GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

44

description

fotograflar, ilginc yorumlar, detayli analizler

Transcript of GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Page 1: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI
Page 2: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

İÇİNDEKİLERDÜNYA KUPASI GRUPLARI .............................................. 4-152010’UN ALMANYA’SI ....................................................... 16-17İNGİLİZLER YİNE KAYIP ....................................................... 18 HOLLANDA’NIN DÖNÜŞÜ VE BREZİLYA’NIN VEDASI .........19HOLLANDA 32 YIL SONRA FİNALE ÇIKARKEN ....................21CRUYFF, HOLLANDA & İSPANYA ..........................................25BÜTÜN HAYAT BİR HAYAL KURMAK KADAR .......................26İSPANYA VE TOTAL FUTBOL .......................................... 28-29DÜNYA KUPASININ GALATASARAY’I ............................. 30-33FLYİNG DUTCHMAN İLE DÜNYA KUPASI .......................34-362010 DÜNYA KUPASI SOLİSTLERİ .......................................37GSCİMBOM AYIN KOMEDİ DUVARI ................................38-40

Page 3: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI
Page 4: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

A GRUBUNDA NELER OLDU?

MEKSİKA: Niteliklere saldırmak için hiçbir şüphe yokken, köprülü demiryolu Tri korkunç olmaz-ken, Javier Aguirre’nin adamları kesinlikle, bi-tirici olmaya ihtiyaç duyardı. Giovani Dos Santos, Carlos Vela, Guillermo Franco, Javier Hernandez ve Andres Guardado gibi oyuncularla Meksika gruplardan çıkmayı başardı. Güney Afrika ile başa baş, ardından Fransa’yı sürpriz bir şekilde 2-0’la geçerken son karşılamada mağlup olmasına rağmen sahip olduğu iyi averaj onları bir üst tura taşıdı.

- Meksika gruplarda toplam 7 sarı kart gördü.- Attığı 3 gole karşılık kalesinde 2 gol gördü.

GÜNEY AFRİKA: Bafana Bafana için onlar, FIFA Dünya Kupası’nın ilk ev sahipleri olarak yarışın sonraki dizisine uzanmakta başarısız bir şekilde hatırlanacak. Onların Fransa karşısında aldığı 2-1’lik sonuç, gruptan çıkmalarına yetmedi. Sahip olduğu kötü averaj ile evlerine dönüy-orlar fakat kupaya renk katan takımlardan biri olduğu şüphesiz.

- Güney Afrika gruplarda 1 galibiyet 1 beraber-lik ve 1 mağlubiyet aldı.- Attıkları 3 gole karşılık kalesinde 5 gol gördü.- Kalecisi kırmızı kart gören tek takım oldular.

Page 5: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

FRANSA: Fransızların en büyük hatası Dünya Kupası’ndan sonra ayrılacağını açıklayan Domenech’i görevinden erken almamaları oldu. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Anelka’nın Domenech’e sayunma odasında küfür etmesi ve sonrasında yaşanan skandal, ardından kaptan Evra’nın takımı sabote etmesi ve antrenmana çıkmaması bu başarısızlığın oluşmasında en büyük etkendi. Gruplarda 270 dakika boyunca gol bulamadılar. Son Dünya Kupası finalisti Fransızlar Henry’in eliyle haksız olarak geldikleri Dünya Kupası’nda, gruptan çıkamadan evlerine döndüler. Gruplarda Uruguay ile 0-0, Meksika’ya 2-0 ve Güney Afrika’ya 2-1 mağlup oldular.

- 2006’da 9 gol bulan Fransa, grupları tek gol ile tamamladı.

- İtalya ile birlikte teknik direktörleri kupadan sonra ayrılacağını açıklarken, bu iki takımdan birisi Fransa oldu. - 360 milyon €’luk değeri ile Dünya Kupası’nın en pahalı 10 takımından biri oldu.

URUGUAY: Uruguay oyunu Diego Forlan’ın üzerinden götürdü. İnanılmaz bir şekilde katı savunma uyguladı. Aldığı sonuçlar ve başarılı defans bloğuyla grubu lider tamamlamayı başardı. Uyguladığı katı savunma ile grupları gol yemeden tamamladılar. Fransa’yla amaçsız bir çekiliş içindeydiler, Güney Afrika’yı klinik bir şekilde 3-0 Meksika’yı esnek bir şekilde 1-0 ile geçti.

- Lodeiro 2010 Afrika Dünya Kupası’nın ilk kırmızı kart gören oyuncusu oldu.

- Uruguay, grupları gol yemeden kapatan iki takımdan biri oldu.

Page 6: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

B GRUBUNDA NELER OLDU?

KORE CUMHURİYETİ: Taeguk savaşçıları, Yunanistan galibiyeti ile güzel bir açılış yaptı. Arjantin karşısında aldıkları farklı mağlubiyetle işi zora soksalar da, Nijerya’dan aldıkları beraberlik onlara yetti. Kore, Park Ji Sung ve Kobalt gibi yetenekleriyle grupları 4 puanla Arjantin’in ardından ikinci sırada tamamlamayı başardı.

- Kore Cumhuriyeti, attığı 5 gole karşılık kalesinde 6 gol gördü.

ARJANTİN: Diego Armando Maradona, Arjantin’in altını çizdi ve onları bir kademe yukarıya taşıdı. Lionel Messi’yi böbürlendirdi. Dünya Kupası’nı kazanmak için Maradona gibi tecrübelere ihtiyaç duyarsınız. Maradona takımının mental gücünü en iyi şekilde hazırladı. Belki çok iyi bir taktisyen değildi fakat Dünya Kupası’nı ne kadar kazanmak istediklerini gruplardaki performansıyla gösterdi ve Arjantin bir üst tura çıkmayı başardı. - Arjantin 9 puan ve 7 gol ile en iyi istatistiğe sahip takımlardan biri oldu. - Arjantin, 2006’dan sonra tekrar grupları 3 galibiyet ile tamamladı.

YUNANİSTAN: Otto Rehhagel’in Yunanistanı 2-0’lık mağlubiyetle başladığı gruplara, 2-0’lık mağlubiyetle tamamlayarak üçüncü oldu ve evine döndü. Otto Rehhagel’in her zaman ilk amacı savunma futboluydu. Nijerya karşısında aldıkları 2-1’lik galibiyet ile umutlansalar da Euro2008’den sonra bir kez daha hüsran yaşadılar.

- Yunanistan, attığı 2 gole karşılık kalesinde 5 gol gördü.

NİJERYA: Grubun altındaki güçlü Nijeryalılar onların en açık sorunu olan skor üretme işinde beceriksiz kalınca sonuç aksi bitiyor ve ağır bir fiyat ödüyorlar. Evine dönen birkaç Afrika takımından biri oluyorlar.

- Nijerya gruptaki tek puanını Kore’den aldı.

- Attığı 3 gole karşılık kalesinde 5 gol gördü.

Arjantin, 9 puanKore Cumhuriyeti, 4 puanYunanistan, 3 puanNijerya, 1 puan

Page 7: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

DIEGO FORLAN ATTIGI 5 GOL ILE TURNUVANIN EN DEGERLI OYUNCUSU SEÇILDI

Page 8: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

C GRUBUNDA NELER OLDU?

1. Amerika, 5 puan2. İngiltere, 5 puan3. Slovenya, 4 puan4. Cezayir, 1 puan

ABD: Kayalık Balboa’dan daha çok dönüşlü bir takım Amerikalılar. İngiltere’ye karşı dört dakikanın sonrasında gitmek, bir dağa tırmanmak için kendileri vermenin başka t ürlü bir alışkanlıydı. Sonra zirveye kendilerini sürüklediler. İngiltere’yi savurarak, Slovenya’nın 2-0 ilk yarı üstünlüğünden sonra müthiş geri dönüşle maçı 2-2’ye getirerek ve son karşılaşmada Cezayir’i 1-0’la geçerek grup birincisi olmayı başardılar. Hollwood

sanatçıları gibiydi Amerika. Nakavt’ı son dakikalarda indirerek bir üst tura çıkmayı başardılar...

İngiltere: Tarih ne sö ylerse o, İngiltere turnuva öncesi kaçınılmaz bir reklam olduğu için gruplarda her zaman kıyıdadır. İngilizler Amerika gibi işi son maçta bitirmeyi başardı. Cezayir karşısında aldıkları be-raberlik onları zora sokmuştu. Fakat Defoe, zorda olsa onları bir üst tura çıkaracak golü atmayı başarmıştı. İlk iki maçta aldıkları beraberlikler felaketin habercisi olabilirdi. Wayne Rooney’in düşük performansına rağmen İngiltere, o son grup maçında onların potansi-

yelinin anlık görüntülerini gösterdi ve Capello’nun düzeninde yetenekle bir üst tura çıkmayı başardı.

SLOVENYA: Futbolun içinde, bir adamın rüyası, değişmez bir şekilde başka birinin kabusudur. Slovenya gruplarda elinden geleni yapmıştı., ABD karşısında 2-0 öne geçmesine rağmen geri dönüşü engelleyemeyen Slovenya, yine de umutlarını son maça taşımıştı. Fakat son maçta karşılarında başka birinin rüyası vardı. O rüyayı yenmeyi başaramayan Slovenya hayal kırıklığı ile 4 puan alarak evine döndü. Son 16’ın mesafe-

sine dokunmanın içinde duran kekin kenarı için zalim bir sondu. Sonunda yine de, övgüye değecek şekilde umutlarını korumayı başardılar.

CEZAYİR: C grubunun tahta kaşığı Cezayir’di. Amerika ve Slovenya’nın tırmanmak için kullandığı bir merdiven oldu. Fakat onlar gruplarda sadece İngiltere’ye çelme takmayı başarabildi. Cezayir grupların en güçsüz takımlarından biriydi ve yapa-bilecekleri bundan daha iyi değildi. Cezayir aldığı 1 puan ile C grubunun sonuncusu olarak evinin yolunu tuttu.

Page 9: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

D GRUBUNDA NELER OLDU?

1. Almanya, 6 puan2. Gana, 4 puan, gol averajı: 03. Australia, 4 points, gol averajı: -34. Sırbistan, 3 puan

ALMANYA: Ballack’ın sakatlanmasıyla Philipp Lahm’ın kaptanlığını yaptığı Panzerler, oynadığı etkili futbolla grubu Gana’nın önünde lider olarak tamamladı. Özellikle orta sahasında bulundurduğu yaratıcı oyun-cularla dikkat çeken Alman takımı grup maçlarında Avustralya’ya karşı aldığı 4-0’lık galibiyet ve oynadığı futbolla gruplara en iyi başlangıcı yapan takım olmuştu. Grubu sadece 1 gol yiyerek tamamlayan ve tam bir turnuva takımı olduklarını kanıtlayan Alman-lar, buna rağmen gruptan çıkmayı son maçın sonucu

ile gerçekleştirdi. Turnuva öncesi kendileri hakkında tecrübesizliğin bir dezavantajları olabileceği yorumları yapılsa da onlar bunu kendileri lehine çevirmeyi başardılar. Münih ile çok iyi bir sezon geçiren Thomas Mül-ler, attığı goller ve yaptığı asistler ile tüm dikkatleri üzerine çekti. Avustralya’yı 4-0, Gana’yı 1-0 ile geçerken Sırbistan’a 10 kişi kaldıkları maçta 1-0 mağlup oldular. Buna rağmen lider olarak Joachim Löw’ün ekibi bir üst tura adını yazdırdı.

THOMAS MÜLLER ATTIGI 5 GOL VE YAPTIGI 3 ASIST ILE TURNUVAnın gol

kralı ve en degerli genç oyuncusu secıldı

Page 10: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

GANA: Afrika’nın Siyat Starları, son 16’ya kalan tek Afrika Takımı olmayı başardı. Gruplarda bir üst tura çıkmasını sağlayan en önemli etken “yakın koşu”larıydı. Gana müthiş bir fizik gücüne sahip ve zeki bir ekipten oluşuyordu. Gana grupların en ilginç takımlarından biri oldu. 2 gol atıp, 2 gol yemesine rağmen 4 puan onları bir üst tura taşımaya yetti. Attıkları iki gol ise Asamoah Gyan’ın penaltı atışlarıyla gelmişti.

Sırbistan’ı 1-0 ile geçen Gana, Avustralya karşısında aldığı 1-1’lik beraberlik ile liderlik koltuğuna oturmuştu. Ardından Almanlar ile karşı karşıya gelen Gana, Mesut Özil’in nefis golüne engel olamayınca gruplarını Almanların arkasında ikinci bitirerek bir üst tura çıkmayı başardı.

AVUSTRALYA: Turnuvaya Almanlara 4-0’lık ezici bir sonuçla başlayan Kangurular, aldıkları mağlubiyetler ile birlikte gördükleri kartlarla kendi sonlarını hazırlamış oldu. Almanya karşısında takımın gol yollarında en etkili isimlerinden biri olan Cahill’in kırmızı kart görmesi ve ardından Gana maçında Kewell’ın 20.dakikada ki kırmızı kartı onların gol yollarını tıkamıştı. Avustralya’nın bu-nunla birlikte yaşadığı jenerasyon sorunu ve takımın yaş ortalamasının çok yüksek

olması Avustralya’yı ancak üçüncü yapmaya yetti. Yine de umutlarını son maça taşıyan Avustralya, Sırbistan’ı mağlup ederek 4 puana ulaşmıştı fakat ilk maçta yediği 4 gol onları evine gönderdi.

SIRBİSTAN: Gana’ya 1-0’lık mağlubiyet ile tıurnuvaya kötü bir giriş yapan Sırbistan, bir sonraki maçta Almanların 10 kişi kaldığı oyunda onları 1-0 mağlup ederek umutlarını son maça taşımıştı. Burada şanslar eşit gibi-ydi. Sırbistan’ın bu galibiyeti grupta dengeleri bozdu. Sırbistan ve Avustralya’nın gruptan çıkma şansı doğdu. Ancak Avustralya’ya 2-1 mağlup olan Sırbistan, D grubunu son sırada tamamlayarak eve dönüş zamanı olduğunu farketti.

Page 11: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

E GRUBUNDA NELER OLDU?

1. Hollanda, 9 puan2. Japonya, 6 puan3. Danimarka, 3 puan4. Kamerun, 0 puan

DANİMARKA: Turnuvanın ilk maçında güçlü Hollanda karşısına çıkan Danimarka, 2-0’lık mağlubiyetle gruplara kötü başlangıç yapmıştı. Daha sonra toparlanan ve Kamerun karşısında galip gelen Danimarka umutlarını son maça taşıdı. Danimarka’da fark yaratan 2-3 oyuncu son maçta yetersiz kaldı ve Japonya’ya 3-1 kaybederek gruptan çıkma şansını kaybetti.

JAPONYA: Kamerun’a karşı ilk hedefini gerçekleştiren Japonlar, istediği başlangıcı yapmayı başarmıştı. Hollanda karşısında çare-siz kalan Sneijder’in golüne engel olamayan Japonlar, işi son maça bırakmıştı. Danimarka ile şansları hemen hemen eşit olan Japonya, rakib-ini ezici bir oyun ve nefis gollerle 3-1 mağlup etmeyi başardı ve adını bir üst tura yazdırdı.

KAMERUN: 1990 Dünya Kupası’nda Rogger Milla tüm Dünya’ya futboldan nasıl zevk alınacağını öğretirken, Kamerun bu turnuvada puan alamayan iki takımdan biri oldu. Le Guen yönetiminde ki Ka-merun bununla birlikte Afrika’nın en başarısız ülkesi oldu. Rigobert Song 3 Dünya Kupası’nda forma giyerek efsane oldu fakat Kamerun’un hedefleri Rogger Milla’nın yaptığı tek bir dans kadar cesaretli değildi. Kamerun her zaman umutlu bir başlangıca ihtiyaç duymasına rağmen bunu başaramadı. Paul Le Guen kariyerinde derin bir iz bıraktı ve Kamerun evine eli boş döndü.

HOLLANDA: Van Marwijk’in Hollanda’sı yeni bir çığır gibiydi. Grup elemelerinde gösterdiği performansla kupanın favorilerinden biri olarak gösterilen Marwijk, oyun planında farklılaşmaya gitti ve iyi futbol yerine sonuç odaklı, yere sağlam basmayı seven bir takım yarattı. Bu yeni Hollanda, gruplarda 3 maçını da kazanarak 9 puanla bir üst tura çıkma başarısı gösterdi. Tıpkı Arjantin gibi. Hollanda’nın önemli eksiği Robben ile birlikte Hollanda daha toparlanmış göründü. Sneijder’in belirleyici performansı, Hollanda’nın bir üst tura çıkmasında önemli bir etken oldu.

Page 12: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

F GRUBUNDA NELER OLDU?1. Paraguay, 5 puan2. Slovakya, 4 puan3. Yeni Zelanda, 3 puan4. Italya, 2 puan

PARAGUAY: Yük-sek Profil yıldızları sanatçılar, iyi savunmanın aksine akıllı hücum yapa-bilir. Martino’nun öğrencileri işte bunu yapmasını çok iyi biliyordu. İtalya’dan aldığı beraberlik

onlar için hiçte kötü bir sonuç değildi. Ardından Slovakya’yı 2-0’la geçen Paraguay, turun kapılarını aralamıştı. Son maçta zayıf Yeni Zelanda ile karşılaşacaklardı. Grubun ilginç takımı karşısından beraberlik ile ayrılan Paraguay, F grubunun lideri olarak bir üst tura çıkıyordu...

SLOVAKYA: Yeni Zelanda’ya karşı kol gezdiren Slovaklar, 2-0’lık Paraguay mağlubiyetine rağmen gruptan çıkma şansı vardı ve umudu kend-isini doğru zamanda eşitleyerek kullandı.

Vittek, Hamsik gibi önemli oyunculara sahio olan Slovakya, son maçta sansasyonel bir şekilde son finalist İtalyanları 3-2 geçmeyi başararak, grupta müthiş bir sürprize imza attı ve Paraguay’ın ardından grubun ikinci sırada tamamlamayı başardı.

YENİ ZELANDA: Grupların ilginç takımların biri Yeni Zelanda’ydı. Gruptan ne galibiyet, ne de mağlubiyet alamayan Yeni Zelanda, buna rağmen evine 3 puan ile döndü. Özellikle yaptıkları katı savunma rakiplerin galibiyet alamamasındaki başlıca etkendi. Gruplarda sadece 2 gol yediler. Avrupada forma giyen tek oyuncular Ryan Nelsen’dı. Yeni Zelanda için eve dönüş zamanıydı. Yine de turnuvaya renk katan takımlardan biri oldular. Ardından kalan resim ise aşağıdakiydi...

İTALYA: Futbolda kazanmak için şu kural vardır. Başarı elde ettikten sonra değişim olmalı, fakat fark yaratan oyuncular bir takımda her zaman olmalı. İşte İtalya’nın yapamadığı şey buydu. Fark yaratan oyuncuları yoktu. Totti mi? Del Pie-ro mu? Hiç biri sahada yoktu. Juventus ile birlik-te kötü bir sezon geçiren Aquinta sahadaydı. En iyi oyuncuları Romalı De Rossi’ydi. Lippi yapması gerekeni bu sefer yapamadı. İtalya gru-plara beraberlik ile başladı, beraberlik ile devam etti. Şansı son dakikalara bıraktı onları.

Son maçta Slo-vaklar daha çok istedi. Fakat maç 3-2 olduktan sonra İtalyanlar inanılmaz bir geri dönüşe imza atabilirdi. Tanrı bu kez istemedi. İtalyanlar kısır bir dönü içerisinde Dünya Kupası’nı tamamladı...

Page 13: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

DÜNYA FUTBOLUNUN YÜKSELEN DEGERI

MESUT OZIL

Page 14: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

G GRUBUNDA NELER OLDU?

1. Brezilya, 7 puan2. Portekiz, 5 puan3. Fildişi Sahilleri, 4 puan4. Kuzey Kore, 0 puan

BREZİLYA: Dunga’nın Brezilyası, şuana kadar hiç görüşmemiş bir Brezilya anlayışında oynuyor. Modern bir Brezilya. Almanya gibi, Hollanda gibi. Bu Brezilya kimine göre hoş, kimine göre ise en kötü Brezilya. Çünkü Brezilya denildiğinde akla samba gelirdi. Dunga Ronaldinho, Diego gibi istikrarsız oyuncuları takımdan keserek daha çok takım oyuncularına yönelmeye başladı.Sambacılar Elano, Kaka ve Fabiano’nun belirleyici performansı ile grupları rahat bir şekilde 7 puanla tamamlayarak bir üst tura çıkmayı başardı.

PORTEKİZ: Grupların en ilginç takımlarından biride Portekiz oldu. Gruptaki iki maçta gol atamamasına rağmen Kore’ye gönderdiği 7 golle grupların en golcü takımlarından biri olan Portekiz, bunun yanı sıra hiç gol yemeyerek Uruguay ile birlikte gruplarda gol yemeyen iki takımdan biri oldu. Zorda olsa Brezilya’nın arkasında grubu ikinci sırada bitiren Portekiz, sert ve katı savunma anlayışıyla biz futbol-severleri tatmin edemedi.

FİLDİŞİ SAHİLLERİ: Turnuva öncesi teknik di-rektör seçimini Eriksson’dan yana kullanan Fildişi, 2006’da olduğu gibi yine şansız bir gruba düştü. Kaliteli kadrosuna rağmen bir türlü başarılı olama-yan Fildişinin en önemli eksikliği belirli bir sistem oturtamamasıydı. Devamlılık için kesinlikle bu gerekliydi. Brezilya karşısında aldıkları mağlubiyet onları evine gönderdi...

KUZEY KORE: Ne olacağı bilinmeyen grubun ne olacağı bilinen takımıydı Kore. Brezilya karşısında gösterdikleri oyun beğeni toplasa da, Portekiz’den yedikleri 7 gol onlara atılmış bir tokat gibiydi. Turnuvanın zayıf takımlarından biri olan Kore’nin yolu elbette kendi eviydi...

Page 15: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

H GRUBUNDA NELER OLDU?

İSPANYA: İspanyollar bu turnuva önc-esinde asla bir ekol değildi. İspanya’nın içinde bir ekol vardı. O ekol, İspanya’ya yeni bir anlayış kazandıracaktı. Del Bosque’nin öğrencileri Dünya Kupası’nın favorilerinden biriydi. İlk maçta İsviçre’yle karşılaşan boğalar, şok bir yenilgiyle gruplara mağlubiyet ile başladı. Del Bosque’nin yanlış seçimleri İspanya’yı zora sokmuştu. Daha sonra bu döngüyü aşan İspanyollar, Honduras’ı 2-0 ve son karşılaşmada Şili’yi 2-1 ile geçerek zorda olsa adını bir üst tura yazdırıyordu. İspanya’nın golcü ism David Villa, attığı gollerle Raul’un Milli Takım kariyerini egale ediyordu...

ŞİLİ: İyi futbol oynayan takımlar daima çekici gelir. Futbolseverler iyi futbol seyretmek ister. Çünkü bilet için para öderler. Fut-bol olarak herkesin beğenisini kazanan Bielsa’nın öğrencileri oynadığı cesur fut-bol ve yetenekli futbolcularıyla dik-katleri üzerlerine çeken bir takım oldu-lar. İyi organize olan, hücuma hızlı çıkan ve iyi ayağa pas yapan bir takım görüntüsü çizdi. Tecrübesizlikleri ise bu turnuvadaki dezavantajları oldu. Şili, oynadığı hücum futbol-una rağmen gruplarda sadece 3 gol atabildi. İspanyollara kaybetme-sine rağmen bir üst tura çıkmayı başardılar.

HONDURAS: Kuzey Kore’nin Orta Amerika şubesi Honduras, prestij mücadeleleri veren ve herhangi bir futbol keyfi yaşatamayan bir takım.Turnuvanın en zayıf takımlarından biri olmasına rağmen son maçta İsviçre’ye karşı aldıkları skor grubun belirley-ici yıkımlarından birisi oldu. Honduras grupları gol atamadan tamamlayarak evine eli boş döndü...

İSVİÇRE: Euro2008’de gruplardan çıkmak için çılgın Türklerin geri dönüşüne engel ol-amayarak evine dönen İsviçre, bu kez elinde olan baltayı ağaca değil, kendi ayağına vurdu. Turnuvanın en kötü takımlarından biri olan Honduras karşısında alacakları 2-0’lık galibiy-et onlara yetecekti. Fak-at oynadıkları savunma futbolu, döndü dolaştı ve kendilerine bela oldu. Honduras müthiş bir direnç ile İsviçre’yi evine gönderen takım oldu. Futbolun adaleti yerini bulmuştu.

Page 16: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

2010`UN ALMANYASIAlmanya’ya sempatim Euro 96 döneminde başladı. Yine harika bir jenerasyon vardı ama o takımdan en sevdiğim isim Oliver Bierhoff’du. Resmen o adam sayesinde futbolu bu kadar sevdim diyebilirim. Gerçi şimdi de yine tribünde falan görüyorum, eski günleri hatırlıyorum. İçim bir hoş geliyor, çocukluğumun futbolunu hatırladıkça. İşte 2010’un Almanya’sı da beni o günlere götürdü. Harika bir futbol, sistem-den falan öte jenerasyonu çok sevdim. Milliyetçiliği bir kenara itmiş, farklı kültürleri de içerisinde benimsemiş, bütün Almanya halkına kucak açmış bir Milli Takım bu. Farkı da biraz buradan geliyor. Üstelik futbol anlamında da sistemini, felsefesini bir ke-nara atarak. Tabii işin en güzel kısmı da Mesut Özil. Düşünün yılların Almanya’sı, yılların sistem takımı Mesut Özil’in yani bir Türk’ün ayağına bakıyor ve o Türk bu takımı taşıyarak, yarı finale gelmesinde en büyük pay sahiplerinden birisi oluyor. Alman marşını falan okumuyor, maç öncesinde de duasını ediyor, saha içerisinde kanından gelen Türk benliğiyle bazı hareketlerini yapıyor ama içimizde de bir burukluk var. Keşke bu adamı Türkiye için oynatabilseydik ama o çok farklı bir konu.

Aslında bir teşekkürü de Van Gaal’e göndermek lazım. Bazen ülkeye gelen yabancı hocalar, çalıştırdığı takımın ülkesinin kaderlerini de değiştirirler. Mül-

ler ve Badstuber Bayern’in amatör takımında 1000 kişilik sahalarda top oynarken bir anda kendilerini Şampiyonlar Ligi finalinde buluverdiler. Oradan da Dünya Kupası’nda o ileride çok konuşacağımız Almanya’nın önemli parçaları oldular. Müller çok farklı bir adam, Bayern Münih’in futbol sahnesine sunduğu en önemli sanatçılardan birisi. Teknik, hız, mücadele... Kusursuz bir futbolcu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. İşin bir de Löw boyutuna geçelim. Tamam Van Gaal, Müller’i taşradan aldı ve tacı başına taktı ama biraz da sistemi gereği Klose’yi bütün sezon yedek oturttu. Ama Alman profesyonelliği birazda buradan çıkıyor. O bütün sezonu yedek geçiren Klose, bu Dünya Kupası’nda Almanya’nın tek santraforuydu ve üçüncülük maçında iki gol atması durumunda rekoru da eline geçirecek. Tam bir turnuva golcüsüydü, yedek kalmasına rağmen kendisi asla salmamış. Zamanında Hakan Şükür’ün bize çektirdiklerini, Klose Almanlara yaşatmadı.

Podolski’nin de bu saatten sonra ederi ne kadar olur bilemiyorum. Köln’den Bayern Münih’e geçtiğinde beklentiler büyük oldu ama işler istenilen gibi gitme-di. Sonra Köln’e geri döndü ama yine bildiğimiz Po-dolski yoktu. Dünya Kupası’na baktığımızda ise hari-ka bir Podolski vardı, o da iş Milli Takım’a geldiğinde

BURAK EREN

Page 17: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

kendini aşan adamlardan. Bir artı da Neuer’e. Jabulani yüzünden kalecilerin başarılarından konuşmamız ge-rekirken, yedikleri hatalı gollerden bahsettik ama Neuer yaptığı kurtarışlarla bana göre turnuvanın en iyi ka-lecisi oldu. Tek tek oyunculardan bahsetmeye de gerek yok aslında. Zamanında yaşattıklarını, bu turnuvada kendileri yaşadılar. Yine de torunlarımıza, çocuklarımıza anlatacağımız bir Dünya Kupası hatırası bıraktılar.

Forlan Sadece Forlan DeğildirBu Dünya Kupası’nda ayrı bir efsaneye şahit oluyoruz gibisinden bir his var içimde. Geçmişte Zidane’den falan gördüklerimizi, bu turnuvada Uruguay adına Forlan’dan görüyoruz. Yılların gol sanatçısı, kendini gol atmaya adamış adam bu turnuvada egoları falan bir yana iterek takımı için mücadele ediyor. Üstelik çok fazla ön plana çıkmadan, diğer arkadaşlarını daha fazla ön plana çıkararak. Takımının bir 10 numaraya ihtiyacı var ve o pozisyonda da Forlan şu ana kadar müthiş işler yaptı. Sorumluluk alması gereken dakikalarda hep sahnedeydi, kullandığı her duran topla tehlikeler yarattı ve daha önemlisi Lugano’nun kaptanlığında ger-çek liderliği Forlan üstlendi. Geçmişte Bülent Korkmaz’ın kaptan olduğu takımda Hagi’nin üstlendiği liderlik misali. Bu da Forlan’ın aslında görüldüğünden daha da büyük bir futbolcu olduğunu gösteriyor. Yani Forlan sadece Forlan değildir demek istiyorum.

Hafızalarda Atletico Madrid’in golcüsü, altın ayakkabı ödüllü futbolcusu gibi bir imaj vardı, şimdi ise bu yıkıldı. Demek ki Forlan gerektiği anda farklı pozisyonlara da girebilen bir futbolcuymuş. Bu da Uruguay’ın Dünya Kupası’nda en büyük avantajı olmalı. Onun liderliğinde yarı finale kadar gelerek, bizleri Dünya Kupası’nın ilk yıllarına tekrar döndürdüler.

MARCUS ‘’TULİO’’ TANAKAJapon piyasasına her zaman girmek lazım. Özel-likle de endüstriyel futbolun her yanımızı sardığı bir dönemde o ülkeden bir futbolcu almanın yaratacağı piyasa değeri inanılmaz. Ama her zamankinin aksine bu sefer Japonya’dan ihtiyaca yönelik transferlerde yapılabilir. Çünkü çok iyi bir Dünya Kupası geçirdiler ve futbollarıyla beni kendilerine hayran bıraktılar. Sanki Tsubasa ruhu üzerlerine düşmüşçesine bir görüntüleri vardı. Tek eksikleri ise iyi bir Hyuga’ydı ama onun dışında pasa dayalı, göze hoş gelen futbollarını asla unutmayacağım.

Ama bu takım içerisinde de en beğendiğim fut-bolcu, Marcus ‘’Tulio’’ Tanaka oldu. Kendisi Brezi-lya asıllı Japon futbolcu. Bir bakıma Tabata’nın farklı bir şubesi ama futbol anlamında onun çok üzerinde olan bir isim. Bu turnuvanın en iyi savunmacılarından birisi olmayı başardı ve özel-likleri benim stoper tanımımı değiştirdi. Ben Lucio’ya, Pique’ye falan hücumcu stoper derdim. Duran toplarda falan ileri çıkıp etkili olmaları bir yana, teknikleri sayesinde de hücumlarda ileri çıkıp

etkili oluyorlardı. Ama Tanaka, neredeyse bütün hücumların içerisinde ve bir bakıma gizli santrafor misali rakip kalede etkili oluyor. Japonya’nın siste-minden mi, futbolcunun özelliklerinden mi geliyor bilmiyorum ama çok farklı bir stoper tanımı izletti. Hücuma çıktığında da savunmada boşluk yarattığını falan hiç görmedim. Bu teknikle rahatlıklar orta saha veya forvet olarakta oynayabilir. Zaten kariyerinde de sadece stoper değil, birçok mevkide oynadığını görüyoruz. Ayrıca topu oyuna iyi sokan, mücadeleci, hırslı ve daha önemlisi lider özellikleri üst seviyede olan bir isim. Yanında oynayan futbolcuları da derleyip, toparlıyor sürekli arkadaşlarını yönlendiri-yor ve her an takımın içerisinde bir isim. Kariyerine baktığımda da sürekli Japonya’da oynadığını görüyo-rum ve bu futbolcunun şimdiye kadar Avrupa’ya açılmaması çok garibime gitti. Şimdi ise 29 yaşında ama herşey geçmiş değil. Bu adamın mutlaka trans-fer yapacağını düşünüyorum ve Avrupa’da boy gösterecektir, göstermelidir. Bu tip savunmacılara yeni futbol düzeninde oldukça ihtiyaç var.

Page 18: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

İNGİLİZLER YİNE KAYIP!

ırmızı kısmını kanınızla yaptığınız bir bayrakla İngiltere’de herhangi bir pub’a girip “Hadi orduya gönüllü K

olarak katılalım, Almanları öldürelim” der-seniz, kimsenin umurunda olmazsınız. Ama futbolun mucidi İngiltere’nin tek Dünya Kupası şampiyonluğunu kazandığı 1966 stil kırmızı milli formayla aynı pub’a girip “Hadi maça gidelim, Almanları yenelim” diye bağırırsanız, yanında dünyanın en güzel kızı oturan adam bile koşa koşa peşinizden gelir!

Almanya - İngiltere maçı erken bir final oldu. Aynı zamanda “Futbol 90 dakika sonunda Almanların kazandığı bir oyun” sözünü akıllara getirdi. İngilizler bozguna uğradı. Alman-lar turnuva takımı olduklarını bir kez daha kanıtladı. Basit hatalar ise sonucu belirledi. Lampard’ın verilmeyen golü işleri değiştirirmiydi bilinmez, fakat 1966’ın rövanşı olduğu kesin. İngilizler futbolun beşiği, fakat en son kupayı ne zaman almışlar? İşte soldaki resim ve yazıda göründüğü gibi 1966 yılında. Capello maaşı en yüksek antrenörlerden biri. Ama yaptıkları? Elde var sıfır. İngiltere ne zaman ciddi bir biçimde hedef yükseltecek? Futbolu doğru oynamasını tekrar öğrendiği zaman. Maçtan geriye kalan tek resim ise Lampard’ın çizginin içerisindeki golün file kamerası...

Page 19: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

HOLLANDA’NIN SAVAŞKAN DÖNÜŞÜ VE BREZİLYA’NIN VEDASI...

Robinho ile başlayan hisler, 1.70’lik Sneijder’in altın kafasıyla son buldu. Hol-landa, ikinci yarıdaki oyunuyla Brezilya’yı evine gönderdi. Maçın adamı 1 gol kendi kalesine atan ve üzerine kırmızı kart gören İtalya’da yılın bidonu seçilen Melo! Brezilya’nın ilk yarıdaki etkili futbolu, ikinci yarıda Hollanda’nın savaşkan yapısını yen-emedi. Van Marwijk’in öğrencileri adını yarı finale yazdırmayı başardı...

Son 16’ya kalırken Güney Amerika ül-kelerinin kupaya damga vurması dikkat çekiyordu. Meksika, Arjantin, Brezilya, Uruguay bunlardan bir kaçıydı. Ardından Avrupa takımları ezici bir üstünlükle Brezilya, Arjantin’i saf dışı etmeyi başardı. Gerçek şuydu; Takım olgusuna sahip olan takımlar her zaman bir adım öndeydi. Hol-landa, Almanya gibi takımlar işte o takım olgusuna sahip ekiplerdi...

BİR BAŞKA VEDA: ARJANTİN...Maradona ve Arjantin’in ilk ciddi sınavıydı. Bu maç Arjantin’in gücünü ve Maradona’nın taktiksel bilgi-sini ölçecekti. Ancak Almanlar yine üstün beyinlerini konuşturdu ve Tangocuları bozguna uğrattı. Arjantin’in kupa boyunca gösterdiği performans hep ne kadar istediğine işaretti, sonuca değildi. Maradona sınıfta kaldı, şimdi gidip gitmeyeceği konuşuluyor. Gece küçük bir çocuk yıldızları seyrederken bir yıldızın daha kaydığını farketti. Messi’nin bundan sonraki hedefi 2014’te Brezilya’da düzenlenecek olan Dünya Kupası..

Page 20: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

TANRI’NIN DİĞER ELİ MİYDİ?

Uruguay Dünya Kupası’ında 40 yıl sonra tekrar yarı finale çıkarken bunu Suarez’in eli sayesinde gerçekleştirdi. Fut-bolun acı tecrübeleri gerçek hayatta olduğu gibi yaşayarak öğreniliyor. Maradona eliyle attığı golden sonra “Tanrının eli” denilmişti. Maradona o gün o El’in bedelini ödememişti. Bugün Suarez ödedi belki ama çoğu insanda empati oluşturduğu kesin. Kırmızı kart ile oyundan atıldıktan sonra ellerini yüzüyle kapatırken, 10 dakika sonra aynı eller havada sevinç çığlıklarıyla cümbüş bir görüntü veriyordu. Sağdaki resimlerde olduğu gibi. Maçtan sonra “Tanrı’nın Eli artık bende demesi de işin daha komik tarafıydı.

UZATMALARDA PENALTI KAÇIRAN GYAN, GÖZ YASLARINA HAKIM OLAMIYORDU

Page 21: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

HOLLANDA 32 SENE SONRA FİNALE ÇIKARKEN...

1978 Dünya Kupası finali: Hollanda’nın 74’ten sonra bir kez daha finale çıktığı yıl. Sağ tarafta maçın kadroları. 74 finalin-den Jongbloed, Krol, Jansen, Neeskens, Rensenbrink ve Rep sahadalar. Hol-landa 74’te Batı Almanya’dan sonra bu sefer 78’de bir başka ev sahibi Arjantin karşısına çıkıyor. İki finalde de oyuna dezavantajlı başlıyor. O gün Almanların starı Gerd Müller, bugün ise Arjantinin starı 10 numaralı Kempes. Maç ortalarda devam ederken oyuncuların pozisyon bitiriciliği maçın kaderini belirleyecek gibi görünüyor. Arjantin’in bulduğu pozi-syon sayısı daha fazla. Fakat Hollanda’da Neeskens yönetiminde organize ataklar gerçekleştiriyor.

İlk yarının bitmesine az bir süre kalırken Kempes topu boş alandan göndererek Hollanda filelerini havalandırıyor. Maç Arjantin lehine devam ederken sahneye Nanninga’nın altın kafası çıkıyor. Bu gol Hollanda’yı uzatmalara götürüyor. Arjantin tekrar konsantre oluyor ve Kempes Hollanda defansının arasından çok rahat sıyrılarak vuruşunu yapıyor, seken top tekrar önünde kalıyor ve Kempes Arjantin’e kupayı getiren golü atıyor. Ardından yine uzatmaların son dakikalarında Bertoni’den gelen gol, ekmeği tekrar ısıtıyor. Hollanda ikinci kez yıkılıyor. Hollanda’nın 2010’dan önce gördüğü en son final bu oluyor.

Page 22: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

VE BUGÜN...

Hollanda’nın rakibi 40 yıl sonra yarı finale çıkan Uruguay’dır. Gana maçında sakatlanarak oyundan çıkan kaptan Diego Lugano o gün sahada yok. Forlan esas kaptan. Van Bronckhorst kariyerinin son ayağında sol ayağıyla nefis bir füze gönderiyor Uruguay kalesine. Hollanda 1-0 öne geçiyor. Daha sonra Diego Forlan sol ayağıyla ceza sahası dışından avlıyor Hollanda’yı. Durum eşitleniyor. Hollanda devre arası operasyonun-dan sonra tekrar toparlanıyor ve bu sefer Sneijder’in ayağından bulduğu golle 2-1 öne geçiyor. Robben Hollanda’yı rahatlatıyor. Pereira’nın son dakikada attığı gol Hollanda’nın finale çıkmasına engel olamıyor. Ve Hollanda 32 yıl sonra Van Marwijk yönetiminde tekrar finaldedir.

Page 23: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

TANRI ONUN YÜKSELMESİNİ İSTEDİ

Page 24: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

İSPANYOLLAR İLK KEZ FİNALDE!

Topa sahip olmak, ona hükmetmek yetenekli oyuncular ister, yetenekli takım ister. Bu yetenekli kadroya, bu yetenekli takıma sahip olan bir İspanya tarihe adını yazdırıyor adeta. Topa emrediyorlar, futbola kafa tutuy-orlar. Onları izlerken gördüğümüz manzara futbolun keyfini yaşatıyor bizlere. Herkesten farklılar. Yenilmenin tadını çok az yaşadıkları kesin. Euro 2008’den sonra çıktıkları 32 maçta 30 galibiyet.

Almanya’nın bugüne kadar turnuvada oynadığı futbol takdir toplayan bir oyundu ama İspanya karşısında adeta çöpün kenarına pusmuş, çaresizce kaderini bekleyen bir kedi gibiydiler. Rakibin o müthiş pas alış-verişini kendi yarı alanlarına kapanarak etkisiz hale getirmeyi hedeflediler. Rakibi öyle bunaltıyor ki İspanya, koşmaya derman bırakmıyordu rakipte.

Bu galibiyet, İspanyolları tarihlerinde ilk kez finale taşıdı. Puyol’un altın kafası ise yaşadığımız sürece akıllarda kalacak...

Page 25: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

CRUYFF, HOLLANDA & İSPANYA

Cruyff & Neeskens ve arkadaşlarından önce Hollanda, Lüksemburg’dan hallice bir milli takımdı. 1974’teki To-tal Futbol devriminden önceki tek başarıları da bir kez Lüksemburg’un olduğu gruptan Avrupa Şampiyonası finallerine çıkmaktı!

Cruyff 3 gün önce El Periodico’daki köşesinde şöyle yazmıştı: “Ben Hollandalı’yım ama her zaman İspanya’nın oynadığı tür futbolun arkasında olacağım!” Cruyff’un emekli futbol devrimcisi yoldaşlarından Krol da maçtan önce BBC’ye “asıl Total Futbol mirasçıları”nın anavatanları Hollanda’nın rakibi İspanya olduğunu söyledi. Ne de olsa finalde İspanya forması giyen 7 İspanya vatandaşı (Puyol, Pedro, Busquets, Xavi, Iniesta, Pique ve Fabregas) 1988’de Cruyff’un Total Futbol prensipleriyle restore ettiği Barcelona altyapısı La Masia’nın yetiştiler. Hollanda’nın hocası Van Marvijk de oyuncularına “Artık Total Futbol’u unu-tun, eskisi kadar güzel oynamasak da şampiyon olabilecek şekilde oynayacağız!” dememiş miydi zaten?

Finalden önce Robben’in bir açıklaması var: “Total Futbol’a kim ihtiyacı duyar? Total Futbol olmadan mutlu olabiliriz. İyi futbol oynamak amaçtır fakat sonuç çok daha fazla önemlidir.” Van Marwijk’in oyuncularına uyguladığı felsefe buydu. Yeni Hollanda işte böyleydi. Finalden önceki bu açıklamalar, aslında bizi nasıl bir finalin beklediğinin habercisiydi. 74 Finallerinde 2. grupta bir takım, adı Hollanda. Gruptan 2 galibiyet ve 1 berabirlikte lider çıkmayı başarıyor. Peki tek başardıkları bu mu? Değil. Fakat bugünkü Hollanda’nın başardığı tek şey aldıkları gal-ibiyetler. 74’ün Sarı Fare’li Hollandası, oynadıkları futbol ile tüm Dünya’yı kasıp kavuruyor. Herkesin ilgi odağı oluyorlar. Çünkü tribüne gelen insanların arzuladığı şeyi yapıyorlar. İyi futbol oynuyorlar. Rijkaard’ın Türkiye’ye geldikten sonra Tam Saha dergisinde bir röportajı var. Futbol felsefesini de “Sıkıcı ve renksiz oyun-la kazananlar tarihe yazılır ama hafızalara yazılmaz” ve şöyle sürdürüyor: “Önemli olan hafızalara kazınmak.” 74’ün Uçan Hollandalıları işte tam olarak bunu benimsiyor. İlk amaçları daima iyi futbol oynayarak kazan-mak. Bugün Hollanda ekolünü hangi futbol seyircisine sorsanız “Ben beğenmiyorum” diyemez. Çünkü onlar doğru olanı yapıyorlardı.

Kupada gruptan çıktıktan sonra A grubunda Arjantin’i, Doğu Almanya’yı ve Brezilya’yı dağıtan Hollanda, finalde Batı Almanya’nın rakibi oluyordu. Tribünler tıklım tıklım. Bir futbol seyircisinin arzuladığı oyunu görmek için, Hollanda’yı seyretmek için kilometrelerce yol gelen insanlar var. Maç başladı ve 2. dakika, Cruyff topu alıp o dikine koşulardan birini yaparak takımına penaltı kazandırıyor. Topun başında Dünya’nın en iyi penaltıcısı Johan Neeskens. O günü şöyle anlatıyor: “Normalde oyuncularıma penaltı kullanırken atış noktasına gitmeden atacakları köşeyi belirlemelerini isterim. 74 finalinde 2. dakikada penaltı kazandık. Çoğu zaman kalecinin sağına atmayı tercih ederdim. Topa ısınamadığım için o gün kararımı vuruşu yaparken belirledim. Topu orta noktaya vurdum ve 1-0 öne geçtik, kalecinin zıpladığı köşe ise sağ taraftı. Ben her za-man futbol hayatımda iyi oynayarak kazanmayı hedefledim. O gün finalde Almanya’ya kaybettik ama herkes maçtan sonra bizim futbolumuzu konuştu.”

Page 26: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Daha fazlasi icin vaktimiz olacak tüm hafta boyunca..BÜTÜN HAYAT BİR HAYAL KURMAK KADAR ŞAMPİYON İSPANYA!

Sahada çıkan 12 kart ve çirkin Hollanda... Portakallar bu kez iyi futbol ile değil, kaba futbolu ile anılacak. 3 kez çıktıkları finalden yine kaybederek ayrılıyorlar. İspanyollar, inanılmaz anların adamı İniesta’nın attığı golle Hollanda’yı avlıyor. Robben’in karşı karşıya pozisyonu, Van Bommel’in sert faulleri, De Jong’un uçan tekmesi ve İniesta’nın bitirici vuruşu ile İspanyollar tarihinde ilk kez çıktıkları finali kazanmayı başarıyor.

Hollanda ilk çeyrekte afalladi ve kalesinde oldukca net pozisyonlar gördü. Daha sonra oyuna dengeyi getirdi. O denge maçın sonuna kadar devam etti ki Robben’in yakaladiği iki net pozisyon sonrasi kupaya dahi uzan-malari içten bile degildi.

Macin uzatmalar bölümünde her sey olabilirdi. En az ahtapot Paul’un bir tarafı secmesi gibi kupa da ken-disine bir tarafı secti. Maçın hali hazırda adami olan İniesta güzel bir vurusla Dunya Kupasina İspanya’yı tarihinde ilki yazarak kavuşturdu.

Hollanda beklenen kadar kötü futbol oynadı, lakin benim bekledigimin üzerinde “bozguncu” kimliğini ortaya çıkardı. İspanya, bu maçi yüzde yüz hak ederek aldı diyemeyecek kadar bozguna uğradi. Sadece ilk çeyrek içerisinde etkili olan Ispanya sonrasında dengeli bir oyun ortaya koydu..

Bu Dünya Kupası’nda İspanya futbolu çok fazla tatmin etmedi fakat toplamda bu jenarasyon en azından Dünya Kupası’nı hak eden taraftı. Tüm golleri atan isimler Barcelona takimindan. Xavi-Iniesta Avrupa Şampiyonu olduktan sonra Dünya Sampiyonluğu apoletini de aldı.

Hollanda’nin bu eskisine göre kötü olan futbolunun ödüllendirilmesini kimse istemezdi. Tebrikler İspanya, tebrikler Johan Cruyff!

Page 27: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Daha fazlasi icin vaktimiz olacak tüm hafta boyunca..

Page 28: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

ISPANYA VE TOTAL FUTBOL BORGES BLOG

74’te Hollanda topu nasıl geri kazanıyorsa, bugünün İspanya’sı da ayni şekilde..

74’te Hollanda nasıl ki aralıksız bir şekilde 14 pası üst üste yapıp penaltı yaptırdıysa bugün İspanya 23-24 pas ile golü buluyor.

74 Hollanda nasıl ki pres konusunda bir ilke imza atıp tüm takımı bu eylemin bir parçası yaptıysa bugün de İspanya pres konusunda benzer yolu izliyor. Ve bence bu organizasyon, topa sahip olmalarından bile daha önemlidir. Hangi teknik adamı beğendiysem onun Barcelona’ya bakışı hep o topun geri kazanımının muhteşemliği üzerine olmuştur.. Biz seyirciler, topun dolaşımını izler iken teknik adamlar topun geri kazanımını izlemesinin temelinde bunu oyunculara doğru bir şekilde uygulatmanın ne kadar zor olduğunun bilinci yatıyor olsa gerek..

74 Hollanda’nın üçgenlerinin gelişmiş hali bugün İspanya’nın uyguladığıdır.

74 Hollanda’nın nasıl ki en temel felsefesi “Saldırırsan hücum yemezsin, ileri” felsefesi var ise burada da ayni şekilde..

74 Hollanda nasıl ki topa sahip olduğunda geniş alana yayılıp top rakipte iken alanı rakibe dar yapıyorsa; Bugünde ispanya bu şekildedir..

74’te nasıl ki beraberliğin, uyumun bir göstergesi varsa burada da altyapıdan bu yana beraber oynayan altı-yedi oyuncunun birlikteliğinden doğmadır. Dünyanın en iyi beklerinden biri de olsa bu futbol içerisinde

Sergio Ramos futbolu/ortaları da bu yüzden sırıtır, tuhaf durur.. Zira İspanya futbolu değildir oynanılan..

74’te nasıl ki Hollanda’yı diğer bütün takımlardan ayrı bir şekilde değerlendiriyorsan bugün de İspanya’yı ayni şekilde. Misal 2006 İtalya ya da 1998 Fransa için diğer bütün takımlardan farklı bir bakış açısı oturmuy-orsun, ama burada bunu yapıyorsun. İspanya söz konusu olduğunda 4-3-3’ün hiç ama hiç mi önemi yok, farkındasın sen de..

Bugün Almanya’da Frankfurter Rundschau,FAZ,Sportschau, ARD ve daha onca gazete-makale İspanya için Cruyff’un “total futbolu” benzetmesini tek tek eşleştirerek yapıyorsa hiç kusura bakma Hierro’cugum..

Zira Hierro, Cruyff’u hedef alarak bugün oynanılan İspanya futboludur diye ahkam kesmiş.

Page 29: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

İspanya futbolu dediğin sey Barca’dır o da Cruyff’un oyuncu-teknik adam olarak harikalar yarattığı ve bizzat mentoru oldugu kluptur. Ispanya futbolu dedigin sey dünün total futbolunun ister babasi, ister abisi ama bir sekilde yenileren devamidir.

Bilir misiniz ki La Masia’nin içerisine Cruyff ile tanıştırılmadan tek bir velet dahi girmemiştir bugüne kadar..

Total futbol da yer değiştirmeden ve ofsayt taktiğinden ibaret bir şey değildir, zamanının devrim sayılan kimi prensipleri bugün tüm takımların uygulaması bir yana Barca gibi plan-proje sonucu ancak ortaya cikabilir..

Iker Casillas diyor ki :

“Biz bir şey bulduk, tüm takımları paramparça ediyoruz..”

Sen hiç değil siz de değil.. “Johan Cruyff” o güzelim. Bugün teknik adamların da üzerinde bir kimliği var mev-zubahis konu futbol olduğunda.. Wenger’in cümlesi aşağıda bir kare oluşturur, Cruyff futbola dair iki kelam ederse manşet olur genelde..

Ve sevgili Casillas, Barca tüm takımları ,kupaları aldı, oradan siz de nasiplendiniz. İşin gerçeği budur. Üstelik ölüsü Dünya Kupası’nı aldı desek yeridir hani..

Nasıl ki 1988’de Barca’nın başına gecen Cruyff tüm kupaları topladıysa bugün de gerçeklesen odur. Ajax’tir, Barca’dir, Ispanya’dir ama biraz da Total futbol’dur..

Michels’in yarattığı ve fakat Cruyff’iun hem oynayıp hem devamını sağlayıp ama en çok da geliştirdiği bir futbol sistemidir. O gün var olan futbol bugün fazlasıyla değişmiştir, bire bir örtüşme bu açidan mümkün değildir lakin bir devamı olmadiğını da en azından burada kimse dillendiremez.. Belki Hierro hariç..

Bu yüzden İspanya, oynadığı futbolun ideologlarına karşi mücadele etti diye manşet atılır.

1988 öncesi İspanya ne zaman dünya futbolunda “Hollanda” gibi güzel futbolun temsilcisi olmuş ki ? 74 Hol-landa için kullanılan tabirler bile bugün aynidir.

Michels yönetti, Cruyff oyna.. Cruyff yönetti Guardiola oynadı.. Guardiola bugün yönetiyor.. Aragones, dokunmadı ve Del Bosque’ye de yapmak-bozmak kaldı sadece..

“Abi hani stoper forvet oynamıyor” diye gelene levyeyi beline beline geçiririm yeminle.. Azıcık bakin, izleyin. Yutup orada.. Farklılıkları “gelişim” olarak algılarsanız hiçbir sorun yaşamazsınız. Tarihin içerisinde hangi hikaye geçmişinden bağımsız yaşıyor ki bugün Cruyff ve onun Hollanda-Ajax-Barcelona hikayesi geçmişinden bağımsız olsun ?

Değil mi Güntekin..

Page 30: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

DÜNYA KUPASI’NIN GALATASARAY’I

ELANO BLUMER

Kuşkusuz Galatasaray’ın Dünya Kupası’nda mücadele eden en iyi oyuncusuydu. Elano Blumer, attığı 2 gol ve yaptığı 1 asistle ön plana çıkan fakat Fildişi’nin Brezilya karşısında gösterdiği sert futbola karşı koyamayarak sakatlanan ve devamlılık gösteremeyen futbolcuydu. Elano Blumer’i GSCimbom okurları için enine boyuna irdeledik...

Elano Blumer: Heatmap

Page 31: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Öncelikle şunu yazmakta fayda var. Galatasaray ve Brezilya Milli Takımı’nda izlediğimiz Elano mevkisi çok farklı. Çünkü Brezilya çok farklı bir sistemde oynuyor. Sabit bir kanat oyuncuları yok. Elano Maicon ileri bindirdiğinde forvete dikine koşular yaparak takımın hücum gücüne katkıda bulunuyor. Elano’ya daha fazla sorumluluk yükleniyor. Her duran topun başında 7 numaralı kıvırcığı görüyoruz. Galatasaray’da bu sürekli değişiyor. Elano yerine Sabri’yi ya da Arda’yı duran topların başında görebiliyoruz. Bu Elano’nun yeteneklerini kısıtlıyor. Galatasaray’da özellikle son dönemde defansif orta saha olarak oynatıldı. Nedeni ise Frank Rijkaard’ın yetersiz bulduğu orta saha ve Giovani dos Santos’a 11’de yer açmak. Elano’yu geriye çeken Rijkaard, Arda ile birlikte Meksikalıyı forvet arkasında değiştirerek kullanıyordu.

Elano bu meziyetlerinin dışında tam bir taktik oyuncusu. Verdiğimiz Heatmap’ten görüleceği gibi sağ kulvarın her noktasını karış karış kullanabilme yeteneğine sahip. Dripling özelliği pek iyi olmasa da yaptığı bindirmelerle ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Bunda Maicon’un etkisi çok büyük tabii. Brezilya Milli Takımı’nın bek oyuncularının ofans ve defans hattını iyi kullanabilmesi çok önemli. Sol açık gibi görünen Robinho, Bastos bindirdikten sonra orta noktaya kayabiliyor.

Elano Blumer Fildişi maçında sakatlanarak oyundan çıktı ve bir daha forma giyemedi. Fildişi’ne attığı golden sonra çıkardığı tekmeliği yerine takmasaydı belkide çok uzun zaman kendisini sahalarda göremeyebilir-dik. Elano Dünya Kupası’nda 2 gol ve 1 asist ile takımın hücum gücüne önemli katkı sağladı. Elano yıldız olmadığını bir çok kez gösterdi. Onu bir yıldız gibi değil de takım parçasının bir yıldızı olarak görürseniz o zaman çerçeveyi doğru yere takmışsınız demektir. Elano çok farklı bir futbolcu. Umarız Galatasaray forması altında büyük başarılar yakalar.

I never want to be the star.

Page 32: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

LUCAS NEILLAvustralya’nın kaptanı Lucas Neill 270 dakika forma şansı bulduğu Dünya Kupası’nda Galatasaray’ı ve ülke-sini başarıyla temsil etti. Neill toplam 156 pasta 127 isabet buldu. Uzun paslarda 36’ya 25 isabet bulan Neill %69’luk oran tutturdu. Orta pasta 97’de 82 isabetle %85’i bulmayı başardı ve son olarak kısa paslarda 23 pasta 20 isabet buldu ve %87’lik oranı buldu. İşte Lucas Neill’in tam istatistikleri:

Lucas Neill Heatmap

‘’Galatasaray taraftarının sayısı Avustralya’nın nüfu-sundan fazla, böyle bir takımın oyuncu olmaktan gurur duyuyorum. Dünya Kupası’nda hem Milli Takımım hem de Galatasaray tarafı için mücadele edeceğim...’’

Page 33: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

HARRY KEWELLDünya Kupası’nın en şansız oyuncularından biriydi Kewell. Gördüğü kırmızı kartın sebebi belki reflekste değildi. Çünkü top çok hızlı gelmişti ve Kewell’ın yapabileceği birşey yoktu. Dünya Kupası öncesi Adnan Polat’a “Beni Dünya Kupası’nda izleyin, ondan sonra kararınızı verin diyen Kewell’ın gördüğü kırmızı kart-tan sonra hayalleri yıkılacaktı. İlk maçta forma şansı bulamayan Kewell, ikinci maçında gördüğü kart yüzün-den son maçta cezalı duruma düşecek ve forma şansı bulamayacaktı. Belki bir ihtimal vardı Avustralya’nın gruptan çıkması için fakat o da olmadı. Kewell Dünya Kupası’nı 24 dakika ile tamamladı. Biz de 24 dakikanın istatistiklerini çıkardık...

Harry Kewell Heatmap

Page 34: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

FLYİNG DUTCHMAN İLE DÜNYA KUPASI

- Dünya Kupası’na gruplarla giriş yapalım. Son final-ist Fransa ve İtalya gruplardan çıkmayı başaramadı. Sorun sadece Fransa’nın yaşadığı soyunma odası skandalı ya da İtalya’nın kadro zafiyetleri miydi? Fransa aslında bu noktaya bağıra bağıra geldi. Kupa öncesinde Raymond Domenech zaten kendini ülkede kabul ettirememiş, üstüne üstlük eleştirileri çekmek için özel bir çaba gösteren teknik adam modundaydı. Spor bakanından, kabinenin diğer üyelerine, Cantona’dan Dugarry’e eleştiri almadığı adam yoktu.Tabii bu çöküş için tam 4 yıl bekleyen Fransız yetkililerin de önemli bir payı var. Teknik direktör tarafından bağımsız hem İtalyan hem Fransızların problemi şuydu. 2006 finalinden beri evrimleşememenin ve yaşlanan oyuncuların yerine yenilerini koyamamanın sıkıntısını yaşadılar. Bu 2 takımın 4 yıl öncesinden tek bir farkı vardı, hepsi daha yaşlanmıştı. Ama bu ileriye adım atamama sıkıntısı İtalyanlarda çok net ortadaydı, bu yüzden Yunanistan’la aynı yolu paylaştılar. Kendilerini geliştiremeyenlerin yolu. Fransa’nın sorunları derin-lerden ziyade su yüzündeydi ama dediğimiz gibi bu gidişi görüp de aksiyon almayanları hesaba katmak lazım.

- 2006 Dünya Kupası’nda gruplardan çıkarken özel-likle Avrupa ülkeleri kupaya damgasını vurmuştu. Bu Dünya Kupası’nda gruplardan çıkarken Güney Amerikalı ülkelerinin çokluğunu gördük. Fakat daha sonra bu ülkeler birer birer kayboldu. Sence bu noktada belirli bir çizgiden sonra Avrupa Futbolu-nun önemi daha mı ön plana çıkıyor?Güney Amerikalılar artık çok genç yaşlarda Avrupa sahnesinde yer alıyorlar. Bu da onların artık klasik göze hoş gelen yetenekli adamlardan başka fut-bolculara dönüşmesine yol açıyor. Yani doğuştan getirdikleri özellikleri, Avrupa’nın sağlamcı yapısıyla çok genç yaşta birleştirmeye başlıyorlar ki artık bu genç yaş sınırı 16’ya kadar indi. Bence Güney Amerika’nın gruplardan sonra teklemesinin sebebi oyuncuların yukarıda söylediğimiz değişimlerine rağmen, hocaların bu değişimi bir takım olma

yoluna sokamamalarıydı. Hem Arjantin’in hem Brezilya’nın başka teknik adamlarla daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyorum. Uruguay’ın durumu biraz farklıydı zira bana göre turnuvanın en iyi oyun-cusunu barındırıyorlardı.

- Afrika ülkelerini fizik gücü olarak çok üst düzey gördük fakat görülüyor ki bu yeterli olmadı. Başarılı olarak görülen tek takım kupadan dramatik bir şekilde elenen Gana’ydı. Afrika Futbolunun geri planda kalmasının sebebi nedir?Eğer Avustralya-Sırbistan maçının son dakikasında Sırbistan’ın verilmeyen penaltısına düdük çalınsaydı, Afrika ülkeleri 1982’den beri ilk kez gruplarda tüm takımlarını eve göndereceklerdi. Kabul edelim ki Afrika’nın şahlanacağı vaadi 1990 Kamerun ve 2002 Senegal sansasyonunun yanına bile yaklaşamadı. Bunda tabii özellikle Blatter’in Afrika’ya ekstra bir misyon yüklemesinin de sebebi var. Bugüne kadar en yüksek derecesi çeyrek finalist çıkarmak olan bir ülke için “şampiyon adayları” diye bahsederseniz bu geri tepebilir. Takımlar özelinde ise söyleyeceğim şudur. Afrika takımlarının maalesef oyunu yönlen-direcek bir kafa adamına ihtiyaçları var. Afrika’dan bu şekilde çıkan son adam Jay Jay Okocha’ydı. Nijerya o nesilden beri adım atamıyor örneğin. Afrikalıların kenara Fransızca bilen her Avrupalıyı oturtma isteğinden çok buraya eğilmesi gerektiğini düşünüyorum.

- Arjantin gruplardaki performansından sonra Almanlara karşı çeyrek finalde bozguna uğramıştı. Arjantin’in aynı çizgide devam edememesinin sebebi neydi? Maradona Arjantin için yetersiz mi kaldı?Aslında birçok neden var ama Maradona’nın teknik direktörlük kabiliyetlerini zaten elemelerde sınamıştık hep beraber. Komplike durumlarda mü-dahale etme gücünün sınırlı olduğunu biliyorduk. Almanya maçında, kenarda, babasından hayvanat bahçesine gitmek için söz almış ama kapıya gidip “bugün kapalıyız” yazısını görünce ortada kalakalan çocuk gibiydi. Tabii ufak ayrıntılar da var. En önem-lisi Messi’nin Barcelona’daki krema rolünü alıp onu kek hamuruna dönüştürmeye çalışması. Arjantin, Galatasaray’ın Arda’yla yaşadığı problemi yaşıyor. Topu ayağına alanın, yaratıcılık kabiliyetleri tıkanınca Messi’yi arama ve onun da aşırı yük alma sendromu. Disiplinli bir takımın onları yıkacağı belliydi, öyle de oldu. Bir de ben sürekli oyuncu-hoca ilişkisinin belli bir disiplin seviyesinde olması gerektiğine inanırım. Futbolcu ile saha kenarında yerde gol sevincinde tepinmek işler kötü gittiğinde “iç isyan” olarak döner

MUHAMMET GÜLHAN

Page 35: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Ben bu görüşlere pek katılmıyorum. Löw ve ekibi çok iyi kurguladılar takımı ve muhtemelen Ballack sahada olsa da ona uygun bir formül bulacaklardı. Şansları Ballack’ın yokluğununun Klose’nin arkasındaki tüm adamları potansiyel gol tehditi haline getirmesi oldu. Öyle ki Podolski, Mesut gibi aslında statik oynayan adamlar bile oldukça iyi ma-çlar çıkardılar. Bunu aslında Friedrich-Mertesacker ikilisinden başlatmak laızm. İkisi de beklenenden iyi oynadı ve önündeki Schweinsteiger-Khedira ikili-sini rahatlattılar, bu rahatlık onların öndeki üçlüyü desteklemesini sağladı. Ancak İspanya maçında oyuncuların bu statik profilinin problem yarattığını gördük. En az onlar kadar rakibi yoran bir orta saha karşısında 4-2-3-1’in ilerideki 4 adamı tamamen teslim oldular.

- Modern Brezilya bu Dünya Kupası’nda tutmadı. Johan Cruijff “Benim izlediğim en kötü Brezilya bu” dedi. Sizce tüm başarısızlık Dunga’ya mı ait?Açıkçası Brezilya’nın genel anlamda bir teknik adam problemi olduğunu biliyoruz. Dunga, 1994’ü ka-zanan takımın kaptanı iken Parreira’dan ne gördüyse onu uyguladı aslında. 1982’de Socrates, Zico gibi adamların o rüya takımı, İtalyanlara teslim olurken de maçları evinden izliyordu. O parıltılı futbol yerine haneye 3 puanı yazmayı seçti. Belki de şanssızlığı aynı şekilde, ülke futbolunun temellerine sırtını dö-nerek başarıya gitmeyi seçen bir hocanın takımıyla karşılaşmaları oldu. Büyük ihtimal o maçta Hol-landa veda etse aşağı yukarı aynı “köklere ihanet” sözlerini kullanacaktık. Brezilyalılar genelde takımın yıldızlarına taktik verecek değil, onları bir arada tuta-cak bir “baba” figürü arıyor. Zagallo’nun 1994’teki varlığının sebebi de budur.

- Uruguay’ın 4 yarı finalistten biri olacağını bekliyor muydunuz? Uruguay’ın bu noktaya gelmesindeki başarı kime ait?Uruguay’ın mutlaka son 16’yı göreceğini tahmin ediyordum ama, son kalan Güney Amerika takımı olacağını ve bu derece etkili olacaklarını bekl-

emiyordum. Cavani-Suarez-Forlan’ndan oluşan hücum gücünü müthiş kullandılar. Bu oyuncular hem aralarında çok iyi anlaştı hem de Forlan bu kurgunun dışına çıkıp inanılmaz işler yaptı. O hep özlenen klasik yıldız karakterinin tüm özelliklerini sergiledi neredeyse. Altın Top ödülünü sonuna kadar hakettiğini düşünüyorum. Bu turnuvanın bana göre en büyük yıldızıdır.

- Alman futbolu denildiğinde akıllara hep tak-tik gelir. Biri topla beraber koşan, diğeri ise topu koşturan takımdı. Almanya’nın yine bir yarı finalde kaybetmesinin sebebi İspanyolların yakaladığı müthiş jenerasyon diyebilir miyiz? Aslında yukarıda değindim biraz. 4-2-3-1 dizilişinin doğasında olan bir risk vardır. Eğer rakip sizin 2 ve 3’ünüzün arasına girerse o diziliş 6-0-4’e dönüşür. Bu da sizin için felaket demektir. İspanyol orta sahası o bölümü çok iyi parselledi, zaten doğalarında var olan alan daraltma kurgularından aldıkları topları çok hızlı biçimde ileri uca taşıdılar. Tabii ki bir jenerasyondan bahsedeceğiz. Buna İspanyol değil La Masia jenera-syonu demek lazım. Xavi 30 yaşında. Onun yerini Fabregas ve Pedro alacak muhtemelen. İspanyolları daha bu kurgu ve karakterle 5-6 yıl daha izleriz büyük ihtimalle.

- Sizce kupa hakemleri bizim Türk hakemlere bakışımızı mı değiştirdi? Yoksa Dünya Kupası maçlarının sonuçlarını direk olarak mı etkiledi? Ben içerdeki hakemlere bakışımızı değiştireceğini hiç düşünmüyorum. Son Dostluk Derbisi’nde bana göre maç içi disiplini sağlamnın yolunun kartlardan geçtiğini düşünen Alman hakemi hakkında dahi “Avrupa’da böyle şeylere müsamaha göstermiyorlar” şeklinde yorumlar gördüm. Dünya Kupası, Avrupa hakemleri de dahil maç yönetiminin en kötü olduğu kupaydı benim gördüğüm. Sonuçları direk etkiledi mi? Şunu söylemek lazım, neredeyse her maçta 1-2 büyük hata yapıldığı için, terazi yine dengeye geldi belki de. Ama şu an 1 dakika içinde, maç sonucunu doğrudan değiştirecek 10 tane hatalı karar sayabili-riz.

- Biraz oyuncu performanslarına değinelim. Özellikle Almanlarda Mesut Özil ve Thomas Müller’in etkileyici ve skorer performansları Almanları Dünya Kupası’nda taşıyan ni-teliklerden biriydi. Bu Alman patlamasının nedenlerinden biri de Ballack’ın sakatlığı diyebilir miyiz?

Page 36: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Gelelim Hollanda futboluna. Hollanda’yı çok iyi bilen birisi olarak bu soruyu biraz uzun tutacağım. Aslında gruplardaki müthiş performansına rağmen bu Dünya Kupası’nda sonuç odaklı ve sert bir Hollanda izledik. Bu onları 32 yıl sonra Marwijk yönetiminde finale götürdü. Marwijk’in öğrencilerine aşıladığı da aslında “Total Futbol’u unutun, artık kazanacağız” değil miydi? Hollanda başarı için yanlış yolu mu seçti? Hollanda’nın bu sert ve sonuç odaklı futbolunu beğendiniz mi?Ben de uzun cevap vereyim. Baştan söyleyeyim, bu futbolu beğendim elbet, zira beğenmek zorundayız. Artık Total Futbol diye bir şey yok. Olmayacak da. Unutalım bunu, o gün sahada olan 2 takım da bu futbo-lu oynamıyorlardı, oynamak zorunda değillerdi ve daha da önemlisi oynamamaları gerekiyordu. Hemen he-men her yerde “Cruijff’un evlatları mirasa ihanet etti”, “bu mu Total Futbol”, “Gerçek Total Futbol kazandı” türünde saçmalıklar okuyoruz. Ortada miras falan yok. Üstelik de, o mirası üzerine yıktığınız takımın hocası “artık Total Futbol’u unutun, dünya değişti, ben kaza-nmaya oynuyorum” demişken. Takımın yöneticisinin reddettiği bir mirası hala niye illa vasiyete sokmaya çalışıyoruz anlamış değilim. Futbolun evrimleşmesini, değişmesini, hem bireysel bazda hem takım bazında, “iyi olmanın” kriterlerinin bundan 30 sene öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar farklı olmasını hesaba katıp, hala 1974’te sahaya sürülmüş ve Yanni’nin piyano tınıları eşliğinde izlediğimiz oyuna atıf yapmak pek dürüst olmuyor. O zaman “Messi futbolcu değil” dediği için güldüğümüz Hıncal Uluç’tan farkımız kalmıyor. Çünkü o 1982’nin Socrates’li Zico’lu Brezilyasında kalmış, o takımı ve o adamları arıyor, biz de 1974’ün Hollandasını. Yok artık o adamlar da o takım da. Olmamalı da zaten. O, defansın orta saha çizgisine kadar geldiği, pres çizgisini rakip sahanın ortasına kadar çeken Hollanda o akşam sahada olsaydı, İspanyollardan ilk yarım saatte yiyeceği golleri çıkarmak 3 günü alabil-irdi. Futbol sahasındaki romantizm, 21. yüzyılda en fazla Xavi ve Iniesta’nınki kadar oluyor. Xavi’nin çeyrek final zaferi sonrası “biz romantik bir futbol oynuyoruz” lafı tesadüf değildir belki de?

Finalin İspanyası ve Hollandası, Cruijff için aslında çok farklı bir maç oldu. Çünkü 88 yılında Barcelona’ya aşıladığı Total Futbol, bugünün jenerasyonuyla İspanya’yı bulacaktı. Aslında Hollanda’yı iyi futbol ile kazanmasını beklerken yukarıdaki sorduğumuz sorudan dolayı bunu İspanya’dan bekliyorduk. Fi-nal beklentilerinizi karşıladı mı? Tam performansını göremediğimiz İspanya’nın buna rağmen kupayı kazanması ne kadar iyi olduklarını mı gösterir?İspanya tartışmasız son 2 yılın en iyi takımı. Ama tabii hep aynı yere gelmek lazım. Bu şampiyonluğun temeli Barcelona kentindeki La Masia adındaki futbol okulunda yatıyor. Her fırsatta İspanya’nın bir parçası olmadıklarını iddia eden Katalanların, o İspanya tari-hinin en büyük başarılarının kaynağını oluşturması da ironik tabi ki. Xavi ve Iniesta denen 2 adamın heykel-lerinin dikilmesi lazım. İşlerine bağlılıkları, sabırları, disiplini hiç elden bırakmamaları, işçilikleri ve özverileri için. Bana göre onları ortada geçen bir maçta zorlaya-cak tek takım Gana ve Uruguay’dı, zira onlar bambaşka bir profildeydiler. Daha muhafazakar takımlara karşı oynadıkları her maçı, alternatif araya araya sonunda bularak kazandılar.

Şimdi kupaya yönelik kısa sorulara kısa cevaplar isteyeceğim.

-En beğendiğiniz savunmacı? Pique, Friedrich-En beğendiğiniz orta saha? Kevin Prince Boateng-En beğendiğiniz forvet? Diego Forlan-En beğendiğiniz takım? Uruguay-En beğendiğiniz teknik direktör? Bert van Marwijk-En beğendiğiniz assolist? Ahtapot Paul

Page 37: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

2010 DÜNYA KUPASI SOLİSTLERİ

2010 Dünya Kupası’nda futbolun önüne geçen bazı unsurlar vardı. Bunların başında “vuvuzela”yı sayabiliriz. Ahtapot Paul, jabulani ve Larrissa Riquelme’nin açıklamaları ve tavırları da oldukça ön plandaydı. Vuvuzela ve jabulani eleştiri, Larissa Riquelme ve Ahtapot Paul ise tüm dünyanın ilgi odakları oldu. Güney Afrika’da düzenlenen 2009 Konfederasyon Kupası sonrası vuvuzelayla tüm dünya tanışmıştı. Büyük tartışmalara sebep olsa da Fifa bu çalgıya Dünya Kupası’nda izin verdi.

Vuvuzela bir saha dışı etkendi futbola. Fakat jabulani için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Oynanan futbolu çok etkilediği açıkça görüldü. Yerde sektikten sonra büyük bir sürat kazanıyor olması uzun toplardaki isabet oranını düşürüyordu. Şüphesiz bu konuda en büyük sıkıntıyı çeken ve en fazla eleştiriyi yapan kaleciler oldu. Kupa başlamadan önce Casillas’ın açıklamaları kafalarda soru işareti bırakmıştı. Bunun üstüne kupada bazı kalecilerin yediği talihsiz goller Casillas’ı haklı çıkardı sayılır. Özellikle kupanın en çok konuşulan kalecisi Green’in en büyük gazabı yaşadığı kesin.

Bunlar kupanın eleştiri alan yönleriyken bir de ilgi odağı olan şeyler vardı. Tabii bunların en başında Larissa Riquelme’nin açıklamaları geliyor. Paraguay’ın bütün maçlarında kameralar onu arıyordu desek yeridir. Verdiği kareler, yaptığı açıklamalar ve telefonunu göğüslerinin arasına koyarak maç izlemesiyle bir anda bütün dikkatleri üzerine çekti. Paraguay’ın şampiyon olma ihtimaline karşı soyunma vaadi vermesi onun için iyi bir reklam oldu diyebiliriz.

Bir de turnuvanın kâhini vardı. Almanların her maç öncesi danıştığı ve Almanya’nın her maçında kazanan tarafı doğru bildiği düşünülürse kahin sıfatı çok da uygun oluyor. Maçı yapacak takımların bayraklarının bir camdan kap içinde akvaryu-muna indirilmesi ve Pual’ün o kaplardan birini seçmesi ve seçtiği bayrağın maçı kazanması herkesi şaşırtmıştı şüphesiz. Paul’ün bu üstün yeteneğine bundan sonra da başvurulacak gibi duruyor.Futbolun sdece futbol olmadığını, gerek saha içindeki gerek saha dışındaki bazı unsurların, oynanan futbolun ve alınan sonuçların önüne geçebildiğini gördük bu şampiyonada. Bu muhteşem dörtlü belki de bir çok insan için kupayı kazanan takımdan daha çok akılda kalacak.

Page 38: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Onur Albakar bir konu açar, “Forumda futbol bilgisi en iyi olan kişi?” diye. Bu soruya cevaplar gelir, konuda anket de vardır ve anketin sonucuna istinaden bir üyemiz ilginç bir şey fark eder. Bunu da tabii bu bölümümüzün mudavimi S. Serhat Türkel’e adar, mantığı da güzeldir;

Yunus Can: “Diğer şık kı 14 oy almış, Serhat 13,diğer herhangi biri olabilir, bu da forumda herhangi birinin futbolu Serhat’tan iyi bildiğini gösterir.”

Yeni gelen yabancı kontenjanı taraftarı isyan ettirdi anlaşılan. Hele öyle bir hal aldı ki matematik dehası olacak kadar kafa yorar olduk. Bir de bunun Transfer Nöbeti’mizde yazılmış olması çok şaşırtmadı bizi;

Serdar Burak: “Umarım, hele bu türev, integral fonksiyonlu, kompleks sayılı yabancı transfer hakkı varken mükemmel olur.”

Geçen sayıda da Bilica’ya çok takmıştık, bu sayıya kadar sarktı adamın ünü. “Saraçoğlu’nu su mu bastı?” konusundan bir yorum;

Onur Sayın: “Bilica : “Saraçoğlu Stadında sorun olduğunu duyunca,tatilimi yarıda kesip geldim.Göreve hazırım.’ “

Avustralya’nın ilk 11 fotosunda Kewell’ı göremeyen Ali’ye Emrah Kaya’nın cevabı;

Ali –Tınay: “Kewel ı göremdım burada ?”

Emrah Kaya: “Fotoyu Kewell çekmiş”

Habere göre Pantelic Fener’e geliyormuş. Sevgili Murat Durgun da o klasik esprilerinden birini yapar ve…;

Murat Durgun: “Yukarıdaki resimde Pantelic’in gözü topta, başlıkta gözü Fener’de diyor, buradan yola çıkarak; top = Fener. Gün geçmiyor ki bir ilginçlikle karşılaşmayalım sevgili kuzucuklarım.”

Elano nefreti büyüdü büyüdü büyüdü ve sonunda geldiği hale bakın;

Umut İzmir: “Şükür Elano bir asist bir gol attı. Piyasası yükselmiştir rahatlıkla satarız artık.”

Ama buna cevap hiç gecikmedi, e ilginç de bir cevap oldu;

Ozan Kozan: “ Satarsın sen FM’de”

Aslantepe’nin ne kadar büyük bir hızla ilerlediğini şu yorumdan anlayabiliriz. Prekastın yeni versiyonu olsa gerek. Ya da yeni adı mı;

Baris Arslan: “Prekaziler takılıyor.”

Kinayeyi seviyor bizim milletimiz. Hele böyle soy isimlerle bir şeyler yapmaya bayılırız. Uğur Uçar gidince takımdan;

Mert Erak: “Uğur ‘uçar’ beyler hayırlı olsun.”

“Madjid Bougherra” bize mi geliyormuş? Bu yorumu yönetim okusa kesin transfer ederdi;

Murat Altun: “Bence Servet ile aynı seviyede”

Buna gelen cevap asıl önemli olan;

Soner Gürkan: “6 pasın içinde arkasındaki rakip futbolcuya şarj yaparak önündeki topu korumaya çalışan Servet mi? Çılgınsın !”

Hayri Cund yine devrede fakat bu sefer dolaylı yoldan. Transfermarkt’tan toplum bıktı temelli. Hayri de bıkmış belli;

Hayri CUND: “Transfermarkt kapansa da rahat etsek.”

Buna da Serdar Burak’ın ilginç önerisi;

Serdar Burak: “Adı değişsin razıyım, Transferbakkl olsun.”

Yay Toure’nin satılık olduğu haberine forumumuzda yer verilir. Bir flashback’le Drogba’ya yaptığı asist hatırlanır Toure’nin. Ona cevaben de şöyle bir şey yazılır;

GSCİMBOM AYIN KOMEDİ DUVARI

Page 39: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Özgün Yazgan: “Toure yaya yoluna Elano koşu yoluna ortalar”

Yüksek bonservislere çözüm üretmeye çalışan üyelerimizden Hayri CUND ortalığı yıktı geçirdi. Öyle bir öneri geldi ki, hapislik;

Hayri Cund: “Benim de bir fikrim var. Diyelim 10 milyona topçu beğendik (Paul Scharner olabilir),4 kişi toplanalım, örneğin Adnan Polat, ben, Rijkaard ve Adnan Sezgin. Adnan başkan 5 milyonluk çek yazar. Rijkaard ve A.Sezgin hocalar 2’ser milyonluk çekler yazarlar. Ben de 1 milyonluk çek yazarım. Adamı alırız. Çekler karşılıksız çıkar, üstümüze kar kalır. İki sene sonra adamı 30 milyon Euro’ya satarız, Rijkaard ve A.S.’yi kovarız, Adnan başkan ve ben 30 milyonu yeriz. Adamı aldığımız kulübe de 10 milyonluk çek göndeririz. O çek de karşılıksız çıkar.”

Valencia çok oyuncu satınca göze battı tabii. Mehmet Topal’ın gidişinden sonra gerçekleşince bu transferler daha da göze battı;

Hakan KESKİN: “Mehmet Topal geldi diye kaçmaya başladı herhalde herkes Valencia’dan”

Dünya Kupası’nda çok dikkat çeken isimlerden birisi Annan için bir yorum yapar Ömer Üründül. Meriç de bu yorumu, forumda, evdeki reaksiyonu anlatarak paylaşır;

Meriç Babacan: “Üründül; Annan da orta sahada çok iyi deyince bir gülme sardı bizi evde.”

Bu Transfer Nöbeti yüzünden galiba iyice ipin ucu kaçtı. Acaba diyorum üyelere kötülük mü ediyoruz. Üyeleri bilmem de üyelerin “oğlan”larına bayağı bir kötülük ediyoruz;

ERSİN KURT: “Uğur olsun diye oğlanın yüzünü siyaha boyadım ama Sagna’ya benzedi.”

Bir de bu hikâyenin devamı var ki, puzzle tamamlanıyor;

Ersin Kurt: ” Arkadaşlar son gelişmeler nelerdir dün geceden beri hastanedeydim. Uğur olsun diye oğlanın yüzüne sürdüğüm siyah boyayı çıkaramadık”

Evet, şimdiki yorumla beraber üyelere de kötülük ettiğimizin farkına vardım. Millet isyanlarda;

Eser YILMAZ: “Transfer Sezonu GSC ‘de takip edilir. Kaju alıyorum elime ve burda nöbetlere katılıyorum kajuyla o kadar güzel gidiyor ki herkese tavsiye ediyorum. Umarım transflerler ardı ardına patlar da kalkıp gider kola falan alırım dilim damağım kurudu”

Yorum üyemizden ama asıl replikler Ömer Üründül’den. Muhammet Gülhan’a bunları paylaştığı için teşekkür ediyoruz;

Muhammet Gülhan: “Ömer Üründül, vuvuzelana sokayım.

Maç başında; “Şili çok açık oynuyor” Bir kaç organize ataktan sonra; “nefis maç olacak gibi”

“Şili defansta 3’lü savunmayla kuruyor eueue”

İspanya 2-0 öne geçtikten sonra; “eueuueu ama böyle açık oynarsan olmaz ki euueue rakip ispanya eueue”

İkinci yarı 80.dakika; “yalnız Şili çok iyi oynuyor 10 kişi olmasına rağmen pozisyon vermediler helal eueue”

Bu Annan transferine çok kaptırmışız kendimizi;

Fatih Kurt: “Fenerli=’Abi kimi aldınız orta sahaya, adı neydi?’

GS’lı= ‘Annan ı aldık Abi’ ”

“Gana milli takımına şiirler” konusunda şiir üstadımız Hayri CUND döktürmüştür;

Hayri Cund: “Ghana er Tunga yendi mi?

Gana finale çıkar mı?

Tagoe golün atar mı?

Mustafa Sarp Ganalı mı?

Şimdi forma yırtılır.”

Page 40: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI

Antu forumu LigTV’ye bir oyun yapmıştır, bu konu da forumda konuşulurken bir üyemiz konuya farklı bir bakış açısı getirir;

Onur ALBAKAR: “Her angut günde 2 kez doğruyu gösterirmiş.”

Cuma Altunay sigaraya başlayınca kilo aldığını söyler. Bu sayımızın bu bölümüne damga vuran Serdar Burak da yine mizahi yaklaşır olaya;

Serdar Burak: “Sigarayı yemeyeceksin Cuma kardeşim içeceksin”

Keita transferi bizi ne hallere düşürdü bir de bu yorumdan bakın;

Taner Yıldız: “Bizim burada bir Necati amca vardı selametlik. Emekli maaşını vererek kredi çekip 0 km bir araç aldı. Arabayı hemen satıp eline geçen sıcak parayla kendine bir internet kafe açtı.5 ay sonra banka taksitlerini ödedi hem de bir iş sahibi oldu aylık 5 milyar üstünde bir geliri var sanırım. Taktik bu yönde işletilmek için uygulanmışsa, güzel. Eldeki sıcak parayla güzel oyuncu alınacaksa, içim kan ağlaya ağlaya okey derim bu olaya. Yok, para b.ktan oyunculara harcanacaksa ne deyim artık.”

Ama buna gelen cevap çok da resmiydi;

Berdan Akbulut: “Banka arabaya haciz koyar ve kredi komple ödenmeyinceye kadar arabayı satamazsın. Borcu ödedikten sonra Bankadan haczi kaldırtıp arabayı satabilirsin. Bizde araba almıştık borç bitmeden öyle bir şey olması mümkün değil”

Dersimiz vikipedia konusunda bilinçlendirme çalışması. Hocamız Bilal Demir ve isyanında da haklı;

Bilal Demir: “Şu vikipedia olayını Türk milleti tamamen öğrendiğinde sevgilimi keseceğim.”

Lugano’nun gelme ihtimali ve oluşan muhteşem üçlü;

ERSİN KURT : “Lugano, Cana, küçük enişte(Sabri) her maç karakolda biter artık.”

Bu ihtimalin taraftar üzerinde yarattığı öngörü etkisi;

Ali Alageyik: “Lugano, Cana, Neil, Sabri. Futbolla olmuyorsa kavga ile kazanırız.”

Doğukan Döndür: “Yok ya çok çirkef oluruz. Cana, Neill, Lugano, Sabri, Baros da var. Kan çıkar her maç.”

Gökhan Zan’ın sakatlanmasından bıkan taraftar profili;

Eray Ak: “Gökhan’ı yerde görünce omzu çıktı sandım ama ayakkabısı çıkmış”

Yıldırım Demirören’in transfer aşkına farklı bir bakışı açısı;

Fırat Taştan: “Bu Yıldırım Demirören 6+2’yi 6x2 sandı herhalde, 12 yabancı oldu yanılmıyorsam”

Page 41: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI
Page 42: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI
Page 43: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI
Page 44: GSCimbom FANZIN DUNYA KUPASI OZEL SAYISI