalabalık cemaate maliktir. Abdizade Camii, aydınlık yapıdır. Ali Bey Camii, eski tarzdır. Namazgah Musallası. Eğer bu yazılan camilerin hepsini, oldukları gibi tüm özel
likleriyle yazsam imaretname adında bir çeşit kitap olur. Ancak bu camilerin nicesi kurşun örtülü kubbelerle bakımlı ve şenlikli mabetlerdir.
. ................. (! satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Mahalle mescitleri: Tamamı (---) adet mahalle mescitleri
dir. Evvela (---) mescidi, (---) zaviyesi, (---) mescidi (---) (---) (---), meşhuru bunlardır ki tekke ve medreseler mihrabıyla toplam 30 mihrap olup diğer camilerin mihraplarıyla bu hesap üzere Siroz şehri 91 mihraptır. Nice yerde mescitler yapılmaktadır, Allah ziyade eylesin. (---) (---) (---)
Medreseleri: Tamamı (---) adet ilim öğrenilen medreselerdir. Evvela Ahmed Paşa Medresesi, kurşunlu büyük yapıdır. Bütün talebe ve hocalarına maaşları vakıf tarafından verilir.
Selçuk Sultan Medresesi, kurşunlu yapıdır. (---) (---) (---). Ama özel darülhadis ve darülkurrası yoktur. Ciğer köşesi çocuklar için sıbyan mektepleri: Hepsi 27
adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Ahmed Paşa Mektebi, Koca Mustafa Paşa Mektebi ve Selçuk Sultan Mektebi (---) (---) (---). Meşhuru bunlardır.
Derviş tekkeleri: Saçlı Emir Sultan Tekkesi, Halveti' tarikatinde büyük tekkedir. Mustafa Paşa Tekkesi,
1 2 8
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) .... . . . . . . . . .... . . . . [220a] Çeşmeleri: 710 adet hayat pınarı, kevser suyu çeşmeleri var
dır. Her hanede birer akarsu bulunduğundan başka elbette her köşe başında ve her mahalle içinde birer ikişer adet kevser şarabı çeşmeler vardır.
Sebilhaneleri: 70 yerde çarşı pazar mahallelerde susamışlara sebilhane vardır. Bunlardan Kaya Balı Sebili, Selçuk Sultan Sebili ve
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (3/4 satır boş) ............. .. .. . . . Tatlı su nehirleri: Bu şehir içinde (---) adet akarsuları vardır,
ama kale kayası dibinde akan İmaret Suyu dedikleri akarsu gayet tatlı ve hazmı kolaydır. (---) (---) (---) (---) (---)
Evlerde bulunan tatlı su kuyuları: Tamamı 2.060 adet Ayn-ı Selvan kuyusu gibi ev kuyuları vardır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Çarşı bedesten: Hepsi 2 bin adet dükkandır, ama Haleb,
Bursa, Şam ve Mısır gibi kargir kubbeli dükkanlar değildir. Dokuz kubbeli, kurşun örtülü ve 4 adet demir kapılı bedesteni içinde zengin tüccarları var, alışveriş ederler.
Yıkananların hamamları: Tamamı 5 adet herkese açık hamamı var. Evvela Eski Hamam, Hayreddin Paşa'nındır. Debbağlar Hamamı, eski yapıdır, suyu ve havası güzeldir. Ak Hamam, Alaca Hamam ve Şeyh Efendi Hamamı. Bu hamamların suyu, havası ve yapısı gayet hoş ve geniş hamamlardır.
Hanedan sahibi ileri gelenlerin özel hamamları: Maarif erbabının sözlerine göre bu şehir içinde 1.060 kadar ev hamamları vardır, diye nice saray hamamlarını anlatıp övünürler. Gerçekten de hakirin malumu olduğu üzere 50 adet saray hamamları vardır.
Tüccar hanları: Tamamı 17 adet tüccar hanları var, bunlardan (---) hanı ve (---) hanı
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Garip bekar odaları: Tamamı 9 adet bekarhane odaları var
dır, ama bunların da bekçi ve gözcüleri vardır. Bunda kalanların hepsi birbirlerine kefil sanat ve meslek sahibi, yurdundan uzakta, garip müslim ve gayrı müslim adamlardır.
Mühendis işi, insanların geçiş yeri köprüler: Hepsi (---)
1 2 9
adet kargir yapı güzel köprülerdir. Bunlardan Ahmed Paşa Köprüsü, sanatlı, kargir yapı güzel bir köprüdür .
.................. (1 satır boş) .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . İbretlik ziyafet evi:
.................. (1,5 satır boş) ............. . . . . . . .
Rahip kiliseleri: Yukarı orta hisarda (---) adet kefere, Yahudi, Ermeni ve Latin mabetleri vardır, ama bunlardan eskisi Rum kilisesi, ta Leka Kral zamanında yapılmıştır. (---) (---) (---)
Cana can katan güzel havası: Havasının tatlılığı ve güzelliğinden halkının yüz renkleri kırmızımsı olup zinde ve sağlıklı olduklarından başka erkekleri çok yaşlanıp, çok ihtiyarlayıp kuvveti gitmiş sanılırken yine çabuk adamlardır.
Ay yüzlü güzelleri: Erkek ve kadın çok güzel yüzlü, peri gibi yeri gayet çoktur. Evvela tüm dilberleri gayet garip dostu olup samur Boşnak kalpağı giyip Rumeli gazileri gibi sıkma çuka dolamaları gümüş düğmeli, çakşırları yine gümüş kopçalı, kubadi, pabuçlu ve serhat kontoşlu dilberleri olur. Ayan-ı eşraf ihtiyarları yine çeşit çeşit çuka ferace ve samur kürk kontoşlar giyip Muhammedi sarık sararlar. Bazı sözleri, "varmısık, gelmısık" diye fazla kullanırlar. Genellikle reayaları Rum, Bulgar, Çıtak ve Yörük kavmidir ki beyaz aba ve kebeler giyerler.
Perde ehli kadınlarının giysileri: Bütün kadınları Rabia-i Adeviyye gibi ehl-i perde olup baştan başa çeşit çeşit çuka ferace giyerler. Başları yassı başlı olup beyaz tülbent makreme örtünüp yüzlerine siyah örtüleri ve sarı pabuçları olup edeplice gezerler.
Erkeklerinin isimleri: ' . . . .. . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . [220b]
Kadın ve kızlarının isimleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kulağı küpeli kölelerinin isimleri: Genellikle köleleri kara Zengi Araplardır. Mukbil, Sürur, Mukaddem, Müyesser, Anter, Seylan gibi isimleri var.
Cariyelerinin isimleri: Cariyeleri de siyah çehre zengiye Habeşelerdir ki Şebcan, Şebgan, Şebtar gibi isimleri vardır.
Müşerref olduğumuz dostlar: . . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . .
1 30
Usta tabipleri: . . . . . . . ........... (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Kan alıcı usta cerrahları: . . . . . . . .. . . . . ... .. (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Salih şeyhleri: . . . . . . . . .......... (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Şairleri: . . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Hal ehli meczupları: ........ .......... (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Beldenin iklimi: Usturlab ilmine göre 28. örfi iklimdedir. Arz-ı beledi (---) uzun günü (---)
Müneccimlere göre beldenin talihi: Eski kahinlerin sözleri üzere imareti talihi terazi burcu ve zühre hava evinde bulunmuştur.
Kervansaray konukevleri: Bu şehir içinde (---) adet hasbi konukevi vardır ki tüm gelen geçenler konup göçerler .
.................. (! satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hububat ürünleri: Sahrasında börülce, bakla, nohut ve mer
cimek ve (---) (---) (---) Sebze ve bitkileri:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Büyük nimet, yiyecekleri:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tanrı hediyesi meyveleri:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Can besleyen içecekleri:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Halkının işi gücü, kazancı: Sanat ehlinin karları (---) (---)
(---). Tılsımları: Beşik Tepesi'nde Hazret-i İsa'mn taştan beşiği
var idi. Her hastanın derdine göre bir su çıkıp içerlerdi. Verimli ovaları: Pirinci, 6 çeşit buğdayı, tombul arpası ve
pamuğu gayet çok olur, bereketli bir şehirdir. İrem bağları: Tamamı (---) adet cennet bahçeleri vardır. (---)
(---) (---). İhtiyaç sahiplerinin mesiregahları: Hepsi (---) adet yerde ge-
13 1
zinti ve dinlenme yerleri vardır, ama bunlardan İmaret Suyu'nun aktığı tarafta kalenin batı tarafı ardında Kale Ardı demekle bilinen bir geniş çemenzar ve yüksek ağaçlarla bezenmiş yeşillik içinde dinlenme ve hava alma yeri var ki göklere boy uzatmış yüksek ağaçların gölgelerinden zemine asla güneş tesir etmez. Bütün aşıklar, dostlar orada tatil günleri, iki bayram günleri, Hızır-İlyas ve iki nevruz günlerinde bütün dostlar ve ahbaplar bu gezinti yeri yeşillik alanda toplanıp can sohbetleri ederler. Mesela Anadolu Vilayeti'nde Konya'nın Meram'ı, Malatya'nın Aspuzu'su, İstanbul'un Göksu ve Kağıthane'si ve Sarıyer'de Selim Han mesiregahları meşhur olduğu gibi bu Siroz şehrinin de Kale Ardı'sı dünyaca meşhur dinlenme yeridir. Sonra,
Ahmed Paşa mesiresi: Yazılan Ahmed Paşa Camii'nin çemenzar, ağaçlık ve kuş bahçesi avlusu namuslu insanların dinlenme yeridir. Zira Allah evi avlusudur, ama görülmeye değer yerdir.
Mesiregah: Şehrin Zihne tarafında Evrenos Gazi ile ilk defa bu şehre gelen 18 nefer gazilerin atlarını bağladıkları kazıklar hala 18 adet yüksek çınarlardır ki her biri göklere doğru baş uzatmış bir çemenzar ve mesiregah yerdir. Bu ağaçlardan bellidir ki evliya kerameti haktır. Zira kuru at kazıkları böyle yüksek ağaç olmuştur.
Övülen şeyleri: Bu Siroz şehrinin nice bin şeyi övülür ama ala gözlü ve çakır gözlü, alnı sakar, 4 ayakları sekil kınalı, semiz ve sevimli dombay, kömüş ve camızları Van diyarında, Adana ve Tarsus şehirlerinde yoktur. [221a] Bir çift camız 200 guruşa satılır, ama 4 araba yükü arabalarına yükleseler çeker. Ta bu derece güçlü carhızları olur. Ve diğer beğenilenlerinden,
.................. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Siroz şehri övgüsü
Evvela bu büyük şehrin yan yana üçer ve dörder araba sığar geniş caddeleri iri ve beyaz taşlar ile döşeli kaldırımlıdır. Her köşe başında akan çeşmelerin hayat suları taşıp çarşı pazarın sokaklarının sağında solunda sular akıp güzellik pazarı içinde, bazı caddelerde ve nice meydanlarda çeşit çeşit yüksek ağaçlar, salkımsöğütler, üzüm asmaları ve uzun serviler ile Acem hıyabanı gibi olmuş, gölgelik ve süslü bir güzel şehirdir ki Rumeli
1 32
diyarında asla benzeri yoktur. Genellikle kafiristanın Donkarkız, Danimarka, Lonçat, Amsterdam ve Kaşa adlı şehirleri böyle çeşit çeşit ağaçlarla süslü bakımlı şehirlerdir. Bu Siroz da İslam şehirleri içinde gayet süslü büyük beldedir.
Alemlerin Yaratıcısı daha fazla mamur edip kıyamete kadar devam etsin. Zira vilayetin halkıyla çok güzel münasebetlerimiz olup şehirde ve yaylalarda nice zaman Hüseyin Baykara sohbetleri ettik.
Bu şehrin imareti talihi terazi burcunda bulunmakla terazi hükmünce tüm halkı itidal üzere terazi tartısı gibi geçinip kendi hallerinde, işlerinde ve kazançlarında bir alay tüccar kavmidir. Bir sınıfı ayan-ı kibardan hizmet ehlidir. Bir kısmı alim, salih, imam, müezzin, hatip fazıl ve şairdir. Sanat ehli gayet alüfte ve aşüfte adamlardır ki zühre evinde bulunduklarından hepsi havayı sanat olup saz söz, çeng-i rebab, def kudüm, ney musikar, santur, tambur ve tambura gibi sazlara düşkünlerdir .
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (2,5 satır boş) .......... . . . . . . . . . . Siroz şehrinin genişliği
Bu geniş şehrin uzunluğu doğu yönünden batı tarafında Ahmed Paşa Mahallesi'nden Mustafa Paşa Tekkesi'ne kadar tam 4 bin germe adımdır, levendane yürüyüş ile 4 bin adımdır, yoksa tembel ve yürüyen ölü olan tiryaki kavmi yürüyüşüyle 10 bin adım olur. Uzunluğunun bazı yeri 2 bin, 3 bin ve 4 bin adım enli yerleri vardır, ama taşra bağ bahçeleri sayılmayıp hemen şehir yapıları olan yerler adımlanmıştır.
Bu şehrin zemini için dünya gezginleri ve gelip geçenler öyle yazmışlar ki bu şehre sağ kol yolu demişler. İstanbul'dan Budin yoluna sol kol yolu demişler. Ve yine İstanbul' dan bu anılan iki yolun arasında olan yola, güneyde Mora Vilayeti'ne kadar erkek yol demişler. Sofya'dan ta Bosna ve Hersek'e varınca dişi yol derler. Edirne' den Arnavutluk'un Elbasan, Avlonya ve Delvine sancaklarına kadar oğul yolu demişler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bu Serez şehrinin çevresinde olan kazaları, kale ve
kasabaları bildirir Evvela kıblesinde iki konakta Selanik Kalesi'dir, Orfan ka
sabası ve Sidirkapsi kasabasıdır. Doğu tarafında bir konak uzak
1 33
mesafede Rahova kasabası, Praveşte kasabası, Vaşlak kasabası, Zihne Kalesi, Doksat kasabası ve Bereketli kazasıdır. Kuzey tarafına Nevrekop kasabası ve Razlık kasabasıdır. Yıldız rüzgarı tarafına Usturumça kasabası ve Maşkolor kazası panayırı. Ve batısı tarafına 4 saatte Demirhisar kazası, Menlik kazası, Vetirne kazası, Rumeli veziri hassı ve Petriç kazası. Nice kazalar daha vardır, ama onlar hayli uzak yerlerdedir, ama bu kazalar mesabesindedirler, ama yine bu mezkur kazalar cümle Serez şehrinin çarşı pazarına muhtaçlardır. (---) (---) (---) [221b]
Siroz şehrinin büyük yaylağmrn anlatılması Evvela bu şehrin kış mevsiminde havası gayet hoş ve ılı
man olup Temmuz ayında sıcaklar biraz şiddetli olduğundan şehrin kıblesi tarafı büyük ova olup yıldız rüzgarı ve batı tarafı kat kat ulu yayla yüksek dağlar, Rum tarihçileri o yüksek dağa Ana Dağı derler. Bir yüksek dağdır ki Anadolu'da Bingöl Yaylağı, Göksun Yaylağı ve Kayseri' de Erciyes yaylakları meşhur ama bu Siroz şehrinin Ana Dağı yaylağı Rum, Arap ve Acem' de meşhurdur.
Eski zamanda çirkin görünüşlü, sapık Kral Leka'nm taht merkezi yaylasıdır. Bu yüksek yaylaya bir günde çıkılır. Bu yaylağm yükseklerinde vilayet ileri gelenlerinin 2 bin adet yayla evleri, 40 adet cami ve mescitleri, 1 adet hamamı, 2 adet hanları, 1 adet medrese, 1 adet tekke, 1 adet sıbyan mektebi ve 500 adet dükkanları vardır. Ve daha nice bin çeşit yapıları vardır. Bu büyük yaylağa yılda bir kere vilayet halkı çıkıp tam 6-7 ay zevk ü safalar edip ibadet ederler ki anlatılmaz.
Sonra kış mevsiminde şehre gelip kışladıklarında 5-6 ay yine odalarda sıra sohbetleri ederler. Bütün zamanlarda bu şehir halkının işleri güçleri eğlenceleri böyledir.
Allah'ın hikmeti hakir bu mübarek senede Girit gazasına giderken bu şehrin ahbap ve dostanlarıyla bu yaylağa çıkıp 17 gün zevk ü safalar edip 1078 Ramazanı bayramım [Mart 1668] bu yaylakta edip Hüseyin Baykara toplantıları ettik. Gerçekten de gönül açıcı, cennet bağları gibi güzel havalı geniş Meram yaylasıdır ki bunun üstünde bir İrem Bağı yoktur. 370 adet çağlayıp akan suları vardır. Her biri birer çeşit abıhayata benzer temiz sudur. Hafiften hafif, temizden temiz kevser şarabı gibi tatlı su-
1 34
dur. Tamamı çok kolay sindirilir abıhayat sular olduğundan bir adam bir tombul koyun yiyip bu can besleyen sulardan bir kase içecek olursa derhal acıkır. Ta bu derece sindirimi kolay ve hazmedici suları vardır. Ancak bu yaylada yaz günlerinde bütün halkı kürke muhtaç eder, zira Temmuz'da bazen kar yağıp şiddetli kıştan soğuk olur.
Bu yaylak şehrinin çarşı pazarı ve caddeleri içinde göklere doğru baş uzatmış her kişinin hududunda uzun boylu çam ağaçları ve nice bin çeşit meyve ağaçlan dalları yeşil giymiş gençler gibi her kişinin hizmetinde gölgelik eden ağaçların hesabını alemleri yaratan Allah bilir.
İbretlik tılsım: Bu yaylağın kıblesi tarafında Ayı Kayası adlı bir tılsımlı (büyülü) tek parça kaya vardır. O kaya içinde cevahirden ve saf altından yapılmış ayı heykeli olduğundan Ayı Kayası derler. Halen günümüzde zemherirde [karakışta] 40 gün ayılar mağaralarda çile çekip 41. gün ininden çıkıp ilk başta bu kayaya çıkıp tılsımlı olan ayının mekanı yerine varıp cihanı seyreder.
Eski zamanda bu kaya üzerine bu tılsımı Kral Leka kahinlerine [falcı] inşa ettirmişti. Bir ayı panzehire malik ise panzehirini o kaya üzerine kusup panzehirini koyup giderlermiş. Sonra büyücüler ve kahinler o ayıların panzehirlerini alıp onunla nice yüz bin çeşit sihir edip olağanüstü şeyler ederlermiş.
Sonra bu yayla Osmanlı eline girince Mağrip kavmi bir marifetle bu tılsımlı ayıyı bozup altın cevahirini alıp giderler. Hala eseri durur, ama ayının şeklinden hiçbir belirti yoktur. Lakin her sene erbainden sonra ayılar bu kayaya çıktıklarından Ayı Kayası derler.
Bu kaya Nuh Tufanı'nda yed-i kudret ile yaratılmış yüksek bir kule gibi yüksektir ki yukarılara doğru baş uzatıp tepesi 7 göklere varır, ta bu derece uzun boylu bir tepedir ki insan zirvesine çıksa göklerde meleklerin zikir ve ibadet seslerini duyup aydınlık gündüzde 7 gezegenin dönmelerini görür. Öyle bir yüksek boylu yalçın kaya halk olunmuştur ki tepesinden, çevresinde üçer günlük yollarda olan köy, kasaba ve yüksek dağlar rahatlıkla seyredilir.
Tanrı'nm diğer ibretlik eseri: Bu görülmeye değer yaylağın batı tarafında Gerdek Kayası, bir yüksek ve büyük kaya var,
1 3 5
içinde nice yüz çeşit mağaralar vardır. [222a] Alemlerin yaratıcısı bu yalçın kayayı iki çatal yaratmış, her biri üçer Süleymaniye minaresi boyunda iki çatal uzun ve ince minare gibi kayalardır. Birbirlerinin aralan ikişer üçer zira kadar vardır, ama boyları dörder yüz zira kadardır. Bu kayanın en tepesine bir çadırcık kurulsa yeri vardır.
Bu kayalardan aşağı bakanın ödü patlayıp yeri toprak olur. Allah saklasın, cehennemin çukurları ve hamim sakar dereleridir. Ama bu şehrin nice güçlü, cesur, yürekli, gözü pek, çabuk ve hünerli gençleri yiğitlik gösterisi için kendini bu kayadan kayaya uçurup geçer ama Allah saklasın insanın yapabileceği şey değildir. Gerçekten yüreklilik ve yiğitliktir.
Bir hayır sahibi bu kayalara çıkanları ve bir kayadan bir kayaya uçanları görüp seyretmek için yüksek bir köşk yapmıştır. İbretlik bukalemun nakışlı yeryüzü seyredilir.
Bu yaylakta daha nice bin çeşit ibretlik mesire ve gezinti yerleri vardır, ancak çok yazmayı beceremediğimden kısaltıp bu kadarıyla yetindik, vesselam.
Sıcak kaynağın yararlarım bildirir: Yani ılıca hamamıdır. Siroz şehrinin kuzeyinde, dağlar içinde yarım yolda varılır bir güzel ve sıcak sulu hamamdır. Ancak diğer kaplıca, diğer kavza ve gayri hummalar gibi pek sıcak değildir, ama gayet faydalıdır. Beras ve cüzam hastalığına gayet yararlıdır. Geçmişin hayır sahibi bu ılıca üzerine kargir yapı kubbeler, yan sofaları, camekan ve pekçok Şafii havuzları inşa etmişler. Temmuz ayında çevredeki köy ve kasabalardan nice nice bin adamlar gelip çadırlarını kurup bir iki ay yiyip içip zevk ü safalar ederler. (---) (---) (---)
Siroz şehrinin şehitliği ziyareti Ahmed Paşa Köprüsü dibinde Pir Dede Sultan, Şeyh Bed
reddin Sultan, tılsım olan Beşik Tepesi yakınında millet şeyhi, devlet kutbu, insanların önderi Şeyh Hazret-i Muslihiddin Sultan, Kurbağılık Mahallesi'nde evliya zübdesi Şeyh Mecnun Baba. Ve Şeyh Saçlı Tekkesi'nde Şeyh Hazret-i Emir Sultan ve yakınında,
Şeyh Hazret-i Dede Maksud: Doğum yerleri Anadolu beldelerinden Tokat şehri olup İstanbul'da Zincirli Servi adlı yerde Koca Mustafa Paşa Camii Şeyhi Sümbül Sinan Efendi halife-
1 36
lerinden olup olgunlaşınca Sinan Efendi, Dede Maksud'u maksut ve meramına erdirmiştir. Siroz şehrinde şeyh iken seccadesini suskunlar tekkesine döşemiştir. Bu Siroz şehrinde Emir Sultan Tekkesi avlusunda yatmaktadır. Sırrı aziz olsun.
Ve yine Şeyh Hazret-i Layihi Efendi, yani Erdebil!zade adıyla bilinen manalar denizi dalgıcı imiş. Bu aziz de Emir Sultan Tekkesi avlusunda gömülüdür. Şeyhzade Abdurrahman Efendi ve Şeyh Necmi Efendi de Emir Efendi Tekkesi'nde yatmaktadırlar. Allah hepsine rahmet eylesin .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ........... .. .. .... . Bu Siroz şehrini de gönlümüzün istediği şekilde gezip dola
şıp 5-10 maarif erbabı safalı dostlarımızla gezinti için batı tarafına dağları ve mamur bağları 4 saatte gidip,
Timurhisar Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı Rum krallarıdır. Nice melikten meliğe geçip sonun
da (---) tarihinde Gazi I. Murad Han vezirlerinden Timurtaş Paşa Rum keferesi elinden fethetmekle Timurhisar'dan bozma Demirhisar derler. Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında (---) (---) voyvodalıktır ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve muhtesibi vardır ama dizdarı ve hisar eri yoktur. Kalesi bir yüksek kaya üzere beşgen şekilli bir şeddadi taş yapı sağlam bir sur, muhkem bir hisardır. İç il olmakla hisar içinde yapı ve insan yoktur, bütün halk aşağı şehirde sakinlerdir.
Demirhisar varoşu: 1.600 adet tek katlı ve iki katlı kargir yapı, baştan başa kırmızı kiremit ile örtülü mamur hanelerdir.
Ve (---) adet mihraptır. Bunlardan (---) camii, (---) (---) camii. [222b] Geri kalanları (---) adet mescittir.
Ve (---) adet medrese, (---) adet sıbyan mektebi, (---) adet tekke, (---) adet hamam, (---) adet tüccar hanı ve (---) adet çarşı vardır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .... . . . . . . . ........ . Ayanı eşrafları ehl-i hizmet, tüccar ve sanayi ehlidir. Beğenilenlerinden: Bağ ve bahçesinin haddi hesabı yoktur.
Hatta bu Demirhisar'da olan iri taneli nar bir diyarda yoktur, gayet suludur, Acem diyarında Şehriban narından, Urfa, Maraş ve Niksar narlarından hoş ve yemesi güzel olup çekirdeği haşhaş tanesi kadar olur.
1 37
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bu Demirhisar, Siroz şehrinin batı tarafında bulunup yarım merhaleden azdır. Bunun da suyu, havası ve güzelleri beğenilir.
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Demirhisar ılıcaları: Şehirden (---) (---) uzak bir abıhayat
ılıcadır ki o diyar halkı faydasını nice bin kere görmekle her sene Temmuz'da kiraz mevsiminde nice kere yüz bin insan çadırlarıyla toplanıp ılıcasında yıkanıp sağlıklı olurlar. Havuzu ve yapıları,
.................. (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Oradan yine şehre gelip, Timurhisar ziyaret yerleri: El-mevla Abdullah Kemali (---)
(---) (---). Bu Dernirhisar'da 3 gün zevk edip yine 4 saatte,
Serez [Siroz] şehri menzili Sabahleyin Siroz şehrinde bütün dostlarla vedalaşıp güne
ye, Siroz Ovası içinde gidip Demirhisar Nehri'ni ağaç köprüden geçtik. Bu nehir ta kuzey tarafta Samakov, İştib ve Köstendil dağlarından ve Koçana ve Dobniçse kasabası bellerinden toplanıp nice yüz adet köylere ve nice kasabalara uğrayıp bu Siroz ovalarından geçip güney taraftan doğu yönüne akarak Akdeniz' e Beşikler kasabaları yakınında karışır, ama o mahalde bu nehri gemilerle geçerler. Kısacası bu Siroz Ovası'nda hakir 3 yerden ağaç köprülerle sular geçip,
Dimitriç Köyü ve Başköy Köyü: Bunlar artık Selanik kazası nahiyesi köyleridir. Oradan,
Kabayani Köyü menzili: Selanik nahiyesinde mamur zeamet ve kefere köyüdür. Oradan (---) saatte kah güneye ve kah kıbleye gidip,
Yaycılar Gölü kenarında Yaycılar Köyü'nde konuk olup bir gece zevk ettik. Burası 500 haneli mamur köydür. Yarısı Rum ve Bulgar keferesi, yansı Müslümandır, hep yay işler yaycı pehlivan adamlardır. Onun için Yaycılar Köyü derler. Gölün Selanik tarafında mamur köydür, camii, mescidi, birkaç dükkanı ve bir mamur hanı vardır.
Gölü, Selanik'in batı tarafında bir konaktan az göldür ki çepçevre büyüklüğü 5 mildir. Ama suyu biraz tuzlu olup ve-
1 38
rimsiz olduğundan içinde balık çeşitleri ve kışın kuşları yoktur. Lakin midye, istiridye gibi deniz böcekleri çok olup kefereler yerler. 10 kulaç ve 7 kulaç derin yerleri vardır.
Ama Allah'ın hikmeti bu tuzlu gölün kenarında gayet lezzetli tuz hasıl olup koyunlara, atlara ve diğer hayvanlara bu tuzdan verip hayvanlar etli olurlar. Tüm Selanik kazasında ve diğer nahiyelerde olan köy ve kasabalara tuz bundan gider ki çok tuz hasıl olur, vesselam.
Oradan kalkıp doğu yönüne gidip, Güveze Köyü, Voyvodah Köyü, Ekino Köyü ve Linbet
Köyü: Bu köyler de Selanik kazası nahiyesidir. Bunları 6 saatte geçip kıble tarafına gidip,
Karayi Yahudisi şehri, yani Rum kralı tahtgahı Selanik'in özellikleri
Rum Yunan, Latin, Sırp, Mığdısi ve Kıpti değerli tarihlerine göre bu şehri yapan Hazret-i Süleyman aleyhi 's-selfımdır ki Belkıs Ana'yı Seba şehrinden perilere getirtip tahtını rüzgara götürtüp cihanı Belkıs Hatun'una seyrettirirken Belkis Ana ilk defa Rum diyarında Atina şehri toprağında Temaşalık adlı yüksek bir yer görüp orada büyük bir köşk yaptırır. [223a] Hala yapı kalıntıları durmaktadır. Sonra Süleyman Nebi emriyle rüzgar Hz. Süleyman'ın tahtını havada götürürken Belkıs Ana bu Selanik şehrinin zemininden de hoşlanıp Selanik zemininin Yedikule adında hala çınarlık olan yerde yine bir İrem köşkü yaptırır. Nice zaman Hazret-i Süleyman Selanik zemininde bütün insanlar, cinler, vahşi hayvanlar, kuşlar, peri ve devlerle sakin olurlar.
Sonra havada uçan tahtıyla Kavala Kalesi zeminine, oradan Pozanta şehriyle İstanbul'un Ayasofya yerinde, oradan Trabzon Kalesi'nde Bozdağ'da, oradan Bursa'da, oradan Aydıncık'ta, oradan Ayasluk'ta, oradan Şam Baalebek'inde, oradan Kudüs-i Şerifte ve başka 3 bin adet yerlerde Belkıs Ana hatırı için ibretlik köşkler yapar. Tufan'dan sonra yeryüzünü Hazret-i Süleyman imar etmiştir. Hala imaristanının nice bin yerlerde eserleri görülmektedir.
Ondan sonra Hazret-i Süleyman oğlu Melik Rac'im asrında büyük Hazret-i Zekeriyya Peygamber dünyaya gelip onun zamanında Feylekos Hakim ortaya çıkıp Hazret-i Zekeriya'ya
1 39
iman getirip Rum diyarında şanlı bir padişah olur. Kavala Kalesi ve bu Selanik Kalesi zemininde Hazret-i Süleyman'ın yaptığı yüksek köşk yerinde Selanik Kalesi'ni, Hazret-i Risalet'in dünyaya gelişinden 898 sene önce yapıp yönetimini büyük oğlu Selenik adlı genç şehzadeye verir. Hala onun ismiyle isimlenip Selenik'ten bozulma Selanik derler. Yahudiler Şelenik derler. Latincede (---) derler, Frenkçede (---) derler. (---) (---) (---) (---) (---) (---)
Sözün kısası bu benzersiz kale Rum elinde günden güne mamur olup büyük ve işlek bir şehir oldu. Çünkü Arz-ı Mukaddes'te Hazret-i Zekeriya'yı Yahudiler Zekeriya testeresi ile ikiye bölüp peygamberlik ve halifelik tacı Hazret-i Yahya'ya geçti. Yahudi kavmini dine davet ettiğinde o zamanı sapık kralı olan (---) adlı melun, kızını nikahlamak için Yahya Nebi' den fetva istediğinde Yahya Nebi,
"Dinimizde bu meşru değildir" diye fetva vermediği için Yahudiler ayaklanıp,
"Meryem Ana akraban bir bakire kız niçin babasız İsa'yı doğurdu" diye onu da bahane edip Kudüs-i Şerif'e bir merhale yakın Nablus şehri yakınında Sabastıya adlı köyde Hazret-i Yahya'yı şehit edip mübarek başını Şam-ı şerifte Ümeyye Camii içinde defnedip mübarek cesedini Sabastıya Kilisesi'nde yeraltına koydular.
Daha sonra Hazret-i Yahya'ya daha önce iman eden Buhtunnasır Hazret-i Yahya'yı Yahudilerin şehit ettiğini duyup Kürdistan'dan 500 bin Rum taifesiyle çıkıp Yahya Peygamber'in intikamını almak için Haleb, Şam ve Kudüs'e kadar yüz binlerce Yahudiyi kıhçtan geçirip her diyarda Yahudi kanı Ceyhun ve Seyhun gibi akardı. Büyük Safet şehrine gelip bir günde 170 bin Yahudi'yi çoluk çocuklarıyla katleder. Hala Safet şehri derelerinin nice yerlerinde Yahudi kanının aktığı kayalar bellidir.
Kılıç artığı olan nice yüz bin Yahudi Yafa, Askalan, Akka, Sayda, Beyrut ve Cebeliye adlı iskele kalelerden gemilerle kaçıp bu Selanik'e gelip nice bin hile ve şeytanlıklarla Selanik Kalesi'ne girip bir gece baskınla Selanik şehrinde Rum kavmini tamamen kırıp Selanik'i ele geçirip 140 yıl mutasarrıf oldular. Onun için bu Selanik'e Rum tarihçileri Yahudi yurdu dediler.
140
İçlerinde Karayi mezhebinde bir Yahudi malik var idi. Akdeniz içinde Sakız Adası'nda Ceneviz Frengi kef ereleriyle birlik olup Selanik Kalesi'ne yalnız başına malik oldu. 70 sene de Yahudiler Selanik'e hükmedip Arz-ı Mukaddes'te bir Yahudi kalmayıp bizim Selanik diyerek Rumeli ağzına kadar Yahudi dolunca hemen Rum krallarından Ağıştaş adlı kral Makedonya şehrinden, yani Filibe şehrinden çıkıp 600 bin Rum keferesi askeriyle Selanik üzere gelip kuşatır. Savaş devam ederken Ceneviz Frengi bin pare gemi ile Selanik'e gelip Yahudilere yardım edince Rumlar Selanik'i alamadılar.
Sonunda Ceneviz Frengi Hıristiyan olup İncil kitabına tabi olduklarından İsrailli Yahudi kavmi ile İsevi kavim arasına Cenevizli girip Rumlarla Yahudilerin arasını düzeltip "Eşit olarak Selanik'e malik olalar" diye aralarında anlaşma yapılır. O zamandan beri Yahudiler Selanik şehrinde çoktur.
Ama o asırda Selanik hakimi Rum tarafından Ayasof adlı [223b] ünlü bir kadın idi ki Selanik içinde Ayasofya Kilisesi'ni o yaptı. İstanbul'da ve Trabzon'daki Ayasofya Camii'ni de o melike yaptı.
Ondan sonra 700 sene geçip İstanbul'u tamir eden Kostantin Kral'ın anası Hellana adlı kadın Selanik'e malik olup o da Selanik'te büyük bir kilise yapıp oğlu Kostantin'in izniyle bin milyon akçe ile Kudüs-i Şerif'e gider. Bu Hellana kadın Kudüs'te Kumame adlı kiliseyi yapıp Selanik'te nice bin Yahudiyi kılıçtan geçirip Selanik'te tek başına melike olup Yahudiler reaya gibi kaldılar.
Sözün özü, bu Selanik şehri nice yüz adet devletten devlete geçip sonunda 792 [1390] tarihinde Osmanlılardan Gazi Hudavendigar, yani Orhan Gazi oğlu Sultan I. Murad Han'ın vezirlerinden Gazi Evrenos Bey Rum keferesi elinden zorla fetheder. Hala Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde başka sancak beyi tahtıdır. Lakin hala beyi Rumeli veziriyle sefer eşmeyip Cezayir veziri kaptan paşalar ile sefer eşip 3 pare palpa aleste forsakeş kadırgalara malik olup deryada sefer eşmeye memurdur. Paşasının padişah tarafından hassı 280.832 akçedir. Zeameti 36, timarı 262 ve Selanik'in Yörükan ocak beyi zeameti 400 adet zeamettir ki top-keşan Yörüklerinin Üzerlerine mübaşir olup sefer sırasında camızlar ile balyemez toplar çekerler.
1 4 1
Bu zeamet erbabı, timar erbabı ve Yörükan ocağı beyi askeri ve paşasının askeriyle sefer sırasında kanun üzere cebelüleriyle toplam 6 bin adet seçkin pür-silah hazır asker olur. Ama bu askeri taifesinden başka bu sancakta eşkinci askeri tam 12 bin Yörükan ve Çıtak askeri vardır. Bunlara Defter-i Hakani'de müselleman Selanik Yörükanı derler. Başka beyi, tabl alemi ve sancakbeyi tuğu vardır.
Şe:r-i Resul hakimleri: 500 akçe mevleviyet payesiyle Hanefi şeyhülislamı ve 3 mezhepten Şafü, Maliki ve Hanbeli müftüleri de vardır. Nakibüleşrafı var ve 500 akçe mevleviyet ile şerif ve aziz efendi mollası var ki hepsinden melik molladır. Bey, paşa ve müsellemler bu şehir mollasının yanında asla söz edemezler. Ve nahiyesi 3 adet kaza yerde toplam (---) adet mamur köylerdir. Ve sancağında (---) adet kazalardır, nicesi yazıldı ve niceleri de yeri geldiğinde yazılacaktır. Mollasının niyabetleri Kesendire kazası, Sidirkapsi kazası ve Aynaroz kazasıdır. Bu kaza deniz kıyısında ada gibi bir burunda bulunup 366 adet manastırı vardır.
Selanik şehri içinde 4 yerde dahi niyabeti vardır. Evvela çarşı niyabeti, sonra Kelemerye niyabeti, Mısır çarşısı niyabeti ve muhtesib ağa niyabeti vardır. Bunların hepsi şer'i hakimlerdir.
Örfi hakimleri de var: Evvela sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, yeniçeri ocağından yeniçeri çukası için tahsile gelen Selanik ağası, başçavuşu, divan efendisi, küçük çavuşu ve bir oda yeniçerisi var.
Cebecibaşı ve topçubaşısı birer oda asker ile Asitane'den gelip muhafaza ederler.
Elbasan, Ohri, Vulçitrin, Üsküp ve Pirizren Sancağı askerleri de muhafazaya memurlardır, zira Venedik, Malta, Duka, Papa ve Misine donanması kafirlerinden fazla korku olduğundan bu Selanik'te 40 bin asker mevcut idi.
4 adet kale dizdarları vardır. Evvela; yukarı iç kale dizdarı, Kelemerye Kulesi dizdarı, orta hisar dizdarı ve (---) hisar dizdarı var. Bunların başka başka neferleri ve cebehaneleri var. Ve (---) adet küçük büyük balyemez topları ve (---) adet kale neferleri var.
Ve toplam 40 adet ağalıktır. Evvela; sağ kol ağası, sol kol
142
ağası, hisar eri ağası, beşli ağası, hisar azebi ağası, martolosan ağası, yerli topçu ağası, yerli cebeciler ağası, barutçular ağası, pasban ağası, muhtesib ağası, bacdar ağası, d1deban ağası, kolcu ağası, hepsinden melik gümrük emini, şehremini, haraç emini, mimarbaşı, mutemedbaşı, şehir subaşısı, çöplük subaşısı, baruthane emini, kethüdası, katipleri ve 300 adet baruthane neferi var ki ibretlik bir baruthanedir, [224a] yeri geldiğinde özellikleri yazılacaktır.
Sözün kısası Süleyman Han kanunu üzere bu Selanik Kalesi'nin hakim, zabit ve askeri taifeleri bu yazılanlardır.
Selanik Kalesi şeklini ve zeminini bildirir Evvela Akdeniz'in Rumeli kıyısında uzunluğu 100 mil bir
körfezin batı tarafı nihayetinde bulunup o körfezin bir kumsal pak limanı kenarında, iç kalesi bir topraklı ve kayalı yüksek tepe üzerinde üçgen şekilli, şeddadi beyaz taş sağlam bir hisar, dayanıklı bir surdur. Halkı şanlı eski bir kaledir ki öyle bir mamur şehrin Akdeniz kıyısında benzeri yoktur.
Geniş bir kaledir ki deniz kıyısında uzunluğu 3 mildir. Kara tarafında eni 2 mil mesafedir. Kuzey tarafında Hortaç Sultan dağları iç hisara uzak havaledir ki asla top ermez. Bu kalenin iki tarafı karadır, güney tarafı Akdeniz'in bir körfezidir ki bu körfez doğudan batıya uzunlamasına olup hisar içinin bütün evleri birbiri üzere kat kat bu körfez deryasına nazır hanelerdir. Batı tarafı ta Vardar Yenicesi'ne kadar 10 saatlik yer ovaya bakan güzel hanelerdir.
Selanik Hisan'mn çepçevre büyüklüğü: Evvela Vardar Kulesi tophanesi ki deniz kıyısında kalenin bir köşesi burnunda bulunup o burundan Vardar tophanesi kapısına kadar tam 300 adımdır. O kapıdan dış hendek kenarınca Vardar Kapısı da 300 adımdır. Ve batı yönüne bakar sağlam kapıdır.
Oradan Yenikapı, ki Mevlevihane kapısıdır tam 400 adım olup batı tarafa açık muhkem kapıdır. Sonra kuzey tarafa yokuş yukarı kale duvarı taşrasından dere ve tepeler aşıp kahke batı tarafına da gidip Gaziler Kulesi'ne dek yalın kat sağlam duvardır.
Bu Gaziler Kulesi burnundan doğu tarafına ta Yedikule'ye kadar 2 kat sarp ve sağlam kale duvarıdır. Bu Yenikapı'dan Ye-
143
dikule'ye kadar hendek yoktur. Toplam 3.700 germe adım duvardır, ama 1.100 adım yerin duvarı yalın kat muhkem duvardır. Geri kalan 1.850 adımı Yedikule'ye kadar 2 kat sağlam duvardır. Yedikule'den yokuş aşağı taşradan kule kapısına kadar 500 adımdır ve bu kapı doğu yönüne açıktır. Yine güneye yokuş aşağı gidip Kelemerye Kapısı'na kadar 2.300 adımdır. Bu kapı da doğu yönüne açıktır. Oradan aşağı yine güney tarafa yönelip düzce zeminde gidip deniz kıyısında sağlam sur Kelemerye Kulesi burnuna kadar bin adımdır.
Ve Yedikule'den yokuş aşağı bu Kelemerye Kulesi burnuna kadar da hendek yoktur ve yalın kat şeddadi sağlam yapı duvardır. Ama bu Kelemerye Kulesi'nden taşra deniz kenarınca adımlamak müşküldür, zira o tarafı derya döver. O yüzden Kelemerye Kapısı'ndan içeri girip Kelemerye Kulesi divanhanesi kapısına dek, oradan İskele Kapısı'na dek kale duvarının iç yüzünden 2 bin adımdır.
İskele kapısından dışarı çıkıp ta Vardar Kulesi'ne kadar batı yönüne meyilli gidip tam bin adımdır. Bu mahalde Selanik Kalesi'nin 3 köşesinin adımlaması tamam oldu. Bu Vardar Kalesi batıya bakan köşededir, ama bu köşeden Kelemerye Kalesi köşesi burnu kıbleye doğru nazırdır. Ve bu iki köşe arası deniz kıyısı liman tarafıdır. Ve Kelemerye Kulesi'nden yokuş yukarı kuzey yönüne Yedikule'dir ve kara tarafıdır. Ve oradan ta Vardar Kalesi köşesine kadar baş aşağı batı yönüne nazır semtler olup bu taraf da kara semtidir.
Kısacası bu Selanik Kalesi'nin iki tarafı karadır, bir tarafı denizdir. Bu hesap üzere Selanik Kalesi'nin çepçevre büyüklüğü 11.500 adımdır. Eğer deniz kenarı olmasa taşradan adımlansa bin adım daha fazla gelirdi. Ve deniz kenarı kalesi tamamen yalın kat duvardır, ama gayet sağlam, dayanıklı, kat kat sanatlı burçları vardır.
Bu Selanik Kalesi'nin duvarları yüzünde yapı ustası mimari marifet icra edip çevçevre kalenin safhasına 3 kat tuğladan nakışlı kuşak yapmıştır. Gerisi tıraşlı, parlak ve cilalı taş duvarının boyu tam 23 arşın yüksek ve 6 arşın geniş kargir duvardır. Eski zamanda gayetle sağlam ve metin yapı imiş, ama bu kadar bin yıldan beri yer yer taşları kırılmış, bozulmuş. Ve bazı hen-
144
dekleri toz toprakla dolmuş. Bu süslü kale [224b] 9 adet kayalı dağ ve bayır üzerine yapılıp Selanik'in 3 tarafında toplam 8 adet kapı vardır.
Kale içi 6 kat bölme bölme hisardır. Ve 6 adet hisar dizdarı ağalığıdır. Evvela bir kat bölme hisarı büyük şehir kalesidir. Ve ikinci kat hisarı Vardar Kalesi'dir. Ve üçüncü katı Kelemerye ağalığıdır. Ve dördüncü bölmesi Yedikule Kalesi'dir. Ve beşinci bölmesi Kuşaklı Kule hisarıdır. Ve altıncı kat bölmesi Tophane Kalesi ağalığıdır. Bu yazılan 6 adet bölme hisarın birer kapılarından başka 2 kapı da Yedikule'nin aşağı şehre inecek 2 adet demir kapısı var ama yalın kat kapılardır. Lakin 30'ar arşın yüksek duvarları vardır.
Bu bölme hisarların içinde ve dışında asla hendek yoktur, zira taşlık zeminlerde yapılmıştır ki hendek kazmak mümkün değildir. Düşman kuşatsa taşlığından lağım kazmak da mümkün değildir. Gerçekten de sarp bir güzel şehirdir. Allah korusun.
Bu kalenin genellikle kule ve burçları balık sırtı gibi dirsek dirsek olup 50 adımda bir sağlam kule yapılmıştır. Bu hesap üzere hisar nice kuleleriyle çepçevre toplam 150 adet kuledir. Ve 4 bin adet beden dişidir. Bu hakir bu kaleyi yaya yavaş yürüyüşle tam 5 saatte üçgen şekil dolaşıp dikkatlice baktım. Ve bu kale içinde her gece 5 yerde nöbet mehterhanesi çalınıp gözcü, bekçi ve nöbetçileri "Allah yektir yek" deyip nöbet bekler, bütün ağaları kale duvarları üzere kol dolaşıp uykuya dalan nöbetçileri uyarırlar. Zira gayet serhat büyük iskeledir.
Selanik Kalesi'nin tamiri Gerçi bu eski kaleyi Yunanlı Feylekos ve Batlimus yapıp
Hudavendigar Gazi Murad Han fethedip tamir etmiş ama zamanla nice yerleri yıkılmıştır. 952 [1545] tarihinde Süleyman Han Akdeniz içinde Kastel Kalesi, Körfös Kalesi, Çukalar ve Andirik Kalesi'ne giderken bu Selanik'te kışlayıp kaleyi ihya edip 3 tarafına 4 adet sağlam kaleler inşa eyleyip bu Selanik Kalesi'ni sanki Kahkaha Kalesi ve Van Kalesi eylemiş.
Evvela kıble tarafı köşesinde Vardar Kalesi; deniz kıyısına nazır 12 adet mazgal delikleri safi demir kapılar ile bezenip her mazgalda birer adam sığar şayka toplar ile donanıp 10 adet balyemez topları da 7 başlı ejder gibi ağızlarını açıp deryada gezen
145
kafir gemilerine saldırmaya hazır topların hepsi limanı korutur. Arabalar üzerinde hazır iri ve uzun savunma toplarıdır.
Bu Vardar Kalesi'nin çepçevre duvarının boyu tam 15 arşın yüksektir, ama 5 adım enli kargir taş duvardır. Ve 7 adet kurşun örtülü yüksek, sanatlı ve sekizer kat büyük kalelerdir ki her biri birer çeşit mendireklerdir. Katlarında ve ta en tepesinde nice yüz şahi uzun topları vardır. Ve her katında 300 adet neferler sakin olup nöbet bekleyip gözcülük ederler.
Bu kalenin kuzey tarafa bakan 2 kat demir kapılarının üstünde tarihi budur:
Süleyman-ı zaman sahib-saadet, Şehinşah-ı zemin merğub-ı adet,
Zamanında olup bu kale bünyad, Ulu 'l-ebsar idi olan şehadet,
Felek tahtında yer yüzünde şimdi, Buna tarih burc-ı der-saadet.
Sene 952 [1545]
Esed [Arslan] Kulesi, yani Kelemerye Kalesi'nin özellikleri Bu da Gazi Süleyman Han'ın imaretidir. Göklere doğru baş
çekmiş 8 kat sağlam kaledir ki içinde 40 adet haneleri, 3 adet su sarnıçları ve 1 zaviyesi var bir yüksek kaledir. Benzeri meğer Kesendire veyahut Moton ve Koron kaleleri ola. Deniz kıyısına beraber bir demir kapılı mazgal deliklerinde 20 adet kırkar karış ve kırkar okka demir gülle atar cihan topları var ki Osmanlı Devleti kalelerinde bu toplara denk toplar meğer Rodos Kalesi'nde veya Akdeniz Boğaz hisarlarında ola. Bu Kelemerye Kalesi'nin tüm topları denize nazır olup limanı korutur. İki bayram günlerinde bu topları atınca ta körfezin karşı taraflarındaki 8 mil uzak mesafede olan kıyıları döver uzun toplardır.
Ve 150 adet neferleri, 1 mükellef camii, tahıl ambarları, cebehane mahzenleri ve nice yüz bin çeşit mühimmatları vardır. [225a]
Bu Kelemerye Kulesi'nin zeminden ta kurşun örtülü bacası-
146
na kadar boyu 50 arşın yüksek, 5 adım enli kalın ve sağlam Kahkaha duvarıdır. Ve ufak şahi topları bu yüksek kulenin kurşun örtülüce karakolhanelerinde kirpi tüyü gibi döşenmiştir. Şehrin mahpushane zindanı bu Kelemerye Kulesi'ndedir ki Allah saklasın bütün suçlular orada mahpuslardır. Kıbleye doğru nazır yüksek kapısının üzerinde yazan tarih budur:
Şfr-i merdan Hazret-i Sultan Süleyman-ı zaman, Emri ile yapılup burc-ı esed oldu tamam,
Ş'ir-i peyker ejdeha toplar ki etrafındadır, Yaraşur bu kuleye burc-ı esed denilse nam,
Oldu tarihi tokuz yüz kırk iki bu kulenin, Hicret-i Peygamber-i ahır zamandan ve 's-selam.
Sene 942.
Bu kalenin taşra divanhanesinin tarih-i zlbasıdır:
Bina-yı padişahi ger zarurf dehr ile gayet, Harabe müşrif olmuştu bu divanhane-i all,
Görünce Bahşiya tahsin edip dedim tarih, Bu cayı himmet ile kıldı bu kan-ı kerem ihya.
Sene 1026.
Bu Kelemerye Kalesi'nin dışında duvar yüzünde, doğu tarafına bakan köşede bu tarih yazılıdır:
Bilin bu kal 'anın mimarıyem ben, Huda-yı Rabbena güftarıyem ben,
Çü katib bu sözü mermerde kazdı, Müverrih tarihi fethini yazdı.
Sene (---)
Bu mimari' işler tamamen Süleyman Han'm bütün yapıları-
147
nı, imaretlerini inşa eden Koca Mimar Sinan ibn Abdülmennan Ağa'nın ibretlik işleridir. Ne mertebede üstad mühendis olduğu yapılarından bellidir ki gören aşıklara gizli değildir.
Sonra, Yedikule'nin iç kale kapısı üzere olan imareti tarihidir:
Hazret-i Sultan İbrahim Han han-ı azfm, Al-i Osman malikü 'l-berr bahr ü Mekke rehberi,
Minhü Feyzullah tarih düştü ya ehle 'lfelah, Cümleye ya Rab şefi' öyle Şefi'-i Mahşeri.
Sene 1056.
diye Yedikule'nin dış kapısı önünde aşağı şehre ve denize nazır bir irfan yuvası yüksek köşkü var, bütün gelen, geçen, gezip dolaşan aşıklar, kara ve deniz seyyahları o Havarnak dinlenme köşkünde toplanırlar. Gerçekten de cihannüma yüksek, ibretlik bir dinlenme yeridir. Bu kaleden dışarı asla mahalle ve haneler yoktur. Ancak doğu tarafına kale dışında kireçhane vardır ve batı tarafında Yenikapı dışında Mevlevihane vardır.
İskele varoşunun anlahlması İskele Kapısı'ndan taşra Mısır Çarşısı adıyla bilinen toplam
500 adet dükkanlardır ki Mısır diyarının bütün mallarından keten, kına, şeker, pirinç, kahve ve (---) (---) (---) tüm Mısır metaı bu sultan çarşısında bulunur. Ve 300 adet bezirgan mahzenleri vardır. Ve 50 adet keresteci dükkanları bu mahaldedir. Ve 100 adet deniz kıyısı ile kale duvarı önünde büyük debbağ işlikleri vardır. Ve 1 adet debbağlar mescidi vardır.
İskele Kapısı dışında kaleye bitişik Abdürrauf Efendi Camii deniz kıyısında iki katlı İrem gibi bir camidir ki bütün kalabalık cemaatin dinlenme yeri aydınlık bir ibadethanedir.
Abdürrauf Efendi, Selanik mollası iken bu mahalde bir cami olmamakla bu ibadetgahı inşa etmiştir. Ama gerçekten yerinde inşa etmiş bir zevk sahibidir. Mimari ve hendese ilmine malik olmakla iç açıcı camii üst kata yapıp altını Mısır çarşısı dükkanları edip camiin imam, hatip, şeyh, müezzin ve diğer hizmetçilerine vakfetmiş.
148
Bu gönül açan cami sanki ibretli bir köşk olup çevresi çepçevre billur, necef ve moran camlar olup dahi etrafı trabzanh köşkçüklerdir. Gece gündüz kalabalık cemaatten hall değildir, zira 7 iklimin tüccar Müslümanları ve Akdeniz'in Müslüman gemicileri bu mesiregah camide Rablerine ibadet edip limanda olan gemilerini seyrederler. Kale dışında bundan gayri yapı yoktur. Bundan başka tüm yapılar hisar içindedir. Bu iskele varoşun önünde,
Selanik büyük limanının özelliği Bu güvenli sığınak liman doğudan batıya uzunlamasına 100
mil mesafe olan uzun körfezin batısı bitiminde büyük bir limandır ki 10 bin pare barça, kalyon, karavana, filipot, pink, şitiye, polaka, karaka, burtun, potaç, şayka, karamürsel, zarbina, çekelve, kadırga, galyeta, mavuna ve baştarda adlı gemiler alır bir büyük limandır. Ama lodos rüzgarına, gündoğusuna [225b] ve kıble rüzgarlarına ağzı açık olmakla lodos dalgası isabet eder. Lakin iyi demir tutar yer olmakla lenkoreta demirlerini cankurtaran adlı gomanalara bağlayıp limana demir atınca pervasızca yatılır güvenli bir limandır. Bütün Karadeniz, Akdeniz ve Bahr-i Umman gemileri, Mısır; Şam, Cezayir, Süveyş, Trablus, Frenk, Portakal, Donkarkız, Danimarka, İngiltere, Felemenk ve Ceneviz gemileri gelip bu limanda tonoz bırakıp yatarlar, zira 40-50 kulaç derinliği olan güvenli bir limandır.
Bu limanın avlarından nice bin çeşit balıkları var ama tekir balığı, tirkiz balığı, kayası, iskorpiti, uskumrusu, küreki ve lüfer balığının çeşitleri meşhurdur.
4 tarafı alçak ovalı ve kenarları yufka, yani sığ sulu yerlerdir, ama yine iyi demir tutar.
Bu limanın karşı tarafında Kadha ve Viçitroz köylerinin önleri iyi demir tutar deryadır. Bu köyler karada, denizden ikişer mil açıktadır ve Selanik o köylerden 30 mil uzaktır. Ama o köylerin önlerine varan gemilerin iki taraflarına demir bırakmak lazımdır, zira köylerden tarafında deniz kenarları sığ kumsal denizdir ki gayet sakınmak lazımdır, belki bir sakatlık ortaya çıka. Onun için iki demir üzere bu köyler önünde yatmak makuldür.
Bu köyler önünde de türlü türlü balıklar çıkar. Selanik'in kuzeyinde İstanbul yolunda Beşikler kasabası ve Lankaza kasa-
149
bası göllerinin türlü türlü balıkları çıkar, ama onların yılan balığı yeryüzünde meşhur olup bu Selanik'te öyle yılan balıkları çıkmayıp her zaman Beşikler'den ve Lankaza göllerinden Selanik'e taze yılan balıkları girip satarlar, vesselam.
Selanik şehrindeki Osmanlı sultanları camilerinin özellikleri
Toplam küçük büyük 150 adet eski sultanların, diğer vezir ve hayır sahiplerinin yapıları eski ibadethanelerdir. Evvela bunlardan şerifi, dua kabul olunanı ve büyük mabetgah;
Büyük Ayasofya Camii: İstanbul'daki Ayasofya Camii'ne benzer ama bu ondan küçüktür. Ve Trabzon şehrindeki Ayasofya da bu kadardır. Bu 3 Ayasofya camileri Yanko ibn Madyan'ın Sofya şehrinde olan Aysof kızının yapıları olduğundan Ayasofya camileri derler. Bu Selanik Ayasofyasının kıble kapısından mihraba varınca uzunluğu 175 ayaktır, genişliği 125 ayaktır. Ama ibretliktir ki bu cami içinin sol tarafında tek parça yeşil somakiden yine kendinden 6 ayak merdiven ile çıkılır, zümrüt gibi parlak yeşil bir kürsü var ki bu cihanda benzeri yoktur. Gayetle seyirlik, acayip ve garip bir sanatla yapılmış olup yeryüzünde bütün gezginlerce bilinir.
Bu camiin avlusundaki abdesthane havuzu içinde birbiri içinde kat kat beyaz ham mermerden 3 kat ve her katında tabaka tabaka fıskiye ve fevvare kadehleri ve şadırvan lüleleri var ki bunun da anlatılmasında dil kısa ve kalemler kırıktır. Ve bu camiin taşra yan sofalarında 9 adet cilalı sütunları var ki her biri birer Rum haracı değer parlak direklerdir. Ve kıble kapısı üzere yazılan tarihi budur:
Ve haza camiun darun acibün, Mine 'l-küffarı me 'huzun garipün,
Felemma ca 'ehu nasrun minallah, Ve littarihi kul fethun karlbün.
Sene (---).
Bu Ayasofya kubbesi ile İstanbul'da Sultan Selim Camii kubbesi, İstanbul'un Ayasofya Camii kubbesinden 20'şer arşın
1 5 0
büyüktür, derler ama Selimiye ve bu Ayasofya alçak büyük kubbelerdir. Bu Ayasofya kubbesinin üstünde eskinin ustası bir çeşit kurşun örtmüş ki hala bu zamanımız ustalarının öyle kurşun örtmek ihtimalleri yoktur. Allah'ın adeti onun üzerine yürür ki daima kurşun mavi olur, bu Ayasofya kurşunu sarıya meyilli olduğundan "İçinde altın vardır" diye Selanik Yahudileri bir kere "Bu nurlu kubbenin kurşununu yenileyip tamir edelim" diye hakimlere 40 bin guruş vermişler. Müslümanlar razı olmamışlar, Allah'a hamd olsun hala küffar zamanında kilise idiğinden beri kurşunu örtülüp durur.
Cami içinde eski tarzda pek çok avizeler ve diğer askılar olmayıp mihrabı, minberi ve mahfeli sade güzelidir. Ama kandilleri sayısızdır.
Düzgün bir minaresi de sadedir. Avlusu öyle meyve ağaçları ile bezenmiştir ki her gölgeli ağacın gölgesinden zemine alemi aydınlatan güneşin ışığı tesir etmez. Bir fazıllar ocağı, salihler yuvası dua kabul olunan nurlu bir camidir ki kıyamete kadar devam ede. [226a]
Eski Cami: Kargir kubbe değil harpüşte servi ağaçlarından bir tarzda sanatlı kurşun örtülü büyük kubbedir. Toplam 24 mermer berrak sütun üzere ibretlik bukalemun nakışlı 4 köşe benzersiz bir kubbedir. Kıble kapısı olan sanatlı kapının sağında ve solundaki pencerelerde olan zıh, gilvi ve burma helezon gibi zıhları mermer ustası öyle oymuş ki sanki sihir etmiş, acayip ustalık ve işçiliktir. Bu camiin boyu 200 ve eni 110 ayaktır. Ve bir sanatlı yüksek minaresi var ki bu şehirde benzeri yoktur.
Sultan Hortaç Camii görünüşü: Bu nurlu camiin, yuvarlak bir duvar üzerinde 8 adet Kisra kemeri üzere konulmuş mavi kubbesinin kasesi İstanbul'da olan Büyük Ayasofya kubbesinden 5 ayak küçüktür, diye hisar mimarları söylediler. Öyle yüksek bir kubbedir ki insan ibret gözüyle bakınca dili tutulup hayran oyup gözbebekleri kamaşıp parmaklarını ağzına götürür. Zira bu yüksek kubbenin 8 adet kemerleri ve mavi kubbe çanağı küçük, nakışlı değerli taşlar ile ibretlik bukalemun nakışlı olup eskinin ustaları var güçlerini sarf edip bu kubbeye öyle tasarruflar etmiş ki bu atlas-ı felekte öyle bir işçiliği Şeddad'ın İrem Bağı'nda eskinin bir mimarı etmemiştir.
1 5 1
Bu camiin içinde ve dışında olan çeşitli füsus-kad mukavvim çeşitli mahkuklar ve ibretlik mermer işlemeleri Alman kralı tahtı olan Beç Kalesi içinde İstifani Kilisesi'nde bile görmedim. Büyük camiin mihrap ve minberinde olan küçük küçük işlemeler bir camide yoktur.
Kısacası övgüsünde dil kısa ve kalemler kırıktır. Ancak kubbesi kurşun örtülü değildir. Kafir zamanında eski yapı bir tür 4 köşe kiremit örtülüdür ki bu da bir seyirlik sanatlı kiremittir. Hatta İstanbul Ayasofyası kubbesi, Hazret-i Risalet-penah saadetle Rebiülevvel'in 12. isneyn [pazartesi] gecesi Emine Hatun rahminden dünyaya ayak bastığında o kubbe yıkılınca bu Selanik Ayasofya kubbesi ve bu Hortaç Sultan Camii kubbesi de yıkılmıştı. Tamir ettiklerinin belirtileri kubbenin kıble tarafında imar olan yerleri bellidir. Bütün Rum tarihlerinde Büyük Kostantinipol'un anası Hellana kan bu Hortaç Sultan Camii'ni yapıp sonra Kudüs-i Şerif'te keferelerin bila-teşbih kabesi olan Kumame Kilisesi'ni yapmıştır, diye yazmışlardır. Yani ta bu mertebe eski mabettir. Kapısı üzere yazılan tarihi budur:
Bunun fethine sa 'y-i himmet etti Şeyh Hortaçz, Tarik-i Hak'da avn-i Hadi ile mühtedi oldu,
Kılındı çün namaz içinde aşık tarihin dedi, Bu deyr-i köhne la-şek ehl-i İslam ma 'bedi oldu.
998 [1590] tarihinde kilise iken Şeyh Hortaç hazretleri bir gün padişah fermanıyla bütün sofileriyle Allah Allah diye tevhid ve zikir ile yürüyüş edip bu kiliseyi rahipler elinden fethedip cami eder. Hala minaresinin 3 alemi var ve alem yerine altın ile yerde gömülü bulunan kazanı kubbe üzere koymuşlardır. Acele olarak ahşam ezanı okunacak 6 ayak bir yekpare beyaz mermer kürsüdür ki avluda durur. Bu da ibretlik, görülmeye değer ezan okunacak bir kürsüdür.
Cezeri Kasım Paşa Camii: Bu da kurşun örtülü servi ağaçlarından harpüşte tahta yüksek kubbedir, ama bunun da kurşunu gayet sanatlı örtülüdür. Bu camiin kıble kapısından mihraba kadar boyu 220 ayak ve eni 150 ayaktır. İçinde toplam küçük büyük 150 adet somakiler ve beyaz mermer sütunlar vardır ki bir-
1 5 2
biri üzere bazı kemerlerde küçük sütunlar vardır, zira bu cami iki kat yapılmıştır. Ve cami içindeki döşeme mermerlerinin boyu ve eni beşer ve altışar arşın beyaz cilalı mermerlerdir. Her biri birer haliçe kadar büyük 4 köşe mermerlerdir.
Bütün duvarları iri somaki mermerler ile bir acayip ve garip tarzda kaplanmıştır. Acayip ve garip seyirlik duvarlardır ki her taşı aşıklara seyredecek ibretlik bukalemun nakışlıdır.
Bu cami içinde bir abıhayat kuyusu var. Sıtmalı adam içse istifra eder, suyunda yıkansa Allah'ın izniyle ateşli hummaya tutulmuşsa da kurtulur. Gayet faydalı sudur. Kısacası, bu camiin övgüsünde de kalemler hareketsizdir.
Bu camiin kıble kapısının iç yüzünde sol tarafında bir adam boyu yukarıda bir beyaz mermer sanduka var, içinde Kasım günü dedikleri Kasım gömülüdür diye Rum tarihlerinde yazılıdır. Hatta hakir [226b] Alman kralı imparator çasar bu Kasım Paşa hakkındaki mermer sandukayı sordu. Hakir de gördüm ve ziyaret ettim deyince tüm vezirleri, irşekleri, goroflan, başpapazı ve tercümanbaşı olan meykeli hepsi "Nasıl gördün?" dediler.
"İşte 4 köşe bir beyaz mermer sanduka üzere Yunanca 30 satır yazı yazılmış durup başka hizmetçileri var, silip süpürüp gözetirler" dediğimde kral ve tüm musahipleri hoşlanıp "Doğru görmüşsün" diye beğenip bütün kafirler çasar ile ayağa kalkıp Kasım günü sahibi ruhu için batıl törenleri üzere İncil'den nice şeyler okuyup yine oturdular. Yani bu camiin ta Alman diyarında namı olup itibar ederler.
Bu Kasım Paşa Camii'nin dış avlusu küçüktür, ama bunda da yekpare beyaz mermerden bir beyaz şadırvan havuzu var ki içine 40-50 adam sığar. Bu şadırvan üzerinde yüksek bir kubbesi var. 8 adet nazik ince beyaz mermer sütunlar üzerinde ibretlik bir cam kubbedir. Bu camiin de kıble kapısının üzerinde bulunan sanatlı tarihi budur:
Daru hayratı Habibillahı Rabbi 'l-alemin, Han Sultan Bayezid ahya li-ecli 'l-müslimfn,
Unzuru ya ma 'şere 'l-ibdd ila tarihihi, Va 'budu bi 'l-ilmi hakkan ni 'me ecru 'l-abidzn.
Sene 898 [1493].
1 5 3
Alaca İmaret Camii: Alaca minareli olduğu için Alaca Cami derler. Bu da kurşun örtülü, sanatlı, nur dolu bir camidir. Hortaç Camii'nden sonra ruhaniyetli mübarek camii budur. Kıble kapısı üzerinde güzel yazı ile yazılı olan Arapça tarihi budur:
Daru hayrin kad bena desturu hCikani'l-mu 'in, A 'ni İshak ibnu İbrahime Zil-hakkı 'l-mübin,
Unzurii ya ma 'şere'l-ebrar ila tarihihCi, A 'melii bi 'z-zühdi fihCi ni 'me ecru 'l-amilin.
Sene (---).
Sonra haffaflar, yani kavaflar içinde Süleyman Paşa Camii: Bu aydınlık yapının kapısı üzere tarihi budur:
Kad beneytü lillahi hCilisan hCize 'l-camie, Sa'ilen gufranek [ve ']l- 'afve ya Rabba 'r-rahim,
Ka'ilen tarihahu bani Süleymanü 'l-fakir, Ya ibadallah te 'alii ve 'scüdu Rabba 'l-hakim.
Sene (---).
Sonra, Hamza Bey Camii: Bedestenin yakınında olmakla gece ve gündüz cemaati kesilmez kurşun kubbeli hoş camidir. Kapısının üzerindeki tarihi budur:
Kad bena'l-bevvabu hCize'l-camie, Halisan lzllahi zü 'l-fazlı 'l-vediid.
KCile tarihan lehu abdü 'l-Cemil Üdhulu bi 'l-berri ya ehle's-süciid.
Sene (---).
Sonra, Sinan Paşa Camii: Gönül açan aydınlık camidir. Sakıye Camii: Nur dolu bir mabettir. İki Lüleli Cami: Mamur ve süslü camidir. İki Şerefeli Cami: Hayır sahibi bu camiin minaresini iki
1 54
şerefeli yaptığı için sahibi Şerifi Efendi'yi şehit etmişlerdir. Allah rahmet eylesin.
Akça Cami: Şirin ve sanatlı hoş camidir. Kara Ali Bey Camii: Mamur ve bakımlı camidir. Topal Camii: Kalabalık cemaate malik, vakfı çok camidir. Eski Saray Camii: Gayet şirin işli mabettir. Seyfullah Camii: Bir eski tarz büyük camidir. Davud Paşa Camii: Selatin gibi nurlu camidir. Burmalı Cami. Sözün kısası bu büyük şehir içinde 32 adet camilere kadar
tümden kurşun örtülü sanatlı selatin ve vezir camileri çoktur, ama içinde ibadet edip gördüğümüz; sanatlı, süslü, mamur olan ibretlik camiler bu yazılanlardır. Daha fazla yazmaya gücümüz olmayıp sözü uzatmak olur idi, bu kadarla yetindik. Bu camilerden başka,
Mümin mescitlerinin sayısı: 150 adet mahalle mescitleri vardır, ama içlerinde nice kurşun kubbeli, kargir yapı mahalle zaviyeleri var ki cami olmaya müsait geniş mescitlerdir. Bunlardan evvela (---) mescidi,
.................. (2 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Meşhur mescitler bunlar. Müfessir alimleri medreseleri: (---) adet medresedir, ama
bunlardan (---) (---) medresesi (---) (---) . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Hafız darulkurralan: (---) adet yerde, . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .
Darülhadisleri: (---) (---) (---) [227a]
Sıbyan mektepleri: Tamamı .. . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Al-i Aba dervişleri tekkesi Kamusu (---) adet şanlı derviş tekkeleridir. Ama bunlar
dan mamur ve süslü Yenikapı dışındaki Ekmekçizade Ahmed Paşa'nın büyük hayratı Ceialeddin-i Rumi' Mevlevihanesi'dir ki övgüsünde dil kısa kalır. Ancak bu ulu sultana muhabbetimizden birazcık olsun kutlu tekkesinin özelliklerini yazmaya cüret edelim.
Evvela bu büyük tekkenin zemini Yenikapı dışında, kale
1 5 5
duvarına bitişik yüksek bir yerde olup Akdeniz ayak altında gözükür. Bütün fukara hücrelerinin pencereleri de denize nazırdır.
Ve avlusu, demir kapılı başka bir kale gibi geniş meydanın ortasında sema ve safahanesinin 4 tarafı çeşit çeşit maksureler ile etrafı tamamen sanatlı parmaklık çevrilmiş tırabzanlı ibretlik bukalemun nakışlı bir ahşap kubbeli semahanesi var ki İstanbul' da Beşiktaş Mevlevlhanesi kubbesinden sanatlı, görülmeye değer kubbedir. Marangozların piri ve önderi Habib-i Neccar da böyle bir kubbeye benzerine keski vurmaya kadir değildir. Ve sihirli nakışlarına denk Mani, Hassan, Bihzad, Ağa Rıza, Şahkulu ve Erjeng adlı usta nakkaşlar altın işlemeli kubbenin bir kıl kalemini çekmede aciz olup mümiyanları kıl gibi olur.
Hatta semahane çevresindeki düzgün sütunları tamamen ahşaptır. Ama bu uzun sütunlardaki ibretlik sanatlar hiçbir fukara tekkesinde yoktur. Bunun mihrap ve kürsüsünde olan küçük işlemeler meğer Budin serhaddinde Üstürgon [Estergon] Kalemizin mihrap, minber ve mahfelinde ola. Çeşit çeşit sanatlı kıymetli avizeler ile bezenmiş aydınlık bir Mevlana tekkesidir. Nice 100 adet yalınayak başı kabak fakr u faka erenlerinden düşkün aşıkları, mesnevlhan maarif erbabı, Kur'an okur gönlü yaralı dedeleri var.
Şeyhi (---) (---) efendi hazretleri bir alüfte ve aşüfte kemal sahibi muhterem azizdir. Bu tekkenin büyük evkafı olmakla imareti mutfağında nefis nimetleri, yaşlı ve genç, zengin ve fakir herkese boldur. Gerçekten de İrem Bağı'ndan nişan verir meşhur bir tekkedir.
Sonra (---) (---) (---) tekkesi, tevhid-i sultanller sürülür . .................. (1,5 satır boş) ................... .
Kısacası, bütün tekkelerin dervişleri mevcut olup ayinler olur.
Hamamlarının övgüsü Tamamı 11 adet herkes için aydınlık hamamı vardır. Bun
lardan Yedikule'deki Küçük Hamam, mahkeme yakınında Kadıasker Hamamı, Ayasofya Hamamı, Çufutlar Mahallesi içinde Halil Ağa Hamamı, Yenihamam; Sultan Bayezid'in yazılacak 3 adet hamamından evvela Tahtakale Hamamı'na Buğluca Ha-
1 56
marn derler ve Kule Hamamı. Bu yazılanlar gayet geniş ve hoş hamamlardır.
Bey Hamamı'nm özelliği: Bu yazılan gönül açan hamamlardan geniş, sanatlı ve güzel, hoş havalı hamamdır ki görülmeye değer acayip ve garip tarzlı, eski yapıdır. 4 köşe duvarları ve tüm aydınlık kubbeleri asla terlemeyip bir katre damla damlamaz.
Duvarları tamamen ham amber, safran ve laden kokar. Ve zemininde nice bin renkte, beşer altışar arşın uzun ve geniş beyaz ham mermerler döşelidir. Ve nice bin adet billur, necef ve moran camlar ile kubbeleri aydınlık olup zeminde bir kıl olsa gözükür.
Padişahların girip yıkanacak yüksek bir köşkü var, 8 ayak taş merdiven ile çıkılır şahnişin gibi bir üst kat halvettir, alt kat kurnalarda yıkananlar tüm bu halvet köşkünden görünür. Her lülelerinden sıcak suyu ve soğuk suyu kumalara selsebil gibi akmada bir garip padişah halveti seyirliğidir. Bazı ileri gelenler de yıkanırlar. Bey halveti de seyirliktir.
Soğukluk kubbesinin tam ortasında hoş bir havuzu var ki taşra camekanındaki havuza benzer ibretlik büyük bir havuzdur. Gören marifet sahibi aşıklar bilir.
Sözün özü, bu gönül alan hamamın benzeri Sivas Eyaleti'nde Merzifon şehrinde Pir Dede Sultan'ın nazargah hamamı ola .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .................... [227b] İleri gelen saraylarının özel hamamları: 300 adet saray ha
mamları vardır. Evvela Paşa Sarayı Hamamı, Molla Sarayı Hamamı, Çufut Yahya Ağa Hamamı, Mahmud Ağa Kethüdası Mehmed Ağa Hamamı ve (---) (---) (---) meşhur hamamlar bunlardır.
Tüccar hanları: Hepsi 16 adet tüccar hanıdır. Bunlardan Sulu Han, Sultan Bayezid-i Veli'nindir. Altlı ve üstlü (---) adet odalı büyük handır. Sonra (---) hanı (---) (---) ve
.................. (1 satır boş) ................... . Kurşunlu büyük hanlar bunlardır. Kervansarayları: Tamamı (---) adet hasbi kervansaraydır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) ................... . Garip bekar odaları: Olancası 70 adet bekar odaları var ki
bunlarda da sanat ehli garip kimseler kalırlar.
1 5 7
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Akarsu çeşmeleri: Tamamı 64 adet can besleyen çeşmeler
dir. Bunlardan çarşı başında Ekmekçizade Ahmed Paşa Çeşmesi, Şeyh Hortaç çeşmeleri, Bayezid-i Veli çeşmeleri ve (---) (---) (---)
Sebilhane hayratları: Hepsi (---) adet Kerbela Çölü Şehitleri ruhları için susayanlara sebilhanelerdir. Bunlardan Yalı Kapısı'ndan içeri Gümrük Eminhanesi önünde kurşun örtülü kubbeli sebilhanenin güzel tarihidir:
Hatif-i Gayb dedi tarihin, Ma-i Kevser sebil manendi.
Sene (---)
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) ................... . Rahmet kapısı nehirler, akarsular: Nice hayır sahipleri bu
şehre akarsular getirmişlerdir, ama bunlardan lezzetli abıhayat Hortaç Dağı'ndan gelen şarab-ı zülal gibi bir temiz sudur ki kaynağı Hortaç Dağı' dır ve gayetle hazmı kolaydır. Bütün şehrin han, cami, hamam ve hanelerini sulayan bu Hortaç pınarıdır. Yenikapı'nm taşrasındaki batı tarafı dağlarından da nice sular bu şehre gelir, ama o kadar faydalı değildir .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Tatlı sulu ev kuyuları: Sicillerde yazılı 3.060 adet ev kuyu
ları vardır. Nicesi biraz tuzludur, nice yüzü abıhayat buz parçası kuyu sularıdır. (---) (---) (---) .
Çarşısı bedesteni: Tamamı 4.400 adet sanat ehli dükkanlarıdır. Bütün sanat ve zanaat sahipleri bu şehirde mevcuttur. Her birinin güzel işlerinden birazcık bahsetsek söz uzayıp seyahatimize mani olur. Ama bu şehrin kale gibi donanımlı, kurşun kubbeli ve demir kapılı bedesteni var ki bu işyerine giren kimselerin dimağları misk, ham amber ve diğer ıtırların kokularından kokulanır. Öyle bir bedesten ki nice Mısır hazinesine malik tüccarların altın ve guruş sayması gıcırtısından insana dehşet gelir. Kalabalık bir alışveriş yeridir ki anlatılmaz.
Tamamen satranç nakşı bu şehir 300 adet anayol ve caddedir. Her sokakta birer esnaf halkı çarşı pazar bulunur. Bunlardan Tahtakale Pazarı, kaleden taşra Mısır Çarşısı, kale içinde
1 5 8
Halıcılar Pazarı, Kavaflar Pazarı, Terziler Çarşısı, Takkeciler ve Kavukçular Çarşısı ve
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . Bunlardan harabat erbabı meykede pazarı, yani meyhane
ve bozahane çarşısı başka bir semtte bulunur. Bir acayip ve garip seyirlik ve bir sarhoş, mayhoş, sehergah yeridir bütün kefere, fecere, fasıklar harabat erenleri burada mevcuttur. Toplam 340 adet humhane meyhaneler vardır ki her birine yüzer, ikişer yüz atlı yolcular konup içip göçerler ve konuk olurlar, hem handır ve hem meyhanedir. İşyeri sahibi kefereler şarap satıp kar eder.
Garip temaşadır ki bir diyarda böyle kervansaray gibi [228a] meyhaneler yoktur. İçki satan kefereler çoluk çocuklarıyla içki içen konuklara hizmet ederler. Yine böyle iken bir adam sarhoş olup meyhanecilerin çoluk çocuklarına elle veya dille tacizde bulunmaz, dil uzatmaz. Gayet mazbut şehirdir. Bütün köy ve kasabalardan meta getirip meta götürenler ve diğer gelen geçen yolcular bu meyhanelere konup göçerler ve her biri nice kadeh şarap içip giderler.
Ve 20 adet bozahane ve 17 adet mamur, mükellef ve mükemmel kahvehaneler var ki her birinde saz, söz, çalıcılar, meddahlar ve taklitçiler mevcuttur. Zarif aşıklar, şairler, seyyahlar ve maarif erbabı bu kahvehanelerde toplanıp gece gündüz Hüseyin Baykara cemiyetleri olur.
Bu çarşı pazar içleri ve bütün mahalle sokakları eski zamanda bu şehir yapılırken satranç nakşı anayollar tarh olup her sokağı ikişer üçer bin adım doğru doğruya çırpı ile tarh olmuştur, bütün caddeleri pak döşeli taş kaldırımlardır. Ama Çufut mahallelerinin sokakları hem daracık uğursuz hanelerdir ve hem bütün sokakları pis ve kirlidir. Zira bu Çufut kavmi tamamen himayede olmakla çöplük subaşısı Yahudilerin sokaklarım temizlettiremez. Derblerinin [sokaklarının] kapılarından içeri değme adamlar geçemez, Allah saklasın sanki cehennem derecelerinden bir sakar derecesidir .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . .... . Mümin mahallelerinin sayısı ve isimleri: Tamamı 48 adet
Müslüman mahallesidir. Bunlardan Yedikule Mahallesi, Vardar
1 5 9
Mahallesi, Kelemerye Mahallesi, Hortaç Mahallesi, Kasım Paşa Mahallesi, Ayasofya Mahallesi,
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Meşhur ve bilinen mahalleler bunlardır. Ve 16 adet kefere mahalleleri vardır ki Ermeni, Rum, Frenk,
Sırp, Bulgar ve Latin kefereleri bu mahallelerde bulunurlar. Bunlar da güzel hanelerdir, Müslüman mahallelerinden aşağı başka semtte, bir düz yerin Kelemerye Kalesi kapısı tarafına kurulmuşlardır.
Ve 56 adet Yahudi mahallesi vardır. Bunlar İskele Kapısı'mn iç yüzünde hisar duvarı diplerinde sakinlerdir ki Allah saklasın gerçekten de Çufut menhus haneleridir. Şehrin çarşı pazarının seçkin yerlerindedirler, ama dar yerleri vardır.
Mahkeme sicilleri, şehremini ve şehir kethüdası nakilleri üzere bu Selanik şehrinde Müslüman, Rum, Yahudi, Ermeni ve diğer keferelerin bütün haneleri hane-i avarız defteri üzere toplam 33.060 adet baca odalarıdır. Hepsi kat kat kargir yapılı, üçer dörder tabaka kırmızı kiremit örtülü saraylar ve diğer hanelerdir ki her birinin pencereleri, sofaları, şahnişin, maksure; çardak ve kameriyeleri kıble, doğu ve güney tarafa, Selanik Körfezi'ne bakar evler, saraylar, mihmansaraylardır.
Nice 100 adet saraylarda bağ bahçeler, gül-i gülistanlar, fıskiye ve şadırvan selsebilli geniş, hoş, süslü saraylar vardır.
Bu sancakta Ekmekçizade Ahmed Paşa'nm yazımı üzere 500 bin adet insan yazılmıştır. Hala o yazımdan daha fazladır derler, zira her gün fırınlarda satılan ekmekten bellidir ki ondan fazla insan vardır, derler. Cenab-ı Allah bu yeryüzünde her ne kadar dil konuşan Hıristiyan milletleri ve diğer insanlar yaratmışsa bu şehirde mevcut olup Frenk balyozları, konsolosları, Çingene beyleri, Yörük beyleri ve nice çeşit milletlerden insanlar vardır.
Sözün özü bu Selanik küçük İstanbul'dur ki 100 bin kadar Yahudileri var. Onlar da Selanik'e "Bizim İstanbul" derler. (---) (---) (---).
Fakir ve garip insanların aşevleri, imaretler: Toplam 16 yerde kurşun örtülü imaretleri var ki 7 adedinin sabah akşam Keykavus mutfağında nimetleri pişip bütün zengin fakir, Müs-
1 60
lüman kafir, Çingene herkese birer tas çorba ve birer ekmek dağıtırlar. Bunlardan (---) (---) (---). [228b]
Dar-ı şifası: Bu şehir içinde Edirne, Bursa ve İstanbul gibi büyük şifa yurtları yoktur, ama hayır sahipleri Kasım Paşa Camii yakınında ve Şeyh Hortaç Camii yakınında yurdundan uzak garip olup hasta olanlara vakıf odalar ile hizmetçiler tayin edip gözetirler.
Kafir şifa evleri: Bu hayrata karşılık kefereler de Metrepolid Kilisesi yanında başka bir mükellef ve mükemmel şifahanelerinde kocakarıları yiyecek, içecek ve aşçılarıyla tayin eyleyip her vilayetten gelen garip kefereleri İsa peygamber aşkına gözetirler.
· İbretlik yapılan: Bunlardan görülmeye değer bir baruthanesi var ki bütün çarklarını atlar çevirip gece gündüz siyah barut dövülür. İbretlik çarkları sanki çark-ı felektir, gök gürültüsü gibi sesi bir hayli uzak mesafeden duyulur. 300 kadar neferleri, emini ve ağaları vardır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Un öğüten su değirmenleri: Bu şehir içinde 170 adet su de
ğirmenleri vardır. Bir çeşit sanatlı Frenk işi çarkları var ki bir vilayette böyle un değirmenleri yoktur. Bir ufacık çocuk çarklara dokunsa fırıl fırıl çevirip buğday ince un olur.
Hoş havası: Can rahatı havası o kadar hoş ve ılımandır ki kış yaz kuzusu ve oğlağı sürü ile şehre hediye gelir. Kış mevsiminde nice yaşlıları kürk giymeye ihtiyaç duymazlar. 8 adet rüzgarda havası güzeldir.
Ay yüzlü güzelleri: Bütün sevimli oğlanları 20 yaşına erdiğinde yirmisine kadar güzel yüzlü ve endamlı olup hüsn-i cemalleri bir mertebededirler ki Hindu benlerinin her biri Haşimi beninden nişan verip zeki tabiatlı olurlar.
Yaşlı genç yüz renkleri: Bütün güçsüz dermansız yaşlılarının bile yüzleri kırmızıdır. O kadar yaşlanıp kuvveti gitmiş, heyeti yitmiş ve ömürleri 170'e yetmiş iken yine at binip kılıç kuşanıp cimaa kadirlerdir.
Peri yüzlü kadınlan: Bütün ay parçası kadınları bir mertebe güzel yüzlü ve endamlı olup konuşmaları düzgün ve dişleri inci gibi olup saçlarının her beliği gece karanlığıdır. Rabia-i Adeviye mertebesinde ehl-i perde hatunları vardır.
1 6 1
Meydan erlerinin isimleri: Afo Çelebi, Baykuşzade Ağa, .................. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Saliha kadınlarının isimleri: Evvela Gülmise Kadu, Gülcemal Bula, Rabişe Kadın, Zilfikar Kadın, Ümiyehan Kadın, Hundi Kadın, Alem Kadın, Safiye Kadu ve Mihrimah Bula ve (---) (---) (---).
Erkeklerinin giysileri: Bütün ayanı kibarı atlas kaftan, elvan boğası elbiseler ve samur kürkler giyip yaldızlı sarık sararlar. Orta halli olanlar londura çuka kontoş ve Dırama bezi kaftan giyerler. Taze yiğitlerinin niceleri samur kalpak giyerler.
Kadın ve kızlarının giysileri: Bütün kadın ve cariyeleri çuka feraceler giyip varlıklıları diba, şib ve zerbaf değerli giysiler giyip başlarında beyaz tülbent dutuk tutunup yüzlerinde kıldan peçe kapatıp edeplice gezerler.
Kulağı halkalı kölelerinin isimleri: Genellikle kölelerinin isimleri Firuz, Perviz, İskender, Çaker, Ken'an, Cemalli, Kademli, Maşkolor, Ferhad, Yarar, Seyfi, Tezgeldi, Şahin, Şeremet, Yovan, Balı, Keyvan, Sührab, Piyale ve Gönüllü' dür.
Cariyelerinin isimleri: Elbette cariyelerinin adları böyledir: Cariye, Samia, Dahiye, Kahire, Sünariye, Sariye, Misbuy, Selviboy, Canfida, Mariye, Heni'be, Şehhuban, Nigare, Şivekar. Bu gibi isimleri var.
İleri gelenlerin isimleri: Evvela Gümrük Emini Çufut Yahya Ağa, Mahmud Ağa,
.................. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İleri gelenlerin özel lehçeleri: Çoğunlukla halkı 4 dil ko
nuşurlar, düzgün Türkçe bilirler, Rumca ve Bulgarca da bilirler, ama Yahudi dilini gayet çok bilirler, zira gece gündüz işleri, güçleri ve kazançları tamamen Çufutlarladır ki zengin bezirganları gayet çoktur. [229a]
Uzman tabipleri: Nice yüz adet tam usta hekimleri var, her biri sanki zamanımızın Bokrat, Sokrat, Feylekos, Calinuslarıdır, ama bunlardan Balıkpazarı yakınında Seyyid Latif Çelebi, (---) (---) (---).
Usta cerrahları: Mamur şehirde nice usta cerrahlar vardır. Bunlardan tam üstad Alakama Vilayeti'nden Frenk Frankul
162
gerçekten de cüret sahibi tam cerrahtır. Büyüleyici derecede işleri var ki övgüden hariçtir.
Salih, zahit şeyleri: Gerçi vilayet halkı alüfte, aşüfte, şuh, şakrak, şengül ve şakacı adamlar görünür ama içlerinde ümmetin salihlerinden nice yüz adet adamları Davud Orucu'na devam edip salat-ı ebvabin, teheccüd, işrak, duha namazlarına devam eden vera sahipleri var. Evvela,
Seçkin şairleri: Nice yüz adet musannif ve müellif seçkin şair, tabiat sahibi, zeki, akıllı, olgun, temiz sözlü şairleri var, bunlardan Senayı Çelebi ve (---) (---) (---).
Müşerref olduğumuz gönül erbabı: Birkaç gün içinde nice marifetli hezar-fen Cemşid gibi becerikli çelebilerle görüştük. Bunlardan,
.... . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Hal ehli meczup erenleri: Bu şehir içinde nice büdela,
ümena; evtad, nüceba, nukeba ve melamf şeklinde adamlar var ki ricalü'l-gayb ile hem-demlerdir, bunlardan Deli Selam adındaki zat meczub-ı İlahidir. (---) (---) (---).
Usturlab hesabıyla beldenin iklimi: Bu şehrin iklim hesabı usturlab ilmine göre yuvarlak kürede 28. örfi iklimde ve 4. hakiki iklimde bulunup arz-ı beledi (---) ve uzun günü (---) saat, derece ve (---) (---) (---).
Müneccimlere göre şehrin talihi: Eski kahinler, bu şehrin imareti talihini balık burcu, müşteri su evinde bulup yazmışlar. Onun için denizinde çeşit çeşit balıkları çok olup halkı müşteri tabiatlı alışverişe düşkün olup akarsu tabiatlı adamlardır.
Rahip kiliseleri: Rum, Ermeni ve Frenklerin toplam 12 adet manastır ve kiliseleri vardır. 20 adet de Yahudilerin hahamhaneleri ve sinagog adlı bed-ayin edecek yerleri vardır. (---) (---) (---)
Hububat mahsulatrnrn bolluğu: Bu gönül çeken şehrin batısı ve güneyi taraflarındaki vadilerde o kadar çeşitli hububat yetişir ki yeryüzünde meğer Şam'ın Havran ovalarında ola. 7 çeşit buğdayı, pirinci, fulü, mercimeği ve börülcesi olur.
Yeşillikleri, sebzeleri: Yeşillik sebze kısmından her zaman, yaz kış salatası, soğanı, pırasası, teresi, sarımsağı, lahanası, turpu, şalgamı ve havucu çok bol olur. Ve vadilerinde çeşit çeşit yulafı, tirfil, yonca ve çayırı olur.
1 63
Büyük nimet, yiyecekleri: Kış günlerinde bütün ayam kibar gezme namıyla bilinen birbirlerine her gece birer hanedanda büyük ziyafetler ederler ki bu da bir diyara mahsus değildir. Beğenilen nimetlerinden miskli kuzu kebapları, amberli kuzu kapamaları, mahiçeleri ve hoşafları olur ki ibrettir.
Tanrı ikramı meyveleri: Bağ, bahçe, bostan ve Rıdvan cenneti gibi İrem bağlarında nice yüz çeşit beğenilen sulu meyveleri olur, ama beyaz kirazı (---) (---) (---).
Hayatın özeti, can besleyen içecek çeşitleri: Nice çeşit keyif verici, haram içkilerinden içecekleri vardır, bir damlası haram olan şarabı gayet iyidir, derler, ama hakir görmedim ve Piyale Kethüda' dan sordum. Ancak vişne suyu, şer'i müsellesi ve Hortas balı şerbeti alimler arasında beğenilir.
İşleri, güçleri, sanatları, kazançları: Her sanat ehlinin güzel işleri var ama genellikle halkı zengin tüccarlardır. "(Alın teriyle) kazanan, Allah 'ın sevgilisidir" diye çalışıp kazanıp genellikle deniz yoluyla Mısır'a giderler ve Frengistan' da da ticaret ederler. Bir fırkası hizmet ehli, bir kısmı talebe, bir bölüğü sanat ehli ve bir kısmı da duacılardır.
Sanayiinin beğenilenleri: Halkının bütün işleri güzeldir. Bütün Yahudileri türlü türlü ibretlik bukalemun nakışlı Selanik keçeleri işlerler ki büyüleyicidir. Ve Osmanlı'nın 40 bin yeniçerilerine Selanik'in mavi ve yeşil suprama çukası ve londura şeklinde çuka işlerler. Ve 40 kalem namında kenarları kırmızı ipekten mavi peştamallar işlenip Rum, Arap ve Kırım'a peştamal ve çeşitli halılar bu Selanik'ten gider.
İrem bağlan: İhtisab ağası, şehir kethüdası ve bacdar defteri üzere Selanik 'şehrinin etrafında toplam 46 bin Meram bağları olup dönüm hakkı verirler, diye anlattılar. Her bağda çeşit çeşit köşkler bulunup üzüm şırası faslı, şenliği olur. [229b]
Cennet bağlan gezinti yerleri: Evvela Yedikule Ardı, Yene Suyu başı, sonra Yenikapı Suyu başı,
.. . . ........... . .. (1 satır boş) ................... . 4 tarafında gezinti yeri çoktur. Kahin işi acayip tılsımları: Evvela Kasım Paşa Camii'nin
içinde Kasım günü sahibi mezarı sandukasını açmak isteseler teşebbüs eden adamların elleri kurur, boyunları burulup kalır.
1 64
Geniş ekinlikleri: Öyle bir verimli ve geniş topraklı bir diyardır ki yeryüzünde asla benzeri yoktur. Bir yılda 70 tür ürün verir bir verimli zemin, bereketli ve ovaları ağaçlıklı yerlerdir.
Yakınındaki köy ve kasabalar: Evvela batı yönüne 10 saat yakınında Vardar Yenicesi şehridir. Yine o tarafta Vodina kasabası ile sınırdır. Batı tarafında Demirhisar ile bir merhale yerde hududu vardır. Yine kuzey tarafında Beşik kasabalarıyla komşudur. Yine kuzeye meyilli bir merhalede Lankaza kasabasıyla komşudur. Yine o tarafta bir günlük yolda Sidirkapsi kasabası ve Aynaroz nahiyesi keşişliği vardır.
Sonra kıblesi tarafında birer ikişer konak yakın olan şehirlerden Karaferye kasabası, güneyinde Serfice Kalesi, Alasonya Kalesi, büyük Yenişehir şehri, Tırnovi kasabası, Ermiye kasabası, Koloz Kalesi, Kesendire Kalesi, Velesin kasabası ve Çatalca kasabası, bu anılan kasabalar Selanik'in güneyi ve kıblesi tarafında birer ikişer konak yer yakın mamur şehir kasabalardır. Doğu tarafı Akdeniz' den girme 100 mil uzunluğunda bir körfez boğaz denizdir, vesselam.
Övgüsünün tamamlanması: Evvela bu şehrin halkı gayet garip dostudur. Zengin ayanı kibarı çok olduğundan binden fazla hanedan sahibinin minnetsiz sofraları meydanda olup nefis nimetleri bolca dağıtılır. İkram sahibi adamları vardır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (4.5 satır boş) ................... . Nehirlerin doğuş yeri Hortaç Dağı'mn özelliği: Bir yüksek
dağdır ki göklere doğru uzayıp gitmiştir. Tepesinde yaz kış billur gibi kar parçaları eksik değildir. Selanik'in batı tarafı ve yıldız rüzgarı yönüne yakın olmakla Selanik'ten gözükür. Bütün abıhayat pınarları Selanik'e yeraltından kehriz künkler ile gelip şehrin bütün hamam, cami ve imaretlerine dağıtılır. Bu yüksek dağ üzerinde nice yüz hayat pınarı gibi gökeğizler vardır. Şiddetli kışta o gölcüklerde billur gibi buz oluşup Temmuz günlerinde katırlarla buzları ve karları Selanik şehrine Hortas reayaları getirip satarlar.
Selanik şehrinin bazı ayanı kibarları çadırları, çergeleri, yüklükleri, yiyecek ve içecekleriyle bu Hortaç Dağı'na çıkıp bir iki ay zevk ü safa edip hava alıp dinlenirler.
Şeyh Hortaç makamı ziyareti: Bu yüksek dağın cennet bah-
1 65
çesi gibi bir köşesinde bu azizin bir tekkesi vardır. Oradaki hücresinde daima ibadet edip gündüz oruçlu ve gece ibadette bir aziz sultanın nazargahı olduğundan Hortaç Dağı derler. Rumcada Hortasi derler, zira bu dağın dibinde hala Hortas adlı 100 evli bir kefere köyü vardır ki Selanik şehri ayanına kar getirirler.
Oradan yine şehre gelip evliya ziyaretlerine başladık. Hacet erbabının ziyaret yerleri: Evvela Hortaç Sultan, ken
di camileri sahasında yatmaktadırlar. Sırrı aziz olsun. Bu azizin nice yüz bin hikayesi vardır, ama yazmaya vak
timiz yoktur. Ancak ibretlik bir hikayesi odur ki bir gece bütün dervişleriyle Cuma gecesi ayet: "Ey müminler, Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah 'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın!" [Kur'an, Cuma, 9] fermam üzere ve "Allah'ı çokça zikredin!" [Kur'an, Ahzab, 41] kesin emri üzere bütün fukaralarıyla tevhid ve zikir çekerken hemen Allah'ın emriyle gece yarısı azizin mübarek başlarındaki tacının üzerine gün doğup Selanik şehri karanlık gece iken [230a] aydınlık gündüz olur. Azizin bütün düşkün aşıkları gece ile güneşi azizin tacı üzerinde görüp Farsça olarak Hortaç, yani güneşli taç sahibi aziz deyip lakapları Hortaç kaldı.
Bu hali Selanik kafirleri ve Yahudileri görürler ki gece ile azizin mübarek başlarında güneş durur. O gece Hıristiyanlardan 700 ve Yahudilerden ancak 70 adam imana gelir. Daha sonra aziz bu keşif ve kerametten sonra camii olan kiliseyi kefereler elinden fethedip cami eder, hala camiinde yatmaktadır. Allah rahmet eylesin.
Ziyaretgah: Kanlı Burgaz dibinde kurşun ile örtülü mamur bir kubbe içinde Musa Baba kabri. Bir servi ağaçlı küçük tekkesinde birkaç fakr u faka sahibi fukaraları vardır.
Ziyaretgah: Yalı kapısının iç yüzünde nur dolu bir türbede Meydan Baba Sultan meşhedi. Hala gönül erbabının ziyaretgahıdır.
Ali Baba ziyaretgahı: Balıkpazarı yakınında bir tekkeciktir . .................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Daha nice ziyaretgahlar vardır ama dergahlarına yüz sürüp ruhaniyetlerinden yardım talep ettiğimiz bu yazılı olan azizlerdir.
Oradan bütün dostlarla vedalaşıp batı yönüne 4 saat gidip
1 66
Vardar Nehri'ni ağaç köprüden geçtik. Bu büyük nehir batı tarafta Arnavutluk içinde Kalkandelen dağlarından doğup Kaçanik Kalesi deresinden geçip Üsküp şehri içinden, Köprülü içinden ve Ofçabolu içinden gelip bu mahalden de geçip bu Selanik yakınında (---) mahalde Akdeniz'e karışır.
Sonra (---) saat daha yine batı yönüne ovalar içinde gidip nice şenlikli köyler geçip giderken Söğütlü Nehri'ni geçtik. Bu nehircik Vardar Yenicesi dağlarından doğar. Bu da Selanik yakınında Akdeniz'e karışır.
Oradan nice mamur köyler daha geçip 10 saatte, Verebiye Ovası, yani Vardar Yenicesi Kalesi'nin özellikleri
2 adet kaledir. Biri Tekfur Pınarı Kalesi'dir ki şehrin bir ucu orada imiş. Bir kalesi hala mamur olan şehir olduğu yerdedir ki ona Verebiye Kalesi derler. Onun için Defter-i Hakani1de Vardar Yenicesi Verebiye Sahrası Kalesi derler. Rum krallarından yine Feylekos evlatlarından iki kardeş iki kale yapmıştır, biri Tekfur Kral ve biri Verebiye Kral yapısıdır. Nice kraldan krala değip sonunda 764 [1363] tarihinde Gazi Hudavendigar beylerinden Gazi Evrenos fethedip sancakbeyi taht merkezi etti. Kalesini yer yer yıktı etti ki bir daha Rum kafiri tamah edip muhasara etmeyeler.
Hala Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında 300 akçe şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) köydür. Ve hükumeti (---) (---) dir. Ve kazası 300 adet hane yazılıp hane-i avarız ordu ve nüzülat vergileri verirler. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı ve şehir kethüdası vardır.
Yenice şehri zemininin şekli: Anılan 2 kalenin arasında bir geniş dereli, tepeli ve bayırlı yerde 17 adet mamur mahalleli şehirdir. Evvela (---) Mahallesi,
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Meşhur mahalleler bunlardır. Ve 1.500 adet kiremit örtülü bağ bahçeli, tek katlı, iki katlı
geniş ve birbirlerinden uzak yapılmış kargir yapı hanelerdir ki her birinde abıhayat sular ve bahçeler bulunur.
Ve 17 adet beylerbeyi ve diğer ileri gelen camileridir. Bunlardan mükellef, mükemmel, mamur, süslü ve kalabalık cemaate sahip çarşı içinde İskender Bey Camii, kurşun kubbeli eski mabettir. Kıble kapısı üzere yazılan tarihi budur:
1 67
Ammere 'l-İskender min nesli Gazi Evrenos, Daru hayrı ceddehü 'l-a 'la fe'amme nef'uha,
Ecruhafi darz 'l-uhra cennetü 'l-me 'va lima, Cae fi tarihiha darun kararun ecruha.
Sene (---)
Sonra, Badralı Camii, geniş ve sanatlı mabettir. İsa Bey Camii, gerçekten de eskinin mimarı hendese ilmine
göre sevimli cami yapmış ki görenler çok beğenirler. Receb Çelebi Camii, Bu da eski ve nurlu camidir. Şeyh İlahi' türbesinde Ahmed Bey Camii. Bu yazılan 5 adet camilerden başka 12 adet mahalle mescit
leri vardır. Bunlardan Evrenos Gazi Mescidi ve Şeyh İlahi Mescidi,
............ .. .. . . (1 satır boş) .................... [230b] Ve 1 adet medresesi vardır, o da Gazi Evrenos Bey'in kur
şun örtülü kubbelerle bezenmiş ilim yuvası medresedir. Bir adam her ne kadar ahmak, anlayışı kıt ve geri zekalı olsa
da bu dershanede bir kere bismillah dese elbette bir yılda tefsir istihrac etmeye liyakat elde eder, zira Şeyh İlahı hazretlerinin nazargahıdır. Bütün talebeleri ve hocaları mevcut olup her talebeye vakıf tarafından et ve mum bahaları verilir.
Ve 7 adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Yürekli Ali Bey Mektebi, Receb Çelebi Mektebi, İsa Bey Mektebi ve (---) (---) (---) bunlar meşhurdur.
Ve (---) adet abdalan dervişleri tekkesi vardır. Bunlardan Şeyh İlahi' Tekkesi, (---) Tekkesi ve (---) (---) Hankahı mamurdur.
Ve 3 adet fakirlere aşevi imareti vardır. Bunlardan Receb Çelebi İmareti, Şeyh İlahi Medresesi İmareti ve Gazi Evrenos Türbesi İmareti. Bunların zengine, yoksula, herkese nimetleri daimdir ki gece gündüz Keykavus mutfağında Hıristiyan ve Yahudilere bile yemek dağıtılır.
Ve 740 adet çarşı pazar bedesten dükkanı var, bütün kıymetli eşyalar bol bol bulunur. Ama 6 adet kurşun örtülü, cevherli kubbeli ve 4 adet demir kapılı kargir yapı bir sağlam ve dayanıklı bedesteni var ki değme şehirde öyle bir güzel işyeri yoktur.
1 68
Ve 3 adet aydınlık hamamları var. Bunlardan Gazi Evrenos Bey Hamamı'nın suyu, havası, yapısı, hizmetçileri ve gereçleri güzeldir. Ve çarşı içinde Ahmed Bey Hamamı gayet aydınlık ve geniş hamamdır.
Şeyh İlahi Hamamı: Bir küçük hamamdır, ama her ne kadar çeşitli hastalıklara yakalanmış adam 40 gün bu hamama girmeye devam etse Allah'ın emriyle şifa bulur. Merhum aziz zamanında bu hamama girenlerden asla akçe alınmazmış ve külhanında asla ateş yanmazmış. Yine böyle iken hamamın sıcağının şiddetinden bir kimse hamamda bir saat durmaya takat getiremezmiş.
Sonra zamanla bu hamamı tamir gerektikçe mütevellisi külhanını tamir ederken duvarın bir tarafı yarılıp yıkılınca görseler ki hamam kazanı altında 7 adet taş durup o sıcak taşlardan alev alev ateşler çıkıp kazandaki suyu kaynatır. O taşlar ki Kudüs-i şerif yakınında Hazret-i Musa aleyhisselamın türbesi çevresinde olan "ot" taşlarıdır.
Bir köşesinde de bir demir kandil içinde yağ dolu olup bir çeşit sanatlı fitil ile bir kandil iken insanların bakışları bu kandile isabet edince yahut sert rüzgar esince kandil sönüp ve 7 adet taşın ateşleri de sönüp kudret hamamı buzhane gibi olur. Halen günümüzde ateşle ısıtılan bir hamamdır. Ancak yine hasta girse Allah'ın emriyle şifa bulur. Hatta bu hakirin Kazım adındaki kölesi gayet hasta iken bu nazargah hamama girip sağlığına kavuştu.
Ve "70 adet saray hamamlarımız vardır" diye ileri gelenler övünürler.
Ve 9 adet tüccar hanları vardır. Bunlardan (---) (---) (---). Ve bir adet hasbi kervansarayı var. O da Gazi Evrenos Bey' in
hayratmdandır ki gece gündüz beşer altışar yüz kadar atlılar konup her ocak başına birer bakır sini yemek, adam başına birer ekmek, birer yağla birer şamdan ve her at başına birer torba at yemi gelip bütün yolcular bu bedava yemeği yiyip açlıklarını giderdiklerinde hayır sahibine her adam birer Fatiha okuyup hayrat sahibinin ruhunu şad ederler. Gerçekten de büyük hayrattır.
22 adet abıhayat çeşmeleri vardır. Bunlardan çarşı içinde hanlar önünde 4 gözlü can besleyen çeşmesi var ki her pınarı lü-
1 69
lelerinden insan pazısı kalınlığı akar, oradan taşıp aşağı ibretli Tabahane Çarşısı'na gider gayet lezzetli ve faydalı berrak sudur. Bu çeşme üzerine hayrat sahibi köşk inşa edip tüm yolcular orada toplanıp görüşüp bilişirler, bir irfan yuvası güzel köşktür. Bütün çeşmelerin suları tamamen Gazi Yaylası'ndan gelir. Ancak bu şehre göre suyu azdır, zamanla yolları bozulmuştur.
41 yerde Kerbela Çölü Şehitleri ruhları için yapılmış susamışlara sebiller, Kevser sulu sebilhaneler vardır.
Beğenilenlerinden, genellikle halkının işleri ve kazançları şimşir kökünden, karaçalı kökünden, erik ve kızılcık ağaçları özlerinden çeşit çeşit sanatlı kaşıklar, keşkül ve zerdesteler yapıp geçimlerini sağlarlar. Ve vilayet vilayet bu şehrin kaşıklarından hediye götürürler. Ve Bursa'nın imam lülesi kadar meşhur tütün lülesi işlenir.
Yenice'nin [231a] kuzu kulağı gibi tütünü Rum, Arap ve Acem'de meşhur olup birer okka kadar iki başı sivri ve ortası yumru tütünü bir yere toplayıp kıl iplerle bağlayıp tüm vilayet ayanına hediye götürürler. Hakir ömrümde tütün içmedim ama bu Yenice tütününün misk ve ham amber kokusundan hoşlanırım. Ta bu derece misk kokulu tütünü olur.
Külliyatı övgüsünün tamamlanması Evvela nice bin hanedan sahibi ayanı kibarı çeşit çeşit çuka
elbiseler giyip ferhadhani, hezari, altınbaş, hürtkari ve köse destar sarık sarar eşrafı vardır. Orta halli olanlar, tüccar ve sanat ehli çuka kontoş, çuka çakşır, çuka samur, zerdeva kalpak, kopçalı çakşır ve bellerinde teybend kuşaklarında kortela bıçak ve varsak taşıyıp Rumeli gazileri gibi gezer yiğitleri vardır. Ama dilleri Rum lehçelerine yakın, varmisik, gelmisik, onlar ile görismisik, şöyle etmisik ve böyle etmisik, kısacası sık lafzını sık sık kullanırlar. Kadınları da çuka feraceler giyip yassı başlarına beyaz tülbent ızar bürünüp yüzlerine kıl örtü dutuk edinip edeplice gezerler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) ................... . Havası biraz ağır olduğundan vilayet halkı Temmuz ayı
eyyam-ı buhüra kadar tamamen yaylağa çıkarlar. Yenice-i Vardar Dağı Yaylağı'nın anlatılması
Bu şehrin batısı ile kuzeyi arasında yarım yol yakın bir ga-
170
rip seyirlik yaylaktır. Yenice halkından başka Yenice'nin çevre köy ve kasabalarının halkı da Temmuz günlerinde bu yaylağa bütün hayvanlarıyla çıkıp 5-6 ay yaylalanırlar. Ta Gazi Evrenos zamanından beri yapılmış camileri, dükkanları, hanları, mescitleri ve 1 adet hamamı vardır. Hala Gazi Evrenos evkafı büyük bir yaylak olup "aded-i ağnamı ebedi olarak" diye fermanlar ile bu yayla Evrenos Bey evkafıdır. Bütün gelirleri mütevellfsi tarafından toplanıp aşağı şehirdeki imaret, tekke, hamam ve medreselerinin mürtezika ve hizmetçilerine tahsisatları verilir.
Suyu ve havası hoş, nice yerde hayat pınarı gibi kaynak sularının nicesini künkler ile yeraltından şehrin imaretlerine götürmüşler. Çam; ardıç, çimşir, ardıç ve çam fıstığı gibi hoş kokulu çeşitli ağaçlar ile süslü bir yaylaktır.
Onu da 7 günde seyredip oradan aşağı yine şehre inip Yenice şehrinin kıblesi tarafında ta Karaferye yollarınca 10 saat uzak mesafede büyük bir ovanın tam ortasında,
Vardar Yenicesi Gölü Bu ibretli haliç, Vardar şehrinin kıble ve kuzeyi tarafında
olup çepçevre 11 mildir. Derinliği 5-6 kulaç olup çevresinde kamışlık ve sazlıklı mamur köyler vardır. Diğer göller gibi nice yüz çeşit balıkları olmaz ama kazı, ördeği ve diğer av kuşları çoktur.
Ancak bu göl 20-30 yılda bir kere suyundan bir damla kalmayıp ekin ekip çimenliklerinde at bağlarlar imiş. Bir gün yine Allah'ın hikmeti her yönden taraf taraf abıhayatlar çıkıp ekilmiş mahsulatlarını su basıp o kadar sayısız balıklar gelip göl içi ağzına kadar balık olur, diye vilayet halkı anlattılar, ama hakirin gördüğü sırada gölü dopdolu idi.
Bu gölün de tüm mahsulatları Gazi Evrenos'un olup başka iltizamdır.
Bu gölün ayağı Vardar Nehri ile Söğütlü Nehri arasında akarak Selanik'e yakın Akdeniz'e karışır.
Vardar Yenicesi ziyaretgahı: Yenice lafzında birkaç şehirler vardır. Evvela Zağra Yenicesi ve Kızılağaç Yenicesi (---) (---). Ama bu Vardar Yenicesi hepsinden mamur, süslü ve duası kabul olunan eski ziyaretgahtır. Evvela,
Gaziler önderi, yiğit, cesur, bahadır, Allah yolunda cihat eden, namus sahibi, yani Gazi Evrenos ziyareti: Bu şehir için-
1 7 1
de kurşunla örtülü kargir güzel bir kubbe içinde medfundur. Bu şebekeli, yaldızlı kubbenin içi iki kat gaziler şehitliğidir. Aşağı zemin yanına 3 ayak taş merdiven ile inilir. Uzunlamasına mermer sanduka şeklinde olan mübarek kabrin içinde Gazi Evrenos yatmakta olup karanlık bir zir-i zemindir (yeraltı). Ama bu zir-i zemin üstündeki sofada yine o kubbe içinde bir mermer sanduka daha var, başı ve ayağı ucundaki hece taşındaki tarih budur:
Nefice tarihi, li-sene ışrzn [ve] seman-mi'e. [sene 820/1417]
yazılmıştır, ama kendilerinin bizzat mübarek naaşları aşağı zir-i zemindeki mermer sanduka içindedir.
Hiçbir vilayette bu tarz üzere yapılmış bir nurlu kabir görmemiştik. Ve yüksek kubbe olduğundan etrafı pencerelerle süslenmiş İrem köşkü gibi nur dolu bir türbedir. Her kara ve deniz seyyahının duvarının yüzünde birer çeşit güzel yazılarla eserleri vardır. Allah rahmet eylesin. [231b] 760 adet şehir, kale ve kasaba fethetmiştir ki Gazi Sultan (---) (---) Han'ın beylerindendir. Daima karargahı Firdevs cenneti ola. Dış avlusunda,
İki Yürekli Ali Bey ziyareti ve buna yakın Gazi İsa Bey: Bu iki gazi insan ejderhaları Gazi Evrenos'un muhterem evlatlarındandır ki Rumeli diyarına bunlar da kılıç vurup fethetmişlerdir. Bu iki gazi kardeş babalarının taşra yanında medfunlardır ama üzerlerinde kubbeleri yoktur. Kiremit ile örtülü küçük kulübe içinde istirahat etmektedirler. Sonra, şehir içinde bir yüksek yerde Ahmed Bey Mescidi'nde,
Hakikatleri söyleyen, insanlara nasihat eden, insanların önderi, kemal noktası, zevk ve şevk sahiplerinin şeyhi, sırların kaynağı, İlahi sırları bilen, sonsuz nurların mücahidi, kutuplar kutbu Hazret-i Şeyh İlahi ziyareti Allah sırrını aziz eylesin: Bu merhum azizin doğum yerleri amber gibi pak Anadolu toprağının Kütahya yakınındaki Simav kasabasıdır. Belh, Buhara ve Semerkand kamillerinden tarikat cihazını, adabını (---) kabul edip Rum erenlerinden yine Simav'da seccade-nişin [şeyh] iken 200 bin müride sahipti. Hatta İstanbul' da medfun Emir Buhari hazretleri de bu zatın dervişlerindendi. Emir Buhari gibi nice bin halifeye sahip olup nice bin menkıbeleri vardır.
172
Sultan (---) (---)'ın sohbetleri şerefine nail olup sonunda bu zat da 820 [1417] tarihinde "Rabbine dön" [Kur'an, Fecr, 28] emrine uyup bu şehir içinde medrese, tekke, darülhadis karşısında, kurşun ile örtülü bir kargir nurlu kubbe içinde defnedildi. Burası havas ve avamdan gönül herkesin ziyaret yeridir. (---) (---) (---) .
.................. (2 satır boş) ................... . Ve yanında hayrat sahibi Ahmed Bey de medfundur. Ayrıca, Murad Baba, Şeyh Fazlullah Efendi, kerem sahibi
Sultan ve Yazıcı Çelebi Efendi, yani Muhammediyye kitabı sahibi Yazıcızade Mehmed Efendi oğlu Mehmed Çelebi'dir, o da bu dua türbesi avlusunda yatmaktadır. Allah hepsine rahmet eylesin.
Nice yüz ziyaretgahlar daha var, ama hakirin yüz sürdüğü türbeler bunlardır ki himmetleri hazır ola.
Bu şehrin kadınları, adı geçen bu sultanların ruhaniyetleri sebebiyle son derece saliha, örtülü, Rabia-i Adeviye gibi edepli ve taşra çarşı pazara çıkmaz soylu kadınları vardır. Bütün halkında ümmetin salihlerinden güzel huylu, yumuşak ve güzel yaratılışlı adamlar vardır. Hak hepsinden razı ola.
Bu şehirde dostlarla vedalaşıp ertesi gün kalkıp batı tarafına ovalar geçip Eskici Köyü, Kadı Köyü, Hisarbeği Köyü, Yegoniçe Köyü ve Sindelli Köyü, bu köy Vodina kasabası toprağındadır.
Bu mahalle yakın (---) nehrini ağaç köprüden geçtik. Bu nehrin kaynağı Oştrova kasabası gölünden ve Vodina dağlarından toplanıp Vardar Nehri'ne karışıp onunla Akdeniz karışır. Oradan 6 saatte,
Su yurdu şehri, yani Vodina Kalesi'nin özellikleri Latincede Vodina (---) suyu demektir. Suyu gayet çok oldu
ğundan Latin kavmi bu şehre Vodina derler. Yapıcısı Sırp krallarıdır. (---) tarihinde Gazi Evrenos fethidir ki Rum, Sırp, Bulgar ve Latin elinden bilek zoruyla ele geçirmiştir. Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında 150 akçe kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehrin zeamet sahibi Çanakçızade adlı ağası, şehir kethüdası ve subaşısı vardır, kale dizdarı ve kulları yoktur, ama ayanı çoktur.
Kalesi, göklere uzanmış bir yalçın kaya üzerinde bir sarp ve sağlam kale imiş. Fetihten sonra yıkılmış ama yine ara ara kuleleri ayaktadır. Şehri de o göğe uzanmış kaya üzerinde geniş bir
1 7 3
ovada bağlı, bahçeli ve sayısız abıhayat kaynak sulu 12 mahalledir. Dokuzu Müslüman ve üçü kefereler mahallesi süslü bir şehirdir. Burada asla Yahudi yoktur, ama Rum keferesi gayet çoktur. Onun için bu şehirde Yahudiler durmazlar. Rumların elinde fermanları var ki Yahudi'yi şehre koymayıp katlederler.
Garip ve acayip seyirlik: Bütün Müslümanların da ellerinde birkaç adet fermanları var ki Müslümanlar bayram namazlarım kılarken yahut kılıp camiden çıktıktan sonra, o bayram gününde bir kafir kapısından dışarı çıksa o an katlederler, ama şimdi aman ve zaman vermeyip sünnet edip Müslüman ederler, büyük temaşadır.
Zira bir kere Müslümanlar kurban bayramı namazını kılarlarken bütün [232a] kafirler ayaklanıp Müslümanları camilerde basıp iki taraftan çok ölümler olmuştu. Hamd olsun kurban bayramı bereketiyle Müslümanlar galip nice bin kafiri kılıçtan geçirirler.
Zamanlarının padişahı Gazi I. Murad Han'dan hatt-ı şerif alırlar. Hala onun için kafirler bayram gününde kapıdan dışarı çıkamazlar, ama babası ve anasına küs ve kırgın olan sevimli oğlanlar ve güzel kızlar Müslüman olmak için kapısından taşra çıkınca o an tutup elbette her sene beşini onunu böyle Müslüman ederler.
Öyle ikram ve saygıyla o Müslüman ettikleri oğlanları atlandırıp çeşit çeşit değerli elbiseler giydirip büyük alay ile mehterhaneler çalarak şehri dolaştırıp elbette hanedan sahiplerinden ihsanlar alıverirler, bayramın 3. günü alaylardan sonra şeyhülislam [müftü] hanesinde sünnet edip çerağ edip ev bark sahibi ederler, acayip hoş bir törendir.
Bu şehir toplam 1.060 adet baştan başa kırmızı kiremit örtülü mamur ve süslü, altlı ve üstlü, kargir yapı, geniş, bağlı ve bahçeli evlerdir. Her evde hayat pınarı gibi değirmen yürütür sular akıp fıskiye, havuz ve şadırvanlara dağılıp oradan aşağı tabahaneye gider, oradan aşağı, şehrin kenarında göklere baş uzatmış kayalardan 3 Süleymaniye minaresi boyu aşağı selsebil gibi çağladığı da ibretlik bir seyirdir. Bütün akarsuların çağlaması gürültüsünden insanın kulakları gök gürültüsü gibi çınlar. Bütün suların ayağı Vardar Nehri'ne karışır.
1 74
Ve kamusu (---) adet camilerdir. Evvela Sultan (---) Han Camii, eski tarz ibadetgahtır.
Sonra Husrev Efendi Camii'nin (Vodina) kapısı üzere iri yazı ile tarihi budur:
Kadı Husrev Efendi kıldı bina, ( .. .) allah zehz all makam u latif,
Hak kabul eylesün güzel olmuş, Dediler tarihin bu beyt-i latif.
Sene 1010.
Nureddin Efendi Camii, Yenicami, Hasan Ağa Camii, Tekke Mahallesi Camii, Öteyaka Camii, Yene Mahallesi Camii ve Zafer Ağa Camii var.
Bunlardan başka 11 adet mahalle mescidi vardır. Bu şehirde asla kurşun örtülü yapılar yoktur. Hepsi kiremit
ile örtülü mamur hayır eserleridir. Ve hepsi 1 adet medresedir. Ve tamamı 4 adet sıbyan mek
tebidir. Ve olancası 2 adet derviş tekkesidir ki Tekke Mahallesi na
mıyla bilinir. Ve hepsi 1 adet can rahatı hamamdır, ama suyu boldur. Ve olancası 10 adet küçük büyük misafir hanlarıdır ki hep
si kiremitlidir. Ve tamamı 300 adet sanayi dükkançeleridir. Ancak eskiden
beri bedesteni yoktur. Ve hepsi 1 adet aşevi imareti vardır. Bütün zengin, fakir,
Mecusi, Hıristiyan ve herkese nimeti boldur. Hayır sahibi merhum Husrev Efendi'dir, ama bir acayip büyük vakıftır.
Ve tamamı 70 adet su değirmenleri vardır. Evler içinde de nice yüz küçücük değirmenleri var, zira her hanede birer ikişer adet akarsu bulunur.
Ve bütün caddeleri kaldırım döşeli olup üzerlerinden berrak ve saf sular akar. Şehir içi pak kaldırımdır ki çer çöp ve pislikten asla eser yoktur.
Bu şehir içinde 10 yerde kayalardan, gökyüzünden 3 minare
1 7 5
boyu sular aşağı atıldığı yerlerde de değirmenler, bağlar ve bahçeler vardır.
Kısacası bu gönül alan şehrin ben�eri Şam ola, suyu ve havası hoşluğu Konya yakınında Karaman Ereğlisi şehri ola.
Ve mahbubu ve mahbübeleri gayet çoktur. Ve Rum kızları ve keratsa adlı avratlarının peri yüzlüleri olur ki acayiptir. Hatta bazı ayanı kibar aşık olup kefere güzellerini nikah ile alırlar. Gayet garip dostu adamları ve güzelleri olur.
Ve 7 adet kiliseleri vardır. Bunlarda da batıl inançlarınca İsa için bakire kalmış kızlar var ki sanki her biri birer çeşit güneş parçalarıdır. Ve peri yüzlü, müğ-piçe ruhban oğlanları var ki her biri bir çeşit yüz güzelliğinde, maralı ve gazali gözlü ve şirin sözlü putperest gencecik putları vardır.
Bu gibi peri çehreli, melek görünüşlü müğ-zade civanları kiliselerinde putperestlik ederken hatıra bu beyt geldi. Beyt:
Put-ı nevresim nem/ize gece gündüz rağıb olmuş, Bu ne dindir Allah Allah puta secde vacib olmuş.
Belde halkının özel lehçeleri: Genellikle Rum lehçesi gibi konuşurlar. Mesela her söz sırasında varmişik, gelmişik, vurmişik, almişik, yemişik lafzını tekrar ederler. Sözün kısası şik sözlerini çok kullanırlar. [232b] Bütün halkı zevk ehli olup gezip dolaşmaya düşkünlerdir. Her gün birer mesiregahlarda eğlenir gezerler.
40 yerde dinlenme ve gezinti yerleri vardır. Evvela şehir içinde Köprü Ovası adlı yerde bir acayip ve garip yeşillik vadide nice yüz adet çeşit çeşit yüksek ağaçlar ile süslenmiş, göklere doğru baş uzatmış gölgeli çınar, kavak, salkımsöğüt, karaağaç ve misk kokulu ıhlamur ağaçlarının gölgelerinden zemine asla güneş tesir etmeyip yeşil kadife gibi zemin yemyeşil olur. Yer yer akarsuların kenarları maksure, sedir ve sofalar ile bezenmiş, mutfak ve kebap çarklarıyla donanmıştır. Abıhayatları akıp her yüksek ağacın dallarında taze civan yiğitler salıncaklar kurup aşıkları kolanlar çekip salınırlar.
Bu çimenlik sahada gece gündüz büyük toplantılar olup herkes akranlarıyla can sohbetleri edip taraf taraf gençler oyun
1 7 6
oynarlar, zira bu ferah vadi şehrin içindedir. Sonra, Papaz Kasrı Mesiregahı: Bu da şehir içinde olup bütün Ka
raferye Ovası ve Vardar Ovası ayak altında olup cihannüma bir ibretlik İrem gibi maksuredir.
Yeniçeşme Başı gezinti yeri: Bu da yüksek ağaçlar içinde bir abıhayat sulu İrem gül bahçesidir.
Ali Bey Köşkü: Hayır sahibi hayatta olup her Cuma günü büyük ziyafet edip can sohbetleri olur.
Salıncaklı Köşk: Bunda da nice yüz adet gölgelikli çınarlarda salıncakları var.
Bostanlık Köşkü: Bunda genellikle Rum kefereleri toplanıp horalar tepip içip eğlenirler.
Hüsam Efendi Çeşmesi Seyrangahı: Bu da bir Meram Bağı gibi gezinti yeridir.
Bu yazılan mesiregahlardan başka nice yerler vardır, ama hakirin gördüğü bunlardır.
Beğenilenlerinden: Bu şehrin abıhayat sulan ve bağ bahçelerinin hünnap ağaçları cihanı süslemiş olup hünnap meyvesi meşhurdur. Ve siyah keçi oğlağı kürkü beğenilir .
... . . . . . . . . . . . . . . . (3/4 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Vodina şehri ziyaret yerleri: Evvela kamillerden Üveys
Efendi sırrı aziz olsun. Ve, Baykuş Baba ziyareti: Hücresinden dışarı asla çıkmayıp
vilayet ayamndan ayağına nefis nimetler geldiği için Baykuş Baba derler. Allah rahmet eylesin.
Kadın Ana ziyareti: Rabia-i Adeviye mertebesinde gece ibadette ve gündüz oruçlu, ehl-i perde, zahide bir hatun imiş.
Bu şehri de gezip dolaşıp bütün dostlarla vedalaşıp oradan kıbleye doğru 2 saatte yokuş aşağı inip 8 saat gidip Avusdos Yaylağı dibinden geçerken,
Pokrevenik Köyü: Kefere köyü olup Vodina kazasıdır. Oradan,
Kopna Köyü: Kefere köyüdür ve Karaferye kazasıdır. Sonra Avusdos Nehri'ni geçtik. Bu küçük nehir Avusdos
dağlarından gelip Vodina ırmaklarıyla bir olup Vardar Nehri'ne karışır. Oradan 1 saat gidip,
Avusdos kasabasının özelliği: Selanik Sancağı toprağında
177
Karaferye kazası nahiyesinde niyabettir. Avusdos Yaylağı eteğinde bin haneli, çarşı pazarlı, gülistanlı ve bağ bahçeli mamur kasabadır ve ama suyu, havası, yapısı, mahbubu ve mahbubesi gayet hoş kafir kasabasıdır. Gazi Evrenos evkafı olmakla hakimi mütevellidir. Reaya ve berayası gayet zengin Rum kefereleridir. Oradan,
Delimano Köyü, Horapan Köyü, Yegorniçe Köyü, Turkohor Köyü ve Kravata Köyü: Bu mamur köyleri kıbleye doğru 8 saatte geçip,
Aya Merye Vadisi, yani Karaferye Kalesi'nin özellikleri Rum tekfuru Şerfice Kral kızı Aya Merye adlı bir kral kızı
yapısıdır. Daha sonra 774 [1372/3] tarihinde Sultan I. Murad asrında Gazi Evrenos bu kale üzere serdar olup gelirken onlar yine Kara Koca, Kara Ece, Kara Mürsel ve Kara Ferye adlı gazileri asker öncüsü edip bu kale altına geldiklerinde hemen Kara Ferye adlı gazi mücahid kementlerle kaleye bütün adamlarıyla çıkıp fetheder. O yüzden bu kalenin ismi o gazinin ismiyle isimlenip Kara Ferye derler.
Fetihten sonra yönetimini Kara Koca'ya verip imar eder. Hala Rumeli Eyaleti'nde Selanik Sancağı toprağında 300 akçe şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) adet mamur köylerdir.
Ve şeyhülislamı Bekir Efendi'dir ve nakibüleşrafı Resul Efendi'dir. Ulema ve sulehası gayet çoktur. Ve sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesib ağası, şehir kethüdası, bacdarı, haraç emini, şehir subaşısı ve mutlak hakimi (---) (---) dir.
Fetihten sonra kalesini yıktıklarından dizdar ve kale neferleri yoktur. Lakin ayam kibarı çoktur. Kalesi eski zamanda gayet sarp imiş. Hala su kapısı dedikleri mahal şeddadi yapı iki minare boyu yüksek kuledir. [233a]
Bu kalenin iki tarafı cehennem çukurlarına benzer uçurumdur, dereli ve tepeli yerlerdir. Şehir de bir dereli ve tepeli geniş öz içinde 4 bin adet kiremitli, bağ bahçeli ve her hanede birer abıhayat akarsulu, altlı ve üstlü, kargir yapılı mamur ve süslü güzel hanelerdir. Bunlardan Bekir Efendi Sarayı, Mustafa Ağa Sarayı ve (---) (---) (---) meşhur evlerdir.
16 adet Müslüman mahallesi vardır. Evvela (---) Mahallesi, (---) (---) (---) bilineni bunlardır.
1 7 8
15 adet Rum, Sırp, Bulgar ve Latin keferesi mahallesi vardır. Ve 2 Yahudi cemaati vardır, ama genellikle Karayı Yahudileridir.
16 adet selatin camileri vardır. Bunlardan çarşı içinde I. Murad Han Camii, Yıldırım Han oğlu Musa Çelebi Camii ve Kazancı Camii. Bunlar kiliselerden dönmüş camilerdir. Müftü Camii, Mahmud Efendi Camii, Emir Çelebi Camii ve Çelebi Sinan Bey Camii, kapısı üzerindeki tarihi budur:
Efaza'l-ilahu lena tarih, Felillahi hemme ve ni 'me 's-sevab.
Sene (---)
Bu güzel camiin bir yüksek kurşunlu kubbesi var ve avlusunda yüksek bir çınarı var ki 5 adam el ele verip kucaklar. Sanki Akdeniz içinde İstanköy Kalesi'nin hendeği kenarında lonca köşkü çınarı gibi büyük bir ağaçtır.
9 adet mahalle mescitleridir. Evvela (---) (---) (---). 3 adet medresedir. Bunlardan (---) (---) (---). 10 adet sıbyan mektebidir. Evvela (---) (---) (---). 5 adet tevhid ve zikir ocağı tekke vardır. (---) (---) (---). 5 adet can rahatı çifte hamam vardır. Çifte hamam Tuzcu
Sinan'ındır. Tabahane Hamamı aydınlıktır. Hızır Bey Hamamı, havası ve yapısı hoştur. Çaşnigir Hamamı, küçüktür ama gayet sanatlı ve güzel aydınlık hamamdır. Ve 70 adet saray hamamları vardır.
3 adet fukara aşevi imareti vardır. Bunlardan Çaşnigir Bey İmareti, Sinan Bey İmareti ve Mehmed Bey İmareti, nimetleri daima boldur.
600 adet dükkanı vardır. Ve Çelebi Sinan Bey vakfı 6 kubbeli ve demir kapılı bir bedesteni var, içinde hamam silecekleri satılır.
15 adet küçük büyük mükellef tüccar hanları var ki bütün mallar bulunur. Evvela (---) hanı (---) (---) (---).
300 adet şehir içinde pek çok su değirmenleri vardır. Birbirinden aşağı suları akar su değirmenleridir ki benzerleri bir diyarda yoktur.
Avusdos Yaylağı'nın anlatılması: Bu şehrin batısı ve gü-
1 7 9
neyi tarafında yüksek bir dağdır ki nice bin adam hayvanlarıyla bu yaylağa çıkıp 6 ay safa ederler. Şehirden tam 3 saatte çıkılır yüksek bir dağ olup yabani otlu ve nice bin abıhayatlı yayladır. Hatta şehrin bütün sulan bu yaylada Peşker Köyü adlı bir köyde bir kayadan çıkar, büyük bir gezinti, mesire ve dinlenme yeridir. Oradan inip şehrin bütün imaretlerine suyu dağılır. Hatta ibretlik Sinan Bey Köprüsü altından geçer abıhayat sulardır. Bu insanların geçiş yeri ibretlik köprünün tarihi budur ki son mısraı:
Hakka ki cisr-i zfbii olmuş bülend muhkem. Sene 994.
Bu ibret verici köprüyü eskinin ustaları var güçlerini sarf edip bir kayadan bir kayaya bir göz bir köprü etmiş, ama sanki Kisra kemerinden nişan verir. Küçük görünür ama Hersek Vilayeti'nde Mostar Köprüsü kadar ola ve o köprüye benzerliği de vardır. Hatta 40 kulaç yüksek gökkuşağına benzer, görülmeye değer sanatlı bir köprüdür.
Bu şehrin suyu ve havasının hoşluğundan mahbfıb ve mahbubesi gayet hoştur. Hatta Rum dilberleri samur kalpak ile gezindiklerinde gören aşıklar "İlahi bu oğlana İslam nasip eyle" diye dua ederler. Onlar da duayı duyup salınarak yürür cilveli oğlanlardır.
Eski güzel bir adetleri: Bu şehir içinde de eski bir temaşadır ki Vodina şehrinin aksidir. Bu şehirde keferelerin bayramları yani Kızılyumurta günleri olunca Vodina ile bu Karaferye şehri Kızılyumurta günleri fethedilmekle hala o gün bütün kefereler evlerinde gizlenip giyinip kuşanacaklar iken hanelerinden dışarı çıkmazlar. Bütün Müslümanlar o Kızılyumurta günleri giyinip kuşanır, büyük bayram gibi ve kurban bayramı gibi gazi mücahidler savaş aletlerine gömülüp o gün ta akşama kadar top ve tüfenkler atarak ve Allah Allah diye gülbang çekerek alay alay olup gezerek evinden dışarı çıkmış kafirleri, mfığpiçeleri ve kafire kızları [233b] ararlar. Eğer akşama dek taşrada bir kafir bulurlarsa derhal zekerinin ucunda fazlalık eti kesip İslam ile müşerref edip süslü cevahirli ata bindirirler, bütün şe-
1 80
hir ayanları alay ile yeni Müslümanı gezdirip tazim ederler. Elbette her sene birkaç kefere böyle bulup Müslüman ederler, garip temaşadır. İslam dini şerefine her büyük, küçük, ayan biraz şey verip o yeni Müslümanı zengin edip dirlik sahibi ederler.
Bu gibi seyirlik gayri diyarlara mahsus değildir, ancak Vodina ile bu Karaferye'ye mahsustur. Ancak Karaferye halkı "Her sene etmeziz, ara sıra ederiz" dediler. Vodina halkı ise elbette her iki bayramda ve her Hıristiyan bayramlarında böyle ederler, vesselam.
Karaferye'nin beğenilen sanayi ürünleri: Evvela beyaz, ince ve sanatlı havlu makrameleri, hamam silecekleri, hamam gömlekleri ve türlü türlü ipekli çarşaflan olur ki bir diyarda olmaz. Her diyara, bizzat Osmanlı padişahına ve bütün vezirlere bundan hediye gider. Kalamata ve Trabzon bezinden hoş ve temiz gömleklik beyaz bezleri olur .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (3/4 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . . Yiyecek ve içeceklerinin meşhuru: Bütün İrem bağlarında
bir okka ve yarım okka gelir bir çeşit kaysı narı olup bir acayip iri narı olur ki her tanesi içinde çekirdeği haşhaş tanesi kadar ancak olur ve gayet sulu ve yemesi hoş nardır. Kısacası, cennet yurdu Bağdad'a iki merhale yer Acem Vilayeti'nde Şehriban şehrinin narından üstün sulu narı olur
Bu şehrin kuzeyi ve doğu tarafı ovasında pirinç, pembe, 7 çeşit buğday ve 77 çeşit mahsulatlar olur. (---) (---) (---).
Yiğit gençlerin giyecekleri: Hepsi serhaddi çuka ve kontoş, başlarına kalpak ve kopçalı çakşır giyip gezerler.
Kadın ve kızlarının giyecekleri: Bütün hatunları yedekçi takkesi gibi kırmızı saya çukadan berataları başlarına giyip üzerlerine beyaz tülbentten örtü bürünüp sırtlarına da saya ve başka elvan çukalar giyip gayet edeplice hareket ederler.
Kölelerinin şekli: Bu şehirden ta Siroz şehrine kadar genellikle köleleri siyah deve dudaklı Araplar var, ama bir adam kölesini dövmeye kadir değildir. Hemen Arap bir kabahat etse onların aralarında soylu bir zenci Arap beyi vardır, ona varıp Arabından şikayet edip,
"Benim çelebim şöyle kabahat etti" diye çelebi diyerek çekiştirirsin, bey de bir çavuş gönderip senin çelebi Arabını senin
1 8 1
gözünün önünde yıkıp 500, 600 yahut suçuna göre bin kırbaç vururken rica edip "Affettim" desen rican geçmeyip "Elbette çelebiye bin kırbacı vurur. Ölürse sana bir Arap alıverir" derler. Ta bu mertebe hakim Zenci Arap beyi vardır.
Kulağı küpeli Zenci Arap kölelerin isimleri: Hayrullah, Cadallah, Tomakdu, Afnu, Kobro, Daco, Kırmanka, Amber, Mercan, Çelebi, Şedilla, Yaküt, Şomtülü, Badılla, Kamber, Donkola. Bu gibi Arap isimleri var.
Meram erbabının dinlenme ve gezinti yerleri: 26 yerde İrem gibi gezinti yerleri vardır, ama bunlardan mamur Çağlayık mesiresi, sanki Acem hıyabanıdır.
Sonra Eynepınarı mesiregahı, Peşker Köyü Pınarı meramı, Bekir Efendi Kasrı gezinti yeri, Sukapısı Kaynağı dinlenme yeri, (---) (---) (---).
Sonra, sohbet ve ibadet yeri namazgah: Bir geniş yerde yapılmış bir musalladır ki Rum, Arap ve Acem'de benzeri yoktur. 50 bin adam alır bir yeşillik vadide etrafı duvarlı ve Acem Çarbağı gibi 4 kapılı bir alanın içi hendese ilmi üzere çırpı ile çizilerek eskinin hayır sahipleri tarafından nice bin adet ağaçlar dikilmişti. Her bir yüksek ağaç göklere baş uzatmış durur, her yüksek ağacın dalları yapraklarının gölgesinden zemine alemi aydınlatan güneşin ışığı düşmeyip yeryüzü sanki yeşil kadife gibi ibretlik bukalemun nakışlı bir vadidir. Bunda olan uzun boylu yeşil servilerin güzel kokularından insanların dimağları kokulanır. Her biri zümrüt gibi yeşil hil'atli civan gibi ayak üzere Hallak-ı Alem'in kulluğuna el kavuşturup durur. Birbirinden uzun boylu servilerde ve diğer yüksek ağaçlar üzerinde nice kere yüz bin güzel sesli kuşların, nağmeci ve yanık sesli bülbüllerin dem çekmeleri ve ötüşmeleri insana yeni hayat verir.
Kısacası, bu kemter kul 51 yıllık seyahatte böyle bir mabetgah musalla görmedim. Ancak Sirem Sancağı toprağında Öziçse adlı şehrin içindeki namazgahı gördüm. O da ibretliktir, ama bu Karaferye [234a] musallası görülmeye değer, açık büyük bir medresedir. Zira şehrin bütün alimleri, salihleri, şeyhleri ve talebeleri ikindiden sonra bu hıyaban içinde toplanıp köşe köşe, küme küme şer'i ilimler ve diğer Arapça ve Farsça ilimler görüp can sohbetleri ederler. Ulema toplantı yeri, fazıllar ocağı,
1 82
tarihçiler ve şairler meskeni bir yerdir. Gerektikçe nice yüz bin adam bu dergahta toplanıp yağmur duası edip yalvarıp yakardıklarmda elbette duaları kabul olur, bir dua kabul yeri benzersiz bir namazgahtır. Gören insanlar parmaklarını ağızlarına götürüp aklı perişan olmak mertebesine varır. Ta bu mertebe acayip ve garip Tanrı hediyesi büyük ağaçlar vardır. Kıyamete kadar devamlı ola.
Gerçekten kara ve deniz seyyahı olanın, bu ibret verici şehri görmeye ihtiyacı vardır ki ibretlik eserler vardır.
Müslüman kabirleri ziyaretgahı: Evvela Hasan Baba Sultan ziyareti: Bir mesiregah yerde gömülüdür. Yanında bir ulu çınar vardır ki 15 adam kucaklar. Her dalları göklere doğru uzanmış olup her dalının üzerinde nice kere yüz bin leylek, balıkçıllar, devlingeçler, çaylaklar ve diğer türlü türlü güzel sesli kuşlar yuva yapmışlar. Bir görülmeye değer yüksek çınardır.
Sinan Bey Sultan ziyareti, Kemal Ata Sultan ziyareti, Durbalı Baba ziyareti, Abdüssamed Sultan ziyareti ve Seyyid Sultan ziyareti.
Sultan I. Selim Han şairi Ahi Çelebi ziyareti: Tuna Nehri kıyısında Niğbolu adındaki ünlü şehir doğum yerleri olup Selim Han sarayında yetişmiştir. İsmi Benli Hasan iken Aru mahlasım almıştır. Mahlasının etkisinden nazenin ömrü ah vah ile geçip bu gönül alan şehirde kadı iken "Rabbine dön" [Kur'an, Fecr, 28] emrine uyup bu şehrin Müslüman mezarlığında defnedilmiştir. Nurlu kabri mezar taşından bellidir. Sayısız benzersiz telifleri vardır, ama Hüsn-i Dil-i Ahf 'si nazire kabul etmez, divan sahibi, Rumeli'nin fasihlerinden bir şairler sultanıdır. Allah rahmet eylesin.
Ulu Cami imamı ziyareti ve Şeyh Vaiz Hurrem Efendi ziyareti. Allah hepsine rahmet eylesin.
Bu şehri de gezip dolaşıp tüm dostlarla vedalaşıp bütün yoldaşlarımızla kalkıp batı yönüne baş yukarı giderken,
Lözviçe Köyü, Peşker Köyü, Rumihat Köyü ve Öziçe Köyü: Bunlar Karaferye toprağında mamur zeamet, timar ve evkaf köyleridir, bu köyleri geçtik. Bu köylerin ensesinde Avusdos Yaylası içinde Rum köylerinden geçerken,
Mermer taşı madeni: Bütün yüksek dağları ham mermer
183
olup adı geçen köylerin kafirleri bu yüksek dağdan beyaz mermerler kesip vilayet vilayet götüre götüre bu yüksek dağ Blsütun Dağı'na dönmüş, ama balgamı ve yerekani gibi benzersiz mermer madenidir. Ve nice köylerin de kefereleri kiracılardır.
Bu köylerden sonra yine baş yukarı gidip Hızır-İlyas Gediği yolunu aşıp büyük baş ağrısı çektik. Hatta Kızılyumurta günleri olup bütün yeryüzü şiddetli sıcak olmuşken bir büyük tipi, boran ve şiddetli kış çekip ellerimiz ayaklarımız dondu. Seyishanemizin biri boranda batınca güçlükle kurtardık. Sonra 3 saatte batı yönüne baş aşağı inip korkunç ve tehlikeli kayalar, dereler ve tepeli yolları kar örtmüş yerleri yüz bin sıkıntı ile geçip İnobası Köyü'nü geçip (---) saat gidip Eğribucak kazası içinde,
Evrenli Köyü menzili: Buraya düşüp can kurtardık. Oradan seher vakti Evrenli Köyü'nü geçip 2 saatte,
Memi Baba Sultan Tekkesi menzili: Bu nurlu tekke, Eğribucak kazası toprağında ulu dergah olduğu daha önce (---) tarihinde zahire parası tahsili için geldiğimizde (---) cildimizde ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Şimdi bir gece konuk olup hepsi aşıkan-ı sadıkan olan Bektaşi dervişi canlarıyla can sohbetleri edip azizin nur dolu kabrinin duvarı üzerine bu beyti yazdım. Beyt:
Gelip ettik ziyaret bu makamı, Ki budur Memi Bey Sultan-ı Rumi.
Oradan kalkıp kıbleye doğru 3 saat gidip Çarşambapazan kazasına dahil olduk. Yörük vilayetidir ki bu kavmin başka özel lehçeleri vardır.
Çıtak-ı Yörükan kavminin özel lehçelerini bildirir Bu tıraşsız kalleş kavmin dedelerini Orhan Gazi oğlu Süley
man Beşe Anadolu' dan Türkmen kabilesinden sürüp bu diyarda yerleştirmişti. Bulgar ve Rum kefereleriyle karışarak başka özel bir dil ve lehçe ile konuşurlar. Evvela
..... . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) .................... [234b] Bu kazadan kalkıp yine kıbleye giderken büyük İnce Kara
su Nehri'ni gemilerle geçtik. Bu nehir de yukarıda anlatılmıştır. Oradan (---) saat gidip,
1 84
Eski Serfice Kalesi menzili: Serefçe de derler. Daha önce bu da (---) tarihinde (---) cildimizde ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Bunda bir gece yine Memi Ağa hanesinde konuk olup aşina dostlarla görüşüp sabahleyin kalkıp 4 saatte kıbleye doğru giderken,
Kırk Yiğit Geçidi: Kırk kere yüz bin sıkıntı ile hamd olsun kazasızca geçince her bir geçitte 40 can geçti. Allah bir daha o geçitten geçmek nasip etmeye. Zira her birinde insan kanı kokusu var ve haydut adlı kafirleri insanı helak ederler. Erkek adam orada kan döküp can çıkarıp doğurur. Zira aşağı ve yukarı yolları korkulu, tehlikeli ve safi ormanlı pusu yerleridir. Her deresinde nice bin şehitler yatmaktadır, zira at işlemez, yaya adamlar birer birer geçmeye muhtaçtır. Hamd olsun koruyucu Allah bizleri koruyup esenlikle geçip 3 saatte geçip,
Çiftlik Köyü menzili: Bir hanı ve birkaç dükkanları var, müslim ve gayri müslim köyüdür.
Oradan yine 3 saatte düzlük ve bayırlık yerlerde mamur köyleri ve ovaları da 3 saatte geçip,
Romanya Vilayeti, yani ibretli Alasonya Kalesi'nin özellikleri
Bu kalenin yapıcısı Romanya veled-i Maşkolor veled-i Leka Kral'dır. Sonra Romanya kralın bir peri yüzlü kızı Ayasonya namıyla melike olup bu şehri babası Romanya Kral'm imarından fazla imar ettiği için Ayasonya'dan bozma Anasonya derlerken bu şehir İslam eline girince daha da bozup Alasonya derler. Rumcada "aya" lafzı "evliya/aziz" demektir, keferelerin batıl inançlarınca Ayasonya melike avret evliya ola. Onun için bu Alasonya şehrine Rum, Bulgar, Sırp ve Latin gayet fazlasıyla itibar ederler.
Sonra nice kraldan krala geçip (---) tarihinde Gazi Hudavendigar fethetmişken yine cehennemlik kafirler istila etti.
Sonra (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Gölikesri Kalesi'yle bu kaleyi fethedip yine Rum ve Bulgar kafirleri geri aldılar.
Daha sonra (---) tarihinde bizzat Sultan Bayezid-i Veli Mora Vilayeti'nde Moton ve Koron kaleleri fethine giderken yolu üzerinde olan kalelerden Serfice Kalesi'ni ve bu Alasonya Kalesi'ni fethedip bir daha yere gelesi kafirler alıp yerleşmeye tamah etmesin diye fetihten sonra bu Alasonya Kalesi'ni yer yer yıkıp
1 85
şehrinin yönetimini, fethinde çok çalışıp gayret gösteren Gazi Durhan Bey' e bağışladı. Bu şehir etrafında da nice kaleleri fetheder. Hala yıkılan yerlerinde nice yüz adet burcu görünür.
Bu şehir hala Sultan Süleyman Han yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Dırama Tırhala Sancağı toprağında maktfı'u'l-kalem ve mefruzu'l-kadem valide sultan hassıdır. (---) yük akçe iltizamdır ki hakimi 352 asker ile bu şehri zapt u rapt eder. Ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet köydür. Bu kaza reayasının bütün haracı malları Selanik'te dokunan yeniçeri çukası bahasına kaydolunmuştur. Yeniçerilerin Selanik ağası gelip bu şehir reayası haracını tahsil eder.
Bu şehrin müftüsü, nakibüleşraf vekili, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, şehir subaşısı, şehir kethüdası, muhtesib ağası ve bacdar ağası vardır, ama dizdarı ve kale neferleri yoktur. Lakin 300 adet martoloslara ağaları vardır, bütün martolosları yolcuları götürüp getirirler.
İç kalesi yüksek bir bayırlı tepe üzerinde bir taşlı sarı şekilli kaya üzere beşgen şekilli bir küçük taş yapı, havaleli güzel bir kale imiş, yer yer yıkılmış. İçinde bir kilise ve birkaç kefere haneleri vardır. Diğer şehrin imaretleri aşağıdadır.
Alasonya şehri: Bu beldenin nice yüz haneleri yüksek bayırlara yapışmıştır. Ve kıble tarafı 2 saat yer büyük ovadır. Diğer tarafları alçak kayalı dağlardır. Sanki bu şehir bir kasenin bir köşesindedir.
Ve 7 mahalledir, yarısı kefere ve yarısı Müslümandır. Ve toplam 655 adet kiremit örtülü, azıcık bahçeli, kargir taş yapı, geniş hanelerin bazısında Serfice şehri gibi 15 yerde yüksek 4 köşe kuleli sarayları vardır, zira haydut kafirleri ve başka eşkıyaları çoktur. Onun için kuleler yapılmıştır.
Ve 7 mahalde 10 mihraptır. Dördünde Cuma namazı kılınır, diğerleri mahalle mescididir. Bunlardan varoşta Muharrem Paşa Camii, kurşun kubbeli, bir düzgün minareli ve avlusunda nice uzun serviler içinde bir şirin nurlu camidir. [23Sa]
Çarşı içinde İmaret Camii, büyük hayrattır. Tekke Camii, Gazanfer Ağaoğlu Camii, geniştir. Bu mabetlerden başka toplam (---) adet mahalle mescidi vardır.
1 86
Ve 1 adet medresesi vardır. Ve 1 adet sıbyan mektebi vardır. Ve 1 adet derviş tekkesi vardır ki Tekke Camii derler. Ve 1 adet fukara aşevi var ki Çarşı Camii avlusunda olup
zengin fakir herkese nimeti boldur. Ve 1 adet büyük hanı var ki Çarşı Camii yakınındadır. Ve 80
adet dükkanların yarısı İlimboz Deresi'nin öte tarafında, yarısı beri taraftadır.
Ve 1 adet küçük hamamdır ki Muharrem Paşa'nın hayratıdır.
Ve 8 adet su değirmenleri bu hamam yakınında İlimboz Nehri üzerinde Muharrem Paşa vakfıdır.
1 adet sanatlı taş yapı köprüsü İlimboz Nehri üzere Serfice yolunda olup hamamın suyu bu köprü kenarından gider.
Bu şehir içinde akan İlimboz Nehri yine İlimboz dağlarından gelip bu şehrin ortasından akarak aşağı gidip bir günlük yolda (---) adlı yerde Akdeniz'e karışır bir abıhayat sudur. Ama şehrin Serfice yolu tarafındaki anılan su değirmenleri tarafında bu nehir gayet uçurum ve aykırı kayalı yollardan akar. Hatta bütün yolcular bu kayalardan geçerlerken hayli korku çekerler. Allah korusun bir adam düşse parça parça olur. O yüzden bütün gelen geçenler bu kayalarda yaya yürürler, Allah saklasın.
Bu yere yakın büyük havuz mesiregahı: Subaşı namıyla bilinen bir geniş dere içinde, bir yeşillik vadide otluk, yeşillik, sebzelik yerde bir teferrücgah köşkü yakınında kudretten kayalar içinde nice yerde büyük havuzlar var, bütün düşkün aşıklar mahbublanyla bu havuzlar içinde yüzüp cilvelenip zevk ü safalar ettiklerine hiçbir kimse karışıp mani olamazlar. Fermanla izin verilmiş çeşit çeşit Şafii havuzlarıdır.
Halkın dilini bildirir: Şehir halkının genellikle lehçeleri Arnavut diline yakındır, ama yine düzgün Rumca bilip Türkçe de konuşurlar. Lakin yine "Varmişik, gelmişik, görmişik" lafzını fazla kullanırlar.
Bu şehirde asla kaldırım yoktur, böyle iken asla çamur olmaz, zira baştan başa kumsal zemindir. Asla çeşmeleri yoktur, zira abıhayat su kenarında bulunmakla gayet mahbube Rum kızları bokliçse adlı testi ve bardaklar ile İlimboz Nehri'nden su taşırlar.
1 87
Gerçi küçük şehirdir ama muaf ve müsellem valide hassı olmakla gayet mamurdur. Ve suyu ve havası güzeldir, kadınları, kızları ve oğlanları mahbubdur. Gerçi bağ bahçeleri azdır ama halk arasında toprağı beğenilir. Halkı gayet garip dostudur. Ve zengin bezirgan, sofra sahibi keremli adamları çoktur.
Alasonya panayırının anlatılması: Bu diyarlarda panayır yılda bir kere olan pazar cemiyetine derler. Bunda da Temmuz günlerinde her nimet bol iken iki 3 kere yüz bin adam Rum, Arap, Acem, Sind, Laristan ve Moltan'dan kısacası 7 iklimin zengin tüccarları bütün diyarlardan kıymetli metalarını getirip tam bir hafta kızışık olup bir hafta da öncesinde çarşı pazar dükkan kurulup tam 15 gün bu Alasonya şehri insan deryası olur. Sanki Arasat Meydanı gibi büyük kalabalık olup o kadar alışverişte nice Mısır hazinesi toplanır, nice kere yüz bin yük çözülüp bozulup satılır, yine çeşitli mallar alınır, nice yüz bin yük bağlanır. Ama bu mahalde Selanik yeniçeri ağası ve Tırhala paşası askerleriyle gelip bütün tüccarları ve şehri muhafaza ve pazar yerini muhasara ederler.
Panayır dükkanları binden fazladır. Ve nice bin de çadır, çerge ve koliva adlı ufak tefek dükkanlar vardır. Bu dükkanların yılda bir içlerine adamlar girip gayri zaman bol durur. Valide sultanların evkaflarıdır ki bu dükkanların gelirleri ve mahsulatları tamamen validelere ait olup voyvoda mal tahsil edip 10 kese kanlı gözyaşı, yılan zehri akçe hasıl olup sonra yirminci gün herkes dağılıp bölük bölük vatanlarına giderler. Bu kalabalığın anlatılmasında dil kısadır .
.................. (1 satır boş) . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . Sonra bu şehirden kalkıp (---) saatte Alasonya Ovası'm ge
çip kıble tarafına İlimboz Yaylası'nı geçtik. Bu da bir ibretlik, hoş havalı yaylaktır ki benzeri yoktur. Ama yayla zamanı değilken çıkıp zevkine ve temaşasına nail olamadık.
Oradan [235b] yokuş aşağı Yenişehir Ovası'nm ucunda Karadere Köyü, Karacaevren Köyü, Kavaklar Köyü ve Beykatan Köyü adlı mamur köyleri 3 saatte geçip,
Şehir gibi Tırnovi kasabasının anlatılması Eski zamanda küçük köy imiş. Halkı maarif erbabı bezzaz
lar olduğundan yeniçeri odaları himayesinde olup muaf ve müsellem olmakla hala büyük bir şehir gibi olmuştur. Yenişehir'in
1 88
batı tarafında gözüken İlimboz Yaylası eteğinden güneyden batıya uzunlamasına kurulmuş, 3.500 adet baştan başa kiremit örtülü, birbiri üzere, kat kat, sık ve daracık, bağsız bahçesiz Rum keferesi haneleri var.
Ancak bir Müslüman mahallesi var. Onların da çoğu ahıryan kavmidir, yani Rum'dan dönme melez Müslüman şekilli adamlardır.
Küçük 1 camii, 1 hamamı, 1 mescidi, 11 adet küçük büyük hanları ve 1.060 adet dükkanları var.
Yenişehir Mollası naibi, Gazi Durhan Bey vakfı olmakla onun tarafından mütevellisi, bir yeniçeri çavuşu, şehir subaşısı, muhtesibi ve bacdarı vardır. Ve haraç emini Selanik yeniçeri ağasıdır ki bu şehrin bütün reaya keferelerinin malı Osmanlı'nın 40 bin yeniçeri kulları çukalarının gömleklik ve sarıklık astarlarına kaydolunmuş büyük haraçtır. Zira bu şehrin bütün kafirleri bezzaz olup gayet hoş bezler dokurlar. Ve bütün kafiristan ve Frengistan' dan zengin bezirganlar gelip bez götürüp guruş altın getirirler. Onun için bu şehrin kefereleri de gayet zenginlerdir.
Ama sanki Malta şehridir. Bir Müslüman biraz geçse hemen o Müslümanı katledip kaybederler. Sokakları gayet dardır, basık ve pistir. Ve evleri gayet sık ve dardır.
Nice yüz yazıcılar padişah fermanıyla bu şehre girip yazamamışlardır, zira kafirlerin çokluğundan kefereleri sayılmamıştır. Bu şehir Yenişehir' den çok mamurdur. Bu şehrin kıblesi tarafında Yenişehir'e kadar 37 bin adet bağdır.
Suyu ve havasının hoşluğundan mahbub ve mahbubeleri ve kafirleri sağlıklıdır. Peri yüzlü, ay gibi Rum kızları ve keratsaları olur ki her biri diba, şib, zerbaf ve la'l yakut murassalara gömülmüş kadınları ve muğan-piçeleri vardır.
16 adet kiliseleri ve 2 bin kadar patrik, ladika, rahip, kıssis, mavramoloz, keşiş ve patirgahları vardır. Sözün kısası, zikrinde faydası ve yazılmasında manası yok pis bir şehir ve uğursuz kafir beldesidir.
Oradan kıbie tarafına 2 saat ovada gidip, Eski tüccar yurdu, yani büyük Yenişehir'in özellikleri İlk defa bu şehir Leka Kral'ın bezirganbaşısı yapısı olmak
la Rum tarihçileri bu şehre tüccar yurdu diye isim vermişlerdir. Osmanlı elinde iken de artık mamur olmakla Yenişehir adıyla
1 89
isimlenmiş güzel bir şehirdir. 848 [1444] tarihinde ilk defa Çelebi Mehmed Han oğlu Koca Murad Han fethidir.Sonra Murad Han ölünce kafirler Selanik'i işgal edip daha sonra (---) tarihinde Gazi Turhan Bey fethidir. Sultan II. Mehmed Han yani Kostantiniyye Fatihi zamanında fetholup onların yazımı üzere Rumeli Eyaleti'nde Tırhala beyi kaymakamı 400 adamla yönetip bu şehri zapt eder. 500 akçe mollalıktır. Asitane tarafından rüus-ı hümayun ile Dergah-ı ali kapucusu, yeniçeri ocağından çukadarı, pazara gideni ve 100 adet neferleri vardır.
Nahiyeleri toplam 200 pare mamur köylerdir. Her sene adaletle mollaya 80 kese mal hasıl olur. Müftüsü, nakibüleşrafı, şehrin ayanı, şehir içinde 3 adet naibi biri muhtesib naibidir, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesib ağası, şehir kethüdası, bacdarı, haraç ağası vardır.
Kalesi eski zamanda hala bedesten olan yerde imiş. Gazi Turhan Bey yıktığından dizdarı yoktur. Lakin 200 nefere malik martolos ağası vardır ki şehri her gece muhafaza edip şehir etrafında olan (---) adet kapıları kapatırlar, pür-silah pandur askerdir. Eski zamanda Leka'nın tahtgahı olup kalesi yıkıldıktan sonra bütün kale taşlarını cami, mescit, medrese, han ve imaretler yapmışlar, zira bu şehir yakınında asla taş yoktur. Yıkılan kale yerlerinin temel taşları bellidir.
Bedesteni ve çarşı pazarı ta şehrin ortasında bir yüksek yerdedir. Diğer imaret hayratları aşağı ovada bir düz yerde büyük şehirdir ki batısı Kösdem Nehri kenarıdır. Bu büyük nehir Yanya dağlarından gelir. Yine batı tarafında Meçova köylerini sulayarak [236a] gelip şehirden 12 saat aşağı kuzey tarafa akıp Bababurnu adlı yerde Akdeniz'e karıştığı yerde gemi ile geçilir bir nehirdir ki nice abıhayat nehirler karışır.
Camileri: 71 adet mihraptır. 22'si kargir, uzun minareli Cuma namazı kılınır selatin camii gibi mabetlerdir. Bunlardan mükellefi köprü başındaki kurşun kubbeli Hasan Bey Camii büyük yapıdır, ama ziyneti eski tarzdır.
Sonra, ibretlik büyük namazgah ki 50 bin insan alır, dua kabul olunur yerdir.
Sonra, bu musallaya yakın Ömer Bey Camii, kurşunlu güzel beytullahtır. Kıble kapısı üzere tarihi budur:
1 90
Bena haze 'l-imareti Ömer bin Durhan.
İbret verici minaresi: Bu Ömer Bey Camii'nin bir görülmeye değer minaresi var ki bütün İslam diyarında öyle hendese üzere bir banghane görülmemiştir. Ve bir eskinin üstadı öyle bir işçilik etmemiştir. Bu süslü minarenin içinde asla mili yoktur ki garip temaşadır. Aşağı kapısından baksan yukarı şerefe kapısı görünür, içi bomboş uzun bir minaredir. Eskinin yapı ustası bu yüksek minarede var kuvvetini, marifetini sarf edip minarenin iç yüzünde duvarı etraflarına bir çeşit hendese ile taş basamaklar edip minarenin ta tepesine çıkılır, ortası boş bir güzel yapı minaredir.
Hacı Bayram Camii: Bu da tamamen mavi has kurşunla örtülü bir mamur camidir. Kapısı üzere tarihi:
İnne sahibe 'l-hayrat fahrü 'l-akran el-hacı Bayram.
yazılmıştır. Sonra, Bayrak Camii: Her vakitte muvakkıtı saat gözetip
ezan zamanı olunca minarenin tepesindeki alemine bir çam sırığı üzere bayrağını ipler ile çekip bütün müezzinler o alem bayrağı görüp her cami ve mescitte ezan-ı Muhammediler okunur. Onun için bu camie Bayrak Camii derler. Gerçekten de bu bayrak alameti ve muvakkıtı acayip büyük hayrattır. Ve bu cami çarşı pazarın tam ortasında olmakla İstanbul'un Rüstem Paşası ve Sultan Bayezid Camii gibi sabah akşam kalabalık cemaate sahip bir geniş ve gönül açıcı, kurşun örtülü nur dolu camidir.
Ve Aziz Efendi Camii, Akçeli Cami, Türbe Camii, Burmalı Cami, Şeyh Camii, Ömer Ağa Camii, Muharrem Paşa Camii ve Eski Cami. Ve Saat Camii: Bir yüksek yapıda çan saati var. Bir merhale yerden sesi duyulup Bayrak Camii minaresine bayrak çekerler. Bu cami bir yüksek zeminde kiremit ile örtülü mamur camidir.
Büyük köprünün öte tarafında Mevlevihane Camii, Hacı Bekir Camii, Darulkurra Camii, Çömlekçiler Camii, Murad Ağa Camii, Ahmed Efendi Camii ve oğlu Çelebi Camii, Fatıma Hatun Camii, meşhur camiler, mükemmel mabetler bunlardır ki vakıfları da mamurdur.
1 91
Mahalle mescitleri: (---) adet mahalle mescitleri vardır. Evvela (---) Mahallesi mescidi (---) .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ... ................ . Medreseleri: (---) adet medresesi vardır. Bunlardan Süley
man Paşa Medresesi (---) (---) (---). Darulkurraları: 3 yerde tecvid ilmi okunur. Darulkurra
Camii'nde Kur'an hafızı gayet çoktur. Darülhadisleri: 3 yerde hadis ilmi okunur. Bunlardan Bay
rak Camii'nde muhaddis şeyhleri vardır. Sıbyan mektepleri: 22 yerde ebcet okuyan çocuk mekteple
ri var. Bunlardan (---) (---) (---). Derviş tekkeleri: 10 yerde Al-i Aba dervişleri tekkesi var
dır. Bunlardan köprü başında Kösdem Nehri'nin kenarında bir teferrücgah Mevlevlhanesi var. Zamanın fazıllarından Cenubi Efendi adlı bir şeyhi var ve pak ve pakize çille-i merdanın çeker 55 adet terk ü tecrid sema-zen fukaraları var. Sema meydanı, fukara hücreleri, Keykavus mutfağı mamur ve nimeti bol Celaleddin-i Rumi tekkesidir. Ve (---) tekkesi,
...... . . . . . . ..... . (1 satır boş) ..... . . . . . . . . . . . . . . . Can rahatı hamamları: 5 adet umum hamamları vardır.
Bunlardan biri Bayrak Camii yakınında kurşun kubbeli Piri Paşa Hamamı, gayet geniş ve hoş hamamdır. Eski Hamam, çifte büyük hamamdır ki biri kadınlar için yapılmıştır. Kabil Ağa Hamamı, geniştir. Sonra, (---) Hamamı. Bu da suyu, havası ve yapısı hoş aydınlık hamamdır. Gerçi bu büyük şehre göre bu yazılan 5 adet hamamlar azdır, ama [236b]
Ayan sarayı hamamları: Dostların ifadelerine göre bu Yenişehir' de 400 adet özel hamam vardır, dediler. Sorumluluğu söyleyene. Bu yazılan hamamların suları tamamen at sakaları ile Kösdem Nehri' den taşınır garip ve acayip baş belasıdır.
Çarşı bedesteni: 880 adet sanatkar ve ehl-i hıref dükkanı vardır ki tüm usta, sanatkar, hünerli esnaf mevcuttur. Bu şehrin tam ortasında, çarşı pazar içinde kale gibi bir kargir kapılı ve 4 adet demir kapılı bir bedesteni var ki sanki bu şehrin sağlam kalesidir. İçinde zengin bezirganları ve sevimli tüccar çocukları metalarını satarlar.
Tüccar hanları: 21 adet kara ve deniz bezirganı hanı var. Hepsi kiremit örtülüdür, ama bunlardan mükemmel (---) hanı
192
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Hanelerinin sayısı: Toplam 4 bin adet geniş, tek katlı ve iki
katlı, kargir yapı ve baştan başa kiremit örtülü mamur evlerdir. Bütün duvarları kerpiç ile yapılmıştır, ama kapıları geniş sarayları çoktur. Evvela (---) sarayı,
.. . . . . . . . . . .. . . . . . (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bu haneler ile sultan çarşısının çevresinde ahşaptan par
maklı kapılar vardır. Akşama yakın şehir içinde davullar çalındıktan sonra bütün bu kapıları bekçiler ve martoloslar kapayıp emin olurlar. Zira cümle dükkanlar bedestenin etrafında bir yerde olup kaleden daha korunmalı çarşı pazardır ki nice bin Mısır hazinesi mal vardır.
İnsanların geçiş yeri köprüler: Bunlardan Kösdem Nehri üzerinde 10 göz Hasan Bey Gazi Köprüsü, gökkuşağına benzer güzel bir köprüdür ve sağlamdır. Ve
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Susayanlara sebilhaneler: Toplam 300 yerde, her köşe baş
larında ve her mahalle içinde sebilhaneler vardır ki hayır sahipleri atlarla katırlarla Kösdem Nehri'nden yaz kış su taşıyıp İmam Hüseyin ve Kerbela Çölü Şehitleri ruhları için sebil ederler. Bu şehir içinde asla çeşme olmadığından sudan daha büyük hayrat yoktur. (---) (---) Ama evlerde suları çoktur.
Evlerdeki su kuyularım sayısı: Toplam 3.060 adet ev kuyuları vardır. Halkı tamamen kuyu suları kullanır. Hatta bu şehirde su kıtça olduğundan herkes ihtiyaç vaktinde ibriğini eline alıp çarşı pazar içinde ibriğiyle gezerek hayır sahiplerinin hela hayratlarına ihtiyacını gidermeye giderler. Zira her ayakyolu helaların suları yoktur. Nice bin hayır sahibi gelip su hayratı edememişlerdir, zira bu şehir yüksek bir yerde bulunup ondan daha yüksek yer yoktur ki terazilerle su getireler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (3/4 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İrem Bağı dinlenme yerleri: Toplam 30 adet mesiregah ve
dinlenme yerleri vardır. Bunlardan şehrin doğu tarafında, Fahma Hatun Korusu: Bir Acem hıyabanı gibi İrem Bağı ko
yahıdır. Orada olan yüksek ağaçlar meğer Zirinoğlu Hırvatistan'ında ve Lipova Kalesi dağlarında ola. Asla zemine güneş düşmez bir Meram hıyabanıdır.
Kabil Ağa Köşkü seyrangahı: Bu da bir geniş yerdir.
193
Çelebi Korusu gezinti yeri: Budin serhaddinde Peçuy-ı Sirem şehrinin Baruthane adlı gezinti yerine benzerliği var, gönül açıcı, güzel sesli kuşları olan cihan korusudur ki adem güzeli kuzuları bu gönül açan yerde güzeller aşıklarıyla küme küme olur, bu güzel yerde gezerler.
Tatarköy Korusu gezinti yeri: Nice yerlerde bağ bahçeleri ve avlanacak ovaları sayısızdır.
Yenişehir'in suyu ve havası: Temmuz ayında havası ağırdır ve Kösdem Nehri hamam suyu gibi akar, ama kış günleri gayet hoştur.
Halkın işi, gücü, kazancı: Genellikle halkı tüccardır, zira yapıcısı da tüccar olduğundan ikram sahibi, garip dostu meydan erleri vardır.
Halkın dili, ıstılahı: Genellikle halkı Rumca konuşurlar, zira reayaları tamamen Urum kefereleridir. Onun için halkı "Varmişik, gelmişik" diye konuşurlar. Halkının giysileri; genellikle samur kürk, elvan saya ferace ve serhadli kontoşlar giyerler. Orta hallileri londura çukalar giyip Tırnovi bezi kaftan giyerler ve başlarına yaldızlı Muhammedi' sarık sararlar. Ama taze civan yiğitleri çuka dolamalar giyip başlarına çuka berata giyer, kortela bıçak taşıyıp ayaklarına sarı kubad1 pabuç giyip gezerler.
Garip temaşa: Bütün kadınları da [237a] kırmızı saya çukadan berata giyip cevahir ve inci püskülleri beratalarının tepelerine takıp Frengi atlas, kamha, hara ve darayı değerli giysiler giyip başlarında beyaz ızar ve yüzleri kıldan örtü ile örtülü olup gezerler. Acayiplik: Kefere reayaları bir çeşit 3 kulaç beyaz sarık sararlar. 4 kulaç olsa kefereleri cezalandırırlar. Asla Müslüman sarığından fark olmaz kefere reayalarıdır.
Diğer ibretlik: Bu şehrin bir çeşit reaya kefereleri daha var, Frenk şapkası gibi manlifke Eflatuniyye şapkası giyerler. Frenginki siyah şapkadır, ama bu reayalar beyaz keçeden şapka giyerler, tepeleri biraz sivridir. Bir gülünç, acayip görünüşlü maskara şapka ve inbisatlı keferelerdir.
İhtiyaç sahiplerinin bağlarının sayısı: Toplam 20.060 adet üzüm bağı öşr-i sultanı verir.
Beğenilenlerinden: Ali Fakılar eriği gayet sulu ve yemesi
1 94
hoş eriktir. Buhara eriğinden, Mardin eriğinden ve Birgili eriğinden hoş ve hazmı kolaydır. Meşhur olup padişahlara hediye gider. Ve Karaferye'nin kaysı narı gibi hoş ve sulu nan olur. Ve baba ayvası, tekkeşin ayvası ve ekmek ayvası da gayet güzel kokulu ayvadır.
Müneccimlere göre iklimi: Bu büyük şehir (---) iklimde bulunup arz-ı beledi harfeyn-i "lat"tır. Ve uzun günü harfeyn-i "nüh"tür. Ve kıblesi güney tarafına olan gün ortası hattından güney tarafına olan doğu yönüne 39 derecedir. Kısacası bunun da kıblesi Mısır kıblesi üzere olmuştur. (---) (---) (---).
Yenişehir külliyatı övgüsünün tamamlanması: Gayet mamur ve süslü şehirdir. Hala daha mamur olmadadır, ama "Vebadan 20 bin adam telef oldu" diye Yenişehir Mollası Hısımzade Abdülbaki Efendi anlattı. Gerçekten de nice hanedanlar kapanıp kalmıştı. Bir kere böyle büyük veba salgını Bursa Yenişehiri'nde de olmuştu .
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (2,5 satır boş) ................... . Yenişehir büyük velilerinin ziyaret yerleri: Evvela şehrin
kıblesi tarafında Hacı Efendi nurlu türbesi ve Şeyh Hazret-i Aziz Eendi sırrı aziz olsun. Nurlu türbesinin üzerinde tarihi budur:
Guş edip dedi Şerifi tarih, Gitti Firdevs 'e Aziz-i ulema.
Sene (---)
Ve Yenişehir' den yıldız tarafına 2 saatte, Kaptan Hasan Çelebi ziyareti. Ve Şam1 Yahya Efendi ziyare
ti: Şam'ın Salihiye adlı mahallesinde dünyaya gelip alem seyyahı iken Yenişehir'de yerleşmişti. Mehmed Çavuş Mescidi sahasında yatmaktadır. Yerine genç oğulları Seyyid Şerefeddin posta oturdu. Bu aziz keramet ile meşhurdu. O da 1004 [1596] tarihinde vefat edip babalarının yanına defnedildi. Ve (---) (---) (---) .
.. . . . . . . . . . . . . . . . . (2 satır boş) ......... .......... . Bir ay tam bu şehirde zevk ü safalar edip sonra gezinti yo
luyla,
195
Yenişehir'den Kesendire ve Koloz taraflarına gittiğimiz konakları bildirir
Evvela Yenişehir'den güneye doğru (---) saatte geniş ovalar içinde mamur ve bakımlı köyleri geçip,
Ermiye kasabasının özelliği Tırhala Sancağı toprağında (---)dir ve 150 akçe payesiyle iyi
kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı vardır, diğer gayri hakimleri Yenişehir1dedir. Ancak subaşısı ve bacdarı vardır. Kasabasının yapıları deniz kıyısından açıkta, geniş düz bir ovada, bir lezzetli sulu, bağ bahçeli ve (---) adet kiremit örtülü altlı ve üstlü katlı mükellef evlerdir.
Ve (---) adet mahalledir. (---) (---) (---). Ve (---) adet mihraptır. Evvela (---) camii (---) (---) (---). Ve (---) adet medresedir. (---) (---) (---). Ve (---) adet sıbyan mektebidir. Ve (---) adet derviş tekkesidir. (---) (---) (---). Ve (---) adet handır. (---) [23 7b}
Ve (---) adet hamamdır. Ve (---) adet esnaf dükkanıdır .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2,5 satır boş) ................... . Limanının ağzı açıktır. Gündoğusu rüzgarı dokunur bir
körfez içinde iyi yataklı gayet geniş limandır ki bir anda 500 adet geminin yatması mümkün, iyi demir tutar, gemilere karargah olacak bir sığınak limandır ki suları akar.
Bu kasabanın da halkının dilleri Urumşadır ki "Varmişik, gelmişik" diye konuşurlar,
.................. (3 satır boş) ................... . Oradan kalkıp kıbleye doğru (---) saat deniz kıyısı ile gider
ken, Büyük Yoroz Limanı, yani eski Koloz Kalesi'nin özellikleri
Rum tekfurlarından Batlimus Papayoroz adlı bir patrik yapıp napak veledi olan Koloz adında hakimi olup onun ismiyle isimlenmiştir ve Biga Koloz diye Rum tarihlerinde yazlıdır.
Sonra (---) tarihinde Sultan (---) asrında (---) Paşa fethidir. Hala Tırhala Sancağı toprağında voyvodalıktır.
Ve (---) yük akçe iltizam olup emin oturur, zira işlek iskeledir. Ve 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) adet
196
köydür. Kethüdayeri, serdarı, dizdarı, 300 adet kale neferi, muhtesibi, bacdarı ve Tırhala Sancağı zeamet ve timar erbabı muhafazacıları vardır.
Kalesinin şekli: Deniz kıyısında yüksek bir kaya üzerinde beşgen şekilli, yine taş yapı güzel bir surdur, gayet sağlam ve yüksektir. Çepçevre büyüklüğü (---) adımdır. (---) kapısı var. Bu yüksek kale Akdeniz'in bir körfezi sonunda bulunur. Körfezin ağzı kıbleye nazır olup limanı bin pare gemi alır. 6 adet rüzgardan emin, bir güvenli sığınak limandır ki her ne tarafa gemiler demir bıraksalar iyi demir tutar limandır. Kalesinin bütün topları limana nazırdır, ama o kadar büyük iri topları yoktur.
Ve kalesi de eski yapı olmakla yer yer yıkılan yerleri vardır. Onun için cebehanesi azdır.
Ve hisar içinde (---) adet kiremit örtülü haneleri vardır. Ve (---) camii (---) (---) var.
Aşağı liman kenarında büyük mahzenleri vardır. Hatta bu hakir bu kaleye gelmezden 3 gün önce Venedik donanması gemileri gelip pervasızca bu limanda demir atıp kaleyi işgal etmişler, asla muhafız karşı duramayıp kaçtıklarında kaleden bu kadar esir ve ganimet malı ile kale kapısını söküp alınca liman kenarında olan ambarların içlerinde olan nice kere yüz bin kile çeşitli zahireleri gemilerine tahmil edip gitmişlerdi. Bu hakir vardığımda henüz kaçanlar şehre ve kaleye gelmede idiler.
Koloz Kalesi'nin varoşu: . . . . . . . . . . . . . . . . . . (3 satır boş) .. . . . . . . .... . . ..... .
Oradan kalkıp (---) yönüne gidip, Aleksandire Kalesi, yani eski Kesendire şehrinin özellikleri
Rum tarihine göre bu kaleyi Aleksandire yani İskender yapmıştır. Rum kavmi İskender-i Zülkarneyn'e Aleksandire derler. Bu eski şehir onun yapısı olduğundan Aleksandire'den bozma olup Kesandire derler. Ondan da bozma olup Kesendire Burnu derler. Selanik Körfezi burnuyla Eğriboz'un Kızılhisar Burnu arasında Kesendire Burnu'dur .
.. . . . . ..... . . . .... (3.5 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . . [238a] Oradan güney tarafa (---) saat mamur köyler geçip abıhayat
sular içip, Süslü Velesin kasabasının şekli: Bu da Tırhala Sancağı top-
1 97
rağında 150 akçe payesiyle mamur kazadır. Ve nahiyesi (---) köydür. Ve hakim-i örfü (---) tarafından voyvodadır. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve muhtesibi vardır. Bütün yapıları bir geniş zemin, abıhayatlar akar havadar yerde bulunup toplam (---) adet mahalledir. Ve (---) mihraptır .
.................. (5 satır boş) ................... . Oradan (---) saatte (---) yönüne sahralarla mamur köyleri ge
zip dolaşarak, Güzel Çatalca kasabası: İstanbul yakınında bir daha Çatal
ca kasabası vardır ama bu ondan mamurdur . .................. (9 satır boş) ................... .
Bu kasabayı da gezip dolaşıp oradan kalkıp batı yönüne yönelip (---) saatte mamur köyler geçtik. Köstem Nehri'ni gemilerle geçip (---) köyü menzili, oradan yine batıya (---) saat daha yüksek dağlar eteğinde mamur süslü köyler içinde gidip oradan,
Eski yapı Tırhala Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı Leka-yı bed-lika-yı bi-bekanm Meram Bağı'dır.
Nice devletler eline girmiştir. Sonunda Venedik küffarı elinde mamur olup sanki cennet bahçesi olduğunda bir gece Gazi Yıldırım Bayezid Han Üsküp şehrinden sene (---) tarihinde at sürüp gece baskını ile bu şehri yağmalayıp o kadar hazine mallar alıp bu kadar bin esiri zincire bağlayıp kalesini yer yer yıkıp gider. Sonra 852 [1448] tarihinde Fatih Sultan Mehmed babası Selanik'i ve Yenişehir'i fetheder. Sonra bu Tırhala'yı Venedik elinden alıp içine İslam askeri kor.
Sonra Rum ve Bulgar kefereleri bir fırsat bulup yine bu kaleyi işgal ettiklerinde, 799 [1397] tarihinde Sultan Bayezid-i Veli Mora Vilayeti'nde Moton ve Koron kaleleri fethine giderken derya gibi asker ile bu Tırhala Kalesi'ne uğrayıp fetheder, Gazi Durhan Bey eliyle. Yine Durhan Bey'e yönetimi bağışlanıp imar eder.
Hala Süleyman Han yazımı üzere bu da Rumeli Eyaleti'nde başka sancak beyi tahtı olup paşasının hass-ı hümayunu 450.885 akçedir, zeameti 36 ve timarı 529'dur. Alaybeyisi, çeribaşısı ve yüzbaşısı vardır. Kanun-ı padişahı üzere sefer sırasında tüm erbab-ı timar cebelüleriyle ve paşasının askeriyle toplam 3 bin silahlı askeri olup sancakları altında Rumeli veziriyle sefere giderler.
1 98
Şeyhülislamı, nakibüleşrafı ve 300 akçe payesiyle tahtabaşı adıyla şerif kazadır ki adaletle kadıya her sene 10 kese mahsul hasıl olur. Nahiye köyleri toplam (---) adet mamur köylerdir.
Mahkemesi bir geniş ve açık yerdedir. Ve sipah kethüdayeri, [238b] yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 150 adet kale neferi, muhtesib ağası, bacdan, şehir kethüdası, mimar ağası, haraç ağası, şehir subaşısı (---) (---) (---) vardır.
Kalesinin şekli: Banya Venedik imarı olup bir büyük geniş öz içinde, bir yalçın uzun beyaz kaya üzerinde kıbleden yıldız tarafına badem şekilli, uzunlamasına yapılmış, şeddadi, yontma taş bir savaş kalesidir ki gayet sarp, sağlam ve dayanıklı büyük hisardır. Çepçevre büyüklüğü 2.100 adımdır. Ancak batı yönüne nazır bir kapısı var, iki kat sağlam demir kapılardır ve iki kat hisarpiçeli sarp duvarlı yapıdır.
Bu kapıdan içeri iki kat demir kapı daha vardır. Bu aralıkta 5 adet hanecik vardır ki bu mahal başka bir bölme hisarcıktır. Ondan yukarı yalçın kaya yollar üzere gidip bir demir kapı daha vardır. O kapıdan içerisi orta hisardır. Bu hisarda 10 adet neferat evleri, 1 cami ve 1 uzun saat kulesi var ki çanının sesi bir merhale yerden duyulur. Gayri yerleri boş arazidir, çarşı pazar ve başka yapı yoktur.
Oradan yokuş yukarıya yine yalçın kayalar üzere gidince iç kaledir ki batı yönüne nazır bir sarp ve sağlam demir kapısı var ama gayet küçüktür, at ve eşek giremez. Bu iç kale gayet sağlam yapı olup 4 köşesinde 4 adet yüksek kuleleri var, her biri göklere baş uzatmış olup içleri ağzına kadar darı, buğday, kabuklu pirinç, başka bakliyat, hububat ve zahire doludur. Bir kulesinde tamamen silaha dair cebehaneler ve diğer mühimmat doludur. Kale dizdarı daima bu kalede mahpus gibi olur. Bir top menzili uzak mesafeye gitmek ihtimali yoktur. Dizdardan gayri bu narin hisarda bir adam sakin değildir.
Bu iç hisar öyie yüksektir ki güney tarafında Kalabak Kayası, Kız Kalesi Dağı, Kesendire ve Koloz Dağları, Ermiye Burnu ve Selanik'in Hortaç Dağı tamamen görünür. Tırhala'nın iç hisarı ta bu derece yüksektir.
Tırhala'nm aşağı şehri: Toplam 16 Müslüman mahallesi ve
1 99
8 adet kefere mahallesidir, ama asla Yahudi mahallesi yoktur. Ticaret ile gelip giderler. Evvela (---) Mahallesi,
.................. (1 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . meşhuru bunlardır.
Ve 2.300 adet altlı ve üstlü ve kargir yapı güzel haneleri baştan başa kırmızı kiremit örtülü taş ve kerpiç duvarlı şahane şahnişinli, köşklü, bağ bahçeli gayet geniş ve abıhayat kaynak sulu mükemmel, bakımlı ve süslü evlerdir.
Ayan sarayları: Bunlardan Abdülfettah Sarayı, Bey Sarayı, Kadı Sarayı, Hasan Ağa Sarayı, Kör Ahur Kethüdası Sarayı, Zaimzade Sarayı, (---) (---) (---) meşhur saraylardır.
Şehzade ve diğer ayan camileri Toplam 23 adet Müslüman mabedi vardır. Evvela bunlardan Osmanlı sultanları soyundan 8 adet
Cuma camiinin seçkini, mükemmel ve mükellefi Osman Şah Camii'dir ki bir diyarda benzeri yoktur, ancak Tire, Manisa, Bursa ve İstanbul' da vardır. Gerçi küçüktür ama gayet aydınlık, süslü, mamur, gönül açıcı ibretlik bir yapıdır.
Bunda olan yaldızlı avizeler, bunda olan mihrap ve minberdeki sanatlar, bunda olan şirinkarlık ve tasarruflar yapılmış ki övgücüler onun övgüsünde acizlerdir.
Kısacası, güzelliği, hoşluğu ve zarifliği övgüden hariç ve cevher saçan kalemlerin beyanının dışındadır. Gerçekten Sultan Süleyman Han Camii'ni yapan Abdülmennan Ağa oğlu Koca Mimar Sinan bu Allah evi camii yapıp var gücünü sarf etmiştir. Felek atlasında böyle bir işçiliği eskinin bir mimarı, mühendisi etmemiştir. Kıyamete kadar ebedi ola.
Bu nur dolu camiin mina kubbesi 4 köşe duvar üzere yapılmış olup İstanbul'da sanki Selimiye Camii'dir ki içinde asla sütunlar yoktur. Ancak mavi kubbenin kenarlarında kandil yakacak demir parmaklıklı kenarlar vardır. Kıble kapısı gayet sanathdır ki kapısı üzere tarihi budur: (---) (---) (---).
Dış sofasında 6 adet ibretlik sütun [239a] üzere 5 adet yüksek kubbe vardır ki her biri gök kubbeye denktir.
Avlusu bir beyaz mermer ile döşenmiş, nakışlı mermer işidir. Çevresi yüksek sütunlar üzerinde kubbelerle bezeli ve medrese odalarıyla donanmış iç açıcı avludur. Bu aydınlık cami şeh-
200
rin içinden akan (---) nehri kenarında bir düz yeşillik yerde bulunup bütün imareti, medrese ve mektebi, han, hamam ve diğer yapıları tamamen Osman Şah'ın hayratı olup baştan başa yapıları has kurşun ile örtülü bir mamur eserdir.
Ancak şehir kenarında olmakla cemaatten gariptir, ancak ikindiden sonra şehrin dükkan sahipleri, maarif erbabı ve sadık aşıkları bölük bölük bu camiin etrafında olan ağaçlık, yeşillik ve çimenlik yerlerde oturup cavk cavk olup bütün dostlar zevk ve şevk ederler. Zira şehrin bir gezinti yeri budur. Bir geniş, havadar ve yeşillik yerde bulunmuştur. Gerçekten Koca Osman Şah Osmanlı neslinden olup bir kerem sahibi olduğu cami hayratlarından bellidir.
Bu bahtlı şehzade Sultan Bayezid ve Yavuz Sultan Selim vezirlerinden Kara Mustafa Paşa'nın ciğer köşesidir. Sultan Süleyman'ın kız kardeşinin oğlu ve Yavuz Sultan Selim'in kızının oğludur, Sultan Süleyman'dan büyükçe idi. Hatta Selim Şah, Sultan Süleyman'ı katledin diye bostancıbaşıya teslim ettiğinde bostancıbaşı şehit ettim diye bir adamın cenazesini kılıp Eyyub Sultan civarında daha önce gömülü olan Çelebi Şehzade Mustafa yanında o adamı gömer. İleri görüşlü ve Aristo akıllı bostancıbaşı Süleyman Şehzade'yi Kulebahçesi'nde bostancı suretine koyup çapa çaldırır. Ta ki Selim Han Mısır'ı fethedip İstanbul'a geldiğinde hasta olup ahiret tarafları göründüğünde:
"Padişahım, sizden sonra bu tac u taht, raht u baht kime intikal eder? İşte hala padişahım oğulsuz kalıp Sultan Korkud ile Sultan Ahmed kardeşlerinize kıydınız ve ciğer köşeniz şehzade sarı arslan Süleymanınıza kıydınız. Şimdi Osmanlı tahtı sahibi kim olur" dediklerinde,
"Kızımın evladı, Şehzade Osman Şah müstakil olsun" deyince Osman Şah'ı müstakil padişah etmeye tüm kullar karar verirler.
Hemen bostancıbaşı Selim Şah'ın ölümü öncesinde yüz bin yemin billah ile Sarı Süleyman'ı Kulebahçesi'nde bostancı külahıyla ve elinde çapasıyla Selim Şah huzuruna getirip baba ve oğul birbirlerini bağrına bastı. Hemen o an Selim Han 40 gün daha sıhhat bulup bostancıbaşıyı kubbe veziri etti. Kırkıncı gün Selim Han "Rabbine dön" [Kur 'an, Fecr, 28] emriyle ahirete gidip
201
Süleyman Han müstakil padişah olunca kul taifesi bir hayli dedikodu edip,
"Selim Han vasiyet etmişti. Biz Osman Şah'ı padişah ederiz, zira ulu şehzadedir" diye söylenince hemen ileriyi düşünen Süleyman Han Osman Şah'ı hemşiresiyle, yani Osman Şah'ı annesiyle bir gecede ılgar ile bu Tırhala Sancağı'na sürdü. Hayat kaydı ile ebedi bu sancağı Osman Şah'a bağışladı. Böylece Süleyman Han dedikodudan kurtulup müstakil padişah olur.
Beri tarafta Osman Şah da tahta çıkmaktan ümidi kesip bu Tırhala içinde bu güzel camii ve nice yüz adet hayratı yapar. Allah rahmet eylesin. Gerçekten de nur dolu bir camidir.
Sonra şehir içinde, Mustafa Paşa Camii: Bu da nur üstüne nur bir camidir. Bü
tün yapılan baştan başa kurşunludur. Kapısı üzere yazılı olan tarihi budur:
fn ibtidethane-i Sübhan, Ahıreş amed der- meh-i Şa 'ban,
Dide budem temam şüd in cami, Güfte-end tarih-i Ka 'betü 'l-İrfan.
Sene (---).
Gazi Durhan Bey Camii: İlk fetihte yapılan eski mabettir. Çarşı pazar içinde bulunmakla gece gündüz kalabalık cemaate sahip namazgahtır. Lakin kiremitli eski tarzdır. Kıble kapısı üzere eski hatla tarihi budur:
Geşt tarih mahzenün ff Hak. Sene (---)
Bu nurlu camiin kıblesi önünde çeşitli havuzlar ve akarsular var. Sonra,
Lala Paşa Camii: Bu da baştan başa has kurşun ile örtülü bir mamur mabettir.
Akça Camii: Bu da mesiregahtır. Alaca Cami: İskender Bey hayratıdır. Ömer Bey Camii: Şehrin güneyinde Kalabak Kaya yolunda
hoş bir camidir. Ancak minaresi yüksek değildir. (---) (---) (---).
202
Müslüman mahalleleri mescitleri Hepsi 8 adet mescitlerdir. Evvela Ali Çavuş Mescidi ve Cafer
Efendi Zaviyesi, (---) (---) (---). [239b]
6 adet medresedir. Bunlardan Osman Şah Medresesi, (---) (---) (---).
9 adet sıbyan mektebidir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) ... . . . . . . . . . . . ..... .
8 adet derviş hankahıdır. Cafer Efendi Tekkesi, Ali Çavuş Zaviyesi ve (---) (---) (---).
13 hamamdır. Osman Şah Hamamı, çiftedir. Durhan Bey Hamamı ve Ömer Bey Hamamı, havası ve yapısı güzel gönül açan hamamdır.
70 adet özel saray hamamları var. Abdülfettah Paşazade Sarayı Hamamı ve Durhan Beyzade Sarayı Hamamı ve nice hamamlar vardır.
Bin adet çarşı dükkan vardır, ama bedesteni yoktur. Yine de bütün değerli şeyler şehir içinde bolca bulunur.
5 adet tüccar hanı vardır. Bunlardan, (---) (---) (---). 3 adet fukara aşevi, imareti vardır. Evvela Osman Şah İma
reti ve Gazi Durhan Bey İmareti, (---) (---) (---). 5 adet yerde insanların geçeceği köprüler vardır. Bunlardan
ibretlik yapı şehir içinde Lala Paşa Köprüsü: 15 adet küçük göz� lüce sanatlı köprüdür, ama alçaktır. Osman Şah Köprüsü: Sekiz Göz adıyla sanatlı bir köprüdür. (---) (---) (---).
1.001 adet hayat pınarı gibi çeşme var, diye anlattılar. Gerçekten de bu Tırhala şehri sudan ibaret bir yerdir. Evvela Sekiz Göz Köprü başında Derviş Bey Çeşmesi'nin kemeri altındaki tarihidir:
Halka bu çeşmeyi yapdıkda görüp Şamf, Der-akab dedi tarihini ma abıhayat-ı sanl.
Sene 1024.
Nice yüz akarsu çeşmeleri, kaynakların Üzerlerine nice yüz hayır sahipleri kubbeler yapıp bazısına hoş havuzlar inşa edip bütün insanlar ve tüm hayvanlar susuzluklarını giderirler. Nice yüz hayat pınarı gibi hesapsız kaynakların hepsi şehir içinde akan (---) nehrine karışıp kıble tarafına akarak Kiremitlik adlı
203
mahalde bütün sular bir yerden Kösdem Nehri'ne karışır. Bu yerde bir abıhayat zülal suyu vardır ki ismine Şeker Pınarı derler. Bütün Tırhala şehrinin tabiat sahibi olanları at sakalarıyla su getirtip Şeker Pınarı'ndan içerler. Gerçekten de Şeker Pınarı dedikleri kadar vardır.
200 adet ibretlik eser su dolapları var ki Adana şehrinde ve Arabistan'da Hama şehrindeki su dolaplarına benzer. Şehrin ortasında akan (---) nehrinin sağında solunda küçük büyük dolaplar döner. Her birinden birer çeşit ses çıkıp başka bir tür makamla nağmeleri vardır. Bütün hamamlara, camilerin havuz ve şadırvanlarına, tüm saray hanedanlar, şebekeli bostanlar ve nice bin adet cennet bahçesi gibi bağlara, bahçelere saf sular bu dolaplardan dağıtılıp şehir bahçeleri sulanır. Bir acayip ve garip seyirlik dolaplardır. (---) (---) (---).
105 adet tertemiz taş döşeli beyaz kaldırımlı temiz şehirdir. (---) (---) (---).
Ve bütün halkının dili Urumşadır. Dilleri Rum gibi "Varmişik, gelmişik, olmişik ama neylemişik" diye konuşur zengin adamları vardır.
Ve 23 adet mesiregahları var. Bunlardan Osman Şah mesiresi ve (---) (---) (---).
Bütün mahsulatları şehrin güney tarafındaki ovada 5 çeşit buğdayı, arpası, pamuğu ve diğer hububatları çoktur.
Ve bütün mahbub ve mahbubesi şivekar ve sağlıklı kızları ve sevimli oğlanları gayet çoktur, zira havası hoştur.
Bütün reayası Rum, Ermeni, Bulgar, Sırp ve Latin tüccarları çoktur ki sığır gönü ve diğer meta alıp Venedik'e götürürler.
Övgüsünün tamamlanması: . . . . . . . . . . . . . . . . . . (6 satır boş) .................... [240a] Tırhala şehri evliyaları ziyaretleri
Evvela, Durkut Baba ziyareti. Gazi mücahidlerin önderi Gazi Durhan Bey: Camiinin av
lusunda medfundur. Şeyh Hızır Efendi, Şeyh Ramazan Efendi ve Alaca Cami'de
ruhani alemin kutbu Şeyh Hüseyin Efendi, sırrı aziz olsun. Ve alemin çırası, sevinç ışığı, kulların şerefi, gizli güneş,
Rabbani hikmet madeni Şeyh Hazret-i Cafer Efendi ziyare-
204
ti, sırrı aziz olsun: Bu aziz Tali Efendi'nin kardeşidir. Birkaç kere hacca gidip Yemen, Aden ve Seba şehirlerine seyahat edip Yemen'de Veys el-Karani türbesinde kalmak isteyince bir gece rüyasında Veys el-Karani'yi görüp,
"Ya hazret, doğum yerin olan Tırhala'da kal" buyururlar. Sonra aziz yola çıkarak Tırhala'ya gelip bu zaviyeyi yaptılar
ve halkı Hak yoluna yöneltip gittiler. 1026 1617] tarihinde Hak tarafına yönelip zaviyesi sahasında özel türbesine defnedildi. Tekkesinde halife ve dervişleri büyük toplantı yapıp tevhid-i sultani ederler. Allah rahmet eylesin.
Tahkik erbabı önderi, velilik kıblesi hidayet kabesi, İlahi sırların müftüsü, sonsuzluk nurlarının mücahidi Şeyh Aziz Mehmed Efendi, sırrı aziz olsun: Bu aziz babamızın anlattığına göre Malgara şehrinde Naibzade Hasan Halife adlı bir imamın ciğer köşesi, değerli incisi idi. Bu Tırhala'da Ali Çavuş adlı bir zat bir zaviye yapıp Nureddinzade Efendi hazretlerinden bir halife rica edince o da bu Mehmed Efendi'yi Tırhala'ya gönderir. Halveti tarikatında şeyh olup Osman Şah Camii'nde de vaiz, nasıh ve hatip olup nice bin inkarcıyı tevhid ehli eder. Sonunda 1013 [1604/5] tarihinde geçici dünyadan kalıcı dünyaya göçüp zaviyesi haziresine gömülür. Allah rahmet eylesin.
Mevlana Pareparezade Ahmed Efendi ziyareti: Gazi Ömer Bey Camii'nin avlusunda yatmaktadır.
Kınalı Efendi ziyareti, sırrı aziz olsun . . Kadri yüce, Rabbani ilim madeni, Sübhani kulübe sakini
Şeyh Hazret-i Sinan Efendi ziyareti: Edirne yakınında Ergene Köprüsü kasabasında doğup İlahi aşk ile yanmış bir zat iken Karadeniz kıyısında Varna şehrinde Şeyh Mehmed Kınmi hazretlerinden dervişliği alıp onlardan tarikatı tamamlayıp bu Tırhala şehrinde Gazi Ömer Bey Camii zaviyesinde post sahibi olur. Bütün Rumeli halkı ona bağlanır. Sonunda ecel yolkesicisi yakasını toplayıp ahirete göçüp zaviyesi haziresine defnedilir. Ama merhum aziz tecrid makamında sabit-kadem olup Sinani mahlası ile güzel şiirleri vardır. İlahi aşk keyfiyetiyle pür-şevk ve zevk sahibi olup Rumeli Vilayeti'nde 70 bin müride malik olmuş bir server sultan imiş, Allah rahmet eylesin. (---) (---) (---).
Nice ziyaretler daha ettik, ama bunlar meşhur olanlardır.
205
Bu şehri de gezip dolaşıp birkaç adet eğlenceli dostlarla avlanmak yoluyla kuzey tarafa bir öz içinde mamur köyler geçip abıhayat sular içerek, Kösdem Nehri'ni ayaktan atlarla geçerek, şenlikli köylerde yiyip içerek konup göçerek 3 saatte,
İbretlik yüksek kale, Kalabak Kaya Dağı'nm özellikleri (---) tarihinde Gazi Durhan Bey Rum keferesi elinden hile
ile fethetmiştir, ama tam 3 sene muhasara etmiştir. İçinde olan 3 bin adet papazlar açlıktan aman deyip bunlara zahire göndermiştir. Çuvallar ve sandukalar içinde fedaileri zahire diye gizleyip ipler ile papazlar zahireyi kaleye çekince zahireyi götüren gaziler sandukaların ağzını açıp içinden gaziler çıkıp dalkılıç olup bu yüksek kaleyi bu hile ile fethetmiştir. Yoksa bir yolla ele geçirmek mümkün değildir. Fetihten sonra papazlar mal verip yine kale kayası içinde kaldılar.
Hala Tırhala hakimi hükmünde Tırhala'ya bir saat yakın, batı tarafta göklere baş uzatmış, kudret eliyle yaratılmış ibretlik yüksek bir kayalık dağdır. Öğle vakti olmayınca bu yüksek dağın tepesi mavi bulutlar içinde örtülü durur, belli olmaz. Öğleden sonra alemi aydınlatan güneş felek kulesine çıkınca bu yüksek dağın yukarısı belli olur. Yeryüzünde buna denk ibretlik yüksek dağ yoktur. Meğer ki Acem memleketinde Kahkaha Kalesi ola. Kahkaha Kalesi'nin at ve katır çıkacak bir yolu vardır, ama bu Kalabak Kayası'na "Ne reh ne rehber peyda" dediği gibi asla bir keçi [240b] tırmaşıp çıkacak yolu yoktur. Hemen mantar gibi aşağısı incecik, yukarısı geniş yayla, bir çemenzar ve lalezar kayadır. Asla bir tarafında kaleden bir yapı eseri yoktur. Hemen kudret eli kalesidir.
Tırhala tarafına bir sivri kaya burnu vardır. Orada eski zamanda kafirler insan gövdesi kalınlığı demir kollar uzatıp uçlarına tunç makaralar bağlayıp camız ve sığır derilerini dilim dilim edip kalın gemi palamarı ipleri gibi örmüşler. Gerektiğinde bu ipleri tunçtan makaralara geçirip o örme urganların uçlarına yine kalın ipten balık ağı gibi örülmüş beşer onar adam alır sepet gibi şeyleri aşağı sarkıtıp yukarı çekecek zahireleri, koyunları ve sığırları, kısacası her ne var ise aşağıda korlar. Yukarı kayanın en tepesindeki tunç makaraların yanlarında çark dolaplar vardır, o dolapların hizmetine 10 adet papaz daima memur olup dururlar.
206
Hemen sepetlere bir adam ve 5 adam girdiğini gördüklerinde ve dolaplarda olan katırlara hay edip dolabı katırlar çevire çevire 5 Süleymaniye minaresi boyu olan kayaya sepetler çıkıp içinde olan adamlar yahut koyun kuzular, her ne ise dışarı çıkıp gider.
Bir hardal tanesi veya bir adam ne ise de bu yüksek dağın tepesine böyle makara ipler ile katırlar çekip çıkarırlar. Yoksa yerinden bu kayaya çıkmak imkansız oğlu imkansızdır. Bir yerde tırnak iliştirecek yeri yoktur, yolu yoktur. Hemen ön tarafı parlak ve cilalı kayalar olup her tarafı uçurum cehennem kuyusu gibi kayalardır. Bazı yerleri o kadar yüksektir ki sanki Bisütun Dağı olup altından insan geçmeye korkar. Yaz kış asla güneş dokunmaz nice yerleri var.
Bu ibretlik kayanın atlar ile çepçevre etrafını gezip dolaşıp bu kayanın dibinde Kalabak Köyü'ne vardık. O gece orada konuk olup gece papazlar ile konuşup,
"Aya bu kayanın tepesine çıkıp yukarıda manastırı ve kayanın zirvesinden bu yeryüzü sayfasını nasıl seyredebiliriz?" deyince papazları,
"Baş üstüne sabahın sizi sepetlere koyup yukarı çektirelim. Dünya yüzünü seyr ü temaşa edesiz" dediler.
Biz de "N'ola" deyip bu köyde zevk ü safalar ettik. Tamamen Rum keferesi ve 600 haneli zeamet köyüdür.
Sabah olup tüm atlarımızı bu köyde birkaç hizmetkarlar ile bırakıp 10 nefer yaran ile pür-silah olup kayanın altına gelip yukarıdan rahipler makaralar ile ipten örülmüş sepetleri sarkıtıp aşağı indirdiler.
Kalabak Kayası'na çıktığımızı bildirir Hemen 5 adet dost ile Allah 'a tevekkül edip sepetlere girip
aşağıdan papazlar "Ala misafiri" diye haykırınca onu gördük, hemen sepetle yukarı doğru çıkmaya başladık. Kayanın ortasına kadar çıktığımızda hatıra geldi ki,
"Bu ip ya makara kırılırsa bin parça oluruz" diye yüreğimiz ve vücudumuz güz yaprağı gibi titreyip "Emir Allah'ın" dedik. Yanımızda olan papaz bize teselli vererek yarım saatte hamd olsun yukarı tunç makara dibine çıktık. Bizi yukarı çeken dolabı gezip dolaşıp yine sepeti aşağı indirip öbür yoldaş-
207
larımızın sepete girip yukarı çekeceklerini bir kaya üzere oturup seyrettik.
Onlar sepete girince yine papazlar katır ve sığır dolaplarına hay deyip, onları da çekmeye başladılar. O dostlar yarı yola çıkınca gözleri kararıp,
"Bre bizi aşağı indirin" diye bağrışmaya başlayıp ağlaşırlar. Papazlar onların asla feryat ve ağlamalarına bakmayıp ka
tırlara dah deyip yarım saatte onlar da yukarı çıkıp şükür secdesi ettiler.
Bir yaranımızın meğer abdesti yok iken secde etmiş. Bir latifeci kimse idi,
"Benim bir daha o torba sepet ile aşağı inmek ihtimalim yoktur. Burada papaz olup yarınki gün göğe yükselip Mesihdem İsa Nebi'ye varıp dem alıp İsa'ya arkadaş olurum" dedi.
Hele hamd olsun 5 Süleymaniye minaresi boyu kadar göklere baş çekmiş kayanın tepesine selametle çıkıp etrafı seyrettik. Sübhanü 'l-Hallak bu yeryüzü üzerinde olan dağlar, tepeler, çayır ve çimenlik yerler, köyler, kasabalar ve akarsular zemin üzerinde ibretlik bukalemun nakşı gibi belli oldu.
Oradan yaya yürüyüşlerde yüksek kayalar [241a] üzerine çıkıp sanki meleklerin seslerini duyup Hazret-i İsa ve Hazret-i İdris ile gökyüzünde konuştuk. Yani ta bu derece yükseğe çıkıp mavi bulutlar içinde hayran, kendinden geçmiş ve sarhoş gezdik. Hakire bir dehşet gelip davul sesi gibi bir ses duyulup çok sert esen rüzgarlardan sersem olduk. Ama bir çemenzar ve lalezar sahrası var ki sürü ile koyunları, keçileri ve sığırları gezer, asla çobanları yoktur. Zira 4 tarafı cehennem çukuru gibi derin uçurumdur. Ve nice yerde yağmur suyundan toplanmış abıhayat su sarnıçları vardır.
Kalabak Manastırı Leka oğlu Kalabak Kral'ın yapısıdır. Gayet eski manastır
dır. Bütün papazlar bizi karşılamaya çıkıp manastırlarını seyrettirdiler. Acayip sanatlı, eski yapı bir ibretlik manastırdır. Binası sanki büyük bir kale olup gayet mükelleftir.
Bütün avizeleri, askıları ve tüm kandilleri yaldızlı ve cevahirlidir. Bunda olan "Vedd 'i, Süva 'ı, Yağus 'ı..." [Kur 'an, Nuh, 23] gibi putları Alman diyarında, Amsterdam'da, Loncat şehrinde ve Daniska şehrinde görmedim.
208
Burada 300 kadar palas kuşanan rahip, patrik ve kıssis var, her biri perhiz ile nice çeşit bilgilere ulaşmışlardır.
Ve burada o kadar mahbub, müğpiçe, güneş parçası oğlanlar var ki hepsi İsa Nebi uğruna kendilerini vakfedip her misafirin önüne durup bel bağlayıp hizmet ederler. Bütün yolcular, çevredekiler ve gezmeye gelenlere izzet ikram edip yemek yedirir, çeşit çeşit tatlılar, turunç, erik ve Buhara eriği reçelleri, tereyağları ve kaymaklar ile ziyafetler ederler.
Kısacası kuş sütü ve arslan sütüyle büyük ziyafetler edip gece konuk olanlara çeşit çeşit diba, şib, zerbaf gecelikler giydirip o kadar izzet ikram ederler ki bir vecih ile anlatılmaz, zira bu kiliseye bütün kafiristan ve dip Frengistan' dan adaklar gelir. Burada 40 yıl başpapaz olan kefereler kanuna göre Cebel-i Tür papazı olur. Sonra Rimpapa olur yahut İstanbul'da patrik papaz olup bütün dünya keferesine hükmü geçerli olur.
Sözün kısası bu kayanın ve bu kilisenin özellikleri dillerle anlatılıp kalemlerle yazılmaz. Bu dünyada bu yüksek dağ da bir temaşagahtır, ama çıkıp inmesi gayet tehlikelidir.
Burada bir gün rahiplerle sohbetler edip nice muğ-piçe oğlanlar ile konuştuk. Sonra başpapazdan hediyeler alıp akşama yakın Bakacak adlı kayaya çıktık. Bu kayanın etrafındaki birer, ikişer, üçer konak yerlerde olan kale, şehir ve kasabaları seyrettik. Evvela kuzey tarafında Demirhisar, Siroz, Vardar Yenicesi, Vodina, Karaferye, Oştrova, Serfice, Alasonya, Sidirkapsi, Lankaza ve Selanik şehirleri gözükür.
Doğusunda Akdeniz bir göl gibi görünüp sahilinde Koloz Kalesi, Kesendire Kalesi, Ermiye Kalesi, Çatalca kasabası, Fener Kalesi ve Tırhala şehri görünür.
Batısında Yanya Iskırapar, Margılıç, Delvinye, Avlonya şehirleri ve Tomor Dağı ardında Görice şehri, Aydonat ve Parga Kalesi, Venedik Körfezi içinde Venedik'in Körfez Adası, Julad Kalesi dağları, Dukat dağları, Kuryeleş dağları, Kardik Kalesi, Ergiri Kasrı Kalesi, kısacası bu tarafta 40 pare kale ve dağları toprak altında gibi belli idi.
Kıblesinde Kardiçse kasabası, Maşkolor kasabası panayırı, Cuma-abad kasabası, Domoko Kalesi, İzdin Kalesi, Badracık kasabası, Modoniç Kalesi ve Livadiye Kalesi dağları görünür. Ta bu derece yüksek Kalabak Kayası bir ibretlik bir tepedir.
209
Oradan yine Allah'a sığınıp ecel torbası adlı sepet içine girip gözlerimizi yumup can kuşunu Allah'a ısmarlayıp "Ben işimi Allah 'a ısmarladım" [Kur 'iin, Mü'min, 44] ayetini okuyarak zemine selametle uçup konduk. Yine o gece Kalabak Köyü'nde konuk olduk. Sanki gönül kuşumuz ecel avcısından kurtuldu. O gece yaranlarla konuştuk, dediler ki,
"Yanya şehri yakındır. Sabah oraya gidelim" Hakir, "Hayır, şimden gerü hemen Girit Adası gazasına, yola çıka
rız" deyip Kalabak Kaya'dan kalkıp Ağrafa dağları eteğinden geçip 4 saat gidip,
Tekur Nehri: Şam yaylasından gelip ve Tırhala Ovası'ndan geçip doğu tarafa akarak Kiremitlik Köprüsü altından geçip Kösdem Nehri'ne karışır. Tekur Nehri gerçekten de [241b] ab-ı zülaldir.
Oradan kıbleye 1 saat daha ovalarda gidip, Cihanın fanusu, yani Fener Kalesi'nin özellikleri
Yapıcısı malumum değildir. Ancak (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed, Mora Vilayeti fethine giderken bu Fener Kalesi'ni Gazi Durhan Bey fethedip Tırhala Sancağı'nda voyvodalıktır. Ve Yenişehir mollası nahiyesidir ki mollanın naibi hükmeder.
Nahiyesi (---) adet köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 40 adet hisar eri, muhtesibi ve bacdarı vardır. Şeyhülislamı ve nakibüleşrafı yoktur, zira büyük şehir değildir. Kalesini padişah izni ile Hamza Bey tamir edip 40 kese masraf edip yine 40 yük akçe kale için vakfeylemiştir ki kale kullarına vakıftır. Bu kale kullarının maaşları padişah tarafından değil Hamza Bey vakfından verilir.
Kalesi, göklere ulaşmış bir yalçın kayalı dağ başında, Yenişehir, Tırhala ve Akdeniz 5 konak yer gözükür, yüksek bir dağ üzerinde Demavend Kalesi'ne benzer sağlam bir hisardır. Ancak batı tarafa bakan bir kapısı var. Dörtgen şekilli yeni imar olmuş, şeddadi, beyaz inci gibi güzel bir kaledir ki çepçevre büyüklüğü bin adımdır. Asla bir tarafında hendeği yoktur, zira her tarafı cehennem kuyusu gibi uçurum olup hendek yeri yoktur. Kale içinde dizdar hanesiyle 10 adet neferat haneleri, Mehmed Han Camii, cebehane, su sarnıçları ve tahıl ambarları vardır, gayri şey yoktur.
2 1 0
Aşağı varoşu: 100 adet kiremit örtülü evleri, kat kat sahraya nazır mükellef ve mükemmel cihannüma saraylardır.
Toplam 5 adet mahalle ve 5 adet mihraptır. Kale içinde Hamza Bey Camii, Evliya Hatun Camii. Ve 3 adet mahalle mescidi vardır.
Ve 50 adet kefere haneleri, 2 adet küçük hanları, 1 küçücük hamamcığı, 20 adet dükkancığı, 1 adet medreseciği, 1 adet mektebi ve 1 adet tekkesi var. Ve yer yer bağları var.
Allah'ın hikmeti böyle yüksek dağ üzerinde nice abıhayat suları var, ama halkı Urumşa olup dağ adamı olmakla vebadan kaçıp nice hanelerin bütün bakır kapları durup haneleri harap oluyor.
Hatta hakir orada iken dilsiz bir adam yatar imiş. Asla bir kimse yanına varıp sormamış ve o adam açlıktan ölüp kalmış. Hakir rast gelip hizmetkarlarım ile o adamı yıkayıp namazını kılıp mezarlıkta defnettim. Ama o gece hanemiz sahibi,
"Bunlar vebalı ölü yanına varıp ölü yıkadılar" diye bütün adamlarıyla bizden kaçıp bir büyük konakta bizler yalnız kaldık. Ertesi sabahleyin biz de oradan kalkıp hanedan sahiplerinden Paşazade ve Muslu ağalar ile vedalaşıp Hüsam Efendi türbesini ve Evliya Kadın Ana'yı ziyaret edip oradan aşağı 1 saatte bu dağdan yokuş aşağı kıbleye doğru inip Loksad Köyü'nü ve ova içinde nice mamur köyleri geçip 1 saat daha kıbleye doğru şenlikli yerlerde gidip,
Kardiçse kasabasının anlatılması Bir sahraya kurulmuş olup Yenişehir niyabetinde ve Tırhala
Sancağı toprağında zeamettir. Toplam 9 mihrap ve 9 mahalledir. Bunlardan çarşı içinde Kasım Çavuş Camii: Kiremit örtülü kalabalık cemaatli camidir.
Ve 8 adet mahalle mescidi, 1 adet medrese, 1 adet sıbyan mektebi, 1 adet derviş tekkesi, 3 adet tüccar hanı, 1 küçük hamamı, 100 adet esnaf dükkanı ve bin adet kiremit örtülü bağ bahçesi, hesapsız haneleri var. Halkı hep Urumşadır. Dilleri Rum lehçesine yakın olup reayaları genellikle keferedirler. Başlarına beyaz keçeden Frenk şapkası giyerler.
Bu ovada Anadolu Vilayeti'ndeki gibi 2 tekerlekli kağnı arabalar ile yük taşırlar. (---) adet abıhayat çeşmeleri vardır. Bunlardan Kasım Çavuş Camii önündeki çeşmenin tarihidir:
2 1 1
Abdülbaki bir kulundur kulların çok bi-şümar, Ol Habibin hakkı içün et Çar-yara anı yar.
Sene:1065 [1655].
Bu kasabadan da kalkıp [242a] 4 saat doğu tarafına gidip bir geniş sahrada,
Maşkolor panayırı kasabasının özellikleri Tırhala Sancağı toprağında Yenişehir mollası niyabetidir,
ama yılda bir kere Yenişehir mollası, Tırhala beyi yahut kaymakamı ve Selanik yeniçeri ağası askerleriyle gelip bütün tüccarları muhafaza edip ateşli pazar olur.
Bu elde hayratı olan Sultan Süleyman'ın makbul iken maktül olan Gazi İbrahim Paşa vakfı olmakla mütevellisi de 200 asker ile bir tarafını muhafaza edip bütün dükkanların kiraları ve pazar bacını toplayıp camileri talebelerinin maaşlarını verir.
Bu güzel kasaba Çınarlıdere kenarında bulunur. Çınarlı Nehri Ağrafa dağlarından gelip Kösdem Nehri'ne karışır bir abıhayattır, ama Temmuz günlerinde gayet sıcak akar.
Bu güzel kasaba Çınarlı Nehri kenarında, 300 adet haneli safi kefere reayalı büyük köydür ki h�kim İbrahim Paşa müttevellisidir. Bir büyük ovada bulunup yılda bir kere bu Çınarlı Nehri'nin kenarından iki kere yüz bin ve 3 kere yüz bin ademoğlu, Arap, Acem, Hint, Sind, Semerkand, Laristan, Moltan, Macar, İsveç, Nemse, Leh, Çek, İspanya, Ceneviz, Cezayir, Tunus, Trablus, Mısır, Şam, Haleb ve Irak'tan, kısacası 7 iklim uzaktan, bütün mamur beldelerin zengin bezirganları nice kere yüz bin guruşluk kıymetli metalarını getirip bu yeşillik ovada çadır, çerge ve ağırlıklarıyla konup mallarını satmaya başlarlar.
Küçük büyük 2 bin adet ufak tefek yapılmış, baştan başa kiremit ile örtülü mamur dükkanlar vardır ki vakıf tarafından yapılmıştır, bu dükkanlarda ağır bezirganlar oturur, zira kale gibi etrafları kapılı emin yerlerdir.
Bu dükkanlarda adam deryası dalgalanıp 40 gün 40 gece bir alma, satma, verme, girme ve getirmeli bir büyük topluluktur. Diller ile anlatılıp kalemlerle yazılır değildir.
Bu büyük kalabalık kiraz meyvesi zamanında vilayetin her sebzesi, otu ve mahsulatları çok bol olduğu sırada olmakla nice
2 12
kere yüz bin reaya ve berayalar yiyecek ve içeceklerini bu güzellik pazarına getirip öyle ganimet olur ki 1 koyun 10 akçeye, 2 okka ekmek 1 akçeye satılır. Diğer eşyalar da ona göre satılır. Bolluk olup nice bin adet küçük kulübeden dükkanlar da yapılıp herkes metalarını satar.
Her tarafta çeng ü çigan, def, tambur, santur, rebab ve musikarlar çalınıp kahvehane, meyhane ve bozahanelerde, diğer çadır ve çergelerde bir hay huy, saz söz, rakkas, mutrıp, kaşmer taklitçi ve meddahların hepsiyle her gün her gece Hüseyin Baykara meclisleri olur. Bütün ordu-yı pazar nice kere yüz bin kandil, meşale, fener, balmumu ve yel mumlarıyla aydınlatılıp karanlık geceleri aydınlık gündüz, Harezmşahf Nevruzu günü olur. Bu tertip 40 gün 40 gece taraf taraf ve köşe köşe eğlenceler olur.
Nice kere yüz bin yük çözülüp satılır, nice kere yüz bin yük alınıp bağlanır, nice Mısır hazinesi mal toplanır. Bu yeryüzünde her ne kadar değerli kumaşlar, kalay, diba, şib, zerbaf ve ne kadar pahalı cevahir cinsi şeyler var ise bunda boka bulunur. Herkes metaını bozup pazara çıkarıp satar .
.................. (1 satır boş) ................... . Panayır cemiyetinin eski kanunu
Rum ve Latin keferelerin tarihlerinde yazdıkları üzere bu büyük kalabalık ta çirkin suratlı Leka asrından beri vardır. O sapık Leka yılda bir kere bu büyük kalabalık olan yere gelir, bir yüksek tepe üzerine çıkıp sakalına la'l, yakut, cevahir ve çeşit çeşit değerli incileri sakalına bıyıklarına yüzünü takar. Sonra da haşa ilahlık iddiasında bulunurmuş. Bütün dünya halkı gelip çirkin suratını görüp zengin fakir herkes mallarını Leka'nın ayakları altına serip Leka'ya secde eder imiş. [242b] Hala o zamandan beri bu Leka'nın pazar kanunu kalıp her sene adam deryası toplanır, sebebi budur vesselam.
Sivrisinek ve karasinek tılsımı Garip sanattır ki bu Maşkolor panayırı gününde sinekten
adam duramaz iken panayır günleri olunca asla sinekten eser kalmaz. Temaşa bu ki bu büyük kalabalıkta nice kere yüz bin insanın pisliği, dışkısı, yüz binlerce hayvanların pislikleri ve nice kere yüz bin adet kesilen koyunların ve sığırların kanları koku-
2 1 3
su çok olacak iken bir kötü koku olmayıp bir sivri ve bir karasinek yoktur. Hemen ki pazar toplanıp bir adam kalmadığı gibi karasinek ve sivrisinek cihanı tutup adamı helak eder. Ta Leka'dan beri böyle tılsım olmuştur ki garip seyirliktir.
Ama bu pazarı hengamesini görmeyen bir büyük kalabalık görmemiştir. Alem gezginleri ve insan nedimleri içinde meşhurdur. Gerçi Alasonya şehrinde, Dabra panayırında, Dolyan panayırında, Mitroviçse'de, Ösek panayırında, Arat'ta ve Yarat panayırında, Eflak ve Boğdan arasında Fohşan panayırında, Çerkezistan'da Şeyh Hasan pazarında, Acem Vilayeti'nde Gilan pazarında, yine Acem'de Lahican pazarında, yine Acem'de İmam Rıza Meşhedi cemiyetinde, Acem'in Erdebil şehri Maktelü'l-Hüseyin'de, Bağdad'da Selman-ı Pak teferrücünde, yine Bağdad yakınında İmam Hüseyin türbesinde, yine Bağdad Kfıfe'sinde İmam Ali türbesinde, Mekke-i Mükerreme'de insan deryası olan Arafat Dağı'nda, Mısır yakınında Seyyid Ahmed el-Bedevi ziyaretinde, ona yakın Nil Nehri kenarında İbrahim Dessüki'de, Dimyat'ta Şeyh Şata türbesinde ve nice yüz adet malumumuz olan ibretlik, seyirlik büyük kalabalıkların, Arafat Dağı'ndan başka bu Maşkolor panayırının tüm bu dünyada ve yeni dünyada benzeri yoktur.
Kısacası bu canlı, ateşli panayırda esnafların 40 gün 40 gecede olan sevinç, eğlence ve hay huylarını olduğu gibi yazmak istesek övgüsünde diller kısa kalıp kalemler kırılır. Laf kalabalığı olur diye kısaca yazdık.
Bu temaşaları edip yine yoldaşlarımızla 4 saat kıbleye gidip, Cuma kasabası
Bu da Tırhala toprağında voyvodalık olup Yenişehir naibi hükmeder. (---) adet nahiye köyleridir. Yeniçeri serdarı, kethüdayeri ve birkaç ayanı vardır. İmareti bir geniş ovada olup bağlı ve bahçeli 7 adet mahalle ve 7 mihraplı bir küçük kasabacıktır ki serbest zeamettir.
Ve 2 adet Cuma namazı kılınır cami vardır. Biri Ömer Bey Camii, biri Ali Çavuş Camii'dir, ama bu bir kurşun örtülü nurlu camidir. Ve 5 adet de mahalle mescidi vardır.
Ve 1 adet medrese, 1 hamam, 2 sıbyan mektebi, 3 derviş tekkesi, 2 adet tüccar hanı ve 20 adet dükkan vardır.
2 14
Suyu ve havası hoş kasaba, mamur, bolluk ve verimli yerdir. Hanedan sahibi Hadim Ağa ve kardeşi Musa Ağa, sofraları meydanda, ikram sahibi adamlardır.
Allah'ın hikmeti bu kasabada karasinek öyle çoktur ki insanı helak eder. Maşkolor panayırı günleri asla kalmayıp bu kasabaya gelip çok olur. Yukarıda tılsım olduğu yazılıdır.
Sonra bu kasabadan kalkıp kıble tarafına (---) saat ova içinde mamur ve şenlikli İrem bağları gibi köyleri geçip,
Dimoko Kalesi'nin özellikleri Leka oğlu Dimoko yaptığından Dimoko'dan bozma Domo
ko derler. (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Mora Vilayeti fethine giderken Durhan Bey fetheder. Rumeli Eyaleti'nde İnebahtı Sancağı voyvodalığmda Çatalca kazası nahiyesinin niyabetidir.
Aşağıdan kalesine 1 saatte çıkıp seyrettim. Kalesi, göklere çıkmış bir sivri kaya üzerinde yuvarlak ve şeddadi taş yapı küçük bir kaledir. Fetihten sonra bazı yerleri yıkılmıştır.
Bütün kafiri ve Müslümanları ancak 100 kadar kiremit örtülü evlerdir. Rumları fetihten beri iç kalenin tepesinde sakinler. Oradan aşağıda Müslümanlar olup 1 mahalle ve 1 cami var, ama Müslümanlarının dinleri ve mezhepleri nedir, onlar da bilmez. Kefereler ile karışmış Müslüman şekilli, haraç vermeden kurtulmuş bir kavimdir.
Hepsi 2 hanları ve 50 adet dükkanları var, ama hamamı ve başka imaretleri yoktur. Abıhayat kaynak suları çoktur, bağ bahçeleri uzaktır. Bu kale anayola aykırı olmakla bu kavim asla misafir almazlar, Yahudi kavmini bu şehre koymazlar ve Yahudiler de korkup gelmezler.
Bu kaleden kıble tarafına 4 saat dağlar, beller ve sarp kayalı yollar aşıp mandıralarda koyun ve camız kaymaklan ve yoğurtları yiyip içip hoş geçip,
Mamur zemin, yani sağlam İzdin Kalesi'nin özellikleri Leka kızı Zidin yapısıdır. Zidin'den bozma İzdin derler. 852
[1448] tarihinde bizzat Fatih Sultan Mehmed Mora Adası'm Venedik elinden almaya giderken bunu da Venedik küffarı elinden zorla alır. Süleyman Han yazımı üzere Cezayir eyaletinde kaptan paşa hükmünde [243a] Ağrıboz Sancağı toprağında 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) adet köydür.
2 1 5
Valide sultanların hass-ı hümayunları olup hakimi voyvodadır ki vergilerden muaf olup 50 bin guruş tahsil olur. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 50 adet hisar eri, muhtesibi, hacdan, haraç emini, şehir kethüdası (---) (---) (---) vardır.
Kalesi göklere çıkmış bir gök kaya üzere güneyden kuzeye uzunlamasına badem şeklinde, taş yapı, İskender Seddi güzel bir kaledir. Venedik elinde iken çok mamur ve süslü yapı imiş. Bütün Frengistan ustalarının beğendikleri sağlam hisarın biri de budur. Ve biri de Moton ve Koron'dur. Ama bu öyle bir eski yapı ki her taraf boyu 30'ar arşın şeddadi, sanatlı, cilalı ve parlak taşlarla yapılmış duvardır. Zariflik ve hoşlukta benzeri yoktur. Mimarlıktan biraz haberdar olan bu güzel kaleyi gördüğünde hayran kalıp parmaklarım ağzına götürür. Ancak küçüktür, çepçevre tam bin adım olup iki kapısı var. Biri kıbleye ve biri güneye nazır demirden sağlam kapılardır.
Bu kale içre 50 adet hane vardır. Ama yukarı iç kalede asla ev yoktur, ancak cebehane ve bazı mühimmat levazımatlar vardır. Zahire kısmından buğday, darı, kılçıklı pirinç ve peksimet var, başka şey yoktur. Bu iç hisardan Akdeniz ayak altında gibi görünür. Aşağı kalede bir cami var, eski tarzdır.
Bu kalenin suyu eşeklerle aşağıdan gelir, su sarnıçları çalışmaz. Bu kalenin kıble tarafı ova ve ilerisi Akdeniz 1 mil kadar mesafedir. Doğu tarafı havaleli bayırlardır. Ve etrafında asla hendeği yoktur, zira sarp ve yalçın kayalardır.
İzdin aşağı şehri İsimlenmesinin bir rivayeti de,
.. . ............... (1 satır boş) ................... . Bu mamur varoş gayet süslüdür. Bir geniş dereli ve iki ta
rafları kayalı öz içinde olup 13 adet Müslüman mahallesi vardır. Evvela (---) Mahallesi,
. . ................ (1 satır boş) ................... . Meşhuru bunlardır. Ve 8 adet kafir mahallesi vardır, Yahu
di ve Frenk yoktur. Ancak Rum, Bulgar, Ermeni ve Latin kefereleri çoktur. Bu kadar mahalleler içinde toplam 6 adet mihraptır. Dördünde Cuma namazı kılınır Osmanlı sultanları ve diğer ayan camileridir. Bunlardan geniş, iç açıcı ve kurşun örtülü Hasan Bey Camii.
2 1 6
Sonra, Fatih Sultan Mehmed Camii, gerçi eski tarz bir kiremit örtülü eski mabettir ama dua kabul olunur cami olup gayet ruhaniyet vardır. Avlusunda çeşit çeşit gölgeli büyük ağaçlar vardır. Kıble kapısının üzerinde bu tarih yazılıdır:
Her ki zi-rahmet-i Huda ümmid kün, Der penç evkat fnca nemaz,
İlahı be-hakk-ı sure-i İhlas, Ebedz kün zn cami-i halas.
Sene 852 [1448].
Sonra İmaret Camii. (---) (---) (---). Bunlardan başka mahalle mescitleridir ki hepsi 3 mahalle
mescididir. Ve 3 adet medresedir. (---) (---) (---). Ve 6 adet sıbyan mektebidir. (---) (---) (---). Ve (---) adet tekkedir. (---) (---) (---). Ve 2 adet tüccar hanı vardır. Ve 2 adet hamamı vardır. O da Mehmed Paşa'nın hayratıdır.
Ve toplam 40 adet hanedan hamamları var, dediler. Ve 1 adet fukara aşevi imareti vardır. Ve 5 yerde, şehir içinde akan nehir üzerinde ibretlik taş köp
rüler vardır, ama birer göz küçük süslü köprülerdir. Ve 20 adet ehl-i hıref dükkançesi vardır. Gerçi bedesteni
yoktur ama her değerli meta bol bol bulunur. (---) (---) (---). Ve 2.500 adet mükemmel ve mükellef, kiremit örtülü, kat kat
mamur ve süslü hanedanlar ve başka güzel evler vardır ve bütün sokakları kaldırım döşelidir.
Kale altından ta aşağı çarşı deresine kadar hepsi birbiri üzere ufacık, daracık, avlusuz kefere evleridir ki yüzleri batı yönüne nazırdır. Ama bu kefere [243b] evlerinin dere aşırı karşısında olan bayırlarda Müslüman evleri vardır.
Hepsinin yüzleri kıble semtine nazır bağlı, bahçeli, fıskiye, havuz ve şadırvanlı, geniş avlulu, kat kat yüksek saraylardır. Bunlardan (---) sarayı ve (---) (---) (---) meşhur hanelerdir.
Bu şehir içinde akan (---) nehrinin sağı solu böyle mamur güzel evlerdir. Suyu ve havası orta hallidir. Bağlarında limonu, turuncu, zeytini, narı ve başka meyveleri çoktur.
2 1 7
8 adet mesiregahları var. Bunlardan şehrin yıldız tarafında yarım saat uzak Paşa Bağı namıyla bilinen bir İrem Bağı vardır ki benzersiz gezinti ve dinlenme yeridir. Ve (---) Mesiresi
.................. (1 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . İzdin şehri övgüsünün tamamlanması
Evvela Rum Vilayeti olmakla genellikle halkının dilleri Urumşa olup düzgün Rumca ve Türkçe konuşurlar.
Esvapları: İskerled, parankona, saya, çuka ferace, kontoş ve serhaddller giyip başlarına Muhammedi sarık sararlar. Reayaları yine beyaz keçeden Frenk şapkası giyip beyaz abalar ve kebeler giyerler. Kadınları, başlarına elvan çukadan terpuş giyip yüzlerine kıldan örtü, başlarına beyaz arakiye, sırtlarına çeşit çeşit çuka feraceler giyip gezerler, ama gayet edepli ve perde ehli hatunları var, zira mazbut şehirdir.
Bütün halkı garip dostu, tüccar, velinimet, sofra sahibi, yumuşak huylu kimselerdir. Bunlardan (---) Ağa, (---) Ağa ve (---) Ağa ikram sahibi hanedan sahipleridir.
Gayet gazi, korkusuz, yiğit ve hünerli adamları vardır. Bu şehir deniz kıyısına yakın olmakla asi Venedik'ten korkuları olduğundan her gece bu şehirden biner adet çatal fitilli yarar ve namlı yiğitlerçıkıp deniz kıyısını muhafaza ederler. Ve her gece ikişer yüz atlı usta binici, küheylan atlı gaziler sabaha dek şehrin 3 tarafında olan dağları ve belleri dolaşıp karakol beklerler.
Bu İzdin şehri, Akdeniz'in bir körfezi içinde deniz kıyısından yarım saat uzaktadır, ama limanı gayet geniş olup bin parça gemi sığar. Kıblesi ve gün doğusu tarafına ağzı açık olup bu iki rüzgar pek isabet edip gemiler parçalanır. Ancak güçlü can kurtaran gomanaiarla demir atınca, gemiler çekinmeden yatar, iyi demir tutar yataklı limandır.
Bu şehirde 10 bin adam yazılmıştır ki hepsi valide sultan reaya ve berayalarıdır.
İzdin ziyaret yerleri: Evvela Şeyh Rıdvan Efendi, onun yakınında Saçlı Baba Sultan, Kara Kadı Efendi, Kurşunlu Cami önünde hayrat sahibi Gazi Hasan Bey1 Şeyh Hazret-i Sinan Efendi, İsmail Efendi, Mehmed Dede, Allah rahmet eylesin. (---) (---) (---)
Bu şehirden de kalkıp batı tarafına (---) saat gidip,
2 1 8
Ovacık, yani Badracık kasabasının anlatılması İsim sebebi (---) (---) dir. (---) sancağı toprağında dağlar için
de mamur süslü kasabadır ki kanun üzere 150 akçe payesiyle iyi kazadır.
Ve nahiyesi (---) köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi ve Asitane-i saadette yeniçeri ocağından bir atik yeniçeri çavuşu da hükumet edip reayalardan mal tahsil eder. Zira cümle Müslümanları ve zimmi kefereleri İstanbul'da Yeniçeri meydanının koyun etine kaydolunmuş reayalardır ki tüm örfi vergilerden muaflardır. Valide hassı olan İzdin kazasına komşu kazadır, ama onlar bu reayalara müdahale edemezler. Kanun üzere yeniçeriler hükmünde reayalardır.
Şehri, Hünkar Yaylağı dibinde olup hepsi 800 adet kargir, kiremit örtülü, bağlı ve bahçeli, mamur ve süslü güzel hanelerdir. Büyük bir yayla eteğinde olmakla suyu ve havası hoş kasabacıktır. Ancak limonu, turuncu ve narı olmaz.
Kamusu 5 adet mahalledir. Ve (---) adet mihraptır. Çarşı içinde (---) camii ve (---) (---) (---). Mahalle mescitleri, 1 medresesi, 1 mektebi, 1 tekkesi, 1 hamamı, 100 kadar dükkanı, 1 hanı ve diğer imaretleri vardır. Bütün yapıları yıldız rüzgarı tarafına nazır, (---) (---) (---). [244a]
Oradan yine doğu yönüne düşüp İzdin Ovası'nı geçip (---) saat gidip İzdin Ovası'nda akan (---) nehri, Narda ve Ağrafa dağlarından gelip bu İzdin Ovası'nda merhume Kösem Valide Sultan'ın 7 göz ibretlik görülmeye değer büyük köprüsünden geçip İzdin Körfezi'nde Akdeniz'e karışır.
Hakir de bu köprüden geçip 1 saat daha gidip, Şifalı İzdin ılıcasını bildirir: 5-6 yerde kaynak ılıcalardır,
ama o kadar büyük binalı kaplıcalar değildir, alçak alçak küçük kubbeciklerdir. Bazısının üstünde yapıları olmayıp kaynak sıcak sulardır. Genellikle İzdin halkı, Mercanos ve Mudunuç kasabası insanları gelip bu ılıcalara girip şifa bulurlar, gayet faydalı, kükürt kokar ılıcalardır.
Bu ılıcaların yanında tütünü meşhur Mercanos kasabası yolu sağ tarafımızda kalıp bizler güneye doğru 2 saat daha dağlar aşıp giderek,
2 19
Sağlam sur, kavi burç, yani dayanıklı yapı Mudunuç Kalesi'nin özellikleri
Yapıcısı Venedik penc-pirimidir. İsim sebebi (---) (---) (---). Bizzat Fatih Sultan Mehmed (---) tarihinde Mora Adası fet
hine giderken Gazi Ömer Bey'i serdar edip Ömer Bey, bu benzersiz kaleyi Venedik elinden fethetmiştir. Süleyman Han yazımı üzere Kaptan Paşa eyaletinde Ağrıboz Sancağı toprağında voyvodalıktır ve 150 akçe payesiyle kazacıktır.
Nahiyesi (---) adet köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, haraç emini, hacdan, kale dizdarı, 100 adet mekeros apordos ve fakir kale neferleri ve fakir ayanları vardır.
Kalesi, deniz kıyısından batı yönüne zukalığı 2 saatten az olup dağların bir yüksek yerinde yuvarlak, 4 kat bir şeddadi yapı kaledir. Çepçevre büyüklüğü tam 4 bin adımdır. Aşağıda kalenin 2 katı fetihten sonra yıkıldıktan beri bazı duvarları yıkık durur, ama biraz mal ve gayretle imar olması mümkündür. Ama üçüncü kat duvarı ve iç kalesi gayet sağlamdır.
Allah'ın hikmeti bu fakir bu kaleye gelmezden önce yolda bir top ve tüfeng sesi, bir gülbang-ı Muhammedi sedası işitip aldırış etmedik. Bir de yavaş yavaş bu şehre gelirken nice bin ümmet-i Muhammed çoluk çocuklarıyla başları kabak ayakları çıplak yaya kaçarlardı. Meğer bu kale varoşuna küffar donanması denizden asker döküp karadan Corci adındaki imansız kaptan gelip bu şehri vurup yakıp yıkıp yağmalayıp 200 adet esir ve nice bin guruşluk mallan alıp kadıyı da esir edip çoluk çocuğunu alır.
Mudunuç Kalesi'nin yağmalanmasının sebebi Zalim kadı chalka o kadar zulüm ve düşmanlık etmiş ki rea
yalar kadının zulmünden kayıklara binip denizde gezinen Corci Kaptan'ı, Venedik'in İstendil Adası'nda varıp bulurlar. Kadı'mn zulmünden şikayet edip,
"Bizden bu kadar mal aldı. Kaptan, Hazret-i İsa hakkı için olsun bizim hakkımızı al" derler. Yine reayalar Corci Kaptan'a rehber olup karadan ve denizden gelirler. Böyle bir nazenin şehri zalim bir kadı sebebiyle kafirler harap edip bu kadar esir ve ganimet malı alır.
Bizler de bu feryat sırasında bu şehre girmeye cüret edip
220
gördük ki henüz küffar bu kadar insanı esir edip zincire bağlayıp götürür.
Hemen kalede kapanan ümmet-i Muhammedler bizleri görünce kale kapısını açıp,
"Bre gaziler, nice edelim, bu kadar çoluk çocuklarımız esir olup işte götürüyorlar" diye feryat ederek şehrin bazı mahalde yanan ateşi hizmetçilerimle ve şehir adamlarıyla söndürürken onu gördük.
İzdin şehrinden atlı ve yayan hayli mücahid gaziler yardıma gelince bütün şehir halkıyla da bir yere gelip kafirleri bir hayli kovduk. Deniz kıyısına varıncaya kadar kafirden nice mal, nice yaşlı kadın ve erkek esirleri bıraktırdık. Koşmaktan ve ağır yük götürmekten dermansız kalmış 45 adet kefereleri de esir edip daha ileri küffarı kovarak deniz kıyısına vardığımızda melun küffar kalyonlarından ve 6 pare mavnalarından bize balyemez toplar vurup mecburen hepimiz esirleri alıp geriye [244b] döndük. Kurtardığımız bu kadar ümmet-i Muhammed ve bu kadar mal ve esvaplar ile şenlikler ettik. Esir kafirlerle şehre geldiğimizde bütün gazilerin ittifakıyla hakire bir kefere esir verdiler. Hamd olsun rasgele bir gazada bulunduk, ama ne fayda bu kadar ümmet-i Muhammed esir olup gitti.
Ve "Dağlarda dahi pusuda kafirler vardır" diye haber gelince tüm Mudunuçlu, İzdinli, Mercanos kasabalı ve nice bin adamlar da gele gele büyük kalabalık olup dağlara ve bellere gidip şehrin etrafını karakollar beklemeye kaldılar.
Mudunuç şehri özelliklerinin tamamlanması: Varoşun bir köhne camii yakılmayıp kaldı. 1 hanı, 1 basık hamamı, 10 adet dükkanı, 100 adet Müslüman evleri ve 150 kadar kefere evleri var. Sadece kiremitli, bağlı ve bahçeli evler kalıp gerisi ateşlerde yanardı.
Sonra dağlara bellere giden Mudunuçlu ve İzdinli gaziler gelip küffardan bir iz bulmadıklarının haberini verdiler, ama gafil olmamak gerek1 dediler. Biz de korkumuzdan taşra şehirde yatmayıp orta hisara kaçıp orada konuk olduk.
Gerçi bu kale göklere yükselmiş, ama Mercanos kasabası yoluna gidecek dağlar bu kaleye havaledir. Kale içinde 50 kadar fukara nefer haneleri, tahıl ambarları ve cebehane hazineleri var,
2 2 1
ama cebehanesi azdır. Hepsi 5 adet şahi topları var ve ancak bir küçük camii var, başka imareti yoktur. Ve kaleden taşra ara ara bağ bahçeleri var. (---) (---) (---).
Mudunuç Kalesi evliyaları ziyaret yerleri Şehrin doğu tarafı dışında yüksek bir mesire ve gezinti yeri
zeminde, tamamen uzun servi ağaçları içinde, seyirlik cihannüma yeşillik yerde bir kurşun örtülü yüksek kubbe içinde Bağdad'da medfun olan İmam Musa Rıza (RA) temiz kanından ve evladından olan sırlar kaynağı, vahdet meczubu, keramet ayinesi kadr ve sadr sahibi Şeyh Sultan Veliyyullah ibn İmam Ali Musa Rıza ibn İmam Kazım ibn İmam Cafer-i Sadık ibn İmam Bakır ibn İmam Zeynelabidin ibn İmam Hüseyin ibn İmam Ali Murtaza'nın ehli Hazret-i Fatımatü'z-Zehra'dır ki bint-i Hazret-i Muhammed Ahmed Mahmud Mustafa'dır, Allah onların hepsinden razı olsun.
Bu Sultan Veliyyullah hazretleri böyle temiz kandan olup bu Mudunuç şehrinde ahirete yürüyüp bütün çoluk çocuk ve yakınlarıyla bu nur dolu türbe içinde yatmaktadırlar.
Aziz Veliyyullah menkıbeleri Kerbela Çölü Olayı'ndan sonra Emevilerden Yezid, Hazret-i
Hasan ve Hüseyin soyuna ihanet ve hıyanet eylediklerinden bu Sultan Veliyyullah vatanı terk edip Rum erenlerinden olmak arzusuyla alemi gezip dolaşarak bu Mudunuç şehrine gelir. Meğer o asırda bu büyük şehir İspanya kralı elinde imiş. Bu Sultan Veliyyullah tevhid-i sultani edip def ve kudümlerini çalarak kralla buluşurlar. Kral, bunların kim olduklarını sorup soy soplannı öğrenince,
"Siz benim ülkemde nişlersiz ve niçin bu vilayete ayak basıp ezan okuyup tevhid ettiniz? Sizden sonra bu vilayet Türk kavmi ayağı basmaya sebep olup yol göstermeye geldiniz" diye melun kral öfkeye kapılıp Sultan Veliyyullah'ı bir büyük top içine koyup ateş edecek mahalde aziz tam itikatla Kur 'an-ı azimden; "Biz de: 'Ey ateş, İbrahim 'e serin ve esenlik ol! ' dedik" [Kur'an, Enbiya, 69] ayetini tilavet ederken top yanında bütün dervişler tevhid-i erreye başladıklarında hemen cehennemlik kafirin kararı kalmayıp topa ateş attıklarında Allah'm emriyle İmam Veliyyullah havaya uçup alev alevden havada gözüküp,
222
"Ya Allah! Ya Hafiz!" sesi duyulur. Allah'ın emriyle havadan yere iner. Nazik vücuduna bir zarar isabet etmeyip ayakta durup Rabb'ine ibadete başlayınca azizin bu halini gören bütün kafirler seğirtip o an 7 bin imansız kafir kelime-i şahadet getirip iman sahibi ve azizin müridi olup kulluğa dururlar.
Kral da bu hali görüp o dahi şahadet parmağını götürüp kelime-i tevhidi okuyup İslam ile müşerref olur. Bütün ailesi evladı da mümin olur. İlk defa Rumeli'de [245a] İslam ile müşerref olan bu Mudunuç halkıdır.
Sonra azizin bütün yiyecek ve içeceklerini verip toptan düştüğü yere hala mamur olan bu büyük tekkeyi yapar. 7 iklim kafirleri gelip azizi görür oldular.
Bu aziz de kerameti açıkladıktan sonra yaşamayıp ahirete göçünce nice bin dervişleri merhum azizi bu dergahta defnederler. Hala bütün halkın ziyaretgahı, bir ulu Hacı Bektaş-ı Vell dervişleri tekkesidir.
70 adet fakr u faka sahibi, marifet erbabı, fena-fillah, terk ü tecrid erenlerinden acayip halim selim canlar vardır ki her biri birer çeşit hizmete memurlardır.
Bütün gelen geçenlerin atlarına ve hizmetçilerine hizmet edip herkesin ne kadar atları var ise çul ve torba çıkarmayıp tekkenin ahırı torbalarıyla bütün atlara sular verip yemler asıp kahveler pişirip hizmet ederler.
İmareti mutfağının çorbası, yahnisi, pilavı ve zerdesi yaşlıya gence, zengine fakire, Yahudiye Hıristiyana, "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah 'a ait olmasın . . . " [Kur 'an, Hud, 6] nassı üzere gelen gidenlere nimeti boldur, zira büyük vakıftır.
Ve bütün kafiristandaki krallar ve diğer kefereler bu sultana inanıp her sene kafiristandan adaklar gelir.
Her sene başında abdalları def ve kudüm çalarak gezip mal ve zahire toplayıp misafirlere yedirirler.
Seyirlik bir ulu cihannüma tekkedir, yapıları tamamen kurşun örtülüdür ve (---) (---) Paşa'nın hayratındandır. Bu nurlu kubbe içinde yatmakta olan Sultan Veliyyullah'ın sandukası etrafında bu kadar güzel hatlı Kelam-ı izzetler, bu kadar kıymetli buhurdan, gülabdan, sanatlı şamdanlar, çeşit çeşit kandiller, değerli hediye avizeler, nice bin seyyah aşıkların güzel hatlı eser-
223
leri, nice bin dervişlerin dervişlik cihazından zerdeste, keşkül, palheng; kabağı ve Davud sapanı, nice davul, alem, tarak, sancak, def, kudüm, nefir, zil, kebirge ve marifeleri var. Bütün dervişler her gelen ziyaretçinin üzerine gülsuyu saçarlar.
Sultan Veliyyullah'm yanında evladından Sultan (---) (---) medfundur. Dahi yanında Sultan (---) medfundur. Ve dış avlusunda nice aziz kimseler medfunlardır. Allah hepsine rahmet eylesin.
Evliya kerametini tahkiki Bu kemter kul görmüştür ki yazmaya cüret ettik. Dünkü
gün bu şehri, toprağa serilesi kafirlerden nice bin melun yağmaladıklannda nice yüz uğursuz kafir Yezid bu mübarek türbeye gelip görürler ki bir alay şanlı derviş el kavuşturup durur. Bütün kafirler bu sultana inandıklarından dervişlerini esir etmeyip niceleri ham tamaha düşüp imaret mutfağından ve fukara meydanından bazı eşyaları çuvallara doldurup ganimet aldık zannedip götürüp giderler.
Nice kafirler de, bu ganimet aldıkları hali görürler ki mal ve menal alanlara bir zarar olmayıp bir hayli kafir de mutfaktan sahan, tencere, kazan ve kepçeler alıp başlarındaki kara şapka üzerine kara tencereleri giyip giderler.
Onu gören birkaç kafir de türbenin içine cüret edip girer. Birkaç dervişlik cihazından eşyalar ve birkaç adet hüsn-i hat Kelam-ı şerifler alıp bir kafir de yiğitlik gösterip azizin mübarek başlarında olan sikke-i Muhammed'i alırken çok yaşlı Süleyman Dede,
"Bre aziz, ne yatırsın? Şu hali görsene, kani gayret-i Muhammedi" deyince Allah'ın azameti nurlu kubbe içinde şimşek, gürültü, bir ateş çıkıp nurlu kubbenin dışında 7 adet kafir ateş gazabıyla kara kömür gibi yanıp yerleri cehennem olur. Bu hakir ve tekke ziyaretine vardığımızda yanan keferelerin pis leşlerinin yedisi de kara katran tulumları gibi servi ağaçları gölgesinde top toprak içinde yatarlardı.
Hakir bütün dervişler ve hizmetçilerimle kafirlerin pis leşleri ayaklarına ip takıp tekkeden taşra sürütüp meydana bıraktık.
Bütün şehir kefereleri bu keferelerin yanmış leşlerini görüp dibelik Sultan Veliyyullah'a tam itikat hasıl ettiler. Ama nice ke-
224
fereler bunların kapkara yandıklarını görüp tekkeden aldıkları eşyaları bırakıp kaçtılar. Daha önce mutfaktan sahan ve tencere alanlara bu perişan hali söyleyip kimisi ganimet mallarım bıraktı, kimisi cüret edip götürürken Allah'ın emriyle tencere giyen kafirin başlarında tencereler kızıp kara şapkalarında kara saçları [245b] ve kara başlan, kara tencerenin kızgmından yanıp tencereleri ve kazanları bırakıp kaçtılar.
Nicesi gayret edip ganimet mallarım götürürken takatları kesilip yükünü bir gayri kefereye verir. Onun da dermanı kalmayınca biri bırakıp biri dahi alır.
Kısacası bu Veliyyullah Tekkesi'nden kafirler her ne kadar eşya almışlarsa sahrada bırakıp gemilerine can atıp kurtulalım derken biz de bu kadar asker ile küffarı kova kova yetişip bu kadar ganimet malım bıraktırıp bu kadar esirlerimizi kurtarıp kafirden 45 adet esir almıştık.
Hamd olsun bu tekkenin bütün eşyaları yerine gelip bir şeyleri zayi olmayıp henüz her çeşit derviş cihazlarını dervişler yerli yerlerine koymak hizmetinde idiler. Bu ibretlik hikayenin anlatılmasının gayesi odur ki bütün akaid kitaplarında yazdığı üzere evliya kerameti haktır. Hazret-i Şeyh Veliyyullah ruhu için, ailesi ve yakınları ruhları için, Allah rızası için el-fatiha.
Bu hakir babullah fukaraları ile bu tekkede bir gece konuk olup can sohbetleri ettik. Gerçekten de ehl-i sünnet ve'l-cemaat pak-mezhep ve pak-itikat fukaraları var. Özellikle tarikat önderi ve tekkenin şeyhi olan Arslan Dede, Kur'an hafızı bir dervişlerin camdır ki Davud orucu tutar, demlerine hu.
Bize birkaç derviş yoldaşlar verip bütün dervişlerle vedalaşıp giderken,
Bir garip seyirlik ortaya çıktı. Nice yüz adet Mudunuç halkı İzdin şehrinden kadı getirip tekke fukaralarından mal ve eşya istemeye başladılar.
Meğer bu Mudunuç halkı mutaassıp bir alay Urumşa kavim olup Sultan Veliyyullah'a ve başka evliyalara inanmazlarmış. Bu tekkenin nice bağ bahçe ve nice mezralarmı mülkiyetlerine geçirip tasarruf etmişler imiş. Allah'ın hikmeti kafirler de gelip o inkarcıların mallarını ve erzaklarını alıp çoluk çocuklarını esir edip götürünce bunlar dervişlere yapışıp,
225
"Sizin mallan küffar götürürken, yükü ağır olduğundan bırakıp bizim mallarımızı da bıraktı. Siz, bizim tekke malıdır diye ovadan mallarımızı devşirip bu tekkeye getirmişsiz" diye İzdin kadısı huzurunda dava ettiklerinde dervişler,
"Bre adamlar, küffar bizim cihaz-ı fakr olan eşyalarımız ve mutfağın sahan ve tencerelerini götürüp gittiler. Tekke içinden çerağdan, şamdan ve birkaç Kelam-ı şerifleri alan kafirler yanıp kapkara kül olup kaldılar" deyince hemen bir adam,
"İşte benim iki Kelam-ı izzetim ve bu kadar malım alındı, sizdedir" deyip doğru kabr-i şerife girip kadı ve hakir huzurunda 3 adet büyük Mushaf-ı şerifi rahle üzerinden alıp,
"İşte bunlar benimdir" diye kapıdan dışarı çıkarken herif tepesi üzere yıkılıp canı cehenneme kapkara yanıp kalınca fukaralar yerden Kelam-ı şerifleri alıp yine yerlerine koydular. Hakir hayretler içinde donup kaldım. Hemen hizmetçilerimle bu ölülerin pis leşlerini elinden ayaklarından dışarı sürüyüp diğer keferelerin leşleri arasına bıraktık. Bütün Mudunuçlular bu hali görüp kaçtılar.
Fakir kadı, İzdin'den geldiğine pişman olup o da Allah 'ın azameti deyip atına binip İzdin'e gitti.
Bu başımızdan geçen olaylara nice yüz dürüst tanıklar vardır. Bizler de hemen o an atlara binip yine yoldaşlarımızla Mudunuç'tan kıble tarafına Allah korusun sarp kayalı, dereli ve tepeli dağlar ve beller aşıp 4 saatte,
Esedli, yani Esedabad kasabasının anlatılması Ağrıboz Sancağı toprağında bir küçük ovada 1 camili, 1
mescitli ve medreseli, 1 mektepli, 1 tekkeli, 2 hanlı, 5 dükkanlı ve 100 adet kiremit örtülü evleri mamur kasabacıktır.
Kafir firkateleri korkusundan burada konmayıp 4 saat vadiler içinde kah kıbleye ve kah güneye gidip,
Temiz toprak, yani eski Livadiye Kalesi'nin özellikleri Yunan tarihçilerine göre, Atina şehrinde sakin olan
Eflatun-ı İlahı adlı feylesofun kızı, Livaziye adlı bir melike yapısı olup Livaziye'den bozma Livadiye derler. Sonra, (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Mora Vilayeti fethine giderken Gazi Ömer Bey Venedik küffarı ve Rum keferesi elinden fetheder. İlk yönetimi sancakbeyliği ile Ömer Bey'e verildiğinden "Liva diye"
226
yani sancak beyliği denildi. Yoksa kefere zamanında ismi Livazya'dır. Hala Kaptan Paşa eyaletinde Ağnboz Sancağı toprağında 150 akçe payesiyle şerif kazadır ve nahiyesi (---) kadar köydür.
Medine-i Münevvere vakfı olmakla darüssaade ağası [246aJ
tarafından voyvodası 200 adamla zaptedip salb u siyaset ve cürm ü cinayet (tüm yetki ve vergiler) tamamen voyvodanın olup 40-50 bin guruş hasıl olur serbest vakıftır. Vaktin hakimi olan Gümrük Emini Hasan Ağazade sarayında konuk olup safalar ettik.
Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 50 adet hisar eri, şehir kethüdası, şehir subaşısı, haraç emini, muhtesib ağası, bacdarı, şeyhülislamı, nakibüleşrafı, ayanı ve eşrafı gayet çoktur.
Kalesi zemininin şekli: Göklere uzanmış bir yalçın kaya üzere 3 kat bir şeddadi yalçın taşlı sağlam ve beşgen bir kale olup büyüklüğü çepçevre 2 bin germe adımdır; tiryaki adımıyla değildir, levendane 2 bin adımdır. Bazı yerleri cehennem kuyusu gibi gayet uçurum sarp kayalardır. Asla bir tarafında hendeği yoktur ve lazım da değildir. Kıble ve güney tarafına havaleli yalçın kayaları vardır, ama o kayalar ile kale arasında 10 minare boyu gayya kuyusu gibi derin çukurlar vardır. Ve yıldız tarafına nazır ancak bir kapısı vardır, başka kapılan yoktur. Bu kapıdan içeri hisar içinde 50 adet hisar eri, dizdar, kethüda evleri, 1 camii ve tahıl ambarları ve cebehaneleri var.
Bu kaleden yukarı iç kale bir küçük bölme hisardır. İçinde asla bir hane yoktur, ancak 1 tophane, 1 su sarnıcı ve birkaç şahi topları var. Ve bu orta hisardan yukarıda bir bölme hisar daha var, asıl iç kale odur. Bunda kral sarayından gayri yapıdan bir eser yoktur. Bütün zemini dizdar bahçe etmiştir, zira evler olsa her an insan çıkıp inmekten aciz kalır. Gerçekten de göklere baş uzatmış yüksek kaya üzerinde inci gibi bir kaledir. Burçlarından aşağı derelere ve kayalara bakmaya insan cüret edemez. Ve bundan tüm zemin belli olduğundan başka Akdeniz bir gölcük gibi görünür.
Bu kalenin de kıblesi ve güney tarafları havale kayalardır, ama asla zarar yoktur, zira bir top menzilinden fazlasıyla uzak yerde dağlar vardır.
Bu yukarı kaleden aşağı şehre tam bir saatte inilip kale san-
227
ki gökyüzünde kalır. Kale olduğu kayalar üzerine çeşit çeşit kuşlar tünekleyip yuva etmişler. Kısacası, bu kalenin tepesine kanat çırpan kuşlardan başka bir yaratığın varması imkansızdır. Hemen Yaratıcı'nın ihsanıyla fethedilmiş benzersiz bir kaledir.
Livadiye şehrinin özelliği Bu kaleden taşra 7 adet dağ üzerinde, 7 adet dere ve tepeler
içinde beyaz taşlık içinde doluşmuş, birbiri üzere kat kat bağsız, bahçesiz ve avlusuz, dar ve daracık iniş yokuşlu yerlerde bütün duvarları safi kargir yapı taştır. Hepsi kiremit ile örtülü gayet mamur evlerdir ki birbirlerinin pencerelerine nazırlardır. Ama Muslihiddin Mahallesi evleri doğu yönüne nazır ve aşağıca evlerdir. Karşı Mahalle haneleri batı tarafa bakmaktadır. Hepsi 7 adet Müslüman mahallesidir. Bunlardan mamur Muslihiddin Mahallesi, Karşı Mahalle, Aşağı Mahalle, Çarşı Mahallesi, Voyvoda Mahallesi ve
... . . . . . . . . . . . . . . . (4/5 satır boş) .... . . . . . . . . . . . . . . . . Meşhurları bunlardır. Ve 6 adet kefere mahallesi vardır. Genellikle Rum, Latin ve
Ermeni kefereleridir. Ve Müslüman ve kefere haneleri toplam 2.020 adet tek katlı ve iki katlı sanatlı güzel hanelerdir.
Ve 7 adet mihrap vardır. Bunlardan aşağı çarşı içinde Gazi Ömer Bey Camii, eski tarz küçük camidir. Ve Balı Bey Camii, köhne yapıdır, ama kalabalık cemaati vardır. Kıble kapısı üzere tarihi budur:
Mescidün haza Balı Bey bena, Hasbeten lillah daru 's-sacidzn,
Kale gayben hatifa tarihehu, UdhulUhti bi-selamin aminin.
Sene (---).
Tabahane Camii, buna Süleymaniye Camii derler. Mustafa Voyvoda Camii ve Muslihiddin Efendi Camii. Meşhur ve geniş camiler bunlardır. Başka 3 adet mahalle mescidi vardır.
Ve 3 adet medrese, 3 adet sıbyan mektebi, 3 adet tekke, 1 adet bezirgan hanıdır ki Tabahane dibindedir. Ve 80 adet dükkan ile [246b] 1 adet basık ve küçük hamam vardır.
228
Ve 3 adet yerde geçiş yeri köprü vardır. Şehrin tam ortasından akan ibretlik (---) nehri, hayat pınarı gibi, bir berrak ve pak, billur gibi içimi hoş bir sudur. Bihor dağlarından ve İnebahtı bellerinden gelip bu şehir içinde yazılan 3 adet sağlam köprüler altından geçer. Bu akarsuların sağında ve solunda şehir ve çarşı pazar kurulmuştur. Mükellef kahvehaneler ve dere kenarında bir yalçın kaya altında voyvodanın havuzlu, fıskiyeli, şadırvanlı ve maksureli sanatlı ve şirin sarayı vardır. Nehir kenarındaki mamur Tabahane'den aşağı akıp Esedabad kasabasından aşağı Akdeniz'e karışır. Kısacası bu şehir gayet sarp ve taşlık içinde daracık mamur şehirdir. (---) (---) (---).
Livadiye şehrinin övgüsünün tamamlanması Evvela bütün halkının dilleri Urumşadır. Düzgün Rumca ve
Türkçe de konuşurlar. Taze yiğitleri Cezayirli gibi daracık çeşit çeşit giysiler giyerler. Bellerinde üçer bıçak bir yerde taşıyıp ipek mukaddem kuşaklar kuşanıp beyaz dimi dizlik giyip başlarına kırmızı fes giyip baldırı çıplak olup ayaklarına siyah fillar giyip levendane gezerler. Yaşlıları çeşit çeşit çuka elbiseler giyip başlarına perişanı sarık sararlar. Kadınları yassı başlı olup elvan renk çuka feraceler giyip edeplice gezerler. Mahbube Rum kızları başı açık kaküllerini dağıtıp ipek fistanlar giyip yüzleri açık gezerler. Gayet mahbube Rum keralanaları ve Rum keratsalan olur. Dar ve taşlı dere içre olmakla havası biraz ağırdır. Ancak Karşı Mahalle Bahçe dedikleri yerin suyu ve havası hoştur. Genellikle Temmuz günlerinde bütün halkı o bağlara göçerler. Toplam 2 bin adet bağlar dönüm hakkı verir. Bin adet bağları dahi muaftır.
Beğenilenlerinden: Balı ve aşağı bahçelerinin kırmızı sulu yemesi hoş kirazları kötü değildir .
.................. (2 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Livadiye şehri ziyaret yerleri: Evvela Eskici Baba ve
.................. (1,5 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bu şehri de gezip oradan dağlar geçerek doğu tarafına gidip
ve sol tarafında sahralar ve mamur köyler geçip 5 saatte, Ateşli humma yurdu, yani harap İstife Kalesi'nin özellikleri
Çirkin suratlı sapık kral Leka yapısıdır. Bu sağlam hisarın benzeri yeryüzünde yokmuş. Yunanlı İskender bu kaleyi 7 sene dövüp sonunda fethedip içinde olan bütün Mecusfleri kırar ve
229
kalenin de bütün tabyaları ve burçlarını yıkar, sonra bütün taşlarını Ağrıboz deryasına döktürür. Hala bazı kuleleri, sağlam burçları, bütün derin hendekleri ve kuyuları durur. Her temel taşı hamam kubbesi kadardır.
Kıbleden yıldız tarafına uzunlamasına büyük bir kale imiş. Bir bayır üzere badem şeklinde olup çepçevre büyüklüğü tam 7 bin adım kaledir. Kuşatma sırasında içinde cengaver adam olsa hemen hendekleri yeterli olup bir yıl kuşatmaya dayanır, sığınılır harap kaledir. İki tarafı hendek gibi derelerdir. Ve 7 yerde sağlam kapı yerleri bellidir.
Sonunda bu verimli zemin, nice kraldan krala geçtikten sonra Venedik Frengi eline girer, o da biraz imar eder.
Sonra (---) tarihinde Fatih Mehmed Han asrında Gazi Ömer Bey fethetti. Venedik kafirlerini tamamen kırıp pis leşlerini birbiri üstüne istif ettiklerinden arif gaziler bu şehre "İstife" diye ad verdiler. Rumca'da ismi Ayasentifa'dır. İstanbul yanındaki Ayastefanas Kalesi'ni de bu İstife'yi yapan yapmıştır. Burada Gazi Ömer Bey büyük cenk edip yürüyüş ile kafirlerini kırıp fethedince o da İskender-i Yunan gibi "Bir daha küffar imar etmesin" diye fetihten sonra kalesini yıkmıştır. Ama bir [247a]
büyük kulesi mamurdur. Hala Süleyman Han yazımı üzere şehri Ağrıboz Sancağı
toprağında hass-ı hümayundan olup Ayşe Sultan hassı voyvodası hakimdir ki 200 ademle yönetip 10 yük akçe elde eder. 150 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Sipah kethüdayeri, Sarıkabak adlı yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı vardır, ama dizdarı ve neferleri yoktur, zira suru haraptır.
Bu şehirde toplam 6 mihrap vardır. Üçünde Cuma namazı kılınır camilerdir. Evvela Yakub Bey Camii, geniştir. Kasım Bey Camii, sanatlıdır. Derviş Yazıcı Camii ve çarşı içinde henüz yeni yapı Ağrıbozlu Köse Ali Paşa kardeşi Ahmed Paşa Camii, ama hepsinden geniş, sanatlı ve şirin karlı cami budur. Kendisi avlusunda medfundur. Yanında İbrahim Hanzade İbrahim Bey de avluda medfun olup mezar taşının tarihidir:
İbrahim Hanzade etti nagehan azm-i beka, Terk-i dünya kalbine guya ki oldu layiha,
230
Kim ederse fevti tarihin su 'al el kaldırup Ruh-ı İbrahim bey içindiye el-fatiha.
Sene 1077.
Bu camilerden başka 6 adet mahalle mescididir. Bunlardan (---) (---) (---).
Tamamı 4 adet medresedir. Evvela (---) medresesi (---) (---). Ve (---) adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Sarıkabak Mekte
bi (---) (---) (---). Ve 3 adet Al-i Aba dervişleri hankahı vardır. Bunlardan (---)
tekkesi (---) (---). Ve 6 adet Müslüman mahallesidir. Evvela (---) mahallesi (---) (---) (---). Ve 17 adet Rum mahallesi ve 1 adet Yahudi mahallesidir.
Hepsi 2.500 adet mükellef ve mükemmel kiremit örtülü şeddadi taş duvarlı kargir yapı, saray kapıları gibi kemer kapılı geniş güzel evlerdir. Bunlardan Sarıkabak Hasan Ağa Sarayı ve (---) (---) (---).
Toplamı 1 adet hamam ve hepsi 2 adet handır, ama hamam ve yakınındaki han valide sultanın hayratıdır ki İzdin hassı malıyla yapılmıştır. Çarşı içindeki han başkasının hayratıdır.
100 kadar dükkan vardır, ama saymadım. Gayet geniş sokak içinde olup çarşı içinde 3 yerde büyük çınarları vardır. Genellikle caddeleri kaldırımsız çorak yerlerdir.
Suyu ve havası gayet ağır olduğundan eski hekimler bu şehre humma yurdu demişler. Onun için halkının yüz renkleri sarıya meyillidir. Ve taze yiğitleri Cezayirli esvabı giyip baldın çıplak gezip elvan çukadan peşliler giyip arkalarında birer Cezayir ihramı olur, ayaklarına siyah Frenk pabuçları giyip başlarında kırmızı fesler ve bellerinde çatal bıçaklar taşıyıp gezerler.
Bu şehirde avratların sokağa gündüz gözüne çıkması ayıptır. Gece fenerlerle ve kara yüzlü hizmetçileriyle akraba ve yakınlarına gider. Eğer ölürse o zaman gündüzün kapıdan dışarı "Vahdehu la şerike leh/Allah 'ın ortağı yoktur" [Kur 'an, En'am, 163] ile suskunlar vadisindeki yerine gider.
İbretlik yapıları: Bu şehrin güneyinde şehre gelen su kemerleri acayip seyirlik yapılardır. Suyu o kadar güzel değildir. Çok içenler balgamı olup sarı renkli olur.
2 3 1
Ali Paşa Meram Bağı mesiresi: Bir hıyaban gezinti yeridir ki övgüsünde diller kısa kalır. Bu iç açıcı yere Köprülüzade Fazıl Veziriazam Ahmed Paşa tam 80 gün konakladığında bu şehrin suyu ve havası ağırlığından defter ile İslam askerinden tam 18 bin adam hastalıkla ölmüştü. Velinimet efendilerimiz, dostlarımız ve Gedüslü Halife efendimizi ziyaret edip ruhları için bir Yasin-i şerif okuduk. Allah hepsine rahmet etsin.
İstife taşı madeninin anlatılması Bir hafif beyaz taştır. Şehrin kuzeyi dışında tarlalar için
de bir tehlikeli cehennem kuyusu yeraltı mağaralarda keserlerken sanki peynir gibi yumuşaktır, hemen hava alınca bir beyaz katı taş olur. Ama büyük mağaralardan çıkarırken çok dağ delici adamlar altında kalıp helak olmuşlardır. [247b]
Sanayinin beğenilenlerinden: Bu anılan taştan beyaz ve sanatlı tütün lüleleri edip öyle nakış işlerler ki sanki Mani nakşıdır. Çeşit çeşit kaseler, buhurdanlar ve nakışlı fincanlar yapıp san balmumu ile kaplayınca sanki altın olur. Ve tereyağı sürseler sanki yalçın taş olup vilayet vilayet lüle, kase ve fincanlarını hediye götürürler .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Bu şehri de gezip dolaşıp doğu yönürıe 5 saatte taşlı bayırlar
aşıp koyun ağıllarında kaymaklar yiyip içip hoş geçip, Ayağınyoz Kilisesi, yani büyük Ağrıboz Kalesi'nin
özellikleri Rum Yunan keferelerinden Ayağmyoz, yani nam sahibi bir
ruhban yapmıştır. Ayağırıyoz'dan bozma Ağrıyoz derler. Bazıları Eğriboz derler, zira bu şehre denizden gemiyle girerken Kızılhisar Kalesi tarafında bir eğri boz dağ vardır ki 100 mil uzak yerden bellidir, o eğri boz dağ için bu şehre Osmanlı Eğriboz derler, ama Defter-i Hakani'de Ağrıboz yazılır.
Nice sapık kraldan diğer bir sapık kralın eline geçmiştir. Sonunda Venedik Frengi elinden bizzat Fatih Sultan Mehmed Han (---) tarihinde denizden donanma-i hümayun ile karadan kendileri 57 bin asker ile 127 gün kuşatıp kale döven toplarla döve döve nice yerlerini yıktıktan sonra Maslahat Tepesi adlı yerden yürüyüş edip kılıç vura vura fethedilmiştir.
Süleyman Han yazımı üzere Kaptan Paşa eyaletinde sancak
232
beyi tahtıdır. Paşasının hass-ı hümayunu 440 bin yük akçedir. Timan 205 ve zeameti 48'dir. Kanun üzere cebelüleri paşa
sının askeriyle 3 bin adet pür-silah asker olup memur oldukları sefere giderler. Paşası denizde 3 pare kadırga ile palpa ve aleste olup her an kadırgaları limanda hazır olup bir adada düşman gemileri görünse kadırgalarıyla avanta edip düşman üzere varır.
Kanun üzere kadısı 300 akçe payesidir. Nahiyesi (---) adet köydür. Adaletle her sene kadıya on kese ve örfi hakim olan paşaya 80 kese hasıl olur.
Müftüsü vardır, nakibi, valisi, voyvodası, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesib ağası, bacdar ağası, haraç ağası, şehir kethüdası, mimar ağası, gümrük ağası, dizdar ağası, azeb ağası, hisar eri ağası, topçu ağası, cebeciler ağası, meremmatçı ağası ve 300 adet hisar erleri vardır ki hepsi hazır askerdir.
Kalesinin zemini: Akdeniz içinde Rumeli Eyaleti toprağı tarafına yakın bir uçta beşgen şekilli 3 kat sağlam bir kale İskender Seddi gibi bir hisardır ki sanki Sigetvar Kalesi'dir. Bir manada bu kale 7 kat kale duvarıdır. Aralan şeddadi dolma rıhtım moloz yapı duvarlardır. Bazı yerleri kırkar ve ellişer ayak enli kalın dolma duvardır.
Doğu, güney, batı ve kuzey taraflarım derya döver duvarlardır. Ancak karayel ve yıldız tarafları karadır. Bu kara taraflarının duvarları 80 adım enli Kahkaha Seddi gibi kesme kaya hendektir ve o taraflarının duvarları kırkar arşın yüksektir. Hendek kenarınca kara tarafının duvarı bir denizden bir denize kadar 1.500 adımdır.
Ve dahi evvelki kat taşra duvarı üzere bu kalenin çepçevre büyüklüğü 6 bin adımdır. İç yüzündeki ikinci kat duvarı üzere büyüklüğü tam 4 bin adımdır, ama levent adımıyla o kadar adımdır.
Ve 111 büyük kule vardır ki her biri birer çeşit felek burcundan nişan verir büyük burçlardır. Ve her bir kulede kırkar ellişer adet iri ve ufak beden dişleridir. Her bir kulede onar on beşer adet küçük büyük balyemez topları vardır.
Evvela (---) kulesi (---) ve kulesi (---) (---) (---). Ama bütün kulelerden dayanıklı, büyük ve sağlam Köprü
Kulesi, başka kaledir ki Köprü Kalesi namıyla meşhurdur. Baş-
233
ka bir küçücük adacık içinde bulunup çepçevre büyüklüğü 800 adımdır. Başka dizdar ağası ve başka 200 neferi vardır. Bu kaleden büyük kaleye giderken ağaç köprüden geçilir. Ve bazı yerde bu köprüler zincirlerle kalkıp kale adada kalıp köprü altından [248a] kadırga gemisi geçer.
Eski kahinlerin acayip tılsımları: Bu mahallin köprüsü altından gece ve gündüz deniz, bir kesme kaya boğazda 40 kere aşağı ve 40 kere yukarıya akmaktadır, ama katı yaydan ok çıkar gibi akar. Ve sabahtan öğleye dek batı yönüne akar, öğle vaktinden akşama dek doğu tarafına akar. Gece ve gündüz deniz bu boğazda hep böyle akmaktadır. Bir acayip ve garip ibretlik tılsımdır. Ve bu boğazda suyun yukarı aşağı aktığı yerde,
İbretlik usta işi: 3 adet su değirmenleri var ki ince buğday unu öğütürler. Su hangi tarafa akarsa değirmenler de o tarafa dönüp un öğütür. Bu da bir çeşit acayipliktir ve sanatlı ibretlik un değirmenidir.
Bu değirmenlerin üstlerinde bu kale erlerinin ve garip yiğitlerin odaları vardır.
Bu değirmenlerin kapısı dibinde bu Köprü Kalesi'nin suya beraber bir uğrun hisarcık kapısı var. Yukarıda köprünün beri başında bir kapı ve öte başında bir kapısı var. Ortası yazılan ağaç köprüdür ki her gece bekçi ve kapıcılar bu köprüyü demir zincir dolaplar ile çekip kaldırırlar. Bu Köprü Kalesi ve ondan içeri büyük Ağrıboz Kalesi adada kalır. Bu Ağrıboz Kalesi'nin bu mahallini görmeyip ibret nazarıyla bakmayıp geçenler bu cihanda bir şey görmemiş ve bir Tanrı'nın işini temaşa etmemiştir, zira halk içinde böyle bir açık tılsım yoktur.
Bu köprü iki yerdendir. Biri değirmenler olan büyük köprüdür, birisi kule köprüsüdür. Ama kuleye girecek köprü Rumeli tarafından gelip geçilen küçük köprüdür ki onun altından kadırga geçemez. Bu köprü üzerinde bir dinlenme yeri köşkü var. Köprü altından beriye ve öteye akan tılsımlı suyun bir anda nasıl akıp değirmenleri nasıl döndürdükleri bu köşkten seyredilir, bir dinlenme ve uğrak yeri köşktür.
Bu köprü kapısı üzerinde bir beyaz mermerde bir sanatlı Santa Marka, yani kanatlı arslan tasviri var ki mermer ustası bu resme öyle keski ve keser vurmuş ki sanki sihirli iş etmiş. Gö-
234
renler onu canlı sanır. Zira bu resme Venedik kafirleri tapıp tüm sancak, bayrak ve alemlerinde bunun işlemesini taşırlar.
Bu Köprü Kulesi'nde köprü başından dışarı çıkarken kulenin sağ tarafı duvarı yüzünde 4 köşe bir beyaz ham mermer üzerinde iri yazı ile lacivert tezhipli olarak yazılan tarih budur:
Ba-ferman-ı ali mübaşeret kule ve cisr hazret-i vezir-i mükerem Ken 'an Paşa el-vaki ' fi şehri şevval 19 ve itmam şud 26 fi şehr-i mezkur sene 1067.
Bu ibretlik köprünün karşısında Rumeli tarafında İstife toprağında, hemen köprünün başında 30 ocaklı büyük bir han var, deniz kıyısındadır. Bütün gelen geçen yolcular bu handa konup sabah köprü kurulup kale kapısı açılınca hacet sahipleri kaleye girerler.
Bu handan kaleye girecek köprü kapısı batı yönüne nazırdır. Bir kapısı da aşağıda kıbleye doğru bakar. Bir kapı da yukarı kapıdır. Batıya açıktır ki taştan yapılma alçak köprülerle geçilir. Lakin bu kapıların önleri zincir ile her gece kalkar ağaç köprüdür.
Bu kapıda Süleyman Han bir büyük kule yapıp kapının iç yüzünde beyaz mermer üzere yazılan tarihtir:
Şeh Süleyman Ağrıboz 'un ettirüp ta 'mirini, Dedi ki şadan olasın kapılarla işbu tak,
Avn-i Hak ile dedim Zilhicce tarihini, Bab-ı bala üstüne kılaydı bünyad iki tak.
Sene (---).
Bu kapıdan içeri gidip tophane hisarcığı başka bir hisardır ki kapısı batı yönüne açık sağlam kapıdır. Bu kalede deniz kıyısında suya nazır 10 adet top kemercikleri var. Hepsi demir kapılardır. Her kemerin altında birer adet iri toplan var, her birine birer adam sığıp içinde bağdaş kurup oturmak mümkün toplar var ki ta Kastel Burnu'nu döver. O tarafa bakan kale döven toplara şayka ve pranka top derler. Adam kolu kalınlığı demir halkalı ibretlik ve her biri birer kale değer toplardır ki büyük limanı korutur.
235
Bu tophane hisarcığında topçulardan gayri kimse olmaz, zira ne zaman bu toplar atılsa zelzelesinden bunda bir ev kalmaz, hepsi yıkılır. Onun için bunda evler yoktur. Başka Fatih yapısı hisarcık kaledir. Buraya kadar yazılan 4 adet kapıdan başka hisar kapılan yoktur.
Bu Ağnboz Kalesi içinde 11 adet Müslüman mahallesi vardır. Evvela (---) Mahallesi. [248b]
11 adet selatin camii vardır. Evvela hepsinden eski Fatih Sultan Mehmed Han Camii, daha önce kefere asrında Mesih ayini yapılan büyük kilise imiş. Hala Müslüman mabedi olup boyu 130 ayak, eni 90 ayaktır. Cami içinde 48 adet mermer sütunlar üzeri kiremit örtülü, harpüşte kubbeli 4 köşe kule gibi minareli, içinde bir abıhayat kuyulu ve iki kapılı sanatlı büyük bir camidir.
Davud Bey Camii, gayet geniş, kurşun örtülü ve kargir kubbeli, iç açıcı bir camidir. Kıble kapısının üzerinde tarihi budur:
Camii Davud Bey bena Hasbeten lillahı Rabbi 'l-alemin,
Cae tarihen lehu hayrun cemil, Cennetü 'l-me'va mekanü 'l-müslimin.
Emirzade Camii, gayet sanatlıdır. Filzade Camii, kalabalık cemaatlidir.
Sene (---)
Karlızade Camii, sevimli, süslü, aydınlık camidir. Bunlardan başka bu kale içinde 6 adet mahalle mescidi var-
dır. Bunlardan Osman Ağa Mescidi, Turhan Bey Mescidi, Hasan Baba Mescidi, Küçük İlyas Mescidi ve Musa Ağa Mescidi. Bunlar cami gibi mescitlerdir.
Bu Müslüman mahallelerinden başka yukarı kapı semtinde 5 adet Rum keferesi mahallesi ve 5 adet küçük kefere kiliseleri vardır. 1 adet Yahudi mahallesi ve 1 adet sinagog adlı mabedi vardır.
Hisar içinde 1.900 adet bağsız, bahçesiz ve daracık kargir yapı, tamamen kiremit örtülü, kemer kapılı ve kefere yapısı şed-
236
dadi sağlam yapı kat kat evlerdir. Bütün sokakları baştan başa pak kaldırım döşelidir. Ve bütün anayolları hendese üzere çırpı ile tarh olunmuş satranç nakşı caddelerdir. Ancak kale içi olmakla daracık sokaklardır.
Ve hepsi (---) adet medresedir. Bunlardan (---) medresesi (---) (---) (---).
Ve (---) adet sıbyan mektebi vardır. Evvela Ali Paşa Mektebi ve (---) (---) (---).
Ve (---) adet Al-i Aba dervişleri tekkesi vardır. Bunlardan (---) (---) (---).
Ve olancası kale içinde 1 küçük hamamı Sultan Mehmed'indir. Ve 19 adet çeşmesi vardır ki hepsi abıhayattan nişan verir. Ve 800 adet evlerde su kuyuları vardır, zira her evde birer kuyu bulunur ki suyundan kullanırlar.
Hisar içinde 80 adet ehl-i hıref dükkanı vardır, ama bedesteni yoktur. Lakin her meta bulunur.
Ağrıboz taşra varoşunun özelliği Bu anılan kalenin yıldız rüzgarı dışında, kalenin hendeğin
den bir kurşun menzili açıkta tamamı 2 bin adet kiremitli, bağlı, bahçeli, kargir yapı, fevkanf kat kat kaptan ve mirimiran saraylarıdır. Sanki her biri birer hıyaban koyahistan ve gül-i gülistanlı süslü saraylardır. Bunlardan Kaptan Köse Ali Paşa Sarayı, kardeşi Ahmed Paşa Sarayı ve (---) (---) (---) bunlar meşhurdur.
Ve tamamı (---) adet mihraptır. Bunlardan Mustafa Bey Camii, kurşun kubbeli gayet şirin, mamur, süslü, aydınlık hoş camidir. Koca Memi Paşa Camii, gerçekten de ibretli bir cami olup harpüşte tahta kubbesi kiremitlidir, ama gayet mamur ve süslü nurlu camidir. Kıble kapısı üzere tarihi böyle yazılıdır:
Hayra ma 'il olup Memi Paşa, Oldu hep kasd u niyyeti ma 'kul,
Görüp itmamını anın hatif, Dedi tarih-i hayrın oldu kabul.
Sene (---),
Ve 9 adet mahalle mescidi vardır. Bunlardan Habib Çelebi Mescidi ve (---) (---) (---).
237
Ve 2 adet tefsir, hadis Kur 'an öğretilen medresesi vardır. Bunlardan (---) (---) (---).
Ve 5 adet sıbyan mektebi vardır. Bunlardan Memi Paşa Mektebi ve Kaptan Ali Paşa Mektebi, (---) (---) (---) (---).
Ve 4 adet zikrullah hankahı dergahı tekkesi vardır. Evvela (---) (---) (---).
Ve olanı 2 adet hamamdır. Eski Hamam, Davud Bey hayratıdır. Ve Yeni Hamam, Mustafa Bey'indir, ama saray hamamları çoktur. [249a]
Bu varoş içinde 426 adet sanatkar dükkanı var ki bütün dükkan sahipleri Cemşid gibi becerikli, hünerli, tam usta adamlardır. Çoğu kaptanların kefere prangalı [forsa] adamları bunda pür-marifetlerdir.
Ve götürüsü 2 adet tüccar hanıdır. Ve hepsi 600 adet evlerde su kuyularıdır, her biri abıhayattan
nişan verir. Bunlardan bu varoşta bir Frenk kuyusu var, Korteni adıy
la meşhur bir şarab-ı tahur suyudur. Vakıf tarafından su sığırları kuyudan dolaplar ile su çekip varoşta ve kale içinde olan çeşmelere bu Korteni kuyusundan gidip her çeşmeye taksim olur, büyük hayrattır.
Diğer ibretli Kevser suyu hayratı: Daha önce bu büyük şehir susuz olmakla (---) tarihinde Kaptan Halil Paşa bu şehre 5 saatlik yerden, dağlardan ve çöllerden Ferhad gibi su getirmiştir ki kat kat kemerlerdir. Ancak bu varoş içinde Mustafa Paşa Camii önünde 50 adet kemer gözler var ki her biri gökkuşağı gibi göklere baş çekmiş Kisra kemerleridir ki acayip hayrattır.
Bu varoşla kale arası şehrin mezarlığıdır. Burada fetih sırasında şehit olmuş binlerce gazi medfundur.
Cana can katan suyu ve havası: Güzelliğinden tüm halkı sağlıklı olup yüz renkleri kırmızıdır. Bütün halkı Cezayir levendi tarzı çeşit çeşit çuka peşli, nefer yelekli ve göğüslüklü geçirme esvaplar giyip ihtiyarları fes üzere yarım sarık, sırtlarında beyaz ve kırmızı ihram ve Cezayir bornozu giyerler. Bellerinde pala bıçaklar, ipek muhattem kuşaklar, dimi dizlikler ve saya sıkma çakşırlar giyerler. Taze yiğitleri baldırı çıplak beyaz soflu mahbub dilberleri gayet çoktur. Ama kadınları asla taşrada yok-
238
tur. Allah ömür versin. Namuslu adamları ve hanedan sahibi keremlileri çoktur.
Meşhurları: Ağrıboz köfteri adıyla meşhur olmuş Rum şırasından yapılmış içi cevizli ve bademli lezzetli ve taze köfteri olup lezzetinden ve miskli kokusundan insan yemekle doyamaz. Sandukalar içine koyup Rum, Arap ve Acem'e hediye götürürler. İstanbul'dan ve Rumeli'nden bu şehre kadar asla hurma ağaçları yoktur, ama bu şehrin bağ bahçelerinde yüksek hurma ağaçları çoktur. Ve sulu kirazı olur, zira bu şehrin havası ılımandır.
Ağrıboz ikliminin hesaplanması: Usturlab ilmince müneccimlere göre bu şehrin iklimi 28. örfi iklimde ve 4. iklimin hakiki yarısında bulunup arz-ı beledi "letay" ve uzun günü "nühey" lafızlarında bulunmuştur. Ve kıblesi güney tarafına nısf-ı nehardan canibe olan doğu tarafına 40 derecedir. Kısacası Mısır toprağında Arz-ı Hasan üzere kıblesi doğru olup o arz üzere Mekke'ye dönük Ağrıboz kıblesidir.
Külliyatı övgüsünün tamamlanması: .................. (4 satır boş) .................. . .
Ağnboz şehitleri ziyaret yerleri: Evvela köprünün Rumeli tarafında Kara Baba Sultan ziyareti: Bir küçük kubbede medfundur. Bu yüksek makamdan şehrin tüm yapıları ve şehrin iki tarafında bulunan körfezler gözükür. Sonra, kale içinde yatan Samud Baba Sultan, yukarı kapı arasında Emirler Sultan, varoşta Gaib Baba ve Veli Dede Sultan. Himmetleri hazır ve nazır ola, Allah hepsine rahmet eylesin.
Bu mahalde kale ve şehrin tüm imaretleri özellikleri tamam oldu. Ama,
Bu Ağrıboz Adası'm gezip dolaşıp vakıf olduğumuz kadar adanın bazı hallerini bildirelim
Evvela bu Ağrıboz, Hazret-i Risalet-penah'ın doğumundan 888 sene önce İskender-i Zülkarneyn hükmünde iken bu şehrin toprağı Rumeli karası tarafına bitişik idi. Tarihçi Rum Yanvan'a göre bu şehrin hakimi bir tedbirli ve Aristo akıllı Batlimus olmakla İskender'e arz eder ki,
"Bu kalemiz olan yer Rumeli tarafına birazcık yerden bitişiktir. Onu kesicilerle Ferhad gibi keselim. Kale ve şehrimiz ada
239
olup düşmandan korunsun. Balık dalyanları yapıp [249b] balıklar çok olup bütün kale kullarına ondan maaş ve kralımıza nice hazine gelir ve şehrimiz balıkla gayet bolluk olur" diye İskender' e bu şekilde arz edince arzı kabul olup,
"İsteğin üzere o arz eylediğin yeri kesesin" diye İskender'den buyruk çıkınca hemen Ağnboz hakimi başına insan deryasını toplayıp anılan boğazı kesip denizi beriden öteye akıtır. O mahalle kahinlerin ilmiyle büyük bir tılsım yapıp Akdeniz balıkları o kesilen boğazdan geçerken dalyanlarda ağ tuzaklara girip avlanır. Bu yüzden bu adaya Ağrıboz ipsarya demişler, yani Rumcada "balık ağı yeri" demektir. Ama bundan önce bu ada yerine "Makridiyo" derler imiş. Latincede "Makridiyo" uzun yere derler. Gerçekten de bu ada Rumeli tarafına uzun olduğu için "makri" derler. Rumca'da "Makridiyo" "iki boğaz" demektir. Gerçekte hala iki boğaz denizi içinde uzun bir adadır.
Bu Ağrıboz Adası'nın boyu 180 mildir ve çepçevre büyüklüğü 360 mildir. Dağlık, taşlık ve ormanlık yerler, abıhayat kaynak sular, verimli ovalar ve yeşillik yerler olup bir benzersiz sulu ve havası hoş seyirlik adadır ki çeşit çeşit ürünlerini bolluğundan hey'et bilginleri bu adayı yeşil yaparlar. Bu adaya denizden varırken bir sivri dağ 100 mil yerden belli olup o yüksek dağa Ağrıboz derler. Bir tarafı Kızılhisar Burnu Dağı' dır.
Bu adanın çepçevre deniz kıyısı baştan başa kat kat mamur Rum keferesi köyleriyle süslüdür. Ve adanın lodos tarafında Ağrıboz Kalesi vardır.
Ağnboz'un iki büyük limanının anlatılması: Bu liman kalenin aşağı tarafında olup yukarı limanı yıldız rüzgarı ve poyraz tarafına açıktır. Kış günleri gemiler yatamaz, fırtınadan helak olur. Ama bu aşağı taraftaki büyük limanı benzersiz bir tabii limandır ki 400 parça gemi birlikte girip hepsi demir atıp huzur ile yatarlar. Hemen bir ırmağa girmiş gibi olurlar. Ve bazı gemiler İstanbul' da Galata önündeki gibi hisar önüne aykırı yatarlar.
Bu liman ağzında Ropoz Köyü tarafına bakar bir küçücük adacık vardır. Kaleye gayet yakındır, ismine Paşa Adası derler. Fatih Sultan Mehmed gemiyle geçip üstünde çadır kurup oturmuştur. Hala çadır yeri bellidir. Bu adacıktan kaleye kadar ge-
240
milerle köprü edip Rumeli tarafından kaleye İslam ordusu dökülüp yürüyüş edip kale fethedilmiştir. Bu adacıktan keşişleme rüzgarı tarafına Tuzla Burnu 5 mildir, oradan Rumeli tarafına Burgazlı Burun'a 25 mildir. Bu burundan kıbleye 3 mil kadar bir dere vardır, ismine (---) derler, abıhayattır. Bu mahalden Kızılhisar 45 mildir.
Ağrıboz'dan Kızılhisar'a kara ile giderken kıble ile keşişleme rüzgarı arasına yönelip 1 saatte,
Filaboz Köyü: İrem Bağı gibi bir gül-i gülistanlı, limonlu, turunçlu ve bostanlı bir şirin köydür. Bütün şehir ayan ve eşraflarmın bağ bahçeleri bu köydedir. Valide sultanın Livadiye şehri hassına katılmış valide sultan hassıdır ki hakimi Livadiye ağası tarafından gelip zapt eder.
Oradan yine kıbleye doğru mamur köyler geçip, Fila Kalesi'nin özellikleri
Batlimus Kral'm Filaboz adlı oğlu yaptığından onun ismini alan yüksek bir kaledir. (---) tarihinde Rum kafirleri İslam askerinin geldiğini duyunca hisar içindeki kafirlerin kararları firara dönüp kaleyi aman ile verirler. Fetihten sonra kalenin bazı yerlerini yıkmışlardır, ama kara tarafı gayet mamurdur. İçinde Rum kefereleri vardır.
Oradan kıble tarafına 2 saat daha bağlar ve bahçeler içinde gidip ve nice köyler geçip,
(---) harap kalenin anlatılması: İki Ağnboz Kalesi kadar var bir viran kaledir, ama azıcık gayretle mamur olur. Yakınında İrem Bağı gibi Rum köyleri çoktur. Oradan 5 saatte,
Padra Köyü menzili: Kefere köyüdür. Oradan kalkıp kah deniz kıyısıyla ve kah dağ, taş, yokuş ve bağlı yollar ile doğu yönüne (---) saat gidip,
İbretlik Kızılhisar'm özellikleri Hekimlerden bir Batlimus Kral yapısıdır. (---) tarihinde Fa
tih Mehmed Han'ın Koca Mahmud Paşa'sı fethidir. Ve Ağrıboz kazasıdır ki naibi hükmeder. [250a] Kalesi deniz kıyısından 1,5 mil uzak karada bir yerli gök kaya başında olup karşısında limanı yoktur, ama yanında kıbleye doğru bir güzel ve hoş demir atacak limanı vardır. Kalesi göklere yükselmiş bir tepe üzerinde dörtgen şekilli şeddadi, taş yapı hoş bir kaledir. İçinde ancak
241
20 kadar evciktir. Bir camii var, başka dükkan, hamam ve handan bir eser yoktur. Ancak su sarnıçları, cebehane mahzenleri, tahıl ambarları, dizdarı ve 80 kadar hisar eri vardır. Ve bir kapısı (---) yönüne bakar.
Kızılhisar varoşunun anlatılması: Kaleden aşağıda deniz kıyısından açıkta bir sarp dere içinde (---) adet mahalle ve (---) adet kargir yapılı baştan başa kiremit örtülü mamur evlerdir.
Ve (---) adet mihraptır. Evvela (---) (---) camii (---) (---) (---). Geri kalanı mescittir. Ve 1 medrese, 1 sıbyan mektebi, 1 hankah (tekke), 1 tüccar hanı, 1 hamam ve 20 adet dükkan vardır. Başka yapısı yok bir ada yerdir.
Bu kale Ağrıboz Adası körfezinin ağzından taşra bir burunda olup Ağrıboz'dan buraya gelirken doğu tarafına gelinir. Ve bu mahalle öyle sağanakh şiddetli rüzgar düşer ki adamı attan tepesi üzere yıkıp atı dahi yüzü üzere yıkar. Bazı zaman rüzgar tüm ekinleri kökünden çıkarır, nice bin yüksek ağaçları kökünden devirir, rüzgar her şeyi denize döker.
İbretlik seyirlik: Bu şehrin tüm Rum avratları donsuz gezdiklerinden sert rüzgar fistanlarını açıp avret yeri olan çirkin ferderi görünmesin için bütün kadınlar ferace ve fistanlarının eteklerine birkaç okka kurşun parçaları dikip avret yerleri açılmayıp gezerler.
Eğer bu sağanaklı rüzgar Allah saklasın gemilere rast gelse kaynatıp batırır. Ta bu derece şiddetli rüzgar olduğundan bazı tarihçiler bu kaleye Dar-ı Rıh, Kızılhisar derler.
Bu kalenin 5 mil karayeli tarafına Andakara Ada derler, bir hoş sığınacak sağanaksız yerdir ki iyi demir tutar güvenli limandır.
Oradan 6 mil keşişleme tarafına bir adacık vardır, ismine Mantilo derler. Ona karşı bir liman var, Mantilo Limanı derler. Ve onda bir viran kilise var. Bu kilise tarafında gemiler demir bırakıp yatsalar huzur ederler. Bu limanda abıhayat sulu kayalar vardır.
Bu Kızılhisar Burnu'ndan Atina şehri tarafında Ropoz Burnu'na kadar 50 mildir. Ama kuzey tarafına İzdin Burnu 30 mildir, ancak kuzeyle batının kerte karayelden tarafına yönelip İzdin Burnu'nu özleyip gidilir. İşte bu mahalde de derya kaptan-
242
larına fayda olsun için Ağrıboz ve Kızılhisar limanlarını da gördüğümüz kadarıyla yazdık.
Garip hikaye: (---) tarihinde II. Selim Han zamanında Kılıç Ali Paşa Kıbrıs Adası'nda serdar-ı muazzam olan Kara Mustafa Paşa'ya yardım götürürken 4 pare kadırgasıyla 10 pare kafir kalyonlarına rast gelip 1 gün 1 gece kafirlerle cenk ederler. Sonunda Ali Paşa'ya biraz mağlubiyet görününce avanta eder. Bu Kızılhisar Limanı'na girip demir atacak sırada kafirler ardınca kovarak gelince hemen Ali Paşa orada durmayıp Ağrıboz Körfezi'ne girip kale altında demir bırakıp pervasızca yatar. Kafir de 10 parça kalyonlarıyla boğazın ağzına demir bırakıp,
"Türk her ne zaman çıkarsa benimdir" deyip yatar. Hemen Aristo akıllı Ali Paşa bir gecenin içinde 4 pare ka
dırgasının leventleri ve forsalarını kadırgalarından çıkarıp Ağrıboz Kalesi'nin yazılan köprünün Değirmen Boğazı'ndan akan suyun iki tarafında kayalara forsaları Ferhad! külünklerle üşürür. Kayaları iki taraftan kese kese kadırgaları geçecek kadar genişletip hemen gece yarısı 4 kadırgasının tentelerini fora edip karada tenteleri kurar.
Sonra kadırgalarının dördünü de mezkür kestiği Değirmen Boğazı'ndan öte Ropoz Burnu tarafına geçirip 4 parça kadırgasıyla Kızılhisar Burnu'nu dolaşır. Seher vakti kafirler gemilerinden görür ki Türk liman içinde tentelerini kurup yatar. Bütün kafirler aldırış etmeyip seher vakti rahat uykusunda sarhoş yatarlar. Hemen Gazi Ali Paşa 4 pare kadırgasıyla seher vakti kafir gemileri [250b] içine girip "Allah Allah" deyip kafire kıçtan baştan çatıp göz açıp kapayıncaya kadar kafir gemilerine er döküp kılıç vurarak Allah'ın izniyle 4 parça kadırga ile 10 parça gemiyi fetheder. Zaferle İstanbul'a gelip kafirlerin haçlı bayraklarını baş aşağı eyleyip Selim Han huzurunda top ve tüfenk şenlikleri ederler. Ondan sonra 3 tuğ ile kaptan paşa olup nice gaza mallarıyla Tophane'deki camiini yapmıştır. Hala Ali Paşa bu Ağrıboz'un Değirmen Boğazı kayalarını keseliden beri gerekse o boğazdan küreklerini çıkarıp kadırga geçmek mümkündür, vesselam.
Bu Kızılhisar'dan kalkıp yine geriye, Ağrıboz'a dönüp 1 günde,
243
Yopnoz Köyü menzili: Safi Rum köyüdür. Oradan yıldız rüzgarı tarafına 5 saat gidip yine,
Ağnboz Kalesi: Bir gece konuk olup ayanı kibar kaptan efendilerimiz ile vedalaşıp oradan yine değirmenler olan boğaz köprüsünden Rumeli toprağına ayak basıp, Iskımnoz Köyü'nü geçip 2 saatte,
Ropoz kazası menzili: Ağrıboz toprağı nahiyesidir. Ve (---) adet nahiye köyleri vardır. Deniz kıyısından 1 mil açıkta, bir kayalı sırt başında 200 evli bir kafir köyüdür. İstanbul' da Süleymaniye Camii yakınında sakin Defterdarzade Mehmed Paşazadesi Ahmed Bey efendimizin serbest zeametidir. Ama bu köyde bir ibretlik resimlerle donanmış bukalemun nakışlı kilisesi var ki her resmi sanki Mani resmidir.
Oradan da kalkıp yine güney tarafına o sarp dağlı ve taşlı yerleri 2 saatte aşıp, Mahonya Köyü, keferelerdir.
Oradan kıbleye 4 saat çam ağaçlı düz yerleri geçip yolun sol tarafında,
Kifse kasabasının anlatılması Atina kazasından ayrılma bir küçük kazadır. 80 akçe paye
li kazacıktır. Ve nahiyesi (---) adet köydür. Ve örfi hakimi hass-ı hümayun olup Asitane-i Saadet'te kaftancıbaşılar tarafından voyvodası hakimdir. Serdar ve kethüdayeri Atina şehrindedir, zira Atina gayet yakın olup görünür. Bir mamur ve şenlikli ova içinde İrem Bağı gibi 300 adet mamur ve süslü, kiremit örtülü güzel evli kasabadır ki yarısı Müslüman ve yansı kefere reayalıdır. 1 camii, 1 mescidi, 1 medresesi, 1 mektebi; 1 tekkesi, 1 hamamı, 1 mükellef hanı ve 10 adet dükkanı var, başka imaret yoktur.
Beğenilenlerinden, bağlarında beyaz kirazı gayet hoş ve tazedir. Dağı ve taşı safi zeytin ağaçlarıyla süslü olup elbette her dağ başında birer adet küçük kiliseleri vardır. Oradan kıbleye doğru 2 saat gidip,
Eski ve büyük şehir, hekimler şehri AHna Kalesi'nin özellikleri
Rumcada ta ile sa harflerinin mahreç yakınlıkları olduğundan Rum kavmi bu şehre Asina derler, yani (---) demek olur. Ve Latince'e (---) derler, Frenkçede (---) derler, Talyancada (---) derler.
244
Hıristiyan milletlerini bütün tarihçileri ve İdris1 Kıpti milletinin tarihçilerine göre bu Atina şehrinin ilk kurucusu Hazret-i Süleyman aleyhisselamdır. Belkıs Ana'yı Yemen diyarında Seba padişahının kızıyken perilere bir gece yatağıyla getirtip nikahlar. Belkıs Ana hava almak için cihanı gezip dolaşmak istediğinde Hazret-i Süleyman rüzgara emredip Kudüs-i Şerif'ten Hazret-i Süleyman ve Belkıs Ana havada uçarak önce Girit Adası'nda İsfakiye Dağı'nın tepesine iner. Orada Belkıs Ana'ya bir köşk yapar.
Oradan yine havalanarak Rum tarafına geçip bu Atina şehrinde Temaşalık adlı mahallinde bir İrem Bağı gibi yüksek köşkler, saraylar yapar.
Daha sonra Hazret-i Süleyman oğlu Melik Rac'im de fazlasıyla imar eder. Sonra Melik Feylekos yapar. Beşinci atada bu Feylekos, Hazret-i Süleyman'a ulaşır. Rum padişahlarından olup Selanik'i ve Kavala'yı yapıp Rum, Arap ve Acem'i yönetimi altına alır.
Sonra bu Feylekos asrında Büyük İskender dünyaya gelir. Feylekos, İskender'i yetiştirir, o da cihangir bir Zülkarneyn padişah olup bu Atina şehrini daha fazla mamur eder. Bu şehir içinde 7 bin adet Rumi hekimler [filozoflar] toplandığında bütün milletlerin tarihçileri bu şehre "Hekimler şehri" diye isim verdiler. Hatta hekimlerden Fisagores-i Tevhidi, Bokrat, Sokrat, Feylekos, Feylesof, Restalis, Calinus, Eflatun-ı İlahı, Batlimus ve (---) (---) (---). [251a]
Kısacası bütün hekimler bu Atina şehrinin suyu ve havasını beğenip vatan edinip birlikte bu şehir hekimleri ecele çare bulmaya çalıştılar. Ecele çare bulamayıp nice kere yüz bin derde dermanı son derece perhizle kendi vücutlarına bulup üçer dörder yüz yıl yaşadılar. Ama Bokrat Hekim ecele derman değil, derdine derman bulamayıp ishalden ölünce hemen Eflatun-ı İlahi dünyayı terk edip ve hekimler mezhebinden çıkıp Hazret-i (---) (---) dinini kabul edip seyahat ederek Budin serhatlerinde İrem Bağı benzeri Peçuy-ı Sirem şehrine gelir. Orada tam 40 sene ikamet edip sonunda muhammes şiirin söylediği gibi:
245
Murg-ı dil baz-ı ecelden bulamaz istihlas, Can bir zehrin içiser feleğin amm ile hass, Yok ecelden kişi kurtulmaya bir cay-ı menas, Olımadı kılıcından ecelin Zal halas, Bulımadı maraz-ı mevte şifa Callnus.
Eflatun-ı İlahi bu kadar tam usta iken o da ömür yakasını ecel eline verip parçalatıp yeri toprak altı olur Peçoy-ı dilcuy şehrinin Seget Kapısı dışında bir bahçe içinde yatar. Ölüm yaklaşınca "Ah benim İrem Bağım Atina" diye diye vefat etti.
Zira Atina şehri öyle bir güzel şenlikli şehirdir ki yeryüzünde bulunan acayip ve garip her ne kadar sanatlı var ise bu mamur şehirde mevcuttur.
Beyaz ham mermerden oyulmuş mukarnas sanatlar ve nice kere yüz bin adet yaratığın garip ve acayip resimleri, Frenk işi heykelleri var ki görenler hayran kalır, akılları hoş ve kendileri hi'-hoş olup nergis gözbebekleri nemlenip kamaşır. Sanki her heykel ve resim canlı gibi insana bakarlar. Bu heykelleri seyredenlere tebessüm edip kimisi öfkelenmiş şeklinde insana ters bakarlar.
Kısacası zamanın acayip ve garipliklerinden bu Atina şehrinin bu büyük şehri içinde, gönül açan eski şehrinde, Atina etrafındaki Temaşalık vadisinde, Ejder Limanı'nda, Terzi Limanı'nda, Koçbaşı adlı kilisede, Kifse kasabasında, Mermerlik'te olan acayip ve garip ibretlik seyirlikler bu yeryüzünün 7 ikliminde yoktur.
Zira Yunan kavmi Hazret-i Davud aleyhisselam asrında Rumeli'de çoğalarak mülk sahibi olduklarında ilk yaptıkları büyük şehir Makedonya şehri ki Filibe şehridir. Sonra Pozanta şehri ki sonra ona Kostantiniyye dediler, hala İstanbul derler. Sonra bu Atina şehrini Rum kavmi, Rum denizinin Rumeli tarafının kuzeyi ve batısı tarafının körfezi bitiminde yaptılar.
Sonra İstanbul sahibi Kostantin de fazlaca imar etti. Onun askerleri bu Atina şehrine hükmedip hekimler medresesi şehri olmuş idi. 2.700 yıllık eski yapı ve büyük bir şehirdir. Nice yüz adet kraldan krala geçmiş bir şehir olup içinde nice padişahlar ve nice hekimler sakin oldu. İspanya elinden Venedik Frengi eli-
246
ne girip ondan (---) tarihinde Osmanlılardan bizzat Fatih Sultan Mehmed Han fethidir.
Hala Rumeli Eyaleti'nde kaptan paşa hükmünde (---) sancağı toprağında Mekke ve Medine vakfı olup Kızlarağası nezaretinde hass-ı hümayundur. Şeriat tarafından 300 akçe payesiyle kadısı, (---) adet köyü, müftüsü, nakibi, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, darüssaade ağası tarafından valisi 50 bin guruş tahsil eder, kalenin dizdar ağası, 150 adet hisar eri, muhtesib ağası, bacdar ağası, haraç ağası, emin ağası, şehir kethüdası, mimar ağası, şehir subaşısı ve Rumlar üzere bir patrik keferesi var, baş-ka hakimleri yoktur.
·
Atina Kalesi zemininin şeklini bildirir Kalesi bir geniş ova ortasında havalesiz bir yalçın kızıl kaya
üzerinde yuvarlak şekilde doğudan batıya uzunlamasına Ad işi eski yapıdır ki yeryüzünde buna benzer sağlam, dayanıklı kale yapılmamıştır. Zira zeminden kayasının boyu tam 100 arşındır.
Kalenin gövdesindeki her taş fil cüssesi ve hamam kubbesi kadar parlak [251b] ve cilalı yontma taş, tamamen beyaz ham mermerdir. Eskinin yapı ustası var gücünü sarf edip bu taşları birbirine geçirme etmiştir, asla kireç ve alçısı yoktur.
Bu kalenin 4 tarafından bir vecih ile zafer mümkün değildir, zira lağım ve metris yapmak bir yerden imkansızdır. Ve bir taraftan bu sağlam kaleye eğim yoktur.
Yerli kayasından yukarıya taş yapısının boyu tam 50 arşından yüksek olup kalenin çepçevre büyüklüğü duvar bedeni üzere tam 3 bin adım kuşatır güzel bir kaledir. Bir tarafında asla hendeği yoktur, zira her tarafı kesme kaya cehennem kuyusu gibi uçurumlu kayalardır. Ancak batı yönüne batar 3 kat demir kapıları var, birbirinden geçer. Ve her bir kapının arası ellişer adımdır. Ve bu kale içinde,
Haneler: Tamamı 300 adet şeddadi gibi binalı kargir, sağlam, baştan başa kiremit örtülü kale gibi evlerdir, ama bahçeleri yoktur. Bütün evlerinin pencere, şahnişin ve sofaları kemerlerinden ovanın bağ bahçeleri, baştan başa ekinlikleri ve şebekeli bostanları temaşa olunur. Zalim kalenin abıhayat akar suları kefere zamanında kehrizler ile gelip akarmış, ama şimdi suyu olmadığından bütün hanelerin dam ve çatılarından inen yağmur sulan
247
her hanenin su sarnıçlarına toplanır. Temmuz ayında buz parçası olup onu kullanırlar ki, yağmur suyuna muhtaçlardır. Nice kimseler aşağı varoş şehrinin abıhayat kuyularından eşeklerle su getirtip ondan içip susuzluklarını giderirler.
Selatin ve diğer camileri Bu kale içinde bir cami vardır. Bu cihanı gezip dolaşan alem
seyyahı ve adem nedimi olanların aralarında beğenilen ve meşhur olan ibretlik aydınlık cami bu kalenin ortasında olup boyu 250 ayak ve eni 80 ayaktır. Ve içinde 60 adet beyaz mermer direği birbiri üzere iki kat konmuş ibretlik sütunlardır.
Bu camiin her tarafına sütunlar üzere birer sofa da yapılmıştır ki fırdolayı iki kat sanatlı camidir. Lakin 4 adet sütun mihrap ile minber arasında kırmızı somaki uzun sütunlardır ki her biri birer çeşit ibretlik bukalemun nakışlıdır. Her biri iksir-i azamdan nişan verip öyle parlak ve cilalıdır ki insanın yüz rengi belli olup bir iklim haracı değer.
Bu sütunlar üzerinde kıble olan yerde ud ağacından Fahri oyması gibi yüksek bir kubbe yapılmış, safi nakışlı zerkar-ı halkar mina kubbedir, gören adamın aklı perişan olur. Bu ud ağacından yapılma kubbede hekim Eflatun-ı İlahi bir şeb-çerağ kandil asmış. Camiin gündoğusu tarafındaki duvarda kağıt gibi incecik şeffaf harekan mermerleri, yani ateş taşları koyup alemi aydınlatan güneş ufuktan baş gösterip yükseldikçe güneşin şiddetli ısısından o ateş taşlan kızıp cami içindeki o şeb-çerağ kandilleri ısınıp neft ile karışmış fitiller yanıp cami içi aydınlanırmış. Bütün kefereler buna tılsım diye itibar edip kudret nuru kandili derlermiş.
(---) tarihinde Al-i Emeviler zamanında Mağrip ülkesinden Sultan Mansur, bin pare gemiyle Girit Adası'nı, Çiçilya [Sicilya] Adası'nı ve bu Atina Kalesi'ni fethedip anılan şeb-çerağ kandilleri, cevahirden zincirleri, nice bin adet pahalı putları, şamdanları ve cevahirli haçları tamamen almış, ama bu mina kubbenin ud ağacından olduğunu bilmeyip almamış. Hala şimdiki halde de kimse bilmez. Ne acayip ibretlik seyirlik mina kubbedir. Hala bizim minbere bitişik 4 adet zümrüt gibi yeşil somaki direkler var ki içlerinde türlü türlü acayip şekiller ve çeşitli garip çiçekler görülür.
248
Daha önce 4 adet kırmızı somaki ve 4 adet bu yeşil somaki ile toplam 8 adet somakilerden başka cami içinde 60 adet altlı üstlü beyaz mermer sütunların hepsi zıhlı ve şeşhane1i sanatlı sütunlardır. O anılan 4 adet yeşil somaki direklerin sol tarafındaki direklere bitişik 6 adet küçük beyaz mermer direkçikler üzerine mühendis mermer ustası [252a] bir beyaz ham mermerden Eflatun-ı İlahi için bir mermer kürsü yapmış ki mimari ilmi olan ibret gözüyle bu kürsüye baksa gözleri kamaşıp aklı perişan olur.
Bu anılan 6 adet sütuncuklar üzere 6 adet küçük sanatlı kemercikler vardır. Ve her kemerciklerin uçlan bir yere gelip bir küçük kubbecik olmuştur. Eflatun-ı İlahi o kubbecik üzerine oturup halka nasihat edermiş. Etrafında küçük mermerden oyma şebekeli gilvi, medine ve füruş kafesler vardır. Ve bütün kemerciklerin uçlan bir yere gelip bir küçük kubbecik olmuştu. O kubbeciğin tam ortasında göbek gibi bir beyaz mermerden bir kaplan kellesi tasvir olunmuştur ki bu da mermerden bir büyüleyici seyirlik sanattır. Bu kürsünün 4 tarafı safi servi ağacından oyulmuş parmaklıklardır.
Bu camiin içi 4 köşe beyaz ham mermer döşelidir ki her taşın boyu ve eni beşer arşın büyüklüğündedir. Her biri öyle dalgalıdır ki insanın yüz rengi görünür.
Bu camiin 3 kat kıble kapısı var. Dış kapı ile orta kapı arasında camie girecek yerde, sol tarafta bir beyaz nakışlı mermerden yapılma bir kadeh vardır, içine 5 adam sığar. Evvel zamanda yapı sahibi camide çalışan ırgatlara o kadeh ile birer kadeh şarap verirmiş. Onlar da yudumlamadan içerlermiş. Hala şimdiki halde o kadeh iki at sakası kırbası su alır. O asrın adamları ne kadar uzun boylu ve iri adamlar olmak gerek ki iki at kırbası su alır kadehten tek yudumda şarap içerlermiş. Hala o kadehin içini mermer ustası da kazıyıp abdest musluğu yapmıştır ki ondan abdest tazelenir.
Orta kapı arası tavanı safi halkari' Bursavi Fahri Çelebi oyması gibi Frenk işi oymadır. Bu orta kapının boyu tam 20 arşın yüksek servi tahtası kanatlardır. Daha önce kefere zamanında bu kapılar tamamen altın, cevahir ve yaldızlarla süslü imiş. Hala cevahir yerleri bellidir.
249
Ve iç kapı ki cami içidir. Onda erganun ve çan çalınacak ibretlik mahmilin kemerlerinin tam ortasındaki kemere öksüz kemer derler, asılı durur bir kemer üzere yine asılı durur bir direktir. Bu cihanda o görülmeye muhtaçtır. Ama görülse de akıl almayıp insan şaşırıp kalır. Hemen aklı olan, insan kerametidir, deyip susar. Yoksa dikkatle bakınca insan susup hayran kalır.
Bu anılan kemer ve sütun üzerinde bir kandil durur imiş. Karanlık gecede bütün papaz, rahip ve patrikler o kandilin ışığında İncil ve diğer suhuf ayetleri okurlarmış. Bu eski mabet camiin üzeri kargir kubbe değildir.
Muhammed bin İshak'a göre, Hazret-i İsa aleyhisselamdan Hazret-i Muhammed Mustafa'nın 600 yıl sonra doğduğu gece Bağdad'da Kisra Kemeri, Irak'ta Nemrud ateşi sönüp Pozanta'da Ayasofya-i Kebir kubbesi, Selanik Ayasofya kubbesi ve bu Atina Kilisesi kubbesi tamamen yıkılmıştı. Sonra bu Atina kubbesi nice kere yapılır, ancak tutmadığından İstanbul tekfuru bu Atina kubbesi yerine büyük kemerler yapıp kemerler üzerine uzun servi ağaçları kirişler edip onların üstüne yine serviden taban direkler ve onların da üstlerine serviden tahtalar döşer. Bütüne servi ağaçları ve tahtaları altınla ibretlik bukalemun nakışlılardır ki bir kıl kalemini çekmede Mani ve Bihzad aciz olup araları kıl gibi olur. Ve tüm servi tahtalarının güzel kokusundan cami içinde olan cemaatin dimağları kokulanır.
Bu nakışlı servi tahtaların da üstü horasani, kireç, cibis ve alçı üzere baştan başa beyaz ham mermer döşelidir, kurşun kubbe değildir, ama mermerlerin her parçası halı ve kilim kadar vardır. Kurşundan iyi ve hoş, parlak ve cilalı billur gibi ham mermerdir. Güneş vurduğunda moran billuru gibi parıldar.
Bu tavanda döşeli olan mermerleri mermer ustası bir tür tahta gibi incecik biçmiş ki sanki her bir parçası tavan tahtası gibi ince olup cami üzerinde [252b] asla ağır yük değildir. Yağmurdan inen bütün damlalar tamamen bu mermer kiremitler üzerine inip usta bir sanatla yağmur damlalarına yollar yapmıştır. Camiin kıble tarafındaki mihrap sofası 6 ayak taş merdiven ile çıkılır kargir yapı yüksek direkler üzerine yapılmış su sarnıcıdır, cami üzerindeki bütün mermerlerden akan rahmet suyu bu mihrap altındaki sarnıca toplanır. Buz gibi suyu
2 5 0
olup cami içinde olan kalabalık cemaat içip susuzluklarını giderirler.
Bu su sarnıcı olan kıble sofası üstündeki yarım kubbe kargir yapıdır. Cami içi gibi ağaç kirişler ile yapılmış kubbe değildir, safi kargir yapı yarım kubbedir. Ama bunun da üstü kilim büyüklüğü kadar beyaz mermerler döşeli tavandır. Ama bu mina kubbenin içi safi altın sıvalıdır, müzehhep ve mutalla sırçalı taştır ve zerkar nakışı safi lacivert, la'li, silü ve bedahşani boyalar ile yapılmıştır.
Bu kıble kubbesinin içine dışına dikkatle göz gezdirdim. Çeşitli füsus-ı mukavvim-i mahkuk ve türlü türlü ibretli oyma mermerler ile yapılmıştır. Her kubbenin kemerinde ve duvarları üzerinde renk renk camlar, beyaz, siyah, kırmızı ve başka renk kıymetli taşlar ile bezenip aynu'l-hırre, kedigözü ve balıkgözü adlı küçük değerli kıymet taşlar ile bukalemun nakşı olmuş camidir ki sanki Kudüs-i Şerifte cami ve Sahratullah Mescidi'dir.
Bunda olan kırmızı ve yeşil çeşit çeşit sütunların benzeri yeryüzünde olmayıp meğer İstanbul'da Ayasofya-i Kebir'de veyahut Süleymaniye Camii'nde ola.
Mihrap ve minberinin övgüsünde dil kısa ve kalemler kırıktır.
Bu camiin duvarları yüzünde olan beyaz cilalı mermer taşların her biri fil cüssesi kadar vardır. Hikmet, gariplik bunda ki bir insan her ne kadar mimarlıkta tam usta ve maharet sahibi olsa o taşların birbirlerine kaynaşmalarını fark edemez. Sanki tek parça 40 arşın boyunda yüksek bir duvar sanırsın. Ve öyle parlak ve gösterişli duvardır ki bir zerre ve bir toz yukarı kalksa o duvarda bellidir. Özellikle cemaatin yüz renkleri, tüm rüku ve secdeleri bellidir. Gerçekten tek parça ayna gibi yüksek 4 duvardır.
Beğenilen bir sanatı da odur ki bu duvarda asla kireç, cibis ve horasan yoktur. Baştan başa kurşun ve demir kenetler ile yapılmış bir camidir, başka şeyi yoktur.
Dış avlusunun 4 tarafında 60 adet beyaz şeşhane ibretlik yüksek sütunların boyları yirmi beşer arşındır, ama cami içindeki gibi tek parça sütunlar değillerdir. Ancak her ne kadar dikkat eylesen bu avludaki sütunların birleşme yerlerini de göremeyip tek parça mermer direklerdir dersin. Zira bütün sütunla-
2 5 1
rı mermer ustası zıhlı, oluklu, burmalı sanatlı ve eski tarz şeşhane direk etmiştir.
Bu 60 adet sütunlar servi gibi camiin avlusu çevresine hendese ilmine göre düzgünce çırpı ile dizilip camiin saçakları altında olan sütunlar ve duvar üzerinde olan beyaz mermerden çeşit çeşit iri ibretlik heykellerin şekillerini, tarz ve tavırlarını bir bir yazsak müsveddemiz bir cilt kitap olup seyahatimize engel olur. İnsan aklı kuşatamaz bir çeşit büyüleyici suretlerdir. Ancak Aristo akıllı olan bu işçilikleri görüp insan kerametidir deyip susar. Zira bu şekillere ibret gözüyle bakılsa her biri canlı sanılır.
Sözün özü, alemin yaratıcısı Cenab-ı Allah bu yeryüzünü "kün/ol" kelimesiyle yarattığından beri Hz. Adem'den kıyamete kadar ne kadar canlı kısmı yarattıysa bu camiin avlusu çevresinde mermerden heykelleri ve tasvirleri vardır.
Çeşit çeşit korkunç, çirkin yüzlü, dev, cin, şeytan, deli ve hannas, zarrat, zebaniler, periler, melekler, ejderhalar, dabbetü'l-arzlar, deccal, hameletü'l-arş, hameletü'l-arz, balık, hamele-i arz, öküz ve nice bin adet yaratık çeşitlerinden evrenk [büyük yılan], nehenk, fit gergedan, zürafa, kepçekuyruk, yılan, çıyan, akrep, kaplumbağa, timsah, deniz canavarı ve nice bin sıçan, kedi, arslan, kaplan, bebr, pars, vaşak, gulyabani, çeşit çeşit melekler, Cebrait İsrafil, [253a] Azrail, Mikail, Arş ve Kürsi, Sırat ve Mizan, cennet, cehennem, araf ve haşr meydanında toplanan bütün mahlukun cennetliklerini Kerrubiyan melekleri cennete sürüp götürürken şenlikler ederek gider tasvirlerini yazmış.
Cehennemlikleri zebaniler yılanlarla vura vura cehenneme giderlerken her biri üzgün ve yaslı şekilli suretlerini yazıp mermerde kazıp bir tarafta cennet içinde olanların huri ve gılman ile çeşit çeşit cennet bahçelerinde eğlendikleri meclislerini yazmış. Bir tarafta da cehennemliklerin cehennemde kızgın ateş içinde yatıp zebanilerin vurdukları timsalleri yazmış.
Kısacası bu camiin avlu duvarlarında bu cennet tasvirini görenler sevinir. Cehennem timsallerinin korkunç ve çirkin yüzlerini insanlar gördüğünde hayretler içinde kalıp vücudunu korku sarıp susar kalır.
2 5 2
Ama bir adam bu Atina şehrine varıp gözleriyle görmedikçe bu Atina Vilayeti ve şehrinin eski zamanda ne idiğini bilemez, zira anlatmakla olmaz. Mısra:
İşitmek nasıl görmek gibi olabilir?
Sözü uyarınca işitmek görmek gibi değildir. Bu 1050 [1640] tarihinden beri yeryüzünün 7 iklimini gezmek zevkim vardır ki alemi gezip dolaştım, ama bu Atina şehrinde, Frengistan'ın Roma şehrinde ve Ungurus'un Üstürgon Kalesi'nde, Beç şehrinde ve Felemenk'in Amsterdam şehirlerinde olan ibretlikleri bir diyarda görmedim. Bu Atina Camii içinde ve avlusunda olan insan emeği güzel işler bütün o anılan yerlerin ibretliklerinden fazla sanatlı ve acayip güzeldir. Ve bu şehri gelip görmeyen dünyayı görmüş alem seyyahıyım demesin.
Ancak zalim Mağrip Sultanı Melik Mansur bu vilayeti fethedince bu camiin duvarlarında olan resimlerin cevahir gözlerini çıkarıp kör eylemiş. Ve bütün kıymetli mücevher kandilleri, tüm kıymetli pahalı şamdanları, şeb-çerağları ve haçları yağmalayıp almış, dış avlusunda olan kubbelerin la'l ve yakut mücevherlerini alıp avluyu ateşe vurup gitmiş. Hala bazı musanna yerleri ateş yarasından büzülmüştür, ama yine bu dünyada böyle aydınlık ve nurlu bir cami yoktur. Zira bu camie nice kere girsen bir girişte de nice çeşit sanatlı ibretlik resimler görülür. Kısacası, münasip beyt:
Dünyadaki bütün camileri gördük, Ancak bunun benzerini görmedik.
beyti bu aydınlık cami hakkında ola. Bu mabetgahın benzeri yeryüzünde yoktur. Kıyamete kadar ayakta kala, amin ve ya Muin.
Acayip yapı: Bu camiden aşağı kale kapısının iç yüzünde cümle usta hekim ve tabiplerin dershaneleri var. Bunun da duvarlarında olan pencereleri tamamen has ve beyaz ham mermerdir. Fetihten sonra bu ibretlik dershanenin içine Osmanlı siyah barut koyup cebehane ederler. Allah'ın hikmeti zaman geçip bir gün bir gök gürültüsü ve şimşekle yıldırım isabet edip bu sa-
2 5 3
natlı dershanenin bazı yerlerini yıkmış. Hala gelen gidenler için hasbi kervansaraydır. Bu büyük yapı da acayip ve garip bir seyirliktir ki övgüsünde söz yetersizdir.
Bu hisar mahallinin iki kapısı arası tophanedir. Bunda birkaç adet büyük topları vardır. Ve bir mescit de var ki kale kapısını bekleyen neferler bu kapılarda pür-silah hazır olup bu mescitte ibadet ederler. Ve bu kapıdan 100 adım aşağı gidip,
Hüseyin Efendi Tekkesi: Halveti tarikatında ulu tekkedir ki kapısı üzerinde tarihi budur:
Böyle dedi Mahdemf tarih ana, Ola makbulü Huda'nzn o hümam.
Bu kaleden aşağı kuzey tarafına inip,
Sene 1023.
İrem yurdu Atina varoşunun anlatılması Atina Kalesi'nin poyraz ve yıldız tarafında bulunup Meram
Bağı'na benzer şirin şehirdir. Tamamı 3 Müslüman mahallesidir ki hepsi bir yere toplanmış evlerdir.
Ve 3 adet camilerdir. Adı geçen iç kale camiiyle 4 mihraptır. Evvela (---) Bey Camii; kargir yapı kubbeli sağlam ve mamur aydınlık camidir. Hacı Ali Camii ve Eski Cami. Bu üçü kargir kubbeli ve kiremit örtülü mabetlerdir. Bu şehirde asla kurşun örtülü imaret yoktur.
Ve 7 adet mahalle mescitleri var. Ve 1 adet medrese, 3 adet sıbyan mektebi, 2 adet derviş tekkesi 3 adet hamam vardır. Evvela Bey Hamamı, Hacı Ali Hamamı ve Abid Efendi Hamamı, hoş havalı hamamlardır. Ve 2 adet tüccar hanı vardır. [253b]
Ve 105 adet dükkan vardır, ama bedesteni yoktur. Ancak tüm değerli elbiseler ve nadir mallar bulunur güzellik pazarıdır.
Müslim ve gayri müslim evleri: Tamamı 7 bin adet kiremit örtülü, kale gibi mazgallı, bedenli, baştan başa kargir yapı sağlam evlerdir. Asla toprak örtülü, çamur duvarlı ve ağaç binalı ev yoktur. Hepsi horasani ve kireç ile yapılmış taş duvarlı, şeddadi bina güzel evlerdir. Her evde sarnıç suyu bulunur ki bütün dam ve çatılara inen yağmur suyu oluklardan süzülüp su sarnıçlarına akar.
254
Kısacası, gayet sarp, sağlam, mamur ve süslü geniş haneli ve genellikle bahçeli mihman hanelerdir. Ve tüm sokakları pak kumsal zemindir ki asla çamur olmadığından bu şehirde asla kaldırım yoktur.
Ve bütün kafirleri tahrir [yazım] sırasında 4 bin haraç yazılmış, ama 10 bin'den fazla kafirleri vardır. Sanki hemen Malta şehridir. Müslümanları asla sevilmeyip Müslümanların bu şehirde ağırlık ve değerleri yoktur, zira kefereleri gayet zengin bezirganlardır. Ta dip Frengistan'da ortakları vardır.
Atina kafirlerinin giysileri: İhtiyar kefereleri ve hekimleri siyah ipek kadife Eflatuniye şapkayı başlarına giyip tüm giysileri de siyah rokladır. Ve taze Rum oğlanları başlarına kırmızı fes, elvan çuka yelekler, ipek elvan muhteşem kuşaklar ve ipek zünnar kemerler kuşanıp ayaklarına siyah tomak, siyah pabuç ve kırmızı pabuç giyerler.
Ve kadınları renkli fistanlar giyip başlarında terpuşlan olup yüzü açık gezerler. Ama bu şehirde asla gündüz gözüne ister Müslüman ve ister kafir karısının çarşı pazara ve başka sokaklara çıkıp gezdiğini bir tek fert görmemiştir. Akşam olur olmaz nice bin kadın fenerleriyle, mısra:
Yani ki tura mi-talebem hane be hane.
Sözü üzere sabaha dek evlerde ve hamamlarda eğlenirler. Ama bir çeşit kefere avratları var, başlarına tavus kuşu kuy
ruğu gibi nakışlı alaca yassı bir tuhaf şey giyerler. Bu da acayip ve garip bir görüntüdür. Reaya kefereleri başlarına Frenk külahı gibi manlifke giyerler. Ve esvapları yine çeşit çeşit aba ve kebedir.
Kiliselerini sayısı: 300 adet küçük büyük kiliseleri vardır ki toplam 3 bin adet ruhbanları vardır.
Abıhayat çeşmelerinin sayısı: Kefere zamanında bu şehir içinde 118 yerde hayat pınarı çeşme var imiş ki her hanede birer berrak sular akarmış. Şimdiki halde yolları harap olup çeşme yerleri açıktadır.
Ev su kuyularının sayısı: 4 bin adet evlerde abıhayat su kuyuları vardır.
25 5
Belkıs Sarayı gezinti yeri: Bu Atina şehrinin gündoğusu tarafında Belkıs Tahtı derler, Hazret-i Süleyman Nebi devlere emredip yapmışlardır. Eğer bunun da özelliklerini olduğu gibi, yapıları, direkleri, Kisra kemerleri ve kubbeleriyle anlatsak büyük bir kitap olur. Ancak şimdiki halde Atina şehrinin namazgahıdır ki yağmur duasına ve iki bayram namazına bütün Müslümanlar silahlanıp çıkarlar. Zira bu şehirde Müslüman kalmayıp sadece kefereler kalır. Bu da bir seyirlik, üstü açık sütunları yüksek, büyük bir namazgah saraydır ki övgüsünde diller kısa kalır.
Bir saray da şehir içinde Iskala Kapısı adlı yerdedir ki eski güzel bir saray olup anlatmakla anlaşılmaz, görmek gerekir.
(---) adlı yerde Uzun Kilise demekle bilinen büyüleyici bir kilise var ki övgüsünde insan aciz kalır.
Acayip seyirlik yapı: Eski cami yakınında tüm hekimlerin toplantı yeri var ki ona Eflatun Çadırı derler. sekiz rüzgara karşı 8 köşe yekpare taştan ibretlik bir çadırdır. Bu çadırın her köşesinde birer adam resmi yapılmıştır, onlar da tek parça beyaz mermerden düzülmüş. Her bir resmin elinde birer rüzgar alameti aletleri var.
Sekiz rüzgarın dördü erkek ve dördü dişi yapılmıştır. Erkekleri güneş parçası, ay yüzlü oğlan çehresindedir. Dişileri mahbube avratlar suretindedir. Poyraz, yıldız, karayel ve gündoğusu rüzgarlarını erkek görüntüsünde yapmış, ama lodosu, batı, inbatı ve keşişlemeyi avrat suretinde etmiştir. Ama gerçekten büyüleyici timsaller etmiştir ki yine her biri rüzgarlarına nazır olup durur.
Bu çadır kubbesinin içi 12 burç üzere 12 terek tarh olunmuş beyaz mermerden [254a] kubbedir.
Evvela 12 tereğin birinde koç burcu beyt-i merrih münkalib-i narı tasviri yazılmış.
Ve bir tereğinde boğa burcu beyt-i zühre-i türabı yazılmış. Ve birinde ikizler burcu beyt-i utarid-i hevayi yazılmış. Ve birinde yengeç burcu beyt-i kamer-i ma'i yazılmış. Ve birinde arslan burcu beyt-i şems-i nar! yazılmış. Ve birinde başak burcu beyt-i utarid-i türabi yazılmış. Ve birinde terazi burcu beyt-i zühre-i hevayi yazılmış.
2 5 6
Ve birinde akrep burcu merrih-i ma'i yazılmış. Ve birinde yay burcu beyt-i müşteri-i nari yazılmış. Ve birinde oğlak burcu beyt-i zühal-i türabi yazılmış. Ve birinde kova burcu beyt-i zühal-i hevayi yazılmış. Ve 12. tereğinde çadırın balık burcu beyt-i müşteri-i ma'i ya
zılmış. Bu burçlara dair 7 gezegeni ve daha nice çeşit yıldızların te
sirlerini tarif edip yazmış. Bir açık sihir mertebesinde 12 terek bir sanatlı mermerden yekpare dershane çadırıdır.
Bu çadır şeklindeki kubbenin içinde bir kabir var, "Feylekos-ı Yunanı burada gömülüdür" derler. Tüm Rum kefereleri itibar edip kutsal günlerinde ziyaret ederler. Bu kabrin başı ve ayağı ucunda Yunanca olarak tarihi yazılmıştır.
Bu mermer çadır kubbe üzerinde bir ince mil vardır. Eski hekimler zamanında o mil üzerinde bir ayine-i İskender gibi bir dünya aynası var imiş. Her ne taraftan bu şehir üzerine bir düşman hareket etse o dünya aynasında hareket eden düşmanın tüm askeri ve seraskeri görülürmüş. Hala yeri durur ama aynası yoktur.
O zamanda bu şehir içinde toplanan hekimler birer çeşit ibretlik garip tılsımlar ve birer türlü vefk-i a 'zam acibeler yapıp bu şehirde veba, yılan, çıyan, akrep, leylek, karga, pire, kehle, tahta biti, sivrisinek ve karasinek olmazmış. Kısacası bir yıl 366 gündür, gün başına birer çeşit tılsım karada ve gün başına birer tılsım denizde olup deniz kıyısına tılsımlar etmişler. Ta Hazret-i Risaletpenah dünyayı şereflendirinceye kadar bu anılan tılsımların etkisi devam edip O'nun doğduğu gece bütün tılsımlar yerle bir olup etkileri yok olur. Hala nice tılsım yerlerini gördük. Ama şimdi yine bu Atina şehrinde sivrisinek, çıyan, akrep, leylek ve karga olmaz, gelirse vatan tutmaz, çok dururlarsa yaşamazlar.
Bu çadır kubbe içine adam girse hemen o an içi bulanıp istifra edip parça parça safra, sevda, balgam ve diğer ifrazatları tamamen kusar. Zira kubbenin bir tereğinde Yemeni şap ve bir tereğinde lacivert rengi göz taşı vardır. Hemen onların kokusu tesiriyle hummalı adam kusup sıtmadan kurtulur, denenmiştir.
Büyük marifet: Bu çadır kubbesinin dışında olan sekiz rüzgara denk usta hekimin birisi yıldız ve usturlab ilmi üzere
2 5 7
rub' dairesiyle incecik bir mikat tarh edip yine mermer üzere çizmiş. Bu eğri suratlı felekte öyle sanatlı bir mikatı Batlimuslar, Hakim biemrillah ve Ali Kuşçu bile yapamamışlardır. Kısacası, ibretlik yüksek kubbedir.
Bu Atina Kalesi'nin eğimi olan kayanın altında çeşit çeşit kubbeler, saraylar, tekkeler ve mağaralar var ki onların her birinde eski hekimlerden Restalis, Bokrat, Sokrat, Fisagores-i Tevhidi, Calinus, Feylekos, Feylesof Batlimus, Mihan, Mihail ve Eflatun odaları var.
Her oda, hücre ve mağaralar içine girsen hala besbase, kebabe, tarçın, darfı-yı fülfül, zencefil, udu'l-kahr, akırkarha ve kakule kokusu insanın dimağını kokulandırır. Bazı mağara sahipleri kimyaya çalıştıklarından mağaralarında kibrit, zibak ve zırnık madenleri kokar.
O zamanda bu şehre gelen hekimler bu mağaralarda kalıp ders verip çeşitli ilim tartışmaları yapıp kendilerini yetiştirirlermiş.
Onun için nice eski tarihçileri bu Atina şehrine İşrakıyyun şehri, Meşşaiyyun şehri ve (---) şehri derler. O asırda hekimler varmış ki Bağdad'daki hekimlerle bu Atina'daki hekimler dilsiz ve vasıtasız birbirleriyle gece gündüz konuşurlarmış. Bu da acayip bir sırdır ki Bağdad ile Atina'nın arasında denizden başka 5 aylık yoldur. [254b]
O zaman bu Atina şehri o kadar mamur ve şenlikli imiş ki şehirden güney tarafa deniz kıyısında Ejder Limanı'na kadar 2 saat yerdir, kat kat kaşaneler, İrem Bağı gibi saraylar, Rıdvan cenneti bahçesi gibi bahçeler, binlerce dükkan ve nice bin ibretlik seyirlikler varmış. Hala nice yüz ibretlikleri ortadadır.
Bir tarafı 2 saatlik yol, ta Deli Dağ'a varır. Ve bir tarafı kuzeye Kifse kasabasına varırmış. Bu Kifse kasabası, Atina şehrinden ayrılıp kalmıştır ki hala arasında nice bin bağlar vardır.
Kısacası bu şehri yaya bir adem 3 günde dolaşırmış. Ve bir mektubu elden ele verip ta Ağrıboz'a, İstife'ye ve Gördüs şehrine ulaştırırlarmış. Hala bu şehirden o 2 saatlik yer ta Ejder Limanı'na kadar baştan başa bağ bahçe ve şebekeli bostanların içlerinde nice yüz bin imaret eserlerinden kubbeler ve Kisra kemerleri vardır.
2 5 8
Acayip yapı Ejder Limam Şehrin güneyinde 2 saat uzak olan Akdeniz sahilinin bir
körfezi nihayetinde Ejder Limanı diye bilinen Umman, Okyanus ve Malağyan gemicileri arasında meşhur limandır.
Bu limanın kenarındaki iskele başındaki büyük han dibinde 2 adam boyu kadar yüksek beyaz mermerden kıçı üzere oturmuş ve ağzını güneydeki denize açmış bir arslan heykelini mermer ustası öyle güzel yapmış ki bütün dünya ressamları bir araya gelse bu alçak dünyada ona denk çekiç, bir keski, bir keser vurmaya kadir değillerdir.
O arslan heykelinin başı hamam kubbesi kadar olup ön ayaklarını deniz kıyısına dayayıp kıçı üzere çömelip oturur. Sanki denizde olan gemilere bakar heybetli ve acayip sanatlı, ejderha görünüşlü büyük bir arslan heykeli olduğu için bu limana Ejder Limanı derler. Bu da acayip ve garip bir eserdir.
Bu büyük liman 300 pare gemi alır çanak gibi bir yuvarlak kapılı limandır ki 5 rüzgardan emin olup iyi demir tutar yataklı limandır. Hatta Canpoladzade Mustafa Paşa kaptan paşa iken bu limanda donanma-i hümayun gemileriyle demir atıp liman ağzında bir mendirek kule yaparken bu arslanı da temaşa edip çeşitli boyalarla bukalemun nakşı etmiş. Hala o nakşın eserleri arslanın vücudunda bellidir.
Sonra Sultan IV. Murad Han Canpoladzade Mustafa Paşa'yı Der-i Devlet'e davet edip gidince mendirek kulesi eksik kalıp durur. Eğer o kule tamam olsa bu Ejder Limanı gerçekten 7 başlı ejder yuvası, güvenli bir liman olurdu. Zalim limanın kenarlarında suyu yoktur. Ancak yakında bağlar içinde abıhayat suları çoktur.
Hakir kemter fakir bu arslan heykeline dikkatle baktım. Kefere zamanında bu kükremeyen arslan çeşme imiş, zira kıçı üzere oturup ağzını havaya açıp durduğundan ve ön ayakları önünde yekpare havuz olduğundan bellidir ki çeşme ola. Ağzından insan gövdesi kadar abıhayat su akıp havuza dökülüp tüm gemiciler ondan sulanırlarmış. Abıhayat suyunun kaynağı Atina şehrinin doğu tarafında 2 saat uzak Deli Dağ derler, yüksek bir dağ vardır, ondan künkler ile gelip bu arslan heykelinin ağzından akarmış. Hala su gelen yerleri belli durur.
2 5 9
Atina'nın Mecnun Dağı'nda bulunan bitkiler ve şifalı otlar Atina şehrine 2 saat uzaklıkta Rum, Arap ve Acem'de Deli
Dağ adıyla meşhur olmuş bir yüksek dağdır ki Ağrıboz Körfezi, Mora Körfezi ve İnebahtı Körfezi tamamen haliç gibi gözükür.
Bu yüksek dağda olan bitkiler, otlar ve deva otları bir yaylada yoktur. Hatta adamotu, ravend-i rumi, dürüğ otu, labada, ışkın, ribas ve yüz binlerce bunun benzeri ilaç yapımında kullanılan şifalı bitkiler yetişip bütün dertlere deva bulunur
Hatta bahar mevsiminde bu yüksek dağın zirvesine çıkan insanların dimağları tutya, sümbül, menekşe, müşk-i rumi, nergis, reyhan, ful, şakayık, lale ve zerrin kadehin her türlüsünün güzel kokularından kokulamrlar. Eski zamanlarda bütün dünyanın tabipleri ve usta hekimlerinin bu Atina şehrini mesken edinmelerinin aslı bu yüksek dağın şifalı otlarıdır.
Bu şehir İspanya kralı [255a] elinde iken bütün vilayetlerden hekimler ve tabipler bu dağa gelip topladıkları şifalı otlar için yüz bin altın gümrük verirlermiş. Hala yine nice yüz yük ilaçlar yapılıp Frengistan'a gider, asla bir akçe gümrük vermezler.
Acayip manastır: Bu adı geçen Deli Dağ'ın eteğinde eski bir ibretlik kilise vardır. Bütün kafiristanda Koçbaşı Manastırı namıyla meşhur bir Mesih mabedidir ki suyu, havası ve yapısı yeryüzünde yoktur. Nice yüz bin eski hekimler kendilerinin buraya gömülmesini vasiyet ederler. Zira cesetleri asla çürümeyip beyaz ve taze mağaralar içinde yatarlar. Bu mağaralara eski hekimler tılsım edip yılan, çıyan, akrep, karınca, sivrisinek, karasinek ve gayri böcek yoktur. Onun için tenleri çürümez, iskelet de değillerdir. Bütün azaları, sakalları, bıyıkları yerli yerinde durup vücutları yumuşak dururlar. Zira bu muteber kiliseyi Hazret-i İsa'nın havarilerinden Şern'fm-ı Safa gelip yapmıştır.
Üç yüzden fazla papaz, rahip, keşişleri vardır. Yahudi'den başka ne kadar insan gelse can ve baş ile hizmet edip kuş sütü ve arslan sütü getirip yedirip içirip kondurup göçürürler.
Bu kilise çevresindeki dağlara ve bayırlara yağmur yağsa yeryüzünde olan otların ve ağaçların yapraklarında olan ladenlerin ve nice kere yüz bin çeşit çiçeklerin güzel kokuları insanların dimağlarını kokulandırır. Onun için Koçbaşı Manastırı balı meşhurdur. Hazret-i Şem'un balının arılarına dua edip
260
halen o arılar son bulmayıp cihanı tutmuştur. Şem'fm balı pek sevdiğinden arı beslemişler. Bir acayip ve garip nefti renk balı olur ki bir fincan süzülmüş balına 40 fincan su kosan güzel lezzetli şerbet olup pelte bir dahi olur, ta bu mertebe kuvvetli nefti renk balı olur.
Tanrı'nın büyük hikmeti: Tuhaflık bunda ki kovan sepeti içinde oluşan balı vardır, koç başı gibi boynuzlu, kaşlı, gözlü, ağızlı, burunlu ve kulaklı bir şirin sevimli koç kellesi gibi petek balı olur. Her sepette onar, on beşer, yirmişer okka gelir baldan koç kellesi hasıl olduğu için "koç başı balı" diye meşhur olmuştur. Güzel kokusu misk ve ham amber gibi olup yiyen insanların dimağını kokulandırır. Ve bu kilisede pişen nefis nimetlerin bir yerde pişme ihtimali yoktur. Bu misk kokulu yemekler, gelen geçen bütün herkese bol bol dağıtılır.
Külliyatı övgüsünün tamamlanması: Bu Atina kazası gibi bir küçük kazada 1.001 adet küçük büyük kilise ve manastır vardır. Nicesinde beşer, onar ve yirmişer adet kuşaklı keşiş Lat ve Uzza tapıcıları var. Ve her bir kiliselerin birer değişik isimleri var. Ama bu Koçbaşı Manastırı'na Rum kefereleri süryani der ve gayet itibar ederler. Hatta tüm Frengistan ve diğer kafiristandan adaklar gelir.
Mendel Rahip Kilisesi: Bu adı geçen Koçbaşı Kilisesi'nden doğu tarafına 2 saatte kayalı dağlar ve sarp yollar ile gidip bir taşlık, meşelik hıyaban koyah içinde Mendel Manastırı'm da "Onu yüce bir yere yükseltmiştik" [Kur'an, Meryem, 57] ayetinin işaret ettiği gibi İsa Nebi göklere yükseldiğinde 12 adet havari adlı halifeleri dağılıp her biri bir tarafa giderek (---) adlı havari de bu Atina şehrine gelip bu Mendel Kilisesi'ni yapmış. Hala 500'den fazla rahipleri vardır. Buna da tüm kafiristandan adaklar gelir. Bin atlı gelse "Hoş geldiniz" diye saygı gösterip riayet ederler, ama Yahudi varsa sabah ölmüş bulunup kapkara yanmış bulunur, acayip hikmettir.
Bu kilisede o kadar mahbub, muğ-piçe papaz oğlanları var ki övgülerinde dil susar. Nice bin koyun, kuzu, keçi, sığır, at ve katırları dağlarında ve otlaklarında çobansız sürü sürü gezerler. Ve bağ bahçeleri dünyayı tutmuştur.
Ve hala İstanbul'un Eminönü'nde yapılan Valide Camii'ne
261
bu kilise has kaydolunup bostancıbaşı tarafından bir haseki zapt edip imareti için vakfa 5 bin okka süzme bal verirler. Eğer bu Mendel Manastırı'nm yapısı, havası orada olan ibretlik kandil, şamdan ve haçları [255b] anlatsak büyük bir kitap olur. Bu kiliseyi de seyredip,
Acayip seyirlik mağara: Bir yüksek dağın içinde tamamen mermer ocağı bir yüksek tepedir ki göklere baş uzatmıştır. Üst tarafında Hazret-i Süleyman'ın Belkıs Ana'ya yaptığı büyük köşkün kalıntıları hala bellidir. Buradan Akdeniz'in içinde olan bütün adalar rahatlıkla görülür.
Atina şehrinde her ne kadar yapılar var ise bunların mermer direkleri ve diğer mermer taşları tamamen bu yüksek dağdan kesilmiştir, kesildiği yerleri durur. Ve hala nice yüz adet dağ delicileri Ferhat gibi mermer kesmededirler, acayip seyirliktir.
Bu mahalde bir cehennem çukuru gibi büyük bir mağara vardır. Papazlar balmumları yakıp hepimiz soyunup birer zıbın ile daracık kayalar içinde teper aşağı delikten deliğe inip bir saatte ta yeraltında İşrakllerin ve Meşallerin makamlarına varıp seyrettik. Bütün bu zatlar bu mağaralarda ömürlerini bitirip birbirleriyle dilsiz konuşup felsefe dersleri okurlarmış. Bu mağaraların hepsi kendiliğinden oluşmuştur, insan eliyle yapılma değildir ve kayalar arasından aydınlık gelecek yerleri vardır. Her mağarada ve her taşta nice yüz bin hekimlerin, filozofların isimleri yazılıdır. İbretlik yazılar ile resimli yazılar var ki sanki İstanbul'da Atmeydam'nda 4 köşe Dikilitaş'ın hatlarıdır. Ve herkes bu mağaraya girip gördüğünü taşa kazıp yazmış.
Ondan aşağı yeraltmda ta havuza kadar inip nice bin tuhaf eserler ve nice bin insan kemiklerini seyredip kılavuzumuz olan papazlar ile 3 saatte dışarı esenlikle çıktık.
Sonra ondan aşağı 2 saatte bağ bahçeler ve dağlarda nice kere yüz bin bal kovanları ve nice mamur çiftliklerde zevk ü safa edip geçerek,
Mesoya Köyü menzili: Hala başka kazadır ki 150 akçe payesidir. Hala kadısı bunda sakin olur. 100 adet evli mamur Rum karyesidir. Dağları tamamen bağlar, zeytin ağaçları ve bal kovanlarıdır. Oradan güney tarafa 1 saat gidip,
262
Seyirlik Terzi Limanı Bu güvenli gemi sığınağına Terzi Limanı demenin sebebi
odur ki bu limanın ağzında bir kara yumru adacık vardır. O adanın üstünde eski zamandan kalmış taştan yonma bir heykel vardır. O heykeli bir terzi yaptırmış, onun için Terzi Limanı derler, garip temaşadır. Hıristiyanlara göre o put Hazret-i Risalet-penah dünyayı şereflendirinceye kadar söylermiş. Mevlud-ı Nebi gecesi lal olmuş. Hala bir beyaz mermer heykel durur. Bu heykel olan adacığın iki tarafından büyük gemiler rahatça geçer, derin yerlerdir. Ve gemiler içeri girdikten sonra her tarafı iyi demir tutar yerlerdir. Ve bu limanın ağzından dışarı kıble tarafında bir bucak daha vardır, orada içecek abıhayat su bulunur.
Bu bucaktan Bibercik Adası 4 mildir. Bir karaca incecik uzun adacıktır ki boyu 10 mildir. Ve Rumeli kenarına 20 mildir ve araları beşer ve altışar kulaç derindir. Ama yıldız rüzgarı olan tarafın karşısında olan burun ucunda bir taş vardır, oradan geçen gemilern o taşı gözetmesi gerek. Ve bir büyük taş da kıble tarafındaki burunda vardır, ondan da sakınmak lazımdır.
Sonra Terzi Limanı'nı ve Bibercik Adası'nı seyredip 2 saat güneybatıya meyilli gidip,
Temaşalık Köyü menzili Atina kazası toprağında olup Kifse kazası ile Mesoya kazası
arasında Ağrıboz Adası'nda Kızılhisar Burnu'nun karşısında denize eğimli, göklere baş çekmiş bir yüce dağlı ve kayalı yerde bu kayanın en tepesinde, at meydanı gibi bir meydanda, hendeseyle çırpı ile sıralı dizilmiş nice yüz adet sabit çeşit çeşit uzun sütunlar vardır. O uzun sütunların üstleri bulutlara kadar kat kat büyük saraylar, Havarnak köşkleri ve dinlenme kasırları var imiş ki Hazret-i Süleyman zamanında Belkıs Ana'nın tahtgahı imiş.
Bu yerde nice bin viran kiliseler, han, hamam, büyük kubbeler ve Kisra kemerleri var ki insan onların övgüsünü yazmakta aciz kalır. Bu mermer direklerin olduğu kayalar altında, yani deniz kenarında olan yarlar ve kayalar diplerinde nice abıhayat sular vardır, ama biri acayip büyük kaynaktır. Değme adam o kaynak suyu bilmez, denizde kaynar, denizden yukarı kubbe gibi atılır, abıhayatdır. Gemilerle üzerine varmayınca bilinmez, yanına varınca kaynadığından belli olur, zira bir yerli kayadan
263
[256a] fışkırıp çıkar. Gemicilere su lazım olursa bu mahalde tam burnun ucunda bu kaynak suyunu yoklayalar, vesselam.
Bunları dahi seyredip karayel tarafına dolaşınca, Büyük Tuzla: Bir tabii tuzla vardır, gayet lezzetli tuzu olur.
Bütün kazalara ve nahiyelere tuz bundan gider. Bu tuzla burnunu günbatısı ve karayel tarafına deniz kena
rıyla dolaştıktan sonra Atina şehrinin Eski Liman'ı kenarına gelinir. Bu limanın ismine Frenk dilinde Porto Veko derler. Bu limanın günbatısı tarafı Atina'nın Ejder Limanı'dır. Bu limanın ismine Frenkçe Porto Liyo derler. Eski zamanda bu liman ağzına kafirler taş dökmüşlerdir. Bu limana girerken gayet dikkat etmek lazımdır. Anılan taşlar limanın gün doğusu tarafındadır.
Bu limandan Meğara Kalesi'ne kadar 35 mildir. Bir hayli geniş ve uzun körfezdir ki sonunda Meğara Kalesi var. Ve karşı güney tarafında Mora Adası'nın Termiş Kalesi Burnu var. Ve Meğara Kalesi'nin batı tarafı ardına İnebahtı Körfezi'dir. Bu İnebahtı Körfezi'yle Meğara Kalesi Körfezi'nin ikisi arası 6 mil karadır. Dağdan iki körfez denizleri de görünür.
Bu Atina limanı ile Külür Adası arasında Harami Adası derler, bir küçük adacık vardır. Atina limanından Harami adacığına dek 2 mildir. Gayet yakındır ki horoz sesleri duyulur. Bu adacığın arasından kolaylıkla barça gemiler geçer.
Külür Adası bir çam ve ardıç ağaçlı adadır. Her tarafı iyi demir tutar yerlerdir. Kıyı ile Külür Adası arası 1 mil yakındır. 4-5 kulaç derinliğinde denizdir. Külür Adası'nda bir kilise vardır, ismine San Nikola derler, bu adaya varan gemiler kilisenin önüne yanaşırlar ve içme suları bu adada çamlı derelerde bulunur.
Oradan yine batı yönüne gidip tekrar, Atina şehri menzili
Voyvoda İbrahim Ağa' da yine konuk olup yine Atina'yı gezip dolaşmaya başladık. Evvela,
İkliminin hesaplanması: Müneccimlere göre bu Atina 28. örfi iklimde bulunup arz-ı beledi (---) (---) ve uzun günü (---) (---) derece ve dakikadır. (---) (---) (---).
Eskinin kahinlerine göre: Bu Atina şehrinin imareti talihi burcu yay, evi müşteri ve ateşte bulunmuştur. Onun için halkı kurulmuş yay gibi her tarafa bakınıp müşteri avlayıp ticaret
264
ederler. Ateş evinde bulundukları cihetten vilayet halkı ateş parçası inatçı ve azgın Rumlardır.
Mahbubeleri: Rum keratsaları [kızları] olur ki bu cihanda benzerleri yoktur. O kadar beyaz, keman kaş, hokka ağız, inci dişler, gümüş gerdan ve çene çukuru sahibi [gamzeli], güneş parçası bakire ve taze kızları olur ki sanki her biri peri görünüşlü ve melek yüzlü olurlar.
Ve mahbüb Rum kiritsileri [delikanlıları] var ki her biri maral! ve gazali Hoten ahüsu gözlü, şirin sözlü, sim beden, nazik endam ve dolunay suretli, gönüllerin sevgilisi, ay yüzlü civanları olur ki söze gelseler çok düzgün konuşurlar.
Suyu ve havası ise sanki Maarratünnuman şehri ve Haleb şehridir. Yapı cihetinden ise bu yeryüzünde benzeri yoktur. Eğer dengi var ise Şam'da, Haleb'de, Kudüs-i Şerifte ve Mısır-ı Kahire'nin ibretlik yapıları ola.
Usta bilgin tabipleri: Bütün halkı tıpla ilgilidirler, ama bunlardan Marçelin ve Mendel Kilisesi'nde Mihail, Tiryandafila ve Zafiri adlı kefereler hepsinden usta, becerikli ve bilgili keferelerdir.
Kan alıcı cerrahları pek çoktur, ama Nikola, Saranda ve Manolak adlı zımmiler tam usta cerrahlardır. Kısacası, becerikli hekimleri ve kan alıcı cerrahları haddinden fazladır. Hazret-i Süleyman bu şehri mamur edeli hekimler şehri olmuş Atina'dır.
Tanrı eserlerine övgü: Yukarıda yazılan kokulu balının yeryüzünde benzeri yoktur. Zira bu bölgenin dağlarında yetişen otlar ve bitkilerin çiçeklerinden hasıl olur berrak saf baldır ki padişahlara hediye gider. Ve beyaz ve kırmızı sulu kirazı hiçbir şehrin cennet bahçelerinde yetişmez.
Kısacası bu şehrin 3 tarafında olan gül-i gülistan, sümbüt reyhan ve Rıdvan Cenneti gibi cennet bahçeleri ve şebekeli bostanlarının hesabını Allah bilir. [256b]
Bu şehrin güney tarafı deniz olup kara tarafı geniş ve verimli arazilerin olduğu bir diyardır ki bütün övücü tarihçiler bu şehrin övgüsünde acizlerdir. Zira güzelliği, latifliği ve zarifliğinin övgüye ihtiyacı yoktur. Bu cihan durdukça durup kıyamete kadar ebedi ola, amin ya Muin.
Ancak zalim şehir, Yunan kavmi yurdu olmakla kafirleri sa-
265
yısızdır. Müslümanları azdır, onlar da tamamen Rumca konuşurlar. Zira gece gündüz bütün alışverişleri, işleri güçleri tamamen Rum kafirleri iledir. O kadar düzgün Rumca konuşurlar ki anlatılmaz. Zira Rum dili bu şehirde yayılıp Eflatun, Bokrat, Sokrat ve Batlimuslar ve diğer eski filozoflar Yunan dilini bu şehirde geliştirmişlerdir.
Lakin bu Rum Yunan dili Hazret-i Davud Nebi' zamanında Melik Calüt hekimlerinden duyulup Hazret-i Süleyman oğlu Melik Rac'im asrında yayılmış, Hazret-i Zekeriya, Hazret-i Yahya ve Hazret-i İsa peygamberlerin zamanlarında Yunanca konuştuklarından Cenab-ı Allah tarafından Hazret-i İsa'ya İncil kitabı Yunanca inip Latinceye, Süryani' diline ve Mısır Kıpti diline tercüme olundu. Yani Yunan dili bu Atina şehrinde gelişip bütün hekimler nice bin değerli kitapları bu dille yazdılar.
Yunan dilini bildirir Bu ayet İncil kitabında Hazret-i Muhammed hakkında in
miştir: Abiton
yani bir oğlan
lev gislin yalancı olmaya
Azeriyon Azer oğlundan
nisu nisa onun doğumu
porfonoton peygamber ola
Efzolad Mekke'de ola
ki kalevşir salihlikle gelmiş ola
to nomnin onun mübarek adı
mevamis u mis Ahmed Muhammed ola
na kirdis bu cihan sahibi olalar
epsiğodos ona uyanlar
biystu bis ve dahi o cihan sahibi olalar
İncil kitabında elif be sureleridir. Alfa o, vdipşi, gamaşi, zeltafi, ei, zitata, ita sima, sita ro, yata pi,
kaba o, lev, dekşi, mi, ni, o, pi, ro. Avta, mikraçko kala, yani O, Hazret-i İsa mikraçko küçüktür,
büyüyüp kala olur, yani iyi olur. Diğer başka bir tarz elif be: Alfa, vita, gama, zelta, ezita, ota,
266
yata, kapa, lavza, mi, ni, iksi1 ra, sima, ta, ipsşi. (---) (---) (---) ve devamı.
Sayıları ve hesapları böyledir ki yazılır
ena 1
eksi 6
endeka 11
zeka pende 15
zeka enga 19
peninda 50
Ve devamı.
ziya 2
efta 7
dodeka 12
zeka eksi 16
ikoş 20
eksinda 60
Hristos; Allah ismidir.
tiriya 3
ohta 8
tesera 4
enga 9
zeka triya 13
zeka efta 17
tiryanda 30
efdomida 70
Mıkraçko kala: Küçük iyi İsa (---).
pende 5
zeka 10
zeka tesera 14
zeka ohta 18
saranda 40
oğdonda 90 [80]
Hazret-i İsa'nrn havari namlı 12 halifelerinin isimleri bunlardır
Evvela Şem'ün-ı Safa, Rumlar ona Simyan der. Biri dahi Pavlo'dur ki Habib-i Neccar' dır. Biri Petra'dur. Ve biri Andirya'dır. Ve biri Yavani 'dir. Ayet ayet İncil indikçe bu Yavani İncil kita-
bım yazıp toplardı. Biri de Mansega'dur. Ve biri Luka 'dır ki İlahi sırlar meczubudur. Biri de Marka'dur ki Venedik Frengi ona San Marka deyip
sancak ve bayraklarında kanatlı arslan sureti taşıdıkları bu Marka halifenin suretidir.
267
Ve biri Yakopi yani Yakub' dur. Biri de Soma 'dır. İkisi na-ma'lümdur. Bu halifelerin her biri Hazret-i İsa "Onu yüce bir yere yükselt
miştik" [Kur 'an, Meryem, 57] gökyüzüne çıktıktan sonra her biri birer iklime seyahat ederek gidip İsa dinini açıklayıp Rum diyarını mamur edip eski belde Atina'da toplanırlardı.
Bu adı geçen halifelerden sonra gelenlere Rum Yunan kavmi, Aya Niko ve Aya Yora ve Aya Kasım ve Aya Vestos ve Aya Hıdrellez ve Aya İsvet Nikola derler. "Aya" lafzı "evliya" demektir. "Kalayoroz" ulu papazdır.
ipsomi ekmekdir
kıryaş et
kiri mum
naldırfim kız karındaş
ankurya hıyar
nero su
angeli melek
ipsarya balık
esi supa ela kaç kata bre sus gel otur
pepon kavun
tiri peynir
koromidya soğan
İsvet Nikola Sarı Saltık
pu payisto nerede idin
sika pano matyam kalk yukarı canım
dozmga fora nase zoka ena folori Bir kere ver bana sana bir altın vereyim
kalı mera kiritsi hayırlı sabahlar çelebi [257a]
keratsa kadıncık
magir bıçak
ela mesa gel içeri
kiritsi çelebi
kasra kal'a
lazika papaz
patirgdh
kalisi mera mastori hayırlı sabahlar usta
pedaki oğlan
pir gaz hisar
mitropolid kadı
hakimdir, yani ulu kral payesidir
268
Kafiro; Azer kavmi budur ki Hazret-i İbrahim'in babası putperest olan Azer'dir.
Hıristiyan; Hazret-i İsa'ya iman edenlerdir. (---) (---) (---). Sözün kısası, bir umman denizi gibi Yunan dilidir, ama bu
kadarca yazmaya cüret ettik vesselam. Bu Atina şehrini böyle gezip dolaşıp zevk ü safalar ederken
Allah'ın hikmeti Asitane-i saadet tarafından Girit Adası mühimmatı tahsili için bir kapucubaşı gelip padişah emirleri okundu. Ferman üzere Atina'nın Ejder Limanı'ndan Ali Balı adlı kaptanın bir yarar firkatesine binip çul, çuval, torba ve pamuk tahsili için,
Ayena, Poroz, Külür , Harami , Dokoz ve Çamlıca adalarına gittiğimizi bildirir
Evvela Atina'dan 18 mil güney tarafına uygun gün ile gidip, Egene Adası
(---) tarihinde Gazi Fatih'in fethidir. Venedik elinde iken kafirleri itaat etmişlerdi. Sonra Venedik ansızın donanmasıyla gelip kalesinin bazı yerlerini yıkmıştır. Ama kalesi hala adanın kuzeyinde bulunup beşgen şekilli bir şeddadi, taş yapı güzel kaledir. İçinde olan kafir ve müslirn adamlar Girit Adası fethinden beri tüm kale halkı mallarını mülklerini bırakıp karşı Atina toprağına göçmüşlerdir. Ama daha önce Mesoya adlı kadılığın tahtgahı, kaptan paşanın eyaleti ve has kaymakamı oturup yönetirlerdi. Hala kadı ve kaymakam da kafirlerin isyanlarından kaçıp Atina tarafındaki köylerinde gezer. Kötü kaza oldu, ancak hala bu kale yakınında 500 adet kargir yapı evler ve 100 kadar Müslüman olup bir camii var, başka şey yoktur. Gerisi kefere reayaları olup 5 adet kiliseleri var, başkası yoktur. Ama abıhayat sularıyla bağları çoktur. Zeytini, limonu ve turuncunun haddi hesabı yoktur.
Bizimle kaymakam ve kadı Atina'dan birlikte gelip tüm reayadan bir günde 7 bin guruş mal, miri torba, çuval ve fitilleri toplayıp kafir firkateleri korkusundan o gece orada yatamayıp hemen firkaternize girip yelken yırtıp o gün hoş hava ile Egene Limanı'nın karşı tarafında tüm varillere sular doldurduk. Bir tabii büyük limandır ki 100 pare barçalı gemiler alır. Ve ağzı gün batısına nazırdır, büyük kalyonlar girer.
269
Bu Egene Limanı'nm sağında bir viran kalecik var. Kılıç Ali Paşa biraz harap etmiş. Bu kale önünde de gemiler yatmak mümkündür.
Bu limandan çıkıp kuzeye 20 mil gidip, Küfür Adası
Atina kıyılarından gözükür şenlikli bir adadır. Kaptan paşa hassı olup Atina kazası hükmünde nahiyesidir. Yukarıda anlatılmıştır, ama limanı yoktur. Her ne tarafa iri kalyonlar yanaşıp demir atsa huzur ile yatar. Kalesi haraptır.
Burada bir gece konuk olup reayalarından 2 bin guruş miri mal tahsil edip birkaç usta kefereleri kılavuz alıp oradan da yelken açıp (---) milde,
(---) Adası'nm özelliği . . . . . . . . .......... (8 satır boş) .................... [257b]
Oradan 18 milde sert hava ile hamd olsun yine tekrar Atina şehrinin Ejder Limanı'na demir attığımız saat İspanya Vilayeti'nden 2 pare Ceneviz kalyonları gelip top şenlikleri edip Atina hakimine, kadıya, Frenk balyozlarına ve konsoloslara müjde olup her hakime bol hediyeler getirip Atina şehri ganimet oldu. Hemen hakir ertesi gün bütün dostlarla vedalaşıp,
Atina'dan Mora Vilayeti'ne gittiğimiz menzilleri bildirir Evvela Atina'dan kuzey tarafa 4 saatte, Haşa Köyü: Atina kazası voyvodalığıdır ki 100 haneli Ar
navut keferesi köyüdür. 50 hanenin tüm reayası geçit yolunu beklemek için muaflardır.
Bu köyü geçip deniz kenarınca sarp taşlık, çamlık, korkulu ve tehlikeli kMir firkateleri yatağı ve melunlar durağı olan yerleri 5 saatte geçip,
Mora Vilayeti hududu, Meğara Kalesi (---) tarihinde Venedik Frengi elinden Fatih fethetmiştir.
Mora Eyaleti hükmünde voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır. Ve nahiyesi (---) adet köydür. Sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı ve hisar erleri mevcuttur. İlk Girit seferinden beri kafir kalesini viran edip tüm kasabası halkı sağa sola dağıldılar. Biz de kefere firkateleri korkusundan bu mahalden alelacele geçip tekrar geri kuzey tarafına 3 saat dönüp,
270
Kunduri Köyü: 100 evli ve 2 manastırlı Arnavut keferesi köyüdür. Meğara kazası olup haraçları İstife şehrinin menzil beygirine bağlı mamur köydür.
Oradan 7 saat güneye ağaçlı ve ormanlı, Osmanlı askerinin ve sadrazamın temizlenmiş güzergahı olan yolları geçip oradan Gördüs Ovası'yla iki deniz körfezi arasına kurulmuş mahsullü kırları bakımlı ve şenlikli köyleri de geçip,
Koritos Vilayeti, yani kudret yapısı Gördüs Kalesi'nin özellikleri
İlk yapıcısı Hazret-i Yahya asrında Hıristiyanlardan Koritoz adında bir kral olduğundan Koritoz'dan bozma Gördüs derler. Sonra İspanya eline girdi. Onlardan Venedik Bundukan1 Frengi eline girince daha mamur etti.
Daha sonra 862 [1458] tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han asrında Mora Vilayeti'nde deniz kıyısında olan nice kaleler donanma-i hümayun ile fetholup bu Gördüs Kalesi asla itaat etmedi. Bizzat Sultan Fatih derya gibi asker ile Mora Vilayeti'nin sağlam seddi ve dayanıklı suru olan Mizistre Kalesi'ne gelince tüm Gördüs kafirleri Osmanlı'nın gücüne ve büyüklüğüne karşı koyamayacaklarını anladılar. Hisar içinde olan kafirler fikir ayrılığına düştüler, Bundukani Frenkleri kaleden kaçıp kale anahtarlarını Rum kefereleri Fatih'e teslim ettiler. Fermanla yine kalede kalıp reaya olmak üzere muaf olmuşlardır. Hala Mehmed Han yazımı üzere Cezayir Eyaleti'nde kaptan paşa hükmünde sancak beyi tahtı olup padişah tarafından beyinin hassı 219 bin, zeameti 16 ve timarı 911'dir, alaybeyi ve çeribaşısı vardır, sefer sırasında beyinin askeriyle toplam 3 bin asker olur. Ama şimdi Mora 70 yük akçe muhassıllığı ile başka eyalet olup vezirlik ettiler.
Bu Gördüs şehri paşa hassı voyvodalığıdır. Ve 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Meğara kazasından alçaktır. 306 adet nahiye köyleri vardır. Müftüsü, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, 200 adet hisar eri, muhtesib ağası, bacdarı, haraç ağası, şehir kethüdası, mimar ağası, nice yüz adet ayanı kıbarları, bey ve beyzadeler, paşalar ve paşazadeler var. Bunlardan (---) Paşa, Alaybeyi, Zekeriya Efendi, Aziz Efendi, Cafer Efendi, Bekü ve İbrahim Beyzade, Ali Kethüda, Aziz Efendizade Ahmed Ağa ve Mustafa Efendi ve oğlu Alaybeyi, bu yazı-
27 1
lanlardan başka nice yüz adet hanedan sahipleri velinimet ayanı kibarlar vardır.
Gördüs Kalesi zemininin şekli: Atina Körfezi ve İnebahtı Körfezi ortasında bulunan 6 mil boyunda bir ovanın tam ortasında göklere uzanmış bir yalçın kırmızı kaya üzerinde 8 köşe ve 8 adet rüzgara karşı 8 köşe benzersiz bir kaledir. Baştan başa şeddadi rıhtım eski yapı, yontma taş, hazır baş, savaşçı, sağlam hisar ve dayanıklı büyük surdur.
Bu kaleden Atina Körfezi ve İnebahtı Körfezi denizleri gayet iyi görünür. [258a] Zira bir göklere uzanmış benzersiz kaledir ki çepçevre büyüklüğü 14 bin adımdır. Bir şeddadi İskender Seddi gibi yarayışlı kaledir.
Ve cümle 7.777 adet beden dişlerinde usta mühendis mimari sanatını arz edip öyle süslü bedenler yapmış ki başka kalelerde öyle beden dişleri yoktur. Bütün duvarları iniş yokuş kayalar üzerine yapılmıştır.
Ve 5 adet sağlam kapıları vardır ama dördü daima kapalı durup kuşatma sırasında açılır küçük kapılardır. Ancak batı yönüne nazır büyük kapı aşağı varoşa işler. Bu kapı 3 kat sağlam ve dayanıklı demir kapılardır. Ve her katının arası birer bölme hisar duvarlarıdır. Aşağı büyük kapıdan içeri bölme hisarcıkta asla ev yoktur. Ancak kapının iç yüzünde kalenin kapıcıları oturacak bir lonca yeri var ve 3 adet mağaradan odacıklar vardır. Aşağı şehirden bu büyük kapıya kadar yokuş yukarı bir buçuk saatte çıkılır cihannüma büyük bir kapıdır ki gece gündüz bekçileri ve nöbetçileri pür-silah hazırdırlar.
Bu büyük kapıdan içeri yokuş yukarı kesme kaya yollar ile ta orta kapıyackadar 200 germe adımdır. Bu orta kapı da batı yönüne açılır demirden sağlam büyük kapıdır. Bu orta kapıdan içeri yine yokuş yukarı 500 adım bölme hisarcıktır ki fetih sırasında kale anahtarlarını Sultan Mehmed'e teslim edip muaf ve müsellem olan Rum keferelerinin haneleri vardır. Bunda asla Müslüman hanesi yoktur. 200 adet Rum evleri, 1 kilise ve 10 adet dükkancıkları var. Kayalar üstü olmakla bağ bahçeleri yoktur.
Bundan yine yokuş yukarı üçüncü kat kapıdır ki iki yanında olan kulelerin içleri ağzına kadar safi darı, arpa, buğday ve kılçıklı pirinç doludur. Ve bir kulede safi odun doludur ki "Ku-
272
şatma sırasında bütün zahireler lazımdır" diye ihtiyaten her mühimmat levazımatlar mevcuttur. Ve bir kulede de su değirmenleri, insan çevirecek dolaplı insan değirmenleri ve nice bin el değirmenleri vardır.
Sonra bu üçüncü kat kapıdan içeri büyük kale içinde cümle 200 adet tamamı tek katlı, kargir yapılı ve baştan başa kiremit örtülü Müslüman evleri var, asla kefere haneleri yoktur. Meğer Müslümanların avratları kafire ola. Yoksa bu kaleye kafirler giremezler.
Ve 4 adet mihraptır. Biri, Fatih Sultan Mehmed Camii'dir, eski tarz ufak tefek mabettir. Biri Beğzade Camii'dir, biri Ahmed Paşa Camii'dir ve biri Fethiye Camii'dir ki sonra kiliseden çevrilip cami olmuştur.
Ve 2 adet mahalle mescidi, 1 kahvehane ve 1 dükkancığı var. Böyle büyük kalede başka imaretler yoktur, zira bulutlarla beraber olduğundan herkes çıkıp inmekten aciz olup imaretleri azdır. Lakin yine aşağı şehir ayanlarının bunda evleri ve mağaraları vardır.
Bu kale içi öyle taşlıktır ki harabesinin içinde insan rahatlıkla yürüyemez. Allah'ın hikmeti böyle göklere uzanmış kaya üzerinde 366 adet su kuyuları var. Batı tarafı kuyuları hep acıdır, doğu tarafı kuyuları tamamen abıhayat gibi tatlıdır.
Abıhayat çeşmelerini bildirir Bu kalede Sultan Mehmed Camii dibinde 2 adet tatlı sulu
can besleyen çeşme vardır ki her biri Temmuz ayında buz parçası gibi soğuk sudur. Ama acayip hikmettir ki bu yüksekten yüksek dağın yakınında başka dağ yoktur ki oradan bu kaleye sular gele, diyesin. "Allah her şeye kadirdir" [Kur 'an, Bakara 20], inandık ve tasdik ettik.
Bütün dağlardan yüksek bu çeşmelerin olduğu dağdır ve diğer dağlara havalelidir. Akıl almaz ki bu kale dağında böyle temiz sulu kuyular ve çeşmeler ola. Hemen Allah'ın hikmetidir. Ve o çeşmelerin tarihleri budur:
Emere binayı hdzd lillahi 'l-Bdri Hasan Ağa ibn Mustafa ibn elHacı Hasan Ağa hdlisan malehu lillahi te 'dld ve talebdhu 'l-md. Tahriren ff evdsıtı şehri Rebiülevvel, sene ihda ve elf [1001/1593].
273
Bu çeşmeye yakın olan tatlı sulu çeşmenin tarihidir:
Emere hdze'l-muyi carı el-Hacı Ağa hasbeten lillahi te 'ala. Tahr'iren f'i evasıtı şehr-i rebz'u 'l-ahir sene sitte ve erba 'in ve tis 'a-mie [946/1539].
yazılmıştır. Ama bu çeşmeler [258b] Kevser suyundan nişan verirler. Bu çeşmelerin batı tarafında da sular vardır ama biraz acıdır. Ancak yemeğe konur, başka şeylere kullanılıp hayvanlara verilir faydalı akarsulardır.
İç hisarın anlatılması: Anlatılan büyük kalenin güney tarafı köşesinde bir yalçın kaya tepe üzerinde 4 köşe bir küçük iç kaledir. İçinde ancak dizdar evi, kethüda evi ve cebehane hazinesi var. Ve birkaç şahi topları var, başka şeyler yoktur. Bu iç kalenin burçlarından ta Venedik Körfezi kenarında Aya Mavra Kalesi, Narda şehri ve Yanya şehri dağları gözükür. Ve doğu tarafında Akdeniz içinde 23 adet ada tamamen gözükür. Ta bu derece göklere doğru boy uzatmış kartal yuvalı sağlam surdur. Bu kaleciğin doğu tarafında bir kat kale duvarı daha sonradan yapılmış, ona Yeni Hisar derler, zira bir kere bu kaleyi kafir o mahalden almış. O sebeple bu mahalle bir kat kale daha yapmışlar. O hesap üzere bu Gördüs Kalesi 5 kat bölme hisardır.
Ziyaretgah: Bu kalenin tepesinde Gazi İbrahim Baba medfundur. Sırrı aziz olsun.
Kalenin bu mahalleri tamamen boştur, tilkiler, çakallar ve tavşanlar vardır, zira geniş büyük kaledir.
Bu kalede adam sığar iri ibretlik toplar var ki ta Fatih koymuştur, ama bu iri topları bu yüksek kalenin en tepesine nasıl çıkarmışlardır. Bu da garip temaşadır. Bu kalede asla kurşun örtülü yapılardan belirti yoktur.
Gördüs varoşunun özelliği Bu yüksek kaleden kuzeye yokuş aşağı 5 bin adımda ini
lir, ama yarı yolda yol üzere bir uçurum yüksek yerde 2 adet abıhayat çeşmeler var ki Allah hakkı için Rumeli diyarında öyle bir abıhayat meğer Erdel Vilayeti'nde Şamos Nehri suyu ola. Şehre yakın olan can besleyen çeşmenin tarihi budur:
274
Emere binayı haze'l-muyi carı halisan malehu Yusuf el-Hayyat has be ten lillahi te 'ala ve taliben li-merdati Rabbi 'r-rahlm. li-sene ihda ve ışrzn ve tis 'a-mie [921/1515].
Bu çeşmeden aşağı Gördüs şehri 5 mahalledir. Evvela (---) mahallesi (---) (---) (---).
Kamusu 500 adet bağlı bahçeli, akarsulu ve Meram Bağlı, hepsi kargir yapılı kale gibi geniş saraylar ve başka hanelerdir ki tamamı kırmızı kiremit örtülü evlerdir. Ama her bir hane ayrı ayrı yapılmıştır. Birbirlerine bitişik evler gayet azdır, zira bir geniş mahsullü zeminde yapılmışlardır. Bazı hanelerin aralarında yer yer tarlalar vardır, zira viran yerleri çoktur. Ama kefere zamanı öyle mamur imiş ki hemen 3 bin adet kağıtçı dükkanı, 2 bin sırmakeş, 2 bin bıçakçı ve makasçı dükkanları, bu kadar han, kilise ve manastırları var imiş. Hala nice kere yüz bin adet yerlerde yapı kalıntıları görülür.
Camileri: Tamamı 5 adet ibadet eden müminlerin camileri vardır, üçü Cuma camiidir. Evvela çarşı içinde Mehmed Çavuş Camii, kurşunsuzdur, ancak kalabalık cemaati vardır. Zorba (---) Camii ve Tekke Camii. Geri kalanlar mescittir.
Medreseleri: Hepsi 4 adet medresedir. Sıbyan mektepleri: Olancası 7 adet mekteptir. Hankahlan: Hepsi 3 adet şanlı Al-i Aba dervişleri tekkesidir. Dükkanları: Barısı yani Tatarca ile tamamı 100 adet ufak te-
fek dükkanlardır. Tüccar hanları: Tamamı 2 adet hanlardır. Biri Zekeriya
Efendi'nin hayratıdır. Hamamlarının sayısı: Olancası hemen 1 adet hamamı var,
taş merdiven ile inilir basık hamamdır. Ama "70 adet saray hamamları vardır" diye belde halkı övünürler.
Tanrı ikramı seçkin meyveleri: Bağ ve bahçelerinde servi ağaçları, limonu, turuncu, zeytini, narı ve inciri çok boldur, ama turuncu ve lezzetli ve sulu narenci meşhurdur.
Hububat mahsulleri: İri buğdayı, arpası, mercimeği ve 40 çeşit sebzeleri, otları beğenilir. Ovalarında kale gibi mamur çiftlikler ile donanmış otarlar var, ama bunlardan Zekeriya Efendi'nin Voha adlı çiftliği mamurdur.
275
Bütün reayası Rum ve Arnavut'tur. Tüm halkı [259a] Rumca ve Arnavutça konuşurlar, ama dilleri Urumşadır ki "Varmisik, gelmisik, görmisik" diye konuşurlar.
Halkın özel lehçesi Birbirleri aralarında başka bir dil oluşturup konuşurlar ki
zikrolunur. Evvela, Kakomir; yani bedbaht, Kelefos sünepe; yani pis, Ya sen almassın canını bir timine kurtarasın kakomir başını. Bu
mahalde "kakomir" zavallı manasınadır. Ya bre esi bırakmışsın sirkecik çorbaya: Ya bre sen kodun mu sen sirke çorbaya. Bre ya zavalı vermesin bana bir sipsi tütücik: Bre ya zavallı vermez misin bana bir lüle tütüncük. Hazretinizden azamışım kökülü: Hazretlerinizden istemişim ham ipek kozalağı. Cenabınıssa ekmeğim yoktur, işde şimdi yeyesin kalımbok: Cenabınıza ekmeğim yoktur, işte şimdi yiyesin kalımbok. Kaiımbok Mısır buğdayıdır ki kamış gibi şeyde bitip ondan
bir tür beyaz ekmek yaparlar, o ekmeğe kalımbok ekmeği derler. "Kalımbok yiyin'' dediği odur.
Ve nice yüz bin çeşit kendilerine mahsus ibaretleri var ki yanlarında yabancı bir adam olsa onların bu uydurma dillerini tercüman ile anlaya. Hakir de bu kadarca anlayıp yazdım.
Halkı yumuşak tabiatlı, iyi huylu, ikramı sever, cömert, sofra sahibi, garip insanları sever, Hatem-i Tay ve Cafer-i Bermeki gibi hanedan sahipleri çoktur.
Suyu ve havası hoş olup yaylaksıdır, yani yazı yaz ve kışı kıştır. Bütün halkı tüccardır ve muhteşem samur kürklü ayanları çoktur.
Taze yiğitleri Cezayir leventleri gibi daracık esvap giyip baldırları çıplak gezerler. Ve başlarında kırmızı fes, bellerinde pala bıçak ve ayaklarında siyah Frenk ayakkabısı giyerler.
Kadınlan elvan çuka feraceler ve yassı başlı beyaz çember bürünüp edeplice gezer ehl-i perde olur. Ve ara ara sevimli civanları olur.
Meydan erlerinin isimleri: Durak, (---) (---) (---).
276
Kadın ve kızlarının isimleri: (---) (---) (---). Zenci kölelerinin lakapları: Genellikle köleleri Zenci Arap
lardır ve mahbub Frenk oğlanlardır. Kondela, Sirvela, Surullah, Kukula ve Hafila.
Genç kölelerinin isimleri: Frenk oğlanlarının isimleri Firos, Perviş, Bihza, Mirza, Cem, Arif, Şehbaz, Keyvan.
Satın alınmış cariyelerinin isimleri: Evvela Ruşina, Revani, Bad-ı Seher, Bismila, Simane, Peymane, Asime, Samise ve Samia.
. ................. (2 satır boş) ................... . Nice yüz bin çeşit halleri var ama aşk olsun tüm halkının
zevk ü şevklerine, birbirlerine karşı büyük muhabbetlerine aşk olsun. Ve Hak Taala hepsinden razı olsun.
Eski zamanda bu Gördüs Kalesi'nin karası olan, bir denizden bir denize olan zemini Venedik krallarından Pirine-pirim Ban adlı bir kefere Fatih'in Mora üzere geleceğini yıldız ilmi kuvvetiyle bilip Mora Vilayeti'ni ada etmek için bu Gördüs mahallinden kesip iki körfez deryası boğazlarını birbirlerine kavuşturmaya çalışmıştı. 3 kat hendek daha kesip hendeklerin iç yüzlerine 10 adet sağlam kaleler yapmış ve iki denizi birbirlerine kavuşturmuş idi. Mora Vilayeti toplam 770 mil kuşatır bağımsız bir ada olmuştu, ama "Kul tedbir alır, Allah takdir eder" o kötü işli sapık kral Osmanlı'dan korkup bu mahalli kesip deniz etmişti.
Allah'ın hikmeti İspanya kralı 1.700 parça gemiyle Mora Vilayeti üzerine gelip bu Mora'yı ele geçirip yazılan 10 adet kaleyi yıkar, iki deniz arasında kesilen boğazı ve hendekleri doldurup Mora Adası'nın eski haliyle karaya bitiştirip Osmanlı'ya düzgün yol olmasına sebep olur. Hala o kalelerin temelleri, ayırma yerleri ve büyük hendek yerleri belli durur.
Sonra Bundukani Venedik var kuvveti pazıya getirip yine [259b] Mora Adası'nı İspanya elinden alıp imar ederken Venedik elinden Fatih Sultan Mehmed Han yarısını alıp fethetti. Diğer yarısında Moton, Koron ve Pondikoz kalelerini de Sultan Bayezid-i Veli fethetti.
Sonra Arhoz, Anapoli, Benefşe, Bardunya, Nasova, Manya ve Termiş kalelerini (---) tarihinde Sultan Süleyman'ın Kasım Paşa'sı fethedip Mora Vilayeti üçüncü padişah elinde fetho-
277
lup tasarruf altına alınmış oldu. Kıyamete kadar Osmanlı elinde ola. Amin ve ya Muin.
Sonra bu Gördüs ayanıyla vedalaşıp Zekeriya Efendi'den bir Manya kızı ve bir Manya oğlanı ihsan alıp Mora Adası'nı tamamen gezip dolaşmak için,
Gördüs'ten kalkıp Mora'yı temaşa ettiğimizi bildirir Evvela Gördüs'ten batı tarafına giderken, Fesirke Nehri: Petri dağlarından gelip İnebahtı Körfezi'ne
karışır. Oradan, Korikup Nehri: Havli dağlarından gelir küçük deredir. Çeriloz Nehri: Moha dağlarından gelir. Diminoz Nehri: Valça dağlarından gelir. Bu 3 nehir İnebah
tı Körfezi'ne karışır küçük ırmaklardır ki atlar ile geçip, Diminoz Köyü: Diminoz Nehri kenarında İrem Bağı gibi
bir kefere köyüdür, ama Zekeriya Efendi'nin çiftliğidir. Oradan yine batıya 5 saat İnebahtı Denizi kenarıyla gidip,
Fileroz Köyü menzili: Ağaç hisarı deresi kenarındadır. Emro Nehri: Markaşi dağlarından gelip yine İnebahtı Kör
fezi'ne, Akrata Nehri: Kalavrata dağlarından gelip İnebahtı Körfe
zi'ne karışır. Oradan 3 saat daha deniz kenarınca gidip, sonra sarı sarı
dağlara çıkıp mamur ve şenlikli yaylaklı köyler içinde 3 saat daha güneye gidip sarp dağlar geçip,
Eski yapı Kalavrata Kalesi Venedik yapısı olup 862 [1458] tarihinde Fatih fethidir, ama
Koca Mahmud Paşa ele geçirdi. Ve sancağı voyvodalığıdır. 300 akçe kadısı, 70 adet köyü, kethüdayeri, yeniçeri ağası, kale ağası ve 25 adet hisar eri vardır. Ayandan Defterdar Ahmed Paşa Ağası Hacı Ahmed Ağa (---) (---) (---).
Kalesinin şekli: Havaleli kayalı ve tepeli yüksek zemin üzerinde yuvarlak bir küçük kaleciktir. Hisar içinde 20 adet kiremit örtülü daracık evleri var, 1 camii ve 1 kale kapısı var, başka şey yoktur.
Kalavrata varoşunun özellikleri Bir kasvetli dar derede 400 adet kiremitli kargir yapı ma
mur ve bakımlı hanelerdir. Ve 7 adet mahallelerdir, tamamı (---) adet mihraptır. Evvela,
278
.................. (1 satır boş) .................. .. Gerisi mahalle mescididir. (---) (-::�-) (---) Tamamı (---) adet medrese, (---) adet sıbyan mektebi ve (---)
adet derviş tekkesi vardır. Ve 1 adet hamamı vardır, kah işler ve kahice işlemeyip kapa
lı durur ama 40 adet ev hamamları vardır, dediler, zira mamur hanedanları vardır.
Ve 2 adet han, (---) adet dükkan vardır, her kıymetli meta bulunur.
Yaylak zeminde olmakla suyu, havası, yapısı, güzelleri hoş, tatlı ve beğenilir. Havası soğuk olduğundan bahçelerinde limonu, turuncu, zeytini, narı ve inciri az olur. Ve diğer meyveleri de nadir olur. Tek tük bağları vardır, ama diğer sebzeleri Vostiçse kasabasından gelir, gayet mahsulsüz yerdir. Onun için Rumca Kalavrata derler, (---) (---) demektir .
.................. (2,5 satır boş) .................. .. Bu kasabayı da gezip dolaşıp yine kuzey tarafa dağlar, dere
ve tepeler aşıp baş ağrısı çekerek 7 saat gidip, [260a]
Vostiçse kasabasının özelliği Daha önce bir küçük kaleciği var imiş, Malta küffarı yık
mış. Zira deniz kıyısında olup İnebahtı Körfezi kenarında bir yüksek bayırdadır. Mora paşasının hassı voyvodalığıdır. Ve 150 akçe payesiyle kazadır. Denizi kuzey tarafıdır. 200 adet kiremit örtülü bağlı bahçeli, kargir yapılı, tek katlı ve iki katlı haneli mamur kasabacıktır. Güney tarafındaki ovası baştan başa ekinlikli köylerdir. Bu kasaba çevresinde yüksek çınarlar ve çınar gibi iri zeytin ağaçları olur ki bir diyarda böyle zeytin ağaçları yoktur. Hatta nice ihtiyarlardan duyduk ki "Şehrimizde 2 bin yıllıktan fazla zeytin ağaçlarımız vardır ki alametlerinden biliriz" dediler.
Ve 40 adet dükkancıkları, 1 adet hancağızı ve 1 adet hamamcığı var, kış günleri işler. Yazın halkı denize girerler.
Bu şehri Venedik kafiri bu ana kadar 3 kere yakıp yıkıp harap etmiştir. Hala büyük haneler harap yatar. Ancak Şeyh Efendi Camii kargir büyük yapı olmakla ateşten kurtulup mamurdur, mescit ve camilerden ancak bu mabet kalmıştır.
Bu harap şehrin doğu tarafında (---) nehri Kalavrata dağlarından gelip İnebahtı Körfezi'ne bu şehir yakınında karışır. Bu
279
nehir üzerinde 2 adet köprü var, toplam 9 gözdür. Gayet alçaktır ama gayet sanathdır.
Bu şehrin batı tarafında bir abıhayat su vardır, 8 yerden taş oluklar ile akar gayet lezzetli, sindirimi kolay, içimi hoş buz parçası gibi soğuk sudur. Hayır sahibinin biri gezinti yeri için bu akarsu kenarında ahşaptan bir köşk inşa etmiş. Gerçekten de iç açıcı ve dinlenme köşküdür. Bu köşk yakınında,
Ali Baba Tekkesi: Bektaşi tarikatından birkaç fakr ü faka sahibi canları var. Bu tekke içinde Ali Baba medfundur, sırrı aziz olsun. Bu dergah deniz kıyısında olmakla bütün etraftan kayıklarla ziyaretçiler gelip ziyaret ederler. Bir gönül açan gezinti ve dinlenme yeridir. Hatta bu tekkede büyük bir ağaç var ki gölgesi zemini kaplayıp nice bin adet dalları Süleyman çadırı gibi gölgeliktir. Onun gölgesinde çemenzar sofalar ve sedirler üzerinde nice bin aşıklar zevk ü safalar edip kimisi ibadet eder, kimisi yiyecek içecek derdinde olup kebap, şarap, saz ve rebap kaydında olup bir alay levent harabat erenleri yazılan akarsularda çamaşırcılık edip esvaplarını yıkarlar, bir acayip ve garip mesiregahtır.
Sonra bu Vostiçse kasabasından kalkıp batı yönüne körfez kıyısı ile 5 saat gidip,
Mora Kasteli'nin anlatılması Bu da Mora Adası toprağında (---) tarihinde Fatih Sultan
Mehmed Han, İnebahtı Körfezi içine kafir gemileri girmesin diye körfezin boğazı ağzına bu kasteli yapmıştı, ama küçücük olmakla yine Bundukani Frengi ve Malta gemileri bu kale önünden korkmadan geçerler.
Sonunda %0 [1543] tarihinde Süleyman Han bu kaleyi tam 600 adım genişletip 4 köşe şeddadi bir savaş kalesi etmiştir ki benzeri yoktur. Gazi Kaptan Hayreddin Paşa eliyle. Donanma-i hümayun ile bu sığınağa gelip tüm İslam askeri ve tüm ayağı prangalı forsa esirler ile yapılmış bir Kastel Kalesi'dir.
Bu diyarda, bir boğaz ağzında veya bir dağda karakolhane gibi yapılan kulelere kastel, liman ağızlarında ve liman ortalarında yapılan kulelere mendirek derler.
Bu Mora Kastelini Aristo akıllı, ileri görüşlü Kaptan Hayreddin Paşa Mora toprağında bir kumsal burunda havalesiz ve
280
hendeksiz, 20'şer ayak kalın sağlam duvarlı, kıbleye nazır bir demir kapılı ve 12 adet balyemez toplu sağlam kale yapmıştır. Topları karşı İnebahtı tarafındaki kasteli ve batı tarafta körfezin boğaz ağzını döver uzun balyemez topları var. Bu kalenin 4 köşesinde 4 adet büyük tabyalarının suya beraber topları var. Demir kapıları ile hazır durur. Dizdarı ve 200 adet hisar eri var. Hakimi Ballıbadra şehrindedir ve Ballıbadra niyabetidir.
Hisar içinde 50 adet kiremit örtülü nefer evleri var, gayet dardır. Ve 1 camii ve 1 hamamı vardır. [260b] Ve 1 adet çeşmesi kale kapısının iç yüzünde bulunup sanki abıhayat berrak sudur ki tarihi budur:
Hüvellayık li-şaribih dua. Sene (---).
Bu kastelin ve karşı İnebahtı Kastelinin çok büyük tabyalarındaki uzun balyemez topları boğazdan asla kuş uçurtmazlar. Zira iki kastelin araları bir milden biraz fazladır. Nice kere Venedik küffarının donanması gelip bu kastelleri dövüp hamd olsun zafer bulamayıp nice gemileri top darbelerinden batıp birer çeşit yara ile def olup gittiler.
Ama birkaç kere karanlık gecede Manya ve Malta firkateleri geçip içeride Vostiçse kasabasını yakıp boğazdan geçelim derken kale neferleri haberdar olup balyemez toplar ile firkatelerini batırmışlardır.
Bir kere de Malta firkateleri Vostiçse'yi yaktığında İnebahtı gazileri bu firkateleri tutup biner, Malta firkatelerinin aldıkları ganimet mallarını ve esirlerin kurtarırlar ve tüm kafirleri esir ederler. Bu sırada Malta kafiri, Kastel Kalesi'nden içeri giremeyeceğini bilip karaya kafir döküp Vostiçse şehrini yakıp harap edip gittiler. Onun için hala Vostiçse haraptır, henüz imar olmadadır.
Kısacası bu İnebahtı Körfezi ağzında bu kastel kaleleri İslam seddidir. Hanları ve dükkanları yoktur, ama bağları ve bahçeleri çoktur. Bu kaleyi de seyredip küheylan atlarımıza binip güney tarafına gidip (---) saatte,
Nadir kale, yani Ballıbadra Kalesi'nin övülmesi Bundukani Venediği'nin Pirine-pirim papazlarının yapısı-
281
dır. Bu şehrin bağlarında bir servi ağacında bal hasıl olup balı çok olduğundan Balıbadra derler. Daha önce Fatih fethetmiştir. Sonra kafirler istila edip Sultan Bayezid-i Veli 892 [1487] tarihinde Moton ve Koron kalelerinin fethine giderken fethetmiştir. Ama yine Bayezid-i Vell babası Fatih'e hutbe okunur. Kanun üzere Gördüs'ten sonra Mora paşasının tahtı hala budur.
Hass-ı hümayunu, timar ve zeamet erbabı, alaybeyi ve çeribaşıları tamamen Fatih'in kanunu üzere Gördüs Kalesi'nde yazılmıştır, ama bu Süleyman Han asrında Mora paşalarına taht olmuştur. Mal defterdarı, muhassılı, defter kethüdası ve timar defterdarı hala Girit yılından beri Mora askerleri ile kaptan paşa ve timar sahipleri sefere giderler. Zira tüm Mora Eyaleti askeri deniz seferine memurlardır. Ancak Ankebut Ahmed Paşa kethüdalığından çıkma Hasan Paşa Mora paşası olunca muhassıllık ile yüksek mansıp olup Benefşe Kalesi'ni muhafaza edip Girit Adası'na asker geçirmeye memurdur.
Mora Eyaleti sancakları bunlardır ki zikrolunur Evvela Mizistre Sancağı, Aya Mavra Sancağı, İnebahtı San
cağı, Karlıeli Sancağı, Manya ve Ballıbadra Sancağı, şimdi Mora paşalarının tahtgahı olup bu 5 adet sancaklar Mora Eyaleti olup muhassıllığıyla vezirlik olmuştur. Lakin Manya Sancağı kefereleri hala isyanda olmakla bazı köyleri Mizistre Sancağı'na katılıp Manya Vilayeti'nin kafirleri çoluk çocuklarıyla vurulup esir olunur. Ve bütün Mora Eyaleti 24 adet kazadır. İnşaallah yeriyle her biri nahiyeleriyle yazılır.
Bu Ballıbadra kazası 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Ve nahiyesi (---) adet mamur köydür. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı, hepsinden melik gümrük emini, bacdarı, muhtesibi, şehir kethüdası, haraç emini, kaptan ağası, mimarbaşısı, şehir voyvodası, şehir çöplük subaşısı, kale dizdarı, 200 adet hisar eri, 3 adet Frenk balyozları, 3 adet Frenk konsolosları ve şehir Rumlarının portoyorozları vardır ki gayet mazbut ve mamur şehirdir.
Ballıbadra Kalesi'nin şekli Bundukani yani Venedik Körfezi deryası kenarından bin
adım açıkta karada bir bayır burunda kıbleden batıya badem
282
şeklinde akçe tahtası gibi bir şeddadi, sağlam, taş kargir yapı güzel bir surdur. Çepçevre hendeği kenarınca 1.500 adımdır, ama bedenler üzere çevre büyüklüğü 1.050 adımdır. Kıbleye nazır bir kapısı var, 3 kat sağlam yeni yapı demir kapılardır. [261a] İç kalesi, başka hendekli ve asma makaralı tahta köprülü, güneye bakar bir demir kapılı kaleciktir.
İçinde ancak dizdar evi, cebehanesi, zahire ambarları, su sarnıçları ve şahane balyemez topları var, gayet sarp kaledir, zira bu iç kale tarafında biraz havaleli bayırlar vardır.
Bu iç hisar kapısı önünde hendek aşırı Sultan Bayezid-i Veli Camii var, ama hutbesinde Fatih Sultan Mehmed Han da yad olunur. Bu cami kapısı önünde bir küçük hamamcığı var.
Camiin mihrabı önünde bir hayat pınarı çeşmesi var. Ve bu kalede 100 adet kiremitli kargir yapı sanatlı evler vardır ki bütün güzel evlerin pencereleri ve şahnişinleri denize, Holumiç Kalesi'ne ve Gaston ovalarına bakmaktadır.
Bu kalenin denize bakan köşesinde yeni yapı bir büyük tabyası var ki kirpi tüyü gibi balyemez topları tüm denize, limana nazır olup semender gibi Nemrud ateşi içinde kalmış bir Şeddad-i Semud yapısı, bir İskender Seddi tabyasıdır ki üçer kat toplar çeker Kahkaha Burcu' dur.
Ballıbadra şehrinin zemini İzdin şehri yakınında Badracık adlı ünlü bir kasaba vardır,
ama bu Ballıbadra'dır ki kalenin güneyi, doğusu ve batısı tarafını kuşatmış, ta deniz kıyısına kadar bağ bahçeleri ve doğu tarafında iki saat uzak dağlara kadar cennet bahçeli bir düz geniş mahsullü ovada büyük şehirdir. 3.200 adet kiremit örtülü tek katlı ve iki katlı, kargir yapı güzel evlerdir. Gayet mükellef, mükemmel, mamur ve halkı mutlu hanedanlardır. Elbette her evde bağ bahçe vardır
Camileri: (---) adet mihrap ve minberdir. Evvela çarşı başında Fatih Sultan Mehmed Han Camii, kili
seden çevrilmiş eski mabettir. İç kalede Sultan Bayezid-i Velf Camii. Bu varoşta Peri Kethüda Camii, kubbeleri kurşun örtülü ve
altın ile yaldızlı uzun alemli ve bir nazik ve sanatlı güzel minareli aydınlık camidir.
283
Bu Kethüda Camii'ne yakın yeni yapı Şeyh Efendi Camii; gayet mamurdur, zira henüz hayır sahibi hayatta olmakla gayet mükellef, mamur ve bakımlı mabettir.
İbrahim Çavuş Camii, şirin işli, kargir sanatlı bir camidir. Debbağhane, yani Tabahane Camii, kalabalık cemaati var
dır. Bunlardan başka, Mescitleri: Evvela Ula Mahallesi Mescidi ve
. . .. . .. . . . . . . . . . . . (1 satır boş) .. . . ... . . ... . . . . ... . Medreseleri: 4 adet muhaddis medresesi vardır, ama özel
darulkurraları yoktur. Sıbyan mektepleri: 5 adet akıllı ve yetkin çocuklarının
okuduğu mektep vardır. Meczup dervişler hankahı: 4 adet tekkesi var. Evvela yeni
yapı Şeyh Efendi Tekkesi, (---) (---) (---). Hamamları: 3 adet hamamı vardır. Kalede Bayezid-i Veli
Hamamı, Tabahane'de Ahmed Efendi Hamamı ve Peri Kethüda Hamamı, gayet geniş ve aydınlık hamamdır. Ama halkı, şehrimizde 40 adet ev hamamları vardır, derler.
Tüccar hanları: 2 adet tüccar hanları vardır. Birinde Frenk balyozları ve birinde bezirganlar kalır.
Meslek sahiplerinin dükkanları: Tamamı 300 adet dükkandır, ama saraçhanesi mamur çarşıdır. Bütün çarşı pazarlarının caddelerinin sağına ve soluna üzüm asmaları dikili olup sultan çarşısı içine asla güneş tesir etmez, sanki bir Acem hıyabanıdır. Ve çeşit çeşit sulu ve şıralı üzümleri salkım salkım avize gibi asılı durur, bütün gelip geçenler seyrederler. Onun için bu Ballıbadra şehrine Mora Vilayeti'nin gelinciğidir diye Rum tarihçileri övgüler yazmışlardır, gerçekten de güzel demişler.
Övgüsünün tamamlanması: Evvela çok süslü şehir olduğundan başka abıhayat akarsuları haddinden fazla ve nefis nimetleri bol mamur şehirdir .
.................. (2,5 satır boş) .... . . .............. [261b) İrem bağlarının sayısı: İhtisap ağası, toplam 23 bin bağ dö
nüm hakkı öşür verir diye söyledi. Bu kaleden ta Kalavrata dağlarına kadar Meram bağlarıdır ki 3 saat kırları süslemiş Rıdvan Cenneti bahçeleridir .
.................. (3/4 satır boş) ................... .
284
İbretlik mesireleri: 170 adet gezinti ve dinlenme yerleri vardır. Bu cennet bahçeleri içinde olan seyirlik,
Büyük servi: Bu alçak dünyanın 7 ikliminde ve yeryüzünde benzeri yoktur. Zira Yüce Yaratıcı, Bağban Rabbü'l-İzzet'in nazarı değmiş bir yeşil servi, zümrüt gibi büyük bir ağaçtır ki bukalemun renkli felekte dengi yoktur. Ancak gayri serviler gibi uzun değildir. 4 çataldır ve toplam 360 adet dalları gökyüzüne, sağa sola kol salıp gölgesinde 40-50 tavla at bağlayıp 40-50 bin koyun gölgelenir. Ve her dalı tam ellişer ve altmışar karış kuşatır. Aşağıda büyük gövdesini 7 adet köleyle güçlükle kucakladık. Bir adam da başından sarığım bozup bu serviyi tülbendiyle sardı. Bu ibretlik servinin tam tepesinde bir köhne delik vardır. Orayı bal arıları yuva edinip bal yaparlar. Her sene bu servi sahibi bal mevsiminde bu ağaca çıkıp 100 okka bal çıkarıp vilayet vilayet ayanı kibarlara hediye gönderir ama Allah alimdir bu yeryüzünde öyle bir güzel kokulu bal yaratılmamıştır. (---) (---) (---).
Tanrı hediyesinin övgüsü: Bütün Frenk tarihçileri bu 3.060 sene yaşamış servide bal hasıl olduğu için ve bu şehrin balı cihanı tuttuğu için bu şehre Ballıbadra şehri derler.
Hazret-i İbrahim babası Azer zamanında kafirler haşa bu servi ağacını tanrı edinip taparlarmış. Hala bütün Hıristiyanlar bu servi yanından geçtiklerinde başlarından şapkalarını çıkarıp başı kabak birkaç kere tapınıp geçtiklerini hakir görmüşümdür.
Zira hakir, bu mesiregahta da bir eserimiz olsun diye sapanlarla bu servinin bir dalına çıkıp bıçakla "Seyyah-ı alem Evliya ruhiyçün el-fatiha" diye servinin kabuğunu oyup Karahisari tarzı yazdım. İnşaallah İstanköy Adası'ndaki ibretlik yüksek çınara kazdığımdan bu iyi olup kıyamete kadar kalır.
Bu şehrin suyu ve havası o kadar güzel değildir. Limonu, turuncu ve çeşit çeşit meyveleri beğenilir. Ve abıhayat suları çoktur.
Halkı Rumyordur, hep Rumca konuşurlar. Reayaları Urum ve Arnavut kefereleridir, zira Mora Adası 770 mil bir adadır, ama 5 çeşit insan vardır.
Evvela Mora içindeki tüm Müslümanların dilleri Urumşadır.
285
Kalavrata, Vostiçse ve Taraboliçse semtlerinin reayaları ta Gördüs'e kadar Arnavutlardır ki hepsi Arnavutça konuşurlar.
Benefşe ve Anabolı Manya'daki dağlar içinde bir değişik kavim vardır, onlara Çakona kavmi derler. Dilleri ne Rumca' dır ve ne Talyan dilidir. Başka bir çeşit özel lehçeleri vardır. Tercüman ile anlaşılır garip dildir.
Manya Vilayeti, Mora Adası'nın güney burnunda Girit Adası'na mukabil bir vilayettir. Manya kafirlerinin de dilleri ne Rumcadır ve ne Katofari dilidir. Onların da bir değişik tuhaf lehçeleri vardır.
Bir sınıfı da Mizistre keferesi Rumlarıdır ki gayet düzgün konuşurlar. 5 çeşit kavmin 5 çeşit değişik kelimeleri vardır. Onlar da yeri geldiğinde yazılır.
Bu Ballıbadra'da Yahudi de çoktur. Tüm gümrük hizmetçileri ve çarşı pazar aracıları Yahudilerdir, zira limanda olan bütün Frenk kalyonları içinde gözcüler Yahudilerdir.
Güvenli sığmak Ballıbadra Limanı Venedik Körfezi'nin doğusunda Holumiç Kalesi burnun
dan içeri bir küçük körfezciğin sonunda yuvarlak tabii limandır, ama şehir kenarında sığınacak yerleri olup barça kalyonlar bir tonoz kadar lenger bırakıp yatarlar. İyi yatak yeridir ki her çeşit gemi boldur. [262a] Gerçi havası biraz sahildir, ama mahbüb ve mahbubesi beğenilir. Şarabı ve diğer yiyecek içecek nimetleri boldur.
BaHıbadra ziyaret yerleri Evvela Sarı Sıddık Baba: Rum kefereleri de ziyaret edip
"Bizim İsvet Nikolamız olan Sarı Saltık Sultan budur" derler. Türbedarlarına adaklar verip ziyaret ederler. Bütün hakimler kesinlikle yasaklayamadılar.
Kısa hikaye: Bu aziz Vostiçse şehrinden İnebahtı Körfezi'ni karşıya geçmek istediklerinde gemiciler azizi gemiye almayıp giderler. Hemen Sarı Saltık Sultan eteğine deniz kenarından kum doldurup denize döke döke kayığın ardı sıra gider. Hemen gemiciler görürler ki o gönlü yaralı derviş deniz üzerinde 2 bin adım doldurup gelir. Hemen kayıkçıların akılları başlarından gidip eğer derviş böyle denizi doldurursa boğaz kapanıp kendilere kar yeri kalmaz. "Bre dede get kayığa gir" diye kayıklarına alıp İnebahtı'ya geçirirler.
286
Onun için hala Vostiçse tarafından bir mil kadar yer kumsal burundur ki ucunda bir hanı vardır. Mora'dan İnebahtı'ya iskele o burundadır. O keramet bu Badra'da yatmakta olan Sarı Sıddık [Saltık] Sultan'ındır. Nice keşif kerametleri daha vardır, ama bu kerameti gösterdiği için ahirete göç etmişlerdir. Gerçekten Rum tarihlerinde çok menkıbeleri yazmışlardır. Onların yazdığına göre bu zat Osmanlı'nın Osmancık padişahı asrında Hacı Bektaş-ı Veli halifesi imiş, öyle yazmışlar. Sonra,
Yovani Baba ziyareti sırrı aziz olsun: Bunu da Rumlar "Hazret-i İsa halifelerinin 12.'si Yovani Halife'dir ki bizim havarilerimizdendir" deyip ziyaret ederler. Ve Hazret-i İsa'ya inen İncil ayetlerini bu bir yere topladı, diye itibar ederler.
Bu şehirden de kalkıp 3 saatte güneye gidip, Kamaniçse Nehri: Ta Kalavrata dağlarından gelip bu ma
halde körfeze karışır küçük sudur. Onu atlarla geçip, Mustafa Paşa Köyü: Üsküdar'dan bir menzildeki Geb
ze'deki Mustafa Paşa Camii'nin vakfıdır ki reayası tamamen Arnavut kefereleridir. Oradan 3 saatte daha,
Mertire Köyü: Mora alaybeyisi zeametidir. Reayası tamamen Rum olup bu köy Mora kara dağları eteğinde olup tüm kafir firkateleri bu kenarlarda ağaçlık içinde küçük limanlarda gizlenip gelen geçenleri esir edip gider.
Bu köyden (---) saat uçsuz bucaksız Gaston Ovası içinde mamur camili, hanlı, hanedanlı ve bağ bahçeleri geçip,
Larinçe Kalesi Bundukani Venedik yapısıdır. Rumca Larinçe (---) (---) (---)
derler. (---) tarihinde Bayezid-i Veli Han fethidir. Zorlukla fethedilip yararsız olduğu için fetihten sonra kalesini yıktılar. Ballıbadra ve Holumiç kaleleri gayet yakın olduğundan kalesini berbat ettiler, ama mamur iken Mora Adası'nda onun gibi mamur ve sağlam kale yokmuş. Hala duvarlarının çok yerde kalıntıları vardır. Biraz gayretle tamir edilse deniz kıyısında 5 köşe sağlam bir kale olurdu. Abıhayat suları ve 2 adet limanları olup sekiz rüzgardan korkmadan yatılır limanları var. Hala Cezayir korsanları deryada dolaşıp av ararlarken bu Holumiç Kalesi dağını seçip bu Larinçe limanlarında demir atıp yatarlar.
Aniden ortaya çıkan ibretlik cengin temaşası Bu hakir tüm atlarımı dağlar içine gizleyip 2 hizmetçimle 3
287
kişi yaya olup Larinçe Kalesi harabeleri içinde bir köşede gizlenip dürbün ile Körfez Denizi içinde Venedik Frengi hükmünde olan Kefalonya Adası içindeki kalelerini, burçlarını, iskelelerini büyük küçük her şeyini seyrederken 8 parça yeşil sancaklı ve orsa bayraklı Müslüman firkateleri belli oldu.
Meğer bizim İnebahtı gazilerinden Durak Bey ve Mısırlıoğlu adlı gemiler gazadan gelirlerken hemen kafirin anılan Kefalonya Kalesi limanından 10 parça firkate çıkıp Durak Bey gemileri üzere avanta etti. Denizde İslam gemileri ve kefere firkateleri birbirlerine girişip büyük bir savaş ettiler ki [262b] bu hakir Larinçe Kalesi harabında top ve tüfenk serpintisinden duramaz olup bir köşede gizlendim. Ama bizim gaziler gerçekten de yiğitçe iyi cenk ettiler.
Bizim gazilerin 8 adet gemilerinin içi ağzına kadar kafir esiri ve hesapsız ıskarça yüklü ganimet malı doluydu. Kendilerinin cenge güçleri var ama gemilerinin tahammülleri yok. Ve küffarın 10 parça pür-silah yüksüz yelkensiz firkateleri, geriden de sandallar ve kayıklarla yardımları gelmede.
Bizim İslam askeri, gemileri firkatelerinin içinde dolu olan kafir esirlerinden korktular. Belki savaş esnasında esirlerin başkaldırmak ihtimalleri ola, diye hemen savaştan vazgeçip avanta deyip tüm leventler küreğe girip 8 parça İslam firkatesi bizim seyrettiğimiz Larinçe Kalesi limanına girip kapandılar.
Hakiri görünce tüm gaziler sevindi. Göz açıp kapayıncaya kadar 8 adet geminin içinde olan ganimet malı ağır yükleri ve bütün esirlerinin ellerini kafalarına bağlayıp gemilerden dışarı çıkarıp hakire teslim ettiler.
Hemen hakir hizmetçilerimi atlarıyla getirtip hakir de atıma binip kafir esirlerini beklemeye başladım. Bir kölemi de dağda köye gönderdim. Tüm reaya silahlı aşağı indiler, bütün esirleri ortaya alıp ve ağır yükleri esirlere yükletip harap kaleden çıkıp dağlara gidip orada karar ettik.
Hemen ki Gazi Durak Bey 8 adet fırkatesi ile yüksüz kalıp çevreden savaşa gelenlerden 500 kadar yiğidi fırkatelerine doldurup o an Larinçe Limanı'ndan dışarı yine kafirler üzerine avanta edip kafirlerle şiddetli bir savaşa tutuştu. Ballıbadra ve Holumiç Kalesi yiğitleri bu kızışık cengi duyup köyünde olanlar
288
pür-silah bir anda gemilere girip derhal Gazi Durak Bey'e yardıma yetiştiler. Küffarın 10 parça firkatesini ortaya alıp top ve kurşun ile küffarı topa tutulmuş maymuna dönderip küffarın 8 parça gemisini bir anda fethedip 2 küffar gemisi geriye firar edip Kefalonya Adası limanına girdiler.
Hamd olsun Gazi Durak Bey 8 parça gemi ile 8 gemi daha fethedip tüm keferelerini esir edip o kadar ganimet malı, silah ve cebehane alıp yine Larinçe Kalesi limanına demir attı. Hakir de dağdaki esir ve ganimet mallarını getirip Durak Bey'e teslim ettim. Gazi Durak Bey, Mısırlıoğlu, diğer hocalar ve dayılar hakire hizmetimiz karşılığında 3 kefere esir, 2 Frenk kölesi ve 1 kese talar guruş verdiler. O an 16 pare gemilere bütün gaziler girip kafirin 8 parça gemisinin haçlı sancaklarını baş aşağı edip top ve tüfenk şenlikleri edip muvafık rüzgar ile yelkenlerin açıp İnebahtı Kalesi'ne doğru gittiler.
İşte ansızın böyle bir derya cengi seyirleri edip Cenab-ı Hak 5 esir ve 1 kese guruş bu hakire de ihsan etti. Cenab-ı Allah bir kuluna ihsan edince karada gezerken deniz ganimetinden mal ihsan eder. Ama Gazi Durak Bey'in ve diğer gazilerin İnebahtı'ya gidecek esirleriyle bizim de bağışlanan 5 adet esirleri bir kölemle karadan Gördüs'te Zekeriya Efendi'ye gönderip "Bu esirleri satarsınız" diye mektuplar yazıp onlar İnebahtı ve Gördüs'e gittiler.
Yine hakir Larinçe Kalesi'nden kalkıp güneye 3 saatte baş yukarı gidip,
Yüksek Holumiç Kalesi Bazı kimseler Holumuç yazarlar. Bundukani Venedik'i yapı
sıdır. İsim verilme sebebi (---) (---). Nice devletten devlete geçip sonunda (---) tarihinde Sultan Bayezid-i Vell fethidir. Mora Eyaleti'nde paşasının hassı voyvodası hakimdir. Ve padişah tarafından büyük eminliktir. 300 akçe şerif kazadır, ama kadısı Gaston kasabasında sakindir. Nahiyesi (---) adet mamur köydür. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, bacdarı, kale dizdarı, 110 adet hisar eri, haraç emini, muhtesib ağası, mimar ağası, şehir kethüdası vardır.
Holumiç Kalesi'nin şekli Bu yüksek sur deniz kıyısından 2 mil uzak doğu tarafta,
bulutlarla beraber olup tam 2 saatte çıkılır bir 7 köşeli şeddadi
289
taş yapı, yüksek güzel kaledir. [263a] Asla bir taraftan havalesi yoktur. Her tarafında beşer konak yerden ve denizde 100 mil yerden görünür benzersiz kaledir.
İç kalesi içinde ancak dizdar evi, cebehane, tahıl ambarı ve su sarnıçları var, başka bir şey yoktur. Ama 4 tarafındaki odalar üzerinde kireç ile sıvalı yağmurdan akan su yolları olup su sarnıçlarına gider. Bu iç kalenin ortası bir geniş meydan olup altında su sarnıcı ve bir servi ağacı olup kuzeye bakan bir iç kale kapısı var. Ama taşra kalesi bu iç kaleye bitişik 4 köşe sağlam bir kaledir. Ancak yalçın kayalar üzerinde olmakla hiçbir tarafında hendeği yoktur. Bunun da batıya bakar bir kapısı var.
Bu kale içinde 80 adet kiremit örtülü kargir yapı haneleri arasında Sultan Bayezid-i Veli'nin bir camii var, acayip ve garip tarzlı güzel bir minaresi var.
Holumiç varoşu Bu kalenin batı tarafı taşrasında 200 adet kiremit örtülü ma
mur Rum keferesi evleri var. Kaleye asla kefereler giremez. Eski zamanda Venedik ile Osmanlı barışta iken büyük iskele imiş. Hala 7 kral balyoz Frenkleri ve konsoloslarının sarayları var, ama Venedik balyozu yoktur.
70 bin guruş iltizamlı gümrük emini oturup iskele başında bir gümrükhane sarayı var, hala mamur durur ama ne emini var ve ne güvenli yeri var. Venedik keferesi korkusundan Müslümanları yoktur, ama kefereleri çoktur.
Bu kalenin içinde dışında asla çarşı pazar, han, hamam, mektep ve tekke yoktur. Gayet cezire yer olup haraba yüz tutmuştur. Limanı 500 parça gemi alır, iyi demir tutar, altı rüzgardan emin güvenli limandır, ama batı ve lodos rüzgarları isabet eder. Ancak demir kuvveti ile yatılır bir güvenli limandır.
Bu kaleden batı tarafına deniz aşırı İzakilse Kalesi 9 mil deryada verimli bir adadır ki büyüklüğü 80 mildir. Eskiden bizim idi. (---) tarihinde Venedik Aya Mavra Kalesi'ni bize verince Kılıç Ali Paşa da bu İzakilse Adası'nı Venedik'e vermeyi uygun görürler. Hala mamur kefere adası olup içinde 80 bin adet keferesi var. Bu Holumiç Kalesi'ne karşılık gözükür bir sarp kalesi ve liman olup horoz sesi ve çanlarını sesi duyulur bir adadır.
Bu bizim Holumiç Kalesi'nden Holumiç Burnu 20 mil poy-
290
raz rüzgarı üzere gidilir bir burundur ki ta Cezayir, Tunus ve Trablus'tan çıkan gemiler bu burnu özlerler.
Allah'ın hikmeti biz bu Holumiç Kalesi'ni seyrederken Mora Paşası Hasan Paşa'nın kethüdası Ballıbadra'dan 4 parça firkate ile bu Holumiç'e gelip kafirlere zahire veren adamları ve zahire taşıyan gemileri arayarak geldiğinde biz de atlarımızı Holumiç'te bırakıp kethüda firkatesine girip İzakilse Adası taraflarına avanta edip adayı seyrederek gezdik.
İzakilse Kalesi ve Adası'mn şekli Zakilse de derler. İsim sebebi, bu ada eskiden kafir elinde
iken burada olan cahil kafirler firkateler ile henüz fetholmuş Mora Vilayeti'nde nice yüz adet ümmet-i Muhammedleri esir ettiklerinde o ümmet-i Muhammedlere eza ve cefa ettiklerinden İzakilse diye adı kalmış.
Fatih' ten sonra Sultan Bayezid-i Veli Moton ve Koron kaleleri fetihlerine giderken bu adayı fethedip tüm eziyet çeken Müslümanları esirlikten kurtarıp eziyet eden kafir ve rahipleri kılıçtan geçirip adayı hali üzere bırakır.
Sonra kalesini imar edip içine her mühimmat ve levazımatlarıyla İslam askeri doldurup kalırlar. Ta ki (---) tarihine kadar İslam elinde durup o senede Sultan III. Murad asrında Uluç Ali Paşa bu adayı Venedik'in Aya Mavra Kalesi ile değişir. Bu ada hala Venedik elinde olup Aya Mavra bizde kaldı. Ama hala bu ada ve kalesi gayet mamur hisardır. Ve taşrasında bir süslü şehir yapmış.
Bu ada bir ulu yaylalı dağdır. Çepçevre büyüklüğü 80 mildir ki Mora Adası'na 10 mil yakındır. Ve Mora ile adaya yakın arada bir [263b] ulu kaya vardır ki deniz içindedir. Gemiler o kayaya yakın varmaya çekinirler. Holumiç Burnu bu kayacığın doğusunda, Mora kıyısında bir yüksek burundur, ama çevresi çok sığlıktır ve ormanlar ile sıklıktır. Gemiler bu Holumiç Burnu'na yakın varmayalar, gemiciler sakınalar. Hatta kafir zamanı bu Holumiç Burnu'nda fener yakarlarmış. Tüm gemiciler gece ile o feneri görüp o buruna yakın varmazlarmış. Hala fener kulesi eseri bellidir.
Ve bu Zakilse Adası'nda pırankop derler bir tür kök vardır. Bundan Frengistan'a nice bin yük götürürler. Ve nice bin denk
291
beyaz iskerled ve beyaz saya çukaları Frengistan'dan yük yük getirip bu adada adı geçen kökle kırmızı çukalar boyanır. Bu kökten her sene nice yüz bin altın hasıl olur. Onun için Venedik kafiri bize Aya Mavra gibi gelirsiz bir kaleyi verip yerine çok verimli İzakilse Adasını aldı. Ama bu Zakilse bizim elimizde iken o kökten kimsenin haberi olmayıp Girit mangırı gibi bir para hasıl olmazdı.
Bu adanın kalesi Mora Adası'nın Holumiç Kalesi'ne karşılık ve yakın, poyraz rüzgarına karşı bir bayır üzerinde bir şeddadi taş yapı, bir küçük güzel kaledir, ama gayet sarp ve sağlam kaledir. Asi kafirlerin elinde olmakla açıktan seyrettik. Hadsiz hesapsız dağlan bağlardır ve insanlarla doludur.
Bu adanın bir iyi limanı var. Karayel tarafında yıldız rüzgarına karşı bir adacık vardır, ismine Paluziye derler, iyi yatak yeri limandır.
Tüm Frengistan ve Mağrip'ten gelen gemiler bu Zakilse Adasını özleyip gelirler, zira geçiş yeridir. Bu Zakilse etrafında bir gece dolaşıp asla kafire zahire götürür firkate ve kayıklara rast gelmedik. Oradan kalkıp kafir korkusu çekerek firkatelerimiz ile kıbleye doğru gidip Kefalonya Adası'nda esir olan Durak Kaptan'm hocası Kara Hasan Hoca'yı kafirden kurtarmaya gidince Zakilse'den 20 mil karayelin kertesine yelkensiz gidip,
Kefalonya Adası ve Kalesi Yapıcısı Venedik Pirinc-pirimleridir, ama (---) tarihinde Sul
tan Bayezid-i Veli fethidir. Venedik elinden alınmıştır. (---) tarihinde Moton ve İnebahtı fetihlerinden sonra Venedik kafiri 200 parça gemiyle gelip bu kaleyi tam 8 ay dövdüler, 7 kere lağımlar attılar ve 34 kete yürüyüş ile bu kaleyi zebun ettiler. İçinde olan İslam ordusu da az kalıp 8 aydan beri bir taraftan da yardım gelmediğinde kaleyi vere ile verdiler.
Vereden sonra kafir anlaşmayı bozup vere ile kaleyi veren bütün askerleri kılıçtan geçirip kırdılar.
Daha sonra (---) tarihinde Süleyman Han asrında Sakız Adası'nı fetheden Piyale Paşa bilek zoruyla Venedik elinden bu kaleyi fethedip "Çalma kapını çalarlar kapını" deyip daha önce kafir bizim vere veren askerimizi nasıl kırdı ise Piyale Paşa da tüm kafirleri kılıçtan geçirip kaleyi fethetti.
292
Sonra (---) tarihinde Kılıç Ali Paşa, Aya Mavra Kalesi'yle bu adayı Venedik kafiriyle mübadele edip Aya Mavra bizde kaldı ve bu Kefalonya Adası o zamandan beri kefere elinde kaldı.
Yuvarlak şekli 150 mildir. Mora Adası'na 30 mil yakındır ki Mora'nın batı tarafındadır. Aya Mavra burnundaki İncir Limanı 6 mildir, poyrazın kerte gündoğusuna gidilir.
Ve bu Kefalonya Adası dağlı, taşlı, bağlı, bahçeli, abıhayat sulu, nimetleri bol, çok bereketli bir geniş adadır. Hatta denizden biz gelirken bu adanın alameti odur ki günbatısı tarafları gayet yüksek dağlardır. Ve lodosa karşılık olan yerinde bir yumru burun vardır, gayet yüksek burundur ki Kav Sansi Burnu derler. Mağrip'ten gelen gemiler o burnu seçip Kefalonya'dır derler, ama bu burunda bir taş vardır, gemilerin ondan sakınması lazımdır.
Bu adanın kıble tarafında tabii bir geniş limanı vardır, Tuzla Limanı derler. Ve birine Palike Limanı derler, bunlar benzersiz limanlardır. Bu limanda yatıp kafire vere beyaz bayrağını dikip 3 gün [264a] nazaretede [karantina] konuk olduk. Kale generali tüm yiyecek ve içeceklerimizi verip safalar ettik. Bu adı geçen Palike Limanı'ndan çıkıp karada 6 mil gidip,
Kefalonya Kalesi'nin şekli Bir yüksek tepe üzerinde 4 köşe bir şeddadi sağlam yapıdır,
ama küçüktür. Kafir elinde olmakla canımızın istediği gibi gezip göremedik. Ancak gayet mamur ve silahı bol hazır kaledir. Bazı kale gibi manastırları, köyleri ve donanımlı çiftlikleri görünür.
Kale içinde ve dışında kafirler o kadar çoktur ki hesabını cehennem zebanileri bilir. Zira suyu, havası ve yapısı hoş, mahbub ve mahbubesi temiz ve zarif, gönül açan bir adadır.
Kalesi limanına gemiler varacak karayel tarafına Palike Limanı'na karşılık 6 kulaç yerde gemiler yatar, zira kale tarafı sığlıktır ve tuzla yerlerdir. Ve eğer limandan taşra demir bıraksalar 16 kulaçtır.
Bir limana da Ayakiri Limanı derler, hoş limandır ki liman kenarında bir kilisesi var. Bir liman da gün doğusundadır, güvenli iyi liman olup Ayastifano derler, bunun da bir Frenk kilisesi var, karayel tarafında akarsuları vardır.
293
Ayastifano Limanı'nın karayel tarafında bir limanı daha var, Larinçes derler. Büyük kalyonlar girip demirlerini 15 kulaç yerde bırakır. Bir limanı da günbatısı ve karayel tarafında olup Başkarada Limanı derler, iyi hoş limandır ki nice gemiler kenarda başını karaya verip karın karına yatılır sekiz rüzgardan emin çanak gibi tam güvenli limandır.
Bir liman da bu adanın kıblesi tarafındadır, Harami Limanı derler, iyi liman olup büyük gemilerin yatması mümkündür. Bu Harami Limanı, Aya Mavra Burnu'na 10 mil yer yakındır ki Lefkada adacığı, Aya Mavra Kalesi, Preveze Kalesi ve Anatolkoz kıyılan tamamen görünür.
Bu Kefalonya Adasının etrafında yirmiden fazla iyi yataklı limanlar vardır, ama bu kitabımızda gemici tüccarları bir parça haberdar etmek için bu anılan meşhur limanların özelliklerini görebildiğimiz kadarıyla yazdık.
Bu adada 3 gün nazaretede bekleyip dördüncü gün kale generali olan Cenevizle buluşup adı geçen esir Kara Hasan Hoca'yı zindandan çıkartıp Hasan Hoca'yı generalden 500 uskota riyal guruşa esirlikten kurtardık. Generalin ziyafetini yiyip nice küçük büyük hediyelerimizi de aldık. Gemilerimize binip top tüfenk şenlikleri edip giderken Berak Adası ardından bir firkate dolu buğday ile bize karşı gelip kafire getirirlerken aman vermeyip içinde 22 keferesini de esir ettik. Firkateyi yedeğe alıp yıldız tarafına 5 mil gidip,
Küçük Kefalonya Adası'mn övgüsü Venedik hükmünde bir küçücük adacıktır ki doğudan ba
tıya uzunlamasına olup Aya Mavra Burnu'na 3 mil yakındır ve bu adacıkta bir küçük kalecik vardır. Kaptanı ve 100 kefere neferleri var.
Bu adaya yanaşıp vere verip nazaretelerinde yatmadan, aç susuz ve bir taneye muhtaç kefereler paşa kethüdamızın başına üşüşüp rica ve minnet ile ganimet aldığımız buğday gemisini buğdayıyla 20 kese uskota guruşuna alıp 22 nefer esir olan kafirleri de 16 kese guruşa kurtarıp bize çokça saygı gösterip,
"Varın selametle gidin, şimdi bu an Venedik donanmamız gelip buradan geçip Girit'e yardımcı asker götürse gerek" de-
294
diklerinde hemen aklımız başımızdan gidip oradan "avanta" diye kalkıp tekrar yıldız yönünden doğu tarafına sıyırma rüzgar ile tekrar Holumiç Kalesi'ne geldik. Orada Hasan Kethüda sattığı buğday malından ve esirlerin mallarından bize bir kese guruş susma hakkı verdi.
Zira "Kafirlere buğday satmak yasaktır" diye kendisi deryada gezerken kendisi buğdayı kafire sattığından sıkılıp hakire bir kese, hizmetçilerime kırkar altın, birer çuka, birer kumaş ve kafirlerin birer adet tüfenklerini verip kethüda ile esirlikten kurtulan Kara Hasan Hoca ve diğer ülfet ettiğimiz gaziler ile vedalaştık. Burada atlarımızı yine hazırlayıp bu bir kese mal ağır malı ve nice malları Holumiç Kalesi dizdarına emanet koymak için atlara binip 2 saatte göklere yükselip Holumiç Kalesi dizdarında konuk olduk ve [264b] bütün değerli eşyaları dizdara emanet koyup yüksüz kalıp hafifledik.
Daha önce Küçük Kefalonya Adasının "Bre kalkın, şimdi donanmamız gelir" dediği gerçek imiş. Onu gördük, deniz üzerinde 26 parça kalyon, 3 parça kadırga ve 10 parça firkate pupa yelkenlerin açıp öğle vaktinde top ve tüfenk şenlikleri edip haçlı bayraklarını açarak İzakilse Limanı'na girdiler. Orada demir atıp yatıp yiyip içmeye ve eğlenmeye başladılar. Erganun, trompete ve luturyan boruları çalarak yattıklarını hakir kaleden seyrederdik ki asla dürbün ile bakmak gerekmezdi.
Allah'm hikmeti, ibretlik temaşa: O gece İnebahtılı Durak Bey adamlarından Mısırlıoğlu adlı gazi 4 parça firkatesi ile hırsız gibi gelip İzakilse altında liman içinde yatar. Limanda 26 parça kafir kalyonları, 3 parça kadırga ve 10 parça firkatelerin aralarına sabah vaktinde tüm kafirler sarhoş, kendinden geçmiş ve gaflet uykusunda yatarlar. Hemen Mısırlıoğlu 4 parça palpa ve alesta firkateleriyle ortaya çıkıp bu kafir gemilerinin arasına aç kurt koyuna ve koyun tuza dalar gibi kafire sunup sarıldı. Hemen Allah Allah seslerine yol buldurup bir yaylım top ve bir yaylım tüfeng atıp kafir gemilerinin içlerine dal satır vurduklarında hakir beri tarafta bedenler üzerinde Holumiç kavmiyle gezip dolaşıp duaya meşgul olduk. Öyle bir kızgın savaş, öyle çetin bir cenk edip öyle yiğit kaplanlar gibi çarpıştılar ki top ve tüfengin siyah barutunun dumanı sabah vaktinde karanlık gece oldu.
295
Kafir içinde bir feryat, bağırış çağırışlar koptu. Dünyayı aydınlatan güneş ışıklarını saldığında onu gördük, nice bin melun kafir askeri kendilerini denize atıp boğulmaya başladılar.
Kısacası, tam 3 saat durmadan çarpışmalar devam edip kafirin 4 parça büyük gemisini fethedip 4 parça firkatesini yedeğine bağlayıp kafirin haçlı bayraklarını baş aşağı edip muvafık rüzgarla giderken tüm kafir kalyonlarından, kaleden ve limanda yatan firkatelerden cehennemlik kafirler o kadar top ve tüfeng attılar ki gökleri top ve tüfeng tütünü tuttu.
Derhal küffar Mısırhoğlu'nun ardı sıra 4 pare kafir kadırgası donatıp limandan çıkıp kovunca Mısırlıoğlu uygun hava ile yelken ve kürek çekerek 4 pare kalyon avıyla İnebahtı Kalesi'ni buldular.
Sonra 4 pare küffar kadırgaları hüsranla döndüler ve uğursuz yer olan limanlarına girdiler. Ve o an hepsi yelken açıp Girit tarafına yıkılıp gittiler.
Bu ibretlik seyri de edip Müslüman gazileri alkışladık. İşte bu Mora serhaddinin tüm gazilerinin gece gündüz işleri budur. Allah her işlerini asan edip hepsi Rabbimin korumasında ola.
Sonra hakir Holumiç ayanıyla vedalaşıp baş aşağı 2 saatte kıbleye doğru Gaston Ovası içinde giderken,
(---) Nehri: 9 göz sanatlı taş köprüden geçtik. Bu nehir doğuda ta Kalavrata dağlarından gelip Holumiç yakınında Körfez Denizi'ne karışır.
Oradan yine Gaston Ovası içinde mamur köyleri ve çiftlikleri 3 saatte geçip,
Mahsuldar Gaston şehri Mora paşasının hassı voyvodalığıdır. Ve 300 akçe payesiy
le şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet mamur köydür. Şeyhülislamı, nakibüleşrafı, nahiye naibi, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, haraç ağası, muhtesib ağası, bacdarı ve ayanı kibarı var, ama vebadan dağlara kaçmışlar ve Bundukani Venediği yağmasından şehri haraba yüz tutmuştur.
Bu şehir, denizden 2 saat uzak bir mahsullü, geniş ve uçsuz bucaksız ovada kurulmuş olup 4 adet mahalle, 4 adet mihrap ve 200 adet kiremit örtülü biraz mamur kalmış bağlı ve bahçeli geniş evlerdir.
296
Çarşı içinde Eski Cami ve Yeni Cami vardır. Gerisi (---) adet mahalle mescitleridir.
Ve 1 adet medrese, 2 adet mektep, 100 adet dükkan, 1 han, 1 hamam ve 4 adet derviş tekkesi var, bunlardan Şeyh Mehmed Kadiri hankahı mamurdur. 100 neferden fazla sadık aşıkları vardır. Ve Şeyh (---) Tekkesi Halveti tarikatında ulu tekke olup nimeti yaşlı ve gençlere devamlı vardır.
Bağı bahçesi hesapsızdır. Daha önce bu uçsuz bucaksız ovanın çeşit çeşit mahsulleri tüm Venedik'i ve diğer Frengistan'ı beslerdi, zira Mora [265a] Vilayeti'nde bu ovadan, Arhoz Vadisi'nden, Eloz Ovası'ndan ve Lakoz vadilerinden mahsullü yeşillik ova yoktur. Ancak bu Gaston Ovası hepsinden büyük, otu bol, mahsullü, köy ve kasabalı mamur yerdir.
Beğenilenlerinden: Balı, yağı ve her sulu meyvesi övülür. Ancak yemesi hoş kirazı yeryüzünde yoktur, meğer İstanbul'un Hisar kirazı ola. Bir övüleni de, bu ovanın suyu ve havası Allah'ın emriyle camızına yaramıştır. Nice yüz bin kara camızları olup sürü sürü gezerler.
Bütün halkı Urumşa dillilerdir, ama Müslümanları tamamen tarikat ehli fakir dostu adamlardır. Reayaları Rum kefereleri olup hepsi başlarına bir çeşit manlifke beyaz şapka gibi tartur giyerler. Kadınları başlarına beyaz sarık sarar keferelerdir ki bir çeşit gülünç çehreli ve saçı sarıklı kanlardır. (---) (---) (---).
Gaston şehri ziyaret yerlerini bildirir: Evvela Kadiri Tekkesi'nin İrem Bağı içinde bir gül-i gülistan hıyabanda Delikli Baba mezarı: İsmi Şeyh Ali'dir. Yakınında Şeyh Araki mezarı, ona yakın Şeyh Ebubekir mezarı. Bunun yanında Şeyh Mehmed Şami, bu aziz Kadiri tarikatı önderlerinden bir ilahi aşk hünerlilerinden ulu sultan olup nice yüz menkıbeleri vardır. Allah sırrını aziz edip rahmet eylesin.
Oradan kalkıp kıble tarafına 3 saat gidip, Pazgan Kalesi: Deniz kıyısında viranca 3 köşe bir şeddadi
kalecik imiş, Turgut Paşa harap etmiş, ama yakınında mamur köyler çoktur. Oradan yine kıbleye doğru 3 saatte,
Bey Çiftliği Köyü: 100 kadar saz örtülü kafir evleri var. Oradan yine kıble tarafına (---) saat deniz kıyısı ile gidip,
297
Pondikoz Kalesi'nin anlatılması Rumca sıçan kalesi demektir. Yapıcısı yine Venedik'tir. De
niz kıyısının bir burnunda bulunup mamur edecek kaledir. 906 [1500/1] tarihinde Bayezid Han fethedip fetihten sonra yıkmıştır ki bir daha kafirler tamah edip istila etmeye. Ama yıkılmasının sebebinin doğrusu odur ki bu büyük şehir içinde yüksek bir direk üzerinde hekimin biri altından bir sıçan [fare] timsalini tılsımlı edip bu şehirde asla sıçan olmazmış. Fetih sırasında avcı Müslüman gaziler o direği yıkıp üzerindeki altın sıçanı koparıp aldıkları gibi tüm şehri sıçan kaplayıp içinde olan insanların yiyecekleri ve hiçbir şeyleri kalmadığından başka tüm gazilerin atlarının yelelerini ve kuyruklarını sıçan yiyip atları tay eder. Bütün halkın saçları, sakalları ve bıyıklarını sıçan yiyip yaşlı ve sakallı ihtiyarları bu sıçanlar taze yiğit eder. Bütün halk sıçan derdinden şehri bırakıp kaçtıklarından şehrin harabı böyle olmuştur, diye yazmışlar. Onun için bu kaleye Rumlar Pondikoz Kalesi derler. Şehri ve bağ bahçesi de vardır. Kedi kadar sıçanları vardır ve insan yoktur. Onu geçip 1 saat dahi gidip,
(---) Köyü: Bir bayırlı yerde 150 evli ve bir camili mamur köydür. Zeameti olan Hasan Çavuş bir kiremitlice ve bir alçak minarelice cami yapmış.
Oradan 1 saat güneye gidip büyük Rufiya Nehri'ni gemi ile geçtik. Bu tatlı sulu nehir Arhoz, Taraboliçse ve Kalavrata dağlarından toplanıp büyük nehir olunca bu Pondikoz Kalesi yakınında Akdeniz'e karışır. Kahice gemilerle geçilir bir divane akar büyük nehirdir, ama gariplik onda ki bu Mora Adası derya içinde olup böyle büyük nehir ola, garip hikmettir. Allah her şeye kadirdir. Gerçekte Mora Adası'nda bundan büyük nehir yoktur. Oradan doğu tarafına 2 saat gidip,
Fener Kalesi'nin özelliği Kaza teşrifatında Fanüs-ı Mora kazası yazar, zira bir Fener
Kalesi de Tırhala Kalesi yakınında vardır, ama bu Mora Feneri kazasıdır. Bu kaleyi de 906 [1500/1] tarihinde Sultan Bayezid-i Vell fethetmiştir, Koca Mustafa Paşa eliyle. İstanbul'da Zincirli Servi'de cami ve tekkesi olan Mustafa Paşa fethetmiştir. Hala Mora Sancağı toprağında 80 akçe payesiyle kaza-yı nagehanidir ki nahiyesi (---) adet köydür. Serdarı var, kethüdayeri ve gayri
298
hakimleri yoktur. Kalesi bir sarplık ve taşlık yerdedir, ama virandır.
Şehrinin imareti 200 adet haneli, 1 camili, 1 zaviyeli, 1 [265b]
hamamlı, 1 mektepli, 1 medreseli, 1 tekkeli ve 10 dükkanlı viran şekilli kasabacıktır, ama bağ bahçesi çoktur.
Sonra Rufiya Nehri kenarmca nice dere ve tepeler aşıp 3 saat doğuya gidip,
Sıçaka Köyü Yüz evli, bağ bahçeli, dere ve tepeli Fener kazasında zeamet
köyüdür. Oradan yine kıbleye doğru 3 saat gidip, Ardamiça Köyü
Bazılar Ardiça derler, Bir sarp dereli ve tepeli yerde bağlı bahçeli, 1 camili, 80 adet kayağan örtülü ve yarısı kiremit ile örtülü zeamet mamur köyüdür. Oradan güneye Allah korusun dağlar ve beller aşıp sarp yerleri 6 saatte geçip,
Zursa Köyü menzili Veziriazam iken Sultan İbrahim'in hal'i günü Atmeyda
nı'nda hezar-pare ettikleri Ahmed Paşa'nın oğlu Baki Bey'in serbest zeameti köyüdür ki bir geniş öz içinde bağlı, bahçeli ve 150 evli, baştan başa kiremit örtülü mamur kargir yapılı ve 1 camili bir şirin köydür, ama kasaba olmaya uygun verimli zemindir.
Tanrı işi ibretlik: Bu köy içinde bir berrak ve duru abıhayat kaynak su havuzu var ki bu mamur köyün çevresinde olan nice köylerden kadın ve oğlanlar gelip bu büyük havuzda yüzüp ademoğlu balıkları birbirlerine vasıtasız kuç kucağ olup sohbet ederler.
Bu havuzun etrafında göklere boy uzatmış yüksek çınarların gölgesinde türlü türlü sofalar, mastabalar, sedirler, sekiler ve çemenzar yerde çeşit çeşit köşkçüklerde insanlar oturup içip eğlenirler.
Ağaçların dallarından her birini onar adam kucaklayamaz. Allah'm yarattığı acayip büyük ağaçlardır ki gölgelerinde olan ona on büyük havuzda ve gölgeliklerde olan sofalarda sohbet eden adamlara asla güneş tesir etmez, bir garip ve acayip Meram Bağı gezinti ve dinlenme yeridir ki Mora'da ve diğer diyarda Zursa dinlenme yeri gayet meşhurdur.
Bu dinlenme yerinde her pazar günü çevre köylerden 5-10
299
bin adam toplanıp alım satım ve büyük pazar olur. Bu mamur köy Arkadiya kazası nahiyesidir.
Sonra bu köyden 50 adet tüfenkli Rum yiğitlerinden leventler alıp Allah'a sığınıp (---) saat güneye gidip Boz Nehri'ni geçtik. Bu nehir Arkadiya ve Kalavrata dağlarından toplanıp bu mahalle yakın Körfez Denizi'ne katılır.
Oradan Körfez Denizi kenarına çıkıp yarım saat ileri bayır başlarına karakollar koyup deniz kıyısı ile taşlık yerleri geçerdik. Bu mahallerde Manya ve Çuka adalarının kötü renkli Frenk kafirlerinin yatak yerleri olduğundan kafir korkuları çekerek (--) saat daha kıbleye doğru gidip,
Matya zemini, yani Arkadiya Kalesi'nin anlatılması Yapıcısı (---) (---)dır. Rumca Arkadiya (---) (---) demektir. Nice
kral eline girip sonunda 906 tarihinde Bayezid-i Veli fethidir. Mora Eyaleti'nde paşa hassı voyvodalığıdır. 300 akçe payesiyle şerif kaza olup (---) adet köyü vardır.
Kethüdayeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, bacdarı, mimarı, haraç ağası, şehir kethüdası ve Rumlar üzerine portoyorozu vardır. Kale dizdarı ve 90 adet gazi hisar eri Cezayir leventleri gibidir. Kalesi deniz kıyısından bir top menzili içeri doğu tarafında karada Cuma Köyü Dağı burnunda bir yüksek, havalesiz, badem şeklinde, yontma taş, kargir, sağlam ve savaşa hazır bir hisardır ki 7 başlı ejder gibi 4 tarafa ve denize bakan sağlam kaledir. Süslü, kasabası ve şehri olup halkı gazi yiğitlerdir. Bu kalenin etrafında asla hendek ve çukurdan bir eser yoktur. Zira tamamen yalçın kayalar üzerine yapılmıştır.
Bu hisarın çevresi 2 bin adımdır. Ve 3 kat dolma rıhtım şeddadi İskender Seddi gibi kalın duvardır. Lakin iç kalesi de sağlam ve müstahkemdir. Kale çevresinde 8 adet tabya gibi burçları ve her tabyaları üzerinde gayet iyi topları vardır.
Bu kale içinde 80 adet kiremit ile örtülü tek katlı ve iki katlı kargir yapı mamur haneler vardır. Doğu yönüne nazır bir demir kapısı var ama 2 kat kapılardır. [266a] Doğuya bakan orta kapı önünde Sultan Süleyman Camii var, eski tarz, sanatlı ve ruhaniyetli camidir. Dış büyük kapının iç yüzünde bir hoş içimli abıhayat çeşmesi var. Bu kapı da doğu yönüne açılır. Bu kapıdan dışarı,
3 0 0
Süslü taşra varoşu: Bir sarplık ve kayalık zemin içinde 400 adet baştan başa kargir yapı ve hepsi taş duvarlı kale gibi sağlam, altlı ve üstlü, kiremitli ve (---) örtülü mamur ve süslü haneler vardır. Her evde tüfeng mazgalı delikleri var ki çevresinde olan sokaklarda asla düşman girip gezemez, zira bu şehir halkının korkusu Frenk'tendir. Bir kere bu şehre Venedik Frengi girip kırıldılar, kalanı bozulup kaçtılar. Zira bu şehrin hanelerinin ikisi üçü bir yerde değillerdir seyrek seyrek yapılmış kale gibi hanelerdir, ama yine birbirini gözetirler. Bunlardan (---) Ağa'nın hanesi ve (---) (---) (---) meşhur saraylardır.
İşyerleri: Bu şehir içinde 50 adet mamur ve süslü çarşı pazar, dükkan vardır. Bu sultan çarşısı içinde dükkanların önleri iri çınar ağaçları ve asma ağaçları ile süslü olup bir gölgeli ve hıyaban, iç açıcı ve mesire yeri çarşıdır.
Ve 1 adet camii var. (---) (---) (---). Ve (---) adet mahalle mescidi, 1 adet medresesi, 2 adet sıbyan mektebi, 1 adet Al-i Aba hankahı ve 1 adet kah işler ve kah işlemez hamamı var .
.................. (2 satır boş) .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bu şehrin havası sahil olup ikindi vakti evlerine ve kayalı
dağlarına güneş vurup gayet şiddetli sıcak olur, ama halkı sağlıklı olup mahbubu ve mahbubesi beğenilir.
Hatta bu şehrin pak toprağında yetişmiş (---) Ağazade Abdullah Çelebi adlı bir civan vardır, Alemin Yaratıcısı ona bir güzellik, olgunluk ve güzel edep vermişti ki güneş onun yüz aydınlığı yanında ışıksızdır. Allah'ın hikmeti babası ölüp bu güzel yaratılmış genç öksüz kalınca Gördüslü Zekeriya Efendi yanına alıp dünya ve ahiret oğul edip okutup yetiştirip öyle olgun ve akıllı genç oldu ki görenler "Biz insanı en güzel biçimde yarattık" [Kur'an, Tin 4] ayetini okurdu.
Bu şehrin suları abıhayattır. Hatta güzellik çarşısı içinde Kevser sulu bir çeşmesi var ki Mora Vilayeti'nde dengi yoktur. O hayat pınarının tarihi budur:
Bu sebil-i kevserin hatif dedi tarihini, İç Hüseyn 'in aşkına ey can sahha afiya.
Sene 1016.
30 1
Bu şehrin bağ bahçesi hesapsız olup meyvelerinden limonu, narenci, turuncu, narı ve inciri beğenilir, ama zeytini hurma gibi taze iken yenilir, asla acı değildir. Ve pamuğunun yeryüzünde olmak ihtimali yoktur.
Sanayiinin beğenilenlerinden: Beyaz pamuk bezinden 20 dirhem gelir bir gömleği bir boğum kamış içinde koyup padişahlara, krallara, vilayet ayanı, vezir ve vekillere bir gömleklik bezi hediye gönderirler. Acep sanatlı bezdir ki Hindistan' da bile olmaz, ama Karadeniz sahilinde Trabzon şehrinde olur. Onun da meşhur bezinden her sene Osmanlı padişahlarına hediye götürürler.
. ................. (1 satır boş) ................... . Bu Arkadiya şehrini de gezip dolaşıp oradan deniz kıyısı
ile (---) saat güneye gidip birkaç tehlikeli dereleri huzurla geçerken Allah'ın hikmeti sağ tarafında deniz kıyısına yakın Berak Adası adlı adanın boğazı ardından bir kafir firkatesi belirip bize rast gelip hemen üzerimize avanta etti. Hamd olsun hemen atlarımızın boynuna düşüp dağlara tırmaşıp kaçarken ardımız sıra birkaç top ve nice yüz tüfengler attılar. Allah'a binlerce şükür ne bize ve ne atlarımıza bir şey rast gelmeyip dağlara çıkıp kurtulduk.
Melun küffar yine firkatesinin direklerini indirip yine Berak Adası ardında gizlenip yattı. Bizler dağlar içinde 3 saat gidip, [266b] (---) nehrini geçtik. Bu nehir ta Mizistre ve Londar şehirleri dağlarından gelip Anavarin Kalesi limanında denize karışır.
Berak Adası şeklinin anlatılması Bu Berak Adası, Mora Adası'na pek yakındır ki kurşun yeti
şir. Ve Anavarin Kalesi'yle araları 9 mildir ki karayel üzere Anavarin'den gidilir. İçinde bir imaretten eser yok küçük safi kayalı bir adacıktır. Bu adaya Bayezid Han'm Moton, Koron seferinde Berak Adası diye isim vermişler, ama Frenkçede ismine gemiciler Peradna derler. Asıl liman gibi bayağı keşişlemeye mukabil olan kenarda bir harap kilisecik yeri vardır, palamarı kilise önüne bağlayıp gemiler demirlerini keşişleme tarafına 22 kulaç suda korlar. Ve adanın kara tarafı 40 kulaç derin denizdir. Barça kalyonlar istese geçer.
302
Bu Berak adamızdan kafirin İzakilse Adası'na tam 60 mil karayelin kerte batıdan tarafa gidilir. Ve bu Berak Adası önünde kafir firkatesinden kurtulup 4 saatte,
Yüksek yapı, yani eski Anavarin Kalesi İsim verilmesi sebebi,
.................. (1 satır boş) ..... . . . . . . . . . . . .. .. Bundukani Venediği bam yapısıdır. 906 tarihinde Sultan Ba
yezid Han'a Venedik kafirleri kale anahtarlarını aman ile teslim ettiler, zira padişahın gücüne karşı koyamayacaklarını bilip verdiler. Daha önce Fatih'in Gördüs Kalesi'ni nasıl fethettiğini hatırlarına getirip bu amansız kaleyi aman ile verdiler.
Ama Tanrı hakkı için savaşla alınacak kale değildir. İçinde suyu ve zahiresi olsa 7 sene kuşatmaya dayanır, Samanyolu gibi göklere doğru yükselmiş, benzersiz bir kaledir. Hala Bayezid Han yazımı üzere Mora Eyaleti'nde tüm örfi vergilerden muaftır.
Kalesi bulutlara baş uzatmış bir yalçın sarı kayanın tepesinde bir şeddadi yapı, Kahkaha Dağı gibi yüksek kaledir ki sanki Van Kalesi'dir. Ama bu kalenin 4 taraf kayasını deniz dövüp kuşatmıştır. Ancak doğu tarafında bir incecik kumsal yolu var, karadır ve bir ince kumsal yol da limanın tam ortasında bulunmuştur. Bu iki yoldan başka 4 tarafı denizdir ki bir taraftan zafer mümkün değildir.
Aşağı limandan yukarı kaleye yokuş yukarıya 3 bin adımda çıkılır, gayet dik kayalı yokuştur. O tarafta doğuya bakar, demir sağlam ve dayanıklı bir yüksek kapısı var. Bu kapıdan içerisine aşağı kale derler. Tamamı 80 adet kiremitli bağ bahçesiz, kargir yapı daracık evlerdir, ama her biri cihannümadır. Sultan Bayezid-i Vell Camii bundadır, ufak tefek eski yapı bir camidir.
Ve tamamı 5 adet dükkancıklardır. Han, hamam, medrese, mektep ve bağ bahçeden bir eser yoktur. Hemen susuz bir adadır. Suyu aşağı liman kenarında adı geçen kumsal yerdeki kuyulardan eşekler ile kaleye taşırlar. Ama garip ibretlik bir seyirdir ki su getiren eşekler üzerine kalede su testilerini yükletip aşağı kuyuya indiğinde aşağıdaki adamlar testileri su ile doldurup eşekleri kaleye kovarlar. Eşekler su ile evlerinin önüne gelince segah makamında bir eşek sesi çıkarınca hane sahibi eşeğinin su
303
ile geldiğini bilip eşekten suyu alıp yine gönderir. Öyle eğitimli eşekleri olduğundan Mora Vilayeti'nde darb-ı meseldir ki "Seni Avarin [Anavarin] eşeğinden talimli ederim" diye hizmetçilerine hitap ederler. İşte Avarin Kalesi'nin tepesine suları bu şekilde eşeklerle çıkar. Ve her hanede sarnıç bulunur.
Bu anlatılan aşağı kaleden beyaz kayalı yol ile baş yukarı orta kaleye çıkılır. Güney tarafa bakar bir küçük demir kapısı var ve 5 adet evleri var. Ama bir büyük su sarnıcı var, tüm yağmur suları kanallarla akıp bir damla yağmur suyu boşa gitmeyip yollardan sarnıca dolar, pak kayalı yolları var. Bu kalede asla köpek yoktur ki kapıcılar koymazlar.
Bu kale hanelerinde birkaç dut ağacı var. Dizdar ağa bunda sakindir. Ve bu orta kale içinde bir kat da iç kalecik vardır, ama hala yer yer duvarları harapçadır. Burada da su sarnıcından gayri yapı yoktur, zira insanlar bu narin hisara çıkmaya acizlerdir.
Bu anılan kalenin hem aşağısı ve hem yukarısının doğu tarafında asla duvar yoktur. Hemen kudret [267a] kalesidir, zira o taraflar 10 minare boyu yüksek yalçın kanara kayalardır ki havada uçan kuşların tırnak iliştirecekleri kadar yer yok bir cilalı ve parlak kayalardır. Burada şahinler, karakuşlar, kerkesler ve devlingeçler bazı yaralı kayalarda yuvalar yapıp tünemişler. Allah korusun, insan aşağı bakmaya cüret edemez. Bütün ovalar, dağlar ve bağlar doğu tarafta ayak altında gözükür. Güneyi, kıblesi ve batı tarafı Akdeniz bir gölcük gibi gözükür, yani ta bu mertebe bir yüksek kaledir.
Bu kalede 23 adet balyemez topları olup hepsi liman ağzına bakar. Ve aşağıda Yeni Avarin Kalesi burnunu döver uzun toplardır. Bunun leventleri aşağı Yeni Avarin Kalesi kulundan kuvvetli, yarar, bahadır ve namlı erlerdir. Toplam (---) adet hisar erleri vardır ama fakirlerdir. Fetih sırasında bu kale Moton Kalesi kazasına katılıp halen Moton nahiyesi olup niyabettir. Fetihten sonra Bayezid Han bu kaleye, denizi tarafına bir germe duvar yapmış, ama yer yer yıkılmıştır.
Bu germe duvarın karşısında bir uzunca ve karaca adacık vardır. Kıbleden batı yönüne uzunlamasına olup başka bir dağcağızdır. Bu adacık ile kale kayası arası bir sığlık boğazdır ki derinliği bir kulaçtır, ama adacıktan tarafa kadırgalar bolca geçer-
304
ler, zira beri taraftan öteye bir yiğit adam el taşı atsa yetişir. Ta bu derece yakın adacıktır. Ve dahi liman kenarınca giderek büyük kemerlerle dağlardan ve kayalardan Avarin Kalesi'ne su getirmişler, ama zamanla ile bazı yerleri yıkılıp imar etmediklerinden suları gelmez.
Büyük Avarin Limam'nm anlatılması İtalyan Frengi dilinde bu limanın ismine Porto Çunkor der
ler, yani kova dikeni sazlığı biter demektir. Gerçekte bu liman etrafı sığlığında kova sazı yeşil yeşil bitip Mısır hasın gibi hasır örerler, hoş hasırı olur.
Bu liman, Moton Kalesi'ne 9 mildir ve Moton'a yıldız karayel üzerine gidilir. Bu liman bir tabii büyük limandır ki içine 500 parça kadırga, kalyon ve barça sığar.
Güney tarafa sanki kapı gibi iki kaya bulunup tüm toplar bu boğaza nazırdır. sekiz rüzgardan emin bir geniş güvenli limandır. Hatta bu liman içine 3 yerden büyük nehir karışır. İsimleri yukarıda yazılıdır.
Bu limana çok büyük gemiler girince limanın tam ortasında bir küçücük adacık vardır, palamarlarını adacığa bağlayıp demirlerini rüzgara göre her ne tarafa olursa bırakır, iyi yataklı güvenli limandır.
Hatta (---) tarihinde ilk Malta gazası diye 700 pare gemilerle Serdar Kaptan Yusuf Paşa ile bu limana donanma-i hümayun ile girip tüm Osmanlı donanması sığıp sulanıp eski kadırgaları burada bırakır. Tüm mühimmat, levazımat ve askerlerini başka gemilere yerleştirip bir gece bu limandan çıkıp Girit Adası'nda Todori kalelerini bir anda fetheder. Ardından Hanya Kalesi'ne sarılıp döve döve hamd olsun (---) günde fethettik.
Sözün manası odur ki bu Anavarin Limanı Osmanlı donanmasını alır bir güvenli yerdir.
Sonra bu liman kenarınca 1 saat kıbleye giderken mahsullü yerleri ve (---) nehrini atlar ile geçip,
Anavarin Aşağı Yeni Kalesi 977 [1569/70] tarihinde Sultan HL Murad Han zamanında
Kılıç Ali Paşa yapmış. Güzel bir kaledir ki Mora Eyaleti'nde voyvodalıktır ve Moton kazası nahiyesidir. Müftüsü, nakibi, kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı, (--�) adet hisar eri, muhtesi-
305
bi, bacdarı, harac emini, mimarbaşısı, şehir kethüdası ve 12 adet kale ağaları vardır.
Anavarin Yeni Kalesi'nin yapılma sebebi: Bu Avarin Limanı büyük bir liman olup iki yerden girilir ağzı olmakla yukarıdaki eski Avarin'in topları bu limanı korutamayıp top gülleleri aşırı gittiği için aşağıda deniz seviyesinde bu kaleyi liman ağzında yaptılar. Gerçekten de isabet ettiler. Hala liman ağzında bir şeddadi gibi İslam yapısı sağlam ve dayanıklı ünlü hisar olup limanı güvenli eden güzel bir kaledir. Doğu ve batı tarafı denizdir. Liman ağzında bir alçak kayalı burun üzerinde badem şeklinde akçe tahtası gibi uzun bir taşra kaledir ki çepçevre büyüklüğü kale duvarı [267b] üzere 3.800 adımdır. Kara tarafı kayalar üzere olmakla asla hendeği yoktur.
Ve 2 adet kapısı vardır. Bir kapısı deniz kıyısında liman kapısıdır ki kuzeye açıktır. Ve biri kara tarafında kıbleye açık büyük varoş kapısıdır.
Bu kapının içerisine girerken sol tarafında iç kale hemen Uyvar Kalesi gibi 6 köşeli mühr-i Süleyman gibi kaledir. Ve her köşesinde birer tabya olup 6 adet tabyalardır. Bu sanatlı güzel kale tamamen tuğla ve taşla yapılmış sağlam surdur ki her taşı yontma taş olup her tabyası üzerinde birer adet kurşun örtülü kargir kubbe karakolhaneleri var, kaleye gayet güzellik vermiş süslü kubbelerdir.
Her tabyada ikişer kat balyemez topları var. Hepsi limana dönük uzun toplardır. Bedenler üzerinde ve mazgal deliklerinde nice yüz adet demirden saçma ve şahi topları var.
Bu iç kalenin yalnızca büyüklüğü tam bin adımdır ama germe adımdır. Ve içinde 33 adet bahçesiz kiremit örtülü mamur evleri vardır. Ve kuzeye bakan bir kapısı var. Kapı arasının üzeri yüksek ve büyük kubbedir. Kale ağalarının ve neferlerinin divanhaneleridir ki gece gündüz bütün nöbetçi ve gözcüler bunda pür-silah hazır olup nöbet beklerler.
Bu iç kalenin duvarı 30'ar ayak rıhtım kalın ve enli duvar olup boyu tam 20 arşın yüksektir.
Aşağı Dış Kale'nin anlatılması: Bunun büyüklüğü 3.800 adım kargir yapı olup hisar içinde 600 adet kargir odalar olup baştan başa kiremit ile örtülü mamur evler vardır.
306
Selim Han oğlu Sultan III. Murad Han Camii: Bu kale içinde olup kurşunlu, kargir kubbeli ve bir nazik minareli sanatlı güzel camidir. Ancak çarşı içinde olmayıp şehrin ortasında, yüksek bir yerde, avlusunda havuz ve sebili bulunan camiin kıble kapısı üzere tarihi budur:
Bi-hamdillah yapıldı işbu cami, Komadı şöyle hdll Hak Ta 'ala,
Ziyaret eyleyenler bu makamun, Dediler tarihin hoşça a 'la.
Sene 1016.
Çarşı içindeki Ferhad Ağa Camii: Kiremitli, nazik ve düzgün minareli camidir ki 10 ayak taş merdiven ile çıkılır fevkani mabet olup altı baştan başa kemerli kargir yapı dükkanlardır. Bunun da kıble kapısı üzere tarihi budur:
Eyledi bünyad Ferhad Ağa-yı ehl-i dzn, Hasbeten lillah ibadet etmeğiçin kavm-i dzn,
Eşref-i abde mesacid ola bu hısn içre hem, Oldu tarihi be-tertlb mescidün lil-müslim!n.
Sene (---)
Bu camilerden başka mescitler de vardır. Ve ancak 1 medresesi ve 1 adet sıbyan mektebi var, Sultan III. Murad hayratıdır.
Ve 1 adet tekke ve 1 adet handır. Ve 1 adet hamamı var, Cağala Paşa'nındır. Ve toplam 85 adet dükkandır.
Genellikle sokakları içre abıhayat sular akar, taşradan gelir. Her sokak başında çeşmeler ve çeşit çeşit asma ağaçlarıyla süslü şehirdir ki güzellik çarşısına asla güneş tesir etmeyip tüm şehir ayanı dükkanlarda ve kahvehanelerde oturup tavla, satranç, dama ve mankala oynayıp eğlenirler, zira gayet ıssız yerdir.
Gazilerin elbiselerinin şekli: Bütün yaşlı, genç, büyük küçük herkes Cezayir esvabı giyip levendane gezer. İhtiyarları fes üzere sarık ve çeşit çeşit çukadan peşliler giyip bellerinde 3 adet
307
bıçak bir yerde ve ayaklarında kara tomaklar giyerler. Taze yiğitleri beyaz baldırlı, Frenk pabuçlu, başlarında kırmızı fesli, göğüsleri çıplak, pazıları açık orta kuşaklı gezerler. Ama kadınlarını görmedim, ne tür elbise giyerler bilmem. Zira burada kadınlar ölünce kapıdan çıkar. Gayet ehl-i ırz, namus düşkünü ve hamiyet sahibi Tanrı eri yiğitleri vardır.
Bütün Tunuslu, Trabluslu ve Cezayirli her sene gemileriyle bunda gelip demir atıp çeşit çeşit mallar ve Kara Arap köleler getirirler. Zira Mağrip ülkesinden kopan gemiler at başını bu meydanda çekip demir bırakırlar. Bu Avarin Kalesi Mağrip'e göğüs gerip durur. Cezayir'den çıkan gemiler güney lodos rüzgarıyla yıldız üzere tam bin milde bu Anavarin'e gelirler. Daima işleri Cezayirli iledir.
Suyu ve havası hoş olduğundan halkı sağlıklıdır. Suyu hayrattır ki Bağdad Fatihi Sultan IV. Murad Han'm kaptan ve berberi Çelebi Hasan Paşa yüz bin guruş Allah için harcayıp bir konak yerden kayaları ve Blsütun dağlarını Ferhad gibi kestirip bu şehir halkına su ziyafeti eylemiştir. Gerçekten de büyük hayrattır.
Bu abıhayat gelen yerler ve kale enseleri tamamen bağ bahçelerdir ki [268a] limonu, narenci, turuncu, narı, inciri, zeytini, diğer meyveleri ve servi ağaçları çoktur.
Allah'm hikmeti Osmanlı ülkesinde bundan başka yerde kahve ağacı yoktur. Kale kapısının önünde yol aşırı Cerrah Ali Çelebi dükkanının ardındaki bahçesinde bir kahve ağacı var. Her sene hesapsız mahsul verir. Eğer ağacının şekli sorulursa, Rum diyarlarında yetişen bir nar ağacı gibi alçak ve küçük ağacı olur, sanki Yemen diyarındaki gibi ağaçtır. Ama nazar değmesin için kimseye göstermez ve kış günlerinde etrafını keçeler ile örtüp keçe içinde bir tağar ateş yakar, bir seyirlik ağaçtır.
İşlerinin beğenilenlerinden: Pamuktan çok ince, şeffaf Sakız dimisi işlenir. Sakız dimisinden temizdir ki sanki Ahmedabad bezidir. Her diyara hediye götürürler. Ve tüfenklere tabancalı çakmak işlerler ki Cezayir' de ve Hersek'te Taşlıca şehrinde öyle tabanca işlenmez, meşhurdur.
Taşra varoşun şekli: Kalenin harici kıblesinde bir düz geniş alanda baştan başa İrem bağlı, kargir yapılı tek katlı, iki katlı ve kiremit örtülü 200 adet hanedir, ama genellikle Rum kefe-
308
resi haneleri olup Ermeni ve Yahudi yoktur. Ve 1 mahalle mescidi, 1 misafir hanı ve 15 adet dükkanı var, hamamı ve başka hayratları yoktur. Ancak 1 adet mesiregah fukara meskeni hankah [tekke] vardır.
. ................. (1,5 satır boş) ................... . Bu kaleyi de seyredip bütün mücahid gazilerle vedalaşıp
baba oğuldan ayrıldığında ağlaşır gibi ağlaşarak birbirimizden ayrılıp kıble tarafına deniz kıyısıyla bağlar ve zeytinlikler içinde bazen taşlıca yerlerde 3 saatte sıkıntı çekerek gidip,
İbretlik sağlam yapı, yani dayanıklı hisar Moton Kalesi Hazret-i Yahya aleyhisselam asrında Amalika kavmi yapısı
dır. Sonra İspanya imar etti. Daha sonra hile ile Bundukanf Venediği bu kaleyi ele geçirip daha fazla mamur etti. Osmanlı tarihçilerine göre 906 tarihinde bir büyük donanma ile denizden ve yer götürmez asker ile karadan Sultan Bayezid-i Velf bizzat kendileri gelip kuşatıp (---) ay döve döve zorla Venedik'ten fethettiklerine tarihi budur:
Mülhem olup Lami'! Hak kıbelinden dedi Kan dedi tarihini feth-i biladı 'l-Fireng.
Sene (---).
Bilek kuvveti ile yürüyüş edip kılıç ile fethedildiğinden camilerdeki hatipler minbere kılıç ile çıkarlar. Ve hala şehir içinde bazı duvarlarda kafirin kanlan lekeleri durur ki kafirlerin kanı kellelerini sel gibi götürmüştür.
Bu ibretlik yüksek kale eski zamanda Frenk kafirinin sağ gözü idi. Sol gözü Körfez Adası'dır. Bu gözü çıkıp İslam eline girdi. Körfez Adası kalesini de Allah kerimdir, onu da çıkarıp inşaallah fethederiz. Bu kale de tüm denizcilerin at başı meydanıdır.
Bayezid Han yazımı üzere Mora paşasının kaymakamı tahtı olup 200 askeriyle zapt eder. 300 akçe payesiyle şerif kaza olup nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Sipah kethüdayeri ve yeniçeri serdarı yoktur, ama nakibi, müftüsü, 24 adet tuğ ve sancak sahibi kale ağalıkları, kale dizdarı ve toplam 700 adet hisar eri var, ancak ayanı eşrafı yoktur. Hepsi canından başından geçmiş
309
Allah yolunda cihat eden cesur ve korkusuz yiğitlerdir. Bunlardan hüküm sahibi dizdardır. Azeb ağası, cebeci ağası, topçu ağası, muhtesib ağası, bacdar ağası; mimar ağası, şehir kethüdası ve haraç ağası yine kale ağalarındandır, zira tüm haradan kendilerinin kalemleridir.
Moton Kalesi zemininin şeklini bildirir Mora Adası'nın toprağında kıbleye karşı bir alçak kayalı
yerde deniz kıyısında bir burun üzere yapılmıştır. Yıldızdan lodosa uzunlamasına sanki sürahi bardak gibi bir şeddadi sağlam yapıdır ki 4 tarafı denizdir. Ancak yıldız tarafında 400 adım karaya bitişik yalçın kayadır. Bu taraf iki kat kesme kaya geniş ve büyük hendektir.
Bu 400 adım olan kara tarafındaki hendeği kafir [268b] o kadar derin ve çukur etmiş ki kaleyi çevirip ada gibi etmeye az kalmış. Hemen biraz daha kayaları kesilse bu Moton Kalesi bir ada olur, acayip ve garip çalışıp gayret edip kesmiştir.
Bu iki kat kesme hendekleri yüzer adım enli ve beşer altışar yerden asma makaralı zincirler ile her gece kalkar ağaç köprülerdir.
Hendek içine bakan çeşitli mazgal delikleri olup o kara tarafı 3 kat birbirinden yüksek İskender Seddi gibi duvarlardır. Her katı kırkar ellişer ayak enli şeddadi acayip duvarlardır. Bu duvarların iç yüzleri ellişer adım dolma rıhtım ve çim toprak yığılıdır ki istense bu duvarlar üzerinde usta binicilerin cirit oynaması mümkündür.
Bu kara tarafları kat kat büyük tabyalardır. Kirpi tüyü gibi balyemez topları tüm mühimmat ve levazımatlarıyla hazır durup 7 başlı ejder gibi arabalar üzerinde durur.
Kısacası kafir bu kara tarafından korktuğu için bu kalenin bu tarafını gayet sağlam ve müstahkem etmiştir, ama hamd olsun kafir yine korktuğuna uğrayıp yine bu taraftan Bayezid-i Veli döve döve toplar ile yıkıp yürüyüş ile fethetmiştir. Bu kara tarafı iç yüzü köşesinde,
İç hisarın şekli: 700 adım büyüklükte iç kaledir ki ona Moton ve Koron halkı kasaba derler, yani şehrin bir köşe ucunda bulunduğundan kasaba derler. Bu kale ilk fethedildiğinde birkaç gün İslam askeri burada sakin oldular.
3 1 0
Bu narin hisar içinde 50 adet haneleri var. Ve Sultan III. Murad'ın bir küçük camii var, eski tarzdır. Başka imaret, han, hamam ve çarşı pazardan belirti yoktur.
Büyük Moton Kalesi'nin şekli Bu taşra büyük kalenin çepçevre büyüklüğü 1.500 adımdır.
Kara tarafından başka deniz olan duvarları yalın kattır. Ve boyu tam 20 arşın yüksek duvardır. Ve 20 ayak enli duvar olup böyle iken duvarlardan içeri şehre deniz fırtınası girip damlar üzerine deniz suyu dökülüp sokaklardan seller akar. Kısacası deniz altı bir kaledir.
İç kale ile bu kalenin çevresinde toplam 25 adet düzgün, sağlam ve müstahkem kule vardır. Bunlardan kalenin keşişleme tarafına liman ağzındaki Sultan Süleyman Mendireği bir büyük kuledir ki yeryüzü kalelerinde meğer Selanik Kalesi'nde yine Süleyman Han'ın Kelemerye Kulesi ola. Hemen bu da Kelemerye Kulesi gibi 12 köşe, göğe yükselmiş, 9 kat bir mendirektir ki felekte benzersizdir. Suya beraber 12 köşesinde 12 demir kapaklı top deliklerinde 12 adet adam sığar uzun topları var ki karşı deniz içinde Sipanca Adası'nda asla kuş kondurmaz, topları üzerinde tarihleri budur:
Süleyman-ı zaman sultan-ı a 'zam, Buyurdu topları heybet-ejder,
Dem urup ra 'd-veş gıjgırdığınca, Ola a 'dd hisarı hake yekser.
Bazı topları üzerine kazıcı ustası böyle beytler yazmışlar, gerçekten de cevher saçsan kalemi sikkeyi tunçta kazmışlar.
Bu kalenin dizdarı ve tüm neferleri başka ağalıktır. Zira bu yüksek kule aşağıdan yukarı en tepesine kadar 5 kat olup kirpi gibi topları her yanında mevcuttur. Limanı ve başka tarafları korutup üstü mavi kurşun örtülü olup ondan akan yağmur suları bu kule içre su sarnıcına toplanır. Gerçekten bu mendirek kulesinde Süleyman Han'ın Mimar Sinan'ı marifetini göstermiş. Bu kulenin kuzeye açılır ancak bir demir kapıcığı var. Önünden köprü ile geçilir bir kapıdır ki deniz dalgasında bu kule deniz içinde kalıp etrafı döküntü kayalı taşlardır.
3 1 1
Büyük kalenin 4 adet kapısı vardır. Evvela yıldız rüzgarı tarafına büyük Varoş Kapısı 4 kat dolambaç eğri büğrü girilir sarp kapılardır. Bu kapıların araları ve 4 tarafları safi mazgal delikleri ile ve safi kirpi tüyü gibi döşenmiş balyemez toplar ile süslenmiştir.
Taşra büyük köprü kapısı üzerinde Sultan Bayezid-i Veli'nin bir tunçtan topuzu alameti var, yani bu kaleyi topuzumla aldım demek işaretidir. [269a] Bir mermerden sancak alameti, bir mermerden kavun ve bir mermerden karpuz alameti var, yani kavun ve karpuz mevsiminde fetheyledim, demek işaretidir.
Diğer alamet: Ve bu büyük kapıdan içeri orta kapıda, iç yüzünde kapı kemerinin altında bir kalın balık kemiği var, tam 15 arşın balık kemiğidir ki ibretliktir. Zincirlerle kapı kemeri altında asılıdır. Ama böyle bir balık kemiğini Alman ülkesinin Danimarka Vilayeti'nde seyrettim, tam 70 adım boyunda bir balık kemiği olup büyük sütun idi, ama bu Moton Kalesi'ndeki de ibretliktir.
Doğu tarafında limana bakan iki küçük kapı daha vardır, biri bazı zaman işler, bazı zaman kapalı durur, ama biri daima açıktır. Bu kapılar önünde deniz kıyısında kızak kundaklar üzerinde limanı koruyan çok iri toplar var ki her birine adam sığar. Bir kapısı da mendirek kulesi kapısıdır ki lodos rüzgarına nazır küçük kapıdır. Ancak bu kapı da 4 kat sağlam, sarp ve dayanıklı demir kapıdır. Bu kapı üzerinde yüksek bir kule var, zeminden yukarı bu kalenin tepesine tam 100 basamak taş merdiven ile çıkılır.
Bu kale içi yıldızdan lodosa 4 adet geniş sokaklardır, boyları yedişer yüz germe adım yollardır. Ama bu kalenin enliliği liman tarafından batı tarafına 10 adet geniş sokaklardır ve üçer yüz adımdır. Bu kale böyle ensiz ve uzunlamasınadır. Bu anılan sokakların tamamı iri taşlar ile cilalı kaldırım döşelidir ki gayet pak yolları vardır. Bu büyüklükte ve bu şekilde olan kalenin özellikleri tamam olup,
Selatin camilerinin özellikleri: Hepsi 7 adet mümin mabedidir. Evvela iç kalede Sultan III. Murad Han Camii ve büyük kalede Sultan Bayezid-i Veli Camii, kilise imiş. "Artık yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir" [Kur 'an, Bakara 144] ayeti üzere fetih sırasında bu kilisenin mihrabı Kudüs'ten Mekke'ye çevri-
3 1 2
lip Müslüman mabedi olmuştur. Hala cami içinde 16 adet mermer sütun üzere Havarnak kemerleri var. Her bir Kisra kemerlerinin üzeri servi ağacı kirişleri üzeri nakışlı tavandır. Boyu 100 ayak ve eni 80 ayaktır. Bir nazik ve sanatlı, eski tarz kargir düzgün minaresi olan büyük camidir.
Mescitleri: (---) adet mescit var. Tekke Mahallesi Mescidi; Şeyh Efendi Mahallesi Mescidi, Aşağı Mahalle Mescidi, Uryani Mescidi ve Çarşı Mescidi (---) (---) (---).
Medreseleri: (---) adet tefsirci, hadisçi, hafız darulkurralan vardır. Bayezid Han Medresesi, talebeleri çoktur, ama Kur'an hafızı yoktan azdır, varsa dışarıdan gelen Araptır.
Sıbyan mektepleri: 4 adet sıbyan mektebi vardır. Meczup derviş tekkeleri: (---) adet Al-i Aba tarikatı tekke
si vardır. Bunlardan Tekke Mescidi'nde tarikat önderi Aziz Efendi Tekkesi ve
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) ................... . Fakir aşevleri, imaretleri: 2 adet ziyafet evi imareti var. Sul
tan Bayezid'in ve Şeyh Tekkesi'nin nimetleri boldur. Ama bu şehirde fukaraları imarete muhtaç etmez, nice yüz adet mücahid gazilerden hanedan sahipleri velinimet ve kerem sahibi adamlar var.
Hamamlarının sayısı: 1 adet ufak tefek hamam vardır, ama nice yerde hanedan hamamları olup pak ve temiz gazileri var.
Sanat erbabı dükkanları: 40 adet ehl-i hıref dükkanı vardır, ama yine her değerli eşyalar bolca bulunur.
İbretlik tılsımları: Çarşı meydanı ile varoş kapısının iç yüzünde bir geniş mahalde bir somaki alaca sütun üzerinde mermerden yapılma bir tabut vardır. İçinde bir kral ölüsü vardır, derler. Nice adamlar içinde külçe altın ve iksir vardır, derler. Ama Latin keferelerinin tarihleri bu kalede yılan, çıyan, akrep ve sivrisinek olmasın diye tılsım vardır, diye yazarlar.
Hanelerinin sayısı: Kale içinde küçük büyük tek katlı ve iki katlı toplam 700 adet mamur, mükellef, [269b] mükemmel şeddadi kefereden kalmış sağlam Müslüman evleri vardır ki hep kırmızı kiremit ile örtülüdür. Ama sulan yoktur, taşradan getirirler. Ancak kuşatma tehlikesini düşünerek her hanede su sarnıçları vardır.
3 1 3
Övgüsünün tamamlanması: Bu kalede olan toplar bir kalede yoktur. Meğer Rodos Kalesi'nde, Akdeniz ve Karadeniz boğazlarında, İstanbul'da Sarayburnu'nda, Tophane'de, Budin Kalesi'nde ve Eğre Kalesi'nde ola. Toplam 190 adet küçük büyük kale döven toplardır ki her biri birer kale değer. Allah düşman şerrinden koruya.
Geniş limanının anlatılması: Bu kalenin doğu tarafında iri taşlar ile Amalika kavmi yapısı bir büyük liman var ama büyük barçalar ve karavana kalyonlar giremezler. Ama küçük şitiye, potaç, pink, burtun, polaka, tartınar, galyeta, kadırga, çekeleve, zarbina ve şayka gemiler girip rahatça yatarlar. Büyük barça gemiler limana karşı denizde demir kuvvetiyle yatarlar. Bir hoş tabii limandır ki gemiler palamarların liman kenarlarında olan azim taş direklere bağlayıp demirlerin doğu tarafında deryaya bırakıp yatarlar. Zira bu denizin 6, 7, 10 kulaç derin yerleri olup her gemi kışlamak mümkündür. Ve bu limanın 2 mil kıble tarafına,
Sipanca Adası'nın şekli: Bu ada ile Moton Kalesi arasından yabancı gemiler geçmesin diye Sultan Bayezid-i Veli Moton önündeki mendirek kalesini yapar. Sonra Süleyman Han daha mükemmel geniş mendirek edip gayet emniyetli olup bir yabancı düşman gemisi geçmek değil bir kuş bu mendirek önünden uçamaz ve bir çırnık deryadan geçemez. Bu Sipanca Adası'nın maşrık tarafında tabii bir iyice limanı var, ismine Porto Lonko derler, yani Uzun Liman diye Frenk dilinde yazarlar. İyi yataklı limandır, ama içecek suları acıcadır. Bu adacık kıbleden yıldız tarafına iki çatal uzunlamasmadır.
Kuyu suları: Moton'un kapısından taşra yıldız tarafında olan varoşta Hamursuz adında bir su kuyusu var. Kafir zamanından kalmış bir berrak sulu kuyudur ki benzeri yoktur. Bütün gemiciler sandallar ile liman kenarına gelip varilleri, kavataları ve testileriyle su alırlar. Şehir halkı da bu kuyudan su çekip kullanırlar. Ve nice hayır sahipleri bu kuyunun çevresinde taş tekneler yapıp garip fakir tüccarlar bunlarda çamaşır yıkayıp giysilerini temizlerler. (---) (---) (---)
Taşra varoş mahalleleri: Bu İrem gibi şirin varoş Moton Kalesi'nin taşrasında yıldız tarafına bir ok menzili uzak olup 200
3 14
adet mamur, mükellef kargir yapılı, genellikle tek katlı kefere haneleridir. Burada asla Müslüman haneleri yoktur. Lakin bağlarında ve bahçelerinde ayam kibar haneleri ve maksureleri olup gezinti ve dinlenme yerleri hesapsızdır. Bu varoş haneleri de tamamen kiremit ile örtülüdür. bin adet Meram Bağı vardır, tamamı kale ayanı ve kale neferlerinindir. Zeytini cihanı tutmuştur. Limonu, turuncu, inciri, üzümü ve nan bütün bahçeleri süslemiştir.
Ve 50 adet ehl-i harabat dükkanı, yani meyhaneleri var, başka yapı yoktur. Deniz kıyısında bir viran hamamı var, ara sıra işler dediler. Suyu bu hamama yakın Frenk kuyusundan gelir.
Su kuyusu: Bu abıhayat kuyu bir sanatlı seyirliktir ki sarı renkli Frenk ustaları bu su kuyusuna var güçlerini harcayıp kuyu üzerine 8 yerden ayaklar üzerine kemerler yapıp kuyu üstünde ortası delik bir kubbe ve etrafını alçacık duvarcık yapmış, etrafına da incecik mermer sütuncuklar edip üstüne asma kameriyeleri edip etrafında sofalar ve sekiler etmiş ki sanki yüksek bir köşk olmuştur. Bu kubbe altında yapılmış bu köşkün dışından yokuş yukarı atlar ile çıkılır bir yolu vardır.
Bu köşkün kubbesi ortasındaki kuyu üzerinde olan delik üzere Frenk ustası çeşit çeşit sanatlı çarklar ile su dolapları yapmış ki nice parçaları demirdir. Dolap kovalarının ipleri de zincirdir. Bu dolaba atları koşup çarkları döndürdükçe kubbede olan delikten kovalar aşağı kuyudan suyu yukarı köşke çekip ondan aşağı minare boyu [270a] su uçup teraziler ile şehrin hanelerine, sarnıçlarına, hamam ve binalarına gider, bir ibretlik su kuyusudur. Ancak bazı zaman atları olmayıp işlemez, ama aşağıda kuyusu gece gündüz boş durmaz.
Gerçekten garip sanat ve acayip seyirliktir ki her an atları hazır olup az şeyle mamur olsa kale içindeki çeşmeler imar olurdu.
Bu varoşta Balı Dede Türbesi yakınında bir küçük hanı var, kiremit örtülüdür.
Tanrı ikramı meyveleri: Evvela zeytini yeryüzünde yoktur. Ve çiçek inciri de lezzetli olup çoktur .
.................. (1 satır boş) ................... .
Meşhur sanayi ürünleri: Bunlardan sabununun misk gibi
3 1 5
hoş kokusu vardır. Esvabı pamuk gülü gibi pak eder. Ve pamuğu bol olmakla beyaz ve ince kara dimisi ve nazik ipeği olur, zira tüm dağ ve bağlarında dut ağaçları çoktur.
Rahatlatan nesim rüzgarı, güzel havası: Havası yazın 2 ay gayet şiddetli sıcak olup biraz ağırcadır, ama 10 ay havası o kadar hoştur ki Haleb ve Maarra şehridir. Hakir orada iken bahar günleri olup öyle safalar ettik ki anlatılmaz. Kış günleri de gayet hoş temiz havası olur, diye vilayet halkı övdüler. Zira bu şehirlerde asla kar yağmadığından bir işlek iskeledir ki Cezayir, Tunus, Trablus, Cerbe ve Hilal vilayetlerinden her sene nice yüz pare barça kalyonlar, nice yüz bin çeşit metalar ve nice bin siyah Araplar bu iskeleye gelip oradan Maşkolor panayırına giderler.
Ansızın ortaya çıkan büyük gaza: Allah'ın hikmeti biz bu şehirde iken Cezayir'den ve Trablus'tan 5 parça korsan gazi levent gemileri orsa bayraklar açıp pupa müsait rüzgarla gelirken hemen kale önünde olan Sipanca Adası ardından 2 adet her biri dağ gibi seksener pare yatırtma tunç top çeker Frenk kalyonları bizim Cezayirli kalyonların önlerine çıktı.
Hemen o an bizim 5 parça Cezayir kalyonlarının kaptanları, patronaları ve riyaleleri kafir üzere tıramola edip bir anda ınüslim ve gayri müslim kalyonları birbirlerine sarılıp birbirlerine top, kumbara ve muşkat vurur. Allah Allah sesleri duyulur, ama mendirek kulesinden seyrederiz, ama iki tarafın top ve tüfenglerinin siyah barutu dumanından gemiler asla görünmez. Ama bir öyle bir savaş ve çarpışma oluyor ki yer ve gök tir tir titreyip durur. Bir saat geçtikten sonra bir nesim rüzgarı İslam tarafına esip bütün gemiler göründü. Meğer tüm gaziler kafir kalyonlarına girip direklerine çıkıp bütün kafirin çarmıh ve halatlarını baltalar ile kesip kafirin yelkenleri tamamen denize düşüp tüm gaziler kafir gemileri içinde kılıç vurup Allah demede ve yine şiddetli olmada. Hikmet, rüzgar bunları Moton Kalesi'ne doğru sürüp getirdi.
Kısacası, hikayeyi ne uzatalım. 7 saat kızgın savaş olup sonunda gaziler kafire aman ve zaman vermeyip kafirin iki pare dağ gibi kalyonlarını fethedip tüm haçlı bayrakların baş aşağı edip Moton Limanı'na girerlerken bir top u tüfenk şenlikleri olmuştur ki dillerle anlatılıp kalemlerle yazılmaz.
3 1 6
Sözün özü, kalede ve gemilerde 3 gün 3 gece eğlenip şenlikler ettiler, zira fethettikleri gemilerin her biri kale gibi idi. Meğer içinde Girit Adası'na gidecek hazine, mühimmat ve yardım cebehane levazımatı var imiş. Tüm ganimet mallarını Müslüman gaziler kalyonları üzere pay edip 600 esir sağ, 400 kefere yaralı ve 400 adet kafir kılıçtan ve top güllesinden ölüp pis leşlerini denize attılar.
Ve 170 adet gazileri şehitlik şerbetini kadehinden içtiler, gemiden dışarı çıkarıp imamlara teslim olunup kefenlenme işlemleri yapıldı.
Sonra gaza malından vilayet kaymakamına kanun üzere 3 kese guruş liman hakkı verdiler. Dizdara, kadıya, diğer kale ağalarına, kısacası tüm ayana mertebelerine göre hediyeler verdiler. Hatta hakire bir Frenk kölesi, nice çuka ve kumaşlar [270b]
verdiler. Ve kölelerime bile ikramlar ettiler. Daha sonra tüm şehitleri yıkayıp hepsinin cenazelerini bir
yerde toptan kılıp zikirlerle kalenin dışında yıldız tarafında kale ile taşra varoş arasında,
Moton şehri gazi ve şehitlerinin mezarlarını bildirir Bu mahalde eski şehitlik ki Sultan Bayezid-i Vell asrında
kale altında şehit olanların yanlarında bu Cezayirli şehitleri defnedip ruhları için Yasin-i şerif ve Fatiha okunup herkes vatanlarına gittiğinde bu hakir başka ziyaretgahlara meşgul oldum. Evvela bir büyük kubbe içinde,
Gazi Silahdar Ağa mezarı: Sultan Bayezid Han'm makbulü iken kafasını top götürünce Bayezid Han hemen o an iki rekat namaz kılıp el açıp,
"Behey ateşe yanası kale dahi bu anda da mı fetholmayıp bir can dostum, sırdaşım şahbaz silahdarımı şehit ettin" diye beddua eder. Allah'ın emriyle hemen Moton'un iç kalesinde bir büyük siyah barut deposu tutuşup nice bin kafir havaya fırlayıp o an Kasaba adlı iç kale fethedilmiştir. Taşra büyük kale sonra kı-lıç ile fetholmuştur.
·
Bu mezarlıkta 5 adet kubbede 5 adet vezir ile 7 bin adet şehitler yatmaktadır.
Balı Dede ziyareti: Yakınında bir küçük han vardır ki handa konuk olanlar elbette ziyaret ederler. Ve ziyareti
3 17
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Bu ziyaretleri edip o gece şehirde gaziler bütün şehitlerin
helvasını yiyip nice yüz bin İhlas-ı şerifler okunup sevapları şehitlerin ruhlarına bağışlandı. Sabahleyin hakir tüm dostlarla vedalaşıp ve yarar yoldaşlar verip önümüzce silahlı kılavuz olup doğu tarafına 3 saat gidip,
Kokinapoli Köyü: Rumca kırmızı kuş köyü derler. Moton Kalesi dizdarının zeameti köyüdür.
Oradan yine doğu tarafına 3 saat zeytin bağları içre abıhayat sular içerek,
İbretlik yapı, yani süslü şehir Koron Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı Bundukani Venedik banıdır. Latincede ismi Goro
na'dır. Gorona'dan bozma Koron derler. Rumcada Gorona Katror derler, zira bir zaman bu kalede İskender tacı goronası durmakla Rumlar Gorona Katror derler.
Sözün kısası nice devletten devlete intikal edip sonunda 906 [1500/1] tarihinde Sultan Bayezid-i Veli'nin Moton Kalesi'ni fethettiğini bu Koron kafirleri duyup gücüne karşı koyamayacaklarını bilip derhal Koron Kalesi'nin anahtarlarını Bayezid Han'a teslim edip vere verdiler.
Ancak bu cevher kale 35 sene İslam elinde durdu. Süleyman Han Alman Kızılelması üzere Beç'te, Prag'da ve Budin kaleleri tarafında savaşmakta iken yine Alman kralı olan Ferdinand Kral'ın aldatma ve kışkırtmalarıyla Venedik Pirine-pirimi 940 [1533/4] tarihinde 60 parça kadırgayla o Moton Kalesi'ni kuşattı. Moton gazileri kafirlere balyemez topları atıp kafirin 6 parça mavunalarını Sipanca Adası önünde batırdı. Kafirin kararı kalmayıp kaçıp bu Koron Kalesi'ne gelerek limanına demir atarlar. O an taşra güneş tarafını dövüp etraftaki tüm reayalarını 70 bin çeşit hile ve tuzakla ve çeşitli vaatlerle kendilerine bağlayıp istedikleri gibi Koron Kalesi'ni kuşatırlar.
Meğer o asırda Koron gazilerine büyük veba salgını olup bir kırımda 4 bin adet gazi ölmüşken kalede iş erleri olmakla kale kırkıncı günde vere ile kafire kaleyi birkaç kalleş, hainler verip köpek gibi her biri bir tarafa giderler.
Kafirler kaleyi ele geçirince miras mülkümüz yine elimize girdi düşüncesiyle tüm gemilerde olan mühimmat ve leva-
3 1 8
zımatlarını kaleye koyup kaleyi gereği gibi imar etmeye başlarlar. Bu dehşetli haber Budin altında Süleyman Han'a ulaşınca hemen o an Semendire Sancağı'ndan Yahya Paşazade Mehmed Bey'e Mora Sancağı'nı verip ve kaptan paşayı da deryadan [271a] gönderip aynı sene İslam ordusu karadan ve denizden kuşatır. Nice bin güzel tedbirlerle kale içinde olan savaşçı yiğit Rum ve Arnavutlarla Frenklerin içine ayrılık düşürüp Rum ve Arnavutlar Frenkleri kalede kırıp Koron Kalesi'ni yine Mehmed Bey'e teslim ederler. Aman ile Rum ve Arnavutlar kaleden çıkıp her biri yurtlarına gidince adı geçen bey, kale anahtarlarını Süleyman Han'a müjde haberiyle gönderir.
O zamandan beri hamd olsun İslam elinde olup Süleyman Han yazımı Mora Eyaleti'nde Moton kaymakamı hükmünde olup 150 akçe şerif kazadır.
Nahiyesi (---) adet mamur köydür. Kethüdayeri, serdarı, emini, bacdarı, haraç ağası, mimar ağası, muhtesib ağası, şehir kethüdası, toplam 12 adet kale ağası, 300 adet kale neferleri, ayanı eşrafı, nakibüleşrafı, müftüsü, derya beyleri, nice sancak sahibi beylerbeyileri vardır. Moton'dan fazla ayanı vardır.
Koron Kalesi'nin şekli Akdeniz sahilinde Koron Burnu'nda bir kırmızı kaya üze
re alçak bir minare boyu kadar yüksek yerde kıbleye ve doğuya karşılıklı iki kaledir, ama birbiri üzere eğimlidir. Biri Koron Kalesi'dir ve biri Livadiye Kalesi'dir, ama şimdiki halde Livadiye Kalesi yıkılmış durur.
İkinci fetihte Yahya Paşazade Mehmed Bey bu Livadiye'yi kalenin zapt u rabtı mümkün olsun diye yıktı. Kale küçük idi ama sağlam Moton Koron oldu. Hala bu Koron duvarı yirmişer ayak enli ve kalın şeddadi taş yapı, İskender Seddi gibi ki her taşı temelinde fil ve camız cüssesi kadar var, rıhtım yapı sağlam bir kale olup üçgen şekilden biraz yuvarlakçadır. Doğudan batıya uzunlamasına olup bir kaya üzerinde çepçevre büyüklüğü 1.600 adet germe adımdır, ama bedenler üzere adımlamışımdır. Taşradan adımlamak zordur, zira nice tehlikeli uçurum yerleri vardır. 4 tarafı kırkar ellişer kulaç yalçın kayalar olmak ile asla hendeği yoktur.
İç hisarının şekli: Kara tarafında batı yönüne bakar bir ka-
3 19
yalı yüksek tepe üzerinde başka bir sağlam kaleciktir, ama yine taşra büyük kaleye bitişiktir.
Bayezid-i Veli Camii önünde doğuya bakan bir demir kapısı var. Cebehane kulesi bu iç hisar içinde bir iç hisar gibi olup bir büyük ve yüksek kuledir.
Kaleye biraz eğimli olan yere bu iç kale havale olmuştur. Ve iç kalenin batı tarafında olan köşede biraz eğimli kayalar vardır. Zira bu Koron Kalesi'nin genellikle korkusu bu havale köşesi burnundandır. Ama bu köşe o kadar sağlam yalçındır ki anlatılmaz. Hatta usta mühendis bu havaleye karşı kaleyi gemi burnu gibi bir sivri ve eğimli burun etmiş ki kuşatma sırasında kale döven top dokunup kaleye zarar isabet etmeye, diye bu buruna var gücünü sarf edip bu havaleye karşı bir büyük tabya sağlam set etmiştir. Minare boyu kesme kaya üzerine yapılıp üstüne bin adam sığar büyük meydandır.
Çeşit çeşit hile ve düşüncelerle nice çeşit siperler, pusu yerleri yapılmış, mazgalların 4 tarafında havale olan yere ve karada olan etrafa bakan kirpi gibi dizilmiş 70 adet uzun balyemez, keşkekyemez, çultutmaz ve kundakkıran adlı şahane topları var, safi dolma rıhtım yapı büyük tabyadır. Başka topçuları ve başka neferleri vardır.
Burası, kalenin hepsinden yüksek yeri olmakla bir karakolhane köşkü var ki cihannüma adıyla meşhur olup tüm şehrin maarif erbabı yaranları onda toplanıp sohbet edip eğlenip denizde olan Çuka adalarını, Manya Vilayeti'ni, Zarnata Kalesi ve Kalamata Kalesi'ni seyrederler. Bir acayip ve garip fukara toplantı yeri ve zarifler yuvası yüksek köşktür.
Bu kalenin ancak batı yönüne bakar bir demir kapısı var, ama birbiri içinde eğri büğrü yollu 4 adet sarp ve sağlam yüksek kapılardır. Her kapı aralarında bekçiler, gözcüler [271b] ve kapıcılar pür-silah olup gece gündüz mevcut bulunup tavla satranç ve çeşit çeşit oyunlar oynayıp nöbet beklerler. Bu da bir kargir yapı kubbe altında bir büyük toplantı yeridir ki tüm kale ağaları burada oturup divan ederler. Tüm bu kapı aralarında olan duvarların yüzü binlerce çeşit silahlarla süslenmiştir.
Bu kalenin 4 tarafında 11 adet büyük tabya, 47 adet sağlam burç ve 1.900 adet beden dişleri var. Ama hepsinden heybetli, İs-
320
kender Seddi gibi sağlam Süleyman Han asrında yapılan Yahya Paşazade Mehmed Paşa'nın yapısı Havale Tabyası sanki Ye'cüc Seddi'dir. Bey Tabyası sanki Me'cüc tepesidir ki limana nazır olup 3 kat top çeker. Doğu tarafında Süleyman Han tabyaları 2 adet Kahkaha Seddi'dir ki yıkılan Livadiye Kalesi yerine ve limana nazırdır.
Bu Livadiye Kalesi yine mamur olsa doğu tarafında deniz aşırı olan Manya kıyılarını dövüp Kalamata Körfezi limanına kafir gemileri giremezdi.
Sarı Beyoğlu'nun evi köşesinde Cağala Paşa Tabyası üzerinde çok çok uzun balyemez topları var, kırkar karıştır, güney tarafındaki limanı dövüp kuş uçurmaz. Bu büyüklükte, bu şekilde ve bu görünüşte olan benzersiz kalenin içinde,
Saraylar ve haneler: Tamamı 600 adet kat kat kafir yapısı sağlam, güzel, altlı ve üstlü bağsız ve bahçesiz mamur ve süslü evlerdir. Zira bu kale her zaman kuşatılıp top yemeden, evleri harap olmadan vere ile verildiğinden tüm haneleri, kalesinin duvarları ve tüm burçları bedenleri beyaz inci gibi durur.
Tüm çatıları kırmızı kiremit örtülü olup kapılarının üstleri baştan başa kemerlerle süslü, pencere, şahnişin ve maksurelerle bezeli bir şirin bir süslü şehir olup tüm yollan pak kaldırım döşelidir ki çer çöp mezbeleden iz yoktur.
Abıhayat çeşmeleri: Lezzetli, hoş içimli suları var, taşradan gelir ama yollan gizlidir. Ve iç kapıdan içeri kapılar arasında ibretlik balık kemikleri asılıdır.
Bu mahalde 20 adet dükkancıklan var ve Sultan Bayezid-i Veli Camii var, gayet süslü ruhaniyetli camidir ki 26 adet uzun sütunları iki kattır. Eski zamanda kiliseden çevrilmiş bir minareli sevimli camidir, ama o kadar geniş değildir. Bu kale içinde başka imaretler yoktur, zira dar diyardır. Suyu ve havası gayet hoş olduğundan mahbubu ve mahbübeleri gayet meşhurdur ama civanlarına aşk olsun.
Ay yüzlü gençleri ve güzelleri: Gerçi tüm halkı Cezayirli esvapları gibi daracık peşli, geçirmeli ve göğüslüklü elbise giyip bellerinde pala bıçak ve ellerinde nacak olup sırtlarında beyaz ve kırmızı ihram, siyah burnus ve kapod elbiseler giyerler. Ama gençleri beyaz Cezayir ihramlarını arkalarına alıp başla-
3 2 1
rında kırmızı fesler giyip beyaz ham gümüş gibi baldırlarını sıvayıp saf billur-misal beyaz topuklarını düşkün aşıklara seyrettirerek ihram ile salınarak mahbubanları geçtiklerinde her taraftan yahu sesleri duyulur. O kadar güzel yüzlü ve endamlı olup konuşmaları Rumşadır, ama düzgün konuşurlar. Başlarından kızıl feslerini çıkardıklarında kaküllerinin her beliği karanlık gece gibi olup aşıkların kısa akılları darmadağın olur. Her bir civanların benleri Haşimi beni, Hindu beni gibi olup her bir benleri bin kez Tatar-ı Hoten miski değer. Güzellikleri, incelikleri, zarafetleri anlatılır gibi değildir.
Kısacası, Mora Vilayeti'nde 350 pare şehir ve 24 adet kaza yerde bu Koron şehrinin mahbubu meşhur ama mahbubelerini görmedim. Şehir halkı da ehlinden başka kadınları görmezler. Kendilerinin nakilleri üzere Rabia-i Adeviye mertebesinde perde ehli, dindar güzel kadınları var.
Bütün halkı yumuşak huylu, güzel ahlaklı, dost, güzel konuşur, babayane, garipleri sever insanlardır.
İleri gelenlerinin isimleri: Evvela Dizdar (---) Ağa, Sarı Beyzade ve (---) (---) (---). Gayet cesur, yiğit, zengin sofra sahibi keremli adamları var. Lakin Moton halkı ile bu Koron halkının aralarında biraz kırgınlık vardır. Sebebi odur ki Süleyman Han zamanında cehennemlik kafirler önce Moton Kalesi'ni istila etmek istediklerinde Moton gazileri savaşarak kafirleri bozguna uğratıp kaleyi vermediler. Kafirler Koron Kalesi'ne varıp hemen Koron Kalesi gibi bir sağlam hisarı kafire [272a]
verdiklerinden Moton halkı Koronluyu, dil uzatıp ayıpladılar. Koronlu da Motonluyla "Bre ciğerciler" diye alay ederler. Elbette her diyarda iki kabile arasında böyle çekişmeler, dedikodular vardır.
Meyvelerinin güzelleri: Evvela Koron zeytini Rum, Arap ve Acem' de Şam-ı şerif zeytininden fazla beğenilir. Haddi zatında bu kemter kul da bu Koron zeytini kadar iri, güzel ve yemesi hoş zeytin görmedim. Özellikle limon suyu ve zeytinyağıyla terbiye edilmiş zeytini testiler içinde padişaha hediye getirirler. Tüm dağları ve bağlarını zeytin ağaçları tutmuştur. Limonu, narenciyesi, turuncu ve tatlı limonu da beğenilir. Ve zeytinyağı, üzüm bağı ve tereyağı da meşhur olup 20 çeşit sulu üzümü
322
olup iyi şırası olur. Sabunu Kudüs sabunundan hoş olur. Ve servi ağaçları da cihanı tutmuştur.
Mesiregahları: Bu şehir dışında, kuzey tarafta hayır sahibi bir kimse bin adet servi ağaçlarını hendese üzere çırpı ile satranç nakşı sıralı dikip bir İrem Bağı etmiştir ki bu yeryüzünde benzersiz bir yerdir. Servi ağaçlarının güzel kokularından insanın dimağı kokulanıp nice yüz kere yüz bin güzel sesli kuşların yanık sesleri insana huzur verir bir dinlenme ve gezinti yeridir.
Ve (---) mesiregahı (---) (---) . .................. (1 satır boş) ................... .
Acayip bir tarz: Bu şehirde ve Moton'da Kara Arap cariyeler ve Zenci Arap köleler cihanı tutmuştur, ama köle sahipleri Arabına bir fiske ve bir çubuk vurmaya kadir değildir ve kölesine "Bre Arap, bre kara" demeye kadir değildir. Tüm halk Araplarına "Yako Çelebi, Amber Çelebi, Bilal Çelebi, Kobro Çelebi, Beyran Çelebi ve Cicilkan Çelebi", kısacası çelebi lafzından gayri bir söz söylemeye gücü yetmez.
İlk satın aldığın sırada ne hizmet istedinse ondan fazla bir şey isteyemezsin, ama ilk başta söylenilen hizmeti yapmazsa hemen tüm Zenci Arap kölelerin yine bir çirkin yüzlü, abus suratlı, deve dudaklı bir kara Arap beyleri vardır, ona varıp,
"Bizim çelebi, üstlendiği hizmetini yerine getirmedi" diye şikayet edersin, yahut bir haber gönderirsin.
Onların aralarında çavuşları var, derhal gelip çelebi Arab'ını götürüp sorguya çeker. Bir seni ve bir köleni söyletip eğer suç kölende olup aç susuz ve çıplak değilse,
"Niçin hizmeti eda etmezsin?" diye bin, 2 bin, 3 bin değnek, kırbaç ve fil çükünü kıçına vurup leş gibi bırakır.
Eğer Arab'ın ölürse yerine bir başka köle verir. Sahibi dövse 70-80 değnek vurup merhamet edip koyverir, ama acımasız kan dökücü, cellat beyi dövünce öldürecek derecede döver. Gerçekten acayip zapt ederler.
Araplar bağları ve bahçeleri gözetip zevk ü safalar edip avratları ve oğlanlarıyla bağları imar ederler. Bu diyarda beyaz Frenk kölelerinden başka köle hizmetçiler siyah Araplardır.
Bu şehrin de iklimi arz-ı beledi, Gördüs şehri ve Ballıbadra şehri gibi 28. örfi iklimdendir.
323
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1 satır boş) ................... . Kurtuluş yeri güvenli liman
Bu kalenin limanı yıldız rüzgarı tarafında yapılmıştır, yoksa kendinden liman değildir. Kefere asrında 100-200 pare gemi alırmış, ama şimdi zamanla çöp ve toprakla dolup sığ olup çok derin yerleri iki kulaçtır, iri gemiler giremeyip limanın taşrasında demir atıp yatarlar. Koron Kalesi'ni liman tarafına dolaşırken iskandil şakulası ile 3 kulaç sudan dışarı dolaşalar, zira kale burnunda sığlar vardır. Ve döküntü kayalar vardır. Bu mahallerden taşrası 12 karış sudur. Gemilere bu kale altında gayet dikkat lazımdır. Limana girmeyip kalenin kıble tarafında demir atarlarsa kenarda yakın yerde taşlıktır. Bir mil kadar açıkta denizde yatmak gerektir. İçmek için su ihtiyacı olursa gemilerin yattığı yerin karşı bir burunda bol su çıkar. Sandallar baştankara olup su önüne varıp iki 3 adım açıktan suyu alıp zahmetsiz yine sandallara girip giderler.
Kav Galo, yani Horoz Burnu adlı burun sudan 5 mil kadar denizden ada gibi gösterir ama karaya bitişiktir. O Kav Galo Burnu'ndan gemiciler sakınmalıdır. Bu Koron Limanı'ndan Moton Kalesi limanına kadar 18 mil olup günbatısı üzere gidilir.
Koron şehri süslü varoşunun şekli Bu Koron Limanı kenarından ta kaleye kadar bir yüksek ze
minde birbiri üzere kat kat varoştur ki toplam 600 adet kargir yapılar [272b] olup baştan başa kırmızı kiremitler ile örtülüdür. Bağ ve cennet bahçeli mamur hanelerinin bütün pencereleri yıldız tarafına bakmaktadır ki o tarafı limandır.
Ve toplam Müslüman ve kafir 6 adet mahalledir. 1 camii var, (---) (---) hayratıdır. Ve 3 adet mahalle mescidi, 1 adet medrese, 2 sıbyan mektebi ve 2 adet derviş tekkesi vardır.
Ve 1 adet hamamı, 1 adet kervan hanı ve 200 adet dükkançeleri vardır.
20 yerde sebilhanesi vardır. Bunlardan çarşı içinde sebilhanenin tarihidir:
Bu Nihadi dedi tarihin se ta, Çeşme-i pes bu resme kıldı sebil,
324
Pak safi çeşme-i abıhayat, Oldu ab kevser-i ab-ı sebil.
Sene 1067 [1657] .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2,5 satır boş) ................... .
Koron ziyaret yerleri: Bağlar içinde Şeyh Mehmed Efendi sırrı aziz olsun.
Bu Koron'dan da vilayet ayanından yoldaşlar alıp yıldız tarafına deniz kıyısı ile zeytinlikler, bağlı ve bahçeli yerlerde bir saatte,
Kastel Kalesi'nin özellikleri Koron Limanı kenarında bir yüksek bayır üzere bir küçük
kasteldir. Bağlı, bahçeli ve 100 haneli mamur köy iken hakir Koron' a varmazdan bir gün önce, gece sabaha yakın 3 parça kafir Manya firkateleri ansızın bu Kastel köyünü vurup yağmalayıp yüz nefer esir ve bu kadar ganimet malı alıp gitmiş.
Hakir feryat üzere varıp çoluk çocuk ağlaşmaktaydı. Bu kadar mal menal tarumar olup yattığından hakir de burada yatmayıp 1 saatte Lonka Nehri, oradan Eski Kale dibinde Yunalida Nehri'ni geçip oradan Velika Nehri'ni geçip sonra Çiçor Nehri'ni geçtik.
Bu küçük nehirlerin hepsi Anavarin ensesindeki dağlardan ve Kalavrata dağlarından gelip bu Koron Körfezi'ne karışırlar. Bu yazılan nehirleri atlar ile geçip Koron' dan beri 7 saatte,
Mamur Nisi Köyü: Bir bağlı, bahçeli ve mahsullü ovada 300 adet kiremit örtülü Müslüman köyü olup zeamettir ki kılıç sahibi Divan erbabından Acemzade Efendi'dir. 1 camii ve 1 ham var, ama hanedan sahibi İdris Ağa'dır. Evlatları derya beyleridir. Bir büyük hanedandır ki bin atlı gelse safa geldin deyip karşı çıkıp mihmandarlık eder bir velinimet İdris Ağa' dır.
Sonra bu Nisi Köyü'nden doğu yönüne giderken Cafer Emin Nehri, Matya Nehri, Galata Nehri ve Ispırahoma Nehri. Bu nehirler tamamen Andrusa şehri dağlarından gelip Manya Vilayeti ile Koron Kalesi arasındaki Kalamata Körfezi'ne karışırlar. Bu tatlı nehirleri atlar ile ayaktan 2 saatte geçip,
Yeni yapı Kalamatya Kalesi'nin anlatılması Venedik Pirine-pirimi yapısı olup Rumca ismi kala matya
325
demek iyi gözüm kalesi demektir. Hala Rum kavmi Kasro Kalamatya derler. Türkçe Kalamata adıyla bilinen bir kaledir. (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed kılıç ile fethederken zorluk çekip fetihten sonra yer yer yıkmışlardı. Sonra bu şehir mamur olup kale de çok gerekli olup şehrini Manya kafirinden kurtarmak için (---) tarihinde yeniden Sultan IV. Mehmed Han zamanında Köprülü Mehmed Paşa ve Arnavut Kemankeş Ahmed Paşa eliyle imar oldu. Mizistre Sancağı toprağında kaptan paşaların hassı olup kaymakamı 100 nefer adamıyla hükmeder. 150 akçe payesiyle kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, serdarı ve başka hakimleri yoktur. Ancak kaymakam tarafından mfzan-ı harir emini, bacdarı ve yeniçerilerden kale dizdarı ve 300 adet hisar eri vardır.
Kale zemininin şekli: Koron Körfezi sonundan bir top menzili uzak kuzey doğuya meyilli, karada Manya kafiristanı eteğinde bir sivri yüksek kaya üzerinde doğudan batıya uzunlamasına şeddadi taş yapı küçük hoş bir hisardır. Çepçevre büyüklüğü 600 adımdır ve 150 adım enlidir. İçinde 20 adet kiremit ve kayağan örtülü dar evleri var.
Sultan IV. Mehmed Han'ın bir camii var, daha minaresi yok idi. [273a] Ve 15 adet kolumburuna ve şahi darbzen topları var. Doğuya bakar bir demir kapısı var. Bu iç kalenin dışında,
Büyük Kale'nin şekli: Bu da yeni yapı alçak kaya üzere uzunlamasına bir kargir yapı, güzel kaledir. İçinde 30 adet kiremitli neferat evleri ve batıya bakar bir demir kapısı var. 4 tarafı kesme yalçın kaya olmak ile bir tarafında asla hendeği yoktur, ama duvarlarında burçları ve mazgal delikleri çoktur.
Taşra varoşun özelliği: Bu süslü varoş kalenin batısında 800 adet altlı ve üstlü kerpiç ve taş duvarlı, baştan başa kiremit örtülü, bağlı, bahçeli ve şebekeli bostanlı hoş varoştur. Ve doğudan batıya boylamasına bir uzun kaldırımsız sokak içinde 200 adet dükkançelerdir. Bütün kumaşlar, değerli eşyalar, kamha darayi adlı metalar boldur. Ama hanları ve hamamları çoktur. Ancak aşağı mahkeme önünde kiremit örtülü bir kargir minareli eski yapı, sevimli bir küçük camii var.
Bütün halkı Rumdur, Müslümanı gayet azdır. Onun için 9 adet kiliseleri vardır.
326
Sanayinin beğenilenleri: Çeşit çeşit ipekten Cezayir muhatteminden fark olunmaz elvan ipek muhattemler, yani mühürlü makdemler yaparlar ki leventler başlarına sarıp bellerine kuşak ederler. Ve siyah zerduz işleme poşuları, ipek nakışlı uzun sarıkları ve tamamen ipekten bürümcük adında incecik gömlekleri olur. Bir gömleklik bezi bir boğum kamış içine koyup padişahlara ve vezirlere hediye götürürler. Bir gömleği 7-8 dirhem gelir. Ta bu kadar ince ipek bezi olur. Ve ipeği gayet çoktur. Küçük büyük, kadınları kızları hepsi ipek hasıl edip Eyyub Nebi kurtcağızları besleyip ipek elde ederler. Zira 9 bin adet bağlarında dut ağaçları cihanı tutmuştur. Ovalarında ekinlikleri tamamen kalımbok olup küçüğü büyüğü herkes kalımbok ekmeği yerler.
Suyu ve havası: Manya dağları eteği olmak ile havası güzel, Rum civanları ve Rum keratsaları sevimli olup ipekle kar ederler, zira bu şehirde hasıl olan ipek bir başka kazada ve Acem diyarında Gilan ve Lahican'da olmazdır. Hatta Frengistan'a bu şehirden nice bin yük ipek gider .
.................. (3/4 satır boş) ................... . Bu şehrin kıblesinde yüksek dağların en tepesinde 2 saat
yerde Manya kafiristanının Zarnata adlı kalesi gözükmekte idi, daha sonra özellikleri yazılır.
Oradan yine geriye dönüp batı tarafına giderken yine Nişiköy Ovası'nı 4 saatte geçip,
Rusa Dağı, yani Andirusa Kalesi'nin anlatılması Rum krallarından Andrarusa adlı ünlü kral yapısıdır. Rum
cada Andirusa (---) (---) demektir. Sonra Bundukani Venedik eline girip daha fazla imar gördü.
Daha sonra 906 tarihinde Bayezid-i Veli Han Moton Kalesi'ni döverken bunu da dövüp hemen fethettiler, ama mamur etmeyip yıkık kalmıştır. Mizistre Sancağı toprağında voyvodalıktır ve 150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) köydür. Kethüdası, serdarı, dizdarı ve neferleri yoktur. Kalesi Koron kıyısından (---) saat uzak dağlar içinde yıldız ve batı rüzgarı tarafında bir topraklı bayır üzerinde 4 köşe bir taş binadır. Ve bir kapısı var.
Hisar içinde 25 adet kiremit örtülü, genellikle tek katlı kargir yapı hoş haneleri var. Ve 1 adet Sultan Bayezid-i Vell Camii var. Bu kale etrafında asla hendek olmadığından neferleri de olmadığından vilayet ayanı Manya kafirinden emin olmayıp ka-
327
lenin yıkık olan yerlerini kendi mallarıyla tamir edip kendileri bekçilik edip her gece nöbet beklerler.
Varoşunun şekli: Bir iniş yokuşça zeminde toplam 100 adet haneleri olup baştan başa kiremitli ve bağ bahçeli geniş güzel evlerdir. Lakin çoğu Rum keferesi evleridir. Ve 20 adet küçük dükkanı vardır. Ve henüz kiliseden çevrilmiş Şeyh (---) Efendi yeni bir cami yapıyor. Bu hakir Bakara suresinden bu ayet-i şerifeyi tarih bulduk. Tarih olan ayet:
Fevelli vecheke şatra 'l-Mescidi 'l-Hardm Sene 1077 [1667]
Ve 1 medrese, 1 adet sıbyan mektebi ve 1 adet tekkesi var ki cami sahibi Aziz Efendi yapısıdır. Ancak bu güzel varoşun suyu azdır, ama bağları gayet çoktur, han ve hamamı yoktur. Ve mahbub ve mahbubesi aktır.
Tütünü çoktur [273b] ve tütününün kokusu acayiptir. Bu kasabadan kalkıp doğu tarafına 4 saat gidip,
Lakoz Ovası: 4 tarafı yüksek dağlar olup her dağ başlarında birer adet viranca kaleleri var. Yedisinde de dizdar ve neferleri yoktur. Gerçi bu Lakoz Ovası bir küçük vadidir ama nice köyler ve çiftlikler ile mamur, süslü ve verimli bir ovadır. Onu geçip,
Londar Yaylağı'nı da taşlıklar ve dereler derdini çekerek geçip 4 saat daha yıldız tarafına ovacıklar ve mamur Londar kazası köylerini ve çiftliklerin seyrederek toplam 8 saatte,
Petratina Vilayeti, yani eski Karitina Kalesi Yunan tarihlerine göre bu eski yapı kale ta Hazret-i Zekeri
ya zamanı Rum Batlimus yapısıdır. Petratina, yani taş ovası içinde Karitina adlı bir ünlü Batlimus yapısıdır.
Sonra Venedik eline bir hile ile girip daha sonra 869 [1465] tarihinde bu kale kefereleri gördüler ki 4 tarafları fethedildi. Bunlar da kalenin anahtarlarını Sultan Bayezid Han'a teslim edip müsellim olup kalede kaldılar. Hala Mizistre Sancağı toprağında voyvodalıktır.
Kethüdayeri, serdarı, dizdarı, 14 adet timarlı neferleri, ayam kibarları, 180 akçe payesiyle kazası, (---) adet köyü var.
Kalesi (---) nehrini yukarıya gidip bir göz büyük köprünün
328
iki yanında ikişer göz küçük gözlüce köprücüklerden geçip tam 2 bin adım yokuş yukarı sarp sivri kaya üzerinde göklere çıkmış bir pilav yığması gibi 4 köşe bir küçük kaledir. Büyüklüğü tam 400 adımdır, ama bedenler üzere adımladım. Bu ancak iç kaledir. Ve içinde 5 adet hanesi var, dizdarı ve iki 3 nefer evleri var ki insan her an çıkıp inmeye acizdir. Doğuya bakan bir kapısı var. Ve 1 mescidi, su sarnıcı, cebehanesi ve yetecek kadar şahi toplan var.
Aşağı viran kalede Bayezid-i Vell Camii var, ama imamı ve hademeleri yoktur. Halkı 5 vakitte birbirlerine uyup imamet ederler. Bu camiin bir tuhaf küçük minaresi var ki bir diyar camiinde yoktur. Çatısı baştan başa kiremit örtülü garip bir camidir.
Mamur aşağı varoş: Aşağı kaleye havale olan kaya ile kale arası dopdolu mamur varoştur ki 800 adet kargir yapılı birbiri üzere kat kat kıbleye nazır hanelerdir. Hepsi kayalar üzerine yapılmıştır. Ama sulan az olduğundan her evde su sarnıçları mukarrerdir. Hanı ve hamamı hala virandır.
Hepsi 4 adet mihraptır. İç kalede Bayezid Han Mescidi, taşra kalede Bayezid Han Camii, Havale Mahallesi'nde (---) Mescidi, mahkeme yakınında kargir minareli ve baştan başa kiremit örtülü (---) Camii var. Tamamı 1 medrese, 1 sıbyan mektebi, 1 derviş tekkesi ve 20 adet dükkanlar arasında ve şehir bağlarında yer yer servi ağaçları var.
Ve yazılan viran hamam dibinde 1 adet abıhayat can besleyen çeşmesi var.
Ve ibretlik namazgahı şehrin aşağı kıble tarafında servi ağaçları içinde seyirlik bir musalladır ki anlatmaya muhtaçtır .
.................. (1,5 satır boş) ................... . Bu şehirden aşağı yine 6 göz sanatlı köprüsünü (---) nehri
üzerinden geçip 100 kadar mamur İrem bağlarını geçip kıble tarafına 4 saat gidip,
Cafer Ağa Köyü: Mamur Müslüman ve Rum köyüdür. Sonra ova içinde mamur köyler ve şenlikli çiftlikleri seyrederek geçip,
Havadar toprak, yani Rum yapısı Londar Kalesi İlk defa Rum krallarından Londraki adlı ünlü bir kral yapıp
sonra Bundukanf Venedik eline girdi. Daha sonra 869 [1465] tari-
329
hinde Fatih Gazi Mizistre Kalesi'ni fethedince bu da vere ile verip fetholmuştur.
Sonra yine uğursuz kafirler istila edip (---) tarihinde Sultan Bayezid Han Moton Koron'u fethedip bunu da fethedip kalesini yıkmıştır. Bazı yerleri ayaktadır. Ama şimdiki halde imar olsa acep lazımlı kale yeridir. Zira ensesi tamamen Manya kafiri dağlarıdır. Bu kale zemini Manya Boğazı ağzında bir yalçın kaya üzerinde şahin yuvalı güzel bir yerdir. Şehri Mora paşası voyvodalığı olup kale kayaları altında biraz mamurcadır.
Kalesi gayet sağlam 3 kat kale imiş. Ancak iç kale bellidir. İçinde Rum kefereleri olur. Kale tamir olsa şehir daha fazla mamur olur. [274a] Ve 150 akçe payesiyle kazadır.
Nahiyesi (---) adet köydür. Diğer hakimleri ve ayanı yoktur, ancak bir Arap kadı vardır. Bütün kasabasının yapıları 300 adet viran şekilli ve kiremitli geniş hanedir. Halkı Manya kafirleri korkusundan gece gündüz korkuyla oturup nice kimseleri gece ile aşağı ovalara gidip köylerde yatarlar.
Bir adet Sultan Bayezid-i Veli Camii var, kiliseden bozmadır. Ve 1 medresesi, 1 tekkesi, 1 mektebi, 1 hanı, 8 adet dükkanı ve 1 küçücük hamamı var, başka yapıları yoktur. 200 adet abıhayat su kuyuları vardır ki kuyuya muhtaçlardır.
Bağı ve bahçeleri yoktur. Manya eteğinde olmakla gayet yüksek yer olduğundan kışı sert olup bağları yoktur. Henüz şehri de haraba yüz tutmuştur .
.................. (1 satır boş) ................... . Londar ziyaretgahı: Karabaş Mehmed Efendi, sırrı aziz ol
sun. (---) (---) (---). Sonra bu Londar'dan kalkıp kıble tarafına Manya dağları
eteğiyle (---) saat taşlıklı sarp uçurum yollar ile gidip, Lonkanik Kalesi'nin özellikleri
Rum keferelerinden Lonkanik adlı bir sapığın yapısı olmakla Lonkanik derler. Rumcada lonkanik (---) (---) demektir. Frenkçede lonka uzun olan şeye derler.
Bu kaleyi (---) tarihinde Endülüs ve Afrika padişahı olan Sultan Mansur önce Girit Adası'nı fethedip sonra bu Mora Adası'nı fethedince bu Lonkanik Kalesi'ni de fethedip bazı yerlerini yıkmış. Ancak bir kaya başında bir kule alamet kalmış.
330
Daha sonra (---) tarihinde bizzat Fatih Sultan Mehmed Han Mizistre Kalesi'ni fethedince bu şehrin kefereleri bu kulenin anahtarlarını Fatih'e teslim ederler, hala kulede bir adam sakin değildir. Bu kule Manya Vilayeti'nin Şahbaz dağları eteğinde olup yüzü doğuya dönüktür. Aşağı şehir halkı kalenin bazı yıkık yerlerini kendi mallarıyla tamir edip Manya kafirleri korkusundan bazı zaman girip sığınırlar, ama evleri ve gayri yapıları yoktur. Ancak her gece reayadan bu kale içinde 5 kişi kalıp nöbet bekleyip aşağı varoşu korurlar. Eğer Manya kafirinden bir hareket olursa bu kalede olan nöbetçiler ateşler yakıp tüfenkler atıp etrafa haber ederler. Hemen çevredeki köylerden nice bin tüfenkli adamlar toplanıp Lonkanik kasabasını muhafaza ederler.
Lonkanik varoşunun şeklini bildirir: Bir dereli, tepeli ve dar kayalar içinde inişli yokuşlu, cehennem dereleri gibi uçurum yerlerde 500 kadar birbiri üzere kat kat, kargir yapılı, baştan başa kiremit örtülü avlusuz daracık evlerdir, ama ağaçları çok olup ormanlardır.
5 mamur mahalle, 1 adet cami, 7 adet dükkandır, başka yapı yoktur. Her evde suları ve değirmenleri vardır.
Ve 11 adet kiliseleri vardır, zira halkının çoğunluğu keferelerdir. Müslümanları da onlardan dönme ahıryanlardır.
Bu varoşa insanlar her an çıkıp inemezler, zira gayet sarp yerlerdir, ama suyu ve havası gayet hoş olduğundan sevimli Rum kızları ve keratsa adlı avratları olup hepsi ipek üretirler. Ancak tüm Müslümanı ve kafiri vebadan dağlara kaçmıştır. Voyvodası Mizistre Sancağı tarafından hakimdir. Sahipleriyle 100 kadar hane kalmış, gerisi kaçmıştır. Ve Mizistre kadısı niyabetidir.
Bu kasabayı geçip yine kıble tarafına Manya dağları eteğince o korkunç ve tehlikeli yerleri geçip,
Aya Vaş Köyü, Kokitse Köyü, Agoryan Köyü ve Alorozi Köyü: Bu köylerin hepsi Manya'nın Şahbaz dağları eteğinde üçer dörder yüz evli, mamur, bağlı ve bahçeli Rum köyleri olup hepsi Mizistre Sancağı nahiyesidir. Oradan 4 saatte,
Misehor Vilayeti, yani Mizistre Kalesi'nin özellikleri Bazılar Mizistre yazarlar ama Defter-i Hakani'de Misehor
Vilayeti yazılır. Ümera [bey] elkabında Mizistre Livası yazılır.
33 1
Yunan tarihçilerine göre ilk yapıcısı Hazret-i Süleyman' dır. Sonra Süleyman Nebi oğlu Melik Rac'im'dir.
Daha sonra Yunanlı Melik Feylekos Atina şehrini yapıp [274b] bu Mizistre şehrinin suyu ve havasından hoşlanıp daha fazla imar etti. Misehor Vezir eliyle imar olduğundan Rum tarihlerinde Aşağı Mizistre şehrine Misehor derler.
Frenkçede (---) (---) derler. Latincede Mistir derler eski bir şehir ve büyük kaledir.
(---) tarihinde bizzat Fatih Sultan Mehmed Han fethidir. Venedik Frengi generali tahtı idi.
Hala Mizistre sancak beyi tahtıdır. Kanun üzere paşasının hassı 219 bin akçedir. Zeameti 11 adettir ve timarı 91 adettir.
Alaybeyi ve çeribaşısı olup seferde kanun üzere cebelüleriyle toplam 3 bin asker olup eyalet veziri kaptan paşa ile sancakbeyi 3 pare kadırga ile deryada sefere gider. Sancakbeyine bu sancaktan adaletle 30 kese mal hasıl olur. Ve şer'i hakimi 300 akçe payesiyle şerif kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür.
Kadıya senelik 8 kese hasıl olur. Ve şeyhülislamı Hamdi Efendi hazretleridir ki ilimleri tekmil etmiş bir yumuşak huylu, zevk ehli, mürüvvet sahibi alicenap çelebidir.
Nakibüleşrafı, aşağı şehir naibi, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, ayanı kibarı, kale dizdarı, 24 adet hisar eri, muhtesib ağası, gümrük emini, haraç emini, bacdarı, mimar ağası, şehir kethüdası ve (---) (---).
Rum kefereleri üzerine portoyorozu, Yahudilere cemaatbaşı ve Frenklere konsolosu vardır, zira mazbut şehirdir.
Çepçevre Mizistre Kalesi'nin şekli Bu hakirin cgördüğü üzere bu yüksek kale Manya dağları
eteğinde Şahbaz Dağı'na bitişik bir sivri yalçın mavi ve beyaz kaya üzerinde göklere baş uzatmış şeddadi bir sağlam hisar, dayanıklı set, eski yapı badem şeklinde bir iç kalesi var. Aşağı kaleleriyle toplam 3 kat bölme hisar, güzel iç kaledir.
3 adet kapıları vardır. Bir kapısı doğuya açılır, sanki iç kale içinde narin hisar kapısıdır. Orta kapı kıble tarafına bakar. Dış katındaki kapı batıya açıktır, ama karanlık bir yerdedir.
Bu kapı önünde Fatih Mehmed Han makamı var. Kaleyi fethedince gönülden şükür secdesi edince bir yalçın sert kayada
3 32
alnı secdeye geldiği yerde hala bir parlak çukur kayacıktır. Yağmur suyu birikince saralı ve hummalı olan adamlar o rahmet suyundan içip Allah'ın izniyle şifa bulurlar.
Bu 3 kat iç kalenin narin kulesi içinde kale dizdarı hanesi, cebehanesi, tahıl ambarları ve su sarnıçları var, başka şey yoktur.
Kısacası, bu 3 kat hisar içinde 80 adet kiremit ile örtülü cihannüma yüksek haneler vardır. Bu iç hisarda Sultan Mehmed Han Camii, eski tarz minaresiz mabettir. Bu iç kalelerin çepçevre büyüklüğü bedenler üzere tam 800 adımdır. Bu kaleden insan aşağı baksa Tanrı hakkı için ödü patlayıp yeri toprak olur. Ta bu mertebe göklere doğru yükselmiş kaledir ki tepesine nazar edenin nergis gözleri kamaşır.
Hazret-i Şeyh Akşemseddin makamı: Bu kale kapısından taşra ibadet ettiği kaya üzerine azizin gözyaşının sert taşı delik delik edip mübarek dizleri yeri taşa tesir edip yer eylemiştir. Onun için "Mizistre Kalesi'ni Akşemseddin'in gözü yaşı aldı" derler. Allah rahmet eylesin.
Bu makamdan aşağı, Aşağı Hisar
Bu iç kalelerin doğusu, kuzeyi, yıldız rüzgarı ve batı taraflarını kuşatmış büyük bir kaledir. Kıble ve güney tarafları Allah saklasın cehennem kuyusu gibi uçurum 100 kulaç kayalar olmakla o taraflarında kale duvarları ve burçları yoktur, lazım da değildir. Bu kule 5 köşe olup çepçevre büyüklüğü tam 9 bin germe adımdır. Bir tarafında asla hendeği yoktur.
Tamamen yalçın kayalar üzerine yapılmıştır. 8 adet kapısı var. Biri küçük namazgah kapısıdır ki batı yönüne nazırdır. Ve biri çarşı kapısıdır, bu da batıya açıktır. Ve biri Zal Kapısı'dır ki doğu tarafa bakar. Ve biri Kurt Ağa Camii kapısıdır ki kuzey tarafına açıktır. Ve biri de aşağı çarşı kapısı kıbleye doğru nazırdır. Ama şehir içinde bunlardan başka nice gizli küçük kapılar daha vardır, ama bu yazilanlar büyük ve açık kapılardır.
Bu kale içinde mamur, bakımlı, kargir kafir yapısı 1.100 adet kat kat birbiri üzere yapılmış avlusuz [275a] cihannüma evler vardır, ama 600 kadar haneleri bu sene gazap ateşiyle yakılıp hala nice haneleri imar etmededirler. Bütün evleri birbiri üze-
333
re olup doğu yönüne ve kuzey tarafta Aya Niko Ovası'na bakar yüksek evlerdir. Bu kalede,
Camilerin sayısı: Toplam 7 adet mihraptır. Evvela Fethiye Camii, Mehmed Han'ındır. Ve Çarşı Camii ve Zal Camii, gerisi mescittir.
Ve 1 adet medrese, 2 adet sıbyan mektebi, 1 adet meczup derviş tekkesi, 1 adet hamam, 200 adet sanat ehli dükkanı, 1 adet tüccar hanı ve 1 adet misafir kervansarayı vardır.
Ve 7 adet kilise vardır. Bunlardan Aya Niko Kilisesi sanatlıdır.
Tuhaf ibretlik: Bu kalede Yahudi ve Rum mahalleleri içinde ve başka yerlerde 29 adet badgfr adında büyük mağaralar var ki her biri biner adam alır. Yaz günlerinde tüm şehrin ahbabı ve harabat erenleri bu mağaralarda istirahat edip içip eğlenirler, ama bu mağaralarda eyyam-ı bahfırda adamlar kürksüz oturamazlar. Ve bütün şehir halkı sularını, içkilerini ve hoşaflarmı bu serin mağaralarda soğuturlar. Yaz günlerinde soğuktan durulmaz bir garip seyirlik mağaralardır.
Bu kaleden taşra Kurt Çelebi Camii, henüz yapılıyor, bir şirin cami olur. Ve bu kaleden yokuş aşağı kıbleye doğru 2 bin adım gidip,
Misehor varoşunun anlatılması Bir düz ovada 500 adet tek katlı ve iki katlı, baştan başa kire
mit örtülü bağ bahçeli geniş evlerdir. Ve 10 adet Müslüman mahallesi, 5 Yahudi cemaati ve 11 Rum keferesi mahallesi vardır.
Ve 6 adet mihraptır. Biri gayet mükellef camidir. (---) (---) (--). Ve 4 adet mescidi, 1 adet medresesi, 2 adet sıbyan mektebi ve 2 adet tekkesi vardır.
Ve 2 adet musallası, namazgahı vardır. Biri kalenin kuzeyindedir, biri güneyindedir. Ve 1 adet biraz basıkça hamamcığı, 4 adet tüccar hanı ve 1 adet misafir kervansarayı var ki Mizistre Kadısı Zekeriyya Efendi yeni yaptı.
Hanedanlarından Paşa Sarayı, Ako Bey Sarayı, (---) Ağa Sarayı, (---) sarayı, mahkeme sarayı mamur hanedanlardır. Ve 180 adet dükkanları var ama tabahanesi ve ipekçiler çarşısı süslüdür. Ve kale ardındaki dereden akan (---) nehri bu varoşun önünden akıp şehir dışında bir göz sanatlı köprü altından ge-
334
çip Aya Niko Ovası içinden akan büyük İri Nehri'ne karışır, oradan Eloz Ovası yakınında Bardunya ve Pasova kaleleri yakınında Akdeniz'e karışır.
Şehir içinde 70 adet su değirmenleri vardır. Ve 3 bin adet bağ bahçe ve gül-i gülistanı, limon, turuncu, inciri, üzümü gayet çoktur. Tüm kalenin batı tarafında olan dağlar baştan başa bağlardır. Ovaları tamamen akarsulu bahçelerdir ki her biri gül-i gülistan, sümbül, reyhan ve Rıdvan Cenneti gibi bağlardır. Yaz günlerinde havası biraz ağırdır ama kışı gayet hoştur. Suları gayet hoş olup nice bin adet akarsuları var ve her şebekeli bostanlar içinde akar içimi hoş sulardır.
Mahbubu ve mahbubesi gayet meşhurdur ki oğlanları ve kızları marali ve gazali gözlü, şirin sözlü, aydınlık yüzlü, peri çehreli, melek görünüşlü mahbüb ve mahbübeleri olur.
Beğenilenlerinden: İpeği, ibrişimi, pırankop adlı boya kökü, siyah ekşi dutu ve siyah inciri beğenilir. Tüm halkı Urumşadır, zira gece gündüz alışverişleri Rum kefereleriyle olup düzgün Rumca konuşur Müslümanları var.
Rum dilinde murabba Klapsete matya mu klapsete Na kamete me ke vrisi Na'rthi to dilburako mu Ke na yemisi1
Bre ti kiz mavre koraka K' e' da ftera su mavra K' ene t' avga su melana Ke ta pulya su mavra2
An eksi bono is tin kardya Ela na kledama rnatakya mu3
Ağla gözüm ağla, yaşlarından bir çeşme olsun, benim dilberim gelsin, içsin de kansın.
2 Sana ne oldu ki siyah kuş, senin kanatların, senin yumurtan, senin yavruların siyahtır.
3 Senin de yüreğin sızlıyorsa, benimle beraber ağla.
3 3 5
Ve bu şehirde yılda bir kere 40 bin adam toplanıp büyük pazar olur ki övgüsünde dil kısa kalır. [275b] Sonra bu şehirden kalkıp 1 saat kuzey tarafına bağlar içinde gidip,
Aya Niko Kalesi'nin anlatılması Fatih Gazi yıkmıştır. Bir acayip ve garip büyük şehir imiş.
Mizistre Ovası'nda akan İri Nehri kenarında olup tüm duvarları yerde yatar. Oradan 4 saatte kıbleye doğru yine Manya Dağları eteğinde gidip,
Zerbiçse Manastırı menzili Bir acayip Mesih konukevidir ki 100 kadar papazları ve
muğ-pi'çe sevimli oğlanları var. Gelen gidenlere hizmet ederler, zengin, fakir, yaşlı genç herkese nimetleri boldur.
Oradan kalkıp 50 adet pür-silah şahbaz yiğitler ile (---) saat Manya Dağları eteklerince tehlikeli yerleri geçip,
Goranoz Köyü, Kurçuvuna Köyü, Yirbiçe Köyü ve sonra Zelina Köyü: Bu köyleri kıble tarafına giderek Allah korusun taşlık yerlerdir ki atlarımız basacak yer bulamazlardı. Gayet pusu yerleri, tehlikeli dereleri geçip 4. saatte, Manya toprağı sının, yani İslam yurdu Bardunya Kalesi'nin
özellikleri (---) tarihinde, bu da Fatih Gazi fethidir, ama aman ile ve
rilmiştir. Mizistre Sancağı voyvodalığıdır ve 150 akçe kazacıktır. Nahiyeleri (---) adet köycüktür. Kethüdayeri, serdarı, başka hakimleri yoktur, ama dizdarı ve 114 adet neferi vardır. Kalesi Manya Dağı eteğinde bir havaleli yalçın beyaz kaya üzere 4 köşe ve şeddadi hoş bir yapıdır. Kıble ve tarafı gayya deresi gibi olmakla o taraflarında kale duvarları yoktur. İnsan aşağı baksa ödü patlar. Ancak batı tarafında bir küçük kapısı var, at güçlükle girer. Bu kapı tarafları havaleli olmakla gayet sağlam ve dayanıklı büyük kuleleri vardır.
Bu kalede (---) adet küçücük evleri var. Birbiri üzere olup hepsi avlusuz daracık evlerdir. Sokakları da dardır. Eşekler yük ile güçlükle geçerler. Bütün evleri kiremitli ve kıbleye doğru nazırdır. Taşra dağlarında abıhayat suları, bağları, bahçeleri ve şebekeli bostanları çoktur.
Bu kalede asla han, dükkan, hamam, medrese, mektep ve diğer yapılardan eser yoktur. Ancak Sultan Mehmed Han'ın bir
336
küçük camii ve kale kapısı üzerinde bir mescidi vardır. Bu kale bir ada yerde olmak ile asla bir şey bulunmaz. Tamamen Mizistre'ye muhtaçlardır. Ama halkı gayet şahbazlardır. Her an Manya kafirleriyle savaş edip sevimli Manya kızları ve oğlanları getirirler, her gün savaştan geri durmazlar.
Bu kaleden taşra Manya kafiri korkusundan asla ev yoktur. Ancak küçük kule gibi çiftlikleri çoktur, zira gayet verimli ovası vardır. Bu kaleden aşağı Ama Nehri, Manya Dağlarından gelip bu mahalle yakın Akdeniz'e karışır.
Bu kaleyi de seyredip 10 adet bahadır kılavuzlar alıp kıble tarafına (---) saat biraz taşlık, sonra kolay yollar ile viran ve tehlikeli yerler ile giderken Allah'ın hikmeti yol üzerine çok iri yılan çıktı. Bir meşelik ormana seğirtip kaçarken hemen yoldaşlarımız Bardunya gazileri yılanı kovup hay şunda ha bunda derken çalıların ardında bir pusu yerinde 5 adet tüfenkli Manya kafirleri çıkınca hemen bizim gaziler ile yaka yakaya ve boğaz boğaza oldular. Kölelerimiz de silahlarıyla atlarından inip kafirleri ortaya aldılar. Hamd olsun birini öldürüp dördünü de esir ederek zincire bağlayıp şenlikle gidip,
Güvenlik yer, yani Pasova-i Hakaniye Kalesi'nin özelliği (---) tarihinde Bayezid Han asrında (---) Paşa yaptığı için
kal 'a-i hiikaniye-i amaniye diye Defterhane-i Padişahi'de yazılıdır. Hala Mizistre Sancağı voyvodalığı ve Bardunya kazası naipliğidir. Ancak dizdarı ve 100 adet hisar eri vardır. Diğer hakimleri yoktur.
Kalesi deniz kıyısından (---) mil uzak Manya Dağları içinde bir sarp taşlı yalçın kaya üzere havaleli 4 köşeden uzununa ve kıbleden batıya sürahi şeddadi sağlam yapıdır. Çepçevre büyüklüğü 1.050 adımdır. 4 tarafı gayya deresi olmakla asla bir tarafında hendeği yoktur. Fırdolayı yalın kat duvardır, ama 5 arşın enli kargir yapı duvardır. Ve çepçevre 12 adet sağlam burçlardır. Ve kuzey tarafı 10 minare boyu cehennem çukuru gibi uçurum olmakla o tarafın kale duvarı yoktur.
Hasılı, bu kaleye bir taraftan zafer mümkün değildir, ama havale olan kayalar kale içinde adam gezdirmez. Onun için kale içinde bir er, bir oğlan, bir avrat ve bir hane yoktur. Tüm [276a]
kale erleri aileleriyle kale kuleleri içinde olan kat kat kulelerde
337
sakinlerdir. Her bir bölük ağaları birer kule içinde neferleri ile olurlar. Ancak kale ortasındaki meydanda bir kargir minareli, kargir kubbeli ve kiremit örtülü (---) camii var, altı safi su sarnıcıdır. Bu cami içinde de bekar gönüllü gazileri olurlar. Bu kalede acayip ve garip balyemez topları var.
Burada çarşı pazar, başka imaret ve bağ bahçe yoktur. Neferleri kapıdan dışarı yalnız çıkmaya kadir değillerdir. Suya gitseler 40-50 adet gazi pür-silah olup suya, bağ ve bostanlarına gidip gelirler. Ara sıra Manya kafirleriyle cenk dahi ederler. Doğuya bakar sağlam, demir, küçük bir kapısı olup üstünde kulede dizdar sakin olur.
Suyu ve havası gayet hoştur. Bu kalenin kıble tarafında bir top menzili uzak bir iyi hoş limanı var, 100 parça gemi alır, Paşa Limanı derler. Manya Vilayeti burnu 4 mil yakındır. Bu kaleden Manya'nın,
Güllü Kalesi: Bir yalçın kaya üzerinde çok sağlam kaledir. Bu da mahallinde yazılır.
Bu mahalde adamlarımız Manya kafirleriyle söyleşip sesleri duyulur, ta bu mertebe yakındır ki gece gündüz Manya kafiri Pasova gazileriyle savaşırlar.
Bu Pasova Kalesi'ne gelirken pusu yerinde esir ettiğimiz 4 nefer kefere için Manyalı 2 bin guruş verip aldılar. Gaziler hakire 200 guruş hisse verip kölelerime da kırkar guruş pay verdiler. Hak bereket vere.
Sonra bu kale erenleri hakire 50 adet gazi pür-silah cengaver kılavuzlar verip bu kaleden doğu tarafına dağlar ve ormanları geçip 4 saatte Eloz Ovası içinde 4 saat daha mamur çiftlikleri ve köyleri geçip,
Iskala Köyü: Reayası tamamen kefere ve zeamettir. Oradan yine bu Eloz Ovası içre nice köyler geçip,
Aksu Nehri: Atlar ile güçlükle geçtik. Bu tatlı sulu nehir ta kuzey tarafta Trapoliçse şehri dağlarından gelip Mizistre Ovası içinde gidip bu Eloz Ovası sonunda Akdeniz'e karışır. Ancak büyük nehirdir, kah atlar ile ve kah gemiler ile geçilir. Taşkın aktığında bu nehirden içeri Manya firkateleri girip çevre ovada olan köyleri yağmalarlar.
Eski zamanda bu nehir kenarında büyük bir şehir var imiş.
338
Hala kalıntıları bellidir. Emevfler asrında Mağrip ülkesi padişahlarından Sultan Mansur bu Mora'yı fethedip bu şehri harap ve hanelerini toprak etmiş.
Bu mahalden Boynuz Adası 10 mildir, görünür bir küçük adacıktır, ama bir iyi hoş limanı vardır.
Bu Eloz Ovası kenarından Benefşe Kalesi burnuna kadar 20 adet viranca olmuş kale vardır. Her birini gördük, ama isimleri ve haraplık özelliklerini yazsak sözü uzatmış oluruz.
Kısacası, bu yeryüzünde Mora Adası insan denizi ve kaleler vadisi imiş. Bu Eloz Ovası köyünü geçip Benefşe Kalesi yoluna girip yine doğu tarafına girip,
Harap Apirya Kalesi: Bir yalçın kaya üzerinde solumuzda kalıp (---) saat daha doğu tarafına gidip,
Büyük nahiye, eski Çakonya Kalesi İnsanlar Çakana derler. Rumcada (---) (---) demektir. Benef
şe kadılığında büyük nahiyedir. Ancak sarp taşlık ve ormanlık dağlar olmakla kimse varamaz. 10 bin kadar reayası var. Hepsi Hıristiyan geçinip İncil kitabı okuyup Rum keferesi geçinirler, ama mezhepleri başka, dilleri, özel lehçeleri başkadır. Değme adam konuşmalarını anlayamaz, tercümana muhtaçtır.
Mora Adası 4 bölük kavim olduğu yazılmıştı. İşte bir ülke kavmi de bunlardır. Dağlarında buğday, arpa ve gayri ürün, meyve, sebze hasıl olmaz. Ancak darı ve kalımbok olup hep kalımbok yer bir alay kötü huylu, kötü işli kafirlerdir.
Suyu ve havası hoş, nehirleri şırıl şırıl akar olduğundan gayet semin ve cüsseli, dabbetü 'l-arz gibi dev görünüşlü, güçlü, cesur ve yiğit kafirleri olur. Genellikle Benefşe şehrine, Anapoliye şehrine avrat ve oğlanları ile gelip hamallık ederler.
Hatta bazı hamile karıları arkalarında 250 okka yük götürür. Bazılarının kucağında iki evladı var iken yine 250 okka yük götürür kadınları vardır. Ama genç erleri üçer dörder yüz okka yük kaldırırlar. Gayet güçlü kefereleri olur.
Şehirlerde buğday ekmeği yeseler hasta olurlar. Her an akraba ve yakınları evlerinden yük yük kalımbok ekmeği [276b] getirip yerler.
Bir tuhaf esvap giyerler, hepsi beyaz aba kebe olup saçak saçak püsküllüdür. Belleri ince, etekleri bol ve yenleri dar tuhaf es-
339
vap giyip tüm erkek ve kadınları başlarına beyaz sarık sararlar. Kadınları siyah saçların dağıtıp üzerine beyaz sarığını giyince gülünç görünüşlü, acayip ve garip şekilli olur ki görenler gülmeden yıkılırlar.
Görünüşleri: Hepsi Kalmık Tatarı çehreli, kazan başlı, deve dişli, iri kulaklı, iri gözlü, yassı yüzlü ve samson sözlü olup sesleri dağlar içinde güm güm ötüp bir dağda biri ve bir dağda biri araları 2 fersah yer olup birbirleriyle iyi konuşurlar.
Mora Vilayeti'nde Çakona kavmi kafirlerinin dillerini bildirir
ana duya 1 2
aks o ofta 6 7
andi kota ekmek Allah
kali arı odun bakmak
fuka ip şile karın göz
tancala tanca evler ev
ızemı kaşimeni oğul otur
tiruya 3
ohta 8
hırsa Allah
duğani buğday etmeği
ani eşek
azanu kalk
iy yo soğuk su
tero 4
anko 9
Mariya Meryem Ana
çiya uç
miri kedi
f . .
ma.ımı ana
omclıu yoktur
panda 5
doka 10
narvo su
şomo ta'am
samiri bugünkü gün
şatimi kız
izvaçi gitmek
Buna göre binlerce çeşit kelimeleri var ama bir gün bir gece orada konuk olup atlarımız ve kendimiz darı ve keçi eti yemekten usanıp dillerinden bu kadarca yazdık.
Oradan kalkıp viran olmuş Çakonya Kalesi bir kırmızı kaya üzere sağ tarafımızda kalıp mamur Çakonya köylerinden taşlıklar içinde geçip,
Çeşmebaşı menzili: Bir geniş yerde etrafı kayalı dağlar olup çeşit çeşit kaynak suları ve nice bin bağları var. Hepsi Benefşe Kalesi ayanının İrem bağlarıdır. Benefşe Kalesi'nin muha-
340
fazasına memur Yanyalı Pir Paşa ve Kaplan Paşa bütün çadırlarını ve otağlarını kurup otururlar. Nice bin İslam ordusu Girit'e geçmek için donanma-i hümayun ile Kaptan Kaplan Paşa gelir diye nöbet bekleyip dağ ve taşlar üzere konup bir pazar ve bir büyük kalabalık olmuş ki anlatılmaz.
Burada Pir Paşa'nın çadırında yoldaşlarımız ve hizmetçilerimizle konup bir gece konuk olup anılan çeşmenin abıhayatından içip o gece keyif sürdük. Sonra sabahleyin yarım saat doğuya ve yarım saat kıbleye ulu yol ile gidip, Kudret eliyle yapılmış ibretlik Benefşe [Menekşe] Kalesi'nin
özellikleri Tarihçilere göre ilk yapıcısı Yunanlı Feylekos Batlimus'tur.
Sonra İspanya kralı eline girdi. Sonra, Bundukanf Venediği elinde iken Fatih ve Bayezid-i
Veli bu kale üzere karadan ve denizden sefer edip bu Benefşe Kalesi, Anapolya Kalesi ve Termiş Kalesi'nin fethi nasip olmadı. Bütün Mora Adası Osmanlı hükmünde olup Fatih'ten ta Sultan Süleyman Han'a kadar bu 3 adet kale (---) yıl kafir elinde kalıp sonunda (---) tarihinde Süleyman Han vezirlerinden Kaptan Vezir Kasım Paşa serdar olup karadan ve denizden derya gibi asker ile bu Benefşe Kalesi'ni kuşatıp Venedik elinden fethetti. Süleyman Han yazımı üzere hala Kaptanpaşa Eyaleti'nde Mora Sancağı hükmünde voyvodalıktır. Ve 150 akçe payesiyle kazadır.
Ve nahiyesi (---) adet mamur köylerdir. Kethüdayeri, yeniçeri serdarı ve başka hakimleri yoktur, ama iki dizdarı vardır. Biri aşağı hisar ve biri yukarı hisar dizdarıdır.
Ve (---) adet kale erleri vardır. Muhtesibi, bacdarı, şehir kethüdası ve portoyorozları vardır. Süleyman Han zamanı başka kaptanı var imiş, 5 parça firkate ile deryayı muhafaza edermiş. Daha sonra kaldırılmış, ama gerçekten bu asırda bu kaleye bir derya kaptanı lazımdır.
Hala Mora paşası, Ankebut Ahmed Paşa kethüdalığından çıkma Hasan Paşa olup Seydf Ahmed Paşazade Mehmed Paşa mazuien Girit'e geçti. Hakir Hasan Paşa ile Benefşe Kalesi'nde kalıp kaleyi gezip dolaşmaya başladık.
Bu Benefşe Kalesi'ne halk dilinde Menekşe derler. Frenkçede (---)dir, Rumcada (---) dir, ama İslam kavmi dilinde Benef-
341
şe'dir. İsim alma sebebi odur ki dağlarını, bellerini ve Çakona Nahiyesi ellerini tamamen menekşe, zerrin, müşk-i rumi, ada soğanı bezeyip menekşe kokusu insanın dimağını kokulandırdığından bu kaleye Benefşe derler.
Kalesinin şekli: Akdeniz kenarında Mora Adası'nın güneyi tarafında bir sivri burunda hemen [277a] bir ada gibi bir kırmızı yalçın kaya üzerinde, o yüksek dağın zirvesinde göklere yükselmiş kudret eliyle yaratılmış Rum Kahkaha Kalesi, benzersiz sağlam bir hisardır. Doğudan batıya uzunlamasına benzersiz bir iç kaledir. Havanın yoğun olduğu zamanlarda iç kale bulutlar içinde kalıp ta öğle vakti olup hava ısınınca mavi bulutlar kaybolup iç kale belli olmaya başlar. İç kale ta bu mertebe yüksektir.
Üç tarafında asla duvarı yoktur. Hemen kudret eliyle yapılmış bir kaledir. Ancak aşağı kale tarafına nazır kapısı yakınında yer yer kale duvarları vardır. Ama her ne tarafından olursa aşağı bakılmak imkansızdır ki insanın ödü yarılır. Bu yüksek kale sanki Van Kalesi'dir, ancak bu Van Kalesi'nden 3 kat yüksektir ve ondan geniştir.
İçinde 500 hane şeddadi yapılar var, her biri sanki birer kaledir. Baştan başa kırmızı kiremit örtülü bağsız, bahçesiz ve avlusuz daracık evleri var. Bütün evleri birer çeşit kat kat Havarnak Köşkü gibi cihannüma güzel hanelerdir.
7-8 yerde dut ağaçları ve 5-10 yerde servi ağaçları var. Tüm evleri birbiri üzere olup hepsi güneye ve kıble yönüne bakan hoş evlerdir. Akdeniz göl gibi gözükür, bütün evleri beyaz kuğu gibi şahane mamur hanelerdir. Ve her evde birer ve ikişer üçer su sarnıçları bulunur.
Bu iç kalede asla kefere haneleri yoktur. Ve hamam, kuyu, han, dükkan ve başka yapı da yoktur.
İki adet cami var. Birine Fethiye Camii derler, Sultan Süleyman Han'ındır ki kiliseden bozmadır. Ve biri kapının iç yüzünde Derviş Mehmed Ağa Camii. Bunlar kiremitli camilerdir. Bütün evlerin ve bu camilerin kiremitleri tümden kireç ile yapılma bir çeşit büyük kiremitlerdir, zira Rum kiremidi gibi olsa, zorlu rüzgar bu yüksek dağda tüm kiremitleri havaya atar.
Bu iç kalenin doğu tarafında bir burunda yüksek bir kule
342
vardır. Kapısına taş merdiven ile çıkılır, Kasım Paşa Kulesi derler. Ağzına kadar cebehane ve mühimmat doludur.
Bu kalenin batı tarafında göklere yükselmiş bir kulesi daha var, tüm şehre ve 4 tarafa havale olup içinde çeşit çeşit zahire, yiyecek ve içecek vardır.
Bu kale denizde 300 mil uzaktan seçilir. Girit Adası bu kaleden açıkça görülür, zira araları 80 mildir.
Bu kalenin tüm sokakları baştan başa kudretten beyaz taş döşeme kaldırım olup tertemizdir. Asla bu kaleye bekçiler ve kapıcılar köpek koymazlar, zira tüm yağmur suları su sarnıçlarına gider. Onun için bütün yolları temizdir.
Bütün halkının mesire yeri ve dinlenme yerleri Fethiye Camii'dir. Bir yalçın kaya üzerinde olup doğuya, kuzeye ve batıya nazırdır. Bütün kalabalık cemaat namaz kıldıktan sonra orada oturup dinlenirler .
. Bir mesiregah da kale kapısı arasıdır ki cümle kale kulunun lonca yeridir. Bir büyük kemer altı olmakla kapının iki tarafı sofalarında tüm gelen geçenlerin dinlenme yeridir. Ve bütün duvar yüzleri silahlarla bezenmiştir. Bu kapıda, yukarı iç kalenin sınırı ve özellikleri tamam oldu.
Benefşe Kalesi'nin varoşunun çepçevre şekli Bu iç kale kapısından aşağı varoşa inince 3 kat dolambaç
kale kapıları vardır. Tamamen parlak yalçın kayalı gayet sarp yollarından at, katır ve eşekler güçlükle çıkarlar. Bu iç kale kayası, aşağı varoşu sanki karnına alıp kuşatmıştır. Ve bu varoş iç kalenin kıblesi tarafında olup iç kale kayası altına girmiştir. Hatta yukarı iç kalenin en tepesinden bu aşağı varoş görünmez, zira iç kalenin tepesi altına aşağı varoş girmiştir. Onun için yukarı kaleden bu varoş hisar görünmez.
Sultan IV. Mehmed Han varoşunu bildirir Yapılma sebebi odur ki, (---) tarihinde Sultan Mehmed Han
asrında bu Benefşe Kalesi'nin varoşu etrafında mamur varoşu olmadığından Venedik kafiri donanmasıyla 100 parça gemi denizden, Manya ve Malta kafirleri karadan gelir. Bu varoşu 3 ay 10 gün muhasara edip 100 bin adet top gülleleri urup bir taş koparamayıp hüsrana uğrayıp kale fethinden ümit keserler. Bu sırada karadan 40 bin adet seçkin İslam askeri yardım yeti-
343
şip murdar kafirlerin gafil avlayıp kıra kıra denize döker. Nice bin [277b] adet kefere ve fecereler Akdeniz'de boğulup nicesi de yüzerek gemilerine varırlar. Burada duramayıp kaçıp canları cehenneme, memleketlerine giderler. Vilayet halkı perişan hallerini Devlet kapısına arz ettiklerinde donanma-i hümayun ile (---) tarihinde Kaptan Fazlı Paşa, 12 eyalet askeri ve 70 bin reaya, amele, yapı ustaları toplanıp bu iç kale kayasının yarısından bölüp ta denize kadar ve deniz kıyısı ile iç kale kayasının derya içindeki burnuna kadar 3 köşe bir hisar etmişlerdir ki henüz Benefşe Kalesi taze can bulup bir sağlam hisar ve dayanıklı kale olmuştur.
Bu varoşun sokakları daracıktır. Dar olduğu yine iyidir, zira kuşatma sırasında düşman dar sokaklarından yürüyüş edemezler. Bütün evleri birbiri üzere kat kat avlusuz, kale gibi hepsi Rum keferelerinin evleridir.
Müslüman mahalleleri kalenin kayası altında bulunup gayet cengaver ve yiğit Rum kefereleri olur. Hatta Venedik kafiri bu varoşu kuşattığında daha kaleleri yok iken küffar buna 3 kere yürüyüş edip daracık sokaklarına Frenk girince varoş Rumları kıra kıra geriye döndürmüşlerdir. Hala bütün Venedik kafirleri bu Benefşe keferelerinin o kadar can düşmanlarıdır ki Benefşeliyi bulsalar kebap ederler. Gayet cesur Rum kefereleri olur. Şimdi ise varoşları kale içine alındı. Her bir Rumları 7 başlı ejder gibi oldular.
Varoşun büyüklüğü: Bu varoş iç kale kayası yarısından batı tarafında varoş kapısından derya kenarından doğu tarafı kapısından yine iç kale kayası burnuna kadar çepçevre büyüklüğü 2.100 adet germe adımdır.
Ve 9 adet kule, 3 yerde büyük tabya ve 4 adet kapıları vardır. Evvela doğu tarafında bir kapısı deniz kıyısında olup limana nazırdır, ama kıbleye açılır sağlam kapıdır. Ve biri de batı yönüne açılır büyük kapıdır ki 3 kat birbiri içinde demir kapılardır. Ve 2 adet küçük uğrun kapıcıkları vardır. Ama büyük batı tarafı kapısından taşra şehrin mezarlığıdır.
Birkaç acı sulu kuyuları var. Ve liman kenarında bezirgan mahzenleri var. Bu taraf limandır, ama büyük gemiler yatamazlar. Benefşe firkateleri ve Gelibolu gemileri yatarlar.
344
Bu varoş içinde irili ve ufaklı 1.600 adet avlusuz daracık ve hep kiremit örtülü kat kat kargir yapılı kale gibi şeddadi evlerdir. Hepsi pak, beyaz ve temiz güzel evlerdir.
Kargir kubbeli ve kargir minareli 2 adet camileri çarşı içinde olmakla ikisi de bol cemaatlidir. Ve 2 adet mescit vardır. 1 medrese, 2 mektep ve 50 adet dükkandır.
Sudan başka bu şehirde her ne istesen bulunur, ancak su bulunmaz. Dirhemle su bulunduğundan bu şehirde asla çeşme, sebilhane ve hamam yoktur.
Bu şehre abıhayat su gelmek mümkündür ama tüm şehir halkı birlikte şehre su gelmesine hayır sahiplerini men ederler.
Sebebi odur ki, "Çeşme sularımız vardır diye mağrur olup su sarmçlarımıza sahip olmayıp viran olur, kuşatma sırasında kafir gelip taşradan gelen sularımızı keser, hepimiz susuz kalıp aman deyip kaleyi kafire vermek gerekir" düşüncesiyle vilayet halkı şehre su geldiğini istemezler.
Ama her evde beşer onar adet su sarnıçları mukarrerdir. Toplam 3 bin adet sarnıçları var ki yaz günlerinde her biri abıhayat olup buz parçasıdır, ama bütün sarnıçları mühürlüdür ki bir komşu bir komşuya içmeye bir damla su vermez.
İç kalenin kızıl kayasından akan yağmur sularına yollar kesip miri sarnıçlara, oradan şehir evleri sarnıçlarına dolar. Tüm evlerin damları ve çatıları üzerinden akan yağmur sularının bir damlası boşa gitmeyip sarnıçlara akar.
Bu şehirde asla bağ bahçe olmaz, zira tamamen yalçın taşlardır. Havası gayet sıcaktır. Ve mahbubu ve mahbubesi gayet aktır. Ve kalelerinin koruyucusu Hallak-ı Rezzak'tır.
Bu Benefşe Kalesi bir adadır. Kara tarafı ki batı tarafıdır, o mahalde deniz üzerinde 11 göz taş köprü var, boyu 450 adımdır. Köprü olduğu yer sığdır. Köprü altından balıkçıların kayıkları bir taraftan bir tarafa geçer, zira bu köprünün iki tarafı limandır, ama büyük gemiler zor [278a] yatarlar.
Benefşe Limam'nm anlatılması Eski Benefşe Limanı gayet hoş ve top altında iyi yataklı gü
venli liman olup 200 parça gemi yıldızdan, karayelden ve batıdan bu 3 zorlu rüzgardan rahat yatar. Bütün gemiler başlarım karada taşlara yıldız tarafına bağlar ve lodos yönüne 10 kulaç
345
yerde demir korlar, ama lodos, kıble ve gündoğusunda gemiler yatamaz, gayet zordur.
Bu limanın batı tarafında kayalar altında hoş sular bulunur. Ve bu Benefşe Köprüsü'nün yarım saat güneyindeki bağlar ve bahçeler tamamen Benefşelinindir. Hoş suları, sulu meyveleri ve yemesi hoş üzümleri olur.
Bu Benefşe'den güneye kaya burun tam 30 mildir. Oradan Girit Adası kıbleye doğru tam 80 mildir. Osmanlı'nın bütün deniz kıyısında Benefşe gibi çok gerekli bir serhat yoktur. Ve gayet amansız ada yerde bulunup limanı amansızdır.
Bu kalede Hasan Paşa yanında bir hafta konup garip ve acayip temaşalar ettik. Sonra burada haber aldık ki Sadrazam, Termiş Kalesi'nden donanma-i hümayuna binip Girit Adası'na geçmiş. Hakir de Mora Paşası Hasan Paşa'dan ihsanlar ve yoldaşlar alıp,
Benefşe'den Anapoli'ye gittiğimiz konakları bildirir Evvela Benefşe'den batı yönüne 8 saat gidip Eloz Ovası'nda, Bey Çiftliği menzili: Gayet mamur otardır. Çakonya Dağ-
ları sağ tarafımızda kaldı. Oradan kuzeye 8 saat mamur ve bakımlı köyler, çiftlikler, verimli ekinlikler geçip tekrar,
Mizistre Kalesi'nde Şeyhülislam Hamdi Efendi hanesi yukarı kalede olup orada konuk olduk. Oradan kuzeye 6 saat gidip,
(---) Köyü menzili: Kefere köyüdür. Oradan yine kuzeye (--) saat bağlı, bahçeli ve mahsullü sahralar geçip,
Harap kale (---) (---): Bir yalçın kaya başında kayaları mağaralı, viran yüksek kaledir, içinde insan yoktur. Ancak kış günlerinde içinde çobanlarıyla koyunlar kışlağı ağıllar var. Aşağı deresi içinde bir abıhayat suyu var, ama gayet tehlikeli yerlerdir ve tuzaklı derelerdir.
Oradan yine kuzeye Tana Ovası içre bir saat mahsullü yerleri ve mamur çiftlikleri geçip,
Tana kasabasının özellikleri Mora Sancağı voyvodalığıdır ve 150 akçe kazadır. Ve nahi
yesi (---) adet köydür. Şehri bir taşlı yerde, doğu ve batı tarafı sahralı bir yüksek kayalı yerde 500 adet haneli mamur ve bakımlı bir kasabadır. Zemini safi servilik içinde hepsi kiremit ör-
346
tülü hanelerdir. Bir camii var, avlusu safi servi, kubbesi kiremitli ve bir kargir minareli bir hoş camidir. Abıhayat suları var, ama çarşı pazarı, han ve hamamı yoktur, ama haftada bir büyük pazarı durup etraftan nice bin insan toplanır. Oradan 1 saatte,
Eski şehir Trapoliçse Kalesi'nin özellikleri Yapıcısı (---) (---) (---) dır. İsim verilme sebebi, Yunan Rum
dilinde kuş kafesi demektir. Hala Rumlar kuşlara pulya derler. Küçültme ile poliçse derler. (---) yılında Venedik elinden Kasım Paşa fethidir. Hala Mora paşasının voyvodalığıdır ve 150 akçe payesiyle kazadır.
Nahiyesi (---) adet köydür. Kethüdayeri, serdarı ve ayanı vardır. Kalesi şehrin batı tarafında bir top menzili uzak mesafede bir yalçın kaya üzerinde bir kargir şeddadi yapı, bir küçük hoş kaledir. İlk önce Fatih'e anahtarlarını teslim etmişler. Sonra kafirler yine istila edip ikinci fetihte Süleyman Han Veziri Kasım Paşa'ya vere ile kaleyi verdiler ve anahtarlarını teslim ettiler. Ancak hala içinde insan yoktur.
Şehri, bir geniş ova içinde bin haneli bağlı ve bahçeli, mamur bakımlı, kargir yapılı ve baştan başa kiremit örtülü geniş hanelerdir ve 11 mahalledir. Evvela (---) mahallesi
.................. (1 satır boş) ................... . Ve 2 adet geniş camii vardır. Evvela çarşı içinde kargir kub
beli, kargir minareli, kubbesi kireç ile sıvalı ve avlusunda ibretlik görülmeye değer abdesthane havuzlu aydınlık bir camidir ki Mora diyarında böyle bir aydınlık, iç açıcı, nurlu cami yoktur. Hatta yapı ustası mühendis bu havuzu avlunun tam ortasına 6 adet beyaz ve ince mermer sütuncuklar üzere 9 kemerli bir kubbe edip altında pak havuzu abıhayat ile dolu olup bir yekpare mermerden şeşhane bir Hanefi havuzudur ki övgüsünde dil kısa kalır. [278b]
Bu camiin kıble kapısı üzere tarihi budur:
Bize tarih için Huda-yı Allm, İşbu kavli bize edip ta Tim,
Rastdır bu makama tek(?) tarih, Ruşen oldu makamın İbrahim.
Sene 1067 [1657]
347
Sonra Ahmed Ağa Camii. Bu da bir aydınlık nur dolu mamur, kargir kubbeli ve yüksek minareli güzel camidir. Bu camilerden başka 6 adet mahalle mescitleridir.
Ve 2 medrese, 3 adet sıbyan mektebi ve 2 adet tekke vardır. Bunlardan Ahmed Ağa Camii avlusunda Hüseyin Efendi hazretlerinin hankahı Halveti tarikatında ulu tekkedir ki zengin yoksul herkese nimeti boldur. Bizzat hayır sahibi bu tekke sahasında bir kubbe içinde medfun olup kapısının üzeri sağ tarafındaki pencere üzere bu tarih yazılıdır:
Kaşifi esrar-ı erbab-ı sülUk, Tali '-i envara cidd ü cehd eden,
Tarihi anın bin otuz beşdedir, Gitti o plr-i mübarek dünyeden.
Sene 1035 [1626]
Ve 2 tekke daha mamur dergahlardır. Ve 1 hamam, 1 tüccar hanı, 1 adet gelen gidenlere konukevi, 14 yerde akarsulu çeşme, 160 adet esnaf dükkanı ve 2 adet yerilmiş tiryaki kahvehanesi vardır. Ama bu kahvehaneler çarşı içinde geniş cadde üzerinde bulunup önlerinde büyük çınarlar var ki her biri göklere doğru uzanmış, dallan altında çemenzar sofalar üzerinde kara ve deniz gezginlerinin maarif erbapları her çınarın gölgesinde marifet arz edip vilayet halkı ile ülfet edecek bir ibretlik kahvehanelerdir. Ve 420 adet kefere haneleri vardır.
Kısacası gayet mamur ve şirin hoş şehirdir. Suyu ve havası yaylak olmak ile hoştur, ama kışı şiddetli olmakla limonu, turuncu, narı ve zeytini olmaz. Mora yumuşak iklimine göre kışı sert olur. Lakin mahbubu ve mahbubesi, gayet güzel yüzlü civanları, tüm halkı sağlıklıdır.
Giysileri çuka ve kumaşlar olup taze yiğitleri Cezayirli esvabı giyip bağır yelekleri ve pala bıçaklar taşıyıp başlarında kırmızı fes ve ayaklarında siyah fillar pabuç giyip gezerler. Tüm halkı Rumşadırlar, ama zevk ehlidirler.
Diyarından ayn garipleri çok sever adamlardır ki bir gece misafirsiz yemek yemezler. Ayanı kibardan
. . . . .. . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) ................... .
348
Oradan kalkıp kıble tarafına 2 saat gidip safi bağlar ve bahçeler içinden geçip,
(---) Köyü: Rum köyüdür. Onu geçip 6 saatte daha sarp taşlı yolları geçip (---) dağını aşıp tehlikeli gayya derelerini ve harami pusu yerlerini geçip,
(---) (---) sahrası, yani yüksek yapı Arhoz Kalesi'nin özellikleri
Yapıcısı Venedik pirinc-pirimleridir. İtalyancada ismi (---). Rumcada Arhoz (---) demektir. Türkçe'de de o isimle anılan güzel şehirdir.
Sonra (---) tarihinde Sultan Süleyman vezirlerinden Kaptan Güzelce Kasım Paşa deryadan donanma-i hümayun ile karadan derya gibi asker ile bu kale üzere er döküp aman ile fethetmiştir. Hala Süleyman Han kanunu üzere veziriazamların hassıdır ki kaymakamı hakimdir. Her sene hakime (---) yük akçe hasıl olur.
150 akçe payesiyle kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Sipah kethüdayeri ve serdarı yoktur, ama muhtesibi, bacdari, haraç ağası, şehir kethüdası, kale dizdarı ve (---) adet hisar erleri vardır.
Kale zeminin şekli: Deniz kıyısından uzun bir top menzili uzak, göklere çıkmış bir yalçın tepe üzerinde havalesiz, 4 köşe şeddadi taş yapı güzel bir sur olup güney tarafa bakar bir kapısı var. İki kat sağlam demir kapılardan içeri biraz gidince bir meydandan içeri kendi iç kale kapısıdır. O da güney tarafa açık sağlam demir kapıdır.
Ondan içeri bu iç kale içinde 150 adet hanelerdir, ama çoğu boştur. Sahipleri vebadan kaçmıştır, haneleri harap, yerleri toprak olmadadır.
Bu iç kalenin batıya bakan köşesinde göklere uzanmış bir ibretlik güzel kulesi var. Tüm Anapoli Körfezi deryası, Anapoli Kalesi ve Arhoz Ovası ayak altında gözükür. Bu yüksek kule, sanki iç kale içinde bir iç kale daha olmuştur.
Kısacası, gördüğümüz kalelerde böyle bir yüksek kule meğer İstanbul'da Galata Kulesi [279a] ola. Gerçekte Galata Kulesi'ni yapan eskinin ustası bu yüksek kuleyi de yapmıştır. Tarihi Latince ile yazılmıştır. Ama bu kule Galata Kulesi gibi sade bina değildir. En tepesinde olan bedenler içinde bir kat yüksek
349
kule var ki o da göklere uzanmış olup durur. Ancak Galata Kulesi gibi üstü kurşun örtülü külah değildir. Gerçek usta marif etini göstermek için bu kulenin tepesine bir sanatlı kargir yapı toloz kubbe etmiş ki anlatılmaz.
Eski zamanda bu kule üzerinde topları çok imiş, ama şimdi toplam 5 adet uzun şahi topları var. Kule içi 8 kat olup her katında çeşitli cebehaneler, mühimmat ve levazımat, türlü türlü zahire, darı ve kılçıklı pirinç doludur.
Bu iç kalenin doğu tarafında bitişik bir kat bölme kale duvarı daha var. Bu hisar içinde 15 adet kiremitli ev vardır.
Ve bir ufak tefek camii var. Nice ihtiyarlar "Bu cami Fatih'indir ki ilk defa bu kaleyi Fatih fethedip Anapoli'yi fethedemeyip sonra küffar bu kaleyi bile almıştır" diye anlattılar, ama bu camiin hutbesinde Süleyman Han adı okunur. Bu hisarda bu camiden başka bir şey yoktur.
Kısacası bu Arhoz Kalesi 3 kat bölme hisardır. Ve çepçevre büyüklüğü bedenleri üzere 2.100 adımdır. Ve doğu ve batı tarafları tamamen yalçın uçurum kayalar olmakla asla bir tarafında hendeği yok bir sağlam kaledir. Bu kalenin kapısı önünde,
Yukarı küçük varoş İçinde Müslüman ve gayrımüslimlere ait 80 adet kiremit ör
tülü, tek katlı ve iki katlı, kargir yapı cihannüma güzel haneler vardır. Lakin o kadar mamur ve bakımlı değildir. Bunda da çarşı pazar, han ve hamam yoktur. Gayet yüksek olmakla herkes bu mahalle çıkmaya aciz olduklarından tüm halkı aşağı şehre muhtaçlardır.
Arhoz aşağı şehri Yukarı varoştan yokuş aşağı bu varoşa kadar tam 3 bin
adımdır. Bu şehir 800 adet büyük hanedir ki iki ev bir yerde değildir. Hepsi başka başka yapılmıştır. Hemen ovada herkes beğendiği yerde bağlı bahçeli ve abıhayat sulu kale gibi geniş, sağlam ve mamur haneler düzmüşler ki tamamı kiremitli ve porta saray kapılı hoş evlerdir.
Hepsi 2 adet camidir. Biri çarşı içinde kiremit kubbeli ve bir nazik kargir minareli eski tarz büyük camidir. Ve biri de Beşikler yakınında bir mamur camidir. Ve 10 adet mahalle mescitleri vardır.
3 5 0
Kale içinde, yukarı varoşta ve aşağı bu varoşta toplam 11 mahalledir. Bunlardan Beşikler Mahallesi, Kethüda Mahallesi (---) (---) (---) mamurdur.
Ve 1 medrese, 2 adet sıbyan mektebi ve 2 adet tekke vardır. Ve 1 adet hamam ve 1 adet tüccar ham vardır.
Ve 20 adet seyrek seyrek dükkandır ki sıralı olarak yapılmamışlardır. 500 adet abıhayat kuyuları vardır. Ve mahkeme sarayı (---) (---) (---) mamurdur.
Suyu ve havası hoştur ve bağı bahçesi cihanı tutmuştur, zira tüm Anapoli şehrinin ayanı kibarının burada bağları vardır. Kırk türlü sulu, şıralı, yemesi hoş üzümü sicilde yazılı olup üzümü beğenilir.
.................. (1 satır boş) ................... . Bu şehri de seyredip oradan doğuya 2 saat gidip, Kuçiya Köyü menzili: Zekeriya Efendi'nin İrem Bağı gibi
çiftliğidir. Oradan kıbleye doğru 1 saatte, Eski Anapoli harap kalesinin özellikleri: Bağlar ve bahçe
ler içinde viran kalmış havalesiz şeddadi bir taş yapı imiş. Onu geçip yarım saat gidip,
Anapoli Vilayeti, yani İskender Seddi Anapoli Kalesi İtalyan Frenk dilinde Anapolya derler. Latincede (---) derler.
Yunan Rum dilinde Kasro Anapoliye derler. Osmanlı'da Anabolı derler ki Anapoli'den bozmadır.
Ama Osmanlı hükmünde bu Anabolı ve Karadeniz sahilinde İnebolı, Süzebolı, Ahtabolı, Gelibolı, (---) (---) Anadolu' da Bolu şehri var ve nice bolı [bolu] lafızlı şehirler var, ama bu Anapoli Kalesi gibi Osmanlı elinde böyle bir sağlam, dayanıklı kale yoktur. Hatta ilk defa (---) tarihinde Fatih Sultan Mehmed Han kuşatıp fethedemedi. Sonra (---) senesinde Sultan Bayezid Han kuşattırıp fethi kısmet olmadı.
İki kere Çin acısı elinden kurtulmuş Çin ceylanına dönüp bu kaleyi Venedik kafiri öyle Ye'cüc Seddi etti ki daha önce Rum Feylekos yapısından ziyade Me'cüc Seddi oldu.
Sonunda (---) tarihinde Sultan Süleyman Han [279b] Veziri Kaptan Güzelce Kasım Paşa bu kale üzere serdar gelip karadan ve denizden bu sağlam suru kuşatıp 70 gün 70 gece kale döven toplarla döve döve, Osmanlı'nın bilek kuvvetiyle kılıç vurup
3 5 1
fetholmuştur. Tüm Mora Adası'nı Fatih ve Bayezid Han iki padişah fethedip bu kale asla evet . demeyip tam 70 yıl kafir elinde kalıp sonra bu Anabolı, Benefşe ve Termiş Kalesi'ni 70 yıldan sonra aman ile vermişlerdir.
Bu kale fetholmayınca bütün Mora Adası Osmanlı eline girmemiştir, ancak üçüncü padişahta, Süleyman Han eline girmiştir. Hala onların yazımı üzere bu Anabolı Kalesi Mora paşasının hass-ı hümayunundan voyvodalıktır. Hakimleri 300 akçe payesiyle şerif kazadır.
Nahiyesi (---) adet köydür ki kadıya her sene 10 kese haram mal piştahta mahsulü hasıl olur. Müftüsü, nakibüleşrafı, sürsat ağası, nüzül ağası, iştira ağası, gümrük ağası, muhtesib ağası, bacdar ağası, haraç ağası, mimar ağası, şehir emini, sipah kethüdayeri, yeniçeri serdarı, ambar emini, ambar nazırı, ambar katibi var, zira hepsi Girit'e gidecek İslam askeri zahiresi bunda dağlar gibi yığılmış idi. Onun için bu şehir insan deryası olmuş.
Kale ağası ve 20 adet neferat ağalarından sağ kol ağası, sol kol ağası, gönüllü ağası, azeb ağası, beşli ağası, topçu ağası, cebeciler ağası, kaptan ağası, liman ağası ve mendirek kalesi ağası, başka neferleri vardır.
Ve toplam (---) adet aşağı kale ve yukarı kale neferleri vardır. Ve Rum kefereleri üzere portoyorozları vardır, ama Frenk balyozu konsolosu yoktur. Ancak ayanı eşrafı, uleması sulehası, bey ve beyzadeler, paşa ve paşazadeler gayet çoktur. Hepsinden mükellef ve mükemmel Maryoloğullarından Abdi Paşa, Mustafa Paşa, Hasan Paşa ve (---) (---) (---) büyük hanedan sahipleri olup üçer pare kadırga ile sefer eşer ikişer tuğlu derya kaptanlarıdır ki Akdeniz' de velvele salmış vakarlı paşalardır.
Kale zemininin şekli Bu kale Anabolı Körfezi'nin sonunda, deniz kıyısında ba
dem şeklinde, yani uzunlamasına yüksek bir kaya üzerinde sağlam, dayanıklı hisardır ki iç kalesi tam 3 kat bölme şeddadi duvarlı bir sarp kasabadır.
Bunda ancak Fethiye Camii var, Süleyman Han'ındır ki kiliseden çevrilmiştir. Boyu ve eni ellişer ayak olup sade kiremitli ve bir düzgün minarelidir. Hakir tam 65 ayak taş merdiven ile bu minareye çıkıp şehrin tarhını, tarzını, şeklini ve yapısını ge-
3 5 2
zip dolaşıp bir tabak kağıda kalenin tüm yapılarının şeklini çizdim. Bu Fethiye Camii içinde büyük bir su sarnıcı var ki tüm bu iç kale halkı ona muhtaç olup eyyam-ı bahurda sanki buz parçası suyu var, bir ruhaniyetli aydınlık camidir.
Burada 200 adet kiremit örtülü mükellef ve mükemmel yapılı Müslüman haneleri var ve hepsi Müslüman yapısıdır. Kuşatma sırasında top darbelerinden kafir yapıları kalmayıp fetihten sonra İslam tarzı üzere yapılmış hanelerdir. Temelleri yalçın kayalar üzere olmakla bu iç kalede asla bahçeli evler yoktur. Ve hepsi daracık evlerdir, ama cihannüma havadar yuvalardır.
Bu kalenin kıble tarafında asla kale duvarı yoktur, hemen bir yalçın kayalardır ki insan aşağı bakmaya asla cüret edemez. Ama bu kalenin tüm topları bu duvarsız olan kayalar üzerinde olup hepsi aşağı deniz boğazına nazır uzun topları vardır ki her biri siper sepetlerinin artlarında 7 başlı ejderha gibi durur balyemez toplardır.
Bu iç kalenin doğu tarafında bir bölme hisar daha var, ona orta hisar derler. Ancak batı tarafına bakar bir kapısı var, ondan içeri cenk meydanıdır. Ancak 1 mescidi ve 5 adet hanesi var, başka yapı olmayıp hemen bir geniş meydandır.
Ve bu mahalden aşağı gidip doğu tarafında yine kayalar üzerinde bir bölme hisar daha vardır, ismine (---) derler. 1 camii ve 80 adet kiremit örtülü haneleri var, başka şey yoktur.
Ondan aşağı Toroz Kapısı'na giderken bir bölme hisar daha vardır, ismine (---) derler. 20 hane de burada vardır.
İç kale bu yazılan 2 adet bölme hisara kadar duvarlarının kalınlığı 100 ayak enli şeddadi sağlam binadır. Ve kırkar arşın yüksek duvardır ki tüm duvarları iç yüzüne eğridir. Kuşatma sırasında top gülleleri tesir etmeyip kayıp gider.
Kalenin bu tarafı kara olmakla 3 kat kesme kaya hendeğin taşra katı tam 80 [280a] adım enli ve derin hendektir ki liman tarafındaki hendek içine kayıklar yanaşıp girerler.
Bu kalenin ölümü kara tarafındaki hendek aşırı olan havale kayalardandır, zira bu mahallin havale kayalarından taş atsan kale içine el taşı düşer. Bu mertebe havale kayaları vardır ki bu kayalardan kurşun kale içinde tavuk gezdirmez. O yüzden bu kalenin kara tarafı sarp ender sarptır. Ve 500 adım kara tara-
3 5 3
fı kara taşlı karadır. Bu kalenin geri kalan 4 tarafı denizdir. Hemen bu kale ada olmaya 500 adım kayalı yeri kalmıştır, eğer onu kesseler bu kale tam ada olurdu. Bu kale çepçevre yalçın kaya üzere yapılmıştır. Güney tarafı bir gayya çukuru gibi yalçın taş olduğundan başka o taraflarda asla kale duvarı olmayıp hemen tabii bir kaledir. Ve daha yukarı kalelerin kuzey tarafında aşağı varoş kalesine iner kalenin büyük kapısı önünde bir lonca köşkü var, limana nazırdır ki tüm liman ve aşağı şehir ayak altında gözükür.
Aşağı büyük varoş kalesinin şekli Evvela bu aşağı hisar liman kenarınca kalenin bedenleri
üzere ta aşağı tophaneye kadar, ondan yukarı büyük tophaneye, ondan yalçın kayalar üzere ta Toroz Kapısı'na, oradan doğu tarafında büyük kapıya kadar bu kalenin çepçevre büyüklüğü 4.800 adet germe adımdır. Ve 42 adet şahane dirsek dirsek büyük kulelerdir ve 2.100 adet kale bedenleridir.
Ve çevresinde 5 adet kapı vardır, ama üçü bu aşağı hisardadır. Biri doğu yönüne nazır büyük kapıdır ki Arhoz Kalesi yoluna gider 3 kat metin demir kapılardır. Sonra iki kapı da iskele kapısıdır ki birbiri batı tarafa ve biri doğu yönüne açılır ve iç hisara gider Toroz Kapısı ve orta hisara giden orta kapılar doğuya nazırlardır. Bu aşağı kale yukarı ve iç kalelerin kayalarını kuşatmış liman kıyısında bir düz geniş yerde yuvarlak şekilli büyük bir kaledir. Bu büyüklük ve şekilde olan kale içinde,
Mahalle isimleri ve sayısı: Tamamı 1.600 adet tek katlı ve iki katlı kargir yapılı ve baştan başa kiremit örtülü kat kat büyük saraylardır ki vezir, beylerbeyi, bey ve ileri gelen evleri bu kalededir. Yukarı kalede böyle saraylar yoktur. Evvela liman kapısının iç yüzünde Maryoloğlu Sarayı ve (---) mahalde Şeyhi Efendi Sarayı (---) (---) (---).
Ağa sarayı: (---) Ve yukarı kalede Dizdar Gökçegöz Sarayı meşhurdur.
Camileri: Çarşı içinde (---) (---) Camii, kargir kubbeli ve kargir düzgün minareli camidir. Taşra sofasının sol tarafında bir şehit kabri vardır. Ve yine çarşı içinde (---) (---) Camii, bu da kargir kubbeli, kiremitli ve kargir minareli mabettir. Ve kaleden taşra tekke camileri, ikisi de geniştir. (---) (---) (---). Bunlar hep
354
kalabalık cemaate sahip mabetlerdir. Ve yukarı hisarda Süleyman Han Camii, kiliseden çevrilme olduğu yukarıda yazılıdır.
Mescitlerin sayısı: (---) adet mahalle mescidi vardır. Evvela (---) (---) (---) .
Medreseleri: (---) adet medresedir. Bunlardan (---) (---). Sıbyan mektepleri: (---) adet sıbyan mektebi vardır. Evvela
(---) (---) (---). Meczup derviş hankahı: (---) adet Al-i Aba dervişleri tek
kesidir. Evvela şehrin doğusundaki kapıdan dışarı mezarlık içre yukarıda 2 adet fukara tarikat ehli tekkesi var. İkisinde de camiler vardır. Acayip ve garip tekkelerdir ki nimetleri sabah akşam konuklara ve komşulara boldur. (---) (---) (---).
Dükkanları: 200 adet ehl-i hıref dükkanı vardır, ama bedesteni yoktur. Ancak bütün kıymetli şeyler bulunur.
Hamamları: (---) adet hamam vardır. (---) (---) Ama 70 adet saray hamamları vardır.
Tüccar hanları: (---) adet bezirgan hanlarıdır. Evvela (---) (---) (---)
Levent misafirler için konuk sarayları: Toplam 3 adet hasbi han var. Evvela (---) (---) (---). [280b]
Abıhayat tatlı su çeşmeleri: (---) adet çeşmelerdir. Bütün hayratı kale fatihi Kasım Paşa'nındır ki berrak suyunu doğu tarafında (---) bağlarından getirtmiştir. Kalede çarşı içindeki çeşmenin tarihidir:
Ve hayrun kabul. Sene 954. (---) (---)
Sanayi ehlinin küçük pazarı: Evvela büyük kapıdan dışarı 50 adet dükkan olup her pazar günleri tüm köy ve kasabalardan nice bin insan toplanıp ateşli bir kalabalık pazar olur ki anlatılmaz. (---) (---) (---).
Can besleyen hayat pınarları: Bu şehrin iki yerden suları gelir, ama sıcaktır, Kasım Paşa suyu ise lezzetlidir. Biri de Eski Anabolı'dan gelir, ama biraz acıcadır.
Yaşlanmış erkeklerin yüz renkleri: İhtiyarlamış, çöngelmiş kocalarının belleri bükülmüş iken yine bağlara yaya gidip gelirler.
3 5 5
Güzel yüzlü dilberlerinin övgüsü: Dilberleri gayet hoş olup ehl-i ırz, peri çehreli, melek yüzlü, zarif, nüktedan, güneş parçası dilberleri olur.
Sofra sahibi ileri gelenlerinin isimleri: Abdi Paşa, Mustafa Paşa, Hasan Paşa ve Şeyhi Efendi (---) (---) (---).
Tabiat sahibi usta tabipleri çoktur, ama bunlardan Rum Benefşeli, Rum Mihalaki ve Abdi Paşa esiri Manolaki, bunlar meşhurdur.
Değerli usta cerrahları: Evvela Cerrah Usta Habib ve Usta Receb (---) (---) (---).
Duası kabul olunan salihleri: .................. (2/3 satır boş) ................... .
Seçkin şairleri: .................. (2/3 satır boş) ................... .
Hal ehli meczupları: .................. (2/3 satır boş) ................... .
Gençlerinin kıyafetleri: Bütün taze civan evlatları baştan başa parankona elvan çukaları Cezayir esvaplarıdır, zira hepsi leventtir.
Kadınlarının giysileri: Bütün hatunları elvan çuka feraceler giyip yassı başları üzere car örtünürler.
Velinimet meydan erlerinin isimleri: Gemici dayılarının Murad Dayı, Sücah Dayı, Eloz Dayı, Kakomir Dayı gibi isimleri var.
Adeviye gibi temiz kadınlarının isimleri: Evvela Mevzune Kadu, Rabiye Kadu, Ümmise Kadu (---) (---) (---).
Kulağı küpeli kölelerinin isimleri: Genellikle köleleri Frenktir. Perviz, Şehbaz, Bihzad, Musli, Balı, Firuz gibi isimleri var.
Beyaz ve siyah cariyelerinin isimleri: Itabe, Katibe, Sahibe, Müsemma, Ambere, Canfide, Şurize gibidir.
Şehrin ikliminin hesabı: Müneccimlere göre 28. örfi iklimde bulunup uzun günü (---).
Müneccimlere göre imareti talihi: Eski kahinlere göre bu şehrin imareti talihi terazi burcunda, Zühre ve hava evinde bulunmuştur.
Can veren, rahatlatan güzel havası: Havası gayet hoş ve
3 5 6
mutedil olup seher vakti o kadar güzeldir ki seher yeli burada bulunur.
Rahip kiliseleri: Şehrin batı tarafında kefere mahalleleri içinde 7 adet rahip kilisesi vardır.
Meslek sahiplerinin övgüsü: Genellikle halkı gemici marangozlardır, yani gemi yaparlar. Bir sınıfı bağban ve kale bekçisidir.
Kahinlerin acayip tılsımları: Bu şehir içinde asla yılan, çıyan ve akrep olmaz. Ve limanına her sene kefal balığı gelip tılsımın ziyaret ederken avlanır.
Çeşitli hububat mahsulleri: Buğdayı, kalımboku, darısı ve pamuğu gayet çok olur, ama arpası ve mercimeği az olur.
Tanrı hediyesi güzel meyveleri: Hepsinden fazla renk renk üzümü gayet şıralıdır, inciri, zeytini ve narı güzel olur.
Sebze çeşitleri: Yaz kış marulu, teresi, salatası, soğanı ve diğer sebze ve otları boldur.
Büyük nimet yiyecekleri: Bu şehrin şekerli işleri ve çeşit çeşit aşları, özellikle güllaç baklavası ve keklik böreği bir diyarda yoktur.
Can besleyen çeşit çeşit içecekleri: Evvela süzme balının limon sulu şerbeti, nar şerbeti ve şer'f müsellesi güzeldir.
Ziyafet evleri, imaretleri: Her hanedandan imaret gibi zengin ve yoksula nimetler bolca dağıtılır, taşra tekkelerin nimetleri de herkese açıktır.
Sarhoşluk veren haram içecekleri: Bunlardan haram şarabı turna kanı gibi kırmızı olup sarhoşluğu yoktur, derler. Vişne suyu da meşhurdur.
Mesireleri: . . . . . . . . .. . . . . . . . . (2/3 satır boş) ................... .
İrem bağlarının adedi: Büyük kapıdan dışarı tekkeler etrafında ve daha iki saat ileri varınca 18 bin bağ bahçe ve şebekeli bostanlar vardır. [281a]
Övgüsünün tamamlanması: .................. (3,5 satır boş) ................... .
Kurtuluş yeri limanını çepçevre bildirir Bu aşağı kalenin kuzeyi, yıldızı ve batı taraflarını kuşatmış
büyük bir limandır ki Anabolı Körfezi'nin sonundadır. Gemi-
3 5 7
ler dip dibe, küpeşte küpeşteye, karın karına yatsalar bin parça gemi alır, ama demir üzere mola yatsalar 300 parça gemi alır güvenli limandır. Bu limanın tam ortasında bulunan Kastel Kalesi arasında yatan gemiler 6 kulaç suda yatarlar. Ancak doğu, kuzey ve yıldız tarafı kenarları kumsal sığ yerlerdir. Türlü türlü hoş ve semiz balıkları avlanır. Ama yılda bir kere, Kastel Kalesi önünde bir tılsım balık tesiriyle o kadar kefal balıkları gelip hepsi balık avcıları elinde tuzağa düşüp Anabolı kavmi balık ganimeti ederler, hesabını Allah bilir, acayip hikmettir.
Hayat yuvası Kastel Kalesi'nin özelliği Adı geçen aşağı varoş kalesinin kuzeyi önündeki büyük li
man ortasında Tanrı'nın hikmeti bir yalçın alçak tepe vardır. Eskinin yapı ustası var gücünü sarf edip bu Kayacık Adası üzerine 4 köşe şeddadi güzel bir mendirek inşa etmiş ki sanki usta mühendis ustalığını göstermiş. Bu liman bir hayli geniş liman olmakla nice kere düşman firkateleri gece baskını ile bu limana girip gemiler basıp esirler alıp gitmişler. Onun için bu Kastel Kalesi'ni yapmışlar. Gerçekten de liman henüz güvenli bir sığınak olmuş. Bir tarafı Anabolı Boğazı'na nazırdır. Bütün etrafı limanı muhafaza eder bir İskender Seddi'dir.
Büyüklüğü çepçevre tam 300 adım olup içinde bir camii ve 5 adet hane vardır, başka dizdarı ve 150 adet hisar eri olup haneleri kat kat kuleler içinde sakinlerdir.
Doğu yönüne bakar sağlam bir küçük demir kapısı var. Hatta (---) tarihinde Anabolı fetholduktan sonra kafir 40 gün Osmanlı donanmasını bu limana koymayıp savaş eder. 40 günden sonra bu kapıyı açıp gemilerine binip bir tarafa kaçıp giderler. Onun için bu kale 40 günden sonra fethedilmiştir.
Bu kalede olan topların her biri boğaz ağzına ve liman çevresine dönük uzun balyemez acayip toplardır ki bu liman etrafında kuş kondurmaz. Bu Kastel içinde göklere yükselmiş bir iç kale gibi uzun kule var. Taşra mendirek kapısından girildiğinde bu kule kapısına ağaç köprü ile geçilir, kesme kaya hendektir. Her gece ağaç köprüyü bekçiler kaldırıp bu iç kule sanki bir ada olur. 8 kat yüksek bir kuledir. Tüm zahire, cebehane ve mühimmatlar bundadır. Ve içinde 100 adama bir yıl yeter abıhayat su sarnıcı vardır.
Bu yüksek kulede daha nice uzun şahane topları var ki de-
3 5 8
nizde ve Arhoz bağlarında kuş kondurmaz. Bunun benzeri Moton Kalesi'ndeki kastel de acayiptir, ama bu Anabolı mendireği Moton'dakinden geniş ve sanatlıdır. Cenab-ı Hak kıyamete kadar düşman şerrinden koruya, amin ya Müste 'an.
Şehir kabirlerinin ziyaretini bildirir Evvela Al-i Aba fukaraları önderi, Selim Baba ziyareti, sırrı
aziz olsun: Liman kapısı yakınında kale duvarı dibinde medfun olup bütün insanların ziyaretgahıdır.
Ve Büyük Mezarlık ziyareti, (---) (---) (---). Bu kaleyi de seyredip bütün dostlarla vedalaşıp doğu tara
fına 2 saat gidip, Volimir Köyü: Konak sahibimiz velinimet Şeyhi Efendi
hazretlerinin çiftliğidir. Oradan 6 saat kıbleye gidip, İri Köyü: Turgut Paşa çiftliğidir. Oradan yine doğu tarafa 3
saat sarp yollarla gidip, Avogoz Manastırı: Çok yüksek bir kaya üzerinde olup bir
acayip ve garip Mesih milleti misafirhanesidir. Tepesine (---) saatte çıkılır. Gelen geçenlere nimetleri boldur. Oradan yine doğu tarafına 4 saat taşlık içinde gidip,
İrsolis Kalesi: Göklere yükselmiş bir yalçın kaya üzerinde viranca kaleciktir. İçinde koyunlar kışlar ama aşağı dibinde bir abıhayat su çıkar ki sanki buz parçasıdır. Oradan (---) saat baş aşağı doğu tarafına gidip deniz kıyısına çıkıp,
Leşa Köyü: Gördüs Kalesi körfezinin kenarında [281b] bir büyük Rum keferesi köyüdür. Ve Kuluri Adası bu kenara pek yakındır. Ve bu köyün doğu tarafına,
Mesena Adası: Biraz Mora tarafına yakındır ki bir tüfenk menzili yer olup kaptan paşa hassıdır ve Gördüs kazasıdır. Oradan kıbleye doğru deniz kıyısınca 3 saat gidip,
Pasiya Köyü: Bir bayır başında 40-50 evli kefere köyüdür ve Şeyhi Efendimizin çiftliği mahsuldarıdır ve Gördüs nahiyesidir. Soğanı, üzümü ve inciri meşhurdur. Bu köyün karşısında, kuzey tarafına bir kurşun menzili uzak,
Poroz Kalesi Adası'mn özellikleri Akdeniz içinde olup kaptan paşaların hassıdır. Her sene (---)
yük akçe iltizam olup kaymakamı hakimdir. Ve Mesoya kazası nahiyesidir.
Kalesi bir sarp kaya üzere biraz harapça kaleciktir. Ancak
3 5 9
içinde bir büyük manastırı var, hemen iç kale mamur o kilisedir. Ama aşağı deniz kıyısında bir büyük kefere köyü var, 500 haneli ve 5 manastırlı gayet mamur ve kefereleri zengin köydür. Tüm asi Manya ve Malta firkateleri çekinmeden korkmadan gelip limanında demir atıp alışveriş ederler. Ve şıra, ekmek ve peynir alıp esir mümin satarlar. Mora kenarıyla bu Poroz Adası arası iyi limandır. Kadırgaların bu limanın iki tarafından girip çıkması mümkündür. Adası kenarlarında abihayat suları boldur. Ve bu limandan,
Ayana Adası: Kuzey tarafına 8 mil yakındır. Kalesi ve limanı tabiidir. Yukarıda anlatılmıştır, tekrarında alem yoktur. Oradan güneye (---) saat Termiş dağlarını ve taşlıklarını geçip,
Peyada Kalesi: Daha önce mamur imiş. Fetihten sonra Fatih viran etmiş, ama biraz yardımla mamur olması mümkündür. Bu kaleyi geçip yine sarp yollar ile gidip,
Monti Kalesi: Bu da bir topraklı bayır üzere bir küçük taş bina, hoş bir kaleciktir ama bu da virancadır. Onu da geçip nice köyler ve nice yıkılmış ibretlik kaleler geçip,
Balaban Köyü: Bu da Şeyhi Efendimizin çiftliğidir. Karşısında deniz aşırı 2 mil kıbleye doğru ve doğuya meyilli,
Dokoz Adası: Viranca bir küçük adacıktır, ama doğusunda iyi limanı vardır. Oradan 4 saat deniz kıyısıyla Allah korusun taşlık içinde batı yönüne doğru sıkıntı çekerek gidip,
Rum Kahkahası, yani ibretlik Termiş Kalesi'nin şekli Latin ve Rum tarihçilerine göre bu kale Feylekos yapısıdır.
Rumca Termiş Kasro (---) (---) demektir. Frenkçe (---) derler. Venedik kafiri elinden 954 tarihinde Süleyman Han fethi
dir, Kaptan Kasım Paşa eliyle. Hala Mora Sancağı toprağında voyvodalıktır ve Anabolı kazası nahiyesidir. Dizdardan başka hakimleri yoktur, ama böyle bir kalenin 18 adet neferi vardır. Hemen Allah'ın korumasında ola. Kalesi, deniz kıyısından bir top menzili uzak, kuzey tarafında karada göklere doğru yükselmiş bir sarp sarı ve kızıl yalçın kaya üzerinde bir küçük kaleciktir. Ama sanki Demavend Dağı ve Blsütun Dağı üzerine kudret eliyle kale namında yaratılmış sağlam bir hisardır. Benzeri dünyada Kırım Vilayeti'nde Menkub Kalesi veyahut Kefe yakınında Sudak Kalesi ola.
360
Kısacası, bütün kara ve deniz gezginleri, tarihçiler bu kaleye Rum Kahkahası Kalesi diye isim vermişlerdir. Bu kaleye asla bir tarafından zafer mümkün değildir. Dörtgen şekilli olup kuzeye bakan bir küçücük demir kapıcığı var. O tarafı gayet sağlam ve 20 arşın yüksek şeddadi dolma rıhtım duvardır. Ama güneye ve kıbleye doğru olan yerlerinde asla ve kat'a kale duvarı yoktur. Bu taraflardan adam aşağı baksa ödü patlar, Allah saklasın. Uçurum derin kayalardır ki çeşit çeşit kuşlar yuva yapmışlardır.
Bu taraf kayaları kar saçağı gibi kıbleye eğilip baştan başa altı boştur ki birkaç tane Rum keferelerinin geniş haneleri var. Ta bu mertebe altı boş kale kayasıdır, sanki Bisütun Dağı'dır, altında sakin olan keferelerin cüretlerine aşk olsun. Bu kalenin ancak kayadan kesme bir keçi çıkacak küçük yolu vardır.
Kale içinde 80 adet kargir yapı ve kiremit örtülü avlusuz daracık evleri olup birbiri üzere denize nazır cihannüma küçük hoş evlerdir. Süleyman Han Camii, minaresiz, kiremitli bir küçük camidir. Bu kalenin içinde yüksek bir kule, iç kalesi var, kapısı üstünden ağaç merdiven ile çıkılır. İnsan güçlükle çıkıp her gece bekçiler merdiveni kaldırırlar, zira bu iç kale içinde tüm Mora ayanının kıymetli cevahir ve nice çeşit değerli eşyaları ve kap kacakları bu iç kulede saklıdır.
Bu iç kalenin doğu tarafı köşesinde Yıldırım Kulesi adında bir kuleden tüm Mora Adası, Girit Adası, Manya burnu, Çuka adaları ve Akdeniz içinde 70 adet ada da bu Yıldırım Kulesi'nden [282a] gözükür.
Nice kere bu kaleyi ansızın Manyalı ve Maltalı gemilerle gelip bastılar, nice yüz kafirlerini bu kale halkı tutup astılar. Sonunda kılıç artığı olan kefereleri bozguna uğramış olarak kaçmışlardır. Gerçi 18 adet kale erleri vardır ama hisar içinden 150 adet şahbaz yiğitleri çıkar ve etraf köylerinden göz açıp kapayıncaya kadar 3 bin seçkin tüfenkli gazileri yardıma gelirler. Gayetle cesur, korkusuz, hünerli, dilaver yiğitleri olur.
Bu kale içre asla han, hamam, medrese, mektep ve çarşı pazardan bir eser yoktur. Suları tamamen sarnıçtır ki yağmur sularından bir damla su boşa gitmeyip bütün dam ve çatılarından akıp sarnıçlara dolar. Ama aşağıda limanı kenarında abıhayat
361
suları çoktur. Bütün giyeceklerini ve tüm hayvanlarını oraya götürür, giysilerini yıkayıp hayvanlarını sularlar.
Aşağı limana varınca deniz kıyısı tamamen bağlardır. Hatta bu hakir varmazdan bir gün önce Venedik kafiri donanması Sadrazam Köprülüzade Ahmed Paşa Girit'e geçmesin diye bizim donanmamızı arayarak bu Termiş Kalesi altına gelip demir atıp bağları bahçeleri yağmalarken kaleden nice yüz adet mücahid gaziler Termiş pusularından çıkıp kafire iyi bir Termiş satırı vurmuşlar ki anlatılmaz. Hatta 22 adet namlı kaptanlarını esir edip zincirlemişler ve 1.800 adedini Termiş kılıcından geçirmişler ve nice yüz kafiri köylerde kırmışlar. Hakir nice yüzünün pis leşlerini yollar üzerinde toz toprak içinde yattıklarını gördük. Ta bu derece gazi yiğitleri vardır.
Yiyecekleri: Üzümü, incir kurusu ve deniz kıyısında tuzlası var. Mora diyarında öyle bir lezzetli tuzla yoktur. Kale neferlerinin aklamlarıdır ki ulüfelerini bu tuzladan alırlar. Daha fazla mahsulünü Anabolı kuluna verirler, iyi tuzla mukataasıdır. Bu kale karşısında kıble tarafında deniz aşırı,
Çamlıca Adası: Anabolı nahiyesidir. Doğudan batıya uzunlamasına olup bir mamur küçük adacıktır. Çok hoş abıhayat suları ve sığınacak yataklı demir tutar geniş limanı var. Dağları tamamen çam ağaçları olduğundan Çamlıca derler. Ama asi kafirler burada eksik olmaz. Zira kafirlerin geçiş yeridir. Sonra Termiş'ten 4 saat deniz ile batı yönüne giderken,
Garip ve acayip felaket Yollar üzere nice ümmet-i Muhammed'in güneş pençesi oğ
lanlarının leşleri yollar üzere ve nice ümmet-i Muhammed yiğitlerinin beller üzere ölüleri yatar, nice bin atlar, katırlar ve develer devecisiz ve seyissiz serseri dağlarda gezip nice yüz yiğitler de yaralı, perişan, çıplak ağlayıp sızlayıp kendinden geçip dağlarda gezer. Hatta birkaç güneş parçası oğlanların edepte arkalarını bıçak ile oyup dağlarda aman deyip gezer ve nice yeniyetme oğlanları katledip zekerini kesip edepte arkalarına sokup yüzükoyu yatarlar. Ve nice bin harar ve sepet sandıklar bomboş ormanlar içre yatarlar. Hakir hayretler içinde kalıp,
"Aya bu ne garip temaşa olur" derken orman içinden 4 nefer sevimli, güneş pençesi oğlanlar yalınayak başı kabak hakire "Aman sultanım" diye çıplak çıkageldiler.
362
"Biz sultanım, Alasonya semtinde bir zaimin hizmetçileri idik. Ağamız Termiş'ten Veziriazam ile kadırgalara binip bizi mal erzak esvaplarıyla ardımız sıra gelin deyip bıraktı. Girit Adası'na gideli 3 gün oldu. Girit'e geçmeyen sekbanlar, sarıcalar ve karakullukçular bizi ve diğer ağaların yüklerini vurup cenk ede ede nice bin adamları bu dağlarda kırdılar. Bir ipe muhtaç ipsiz, sapsız, zabitsiz ve rabitsiz haşeratları bizi soyup nice bin oğlanları if'al bablarına çekip nice namlı oğlanları da öldürdüler. Hala dağlarda nice bin haşeratlar ağalarının oğlanlarıyla içip eğlenmededirler. Aman sultanım, siz de dikkatli olup bizi alıp bir selamete çıkarın" dediklerinde hemen can başıma sıçradı. Hepimiz silahımızla hazır olup bu oğlanları yanıma alıp gittikçe yollar üzere nice leşler ve nice çadır çerge yükleri yerde yatır gördük.
Meğer bu hakir Termiş Kalesi'ne varmazdan 2 gün evvel Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa hemen Termiş'e ılgar ile gelip,
"Her kim padişah kulu ise Girit'e bu an gelsin" deyince bütün ırz ehli olan ayanı kibar çoluk çocuklarını bırakıp başı korkusundan bir canıyla gemilere binip Girit'e geçerler. Onun için bu kadar sahipsiz mal ve erzakı haşerat hademeler fırsat bilip yağmalarlar.
Hakir de gafil olmayıp hizmetçilerim dağlar içinde nice mallar buldu. 3 adet oğlan da gelip onlar da yaya yanımız sıra gidip 5 saatte,
Kasrı Mora Kalesi'nin özellikleri Bir büyük kaledir. İlk defa Afrika padişahlarından Fatımi
Sultan Mansur bu kalenin [282b] fethinde aciz kalıp fetihten sonra yıkmış, ama az bir şeyle tamir olması mümkündür. Acayip ve garip büyük şehir ve mamur yer imiş. Ve birbiri içine kat kat sekiz rüzgardan emin, güvenli, kapılı limanları var. Ve taşra limanı bin parça gemi alır güvenli tabii limandır. Eğer bu kalenin harap olan yapılarını, Kisra kemerlerini, sanatlı kubbelerini anlatsam uzun bir kitap olur.
Ancak hala 300 haneli bir kefere köyü kadar haneleri kalmış. Ama bu Kasra dağlarında abıhayat sular vardır ki sanki ab-ı zülaldir. Hala kemerleri, nice bin kargir yapı su değirmenleri, nice bin çeşmeleri, nice bin çuka tezgahları ve nice bin kağıthane işyerlerinin kalıntıları bolca görülür. Rum tarihçilerine göre Girit Adası'nda olan Kasra Kalesi halkı Sultan Mansur asrında bu-
363
radan kaçıp Girit Kasrosu'nu imar ettikleri için ona da Kasra derler. Allah onun da fethini kısmet ede, evliya ve enbiya hakkına. Bu Mora Kasrosu limanından,
Kav İskala Burnu: Yani Köpek Burnu demektir, o burundan Anabolı Limanı 60 mildir. Sonra bu Kasro'dan 1 saat deniz kıyısı ile gidip,
Kasro Manastırı: Gelen geçenlere nimetleri boldur, ama içinde asi kafirleri eksik değildir. Haklm-i Mutlak hikmeti bu kilisenin avlusundaki kuyudan bir tuzluca beyaz süt gibi su çıkar. İki fincan içene hekim şerbetinden faydalı olup burmadan ve sarmadan kolaylıkla 10 kadar amel edip insan vücudunda ve midede ne kadar ifrazat, bozuk sıvılar, ne kadar safra, sevda balgam ve namazbur gibi şeyleri, tüm solucan ve kurtları kırıp alttan işletip insan sağlıklı olur. Onun için bu kiliseye her sene yaz aylarında nice bin insan çadırları, çergeleri ve yükleriyle gelip müshil suyundan içip eğlenip zevk ederler. Sonra buradan kuzeye doğru 6 saat gidip,
Orsolis Kalesi: Bir yüksek tepe üzerinde harapça bir küçük kaledir, ama Orsolis Köyü mamurdur. Oradan kuzeye 5 saatte,
(---) Köyü: Müslüman ve kefere reayası var. Bağları hesapsızdır. Oradan batıya 4 saatte,
(---) Kalesi: Bu da bir taşlı boğaz ağzında kargir harap yapıdır. Oradan 2 saatte,
Büyük şehir, harap (---) kalesi Bunu da Afrika Padişahı Melik Mansur yıkmıştır. Eğer bu
harap şehri de anlatsam bir cilt olur, ancak burada olan ibretlik sütunlar, çeşit çeşit biçilmiş mermerler, nice kere yüz bin adet kubbeler, hesapsızc büyük saraylar içinde havuz, fıskiye ve şadırvanlar var ki görenler hayran olur.
Bunu da seyredip geçerek 2 saat giderek esenlikle yine Anabolı Kalesi, oradan yine kuzey tarafa giderken Koçiya Çiftliği'ni geçip 9 saatte mamur köyleri ve nice bağları geçip, diğer Gördüs Kalesi menzili.
Hamd olsun bu mahalle yine selametle gelip, Mora Vilayeti övgüsünün tamamlanması
Mora'nın 770 mil adasını dolaşıp 31 adet mamur kalelerini, 5 adet kasabalarını, 360 pare mamur köylerini, 78 adet nehirle-
364
rini ve nice bin adet kaynak akarsularını içip nice kere yüz bin adet Tanrı eserlerini seyredip tam 3 ayda dolaştık. Nice yüz adet çiftliklerde zevkler edip bu Gördüs mahallinde Mora'nm seyahati tamam oldu. Bu Rabbimin bir ikramıdır.
İmdi safalı dostların şöyle malumları olsun ki Osmanlı destinde böyle bir suyu ve havası hoş ve mahsullü ada yoktur. Toplam 300 tür mahsulünü hesap etmişler. Hatta yaz kış kuzusu ve keçi oğlağı eksik olmayıp koyun bir yılda iki kere kuzu verir. Kızları 9 yaşında ergin olup 10 yaşında evlat sahibi olur. Oğlanları onunda ve on ikisinde ergin olurlar. Ve otları yulafları daima hasıl olup inciri ve üzümü yedişer kere yılda sulu meyve verir. Ve bütün yeşillikleri yaz kış eksik değildir.
Suyu ve havası 4 çeşittir. Mesela Tarapoliçe kazası ve Kalavrata kazası gayet yaylak olup limon, turunç, nar, incir ve zeytin olmaz, zira yaz kış dağlarında şiddetli kış olup bazen kar da yağar, zira dağları Mora Vilayeti'nin göbeğidir. Tüm Mora diyarı nehirlerinin kaynağı, Tarapoliçe, Kalavrata ve Manya dağlarından doğup Mora Vilayeti'ne dağılır.
İkinci havası; Manya dağları kavmidir. Dilleri başka asi keferelerdir ki Venedik'e tabilerdir. Garip acayip dağları var, asla ekin olmaz. Bütün halkı vilayet vurup çarpıp, darı ve kalımbok yerler. Yılda bir kere denizden bıldırcın kuşları gelip nice kere yüz bin fıçı kuş turşusu edip denizden midye ve istiridyeler avlayıp yerler. Gayet sarp vilayettir.
Üçüncü havası; Mizistre Sancağı'dır ki ta Benefşe'ye kadar bir kıyı, [283a] mahsullü ve bağ bahçeli yerlerdir. Hatta 17 çeşit inciri sicilde yazılı olup Çakona kavmi bu sancak toprağında olup başka dilleri var.
Dördüncü havası; Gaston ovaları kazasıdır. Asla kar durmaz, gayet verimli ovalardır ki bütün Mora Vilayeti'ni ve VenedikVilayeti'ni bu Gaston kazası besler.
Bu Mora Adası'nda 4 çeşit dil vardır. Evvela Mizistre tarafı düzgün Rumcadır. Biri Manya Rumu dili, biri Benefşe yakınında Çakona keferesi dili ve biri Vostiçe ve Kalavrata tarafları Arnavut dilidir vesselam.
Bu hesap üzere Mora'nın 4 çeşit havası ve 4 dil üzere insanlarının özellikleri tamam oldu.
365
Usturlab ilmi üzere müneccimlerin sözleri Mora (---) (---) ikliminde bulunur. Arz-ı beledi (---) uzun
günü (---) (---) (---) olup cümle 23 adet kadılık ve 2 sancak yerdir. Ama halkının dilleri Urumşadır ancak salih adamları çoktur. Ve diyarından ayrı garipleri sever, ikram sahibi zengin ve çırası yanan hanedan sahibi velinimet adamları vardır.
Sonra bu Gördüs'ten Zekeriya Efendimiz ile güneye (---) saat gidip tekrar,
Anabolı Kalesi menzili Sürsat Ağası Murad Ağa ile Şeyhi Efendi ve paşazadeler ile
keyif sürerken talihimiz müsait olup donanma-i hümayun ile Kaptan Kaplan Paşa, Sadrazamı Girit'e bırakıp Anaboh Limanı'na demir atınca hakir buluşup,
"Bre Evliyam, hoş geldin, bre Veziriazam Kethüdası İbrahim Ağa, Defterdar Ahmed Paşa ve gayri iş erleri seni isterler, tiz baştardaya gir, seni karşı Girit'e geçireyim" deyince canıma minnet olup 8 baş atımızı, 3 adet kölemizi, 2 harar esvap ve ağırlıklarımızı Zekeriya Efendi'nin Koçiya adlı çiftliğine gönderip bu hakir 1 at 1 harar esvap ve 3 nefer kölemizle yüksüz hafif kalıp Allahu Taala'ya sığınıp Zekeriya Efendi ile Abdi Paşazade Hasan Bey'in Karaca baştardasına bir atımla ve hizmetkarlarımla gemiye girip hakir Hasan Bey ile kadırga kıçında zevk edip Kur'an okuyarak,
1078 tarihi Rebiülahir'inin 15. günü [4 Ekim 1667] Girit gazasına gittiğimizi bildirir
3 günde tüm İslam ordusu ve nice kere yüz bin harar zahire ve mühimmat levazımatları acelece kadırgalara yükledik. O gece salpa demir ve fora tente edip Allah 'a tevekkül edip orsa filandra sancak ve bayraklar dikip Anabolı Limanı'ndan bismillah ile çıkıp güney tarafına 30 mil gidip,
Somun Adası, onu geçip Sulucalar Adası, onu geçip kıble tarafına gidip Tolom Adası: Bu yazılan adalar Anabolı Körfezi içindedir.
Oradan doğu yönüne 40 mil gidip tekrar yine Çamlıca Adası, oradan anılan Kasro Mora Limanı, oradan yine Dokoz Adası: Bu mahallerde Allah'ın hikmeti rüzgar muhalif olup yolumuz değil iken nice küçük adacıkları geçip 80 mil daha,
366
Termiş Kalesi Limanı menzili Tanrı'nın hikmeti yine seyrettik. Meğer donanma-i
hümayunun yarısı orada hazır imiş. Tüm donanma bir yere toplandı. Kısa bir anda sulanıp taraf taraf küffardan haberler alıp seher vaktinde göç boruları çalınıp 67 pare aletse, palpa, suğurya, serdemend, baştarda ve kadırgalar olup yine "Tente fora avanta demir" diye silisreler çalınıp isa seren ve sök yelken edip 5 pare uçkun pergende firkateleri ileri karakol ve kılavuzlar gönderip ondan muvafık poyraz rüzgarı ile tam güney tarafa 130 mil gidip,
Büyük Eski Benefşe Limanı Daha önce anlatılmıştır, ama Allah'ın hikmeti zorlu rüzgar
ters esip 5 gün 5 gece bu limanda tente kurup demir atıp konuk olduk. Ama bütün kaptanları avrat burusu gibi burular ve sancılar tutup kafir korkusundan yüreklerin ovmaya başladılar. Hamd olsun üçüncü gün müsait rüzgar esip ardından salpa demir edip 30 mil gidip,
Kaba Burun Ona kefereler Kav Maloya derler. Bu burunda bir kilise var
dır, ismine Frengler Kav San Angelo derler. Biz de tüm gemilerle o burnu geçip gün doğusu rüzgarıyla orsa orsa giderek,
Çuka Adası Mora'nın Kapospata Burnu'ndan bu Çuka Adası tam (--
) mildir. Bu ada çepçevre 60 mildir. [283b] İyi limanı ve 1 sağlam kalesi var. Hala Venedik Frengi hükmündedir. Hatta 1055 [1645] tarihinde Serdar Yusuf Paşa ile Girit Adası'nda Hanya Kalesi'ni fethettikten sonra İnebahtılı Gazi Durak Bey firkateleri ile bu adayı vurup yakıp bu kadar ganimet malları aldığımızda bu adayı görmüştük. Hamd olsun bu gaza yılında yine girip alarkadan önünden geçtik. Yine orsa orsa gidip 80 mil kıbleye gidip hamd olsun Girit Adası'na vardık. Kıyı sıra sıyırtıp Kapospata Burnu adlı yere varınca meğer küffarın 8 pare iri paturuna adlı kalyonları orada yatarlarmış. Hamd olsun rüzgarları muhalif olduğundan kaskatı kalıp yatarlardı. Bir uygun hava ile bir sakırcıklı rüzgar dalgası birkaç parça kadırgamız Nazarete Limanı'na düştü, diğer bütün kadırgalarımız selametle Hanya Limanı'na girip ıskarça yattık.
Taşradaki gemiler de küreklerini, don ağaçları ve zavrakla-
367
rını kırarak limana girdiler. Nazarete Limanı'na giren kadırgalar da yüz bin sıkıntı çekerek Rebiülahir'in 25. günü Hanya Limanı'na girince,
İkinci Rüstem, Kaplan Paşa'nm beklenmeyen savaşı Hemen Kaptan Kaplan Paşa sadrazamdan ferman alıp Ana
bolı'dan alınan balyemez topları arabalara ve kızaklara bindirip tüm İslam ordusu ile topları çekip daha önce Kapospata Burnu'nda rüzgar altında yatan 8 parça kafir kalyonları yanına yakın varıp birden deniz kıyısında dağlar gibi siperler yapıp kafir gemilerine balyemez toplar vurmaya başladık. Ama melun kafir rüzgarlık olmakla asla deprenmedi. Hamd olsun şayka topların taş gülleleri gemilere isabet edip suya beraber pencereleri açılıp o an 3 pare gemileri batıp 1.060 adet kafirleri kenara çıkınca esir ettiler. 5 parça gemileri hile ile demirleri üzere tonoz elleyerek rüzgar üzere çıkıp yelken açıp giderken biri daha battı, ancak 4 pare gemileriyle Suda Limanı'na güçlükle girip can kurtaranları az kaldı.
Hamd olsun 1.060 kadar esir ile şenlikler ederek Hanya Kalesi'ne gelip Kaplan Paşa sadrazamdan bir tuhaf samur kürk, diğer kaptanlar ve Seydizade Mehmed Paşa'ya, Konakçı Ali Paşa'ya ve diğer iş erlerine hil'at-i fahireler giydirildi. O gece tüm kadırgaları boşaltıp yine donanma-i hümayun Mora Vilayeti'ne gidip İslam askeri geçirmek ferman olundu.
Burada Anabolı'dan ve Eğriboz kalelerinden getirdiğimiz 80 okka taş gülle atar şayka topları kafir gemilerine getirip vurmuştuk. O topları her mühimmatıyla Kandiye altına gitmeye hazır ettik. Hanya Kalesi'nden 10 adet top getirip kafir gemilerine vurup kafir gemilerinin çarmıhları ve direklerini havaya uçurmuştuk. O topları da Hanya Kalesi'nde yerli yerlerine koyup,
Şehitleri gazileri bildirir Kafir ile şiddetli savaşta iken ilk başta Çarkacı Seydi Ah
med Paşazade ileri varıp kafirlere karşılık tabyalar ve siperler yaparken hemen kafir gemilerinden bir yaylım toplar atıp orsa haçlı bayrakların dikti.
O top sadmelerinden Seydizade kolundan 20 nefer mücahid gazi şehitlik şerbetini içip çarkacımız askeri yan vermişti.
368
Hemen ardından yiğit Kaplan Paşa, Todori Kalesi tarafından imdat askeri yetiştirdi. Konakçı Ali Paşa dümdar iken küçük kalenin Kapospata Burnu'nda tabya kurup dua ve sena ile toplara ateş edip kafirleri kırarken cehennemlik kafirden bir yaylım top daha atılıp Ali Paşa kolundan 20 nefer candan baştan geçmiş yiğit şehit oldu. Ama bizim Kaplan Paşa tarafından 2 at ve 4 nefer ayağı demirli esir ölüp 2 yiğit şehit oldu. Hanya'da bütün bu şehitleri yıkayıp hepsinin namazların birden kılıp eski şehitler mezarlığına defnettik. Ruhları için el-fatiha.
Sonra Sadrazam ve Serdar Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa İslam ordusunun bütün gün görmüş ve iş bilir ihtiyarlarıyla danışıp Hanya'dan kalkıp Kandiye Kalesi'ne salt gidip kalenin tarzı, tavrı, şekli şemailini, metrise ve lağıma girip kuşatacak yerlerini görmeye 3 bin asker ile salt yüksüz gidince bu hakir Hanya Alaybeyisi Şaban Ağa hanesinde Vezir Murad Paşazade Bey ile konuk olup Hanya Kalesi'ni gezip dolaşıp yapılarını yazmaya başladık.
Hamd olsun 1055 [1645] tarihinde Sultan İbrahim asrında Serdar Yusuf Paşa ile fethinde bulunup ezan-ı Muhammedller okumuştuk, ama şimdi o zamandan beri daha fazla mamur, şenlikli ve süslü olmuş.
İkrit Adası Vilayeti, yani Girit-i Kanya ve Yunan seddi Hanya Kalesi'nin özellikleri
Yunan tarihlerine göre bu kale ilk başta İspanya yapısıdır. Sonra Rum Yunan Feylekos daha fazla imar etmiştir.
Afrika padişahlarından Fatımi Sultan Mansur 1.700 parça yelken ile bu İkrit Adası'nı fethedip 170 sene İslam elinde [284a]
olup nice bin Müslüman mabedi var iken (---) tarihinde Venedik Frengi istila edip uğursuz yurt edindi. Allah'm hikmeti (---) tarihinde Sultan Süleyman Malta Rodosu'nu fethedince tüm Frenk kafirlerinin içlerine korku düşüp,
"Hay Sarı Iğronda Türk Süleyman'ın talihi açık olup elbette bu Girit Adası'na Süleyman yahut bir Mehmed Han'ın gelmesi kesindir" diye korkuya düşüp bu Hanya Kalesi'ni, Retime Kalesi'ni ve Kandiye Kalesi'ni İskender Seddi gibi yaparlar.
Sonra (---) tarihinde Sultan II. Selim Kara Mustafa eliyle Kıbrıs Adası'm 3 yılda Venedik elinden fethedince yine Venedik
369
kafiri dibelik korkuya düşüp bu Hanya Kalesi'ne 2 büyük tabya daha ekleyip sağlamlaştırır. Ama kul tedbir alır, Allah takdir eder, kişi elbette korktuğuna uğrar.
Allah'ın hikmeti (---) tarihinde Ahmed Han oğlu Sultan İbrahim asrında Serdar Boşnak Silahdar Yusuf Paşa ile 770 parça yelken ile bu Hanya'ya gelip fethettiğimiz yukarıda, Seyahatntimemizin 2. cildinde bütün yaptığımız savaşlarla yazılıdır. Şimdi hamd olsun bu 1078 [1667] tarihinde İbrahim Han oğlu Sultan Mehmed Han asrında Kandiye Kalesi fethine geldiğimizde bu kaleyi fethettiğimizden fazla bakımlı ve şenlikli gördüm. Bu kaleyi ilk fethettiğimizin tarihidir:
Kuvvet-i btizu-yı sultan ile alındı Girid. Sene 1055 [1645).
Hala İbrahim Han yazımı üzere eyalet veziri tahtıdır. Paşasının padişah tarafından hassı (---) akçedir, defter kethüdası hassı (---) akçedir ve mal defterdarı hassı (---) akçedir. Çavuşlar kethüdası, çavuşbaşısı, defter emini, defter kethüdası, çavuşlar katibi, şehir mukataacısı, timar defterdarı, alaybeyi, çeribaşısı, (---) adet zeamet erbabı ve (---) adet timar erbabı vardır. Kanun üzere sefer sırasında cebelüleriyle ve paşası askeriyle toplam 9 bin adet zeytin sipahisi askeri olur. 6 oda yeniçeri ağası, 6 oda cebeciler ağası, 6 oda topçular ağası, 1 oda kumbaracılar ağası, 1 oda lağımcılar ağası, dizdar ağası, gönüllü ağası, azeb ağası, beşli ağası, martolos ağası, yerli cebeciler ağası, yerli topçular ağası, yerli hisar eri ağası, kaptan ağası, mimar ağası, haraç emini, gümrük emini, bacdar ağası, şehir kethüdası, mutemed başı, muhtesib ağası, kalkancıbaşı, marangozbaşı ve (---) (---).
Kısacası 42 ağalık olup 3 bin adet kale kullarından başka toplam 15 bin adet pür-silah seçkin asker Hanya içinde hazırdır. Hala Osmanlı elinde böyle bir sağlam, donanımlı ve mükemmel askerli kale yoktur.
Taşra muhafazacı askerleri 40 bin İslam ordusuna Gazi Deli Hüseyin Paşa serdar olalıdan beri bu kadar bin adet İslam askeri hazır olup nice kere küffarı kırıp kralzadeleri ve kaptanları esir edip İstanbul' da Yedikule'de hapsetmişlerdir.
370
Şer'i hakimi evvela 500 akçe molla payesiyle şeyhülislamı, 500 akçe payesiyle mollası ve nahiyesi (---) adet köyü var. Her sene mollasına adaletle 7 bin guruş hasıl olur. Vezirine 50 bin guruş hasıl olur. Ve tüm şerifler için nakibüleşrafı vardır. Ve sipah kethüdayeri, beytülmal ağası ve (---) (---) (---)
Hanya Kalesi zemininin şekli Evvela doğu tarafında Suda Kalesi Burnu ile batı tarafında
Kapospata Burnu içinde 30 mil enli bir körfez sonunda bulunup çepçevre 6 bin adım ve 3 mil kuşatır İskender Seddi bir kaledir ki deniz kıyısında bir alçak kayalı tepe üzerine yapılmıştır.
Gerçekte iç kalesini Yunan İskender'in yaptığı Yunan tarihlerinde açıktır, ama cidden bu kalenin yeryüzünde benzeri meğer yine bu adada Kandiye Kalesi ola.
Deniz kıyısında 5 köşe 5 tabyalı yüksek bir kaledir ki iki adet kapısı var. Biri kara tarafında güneye bakar büyük kapıdır ve biri dahi kuzey tarafa açılır büyük liman kapısıdır, ama ikişer kat demir kapılardır. Bir küçücük uğrun kapıcık da limana açılır, ağaç kanatlı kapıdır, demirli değildir ve halk kapısı değildir. Büyük kapılar demirli olup tüm insanların geçtiği kapılardır. Bütün halk bu kapılara muhtaç olup kapı araları ağzına kadar silahlarla süslüdür. Gece gündüz bekçiler pür-silah olup gözcülük edip gelen geçenlere bakarlar.
Bu büyük kapıdan dışarı hendek üzere büyük ağaç köprünün üstünde 11 adet ağaç topuzlar var, [284b] yani "topuzumuz ile aldık" alametidir.
Bu köprünün altında 9 yerde hendek içinde kargir yapı direkler vardır. Hendeği bir denizden bir denize kadar tam 5 bin adım karadır ve 100 adım enli hendektir, ama o kadar derin değildir.
Kalesinin duvarı 50 zira yüksek olup safi kesme küfegi arşın taşı ile yapılıp hendeğe bakan her tabyası birer kale gibidir. Her tabya üzerinde siper sepetlerinin artlarında 7 başlı ejderha gibi balyemez ve şayka topları kirpi gibi hendeğe ve sağına soluna bakar topları var.
Her tabyasının arası beşer yüz adımdır, ama levendane adımdır. Kuzey tarafı deniz olup o tarafı liman kenarınca bu kale bin adımdır.
37 1
3 adet büyük tabya vardır. Altın Tabyası ve Gümüş Tabyası hepsinden sağlam ve müstahkemdir. Bir büyük tabya da liman ağzında bir yalçın kaya üzere dökme balmumuna benzer, bir sanatlı burçta denize beraber 50 pare uzun balyemez topları ve şayka adlı pranka topları var. İçlerine insan sığar. Bu kale döver toplar denizde asla bir çırnık ve bir kayık gezdirmediklerinden başka deniz üstünde martı kuşu uçurmazlar.
Limanın ağzı kapısı poyraza dönük olup güçlükle bir kadırga sığar. Her gece bu liman kapısına kuleden kuleye dolaplar ile zincir çekerler. Ama limanı 200 pare gemiyi kolaylıkla alır. Bu liman ta şehrin içine girer, her yanı saraylar ve çarşı pazarlardır.
Bu limanın doğu tarafında 20 adet tersane gözleri var. 16'sı kargir ve toloz kemer yapılardır. Dördü kuşatma sırasında biraz viranca olup limana nazır saraylar var ki her birinin anlatılmasında dil acizdir. Bu liman tarafı duvarlarının iç yüzleri toprak yığılı değildir, hemen sade kalın kale duvarlarıdır. Ama kara tarafları duvarının iç yüzleri Demavend Dağı gibi 160'ar adım enli, dağlar gibi toprak yığılıdır ki kale duvarlarından lO'ar arşın topraklar yüksektir.
Her tabyanın iç yüzünde kaleden yüksek 20'şer arşın boyda tabyalar vardır. 5 adet tabyaların hepsi birbirlerini koruturlar. Her tabya birer İskender Seddi'ne denk olup her birinin Üzerlerinde birer adet yüksek ve sanatlı karakolhane köşkleri vardır. Batı tarafındaki Altın Tabyası, Doğu tarafındaki Gümüş Tabyası ve (---) tabyası
... . . . . ........... (1 satır boş) ....... . .. . . . ... . . . . Bu yazılan tabyaların altları kat kat hile ve şeytanlıklarla
yapılmış lağımlardır. Ama kalenin kendi duvarı hemen 20 arşın enli şeddadi sağlam yapı kalın duvardır. Gerisi dağlar gibi yığılmış topraktır ama darı ve kamış köküyle çim ender çim ve rıhtım olmuş topraktır. Bir yerine yüz bin gülle vursan tesir edip top darbeleri kaleyi asla yaralamaz sarp duvardır.
Hanya Kalesi içindeki yapılar Bu yazılan büyüklükteki kale içinde 4 bin adet kat kat, hepsi
denize nazır, şahnişin, pencere ve maksureli hepsi Frengi kargir ve kafiri yapılı, süslü haneli, mamur saraylar ve güzel haneli şehirdir. Hepsi billur gibi kireç sıvalı duvarları olup dam ve çatıla-
372
rından akan yağmur suları evlerin su sarnıçlarına akıp yaz günlerinde buz gibi suları içilir.
İleri gelenlerin sarayları: Bunlardan Paşa Sarayı, Yusuf Paşa Sarayı, Musa Paşa Sarayı, Şaban Alaybeyi Sarayı (---) (---) (---) meşhurlardır.
İman ehlinin camileri: Toplam 6 adet selatin camii ve başka hayır sahibi mabetleri vardır.
Bunlardan kalabalık cemaate sahip Hanya Fatihi Gazi Yusuf Paşa Camii'dir. 200 ayak boyda ve 80 ayak ende, kıble kapısından mihraba kadar uzunlamasına olup kiliseden bozma nurlu bir camidir.
Sonra Sultan İbrahim Camii, sanatlı mabettir ki bu da eski kilise idi.
Koca Musa Paşa Camii, iç kalenin içinde bir yüksek yerde bulunup cihannüma aydınlık bir camidir. Bu yazılan camilerin hepsi kalabalık cemaate sahiplerdir.
Sonra Yeniçeri Ağası Camii. Sonra liman kenarında Küçük Hasan Paşa Camii, kiliseden
bozma değildir. Yeniden Sekbanbaşı Mahmud Ağa yaparken eksik kalıp Hasan Paşa tamamladığından Hasan Paşa Camii derler. Kıble kapısı üzere tarihi budur:
Ol ser-i sekbaniyan ki Hazret-i Mahmud Ağa Hayra salik olmağı Hak ana in 'am eyledi
Dedi hatifdir anın gCtş eyleyip tarihini Cidd ile bu camiin noksanın itmam eyledi.
Sene (---).
Mümin mescitlerinin sayısı: Toplam 7 adet mahalle mescitleri idi. Hala daha imar olmadadır. [28Sa]
Medreseleri: .................. (3/4 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Ciğer köşesi çocuk mektepleri: .................. (3/4 satır boş) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Tarikat erbabı hankahları: Toplam 3 adet derviş tekkesi vardır.
373
. ................. (1/2 satır boş) ................... . Can ve gönül rahatı çeşmeleri: Hepsi (---) adet akar çeşme
dir. Bunlardan büyük havuz meydanının çeşmesi tarihidir:
Barekallah ser-i sekbıinan Ağa-yı Mahmud Eyleye Rabbü Vedud _akibetini Mahmud,
Çeşme itmamına Azı dedi zzbıi tarih, Ya Gani oldu iki eksik olunca ma 'dud.
Sene 1073 [1663].
Diğer bir çeşme tarihi, Hünkar Camii yakınında:
Sa'z-i hayr ser-i sansoniyan, Hazret-i Osman Ağa-yı zz-haya,
Nuş edince dediler tarihini, Çeşme-i aynı 'l-hayat-ı can-feza.
Sene 1072 [1662].
Çarşı bedesteni: Toplam 500 adet ehl-i hıref dükkanı ve 20 adet kahvehane vardır, ama kaleden taşra meyhanelerdir.
Hamamları: Hepsi 6 adet hamamdır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1/2 satır boş) .. . . . . . . . . .. . . . . . . . .
Tüccar hanları: .................. (3/4 satır boş) ................... .
Sebilhaneleri: - . . . . . .. . . . . . . . . . . . (3 satır boş) . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .
Orta kalenin anlatılması: Büyük hisarın tam ortasında bir yüksek yerde cihannüma bir iç kaledir ki 3 adet kapıları var. Biri doğu yönüne, biri batı tarafa ve biri merdiven ile inilip çıkılıp çarşı pazara işler bir kapıdır ki öbür kapılardan küçüktür. Ama öbür büyük kapılardan bir kapıya kadar bu iç kale ortasında bir geniş pak kaldırımlı caddenin sağında solunda acayip kargir yapılı sanatlı büyük sarayları var ki her biri kat kat cihannüma saraylardır. Bu kale, dış kale ve taşra bağ bahçeler kafir zamanı o kadar mamur ve bakımlı imiş ki sanki her hane İrem köş-
374
kü ve her bir bahçe cennet bahçesi imiş. Ancak halen mamur olmaktadır. (---) (---) (---).
Suyu ve havası: Suyu ve havasının hoşluğundan mahbub ve mahbubelerine sınır yoktur. Özellikle siyah kaküllü Rum sevimli oğlanları sim-ten ve nazik-beden, güzel yüzlü ve endamlı oğlanları olup gayet zeki ve yetişkin olurlar.
Kadın ve kızlarının elbiselerinin şekli: Tüm Rum avratları da zamane güzeli olup aşık-perestlerdir, ama giysileri gayet çirkindir. Mesela fistan tabir ettikleri çeşitli ipek giysileri koltukları altında hamal semeri gibi yumru olup arkaları ve göğüsleri de öyle yumru olur. Bellerinden yukarısı ta koltuklarına kadar karınları, göğüsleri, memeleri ve bel kemerleri asla görünmeyip ancak koltuklarından yukarı omuzları, kolları, boyunları, yüzleri ve başlarında katibi sarıkları altında siyah saçları görünür. Bedenleri sanki bir harar gibi fistan içinde olup hemen koltuklarından aşağı bir Mevlevi dervişi tennuresi giymiş Yezid elbiseli sevimli kadınları var .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (3/4 satır boş) ................... .
Kafir reayaları giyecekleri: Bütün reayası Rum keferesi olup başlarına kara manlifke şapka giyerler. Koyun yünü saftan siyah rokla giyip bellerinde zünnar kuşakları ve ayaklarında siyah Frenk pabuçları bulunur. Kafirden Müslüman olanlara bozma kavmi derler.
Yiyeceklerinin beğenilenleri: Evvela üzümü, Bozcaada'da, Kudüs-i Şerif yakınında Halilürrahman'da ve Mardin yanındaki Sincar Dağı'nda bu Hanya üzümü gibi sulu ve yemesi hoş üzüm olmazdır. Hatta bir salkım üzümü 15 okka gelip 27 çeşit üzümü olur. Kilise balı derler bir beyaz balı olur ki yiyenin dimağı misk kokusundan kokulanır. Gayet hoş baldır ama az olur. Ve bir narı 1 okka gelir gayet sulu ve iri narı olur. Zeytini ve servi ağaçları cihanı tutmuştur. Meşhur olan haram şarabı günahkarlar arasında beğenilir.
Övgüsünün tamamlanması: Evvela kalenin kara kapısından taşra yassı tabya başında mücahid gazilerin [285b]
kafirlerden kestikleri kellelerinden yüksek bir kule yapılmıştır. Bu da ibretlik bir seyirdir .
.................. (2 satır boş) ................... .
37 5
Hanya Kalesi şehitliği ziyareti: Evvela Gazi Kansu Paşa Kabri, Kamalak Siyavuş Paşa, Bıyıklı Mustafa Paşa, Küçük Hasan Paşa, Kör Hasan Paşa, (---) (---) (---) nice yüz adet vezir ve beylerbeyiler var ve şimdi kafir kalyonlarıyla cenk ederken şehitlerimiz defnedilmiştir. Allah hepsine rahmet eylesin.
Bu büyük şehri böylece gezip dolaştıktan sonra Sadrazam Kandiye'yi gezip dolaşıp lağım ve metris yerlerini görüp (--) haftada Hanya'ya gelince Mora tarafından kaptan paşa nice kere derya gibi İslam askerlerini zahireleriyle Girit Adası'na geçirip İslam ordusu derya gibi oldu.
Hemen sadrazam göç boruları ve hareket köslerini çaldırıp (---) senesi (---) ayının (---) gününde büyük alay ile Hanya'dan uğurlu saatte çıkıp menzilleri kat edip merhaleleri uçarak "Kandiye gazasına" deyip gitmede.
Bu pek kusurlu hakir derya gibi büyük ordunun kalabalığından hoşlanmayıp 10 adet atlı ve eşekli yoldaşlar ile yoldan sol tarafa sapıp görmek ve gezmek niyetiyle yarım saat doğu yönüne taşlıklar içinde gidip,
Suda Kalesi Adası'nın özellikleri Latin tarihçilerine göre ilk yapıcısı, Kırım Adası'nda Kefe
Kalesi yakınında Sudak keferesi Sultan Bayezid-i Veli'nin Gedik Ahmed Paşa'sı elinden kurtulup gemileriyle bu Girit Adası'na gelip bu Sudak Frengi bu kaleciği yaptıklarından Sudak'tan bozma Suda derler, ama gerçekten Suda Kalesi'dir ki karada değildir. Önce ve sonra Venedik bam hükmündedir.
Kalesi 50 mil boyunda büyük bir limanın sonunda Hanya'ya bir bayır aşırı yakın, o bayırlı kaya dibinde deniz içinde 6 köşe sağlam set küçük bir kaledir. Tamamen yalçın kaya üzerindedir, ama gayetle sarptır. Evleri azdır, asla bağı ve bahçesi yoktur, zira adası tam 3 mil kuşatır adacıktır ki tamamen kat kat dirsek dirsek yapılmış kaledir.
Bir yerden varılacak yerleri yoktur, ama Hanya tarafındaki kayalardan bu kaleye bir şahbaz ve güçlü yiğit el taşı atsa taş erer. Ta bu mertebe karaya yakın adacıktır. Hele kurşun atsa kalesinde kefereler durmaz. Ancak nice pusu yerleri vardır, asla kefereleri görünmez. Eğer Osmanlı gayreti olsa Hanya tarafındaki burundan bu Suda'ya kadar denize 5-10 parça gemi batı-
376
rıp doldurmak mümkündür, yahut karadan top darbeleriyle bu kaleciği toprak seviyesine kadar yıkmak çok kolaydır, ama niyet ister. Hatta (---) tarihinde Kaptan Voynuk Ahmed Paşa bu kaleyi donanma-i hümayun ile iyi hücum edip kuşatmış, ama Tanrı emri şehit olunca tüm gemiler çekilip gitmiştir. Böylece kalenin fethi nasip olmayıp halen kafir elinde bir limandır. Allah fethini kısmet etsin.
Suda Limanı'nın şekli Bu güvenli liman öyle bir yerdir ki doğudan batıya boyu 50
mil olup içine 3 bin barça, karavana, kalyon, pink, karaka, hurtun, potaç, şitiye, kadırga, mavuna ve kalyetalar demir atıp yatmak mümkündür.
Ve 8 adet zorlu rüzgardan emin olup her tarafında abıhayat suları boldur. Akdeniz gemicilerinin aralarında bu Suda Limanı meşhur olup beğenilen limandır ki nice kere yüz bin çeşit balıkları çıkar. Özellikle 3 okka gelir kırmızı tekir balıkları, kalkan, kefal, sazan, levrek, uskumru, fıçıda, palamut, alakerde, lüfer ve kolyoz bahkları olur ki bir limana mahsus değildir, ancak bu Suda Limanı'nda olur.
Bu limanın bir tarafından bir tarafına karşı karşıya top güllesi yetişir. Hatta bu limanın kıblesinde Apokoron tarafı burnundan Suda Kalesi'ni Gazi ve Şehit Deli Hüseyin Paşa döve döve harap etmişti.
Bu Suda Kalesi'ni ve limanı gezip dolaşıp Kasra tarafına yönelip Suda Limanı kenarınca kıble yönüne bir saat gidip,
Çömlek Köyü: Yol üzere bağlı ve bahçeli mamur Müslüman ve kefere köyüdür. Keferesi çanak, testi ve çömlek yaptıklarından Çömlek Köyü derler. Çini toprağı gibi bir toprağı var. Hala bunda İslam ordusundan nice yüz azeban yiğitler kahvehaneler, bozahaneler ve nice yüz [286a] adet dükkanlar kurup kar ederler.
Oradan 2 saat gidip Kethüda Bey Çeşmesi, oradan Kanlı Çeşme'yi geçip,
Eşkiloz Köyü menzili: Bir mamur bağlı, bahçeli ve bir abıhayat kaynak soğuk sulu Rum köyüdür. Oradan kuzeye 1 saatte mamur limon turunçlu yerleri geçip,
377
Apokoron Kalesi Rum dilinde (---) (---) demektir, ama Osmanlı Abokoron
derler. (---) tarihinde Gazi Deli Hüseyin Paşa eliyle Sultan İbrahim Han fethidir.
Sancak beyinin hassı tahtıdır. Hass-ı hümayunu (---) akçedir. Zeamet erbabı (---) ve timar erbabı (---)· adettir. Alaybeyisi ve çeribaşısı vardır. Sefer sırasında askeriyle ve tüm cebelüleriyle 5 bin adet zeytin sipahisi askeri olur. Ve 150 akçe şerif kazadır.
Kalesi, Suda Limanı ağzında 5 köşe bir şeddadi kale imiş. Kafir donanması ile gelip biraz yerlerini yıkmış ama az bir şeyle tamir edilmesi mümkündür. 1 camii, 1 mescidi, 1 hanı, 1 hamamı, 50 adet dükkanları ve 3 bin adet muhafazacı askerleri hazırlardır.
Bu kaleden Suda Limanı'na top ile gemi geçirmemek kolaydır. Gayet Iazımlı kaledir. Bu limanın karşı tarafındaki Suda Burnu'nda Paşa Kolu derler, o mahalde bir büyük kule ve sağlam tabya yapılsa Apokoron'la karşı karşıya boğaz kaleleri gibi olup Suda Limanı'na kafir gemileri giremeyip Suda Kalesi kafirleri aman deyip kaleyi verirlerdi.
Bu Apokoron'un suyu ve havası gayet güzel olup yapısı o kadar iyi değildir. Oradan yine 4 saat şarka gidip sarp taşlıklar geçip,
Acısu Kalesi Deryadan 2 mil uzak karadadır. (---) tarihinde Sultan İb
rahim Han fermanıyla Deli Hüseyin Paşa yeniden yapmıştır. Yüksek bir bayır üzerinde bir havaleli taş yapı, 4 köşe, tam 500 adım bir küçük ve alçak duvarlı güzel kaledir ki Deli Hüseyin Paşa'nın otağı yeridir. İçinde 1 camii, 1 mektebi, 7 adet hanesi ve batıya açılır 1 kapısı var. Ve Rumeli Eyaleti'nden Alacahisar Beyi Malik Bey bu kaleye sancağı askeriyle maliktir ki muhafaza edip gelen geçenleri İslam ordusuna götürüp getirir, gayet yol üzeri lazımlı kaledir.
Taşra varoşu mamur olup 1 adet hanı, 1 adet günah evi kahvehaneleri, 1 küçücük hamamcığı ve 10 adet dükkancıkları var. Kale dibinde bir acı su kaynağı olduğundan Acısu Kalesi derler.
Oradan yine doğu yönüne 5 saat sarp yollar ile deniz kıyısınca gidip Kapı Kahveleri adlı yerleri geçip nice abıhayat su-
378
lar içip ve nice ekinlikler geçip Hüseyin Paşa Taburu adlı yerde Hüseyin Paşa 77 bin adet Venedik kafiriyle büyük savaş etmiştir ki hala kafirlerin kemikleri dağlar gibi yığılıdır. Bu şiddetli savaşta bir kafir can kurtaramamıştır.
Bu mahallerde kafirlerin kelle kemiklerini seyrederek geçip Vere Köprüsü adlı mahalle vardık. Bu güzel köprü Yeniçeri Ağası Murad Ağa yapısıdır ki sonra sadrazam olmuştur. Bu sağlam köprü altından geçen Ruca Nehri İsfakiye Dağı'ndan gelip bu mahalde Akdeniz'e karışır. Bu köprü gayet uçurum ve tehlikelidir. Onu da geçip,
Güzel Retime Kalesi Rum dilinde Resime (---) (---) derler. Yapıcısı Venedik Pirinc
pirimleridir. (---) tarihinde Sultan İbrahim Han asrında Deli Hüseyin Paşa fethetmiştir. Hala sancak beyi tahtıdır. Paşasının hassı 229 bin akçedir. Alaybeyi, çeribaşı, 39 adet zeameti ve 355 adet timarı var. Kanun üzere cebelüleri ile sefer sırasında toplam 5 bin adet zeytin sipahisi askeri olur.
150 akçe kazadır. Nahiyesi (---) adet köydür. Yeniçeri ağası, kale dizdarı, 4 oda yeniçeri çorbacıları, cebecibaşı ve topçubaşıları var, ikişer oda neferleri var. Ve 20 adet kale ağalan, 3 bin adet kale neferi, şeyhülislamı, nakibüleşrafı, sipah kethüdayeri, muhtesib ağası, haraç ağası, mimar ağası, şehir emini, gılal emini, liman emini, gümrük emini, bacdar ve (---) (---) (---) vardır.
Kısacası, tüm mustahfız askeriyle 12 bin kılıç İslam askeri hazırdır.
Kalesi zeminin şekli: Deniz kıyısında bir sağlam set yalçın kaya üzerinde denize eğimli kara tarafında kendine havalesiz bir sanatlı iç kaledir. Aşağı varoştan bu iç kaleye giderken kuzey tarafa gidip namazgahı geçip 500 adım bir yeşillik ovayı geçip yokuş yukarı gidip İskender Seddi gibi 5 köşe, taş yapı, gayet sarp ve sağlam bir iç kaledir. Büyüklüğü beden duvarları üzere tam 3.400 adımdır. [286b] Ve etrafında 5 adet büyük tabyalar vardır.
4 tarafı yalçın kayalardır, ama göklere uzanmış değildir. Ancak bir minare boyu yüksek tepe üzerinde yontma taş, hazır baş bir savaş kalesidir. Asla bir tarafından lağım, siba ve metris eylemek mümkün değil iken "Büyüklerin himmeti dağları yerinden
379
atar" derler, kuşatma sırasında Küçük Hüseyin Paşa bu iç kalenin namazgaha bakan köşesindeki tabyayı lağım ile atıp o taraftan Müslüman gaziler yürüyüş edip o gün bu güzel kale fethedilmiştir.
Bu iç kale duvarlarının iç yüzleri Hanya Kalesi duvarı gibi çepçevre tamamen toprak yığılıdır.
Ve 20 adım enli duvar ve ancak doğu yönüne bakar bir kapısı var, 2 kat sağlam demir kapılardır. Taşra kapı üzerinde bir büyük balık kemiği asılı olup alamettir. Bu kapılardan içeri bir geniş toloz kemer altı yoldur. Üzerleri toprak yığılı tabyalardır.
Bu iç kalede 50 adet kiremit örtülü inci gibi beyaz evlerdir ki hepsi kat kat kargir yapı, cihannüma güzel hanelerdir. Bunlardan Dizdar Sarayı ve Şeyh Mehmed Efendi Sarayı geniştir. Ve 1 adet Sultan İbrahim Han Camii var. Ve 1 adet mescit var ve cebehane, tahıl ambarları, su sarnıçları, 40 adet balyemez topları, o kadar mühimmat levazımatları var ki hesabını ancak Allah bilir. Cenab-ı Allah düşman şerrinden emin ede, amin ve ya Mu 'in.
Retime varoşu aşağı kalesi zemininin şekli Bu büyük kale deniz kıyısında 4 köşe bir alçak taş duvar
lı ve hendeksiz süslü varoştur. Çevresinde yer yer tabyaları var ama bir şey değillerdir. Kuşatma sırasında biri dahi hücuma tahammül edemez. Bu varoşun büyüklüğü tam 4.600 adımdır.
Ve 3 adet kapısı var, biri kıbleye doğru büyük kapı, biri doğuya bakar Tekke Kapısı, 3 kat sağlam kapılardır. Ve biri Selonya Kapısı da doğuya dönüktür. Selonya Kapısı'ndan limana kadar deniz kıyısında asla kale duvarı yoktur. Osmanlı bu kaleyi fethedince deniz kıyısına şaranpav kazıklar kakıp kaleden sarp palanka duvar etmiş, ama alçaktır. Ancak mazgal ve dirseklerinde olan toplar tamamen limana nazır ve hazırlardır.
Bu varoş içinde tamamen denize bakar, kat kat, kafirden kalma şeddadi mamur yapılar var ki her birinin övgüsünde dil kısadır, bir şekilde tarif etmek mümkün değildir. Tamamı 3.700 adet odadır ama saray değildir. Ancak 77 adedi saraylardır. Hüseyin Paşa yazımı üzere odalar sayılmıştır. Bunlardan mükellef Paşa Sarayı, Veli Kethüda Sarayı, Şaban Alaybeyi Sarayı ve Ankebut Ahmed Paşa Sarayı.
Osmanlı sultanları ve diğer ileri gelenlerin camileri: Seç-
380
kini 6 adet camidir. Evvela Yukarı Hisar' da İbrahim Han Camii, Tekke Kapısı'nın iç yüzünde Valide Sultan Camii, çarşı içinde Deli Hüseyin Paşa Camii, Ankebut Ahmed Paşa Camii ve Tekke Kapısı önünde mezarlık içinde Veli Paşa Camii. Bunlar kalabalık cemaate sahip kiliselerden Müslüman mabedi olmuş eski mabetlerdir. (---) (---) (---).
Müminlerin mescitleri: Kamusu 9 adet mahalle mescididir. Bunlardan (---) (---) (---).
Medreseleri: Hepsi 2 adet medresedir. (---) (---) (---). Sıbyan mektepleri: Hepsi 3 adet sıbyan mektebidir. Evvela
(---) (---) (---). Al-i Aba dervişleri tekkesi: Hepsi 3 adet tarikat erbabı
hankahıdır. Bunlardan Tekke Kapısı Tekkesi mamurdur. Sonra Tekke Kapısı haricinde Veli Paşa Tekkesi, Bektaşi hankahıdır ki İrem Bağı' dır ve gayet mesiregah yerdir. (---) (---)
Gönül açan hamamları: Olancası iki adet aydınlık hamamdır. Evvela (---) (---) (---)
Gelen geçenlerin aşevi imareti: Hepsi 3 adet aşevi imarettir. Evvela Deli Hüseyin Paşa Camii İmareti, Tekke Kapısı'nda Valide Camii İmareti ve Veli Paşa Camii İmareti'nin nimetleri boldur, zengin yoksul, genç yaşlı herkese sabah akşam bir tas çorbaları dağıtılır.
Çarşı bedesteni: Tamamı 150 adet sanayi ehli dükkançeleridir ki tüm sanat ehlinde her şey bol bol bulunur.
Kara ve deniz tüccarları ham: Hepsi 3 adet tüccar hanıdır. Bunlardan (---) (---) (---)
Çeşmelerinin övgüsü: Tamamı 10 adet çeşmedir, ama bunlardan çarşı içindeki meydanda kral çeşmesi [287a] bir seyirlik hayat pınarıdır ki mermer ustası Frenk hakkak beyaz mermerden çeşit çeşit heykeller yapıp her bir heykelin ağzından, burnundan ve aletlerinden bir berrak su akar. Bu suretleri her gören hayran olup parmaklarını ağzına götürüp kalır.
İbretlik eserler: Bu şehir içinde bir zindan kulesi var, onun üstünde bir saat var. Bu da görülmeye değer bir şeydir.
Gemicilerin sığmak yeri limanı: Bu kalenin limanı şehrin doğu tarafında bulunup sonradan yapılmadır. Ancak 50 parça gemi alır. Ancak gündoğusu rüzgarı ağzından pek girip de-
381
mir tutmaz bir kumsal liman olmakla büyük barça gemiler yatamazlar. Bu limana yakın tophane, başka bir iç kale gibi olup iç kale temelini ve aşağı şehrin çevresini korutur bir tophanedir, 50 parça balyemez uzun topları var .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (2/3 satır boş) . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .
Beldenin övgüsünün tamamlanması Bu Resime Kalesi'nin bütün mamur yapıları bu aşağı va
roşta olup tüm sokaklar geniş olduğundan başka çarşı pazarları içinde üzüm asmaları dikilip bütün yollar nakışlı çadır gibi süslenip asla alemi aydınlatan güneşin sıcaklığı bu güzellik çarşısı içinde alışveriş eden insanlara tesir etmez, sanki bir İrem koyağıdır. Bir kumsal zemin olmakla kış günlerinde asla çamur olmaz.
Suyu, havası, yapısı, mahbüb ve mahbubesi, bağı bahçesi, limonu, turuncu, şeftalisi, inciri, üzümü ve zeytini cihanı tutup meşhur olmuştur .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . (1,5 satır boş) ... . . . . . . . . . . . . . . . . . Bu kaleyi de gezip dolaşıp doğu tarafına yine kaleye yakın, Bostanlı Köyü: Kefere köyüdür, bağ bahçesi ve bostanları
çok olduğundan Bostanlı derler. Onu, Deliklitaş adlı yeri ve Kaynarca Ham'nı geçip 5 sa
atte, Deli Hüseyin Paşa Çiftliği: Hanı, kahvehaneleri ve birkaç
dükkanları vardır. Orada bir gece konuk olup zevk ü safalar ettik. Oradan yine doğu yönüne (---) saat tehlikeli yerleri geçip,
Papaz Çeşmesi: Bir abıhayattır. Oradan yine doğuya 2 saatte,
Küpler Köyü; Bir öz içine kurulmuş Aspuzu Bağı gibi köylerdir. Tüm reayaları küp, testi ve kiremit işlediklerinden Küpler Köyü derler. Bir hanı, 3 adet kahvehanesi ve 10 kadar dükkanları var.
Oradan yine doğuya 2 saatte, Yenikahve, onu da geçip (---) saatte,
Tamas Köyü Dağı: 150 haneli bir Rum keferesi köyüdür. Kahvehaneleri ve birkaç dükkanları var, gayet taşlı yerdir.
Oradan 1 saat doğuya gidip bir nar ağaçlığını geçip Tamas Dağı'nın tepesinde bir kilise var, oradan tüm Kandiye Ovası, ka-
382
lesi, bütün nahiyeleri, çınarlı dereleri, İnadiye Kalesi, Acısular ve Nazareteler tamamı renkli atlas gibi Kandiye Ovası görünür. Bu dağ bütün dağlara ve bağlara havaledir. Eğer bu Tamas Dağı üzerinde bir parça bulut olsa hemen Kandiye Ovası'na yağmur yağmaya başlar.
Bu yüksek Tamas'ın başında 1 saat oturup sadrazam ile Venedik kafirlerinin savaşlarını seyrettik. İki tarafın top ve tüfenk seslerinden yer ve gök tir tir titreyip sanki kıyamet gününden oldu. Kandiye Kalesi ve Osmanlı ordusu semender kuşu gibi Nemrud ateşi içinde kalıp siyah barutun mavi dumanı göklere yükselip gökyüzündeki şimşek gibi sesler zemini titretirdi.
Hakir bu seyirleri edip Tamas Dağı'ndan yokuş aşağı bir saatte inip Servi Kahvesi, oradan yarım saat aşağı inip Kolahor Deresi, oradan yine yarım saat gidip Katırcıoğlu (---) Paşa Çiftliği, oradan Süt Suyu'nu, oradan Finike Deresi'ni köprüden geçip,
Hakan! yapı, yani sağlam İnadiye Kalesi Nice kere Gazi Hüseyin Paşa bu Kandiye Kalesi'ne yürüyüş
ler edip fethi kısmet olmayıp nice kere yüz bin can verdiğinden sonunda Kandiye Kalesi'ne bir top menzili havale (---) tarihinde Sultan İbrahim Han fermanıyla bu kaleyi Deli Hüseyin Paşa inşa edip ismini İnadiye korlar. Günden güne mamur olup tamam güzel bir kale oldu. Bu sağlam kaleyi 100 bin asker 3 ay içinde İskender Seddi gibi yapmışlardır.
Kalesinin zemini: Bir yüksek tepe üzerinde, bir topraklı ve taşlı bayır üstünde beşgen şekilliden [287b] uzunlamasına bir şeddadi taş yapı güzel bir kaledir. Çepçevre büyüklüğü 3.050 adım olup 20 ayak enli taştan kalın duvardır. Ve 10 adım eninde ve boyunda toprak yığılıdır. Ve 4 adet kapısı vardır: Kandiye Kapısı yıldız tarafına bakar. Dağ Kapısı güney tarafa açıktır. Varoş Kapısı batı tarafa açılır. Bir kapısı da doğu tarafa bakmaktadır. Bu kalenin tarihi:
Ab-ı nahte, lafzıdır. Sene 1059 [1649].
Diğer tarih: . . . . . . . . . . . . . . . . . . (1/2 satır boş) ................... .
Bu kale içinde 500 adet kargir yapı evler vardır. 5 köşesinde 5 adet sağlam burçları var ki her biri sanki birer çeşit İsken-
383
der Seddi'dirler. Cebehane, tahıl ambarları ve su sarnıçlarıyla bezenmiş ve etrafında karakolhaneleriyle donanmış sağlam kaledir. Dizdarı ve 300 adet kale neferi var, ama 100 bin İslam ordusu çevre varoşlarında müstahfızları var.
Ve 3 adet abıhayat çeşmeleri var. Ve toplam 6 adet mihrapları var, bunlardan Sultan İbrahim Han Camii, 6 adet kubbesi kargir ve horasani sıvalı minareli, avlusuz ve cemaatsiz camidir. Hala içinde siyah barut dolu olmakla kapıları mühürlü olup gece gündüz kale neferleri uyumayıp zor bela barutlarını beklerler, ama başka mescitlerin çok cemaatleri vardır.
Bu İnadiye'den Kasro Kalesi bir saat yer olup ayak altında görünür. Ta o kadar şahi kaledir. Hatta İnadiye'nin uzun topları Kandiye'yi şıpır şıpır döver ve Kandiye'nin de topları erişir ama soğuk gelir, zira yukarıya atılan top fersiz gelir.
İnadiye büyük varoşunu bildirir Kalenin kuzeyi ve batı tarafında dereler ve tepe içinde hep
si 77 bin adet ufak tefek tek katlı ve ara sıra iki katlı evler ve bekarhane odalardır. Ve 7 adet toprak ile örtülü küçük ve minaresiz mamur camileri, 40 adet mescit ve 3 adet medrese vardır. Ve 5 adet mektep, 2 adet tekke, 6 adet küçücük hamam, 7 adet han ve 2 bin adet dükkan vardır, ama bu yapıların hepsi ahşaptan ve basit şeylerden yapılmış ufak tefek işyerleridir.
Hatta (---) tarihinde kafirler bu İslam ordusu şehrini 100 bin kafirle ansızın basıp binlerce gaziyi şehit edip bu şehri ele geçirmişlerdi. Kılıç artığı olan Müslüman gaziler İnadiye Kalesi'ne girip sığındıklarında Allah'ın emriyle Hanya Kalesi tarafından ricalü 'l-gayb gibi Katırcıoğlu Mehmed Paşa yardıma yetişip sancaklarını açıp gözükünce yere gelesi kafirler içinde "Bre bre Katırcıoğlu geldi" dediklerinde kafirin içine bir korku düştü. Kimi İslam ordusunu bırakıp taşra çıktı ve kimi ganimet malı derdine kapıldı. Hemen Katırcıoğlu Allah Allah deyip kafire kılıç vururken İnadiye Kalesi'ne daha önce kaçan İslam askeri de taze can bulup herkes evlerini kafirden kurtarma derdine düştü. Onlar da dal satır olup bir taraftan bunlar ve bir taraftan da Katırcıoğlu askeri can u gönülden kafire öyle bir kılıç vururlar ki kuşluk vaktinden ikindi vaktine kadar 87 bin kafiri kan dökücü kılıçtan geçirip 10.060 kadar kafiri zincire bağlı esir ederler. Bütün
384
kafirlerin pis leşlerini bir yere dağlar gibi yığıp kellelerini Mısırlı kolu, yeniçeri ve sipahi kollarında kelleden kuleler yapıp dururlar. Bu da bir kelle paça seyridir.
Tophane işliğini bildirir Bu İnadiye Kalesi'nden kuzey tarafa bin adım yokuş aşa
ğı gidip Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa emriyle ve Ankebut Ahmed Paşa müsaadesiyle bir tophane işliği yapmışlar ki övgüsünde dil kısa ve inci saçan kalemler kırıktır. 40'ar okka gülle atar 80'er ve lOO'er kantar toplar dökülmeye başlanıp 3 bin adet Dergah-ı All dökmecibaşı hademeleri olup Ferhad gibi sabah akşam çalışırlar.
Bu mahalden akan Kemer Suyu abıhayattır ki Kandiye Kalesi içine giderken henüz kesilip kırlara gider oldu, ama lezzetli, içimi hoş sudur. Bu tatlı suyun yakınında,
Horasanoğlu Tekkesi: Gazi ve Şehit Deli Hüseyin Paşa'nın hayratı olup Hacı Bektaş-ı Veli tekkesi olup 80 adet yalınayak başı kabak, abdal, fakr u faka sahibi kerem kanları olup hepsinin gayretleriyle bu güzel yeri bağ bahçe, gül-i gülistan ve akarsulu Meram Bağı gibi bir mesiregah etmişler. Hem de sabah akşam zengin yoksul herkese yemek verip [288a] erenlere hizmet ederler.
Bu mesiregah tekkeden bütün Kandiye Ovası ve Kasro Kalesi ayak altında gözükür.
Garip seyirlik Biz bu tekkeyi seyrederken sadrazamdan ferman gelip İna
diye Kalesi varoşuna Osmanlı'nın derya gibi askeri üşüşüp bir anda yerle bir edip han, cami, çarşı pazarından bir yapı eseri kalmayıp tüm kereste ve ahşaplarını yerlerinden söküp Kandiye Kalesi altında sadrazamın çadırı yakınında İslam ordusunu imar etmeye başladılar.
Bu hakir de İnadiye Kalesi'nden 8 bin adım yerde yeşillik ve sebzeli mahsullü ova ile kuzeye gidip hamd olsun (---) tarihinde sağ salim ordu-yı hümayuna ulaştık.
Amansız Kandiye Kalesi Ovası'ndaki Osmanlı ordusunun özellikleri
Evvela bu hakir kul işbu (---) tarihinin Cemaziyelevvel'inin 25. günü Kandiye yurdunda ordu-yı hümayuna katılıp babadan
385
dededen ocağımız olan yeniçeri ağası ocağına dahil olunca Yeniçeri Ağası İbrahim Paşa ve Kulkethüdası Abdi Ağa hakire bir oda ihsan edip tüm yiyecek ve içeceklerimizi bol bol tayin etti. Konağımıza çekilip padişahın devletinin devamına dua edip gece gündüz yapılan savaşları seyretmeye, bazı olayları ve ilahi zuhuratları yazmaya başladık. Evvela,
Kandiye Kalesi büyük savaşının başlangıcı Önce, yüce vakarlı, ileri fikirli, Aristo akıllı Sadrazam Re
sulullah'ın sünnetine uygun olarak Hazret-i Ömer'e uyup Kandiye Kalesi generaline Dergah-ı Ali yeniçeri ocağından (---) Ağa ve Sadrazam ağalarından (---) Ağa'yı mektupla gönderdi. Bunlar Panıgrad Kapısı'ndan içeri girip generale mektubu verip okurlar.
Mektup sureti "Selam hidayete erenlere olsun. Evvel Allah adı, ikinci
si Hazret-i Muhammed Mustafa salat ve selam olsun, üçüncüsü Çaryar-ı ba-safa [4 Dost] Allah hepsinden razı olsun, dördüncüsü Haremeyn-i şerifeyn hizmetçisi olan Osmanlı padişahı sultan oğlu sultan Sultan İbrahim oğlu Sultan Mehmed Han Allah devletini ve saltanatını devam ettirsin hazretlerinin düstfrr-ı mükerremi ve müşir-i mufahhamı olan Fazıl Ahmed Paşa'yım.
Tembih namem ulaştığında bir an durmayıp kale anahtarlarını alem padişahına teslim edip hepiniz gelip haraç verir olup yine çoluk çocuklarınızla kale içinde uğursuz hanelerinizde sakin olasız.
Ve yoksa Allah'ın emriyle kalenin fethi nasip olunca hepinizin ateş saçan kılıçtan geçmeniz kesindir. Söz tamam oldu."
Sapık generalin cevabı "27 yıldır bu Kandiye Kalesi gibi krallar hasreti kale altı
na sizin gibi nice kere yüz bin asker gelip bu kalenin bir taşına nice bin başlar verip hüsrana uğrayıp gittiler. Ve nice bin kahraman tedbirli vezirler, beylerbeyiler ve beyler bu kale altında can verdiler, hendeğini görmeye kadir olmadılar. Sizler de biraz zaman çalışıp gidersiz. Bir taşına yüz bin baş vermemiz mukarrerdir, değil ki size kaleyi verelim, bildiğinizden kalma." deyip elçileri kaleden kovdu. Elçiler sadrazama gelip konuşulanları bir bir anlattıklarında sadrazam tüm İslam ordusu içinde kol kol tellallar çağırtıp,
386
"Herkes bu gece metrislere girsin" diye buyurdular. O gece o zifiri karanlıkta insan deryası Kandiye Kalesi görünmeyen yerlerden bismillah ile metrise başlayıp yere gelesi kafirler kale içinden İslam askerinin kazmaları ve kürekleri seslerini duyunca melun kafir torbasında yılan bulmuş hekime dönüp ta sabah vaktine kadar bir an, bir derece ve dakika durmadı, nice kere yüz bin tüfenk, nice bin top, nice bin havan, kazan, kumbara ve nice kere yüz bin adet havan taşı gökten lanet yağmuru gibi yağdırdı. Tek bir kişi bile bir karış metris kazmaya kadir olmayıp bütün gaziler karınca gibi dağılıp her biri bir kaya altında siperlendi. İslam ordusunda nice kere yüz bin çadır, çerge, yük ve ağırlıklardan bir sağ çadır kalmayıp nice bin at ve katır dağlara kaçtılar. Yüz binlerce eşek de Acem kerenayı gibi segah makamında bağırarak onlar da ovaları dağları sığınak edinip anırarak birer tarafa gittiler.
Sözün kısası İslam ordusu içinde bir sağlam çadır, bir alaçık dükkan, tezgah ve sığınacak bir tabya kalmadığından başka sadrazamın yaldızlı ve süslü otağında bir parça sağlam yeri kalmadı. Sonunda top ermez bir kayalı yar altında bir başka otağ kurup sadrazama bir mağara içinde bir savmaa ettiler.
Ta ki sabah oldu. O gece 7.060 adet gazi mücahid yiğitler şehitlik şerbetini içip giyecekleri beytülmal ağasına teslim olundu.
Kısacası, bu minval üzere cehennemlik kafirler 3 gün 3 gece durmadan Nemrud ateşi ile göz açtırmayıp bir an top güllesi darbından Müslüman askerler asla [288b] huzur bulamayıp 3 gün 3 gecede 9 bin asker daha metrise girmeden şehit olduklarını arz ettiklerinde sadrazam İslam ordusuna merhamet edip,
"Acele etmesinler. Metrise kollu kollarınca ve yollu yollarınca yavaş yavaş yürüsünler ve İslam ordusunu geriden kursunlar" deyince tüm Osmanlı askeri taze can bulup (---) adlı mahallin deresi kenarında bir ordu-yı pazar yapılmıştır ki dillerle anlatılıp kalemlerle yazılmaz.
Osmanlı ordusu şehri İmdi vefa kardeşleri, İslam ordusu böyle bir büyük yer, me
ram şehri olmuştur ki deniz kıyısından sıçan yollar içinde, yani top ve kurşun sadmelerinden kurtulmak için hendek kazılan yollara bu gazalarda sıçan yolu derler, o sıçan yolları içinde iki
387
tarafı baştan başa mamur ve şenlikli küçük sanat ehli tüccar dükkançeleri olup bir ucu kıbleye tam bir saat boyunda ta Mısırlı karakoluna kadar tam 60 bin oda, 20 bin dükkan, hamamlı, fıskiye ve havuzlu nakışlı servi tavanlı büyük saraylar, servi tahtasından sanatlı kapılar, bahçe ve bostanlar, abıhayat kuyular, güvercin kuleli şahane şahnişin ve yüksek köşklerle donanmış büyük bir şehirdir. Eğer her vezirleri, beyleri ve ileri gelenleri bir bir anlatsak bir hümdyunniime olur.
Ancak şundan malum ola ki ne kadar büyük şehir oldu. Hemen 3 bin adet dükkanda diba, şib, zerbaf ve samur kürk satılırdı. Her ne çeşit değerli bir şey istesen bulunurdu. Bütün diyarların sanat ehli ve maarif erbabı bu şehir içinde mevcuttu. İslam askerinin ömrü tam 6 ay bu şehri mamur etmekle geçti, ama yine Kandiye Kalesi altına metrisler etmeye çalışılırdı.
Ve 160 yerde mescitler var, ama cami İnadiye Kalesi'nden gayri yerde yok idi. 40 hamam, 7 han ve 60 adet kahvehane var, meyhaneler yoktur ama bozahaneler vardır.
Ve 40 adet yerde şehitleri yıkayıp kaldıran ulemalara medrese çadırları var. Ve 70 adet cerrah çadırları, 40 adet hekim dükkanları ve çadırları vardır.
40 yerde tahıl pazarı, 20 yerde koyun pazarı, 50 yerde balık pazarı, 7 yerde sipah pazarı ve 3 bin yerde sebilhane var, 40'ı İbrahim Paşa'nındır.
At pazarı yoktur, zira tüm vezirler ve ileri gelenler tamamen yayadırlar, zira henüz dahi karşı taraftan atlar kadırgalar ile geçemeyip tüm İslam ordusu yayadır. Sonra firkateler ile atlar geçmeye başladı.
Ama 40 yerde kiracı eşek pazarları vardır ki bütün Müslüman gazilerin yüklerini, mühimmat ve levazımatların Hanya, Retime ve Apokoron'dan, Seline ve Çanak Limanı'ndan, Fodula Limanı'ndan ve Küçük Liman'dan, kısacası tüm kenar limanlarından zahireleri eşekler taşıyıp İslam ordusunu ganimet ederler.
Sonra Anadolu' dan Hayırlıoğlu ve Gergerli oğlu adı kiracılar 2 bin adet kira beygirleri ve kira katırları geçirip 1 okka yükü Hanya'dan orduya birer timine taşıyıp çok kar edip Karun malına malik olup orduyu ganimet ettiler.
388
Sonra bu karı Girit reayası duyup ordu içre eşek pazarlarında tam 70 bin eşek toplanıp kira yükü taşıyıp o kadar ucuzluk ve ganimet oldu ki anlatılmaz. Hatta kale generali olan (---) adlı melun demiş ki,
"Hayfa yazık, eğer eşeklerin Türk'e böyle yardım edip zahire getirip ucuzluk edeceğini bileydim Girit Adası'ndaki bütün eşekleri Türk Girit'e gelmeden önce tamamen kırardım" diye çok üzülmüş.
Gerçekten de 70 bin adet eşeklerin İslam ordusuna büyük yardımı olup o eşek pazarını gören sanki Deccal pazarı görüp, ayet "Seslerin en çirkini şüphesiz merkeplerin sesidir" [Kur'an, Lokman, 19] emri üzere nice bin eşeğin segah makamında sesleri Acem kerenayı gibi göklere yükselir.
Bu eşekler ve kira beygirleri her taraf limanlarından İslam ordusuna asker taşıya taşıya günden güne Müslüman ordusu derya gibi oldu. Sadrazam henüz taze can bulup Kandiye Kalesi'ni muhasara etmeye başlayıp 77 kolda olan İslam askerlerinin işbaşında olan vezirleri, beylerbeyileri, sancakbeyleri, alaybeyleri ve çeribaşılarına tembih olunup gün gün metrislerin yürümesi ferman olundu.
İslam ordusunun şer'i hakimi olan faziletli (---) Molla Efendi, Şeyhülislam (---) Efendi, Nakibüleşraf (---) Efendi ve Ordu Naibi (---) efendi hazretlerinin tembihleriyle bütün alimler, dervişler, hasbi mücahidler de cenge hazır oldular.
Örfi hakimler ki ordu muhtesib ağası, bacdar ağası, sürsat ağası, sürsat emini, tahıl muhassılı, ordu subaşısı, [289a] ordu kethüdası, karakollar ağası, 270 adet alaybeyiler, çeribaşılar (---) (---) (---) kısacası 250 adet ordu-yı pazar ve iştira hakimlerine fermanlar çıktı. Bütün orducıyan, çerahoran, lağımcıyan, ameleler, marangozlar, beldarlar, neberdan, garipler, acemiyan, teberdaran ve (---) (---) (---).
Bütün ehl-i hıref esnaflarına dellalbaşı tabileriyle ordu-yı hümayun içinde ilan edip herkes padişah cebehanesinden demir kazmalar, demir kürekler, Ferhadi külünkler, küsküler ve varya demirleri alıp bütün kullar aletleriyle İslam ordusu başından ta Kandiye Kalesi altına sıçan yolları kazmaya çalışırken melun cehennemlik kafirin kararı kalmayıp 3 gün 3 gece daha ateş yağ-
389
dırıp kaleden attığı top ve tüf engin; taş kumbara ve fişengin hesabını Cenab-ı Bari bilip peyderpey gece gündüz ardı arası kesilmeyip hıreften 3 gün 3 gecede 3 bin kişi yokluk diyarına ayak bastılar.
Hamd olsun metrisler de sekizinci ayda Kandiye Ovası'na ulaştı. Ancak kalenin Aktabya adlı dağ gibi toprakları belli olup metris başları kaleye daha bir top menzili uzak idi, ama hamd olsun günden güne İslam askeri Anadolu' dan, Arap ve Garp tarafından ve Rumeli'den İslam ordusu derya gibi olup her taraftan gelmede. Ancak İslam ordusu içine kıtlık yayılıp 1 okka et 8 timine, 50 dirhem ekmek 1 akçeye, 1 at yemi 1 guruşa, 1 okka pastırma 1 guruşa ve 1 okka peksimet 40 akçeye çıkıp diğer yiyecek ve içecekler ona göre kıyas oluna.
Hatta yaralı olan gazilerin yaralarına merhem etmek için bir tavuk yumurtası mezatta 1 guruşa çıktı, o da bulunmaz. Her şey sanki can otu oldu, zira yere gelesi kafirlerin donanma ge:mileri Girit Adası çevresini kuşatıp asla bir gemi gelemez olduğundan İslam ordusu içinde kıtlık olmasına sebep oldu.
Allah'ın hikmeti 1077 yılı Cemaziyelahirinde [Aralık 1666) bir gece Kaptan Kaplan Paşa Çanak Limanı'na 80 parça kalyon ve 80 parça kadırga ile gelip 12 bin adet seçkin asker, lağımcılar, belderanlar, nice kere yüz bin kantar siyah barut, nice yüz bin top güllesi, kazan kumbaralar, nice kere yüz bin çeşit cebehaneler, nice kere yüz bin adet çuval un, buğday, pirinç ve diğer hububat, koyun, kuzu, keçiler, nice bin çuval pastırma, nice kere yüz bin çeşit mühimmat ve levazımatlar getirdi. O gece sabaha dek tüm gelen eşyaları karaya döküp sadrazama defterleriyle mektuplar gönderip hemen o an müsait hava elde iken kafir gemileri gelmeden salpa demir edip bir yaylım top ve tüfenk şenlikleri edip murat yelkenlerini açıp deryanın bir tarafına yönelip gitmede.
Beri tarafta Kandiye karşısında Istandiye Adası'nda yatan kafirin 120 parça kalyonları, kadırgaları ve mavunaları Kaplan Paşa'nın yardım getirdikleri şenliklerini duyup Çanak Limanı ağzına tüm kafir gemileri gelip demir attı. Hemen Çanak Limanı muhafazasında olan Deli Hüseyin Paşa Kethüdası Veli Paşa, Yırtlas İbrahim Paşa, derya gibi muhafazacı İslam ordusu, he-
390
nüz yeni yardıma gelen Müslüman gaziler ve bütün hisar askeri kafire karşı bir ağızdan Allah Allah seslerine yol buldurup yer gök tir tir titredi. Çanak Limanı ağzındaki irili ufakh 80 pare balyemez topları bir fitilden ateşledi. Top güllelerinin niceleri kafirin gemilerine isabet edip hemen o mahalde 3 parça kalyonları Mevlevi gibi döne döne göz önünde bütün kafirleriyle denize battı. Nicesi can havliyle deryada yüzüp kurtuluş kenardadır, diye kenara gelip selamet yüzünü görmeyip zincire bağlandılar.
Diğer gemileri kale döven top darbelerinden kaçtı. Nicesi yaralı olarak adı geçen kaleye gidip yerleri cehennem oldu. Nice top artığı gemileri bizim Kaptan Paşa ardına düşüp gittiler, ama Kaptan Paşa gemilerinin izlerini tozlarını görmeyip hüsranla yine Istandiye Adası limanı cehenneminde karar ettiler.
Beri tarafta sadrazama Kaptan Paşa'nın mektuplarıyla zahire defterleri ve yardım gelen İslam askeri haberleri varınca hemen devlet sahibi ve mürüvvetli Sadrazam ileri görüşlü tedbir edip İslam ordusu içinde tellallar çağırtıp ne kadar yüz bin at, katır, deve ve eşek var ise kol kol tembihler olundu. Bu kadar tahıl ve cebehanenin Çanak Limanı'ndan İslam ordusuna naklolunmasına güvenilir adamlar tayin olundu. Tüm Girit Adası'ndaki reayalarda olan 200 bin eşek [289b] arhonda ve milotanın defterleriyle, reayalarıyla gelip bir hafta içinde Çanak Limanı'ndan bu kadar yiyecek içecek, cebehane, mühimmat ve levazımatlar bu kadar bin Tanrı kulu taşıyıp İslam ordusu içine getirdiler. Bütün İslam ordusu içinde öyle büyük ganimet oldu ki tüm gaziler taze can bulup can u gönülden cenge başlayıp metrislere henüz girmeye başladılar.
Ama hakir de bu mahalde biraz sıtma hastalığını çekerken taze can bulup İslam askeri ile kale ovasında metrislere ve sıçan yollarına varıp gelmeye başladım.
Gece gündüz çarpışmalar ve vuruşmalar günden güne artıp bin, 1.500, 2 bin insandan kelle ve paçaları ile şehitlerin kanları ırmak gibi akıp şehit naaşları taşımada idi.
Ancak bu hal mücahid gazilerin 5-6 aydan beri mutatları olup işleri olduklarından asla güçlerine gelmeyip hemen bütün ölülere Hak rahmet eyleye diye taşıyıp eski metrisler içlerinde birer yar altlarına sokup her şehidin üstlerine yar toprakları yığıp
391
tüm esvaplarıyla defnedip giderler. Asla bir gazi bu hale gücenmeyip yine şenlik ederek cenge devam ederler.
Bu perişan hali, gaziler 1077 Zilhiccesinde [Haziran 1667] metrise gireliden beri bu şehitleri böyle görmek mutatları olmuş, Hak Taala gazilere çok kuvvet vermiş. Hatta ilk metrisler Kandiye Kalesi'nin güney tarafında Karanlık Kapısı'ndan veya Panıgrad Kapısı'ndan ve Taşlı Tabya adlı yerlerden bir top menzili uzak 7 kol yerlerden kaleye metrislere başlandığında bu kadar uzak mesafe iken İslam ordusu içinde asla bir adam baş göstermeye kadir olmayıp 40 gün 40 gece mahşer günü gibi kıyamet kopup asker içinde bir feryat, vaveyla, bağırış çağırışlar oldu.
Havada birbiri ardı sıra çifte çifte kumbaralar ve karakuş gibi taşlar havan kumbaralarından çıkıp göklere uçup her gün nice bin adam helak olup yine veziriazam otaği parça parça oldu. Bütün divan erbabı hacelerine ve diğer ayanı kibar duacılarına ordu deresinin öte tarafında konmak ferman olunup bütün divan erbabı rahata kavuştular. Ama beri tarafta tüm metrisler bayır başlarına çıkıp sıçan yolları taraf taraf yürümeye başlayıp gitmede.
Ama melun kale yine lanet ateşi yağdırmada. İslam ordusu 6-7 aydan beri 70 kat metrisler değiştirmede ve günden güne ileri gitmede. Ama ınelun kafir hendekten taşra olan tabyaları tamamen ardına bırakıp bizden tarafa kale ile İslam ordusu arasında Kandiye Ovası'nda bir kurşun menzili uzak bizim İslam askeri üzerine onlar da metrisler sürüp gelmede. Gece gündüz nice bin atlıları o meydanda çıkıp girmede ve etrafı çalıp çarpmada.
Bizim İslam ordusunda ise ancak bin kadar atlı var. Tamamı eşek-biner askerlerimiz var. Hatta hakir Mora Vilayeti'nden bir at geçirdim. Onu da elimden 500 guruşa aldılar, hakir mecburen eşeğe biner oldum.
Kısacası 6 ay bu hal üzere hır hır büyük cenkler ederek günden güne gaziler kaleye bir kurşun menzili yakın varıldı, ama daha lağım yerleri değil idi.
Sonra 1078 senesi girince Maraş Eyaleti'yle (---) Paşa gelip Sadrazam koluna memur oldu.
392
Sonra 1078 Saferinde [Ağustos 1667] Adana Eyaleti'yle (--) Paşa gelip Şam Veziri Defterdar İbrahim Paşa koluna ferman olundu.
Sonra bu senenin Rebiülevvelinde yine Kaptan Kaplan Paşa donanma-i hümayun ile İstanbul'da yeniçeri kapısı askerinden 10 bin yeniçeriyi, ondan Karaman Eyaleti'yle Konakçı Kara Ali Paşa askerini getirip Ali Paşa'ya teslim etti, zira Ali Paşa Hanya muhafızı idi. Ardından Sivas Eyaleti'yle (---) Paşa Ali Paşa koluna tayin olundu.
Nice kere yüz bin kantar siyah barut, nice kere yüz bin çuval peksimet, hesapsız cebehaneler, diğer mühimmat ve levazımatlar getirip bir gece Retime Kalesi Limanı'na bu kadar asker ve mühimmatları döküp yine müsait hava ile şenlikler edip deryaya çıkıp gittiler.
Beri tarafta bu yardım durumundan sadrazamın haberi olunca Karaman Eyaleti askerini Hanya'da eyalet sahibi Konakçı Ali Paşa yanına memur ettiler. Alacahisar askerini Acısu Kalesi'nde Malik Paşa yanına memur ettiler. Yanya Paşası Arslan Paşazade Kaplan Paşa'yı askeriyle Apokoron Kalesi muhafazasına tayin ettiler. Kapukulundan gelen imdat yeniçerileri [290a] Sadrazam koluna tayin olundu.
Kısacası, bütün gelen yardımları kol kol yerleştirip İslam ordusu günden güne kuvvet ve kudret elde edip taze can bulmada ve gece gündüz çalışıp ileri gitmede, ama yere gelesi kafirler henüz galebe edip İslam ordusu üzere gelmede.
Kumbaraların ateşinin gece gündüz asla artları araları kesilmeyip, insan vücudu havada semender kuşu gibi uçuşmada. Ve her gazi birer çeşit yara ile can vermede. Lakin bizim de kumbaralarımız ve sektirme balyemez toplarımız kafirin siperleri, şarampavları ve domuz damlarını dağıtıp kafirleri de kırıp geçirmede.
Ama hala bu kadar zamandan beri bu kadar savaş olur, kale ne taraftadır bilinmeyip, ne şekildedir görünmeyip hemen bir kuru havayi kavgadır. Acaba duvarı nasıldır, diye ileri varıp bakan öbür dünyaya bakar, bakmayan burada kalır. Ta bu derece bakması öldürücü kaledir ki bir seneden beri kalenin öz bedeninde hendeği kenarını görmek değil hendekten dışarıda, ova-
393
da olan 12 adet tabyaların hendeklerini göremedik. Bundan başka tabyalardan taşra ileri ovalarda olan şarampavlarını ve önlerinden küffar metrislerini de bir yıldan beri görmüş askerimiz yoktur.
Tanrı'nın hikmeti bu sırada, (---) tarihinde Rumeli Beylerbeyisi (---) Paşa şehit olup eyaleti (---) Paşa'ya sadaka olundu.
Bu mahalde yere gelesi kafirler ilk defa sekbanbaşı kolundan kaleden dışarı çıkıp metrisleri basmak isteyince bir büyük cenk olup hemen o an 700 adet şahbaz civan yiğitler şehit oldu. 40 nefer kafir esir edilip Sadrazama dil götürdüler. 300 adet kaptanları ve 4 bin adet kelleleri alınıp Sadrazam her gaziye mertebelerine göre bol bol, avuç avuç altınlar, terakkiler, yaralılara tekaüt ve ekmek paraları verildi. Müslüman askerleri cenge teşvik için nice gazilerin başlarına Sadrazam kendi elleriyle gümüş çelenk takardı.
Sonra bu savaş savuşturulup kale kuşatmasında olan İslam ordusunun artlarına ve aralarına fazla asker koyup daha istihkam etmek için 7 koldan sarılınan askerin aralarına 7 kol daha bütün mühimmat ve levazımatları ile asker koyup Kandiye Kalesi 14 koldan kuşatılmış oldu.
Evvela Sekbanbaşı Bekir Ağa'yı yerinden kaldırıp toplam 22 adet mükellef ve mükemmel yeniçeri odalarıyla, 17 adet balyemez toplarıyla, 5 oda topçu, 5 oda cebeci, 1 oda kumbaracı, bin adet serdengeçti sipahi, 6 bin adet zeamet sipahisi, bin adet lağımcı, bu kadar asker ile sekbanbaşıyı İbrahim Paşa koluna serdar edip bu Şam Veziri İbrahim Paşa kolu toplam 270 adet kat kat metris oldu. Hatta Yeniçeri Ocağı Beytülmalcısı Şalvarcı Süleyman Ağa bu kolda metriste idi.
Ama Osmanlı Devleti'nde Hacı Bektaş Ocağı olalıdan beri böyle bir sanatlı metris bir kale altında ne olmuştur ve ne olacaktır ki insanın yapacağı şey değildir. Mesela 4-5 büyük harman genişliğinde bir büyük meydanı ta yerin altına kadar çevresini cehennem kuyusu gibi hendekler kazıp derya gibi sular çıkıp bu metris meydanına ağaç köprü ile geçip bir taraftan girip çıkacak yeri olmayıp etrafına kat kat yeraltında metrisler icat etti ki bir yoldaşlarına kafirin kurşunu gelmeyip kendileri kafire kurşun vururlar.
394
Bu metris sanki bir ada olup bir taraftan lağım gelmek imkansız oldu. Zira Karanlık Kapı hendeğinin taşra kenarınca olan melun generalin tabyası hala başka başka bir kale gibidir. Bu metris onun hendeği kenarına varıp aralarında ancak bir hendek kaldı.
Bu Süleyman Ağa metrisinden şahbaz yoldaşları bir uzun direk köprü ile kafirin karşı metrislerine geçip kafirleri kancalar ile beri tarafa çekip dil alırlar idi. Ve kafirler de öyle ederlerdi. Ama bu Süleyman Ağa hendeği gayya kuyusu olmakla metrisleri asla basılmayıp lağımdan eminlerdir. Bu hal üzere bu metriste bu Süleyman Ağa odası lağımdan kurtuldular, ama yine taş ve kumbara şerrinden kurtulamazlardı.
Bu Sekbanbaşı koluna bir Mısır beyi bin adet şahbazlarıyla metrise girmişler idi.
Rumeli Eyaleti kolu: 18 adet sancak beyi askeriyle toplam 13 bin asker olup 185 kol [290b] metristen Rumeli Beylerbeyisi Pehlivan Paşa girmiş idi. Bu kollarda serdar bu idi, zira Deli Hüseyin Paşa asrında alaybeyi iken bu koldan metrise girmişler.
Şam Eyaleti kolu: Adı geçen Rumeli askerinin alt yanında kuzey tarafında ta kalenin Panıgrad Kapısı ön tarafında Çufut Tabyası önünde Şam Veziri Defterdar İbrahim Paşa 8 bin askeriyle metrise girmiş idi, ama gayet ters ve tehlikeli, sabah akşam cenk yeri bir geçittir.
Bu İbrahim Paşa kolunda Haseki Hasan Ağa, Samsoncubaşı (---) Ağa, Zemberekçibaşı (---) Ağa ve Talimhanecibaşı (---) Ağa 20 oda yeniçeri, 5 oda cebeci, 5 oda topçu ve bir oda kumbaracılar, toplam 250 adet metrislere girilip 44 adet balyemez top ve 10 adet havan top konulup mükemmel metrisler idi.
Sadrazam kolu: Şam kolu kuzeyinde Vere Tabyası, Atlı Tabyası, Taşlı Tabyası, Kızıl Tabya, Hanlar Tabyası önlerinde Sadrazam ve serdar koludur ki hemen kendinin 10 bin adet cengaver, yiğit, hünerli ve cesur askeri vardır. Ve dahi Yeniçeri Ağası Arnavut İbrahim Paşa'nın 3 bin adet kendi askeri, Kulkethüdası Abdi Ağa, Zağarcıbaşı Burunsuz Ahmed Ağa, Turnacıbaşı Haseki Ağa, başçavuş, ortaçavuş, küçükçavuş, Ocak İmamı Ömer Ağa, Yüzbir Koca Mehmed Ağa, Ellidokuz Mehmed Ağa, 10 oda cebeci, 10 oda topçu, 5 oda kumbaracı, 5 bin adet sipahi serden-
395
geçtileri ile hepsi 470 koldan sıçan yolları içre metrisler içi sanki kıyamet gününde Arasat Meydanı idi.
Defterdar Ahmed Paşa kolu: Sadrazam ile Rumeli kolu arasına bir incecik yolla ta Kızıl Tabya artlarına kadar Defterdar Ahmed Paşa 2 bin adamıyla geriden metrise girip tüm İslam ordusuna mühimmat u levazımatlar yetiştirmekte idi. Defterdar koluyla Veziriazam kolu toplam 12 koldur, 12 yerde 170 adet balyemez toplar vardı. Her biri birer ateş saçan 7 başlı ejderhadır. Köse Topçubaşı kolunda kara katır adlı top, sarı balı, çuldutmaz, dingil kıran, kara Cuma, elibalı, kızak kıran ve deli sersem adlı toplar Kızıl Tabya'yı berbat etmeye başladı.
Melek Ahmed Paşa Kethüdası Yusuf Ağa cebecibaşı, Fazlı Kethüda baş kethüda ve Yörük Ahmed Kethüda ve kardeşi Kaplan Paşa tüm sancağı askeriyle karakol bekleyip çetecilere serdar idi. (---) (---) (---).
Mehmed Paşa askeri: (---) (---) askeriyle İslam ordusunun ensesinde kafadar olup karakol beklemek ferman olundu, ama gerçekten her an iyi padişah hizmetinde bulunurdu.
Çorum Paşa Müslüman askerleri: (---) Eyaletiyle bu da Göllük taraflarının güneyini muhafaza edip ince karakolları var idi.
(---) Eyaleti gazileri (---) (---) (---). Anadolu Eyaleti askerleri: Katırcıoğlu Mehmed Paşa Göl
lük tarafında tüm eyaleti askeriyle ve kendinin ipten kazıktan kurtulmuş 70 tastan geçmiş bin adet serdengeçti gazileri ve 3 bin adet seçkin Anadolu serdengeçtileriyle Tire, Manisa, Aydın, Saruhan, Engürü, Kankırı [Çankırı], İzmit, Bursa, Alaiye, Kastamonu, Teke ve Hamid, bu sancaklarda olan bütün zeamet ve timar sahipleri ile metrise girdi. Tamamı 20 bin İslam askeri idi.
(---) Eyaleti'yle Vanlı Mehmed Paşa mücahidleri: Bu da Göllük tarafında Haleb Valisi Kethüda İbrahim Paşa kolunda (--) adet eyalet askerleriyle metriste idiler, ama gayet cesur ve yiğit savaşçıları var idi.
Silahdar sipahi serdengeçtileri: Bunlar da Göllük tarafında Kanlı Mağaralar üstünde 7 bölük sipahileri, Seydizade kolunda 6 bölük gazileri karakollar bekleyip cebecilik edip metrislerde olan gazileri muhafaza ederlerdi.
Haleb Eyaleti askeriyle Kethüda İbrahim Paşa: Sipahi
396
zümresinden aşağı kalenin Göllük tarafında Haleb Valisi İbrahim Paşa [291a] 8 bin adet seçkin asker ile ve kendinin bin adet tüfenkli piyade cengaver, yiğit, cesur, hünerli, cürd atlı savaşçı bahadırları Göllük'ün deniz kıyısında kat kat metrise girmişler idi.
Ona bitişik yeniçeriler zümresinden Zağarcıbaşı Zülfikar Ağa, turnacıbaşı, samsoncubaşı, tebdil olan Haseki Hasan Ağa, 81 Cemaat ve 51 Cemaat, kısacası 20 adet oda ile yeniçeriler, 5 oda ile cebeciler, 55 oda ile topçular, 1 oda ile kumbaracılar, 6 bölük sipahilerden 6 bin adet serdengeçti sipahi, hepsi bu İbrahim Paşa kolunda Anadolu sipahileriyle beraber metrise girmiş idi. Ama gerçekten bu tarz üzere bir vezir böyle metrise girmemiş idi, zira zağarcıbaşı olan Zülfikar Ağa, Gazi Hüseyin Paşa zamanından beri metris ilminde ve İslam ordusunu çekip çevirmede ustalık kazanmış, bu Göllük tarafında tertipli metrisler etmiştir ki anlatılmaz. 40 pare balyemez toplar, 770 adet metris yolları aralarındaki balyemez toplar Göllük tarafın berbat ederlerdi. (---) (---) (---).
'Ümm-i Dünya Mısır askeri Bu Göllük tarafında Ebülhayr İbrahim Paşa'nın Haleb as
keri ardında 3 bin adet seçkin Mısır askeri serdarları Mısır Beyi Köse Kansu Bey, Yeniçeri Ağası Kundakçı Mustafa Ağa, Bayrakdar Selim Çavuş, 7 odabaşı, 20 adet çorbacı, 10 adet Çerkez beyleri, kısacası 7 bölükten sipahi, gönüllü, tüfenkli, sağ ve sol kol ağaları ve müteferrika ağalarıyla toplam 3 bin Mısırlı idi, 10 bin adet tam tabileri ve adamlarıyla metrise girip bunların ettiği şiddetli savaş bir metriste olmazdı. Zira hepsi taşıdıkları silahlarını kullanmaya kadirler idi. Bunların ordusundan bolluk içinde ordu bir metriste yoktu, zira her an Mısır' dan gemileriyle ve Hilal Vilayeti'nden firkateleriyle devamlı zahireleri gelir idi.
Bu Göllük tarafında olan toplam 31.700 adet İslam askeri olup 300 adet metris ve 50 adet sıçan yollarına dolmuşlardı. Bu Göllük mahalli gayet dar olup Zağarcıbaşı Zülfikar Ağa bu kola gelinceye kadar metrisler ve sıçan yolları geniş olmadı. Sağ tarafında nazarete dubasını doldurup sol tarafında küfeke taşlı kayaları kesip metrisler içine yeraltında odalar, kahvehaneler, se-
397
bilhaneler ve yıkanacak yerler inşa edip her siperlerin Üzerlerine birer adam boyu kalın topraklar yığıp tüm gazileri taştan ve kumbaradan biraz emin edip her sipere ve tabyalar üzerine kalın vordinar direkler ve servi ağaçları örtüp Üzerlerine çim ve rıhtım toprak döşedi. Bu hal ile bu Göllük tarafı emin olup Müslüman gaziler huzur ile cenk eder, savaşır oldular.
Sözün özü, bu Kandiye Kalesi 3 köşe olup 2 köşesi kara tarafıdır. Bu kara tarafının ancak 4 bölükten 2 bölüğü, yani yarısı kuşatılmıştı. İki bölüğü ta Yassı Tabya' dan, Yüksek Tabya' dan, Bıyıklı Tabyası'ndan, Fıçılı Tabyası'ndan ve nice küçük ara tabyalarından geçip ta Karanlık Kapı'ya kadar bu tabyaların aralarında asla bir tek kişi metriste olmayıp bu taraflar baştan başa boş olup kafirin domuzları, keçileri, koyunları, atları ve eşekleri kalenin top altlarında otlayıp gezerlerdi.
Ve bu tarafta asla kale kapılarını kapamazlardı, zira gece gündüz üçer dörder bin adet top, muşkat, kumbara ve havan taşları atardı, ama yine bu mahallerde toptan uzak yerlerde cebeciler ve muhafazacılar çete ve potura etmeden geri durmayıp nice kere pusulardan kafirin baş ve dillerini, at, koyun ve sığırların alırlardı.
Yani sözün özü, Kandiye Kalesi bu mertebe dayanıklı büyük sur olup 4 bölükten iki bölüğü metrise girilmiş kaledir. İki taraftaki denizi emin ve salim dururdu.
Bu hakir bu Kandiye Kalesi'ni bir file benzettim. Mesela Sadrazam kalenin kuzey tarafındaki suru, burnu olan fil hortumuna sarılmış çeker. Fil de bazen darılıp hortumunu silkip, yani kumbara ve lağımların atıp Veziriazam kolundan nice bin adamları helak ederdi.
Ve filin kuyruğu kalenin Göllük tarafı olup Ebülhayr İbrahim Paşa filin kuyruğuna yapışıp çeker. Ara sıra fil de öfkelenip İbrahim Paşa askerini ayağıyla [291b] tepip nice bin adamları helak eder.
Filin karnı tarafları Aktabya mahalleridir. Orada metrisler olmamakla o taraflarda filden İslam ordusu emin ve salimdir. Hele hakir kısa aklımla bu Kandiye Kalesi'ni file benzettim. Burnundan kuyruğundan yapışıp zapt u rapt edelim derler. Cenab-ı Hak kolay bir şekilde fethini nasip ede.
398