‘Gün’ ‘O Gün’dür! / Banu Avar
-
Upload
omer-erduran -
Category
Documents
-
view
265 -
download
14
description
Transcript of ‘Gün’ ‘O Gün’dür! / Banu Avar
“GÜN” “O GÜN”DÜR!2
3
BANU AVAR
‘GÜN’‘O GÜN’DÜR!
Remzi Kitabevi
“GÜN” “O GÜN”DÜR!4
“GÜN” “O GÜN”DÜR! / Banu Avar
Her hakkı saklıdır. Bu yapıtın aynen ya da özet olarak hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin yazılı izni alınmadan kullanılamaz.
Editör: Hadiye YılmazKapak: Emrah Apaydın
ısbn 978-975-14-1533-2
birinci basım: Kasım 2012
Bu kitabın basımı 2000 adet olarak yapılmıştır.
Remzi Kitabevi A.Ş., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler-İstanbulTel (212) 282 2080 Faks (212) 282 20 90www.remzi.com.tr [email protected]
Baskı ve cilt: Remzi Kitabevi A.Ş. basım tesisleri100. Yıl Matbaacılar Sitesi, 196, Bağcılar-İstanbul
5
Bu Vatanı VATAN yapan Mehmetçiklerimiz için…
“GÜN” “O GÜN”DÜR!6
İçindekiler 7
Okura Söz ........................................................................11“Gün” Geldi… “Devran” Dönüyor! ................................... 11Kim Soktu Bizi Bu “Deli Gömleği”ne?! ....................19“Batı’nın Deli Gömleği”nde Türkiye! ................................. 19“Türkiye Gazze’de AB’nin Jandarması Olsun!” ................. 24Bu Gidişin Başı Var Bir de Sonu… ..................................... 27Sevr’den Lozan’a, Lozan’dan Sevr’e Hedef Amasya! .......... 31Çözüm: “Türkiye’yi Batı’dan Korumak!” ........................... 35
Küresel Çetelerin Elindeki Türkiye! ..............................41Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… ................................. 41Bu “Yedi Düvel” Anayasasıdır! ........................................... 46“Kuzum Mustafa! Sen Deli Misin!” .................................... 50Neden mi “Hayır”? ............................................................ 54ABD, AKP ve PKK “Evet” Diyor! ........................................ 57Millet “Evet” mi Dedi?! ....................................................... 63
Milletini “Koyun Olmakla” Suçlayan Sandık Kafalılar! 66Kendinize de Bir Bakın! ...................................................... 66Muhalefete Duyurulur… .................................................... 69“Ne Ölüm, Ne Sıtma” Dimdik Bir Mücadele…! ................ 742011 “Özel” Bir Yıl Olacak! ................................................ 77Türkçüler, Solcular ve Gerçek Müslümanlar
Operasyon Odağında! ...................................................... 80“Sandık Kafalı” Olmak ile Ufkun Ötesine Bakmak
Arasındaki Fark! .............................................................. 84Ne Yapmalı? ........................................................................ 87
Sahte Muhalefet .............................................................. 93Kökü Dışarıda Örgütler ve “Atatürkçülük”… .................... 93Sahte Muhalefetin Şifresi: “İnsan Hakları,
Özgürlük ve Demokrasi”! ................................................ 95
İçindekiler
“GÜN” “O GÜN”DÜR!8
Gençlik Muhalefeti ve Muhalefet Yaratmak........................ 99Günaydın! ........................................................................ 104Sızma Operasyonu ve “Kültürel İğdiş”… ......................... 106
Plan ve Kan! Zaman Daralıyor! ...................................114“Yarın Artık Bugündür!…” .............................................. 114“Biz Haklıyız! Biz Kazanacağız!” ...................................... 117Zaman Daralıyor! ............................................................. 121“Kürt Sorunu”na Amerikancı Çözüm .............................. 123Plan ve Kan!! ..................................................................... 125Psikolojik Medya Operasyonu ........................................... 127
Bahar Temizliğinin İşaret Fişeği: Wiki Sızıntı ..............130Wiki Sızıntı Neden “Sızdırıldı”? ....................................... 130Soros Gururla Sunar: Wiki Darbe! ................................... 135Şimdi Sıra “Sızıntı Medyası”nda! ..................................... 139NATO’cu Genelkurmay Sorosçu STK’lar
ve Ilımlı İslamcılar! ........................................................ 142Soros Darbelerini Halk Devrimi Sanmak! ........................ 146“Küresel Direniş”in Sponsorlarına Bakın! ........................ 150“Sokağa Dökülün!” Diyenler! ........................................... 154
İlk Dalga “Bahar” Temizliği! ........................................158Mısırda ve Dünyada “Dönüşümün Başlangıcı”! .............. 158“Devrim” Değil, Paylaşım Savaşı! ..................................... 162“Uluslararası Toplum” ve İnsani Müdahale’den
Kasıt Ne!? ....................................................................... 166Bombanın Pimini Çekenler “İnsan Hakları”
Adlı Dernekler! .............................................................. 171Aman Âşık Olmayın Celladınıza! ..................................... 174“Arap Baharı”nın “Devrimcileri”: BP, Total ve Shell’di! .. 177
Havuç ve Sopa Ödüller ve Tehditler! ...........................181Sevr Mimarlarından Ödül! ............................................... 181Kraliçeye Biat Etmek! ........................................................ 185Dün: “ABD Gözdesiydi”, Bugün:
“Güvenilmez Müttefik”! ................................................ 188“Geldik! Gördük! Öldürdük!” ........................................... 191Heveslenmeyin! Sadece Kanımızı Kullanır Onlar! .......... 193
İçindekiler 9
Suriye İçin Seçilen Cellat: Türkiye! ..............................19555 Yıl Sonra Gizli “Plan” Yine Masada! ........................... 195Suriye Düşerse Türkiye Düşer! .......................................... 197Yaygın Medya Sus Pus Ama Suriye’yi Bir Türk Heyeti
Ziyaret Etti!.................................................................... 200Küresel Muhbirler ve “Barışçıl” Gösteriler! ....................... 206ABD’li Senatör McCain: “Suriye Düşerse İran’ı
Kolay Yeriz!” .................................................................. 210Farkında mısınız? “Proje” Tıkandı! .................................. 211Gerilen Tel Kopar! ............................................................. 216
“Kürt Baharı”nın Ayak Sesleri ......................................220“Bahar” Sınırlarımızda!.................................................... 220Kürt Bölücüler İçin Küresel Strateji! ................................. 223Çok Olağanüstü Bir Dönem! ..............................................226Kim Bu Adamlar! .............................................................. 227Amerika Amerika! Canım Feda Olsun Sana! ................... 2302012 Nisanı: Türk “Baharı”! ............................................ 234
Türkiye’yi Önce Cinayete Sonra İntihara İtmek! ........236Dikkat! Oyun İçinde Oyunlar Var! ................................... 236Eski CIA Şefi Açıkça Anlatıyor! ......................................... 240“Türkiye Müdahaleye Hazırmış”! .................................... 243Orman Kanunu ve “Hayvanlar Âlemi”! ........................... 245Bunlar Sizin Ölüm Sancılarınız! ....................................... 247Suriye Bahane! Batı’nın Hedefi Türkiye! ......................... 249Başbakan, Neden Kerkük’teki, Afganistan’daki,
Libya’daki Katliamları Hiç Lanetlemedin?! ................. 251“Suriye! Suyumu Bulandırıyorsun!” ................................ 254Kanlı Bahar! Kurbanlar ve Caniler! ................................. 258CIA Operasyonları ve Türkiye Suriye Hattı! .................... 261
“Oltadaki Balık” Türkiye! .............................................266“Türkler Oltaya Geldi!” .................................................... 266“Türkiye! Suriye’den Sonra Sırada Sen Varsın!” .............. 268Cellada Danışmak! ........................................................... 270“Babaaa!” Diye Haçlı Ordusuna Koşmak! ....................... 272Suriye Zirvesi ve Türkiye’ye Biçilen Rol! ........................... 275Suriye “İşi” Türkiye’nin Üzerine Kaldı! ............................ 278
“GÜN” “O GÜN”DÜR!10
Kıskaçtaki Erdoğan ve Katliam Çeteleri!........................... 270Hula Katliamını Kim Yaptı?! ............................................ 282“Hür Katil-Kaçakçı Ordusu”
El Kaide’nin Ta Kendisidir! ........................................... 284
Plan, 100 Yıl Öncesiyle Aynı! .......................................286Hillary’den Emir Alanlar, Korkun! ................................... 286Karanlıklar Prensi Adana’da! ........................................... 293“Operasyonel Resim” ve Dağa Çıkanlar! .......................... 294“Amerika’nın Kürtleri! ” “ Suriye’nin Kürtleri!” .............. 297Habur 2. Perde: PKK Halka “Açılıyor”! ........................... 302Ey “Kürt Baharı” Planlayıcıları!
Biz Ölmekle Bitmeyiz! ................................................... 305Celladının Taşeronu Olmak! ............................................. 309Abromowitz’in Tercümesi:
“Türkiye’nin Nazik Durumu” Neymiş? ........................ 312
“Biz Atatürküz!” ............................................................ 316Bunun Adı “Kaos Politikası” ............................................. 316O Dönemde Tıbbiyeli Hikmet’ler Vardı! ........................... 318Milli Yemini Hatırlayın! ................................................... 320Attilâ İlhan 9 Eylül’ü Anlatıyor ........................................ 323Bu Ordu, “Milli Güçler” ve Kukla Tiyatrosu! ................... 324“Gün O Gün Olmasın?!” .................................................. 329Gazi ve Komşu Ülkelerle İlişkisi. ....................................... 330Korkmaya Devam Edin! Çünkü “Atatürk Biziz!” ............ 333
Bitirirken ....................................................................... 337
Anadolu “Buluşmaları”ndan ........................................339
Dizin .............................................................................. 347
Okura Söz 11
Okura Söz
“Gün” Geldi… “Devran” Dönüyor!
“… ‘Gün’, o ‘Gün’ Olmasın?!…” Attilâ İlhan’ın en beğendiğim yazılarından birinin adı. Kitabın adı oradan alıntı.
Attilâ İlhan, o yazıda kendi vatanına ihanet eden “Batı yandaşları’nın bu topraklardan defolup gideceği ‘GÜN’ün kaçınılmaz olduğunu anlatır. Sonları, ‘Ecnebi’ gurbetinde ‘vatansız’ bir ölümdür” der.
Kendi milletine ihanet eden ve vatanını Batı’ya peşkeş çekmek için dört dönen bu zevatın, 100 yıl önce de aynı bugün olduğu gibi, aynı “yol”un yolcuları olduğunu aktarır.
“Aynı yolun yolcuları”, efendilerinin hedefine kilitlenmiş pervanelerdir. Ateşte yanmaları mukadderdir.
Halktan “görünen” maskeli ihanet şebekeleridir onlar. Allah’la aldatırlar, Atatürk’le aldatırlar, kendi milletlerini aldatma karşılığı, küresel efendilerden parsa kapmaya çalışırlar.
“Küresel islamcı”dırlar.“Küresel Türkçü”dürler.“Küresel solcu”durlar.Attilâ İlhan 100 yıl önce de oyuncuların aynı olduğunu söyler: “İslamcı olarak da, Türkçü olarak da, Sosyalist olarak da; halk
tan –yani bin yıllık Tarih’ten– yana olmamayı; ‘asrîlik’ , müterakki’ olmak, ya da ‘halife’ ye sadakat’in gereği diye, benimsemişlerdi: akıbetleri hazindir…”
“GÜN” “O GÜN”DÜR!12
Bu zevatın sonu, tarihin her döneminde hep aynı senaryoyla bitmiştir. “Deliğe süpürülmüşlerdir”, “Kafese tıkılmışlardır”. Son kullanım tarihleri geçince ortadan kaldırılmışlardır…
ABD yönetiminin Başkan Yardımcısı Joe Biden 2012 sonbaharında “Biz ‘el’iz; Türkler, Ürdünlüler, Suudiler ise ‘eldivenimiz’dir” dedi!
Malum “eldivenler” kullanılır, eskir ve çöpe gider.Kendi tarihini bilenler, “çöpe giden eldiven” örneklerini de bi
lirler.Yıl 1919! Mart’ın 9’u: Damat Ferit Paşa İngiliz Yüksek Komiser
yardımcısı Amiral Webb’i ziyaret ediyor: Şu sözleri ediyor:
“Ben ve zatışahane bütün ümidimizi önce Allah’a sonra da İngiltere Devleti himayesine bağlamış bulunuyoruz.”
Aradan 3 hafta geçer. 30 Mart 1919’da Damat Ferit, Yüksek Komiseri bir kez daha ziyaret eder. Elinde Sultan Vahdettin’in İngiltere’ye biat belgesi vardır. Belgeye göre, Vahdettin halife olarak kalmak istiyor, karşılığında Osmanlı Devleti’nin tüm mali ve iktisadi işlerinin denetimini İngiltere’ye bırakıyor, siyasi mekanizma, İngiliz uzman, konsolos, danışmanların idaresine veriliyordu. Tüm vekiller bir İngiliz danışmanı olacaktı ve Osmanlı Devleti 15 yıl süreyle sömürge olarak kalacaktı.
İşte böyle bir durumda, “bağımsızlığı, karakteri sayan” İs-lamcı, Türkçü ve Solcu cenahtan vatanseverler bir yandaydı, “Verelim kurtulalım, yeter ki bize dokunulmasın!” diyen maskeli oyuncular bir tarafta!
Vatanın “namus” olduğunu kavrayanlar, her ilde, ilçede, köylerde bir araya geldiler ve ortak direnişin meşalesini yaktılar. Attilâ İlhan özetliyor:
“1920’li yılların, Gazi ve Şehit Ankara’sında, Gazi Mustafa Kemâl Paşa, bir yanına Ziya Bey’i (Gökalp) almıştı, bir yanına Yusuf Akçura’yı; Mehmet Akif Bey hiç uzağında değildi; İstiklal Marşı ona rica edilmişti. Börekçizade Rıfat Hoca Efendi’yle eylem birliği yapıyorlar, dahası Bakû’da İttihatçıları etkisiz kılıp,
Okura Söz 13
TKP’yi örgütleyen Mustafa Suphi Bey –ki Galiyev’den ruhsatlıdır– Paşa’dan, Ankara’da mülaki olmayı rica ediyor ve ricası kabul ediliyor. Esasen o da, ‘sosyalist sol’da görünen Ethem Nejat Bey de, Şevket Süreyya Bey de, formasyonu itibariyle, ‘Türk Ocağı aydını’dırlar. Nâzım Hikmet de Vâlâ Nurettin’le Anadolu’ya iltihak etmiştir…”
Bugün yeniden aynı açmazın içinde kıvranırken, tıpkı geçen yüzyılın başındaki gibi küresel çeteler ve içerdeki adamlarının ülkeyi felakete sürüklediği böylesi bir dönemde yapılacak şey “aynı”dır. Attilâ Ağabey şöyle der:
“…Batı ittifakı ve NATO üyeliğinden bu tarafa, ‘Sistem’, ekonomiden kültüre, savunmadan eğitim ve öğretime, bütün ‘ulusal’ kalelerimizi düşürmek peşindedir; ‘dil’ini ve ‘din’ini açık açık, göstere göstere, dayatmaya başlamıştır; geçen yüzyılın başındakine benzer, bir dünya savaşı ‘mağlubu’ olmadığımız halde, aşağı yukarı aynı muameleye maruz kalmaktayız. O zaman, hangi kesimden olursak olalım, o dönemdeki benzerlerimizin, ne yaptığına bakacağız; çünkü onlar, ‘muzaffer olmuşlardır’.” (Attilâ İlhan, Cumhuriyet, 21.01.2005)
Birbirinden farklı cenahlardan gelip omuz omuza veren bu insanların verdiği dillere destan mücadele, yedi düveli şaşkına çevirmiş, emperyalizmin kalelerini indirmiş, onun “maskeli oyuncularını” ise “ecnebi” gurbetinde “vatansız bir ölüm”e itmiştir.
“Gün”, işte “O Gün”dür!Peki bugün “O dönemdeki benzerlerimiz” gibi hal ve tavır al
makta gecikmemizin sebebi nedir?Emperyalizm tarafından sahneye itilmiş, “Türkçü”, “Solcu”,
“Dindar” MASKELİ “hainlerin”, GERÇEK OLANI susturuyor, perdeliyor, yok ediyor olmaları olmasın!
1940’lardan beri süregelen başta ekonomiyi, siyaseti, orduyu, eğitimi ve kültürü “iğdiş etme” politikası başarıyla uygulanmıştır. HALK’a, yani bin yıllık TARİH’e karşı savaş açılmıştır!
“GÜN” “O GÜN”DÜR!14
“Aydın” yani halkının önüne “ışık” olması gerekenler, tüm ümidini “medeni dünya” eşittir “Batı”ya bağlamışlardır.
Onlar, oltadaki yemi yutmuş ve cellatlarına gizli bir aşkla bağlı kılınmışlardır. Ve görünür olan sadece onlardır, sahne ışıkları altında sadece onlara yer vardır. Halk “aydın” diye onları tanır…
Onlar, “Bu millet adam olmaz” sakızını çiğnerler, kendi milletini yüzdelere bölerler ve sadece hakarete layık görürler, kendi krallıklarında sefa sürerler… Sorsanız “Atatürkçü”dürler, O’nun hakkında tek kelime bilmezler ya da bildikleri klişeler, Batı tarafından beyinlerine zerk edilmiştir, tümüyle yalan “bilgiler”!…
Ya da Atatürk’ü “deccal” gösteren, Lozan’ı hezimet sayan, laikliğe “dinsizlik” diyen, küresel efendilerinin emrinde cemaatler kuran, İslam’ı ılımlılaştıran, Siyonist planların “Müslüman maskeli” uygulayıcılarının ağına düşen “aydın” tipi vardır. Onlara göre Osmanlı dirilecek, Türk milleti yeniden imparatorluk tebaası olarak âleme hükmedecektir. Hepsinin yolu ya Utah’dan, ya Pensilvanya’dan ya Londra’dan geçmiştir.
İşte MİLLET, öncü olarak gördüğü bu “aydın”lara bakar. Mil-letin karşısında uzunca bir zamandır “parti kaleleri” var! Kalın surlarla halktan “korunmuş” bu kaleler, milletin karşısında, “sistem”in yanındadırlar.
Millet , “demokrasi” adı altında hepsi aynı odaklara hizmet eden “partiler”in tabanıdır
Çeşitli partiler arasında parçalanmıştır. Bir kesim “muhafazakâr”, bir diğeri “çağdaş” sıfatıyla anılır.
Biri sahte bir dinle aldatılır, diğeri özenti bir batıcılığın kurbanıdır… Aralarında uçurumlar vardır. İki ayrı ülkenin milletleri gibi ayrışmışlardır.
“Futbol takımı taraftarlığı”, milli birlik ruhunu geride bırakmıştır. Sanal dünya ve ekranların parıltısı gözleri kamaştırmış, gözleri “cambaza” odaklamıştır…
Bu millet, 70 yıllık bir operasyon sonucu bu noktadadır. Ülke emperyal odakların emrine verilmiş ve emir kulları ik
Okura Söz 15
tidar yapılmıştır. ABD Başkan Yardımcısı’nın ifşa ettiği gibi bir “el” vardır, bir de “eldiven”. Eldiven’in içindeki “el” iyi saklanmıştır!
“Sol” görünen aydın, AB/ABD/NATO aşkını ve bağlılığını “antiemperyalistiz”, “Atatürkçüyüz” laf salatası arkasına saklamıştır “İlerici, solcu” olarak sahnede yerini alan siyasi lider, bir yanda Gençliğe hitabeyi okumakta, bir yanda “Türkiye, AB ve NATO’nun vefalı bir üyesi olarak kalacaktır!” diye çığırmaktadır.
Bir başkası daha da “sol”dur. “Enternasyonalist”im diye küresel odakların türküsünü çığırmaktadır. Milli olan ona göre geridir. Kendi milletini savunan ırkçıdır! Kendi milleti içinden millet çıkarma arzusundadır. Batının böldüğü etnik unsurlar baş tacıdır. Federe bir Türkiye hayali, emperyalist ile “sol maskeli aydın”ın birleştiği amaçtır.
Kısacası tıpkı, “muhafazakâr” liberaller ya da “demokrat-lar”gibi, “ilerici, solcu” maskeli aktörlerin de efendisi ve Kâbe’si Avro/Atlantik küresel yapıdır!
Türkiye’nin “yeniden şekillendirilmesi” sürecinde, epey yol alındığını CIA ajanı Graham Fuller’den okuyalım:
“Ben Türkiye’nin geleceği için çok iyimserim. Gülen hareketi, Kürt hareketi… Türkiye’deki TÜM HAREKETLERİN SİSTEMLE ENTEGRASYONU, Türkiye’nin gelecekteki İSTİKRARI(!) için esastır. İyimserim, çünkü bu entegrasyonun her geçen gün daha fazla gerçekleştiğini görüyorum!” demiştir!
Daha iyi nasıl anlatılır?!İşte o nedenle “Gün”, “O GÜN”dür! CIA’in Fuller’i “iyimser
se”, “gün” gelmiş demektir!Türkiye’deki “tüm hareketlerin sistem’le entegrasyonu” için
70 yıldır uğraşmışlardır. Önce “oltadaki balık” Türkiye’nin ekonomisini kuşatmışlardır. Ardından halka öncülük yapacak aydın kesimi satın almışlardır, “kültürel iğdiş” had safhadadır. Sistem’e biat etmeyen bertaraf edilmiştir.
AMA öte yandan TARİHİN de bir hesabı vardır! Okkalı bir şekilde ihanete uğramış bir milletin de “yeter!” di
yeceği “gün” yakındır. Keserin ve sapın döneceğini ve “gün” gelip
“GÜN” “O GÜN”DÜR!16
devranın döneceğini atalarından öğrenmiştir bu Millet. Genetik hafızasına kazılı bilgiler, dersler, tecrübeler vardır.
Madem, efendilerinin açıkça “maşa” ilan ettiği “Batı’nın deli gömleğine” dolanmış olanların, komşu ve kardeş ülkelere “savaş” naraları attıkları “gün”dür bugün…
Madem, vatanın ve milletin etnik ve dini olarak paramparça edilmesinin yolunun açıldığı, psikolojik savaş yöntemlerinin en acımasızın kullanıldığı “gün”dür, bugün…
Madem muhalefetiyle iktidarıyla, celladına âşık bir zümrenin, millete ait ne varsa yok etmek için çırpındığı “gün”dür bugün…
Madem bu millete ait tüm varlıkların küresel efendilere peşkeş çekildiği, bir milletin sigortası olan ordunun dağıtıldığı, eğitimin parçalandığı, yargının yok edildiği, kişilerin diktasının egemen olduğu “gün”dür bugün…
Madem bu gerçekleri dile getiren aydınların, gidişe dur diyenlerin yok edildiği, tutuklandığı, susturulduğu “gün”dür bugün… Canilerin, bölücülerin, hainlerin ödüllendirildiği “gün”dür…
O zaman yüzyıl önceki “benzerlerimiz”den ders almanın da günüdür.
O zaman Batı’yı Kâbe bilenlerin, Kâbe bildikleri “Ecnebi gurbetlere” göçmelerinin de günüdür!
Hasılı, “GÜN”, “O GÜN”DÜR.Bu kitapta, Türkiye tarihinde son derece büyük önem taşı
yan son 3 yılın notlarından seçmeler okuyacaksınız. Türkiye’nin sokulduğu deli gömleğinde nasıl çırpındığını, iktidarın ve sahte “muhalefetin” de aynı gömleğin içinde olduğunu, Amerika’nın “Arap baharı” ve “Kürt baharı” harekâtını, Suriye düşmesinin Türkiye’nin düşmesi demek olduğunu ve Türkiye’yi cinayete iteleyenlerin nihai hedeflerinin, onu, intihara da sürüklemek olduğunu okuyacaksınız.
Türkiye, 100 yıl önce emperyal odakların oyununu bozan tek ülke! Batı 100 yıldır bozulan oyunu yeniden sahnelemek peşinde. Hedeflerine çok yaklaştıklarını düşünüyorlar. 100 yıl önce de öyle düşünmüşlerdi. Hedeflerine en yakın oldukları noktada
Okura Söz 17
DÜŞMÜŞLERDİ. Onları bu millet yendi! En ummadıkları zaman ve yerdi! Tarih tekerrür etti, benzer bir noktaya geldi.
“GÜN” “O GÜN”dür! “Zafer” de tekerrür edecektir! Bu vatana ihanet edenleri bekleyen son “ecnebi gurbetinde va
tansız ölümlerdir”!Bu kitaba katkılarından dolayı Hadiye Yılmaz ve Türkân
Orhan’a teşekkürlerimi sunarım.
Ekim 2012Selamiçeşme
GOG 2
“GÜN” “O GÜN”DÜR!18
Kim Soktu Bizi Bu “Deli Gömleği”ne?! 19
1Kim Soktu Bizi Bu “Deli Gömleği”ne?!
“Batı’nınDeliGömleği”ndeTürkiye!15 Haziran 2010
Attilâ İlhan bu milletin yetiştirdiği, Atatürk’ü en iyi anlamış ve ANLATMIŞ düşünürlerden biridir.
Tek cümleyle Atatürk’ü şöyle özetlerdi: “Kemalizm, sürekli devrimciliktir!”
Pek Atatürkçü geçinenler(!), ağzından Atatürk’ü bir an olsun düşürmeyenler, bu görüşü “muhataralı (tartışılabilir)” saymışlardır…
Şöyle diyordu: “Türk devriminin nihai amacı, hiç de yeni Tanzimatçı aydın
ların savunduğu gibi, Batı’ya katılmak, Batı’nın içinde kaybolmak değildir! Tam tersine, bu devrim, tarih felsefesini de, medeniyet anlayışını da, Batı’ya karşı, çağdaş, fakat ULUSAL MERKEZLİ olarak tasarlamış, geliştirmeye çalışmıştır. Bu bir!
Tarih ve medeniyetini çağdaş ama ulusal bir temel üzerine kurmayı tasarlamış Müdafaa-i Hukuk Doktrini’nin dış politikasını –hele hele– savunmasını, ‘yabancı’, üstelik Batılı bir dış politika ve savunma algısı içinde ‘eritmeye kalkışması’ İMKÂN HARİCİDİR! Bu da iki!” (Ufkun Arkasını Görebilmek, 1997)
“GÜN” “O GÜN”DÜR!20
Türkiye, Mustafa Kemâl’in ölümünden beri uzun bir zamandır Batı’nın kültür politikasını, ekonomik sultasını, savunma şemsiyesini üzerine DELİ GÖMLEĞİ giyer gibi giymiştir.
“DELİ GÖMLEĞİ”, Attilâ Ağabey’in duruma koyduğu teşhistir. Şöyle demişti:
“Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve ilkelerine ters düşen bir dış politika ve savunma ortaklığı içinde çırpındığı açıkça görülüyor. Aynen deli gömleği giydirilmiş, akıllı bir adamın, çırpınışı gibi!”.
Sistem ve “Eksen”!Bu çırpınış, 70 yıldır sürüyor. Türkiye, birbirine tamamen zıt
iki politikayı uzlaştırabileceğini sanıyor. Bugün bazı yazar-çizer esnafının, “Eksenden kaydık mı kaymadık mı” gibi sığ tartışmalarına, 1997’de şu cevabı vermişti:
“Türkiye, ulusal çıkarlarını savunmakla, Batı’ya yani SİS-TEM’e ‘entegre’ olmayı uzlaştırabileceğini sandı! Sizce hem Washington’a bakıp ‘hizaya gelmek’ hem de Avrasya’da nüfuz sahibi, ‘BAĞIMSIZ’ bir güç olmak mümkün mü?”
Attilâ Ağabey’in 85. doğum günü! Ondan ayrılalı 5 yıl oldu. Bugün hayatta olsa, gırtlağına kadar SİSTEM’e batanların “ek-sen”lerini irdelerdi.
“Batı’nın Deli Gömleği” içinde çırpınan Türkiye, özellikle bugünlerde “eksenden kaymak” şöyle dursun, emperyalizmin Türkiye’yi konuşlandırdığı eksenin tam ortasındadır.
Sistemle pek içli dışlı yazar-çizerler, son tartışmalara gülüp geçiyor ve son gelişmeleri, şimdiye kadar, “tek eksende yapılan siyasetin birkaç eksen üzerinde geliştirildiği” şeklinde yorumluyorlar.
Türkiye, bugün küresel çetenin yol haritasında iz sürüyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun danışmanlığını yaptığını söyleyen CFR yetkilisi, CIA strateji uzmanı Stephen Larrabee, geçen hafta verdiği röportajda, “Erdoğan hükümeti, Ortadoğu’da büyük rol oynamak istiyor ve bunu beceriyor,” demiş. (Aydınlık dergisi, 13 Haziran 2010)
Kim Soktu Bizi Bu “Deli Gömleği”ne?! 21
Larrabee, bu hükümetin “Ortadoğu’daki rolünü kabul ettirmeyi” başardığının da altını çizmiş.
Bu ROL, Arap dünyasında bir Erdoğan rüzgârı estirmeyi gerektiriyordu. Bu rüzgâr, Arap halklarının saçlarını dalgalandıracaktı. Kimdir bu Arap halkları? Suriyeliler, Ürdünlüler, Lübnanlılar. Büyük çoğunluğu Filistinlilerden oluşan ve İngiliz yapması sınırlarla birbirinden ayrılmış ülkelerde yaşayanlar. Onların kalbinin yarısının Filistin’de attığı biliniyor. Onlar, açlık ve sefalet içinde en küçük bir esintiye hasret, yaratılan rüzgârlarla oyalanırken, Arap kralları, şeyhleri, Amerika’nın yüzyıllık ortadoğu hayalleri için taşları yerine koymaya başlıyorlar.
Manşeti gördünüz:“Ortadoğu Birliği kuruldu! “Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan Türk Arap İşbirliği Forumu
için toplandılar. Avrupa Birliği’nin 1951’de temelinin atıldığı oluşuma benzer bir oluşuma imza attılar!” (Hürriyet, 11 Haziran 2010)
Bu Türkiye’nin EKSEN’e tam olarak oturduğunun kanıtı. Mehmet Akif şiirleri, “Türk Arapsız Yaşayamaz!” teranesi,
“eksen”in kenar süsleri… Zamanı geldi. Küresel çete “Ortadoğu Federasyonu”nu kuru
yor.
Tek Dünya Devleti ve Ortadoğu FederasyonuOnlar bunu 2. Dünya Savaşı’nın bitiminde projelendirmiş
lerdi. Emperyalizm, el uzatmadık yer bırakmayacaktı. Tek kutup olacak; tek dilli, tek kültürlü, tek bir merkezden yönetilen bir dünya devleti kotarılacaktı.
Cengiz Özakıncı, ABD’yi yöneten güçlerin 1946’dan beri “tek dünya devleti”ne giden yolda Ortadoğu Federasyonu’nu dillendirdiklerini belgeliyor; (Türkiye’nin Siyasi İntiharı-Yeni Osmanlı Tuzağı)
“…Bir Ortadoğu Federasyonu, yalnızca SSCB’yi yıkmak için değil, aynı zamanda tek dünya devleti kurulması için de gerekliy
“GÜN” “O GÜN”DÜR!22
di… William Bullitt’in, 1946’da ortaya koyduğu stratejiyi anımsamak gerekiyor. Şöyle diyordu:
“… Avrupa federasyonu, Ortadoğu federasyonu, Asya Fede-rasyonu vb. gibi bölgesel birlik ve birleşmeler kurma yolu, BM anayasasına aykırı değildir, Beklediğimiz tarihi an gelince (Rusya komünizmden uzaklaşınca), bu iğreti adım, yerini Dünya Fe-derasyonu girişimine bırakabilir. Ulusal egemenlik sorunları bütün insanlığın yaşamıyla ilgili bu büyük dava içinde erir gider. Dünya hükümetini kurmak ve onu en yeni ve gelişmiş silahlarla bir otorite konumuna getirmek, baş davamız olur. Ulusların yazgısı, insanlığın hakları hep bu otoriteye bağlanır.”
Türkiye’de General Cafer Tayyar Eğilmez, bu görüşü, 1951 yılında seslendirmiştir. “NATO’nun Türkiye’ye verdiği görevin, Ortadoğu İslam Federasyonu’nu kurmak” olduğunu şu sözlerle açıklamıştır:
“NATO’ya alınmamızın asıl amacı, Ortadoğu cephesinin kurulmasıdır. Bütün bir Türk ve İslam camiasının federasyon biçiminde birleştirilmesidir.”
Bu görüş, Türkiye NATO’ya girdiği günden beri tartışılan ve İsrail’den Avrupa Birliği’ne kadar geniş bir yelpazede dillendirilen bir görüştür.
2005 yılında, aynı plan, Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılmış ve Başbakan Erdoğan bu oluşumun “Eşbaşkanı” olarak atanmıştır.
Küresel güçler, hedefe doğru yürürken çeşitli merhaleler saptamışlardır.
Önce Ortadoğu’daki ülkelerin yöneticileri Washington’a bağlanmışlardır.
Küresel şirketlerin örümcek ağları içinde kanları emilmiştir. Açlık ve yoksulluk içinde kıvranan halklar, etnik ve dini kao
sun içine atılmışlardır. Ulus devletin modasının geçtiği ve federalizmin çağdaşlığı fik
ri işlenmiştir. Ve son aşamada “yeniden Osmanlıcılık” devreye sokulmuş
tur.
Kim Soktu Bizi Bu “Deli Gömleği”ne?! 23
Bugün izlediğimiz trajedi, “açılım” edebiyatı, her gün verdiğimiz şehitler, Türk Arap forumları, Gazze’ye gönderilen gemiler, dünyayı sömüren çokuluslu şirketlerin her gün İstanbul-Ankara arasında mekik dokuyuşları ve Pensilvanya’dan verilen mesajlar, Cumhurbaşkanımızın Kayserilileri Kalvinist(*) yapması (!) hep bu EKSEN’de değerlendirilmelidir.
Attilâ Ağabey’i anarken, sözün buralara gelmemesi im kân-sızdı. Attilâ İlhan, yaşamını, Türkiye’yi Türkiye yapanlar ve onu tanınmaz hale getirenleri anlatmaya, belgelemeye adamıştı. Türkiye’nin onlarca yıldır emperyalizmin rotasına oturtulmaya uğraşıldığını, ama her seferinde hedefe ulaşılamadığını anlatırdı. Bunu, Cumhuriyetin sağlam atılmış temellerine ve bunu sonuna kadar sahiplenmiş millete bağlardı.
Bu o kadar böyleydi ki, Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ABD ile hemhal olmuşken, bir anda genetik hafızalarından etkilenip Sistem’e ters adımlar atabilmişler ve sistem tarafından cezalandırılmışlardı.
Türkiye’nin zorlu yolunu ve yolcularını ve ardındaki büyük oyunu en açık anlatan yazarlardan biriydi. “Bu ülkeyi hep aydınlar batırmış, halk kurtarmıştır!” derdi. Bir 15 Haziran’da daha onu anarken özellikle Batı’nın Deli Gömleği ve Hangi Küre-selleşme kitaplarını bugünlerde okuyun derim. İşin ekonomik, siyasi ve kültürel boyutunu mükemmel örneklerle ortaya koymuştur.
Teşekkür ederiz Attilâ Ağabey, Ruhun Şad Olsun! Hakkını, ancak senin kadar çok çalışarak ödeyebileceğiz.
John Calvin, Papalığa muhalefet sonucu kurulan Protestan mezhebinin ikinci büyük ismidir ve Fransız bir dinbilimcidir. Av-rupa’da reformist düşünceleri yaymış, kapitalist zihniyetin babalarından biri olarak tanımlanmıştır.
(*) Hürriyet, 14 Haziran 2010: Cumhurbaşkanı Gül, 4. Geleneksel Kayserililer Brunch’ında (kelimelerin birbiriyle ilişkisi müthiş!), “Kayserililer hayırseverlikte birbiriyle yarışıyor. Bu dünyanın ilgisini çekiyor. Kayserililer Kalvinistler olarak tanınmaya başladı,” dedi.