GÖNÜLDEN GÖNÜLE...5 ÖNSÖZ Allah’a hamd, Rasûlüne Salevat, âline, ashabına ve...
Transcript of GÖNÜLDEN GÖNÜLE...5 ÖNSÖZ Allah’a hamd, Rasûlüne Salevat, âline, ashabına ve...
1
GÖNÜLDEN GÖNÜLE 3
Mustafa ÖSELMİŞ
Denizli – 2016
2
Mustafa ÖSELMİŞ
Pelitlibağ Mah. Hürriyet Cad. No: 99 Haldunbey Apt. Kat:2 DENİZLİ
0505. 397 25 83 www.mustafaoselmis.com.tr
ISBN 978-605-63211-8-4
1.Baskı – Eylül 2016
© Bu kitabın her hakkı saklıdır. Yazarın izni olmadan Hiç bir şekilde kısmen veya tamamen alınamaz ve
kopya edilemez. CD ve benzeri elektronik ortama aktarılamaz.
3
İÇİNDEKİLER
1-Önsöz 5 2-Kur’an’da Cenab-ı Allah 7 3-Kur’an Nasıl Bir Kitaptır 15 4-Kur’an’da İman Yönünden İnsan 27 5-Kur’an’da İnsan ve İyilik 35 6-Hz. Peygamberin Günlük Hayatı 41 7-Sünnetin Önemi 47 8-Sünnet Düşmanlığı 55 9-İlahi Hadislerden Mesajlar 61 10-İslam ve Kadın 69 11-Meleklerin Bize yardımı 79 12-İslam yayılan Tek Din 85 13-İslam Yayılıyor – 2 Neden Müslüman Oluyorlar 97 14-Din Düşmanlığı 111 15-Dindar Nesil 121 16-Üç Ayları Nasıl Geçirelim 135 17-Ramazan Bayramı 147 18-Kurban Bayramı 155 19-Ramazan Sonrası hayatımız 163 20-Özür ve Keffaret 171 21-Namaz Nasıl Güzel Kılınır – Sorular 181 22-Ne kadar Müslümanız 197 23-İslam Kardeşliği 209 24-Hayat Ölçülerimiz 223 25-Sevabı Bol Ameller 235 26-Kelamdan Önce Selam 247 27-İstişare Etmek 257 28-İsraf ve Tasarruf 263 29-Yüce Mertebe Şehitlik 271 30-Gençliğe Kurulan Tuzaklar 279 31-Çirkin Benzeşme 291 32-Taklid Bize ne kazandırdı 299 33-Büyük Günah 307 34-Sorular – Cevaplar -1- 331 35-Sorular – Cevaplar -2- 343 36-Mezhepler 353 37-Karma Eğitim 365 38-Sen de Bir Gün Yaşlanacaksın 375 39-Kur’an’da Ölüm 387 40-Ölüm Ötesine Yolculuk 393 41-Kabir Hayatı 403
4
5
ÖNSÖZ
Allah’a hamd, Rasûlüne Salevat, âline, ashabına ve Müslü-
manlara selâm olsun.
Rabbim Gönülden Gönüle 3. Cildi bitirmek nasip etti. Şü-
kürler olsun.
Kitabın kalınlığı göz korkutmasın. Her konu müstakil ve
güncel olup, okuyucunun zevkle okuyacağı şekilde düzenlenmiştir.
Bende yazma arzusu, faydalı olmak ve Allah’ın rızası için-
dir.
Bilindiği gibi Cenab-ı Allah’ın ilk emri “Oku!” dur. Müslü-
manın okuyup dinini öğrenmek ve dinini yaşamak boynunun borcu-
dur.
Din bilinmeyince amel ve itikat düzgünlüğü olamaz.
Bu 50 inci kitabımdır. Bunlardan hiç maddi beklentim yok-
tur. Bütün isteğim okunmasıdır. Okuyanlardan Allah razı olsun.
Yazmak bizden, hidayet Cenab-ı Allah’tan.
Mustafa ÖSELMİŞ
6
7
KUR’AN’DA CENAB’I ALLAH Bismillahirrahmanirrahim (Allah’ın adıyla başlayalım): Her şeyin başı besmele. Besmele, bereket getirir. (Peygambe-
rimiz) ”Beslemesiz başlayan her iş bereketsiz ve eksiktir buyurur.” Besmele ihmal edilmemelidir unutulduğu zaman ”bismillahi
evvelihi ve ahirini” denir (i. Canan hadis ans:0/398) Lanetlenmiş olan şeytanın şerrinden söyle Allah’a sığınınız: “Euzubillahimineşşeytanirracim lahavlevela kuvvete illabilla-
hilalliyyilazim” Besmelenin mucizevi tesiri vardır. Bilinmeyen ve şüpheli olan
bir şeyi helallaştırır. Besmele ile kesilen yenilecek hayvanın etini faydalı hale getirir ve helallaştırır.
Besmele, her hayrın anahtarıdır. Süleyman çelebi şöyle der: Allah adın zikredelim evvella Vacib olur cümle işte her kula Allah adın her him ol evvel ana Her işi âsân (kolay) eder Allah ona
ALLAH’A İMAN Kur’an ayetlerinden anladığımıza göre her şeyi yaratan yaşa-
tan rızıklarından öldüren diriltecek olan Allah’tır. Kur’an’da en uzun ayet olan ayetel kursi’nin anlamı şöyledir: Allah odur. Başka tanrı yoktur. Her zaman diridir. Her an bütün kainatı yönetir. Ne uyur, ne de uyuklar. Gökte ve yerde ne varsa hepsi onundur. İzni olmadan kimse şefaat edemez. “Yarattıklarının yaptıklarını yapacaklarını bilir. Kulları ise
onun ilminden ancak izin verdiği kadar kavrayabilir. İlmi gücü ve kudreti bütün gökleri ve yerleri kuşatır Bunları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez En yüce ve en büyük yalnız O’dur.”(Bakara:255) Diğer ayetlerde: Ey peygamber! Şöyle de; “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım ‘sen mülkü dilediğini verir.
Dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini aziz eder dilediğini zillete düşürürsün.”
8
Bütün hayır senin elindedir Elbette senin gücün herkese yeter. Gündüzü geceye katar, geceyi de gündüze katarsın. Ölüden
diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğini de hesapsız rızıklandırırsın. (Al-i imran:26-27) “O her şeyin sahibidir, göklerin yerin rabbi Allah’tır .” (Yu-
nus:6) “Gökleri ve yerleri yaratan Allah hakkında şüphemi
var”(İbrahim:10)
ALLAH VARDIR Kör, güneş yok dese güneş yok olmaz. yer ve gök içinde ne
varsa “Allah var” diyor. Nerede bir şey varsa, orada Allah vardır. Yokluğu düşünül-
mez hiçbir şey tesadüfi değil ve kendi kendine olmamıştır. Tabiat kendisi yaratılmıştır, bir şey yaratamaz.
Bilim ve olaylar bizi Allah’a imana çağırıyor inanmayanı imana zorluyor.
Ateist filozof Antony Flew imana gelmiş. “Bugüne kadar yanılttığım bütün insanlardan özür diliyorum.
Çünkü ben özür diliyorum “demiştir(13.12.2004 basın) DNA şifresini çözen Francis Collins: ”30 yıldır ateistim artık
Allah’a inanıyorum. Araştırmalarım beni Allah’a yaklaştırdı.” de-miştir.
Allah inkar edilmez. Uzaydaki bir patlama üzerine bir Fransız dergisi “Araştırmalar ister istemez Allah’a imana zorluyor” demişti
Uzayda ilk namaz kılan Malezyalı astronot “uzayda Allah’ın varlığını gösteren yanıtlarla dolu açıklamasını yapmıştır.
Bir ateist bilim adamı çalışmaların sonucunda der; ”Kusura bakmayın tanrı varmış yanılttıklarımdan özür diliyorum” demiştir.
Göz Allah’ı görmüyorsa akılla Allah’ı anlamıyorsa, ne işe ya-rar? Aptalların dışında ataizim yıkılmıştır.
Allah birdir. “Allah kelimesinin çoğulu yoktur” İslam tevhid dinidir.
Kelime-i tevhit te “Allah’tan tan başka ilah yoktur” denir. İhlas suresinde; “Ey Muhammed! Deki; O Allah birdir. Hiçbir şeye muhtaç
değildir. Her şey O’na muhtaçtır. O doğmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir” buyurulur.
Bir ayette;
9
“Allah evlat edinmemiştir. Onunla beraber hiçbir tanrı yoktur. Allah müşriklerin yakıştırdığı şeylerden uzaktır” (müminun:91)
Bu ayetler, Hristiyanların “İsa Allah’ın oğludur.” Yahudilerin (Üzeyr Allah’ın oğludur) demeleri üzerine nazil olmuştur..
“Allah’tan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaklaşır.”(Tevbe;31)
1992 yılında Vatikan’ın önde gelen din adamları yedi yıllık araştırma sonunda; ”İslam da olduğu gibi tek Allah’a inanmak ge-rektiği kararına varmışlardır.
İnancımıza göre Cenab-ı Allah, mekandan münezzehtir. Allah ne gökte ne yerde her yer dedir.
Yunus; “Yücelerden yücesin, Kimse bilmez nicesin, Ne göktesin ne yerde, Her yerdesin her yerde “diyor Miraçta Peygamber (as)’ın göğe çıkması Allah’ın gökte oldu-
ğu için değil, bazı sırlara vakıf olması için yüceltilmesidir. Kur’an’da ;”O, Allah öyle bir Allah’tır ki yerde de gökte Al-
lah’tır.”(Zuhruf:84) Cenab-ı Allah şekilden de münezzehtir. Onun bir şekli yoktur. Peygamber (as); Allah’ın yarattıklarını düşünün şeklini dü-
şünmeyin. O düşündüğünüzden başkadır, siz onu kavrayamazsınız. Buyurur.
Kuranda; ”o’nun hiçbir benzeri yoktur.” (şura;11) Hiçbir şey ona benzemez. Elle tutulup gözle görmediğime inanmam demek aptalca bir
ifadedir. Aklını göremediğine, elle tutamadığına göre sen delisin öyleyse!
Biz Allah’ı göremeyiz. Gözümüzün yapısı onu görmeye mü-sait değildir. Göremediğimiz ama var olan çok şey vardır. İnsanların gözü madde cinsinden olan şeyleri görür.
Peygamberimize miraçta Allah’ı gördün mü dediler. Nasıl gö-reyim o bir nurdur dedi.
Kur’an’da; ”Gözler O’na erişemez” (Enam;103) buyurur. Musa Peygamber Allah’ı görmek istedi. Allah ona; ”Sen beni
göremezsin.” (enam;143)buyurdu. Bu dünyada kimse o’nu göremez peygamberlerde görememiş-
tir. O rüyada da görülmez. Ancak müminler Cenab-ı Allah’ı cennet-te göreceklerdir. Bu, iman etmelerinin ve salih amel işlemlerinin mükafatı olacaktır.
10
Peygamber (as)’a Allah’ı görecek miyiz? Diye soruldu. O da; Siz Allah’ı dolunayı gördüğünüz gibi cennette göreceksiniz “
cevabını verdi. (Riyazus salihin:1055) Kıyamet süresinin 22-23-24.ayetlerin de müminlerin cennete
Allah’ı göndereceklerini bildirir. İnanmayanlar Allah’ı göremeyeceklerdir, çünkü onlar kör ola-
rak yaratılacaklardır.(Taha suresi ; 124) Cenab-ı Allah en büyüktür. 1991 yılında uzaya giden Kazakistanlı Toktar Ebu Bekir;
”uzayda Allah’ın büyüklüğü karşısında tir tir titredim “ demiştir (1992 eylül-21, basın)
En büyük Allah başka büyük yok. Osmanlı padişahları kendisine “Gururlanma padişahım, sen
den büyük Allah var” dedirtirlerdi: Her şeyi yaratan Cenab-ı Allah’tır. Yaratmak yoktan var etmektir. Cenab-ı Allah’a mahsustur. Tabiat için insan için yaratıcı yarattı demek gülünçtür. Tabiatı
da insanı da Allah yaratmıştır. İmam-ı Şafi’ye soralar: “Allah’ın varlığına delilin nedir?” Cevap verir: Dut yaprağıdır, tadı, rengi, kokusu ve maddesi birdir. Bundan
koza böceği ipek yapar. “Arı bal yapar “ der. “Kozaböceği ipek ya-par, koyun et, süt yapar. Geyik misk yapar” der.
İnsan bir gibi gözükür ama öyle değil; Her insanın parmak izi sesi, DNA’sı farklıdır. Kuran’da:” gökleri ve yeri yaratan O’dur. O Allah bir işin ol-
masını dilerse, “ol! der olur” (Bakara:117) “Yaratmak Allah’a mahsustur.”(A’raf:154) “Yaratıcı ancak rabbindir”(Hıcır:86) “Her şeyi yaratan Allah’tır.”(Enam:102) Peygamberimizin ifadesine göre şeytan insana” her şeyi yara-
tan Allah, Allah’ı yaratan kim” sorusuna “fısıldar” demiştir. Trenin en arkasından bütün vagonları çeken kim? Lokomotif.
Peki lokomotifi çeken kim? Denir mi? Cenab-ı Allah sürekli yaratır. Mesela; vücudumuzdaki organ-
ları sürekli yeniler 2011 yılında uzayda yeni güneşin bir milyon katı büyüklü-
ğünde bir karadelik keşfetmişlerdir. Astronotların keşfettikleri bu karadelik dünyadan 30 milyon ışık yılı uzaktadır.
11
Peygamber (as)in bize bir uyarısı var şeytan size gelir: Yeri, göğü, şunu bunu kim yarattı? Diye sorar siz Allah dersiniz. Peki onu kim yarattı? der Şüphe verir bu durumda Euzübesmele çekip Allah’a sığının “ ben Allah’a ve o’nun peygamberine inandım” de-sin (Buhar; bed’ül halk:11)
En büyük koruyucumuz Cenab-ı Allah’tır. Peygamberimiz şöyle demiştir; “Müminleri fenalıklardan koruyan Allahtan başka kimse yok-
tur. Bunun için bütün çirkin işleri haram kalmıştır. Kötülüğe razı olmaz. Allah günahkar kulunun tövbesini kabul eder.
Nerede olursak olalım, Allah bizimle beraberdir. Allah kulla-rına şah damarından daha yakındır. (kaf:16) kul, lebbeyk dedi mi “buyur kulum” der.
“Nerede olursanız o sizinle berberdir. Allah bütün yaptıkları-nızı hakkıyla görendir”(Hadid:4)
Cenab-ı Allah’a “ tanrı “ demek doğru değildir Sanatçı Cem Karaca : ” inanmadan hep tanrı ” derdim inan-
dım Allah’la barıştım” demişti Tanrı kelimesi çokluk ifade eder. Allah kelimesinin yerini
tutmaz. Allah’ın 99 ismi vardır. Tanrı bunlardan biri değildir. ”Tan-rı” diyen Allah demiş olmaz.
Bir zamanlar ezan tanrı uludur diye okunurdu. Tat vermedi aslını dönünce okuyan dinleyen ağlaya ağlaya sevinç gözyaşları döktü
Kur’an’da; ”Allah ile başka ilahı daha tanıma sonra kınanmış, kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın” ikazı yapılmıştır(İsra;22)
Yunus şöyle demiş; Hakka aşık olan kişi, Akar gözlerinin yaşı, Purnur olur içi dışı, Söyler Allah Allah deyu, Kulluk yalnız Cenab-ı Allah’a yapılır. Allah’a muhalefet
edilmez. İsyan edilmez. Bizi yaratan yaşatan O’dur. Rızıklandıran O’dur. Sonrada hesaba çekecek olan da yine O’dur.
Cenab-ı Allah’a kulluk etmeyip, muhalefet eden Nemrutlar, Firavunlar Ebucehil ve Ebulehepler safında yer alır.
İnsanın yaratılma sebebi, rabbine kulluktur. Kur’an’da; “Allah’a kulluğun başı, ihlas, samimiyettir” (Araf:29) Kullukta esas olan sürekliliktir. Şuurla yapılmasıdır. Allah:
”Sana ölüm gelinceye kadar ibadet et” (Hıcır;99) diye emreder.
12
Kulluk sorumluluk anlayışıyla yapılmalıdır. Eğer kul Allah’ı unutursa Allah’ta onu unutur. Kim Allah’ı severse, Allah da onu sever.
Kur’an’da: ”Allah’a kulluk edin. Şeytana kulluk etmeyin” buyruluyor. (Nahl:30)
Allah’a kulluk yapmayan, kula kul olur şeytana kul olur. Kul, ne hal üzerine ölürse, öyle dirilecek rabbinin huzuruna
çıkacaktır. Bir insanın Cenab-ı Allah şükretmesi kul görevini yapmama-
sı, onun için en büyük cezadır. Geçmişte kulluk görevini yapmayıp isyan edenleri Allah ceza-
landırmıştır. Cenab-ı Allah’a en önemli şey şirktir. Şirk Cenab-ı Allah’a ortak koşmaktır. Allah’a yapılması gere-
keni başkasına yapmak başkasını yapılanı Allah’a yapmaktır. Şirk itikat bozukluğu ve inanç hastalığıdır.
Allah’tan başka yaratıcı kabul etmek, Allah’tan başkasından yardım istemek, korkmak veya bir şeyi
Allah’tan çok sevmek. Falcıya, medyuma, büyücüye gaybdan haber verene inanmak Darvinizme reenkarnasyona inanmak Allah’a orada aracı kabul etmek Allahtan başka tanrı kabul etmek Riyadan sakınmamak Uğursuzluk aramak. Allah’dan başka yaratıcı kabul etmek. Tabiatı yaratıcı kabul etmek Şeytana tapmak İbadetle başkasına gösteriş yapmak Kişiyi sığınak, kurtarıcı kabul etmek Türbelerden bir talepte bulunmak Kur’an’da Lokman (as)’ın dilinden şöyle buyurulur: ”Ey oğ-
lum! Allah’a şirk koşma, şirk gerçekten büyük bir zulümdur. (Lok-man:13)
Şirkin cezası ağırdır. Günahlar kalır, güzel ameller boşa gider (Enam.88) İman ve ona bağlı olarak nikah gider. Cenaze namazı kılınmaz. Ona rahmet okunmaz. Günahlarının affı için dua edilmez. Müslüman ana babasına mirasçı olmaz Kestiği hayvanın eti yenmez.
13
Kur’an’da: ”Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışla-maz” buyurur.(Nisa:48)
KURANDAN BAZI ÖRNEKLER “Allah rahmandır, rahimdir.”(Fatiha:3) “Allah her şeye kadirdir.”(Bakara:20) “Allah her şeyi hakkı ile bilendir”(Bakara:29) “Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti olandır.” (Baka-
ra:37) “Allah’ın hesabı çok şiddetlidir”(Bakara:202) “Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.” (Al-i im-
ram:5) “Göklerin ve yerlerin hükümdarlığını Allah’ındır. Allah’ın her
şeye gücü yeter.”(Al-i imran:189) “Tanrı üçtür demeyin. Allah ancak bir tek Allah’tır. O çocuğu
olmayan münezzihtir.” (Nisa:171) “O Allah göklerde ve yerde tek Allah’tır. Gizlinizi de açığını-
zı da bilir. Hayır ve şerden ne kazandığınızı bilir.” (Enam:3) “Rabbinizden başka tanrı yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır.
Öyle ise O’na kulluk edin. O güvenilecek dayanılacak tek varlıktır. (Enam:102)
“Eğer şeytanın fitnesi seni dürterse hemen Allah’a sığın çün-kü o işitendir, bilendir.”(Araf:200)
“Göklerin ve yerlerin gizlikleri Allah’a aittir” (Nahl;77) “Yüce sıfatlar Allah’a aittir. O her şeyden üstün ve hikmet sa-
hibidir.” (Nahl:60) “Eğer yerde ve gökte Allahtan başka tanrı bulunsaydı, yerin
göğün nizamı bozulurdu.” (Enbiya:22) “O Allah ölçüleri diriltir. Her şeye hakkı ile kadirdir. (Hac:6) “Gökte burçları var eden onların içinde güneşi ayı barındıran
Allah, yüceler yücesidir.” (Furkan:61) “Canlılara rızkını veren Allah’tır. O her işitir bilir.” (Anke-
but:60) “O, Allah kalplerin içinde ne varsa onu bilir.” (Mümin:19) “Her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer:49) “O, her an yaratma halindedir.” (Rahman:29) “O, yaratan var eden şekil veren Allah’tır.” (Haşr:29) “Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet isabet etmez. Kim Al-
lah’a inanırsa Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir” (Teğabün:13)
14
“O Allah ki hangimizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O mutlak galiptir. Çok bağışlayı-cıdır.(Mülk:2)
“Deki suyunuz çekiliverse söyleyin size kim bir akarsu geti-rebilir.”(Müddesir:3)
“Evet bizim onun parmak uçlarına bile aynen eski haline ge-tirmeye gücümüz yeter.”(Kıyame:4)
“Siz ancak rabbimizin izin vermesi halin de bir şey yapabilir-siniz.” (İnsan:30)
“Deki; Allah birdir, Allah samedtir. O doğmamış ve doğurul-mamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.” (İhlas Suresi)
“Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer iman ettiyseniz ondan korkmayın, benden korkun.” (Al-imran:175)
“Başımıza gelenler kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzünden-dir. Allah kurallara zulmedici değildir.” (Enfal:51)
“O Allah görüneni de görünmeyeni de bilir.” (Rad:9) “Allah gökten su indirip yeryüzünü ölümünden sonra diriltir
şüphesiz ki bunda toplumlar için ibret vardır.” (Nahl:65) “Muhakkak ki, ben yalnızca ben Allah’ım ben den başka ilah
yoktur. Bana kulluk et. Beni anmak için namaz kıl.” (Ta-Ha:14) “Hepiniz Allah’a yönelerek ona karşı gelmekten sakının na-
maz kılın müşriklerden olmayın.” (Rum:31) “Deki kendi menfaatları aleyhine haddi aşan kullarım! Al-
lah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah günahları bağışlar. Şüphe siz ki o çok bağışlayan çok esirgeyendir.” (Zümer:53)
“Allah gözlerin hain bakışını kalplerin gizlediğini bi-lir.”(mümin:19)
“O Allah ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.”(Secde:7)
“Deki; sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bu-lacaktır. Sonrada görüleni görülmeyeni bilen Allah’a döndürülecek-siniz de, o sizin bütün yaptıklarınızı haber verecektir.”(Cuma:8)
“Ant olsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadık-larını biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf:16)
Güç Allah’ın mülk Allah’ın, hüküm Allah’ın, kul acizdir her an Cenab-ı Allah’a muhtaçtır.
15
KUR'AN NASIL BİR KİTAPTIR
Kur’an-ı Kerim, müslümanların kutsal kitabıdır. Son kitaptır. Dili Arapçadır. Bugüne kadar hiçbir değişikliğe uğramamış, bundan sonra da hiçbir değişikliğe uğramayacak ilahi kitaptır.
Dünyadaki Kuranlar arasında en ufak bir fark yoktur. Kur'an’ın ifadesiyle:
“Korunmuş bir kitaptır.” (Vakıa: 78)
“O, bir şair sözü değildir.” (Hakka: 41)
“O, bir kahin sözü değildir.” (Hakka: 42)
“O, alemlere Rabbinden indirilmiştir.” (Hakka: 43)
Kur'an, lafzı ile manası ile eşsiz bir kitaptır.
Allah kelâmıdır.
Kolay öğrenilir zevkle okunur. Kolay ezberlenir.
“Onu geçersiz kılabilecek bir güç yoktur.” (Fussılat: 42)
Onda geçmişin ve geleceğin bilgisi vardır.
İcat, keşiflere ışık tutar.
İlimle akılla ters düşmez.
“Gücünüz yetiyorsa Kur'an'ın benzerini getirin” diye meydan okur. (İsra:88+Bakara:23+Hud:13)
Kur'an, on dört asır önce son sözünü söylemiştir. Her gün gelişen ilimle ters düşmez.
“Kur'an arınmak isteyenler için yol göstericidir.” (Bakara: 2)
“Cenab-ı Allah Kur'an'ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur” (Kehf: 27)
“Kuran'ı biz indirdik, elbette onu biz koruyacağız.” (Hıcır: 9)
Kur'an bütün insanlara inmiştir. “Ey insanlar!” diye hitap eder.
Kur'an'ın zikir, furkan, mushaf, şifa gibi başka isimleri de vardır.
En kısa suresi Kevser, en uzun suresi Bakara suresidir.
Kur'an'da 14 secde ayeti, 30 cüz 6236 ayet vardır.
Tevbe sûresinin başında besmele yoktur okurken “Eûzübillahi-mineşşeytanirracim” denir. Okunur.
KUR'AN'IN FAZİLETİ Kur’an kutsal kitaptır. Her şeyden önce Allah kelâmıdır. Her
türlü sapıklığı önler ve doğru yola götürür.
Geçmişin, geleceğin bilgisi Kur’an'dadır. Onda her şeyin ilmi
mevcuttur.
16
Kur'an, eşsiz bir kitaptır. Kur’an ayetlerini gören Arap şairleri
yazlıkları ve seçilip Kabe duvarına asılan şiirlerini gidip, kimse
görmeden indirmişlerdir.
Kur'an'daki ahenk, uyum birçok yabancı ilim adamlarının,
müzisyenlerin Müslüman olmasına neden olmuştur.
Kur'an, Allah Rasûlü'nün en büyük mucizesidir.
Kur'an, 23 yılda ihtiyaca göre vahiy yolu ile indirilmiştir.
Kuran'ı okumak, öğrenmek ve ona uymak Cenabı Allah'ın
emridir. Onu öğrenen sevap kazanır, öğreten sevap kazanır, okuyan
sevap kazanır, ona uyan sevap kazanır, ona saygı gösteren sevap
kazanır.
Kur'an, kendisiyle amel edenlere şefaatçi olacaktır.
Kur'an, okunup ölen müslümanların ruhlarına bağışlanırsa
Kur'an okuyana da fayda verir, ruhuna bağışlanana da fayda verir.
Diğer kitaplar bozulmuş aslı kaybolmuştur. Şu anda eldeki İn-
cil’i, Tevrat’ı insanlar yazmıştır. İsa, Musa Peygamberlere indirilen
kitaplar değildir.
KUR'AN'DAKİ FAZİLETİ SURELER Kur'an'ın her ayeti her suresi faziletlidir. Kur’an’ı okuyan için
her harfine sevap yazılır.
Bazı sureler okununca daha sevaplıdır.
Meselâ; Kur'an'ın özeti sayılan ayet, Bakara Suresi'nin 117.
Ayetidir.
“O(Allah) göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dile-
diğinde ona sadece OL! der, o da hemen oluverir.” Anlamındadır.
Peygamber (a.s.)’ın çok okuduğu ve okunmasını tavsiye et-
tiği ayet ve sureler şunlardır:
Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur:
“Kur'an'da en büyük sûre Fatiha sûresidir.” (Riyazü’s Sali-
hin: 349)
“İhlas Sûresi Kur'an'ın üçte biridir.” (Age: 350) Bu sûreyi üç
defa okuyan Kur’an’ı hatmetmiş sevabı alır.
“Felak, Nas sûrelerinin benzeri yoktur.” (Age: 352) Bu iki
sûre ile Peygamberimiz hep Allah'a sığınmıştır. Şeytanın şerrinden
sığınmak isteyen, sabah akşam bu sûreleri okumalıdır.
“Mülk Sûresi, okuyanı şefaat eder.” (Age: 353) “Mülk Sûre-
si kabir azabından korur. Bu sûre kurtarıcıdır. Sabah akşam okuyanı
Kabir azabından korur.” (Tirmizi)
17
“Geceleyin Bakara Sûresi'nin son iki ayeti, onu okuyan için
kâfidir.” (Age: 353)
“Evinizi kabre çevirmeyin. Şeytan, içinde Bakara Sûresi
okunan evden kaçar.”(Müslim, Misafirin: 212)
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi de Yasin'dir.
Kim Yasin okursa, Allah ona Kur'an'ı on defa okumuş gibi sevap
verir.” (Tirmizi, Fezailu’l-Kur'an: 7)
“Yasini ölülerinize okuyunuz.” (Ebu Davud Cenaiz: 21)
Bir hadislerinde de: “Yasin ne maksatla okunursa, onun
içindir.” Buyurur.
“Kur'an'daki ayetlerin en büyüğü Âyetel Kursidir. Bir melek
sevabını yazmak, günahını silmek için gönderilir.”
Hz. Ali'ye de bu ayeti oku, şeytan uzaklaşır zarar vermek is-
teyen, zarar veremez demiştir.
Sabah akşam bu sûre ve ayetler okunursa, okuyan bütün şer-
den ve şerlilerden korunur. Ayrıca sevap kazanır ve günahları bağış-
lanır.
Ölülere okunup sevabı bağışlanacak olursa, kabir azabı ha-
fifler.
KURAN NİÇİN İNDİRİLMİŞTİR Kur'an, dünya ve ahiret mutluluğu için indirilmiştir. Kur'an
hem dünya hem ahirette mü’minler için şifadır.
Niçin indirildiği, Kur'an'da şöyle ifade ediliyor:
“Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini iyice düşünsünler ve akıl
sahipleri öğüt alsınlar diye indirdik.” (Sad: 29)
“Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine
verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infâk edenler, asla zarara uğramaz-
lar ve kazanç umabilirler.” (Fatır: 29) buyrulmuştur.
Kuran, şifa için inmiştir. Meselâ; “Fatiha sûresinde her has-
talığa şifa vardır.” Demiştir. Peygamber(a.s.).
“Gönüllerdeki sıkıntıya Kur'an şifadır.” (Yunus: 57)
“Kur'an mü’minler için şifa ve rahmettir.” (İsra: 82)
“Kur’an, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve
şifadır.” (Fussilat: 44)
Peygamber (a.s.) da:
“Kur'an okuyunuz! Çünkü Kur'an, kıyamet günü okuyan ve
onunla amel edenlere şefaatçi olacaktır.” (Müslim, misafirin: 252)
18
“Kur'an okuyunuz! Çünkü Allah içinde Kur'an bulunan bir
kalbe azap etmez.” Buyurmuştur.
Bugüne kadar insanlık ne öğrendiyse, Kur'an sayesinde öğ-
renmiştir.
Müslümanlar geçmişin olaylarını, geleceğe ait işaretleri ve
kulluk bilgilerini, ibadetleri ve doğruları Kuran'dan öğrenmişlerdir.
Kıyamete kadar Kur'an insanlığa kılavuzluk yapacaktır.
Kur'an olmasaydı alemi, alemin yaratıcısını ve dünya, ahiret
bilgilerini nereden öğrenecektik?
Günahı, sevabı, helali, haramı Kur'an olmasaydı nereden öğ-
renecektik?
Kur'an hak ile batılı ayırmamız için (Furkan: 1)
Kendisi ile amel edilmesi için (Maida: 105)
Cennet, Cehennemi bilmemiz için (Kehf: 2)
Öğüt almamız için (Kaf: 45)
Problemleri çözmek için (İsra: 82)
Okuyup sevap kazanmak için (İsra: 106) indirilmiştir.
Kur'an yalnız Ramazan'da okumak için, mezarlıklarda okun-
ması için inmemiştir.
Ne diyor Akif:
Ya açar nazm-ı celilin bakarız yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir Kur'an bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak nede fal bakmak için!
Esas Kur'an'ın muhatabı, dirilerdir. Onların hayatını düzene
koymak için indirilmiştir.
Şu hususu açıkça ifade edeyim ki, hayatında Kuran öğrenme-
miş, öğretmemiş, öğrenilmesine karşı çıkmış birine sabah akşam
hatim bağışlansa, Kur'an ona fayda vermez.
KUR'AN'DA İNSAN İlk insana melekler, şeytan, cin secde ile emr edilmiştir. Çün-
kü yaratılışta Ademoğlu yeryüzünün halifesi olarak yaratılmıştır.
Bazı insanlar meleklerden Allah yanında üstündür. Başta me-
leklerin karşı çıkmasına rağmen Cenab-ı Allah insanı yaratmıştır.
İnanmakta serbest bırakmış zorlamamıştır. “Dileyen inansın,
dileyen inkar etsin.” (Kehf: 29)
Kur'an'a göre insan:
“İnsan, pek nankördür.” (İsra: 67)
19
“İnsan, huysuz yaratılmıştır.” (Meariç: 19)
“İnsan, çabuk azar.” (A’lak: 6-7)
“İnsan, cimri, menfaatine düşkün yaratılmıştır.” (İsra:
100+Adiyat: 8)
“İnsan, aceleci, ümidini çabuk kaybeder.” (İsra: 11+83)
“Yaratılırken insan, en güzel biçimde yaratılmıştır. (Tin: 24)
“Allah insanı başıboş bırakmamış, şah damarından daha ya-
kındır. (Kaf:16+Kıyamet:36)
“İnsan üstün yaratılmış, iradesi eline verilmiş ve ilahi emaneti
yüklenmiştir. Dağlar kabul etmemiş insan kabul etmiştir. (İs-
ra: 70+Ahzap: 72)
KUR’AN HAYAT KAYNAĞIDIR
Kur'an cahiliye toplumuna hayat vermiş. O toplumdan Aşare-i
Mübeşşere (cennetle müjdelenenleri) çıkarmıştır. Kendisine gönül
verenleri Asr-ı Saadet yaşatmıştır.
Kur'an insanların yaşayışını ve tarihin akışını değiştirmiştir.
Kur'an, uyarıcı ve diriltici, ıslah edici bir kitaptır.
Kur'an, hayatı şekillendiren, hayata, ölüme anlam kazandıran
bir kitaptır.
Kur'an'da:
“Ey iman edenler! Allah Ve Resûlü, sizi hayat verecek dave-
tine çağırdığı zaman ona uyunuz.” diye emredilir.
Kur’an'a bugüne kadar gönül veren Kur'an’a uyan herkes ye-
niden hayat bulmuş, hayata yeniden başlamıştır.
“Eşeğim Müslüman olsa ben Müslüman olmam.” diyen Ömer
İslam'a, Kur’an ayetlerini görünce teslim olmuştur.
Peygamber (a.s.)'ın Kur'an okumasını dinleyen cinler Müslü-
man olmuştur.
Kur'an insanları birçok ayetle düşünmeye davet ediyor.
Kur’an'ı inceleyen birçok ilim adamı Müslüman olmaktadır. Bugün
İslam, yeryüzünde Kur'an'ın mucizevi yönü ile yayılıyor.
Fransız asıllı Filipinli şarkıcı Drolon: “Aradığı soruların ceva-
bını İslam'da bulduğunu” belirterek, “Kur'an'ın hakikatine teslim
oldum” deyip Müslüman olmuştur. (24 Eylül 2013 Basın)
Taliban tarafından esir alınan 11 gün hapsedilen İngiliz gaze-
teci Ridley, İslamı araştırmış “Kur'an'da hayat buldum” diyerek
Müslüman olmuştur. (20.08.2002:Basın)
Profesör Doktor Muhammed Hamidullah anlatıyor:
20
İstanbul'da iken bir Avrupalı müzik profesörü gelip:
Kur'an'ı tetkik ettikçe hayrete düşüyorum, dedi. Kur'an şiir
olmadığı halde öyle bir musikîye sahip ki, bir kelimenin dahi yeri
değişse, vezin ile birlikte musikî ve ahenk de kayboluyor. Ben, bir
bestekar olarak bu yüzden Müslüman oldum. Çünkü böyle bir özel-
liğin, beşer kelâmında bulunmayacağını biliyordum. Fakat “Âmener
resulû'deki tek bir kelimede, bu ahengin bozulmasına anlayamıyo-
rum.” Dedi.
Oku bakalım nasıl bozuluyor, dedim.
Okumaya başladı. Ancak ahenginin bozuk olduğunu söylediği
“Lâtüâhizna” kelimesini “Lâtuuâhizna” diye telaffuz ediyor ve ge-
reğinden fazla uzatıyordu.
Yanlış okuyorsun, dedim. Oradaki vav, hemzenin yazılması
için konmuştur. Yani uzatma harfi değildir. Bu yüzden tâ’yı uzat-
madan okumalısın.
Gözlerinin bir anda nasıl parladığını ve ne kadar büyük bir
sevinçle coştuğunu tarif edemiyorum. Geçenlerde bana bir mektup
yazmış, “Teşekkür ederim, imanımı tazeledin, diyor.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
KUR'AN BİLMEYEN KUR'AN'I ÖĞRENMELİDİR Kur'an öğrenmek ve Kur'an öğretmek en sevaplı işlerdendir.
Kur'an'ın ilk emri “oku!”dur.
Bu konuda peygamber (a.s.):
“En hayırlınız Kur'anı öğrenen ve öğreteninizdir.” (Riyazü’s
Salihin: 339)
“Kalbinde Kur’an’dan bir şey olmayan kimse, harap bir ev
gibidir.” (Tirmizi, Fezailil Kur’an: 3079)
“Allah katında Kur'an'dan daha üstün bir şefaatçi yoktur.”
“Evlerin en hakiri, Allah'ın kitabından yoksun olanıdır.”
(Elmalı Hamdi Yazır Hak Dini Kur'an dili: 1/31)
“Kur'an okuyan Mümin, portakal gibidir; kokusu hoş, tadı
güzeldir. Kur’an okumayan Mümin, hurma gibidir. Kokusu yoktur.
Tadı güzeldir.” (Buhari Et’ime:30)
Bu öğrenme, öğretme ücret, menfaat karşılığı olmaz. Kur'an'da:
“Ayetlerimizi az bir karşılık ile satmayın azabından korkun.”
(Bakara: 41)
“Kur’an’ı az bir değerle değişenler yok mu, işte onların yi-
yip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kı-
21
yamet günü Allah ne kendileri ile konuşur, ne de onları temize çıka-
rır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır. (Bakara: 174)
Dini görevlerde biraz hassas olunmalıdır. Mevlid okuma mes-
lek haline getirilmemelidir. Cenaze işlerinde, ücret talep edilmeme-
lidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) Kur'an öğretenin hediye almasını bile
hoş görmemiştir.
Kur'an kursu hocaları, Cami görevlilerinin maaş alınmasında
sakınca yoktur.
Din İşleri Yüksek Kurulu para ile Kur’an öğretmenin, Hatim,
Yasin satmanın helâl olmadığına dair fetva vermiştir.
KURAN OKUMANIN FAZİLETİ Kur'an küçük yaşta öğretilmeli ve öğretilmelidir. Küçük yaşta
öğrenilirse, bir kaşık yoğurdun bir tencere süte yaptığını yapar. Kur’an mucizesi, etine, kemiğine karışır.
Kur’an Allah kelâmıdır. İlk emri bize “oku!” olmuştur. Kur'an-ı okumak ibadettir. Sevabı bol olan bir ibadettir.
Kur’an'ı okurken tane tane Her kelimenin her harfin hakkını vererek okunmalıdır.
Peygamber (a.s.) okumayı çok sevdiği gibi, dinlemeyi de çok severdi. Yanındakine “Haydi bir Kur’an oku da dinleyelim” derdi. Çoğu zaman gözleri yaşarırdı. dinlerken adeta kendinden geçerdi.
Kuran'ı okumak ibadet olduğu gibi onu dinlemek de ibadettir. Cenab-ı Allah: “Kur'an okunduğu zaman kulak verip dinleyin
ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’raf: 204) diye emretmiştir. Kur'an sessizce saygı ile konuşmadan dinlenecektir. Ortam müsait değilse, başka şeylerle meşgul olunuyorsa, o ortamda Kur'an okun-mamalı veya yüksek sesle okumamalıdır veya okuyan dinleyenleri uyarmalıdır.
Kur'an okumada sünnet, ayetlerin manalarını düşünerek saygı ile tecvid üzere okumaktır. Güzel sesle makamla okunursa, okuyan ve dinleyenler üzerinde daha çok etki yapacaktır.
Kur'an, kalbin ilacıdır. Kalbi temizler, kalbin kararmasını ön-ler. Kur'an, diriye de fayda verir, ölüye de fayda verir. Kur'an’ın hem okunuşu, hem de manası etki yapar. Günahları yüzünden helak olanların anlatımı, kötülüklerden alıkoyar. Cennetin cehennemin tasviri, insanın iyi bir kul olmasını sağlar. Kur'an, okuyanın ve din-leyenin imanını artırır. (Enfal:2)
Kur’an okunurken, Kur'an sesine hayvanların bile bir başka dinlediklerini gördüm.
22
Bir hadiste: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin.” Buyurulur. (Müslim, Misafirin:212)
Kur'an'ın hayat verici ve diriltici özelliği vardır. Gam, kasveti alır, insanın kendine gelmesini sağlar.
Kur'an'dan gafil olana şeytan musallat olur, onu sapıtır. (Zuh-ruf: 36)
Kur’an, cana can katan kitaptır. Evler, gönüller onunla aydın-lanır. Sofralar onunla bereketlenir. Ondan yüz çevirenin sıkıntılı hayatı olur. (Taha: 124)
Evler Kur'an evi olmazsa, şeytan evi olur. Evde huzur kalmaz, bereket kalmaz, çocuklar itaat etmez. O evde melekler eğleşmez. Onun için her evde Kur’an’ı Kerim olmalı, onu anlamak için meâl bulunmalı, o evde Kur'an okuyan çocuklar olmalı, Kur'an okunma-lıdır.
Kitabını bilmeyen, okuyamayan, Kur’an’a uymayan Müslü-man, İslam'ı yaşayamaz. Bu çünkü bunalımların, çıldırmaların ve aile facialarının sebebi dindar olmayışımızdır.
Kabirde Rabbin, peygamberin, kitabın, kıblen neydi diye so-rulacaktır.
Kur'an'da: “Sana vahy edileni oku!” (Kehf: 27) diye emredili-yor.
Peygamber (a.s.): “Kim Kur'an okur onunla amel ederse, kı-yamet günü onun ana, babasına parlak bir taç giydirilir.” (Ebu Da-vud, Salat: 349)
“Kur'an okuyunuz Çünkü O, kıyamet gününde Ehl-i Kur'an'a şefaatçi olacaktır.” (Müslim misafirin: 252)
Kur'an, okuyanı, kendisiyle amel edenleri farklı kılar, farklı yaşatır, güzel ve tatlı bir ölümle ölmesini sağlar.
Peygamber (a.s.): “Kur'an okuyunuz çünkü sizin okuduğumuz her harf için on sevap yazılır” (Riyazü’s-Salihin: 1003)
“Kuran'ı yeni öğrenmenin yanlışını melekler düzeltir.” (Ru-muz El-E Hadis:57/13). “Kur'an’ı zorla okuyana iki kat ecir vardır.” (Riyazü’s-Salihin:998)
“Evlerinizde Kur’an okuyunuz. Kur’an okunmayan evde ha-yır az, şer çok olur ve o ev içindekileri sıkar.” (Ramuzel Ehadis: 80/10)
“Bir evde Kur'an okununca melekler hazır olur, şeytanlar çe-kilir. Evde genişlik hasıl olur. Okunmazsa, evde darlık olur.” (Age: 196/2)
Bir evde Kur'an okunursa, kalpler huzur bulur. Allah'ın rah-meti onlar üzerine olur. Melekler onları kuşatır. Allah onları melek-ler yanında anar.” (Riyazü’s-Salihin: 1027)
23
Hep sorulur TV'den CD’den dinlemekle hatim olur mu? Diye. Bu okuyuşu dinlemek takip etmek sevaptır. Hatim olmaz. Ha-
tim Kuran'ı baştan sona okumakla olur. Okumak, dil ile okunması-dır. İçinden takip etmek değildir. Okunan Kur'an'ı takip ederken oda okursa, o zaman hatim etmiş olur.
Kalemle Kur'an dinleyen de dinleme sevabı alır, ama o da okursa, o zaman hatim sevabı alır. Kalemle okuma daha çok ilk öğrenenler için faydalıdır.
OKUNAN KUR'AN'IN SEVABI ÖLENE ULAŞIR MI? Okunan Yasin, yapılan hatim ölen birinin ruhuna bağışlanır.
Yapılan bir hayrın sevabı bağışlanır. Hatta hayatta olana bile bağış-lanabilir. Bundan da fayda görülür.
Ölmek üzere olanın imanlı gitmesi ve kolay ölmesi için Yasin okunur. Ruhunu teslim ettikten sonra yanında değil yan odada oku-nur. Çünkü o cünüptür. Yıkandıktan sonra yanında okunur.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Ölü için Yasin okunursa, azabı hafifler.” (Ramuz-el Ehadis:
79/4) Ölünün üzerine Kur'an konuyor. Böyle bir hata işlememelidir.
Onun Kur'an'la bir ilişkisi olmadıysa o Kur’an ona fayda etmez. Ölenin mezar taşına “Fatiha” yazdırılıyor. Ona ulaşmasa yaz-
dırılır mı? Cenaze namazı kılınıyor, mevlid okutuluyor, hayır yapı-lıyor. Bunlar ölene ulaşır ve fayda verir.
Ölene iyilikler ulaştığı gibi kötülükler de ulaşır. Hayırsız evlat yetiştirdiyse kötü örnek olduysa, kötülüğe çığır açtıysa, sadaka-ı cariye gibi ona günah da yazılır durur.
KUR’AN OKUMANIN FAZİLETİ Peygamberimiz ve sahabe ne öğrendiyse Kur'an'dan öğrendi-
ler. Kur’an ahlakıyla ahlaklandılar. Kur'an'ın emirlerine uyarak hu-zur buldular.
Allah Rasûlü: “Kur’an’a uyan sapıtmaz” buyurdu. (Müslim Hac: 147)
Kur’an Kurtulmak isteyen için rehberdir, hidayettir. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
“Kur'an'a sımsıkı sarılan, namaz kılan ve iyiliğe çağıranların mükafatını asla zayi etmeyiz.” (A’raf: 170)
“Başınıza azap gelmeden önce Rabbinizin indirdiği Kur’an’a tabi olun.” (Zümer:55) Peygamber (a.s.) da şöyle buyurur:
24
“Allah Kur'an'la amel eden toplulukları yükseltir. Kur'an'a uy-mayanları alçaltır.” (Riyazü’s Salihin: 341)
“Kim Kur'an'ı önüne alırsa, Kur’an onu cennete götürür. Kimde arkasına alırsa onu da cehenneme götürür.” (Ramuzü’l Ehadis: 277/9)
Müslüman nasıl yaşayacak, hayatını nasıl düzene sokacak, ne-
lere evet, nelere hayır diyecek bu konularda Kur'an, mümine mesaj-lar verir. Mesela; Kur'an'ın imandan sonra en önemli mesajı namaz-dır.
Kur'an, öğrenildikten sonra veya ezberlendikten sonra unu-tulmamalıdır. Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Kur'an'ı öğrenip de unutan kimse, kıyamet günü Allah'ın huzuruna eli boş ve hayırdan mahrum olarak çıkar.” (Ebu Davut, Vitir: 1474)
“Kur'an’ı ezberleyen, Kur’an’a uyarak yaşayan hafız öldüğü zaman, Allah toprağa onun vücudunu yememesini vahyeder.
Toprak da der ki: Ya Rabbi senin kelâmın sinesinde iken ben onun vücudunu
nasıl yiyebilirim ki?” (Deylemi, 284/1112) KUR'AN’A SAYGI VE GÖREVLERİMİZ Osman Gazi, odada Kur’an olduğu için ayağını uzatıp yat-
mamış, Kur’an’a saygısından o gece uyumadığı için Allah ona ve onun nesline uzun ömürlü imparatorluk nasip etti.
Daha sonra Kur'anları depolarda çürütenleri, kese kağıdı ya-panları da küçültmüştür. Bir daha iktidar nasip etmemiştir.
Müslüman önce Kur'an’a saygı göstermelidir. Onu öğrenmeli, emir yasaklarına uymalı, Kur'an ahlakı ile ahlaklanmalıdır.
Kur'an’a saygı demek, altın yaldızlı Kuran alıp bir torba için-de duvara asmak değildir. Saygı, Kuran'ı okumak ona değer vermek ve ahkâmına uymakla olur.
Kur’an, abdestsiz ellenmez, cünüp okunmaz. Okunduğu za-man saygı ile dinlenir. Ezberleyip unutmak günahtır. Zorlukla oku-yana iki sevap vardır. Yanlış okuyanın yanlışını melekler düzeltir. Ben yanlış okuyorum, diye Kur'an terk edilmez.
Kur'an okumasını bilmeyen, öğrenmelidir. Evladının da öğ-renmesini sağlamalıdır.
Kur'an yere konmaz. Üzerine başka bir şey konmaz. Kısacası Kur'an, Cenab-ı Allah'ın bize emanetidir. Emanete
ihanet edilmemelidir. O bize Allah'tan gelen bir mektuptur. Okuyup gereğini yapmak vazifemizdir.
25
Kur'an bir şifa kaynağıdır. Rahatsızlığımdan bahsetmiştim. Bir meczup bana “Kur'an'ı az mı okuyorsun” diye sordu.
KUR'AN’IN BİZE ON EMRİ Bu on emir miraç hediyesidir. Cenab-ı Allah bize diyor ki:
1. Allah ile birlikte bir ilah daha edinme! 2. Rabbim yalnız kendisine kulluğu, ana babaya iyi davranmayı
emreder! 3. Akrabaya yoksula yolcuya hakkını ver. İsraf edip saçıp savur-
ma! 4. Eli sıkı olma! 5. Geçim endişesi ile çocukların canını kıyma! 6. Zinaya yaklaşma. Zira o hayasızlıktır. Çok kötü bir yoldur! 7. Haklı bir sebep olmayınca adam öldürme! 8. Yetim malına dokunma! 9. Ölçüde, tartıda hile yapma!
10. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme!
Rabbim, Kur’an’ı okuyan, O’na uyan Kur’an’dan istifade
eden, Ehl-i Kur'an olanlardan eyle!
26
27
KUR’AN’A GÖRE İMAN YÖNÜNDEN
İNSAN
İslam, Cenab-ı Allah’ a teslim olmak, O’na boyun eğerek itaat
etmek demektir. Cenab-ı Allah’ a teslim olan kimseye de Müslüman
denir.
Bu teslimiyet, sadece Allah’ a olmalıdır. Müslüman, imanın 6
esasına inanır. Cenab-ı Allah Kur-an’ da: ”Allah katında din İslam-
dır.’’ (Al-i İmran:19) “ Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin ki o
din ondan kabul edilmeyecek ve ahirette kaybedenlerden olacak-
tır.’’ (Al-iİmran:85) buyurur.
Peygamber (as), İslam’ın beş şartı olduğunu bildirmiştir.
İman yönünden insanlar altı sınıftır:
1—Müslüman: Allah’ a teslim olan
2—Kafir: İnanmayan kimse
3—Münafık: İnanmadığı halde inanmış gibi davranan, ikiyüz-
lü kimsedir.
4—Mürted: İman ettikten sonra, dini terk eden kimse.
5—Fasık: Günah işleyen, günah işlemekte sakınca görmeyen
ve haramı helal sayan
6—Asi: Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen, Allah’a isyan
eden kimse.
Günah işleyen tevbe edebilir, günahı bırakabilir. Tekrar belki
iman edip, Cenab-ı Allah’ a teslim olabilir.
Günah işleyen inkar etmedikçe ona kafir denmez. Küfrü açık
olmayana da kafir denmez. Belki imanını gizlemektedir, bilemeyiz.
La ilahe illallah diyen birini öldüren sahabiyi Peygamber (as):
-“La illallah diyeni niye öldürdün?’’
-“O bizden korktuğu için söyledi.’’ Deyince Allah Rasulü:
-“Kalbini yarıp baktın mı da canını kurtarmak için söylediğini
anladın? ‘’ diye azarlamıştır. (Müslim, iman:158)
Birilerine küfürle itham etmek doğru değildir. Çünkü Allah
Rasulü’ nün bildirdiğine göre karşı taraf kafir değilse, döner dolaşır
gelir söyleyene döner.
Kur-an’da Müslümanlarla İlgili Ayetler:
Kur-an’da:
-“Müminler, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendile-
rine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını arttıran ve yalnız
Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.’’
28
“Onlar, namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık ola-
rak verdiğimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.’’
-“İşte onlar gerçek müminlerdir. Rableri katında nice derece-
ler, bağışlanma ve tükenmez rızık vardır.’’ (Enfal:2-3-4)
-“Rabbından sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, inkar
eden kör kimse gibi olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar.’’
(Rad:19)
-“Rahmanın kulları onlar ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve
kendini bilmez kimseler onlara laf attığında incitmeden selam derler
geçerler.’’ (Furkan: 63)
-“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir.’’
“Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.’’
“Onlar boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki ze-
katı verirler.’’
“Onlar ki, iffetlerini korurlar.’’
“Onlar emanetlerine, ahitlerine riayet ederler.’’
“Onlar namazlarına devam ederler.’’
“Firdevs cennetine dahil olan bu kimseler, orada ebedi kalı-
cıdırlar.’’ (Mü’ minun:1-11)
-Müslümanlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar.
Kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.’’ (Şura:37)
-“Onlar Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar.
Onların işleri, aralarında dayanışma iledir. Kendilerine verdiğimiz
rızıktan da harcarlar.’’ (Şura:38)
-“Bir haksızlığa uğradıkları zaman da yardımlaşırlar.’’ (Şu-
ra:39)
-“Mallarında isteyene ve istemeyene, ihtiyaç sahibine belli bir
hak tanıyanlar.’’
-“Ceza ve hesap gününün doğruluğuna inananlar.’’
-“Rablerinin azabından korkanlar. Irzlarını koruyanlar.’’
-“Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler.’’
-“Şahitliklerini dosdoğru yapanlar.’’
-“Namazlarını kılanlar.’’
-“İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.’’ (Mariç:22-35)
-“Allah mümin erkeklerle mümin kadınlarda birbirlerinin ve-
lileridir. Onlar iyiliği emreden kötülükten alıkoyarlar. Namazı dos-
doğru kılarlar. Zekatı verirler. Allah’ a ve Resulüne itaat ederler.
İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah azizdir, hikmet sahibidir.
(Tevbe:71)
29
-“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
düzeltin ve Allah’ tan korkun ki, esirgenesiniz.’’ (Hücurat:10)
-“Mümin erkelere ve mümin kadınlara yapmadıkları bir şey-
den dolayı eziyet edenler. Şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah
yüklenmişlerdir.’’ (Ahzab:58)
Genel olarak Kur-an’ da Müslümanın vasıflarını şöyle sırala-
yabiliriz:
-Yalnız Allah’ a kulluk eder, O’na dayanır, ancak O’na güve-
nir.
-Allah’tan korkarlar.
-Ahirette hesaba çekileceğini bilir ona göre yaşar.
-Namazı dosdoğru kılar.
-İyiliği emreder, kötülükten men eder.
-Hayatında Kur-an ve sünnet ölçü olur.
-Sabreder, şükreder, hamd eder.
-Yalana, günaha, harama bulaşmaz.
-Irzını, namusunu korur.
-Boş şeylerle uğraşmaz.
-İsraf etmez, cimri de olmaz.
-Emaneti korur.
-İmandan taviz vermez.
-İbadette gevşeklik göstermez.
-Doğrularla beraber olur.
-Müslümanları kardeş bilir.
-Faydacı olur.
-Kendisine güvenilir.
-Kul hakkına riayet eder.
-Her işinde Allah rızasını gözetir.
-İyi kul, iyi insan olmaya çalışır.
-Allah’ tan her şeyin hayırlısını diler.
-Bid’at ve hurafelerden uzak durur.
-Yalandan, riyadan uzak yaşar.
-İşinde yemin etmez.
-İslam’ ı temsil eden örnek kimsedir.
-İşine, sözüne sahip olur.
-Helalden yer içer, haramdan kaçınır.
-Şüpheli şeylerden uzak durur.
-Günah olduğu bildirilen şeylerden uzak durur.
-Yaptığını güzel yapar.
-Allah’ı affedici bilir, gazabından korkar.
30
-Haksızlıktan, zulümden kaçar.
-Kur-an’ ı rehber, Muhammed (as)’ ı önder bilir.
-Nefsine şeytana uymaz.
-Haya sahibidir. Eline, beline, diline sahiptir.
-Fitneye sebep olmaktan korkar.
-Nimetin de, musibetin de imtihan olduğunu bilir.
-İlahi uyarılara kulak verir.
-İyiliğe çığır açar.
-Kusur araştırmaz, kusurları örter.
Müslüman olarak ölmek için çalışır.
KUR-AN’DA MÜNAFIKLARLA İLGİLİ AYETLER
Münafık, kalbiyle inanmadığı halde inkarını saklayan, dili ile
inandığını söyleyip, inanmış görünen kimsedir.
Kur-an’ da:
-“İnsanların bazıları vardır ki, inanmadıkları halde Allah’ a ve
ahiret gününe inandık.’’ Derler.’’ (Bakara:8)
-“Onlar güya Allah’ ı ve müminleri aldattıklarını sanırlar.
Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar, bunun farkında değiller-
dir.’’ (Bakara:10)
-“Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Lakin an-
lamazlar.’’ (Bakara:12)
-“Münafıklar Allah’ a oyun etmeye kalkıyorlar. Halbuki Allah
onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları
zaman üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ ı çok
az anarlar.’’ (Nisa:142)
-“Ey Rasulüm! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla
“inandık’’ diyen kimselerden ve Yahudilerden, küfür içerisinde
konuşanların hali seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verir-
ler. Onlar Allah’ ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir.
Onlar için dünyada rezillik vardır. Ahirette de onlar için büyük azap
vardır.’’ (Maida:41)
-“Sen onların birçoğunu günah, düşmanlık ve haram yemede
yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötüdür.’’ (Maida:62)
-“Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, onların
Allah ve Rasulünü inkar etmeleri, namaza üşenerek gelmeleri ve
istemeyerek harcamalarıdır.’’ (Tevbe:54)
-“Münafık erkek ve kadınlar sizden değildir. Birbirlerinden-
dir. Kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar ve cimrilik ederler.
31
Onlar, Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Onlar fasıkların ta
kendileridir.’ (Tevbe:67)
-“O münafıklar, Allah lütfundan zenginlik verilince, onda
cimrilik edip Allah’ın emrinden yüz çevirerek, sözlerinden döndü-
ler.’’ (Tevbe:76)
-“Münafıkları iki kez azab edeceğiz. Sonra da onlar, büyük bir
azaba itilecekler.’’ (Tevbe:101)
-“Münafıklardan müminlere zarar vermek, hakkı inkar etmek,
müminlerin arasına ayrılık sokmak isteyenler vardır.’’ (Tevbe:107)
-“Münafıklar gönülden geçeni gizlerler.’’ (Hud:5)
-“İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan
kimseler için dünyada ve ahirette çetin bir azap vardır. Allah bilir,
siz bilmezsiniz.’’ (Nur:19)
-“Bunlar Allah’ın kendilerini lanetlediği, sağır kıldığı ve göz-
lerini kör ettiği kimselerdir.’’ (Muhammed:23)
-“Münafıkların durumu, tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü
şeytan insana “inkar et’’ der. İnsan inkar edince de “ Ben senden
uzağım, ben Allah’tan korkarım.’’ Der.’’ (Haşr:16)
-“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlar-
sa, dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her
gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan
sakının. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?’’
(Münafikun:4)
-“Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsü-
dür. Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hala
buna aklınız ermeyecek mi?’’ (Kasas:60)
-“Onların ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma. Onun kabri
başında durma. Çünkü onlar Allah ve Rasulünü inkar ettiler ve fasık
olarak öldüler.’’ (Tevbe:84)
-“Kafirlere ve münafıklara boyun eğme! Onların eziyetlerine
aldırma. Allah’ a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah ye-
ter.’’ (Ahzab:48)
-“Ey iman edenler! Allah’ tan ona yakışır şekilde korkun ve
ancak Müslümanlar olarak can verin.’’ ( Al-i İmran:102)
Bu ayetler Kur’an’daki münafıklarla ilgili ayetlerden bazıları-
dır. Bu ayetlerde münafıkların vasıflarını gördük. Buna göre her
Müslüman, ben de münafıklık alameti var mı diye kendini hesaba
çekmeli, bilmeden de olsa üzerinde münafıklık alameti taşımamalı-
dır.
32
Ayrıca Cenab-ı Allah münafıklara karşı nasıl davranmamız
gerektiğini bize bildirmiştir. Münafıklara benzememek ve onların
zararından korunmak için dikkatli davranmalıyız.
İman yönünden münafık “ Müslümanım ‘’ dediği için zahirde
Müslümandır. Peygamberimiz zamanında 300 kadar münafık, pey-
gamberimizin ardında namaz kılmıştır. Peygamberimiz (sav) onların
münafıklıklarını yüzlerine vurmamıştır. Ama asla onlara karşı tedbi-
ri elden bırakmamıştır. Çünkü münafık kafirden beterdir. Ne zaman
ne yapacağı belli olmaz. Kafirin tavrı bellidir. Fakat münafığın tav-
rını bilemezsiniz.
Kur’an’ın haber verdiğine göre münafıkların emelleri, Müs-
lümanlara zarar vermek ve aralarına fitne fesat sokmaktır.
Münafık, ağacın içindeki kurt gibidir. Kontrol altında tutul-
maz ve mesafeli durulmazsa büyük zarar verir.
Rabbim münafıklıktan, münafıklık alametleri taşımaktan
Müslümanları korusun.
KUR-AN’DA KAFİRLERLE İLGİLİ AYETLER
Kafir, inanılması gereken iman esaslarına inanmayan, İslam’ ı
red eden, nimete nankörlük eden kimsedir.
Kur-an’ da:
-“Küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lanet etmiştir.’’
(Bakara:88)
-“İnkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, Allah’ın, me-
leklerin ve bütün insanların laneti onların üzerinedir.’’ (Bakara:161)
-“İnandıktan sonra kafirliğe sapıp, sonra inkarcılıkta daha da
ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapık-
ların ta kendileridir.’’ (Al-iİmran:90)
-“İnkar edenler Allah’ a hiçbir şekilde zarar veremezler. Onlar
için elim bir azap vardır.’’ (Al-i İmran:177)
-“Sözlerinden döndükleri, Allah’ ın ayetlerini inkar ettikleri
ve peygambere karşı gelmeleri nedeniyle onları lanetledik. Kalple-
rini mühürledik.’’ (Nisa:155)
-“Allah’ın nimetine nankörlük eden ve sonunda kavimlerini
helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?’ (İbrahim:28)
-“Kim kalbini kafirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır.
Onlar için büyük azap vardır.’’ (Nahl:106)
-“Kim inkar ederse, inkarı kendi aleyhine olur. İyi işler yapan-
lara gelince, onlar da kendileri için cennetteki yerlerini hazırlamış
olurlar.’’ (Rum:44)
33
-“Sizi yeryüzünde halifeler yapan O’ dur. Onun için kim inkar
ederse, inkarı kendi zararınadır. Kafirlerin küfrü, Rableri katında
kendileri için ancak azabı arttırır. Kafirlerin küfrü kendilerine zi-
yandan başka bir şey getirmez.’’ ( Fatır:39)
-“Eğer küfrederseniz, inkar ederseniz şüphesiz Allah size
muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz.
Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiçbir günahkar diğeri-
nin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüşü Rabbinedir. Yaptık-
larınızı o size haber verir. Çünkü O, kalplerde olan her şeyi hakkıyla
bilendir.’’ (Zümer:7)
-“İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Rabbine yönelerek O’na
yalvarır. Sonra Allah ona kendinden bir nimet verince, önceden
yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için ona
eşler koşar. De ki, küfürle sen biraz eğlenedur. Çünkü sen muhak-
kak cehennem ehlindensin.’’ (Zümer:8)
-“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa baba-
larınızı, kardeşlerinizi bile veli edinmeyin. Sizden kim onları dost
edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.’’ (Tevbe:24)
-“Ey iman edenler! Müminleri bırakıp, kafirleri dost edinme-
yin.’’ ( Nisa:144)
-“Allah kafirleri rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş
hazırlamıştır.’’ (Ahzab:64)
-“Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: “ Eyvah bize! Keşke
Allah’ a itaat etseydik.’’ Derler.’’ ( Ahzab:66)
-“Rabbimiz biz büyüklerimize, reislerimize uyduk. Onlar bizi
yoldan saptırdılar. Onlara iki kat azap ver ve onları büyük lanetle
rahmetinden kov, derler.’’ ( Ahzab:67-68)
-“ Şayet peygambere uysaydık, aklımızı kullanmış olsaydık
şimdi bu alevli cehennemlikler arasında olmazdık, derler.’’(
Mülk:9-10)
-“Kafirler, iyi işler yaptıklarını zannederler. Onların dünyada
çabaları boşa gider. Onlar Rabbinin ayetlerini ve ahreti inkar eden
bugünden amelleri boşa giden kimselerdir. Biz onlar için kıyamet
gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.’’ ( Kehf:104-105)
Kafir, doğrudan inanmayan, küfrü tercih eden veya küfre gö-
türen haller nedeniyle küfre giren kimsedir.
Küfür sebeplerinden biri de Cenab-ı Allah’ a herhangi bir şe-
kilde şirk koşmaktır.
-Şirke düşenin cezası ağırdır:
-İmanı gider. İman gidince nikahı gider.
34
-Önceki yaptığı iyilikler gider, kötülükler kalır.
-Ebedi cehennem ehlinden olur.
-Cenazesi dini merasimle kaldırılmaz.
-Müslüman birine mirasçı olamaz.
-Kestiği hayvanın eti yenmez.
Pişman olup tevbe etmediği müddetçe kafir olan, affa uğra-
maz. Allah Kur-an’ da:
-“Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.’’ ( Ni-
sa:48) buyurur.
Şirk koşmak, günahların en büyüğüdür. Peygamber (as) şöyle
buyuruyor:
-“Yedi helak edici şeyden kaçının:
*Allah’ a şirk koşmaktan
*Sihir, büyü yapmaktan.
*Haksız yere insan öldürmekten.
*Yetim malı yemekten.
*Zina etmekten.
*Namuslu kadına iftira etmekten.
*Düşmanla mücadeleden kaçmaktan.’’ (Büyük Hadis Külliy-
tı:4/286)
Eğer imandan sonra küfre girip sonra da pişman olur tevbe
eder, dönerse,
-Gusül abdesti alır
-İman tazeler
-Nikah tazeler
-Yaptığı iyilikler geri gelmez.
Eğer kafir olan birisi Müslüman olursa, onun iyilikleri durur,
günahları gider.
Allah, son nefesimizde bile şeytanın aldatmasından korusun.
35
KUR’AN’DA İNSAN VE İYİLİK
Cenab-ı Allah insanı en güzel biçimde yaratmıştır. İnsanı yer-
yüzünün halifesi kılmıştır. Dünyada var olan her şeyi de insan yara-
rına ve insanın hizmetine sunmuştur.
Kur-an’ da bunu şöyle ifade etmiştir:
-“ Biz insanı şan ve şeref sahibi kıldık.’’ ( İsra:70)
-“ Gökte ve yerde ne varsa, hepsi bir lütuf olarak size boyun
eğmiştir.’’ ( Gasiye:13)
İnsan başıboş, gayesiz, sorumsuz bir varlık olarak yaratılma-
mıştır.’’ ( Zariyat:56) “ İnsan, imtihan için yaratılmıştır.’’ ( İnsan:2)
Allah insanı hayvan azmanı olarak yaratmamış. Adem ile
Havva’dan yaratmıştır.’’ ( Araf:189)
a)İnsanın Yaratılışı:
Alemlerin Rabbinden Cenab-ı Allah, her şeyi yarattıktan son-
ra meleklere:
-“Yeryüzünün halifesi, insanı yaratacağım.’’ Dedi. (Baka-
ra:30)
Melekler:
-“Bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacak-
sın?’’ dediler. Buna rağmen Allah, insanoğlunu yarattı. İnsana her
şeyi öğretti ve
-“Dileyen inansın, dileyen inkar etsin.’’ Dedi. (Kehf:29)
Allah insanın zayıf taraflarını şöyle bildirir:
-“İnsan, mağrurdur. Kendini beğenmiştir.’’ (Fatır:5)
-“İnsan, nankördür. Huysuzdur. Kıskançtır.’’ (İsra:67, Zü-
mer:49)
-“İnsan, cimridir. Menfaatine çok düşkündür.’’ (İsra:100)
-“İnsan, acelecidir.’’ ( İsra:83)
-“İnsan, pek hırslıdır.’’ ( Meariç:19)
-“İnsan, zayıf yaratılmıştır.’’ ( Nisa:28)
Bütün buna rağmen insan, hayra da meyyaldir, şerre de mey-
yaldir. İnsan isterse bazı meleklerden daha üstün hale gelir. Yeryü-
zünün halifesi olur. İsterse, hayvandan da aşağılaşır.
Peygamber (as) şöyle haber vermiştir:
-“Öyle bir zaman gelecek ki:
Yüzleri insan yüzü, kalpleri şeytan kalbi olacak. O zaman:
--Kan dökecekler.
36
--Çirkin davranışlardan kaçınmayacaklar.
--Kendilerine güvenene ihanet edecekler.
--Çocukları ahlaksız, gençleri arsız olacak.
--Yaşlıları iyiliği emretmeyecek, kötülükten men etmeyecek.
--Onlar yanında sünnet bid’at gibi, bid’at da sünnet gibi ola-
cak.
--İdarecileri yanlış yapacaklar.
--İşte o zaman onlara şerliler musallat olacak. Hayırlılar dua
der, duaları artık kabul olmaz.’’ (Ramuzu’l- Ehadis:502/11)
Böyle bir zamanda insan, yaratılış gayesini unutmadan, imti-
han için yaratıldığını bilirse, kötü insan olmaz.
b) İyi insan kötü insana Kur’an’dan örnekler
-“İnsanların öyleleri vardır ki; Rabbimiz, bize dünyada iyilik
ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.’’ ( Baka-
ra:200)
-“İnsanların öyleleri vardır ki; dünya için söyledikleri, senin
hoşuna gider. Hatta inandırabilmek için Allah’ı şahit tutar. Halbuki
O, hasımların en hasmıdır.‘’ (Bakara:204)
-“İnsanların öyleleri vardır ki, Allah’ ın rızası için kendini fe-
da eder. Allah da kullarına şefkatlidir.’’ ( Bakara:207)
-“O müminler ki, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler.’
(Mü’minun:8)
-“Doğrusu günahkarların yazısı muhakkak siccinde olmaktır.
(Siccin: Kafirlerin amellerinin yazıldığı kitap) (Mudafifin:7)
-“İyiler cennette, kötüler cehennemdedirler. Ceza gününde
oraya girerler. Kafirler bir daha oradan ayrılamazlar.’’ (infitar:13-
14)
-“Ey insanlar! Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım. O ateşe
ancak yalanlayıp yüz çeviren, kötüler girer.’’ ( Leyl:14-15)
-“Ehl-i Kitap ve müşriklerden olan inkarcılar, içinde ebedi ka-
lacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.’
(Beyyine:6)
-“İman edip, salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayır-
lısı da onlardır.’’ (Beyyine:7)
-“Onların mükafatı, altından ırmaklar akan Adn cennetleridir.
Allah kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah’ tan hoşnut ol-
muşlardır. Bu, Rabbinden korkan ve ona saygı gösterenler içindir.’’
(Beyyine:8)
37
Bu örneklerde iyi insan, kötü insandan bahsedilmekte ve acık-
lı sonları haber verilmektedir.
Dünya iyilik ve iyi insanlarla değişecek ve onlarla daha mut-
lu, daha huzurlu olacaktır.
İyiliğin kaynağı da, kötülüğün kaynağı da insandır. İnsan dü-
zelecek olursa, dünya düzelecektir.
Peygamber(as)’ın ifadesiyle:” Herkes kapısının önünü süpür-
se, şehir temiz olur.’’
İyilik nedir denirse, faydalı olan her şey iyiliktir. İnsanlara gü-
lümsemek iyiliktir. Selam vermek iyiliktir. Halini sormak iyiliktir.
İhtiyacını gidermek iyiliktir. Hasta ziyareti iyiliktir. Güzel söz iyi-
liktir. İnsanları rahatsız eden şeyi yok etmek iyiliktir. İyiliğin sınırı
yoktur.
Bütün kötülükler, iyilikle ortadan kalkar. İyilik olmadan dü-
zelme olmaz. Onun için Cenab-ı Allah iyiliği emrederek, Kötülük-
ten sakındırmayı emretmiştir.
c) İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak
Kur-an’ da şöyle emrediyor:
-“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü men eden
bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.’ ( Al-i İm-
ran:104)
-“Muhammed ümmetinden olanlar, Allah’ a ve ahiret gününe
inanırlar. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler. Hayırlı işlere
koşarlar. İşte bunlar, iyi insanlardandır.’’ ( Age:114)
-“Münafıklar, kötülüğü emreder. İyilikten alı korlar.’’ ( Tev-
be:67)
-“Müminler ise iyiliği emreder, kötülükten alı korlar. Namazı
dosdoğru kılarlar. Zekatı verirler. Allah ve Rasulüne itaat ederler.
İşte onlara Allah rahmet edecektir.’’ (Tevbe:71)
-“İyiliği emredip, kötülükten sakındıran müminleri müjdele!’
( Tevbe:112)
-“O müminler ki, yeryüzünde iktidar verirsek, namazı kılar,
zekatı verirler. İyiliği emreder, kötülükten men ederler. İşlerin sonu
Allah’ a varır.’’ ( Hac:41)
Lokman (as)’ın şöyle dediği bildiriliyor:
-“Yavrucuğum! İyiliği emret. Namaz kıl. Kötülükten vazge-
çirmeye çalış. Başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilme-
ye değer şeylerdir.’’ (Lokman:17)
İyiliğe vasıta olmanın, sebep olmanın sevabı çoktur.
38
Cenab-ı Allah Kur-an’ da şöyle bildirir: -“Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun da o işten bir nasibi
olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse, onun da ondan bir payı olur. Allah, her şeyin karşılığını verir.’’ ( Nisa:85)
Peygamber (as)’de: -“Başkasını doğruluğa çağıran kimseye kendisine uyanların
sevabı gibi sevap verilir. Onların sevabından da hiçbir şey eksik olmaz. Sapıklığa çağıran kimseye de, ona uyanların günahı gibi günah verilir. Uyanların günahından da hiçbir şey eksik olmaz.’’ (Riyazü’ s- Salihin:173)
-“İyiliğe dalalet eden kimseye, o iyiliği yapanların ecri gibi sevap vardır.’’ ( Age:172)
İyi çığır açmak, iyi örnek olmak, iyiliğe sebep olmak her Müslüman için çok hayırlı işlerdendir. İyilik yapmanın da en güzel yoludur.
Bakın, Allah ne buyuruyor: -“İnsanları Allah’ a çağıran, iyi iş yapan ve “ Ben Müslüman-
lardanım.” Diyenden kimin sözü daha güzeldir?’’ (Fussılat:33) Bu görevi yapmadığımız zaman Allah Rasulü şöyle bildiriyor: -“Allah’ a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder kötülükten alı
korsunuz, ya da Allah size azap gönderir. Siz azaptan kurtulmak için dua edersiniz de duanız kabul olmaz.’’ (Tirmizi, Fiten:9)
Görülüyor ki, her şeyin bir karşılığı var. İnsanlar, yaptıklarına göre muamele görecekler. Kötü ve kötülüklere karşı tavrımızın nasıl olacağını Peygamberimiz bize şöyle emrediyor:
-“Sizden biri bir kötülük görürse, seyirci kalmasın. Onu eli ile düzeltsin. Buna gücü yetmezse, diliyle öğüt versin, uyarsın. Buna da gücü yetmezse, kalben buğz etsin. Bu ise, imanın en zayıf nokta-sıdır.” (Müslim, İman:78)
Tebliğdeki metodu da yine Kur’an’dan öğreniyoruz: Allah, Hz. Musa ve Harun’a Firavun için “ Ona yumuşak söz
söyleyin.’’ (Taha:44) diye emretmiştir. Peygamber (as)’ da: -“Onlara yumuşak davranmasaydın, kaba, kırıcı olsaydın on-
lar etrafından dağılıp giderlerdi.’’ (Al-i İmran:159) buyurmuştur. İbn-i Sina şöyle der: “İyiliğin şartı beştir: -Tez olmalı -Gizli olmalı -Gözde büyütülmemeli -Sürekli olmalı -Yerini bulmalı.”
39
d) Kur-an iyiliği emreder Allah (cc) Kur-an’ da şöyle emreder: -“Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. Ey müminler! Siz ha-
yır işlerinde yarışın.’’ (Bakara:148) -“İnsanların öyleleri vardır ki, Allah rızasını kazanmak için
kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.’’ (Bakara:207) -“Allah’ın has kulları, kendi canları istemesine rağmen yeme-
ği yoksula, yetime yedirirler. Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz, derler’’ (İnsan:8-9)
-“İman edip, salih ameller işleyenler, ölümlerinde ve sağlıkla-rında kendilerini inanıp, iyi ameller işleyen kimselerle bir mi tuta-cağımızı sandılar. Ne kötü hüküm veriyorlar.’’ (Casiye:21)
-“Onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dos-doğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak Al-lah için harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünyanın güzel sonu onlarındır.’’ (Rad:22)
-“Eğer iyilik ederseniz, kendinize etmiş, kötülük ederseniz yi-ne kendinize etmiş olursunuz.’’ ( İsra:7)
-“Kim, iyilikle ilahi huzura gelirse, ona daha iyisi verilir. On-lar o gün korkudan emin olurlar.’’ (Neml:89)
-“Rabbinin huzuruna kötülükle gelen kimseler ise, yüzükoyun cehenneme atılırlar. Onlara ancak “yaptıklarınızın karşılığını gör-mektesiniz‘’ denir.’’ (Neml:90)
-“Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlı karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.’’ (Kasas:84)
-“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.’’ (Fusstlat:34)
-“Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü gizler, affederseniz, şüphesiz Allah da ziyadesiyle affedici ve kadirdir.’’ (Nisa:149)
-“Kim Allah’ ın huzuruna iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse, ona sadece getirdiğinin dengi ile cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.’ (En’ am:160)
-“ Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ölümsüz olan iyi işler ise, Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.’’ (Kehf:46)
-“Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini arttırır. Sürekli olan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükafat bakımından daha hayırlı, hem de akıbetçe daha iyidir.’’ (Meryem:76)
40
-“Allah, kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez.’’ (Nisa:148) -“Bir topluma karşı beslediğiniz kin, sizi tecavüze sevk etme-
sin. İyilik ve yasaklardan sakınmada yardımlaşın. Günah ve düş-manlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’ tan korkun. Çünkü Allah’ ın cezası çetindir.’’ (Maida:2)
-“Ey iman edenler! Aranızda gizli konuşacağınız zaman gü-nahı, düşmanlığı ve peygambere karşı gelmeyi fısıldamayın. İyilik ve takvayı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah’ tan korkun.’’ (Mücadele:9)
-“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. An-cak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden-ler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr suresi)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi Cenab-ı Allah kullarını uyarıyor. Bu uyarılara uyanla uymayanın durumunu bize hatırlatıyor. “ Huzu-ruma iyilikle gelin, kötülükle gelmeyin’’ diyor.
Huzuruna vardığımız zaman bize soracak: -Benim için ne yaptın? -Bana ne getirdin? Kul: -“Şunları şunları getirdim.’’ Diyecek. Allah: -“Getirdiklerini beğendin mi?’’ diyecek. Kul: -“Beğenmedim.’’ Deyince -“Senin beğenmediğini ben nasıl beğeneyim? ‘’ diyecek. Al-
lah: -“Sana kitap gelmedi mi, Peygamber gelmedi mi? Dünyada
kurtulman için sana fırsat verilmedi mi? ‘’ diyecek. Kul; geri dönmek, yeni baştan hayat isteyecek, ona “Şimdi mi
aklın başına geldi?” denilecek. Sonra da yeri neresi ise oraya gönde-rilecek.
Rabbim aklını başına alıp, tanınan fırsatları değerlendirerek kurtulanlardan etsin. Varılacak yer iki: Cennet, Cehennem. Kul, nereye gitmek isterse oraya gidecek. Hangisinin yoluna düşerse, hangisi için iş yaparsa oraya varacak.
Allah sonumuzu hayreylesin. Rabbena atina fiddünya hasena-ten ve fil ahireti haseneten.
41
İKİ CİHAN GÜNEŞİ PEYGAMBER(SAV)’İN
GÜNLÜK HAYATI
Peygamberimiz(sav), insanlığa örnek olarak gönderilmiştir.
Cenab-ı Allah onu her konuda örnek almamızı ve o’na uy-
mamızı emretmiştir.
Allah Resulü : “Bana uyun, eğer bana uyarsanız, yolunuzu şa-
şırmazsınız” buyurmuştur.
“Bana uyan şefaatimi hak etmiştir. Cennette benimle beraber-
dir” diye de müjde vermiştir.
Şimdi Allah Resulü ile ilgili günlük hayatı hakkında sahabe-
nin sözleri ve anlattıkları ile sevgililer sevgilisi peygamberimizi
tanımaya çalışalım.
Ashabı kiram şöyle demiştir:
-“Efendimiz(sav) ahlakça ve yüzce insanların en güzeli idi.”
-“Allah’ın elçisi, insanların en cömerdi ve en bahadırı idiler.”
-“Allah’ın Resulü, yürürken hafif öne eğik yürürdü.”
-“Allah Resulü acele etmez, tane tane konuşurdu. Her dinle-
yen onu anlardı.”
-“Allah’ın resulü yüksek sesle konuşmazdı.”
-“İbadetinde devamlı idi.”
-“En çok Şaban ayında oruç tutmayı severdi.”
-“Hasta ziyaretinde şöyle dua ederdi: “ Ey insanların Rabbi,
zararı gider, şifa ihsan et.
Şifa veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur.
Hiçbir hastalık bırakmayacak şifa ihsan et.”
-“Bir kapıya geldiğin de, üç defa çalar, kapının tam karşısında
durmaz, kenara çekilir kapı açılınca selam verirdi.”
-“Yattığı zaman sağ tarafına yatar, sağ elini sağ yanağının al-
tına koyardı.”
-“Yatacağı zaman dua etmeden yatmazlardı. Kafirun, Nas, Fe-
lak surelerini ve Ayetel Kürsi’yi okurlardı.”
-“Bir şey yiyeceği zaman ellerini yıkardı.”
-“Cünüp uyuyacakları zaman normal abdest alır, öyle yatardı.
-“Bir yere gidecekleri zaman dua etmeden evden ayrılmazlar-
dı.”
-“Şiddetli rüzgar estiğinde: “ Allah’ım bu rüzgarla gönderdi-
ğin şerrinden sana sığınırım” derdi.
42
-“Kendini biraz rahatsız hissettiğinde muavezeteyni (Felak,
Nas )‘ı okur, ellerini
Vücuduna sürerdi.”
-“Birinin yalan söylediğini görür, duyarsa onun tevbe edince-
ye kadar yüzüne bakamazdı”
-“Bir şey yiyip içtiğinde. Allah’a hamd eder, şükrederlerdi.”
-“Yeni iman edenlerden “Elimden geldiği kadar Allaha ve
Resulüne itaat edeceğim” Sözünü alırlardı”
-“Birine görev verdiğinde: ”Kolaylaştırın, zorlaştırmayın,
müjdeleyin, nefret ettirmeyin derlerdi.”
-“Birisi hakkın da bir şey duyarsa, onu açığa vurmaz,“ ne olu-
yor ki bazıları şöyle şöyle yapıyor” derdi.”
-“ Abdest alırken az su ile abdest alır, yüzünü yıkarken yüzü-
nü oynatır ve gözlerinize su içiriniz derdi.”
-“ Abdest aldıktan sonra kerahet vakti değilse, iki rekat namaz
kılardı.”
-“ Kendine gülme geldiğinde eli ile ağzını kapatırdı.”
-“ Sevinç verici bir olaydan sonra şükür secdesine kapanırdı.”
-“ Bir şey kendisini sıkınca namaza dururdu.”
-“ Bir şeyi güzel gördüğünde “ Maşallah” derdi.”
-“ Abdest bozmaktan çıktığında “Gufraneke” derdi.”
-“ Tuvalete girerken “ ya zel celal “derdi.”
-“ Hasta ziyaretine gittiklerinde moral verirlerdi.”
-“ gök gürültüsü duyduğu zaman şöyle derdi:” Ya Rabbi bizi
gazabınla öldürme. Bizi azabınla karşılama ve bizi affet.”
-“ Kötü anlama gelen bir isim duyarsa onu güzel bir isimle
değiştirirdi.”
-“ Suyu üç yudumla içerlerdi.”
-“ Başta besmeleyi unutursa, hatırlayınca “ Bismillahi evveli-
hi ve ahirihi” derlerdi.”
-“ Konuşmasına selamla başlardı. Selam vermeden konuş-
mazdı.”
-“ Aksırdığı zaman “Elhamdülillah” derdi.” Başkası aksırdığı
zaman “Elhamdülillah” derse “Yerhamükellah” derdi. Aksırınca
ağzını kapatırdı.”
-“Elbisesini giymeye sağ taraftan başlarlardı.”
-“Kabristana girdiklerinde selam verirlerdi.”
-“Yolda yürürken sağa sola bakmazdı.”
-“Çocuklara ve ailesine karşı çok merhametliydi.”
-“En çok “Rabbebe Atina duasını okurdu.”
43
-“ O’nun ahlakı Kur’an’dı.”
-“ Sukutları uzun, gülmeleri kısa idi.”
-“ Namaza durmadan önlerine bir şey koyarlardı.”
-“ Zan ile iş yapmazlardı.”
-“ Bir kimsenin başkası aleyhinde konuşmasını kabul etmez-
di.”
-“ Bir şeyi kötüye yormazdı. Bana olumsuz şeylerden bahset-
meyin derdi.”
-“ Konuşurken tebessüm ederdi.”
-“ Kendisinden bir şey istendiği zaman varsa verir, yoksa su-
sar” yok” demezdi.”
-“ Biat alırken erkeklerin elini tutar, kadınların elini tutmaz-
dı.”
-“ Hastayı üç gün sonra ziyaret ederdi.”
-“ Kendisinden bir şey istense hayır demez, uygunsa onu ya-
pardı.”
-“ Abdest alırken yardım almaz, sadakasını kendi verirdi.”
-“ Secde ve Tebareke suresini okumadan ( vakit varsa ) uyu-
mazlardı.”
-“ Kimseyi azarlamazlardı; kimseden hoşuna gitmeyen şeyi
istemezdi.”
-“ Ailesine uyumadan 33 defa Sübanallah, 33 defa Elhamdü-
lillah, 33 defa Allahü Ekber demeden uyumamalarını tembih eder-
di.”
-“ Bağlılık, kardeşlik için hediyeleşmeyi tavsiye ederdi.”
-“ Nazar olduğu zaman okunmasını tavsiye ederdi.”
-“ İnsanın bedeninden ayrılan şunların gömülmesini emreder-
di. Saç, tırnak, kan, adet kanı, diş, pıhtı ve doğum artıkları.”
-“ Müslüman olana 80 yaşında olsa bile sünnet olmayı emre-
derdi.”
-“ Pazartesi, Perşembe oruçları tutardı.”
-“ Gümüş yüzük takarlardı.”
-“ Bela gelmesinden, kazaya uğramaktan, düşman şerrinden
koruması için Allah’a dua ederdi.”
-“ Beş şeyden Allah’a sığınırdı. Korkaklıktan, cimrilikten, kö-
tü yaşayıştan, kalp fitnesinden ve kabir azabından.”
-“ Felak – Nas süreleri nazil olduktan sonra onları çok okur-
du.”
-“ Ansızın ölmekten Allah’a sığınırdı.”
-“ Bir şeyi iyiye yorar, uğursuzluk saymazdı.”
44
-“ Devamlı abdestli durmaya çalışırdı.”
-“ Yeme, içme, giyimde sağ elini kullanırdı. Ancak ihtiyaç gi-
dermede sol elini kullanırdı.”
-“ Hacamat olur ve olunmasını tavsiye ederdi. Ayın 17-18-19-
21 günleri kan aldırırdı.”
-“ Allahü Teala’yı zikirsiz geçirdiği vakit olmazdı.
-“ Cumanın farzından önce dört, sonra da dört rekat sünnet
namaz kılarlardı.”
-“ Kuşluk namazını dört veya altı rekat kılarlardı.”
-“ Öğle namazından sonra iki rekat, akşam namazından sonra
Evvabin namazı kılarlardı.”
-“ Geceleri teheccüd namazına kalkarlardı.”
-“ Dua ve istiğfarı üçer defa tekrar ederdi.”
-“ Yiyecek içecek kaplarının ağızlarının kapatılmasını ister-
di.”
-“ Tesbihi sayarlardı.”
(Buraya kadar kaynak. Ramuz el-Ehadis: 519…..562)
-“Hayvanın yedi şeyini sevmezdi:
-Öd kesesi,
-İdrar torbası,
-Hayaları,
-Kıkırdakları,
-Erkeklik dişilik organları
-Kanı (Age:561)”
-“ Lüzumsuz işlerden sakınırdı.”
-Gizli nikahı kabul etmezdi.”
-“ Dövmeden hoşlanmazdı.”( Age:560)
-“ Allah Rasulü asla yemek seçmezdi.”
-“ Yemekten önce ve sonra ellerini, ağzını yıkar,” temizlik
imandandır” derdi.”
-“ Kadınlarınızı dövmeyiniz. Kadınlarını döven “hayırlı kimse
değildir” derdi.”
-“ Çok Kur’an okurdu. Hayırlınız “ Kur’an’ı öğrenen ve öğre-
tendir” derdi.”
-“ Kendisine özel hizmet edilmesinden ayağa kalkılmasından
hoşlanmaz, eli öpülsün divan durulsun istemezdi.”( Hz. Peygambe-
rin şemali, Ali Yandım)
-“ Peygamber(as) da dünya hırsı yoktu. O, dünyaya ait miras
bırakmadı. Veda hutbesin de! “ Size iki şey bırakıyorum, Kur’an ve
sünnetim. Bunlara uyarsanız yolunuzu saptırmazsınız” Buyurdu.”
45
-“ Son anlarında :” Namaza, namaza dikkat edin, idareniz al-
tındakilere, elinizin altındakilere iyi davranın. Onlar hakkında Allah
tan korkun” buyurmuştur.” ( Ramuz el- Ehadis: 562/10)
-“ Kardeşinin utangaçlığından şikayet eden birine Peygamber
(as):
-Onu bırak varsın utansın. Zira haya imandandır. Haya hayır
getirir.” Buyurmuştur. (RSalihin:684)
-“ Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime sarılırsa şehid
ecri alır” buyurmuştur. (B.Hadis Külliyatı:1/45)
-“ Sünnetimi terk ederseniz, sapıttınız gittiniz demektir” bu-
yurmuştur. (Müslim Mesacid:257)
Ne diyor Cenab-ı Allah:
-“ Ey iman edenler Allaha ve Peygambere itaat edin. İşlerinizi
boşa çıkarmayın.” (Muhammed:33)
-“Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir be-
la inmesinden veya üzerlerine açıklı bir azap inmesini istemekten
sakınsınlar” ( Nur:63)
-“ Kim Allaha ve Resulüne itaat ederse işte onlar Allah’ın
kendilerine lütufta bulunduğu, Peygamberlerle, Sıdıklarla, Salihlerle
ve şehitlerle beraberdirler. Bu ne güzel beraberliktir.”( Nisa:69)
Her insan gibi peygamber(as) görevini tamamladıktan sonra
bu dünyadan ayrılma vakti gelince, mezarlığa gitti, onlara selam
verdi. ”Yakında yanınıza geleceğiz İnşallah” dedi. Ashab ile helal-
leşti. Yedi dirhem parası vardı. Sadaka olarak verdi.
Ruhunu teslim ettikten sonra Hz. Ebu Bekir(r.a): “ Hayatın
gibi ölümünde güzel” dedi ve kendini tutamadı.
Hz. Osman (ra) dili tutuldu
Hz. Ali (ra) dondu kaldı
Hz. Ömer (ra) ölümünü kabullenemedi
İşte güzel insan. İşte güzel hayat. İşte güzel bir son. Allah’ım
bizi onun şefaatinden ayırma!
Allah’ım bizi sana kul, Rasülüne ümmet eyle!
Sallalla hü aleyhi vessellem.
Sallalla hü aleyhi vessellem.
Sallalla hü aleyhi vessellem.
Esseletü vesselemü aleyke ya Rasüllellah
Esseletü vesselemü aleyke ya Habib Allah
Esseletü vesselemü aleyke ya seyyidel’evveline velahinin.
Velhamdulillahi Rabbil alemin.
46
47
MUHAMMED (AS)’IN SÜNNETİNİN
ÖNEMİ
Sünnet nedir ?
Sünnet, Hz. Peygamberin söz, davranış ve sükutlarına denir.
Dinimizde sünnet, Kur’an’dan sonra ikinci kaynaktır. Mükel-
lefin işleri sekiz tanedir. Üçüncüsü sünnettir.
Sünnet, vahye dayanır. Cenab-ı Allah: “O kendiliğinden ko-
nuşmaz. Onun konuşması kendisine yapılan vahiy iledir” buyur-
muştur.(Necim:3-4) Buna göre sünnet, islamın vazgeçilmez kayna-
ğıdır.
Kur’an’da Peygamber (as) ‘ın sünnetine uymamız emredil-
miştir.
“Peygamber size ne getirdiyse onu alın. Sizi neden men ettiy-
se ondan kaçının.”(Haşr:7)
“Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur”(Nisa:80)
“Allah’a Peygambere başkaldıran şüphesiz apaçık şekilde sa-
pıtmış olur.”(Ahzap:36)
“Allah’la Peygamberin arasını ayırmak isteyenler, kafirler-
dir.”(Nisa:150) Bu ayetlere göre her Müslüman, Peygambere itaat
edecek ve sünnetine tabi olacaktır.
Sünnetsiz Peygambersiz İslam ve Müslümanlık olmaz. Sünne-
tin açıklamaları olmadan İslam yaşanmaz. Peygamberlerle Allah’ın
arasını ayıranlar “ bize Kur’an yeter “ diyenler sapıktırlar.
İslam’ın temeli olan Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şahadette
Cenab-ı Allah, kendi adı ile birlikte Muhammed(as) adının birlikte
anılmasını istemiş ve onun, peygamberliğinin tasdik edilmesini em-
retmiştir.
Alemleri onun yüzü suyu hürmetine yarattığını bildirmiştir.
Hal böyleyken son zamanlarda misyoner mantığı ile Peygam-
ber (as)’ı devreden çıkarma ve sünnetini itibarsızlaştırma gayretleri
görülmektedir. İleri sürdükleri iddialardan bazıları şunlardır.
- Peygamberin vazifesi bitmiştir.
- Allah’la kul arasına Peygamberde olsa kimse giremez.
- Peygambere bağlılık, kula kulluk olacağından şirktir.
- Kur’an varken hadislere ne gerek var? Bize Kur’an yeter.
- Kur’an ayetlerinin yorumu için akıl yeterlidir.
- Farz borcu olanların sünnet namaz kılmaları uygun değildir.
48
Hemen belirtelim ki bunlar misyonerlerin ve İslam düşmanla-
rının İslam’ı yıpratmak, İslam’ı anlaşılmaz kılmak ve Müslümanları
başsız bırakma oyunlarıdır.
Bu durumu peygamber(as) bize önceden haber vermiştir. Şöy-
le buyurmuştur:
“Bir zaman gelecek bir grup benim sünnetimden başka yolla-
ra tabi olacaklar ve ümmetimi benim yolumdan başka bir yola götü-
receklerdir.”(Müslim:1847)
“Sünnetim dışına çıkan bir takım kimseler gelecek, görünü-
mü insan kılığında fakat kalpleri şeytan kalbi olan olacak.”(Büyük
Hadis Külliyatı:5/9792)
“Sizden birinin benden rivayet edilen hadisleri rahat koltuğu-
na kurulmuş vaziyette dinleyip: “Rivayeti bırak! bana Kur’an dan
oku!” dediğini sakın duymayayım!” ( İ.Canan Hadis Ans:16/461)
Peygamberimiz(sav) bunlara karşı uyanık olmamızı tavsiye
etmiştir.
Her Müslüman farzlardan, vaciplerden sorumlu olduğu gibi
sünnetten de sorumludur. Peygamber(as) a uyduğu zaman sorumlu-
luğu yerine getirmiş olacaktır. Ayrıca sevap kazanacaktır.
Kendisine uymamız, sünneti yaşamamız konusunda Allah Re-
sulü bizi şöyle uyarmıştır. “Size iki şey bırakıyorum, bunlara uydu-
ğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız. Bunlar Kur’an ve sünnetimdir.”
(Muvatta Kader:2)
“Sünnetime uyun dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere
de son derece dikkatli ve uyanık olun. Sünnete uymayan bid’addır.
Her bid’at da sapıklıktır.” (Tirmizi İlim:16)
“Sünnetime azı dişinizle yapışır gibi yapışınız.”(Ebu Davu,
Sünnet:15)
“Bütün ümmetim cennete girecektir yalnız istemeyenler ha-
riç.”
Kim istemez denilince. Bana itaat eden cennete girer. Bana
uymayan cenneti istememiştir demektir.( R.Salihin:158) buyurur.
“Ben ve siz aynen şuna benzeriz: Ateş yakan ve ateşine per-
vane böcekleri düşmeye başlayınca onları kurtarmaya çalışan kimse
gibiyiz. Kurtarmak için ellerinizden tutuyorum, siz ise benim elim-
den kurtulmaya çalışıyorsunuz.” (Age:163)
“Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah’a itaat etmiştir.
Kimde bana isyan ederse, muhakkak ki Allah’a isyan etmiş-
tir.”(Buhari Ahkam:1)
49
Kur’an’da da: “Kim Resule itaat ederse, muhakkak ki Allah’a
itaat etmiş olur” buyrulmuştur.(Nisa:80)
“Her amelin bir coşkusu vardır. Her coşkunun da bir gevşe-
mesi vardır. Kimin coşkusu sünnetimden yana olursa, o mutlaka
kurtulmuştur. Kimin de istek, arzu ve gayreti sünnetim dışına yöne-
lik olursa, o helak olmuştur.” (Tirmizi Kıyame:21)
Peygamber(as) bu sözleri ile sünnetin ve sünnete uymanın
önemini belirtmiştir. Sünnetsiz kurtuluşun olmayacağını belirtmiş-
tir.
Sahabeyi cahiliye toplumu olmaktan çıkarıp bir kısmının cen-
netle müjdelenmesi ve diğerlerinin gökteki yıldızlar mesafesine
yükselmesi onların sünnete uyma titizliğindendir.
Samimi Müslümanlar, hep sünneti ölçü almış ve ona göre ya-
şamıştır. Bir gün Beyazıd-ı Bistamiye öğrencileri” bir veli kul bir
alim zat var onu ziyaret edelim” derler. Bistami hazretleri “olur”
der, giderler. O adamda evinden çıkmış camiye gitmektedir.” Kıble
tarafına tükürür.”
“Sizden biriniz kıble tarafına tükürmesin.”(Buhari, Salat:33)
hadisine uymadığı için sünnetine uymadı diye Bistami Hazretleri
geri döner. Bunun sebebini soran öğrencilerine : “Görmediniz mi?
Sünnete uymadı” cevabını verir.
Sünnete uymayanlar için peygamber(as) söyle buyurmuştur.
“Kur’an’a ilave edenler, Allah’ın kaderini yalanlayanlar, Al-
lah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram sayanlar ve sün-
netimi terk edenler, Allah’ın lanetine uğrarlar, bütün Peygamberle-
rinde duası kabul olmuştur.” (Büyük Hadis Külliyatı:1/46)
Sünnetine uyanlar için ise şöyle müjdelemiştir.
“Kim benden sonra unutulmuş bir sünnetimi yaşatırsa, beni
sevmiş olur. Kim beni severse. Cennette benimle beraberdir.”
(Age:1/45)
“Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime yapışırsa, şe-
hit sevabı alır.” (Age:1/45)
Peygamberimiz, Peygamberlerin sonuncusudur. O insanların
ve cinlerin peygamberidir. Bütün insanlara gönderilmiştir. Yeryü-
zünde kabri belli olan, akın akın ziyaret edilen ve her emaneti, saka-
lının teline kadar muhafaza edilen başka bir Peygamber yoktur.
Peygamberimizin her hadisi titizlikle toplanmış, günümüze
kadar korunmuştur. Modern hayata uymayan bir tek sünneti yoktur.
Faydasız, yapıp da zarar görebilecek her hangi bir şeyi, İslam Pey-
gamberi emretmemiştir.
50
“Bize Kur’an yeter“ Diyenler Kur’an’a bağlı Kur’an aşığı
kimseler değillerdir.
Sünnetsiz Peygambersin İslam gayretleri, İslam düşmanlığın-
dandır. O zaman Kur’an’ı her isteyen kendine göre yorumlayacak-
tır. Ortaya herkese göre ayrı ayrı din, inanç çıkacaktır. Müslümanlar
ipi kırılan tesbih taneleri gibi bölük bölük olacaktır. Çobansız sürü
gibi olacaktır.
Bu gayretler boşunadır. İslam, bu güne kadar zarar görmemiş
bundan sonrada kimse zarar veremeyecektir. Çünkü İslam Allah’ın
korumasındadır. Allah vaad ediyor:
“Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saff:8)
Yalnız Allah nurunu tamamlayacak diye yatmak olmaz. Ciha-
dı, tebliği terk etmek olmaz. Düşmana her türlü tepki gösterilecek-
tir. Allah Resulünün hayatı incelenecek olursa, müslümanın nasıl
davranacağı anlaşılacaktır.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethin de dervişleri toplayıp
“Allah” dedirtirken, karada gemi yüzdürmüş, topları ile de surları
dövdürmüştür. Her konuda hassas olan büyüklerimiz, Allah’ın dini-
ni yaşayacağız dini, vatanı koruyacağız diye rahat yataklarında yat-
mamışlardır.
Kur’an’a sarılalım “Kur’an bize yeter oyunu ile Peygamber
(as) dan koparma ve sünneti unutturma gayretlerine, dikkat edilme-
lidir. Sünneti ibadetten, sünneti hayattan çıkarmak, itikatı zayıf,
imanı zayıf olanlara güzel gelebilir. Kolay görülebilir.
Dinde hüküm çıkarma da Kur’an’ı anlamada İslam da dört
kaynak vardır. Kitap, sünnet, icma ve kıyas. Tek bir kaynak, kıya-
met dini için yeterli değildir.
Her şey Kur’an’da yoktur. Ayrıca Kur’an her şeye açıklık ge-
tirmemiştir. Birde Peygamber(as) dinde hüküm koyma yani emir,
yasak koyma yetkisine sahiptir.
İslam tarihinden bir örnek vermek istiyorum. İbni Mes’ud(ra)
“dövme yapan yaptıran, peruk takan kadınlara lanet olsun” hadisini
söyleyince, bir kadın (Ümmü Yakup) itiraz der. İbni Mesud: ”Pey-
gamberler lanetlemiş bende lanetliyorum” der. Kadın: Ben Kur’an’ı
eksiksiz okudum, bunu göremedim” deyince, İbni Mesud(ra)
“Hakkıyla okusaydın görürdün” der ve Haşr Suresinin 7. Ayetini “
Peygamber size ne getirmişse onu alın, neyi yasakladıysa, ondan da
kaçının” ayetini hatırlatır.
Bir olayda şöyledir:,
51
Hz. Ömer(ra) halife iken yeni Müslüman olmuş bir grup gelir.
Hz. Ömer’e: biz nasıl namaz kılacağız Kur’an’a baktık göremedik?
Derler. Halife Allah’ın elçisinden duyduğu ve gördüğü şekilde anla-
tır.
Peygamber efendimizin açıklamalarına, yaşayışına, Ashabın
izah ve yorumlarına, alimlerin, mezhep imamlarının bilgilerine baş
vurmadan dini emir ve yasaklar tam anlaşılamaz, doğru bir şekilde
yaşanamaz.
Kimse kendi başına Kur’an’ı, dini anlayamaz. Dünya da Al-
lah’a kulluk görevi nasıl yapılacak, bunu Allah’ın elçisinden öğreni-
riz. Çünkü Hz. Peygamberin sünneti, Kur’an’ı ve dini açıklayıcı
mahiyettedir. Sünnete itibar etmezsek Kur’an’ı yanlış yorumlarız,
Allah’ın emirlerini yanlış uygularız.
Kur’an namaz kıl, oruç tut, hac et, zekat ver diye emreder.
Bunların nasıl, ne zaman, ne kadar olduğu Kur’an da geçmez bunla-
rın bilgisi, Peygamber (as)’ın sünnetinden öğrenilir.
Kur’an da namazlar kaç rekat ve nasıl, ne zaman kılınacak
bilgisi var mı?
Zekatı kim verecek, ne kadar verecek, kime ne zaman verecek
bilgisi var mı?
Bir insan sadece Kur’an’a göre kulluk görevini yapmaya
kalksa, İslami bir hayat yaşayamaz. Ayrıca dinde olup da Kur’an da
olmayan hususlar vardır. Mesela; katilin maktule mirasçı olmayaca-
ğı, eşek etinin haramlığı, neseple haram olanın sütle de haramlığı,
yırtıcı hayvanın etinin haramlığı gibi. Bunlar birkaç örnektir.
Sünnete soğuk bakanlar, sünneti önemsemeyenler, samimi
değil, İslamı yaşayanlar değildir.
Sünnetsiz din olmaz. Bizden önceki Müslümanlar bu konuda
hassas davranmışlardır. Dinlerine bir zarar gelmemesi için her türlü
fedakarlığı yapmışlardır. Peygamberlerinin sünnetini terk edenler de
Peygamberlerini de, dinlerini de unutmuşlardır. Kutsak kitaplarını
bile koruyamamışlardır. İşte Yahudilik, işte Hristiyanlık!..
“Bize Kur’an yeter” diyen mutezile ile Hz.Ali ye bağlı olduk-
ları için sünnete itibar etmeyen Şiiler ve müştekilerin oyununa gelen
mezhepsizler gibi düşünmemeliyiz.
Hedefin sünnet ve Peygamber’in oluşu, Müslüman ı düşün-
dürmelidir. Çünkü bu hareket, Müslümanları sünnetten Peygamber-
den ve dinden koparma hareketidir. Sürüye zarar verebilmek için
çobanı ortadan kaldırma gayretidir. Peygamberi unutturmak için
52
Mevlana, Yunus, Nasreddin Hoca haftaları düzenleyenlerin sinsi
oyunlarıdır. Bu oyuna gelinmemelidir.
Cenab-Allah Peygamber efendimizi alemlere rahmet olarak
göndermiştir.(Enbiya:107) onu anlamak için bir hafta yetmez. Pey-
gamberimiz(sav) “Sünnetimden yüz çeviren, yolumu terk etmiştir,
benden değildir.”( Buhari, Nikah:1) buyurmuştur.
Veda hutbesinde de. “ Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı
sarılırsanız, yolunuzu şaşırmaz, sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Al-
lah’ın kitabı Kur’an ve benim sünnetimdir.” Diyerek şaşırmamanın,
sapıtmamanın yolunu göstermiştir.
Dinde samimi olunmalıdır. Dinde fitne, fesat çıkararak müs-
lümanların önüne geçilmez. Din adına ortaya çıkıp, dine müdahale
sapıklıktır. İnsanın imanını tehlikeye sokar. Hz.Ömer (ra) “ Bir in-
sanın namazına ibadetine değil doğruluğuna bakın” demiştir. Evvela
itikat düzgün olacaktır. İnsanımızın içinde bulunduğu dini boşluktan
yararlanan din düşmanlarına, misyonerlere, misyoner mantıklılarına
karşı her Müslüman uyanık olmalı ve gösterebildiği tepkiyi göster-
melidir.
Peygamberi tanımayanın ameli boşa gider. Peygamberin sün-
netini terk, kıyamet alametlerinden sayılmıştır.
Dünya da ve ahrette Allah’a kul, Muhammed Aleyhisselama
ümmet olmaktır.
İslam’a zarar vermek, Müslümanları İslam’dan uzaklaştıra-
rak bölük bölük olmalarını sağlayabilmek için İngilizler, vahhabiliği
kurdurmuştur.
Lawrence ve onun gibiler, Müslümanlar arasına hep fitne
sokmuşlardır.
Bugün yabancıların emellerine hizmet eden ve ya dikkat çe-
kek ve meşhur olmak arzusu ile hareket edenler, sünnetsizliği, mez-
hepsizliği ortaya çıkarmışlardır.
Bunlardan Allah’la konuştuğunu, peygamber olduğunu, Me-
sih olduğunu iddia eden sapıklar olmuştur. Bunlar fırtına gibi gelir
geçer, ama İslam’a verdikleri zarar bazılarının sapıtmasına neden
olur. Zekeriya Beyazlar, Yaşar Nuri’ler, Evrenosoğlu’lar nerede?
Mesih’im diyenler ne halde?
Sonuç olarak; gelecek nesillerin Müslüman kalması, onlara
sünneti tebliğ etmemize bağlıdır. Sünneti doya doya yaşayıp örnek
olmamıza bağlıdır.
Peygamber (as) “Söyleme yap” demiştir.
53
İnanıyorum ki, Ashab-ı Kiram gibi bu nesilde sünnetle ter-
biye olacaktır.
Bugüne kadar hayatlarının ölçüsü sünnet olanlar, mutlu ve
huzurlu olmuş, kıtalara hükmetmiştir.
Öncekiler, sünnet konusunda çok hassas davranmışlar, sün-
nete uymayan işleri için tekrar sünnete uygun davranmışlardır. Sün-
nete uymayanlar uyarılmışlardır. Bir örnekle konuyu bitirelim.:
Mısır’a Vali olan Ukbe bin Amr, Akşam namazını geç kıl-
dırmıştı. Ebu Eyyup (ra) sordu :
-Neden akşam namazını geç kıldırdın?
Ukbe bin Amr:
-“Millet işleriyle meşguldüm, işim uzadı “
Cevabını verince Ebu Eyyub (ra):
-“Korkarım halk senin bu hareketini, Peygamberden böyle
görmüştür, düşüncesiyle benimserler” demiştir.
Allah’ım, bizi sünneti terk eden sapıklardan ve peygam-
ber(as)’ın şefaatinden mahrum olanlardan etme.
54
55
SÜNNET DÜŞMANLIĞI Sünnet nedir? Sünnet, İslam peygamberlerinin söz, davranış ve sükutlarıdır. Efal-i mükellefinin 3. sü İslam’ın dört kaynağının 2. sidir. Cenab-ı Allah Muhammed (as) ,bütün insanlığa rahmet ola-
rak, önder, rehber ve son peygamber olarak göndermiş “Sen olma-saydın alemleri yaratmazdım“ buyurarak ona “Habibim“ demiştir. O’nu diğer peygamberlerden üstüm kılmış ve O’na şefaat etme hak-kı vermiştir: O’na miraç nasip etmiştir.
Dünya O’na koşarken müslüman olup O’nun önünde eğilip O’na hayran olurken, son zamanlarda peygamber (as)’ın mucizele-rini inkar eden ve O’nun sünnetine itibar etmeyen sapıklar türedi.
Sapık mutezile mezhebi gibi “Bize Kur’an Yeter” diyerek müslümanları ve peygamberlerden ve sünnetten uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Eğer Kur’an bize yetseydi, Cenab-ı Allah peygamber (as)’ı göndermez ve “Ona uyun” buyurmazdı.
Şimdiye kadar misyonerler, İslam düşmanları sünnete dolayı-sıyla peygamber (as) saldırıyorlardı. Şimdi kendini veya birilerini peygamber (as)’ın önüne geçiren sapıklar türedi.
Muhammed suresinin 33. Ayetinde: “Allah’a ve Resulüne uyun ki amellerinizi boşa çıkarmayın” buyuruluyor. Buna göre bo-şuna çabalıyorlar ve sapıttıkları insanların da vebalini yükleniyorlar.
Şeytan, Allah’ın Peygamberine secde etmedi. Allah’ın buyru-ğuna uymadı, lanetlendi huzurdan kovuldu.
Bu düşmanlık niye? Size de peygamber (as)’ın sünnetini ya-şamak zor mu geliyor?
Anladık, Hristiyan dünyası ve Ebucehil, Ebu Leheb torunları peygambere düşman. Size ne oluyor? Sizin peygamber (as)’a ihti-yacınız yok mu? Yaptığınız iş, sizi peygamber(as) dan uzaklaştıra-caktır. Sizin dininiz ne? Hangi peygamberin ümmetindensiniz?
Peygamber(as)’ın mucizelerini inkar, sünnetini inkar, insanı küfre götürür. Sünnet düşmanlığı fitnedir.
Sünnetsizlik, nasipsizliktir. İslam inancın da değil sünnetler, nafileler bile terk edilmez.
Müslüman farz ve vaciplerinden sorumlu olduğu gibi, sünnet-ten de sorumludur. Nafilelerde onun eksiklerini tamamlayacaktır.
İmanın şartında, İslam’ın şartında Muhammed (as) yok mu? Birini inkar eden iman etmiş olur mu?
Peygamber’e karşı olmak, Allah’a karşı olmaktır. Peygambe-rin sünnetini terk etmek, Allah’ı terk etmektir. Kur’an’da onlarca
56
ayette peygambere uyunuz, itaat ediniz emri vardır. Yani peygam-berin sünnetini işlemek Allah’ın emridir.
Ebucehil Ebu Lehep öldü diyorlar. Onlar ölmedi onlar yaşı-yor. Onlar değil miydi peygamber(as) a inanmayan. Bugün pey-gambere karşı olanların, insanları peygamber sünnetini terk ettiren-lerin onlardan ne farkı var?
Bakın Cenab-ı Allah Kur’an’da Müslümanlara ne emrediyor: Birkaç örnek:
‘’O’nun konuşması vahiy iledir.’’(Necm:3) “Peygamberiniz ne getirdiyse onu alın. Sizi neden men eder-
se, ondan uzak durun.’’(Haşr:7) ‘’Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.’’(Nisa:80) ‘’Allah’a ve peygambere başkaldıran muhakkak sapıtılmış-
tır.’’(Ahzab:36) ‘’Allah’la peygamberin arasını ayırmak isteyenler, kafirler-
dir.’’ (Nisa:150) Bu konuda Allah Resulü ne diyor birkaç örnekte onun ağzın-
dan verelim: “Kıyamet günüde ümmetimden bazılarını şefaat ederken ze-
baniler, aralarından bazılarını çekip alıp cehenneme götürecekler ben rabbime diyeceğim ki:
Ya Rabbi! Onlar benim ümmetimden rabbim bana diyecek ki: Onların senden sonra ne bid’atler işledikleri bilsen.” “Sünnetimin dışına çıkan bazı kimseler gelecek, görüntüsü in-
san kılığında fakat kalpleri şeytan kalbi olacak”(büyük hadis külli-yatı:5/9792)
“Sünneti uymamak bitattır. Bitatta sapıklıktır.” (Tirmizi, ilim :16)
“Sünnetime azı dişinizle yapışır gibi yapışın.” (Ebudavut, sünnet:15)
“Dileyenler cennete gidecek istemeyenler hariç sahabe: Kim istemez ya Rasulullah! Allah Rasulu: Sünnetime uymayan “(Riyasüz-Salihın:158) “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana itaat etmeyen
Allah’a isyan etmiş olur. ”(Buhari, ahkam: 1) Müslümanın hayatında sünnetin yeri çok önemlidir. Beyazıt-ı Bistami’nin talebeleri :”falan yerde alim biri varmış
diye, çok met ediyorlar, yanına gidip ziyaret etsek” diye ısrar edi-yorlar. Peki diyor, gidiyorlar o zat, evinden camiye gidiyormuş kıb-le tarafına tükürmüş Beyazıt Bistami Hazretleri kıble tarafına tü-kürmeyiniz “Hadisini zikredip geri döner. ”Allah Rasulunun hadisi-ne itibar etmeyenin Allah ve Peygamber(as) yanında hiç değeri yok-tur” diye ilave eder.
57
Bir Allah dostu camiden çıkarken nasılsa sol ayakkabısını ön-ce giymiş hafiften bir ses:
“Öküz” demiş. Allah dostu düşmüş bayılmış. “Hayrola ne oldu ?“ demişler. Allah Rasulunun bir sünnetini sehven terk ettik adımız öküze
çıktı. Vay benim halime! “Onun için bayıldım” Demiş. Kuran sünnetsiz anlaşılamaz onun açıklamasını Peygamberi-
miz yapmıştır Sünnetsiz İslam yaşanmaz. Rabbimiz Kur’an’da “fesalli”: “Namaz kıl” diyor. Allah Rasulu’nun sünnetini bir tarafa bı-
raktınız hadi gelin işin içinden çıkın. Ne zaman, ne kadar, nasıl na-maz kılacaksınız?
Bir grup yeni müslüman olmuş Bir grup Hz Ömer (ra)’a gelip: “Biz yeni Müslüman olduk Kur’an’a baktık nasıl namaz kıla-
cağımızı bulamadık” derler. Hz. Ömer(ra): ”Peygamber (as) beni nasıl namaz kılar görür-
seniz sizde öyle kılın” dedi der. Allah Rasulu’ndan gördüğü ve duyduğu gibi anlatır bunun
üzerine “şimdi oldu” derler ayrılırlar. Allah Rasulu’nun emin koyma yetkisi vardır mesela
Kur’an’da eşek etinin haramlılığı yoktur. Mesela katil öldürdüğüne mirasçı olmaz, midyenin haramlılığı yoktur. Sünnette vardır insan-lığın son peygamberinin tebliğine ihtiyacı vardır. O, Müslümanın hayatında ölçüdür. Örnektir rehberdir. O’nun dışındaki yollar sapık-lıktır. Geçmişte ona uymayanlar sapıklaşmıştır.
İnsanlığa her şeyi Allah Rasulu öğretmiştir. O cahiliye devrini kapatmış, Müslümanlar Asr-ı saadet yaşatmıştır.
İslam fıkhında kural, bir mesele, Kur’an’da bulunamaz, çö-zülmezse, sünnete başvurulur.
Peygamber(as)’ın son vasiyeti nedir? Veda hutbesinde: ”Size iki şey bırakıyorum onlara uyduğunuz
müddetçe sapıtmazsınız. Onlara uymazsanız sapıttınız gittiniz demektir. Onlar; Kur’an
ve sünnetimdir” buyurmadı mı? Sünnet düşmanlığı, İslam’a zarar vermek peygamberden
Kur’an’dan ve İslam’dan Müslümanları uzaklaştırmaktır. Bu oyun misyoner oyunudur nasibsizlerin oyunudur. Bugün kelime-i şahadet, kelime-i tevhid Muhammedsiz ol-
muyor. Peygambersiz, sünnetsiz Müslümanlık olmaz ona inanmayan
ve uymayanlar helak olmuştur.
58
Peygamber (as), tarihin akışını değiştiren. Çağ açıp, çağ ka-patan, tarih te en etkili kimsedir.
Onun büyüklüğüne özenen niceleri taklide yönelmiştir. Niceleri Peygamber (as)’ı istismar ederek menfaat toplamıştır. Samimi olarak ona uyanlar ise itikat bozukluğu yaşamamış-
lardır. Cenab-ı Allah: ”Ancak Allah’a ve peygambere itaaate eden
kurtuluşa erer.” Buyurur. (Ahzap:71) Bugün farza yakın sünnetler vardır onun için sünnetsizlik bü-
yük yanlışlıktır. “Sünnetimi beğenmeyen ben den değildir”(Buhar-i nikah:1) “Benden sonra yaşayanlar çok ihtilafa düşecekler. İşte o za-
man sünnetime uyun ona tutunun, hem de azı dişinizle tutunur gibi” (Ramuz El-el ehadis:157/5) buyurmuştur.
Eğer eh-i sünnet olursak eh-i ümmet olma şansımız olmaz. Peygambere uymayanların sonu iyi olmamıştır. Düşmanlıkla-
rında ona hiçbir zarar verememiştir. Ebu ehiller’e ebu Lehemler’e ne oldu .
Mescid kuşu Salebe’ye ne oldu? Ya Hz. Sevban’a ne oldu. Peygamberimiz birkaç gün Medi-
ne’den ayrılmıştır. Onu görmeyen Hz. Sevban sararmış solmuştu. Ona hasretinden hastalar olmuştu. Ahirette ayrı kalma endişesi onu perişan etmişti. Peygamber (as) onu: şöyle teselli etti: Kişi sevdiğiy-le beraberdir” buyururdu. Hz Sevban’ın üzüntüsü tam gitmemişti şu ayet nazıl oldu. (Nisa:69)
“Kim Allah’a ve Rasulune itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerini lütuflarda bulunduğu Peygambeler, Sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir.
Bunlar ne güzel arkadaştır!” KUR’AN’DAN BİR KAÇ ÖRNEK “Ey Muhammed de ki: Allah’ı seviyorsanız, bana uyun, Allah
da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. (Al-i imran:31) “De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin. Yüz çevirirlerse,
bilsinler ki; Allah, inkar edenleri sevmez .“(Al-i imran:32) “Sizi merhamet edilmesi için Allah’a ve Peygambere itaat
edin.” (Al-i imran:132) Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, o için den ırmaklar
akan cennetlere konulacaktır. Orada temelli kalacaklardır. Büyük kurtuluş budur (Nisa:13)
59
Kimde Allah’a ve Peygamberlere başkaldırırsa ve yasakların çiğnerse, onu temelli kalacağı cehenneme sokarız. Alçaltıcı azap onadır.”(Nisa:14)
“Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çe-virirse, bilsin ki, biz seni onlara bekçi göndermedik”(Nisa:80)
“Allah’a itaat edin. Peygambere itaat edin. Karşı gelme-yin.(Maida:92)
“Peygamberlere inanın ona uyun ki doğru yolu bulası-nız.”(A’raf:158)
“İnanıyorsanız Allah’a ve Peygamberlere itaat edin.”(Enfal:1) “Ey inanlar! Allah ve Peygambere karşı hainlik etme-
yin.”(Enfal:27) “Peygamberi incitenlere can yakıcı bir azap var-
dır.”(Tevbe:61) “Namaz kılın. Zekat verin peygambere itaat edin ki, size mer-
hamet edesin.”(Nur:56) “Ey inanlar! Allah’a ve Peygambere itaat edin, işlerinizi boşa
çıkarmayın.”(Muhammet:33) “Peygamber size ne getirdiyse onu alın. Sizi neden men ettiy-
se ondan kaçının.(Haşr:7) Görülüyor ki peygamber (as)a uymak onun sünnetini yapmak
Cenab-ı Allah’ın emridir. Peygamber (as) şöyle der: “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de
Allah’a isyan ermiş olur.”(Buhari Ahkam:1) “Bana itaat eden, cennete girer, bana isyan edene bana baş-
kaldırmış ve serkeşlik etmiş olur.”(Buhari itisam:2) “Peygamber (as), bugünkü itikatı bozukları önceden şöyle ha-
ber vermiştir: ”Bir zaman gelecek bir grup benim sünnetimden baş-ka yollara tabi olacaklar ve ümmetimi, benim yolumdan başka yola götürecekler .”(Müslim:1847)
Bir grupta bazı hadisler için mevzu, şüpheli, zayıf ifadeleri ile hadislere güveni sarsmaya çalışıyor.
Birileri ile uzun süre oturuyorsun. Falan şöyle dedi, falan böy-le demiş diyor. Allah böyle buyurmuş. Peygamber böyle demiş de-miyor.
Kimsenin şüphesi olmasın. Hadisler kılı kırk yararak şahidleri ile toplanmıştır. Hatta İmam-ı Buhari Şam’da birinde bir hadis ol-duğunu duyuyor. Günlerce yolculuktan sonra adamı buluyor. Ada-mı kaçırdığı atı yakalamak için boş avcunu açmış halde görünce hemen geri döner. ”Atını aldatanın yalan söyleme ihtimali vardır” der.
Bir hadislerinde peygamber (AS):
60
“Bana yalan isnad eden ateşteki yerini hazırlasın “buyurmuş-tur (Tirmizi,fiten:70)
Sonuç olarak; Sünnet düşmanlığı İslam düşmanları tarafından asırlar önce-
sinden sürdürülen planlı bir harekettir. Peygamberden ve Kur’an’dan koparma oyunudur.
Bu hedefin ardından sırada Kuran vardır Kur’an’ın muhatabı araplardır. Manasını anlamadan okursa faydası yoktur. Ölülerin ardından okunursa onlara ulaşmaz, denmekte ve İn-
cil, Tevrat alıntılı tercümeler yapılmıştır. Kur’an Allah kelamıdır ona hiçbir güç zarar verememiş ve veremeyecektir.
Cenab-ı Allah: “O’nu biz indirdik, biz koruyacağız” buyurmuştur. Allah bu aziz milleti Kur’ansız, sünnetsiz bırakmasın. OLMUYOR MUHAMMEDSİZ Açan çiçeklere meyve Verilmiyor Muhammedsiz Hak’tan gelen derde deva, Bilinmiyor Muhammedsiz, Çok meşgul ol Kur’an ile, Seherlerde figan ile Son nefeste iman ile Ölünmüyor Muhammedsiz Hakikattır cemaluallah Ağlayanlar görür vallah Çünkü böyle diyor Allah, Gülünmüyor Muhammedsiz, Irak cennetin yolları, Gider muttaki kuralları, Cennet’te tuğba dalları, Eğilmiyor Muhammedsiz.
61
İLAHİ HADİSLERDEN BİZE UZANAN
MESAJLAR
Hadis, Peygamber(A.S)’ın söz, davranış ve sukutlarına denir.
İlahi(Kutsi) hadis, anlamı Cenab-ı Allah’tan sözleri peygam-
ber(A.S)’dan olan hadislerdir.
Hadis no:1:sayfa:37:
-”Toplanıp zikreden için.” Ben onları af ettim diyen” deyince
melekler:
-Ya Rabbi, onların anasında onlardan olmayan birisi var. Bir
ihtiyaç için onlara uğramıştı.” derler.
Cenab-ı Allah meleklere şöyle der:
-”Onlar aynı meclisin adamlarıdır. İçlerinden onu ayrı tuta-
mam onu da affettim.”
(Hadis no:2, sayfa: 59)
-”Ey Ademoğlu! Bana kulluk için anın. Gönlünü zenginlik
doldurayım. Fakirlikten seni kurtarayım”. (Hadis no:3, sayfa 85)
-”Benim yarattığım gibi bir şey yapmaya kalkışandan daha
zalim kim olabilir?”(Hadis no:4, sayfa 97)
-”İnsanlar hep bir şeyler sormaktan geri durmazlar. Hatta Al-
lah bu var olan şeyleri yarattı. Peki Allah’ı kim yarattı ?”derler.
Böyle bir soru ile karşılaşan “Ben Allah’a iman ettim.” desin. ”(Ha-
dis no:5, sayfa:107)
-”Meleklere; kulum bir kötülük düşündüğünde onu yazmayın.
Eğer onu işlense, bir kötülük olarak yazın. Bir iyilik düşününde onu
yapmazsa, bir iyilik olarak yazın. Eğer o iyiliği yaparsa, on katı
sevap yazın.” buyurur.(Hadis no:6, sayfa:109)
-”İçinizden biri, İslam’ın eminlerini güzel yaparsa, Allah’a
kavuşuncaya kadar işlediği her iyilik için on mislinden yedi yüz
misline kadar sevap yazılır. Eğer günah işlerse ayniyle yazı-
lır.”(Hadis no:7, sayfa:112)
-”Kim bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım.
Kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kim
bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim. Kim bana yeryü-
zünü dolduracak kadar günahla gelirse, ben onu o kadar bağışlama
ile karşılarım.”(Hadis no:8, sayfa:120)
-”Ben kulumun zannına göreyim. O beni zikrettiği zaman ben
onunla beraberim. O beni yalnız zikrederse, bende onu zikrederim.
62
O beni bir topluluk içinde zikrederse, bende onu daha hayırlı bir
topluluk içinde zikrederim.”(Hadis no:9, sayfa:125)
-”Ben, Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, kulağın
duymadığı, kimsenin aklına gelmediği nimetler hazırlarım.”(Hadis
no:10, sayfa:148)
-”Allah bir kulu sevince Cebrail’e;
-“Ben falanı seviyorum, onu sende sev.” der. Cebrail’de bü-
tün gök ehline; “Allah falanı seviyor, sizde onu sevin.” der. Gök
ehline de onu sever ve yeryüzü ehlinin o kişi için kalbine sevgi say-
gı yerleştirir.”(Hadis no :11, sayfa:154)
-”Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse, ben ona savaş
açarım. Kulum bana farz kıldığım amellerden daha sevimli bir
amelle bana yaklaşamaz. Kulum nafile amellerle bana yaklaşmaya
devam ederse, ben onu severim. O zaman onun gören gözü, işiten
kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey istediğinde
istediğini veririm. Bana sığındığı zaman onu korurum.”(Hadis
no:12, sayfa:255)
-”Ey Ademoğlu: benim için günün başında dört rekat(kuşluk)
namaz kıl, gün sonuna kadar sana yardımcı olayım.”(Hadis no:13,
sayfa:294)
-”Oruç kalkandır. Oruçlu sövmesin. Cimrilik etmesin. Bir
kimse ona savaşırsa veya söz söylerse, “Ben oruçluyum.” de-
sin.(Hadis no:14, sayfa:337)
-“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın, onlar diridir,
Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Şehitler cennette iken Al-
lah: ”Fazladan istediğiniz bir şey var mı? diye sorar. Onlar:” Daha
ne isteyelim.” derler. Onlara tekrar sorulur. Onlar: “ Tekrar senin
yolunda ölmek için bizi diriltmeni ve dünyaya döndürülmemizi iste-
riz.” derler.(Hadis no:15, sayfa:344)
-”Haksız yere birini öldürene kıyamet gününde öldürdüğü
kimsenin günahı yüklenir.”(Hadis no:16, sayfa:359)
-”Kulunun iki gözünü aldığımda o sabrederse o iki gözüne
karşılık cenneti veririm.”(Hadis no:17, sayfa:366)
-”Ey Ademoğlu! Belanın ilk vurduğu anda sabredip sevap
umarsan, senin için cennetten başka sevaba razı olmam.”(Hadis
no:18, sayfa:382)
-”Bir peygamberi ağacın dibinde bir karınca ısırdı. Oda ateş
yakıp karıncaları yaktı. Allah ona: ”Seni ısıran bir karınca değil
miydi tesbihte bulunan bir topluluğu yok ettin.” buyurdu.”(Hadis
no:19, sayfa:407)
63
-”Kulun günah işledi. ”Rabbim günahımı bağışla.” dedi. Gü-
nahını bağışlayan Rabbinin olduğunu bildi. Bende onu bağışla-
dım.”(Hadis no:20, sayfa:440)
-”Adak Ademoğlu’na bir şey sağlamaz. Benim takdir etmedi-
ğim vuku bulmaz. Ancak ona kaderde olun gelin.”(Hadis no:21,
sayfa:448)
-”Melekler, birinin ruhu ile karşılaştı ona:” Sen iyilik adına
bir şey işlemedin mi? oda: “hayır.” Dedi. Melekler: ”İyi düşün.”
Dediler. Oda” insanlara borç verirdim. Ödeme zorluğu olanı gecik-
tirirdim” dedi. Rabbi meleklere;” Onu bırakın.” Buyurdu.” (Hadis
no:22, sayfa:463)
-”Bir adamın kardeşini üç günden fazla terk etmesi, helal ol-
maz. Bu ikisi buluşurlar, biri yüzünü bir tarafa çevirir, öbürü de
diğer tarafa çevirir. Bu ikisinden en hayırlı olanı, önce selam vere-
nidir.” (Hadis no:23, sayfa:470)
-”Kıyamet gününde nizam için birbirini sevenler nerededirler.
Bugün onları benim gölgemden başka gölge bulunmadığı bugünde
gölgemde gölgelendireyim.” buyurur. (Hadis no:24, sayfa)
-"Allah kıyamet gününde: "Ey Ademoğlu ben hastalandım,
beni ziyaret etmedin neden? Kul: -Rabbim seni nasıl ziyaret edebi-
lirdim? der. Allah: " Falan kulum hasta idi, onu ziyaret etseydin,
beni ziyaret etmiş olacaktın" buyurur. -Ey Ademoğlu! Senden yiye-
cek istedim bana vermedin neden? der. Kul, sana nasıl yiyecek ve-
rebilirdim ki. Sen alemlerin Rabbisin der. Allah ona: -Falan kulum
senden bir şeyler istemişti de sen vermemiştin. Eğer ona verseydin
bana vermiş olacaktın buyurur. (Hadis no:25, sayfa:482 )
“Ey kulum ben kendime zulmü aranızda haram kıldım. Onu
sizin aranızda da haram kıldım”. (Hadis no: 26 sayfa 502)
“Sizden önce bir Ada'mın yanası vardı bir Bıçakla bileğini
kesti kanama yüzünden öldü Allah: kulum hükmüme karşı çıktı
bende ona cenneti haram kıldım”. (Hadis no: 27 sayfa 530 )
“Kim benim için amel işlerde o amele bende başkasını ortak
koşarsa kendini ortak koştuğu ile baş başa bırakır”. (Hadis no : 28
sayfa 537)
“Benim yanımda biri ilah edinilemez. Kim benden başkasını
da ilah edinmezse ben ona mağfiret ederim”. (Hadis no: 29 sayfa:
541 )
“Kıyamet günü şehit olmuş biri huzura getirilir kendisine ve-
rilen nimetler hatırlatılır ve bunların karşılığı ne yaptın? “Denir.
64
Ada'm: senin Yolunda şehit oldum der Allah: Hayır yalan
söylüyorsun bu Ada'm, cesur desinler diye savaştın buyurur. Buda
oldu atın bunu cehenneme denir. Sürüklene sürüklene cehenneme
atılır. İlim öğrenen öğretene de aynı soru sorulur. Ona da Ali'm de-
sinler diye yaptın. Kendisine mal verilip Oray'a buraya para verene
de aynı şekilde sorulur ona da cömert desinler diye yaptın denir.
Üçü de aynı şekilde muamele görür.(Hadis no:30, sayfa:548)
-"Cenab-ı Allah kulunu kıyamet gününde sorguya çekecek: -
Kötülüğü gördüğünde ona karşı çıkmana engel olan ne vardı? diye-
cek. Kul: - Ya Rabbi falan falandan korktum" diyecek. Allah ona: -
Benden korkman gerekmezmiş? diyecek".(Hadis no: 31, sayfa:552)
-"Kulum bana kavuşmayı arzularsa, bende ona kavuşmayı ar-
zularım. O bana kavuşmaktan hoşlanmazsa, bende ona kavuşmaktan
hoşlanmam.(Hadis no: 32, sayfa:552)
-" Kıyamet gününde kul getirilir. Allah ona: - Ben sana göz,
kulak, mal, çocuk vermedim mi? Hayvanları, ekinleri senin hizme-
tine sunmadım mı? Peki sen benim huzuruma çıkacağını hiç dü-
şündün mü? der. Kul: - Hayır " deyince Cenab-ı Allah ona: - Sen
beni Nasıl unuttuysan bende seni unutuyorum" diyecek". (Hadis
no:33 sayfa:732)
-"Kıyamette kul, kuzu gibi getirilir. Allah ona: -Sana ihsanda
bulundum. Sen ne yaptın? Kul: -Biriktirdim, faydalandım ve miras
olarak bıraktım. Beni geri gönderde onları senin Rıza'n için harca-
yayım" der. Bu kul önceden bir iyilik göndermemişse cehenneme
atılır."( Hadis no:34 sayfa:733)
-"Kim benim zikrimden ve Kuran'dan alıkoyarsa, ve benden
istekte bulunmaktan men ederse, onun istediğine cevap vermem.”
(Hadis no:35, sayfa:740)
-İbrahim Peygamber kıyamet gününde babası Azer ile karşı-
laşır. Azer'in yüzünde siyahlık ve toz vardır. İbrahim (as) ona : -
Ben sana bana karşı gelme demedim mi? der. Azer: -Bugün sana
karşı gelmem" der. İbrahim( as): -Ey Rabbim insanları dirilttiğin
gün beni mahcup edip utandırmayacağını vaad etmiştin" der babası-
nın affını ister. Allah ona: -Ben cenneti kafirlere haram kıldım" bu-
yurur"(Hadis no: 36 sayfa 742)
Allah (cc) cehennemdekilerin en az azap görenine sorar: Eğer
yeryüzünde bulunanlarının hepsi senin olsaydı onları bu azaptan
kurtulmak için verir miydin? Kul cevap verir: Evet. Cenab-ı Allah
ona: Senden daha azını istemiştik der.( Hadis no: 37 sayfa 761)
65
Kıyamet günü ümmetimden bazılarına şefaat ederken zebani-
ler bazılarını tutup cehenneme götürür. Ben: Bunlar benim ümme-
timden deyince bana: Senden sonra onların neler yaptığını bir bilsen
denir Hadis no:38 sayfa 790 Cehennem ehline açlık musallat edilir.
Bu içinde bulundukları azaba denk olur. Yardım isterler kendilerine
kötü kokulu bir diken yiyecek olarak verilir. Bu açlığını da gider-
mez onlara fayda da vermez. Yeniden yiyecek isterler bu defa Bo-
ğaz'a takılan bir yiyecek verilir su isterler yakıcı bir içecek veri-
lir.(Hadis no; 39 sayfa 797)
Cennetliklere Allah sorar: Arttırılmasını istediğimiz bir şey
var mı? Yüzümüzü ak etmedin mi bizi cennetine koymadın mı?
Cehennemden kurtarmadın mı bu yetmez mi derler. O an da perde
kalkar müminler Rablerini görürler. (Hadis no: 40 sayfa 802)
Cenab-ı Allah cennetliklerine Ey cennet ehli diye hitap eder
Cenab-ı Allah sorar: Razı oldunuz mu? Onlar; Ne için razı olmaya-
lım ya Rabbi bize cennet verdin derler. Cenab-ı Allah Ben size daha
güzelini vereceğim sizden razı oldum buyuracak”.( Kaynak Ahmet
Varol Kutsi hadisler: 1-2)
Rabbim bize de lütuflar da ihsanlarda bulun ve bizden razı ol
sana kul Muhammed (as) a ümmet olmak nasip eyle AMİN
Dinimizi öğrenme ve öğretme çabasını yarıda bırakmayalım.
İki cihan saadetimiz buna bağlı. Sırattan geçip hesaptan kurtulma-
mız buna bağlı. Cehennemden kurtulup cennete girmemiz buna bağ-
lı. Peki dinimizi öğrenmek için ne yapmamız lazım:
- Önce dindar insanlara yakın olmalıyız. İyilerle olmalıyız.
- Bilemediğimizi sormalıyız, öğrenmeliyiz.
- Kur’an meali okumalıyız.
- Hadis okumalıyız.
- Fıkıh, Akaid kitapları okumalıyız.
- Güvenilir kişilerin yazdığı dini kitaplar okumalıyız.
- Sohbetler dinlemeliyiz.
- Günaha harama düşeriz, yanlış yaparız korkusu ile işin doğ-
rusunu araştırmalıyız, sormalıyız.
- Elimizin altındakilere de öğretmeliyiz. Onlarda boşluk bıra-
kırsak, ataistler, satanistler ve misyonerler o boşluğu dolduracaktır.
Allah korusun. Bu gayretlerin içinde olmak ,sonumuzun hayrolaca-
ğını gösterir. Rabbim sonumuzu hayretsin. İman Kur’an nasip etsin.
Rıza'sına uygun yaşayan ve razı olacağı işler nasip etsin. AMİN
66
BUGÜN NELER ÖĞRENDİK BAKALIM
-ALLAH Rasülünün önderliği ve rehberliği asla ihmal edil-
meyecek.
-Peygamberden mesaj nakletmek büyük sevap peygamber Al-
lah yüzünü ak etsin diyor. ‘cennette refikimdir diyor. Buna göre
islami hayatta peygamber ölçü olacak.
-İyi insanlarla beraber olmanın önemini öğrendik. Cenabı Al-
lah onlar gibi muamele ediyor, onlarla beraber affediveriyor.
-Allah’tan başka yaratıcı olmadığını öğrendik. Cenabı Allah
hakkında ki vesveseyi Kelimei Tevhid ve kelimeyi şahadetle gide-
receğimizi öğrendik.
-Allah’ın iyi düşüncelere bile sevap verdiğini öğrendik.
-Allah’a yönelenin ve onu zikredenin Allaha çabucak yaklaş-
tığını,
- İyiler için Allah’ın güzel nimetler hazırladığını,
- Allah’ı seversek onunda bizi seveceği ve sevdireceğini,
-Allah’a nafilelerle yaklaşacağımızı yaklaşınca da Allah’ın bi-
zi koruyacağını,
- Allah’ın sevgili bir kuluna düşmanlığın Allah’ın affetmeye-
ceğini,
- Namazı olamayanın kurtulamayacağını,
- Verene Allah’ın vereceğini,
- Allah yolunda şehitliği arzulamak ve o sevabı istemek ge-
rektiğini,
- Sabırla cennetin kazanılacağını,
- Allah’ın rahmetinin bolluğunu. Günahının bağışlanmasını is-
teyenin Allah günahlarını bağışlayacağını, her günah için tevbenin
vacip olduğunu,
- Adağın sevabının olmadığını, kaderi değiştirmeyeceğini,
-Yardım etmenin borç vermenin sevabını öğrendik Cenab-ı
Allah kıyamet günü ‘bırakın onu ‘ diyeceğini öğrendik.
- Dargınken ilk barışanın, ilk selam verenin alacağı sevabını,
- Sevginin de düşmanlığında Allah için olması gerektiğini,
- Allah’ın kullarına yapılanın Cenab-ı Allah a yapıldığını,
- Zulmün her çeşidinin haram olduğunu,
- İntiharın büyük günah olduğunu cennete giremeyeceğini,
- Allah tan başkasından bir şey beklenemeyeceğini,
- Riyadan gösterişten kaçınmak gerektiğini,
-Allah’ın kendisinden korkana başka korku veremeyeceğini
korkmaya da birçok korku vereceğini,
67
- Ameli olmayanın, hazırlığı olmayanın ölmek istemediğini,
ölümden korktuğunu,
- Allah’ı ve ona kavuşmayı unutanı Allah’ın unutacağını,
- Mal biriktirip Allah için harcamayanın hesabın çetin olaca-
ğını,
- Cennetin kafirlere haram kılındığını peygamber yakını da
olsa iman ve amel olmadan kurtuluş olmayacağını,
- Sümüklü mendili, kirli çorabı götüremeyeceğimizi ve sadece
ameller ile baş başa kalınacağını,
- Bit’ad işleyenlerin peygamberin şefaatinden mahrum olaca-
ğını, zebanilerin onu alıp götüreceğini,
- Cehennem ehlinin diken + kan + irin + zakkum ve ateş yite-
ceğini
- Cennet ehlinin Rabbini göreceğini ve onlardan razı olacağını
- İslami bir hayat yaşayanı rabbinin cennetine koyacağını öğ-
rendik.
Rabbim hepinizden razı olsun. Hadis dinlediniz, sevap kazan-
dınız. Bize de hadis nakletme fırsatı veren Rabbime hamdü senalar
olsun. İnşallah bizde sevap kazanmışızdır. Rabbim sizin de bizimde
yüzümüzü ak etsin inşallah.
68
69
İSLAM VE KADIN
Tarihe baktığımız zaman kadın hep değersiz bir varlık olarak
muamele görmüştür. Çoğu zaman erkeğin hizmetçisi, çoğu zaman
alınıp, satılan, öldürülen bir varlık, çoğu zaman da insan bile sayıl-
mamıştır.
İslam’dan önceki devre cahiliye devri denmiştir. Cahiliye
devrinde kadın istenmez; Kız çocukları utanç vesilesi olduğundan
diri diri toprağa gömülürdü. Kadın, toplumun kölesi idi. İffet, na-
mus diye bir anlayış yoktu. Kadın alınıp, satılan bir maldı. Kocası
ölen kadın miras malı sayılırdı.
Diğer milletlerde kadın farklı değil, daha kötü durumda idi.
Bir hakkı yoktu. Zevk aracı idi. İstediği kadar erkekle ilişkisi olur-
du. Kızı ile kardeşi ile evlenenler olurdu.
Kilise, yıllarca kadının ruhu var mıdır, yok mudur, kadın in-
san mıdır, değil midir? Diye tartışmış; en son “İsa’nın annesi hariç
bütün kadınlar kötü ve eksik yaratılmışlardır” denmiştir.
Tek kelimeyle kadın Tevrat’ta ve İncil’de murdar olarak kabul
edilirdi. Peygamber eşlerine ve kızlarına çirkin ifadeler kullanılmış-
tır.
Kadının dokunduğu şeyin kirlendiğini, İncil ifade eder. Kadın,
adetli iken mundardır, pistir. Kadın istediği gibi boşanıp, atılan bir
varlıktır.
Yahudilikte kadın, ibadet yapma özgürlüğüne sahip değildir.
Ancak başını örtüp, erkeklerin havrada yaptığı ibadeti seyredebilir.
Bugünde kadını değerli kılan bekaret, iffet ve namus anlayışı,
batıda kadının elinden alınmış, ona serbest hayat hakkı verilmiştir.
Bu hak küçük çocuklara da verilmiş, çocuklar arasında Kürtaj pat-
laması yaşanmaktadır.
İslam Dininin gelişi ile insanlığın kadına bakışı değişmiştir.
Kadına itibar kazandıran, ona aynen erkek gibi hitap eden, dini emir
ve yasaklardan sorumlu tutan, kadına insanca yaşama hakkı veren,
saygı değer kılan İslam dini, İslam peygamberi olmuştur.
Nisa(Kadın) suresi diye Kur’an’da sure vardır.
İslam’da kadın horlanmaz, zulmedilmez, dövülmez. ”Cennet
anaların ayağı altındadır.”
Kur’an’da kız çocuğu istemeyenler, kız çocuklarını hor gören-
ler kınanmıştır. Kız çocuklarını diri diri gömülmekten kurtaran İs-
lam’dır.
70
İslam’da kadın, erkek ayrı değildir.
Peygamber(as)’a:
-En hürmete layık kimdir? Denilmiş,
O’da
-“Anadır” cevabını vermiştir.
Ne demişiz:
Ana başa taç imiş,
Her derde ilaç imiş,
Evlat pir olsa da,
Bir anaya muhtaç imiş.
Kur’an’da: “Kadın olsun, erkek olsun” (Al-i İmran:195)
“Mü’min erkekler, mü’min kadınlar (Tevbe:71)
“Kız çocuklarını öldürmeyin onları öldürmek büyük günah-
tır.” (İsra:31) buyrulmuştur.
İmanda, ibadette, doğrulukta, sabretmek, şükretmek, şükret-
mekte, sadaka vermekte, mütevazilikte kadınla erkek arasında ayrım
yapılmamıştır. (Ahzab:35)
İslam’da kadına nikah şartı olarak kocasını zor durumda bo-
şama hakkı bile verilmiştir.
Allah Rasulü : ”En hayırlınız, kadınlarına hayırlı olandır.”
Kadınları dövmeyiniz. Kadınlarını döven erkekler, hayırlı
kimseler değildir.” Buyurmuştur.
Kur’an’da namuslu kadına iftira etmek 7 büyük günahtan sa-
yılmıştır.
Kadınlarla iyi geçinilecek, onlara kötü davranılmayacaktır.
Kur’an’da Cenab-ı Allah şöyle emreder:
-“Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helal
değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir
kısmını ele geçirmeniz içinde kadınları sıkıştırmayın. Eğer onlardan
hoşlanmazsanız, Allah’ın sizin için hayırlı kıldığı şeyden de hoş-
lanmamış olabilirsiniz.” (Nisa:19)
Allah’ın bu emrine göre; kadınlara haksızlık yapılmayacak,
zulmedilmeyecektir.
İnancımızda kadın anadır, kadın namustur, kadın melektir.
Kadını şeytan yapan nefsi ve başındaki erkektir.
Son zamanlarda kadına eşitlik, özgürlük çığlıkları kadını İs-
lam’dan ve aileden koparmak, aile yuvalarını yıkmak içindir. Zaten
bir milletin önce anası, sonra dili, ahlakı sonrada kendisi mahvolur.
Türk-Müslüman ailelerine saldırılar yapılmadan, gelin gelen
evden kadının ölüsü çıkardı. Eşleri ölüm ayırırdı.
71
Sorunlar, batıya özenti ve taklitten sonra çıkmıştır. Kadının iş
hayatına atılması, özgür (!) davranması aile yuvalarını otele çevir-
miştir. Ondan sonra boşanmalar, ihanetler, cinayetler birbirini kova-
lamaktadır.
Çalışmayan kadında, modanın taklidin esiri olmuştur. Şairin
dediği gibi “ Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dün-
ya!” Birçok günler, spor salonlarında, güzellik salonlarında ve kal-
dırımlarında, geçmektedir. Evde sıcak yemek pişmediği için evde
sıcaklık da kalmamıştır.
Kadının güzel görünme çabası, cazip görünüp, etkileme arzu-
su, kadını çirkinleştirmiştir.
Saç rengarenk, yüz kat kat boya, tırnaklar olmuş birer pençe!
Değer, üzerindeki elbisenin değeri kadar değil “Atalarımız ah-
lakı güzel olmayan yüz beş para etmez.” Demiştir.
Timur Nasreddin hocaya sormuş:
-“Kaç para ederim?”
Timur’un üzerinde peştamal varmış.
-“10 anca edersin” demiş.
-“Üzerimdeki peştamal o kadar eder” deyince:
-“Ben zaten ona fiyat biçmiştim” cevabını vermiştir. Hani
Mevlana:
“Nice insanlar gördüm, üzerinde elbiseler yok”
Nice elbiseler gördüm, içlerinde insan yok.” Demiş ya.
Kadının başkası için süslenmesi, kocasına çirkin gelir. Bugün
kozmetik kullanan, sık sık ameliyat masasına yatan, Allah’ın yarat-
tığını değiştirenlerin yaşlılık hali hiçte iyi görünmüyor. Çünkü cilt
ve vücut yapısı tahriş ve tahrip olmaktadır. Genç ve güzel görünme
arzusu, kalıcı zarara yol açıyor. Denilebilir ki, gelecekteki çirkinlik
için servet harcanıyor.
Kur’an’da: ”İnsanı güzel biçimde yaratık” (Tin:4) buyrulduk-
tan sonra soruyor.
-“Ey insan! Seni yaratıp, düzgün ve dengeli kılan, seni istediği
şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı “seni aldatan nedir?”
(İnfitar:6-8)
Şeytanın saptırmasına karşı da şöyle uyarıyor:
Başta şeytan, lanetlenip kovulduktan sonra Rabbine dedi ki:
-Kullarını muhakkak saptıracağım. Onları boş kuruntularına
boğacağım. Onlara emredeceğimde Allah’ın yarattığını değiştire-
cekler.” (Nisa:119)
72
Zaruret olmadan estetik caiz değildir. Şeytanın bir müdahale-
sidir.
Vücuda dövme yaptırmak, ilkel bir davranıştır.
Peygamber (as):
-“Allah dövme yapana yaptırana lanet etsin.” (Müslim Li-
bas: 120+R.Salihin:205)
-“Ağarmış saçını, sakalını siyaha boyayanın kıyamet gününde
Allah yüzüne bakmaz.” (Ramuz El-ehadis:91/6)
-“Allah yüzünü boyayana, kaşlarını aldırana lanet etsin.”
(Age:347/12)
Peygamber (as), bunları yapanın Allah’ın rahmetinden uzak
olacağını haber vermiştir.
Dövme fıtrata vurulan kara lekedir. Bir çok hastalığa sebep
olur. Deri altına yapılan dövme abdeste gusle manidir.
Uzmanlar, dövmeyi, “Çılgınlık olarak ifade ediyorlar ve kan-
ser gibi riskinin yanında ölüm riski de var” diyor.
Zararlı olmayan bir şey Kur’an’da ve sünnette yasaklanma-
mıştır.
Kozmetikler ayrı bir tehlike. Sağlık Bakanlığı Kozmetiklerde
yaptığı denetimlerde 211 uygun olmayan, 30 güvensiz ürünü açık-
lamıştır. (18-8-2015 Basın)
Güzelleşmenin faturası ağır. Temizlenelim güzelleşelim der-
ken birçok tehlike ile karşı karşıya kalınıyor. Hücreler zarar görü-
yor, cilt zarar görüyor. Kanser riskini arttırdığı uzmanların ifadesi.
Ayrıca göz zarar görüyor, kirpikler dökülüyor.
Vahşetle güzellik olmaz. Bir kısmında domuz yağı katılıyor.
Kozmetikler neden yapılıyor biliyor musunuz?
Kozmetikler, doğum artıklarından ve kürtajla alınan çocukla-
rın parçalanmış vücudundan yapılıyor.
Kozmetiklerin sağladığı güzellik, geçici bir müddet sonra eski
halinden daha fazla çirkinleştiriyor.
Bunun örneği 60 yaşında iki bayan biri kozmetikle güzelleş-
miş, yüzü kırışmış. Hücreler, cilt zarar görmüş. Biri de abdest ve
secde nurlu. Sonuç kozmetik kullanmayanlar sağlığını, güzelliğini
daha geç kaybeder.
En büyük tehlikeyi İngiliz uzmanlarının açıklamalarında gö-
rünüyoruz:
-Makyaj malzemelerimiz, saç boyalarının şampuan ve par-
fümlerin içindeki kimyasalların deriden kana geçip, tüm hücrelere
ulaştığını ve yıllar sonra kansere neden olduğunu belirtmişlerdir.
73
Hastalıklar çoğaldı, neden? Bilinçsiz ve yanlış davranışları-
mızdan.
Bakın Cenab-ı Allah Kadından ne istiyor:
-Eğer Allah’tan korkuyorsanız yabancı erkeklere karşı çekici
bir eda ile konuşmayın.
-Kalbinden hastalık bulunan kimse arzu duyar.
-Güzel, dosdoğru söz söyleyiniz.
-Evlerinizde oturun, cahiliye devrindeki gibi süslenerek dışa-
rıya çıkmayın.
-Namaz kılın. Zekat verin, Allah Rasulüne itaat edin.
-Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak
istiyor. (Azhab:32-33)
-“Gözlerini mü’min kadınlar harama bakmaktan korusunlar.
-Namus ve iffetlerini korusunlar.
-Ziynet yerlerini teşhir etmesinler
-Başörtülerini yakalarının üzerine indirsinler.
-Yürürken ayaklarını yere vurmasınlar.
-Dikkatlerini üzerlerine çekecek şekilde yürümesinler.
-Allah’a tövbe ediniz ki, kurtulasınız. (Nur:31)
Allah, kullarının namuslu kalmasını iffetini korumasını ister.
Bunun için ondan dikkatli olmasını, kötülüğe sebep olacak davra-
nışlarda bulunmamasını istiyor.
Yuvayı yapanda, yıkanda kadındır. Aileyi ayakta tutan kadı-
nın iffeti ve namusudur. Yuvaların ayakta durması, sağlam nesille-
rin yetişmesi için, İslami hayata büyük ölçüde ihtiyacımız vardır.
İman eden herkese İslam, iffeti korumayı emreder. Dikkat
edilmezse her organın zinası vardır. Hatta içten duyulan kötü arzu-
lar bile zina hükmündedir. Zinaya götüren her şey zinadır. Teşhirci-
likte, bakan ve baktıran için zina günahı vardır. Onun için Allah
“mümin kadınlara ve mümin erkeklere şöyle, gözlerini harama
bakmaktan sakındırsınlar.” Diye emretmiştir.
Kadının kokular sürünerek dışarı çıkması uygun değildir. Ka-
dın, günaha sebep olacak ve günaha sokacak davranışlardan kaçın-
malıdır.
Cenab-ı Allah öncelikle kadının örtünmesini istiyor.
Açıklık hayvani bir dürtüdür. İnsanın kötü gözle bakılmasına
ve kötü muameleye maruz kalmasına neden olur. Tesettür, kadını
korur. Kabuğun meyveyi koruduğu gibi korur. Meyveyi soyar ko-
yarsanız ilk andan itibaren renginde, tadında, kokusunda bozulma
başlar.
74
Allah: ”Ey Ademoğlu! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süs-
lenecek elbise yarattık. Takva elbisesi ise o daha hayırlıdır.”
(A’raf:26) buyurmuştur.
Kadın için örtü çok önemlidir. Açınma ise, kötü mesajlar ve-
rir. Tacize, tecavüze neden olur.
Peygamber(as) şöyle der.
-“Bazı kadınlar vardır ki, giyinmiş gibidirler, fakat aslında
çıplaktırlar. Başkaları için de kötü örnek olurlar” buyurur.(R. Sali-
hin:1664)
Peygamberimizin çocuk olan baldızı Esma’nın ince ve kısa
giydiğini görünce, ondan yüzünü çevirmiş, öyle giyinmemesi gerek-
tiği konusunda onu uyarmıştır.
Bir hadislerinde: “küçüğün avreti, büyüğün avreti gibidir.”
Buyurmuştur. Çocuk küçük yaştan itibaren örtü ile tanıştırılırsa,
büyüyünce zorlanmaz, severek Allah’ın emrini yerine getirir.
Cenab-ı Allah’ın ve Resulünün emirleri, yasakları hep insan
yararındadır. İnsanı korumaya yöneliktir.” Kur’an’da :” Resulüm
size ne getirirse, onu alın nedensiz: men ederse, ondan uzak durun
buyrulur.
Bir ayette de: “Allah’ın ve Rasulünün hayat verici davetlerine
uyun!” buyrulur.
Allah: “Ey Rasulüm! Müslüman kadınlarına şöyle dışa çıktık-
ları zaman dış elbiselerini giysinler. Onların tanınmaması ve inci-
tilmemesi için uygun olan budur.” Buyurur. (Azhab:59)
Allah kadının tacizden, tecavüzden, kötü bakışlardan, söz at-
malarından korunması için örtünmesini istemiştir.
Örtünme, farz olan bir emirdir. İnanmış kadını ayırt eden bir
emirdir. Ahlaken kendini koruduğu gibi ruhen de kadını korur.
Amerikalı iki psikolog, 350 gönüllü kadın ve erkeğe zeka testi
uyguluyor. Kadın ve erkeklerin bir defa giyimli, bir defa da mayolu
sorular soruyorlar. Açık kadınların zihinsel yeteneklerinde önemli
düşüş görülüyor. Sonuç; çıplaklık kadınları aptallaştırıyor sonucuna
varıyorlar. (23-4-1999 Sabah Gazetesi)
Örtü, edep ve utanmayı sağlar insanın ayıplarını örter.
Tarihe baktığımız zaman, insanın fıtratında örtünme, utanma
duygusu vardır. Onun için insanlar medenileştikçe örtünmüşlerdir.
Medeniyet kadının çıplak vücudundan doğmamıştır.
Açıklık, ne medeniyettir ne de hürriyettir. Açıklık esarettir,
utanmazlıktır.
75
Tüyleri yolunmuş tavukla, tüylü tavuğun görünüşü kadar, so-
yunmamış kadınla soyunmuş kadının farkı vardır.
“Güzel kadın, açılıp saçılan kadın değildir. Kadın, kendini
niçin teşhir eder? Açıklık nefsi ve şeytani dürtülür Teşhir arzusu, ne
güzel oldun, bütün dikkatleri üzerinde topladın, herkes sana hayran-
lıkla bakıyor” der.
Cenab-ı Allah bakın Müslümanları nasıl uyarıyor
-“Ey Ademoğulları! Şeytan ana babanızı, ayıp yerlerini kendi-
lerine göstermek için, elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi
sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları sizin görmediğiniz yerden
sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların dostları kıl-
dık.”(Araf:27)
İSLAMA GÖRE MÜSLÜMAN KADININ ELBİSESİ
NASIL OLMALIDIR?
İslam kadını, diğer kadınlar gibi değildir. O inancına uygun
giyinip, davranacaktır.
Müslüman kadının;
- Elbisesi, bütün bedenini örtmelidir.
- Elbise, ince ve dar olmamalıdır.
- Erkek elbisesine benzememelidir.
- İffetsizlik mesajı vermemelidir.
- Dikkat çekmemeli, tahrik etmemelidir.
- Gayrimüslim elbisesine benzememelidir.
Bir grup kadın, Hz. Aişe validemizi ziyarete gelirler. Üzerle-
rindeki elbiseler incedir.
Hz. Aişe validemiz onlara: ”Eğer siz mü’min iseniz, bunlar
inanmış hanımların elbisesi değildir. Eğer mü’min değilseniz o za-
man durum başka” demiştir.
DİN NEDEN “ÖRTÜN” DER?
Din, kadının nazik vücudunun örtülmesini emretmiştir. Bura-
daki gaye, toplum ahlakının ve kadının iffet ve namusunun korun-
masıdır.
Diğer bir sebep de ruh ve psikolojik yapısının bozulmaması-
dır. Çünkü açınan kadın şehvetli bakışlardan rahatsız olur. Ayrıca
çıplaklığından dolayı utanır. Mini eteklinin çekiştirip durması bun-
dandır. Bir de kadının taciz ve tecavüzünden korunması için örtün-
me emredilmiştir.
76
Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu tesettürle
ilgili toplanmış ve şu kararları vermiştir.
-“Kadınların, vücudun el, yüz ve ayakları dışında kalan kısım-
larını, aralarında dinen evlilik caiz olan erkekler yanında vücut hat-
larını ve rengini göstermeyecek nitelikte bir elbise ile örtmeleri, baş
örtülerini saçları, başlarını, boyun ve gerdanlarına salmaları, dini-
mizin kitap, sünnet ve İslam alimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin
emridir. Müslümanların bu emre uymaları dini vecibedir.” (03-02-
1993 tarihli karar.)
ÖRTÜ EDEP ve HAYANIN TEZAHÜRÜDÜR
Cenab-ı Allah canlıları yaratırken utanma duygusunu yalnız
insana vermiştir. İnsanın şerefini, iffet ve namusunu korumasında
utanmanın önemi büyüktür.
Bu konuda Peygamber(as) söyle buyurur:
-“Haya, hayır getirir.” (R.Salihin:685)
-“Utanmıyorsan dilediğini yap.” (Tecrid-i Sarih:2002)
-“Haya imandandır.”(Seçme Hadisler:68)
-“Allah kulunu helak edeceği zaman, ondan utanma duygusu-
nu alır.(Age:72)
-“Edepsizlik, çirkin söz, nerede olursa, orayı çirkinleştirir.”
(Tirmizi Birr:47) buyrulmuştur.
Haya denilen utanma duygusu, insanı frenler.
Ayıp ve kötü şeyleri yapmaktan alıkoyar. Çünkü Cenab-ı Al-
lah’ın kendisini her an gördüğünü, Kitaben katibin meleklerin amel
defteri tuttuklarını, o defterin ahrette önüne konulacağını ve Al-
lah’ın kendisini hesaba çekeceğini bilir. Şeytanın davetine uyup,
tuzağına düşmez.
İnsan yaptıklarını ahrette görecek. Organları şahitlik edecek.
Bir de eşi, çocukları, yakınları görecek, bilecek. Gizli işler çeviren,
o zaman onlardan utanmayacak mı?
Unutmayalım insan ölünce yok olmuyor. Ölüm son değil,
ölüm gerçek hayatın başlangıcıdır.
NEDEN MÜSTEHCENLİK?
İnsanın ruhunda ilgi çekmek ve güzel görünme arzusu vardır.
Bir de bunların yanında teşhircilik vardır. Bu, ruhsal rahatsızlıktan-
dır.
Fransız Prof. Tony şöyle demiştir:
77
-“Çıplaklık, sapıklıktır. Zayıf karakterli kimseler, açınarak
kendilerini ispat etmeye çalışırlar ve ilgi çekmek amacıyla kendile-
rini teşhir ederler.”
Ar, haya duygusu olmayan kültürsüz kimseler açınmayı, me-
deni olmanın gereği görürler.
Alkol, uyuşturucu, kumar gibi alışkanlığı olanlar için utanma-
nın gereği yoktur. Kendini pazarlayanlar için açınmak gerekir.
Bunların ardında ahlakımızı, ailelerimizi yıkma yeni nesli pa-
sif, şehvetine düşkün, duyarsızlaştırma arzusunda olan dış güçler
vardır.
Ayrıca cinsel özgürlükçü, bekareti, namusu, hiçe sayan inanç-
sız kesimin tahrikleri unutulmamalıdır.
Müstehcenlik, kadını yüceltmez. Saygınlığını yitirmesine, if-
fetsiz gözü ile bakılmasına neden olur.
Bu yollarda “ünlü” adını almışların ileri yaşlarda bunalıma
düştüğü, tedavi gördüğü basına yansımaktadır. Gazeteler, “şu ünlü-
nün acı sonu” diye başlık atıyor. Onların mutlu yuvaları, mutlu ha-
yatları da olmuyor. Genç iken itibarlı, yaşlı iken kimsesiz oluyorlar.
Müstehcenlik, karşı tarafı tahrik eder. Müstehcenliğin yaygın
olduğu bölgelerde suç oranı yüksektir. Bundan kadın zarar görür,
aile zarar görür, hele çocuklar için felaket olur.
Başka milletlerin ahlakını bozup, sonunu hazırlayanlar, kendi
toplumları için tedbirler alıyor.
ABD şiddet, müstehcenlik, edepsiz sözler toplum ahlakını bo-
zan yayın, basın çocuklara yalancılığı aşılayan kitaplarla ilgili san-
sür yayınlamıştır.”(27-7-1999 Basın)
Bizde müstehcen yayına, müstehcen basına ve tüm müsteh-
cenliğe tepki gösterebiliriz.
Güzel görünme arzusu, kötü örnekleri taklit, ahlaksızlık ve en
önemlisi sıcaklar, edepsizliğin bahanesi oluyor. Ana baba bile tepki
göstermiyor. Kızı bir atlet, kısacık şort giyerken onunla gurur duyu-
yor. Bu haliyle kız ya evi terk ediyor ya ele avuca sığmıyor, asileşi-
yor veya uygun olmayan birini eşim diye takdim ediyor.
Dış güçler ve ahlak düşmanları, ahlakımızı bozmak, aile yu-
valarımıza yıkmak, iffet ve namus anlayışımızı yok etmek için gü-
zellik yarışmaları addı ile çirkinlik yarışmaları düzenleniyor. Doma-
tes güzeli, patlıcan güzeli, kiraz güzeli gibi her şeyin yarışmasını
yapıyorlar.
78
Güzellik, insanın çabası ile elde ettiği bir şey değildir. Çıplak-
ların birini seçip, diğerlerinde ruhi çöküntü meydana getirmek, top-
lum yararına bir iş değildir.
Bu konuda çok şey söylemek istemiyorum tarihi bir olayı size
naklediyorum. Bu bize çok şey anlatır sanırım.
Yıl 1920 Batı’da güzellik yarışması düzenleniyor. Afife Jale
işin başında birinci seçiliyor. İtiraz edenlere jüri başkanı şöyle di-
yor:” Güzel olmuş olmamış bu önemli değil. Bir Müslüman Türk’ü
soymayı başardık. Bir bardak içki, bir çıplak dansözün “Muham-
med’in dinine uyanlarda yapacağı tahribatı bin top yapamaz…” (7-
5-1996 Basın) demiş, zaferi kutlamışlardır.
O zaman Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor:
Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki, her yerde ne çirkin
yüzler örtermiş meğer incecik perde.
Bir millet yok olmadan önce ahlakı bozulur sonra kadını, son-
ra kendisi…
Rabbim, Muhammed ümmetini bozulmak ve yozlaşmaktan
korusun. Milletin ahlakını bozanlar Allah’ın, Peygamberlerin ve
meleklerin lanetine uğrasınlar.
79
MELEKLERE İMANIN ÜZERİMİZDEKİ
ETKİLERİ
İslam da iman etmiş olmanın 6 şartı vardır. Meleklere iman
bunlardan biridir.
Meleklere inanmayan küfre girer.
İmanın 6 esası şunlardır:
1-Cenab-ı Allah’ın varlığına birliğine şekilsiz şüphesiz
iman,
2-Allah’ın meleklerine iman,
3-Allah’ın kitaplarına iman,
4-Allah’ın peygamberlerine iman,
5-Ahiret günü sorgu suale iman,
6-Kaza, kadere ve hayır, şerrin Allah’tan olduğuna imandır.
-“Kim Allah’ın meleklerine , peygamberlerine…….” Düş-
man olursa, Allah inkarcı kafirlerin düşmanıdır.” (Bakara suresi:98)
Nisa suresi 136. Ayette meleklere inanmayanın sapıklardan
olduğu bildirilmiştir.
Meleklerin varlığını Peygamber (as) da haber vermiştir,
Büyük Melekler
-Cebrail (as)
-Azrail (as)
-Mikail (as)
-İsrafil (as)
-Münker-Nekir
-Kıramen Katibin
-Hafaza
Kur’an’da Melekler
-“Meleklere düşman olanlar kafirlerdir “ (Bakara: 98)
-“Melekler Allah’ın kulu olmaktan geri durmazlar”.(Nisa:
172)-“Melekler Allah’a kullukta bezmezler, yorulmazlar. Onlar
bıkıp usanmaksızın gece gündüz Allah’ı zikrederler.” (Enbiya :27-
28)
-“Allah Bedir’de size meleklerle yardım etti.” Enfal :9)
1-Allah kafirlerin canını alırken melekler yüzlerine ve arka-
larına vurarak “tadın cehennem azabını” derler.” (Enfal :50)
80
-Allah size Huneyn savaşında melekleri ile yardım etti .Ve
size yardım için ordular indirdi.” (Tevbe : 25-26)
-“Allah sizin için görmediğiniz ordular indirdi.”(Ahzap:9)
-“Melekler size istiğfar eder.”(Ahzap :43)
-“Allah’ın melekleri peygambere salevat getirirler.”(Ahzap
:56)
-“İki melek insanın sağında ve solunda yaptıklarını yazan
melekler vardır.”(Kaf :17-18)
-Rabbinin katında melekler O’na kulluk eder, tesbih eder,
kulluk eder.” (A’raf :206)
-“O melekler Rablerinden korkarlar ve kendilerine emrolu-
nanı yaparlar.” (Nahl:50)
-“O melekler Rablerini hamd ve tesbih ederler. Mü’min lerin
affı için dua ederler.”(Mü’min :7)
-Hiç kimse yoktur ki ,üzerinde bir koruyucu ve denetleyici
melek bulunmasın.” (Tarık:3)
Peygamberin Dilinden Melekler
-“Kafir ölüsüne, boyalı koku kullanan erkeğe, cünüp olana
melekler hayırla yaklaşmaz.” (Ramuz el Ehadis 267/13)
-“Sarhoş olana melekler yaklaşmaz.” (Age268/1)
-“Benim yanımda olduğunuz gibi sokakta da olsanız melek-
ler sizinle müsafaha ederdi.” (Age:357/3)
-Yazıcı melekler kulun iki namazını Allah’a arz edince Al-
lah melekleri şahit tutup: “O kulumun günahlarını mağfiret ettim.”
der.” (Age:38/3)
-“Miraçta Cebrail’i Allah korkusundan kilim gibi titrerken
gördüm” (Age:393/1)
-Melekler aralarında köpek veya çan bulunan yolculara yak-
laşmazlar.(Age:474/7)
-Cebrail dedi ki : “Biz için de köpek ve sûret olan eve gir-
meyiz.” (Age :331/4)
-“Siz tuvalete girdiğiniz de ve eşinizle olduğunuz zaman me-
lekler sizden ayrılır.”(İ. Canan Hadis Ans:8/11)
Meleklerin Özellikleri :
-Melekler insandan önce nurdan yaratılmışlardır
-Onlar nurani varlıklardır görünmez ve hissedilmezler.
-Melekler günah işlemezler onlarda erkeklik ve dişilik yok-
tur.
81
-Yiyip içmezler uyumazlar. Günah işlemezler isyan etmez-
ler.
-Allah’a ibadet ve itaat ederler verilen emirleri yerine getirir-
ler. Devamlı Allah’a hamd ve zikrederler.
-Çeşitli şekillere girerler. Peygamberimize İbrahim, Musa
peygamberlere, Hz Meryem’e Lut’un Kavmine insan şeklinde gö-
rünmüştür.
-Kısa zamanda çok uzaklara gidebilirler…
X X X
Melekler Nerelerde Eğleşirler:
-Tuvalet banyo gibi pis yerlerde eğleşmezler.
-Sarhoş, cünüp yanında eğleşmezler.
-Cinsi ilişki anında oradan ayrılırlar.
-Köpek resim put bulunan evde durmazlar. Peygamber (as)
vahiy meleğini beklemiş gelmemişti. Neden gelmediğini sorunca :
“Biz melekler köpek ve resim bulunan eve girmeyiz cevabını ver-
miştir.” (Buhari Libas: 92) (Divanın altında köpek yavrusu vardı ve
Aişe validemizin divan örtüsünde resim vardı.)
Melekler mi üstün? İnsanlar mı?
-Ehl-i sünnet alimlerine göre:
Cenab-ı Allah meleklere Adem’e secde etmelerini emretmiş-
tir.
İnsanı yeryüzü halifesi olarak yaratmıştır
Cebrail Miraçta “ben daha ileri geçemem” demiş. Peygam-
ber (as) huzura çıkmıştır.
Peygamberler bütün meleklerden üstündür.
Nefsini aşıp Rabbine kul olan Salihler bazı meleklerden üs-
tündür.
Hakiki şehitler bazı meleklerden üstündür.
Allah melekleri salih kullarının hizmetine vermiştir.
İnsanlar güçlükle engelleri aşarak nefsinin arzularını yenerek
ibadet ve itaat ederler melekler hiçbir zorlukla karşılaşmazlar.
Meleklerin ameline sevap yoktur, insanlar sevap kazanırlar.
İlmi ile amel eden alimler bazı meleklerden üstündür.
Saliha kadınlarının Cennet hurilerinden üstün olduğunu pey-
gamber (as) haber vermiştir.
82
Büyük melekler peygamberlerden sonraki insanlardan üs-
tündürler.
Diğer melekler, kafirden, münafıktan Müslüman olmayan
bütün insanlardan, amelsiz, ahlakı zayıf, isyan eden günah işleyen-
den daha üstündür.
Kur’an’da “Belhüm adel: Hayvandan da aşağı denilen insan-
lardan melekler üstündür.
Bir kutsi hadiste Cenab-ı Allah:
-“Kulum beni bir topluluk için de anarsa bende onu onlardan
daha hayırlı topluluklar ( olan melekler ) arasında anarım” buyur-
muştur.
Melekler insanlar gibi gaybı bilemezler. Melekler ancak
Cenab-ı Allah’ın kendilerine bildirdiklerini bilirler. Gaybı tek bilen
Cenab-ı Allah’tır.
Kur’an’da Cenab-ı Allah Adem’e yaratılanların ismini öğ-
rettikten sonra onların isimlerini meleklere sorunca melekler :
-“Rabbim seni tenzih ederiz senin bize öğrettiğinden başka
bir bilgimiz yoktur” cevabını vermişlerdir.
X X X
Meleklere iman konusunda küfre götüren haller
-Meleklere inanmamak
-Meleklerde cinsiyet kabul etmek
-Melekleri Allah’ın oğlu kızı kabul etmek
-Meleklere dil uzatmak, alay etmek, sövmek
-Ha şeytan ha melek demek
-Cebrail vahiyi yanlış getirdi demek
-Azrail falanın ruhu yerine falanınkini aldı demek
-Melekler bana haber getiriyor demek
-Bir kadına melek, meleğim demek, melekler hakkında ileri
geri konuşmak
-Melekler insana yardım mı eder demek. Bunlar Kur’an-ı
kerimde ayetlerle sabit olduğu için ayeti inkar olacağından insanı
dinden çıkarır.
Meleklerin görevleri:
-Cebrail (as) :Vahiy meleğidir
-Azrail (as): Can alıcı melektir.
83
-İsrafil (as) :Kıyametin kopacağı zaman ve tekrar diriliş için
sura üflemekle görevlidir.
-Mikail (as) :Tabiat olayları ile ilgili melektir.
-Kiramen Katibin: Kulun sağında ve solunda yazıcı melek-
lerdir. (Zuhruf: 80) (İnfitar:10-12) (Kaf:17-18)
-Devamlı ibadetle zikirle görevli melekler
-Peygamber (as) a salavat getiren melekler.(Ahzap:56)
-Mü’minleri koruyan koruyucu olanlar
-İnsanları iyiliğe çağıran melekler (Bir hadiste: ”Kim için-
den hayra davet eden bir ses duyarsa, o meleğin sesidir ona uysun.”
-İnananlara dua eden melekler
-Mü’minin duasına amin diyenler
-Kötülere lânet okuyanlar.
Kur’an’da meleklerin vazifeleri ile ilgili ayetler:
Rad:11-14 Enfal :9-10 Zümer :71-73
Kaf :17-18 Çasiye :13 Mü’min :40
İnfitar :10-13 Mülk :8 Kadir suresi
Lokman :2029
-Bir de savaşlarda mü’minlere yardım eden ”Cundullah” de-
nilen melekler vardır. Melekler Allah’ın görünmeyen askerleridir.
Kur’an’da :
-“Allah sizin için görmediğiniz askerler indirdi.”(Tevbe: 26)
-“Allah size rüzgarlar ve görmediğiniz askerler göndermiş-
tir.” (Ahzab:9)
-“And olsun sizler güçsüzken Allah size Bedir’de yardım
etmiştir..”(Al-i İmran:123) Üç bin melekle sizi takviye etmiştir.”
(Al-i İmran :124 )
-“Meleklere: iman edenlere destek olun. Ben kafirlerin yüre-
ğine korku salacağım.” Demişti. (Enfal:12)
-Rabbim Allah’tır deyip sonra doğru yola devam edenlere
melekler: “Korkmayın kaygılanmayın size vaad edilen cenneti dü-
şünerek sevinin size orada her şey verilecektir” derler.(Fussılat: 30)
-“Düşmanlarınız üzerinize gelse, Rabbin size nişanlı 5 me-
lekle yardım eder” (Al-i İmran:125)
-“Melekler mü’minlerin canlarını alırken selam size yaptık-
larınıza karşılık girin cennete “ derler. (Nahl :32)
-Fil suresinde melekler Ebabil kuşları olarak Ebrehe ve or-
dusunu fillerini çiğnenmiş ekin gibi yapmadı mı?
84
-Melekler daima Allah rızası için ilay-ı kelimetullah için sa-
vaşan mü’minlere yardım etmiştir. İstiklal harbinde, Çanakkale’de,
Malazgirt’te, Kıbrıs çıkartmasın da Allah’ın yardımına apaçık şahit
olanlar az değildir.
Şu iki olay nakledilir:
-“İbni Abbas (ra): “Allah Resulu bir gün şöyle buyurdu der:
-“İşte Cebrail (as) atının başından tutmuş üzerinde savaş
techizatı ile bize yardıma gelmiş.” (Buhari Megazi: 11)
Bir sahabi derki “Bedir günü ben müşriklerden birinin peşine düş-
tüm. Boynunu vurmak için kılıcımı salladığım da, benim kılıcım
ona ulaşmadan kellesi uçuyordu.” (Böyle 315 müslümanla 3-5 katı
kafir ordusuna karşı zafer kazanılmıştır.
Her savaşta beklenmedik mucizeler gerçekleşmiştir.
Meleklere İmanın Bize Etkisi
Meleklere inanmakla insan iyi şeylere yönelir iyi şeyler his-
seder böyle iyi ve güzel işler yapar.
İyiliğe davet eden meleklerin sesini duyup davete icabet
eder..
Kiramen Katibin inancı insanın kötülük yapmasını önler.
Koruyucu meleklere inanan kendini yalnız, korumasız his-
setmez.
Meleklerin yardımını düşünen kendini güçlü hisseder.
Her şeyin tespit edildiğini düşünen başıboş yaşamaz iyilikle-
rini arttırmaya çalışır. Kötülüklerden uzak durur. Allah’ın gazabın-
dan rahmetine koşar.
Meleklerin isyan etmediğini her emri yerine getirdiğini bi-
len, Allah’a isyan etmez. Allah’ın emirlerini yerine getirmek için
gayret eder.
Azap meleklerini rahmet meleklerini düşünen daha dikkatli
yaşar.
Melek inancı insanı melekleştirir. Şeytani işlerden düşünce-
lerden alıkoyar.
Meleklere inanmak mü’min vasfıyla Allah’ın ve meleklerin
yardımını sağlar.
Sözün özü melek inancı temiz kalmayı, temiz yaşamayı ve
cennetlik olmayı sağlar.
Rabbim bizi azap meleklerinin değil rahmet meleklerinin
eline bıraksın.
85
İSLAM YERYÜZÜNDE YAYILAN TEK DİNDİR
İslam dininden önce o devrin insanının durumuna ve ihtiyaç-
larına cevap verecek dinler ve peygamberler gelmiştir ki bu belirli
zaman için belirli çevreler içindir.
Bir dinin hükmü bitmeden başka bir din gelmemiştir. Bir din
bozulmuş, hükmü kaldırılmış diğer din öyle gönderilmiştir.
En son Hıristiyanlık dininin bozulması ile hükmü kalkmamış
Cenab-ı Allah İslam Dinini göndermiştir.
İslam son dindir. Hak dindir. İslam’dan başka dinde gelmeye-
cektir.
Kur’an da:
-“Doğrusu Allah katında makbul olan din, İslam’dır” (Al-i
İmara:19)
-“Kim İslam’dan başka bir din ararsa o din kabul edilmeye-
cektir.” (Al-i İmran:85)
-“Bugün sizin dininizi tamamladım, nimetimi de tamamladım.
Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide:3)
Kur’an son kitaptır.
İslam Peygamberi son Peygamber, Hatemül Enbiyadır.
İslam, bütün insanlığa inmiş son dindir. Allah “dininizi ta-
mamladım” diyor.
İslam, kıyamet dinidir. Yani kıyamete kadar başka bir dine ih-
tiyaç duyulmayacak ve başka bir dinde gelmeyecektir. Cenab-ı Al-
lah bu dini koruyacaktır. Bu Allah’ın vadidir.
Kur’an da:
“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.
Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saf:8) Bugü-
ne kadar nasıl hiçbir şey olmadıysa bundan sonra da olmayacaktır.
Bugüne kadar İslam, çağın gerisinde kalmamış, çağları ardın-
da sürüklemiştir. İlimle, gelişmelerle asla çatışmamıştır. İslam, ya-
landa çıkmamıştır. İslam, ilmin gelişmesiyle daha da iyi anlaşılmış-
tır.
İslam dini, insan mizacına en uygun tek dindir. Bugün yeryü-
zünde hala kendi elleriyle yaptıkları putlara tapanlar, cine-şeytana-
ruhlara tapanlar, ineğe, keçiye, fareye, tavşana, çekirgeye hatta te-
86
nasül organına tapanların bulunduğu düşünülecek olursa, İslam di-
ninin insanlık için ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
İslam, insan yararına bir dindir. İnsanlık kıyamete kadar İs-
lam’a ve İslam’ın vereceği huzura muhtaçtır.
İSLAM YAYILIYOR
Yeryüzünde yayılan tek din İslam dinidir. Çünkü Yahudilik
ırki bir dindir. Hıristiyanlık da manevi çıkmaza girmiştir. Çelişkiler-
le doludur. İnciller birbirini tutmaz.
Kiliseler, havralar satın alınıp camiye çevrilmektedir.
Batı dünyasının olumsuzlukları karşısında her gün İslam ai-
lesine yeni yeni kardeşler katılıyor.
Avrupa bugüne kadar boş dünyasını sporla, müzikle yani
popla topla, sadist eğlencelerle doldurmaya çalışmıştır. Bunlarda
insanları tatmin etmemiştir.
Ortaçağ karanlıklarından İslam’la kurtulan batı insanı, bu-
gün artık yalanlara kanmıyor. Gözü İslam’dadır.
Danimarka da aşırı maddi refah, Hollanda da ki insanın nef-
sinin esaretinde tükenişi, insanı bunaltmıştır. Tiksinti veren bir ha-
yat sergilenişi, insanı manevi huzur arayışına sürüklemiştir.
Bugün nerede huzursuzluk varsa, insanı rahatsız eden sıkıntı
varsa, arayış vardır.
-Bugün Kore de Müslüman nüfus her geçen gün artıyor. İs-
lami okullar açılıyor. (18-02-89 Bayrak)
-Singapur da İslam’ı seçenler artıyor. İslam’ı seçenler der-
neği kurulmuştur. (31-04-94 Türkiye)
-Almaya da Müslüman olanların sayısı 100 binleri geçmiştir.
-Batı dünyası Allaha yönelirken Rusya da %55 oranında Al-
laha inanan insan vardır.
-Hindistan’ın Midoray şehrinde bir köy %60’ı Hindu iken,
köyün tamamı Müslüman olmuştur.(14-9-94 Yeni Asya)
-Misyonerlik faaliyetleri olmadığı halde dünyadaki Müslü-
man olanların sayısı, baş döndürücü şekilde artmaktadır. Diyanet
İşleri Başkanlığının açıklamasına göre İslam’ı seçenler 1992 yılında
%400 artmıştır.
General Dögol, Papaya mektup yazıp “İslam’ın önüne geç-
meliyiz” demişti. Fransa da artan cami sayısı onu korkutmuştu.
NATO da İslam korkusu vardır. Komünizm artık tehlike de-
ğil, esas tehlike İslamdır denmiştir. Hatta NATO’nun rengi kırmızı
iken şimdi yeşildir.
87
Moon tarikatı, CIA’nın yurtdışı operasyonlarında kullanıl-
mak ve başta komünizmin yayılmasını önlemek için kurulmuştur.
120 ülke de faaliyet göstermektedir. Komünizm tehlikesi
kalmayınca hedef İslam ülkelerine ve İslam’a olmuştur. Şimdi İs-
lam’ı yıpratmak ve İslam’ın yayılışını önlemek için faaliyet göster-
mektedir.
-Amerikan Washington post gazetesi: “Rusya da İslamiyet
çığ gibi” başlığı ile Avrupa’nın dikkatini çekmiştir.(26.10.90 Za-
man) bugün kızıl meydan da cami yapılmıştır.
-Fransa da camisiz şehir kalmamıştır. Fransa da toplam 1993
yılına göre 909 cami vardır. Fransa Müslümanlaşıyor endişesi var.
-ABD ordusunda binlerce Müslüman asker vardır. Her yıl
25-30 bin Amerikalı İslam’ı seçmektedir. Amerika da ki camiler
dolup taşmaktadır.
-İngiltere de kiliseler birer birer cami oluyor. Kiliseye giden
olmadığından kiliseler satılıyor. İşçilerimiz satın alıp camiye çeviri-
yorlar.
Bugün her ülkede İslam konuşuluyor. Her dinden Müslüman
oluyorlar, en çok Hıristiyanlardan Müslüman oluyor. Kıta olarak da
en çok Avrupa kıtasında yayılıyor.
Hıristiyan olan İtalyan asıllı Selahaddin Emin Boon: “Hıris-
tiyanlığın hurafelerinden bıktım Müslüman oldum” demiştir. (1-12-
97 Türkiye)
Kapitalizm de komünizm de aradığını bulamayan insanlık,
arayış içine girmiştir. Gelişen teknoloji ve iletişim araçları ile İslam-
la insanlar daha kolay tanışabilmektedir. Aradığını İslam da bulunca
akın akın İslam’a koşuluyor.
İngiltere de yayınlanan New Afrika dergisine göre uzun yıl-
lar batılı Hıristiyanların zulmüne maruz kalan Afrikalılar, kendileri-
ni İslam’ın hoşgörüsüne, adaletine bırakıyor. Hıristiyanlığın kirli
oyunları puan kaybettirdi. (4-12-94 Türkiye)
Bosna da Sırp zulmü, birleşmiş milletler askerlerinin Müs-
lüman olmasına neden olmuştur. Bir Amerikalı: “Onca zulme rağ-
men inançlarını yaşayan Müslümanlar, bize İslam’ın güzelliklerini
gösterdi” demiştir.
İslamiyet bilhassa bütün dünyada kadınlar arsında yayılmak-
tadır. Dail Mail, İngiltere de son yıllarda binlerce İngiliz kadınının
araştırarak Müslüman olduğunu yazmıştır.
88
-Teslime Nesrin “İslam, kadına hak vermez” diye bir kitap
yazmış 3000 İngiliz kadını İslam da ki kadın haklarını görünce
Müslüman olmuştur.
-İngiltere de genç kızlar daha çok Müslüman olmaktadır.
-Amerikalı araştırmacı Holdman: “Kadınlar kurtuluşu dinde
arıyor. Gayri meşru hayattan bıkan, AIDS den korkan, boşanmanın
%60 ı geçtiği batı da kadınlar İslam’ı seçiyor” demiştir. (7-3-92
Zaman)
1998 yılının 8.ayında batıda resmi açıklamaya göre 18.792
kişi Müslüman olmuştur.
Aynı yıl Rus matematik profesörü Gleb: “Bütün dünya İs-
lam’a koşuyor” demiştir. Yeni şafak gazetesinin 22-11-96 tarihli
haberine göre: İslam’ı seçen Rus Valerya, Rusça Kur’an Meali ha-
zırlamış, bu Mealle binlerce kişi Rusya da Müslüman olmuştur.
En ufak bir kıvılcım, bunalmış, arayış içinde olan insanlar
için kurtuluşa sebep olmaktadır.
İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırılar ve düşmanlıklar
insanların İslam’ı araştırmasına ve Müslüman olmasına neden ol-
maktadır.
Batıda ki İslam korkusu ve alınan önlemler, korkunun ölüme
çare olmadığı gibi İslam’ın yayılmasına çare olmamaktadır.
İSLAMIN DÜŞMANLIĞINA VE MİSYONERLERE
RAĞMEN İSLAM YAYILIYOR
Herkesin bir hesabı var Allah’ın da bir hesabı var. Kim ne ya-
parsa yapsın sonunda Allah’ın dediği olur, Allah’ın takdiri olur.
Hıristiyan âlemi, İslam’ın yayılışını durdurmak ve Hıristiyan-
lığı yaymak için misyoner okulları açmış, bu okullarda yetiştirdiği
misyonerleri dünyanın her tarafına salmıştır. Bu uğurda çok büyük
paralar harcamaktadır.
“İncili bütün dünyaya yayın” emri karşısında bütün Hıristi-
yanlar seferber olmuştur. Hedeflerine ulaşabilmek için her türlü
yıkıcı, yıpratıcı ve sinsi çalışmalar yapılmaktadır. Bir yandan İs-
lam’ı yıkma, yıpratma ve iftira kampanyaları sürdürülürken, diğer
yandan çeşitli metotlarla Hıristiyanlık propaganda edilmektedir.
30-06-1994 tarihli Yeni Asya gazetesinin haberine göre: “Nü-
fusun %85 i Müslüman olan Çad’da 63 misyoner teşkilatın sahip
oldukları geniş imkânlarla halkı Hıristiyanlaştırmaya çalıştıkları
bildirilmiş ancak bütün çabalara rağmen netice alamadıkları gibi
İslamiyet’e olan rağbetin gittikçe arttığı açıklanmıştır.
89
Çad Cumhuriyeti İslam İşleri Yüksek konsey başkanı Hüseyin
Hasan Ekber: “63 misyoner kuruluş, Müslim ve gayri Müslim in-
sanları Hıristiyanlaştırmak için bütün imkânları kullanmasına rağ-
men bir Müslümanı dahi Hıristiyanlaştıramamıştır” demiştir.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Rusya’nın 70 yıllık
baskısı ve Allahsızlık enstitülerine rağmen; İslam inancının Müslü-
man kimliğinin muhafazası ve şu anda misyonerlik çalışmalarına
rağmen İslam’ın kabul görmesi, İslam’ın yayılışı, takdire şayan bir
durumdur.
Bernad Shaw: “İslam dini her devre hitap edebilecek bir din-
dir. Yarının Avrupasının da dini olacaktır” der.
Bizans’ın fethi gibi Roma da fethedilecektir. Bütün batı da
fethedilecektir. Roma da 30 bin m2 üzerine cami kurulmuştur.
Hıristiyanlık batı da cazibesini yitirmiştir. Bilhassa gençler,
Hıristiyanlıkla alay etmektedir. Batıyı yönetenler, bu durumu spor-
la, müzikle, İslam ülkelerini hayali düşman ilan edip savaşmakla,
sadist eğlencelerle, anlamsız yarışlarla idare etmişlerdir.
Bugün Hıristiyanlık tatmin etmiyor. İsa hem Peygamber, hem
Tanrı, hem Tanrının oğlu, hem de Mesih nasıl olur bu?
Dört tane İncil, günah itirafı, vaftiz bunlar mantıklı değil. Av-
rupalı arayış içinde.
Bugün İslam’ı tanımamış milyonlarca Avrupalı ve Amerikalı
insan, sancılar içinde kıvranıyor. Sonra da onlardan bazısı, ya İs-
lam’ı bulup huzura eriyor ya da hayatını arayışla tüketip gidiyor.
Hem de ne aradığının farkına varmaksızın.
Her yeni günle birlikte İslam ailesine yeni kardeşler geliyor.
Bunların çoğu da, batı da doğup büyümüş, modern toplumun tüm
olumsuzluklarını yakından görmüş, İslam’dan mahrum bir çevrenin
bütün eksikliklerini yaşamış kişiler arasından çıkıyor.
Son yıllarda İslam’ı seçenlerin sayısı, gün geçtikçe artıyor.
Müftülüklere başvurarak Müslüman olanlar her geçen gün artıyor.
İtalya da yayınlanan Corriera Della Sera gazetesi: “Dünya da
1 milyar Müslüman var” başlıklı bir haber yayınlayarak İslam’ın en
hızlı yayılan din olduğunu yazmıştır.
Hiçbir misyonerlik faaliyeti olmadığı halde dünyada ki Müs-
lüman sayısının baş döndürücü bir hızla arttığına dikkat çeken gaze-
te, Avrupa şehirlerinin cami ve minarelerle dolduğunu vurguladı.
Gazete, “sadece Hollanda da daha şimdiden 160 cami var. İstatistik-
lere göre İslam’ı seçen İtalyanların sayısı da 10 bini aştı. İslam’ı
90
seçenlerin en çok tutucu Hıristiyanların yaşadığı Sicilya ve Kalabri-
ya da görülmesi ilgi çekici” ifadeleri yer aldı.
İslam’ın gönüllerde yankılanmasında ezanın büyük rol oyna-
dığının da dile getirildiği yazıda her gün minarelerden yükselen
ezan seslerinin farklı dildeki, dindeki insanlara heyecan aşıladığı
belirtildi (25-02-1991 Zaman)
Geçen yıl Denizli’mize gelen iki misyoner kendilerine verilen
İslami bilgi sonucu Müslüman olmuştur.
Özel eğitim aldığı halde Güney Koreli Song Yee Kim Muğla
da Müslüman olmuş, Mine adını almıştır.
Demek ki hakikat balçıkla sıvanmıyor.
Avrupa’nın birçok yerinde yeni açılan camiler İslam’a olan
ilgiyi de arttırıyor. Müslümanların örnek hareketleri, güvenilir ol-
maları, samimiyetleri, fedakârlıkları karşısında batılı kendi yerini
arıyor.
Camilerin bulunduğu bölgelerde, kırgınlıkların kalktığı, olay-
ların azaldığı, hangi milletten olurlarsa olsunlar, insanların kardeşçe
yaşadığı gözleniyor.
Müslümanların örnek hareketlerini gören Hıristiyanların, ken-
di arazi ve mülklerini ücretsiz olarak Müslümanlara hibe ettikleri de
görülüyor.
Görülüyor ki, güzellik, güzellikleri celp ediyor. Niyet hayır,
akıbet hayır oluyor.
Dünya komünizm, kapitalizm derken bunalmış, yolun sonuna
gelmiştir. Bu rejimler hep vaat etmiş, gerçekleştirememiştir.
Galler Prensi Charles, verdiği konferansta: “Ben İslam’ı ince-
ledim. Batının İslamiyet’ten öğreneceği çok şey var” demiş sonunda
da: “Yüzünüzü nereye dönerseniz dönün, Allah oradadır” demiştir.
(Yeni Şafak 16-12-96)
Bediuzzaman Hazretleri: “Hıristiyanlık İslam’a teslim olacak-
tır” (Sözler:644) demiştir.
Kur’an herkesi İslam’a çağırıyor:
“De ki: Ey kitap ehli! Bizim ve sizin aranızda eşit olan bir ke-
limeye geliniz. Yalnız Allaha tapalım. Ona hiçbir şeyi şirk koşma-
yalım. Allah’ı bırakıp, birbirimizi Rab edinmeyelim.” (Al-i İm-
ran:64)
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz.
Bugün bütün dünya da İslam, en tesirli akımdır. Her şeye
damgasını vurmuştur.
91
İngiltere de yayınlanan The Economist Dergisi: “İslam 21.
yüzyıla damgasını vuracaktır” diye başlık atmıştır.
Demek ki, 21. asır İslam asrı olacaktır. Bu temenni değil, ha-
yal değil, gerçektir, gerçek olacaktır.
Misyonerler propaganda yaparken dünyanın da ahiretinde
kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar.
Peygamber (sav): “İman etmedikçe cennete giremezsiniz”
(Müslim İman:93)
Kur’an da: Yahudiler: “Cennete ancak Yahudiler girer” der.
Hıristiyanlar da: “Cennete ancak Hıristiyan olanlar girer” de-
diler. Bu onların kuruntularıdır.” (Bakara:111)
İsa (as) zamanında onun getirdiklerine inananlar iman etmiş
sayılır. Son din İslam geldikten sonra Allah katında din İSLAM-
DIR.
Cenab-ı Allah “Din olarak İslam’ı seçmiştir” İslam’dan başka
din kabul etmeyeceğini bildirmiştir.
Netice olarak alkol, uyuşturucu ve seks batağında boğulmak
üzere olan insanlar için İslam dini ümit oluyor. İslam’ın sadaka,
zekât gibi sosyal emirleri yabancıların İslam’a yönelmesine neden
oluyor.
Bir de İslam’a gönül verenlerin mutluluğu İslam’ı cazip din
haline getirmiştir.
Akıl mantık dini olmayan Hıristiyanlık ve deli dolu hayat ar-
tık akıllı insanlara zevk vermiyor.
MÜSLÜMAN OLANLARIN İTİRAFLARI
1- “İslam’ı seçtim bataktan kurtuldum” Karl (Yusuf) Zim-
merman (Müslüman olmadan önce uyuşturucu ve alkol kullanıyor-
dum. İslam’a girdikten sonra hayatım değişti. Namaz ve oruç insana
huzur veriyor. En büyük mutluluğu ise sabah namazında yaşıyo-
rum.)
2- Hollywood’un ünlü yıldızı Will Smith, dünya ağır siklet
boks şampiyonu Ali’nin hayatını beyaz perdeye aktardıktan sonra
İslamiyet’i seçti. “İslam barış ve kardeşlik dini” dedi. (6-12-2001
Türkiye)
3- İngiliz gazetelerinden Daily Mail İngiliz bayanların
Müslüman olmalarını kapak yaptı. Ünlü iş adamı “Rose, deli dolu
hayat yaşamaktan bıktım. Müslüman oldum huzura kavuştum. İs-
lam’la şereflendim RUKİYE adını aldım.” (7-2-94 Türkiye)
92
4- Ünlü yazarlarımızdan Afet Ilgaz: “Huzuru İslam da bul-
dum” Huzur ve saadeti arayan İslam’ı öğrenmeli ve yaşamalıdır.
Ben yaşadım hayatımda birçok şey değişti. (26-4-94 Türkiye)
5- Alman Erika Müslüman olduktan sonra Emine ismini al-
dı. “Müslümanların dinleri ile övünmesi, gurur duyması lazım” de-
di.
6- 31 yaşındaki Ronald Karl Zahn: “Kuranı okudum Hıris-
tiyanlık inancı ile karşılaştırdım. Müslümanlığın insanlık dini oldu-
ğunu gördüm ve hiç tereddüt etmeden Müslüman oldum” dedi. (14-
2-94 Türkiye)
7- Alman elektronik mühendisi Manfred Poplou, adını Mu-
hammed Sait olarak değiştirdi: “Manen huzur buldum. Kur'an’la
tanıştım. İlmin yeni yeni keşfettiği konuları Kur’an 1400 yıl önce
keşfetmiş. Bir de Almanya da yaşayan bazı Müslümanlar bana gü-
zel örnek oldu” (4-7-94 Zaman)
8- Japon Çiyeko İslam’la şereflendi. Ayşe Nur adını aldı:
“İslamı inceledikten sonra çok sevdim. İslam’la şereflendim.”
9- Romanya uyruklu Luminata turist olarak geldi. Müslü-
man oldu. “İçimdeki huzur arayışı İslam’la bitti” dedi. (11-1-95
Türkiye)
10- Alman avukat Rolf Maws: “Okunan ezandan etkilendim
Müslüman oldum” (30-12-94 Türkiye)
11- Almanya da fizyo terapist olarak görev yapan Riener
Klemeins Antalya da Müslüman oldu. “Gerçek huzuru İslamiyet’te
buldum. Allah bana bu yaştan sonra huzur verdi” Kadir adını aldı,
geçmişi özlemeyeceğim dedi. (11-11-94 Türkiye)
12- Sırp Milka Zoriç Müslüman oldu. “Soydaşlarım için uta-
nıyorum. Onların zulmü beni İslama itti. Eşim bana İslam’ın kadına
verdiği hakları anlatmıştı. İnceledim İslam’ı seçtim Hatice adını
aldım”
13- Alman Andes John 43 yaşında kendisine hediye edilen
bir kitap sayesinde Müslüman olduğunu söyledi. “Dünya bunalım
içinde, kurtuluş İslam da” (3-10-94 Türkiye)
14- Müslüman olan Romen Maria, Müslüman oldu, Meryem
adını aldı. “İslamiyet’te ki doğruluk anlayışına hayran oldum. İs-
lam, aleyhine de olsa doğru ol” diyor. (15-9-94 Yeni Asya)
15- Brezilyalı Julia, Elif oldu. “Yaptığım araştırmalar so-
nunda İslam’ı seçtim” (4-9-94 Basın)
16- İngiliz Joanne Melia: “Gerçek huzura erdim, çok mutlu-
yum. İslam’ı bir arkadaş sayesinde tanıdım.” (25-8-94 Yeni Asya)
93
17- Efsane isim Mike Tyson “Kur’an sayesinde kötü alışkan-
lıkları bıraktım. İslamiyet’le yeniden doğdum. Başka bir insan ol-
dum. Şimdi çok mutluyum. Beni en çok etkileyen, Allah’ın insana
şah damarından daha yakın olduğunu öğrenmem oldu.”
18- Viyana Üniversitesi öğrencisi Eva, Zeynep oldu. “Kuş
gibi hafifledim. İnsanlar, İslam’ı tanısalar hiç tereddüt etmeden
Müslüman olurlar. Ben Müslüman olmanın mutluluğunu yaşıyo-
rum. Bundan sonra İslam’ı herkese anlatacağım.” (14-8-94 Türkiye)
19- Romen Dumitru, Muhammed Emin oldu. “Bugüne kadar
İslam’dan habersizdim. Eşime ve çocuklarıma İslam’ı anlatacağım”
(7-8-94 Türkiye)
20- İsviçreli müzisyen Metin oldu. “Komşularımın ilgisi beni
etkiledi.” (5-8-94 Türkiye)
21- Gürcistanlı Nino, Emine oldu. “Bana hediye edilen bir
Kur’an’la huzuru İslam da buldum” (1-8-94 Türkiye)
22- Katolik din adamı Pierre “Kur’an her biri kendi içinde
mükemmel bir ahenge sahip olan surelerden oluşuyor. 11 Eylül den
sonra Kur’an okumaya başladım. İslam’a hayranım.
23- Fransız iktisat doktoru Valerie, Melek oldu. İslam’la di-
ğer dinleri mukayese ederken Peygamberin bir hadisi ile karşılaş-
tım. “İslam geçmişi temizler” deniyordu. Çok sevindim ve Müslü-
man oldum. (27-1-96 Türkiye)
24- 51 yaşındaki Alman tekstilci Rolf Blanke, Hz. Eyüp Sul-
tanın türbesini gezerken Müslüman oldu ve sünnet oldu. “Daha ön-
ce İslami eserle okudum etkilendim.” (1-4-96 Türkiye)
25- Ülkemize turist gelen Alman Kreppel ailesi, İzmir de
Almanca bir Kur’an satın alıyor. Teslisi içlerine sindiremeyen aile,
İslam da ki Allah inancını öğrenince ailecek Müslüman oldu. (26-7-
99 Türkiye)
26- Amerikalı Prof: “Diğer kutsal kitapları okumuştum. Yal-
nız Kur’an-ı okumamıştım. Onu da okuyunca bambaşka oldum. Ne
müthiş kitap ne kadar açık ne kadar net? Çok sevdim.
27- Marksizm’den İslam’a geçtikten sonra Ressam Peyami
Gürel: “Müslüman olmak büyük bir mutluluk. Özgür olduğum his-
sini tattım. İslam her şeyi, hayatın her anını anlamlandırıyor. Tırnak
kesmekten uyumaya kadar, kabre girip çıkmaya kadar” (Altınoluk
Mart-95)
28- Romen Gabriel, Ahmet oldu. Yaşı 19. şükür Rabbim be-
ni genç yaşımda İslam’la şereflendirdi. Ben yeniden doğmuş gibi-
94
yim. Çalıştığım yerde arkadaşlarım İslam’ı anlattı. Müslümanlarda
ki güzellikler benim Müslüman olmamı sağladı. (8-2-99 Akit)
29- Papazla tartıştı İslam’la tanıştı. Almanya da kilise de ça-
lışan Robert benim düşüncelerim Kur’an da mevcutmuş, inandım
üzerimden ağır bir yük kalktı. (6-7-95 Basın)
30- Eski manken Serap Akıncıoğlu: “Aradığım huzuru İslam
da buldum. İslam’ı inceledim, yaşamaya başladım görüşlerim ta-
mamen değişti. (11-11-95 Yeni Asya)
31- İslami hayatı seçen manken Gülay Pınarbaşı: “İslam gibi
bir alternatifin varlığından çoğu habersiz. Öncelikle yanlış bilgilen-
dirmenin önüne geçmek gerekir. İnsanımız bilmiyor, şartlanmışlar,
yanlış bilgilenmişler” (25-3-95 Basın)
32- Prof. Dr. Bernard Lewis: “Dinde zorlama yok” ayeti ile
İslam en güzel demokrasiyi insanlığa sunmuştur. Buna rağmen İs-
lam yanlış yorumlanıyor. İslam farklı dinlere mensup insanları
dostça kavgasız gürültüsüz bir arada yaşamalarına imkân sağlıyor,
insanlığı kucaklıyor. Hoşgörü zaten İslam’ın kökünde var.” (20-1-
95 Türkiye)
33- Rus asıllı Natalya, Ayten oldu. “Dinler hakkında hiçbir
bilgim yoktu. Beraber çalıştıklarımın Kur’an okuduğunu gördüm.
Kur’an’la ilgili sorular sordum ve araştırdım Müslüman oldum.
Bundan sonra da öğrenmeye devam edeceğim çünkü bir dini yüzey-
sel olarak öğrenip yaşamaya kalkmak çok yanlış” (15-2-95 vakit)
34- Hollandalı Lucas, Enes oldu. “Ben araştırdım Müslüman
oldum. İnşallah anam babam da Müslüman olur. Hıristiyanken iç
huzuru bulamamıştım. Kafamda ki sorulara da cevap bulamıyor-
dum. Bunun üzerine dinleri araştırmaya karar verdim. Hepsini ince-
ledim Müslüman olmaya karar verdim. (25-2-95 Zaman)
35- Ukrayna da tercümanlık yapan Gagauz, İbrahim oldu.
“Bizler Ruslar tarafından hileli yollarla Hıristiyan yapıldık. Beni
Hıristiyanlık tatmin etmedi. Hıristiyanlıkta 4 tane İncil var. Hak
dinde bir tane kitap olur.” (20-3-95 Türkiye)
36- 20 yıllık haham Semi, Sami oldu. “İslam da insan sevgisi
beni etkiledi.”
37- Alman Michel Weber, Hakan oldu. “İnsanları doğuştan
günahkâr kabul eden Hıristiyanlık beni tatmin etmiyordu. Eğer İs-
lam herkese anlatılsa Avrupa Müslüman olur. İslam insana, aileye,
kardeşliğe çok önem veriyor. Hıristiyanlığın yanlışlıklarından İs-
lam’a sığındım. İslam’ın güzelliklerine sığındım. (26-5-92 Türkiye)
95
38- Dünyanın en ünlü pop şarkıcısı Cat Stevens, Kur’an’ın
eşsiz üslup ve ahengine hayran olmuş ve Yusuf İslam adını almış.
39- Misyoner Song Yee Kim, Mine oldu. “Hıristiyanlığın
bana bir şey kazandırmadığının farkına vardım” (1-11-94 Basın)
40- Koyu Katolik olan Jennifer “İslam da ki ahiret inancı be-
ni çok etkiledi. Ancak Türklerin İslam’ı yaşamaması beni üzdü. (13-
1-91 Basım)
41- Bir haberde:
Müslüman olduktan sonra Malezya ya yerleşen ve halen Ma-
lezya Üniversitesinde çalışan Avusturyalı Prof. Fadlullah Yılman,
10 sene içinde 60 bin kişinin İslam dini ile şereflenmesine vesile
oldu. Prof. Yılman vesilesiyle İslam’a giren 60 binden fazla kişinin
çoğunluğunu Çinli ve Hintliler oluşturuyor. Malezya, Amerika ve
Avustralya da İslam dinin seçenlerin %60 nın Müslüman arkadaşla-
rının güzel davranış ve ahlakından etkilenerek dinimize geçtiklerini
söyleyen Prof. Yılman, Londra da haftalık olarak yayınlanan EL-
MÜSLİMUN gazetesine yaptığı açıklamada, İslamı anlatmada ki
metodu hakkında şunları söyledi: “Karşılaştığım kimselere İslami-
yeti bir çırpıda değil, tedrici olarak dini en güzel ve en kolay yönü-
nü anlatıyoruz. İslami emirlerin hikmet ve faydalarını ilmi ve tarihi
misallerle açıklıyoruz.” Şeklinde konuştu. İslam davasını anlatanla-
rın, başkalarının nasıl düşündüklerini örf, adet ve hayat tarzlarını
bilmesinin önemine işaret eden Prof. İslam’ı anlatma metodunun
yaş seviyesine uygun olması gerektiğini de ifade etti. (11-6-94 Ba-
sın)
-Hıristiyanlıktan etkilenip Hıristiyan olalım diyen yoktur.
-Ben Hıristiyanlığı araştırdım Hıristiyanlığa teslim olalım
diyen gösterilemez.
-Benim aklım İslam’ı almadı Hıristiyanlık aklıma yattı, di-
yen görülmemiştir.
-Gençler, dininizi bırakırsanız veya bırakmış gibi görünür-
seniz mürted durumuna düşersiniz.
-Teslisi içinize nasıl sindireceksiniz? Bu haliyle Hıristiyanlık
batıl din durumundadır.
-Hıristiyanlık çok tanrılı, ilkel bir dindir. İsa Peygamberle en
ufak bir ilişkisi kalmamıştır.
Bugün inananlarına huzur vermemiştir, mutlu etmemiştir.
Hıristiyanlar Müslüman oluyor, siz Hıristiyan olamazsınız.
96
97
İSLAM YAYILIYOR-2
NEDEN MÜSLÜMAN OLUYORLAR
Din değiştirmek aslında kolay bir iş değildir. Çevresini,
inancını, alışkanlıklarını, yıllarca kazandığı bilgi ve kültürünü bıra-
karak insanın başka bir dine geçmesi kolay değildir.
Buna rağmen din değiştirme olayı devam ediyor. Hiçbir
dünya menfaati vermediği ve vaat etmediği halde İslam dini yayılı-
yor.
Niçin yayılıyor şöyle bir göz atalım:
-Avrupa’nın en büyük düşünürlerinden R.Garaudy 1982 yı-
lında İslam’ı kabul etti. Garaudy, niçin İslam’ı seçtiğini şöyle açık-
lamıştır.
“Bütün dünya fikir ve edebiyatını inceledim. Çağların en
büyük olayı İslamiyettedir. Her doktrin, her fikir zamanla değişmiş
ve yok olmuştur. Zaman içinde erimeyen, zamana hâkim olan ve
ona yön veren İslamdır. Ben İslam’ı seçmekle çağ seçtim. (N Yük-
sel Gençlik Sorunları:331)
İslam çağa uymaz, çağ ona uyar. İslam çağları arkasından
sürükleyen dindir. İslam bozulmamıştır, takdir toplamıştır.
-Dinleri ile tatmin olmayanlar daima arayış içinde olmuştur.
İnsanlık İslam’ı yeniden keşfetmekte, İslam’ı alternatif görmektedir.
Akif’in ifadesiyle:
“Ölüler dini değil, sende bilirsin ki bu din,
Diri doğmuş, duracak dip diri, durdukça zemin”
-Bir batılı yazar:
“Hıristiyanlar âlim oldukça Hıristiyanlıkla ilgisi kesilir,
Müslümanlar cahil oldukça İslam’la ilgileri kesilir” der.
İslam, okuyan ve düşünenler için cazip, etkileyici bir özelli-
ğe sahiptir.
Hz. Ömer: “Eşeğim Müslüman olsa, ben Müslüman olmam”
demişti. Ne zaman ki, Kur’an’ı gördü Müslüman olduysa, İslam’la
karşılaşan, İslam’ın cazibesinden kurtulamamaktadır.
-Hıristiyan batının Müslümanlara karşı ikiyüzlülüğü ve söy-
ledikleri yalanların kof çıkması, Hıristiyanlıktan soğumağa neden
olmuştur.
-Kuranda ki etkileyici büyüleyici güzellik, ahenk,
98
-Müslümanlardan etkilenme,
-İslam’ın insana, aileye kardeşliğe verdiği önem,
-Kendi dinlerinde aradıklarını bulamama,
-Kendi dinleri ile mukayese etmeleri,
-İslam araştırma, tanıma fırsatını bulmaları,
-Deli dolu gayesiz bir hayattan bıkmak,
-Müslümanların güzel davranışı ve ahlakından etkilenmek,
-İslam’ın dünya ve ahiret görüşü,
-Papazların yaptığı ahlaksız ve sapıklıklar,
-Bunalımlı hayatın içinde iken kurtuluşu İslam da görmek,
-Ezanın Kur’an’ın etkisi Kur’an’da ki bilgilere ulaşmak,
-İslam’ın herhangi bir emri veya yasağı,
-İslam da ki tek Allah inancı,
-İslam Peygamberinin yüce şahsiyeti,
-İslam’a girişin kolay oluşu,
-İslam’ın hiçbir şeyi vaat etmeyip gerçekleştirmesi,
-İslam’ın esas yayılmasına sebep, İslam’ın kendisidir, İs-
lam’ın güzellikleridir.
İslam bütün dinlere karşı tek alternatif dindir. Bütün dünya
İslam’a muhtaçtır.
Dinsiz insan, dinsiz toplum olmaz. Çünkü insan, karnı do-
yunca problemleri biten, sadece biyolojik bir varlık değildir. İnsan
çok yönlü bir varlıktır. İhtiyaçları da diğer canlılara göre çok deği-
şik bir varlıktır.
Dengeli bir insanın karnı ile beraber beyninin ve ruhunun da
doyması lazımdır.
J.J Ruso’nun ifadesiyle: “Din olmayan yerde saadet olmaz.”
Tolstoy da: “İnanç yaşamanın gücüdür.” Der.
Din insanı korur. Kötülüklerden alıkoyar. İnsanı hayata bağ-
lar. İnsanın başkalarına ilgi duymasını sağlar. İnsanı başıboşsuzluk-
tan, gayesiz bir hayat yaşamaktan karamsarlıktan alıkoyar.
Şairin ifadesiyle:
Dinin yoksa neyin vardır?
Var tabutun kendin kaldır.
Din dayanak Haktan kula,
Dinsiz adam heder ola.
Özetle İslam’ın insan aklına uygun oluşu, yabancıların dik-
katini çekiyor.
99
Türk devlet adamlarının tutumu, Türk halkının Ensar gibi
yardım severliği Kızılay ve İHH gibi kuruluşların ayrım yapmadan
ihtiyaç sahiplerine el uzatması Müslüman olmayı kolaylaştırıyor.
Negatif yüklenmelere olumsuz propagandalara ve baskılara
rağmen diğer dinlerden İslam’ı seçenlerin sayısı gün geçtikçe artı-
yor.
Dünyaca ünlü şarkıcı Cat Stevens (Yusuf İslam) Hz. İsa’nın heykel-
lerine baktığımda onların hayatı olmayan taşlar olarak görüyordum.
Teslis inancı kafamı karıştırıyordu. Yakalandığım hastalık sırasında
hayatımı gözden geçirdim. Kudüs’e giden kardeşim bana bir Kuran
hediye etti. O zaman İslam da bir şeyler olduğunu anladım. Kuranı
okudum “işte aradığım din dedim ve İslamiyet’i seçtim” diyor.
Yabancıların İslam’ı seçmelerinin bir nedeni de: “İslam’ın
terör dini” olduğu iddiası olur. İslam’ı araştıranların İslam da böyle
bir şeyin olmadığını görmeleridir.
Önemli bir husus da Müslüman olanların İslam’ı temsilleri
ve tebliğleri olmaktadır. Mesela Sierra Leoneli papazdı İslam’ı seç-
ti. 500 ü papaz 4 bin 402 kişinin İslam’la şereflenmesine vesile ol-
du. Hayatı boyunca Müslüman nasıl Hıristiyanlaştırılır eğitimi alan
Sierra Müslüman olduktan sonra Musa adını aldı.
Müslüman olunca ailesi ve çevresi tarafından dışlandı. Gö-
revinden oldu. O bütün olumsuzluklara rağmen “:Ben İslam da hu-
zur buldum” diyordu.
Hıristiyanlığı iyi bildiği için Hıristiyanlıkla İslam’ı mukaye-
se etmiş, İslam’ı tebliğ ederek binlerce insanın Müslüman olmasına
vesile olmuştur.
Eğer İslam iyi temsil edilecek ve tebliğ yapılacak olursa da-
ha hızlı yayılacaktır. (23-8-2012 Akit)
21.ASIR İSLAM ASRI OLACAKTIR
Bu hayal değildir. Bu bir kehanet değildir. 21. asır İslam asrı
olacaktır. Bunu batılı ilim adamları böyle söylüyor. Din büyükleri-
mizde böyle diyor: “En gür seda İslam’ın sedası olacaktır” diyor.
Hıristiyan Avrupa “Milenyum” dedi. Ne demek bu bütün
dünyanın Hıristiyanlaşması demektir. “Milenyum” kelimesi telaffuz
edilmeye başlanınca Prof. Dr. Mahmut Esat Coşan Hocaefendi şöy-
le demişti:
“21.yüz yıl tevhit asrı olacaktır. Gerçekten öyle olacaktır.
Temenni değil, hakikaten öyle olacaktır. Bütün batıl inançlar, so-
nunda yok olacak, silinecek, bırakılacak ve “La ilahe illallah Mu-
100
hammedür-Rasülüllah” hakikati bütün insanlar tarafından kabul
edilecektir.”
Bunun gerçekleşmesi için yolu da şöyle gösteriyordu:
“Gönüllere zihinlere La ilahe illallah nakşedeceksiniz. Hem
kendi gönlünüze hem de çoluk çocuğunuz, eğitimiyle sorumlu ol-
duğunuz evlatlarınızın kafalarına, gönüllerine, kalplerine, göğüsle-
rine La ilahe illallah yazacaksınız. Herkes üzerine düşen görevi
yapmalıdır. Yazmalı, çizmeli, konuşmalı, çalışmalı parasını Allah
yolunda sarf etmelidir.”
Ne olursa olsun 21. asır İslam asrı olacaktır. Avrupa ne ya-
parsa yapsın, Amerika, Rusya ne düşünürse düşünsün içimizde ki
ve dışımızda ki Allah, Peygamber, Kur’an ve Müslüman düşmanları
ne derse desin, Allah nurunu tamamlayacak, 21.asır, İslam asrı ola-
caktır.
Bugüne kadar kurtarıcı olarak insanlığa sunulan sistemler,
insanlığa beklenileni vermemiş, aksine kan kusturmuş, iki yakasını
bir araya getirmemiştir. Şimdi sıra İslam’dadır.
İslam, kendi çağını yaşayan devrini tamamlayan Hıristiyan-
lık ve Yahudilik gibi donuk bir din değil, dinamik bir dindir. İslam,
sona gitmiyor, zirveye gidiyor. İslam’ın kaynağı Allah’tır ve sahip-
siz kalmayacaktır. İslam bugünün dini olduğu gibi geleceğinde dini
olacaktır.
Cahiliye devri insanını nasıl kurtardıysa, bugünün ve yarının
insanını da kurtaracak güçtedir. Bugün insanlık arayış ve uyanış
içindedir. İnsanlık kimliğini ararken İslam’ı arıyor. Her tarafta dine
dönüş, dine yöneliş var. İnsanlık uyanıyor, dünya İslam’ı keşfedi-
yor, dünya İslam’a koşuyor.
Milli Şairimiz Akif:
“Ölüler dini değil, sende bilirsin ki bu din,
Diri doğmuş, duracak dip diri, durdukça zemin” demiştir.
En gür seda İslam’ın sedası olacaktır. İnşallah.
Bütün dünya için tek çözüm İslam’dır. İnsanlık, İslam’ın
vereceği huzura muhtaçtır.
Amerikalı Müslüman zenci lider Louis Farrakhan: “Amerika
için tek çözüm İslam’dır” demiştir. (19-2-96 Akit)
Bosnalı Prof. Akif İskenderoviç: “İslam, bütün dünyaya ya-
yılacaktır, hükmedecektir.” Demiştir. (19-1-96 Yeni Şafak)
Evet, 21.asır İslam asrı olacaktır. Yeter ki biz isteyelim. Ça-
lışalım. En az bir misyoner kadar Allah’ın dinine sahip çıkalım. En
101
önemlisi de Allah’ın dini olan İslam’a layık olalım. Göreceksiniz
Rabbim bize neler neler ihsan edecek?
İSLAM İNSAN YARARINADIR
İslam’ın gayesi, inananları dünya ve ahiret saadetine ulaş-
tırmaktır. İslam’ın hedefi insanın saadeti ve mutluluğudur. Bunun
için İslam da faydalı olan emirdir, zararlı olan yasaktır, haramdır,
günahtır.
Kur’an da:
“Ey inananlar! Peygamber Rabbinizden size gerçekle geldi.
Ona inanın bu sizin hayrınızadır.” (Nisa:170)
“Ey inananlar! Allah’ın ve Rasülünün hayat verici davetleri-
ne uyunuz.” (Enfal:24)
İslam da zarar veren her şey yasaktır. İslam insanın alçalma-
sını, yüzünün kızarmasını, zarar görmesini istemez. Onun için yapı-
lıp da insanın zarar göreceği bir emir yoktur. Geçmişte dinler, beşeri
sistemler, insanları kan kustururken İslam dini kendisine yönelenle-
re, gönül verenlere hep mutluluk vermiştir. Bunalan insana ilaç gibi
gelmiştir.
Hz. Cafer (ra) Necaşi’ye İslam’ı anlatırken şunları söylemiş-
tir.
-“Ey hükümdar! Biz cahil bir kavim idik, putlara tapardık.
Ölü hayvan eti yer, kızlarımızı diri diri gömerdik, kumar oynar, faiz
yer, tefecilik yapardık. Bir kadının birkaç erkekle münasebetini
hoşgörürdük, akrabalarımıza karşı vazifelerimizi bilmezdik, komşu-
larımızın haklarını tanımazdık, kuvvetliler zayıfları ezer, zenginler
fakirin sırtından kazanırdı. Aramızda hak nedir bilmezdik.
Allah bizim ıslahımızı diledi. Aramızdan bir peygamber
gönderdi. Bizi putlardan, ahlaksızlıklardan ayırdı. Kan dökmeyi,
kumar oynamayı yasakladı. Bize bütün iyilikleri öğretti. Bizi vah-
şetten kurtardı. İyi insan olmamızı sağladı. Bu sebepten bizler, O
peygambere uyduk böylece Kureyşlilerin düşmanlığını kazandık.”
İslam, insanı basit bir varlık olarak görmez. İnsanı hem
maddi, hem de manevi yönü ile ele alır. İnsanlık tarihi boyunca İs-
lam, insana onur bahşeden tek sistemdir. Bugüne kadar hep İslam,
insana değer vermiştir. Şimdi de insan İslam’a değer vermeye baş-
lamıştır.
İslam, insan yararına olan bir dindir. İslam’ın anlamsız, fay-
dasız hiçbir emir ve yasağı yoktur. İslam dininin emirleri de, yasak-
ları da hep insan yararınadır. İslam da her şeyin mutlak bir hikmeti
102
vardır. Bu hikmetlerle cahiliye toplumundan sahabe gibi bir toplu-
luk çıkarmıştır.
İnsanlığın İslam’dan öğreneceği çok şey vardır. Diğer dinle-
rin ve rejimlerin insanlığa sunacağı ve insanları mutlu edeceği bir
şeyi olmadığı anlaşılmıştır. İnsanlık, Allah’ın dışında tapındığı hey-
kellerden ve güçlerden bir fayda görmemiştir.
Japonya da yaşayan Müslümanları gören Müslümanların sel
ve depremlerde yardımlarına şahit olan Japonlar: “Şimdiye kadar
İslam’ı bize niye getirmediniz” demişlerdir.
Bugün İslam’ı seçenin, Müslüman olanın geçmiş günahları
af olunur. Çünkü iman kendinden öncesini siler temizler. İman ede-
nin böyle bir kazancı vardır.
Hicret sırasında bir müşrik “Ya Rasulallah! Benim günahla-
rım affedilecekse bende hicret edeceğim” demişti de Peygamber:
“Sen bilmez misin ki, İslam kendinden önceki günahları yok eder”
demişti.
Peki, Müslüman olan böyle, Ya Hıristiyan olanın durumu ne
oluyor bakın: Müslümanken bir insan hangisi olursa olsun herhangi
bir dine girse, İslam’ı reddetse bütün sevapları gider, günahları ka-
lır. Ona cennetin kapıları kapanır. Nikâhlı ise nikâh gider. İslam da
mürted durumuna düşer.
İSLAM BASKI ZORLUK DİNİ DEĞİLDİR
İslam’ın en kolay ve en hızlı yayılan din olmasının sebeple-
rinden biri, İslam dininin baskıcı ve zorluk dini olmayışıdır.
-Bazıları, din düşmanlığı cephesinde yer alanlar veya mis-
yonerlik yapanlar: “Ben Müslümandım, tatmin olmadım vazgeçtim”
dibi ifadelerle başkaları üzerinde etki yapmaya çalışmaktadırlar.
-Bazı bölgelerde “Siz daha önce hıristiyandınız, sizi zorla
Müslüman yaptılar, aslınıza dönün” şeklinde propaganda yapılmak-
tadır.
İslam da asla zorlama yoktur. Zorla baskı ile iman olunmaz.
İslam da hür irade ile inanılır.
Kur’an da: “Senin dinin sana, benim dinim bana” denir.
İslam yeryüzünde kılıç zoru ile yayılmamıştır. Fethedilen
yerlerde bile kimsenin dinine, imanına, ibadetine karışılmamıştır.
Yavuz Sultan Selim, Anadolu da ki bazı Hıristiyan grupları
İslamlaştırmak istemiş Şeyhül İslam Ali Cemali şiddetle karşı çık-
mıştır.
103
İslam, gösterdiği hoşgörü, müsamaha, uyguladığı adalet sa-
yesinde yayılmıştır.
Çeşmelerinden Türk atlarının su içmesini isteyenler, ülkele-
rinde Türk sarığı görmek isteyenler, Türk iradesini tercih edenler
bunun ispatıdır.
Bugün İslam bütün dünya da yayılırken ardında misyoner
orduları ile ve ellerinde nasıl kılıç yoksa dünde yoktu.
-İslam şiddet, terör dini değil, şefkat, merhamet dinidir.
Kur’an da: “Dinde zorlama yoktur”
Hz. Peygamber de: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müj-
deleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
Gene bir hadiste: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”
Denmiştir.
İslam, insanı kadın erkek, köle efendi herkesi insan kabul
etmiş, kutsal ilan etmiştir. İnsana ait mal, can, ırz, namus her şeyi-
nin kutsal olduğunu kabul etmiştir.
İnsana yönelik iftirayı, gıybeti hakir görmeyi günah saymış-
tır. Gasp, tecavüzün zulüm gibi yakışıksız olan davranışları haram
ve günah ilan etmiştir.
İslam, bazılarının iddia ettiği gibi kaba kuvvetle, ordu gücü
ile ve silah zoru ile yayılmamıştır. Hıristiyanlık gibi büyük paralar-
da harcanmamıştır. Kanda dökmemiştir.
İslam, gösterilen tolerans sağladığı sükûn, Müslümanların
Kur’an ve Sünnet çizgisinde gösterdikleri olgun davranışlar saye-
sinde gönülleri fethederek yayılmıştır.
BAZILARININ İSLAMA KARŞI OLMALARININ
NEDENİ?
Hz. Peygambere inanmayanların inanmama sebepleri şu idi:
-İnananlara baskı oluşturulması, zulüm yapılması
-İslam’ın kötülüğe, sapıklığa karşı çıkması.
-İnsanları kadın erkek efendi köle diye ayırmaması “insanla-
rı tarağın dişleri gibi eşit sayması”
-Sömürüye karşı çıkması, zengini fakirden sorumlu tutması
-İçki, kumar, zina gibi nefse hitaben geçici zevkleri yasak-
laması gibi…
-Yapılan propagandaların etkisi
-İbadetlerin nefislerine zor gelmesi
-Hidayetin nasip olmaması
104
Yani İslam Peygamberini ve İslam’ı beğenmedikleri için
değil, bilmedikleri ve en önemlisi de işlerine gelmediği için inan-
mamışlardır.
İnanmanın, İslam’a karşı olmanın sebebi bugün de aynıdır.
-İslam ve Müslümanlar bazı şeylere engel görülmektedir.
-İslam’ın yayılma endişesi yatıyor. İslam korkusu yatıyor.
-Yabancı hayranlığı, bizi küçültmüştür.
Batı bize biz batıya mı? Dün olduğu gibi aslında batı, bu-
günde bize hayrandır. İki asırdan beri bizim batıya yönelişimiz, ba-
tının bize yönelişini geciktirmiştir.
Batı kurtarıcı diye İslam’a yönelirken, kaybettiği aileyi, hu-
zuru, insani duyguları, bizde ararken bizim batı da bir şeyler ara-
mamız anlamsızdır. Bizim batının çöplüğünde aradığımız şeyler,
batıya bir fayda sağlamamıştır.
Aslında din düşmanlığını da batıdan aldık. Batı, ilme, ilim
adamına, akla ve hür düşünceye, engizisyon mahkemelerini kuran
Hıristiyanlığa düşman olurken bizde ki batı taklitçileri de dine düş-
man oldu. Ama batı aydını, Hıristiyanlığa düşman, bizimki İslam’a
düşman.
Biz ne zaman uyanacağız? Müslüman olan, İslam’a koşan
batılı karşısında ne zaman kendimize geleceğiz?
Bir İngiliz kız Müslüman oluyor, bir Türk genciyle evleni-
yor, tam tesettürlü haliyle Türkiye ye geliyorlar delikanlının anası
ağlamaya başlıyor. Neden ağladığını soruyorlar:
-“Niye ağlamayayım kendi kızlarımın başını örtemezken, bir
Avrupalı gelin kendi iradesiyle Müslüman oluyor ve başını örtüyor.
Bu olay beni çok duygulandırdı” diye cevap veriyor.
Modernizm insanımızı İslam’dan ve İslami değerlerden
uzaklaştırmıştır. Salebe gibi zengin oldukça dinden uzaklaşıyoruz.
Çalışma hayatına ve modern hayata sarıldıkça yozlaşıyoruz.
Bazılarına göre ha Hıristiyanlık ha İslam fark etmiyor. Bazıları din-
de reform istiyor, dini kendi hayatına uydurmak için çalışıyor.
İslam diğer dinler gibi deforme olmamıştır ki reform olsun.
Bu misyonerlerin oyunudur.
1999 da Süleyman Demirel Kur’an da ki ahkâm ayetlerini
alalım, diğer ayetleri Kur’an’dan çıkaralım teklifinde bulunmuştur.
Bu da mason oyunudur.
İslam, insanlık için kurtuluş kaynağıdır. İslam Peygamberi
şöyle buyuruyor: “Yahudi, Hıristiyan her hangi bir kimse beni işitir
105
de, sonra benimle gönderilene iman etmediği halde ölürse, muhak-
kak cehennem ehlinden olmuştur.” (Müslim:1/153)
Solcu yazar Afet İnan hidayete erdikten sonra şöyle demiş-
tir: “İslam hakkında konuşmak için çok okumak lazım. İslam’a kar-
şı olanların İslam’ı bilmedikleri için böyle yaptıklarını düşünüyo-
rum. “Elhamdülillah Müslümanım” demekle Müslüman olunmaz”
demiştir.
İnsan bazen elinde ki mevcut olanın değerini bilemiyor, el-
den çıkmadan da anlamıyor.
Özün özü şudur:
-Din düşmanlığının en büyük nedeni “inkar modası” dır.
İNANMAYAN NİÇİN İNANMIYOR?
-Bir yazarın ifadesiyle: “İnsan, bilmediğinin düşmanıdır.”
Bugün İslam düşmanlığının başında “bilmemek” yatmaktadır. İs-
lam’a, Müslümana saldıranlar bilmiyorlar.
İslam Peygamberi, taşlandı, kanlar içinde kaldı. Buna rağ-
men: “Ya Rabbi! Bunları affet çünkü bilmiyorlar” dedi.
-Ebu Cehil gibi kin, ideolojik düşmanlık ve inatlarından do-
layı inanmayanlar oluyor.
Ebu Cehil “Vallahi hiç yalan söylemedi” diyen insandır.
Eline aldığı çakıl taşlarının konuştuğunu, kelime-i şahadet
getirdiğini duymasına rağmen taşları yere çarpmıştır.
-Devam eden iman küfür kavgası, hilal haç kavgası da
inanmaya engel teşkil ediyor.
-Ayrıca din düşmanlığı vardır. Misyonerler, ateistler, sinsice
İslam düşmanlığını din haline getirmişlerdir. Yani inançsızlıkları
nedeniyle Müslümanlara inat düşmanlık yapmaktadırlar.
-İslam’ın yasakladığı kötülükleri hayat edinmiş kimselerin
alışkanlıklarından kopamaması
-Bazılarının menfaatine dokunması, inanırsa elinden bazı
imkânların gideceği düşüncesi, engel teşkil ediyor…
-İslam aleyhinde yapılan propagandaların ve iftiralarında
etkisi olmuyor değil…
İslam’la ilgisi olmayanların: “İslam bizi geri bıraktı” demek
ne kadar anlamsızdır. Avrupa, İslam medeniyeti ile dirilmiştir.
İslam, çalışma demez. Çalışmayı ibadet sayar. Allah çalışana
verir.
106
Bizim İslam’la ilişkilerimiz iyi iken ileri idik, 3 kıtaya
hâkimdik, ne zaman ki İslam’dan koptuk acı, ızdırap ve ihtiyaç,
kaderimiz oldu.
Soruyorum: bugün ilgimiz, alakamız olmadığı İslam bizi
nasıl geride bırakabilir?
Yoksa sebep İslam’ın yetersizliği, noksanlığı değildir. Bu-
güne kadar İslam’ın aleyhinde bir noksanlık gösterilememiştir.
BUGÜN DÜNYA İSLAMI NASIL TANIYOR?
Bütün dünyada İslam’a yönelişin oluşu, İslam’a karşı tedbir-
ler almaya, iftiralar atmaya neden olmuştur.
Müslümanlar vahşi, medeniyetsiz, barbar, istilacı, terörist,
kuyruklu insanlar olarak dünyaya tanıtılmıştır.
İslam da çağdışı, uydurma bir din olarak tanıtılmıştır. Kur’an
çağdışı, Arap bedevisinin kanunu olarak tanıtılmıştır.
Genel olarak İslam korkulacak ve kaçınılması gereken bir
din olarak takdim edildi. Böyle olunca İslam’ı bilmeyen tanımayan
kimseler kim olursa olsun İslam’a soğuk baktılar.
Son zamanlarda iletişimin gelişmesi, İslam’ın ve Müslüman-
ların lehine olmuştur. İslam tanındıkça, bilindikçe atılan iftiraların
aslı olmadığı görüldükçe, İslam iltifat görmeye başlamıştır.
Bir şeyi kötülemek, iftira atmak, bir konuda baskı yapmak
insanların o şeye yönelmesini sağlar. Bu hep böyle olmuştur. Tes-
lime Nesrin İslam’a dil uzattı. 3000 İngiliz kadını ve kendi köyü
toptan Müslüman oldu. Başörtüsü yasağı, örtünenleri azaltmamış
arttırmıştır. Kurban derisi konusunda kısıtlama getirilmesi, baskı
hava kurumunun derilerini azaltmıştır. Baskı sayıyı artırır.
Bir kimseye bir şeyi yasaklayın: aman, sakın, yapma, etme
deyin o onu yapacaktır, edecektir. Merakla o şeye yönelecektir.
“Etki, tepki yapar” bu bir kuraldır.
“Güneş balçıkla sıvanmaz” diye bir hakikat daha var.
Bu bir gerçektir ki, İslam’a saldıran kaybediyor. Rusya kü-
çülmüştür, dağılmıştır. Bazı partiler din düşmanlığını en önde tut-
muş, küçülmüştür. İslam da reform, Rönesans diyenlerin sayısı
azalmıştır.
İslam’ı kötüleyen, özellikle İslam’ın kadını bir köle gibi
telakki ettiğini iddia eden, çeşitli iftira ve hezeyanları ortaya koyan
Selman Rüşdü’nün iddiaları bazı İngiliz kadınlarının “İslam da
kadın” statüsünü merak ederek araştırmaya sevk etti. Gerçekle karşı
karşıya gelen kadınlardan 3 bini Müslüman oldu.
107
İslam’daki kadının statüsünü, Kur’an ve Sünnet’ten araştı-
ran, İslam tarihinden örneklerini ve delillerini gören kadınlar, Rüş-
dü’nün yalanları karşısında hayrete düştüklerini ve bir insanın tüm
bu gerçekleri gizleyip, nasıl bu kadar iğrenç ve iftiracı olabileceğini
anlayamadıklarını söylediler.
Öte yandan Bangladeşli Teslime Nesrin’in İslam’a ve Müs-
lümanlara yönelik eleştirilerinin yankılanması sonrasında, batı dün-
yasında Kuran’a ilgi duyanların ve okuyanların sayısının arttığı,
bunun sonucu olarak Müslüman olanların ise çoğaldığı belirtiliyor.
Bu gerçekler karşısında korkuya kapılan batılı ülkeleri ya
İslami yaşantıyı yasaklama yolunu seçiyor, ya da iftiraların dozunu
arttırıyor.
Putperestler baskı yaptıkça sahabenin sayısı artmıştır. Bugün
de yapılan baskı nereden gelirse gelsin Müslümanların sayısını artı-
racaktır.
SONUÇ
Bugün yeryüzünde hüsnü kabul gören tek din İslam’dır. İs-
lam’ın bu yayılışının hızı da kesilemez, önüne de geçilemez. Çünkü
İslam ilim adamları arasında en çok hüsnü kabul görüyor.
Cami yıkıp, kitap yasaklayıp, İslam’ı tehlike gösterip İs-
lam’ın yayılışını durdurmak isteyen ülkelerde baskı ve zulüm geri
tepiyor. Firavunun, Ebu Cehil ve Ebu Leheblerin baskılarının geri
teptiği gibi.
İslam yayılıyor, yayılacak. Yeter ki, İslam’ı yaşayalım. İyi
bir şekilde temsil edelim. Peygamber: “söyleme yap” diyor ya. Ya-
parak, yaşayarak önce çocuklarımıza, yakınlarımıza, çevremize ula-
şalım.
-İslam için Allah için çok çalışalım. Az işimizi yeterli gör-
meyelim. İslam’ı anlatmak için maddi ve manevi çaba sarf etmek
hepimizin görevidir.
YAPILACAK İŞ NE?
-İslam anlayışımız yanlış. Önce bunu düzeltmeliyiz.
-Bugün medya bazı kimselerin hatasını, İslam’ın noksanlığı
olarak göstermeye çalışıyor. Bunun için kötü örnek olmamalıyız.
-İslam’ı iyi temsil etmeliyiz. İslam’ı ashabın ve bizden ön-
cekilerin yaşadığı gibi yaşamalıyız.
-”Müslümanlık bu mu?” “Şuna bak” “Şunun yaptığına bak”
dedirtmemeliyiz.
108
-“Şunun ailesine bak, eşine bak, çocuğuna bak” dedirtmeme-
liyiz.
İnsan Müslümanım derken, İslam’ın hayatında ne kadar yer
aldığına dikkat etmelidir.
Dikkat edeceğimiz bir husus da: “Kimse İslam’ı, yaşayışına
menfaatine uydurmaya çalışmamalıdır.
Bugüne kadar yanlışlıklarımız İslam’ın önüne set oluştur-
muştur. İslam’a sıcak bakanları dinden soğutmuştur.
İslam’ın güzelliklerini yaşamak ve yaşatmak çevreye akset-
tirmek, görev bilinmelidir.
Hz. Peygamber, Hz. Ali (ra) a şöyle der:
“Ya Ali, bir insanın senin vasıtanla hidayete ulaşması dün-
yalara bedeldir.”
Kendi kendinize zaman zaman sorun:
-Bugüne kadar kaç kişiye faydam oldu?
-Ömrün sonuna giderken kaç insanı etkiledim?
-Kaç kişiyi İslam’a ısındırdım?
-Allah yolunda kaç nefes alıp verdim?
-Kendi çocuklarım dâhil kimlere tebliğ görevimi yaptım?
Sor-sor-sor. Cevap buluncaya kadar sor.
Bir Fransız ilim adamı: “İslam’a baktım imrendim, sözde
Müslümanlara baktım iğrendim. 50 yıl geç Müslüman oldum bunun
vebali onlarındır” demiştir.
Bir almana Müslümanlara yakınlığına bakarak:
-Niçin Müslüman olmuyorsun? Diye sorarlar. Alman cevap
verir:
-“Müslüman olsam Kur’an’da ki hayatı yaşamam lazım.
Sizin hayatınıza bakıyorum Kur’an’da ki hayat değil” der.
Bugüne kadar İslam daha çok yayılmadıysa, Müslüman ol-
ması gerekenler Müslüman olmadıysa, suç İslam’ın değildir. Kusur,
İslam’la barışık olmayan, İslam’ı bilmeyen, temsil edemeyen Müs-
lümanındır.
İslam’ı yaşayamaz, iyi örnek olmaz ve tebliğ görevini yap-
mazsak İslam’ın yayılışını sağlayamayız. Aksine İslam’ın yayılışını
engellemiş oluruz.
Adiyy bin Ertaa, Ömer bin Abdülaziz’e şöyle yazmıştı:
-İnsanlar devamlı İslam’a giriyorlar.
İyice çoğaldılar.
109
Bense, bu gidişle (gayrimüslimlerden alınan) haraç vergisi-
nin iyice azalmasından, hazinenin zayıflamasından korkuyorum. Ne
tavsiye edersiniz?
Halife Ömer bin Abdülaziz, ona şu manidar cevabı vermişti:
-Allah’a yemin olsun ki, insanların tümünün İslam’a girme-
sini ve ikimizin de kendi eliyle kazandıklarını yiyen iki çift olma-
mızı ne kadar isterdim.
Son sözlerim şudur:
Misyonerler, insanları Hıristiyan yapmak istediler. Çok ça-
lıştılar, çok fedakârlıkta bulundular, çok para harcadılar fakat insan-
ları Hıristiyan yapamadılar. Misyonerlere rağmen İslam yayılmaya
devam etti.
Avrupalı sosyologlar, psikologlar desteğiyle Avrupa da çalı-
şan işçilerimizi Hıristiyan yapmak için çok değişik metotlar uygula-
dılar, başarılı olamadılar. Düşünce davranış ve inanç olarak Allah
fikrinden uzaklaştıramadılar. Ama eğitilmemiş çocuklar kayboldu.
Eğer biz de yeni nesli ihmal edersek, iyi yetiştirmezsek, İs-
lam’ı öğretmezsek, ısındırmazsak, sevdirmezsek genç, kendine baş-
ka bir din bulacaktır. Veya dinsiz olacaktır. Veya satanist olacaktır.
Böyle bir evlat, ne sana itaat edecek, ne cenaze namazını
kılacak, ne ardından bir Fatiha okuyacaktır. Mezarına gelirse istav-
roz işareti yapacaktır.
İnanıyorum ki, bu milleti Hıristiyan yapamazlar. Çünkü dış
ülkelerde Müslüman olanların sayısı her geçen gün artıyor. Doğan
çocuklara “Muhammed” adını veriyorlar.
Bir habere göre İsveç’te giren çıkan olmadığı için 16 bin
kilise satışa çıkarılmıştır. (9-9-2015 Akit)
Bir haberde şöyle: Üç bin dört yüz yirmi papaz, çocuk ve
kadınlara tacizden mahkûm olmuştur. (7-7-2014 Akit)
Önümüzdeki asır İslam asrı olacaktır. Bundan kimsenin şüp-
hesi olmasın.
Selam hidayete tabi olanlara!
110
111
DİN DÜŞMANLIĞI
Din düşmanlığının tarihçesi çok eskidir. Allah’ın gönderdiği dine, peygamberlere tarihte hep karşı çıkanlar olmuştur. İnanmamış-lar dine, peygamberlere zarar vermek için çalışmışlardır. Her İbra-him’in bir Nemrud’u, her Musa’nın bir Firavun’u olmuştur.
Peygamberimiz (sav) zamanında Ebu Cehiller, Ebu Lehebler inanana, Kur’an’a, peygambere neler yapmadılar ki…
Küfür ehli hep aynıdır. Küfür tek millettir. Firavunlar, Nem-rudlar, Ebu Cehiller, Ebu Lehebler hiç eksik olmamıştır.
Devrin Firavunları, Ebu Cehilleri de boş durmuyor. Dertleri İslam, dertleri Müslüman. Nasıl yaparız, ne ederiz bunun peşinde-ler. Kur-an hedef, peygamber (as) hedef, ezan, namaz hedef. İbadet-ler nasıl yozlaştırılabilir, nasıl ibadetten alıkonabilir. İşleri güçleri bu…
İslam’ı Türkçeleştirme çabaları durmak bilmiyor. Ezan, na-maz Türkçeleşse, sanki davete koşup namaz kılacaklar.
Bazı yayın-basın organları dine, dini değerlere saldırmayı gö-rev biliyor.
Bir batılı yazarın ifadesiyle; Müslümanlar okudukça dinden uzaklaşır, Hristiyanlar okudukça dindarlaşır. Bugün araştıran her Hristiyan vaftizi, afarozu, cennet biletlerini, anadan doğma günah-kar olmayı aklı almıyor, Müslüman oluyor.
Bizde güya okuyanlar Avrupa’daki dine kiliseye soğukluğu görüyor, o da kendi dinine soğuk davranıyor.
Son yüzyıl içerisinde İslam’a karşı takınılan tavrı özetlemek istiyorum. İnsan unutkanlık vasfı ile yaratılmıştır. Bu iyi bir şey değildir. Çünkü geçmişi unutan geleceği göremez. Geçmişte yaşa-nan olayları bilmezsek, bugünün kıymetini bilemeyiz. Aynı olaylar devam eder durur.
Osmanlıyı yıkanlar, geçmişin mirasını toptan reddettiler. Di-nimize, kültürümüze, bizi asırlarca ayakta tutan değerlerimize karşı çıktılar. Batılılaşma uğruna geçmişle bağlarını kopardılar.
Nasıl oldu şöyle bakalım: Artık her şeye batılı gözü ile bakmaya başladık. Batı bize
düşmandı, biz de kendimize, babamıza, ailemize, tarihimize, dini-mize düşman olduk.
İslam’ı gericilik, tutuculuk dini olarak gördük. İslam’ı yok saydık.
Bu durumu Ziya Paşa şöyle dile getirdi:
112
-“Milliyeti nisyan ederek her işimizde, Efkar- ı Firenge tabai-yat yeni çıktı.’’
Dini red edenler: -“Din yok, millet var!’’ sloganı ile yola çıktı. Refik Ahmet: -“Allah’ı sultanla beraber tahttan indirdik. Bizim mabetleri-
miz fabrikalardır.’’ diyordu. Tevfik Fikret: -Şeytan da biziz, cin de. Ne şeytan var, ne melek.’’ diye şiir yazıyordu. Türk’ün Ementü’sü şu idi: -Kahramanlık örneği olan ve vatanın istikbalini yoktan var
eden Mustafa Kemal’e, onun cengaver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahit analarına ve ahiret günü olmadığına iman ederim.’’
Kemalettin Kamu da: -“Ne örümcek ne yosun, Ne mucize, ne füsun Kabe Arabın olsun, Bize Çankaya yeter.’’ diyordu. Osman Nuri Çerman, peygamberi (as) baldırı çıplak Arap ola-
rak ifade ediyor, Mustafa Kemal’i onun yerine koyuyordu. -Kur-an düşmanları, Topkapı’da 450 yıldan beri aralıksız
okunan Kur-an susturulmuştur. -Hristiyanlığı kabul edelim. -Türk’ün kanını değiştirelim, teklifleri yapıldı. -Çeşmelerdeki besmeleler kazındı. -Din afyondur, dendi. -Arapça ezan susturuldu, namazın Türkçe kılınması kabul
edildi. -Kur-an öğrenmek, öğretmek yasaklandı. -Gavura “gavur’’ denmesi yasaklandı. -Öyle ki, İngiliz şefinin faytonunu gençler zevkle çekiyordu. -Orduda din subayları vardı, görevlerine son verildi. Kendi
Müslüman, ailesi Müslüman, hanımı başörtülü olanlar ordudan atıl-dı.
-Dinde reform istekleri dillendirildi. -“Devletin dini İslam’dır.’’ Sözü resmi metinden, anayasadan
çıkarıldı. -Bir oturumda “Din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.”
Denmiş, Kazım Karabekir Paşa:
113
-“Bu milleti dinsiz mi yapacaksınız, yoksa Hristiyan mı?” di-ye cevap veriyor.
-Din afyondur, Dini, manevi safsatalara değil, akıl, mantığa dayandırmalıyız, dendi.
-Dindar bir yazara en yetkili ağız şöyle diyor: “Bu din batacak, ileride yeni bir din doğacak, bu konuları bı-
rak.’’ dendi. Kalemi kırıldı. -Devrin başbakanı, Müslüman kadınların gayrimüslimlerle
evlenmesini kabul ettirdi. -Biranın faydalı olduğu propagandasını yaptılar. -Halkın domuz yemesi ve domuza alıştırılması için halkın
önünden domuz sürülerini geçirdiler. -Diyanet İşleri başkanı, “Hz. Muhammed ‘’ adı ile peygambe-
rimizi anlatan kitap yazmış, Matbuat Genel Müdürlüğüne gönder-miş, basılmayınca sormuş, aldığı cevap:
-“Dindar bir neslin yetişmesine tahammülümüz yoktur.’’ Ol-muştur.
Din olarak İslam devreden çıkarılıp, Kemalizm yerleştirilmek isteniyordu.
Kur’an’ı Kerim’i devreden çıkarma planları da şöyle yürütül-dü:
-Kur’an’ın okunması, öğrenilmesi ve öğretilmesi yasaklandı. -Topkapı’daki 450 yıldan beri susmayan Kur-an susturuldu. -Kur’an’a köhne kitap denildi. -Bir gecede harf devrimi ile millet cahil bırakıldı. Kur’an say-
faları kese kağıdı yapıldı. -Toplatılan Kur’an’lar mağaralarda depolandı, çürüdü. -“Kur’an’ı Muhammed uydurmuştur.’’ Dediler. -“Hilafeti, şeriye vekaleti, şeriat mahkemeleri, vakıflar ve
medreselere ihtiyaç yoktur. Bu süprüntülerden kurtulmamız lazım.’’ dendi.
-Batının onlara tavsiyesi şu olmuştur: ”Kur’an’ ı kapat, kadını aç.’’ -Malatyalı Ayşe hoca hanım Kur-an öğretirken polisler bası-
yor. -“Ne yapıyorsun?’’ diyorlar. -“Allah rızası için çocuklara Kur’an öğretiyorum.’ Cevabını
veriyor. -“Yasak olduğunu bilmiyor musun?’’ -“Ben kötü bir şey yapmıyorum.’’ Diyor.
114
Hoca hanım karakola götürülüp dövülüyor, birkaç gün sonra da vefat haberi geliyor.
Kur-an öğrettiği için birçok hoca cezalandırılmıştır. -“Allah’ı inkar politikaları uygulanmış, insan tabiatın mahlu-
kudur. Tanrı, insanın icadıdır’’ deniyordu. “Allah’ı sultanla beraber tahtından indirdik.’’ Deniyordu. Halil Bedii de şöyle diyordu: -“Tanrı gibi görünüyor her yerde, Topraklarda, denizlerde, göklerde, Gönül tapar, kendinden geçer de Hangi yana göz bakarsa, Atatürk.’’ Peygamber (as)’a da şöyle dil uzatılıyordu: Osman Nuri Çerman bir şiirinde “Sen takıl peşine de baldırı çıplak Arabın, Korkma gir kanına hikmetin, aşkın, şarabın.’’ Diyordu. O zamanın yayın organları hep peygamberle alay ediyor, ka-
rikatürlerle onu küçük düşürmeye çalışıyordu. Allah, Resulünün sözlerini dinleyip, itibar etmeyenler için şu
ayetler indirilmiştir: “İşittikleri halde söz anlamayanları kör, sağır ve dilsiz hayvanlara benzetmiştir.’’
-“Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir (Enfal:22).’’
-“Allah onlarda bir hayır görseydi elbette onlara işittirirdi. Fa-kat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi (Enfal:23).
Dahiliye vekili hocaların cennetten, cehennemden ve ahiretten bahsetmelerini yasaklamıştır.
Dini öğrenmek yasaklanınca Süleymaniye Camii uzun süre boş, imamsız kalınca mahalle bekçisi sureleri doğru dürüst bilmedi-ği halde camiye imam tayin edilmiştir.
-Bir yetkili:” Gerçek, görünmeyen değil, görünendir. Dini ya-şayıp ahirette nimet bulmak hurafesini yıktık.’’ Demiştir.
-Israrla Allah’ı unutturmak için, Tanrı, tabiat ana, tabiat yarat-tı ve insanın menşeinin maymundan geldiği dile getirilmiştir. Okul-lar Allahsızlık okulu gibiydi.
Dine inanmayanlar önemli görevlere getirilmiştir. Son zaman-larda bile ilahiyatlara, ihl’lere özellikle seçilen insanlar tayin edil-miştir. Bir ilahiyat mezununun ifadesi şöyle: “İlahiyat fakültesinde-ki hocalarımızdan ancak dördü namaz kılıyordu. Dinler tarihi ders-lerimiz Hint dinlerini anlatmakla geçti.’’
17.04.1945 tarihinde hazırlanan raporda şunlar yer alıyordu: -Kur-an ve din tatbikatının öz Türkçe olarak tanzimi,
115
-İbadet yerlerinin geleneklerimize uygun halk evlerine benze-tilmesi,
-Sarık ve cübbenin kullanılmaması, -İbadetin usul ve zamanının ayarlanması, -Diyanet İşleri Reisliği yerine dil kuruluna benzer bir teşkila-
tın kurulması, -Ezanın, namazın Türkçe okunup, Türkçe kılınmasına karar
verildi. Bu karara uymayanlar cezalandırıldı. Konya’da fahri imam-lık yapan hoca akşam ezanını Arapça okudu diye tutuklanıp adliye-ye sevk edildi.
Askeri vali General Refik Tulga, yanında yüksek rütbeli iki subayla birlikte İstanbul müftüsü olan Bekir Haki Efendi’yi maka-mında ziyarete gelirler.
Refik Tulga, hocamıza dönerek: “-Hocam, emir verin de ezan Türkçe okunsun.’’ Der. Hoca
efendi de: “-Biz burada kendi başımıza buyruk değiliz. Diyanet Riyase-
timiz var. Onlardan böyle bir emir almadıkça biz kendiliğimizden herhangi bir şey yapmayız.’’ Buyurur. Vali diretir:
“-Siz pekala emir verirsiniz. Ben emrediyorum ezan Türkçe okunsun.’’ Merhum hoca efendi o derin gözleriyle valinin yüzüne manalı manalı bakar ve o nur gibi sakalını eliyle tutarak:
-“Vali bey, ben bu yaştan sonra gavur olamam!...’’ deyince vali:
-“Ezanı Türkçe okumak gavurluk mudur? ‘’ diye ısrar edince şu karşılığı alır:
-“Vali bey, sen onu bilmezsin. O bizim sahamız, onu biz bili-riz.’’
-“Öyleyse siz de bu makamda daha fazla kalamazsınız.’’ De-yince, hocamızın verdiği cevap iman ve şahsiyet sahibi her İslam aliminin vereceği cevap olmuştur:
-“Vali bey, anam beni bu makamda doğurmadı. Zaten biz hizmet edeceğimize inandığımız müddetçe kalırız, aksi halde gide-riz.’’ Der.
1944 yılında Mevlid-i Şerif kitabı, 54 Farzlı Büyük ve Tam Namaz Hocası adlı kitaplar yasaklanmış ve toplatılması için genelge yayınlanmıştır.
Düşmanlık camilere de uzandı. O günlerin iktidarı 2815 ca-miyi camilikten çıkardı.
116
Camiler satıldı, yıkıldı, içkili gazino yapıldı, parti binası hali-ne getirildi. Şehir kulübü adı ile kumarhane oldu. Bazılar da kaderi-ne terk edildi, yıkılıp gitti. Bir kısmı Yahudilere satıldı.
Kemalettin Kamu -“Ne örümcek, ne yosun Ne mucize, ne füsun Kabe Arabın olsun Bize Çankaya yeter.’’ Diyor, Kabe’ye kadar dil uzatıyordu. Ziya Gökalp de: “Bir ülkedeki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar manasını namazdaki duanın. Ey Türk Oğlu! İşte senin orasıdır vatanın. Bu sevda ile dil devrimi yaptık, bir gecede milleti Kur’an’dan,
kültüründen, okuma yazmasından koparıp cahil bıraktık. Dine, din adamlarına olan tavır nedeniyle namaz kıldıracak,
cenazeleri kaldıracak din görevlisi bulunamadığı için cenazeler gün-lerce bekletilmiştir.
Süleymaniye Camisi bile uzun süre imamsız kalmış, sureleri tam bilmeyen bekçi namaz kıldırmıştır.
1939-1940 lı yıllarda Kur’an öğreten, öğrenen ve Kur’an oku-yanlar sıkı takibe alınmış, birçok tutuklamalar olmuştur. Arkadaşı-mın ninesi mevlüt okutacağı zaman pençelere kilimler çakar, kısık sesle mevlüt okuttururmuş.
Yatağan Medresesinde okuyan bir çocuğun köyüne giderken torbasında Kur-an olduğu için evire çevire komutan tarafından dö-vüldüğünü, komutanın Karayük pazarında atının ürktüğünü ve kesi-len sığırlar için asılı çengellere boğazından asılı kaldığını anlatmış-lardı.
Şapka giymedi diye İskipli Atıf Hoca gibi niceleri idam edil-miştir. İbrahim Hakkı Efendi mezarından çıkarılarak idam edilmiş-tir.
Atıf Hoca’nın esas suçu, şapka kanunundan iki yıl önce ba-sılmış kitabı yüzündendir.
Bu işleri yapan biri vefat ettiğinde, cenazesi Türkçe dualarla kaldırılmış, en son hoca sağına ve soluna “şen ve esen kalınız’’ diye selam vermiş, cemaat gülüşmüştür.
Ne yaptılarsa, ne kadar baskı uyguladılarsa, ne dini yok ede-bildiler, ne de Müslümanı sindirebildiler.
Ezanın aslına dönmesi ile camilere koştular. Hoca ağlayarak ezan okudu. Halk, ağlayarak dinledi. Şükür secdelerine kapandı.
117
Mukaddesata saygı duymayan ve manevi değerlere karşı çı-kanlar başarılı olamadı. Halk da onlara itibar etmedi. Yapılanları unutmadı, unutturmadı. Bunun için büyüme, çoğalma, iktidar olma fırsatı bulamadılar.
İslam’ a olan kin, husumet devam ettiği müddetçe de Cenab-ı Allah hakimiyet fırsatı vermeyecektir.
Din lazımdır. Her insan için lüzumludur. Şair: -“Dinin yoksa neyin vardır? Var tabutun kendin kaldır. Din dayanak Hakk’tan kula, Dinsiz adam heder ola.’’ Demiştir. İnsan, etten kemikten meydana gelen biyolojik varlık değildir.
İnsan hayvanlar üstü bir varlıktır. Karnı doymakla problemleri bit-mez. İnsanın ruhu vardır, manevi yönü vardır. Dine meyyal olarak, İslam fıtratı üzerine doğar.
Rus devlet başkanı Garbaçov’un hanımı yazdığı kitapta: “ Di-nin hayatta yeri varmış. Kutsal kitabı okuyunca anladım. Stalin nut-kunu ezberlemek zorunda kaldığım için geç kaldım.’’ Demiştir (20.8.1992, Basın).
İnsan manevi gıdasını almayınca vahşileşir, şeytanlaşır. Arza da arşa da hırlar.
2005’ te dinleri öğretilmeyen bir grup genç kiliseye giderek “Bizi Hıristiyan yapın.’’ diyerek başvurmuştur.
Sorumluluk makamında olanlar, yılarca dine şaşı baktı. İnsa-nın maddi manevi ihtiyacını karşılamadı. Bir kesim var ki hala dine, dindara hakareti vazife biliyor. Dine hakareti, inananla alay etmeyi ve manevi değerlere saldırmayı ifade özgürlüğü zannediyorlar. Ezandan, Kur’an’dan rahatsızlıklarını çekinmeden ifade ediyorlar.
İslam’a kinlerinden dolayı “inadına mini, inadına dekolte, inadına kız erkek arkadaşlığı” diye canlı yayında mesaj verebiliyor-lar. Böylece dine zarar verebileceklerini zannediyorlar.
Halbuki din, devletin de milletin de teminatıdır. Tarihte dinsiz bir toplum yaşamamıştır. Rusya’ da ahlaksızlık okulu açanların heykellerini halk yerle bir etmiştir.
J.J. Russo:” İnanmadan da bir insanın ahlaklı ve faziletli ola-bileceğini zannediyordum. Ne kadar yanılmışım.’’ Demiştir.
Toplumun dinden uzaklaşması, o toplum için felaket olur. Din, güç kaynağıdır. İnanmayan insan fedakarlık yapamaz. Savaşta düşman üzerine gidemez.
Din insana sadece savaşta veya ölümde lazım değildir. Haya-tın her anında ihtiyaçtır. Bir yazarın ifadesiyle eğer din ve Allah
118
olmasaydı, onu insanlar icat ederdi. İslam’ a gönül veremeyenlerin nelere inandığını ve neleri tanrı edindiğini hepimiz biliyoruz.
-Din düşmanlığının sebepleri neler olabilir? Din düşmanlığının en başında gelen sebep cehalettir. Yani di-
ni bilmemek, tanımamaktır. -Hz. Ömer ne diyordu: ”Eşeğim Müslüman olsa ben Müslü-
man olmam. ’’Kur-an’ ı gördü. Eşeği Müslüman olmadı ama o Müslüman oldu.
Bilgisizlik insanı dine düşmanlığa yöneltiyor. -“İnsan kimin ekmeğini yerse, onun davulunu çalıyor.’’ Diye
bir söz var. Din düşmanlığının sebeplerinden biri de grup tenassubu ve ideolojik nedendir.
-Bir sebep de, İslam için uydurulan olumsuzluklar ve atılan if-tiralardır. Mesela, terörle eşleştirilmesi gibi.
-“İnsan bilmediğinin düşmanıdır.’’ Denir. Peygamber (as) taş-landığı, kanlar içinde kaldığı zaman ne diyordu:” Yarabbi! Bilmi-yorlar onları affet.’’
-Bir sebep de inanmamak veya başka bir inanca sahip olmak-tır. Bugün zaman zaman “kahrolsun şeriat’’ diyenler, İslam’ı kastet-tiklerini bilmiyorlar.
Yıl 1999. Bill Clinton Ankara’ya gelmişti. Başbakan Ecevit’e: -“İslam’la ilgili ne düşünüyorsunuz?’’ Der. Ecevit: -İnananlara karışmıyoruz ama irtica önümüzde bir sorun. İrti-
ca ile mücadelede elimizden geleni yapıyoruz.’’ Clinton: -“Hayır, ben onu sormadım. İslam’la ilgili görüşünüzü sor-
dum.’’ Deyince Ecevit aynı şeyleri söyler. Bunun üzerine Clinton :” Tamam, tamam.’’ Der konuyu kapatır (19.11.1999, Gazeteler).
Dinin terakkiye mani, gericilik dini olduğu zannediliyor. Ba-zıları göze batma, öne çıkma arzusu içinde oluyor. İtibar görüyor.
Din, Bazılarının menfaatine dokunuyor. Adam serbest yaşı-yor, içiyor. Yani onun yaptıklarını İslam yasaklıyor. Bunun için o, dini sevmiyor.
Kökü dışarıda güçlerin telkinleri ile dinin karşısında saf tutu-yor.
Bazılarına dinin emirlerini yapmak zor geliyor. Gözü batıda, kulağı batıda olanlar, batılı aydınların Hristiyan-
lıkla olan ilgisizliğine bakıp, onlar da İslam’ a cephe alıyor. Batı aydını dini ile kavgalı, dini kafasını karıştırıyor. Kiliseler müşteri bulamadığı için satılığa çıkarılıyor. Bizimkiler ise onları taklit edi-yor.
119
-Bir de laiklik, özgürlük gibi söylemler, gençleri dinden uzak tutuyor.
-Şöyle düşünelim: Başta Araplardan inanmayanlar Peygamber (as)’a niçin inanmadılar? Akılları almadığı için mi? Hayır. Menfaat-lerine dokunduğu için. Adam içki, kumar, fuhuş bataklığına düş-müş. İslam bunları yasaklıyor. İslam eşitlik, adaleti emrediyor. Irk, soy, sop, kabile, üstünlük kavgaları, kan davaları yaygın. Kötü alış-kanlıklarını bırakıp ibadetlere sarılması mümkün olmayanlar pey-gambere nasıl karşı çıktıysa, bugün de durum bundan pek farklı değildir.
Bizim eksikliğimiz, bir zamanlar din, dindar düşmanlığı, son zamanlarda dünyaya meyl edip dinden uzaklaşmamız, para, mal topluma uğruna evlatlarımızı kaybetmemizdir.
Geçmiş dönemlerde dini kitap basılmamış, aksine dini kitap-lar toplatılmıştır. 70 li yıllarda ihtilal dönemlerinde dini kitaplarımı toprağa gömdüm, kapıların alt kısımlarını söküp içlerine kitap sak-ladım. Ondan önceki dönemler de hep Yunan klasikleri tercüme edilmiş, dini kitap basılmamıştır. Dahiliye Vekaletince “Hz. Mu-hammed’’ adlı kitap toplatılmıştır. Diyanet İşleri Başkanı Hamdi Akseki’nin kaleme aldığı peygamberimizle ilgili kitap, Matbuatu-mum Müdürlüğü tarafından “dini neşriyata tahammülümüz yok-tur.’’ Gerekçesiyle basımına müsaade edilmemiştir.
Abdullah Cevdet tarafından yazılıp okullara dağıtılan kitaptan bazı alıntıları size sunmakta yarar görüyorum:
-Allah’a inanmak zaruri değildir. -Din, cahilleri mucize ile iğfal eder. -Allah’ın mevcudiyetini kavramak mümkün değildir. -Allah’ın mevcudiyeti ispat edilmemiştir. -Tabiat harikaları Allah’ın varlığını ispat etmez. -Alemdeki düzen Allah’ın varlığını ispat etmez. -Din ile hurafat arasında fark yoktur. -Allah’ın insanı cezalandırmak gibi bir hakkı yoktur. -Ahlak ve fazilet için din lazım değildir. -Cennet cehennem yoktur. -Din, insan için lüzumsuzdur. Bu dinsizlik kitabının saçmalıkları uzayıp gidiyor. İşte böyle
kitaplarla gençleri yetiştirmeye çalıştılar. Bu zihniyet yok olmadı, hala duyuyorsunuz, okuyorsunuz. Bu
geri zekalılar ezanı susturmak, camileri kapatmak, imam hatip lise-lerini kapatmak istiyorlar. Çocuğum din eğitimi almasın, Kur-an dersini, siyer dersini seçmesin diye direnenler var.
120
Bunlara sormak lazım: Hangi dini öğrensin veya dinsiz mi ol-sun?
Bugün dünya İslam’ a koşuyor. Ebu cehil torunları da dinden kaçıyor.
Anaokulunda yapılan yemek duasından rahatsız olunuyor. Bakın rahatsız oldukları dua şu: -“Bismillahirrahmanirrahim. Yemeğimi yemeden el açtım Al-
lah’ım sana. Akıl, sıhhat, doğruluk, iyi huylar ver bana. Yemezsem büyüyemem. Okuluma gidemem. Çabuk çabuk yiyelim okulumuza gidelim. Bizi yaratan Allah’ a her zaman hamd edelim. Amin.’’
Ne var bunda? Bundan gavur rahatsız olmaz. Avrupa’ da Amerika’ da yemek duası yapılır, çocuklar da amin der.
Meslek hayatımda evlatlarına dini duygu vermeyip, sonra pişman olan ve keşke diyen ana babaları çok gördüm.
Haç takan, satanist olan, acımasız, merhametsiz önce ana ba-basına sonra diğer insanlara acı çektiren gençleri çok gördüm.
Okuyup meslek sahibi olup, evde kediye, köpeğe yer verip, ana babasına yer bulamayanları biliyorum.
Babasının anasının cenaze namazını kılamayanları görüyo-rum.
Dindar ailelerin çocuklarını görüp: “ Keşke ben de evladımı böyle yetiştirseydim.’’ Diyen ana babalar az değildir. Ne çare.
Din, inanç insanı farklı kılar. Bir örnek vermek isterim: Bir öğretmen arkadaşım şöyle anlattı: -“Bir gün yanıma çocuklarım geldi. Yanımda da dine, inanca
sıcak bakmayan bir öğretmen vardı. Çocuklarım biraz oturduktan sonra müsaade istediler, elimi öptüler, gittiler. Yanımdaki öğretmen ağlamaya başladı ve dedi ki:” Keşke ben de evlatlarımı böyle yetiş-tirseydim.’’
Benim inancım, beni arkadaşlarımdan farklı kıldı. Bir örnek daha vereyim. Ebu Cehil ile Hz. Ömer aynı idi.
Peygamber (as) ikisinden birinin Müslüman olması için dua etmişti. Hz. Ömer (ra)’a nasip oldu. Biri cennetle müjdelendi, biri cehenne-mi boyladı. Hz. Ömer’i farklı kılan neydi? Gönül verdiği İslam de-ğil miydi?
Analar, babalar! Korkmayın, çocuğunuz dinini öğrensin. Bundan kimseye bir zarar gelmez. Dindar olsun, kindar olmasın.
Cenab- ı Allah her aileye ilerde hayrını göreceği, Allah‘ın razı olacağı hayırlı evlat yetiştirmek nasip etsin.
İnsanı mutsuzluğa çağıran din düşmanlarına fırsat vermesin.
121
DİNDAR NESİL YETİŞTİRMEK
Şair çocuk için şöyle demiş:
“Kim demiş ki, çocuk küçük bir şeydir. Bir çocuk belki en
büyük şeydir.”
Çocuk önemsenmelidir. Çünkü bugünün küçüğü yarının bü-
yüğüdür.
Bir ana baba için en büyük kazanç dünyada ve ahirette hayırlı
evlat yetiştirmektir. Çünkü hayırlı evlat insanlık için iyilik kaynağı
ana baba içinde sigorta olacaktır.
Ölürse yerin, kalırsa elin beğeneceği insanı yetiştirende ana
babadır. Bugünün canilerini, katillerini, teröristlerini yetiştirende
ana babadır. Çocuk ananın babanın kucağına 500-600 gram et ve
kemik yığını halinde verilir ve onunla imtihana tabi tutulur. Çocuğu
şekillendiren ana babadır. Sonunda da o çocuk yüzünden hesaba
çekilecektir.
50-60 yıl öncesinde dini kaynaklar kurutulduğu; dini kitap ya-
sak. Hatta atalarımızın yaptırdığı çeşmelerdeki besmele kazınarak
yok edilmiştir. Bu zamandaki nesil, iyi oğul çıkarmamış; iyi insan
iyi vatandaş yetiştirememiştir. Yetiştirmekle sorumlu olduğu nesle
verimli olamamıştır.
Padişahla beraber onların deyimiyle Allah tahtan indirilmiştir.
Bundan sonra bozulma, yozlaşma ve taklit dönemine girilmiş-
tir. Bize ait ne varsa küçümsenmiş din değiştirmeye kalkışanların
eseri, dinsizlik moda olmuştur.
Bugünkü halin sebebini kısaca işaret ettikten sonra gelelim
bugünkü nesle. Teknoloji geliştikçe, güya medenileştikçe genel ola-
rak yeni nesil, gelecek için ümit vermiyor. Belirli hedefte yönlendi-
rilmiş robot gibi elinde telefon, kulağında kulaklık, görmüyor,
duymuyor ve düşünmüyor.
Kötü modeller çok, kötü alışkanlıklar yaygın, cinsellik ön
planda, kişilik değil dişilik sergileniyor, neden?
Cevap; maneviyat boşluğundan.
Her şeye rağmen, karamsar değilim. Şuurlu ailelerin yetiştir-
diği çocuklar geleceğimizin sigortası olacaktır.
1968 yılında öğretmenlik mesleğine başladığım yılındaki nes-
le bakıyorum şimdi daha iyi. Şuurlu aileler daha çok. Bunların
avantajı Hz peygamberin ifadesiyle çocukların İslam fıtratı üzerine
yaratılmış olmaları ve din karşıtı olmayan iktidarlardır.
122
Ana baba çocuk dünyaya getiren biyolojik varlık değildir. İn-
sanın sadece yemeğe, içmeye ihtiyacı yoktur. Karnı gibi beyninde
doyması gerekir.
Ortam müsait ise, ana babadan bir şeyler varsa, yarınını ve ah-
retini düşünüyorsa, hayırlı evlat niye yetişmesin?
Yıllar geçti iki aileyi unutmuyorum. Misafirlikteyiz, konu ta-
kımlar en büyük tartışması yapılıyor. Evin üç yaşındaki çocuğu
oyunu bıraktı:’’ En büyük Allah’’ bunu bilmiyor musunuz? Dedi.
Bir sessizlik ve konu bitti.
Bir evde hasta ziyaretindeyiz. Evde namaz kılmamız gerekti.
Evin lisede okuyan öğrencisine:
Kıble neresi? Dedim
Durakladı ve:
“Bilmiyorum” dedi.
Yetiştiren yetiştiriyor, meyvesini toplayacak yetiştirmeyen de
acısını çekecek…
HAYIRLI EVLAT NASIL YETİŞİR?
Hayırlı evlat evlilikle başlar. Helal süt emmiş namuslu, iffetli
insanların eşliğe seçimi ilk adımdır. İyi ağaç iyi meyve verir.
Isırdığı elmanın peşinden giden sabit Bin Hürmüz’den
İmam-ı Azam Ebu Halife dünyaya gelmiştir. Süte su katmayan,
Ömer görmüyorsa Allah’da mı görmüyor diyen kızdan Ömer bin
Abdulaziz gibi aziz insan dünyaya gelmiştir.
Peygamber(as) ne diyor:
“Kadın dört şey için nikahlanır; soyu, malı, güzelliği ve din-
darlığı. Der Dindar olanını tercih et, mutlu olursun.” (Buhari ni-
kah:15)
Sonra günahsız düğün. Günaha girmeden, günaha sokmadan
yapılan düğün hayra vesile olur.
Besmele ile atılmış tohum, iyi meyve verir.
Çocuğun ana karnında helal gıda ile beslenmesi, dualarla
Kur'an sesi ile ve zikirlerle avutulması, uyutulması.
Abdestli emzirmesi, besmele ile yatırılıp kaldırılması.
Ana babanın dini hayat yaşaması, iyi örnek iyi model olması,
çocuğun hayırlı evlat olacağını gösterir.
Atalarımız:” Ağaç yaşken eğilir.” “Üzüm üzüme baka baka
kararır.” demiştir.
123
Çocuk dillenmeye başladığı zaman güzel şeyler söylemek ve
söyletmek, ilk temelinin sağlam atılmasını sağlar. Peygamber(as)
çocuğun ilk öğrendiği şey ”Lailahe illallah” olsun buyurur.
Çocuğa güzel bir isim konulmalıdır. Adına Muhammed, Ah-
met, Mahmut, Abdullah gibi isimler koymak yetmez. Peygamberi
öğretmezsek O’nu sevdirmezsek, O’nun sünnetini öğretmezsek
koyduğumuz isim ne işe yarar?
Çocuğu her şeyden önce o meslek bu meslek demeden iyi bir
kul, güzel insan olarak, yetiştirmeliyiz. Ona manevi bir ortam hazır-
lamalıyız.
Doğunca, ezanı, kameti duymasını sağlamalıyız. Sonra güzel
ahlak sahibi olması için eğitmeliyiz. Beden ruh dengesini sağlama-
lıyız. Aç insan saldırgan olur, maneviyatsız insan kötülüğe meyyal
olur.
Yedi yaşlarına gelince namazı öğretmeli alıştırmalı, on yaşına
gelince kılması sağlamalıdır. Kur'an'la tanıştırılmalı, dua etme alış-
kanlığı kazandırılmalıdır. Kur'an'dan Hz Peygamberin hayatından
örnek verilmeli, kıssalar anlatılmalıdır.
ÇOCUK EMANETTİR-İMTİHANDIR
Kur’an’da: “Emanete hainlik etmeyin” diye emreden Cenab-ı
Allah, emaneti ne yaptın, nasıl yetiştirdin, yüz akımı yaptın yüz
karası mı yaptın, diye soracak. Evvela onun hesabı verilecek.
Ana baba çocuğun sahibi değil, emanetçidir. Onu korumak ve
en güzel şekilde yetişmekle sorumludur.
Cenab-ı Allah Kur'an'da söyle emrediyor.:
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar
olan ateşten koruyun…” (Tahrim:6)
“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir
imtihandır…” (Tegabun:15)
“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan
sebebidir.” (Enfal:28)
“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı
anmaktan alıkoymasın kim bunu yaparsa onlar ziyana uğrayanlar-
dır. (Münafıkun:9)
Çoğumuz dünya ile uğraşırken ahireti kayıp ediyoruz. Evla-
dımıza miras bırakmak için geçe gündüz dünya işleri ile boğuşurken
namaza vakit kalmıyor. Son nefeste dünyayı da kaybediyoruz, ahi-
reti de kayıp ediyoruz. Onun için Allah bizi uyarıyor.
124
Herkes kendine sormalı; dünyayı düşündüğüm kadar ahireti
düşünüyor muyum? Çocuğumu sevdim kadar Allah’ı seviyor mu-
yum?
Allah’ın verdiği maldan ne kadarını Allah için harcıyorum?
Evladımı ne ölçüde Allah yolunda yetiştiriyorum? Bu durumda im-
tihanı kazanır mıyım? Yoksa kaybedenlerden mi olurum?
SÖYLEME YAP-ÖRNEK OL!
Geleceğimiz olan çocuklarımızı çok iyi yetiştirmeliyiz. Onlar
ya bizim cennetimiz ya da cehennemimiz olacaktır. Yetiştirilmemiş
evlat da cehennem yakıtı olacaktır.
Kız anasını, erkek babasını örnek alır. Başta ana babanın gö-
revi; iyi örnek, iyi model olmalı. Peygamber(as): “söyleme yap!”
demiştir.
Derler ki, çamur gül korkmuş sen çamursun, ama gül koku-
yorsun neden demişler:
“Bir zamanlar gülün dibin de eğlenmiştim” demiş.
Cenab-ı Allah uyarıyor:
“Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyoruz?”
Yapmadığınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir
nefretle karşılanır.”(Saff:2-3)
“İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musu-
nuz?”(Bakara:44)
İnsan yetişirken buna çok dikkat edilmeli. Yoksa söylenilenle-
rin etkisi olmaz. Allah Rasulü terbiye ve eğitimde bu yolu izlemiş-
tir. Yapmış, örnek olmuş. Söylediğini bizzat uygularmış.
Bir ayette de:
“Ailene namazı emret. Kendinde namaza sabırla devam
et…”(Taha:132)buyuruyor.
Bu konuda peygamber(as) şöyle anlatıyor:
“Kıyamet günü biri cehenneme atılır. Bağırsakları dışarıda
değirmen çeviren merkep gibi döner. Onu tanıyanlar:
Bu halin ne? Sen bize güzel şeyler nasihat ederdin” derler. O
da:
Evet söylediklerimi kendim yapmazdım der. (Riyazü’s-
salihın:196)
ANA BABANIN GÖREVLERİ
Bazı ana babalar evladına lanet okuyor, beddua ediyor. Kendi
elleriyle ağızlarıyla evlatları kötü ediyor.
125
İmam-ı Malik’e bir baba evladından şikayet ediyor." Beni dö-
vüyor, sözümü dinlemiyor" diyor
İmam Malik soruyor:
-"Oğluna hiç lanet okudun mu, beddua ettin mi?"
Baba:
-"Etmez olur muyum beni dinlemedi, kötü davrandı, bastım
bedduayı" der.
İmam-ı Malik:
-"Oğlunu sen kötü etmişsin" cevabı verir.
Bazıları da ”dövdüm olmadı, ne yaptıysam beni dinlemedi”
diye evladımdan şikayet ediyor.
-"Evladına görevini yaptın mı?" diye sorunca;
-"Yapmaz olur muyum. Ne istediyse aldım, ne dediyse yap-
tım” diyor.
-"Allah’ını peygamberini ve dinini öğrettin mi? Ne verdinde
evladın olmadı? Nasıl olsun istedin de evladın olmadı? O’nu kim
yetiştirdi?" Deyince o zaman susuyor.
Aman üşümesin aman hasta olmasın. Onu yesin, bunu yesin,
şunu giysin dediğimiz kadar. Ateist, satanist, Hıristiyan olmasın
demiyoruz.
Ne öğrendiyse ana babadan öğrendi. Ne öğretilmediyse ana
baba öğretmedi.
Özel okullarda, özel dershanelerde ve özel hocalar tutarken
güzel insan olsun, dinini öğrensin dedik mi?
Yaşlılar haftasında bakım evinden üç emekli amcayı radyo
yayınına aldım. İki saate yakın program boyunca doktor. Mühendis,
çocuklarından şikayet edip ağladılar. En son dedim ki, "Bu evlatla-
rınızı kim yetiştirdi? Siz yetiştirmediniz mi?" Deyince, içlerini çe-
kip sustular.
Atalarımız: “Eğri cetvelin doğru çizgisi olmaz.” Demişlerdir.
Önce ana baba görevini yapması gerekir. Yoksa şikayet etme hakkı
olmaz. Hele Allah'a hesabını veremez.
Ana baba hakkı derken çocuğun haklarının olduğu unutulma-
malıdır.
Hz. Ömer zamanın da bir baba geliyor, oğlundan şikayet edi-
yor.
Hz. Ömer, çocuğu çağırıyor, baban senden şikayetçi. Onu din-
lemiyor, kötü davranıyormuşsun. Babanın senin üzerinde hakları
var, iyi davranmalısın diye nasihat ediyor.
Çocuk Hz Ömer’e:
126
-"Ana’nın babanın çocuk üzerinde hakları vardır. Çocuğun
ana babası üzerinde hiç hakkı yok mu?" Diyor.
Hz Ömer: "Olmaz olur mu? Diyor ve sıralıyor: Anasını iyi se-
çecek, güzel ad koyacak, dinini öğretecek ve iyi terbiye edecek"
diyor.
Çocuk:
-"Babam anamı iyi aileden seçmemiş, bana kara böcek adını
vermiş, bana dinimi öğretmedi, beni terbiye etmedi" deyince Hz.
Ömer çocuğun babasına:
-"Çocuğun böyle böyle dedi, doğru mu?" der.
Adam:
-"Evet" deyince ona:
-"Evladın iyi ki başını yarmamış" der.
Evladını. İyi yetiştirmeyip, köpek ile kedi ile yetiştiren, ma-
neviyata önem vermeyen ana baba için ne güzel bir kıssa:
Zengin bir aile pazar günü bahçede sabah kahvaltısı yaparlar
ve çocukları ile beraber bahçenin çimlerini, çim makinası ile kes-
meye başlar.
Aniden evin telefonu çalınca ana baba telefona koşarlar. Ko-
nuşma biraz uzar.
Çocuk çalışır haldeki makine ile çimlerle beraber çiçeklerde
biçmiştir.
Baba bunu görünce çok sinirlenir, çocuğun üzerine yürür.
Belki dövecek. Bunu gören anne eşinin önüne atılır ve şu uyarıda
bulunur: ”Sakın yapma! Bizim görevimiz çiçek yetiştirmek değil;
çocuk yetiştirmek”
Çocuklarımız çiçekten kıymetlidir. Çiçek tekrar yetişir. Ama
yanlış davranışlar, çocuğun olumsuz yönde yetişmesine neden olur.
LOKMAN(AS)’IN OĞLUNA NASİHATI
Cenab-ı Allah, ana babalara örnek olsun diye şöyle buyuru-
yor: lokman(as) :
-“Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma!"
-"Yaptığın iyilik kötülük bir hardal tanesi kadarda olsa bu ne-
rede bulunursa bulunsun yine de onu senin karşına getirir.
-“Yavrucuğum! Namaz kıl iyiliği emret kötülükten vazgeçir-
meye çalış başına gelenlere sabret!"
-“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme! Ve yeryüzünde
böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenmiş övünen kimse-
leri asla sevmez.
127
-“Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Unutma ki seslerin en
çirkini merkeplerin sesidir."(Lokman suresi:16-19)
Tatlı dil ile çocuğa davranış şekilleri öğretmek, terbiye etmek
ve faydalı bir insan haline getirmek her ana babanın asli görevidir.
Günümüzde çocuğu etkileyen, yanlış yönlendiren gizli açık
tehlikeler pek çoktur. Böyle bir zamanda çocuk yetiştirmek, koru-
mak ve doğru bir şekilde eğitmek elbette zordur. Hele kız çocuğu
yetiştirmek daha zordur.
Her şeyden önce iki cinsin terbiyesi ayrıdır. Çünkü hayattaki
üslenecekleri görevler farklıdır.
Kız çocuğu, bence yüz akı saliha bir anne olması için daha
özenle yetiştirilmelidir. Atalarımız: ”İnsan yedisinde ne ise yetmi-
şinde de öyle olur.” Demişlerdir.
Haya, iffet erekte güzeldir. Ama kadında daha güzeldir.
Kızlarını iyi yetiştiren aileler pişman olmaz. Keşke demez.
Yüzleri kızarmaz.
Utanması olmayanın, ahlakı olmaz. Kendi yüzü de gülmez,
yüzde güldürmez. Sağlam aile kuramaz, hayırlı evlat yetiştirmez.
Milletin anası olacak yavrularımızı çok iyi yetiştirmeliyiz.
Onlara güzel örnek olmalıyız. Onlara televizyon, telefon, internet
yetiştirmemeli.
Küçük yaştan itibaren giyimine, konuşmasına ve davranışları-
na özen göstermeliyiz. Çünkü bunlar büyüyünce düzelecek şeyler
değildir.
Bakın Peygamber(as) ne buyuruyor:
“Çocuğun avretine dikkat edin. Onun avreti, büyüğün avreti
gibidir. Allah avret yerlerini açana rahmet nazarı ile bak-
maz.”(Remuzu-lehadis:321/6)
Çocuğa küçükken bazı güzel alışkanlıklar kazandırılmazsa,
büyüyünce düzeltilemezler.
Peygamberimizin yanında baldızı Esma ince ve dar bir elbise
ile gelmişti. Peygamberimiz ondan yüzünü çevirerek:
-"Ey Esma! ince ve dar elbise giymemelisin” demiş. Ona si-
tem etmişti.
Küçük yaşta çocuklara günah, haram, ayıp gibi şeyler öğre-
tilmeli ve dini duygu verilmelidir. İnsan üzerinde din kadar, Allah
korkusu kadar etkili başka bir güç yoktur.
Atalarımız: “kadını er değil, ar zabdeder” demişlerdir. Birde
“Allah’ı olmayanın ahlakı olmaz” demişlerdir.
128
“O küçük o genç, sonra yapar eder” diyen ana babalar evladı-
na yazık eder. Sonra ister de olmaz artık. Demir tavında dövülür.
Kız çocuğunun iyi yetiştirilmesinin önemini Peygamber(as)
şöyle buyurur:
-“Kim bir şekilde kızlarla imtihan edilir. O da onlara iyi dav-
ranırsa, kızlar onun için ateşe karşı perde olur.” (Buhari-edep:19)
-“Buluğa erinceye kadar kim iki kız evladı yetiştirirse (pey-
gamber(as) parmaklarını birleştirip ) kıyamet günü o ve ben şöyle
beraber oluruz” demiştir.(Müslim birr:149)
-“Kim üç kız kardeş yetiştirir ve güzel terbiye ederse, onlara
iyi davranırsa, iyi kimselerle everirse, cennet hak etmiştir.” (Tirmizi
birr:13) buyurarak kız evladını iyi yetiştirmenin önemini bildirmiş-
tir.,
Genel olarak çocuklara dinleri öğretilmez iyi terbiye edilmez-
se, şeytana malzeme hazırlanmış olur. Arsız, merhametsiz ve isyan-
kar olur.
DİNDAR NESİL YETİŞTİRMELİYİZ
Küçük yaştan itibaren çocuğa dini öğretilmelidir. Din, bir ka-
şık yoğurdun bir tencere süte yaptığını yapar, onu durultur, olgun-
laştırır.
Yakın zamana kadar çocuğun tam dinini öğreneceği yaşlarda
dinini öğrenmesini, yemek duasını yapması, camiye gitmesini uzun
etek giymesini başını örtmesini ve bismillah demesini yasakladılar.
Ne oldu? biz dinimizi öğrenemedik misyonerlerin, ateistlerin, sata-
nistlerin ekmeğine yağ sürdük.
Otogarlarda dua kitabı, Yasin kitabı satılırdı. Dini kitap bas-
mak, okumak yasaktı.
Ahmet Hamdi Ahseki, Diyanet İşleri Başkan yardımcısı iken
peygamberimizin hayatını anlatan kitap, matbuat umum müdürü
Nedim Tör tarafından “Dindar neslin yetişmesine tahammülümüz
yok “ denilerek basılmamıştır. Dindar nesil yetiştirmek isteyenler ya
idam edildi ya da hapis edildi.
Kıbrıs’ta Rauf Denktaş zamanında Kıbrıs’ta Kur'an kursu aç-
ma teklifi reddedildi. İmam hatip açma reddedildi. İlahiyat açma
reddedildi. Sonuçta gençler insanlığı unuttu kötü alışkanlıklar ya-
yıldı. Gençler haç taktı, Ateizm, satanizm yayıldı. Rauf beyin oğlu
aynen şöyle dedi: ”Babam kaktüs yetiştirdi.”
Kıbrıs’ta insanın ölüsü ile dirisi ile ilgilenecek din adamı kal-
mayınca cumhurbaşkanlığı yapan Mehmet Ali Talat, yetişin! Cena-
129
ze namazı kıldıracak kimse kalmadı çağrısında bulundu(20-06-2012
basın)
Problemlerin panzehiri olan imanlı, dindar, nesle ailelerinde,
milletinde ihtiyacı var.
Para kazanayım, çocuklarıma miras bırakayım diye çırpınır-
ken evladını unutan, evladını kaybeden ana babanın yakarış ve çır-
pınışlarını mesleğim gereği çok gördüm.
Öğrencilerden biri haç takmış. Konuştuk olmadı. Babasını ça-
ğırdım
-“Oğlum haç takıyor” dedim bu söz, başına taş düşmüş gibi
oldu.
Oğluna:
-“Çıkar onu!” dedi. Çocuk “çıkarmayacağım” cevabını verdi.
Çocuğu sınıfa gönderdik adama:
-“Dünyayı kazanırken evladını unutmuşsun” dedim. Adam
yerinden kalkmadı, bana:
-"Hocam kalkmak istiyorum kalkamıyorum" dedi.
Pişmanlığın fayda vermediği zaman gelmeden analık babalık
görevi yapılırsa, sadaka-i cariye olacak hayırlı evlatlar yetişir. Ana
baba çocuğa sahiplenmezse, ona yaklaşan sahip çıkanlar çok olur.
Bazı aileler dini yok sayıyor. Evladının dindar olmasından
korkuyor. Okulda din ile ilgili tercihi olmuyor. Yazın camiye değil
saz, kursuna, dans kursuna gönderiyor. Halbuki ailelere sosyal ha-
yatta din lazımdır ve lüzumludur.
Rus Devlet Başkanı Gorbacov’un hanımı bir kitap yazıyor.
Bir yerinde “dinin hayatta yeri varmış. Kur’an’ı okuyunca anladım.
Stalin’in nutkunu ezberlemek zorunda kaldığım için geç kaldım”
demiştir.(20-08-1992 basım)
Dinin insan ve toplum hayatında yeri ve önemi büyüktür. Din,
insanı korur, güç kaynağıdır, insanı faydalı hale getirir. Süte su kat-
tırmaz. Çöldeki çobana yalan söyletmez, yanlış yaptırmaz, kul hakkı
yedirmez, insanı farklı kılar, sorumlu kılar ve insanı kötülük yap-
maktan alıkoyar.
Bir genç şöyle soruyordu:
Daha önce bir iş yerinde çalışıyordum. Her gün bir miktar pa-
ra aşırırdım. Oradan ayrıldım şimdi namaza başladım, o aldığım
paraları nasıl iade eder, nasıl helalleşirim?
Osman gazinin oğlu Orhan Gaziye son ikazı şöyle olmuştur:
“Oğul! Sana vasiyetim şudur ki: Allah buyruğundan başka iş
işleme! ...
130
Bilmediğini ehline sorup öğren!
İyice bilmediğin bir şeyi yapmaya kalkışma!
Askerlerine ikramı eksik etme! Bil ki insan ihsanın (iyiliğin)
kuludur.
Oğul! Din işlerini her şeyden öne al! Çünkü bir farzın yerine
getirilmesini sağlamak, din ve devletin güçlenmesine sebep olur.
Bunun için alimlere hürmette ve onların hakkına riayette kusur etme
ki, din işleri düzgün yürüsün!
Nerede bir illim ehli duyarsan rağbet et. Dini gayretli olma-
yanları, sefih hayat yaşayanları, tecrübe edilmeyen kişileri sakın
devlet işine yaklaştırma! Zira yaratanından korkmayan, yaratılanlara
merhamet etmez!”
NASIL TERBİYE EDELİM, NELER ÖĞRETELİM
Bir fidan budanır, sulanır ve bakılırsa iyi meyve verir. Bal-
kondaki saksı susuz bırakılırsa çiçek kurur.
Çocuğun zamanında aşıları yapılırsa, çocuk hasta olmaz Ma-
nevi aşıları da yapılmazsa, kötülük hastalığına tutulur. Manevi has-
talıklar bulaşır.
Manevi hastalıkların panzehiri maneviyattır.
Bir önceki nesil ilk ezan kamet sesini duydu. Konuşmaya baş-
layınca Allah dedi “Lailahe illallah” dedi “Bismillah” dedi. Hu hu
larla uyudu
Biraz büyüyünce;
Yattım Allah kaldır beni,
Rahmetine kaldır beni,
Melekler şahit olsun.
İmanla dinimi diyerek yatağa girdiler.
Yediler, içtiler veren Allah’a hamd ettiler, şükrettiler. Besme-
lesiz yiyip içmediler.
Annesi babası sordu o cevap verdi:
-Kimin kulusun?
-Allah’ın
-Kimin ümmetindesin?
-Peygamberimiz Hz. Muhammed’in
Annesinin babasının adı ne?
-Âmine, Abdullah, Abduldul Muttalip
-Dinin ne?
-İslam,
-Seni kim yarattı?
131
-Allah
Bu soru ve cevaplar uzar giderdi. İmanın İslamın şartı ve 32
farza kadar. Peygamber kıssaları dini hikâyeler dinlerdi dedesinden,
ninesinden,
Şimdi ne oldu ki bütün sporcuların, popçuların adlarını bilen
çocuk Hz. Peygamberin adını bilmiyor, Allah’ını bilmiyor, dinini
bilmiyor. Her türlü aleti kullanmasını bilmiyor da namaz kılmasın
bilmiyor
Bu geçlere neler öğretelim ki sorumluluktan kurtulalım?
-Evvela Allah’ın yarattığı bir kul olarak yaratanın O’nun elçi-
sini ve gönderdiği kitabı:
-Besmeleyi, şükretmeyi, hamd etmeyi, ibadetleri ve namazı
sureleri, beş vakit Allah’ın huzuruna çıkmayı bu konuda önce örnek
olmalıyız. Ana baba namaz kılıyor çocuk sokakta, oyun oynuyor.
Dede camiye gidiyor çocuk sokakta top oynuyor. Öğrenmezse,
alışmazsa, sevmezse sonra o çocuk namaz kılar mı?
Bir grup peygamber (as) a İslam’ı öğrenmek için geliyor 20
gün kadar kalıyorlar. Peygamber (as) onlara:
-“Haydi, gidin ailenize çocuklarınıza namazı öğretin” diyor
Kur’an’da Cenab-ı Allah :”Aile fertlerine namazı emret. Ken-
dinde sabırla devam et ”diye emrediyor.
Bir Cuma günü 40 yaşlarında bir dinleyicime:
-“Haydi, vakit geldi cumaya gidelim” dedim
Ağlamaya başladı ve:
-“Ben hiç gitmedim. Anam babam bana dinden bahsetmedi
ben namaz kılmasın bilmiyorum” dedi
Şimdi bu evlat rahmet mi okur, lanet mi?
Peygamber(as):”çocuklarınız dile gelir gelmez onlara” “Lai-
lahe illallah’ı öğretin.” Buyurmuştur. (Ramuz el-ehadis:33/3)
Çocuklarımıza küçük yaşta Kur’an okumayı, yatarken kalkar-
ken dua etmeyi öğretmeliyiz. Dini küçükken yaşatmalıyız ki büyü-
yünce dini hayat yaşasın.
Bir çocuk için “her şeyi biliyor saz çalıyor, şarkı söylüyor”
dediler onunla övündüler.
İslam’ın şartı kaç dedim? Bana:
-Onu babam söylesin! Dedi.
-O çocuğa edep öğretmeliyiz, edepli giyindirmeliyiz.
-Güzel konuşmayı
-Saygıyı, sevgiyi öğretmeliyiz.
132
-Olumsuzluklardan bahsetmemeliyiz. Kaba, kırıcı olmamalı-
yız.
-Arkadaşlık konusunda ciddi uyarılarda bulunmalıyız
-Etraftaki tehlikelerden, kötü niyetli kimselerden haberdar et-
meliyiz.
-Çocuğu dini hayat yaşatırsak dindar olur yoksa kindar olur.
Peygamber (as) cahiliye insanını ibadetlerle eğitmiştir.
Kur’an’da: ”Namaz kötülüklerden alıkoyar” diyor Allah.
Her şey ortada iyileri görmeyen, ibret almayan kördür. Al-
lah’ın emirlerini duymayan sağırdır. Yapması gerekeni yapmayan
ölüdür.
Hristiyan olan işveren, çalışana sormuş:
-Müslüman mısın?
-Evet
-Namaz kılıyor musun?
-Hayır
-Oruç tutuyor musun?
-Hayır
-Zekât veriyor musun?
-Fakirim
-Hacca gidiyor musun?
-Vaktim yok
-Bende Müslümanım öyleyse! Demiş. Müslüman mıyız? Ne
kadar Müslümanız? Müslümanlık neyi gerektirir?
Köpekle çocuğu bir tutan aileler ne yazık ki çocuk yetiştire-
miyor. Caminin varlığından, ezandan, Müslüman bacının örtüsün-
den rahatsız olur. Kendine köpeğinin emrine vermiş, köpek onu
meşgul ediyor, köpek onu gezdiriyor. Çocuğa vakit kalmıyor.
Böyle bir ailenin çocuğu sünnet olacak günler yaklaştıkça
korku basıyor ve soruyor:
-Anne Hristiyanlar sünnet oluyor mu?
-“Hayır” cevabını veriyor, çocuk:
-“Keşke bende Hristiyan olsaydım” diyor.
Bir öğrenci yurdumuzda sohbet ederken bir gencin ağlayarak”
ben gusül abdesti almasını bilmiyorum bana öğretmediler” demesi
beni çok üzmüştü.
Bütün iyiliklerin mutlulukların kaynağı dindir. Dini olmaya-
nın dünyası da ahireti de mahvolmuştur. Bakın bütün kötülüklerin
kaynağı inançsızlık değil midir.?
Şöyle bir olay oluyor:
133
Adam ölecek üç tane çocuğu var çağırıyor:
-Benim mezarımı ziyaret eder misiniz? Diye soruyor. Küçük
oğlan:
“Ederiz” diyor.
-Ne okursunuz, ben size bir şey öğretmedim! ”diyor” çocuk:
-“Hani bize getirdiğin müstehcen dergiler varya onları getirip
onlardan okuruz.” Diyor.
Adam: Saygısıza bak! diyor çocuk:
“Sen bize o dergileri getirirken hiç saygı duydun mu?” Ceva-
bını veriyor.
Çocuk zamanında ele alınıp zamanında aşı yapılmazsa bu işin
telafisi olmaz. Sonu “keşke” demek ve pişmanlıktır.
Peygamber (as) hutbe okumaktadır. Biri gelir, bir soru sorar:
Peygamber (as) hutbeyi keser bulunduğu yerden iner ona bir
şeyler öğretir, sorusuna cevap verir, tekrar çıkar hutbeye devam
eder.
Bir şeyin zamanı geçerse önemi azalır. Onun için çocuk alıcı
iken, ilgi duyarken, kafası boşken şekillendirilirse hayırlı bir insan
olur, çünkü küçükken verilenler silinmez. Mermere yazılan yazı
gibi olur yoksa buzlar üstüne yazılan yazı gibi olur bir zaman sonra
silinir.
Peygamberimizin bir uyarısı var. Diyor ki: “Ahir zamanda ana
babalar yüzünden vah yazık çocukların haline !”diyor.
Oradakiler:
-İnançsız ana babaları yüzünden mi? diyorlar. Peygamberimiz
(as)
-“Mümin ana babaları onlara kıydı.” Diyor.
-Nasıl oldu ya Rasulullah? Diyorlar.
-Ana babaları “onlar dinlerini öğretmedi” buyurur.
Bir zamanlar şöyle anlatmışlardı:
Cami hocası pamuk ağasına:
-Camiye çocuklar geliyor bir şeyler öğreniyor senin çocuklar-
da gelsin diyor
Ağa: hoca, hoca çocuğun kafasını karıştırma o mühendis ola-
cak diyor
Aradan zaman geçiyor. Genç okuyor mühendis oluyor. İz-
mir’de büro açıyor. Bu arada babası kanser hastalığından ölüyor.
Haber salınıyor mühendis bey geliyor. Namaz kılınacak “abdest al”
diyorlar. Çeşmeye varıyor, abdest almasını beceremiyor.
Onu seyreden çocuklar gülüşünce sıvadığı kollarını indiriyor.
134
-“Bu bana bir şey öğretmedi. Namazını kılamam” deyip çekip
gidiyor.
Peygamberimizin ifadesiyle, ilgi görmeyen çocuklar kıyamet
gününde Ona babasının yakasına yapışacak:
-“Ya Rabbi, bunlar bana dinimi öğretmedi. Onlardan benim
intikamımı al” diyecek.
Bazılarına diyor ki , “Din, işime, aşıma, eşime, kızıma karış-
masın. Onlara diyorum ki “Sadece leşine mi karışsın?” Ona da ka-
rıştırma o zaman. Vasiyet et, salıverilmesin, yıkamasınlar, namazını
kılmasınlar, bir çukur açıp gömüversinler veya cesedini yaksınlar…
Sonuç olarak;
Sen evladına dinini öğretmezsen, birileri dinlerini öğretir veya
dinsizliği öğretir, bunu unutmayalım.
Din düşmanları, misyonerler boş durmuyor. Onlar harıl harıl
çalışırken, tuzaklar kurarken, müslümanın yatması olmaz.
Bu gün ortam çocukların aleyhine, iletişim, haberleşme aleyh-
lerine işliyor. Birde buna ihmal karışırsa, evlatlarımız kaybolur gi-
der.
Size bir annenin anlattıklarını nakletmek istiyorum.
Bahçede gezerken kızımla bir kuş yavrusunun yuvasından dü-
şüp öldüğünü gördük. Kızım çok üzüldü anne gömelim dedi. Üzeri-
ne toprak atıp başına çubuklardan haç yapıp dikti.
-“Kızım bu ne? Nereden öğrendin bunu” dedim.
-“Televizyonda öyle yapıyorlar ya “dedi.
“Benim evladım sapıtmaz. Ben ölünce cenaze namazımı kılar.
Ardından Kur’an okur, dua eder ve benim için sadaka verir. Kemik-
lerimi sızlatacak bir hayat yaşamaz ve benim için sadaka-ı cariye
olur.” diyen her ana baba evladı yüzünden hesaba çekilmez.
Rabbim, bizi evladımız yüzünden hesaba çekme!
135
ÜÇ AYLARI NASIL GEÇİRELİM
Recep, Şaban, Ramazan aylarına üç aylar denir.
Recep çok anmak demektir. Kurtuluşun habercisi, uyanıp iba-
detlere sarılmanın başlangıcıdır.
Recep ayı Regaip, miraç gecelerini barındırır. Kıble bu ayda
değişmiştir.
Recep ayı Allah’ın ayıdır Şaban ayı Peygamberimizin, Rama-
zan ayıda Müslümanların ayıdır. Müslüman Recep ayında ki ibadet-
leri ile Cenab-ı Allah’a Şaban ayında ki davranışlarıyla Peygam-
ber(as) a yaklaşacak Ramazan ayında ki oruç, teravih, zekat, sadaka
ile de kurtulacaktır. Yani Ramazan hasat ayıdır.
Peygamberimiz: Recebin mağfirete Şaban’ın şefaate Ramaza-
nın sevaba nail olunacağını bildirmiştir.
Peygamber (as) Recep ayına ulaşınca şöyle dua ederdi” Ya
Rabbi! Bize Recep ve Şaban’ı mübarek eyle ve bizi Ramazana eriş-
tir.”
Bir hadislerinde kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa bir yıl
oruç tutmuş gibi sevap kazanır, yedi gün oruç tutan cehennemden
uzaklaşır”. Buyurmuştur.(Tac : 2/92)
Bunun üzerine bir ihtiyar:
-Ben oruç tutmaya muktedir değilim; deyince de
-Ayın başında orasında sonunda oruçlu olursan, bir ayı oruçlu
geçiriş olursun; buyurdu
İyiliklere 1’e 10 dan 1’e 700 misli sevap vardır.
Üç ayları umursamayan birinin halini Hüseyin (ra) şöyle anla-
tır.
-“Biri Kabe de yanık yanık dua ediyordu. Bir tarafı felç ol-
muştu ona bu halinin nedenini sordum. Dedi ki:
Çalgı çalar şarkı söylerdim üç aylarda böyle gelir geçerdi.
Babam beni çok uyardı. Nasihat etti. Nasihata tahammülüm yoktu
üzerine yürüdüm. Vurdum. Benim ona vuran elim için Kabe de ba-
na beddua etti. Sağ yanım felç oldu.
Şaban ayı bereket ayıdır. Af ayıdır. Kurtuluş gecesi olan Berat
bu ay içindedir. Bu ay Peygamber ayıdır. Peygamberimize şefaat
etme ayı bu ayda verilmiştir.
Ramazan ayı ise Müslümanların kurtuluş ayıdır. Peygambe-
rimizin “ Eğer insanlar Ramazanın değerini bilselerdi Bütün senenin
Ramazan olmasını isterlerdi” dediği aydır.
136
Ramazan en mübarek aydır. 83 yıllık ibadete bedel olan Kadir
gecesi bu aydadır. Ramazan af ayı kurtuluş ayıdır. Şeytanların bağ-
landığı aydır. Bu aylarda Araplar kavga etmezlerdi. Silahlarını bıra-
kırlardı. Bu aylar Müslümanlar için değişim aylarıdır. Kuruluş ayla-
rıdır. Kıymetini bilen affa uğrayacaktır.
BİZİM İÇİN FARKLI ZAMANLAR VARDIR
Mekanlar içinde farklı mekanlar olduğu gibi zamanlar içinde
farklı zamanlar yaratılmıştır.
Mesela Cuma günü diğer günlerden farklıdır. Cuma günü di-
ğerlerinden farklı bir saat vardır. Kadir gecesi diğer gecelerden çok
farklıdır. Aylar içinde Ramazan diğer aylardan üstün ve faziletlidir.
Bu farklılık bizim farklı insan olabilmemiz için fırsattır. Çün-
kü bu zamanlarda yapılan ibadetlerde farklıdır.
Bu zamanlar, arınma, kurtulma zamanlarıdır. Bu zamanlarda
yapılan ibadetlerin sevabı da farklıdır, ilgisiz kalıp işlenen günahla-
rın cezası da farklıdır.
Üç aylarda bizim için diğer aylardan farklı ve fırsattır. Recep,
Şaban da güzel ameller işlenecek Ramazan da kurtuluş gerçekleşe-
cektir.
Eğer fırsatlar kaçırılacak olursa akıp giden suyun geri gelme-
diği gibi kaçırılan zaman ve fırsatlarda geri gelmez.
Bizim için zaman üçtür. Geçmiş zaman geçmiştir artık geri
gelmez. Gelecek zaman ulaşıp ulaşamayacağımız belli değildir.
Şimdi ki zaman ise ki bizim için önemli olan zaman budur. Yaşadı-
ğımız zamanı çok iyi değerlendirmeliyiz.
“Daha gencim, emekli olunca yaparım” bunlar şeytanın oyu-
nudur. “Emekli olunca örtüneceğim“ diyen bir öğretmen vardı
emekli olmadan kefenle örtündü. “Emekli olunca bende namaz kıla-
cağım” diyen bir öğretmen emekli oldu ama namaza başlayamadan
musalla taşında namazı kılındı. Fırsat kaçırılmamalı kurtuluş gecik-
tirilmemelidir.
Bakın geçen yıl aramızda olanlardan şimdi olmayanlar var.
Çeşitli bahanelerle hazırlıklı veya hazırlıksız Allah’a yürüdüler.
Gelecek yıl kim kalır, kim gider bilinmez.
Unutmayalım ömür, ibadetle de geçer gafletle de geçer. Mu-
salla taşında yatanlar aynı görünür. Ama amelleri farklıdır.
Kış hazırlıkları veya yaz hazırlıkları yapan insanın, kısa bir
yere gidecek kimsenin yaptığı hazırlıklar gibi ebedi yolculuk için
yapılmıyor.
137
Bir hocam “Allah ı seviyor musunuz? Peygamberi seviyor
musunuz? Dedi. Hepimiz” evet” dedik. Öyleyse haydin yanlarına
gidelim, var mısınız? Dedi. Hiçbir arkadaşımdan ses çıkmadı. “Ha-
zır değiliz” dediler.
Üç aylar iyi kul olma. Allah a ve Peygambere yaklaşama ayı-
dır.
MÜBAREK AYDA MÜBAREK OLUNUR
Hayat hep, mal, mülk, para, pul ve menfaat değildir. Malda
mülkte Allah’ın hakkı vardır insanın hakkı vardır. Nereden kazan-
dın? Nereye harcadın? Diye sorulacaktır. Günahların terki insanın
hesaptan kolay kurtarır.
Üç ayların, kandilin, cumanın, mübarek olsun derken insan
mübarek olmazsa üç aylar, kandiller fayda vermez. Recep, Şaban’ı
değerlendiremezsek Ramazan kurtuluşumuz için yeterli olmaz.
Hayırlılardan olmak için gayret göstermezsek Hüsn-ü Halime
(güzel ölüm) ile ölemeyiz. Hayatta bütün mesele, imanı muhafaza
etmek ve kulluk defterinden silinmemektir.
Peygamberimiz(as) Allah’ın kulunu terk ettiğinin alameti, o
kulun boş şeylerle uğraşmasıdır “ der. Kul Allah’ı terk ederse Allah
da o kulunu kulluk defterinden siler, zalimler defterine yazar.
İBADETİN MAKBUL OLANI DEVAMLI OLANIDIR
İslam da ucuz kurtuluş yok. Cennet ucuz değil. Bazen şunu şu
kadar yapan, eden cennete gider, cehennemden kurtulur gibi ifade-
ler kullanılıyor.
Farz, vacip, sünnet olan ibadetler, ömür boyu yapılır. Belirli
zamanda belirli miktarda yapılan ibadetler insanın kurtuluşu için
yeterli değildir.
İbadetin devamlı olanı makbuldür. Günahlar her gün ibadet-
ler, cumadan cumaya, Ramazan’dan Ramazan’a olmaz.
Cenab-ı Allah “Ölünceye kadar ibadet et” (Hıcr 99)
Peygamberimizde “Azda olsa amelin devamlı olanı makbul-
dür” buyurur.
Ömrün bir kısmında değil tamamından sorumluyuz. İbadet
nasip işi hidayet işidir. İbadet edememek cezadır. Musa Peygambe-
re biri
- Ben ibadet ve itaat etmiyorum, hani benim cezam der.
O sırada vahiy gelir.” Söyle o kuluma biz ondan ibadet etme-
nin zevkini almadık mı? Bundan daha büyük ceza mı olur?” denir.
138
İbadetin her çeşidi yapılmalıdır. İbadeti azaltmak veya terk
etmek şeytan oyunudur.
Namaz kılıp zekat vermemek olmaz. Ameller birbirini beş-
ler. Hacca gidip namaz kılmamak olmaz. Her ibadetin yansıması,
defettiği bela ve sevabı farklıdır.
Farz, vacip ve sünnet ibadetler bizim borcumuzdur. Bunların
yanında nafile olan ibadetleri de yapmak durumundayız. Çünkü
Allah’ın hangi ibadetimizden razı olacağı, hangisini kabul edeceğini
bilemeyiz.
ÜÇ AYLARDA NELER YAPABİLİRİZ?
- Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderenin Allah ta kıyamet
günü ihtiyacını giderecektir.
İnancımıza göre, komşusu aç iken tok yatan Müslüman sayıl-
maz.
Kur’an da “ Sen ver bende sana vereyim” (Sebe: 39) buyrulu-
yor.
-Sadakalar, ihsan, ikram ve de en önemlisi zekatımız verilme-
lidir. Veren Allah’a ver.
Bir kutsi hadiste Peygamberimiz: “ İhtiyaç sahiplerine veren
bana vermiş olur” buyuruyor.
-Kaza namaz borcu olan, borcunu ödemelidir. Bu ondan mut-
lak istenecektir. Namaz fidyesi olmayan tek ibadettir. Nafile namaz-
lar aksatılmamalıdır. Kuşluk, Evvabin, tehetcüt ve tesbih namazları
bizi Allah’a yaklaştıracaktır. Allah “ kulum en çok bana nafilelerle
yaklaşsın” buyurur.
Kafire münafığa benzemekten, kafir işi ,münafık işi işlemek-
ten kaçınılmalıdır. Bir İslam büyüğüne sormuşlar:
- Namaz kılmayan kafir olur mu?
- Olmaz, olmaz ama kafirde namaz kılmaz demiş.
- Oruç borcu olanlar, oruçlarını tutmalıdır. Olmayanlar nafile
oruç tutmalıdır. - Bol bol Allah’ın kelamı Kur’an’ı okumalıyız. Bilmiyorsak
öğrenmeliyiz öğretmeliyiz. Peygamberimiz “En hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreten-
dir” buyuruyor. Kıyamet gününde Kur’an , öğrenene, öğretene şefaatte bulu-
nacaktır. Meal okumak ihmal edilmemelidir.
139
Bu arada ölmüşler unutulmamalıdır. Okunan hatimler, yasin-ler onların ruhlarına bağışlanmalıdır. Onlar yakınlarından bir şeyler bekler, gönderilirse sevinirler, azapları azalır, günahları bağışlanır.
- Günahlarımıza bol bol tevbe etmeliyiz. Tevbe her kula vaciptir. Her günahtan sonra tevbe edilmeli-
dir. İyilik yapılmalıdır. Kur’an da “ iyilikler, kötülükleri götürür” (Hud:114) buyruluyor.
Günah, tevbe edilmezse kalbi karartır. Allah “ yok mu tevbe eden günahlarını affedeyim “ diyor.
Günah kula karşı işlendiyse; hakkın iadesinden sonra helalleşmek gerekir. Hak, musalla taşına bırakılmamalıdır. Ahirete bırakılmama-lıdır.
- Bol bol dua edilmelidir. Allah “ dua edin, kabul edeyim” di-yor. Hiçbir dua karşılıksız kalmaz. Ancak;
- Duaya inanmayanın, - İnancı yaşamayanın, - Allah’ın rahmetinden ümit kesenin, - Haram lokma yiyenin, - Günahta ısrar edenin duası kabul olmaz. Dua belayı defeder, dua müminin silahıdır, dua ibadettir. - Sürekli Cenab-ı Allah a şükretmeliyiz, hamd etmeliyiz. Bir
tek nimetin, bir organın şükrü eda edilemez. Allah şükredenin şük-rünü arttırır. Şükretmeyenin derdini arttırır.
- Her zaman zikretmeliyiz. Allah’ı ananı Allah da daha çok daha güzel anar.
- Kur’an da “ Allah ı sabah akşam zikret, gafillerden olma” (A’raf:205)
- “ Kalpler Allah ı anmakla huzura erişir”( Rad:28) buyrulur. - Peygamberimiz(sa) “Allah’ı zikredenle zikretmeyenin hali,
ölü ve diri gibidir” (Risalihın:1463) demiştir. - Bu aylarda çocuklarımızla da daha fazla ilgilenmeliyiz. üç
aylar, manevi değerlerimizi kazanmak için çok güzel bir fırsattır. Yaşayıp göstermek, örnek olmak en etkili eğitim metodudur.
- Üç aylarda ölülerimizin de unutulmaması lazımdır. Ölenle-rin ardından iyilik ulaşır. Ölenlerin borcu varsa, ödenirse, azaptan kurtulur.
- Ölenin ardından yapılan hayır, okunan Fatiha, Yasin onu se-vindirir, rahatlatır.
Yemin kefareti, oruç kefareti varsa, zekat borcu varsa ödenir-se borçtan kurtulur.
140
Bizim üzerimizde hakkı olanlar için hatim indirilebilir. Sevabı ona bağışlanır.
Peygamberimiz (as) şöyle buyurur: “Ölenlerimiz için Yasin okuyun, azabı hafifler” (Ramuz el
ehadis:79/4) “Kabirde ki boğulmak üzeredir dua bekler. Dua edilirse, se-
vinir.”(Age:368/10) - Üç aylar değişeceğimiz birçok şeyi de değiştireceğimiz ay-
lardır. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Birçok insanın üç aylardan kandillerden haberi olmuyor. Peygamberimiz haber veriyor: - “Kıyamet gününde öncelikle beş şeyin sorusu sorulacaktır” 1- Hayatını nerede ne şekilde geçirdin? 2- Bilgini nerede kullandın? 3- Malını nereden kazandın? 4- Malını nerelere harcadın? 5- Gençliğini sağlığını ne şekilde yıprattın? (Tirmizi kıya-
met:2532) - “Allah azabı en hafif olana soracak: - Eğer dünya senin olsaydı, bu azaptan kurtulmak için onu ve-
rir miydin? - Evet der. Tekrar ona: - Senden dünya da daha azı istenmişti, denir” (Hadis
Ans:14/223) Az ateşle yemek pişmez. Cennet isteyen, cennet için çalış-
mazsa cennetlik olur mu? Kabir soracak “bana ne getirdin?” Sırattan kolay geçilmeyecek. Pişman olunca bir fırsat daha istenince “El’en” şimdi mi aklın
başına geldi” denilecek! Bu yolun dönüşü yok. Allah şimdiden uyarıyor. - Fe eyne teznebun”: Yolculuk nereye? Diyor. Eğer kurtulan-
lardan olmak istiyorsak Yolumuzu şimdiden doğrultmalıyız.
BAŞIBOŞ DEĞİLİZ
Allah kullarını yaratmış, onları sorumlu tutmuştur. Emirler
vermiş, yasaklar koymuştur. Yapana mükafat, yapmayana ceza va-
detmiştir.
Bizi de şöyle uyarmıştır:
141
- İyi bilin ki sizi her an gözetleyen yazıcılar vardır. Ne yapar-
sanız onu yazarlar. (İnfitar:10-12)
“Kıyamet gününde önünüze konmuş göreceksiniz. O kitapta
her şeyin yazıldığını göreceksiniz.”( Kehf:49)
Gözetleniyoruz, fişleniyoruz, kameraya alınıyoruz. Yaptığı-
mız her şeyden sorulacağız. Kimse sorumsuz değil. (Sorumsuz
olanlar, çocuklar, deliler ve bunaklar)
Cehennemde ateş yok. Herkes kendini yakacak ateşi bu dün-
yadan götürecek. Zerre kadar da olsa iyiliğin zerre kadar da kötülü-
ğün karşılığını herkes görecek.
İyiler için güzel bir ölümün ardından kabir cennet bahçelerin-
den bir bahçe olacak. Kötüler için sıkıntılı bir ölümden sonra kabir
cehennem çukurlarından bir çukur olacak.
Kıyamet gününde amel defteri, çocuklara karne verilir gibi
verilecek. İyiler sağ tarafından, kötüler sol tarafından karnelerini
alacaklar.
Sol tarafından kitabını alanlar “Keşke Peygambere uysaydım
beni saptıranları dost edindim” deyip ellerini ısınacak (Furkan:26-
27)
Bazıları amel defterine bakıp “ Keşke toprak olsaydım” diye-
cek ( Nebe:40)
Bazıları geri dönmek isteyecek. Fakat bu fırsat ona verilme-
yecek.
İNSANIN KENDİSİNİN İYİ OLMASI YETMEZ: İnsan sadece kendisinden sorumlu değildir. Kendisiyle bera-
ber elinin altındakilerden de sorumludur.
Çoban sürüsünden sorumludur. Ana baba evlatlarından so-
rumludur. İşveren işçilerinden sorumludur. Devlet adamı milletin-
den sorumludur.
Allah ne diyor: “ Kendinizi ve aile ferlerini yakacağı insanlar
ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.”(Tahrim:6)
- Bana ne?
- Neme lazım?
- Gemisini kurtaran kaptan !”
- Her koyun kendi bacağından asılıdır!” yok öyle şey.
Ön safta bağdaş kuran dede, torunundan sorulacak.
Baba Allah’ın emaneti olan çocuklarından sorulacak. Çocuk
her şeyi biliyor. Kelime-i Şaadeti bilmiyor. Kıbleyi bilmiyor. Süb-
hanekeyi bilmiyor.
142
Soruyorum bu çocuk yüz akımız mı olur? Yüz karamız mı?
Bu çocuk cenaze namazımızı kılar mı? Bu çocuk ahrette ana baba-
sının yakasına yapışmaz mı? Bu çocuk lanet mi okur? Rahmet mi
okur?
Soruyorum “Allah bana evlatlarımdan sormaz, ben görevimi
yaptım” diyen kaç tane ana baba çıkar?
Kim bugün; benim ardımdan benim evladım namazımı kılar
bana dua eder, zaman zaman benim için sadaka verir, diyebilir?
Kim “benim evlatlarım benim kemiklerimi sızlatmaz diyebi-
lir?”
Gelin fırsat varken tebliğ hareketini hızlandıralım, sonra piş-
man olmayalım. ”Keşke” demeyelim. Beddua etmeyelim.
Dünya ya, dünya hayatına, dünya malına bakışımızı değiştir-
meliyiz.
Bu hayatı zevk, eğlence, mal toplama ve miras bırakma olarak
görenler bu dünyanın imtihan yeri olduğunu unutmamalıdır. Bir
yere bomboş gitmeyenler, ebedi yolculuğa bomboş gitmeyi nasıl
düşünürler?
Allah “Allah’ın yasaklarından sakının. Herkes ahiret için ne
hazırladığına baksın” (Haşr:19) diyor.
Allah’ın verdiklerinin hesabını vermek kolay bir iş değil.
İman yönünden insanlar; Müslüman. Münafık, kafir diye üçe
ayrılır. Herkes kendine bakmalı ve ne olduğuna karar vermelidir.
“ Müslümanım elhamdülillah “ diyen, ne kadar ve neyimle
Müslümanım? Diye kendisini sorgulamalıdır.
Üç aylar bizim için insanlık için hayırlara vesile olur inşallah.
REGAİP GECESİ
Regaip gecesi:
Arınmamız kurtulmamız için fırsat olan gecelerden birisidir.
Recep ayını ve Regaip gecesini değerlendirenler için Cenab-ı
Allah üç şey ikram eder.
1- Günahlarını bağışlar.
2- Kalan ömründe onu kötü iş işlemekten, şerden ve şerliden
korur.
3- Kıyamet günü susuzluk çektirmez.
Bir yaşlı “ Ben ihtiyarım Recep ayını hep oruçlu geçiremem
ya Rasulallah deyince;
Peygamber(as): Bir başta bir sonda birde ortasın da oruç tutar-
san, bütün Recep ayını oruçlu geçirmiş olursun der”
143
Regaip rağbet edilen demektir. Bu gecede ihsan, ikram bol
olur.
Regaip gecesi, oruçlu karşılanıp oruçlu uğurlanırsa, çok sevap
olur.
- Bu gece için tebrikleşip dualaşmalıyız.
- Bu gece vesilesiyle hediyeleşmeliyiz. Bilhassa çocuklarımı-
za bu gecenin maneviyatını yaşatmalıyız.
- Kabir güzel şeylerle gelmeyene “ sen hiç üç aylara, kandille-
re rastladın mı? Diyecek onun için bize verilen fırsatları iyi değer-
lendirmeliyiz.
Ne kadar ömrümüz var bilmiyoruz. Gelecek üç aylara, kandil-
lere yetişip yetişemeyeceğimizi de bilmiyoruz. Yarın pişmanlık
fayda vermez. ”Keşke toprak olsaydım” demek fayda vermez.
Ömrün her anını iyi değerlendirmeliyiz. Çünkü her anının he-
sabını vereceğiz.
Devletin af çıkarması gibi, öğretmenin kurtarma yazılısı yap-
ması gibi, bu geceler kurtuluş için bir fırsattır.
İslam da ümit kesme yoktur. “ Allah beni affetmez” denmez.
Allah’ın rahmeti, kulunun günahlarından çoktur.
Peygamberimiz “Şu beş gecede yapılan duaları Allah kabul
eder buyurur.”
- Regaip gecesi
- Beraat gecesi
- Kadir gecesi
- Cuma gecesi
- Bayram geceleri
BU GECEYİ NASIL GEÇİRELİM
- Önce kendimizi eşimizi çocuklarımızı hazırlamalıyız.
- Oruçla karşılayıp oruçla uğurlama imkanı olan bunu yapma-
lıdır.
- Tebrikleşme geleneği yaşatılmalıdır.
- Bu geceyi uyanık geçirmeliyiz.
- “ kandilin mübarek olsun” derken. Mübarek olunmalı, mü-
barek işler yapılmalıdır.
- Hayatı oyun, eğlence ile geçirenler. Ne kazandı? Bir gün ha-
yat bitecek, hayatın hesabı sorulacak, hesabını verebileceğimiz bir
hayat yaşamalıyız. Böyle zamanlar değişmemize vesile olmalı. Ya-
şamımız, hayat anlayışımız, giyimimiz, yiyip içmemiz değişmeli.
144
Allah’ın emirleri yerine getirilmeli. Bu zor değil. Hangi emirleri
yerine getiremiyorsunuz, söyleyin?
- Bu gece tevbe gecesidir.
- Bu gece dua gecesidir.
- Bu gece zikir gecesidir.
- Bu gece Tesbih namazı kılma gecesidir.
- Kaza Namaz borcu olanların hesap edip başlama gecesidir.
- Bu gece Kur’an gecesidir.
- Bu gece Allah Rasulünün ana rahmine düştüğü gecedir.
Onun için ona salat, selam
Göndereceğimiz gecedir.
- Bu gece ölülerimizi rahmetle anıp, aflarını isteyeceğimiz ge-
ce olmalıdır.
Hayat hep mal, mülk, para, menfaat değildir. Bizden ön-
cekiler bunlardan hangisini götürebilmiştir. Ancak dünya malı ile ne
gibi sevaplı iş işlediyse onunla gitmiştir.
BU GECE ŞU KİMSELERİN DUASI RED OLMAZ.
- Müslümanın Müslümanların gıyabın da yaptığı dua
- Oruçlunun duası
- Mazlumun duası
- Ana babanın evladına duası
- Adil yöneticinin duası
- Müsafirin duası, hastanın duası
- Helal yiyip içenin duası
- Kabeyi ilk görenin o an yaptığı dua
Bu gece dünya da zulüm gören Müslümanlar için dua etmeyi
unutmayalım. İsyankar, ahlaksız, etrafına korku salan insanların
hidayeti için dua edelim.
BU GECE ALLAH ŞU KİMSELERİN YÜZÜNE BAK-
MAZ.
- Şirk koşanın
- Yalancının
- Yakınları ile ilgisini kesenin
- Ana babaya haksız yere isyan edenin
- İçki içmeye, faiz vermeye, zina etmeye devam edenin
- Zalimin
- Müstehcen giyinenin
145
- Bu gece, günahları terk etme Allah a dönme ,yönelme ve Al-
lah a söz verme gecesidir.
- Uyanma gecesidir.
- Doktor bir yıl ömrün kaldı dese nasıl yaşarsınız. Bir yıl değil
ya bir gün ömrün kaldıysa
- Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekme zamanıdır.
Bu güne kadar biz Allah ı çok unuttuk. Ama o bizi hiçbir za-
man unutmadı. Her an rızık verdi, nefes aldırdı, Her şeyi emrimize
verdi.
Birazda mezarlıkta yatanlara bakalım. Onları düşünelim. On-
lar da bizim gibi düşünüyor, bizim gibi yaşıyordu. Ne oldu? Ne hal-
deler?
Bir meslektaşım emekli olunca örtüneceğim diyordu. Ama
emekli olamadı. Kefenle örtündü. Sende geç kalmayasın.
Bu gece değişelim, değiştirelim. Neleri?
- Ahlakımızı
- Müslümanlık anlayışımızı
- Müslümanlığımızı levha Müslümanlığından çıkaralım
- Ahreti, kabri, sorgu suali hatırlayalım
- İbadetsizliği terk edelim, ibadeti değil.
-Unuttuğumuz çocukların hesabını vereceğimizi unutmaya-
lım.
Allah yar ve yardımcınız olsun.
Cenab-ı Allah bu gecenin feyzinden bereketinden istifade
edenlerden etsin.
Milletimize, bütün Müslüman kardeşlerimize ve insanlık
alemine hayırlara vesile kılsın
İnşallah. Peygamberimizin duasını yapalım.
-“ Ya Rabbi, bize Recep, Şaban aylarını mübarek eyle ve bizi
Ramazana kavuştur.”
146
147
RAMAZAN BAYRAMI
Kavuşturana şükür. Cenab-ı Allah tekrarını nasip etsin.
Bayramlar biraz anlamını yitirdi. Yozlaşmadan oda nasibini
aldı, adı bile değişti şeker bayramı oldu. Biz mi değiştik bayramlar
mı değişti.
Bayram, ramazanı ramazan olarak kılıp, ramazanı yaşayanlara
Cenab-ı Allah’ın bir lütfudur.
Ne yazık ki, kendileri için şeytanların bağlanmadığı kimseler
için bayramın bir anlamı olmuyor. Onlar ramazandaki gibi bayramı
da iyi geçiremiyorlar. Ramazan gitti diye bayram yapmıyorlar. On-
ların sevinçleri bu yönde oluyor.
Dikkat edelim ramazanın, orucun, teravihin getirdiklerini
bayram götürmesin . Bayramın anlamına uygun kutlanması lazım.
“Ramazan bitti her şey bitti” olmamalıdır.
Bayram havası bozulmamalıdır.
Bayramın tadının kaçırılmamasına dikkat edilmelidir.
Bayramın gerçek manası , gönül almaktır, gönül yapmaktır.
Alemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan Allah Rasulü
(s.a.) bir gün mescitten eve dönerken yolu üzerinde birbirleriyle
oynayan çocuklara rastladı. Fakat birden mübarek gözlerine , bir
köşecikte kanadı kırık bir kuş gibi hüzünle akranlarını seyreden
boynu bükük bir çocukcağız ilişti. Hemen şevkatle çocuğa doğru
yöneldiler. Gönülleri okşayan tebessümüyle:
-“!sen niçin arkadaşların ile beraber oynamıyorsun?” diye
sordular.
Çocuğun gözleri doldu:
-“Benim babam öldü ! Hem oynayacak kardeşim yok!...” de-
di.
Hazret-i Peygamber (s.a.), mübarek elleriyle çocuğun başını
okşadı ve o esnada yanında duran torunu Hazret-i Hasan ‘ı işaret
ederek:
-“Sen Hasan’ın kardeşi olmak istemez misin?” dedi.
Bunun üzerine çocuğun yüzündeki keder ifadesi silindi; ele-
mi, masum ve tatlı bir tebessüme döndü .
İşte Hazret-i Peygamber(s.a.) ufacık bir çocuğun gönlüne bile
kıymet verir, sevgi şefkat ve merhametiyle onu kuşatırdı. Böylece
ümmetine hakiki bayramın yolunu gösterdi.
-Çocukları sevindirmek,
148
-Yaşlıların gönlünü almak,
-Müslümanlarla saflarını sıklaştırmak esastır.
-Çocuklarımıza gerçek bayram havasını yaşatmak görevimiz
olmalıdır.
Bayramda insanlardan kaçılmaz tatile çıkılmaz ziyaretler ih-
mal edilmez. Bayram kaynaşmadır, bir beraber olmaktır. Sevgiyi
saygıyı arttırmaktır sıla-i rahim boynumuzun borcudur.
Bayram günleri ve geceleri dualar red olmaz. Onun için dua-
laşılmalı; dua alınmalı, dua edilmelidir.
Ramazan bitti : teraviler , hatimler tamamlandı. Bacılar örtü-
lerini çıkarıp atıvermemelidirler.
Örtünmek Cenab-ı Allah’ın emridir.
-Allah “Ey insanlar! Çirkin yerlerini kendilerine göstermek
için Adem’le Havva’nın elbiselerini soyarak , şeytan onları nasıl
cennetten çıkardıysa, sakın size bir fenalık yapmasın .” (Araf:27)
ikazında bulunuyor.
Örtünmek bir nevi korunmadır.
Edep haya duygusu ve iman, örtünmeyi gerektirir.
Örtünün İslam’a uygun olması gerekir.
Allah : “Ey Peygamber ! Hanımlarına kızlarına ve mü’min
kadınlara söyle . kendilerini baştan aşağı örten elbise ile örtünsün-
ler. Böyle örtünmeleri , eziyet edilmemeleri için daha uygundur.”
(Ahzab :59)buyuruyor.
Çocukların kıyafeti de önemlidir.
- Hz Aişe anlatır . “ Hz Ebubekir’in kızı Esma , ince elbise ile
peygamberin yanına gelmişti. Resullullah ondan yüz çevirdi ve ona
: “Ey Esma! Kadın ergenlik çağına yaklaşınca onun vücudunu
başkalarının görmesi uygun değildir. El ve yüz hariç örtünmelisin”
dedi. Onun açık halinden yüz çevirdi. “ Peygamberin sizin çocuğu-
nuzdan da yüz çevirmesini ister misiniz?”
- Nur suresinde : “Mü’min kadınlara söyle gözlerini haram-
dan sakındırsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini ve ziynet yerle-
rini göstermesinler. Ancak zaruri olan el ve yüz müstesnadır. Baş
örtülerini de yakalarının üstüne omuzlarına sarkıtsınlar.” (Nur,31)
buyrulmuştur.
Bir de bayram temizliği bahanesiyle pencereye, balkona, kapı
önüne çıkan bacılarımız görünümüne dikkat etmelidir. Allah’ın em-
ri için hiçbir şey mazaret olmaz.
Örtü sürekli olur. Ramazan örtüsü, mevlüt örtüsü, Yasin , mu-
kabele örtüsü ile İslam’ın tesettür emri tamam olmaz.
149
Müslüman kadını başkalarının kınamasına önem vermemeli-
dir. İslami emirlere karşı uydurulan yanlış ifadeler, Müslümanları
ilgilendirmemelidir. “Bayram” deyip İslam’ın koyduğu sınırlar çiğ-
nenmemelidir.
-Gidilen yerde İslami bir anlayış ve yaşayış yoksa karışık otu-
rulacak, tokalaşılacaksa el tutmadı, el öpmedi diye kınama olacaksa
, “ Buna, haremlik selamlık “ denilerek İslam ve Müslümanlar ren-
cide edilecekse o yere gidilmez. Çünkü o yerde sevap olmaz.
- Gidilen yerde İslami kimliğe, İslami sembollere, eşarba,
mantoya dil uzatılacaksa, bunlara karşı olan, ardımızdan konuşacak
biri ise , ona da gidilmez.
-Bir yerde gıybet edilecekse, oraya da gidilmez.
- Gidilen yerin çoluk çocuğu, eşimize çocuklarımıza kötü ör-
nek olacaksa, yanlış etkileyecekse, imrendirecek, bizim tarafımızda
alçaklık kompleksi meydana getirecekse böyle bir aileye de gi-
dilmemesinde fayda vardır.
-Kazancı geliri harmandan olan, yaşayışına dikkat etmeyen
kimselere gidilmez.
- Dinin olmadığı yerde dostluk akrabalık hakkı olmaz.
Komşu ziyareti, akraba ziyareti ve büyüklere ziyareti dinimiz
emretmiştir. Bu ziyareti yaparken ziyaretin edebini ve adabını da
bildirmiştir.
Dinin emirleri yerine getirilirken, günaha girmeden, haram
işlemeden yerine getirilmelidir. Eğer ziyaret edecekseniz, sevapla
değil de günahla döneceksiniz, böyle dinin emri yerine getirilmez.
Böyle bir ziyareti dinimiz emretmemiştir. İnancımızda bazı hallerde
günaha girme korkusu varsa, sevap terk edilir. Ben sevap kazanaca-
ğım diye taviz verilmez ve yanlış bir hareket yapılmaz.
- İnancı, ahlakı zayıf olan, toplumca iyi tanınmayanın ziyare-
tine gidilmez.
- Meşru iş yapmayanın ziyaretine gidilmez. İkramı yenmez.
Ziyarette sevap vardır. Ziyaret sünnettir. Uygun değilse, git-
memek sevaptır, gitmemek sünnettir. Darılan darılsın yeter ki, Ce-
nab-ı Allah darılmasın.
Herkesin ikramı yenmez. Her davete gidilmez. ”İyilerle bera-
ber olunması”, ”İyi ortamlarda bulunulması” emredilmiştir. İtikadı
düzgün olanların yemeği yenecek, yemeğini de itikadı düzgün olan-
lar yiyecektir.
- Geliri kazancı meşru olmayanın ikramı yenmez.
- Günah işlenen yere gidilmez.
150
Hadis; ”Sakın içki bulunan sofraya oturmayın” (Tirmizi
Edep:43)
-Günah işleyen, günahta ısrar edenin ikramı yenmez. Ziyare-
tine gidilmez. Gidilirse, böyle ziyaretten Allah(cc)razı olmaz.
Bayramlarda hediyeleşmeye de önem vermeliyiz. Hediye al-
mak kişiyi mutlu eden bir davranıştır. Hediye vermekte insanı mutlu
eder. Hediye, gönül alır; sevgiyi, saygıyı arttırır. Kardeşlik duygula-
rını pekiştirir, düşmanlıkları önler. Peygamber (as)”Hediyeleşiniz.
Zira hediye, kalplerdeki kin ve nefreti yok eder.” (Tirmizi vela:6)
buyurur. Hele çocuklara hediye vermek büyük sevaptır .Ayrıca ço-
cuk asla o verileni unutmaz.
-Hediyeleşme güler yüzle verilmelidir.
-Hediye, pahalı değil ihtiyaç olmalıdır. Ayrıca kalıcı olmalı-
dır.
-En güzel hediye kitaptır. Kur ‘an, Kuran meali ve tefsiri, dini
kitaplar, hayra ve sevaba vesile olacak hediyelerdir.
Bayram günleri, günaha girmeye, başkalarını da günaha
sokmaya neden olunmamalıdır. Peygamber(sav)biat alırken erkekle-
rin elini tutmuş, kadınların elini tutmamıştır. ”Bizim elimizi tutma-
dın ya Resulullah ! ”diyenlere: Ben kadınların elini tutmam buyur-
muştur. Burada alınacak ders vardır. El öpmedi, öptürmedi diye
kızılmaz. Bir insan anasının, babasının, büyük anne-babasını elini
öpebilir. Bu konuda ısrarcı olmayalım. Bayramlarda elini vermedi,
elimi öpmedi kınaması doğru değildir. İnançlara saygı gösterilmeli-
dir. İslam’da günah yasaklanmıştır. Günaha götüren şeyde yasak-
lanmıştır.
Biri peygamberimize geliyor ve diyor ki:
-“Bizden biri başkasının önünde eğilebilir mi?”
-“Hayır!” der Peygamberimiz. O adam tekrar sorar:
-“Elini öpebilir mi?”
-“Hayır!”
-“Musafaha edebilir mi?”
-“Evet” der peygamberimiz.(R. Salihın:2/892)
Musafaha cinslerin kendi aralarında olması halinde günahların
bağışlanacağı müjdesi vardır.
Bilhassa bacılarımız, kızlarımız güzel görüneceğim süslene-
ceğim derken dar, ince ve açık giyinerek günaha girmekten sakın-
malıdır. Açıklık ilkelliktir. İnsanlar medenileştikçe örtünmüşlerdir.
Bayram kayıplara neden olmamalıdır. Bayram ramazan boyunca
kazanılanları alıp götürmemelidir. Bayram diye çılgınlıklar yapıl-
151
mamalıdır. Bayram, dini ve insani görevlerin yapılması ve sevinçle-
rin paylaşılması olarak anlaşılmalıdır.
Bayramla çocuklara örnek olunmalıdır. Bayramda tebliğ, in-
saf görevi ihmal edilmemelidir. İyiliklere, güzelliklere çığır açılma-
lıdır. Bayramlarda bayramın tadını kaçıracak davranışlardan kaçı-
nılmalıdır. Lüzumsuz tartışmalardan konuşmalardan uzak durulma-
lıdır.
-Bayramlar alkol ile eğlencelerle kutlanmaz.
Bayram ziyaretleri fazla uzun tutulmamalıdır. Ziyaretin kısa
olanı makbuldür. Önceden “Evde misiniz, geliyoruz” deyip 4-5 saat
sonra gelmek ziyaret adabına uygun değildir. Ziyaretlerin vakti iyi
seçilmeli, iyi ayarlanmalıdır. Ziyaretlerde ev sahibine sıkıntı veril-
memelidir.
Arefe günü yapılan kabir ziyaretleri de önem taşır. Yalnız are-
fe değil diğer zamanlarda da kabirde yatan ölülerimiz unutulmama-
lıdır. Peygamber(as):”Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü size ölümü ve
ahreti hatırlatır.” buyurur. Kabristanda Yasin, hatim satın alınmaz,
para ile okutulmaz. Cenab-ı Allah: “Ayetlerimizi az bir para ile
satmayın” (Bakara:14)
-“Onu az bir para ile değişenler yok mu? İşte onların yiyip de
karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet
günü Allah onlarla konuşmaz ve onları temize çıkarmaz. Orada on-
lara can yakıcı bir azap vardır.” Buyrulur. (Bakara:174)
-Bayanlar kabir ziyaretinde dikkatli olmalıdır.
-Bir kucak mersinle değil, Yasin’le gidilmelidir.
-Abdestli gidilmeli(kadın hayızlı gidebilir).
-Varılınca selam verilmeli, ”Ey kabir ehli size selam olsun
denmelidir.
-Dua edilip Kur’an okunmalı.
Ölümü düşünerek, ölenlerden ders almalı.
-Mezarlar çiğnenmemeli, üzerine oturulmamalı
-Mezara, türbeye para, eşya bırakılmamalı, orada namaz kı-
lınmamalıdır.
-Mezardan medet beklenmemeli, şifa beklenmemeli, kabirden
bir şey istenmediği gibi, ona şikayet de edilmemelidir. Ziyaretin
gayesi ölüye duadır. O, Fatiha bekliyor, hayır bekliyor. Ondan is-
tenmeye kalkılmaz.
Mezara mum yakmak, çaput bağlamak günahtır.
-Birde mezar başında ağlayıp sızlanmaz.
-Ölü için kurban kesilmez, adaklar kabristanda kesilmez.
152
-Ölüye saygı duruşu yapılmaz.
-Mezarın tavaf edilir gibi etrafında dönülmez.
-Mezarın taşı toprağı öpülmez.
-Kabirde, türbede namaz kılınmaz.
Bayram sabahı silah atmak eski cahiliye adetlerindendir. Ra-
mazanla ilgisi olmayanlar genellikle böyle bayram kutluyor. Bay-
ram namazına gelmiyor, magandalık yapıyor.
-Sabah namazında kalkıp boy abdesti almalıyız.
-Güzel ve temiz bir şekilde giyinmeliyiz.
-Güzel koku sürünmeliyiz.
-Fitremiz verilmediyse, bayram namazından önce onu verme-
liyiz.
-Camiye giderken Allah’ı zikrederek, içimizden tekbir getire-
rek gitmeliyiz.
-Oruç tutmak haram olduğu için sabah birkaç lokma atıştır-
mak sünnettir.
-Cami çıkışında, eve dönüşte önümüze gelenlerle bayramlaş-
malıyız.
-Bayram boyu konu komşu ile hısım akraba ile bayramlaşma-
yı ihmal etmemeliyiz.
-Bayram günlerinde şahsi sıkıntı ve üzüntülerimizle çevre-
mizdekilerin bayram neşesini kaçırmamalıyız.
-Bayram boyunca çocukların, ihtiyaç sahiplerinin sevindiril-
mesine önem vermeliyiz.
-Ziyaretlerde günaha girmeden sevap kazanmanın yollarını
aramalıyız. Bir ramazan kazandıklarımızı boşa çıkarmamalıyız.
-Ramazanda mazeret nedeniyle tutulamayan oruçlar, diğer
ramazana kadar tutulmalıdır. Çünkü bir görüşe göre diğer ramazana
kadar tutulmayan oruç için hem kaza, hem de kefaret gerekir.
-Bayramlaşmalarda şehir dışına, eğlence merkezlerine kaçmak
gibi alışkanlıklar, inancımızla ve kültürümüzle bağdaşmaz. Yarın
çocuklarımızda aynı şeyi yapacak ve ana babasından bile kaçacak-
tır. Çocukların nasıl olmasını isterseniz onlara öyle örnek olunuz.
Bayramı, Ramazanın havasına uygun geçirdikten sonra eski
alışkanlıklara dönüvermemeliyiz. Bayram sonrası bağlanan şeytan-
lar salıverilecek onlar aç kurtlar gibi saldıracaklar. Kapanan cehen-
nem kapıları ardına kadar açılacak şer güçler tekrar harekete geçe-
cek… Eğer ramazan hayatı devam etmezse bunlarla nasıl baş ede-
riz? Dikkat edelim rahmet ayı, olmasın zahmet ayı. Ramazanda kötü
153
alışkanlıklarsız da hayatın devam edilebileceğini gördük. Neden
sigara, neden alkol, neden isyan?
Cenab-ı Allah Kuran’da şöyle uyarıyor:
-“İpliğini eğirip büktükten sonra bırakıverip çözen kadın gibi
olmayın”(Nahl:92)
-“Ölünceye kadar Rabbine ibadet et.”(Hıcr:99)
Peygamberimizde bir hadislerinde:
“İbadetin kabul olunanı az da olsa, devamlı olanı-
dır.”(Buhari,İman:32) buyurmuştur.
Mermeri delen, damlaların gücü değil, damlaların devamlılı-
ğıdır.
Hayatın bir bölümünde Cumalar, Ramazanlar, Kandiller bizi
kurtarır.
-“Namaz kılar mısın?”
-“Bayramdan bayrama” demiş.
-“İçki içer misin?” demiş.
-“Akşamdan akşama” demiş.”
Bir vaiz bayram namazında şöyle demiş:
-Geçen Ramazan bayramında namazdan sonra camide bir ce-
ketin unutulduğunu fark ettik. Sahibini Cuma’ya gelir diye bekledik
gelen olmadı. Ceketi bir fakire verdik. Öbür bayram sahibi çıkagel-
di. “Geçen bayram ceketimi unutmuşum, burada mı?” dedi. Biz onu
bir fakire verdik, arayan soran olmayınca, sahibini öldü zannettik”
dedik. Sizde bu bayram bir şey unutursanız, sakın öbür bayramı
beklemeyin gelin alın.”
Adam bayram namazından gelmiş:
-Al hanım takke, tesbih.
-Ne yapayım?
-Sakla da gelecek Ramazanda lazım olur. Demiş.
Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
-Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”
-Ailene namazı emret kendinde sabırla devam et.”
-İpliğini sağlamca büktükten sonra çözen kadın gibi olma.”
Peygamber(as) sormuşlar:
-Hangi ibadet Allaha daha sevimlidir? Cevap vermiş:
-Az da olsa devamlı olanıdır.”(buhari iman:32)
Ramazan bayramından hemen sonra 6 gün şevval orucu vardır
ki, peygamberimiz bu oruçları tutmuş ve tutmamızı tavsiye etmiştir.
Ve şöyle demiştir:
154
-“Ramazan orucunu tutup da, şevvalden de altı gün oruç tutan
kimse, bütün sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bir kimse her
sene böyle yaparsa bütün ömrünü oruçlu geçirmiş gibi sevap kaza-
nır.” (R. Salihin 2/510)
BU NASIL OLUR ?
Cenab-ı Allah: ”Kim iyi bir amel işlerse, ona bunun on katı
ecir vardır. ”(E’nam:160) buyurmuştur.
Bire on verildiğine göre, 30 gün Ramazan orucu, bire ondan
eder 300 gün, 6 günde eder 60 gün, etti 360 gün olur mu? Neden
olmasın Cenab-ı Allah bire on deyip, vad ederken, Hz. Peygamber:
”6 gün şevval orucu tutan, bütün seneyi oruçlu geçirmiş olur.” Der-
ken neden olmasın. Allah yalan söylemez peygamber yalan söyle-
mez. (Ramazan bayramının 1. Günü ve kurban bayramı oruç tutmak
haramdır.)
Kaza borcu olan, Kazaya niyetlenir, şevval ayı içinde tuttuğu
için şevval orucunun sevabını da almış olur.
Süfyam Sevri anlatıyor:
-Ben Mekke-i Mükerremede üç sene oturdum. Mekkelilerden
bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve
sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün
o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:
- Ben öldüğüm vakitte kendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve
defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Münker Nekir
sual ettiği anda bana Tevhid’i telkin et! Dedi.
Bende on kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana
emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile
uyanıklık arasında iken:
-Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalma-
dı, diye bir ses işittim.
O zaman:
-Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum.
Bana cevap olarak: - Ramazan-ı Şerif’in orucunu tutup,
şevvalden de altı gün daha oruç tutmam sebebiyle dedi.
İsteyen için şeytan her zaman bağlı, cehennem kapıları her
zaman kapalı, isteyene kabir cennet bahçelerinden bir bahçe, sırat
düz yol, cennet kapıları da ardına kadar açık.
Hepinize İslam alemine ve insanlık alemine hayırlı Bayramlar
diliyorum. Bayramınız mübarek olsun.
155
KURBAN VE BAYRAM
Bayram günleri sevinç günleridir. Müslümanların iki bayramı vardır; Ramazan bayramı ve kurban bayramı. Yozlaşanların da şe-ker bayramı ve et bayramı vardır. Bu bayramlardan başka cuma, müminlerin bayramıdır. Bunlardan başka;
- Günah işlemediği gün, -Güzel bir sonla çene kapadığı gün, -Amel defterini sağ tarafından aldığı gün, -Hesabını verip cennete girdiği gün, -Cennette Cenab-ı ALLAH '(c.c)’ı gördüğü gün Müslümanla-
rın bayramıdır. Rabbim bize bu bayramları da nasip et...
KURBAN NEDİR? Kurban bayramı günlerinde belirli vasıftaki hayvanın sırf
ALLAH (c.c) rızası için kanının akıtılmasına kurban denir. Kurban malla yapılan bir ibadettir. Mezhebimize göre varlık
sahibinin kesmesi vaciptir. Kevser suresinde "Rabbine kulluk et ve kurban kes" emri vardır.
Kurban yakınlık manasına gelir. Kurbanla ALLAH (c.c)’a
yaklaşmak arzulanır. 1. 2. 3. gün kesilir, şafilerde 4. günde de kesilebilir. Bayram namazı kılınmadan kurban kesilemez. Akşamdan
sonrada kesmek mekruhtur Kurban için niyet şarttır "ALLAH rızası için" denir. Başka bir
niyetle kesilirse kurban olmaz. Kurban için kan akıtılması esastır. Para olarak fakirlere verilmesi kurban borcunu düşürmez. Kurbanlık bağışlanırken kesileceğinden emin olunmalıdır kan akıtılmaz eti derisi yerini bulmazsa kurban kesilmiş olmaz.
KURBAN NASIL KESİLİR? Önce hayvan kusurlu hasta ve zayıf olmamalıdır. Hayvana
güzel davranılmalıdır. Kurban sahibi hayvanın üstüne elini koyduy-sa, o da besmele çekmeli ve tekbir getirmelidir.2 rekat şükür namazı kılmak sevaptır. İnançsız kimseler kurban kesemez. Kurban kıbleye doğru yatırılır sağ arka ayağı boşta kalır. Bıçak önceden bilenmeli-dir hayvana eziyet edilmemelidir ve aç bırakılmamalıdır strese girer. Başkası kesiyorsa, vekalet verilmelidir. Deri kelle et kesme ücreti olarak verilemez. Üç defa tekbirden sonra "BİSMİLLAH" veya "BİSMİLLAHİ ALLAHÜ EKBER" denilerek kesilir.
156
Hayvanın gözü bağlanırsa korkması önlenmiş olur. Hacdaki kurbanla buradaki kesilen kurbanı birbirine karıştırmamak gerekir. Buradaki kurban vacip olan zenginlik kurbanıdır. Hacda kesilen kurban ise hac nasip eden ALLAH (c.c) 'a şükür kurbanı olur.
Kurban ortak kesiliyorsa hepsinin niyeti ibadet niyeti olmalı-dır. Birinin et niyeti olursa kurban olmaz. Ortaklardan biri adak niyeti taşırsa yine kurban olmaz. Kurbanın eti tartı ve kura ile dağı-tılmalıdır kura sadece burada geçerlidir.
KURBANIN BAŞLANGICI Kurban Adem (a.s)'ın çocukları ile başlar. İki kardeş kendile-
rini ALLAH (c.c)'a yaklaştırsın diye birer kurban kesmişlerdi. (Maida:27)
Daha sonra putlara ve kutsal saydıklarına kurban sunuldu hat-ta bazen insanlar kurban olarak sunuldu.
İbrahim (a.s) oğlu İsmail'i kurban etmek için söz vermişti. O’nun yerine koç kurban edildi (Saffat 100-107)
Peygamber (a.s)'ın dedesi Abdulmuttalip: "10 erkek çocuğu olursa birini kurban edeceğini söz verdi.10 erkek çocuğu oldu. Kura çekince Abdullah 'a çıktı. Abdullah’ı çok seviyordu develerle kura çekti 100. kura develere çıktı. Abdullah’ın yerine develer kurban edildi.
KURBAN CENAB-I ALLAH (c.c)'ın EMRİDİR Kurban emri Kevser suresi ile başladı. "Biz sana cennetteki
havz-ı kevseri ve pek çok şey verdik. O halde şükür olarak namaz kıl, kurban kes "diye emredildi.
-..."Şükredesiniz diye o kurbanları maddi ve manevi faydalar bakımından sizin emrinize bağlı kıldık" (Hac :36)
-..."ALLAH (c.c) ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder"(Maida-27)
Peygamber (s.a.v)'de şöyle buyuruyor: -"Maddi imkanı olup da kurban kesmeyen camimize uğrama-
sın." (İ.Canan,Hadis ans.17/939) -"Kurbanın her bir kılı için sevap vardır"(Age:17/940) -"Kurbanı gönül hoşnutluğu ile kesin, o her şeyi ile mizana
konacaktır."(Ramuz el ehadis :310/11) -"Bayramda yapacağınız ibadet namaz kılmak ve kurban kes-
mektir"(Buhari edahi:1) -"Bayram namazından önce kurban kesen yeniden kessin"
namazdan önce kesen Ebu Bürde'ye bir daha kesmesini emretmiştir( Buhari, edahi:8)
157
KURBANLA İLGİLİ TARTIŞMALAR Bayramın huzurunu bozmak birleştirici rolünü yok etmek için
kurban kesmeyenlerin yorum açıklamaları oluyor. Bunlar kafa ka-rıştırıp dine zarar vermek amacındalar.
Dinin kurallarını biz koyamayız ve o kuralları tartışamayız. Bu yetki bizde değil. Kurban yeni icat edilmedi.
Peygamber (a.s) kesti, kesin dedi. Kurban terkine ruhsat ol-mayan bir sünnettir. Hatta ölenin vasiyeti varsa yerine getirilir öle-nin kurban borcu ödenir kurban kesilip sevabı ölene bağışlanabilir.
Kurbana karşı olanlar kurbanı gereksiz görüyor. Kesilmese de olur diyor. Parası fakirlere verilse de olur diyor. Böyle yapanın bor-cu düşmez. Emir, "venhar" kan akıt diyor. Kurban önemli bir emir-dir. Kişi bütün malını verse bile kurban yerine geçmez. Çünkü bir ibadet başka bir ibadetle değiştirilemez.
Kurbana acı vermek diye kurbana karşı çıkanlar oluyor. Bun-lar bütün yıl boyunca kan akıtan kasapları görmüyor onlardan taze kuzu eti alıp meze yaptıklarını unutuyorlar. Amerika’da hayvan severler belediyeye başvurup hayvan kesimini acı veriyor bahane-siyle yasaklattılar. Müslümanlar dini görevimiz diye mahkemeye başvururlar mahkeme dine müdahale sayar ve belediye yetkililerine sorar:
-Diğer günlerde de hayvan kesmeyi yasaklıyor musunuz? -Hayır "derler -Öyle ise dini inançla kurban kesmeyi ne diye yasaklıyorsu-
nuz? Der, yasağı kaldırır. -Her ülkede yılın her günü on binlerce hayvan kesiliyor.
KURBANI KİM KESER? Temel ihtiyaçların dışında nisab miktarı mala sahip olan kur-
ban keser. (nisab miktarı: 560gr gümüş, 80 gr altın ya da karşılığı-dır)bunda zekattaki gibi bir yıl geçme şartı yoktur. İmkanı olmayan keserse sevap olur. Kurbanda yaylaya, sahile, turistik geziye çıkan-dan kurban borcu düşmez. Burada seferilik yok kaçmak var. İbadeti terk söz konusudur.
KİMİN KESTİĞİ KURBAN OLMAZ? -Şirk koşan, -Müslüman olmadığını söyleyenin, -Ateist olanın, -Delinin ve sarhoşun, -Bile bile besmeleyi terk edenin,
158
HANGİ HAYVAN KURBAN OLUR? Koyun, keçi, sığır, deve ve manda kurban olur -Keçi, koyun 1 yaşında -Sığır, manda 2 yaşında -Deve 5 yaşında kurban olur -Deve, sığır ve manda 7 kişiye kadar ortak kesebilir yalnız or-
taklar Müslüman olmalı sırf ALLAH (c.c) rızası için kesmelidir. Birinin bile kurban niyeti olmazsa kurban olmaz.
-Gözü şaşı, biraz topal, kulağı delik boynuzsuz hayvan kurban olur
-Kör, çok zayıf, hasta, çok yaşlı, dişleri dökülmüş, kulakları kesik, boynuzları dipten kırık, kulağı ve kuyruğunun yarısından fazlası yok ve memeleri kopmuş hayvan kurban olmaz. Fakirin al-dığı hayvan kusurlu çıkarsa, onu keser. Çünkü nafilede genişlik vardır. Fakirin hayvanı çalınsa veya ölse yerine hayvan alıp kesmesi gerekmez. Fakirin çalınan hayvanı bulunursa, onu kesmesi gerekir çünkü nafileyi vacip kılmıştır. Zengin başka hayvan kestiyse bulu-nanı kesmesi gerekmez o borcunu ödemiştir. Kurbanlık vakfedilmiş adanmıştır. Satılamaz. Satılırsa onun yerine daha güzeli kurban edi-lir.
KESİLEN HAYVANIN NERELERİ YENMEZ? 1-Kanı 2-Midesindekiler 3-Cinsel organı 4- Kıkırdakları 5-Hayaları 6-Derisi 7-Bezeler, uykulukları (hastalık nedeni olabilir) 8-İdrar torbası 9-Ödü (Hadis Ans:6/238) 10-Güzel yıkanmayan bağırsak ve işkembesi yenmez
HANGİ HAYVANIN ETİ YENMEZ? -Türbelerde ölüler için kesilen hayvanın, -Kişiler için kesilen (devlet adamı, çocuk, hacdan dönen için ) -ALLAH (c.c)'tan başkası için kesilen, -ALLAH(c.c)'ın adı anılmadan kesilen (ihmalden telaştan
unutulmuşsa yenir) -İnançsız kimselerin kestiği, -Kan, leş ve pislik yiyen hayvan (tavuk 3 gün, küçükbaş 10
gün, sığır 20 gün, deve 40 gün temiz gıdalarla beslenmelidir.) Kurban sosyal yönlü bir ibadettir. Ondan kesemeyenlere ve-
rilmelidir. (İnanmayana ve alkol alana verilemez)
KURBAN HAYVAN KATLİAMI MI? Hayvan sever, köpek severler yılbaşlarında hindileri kızartıp
yerler, senenin diğer günlerinde kasaptan eksik olmazlar merhamete gelip "kurban katliamdır" "Müslüman kan dökücüdür" derler. Hay-vana zulmü aç susuz bırakmayı fazla yük yüklemeyi, dövmeyi, hay-
159
van döğüşlerini yasaklayan dinimiz yılda bir defa hali vakti yerinde olana kurban ibadetini emrediyor ve kesemeyenlerin düşünülmesini tavsiye ediyor. Kurban kesilmese ne olacak? Senenin diğer günle-rinde kesilecek kasapların vitrinlerini süsleyecek. Kurban düşmanlı-ğı İslam düşmanlığıdır.
Tarım ve hayvancılık bakanlığının verilerine göre 2002 yılın-da kesilen kurban sayısı %8 dir. Diğer günlerde %92 dir. %92 sini kasaplar kesiyor onu da fırtına koparanlar yiyorlar. Fakir sadece kurbanda et yiyor mesele bu...
Kurbanı keserken başta besmele çekmeyi unutan veya çekip çekmediğini unutan kimse, hatırlayınca: ”Bismillahi evvelihiveahi-rihi Allahuekber” der.
Galip zanna göre hareket eder "çekmişimdir inşallah der" bi-raz şüphesi varsa kasıt olmadığı için o da "ALLAHÜ EKBER BİSMİLLAHİ EVVELİNİ VE AHİRİHİ" der...
Hayvanı ehil olan kişiler kesmelidir. Tutanlar da tekbirlerle iş-tirak etmelidir. Bağırıp çağırmadan kimseyi kırmadan kurban ibade-ti yerine getirilmelidir.
ELEKTRİKLİ KESİM CAİZ MİDİR? Halil Gönenç hoca efendi şöyle diyor: "Elektrikli kesim 4 mezhebe göre de caiz değildir. Kurbanı in-
san kesecektir. Kestiren, vekalet verecektir. Kesen de Müslüman olacaktır" (gmf 1/296)
Hayvanın başına vurarak, kurşun sıkarak öldürmek olmaz. (Kayseri’de kör adamı gösterdiler) şok vermeye gelince, şok ölüme sebep oluyorsa o hayvan kurban olmaz. Eti de yenmez. Öldükten sonra kesmek kan akıtmak değildir. Şok hayvanı sakinleştiriyorsa ölüm kesimle oluyorsa caizdir. İbadetleri yerine getirmekte keyfilik olmaz emir ne ise öyle olur. O zaman ibadet kabul olur.
Deri konusu hep tartışmalı olmuştur. Kurbanın derisi kurban-dan ayrı düşünülemez. Alınıp satılamaz. Kasap ücreti olarak veri-lemez. Hayır kurumlarından başka yere verilemez. Ancak bazı köy-lerde seccade ve minder gibi kullanılıyor, kullanılabilir.
Peygamber (s.a.v.) efendimiz Hz Ali’ye kestiği devenin çulla-rını bile sadaka olarak vermesini emretmiştir. Bir insanın kurbanı üzerinde tasarruf hakkı sadece onundur. Nasıl zorla kurban kesmi-yorsa, derisi de elinden zorla alınamaz. Kurban kesilmeden yünleri-ni kesmek bile mekruhtur. Kurban bir ibadettir. Onda baskı mecbu-riyet olamaz. Hava kurumu deriye ambargo koyamaz. Fitre zekat toplayamaz. Bunlar fakirin hakkıdır. Ayrıca hava kurumu dini bir kurum değildir. Geçen yıllarda hava kurumu kurbandan sonra içkili danslı kokteyller düzenlemiştir bunların belgeleri elimizdedir. Eğer deri satılırsa parası ihtiyaç sahiplerine camilere ve Kur'an kurslarına verilir.
160
TEŞRİK TEKBİRLERİ UNUTULMAMALIDIR Tekbirler Arefe günü sabah namazının farzını kılınca başlar ,
bayramın 4. günü ikindi namazının farzından sonra getirilen tekbir-lerle biter. Bu tekbirler vaciptir unutulur ve terkedilirse vacibin terki olur. Kurban kesen kesmeyen her müslüman getirir.
Nasıl getirir:"Allahü Ekber, Allahü Ekber, Lailahe illahü val-lahü ekber Allahü Ekber velillahil hamd "denir. Bunun kaynağı şöy-ledir:
Cebrail (a.s) kurbanla İbrahim (a.s)’a gelince "Allahü Ekber Allahü Ekber" demiştir. Hz. İbrahim (a.s) da "Lailahe illallahü val-lahü ekber" demiştir. Hz. İsmail (a.s) 'da "Allahü Ekber velillahil hamd" demiştir. İşte teşrik tekbirlerinin aslı budur.
Sabah öğle namazları vaktinde kılınmadıysa ikindiden önce kaza edilirken tekbir getirilir. Daha sonra kaza edilirse tekbir geti-rilmez. Tekbir kazaya kalmaz.
ADAKLA İLGİLİ BİLGİLERİMİZİ TAZELEYELİM Adak ayrı kurban ayrıdır. Adak mükellef olmadığı halde bir
insanın mübah olan bir işi yapmaya söz vermesidir. Bu bir vaattir. Yerine getirilmesi vaciptir. Dünyalık işler için olur olmaz adak adamak doğru değildir, mekruhtur. Adağın etinden kesen ve bak-makla yükümlü olduğu kişiler yiyemez.
ALLAH (c.c) "adaklarınızı yerine getirin" diyor.(Hac:29) Adak sevap kazandıran bir iş değildir. Sözünü yerine getirmiş
olur sevap kazanmaz. Adak kaderi değiştirmez. Peygamber (a.s) :"Adak, olmayacak şeyin olmasına sebep olmaz. Kaderi değiştir-mez. Böylece cimriden bir şeyler çıkmış olur." Buyuruyor.(Ramuz el hadis :109/10)
Adak türbede mezarlıkta kesilmez ve kanı oraya buraya sü-rülmez. Ölenin adak borcu ödenirse borç düşer. Türbeye adak adanmaz. Adak ibadet cinsinden olur ALLAH (C.C) 'a söz verilir. Peygamberimiz (s.a.v.) hiç adakta bulunmamıştır. Çünkü adak hiç-bir şeyi değiştirmez, öne almaz, ertelemez ve olacak olanı asla en-gellemez olmayacak olanı oldurtmaz kimse boşuna adakta bulun-masın.
AKİKA KURBANI NEDİR? Yeni doğan çocuğun başındaki kıllara akika denir. Bu kıllar
ağırlığınca altın veya gümüş ihtiyaç sahiplerine verilir veya böyle bir çocuk verdiği için ALLAH (C.C)' a şükür kurbanı kesilir, buna akika kurbanı denir.
Peygamberimiz (s.a.v) torunları Hasan ve Hüseyin için akika kurbanı kesmiştir. Kurbanı kesen etinden yer yakınlarına yedirir.
161
Eğer çocuğum olur, sağ salim doğarsa diye adanmışsa o adak olur" akika kurbanı keseceğim derse onun etinden yer."
Kurban kesildikten sonra çocuk için dua edilir "Ya Rabbi! ba-na böyle bir çocuk verdiğin için sana şükürler olsun. Evladımı ha-yırlı kimselerden et, rızana uygun yaşat, hayırlı ömür ver ve Müs-lüman olarak canını al! denir.
Bir hatırlatma yapalım: eğer taksitle, borçla veya kartla kur-ban kesilecekse faize bulaşılmamalıdır. Günahla haramla ibadet olmaz. Borçla kurban kesilir mi? Evet kesilir.
NASIL BAYRAM GEÇİRELİM? Kurban bayramında yaptığımız bazı yanlışlıklarımız var bun-
lara işaret etmenin iyi olacağını düşünüyorum. Kurban bayramı et bayramı değildir. Eşler sıra ile kurban kesemez. Mükellef olan keser. Bekar, yeni evli kurban kesemez. Adetli kadın kurban kes-
mez. Beş vakit namaz kılmayan kurban kesmez şükür namazı kıl-mayanın kurbanı kabul olmaz. Kurban duası bilmeyenin kurbanı kabul olmaz. Bir hayvan hem kurban hem adak olur gibi yanlış söy-lemler oluyor bunlara inanmayalım.
Kurban parası ile tatile çıkılmaz. Kurbanın parası verilse kur-ban kesilmiş olmaz.
Bizden sonrakilere kabir ziyareti büyüklerin ve yakınların zi-yareti gibi konularda güzel örnek olunmalıdır
Ölmüşler için Yasin, hatim satın alınıyor. Bir kucak mersinle gidilip Yasin unutuluyor.
Bayram sabahı silah atmak cahiliye adetidir. Bayram diye kız çocuklarımız giyimi ile müstehcenliğe alıştı-
rılmamalıdır. Bayram hiçbir günahı meşrulaştırmaz namahremliği kaldırmaz.
Bayram yozlaşmaya bozulmaya sebep olmamalıdır. İnsanlar birbirine saygılı olmalıdır. Başkalarının inancına, ör-
tüsüne el öpmesine karışılmamalıdır. İnsanları rencide edip bayra-mın havası bozulmamalıdır.
Ziyaretler inancın sınırları içerisinde yapılmalıdır. İnancı, ah-lakı zayıf olana, meşru iş yapmayana, inançlara saygılı olmayana ziyarette bir fayda olamaz. Günaha girilecekse, sevap terk edilir.
Hiçbir günah küçük görülmemelidir. Her büyük günah küçük günahlarla başlar. Ayrıca her günahta küfüre giden bir yol vardır. Dedeler torunlarını, babalar çocuklarını, ağabeyler küçük kardeşle-rini bayram namazına götürmelidir. İnancımız kültürümüz yaşatıl-malı ve bayram havasından yararlanılarak dini duygular aşılanmalı-dır. Müslüman olduğu hatırlatılmalıdır.
162
Arefe günüde oruç tutmak sevaptır. Arefe günü ve bayram günleri dualar kabul olur. Kendimiz için, evlatlarımız için, milleti-mizin şer ve şerlilerden kurtulması için ve yeryüzünde zulüm, baskı gören Müslüman kardeşlerimizin çilelerinin bitmesi için Alemlerin Rabbi olan Cenab-ı ALLAH 'a yalvarmalıyız.
Hepinize cenabı ALLAH 'tan hayırlı bayramlar diliyorum. Bu bayram insanımız ve bütün insanlık için hayırlara vesile olur İN-ŞALLAH.
163
RAMAZAN SONRASI HAYATIMIZ
Çıkmışsa ilahi emir bahane bol
Toprakla başlar toprakla biter bu yol.
NE İÇİN YARATILDIK?
Cenab-ı Allah meleklere:
- Yer yüzünde halife yaratacağım” dedi. Melekler:
- Biz seni hamd ederken, tesbih ederken, yer yüzünde fesat
çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı yaratacaksın” dediler. (Ba-
kara:30)
İnsan, yeryüzünün halifesi olarak yaratıldı. Hatta bazı melek-
lerden bile üstün kılındı. Her şeyi insan için, insan yararına yarattı
Allah(cc).
Cenab-ı Allah meleklere ve cinlere:
- Adem’e secde edin” dedi. Şeytan hariç hepsi secde ettiler.
Şeytan yüz çevirdi. Secde etmedi. Büyüklük tasladı, böylece kafir-
lerden oldu. Şeytan imtihanı kaybetti.” (Bakara:34)
Cenab-ı Allah, Adem’le Havva’yı cennete koydu. Sadece bir
ağacın meyvesini yasakladı: ”Eğer yerseniz kendinize kötülük eden
zalimlerden olursunuz.” Dedi (Bakara:35)
-“Şeytan onları kandırdı. Allah’a isyan ettirdi. Onları cennet-
ten çıkardı. Yeryüzüne indirdi.(Bakara:36)
Şeytan Allah’ın emrine uymadı, kaybedenlerden oldu. Adem-
le Havva, Allah’ın emrine uymadı, şeytana aldandı ve kaybedenler-
den oldu. Burada isyan edenin nelerden mahrum olacağı mesajı
veriliyor.
Kur’an’da Cenab-ı Allah insandan şöyle bahseder:
- İnsan acelecidir. (Enbiya:37)
- İnsan zayıftır. (Nisas:29)
- İnsan nankör yaratılmıştır. (İbrahim:34)
- İnsanın eli sıkıdır. (İsra:100)
- İnsan hayrı da ister, şerri de ister. (İsra:101)
- İnsan hırsına düşkün yaratılmıştır. (Meariç:19)
- İnsan tartışmaya düşkündür. (Kehf:54)
İNSANIN GÖREVİ NEDİR?
- Cenab-ı Allah ın emirlerini yerine getirmek o’na itaat ve
ibadet etmektir.(Zariyat:56)
- İnsan imtihan için yaratılmıştır.(insan:2)
164
Kazananlar olacak, kaybedenler olacak…
-Başıboş keyfince yaşasın, köpek gezdirsin, köpek onu gez-
dirsin, istediğini yapsın diye yaratılmamıştır.
Adam ava çıkmış ceylana nişan almış, ateş edecek ceylan ona
bakmış ve demiş ki;
-Cenab-ı Allah seni bunun için mi yarattı? Bu hitap adamın
kendine gelmesini sağlamış.
İNSANI ALDATAN NE?
İnsan geçmişini, geleceğini unutursa aldanır. Şeytan onu alda-
tır. Şekilden şekle sokar.
Peygamber(as):”içinden hayra davet eden bir ses duyarsan, bil
ki o meleğin sesidir; ona uy. Eğer içinden şerre davet eden bir ses
duyarsanız ona uymayın, o şeytanın sesidir.” Uyarısında bulunmuş-
tur.
İnsan meleğe ve iyi insanlara yakın olursa şeytan ona yaklaşıp
aldatamaz. Eğer şeytana ve şeytanlaşmış, şeytani işler yapanlara
yaklaşırsa, o insan şeytanın maskarası olur.
Bir adam şeytanla beraber olmuş. Şeytan insanlara yular takı-
yormuş. Adam şeytana sormuş
-Hani benim yularım ? Şeytan:
-Yulara ne gerek var ! Sen zaten benim isteklerimi yapıp du-
ruyorsun.” Demiş .
Biride illa şeytanı görmek istemiş. Görmüş. Şeytan o’na;
-“Hiç acele etme senin 40 yıllık ömrün var.” Demiş.
Adam şeytana kanmış: 20 yıl dilediğim gibi yaşarım. Kalan
20 yılı da ibadetle geçiririm demiş.
19 yıl sonra ölüm döşeğine uzanmış. Şeytan tekrar ona gö-
rünmüş. Adam şeytana:
-“Beni aldattın!” demiş. Şeytan o’na:
-“Ben insanları aldatacağım diye yemin ettim” cevabını ver-
miş.
Şeytanın görevi aldatmaktır. İnsan şeytana aldanmamalıdır.
NİÇİN DİRİLECEĞİZ?
Yerden tohumun çıkışı gibi dirileceğiz.
Hesap vermek için, hesaplaşmak için dirileceğiz.
Ahiret, hesap yok gibi davrananlar keşke diyecek ama son
pişmanlık fayda vermeyecektir.
Peygamber(as):Öncelikle beş şeyden sorulacak:
165
1-Hayatını nerede nasıl geçirdin?
2-Aklını bilgini nerede kullandın?
3-Malını nereden kazandın?
4-Malını nereye harcadın?
5-Sağlığını, gençliğini nerede, ne şekilde geçirdin?
Ver verebilirsen hesabını. Haydi şimdi bu soruların cevapları-
nı verelim, kendimizi sorgulayalım.
Peygamberimiz şöyle haber veriyor:
-Allah (cc) azabı en hafif olana diyecek ki:
“Eğer dünya her şeyiyle senin olsaydı, şu azaptan kurtulmak
için hepsini verir miydin?
O kişi: ”evet” diyecek. Cenab-ı Allah o kişiye diyecek ki:
-Senden daha azını istemiştik.(zekat, sadaka olarak birazını
vermedin)
Şeytana fırsat veren yandı. Şeytana kapı aralayan yandı.
ÖLÜM HAK:
Yolcuyuz. Esas evimize gidiyoruz. Ölüm hak öleceğimizi sa-
kın unutmayalım. Ölmeyecekmiş gibi yaşamayalım.
Peygamber(as):”dünyada garip bir yolcu gibi ol”
-“Her nefis ölümü tadacaktır.” “Ölmeden önce ölünüz” diyor.
Hani bizden öncekiler? Ya onlardan öncekiler nerede? Onlar
kendileri gitmiyor. Gidip de geri dönmüyor değil, ölüm alıp götürü-
yor, dönemiyorlar.
Unutma nasıl yaşarsan öyle öleceksin. Nasıl ölürsen öyle diri-
leceksin. Eline amel defteri verilecek.
Hayat filme alınıyor. Sonra seyredeceksin. Yaptıklarını bir bir
seyredeceksin. Sevinen mi olmak istersin yoksa “keşke” diyen mi
olmak istersin?
Adam bir türlü yola getiremediği oğluna vasiyet ediyor. ”Beni
çoraplarımla gömün.” Arkadaşına da mektup bırakıyor, oğluna veri-
lecek. Mezarı başında hoca efendi “olmaz” diyor ve çoraplar çıkar-
tılıyor. Gömüldükten sonra mektup veriliyor. Mektupta baba diyor
ki: ”Bak evlat! Eski çoraplarımı bile götüremedim…” Bir şeyler
götürmek isteyen var mı?
Cenab-ı Allah soruyor:”Feeyne tezhebun ! “Nereye gidiyor-
sun?” diyor. Yolculuk nereye diyor.
Geç kalanlardan olma! Sakın geç kalma! “yarın, yarın deme!
Yarın olacak, ama bakalım sen yarın da olacak mısın?
166
Şeytan ;”la ilahe illallah der son anda bende kurtulurum” de-
yince; Peygamberimiz üzülmüş. Cenab-ı Allah: ”Üzülme!” O anda
biz ona unuttururuz” diye vahy etmiştir.
Zaman üçtür; geçmiş, gelecek ve şuan. Geçmişi geri getire-
meyiz, geleceğe ulaşamayız. Bizim için fırsat şu andır. Gerisi yalan.
Fırsat bu fırsat kurtulmak isteyen için tam zamanı.
KABİR BİZE DİYOR Kİ:
-Her şey boş, ”Öleceksin, unutma!
-Herkes gibi sende bana geleceksin, unutma!
-İçimdekilerden ibret al! Onlarda senin gibiydi.
- Bak, her attığın adımda bana yaklaşıyorsun.
En sonda: Bana ne getirdiniz? Diyecek. İş, sorgu melekleri
olan Münker - Nekir’e kalacak soracaklar:
- Rabbin kim? Allah’a itaat eden, Rabbin Allah “ diyecek
- Dinin ne? İslam’a gönül veren, dinim İslam diyecek.
- Kitabın hangisi? Kur’an’a uyan, kitabın kuran diyecek
- Kıblen neresi? Namaz kılan, kıblem Kabe diyecek
- Peygamberin kim? Peygamberlere itaat eden, Muhammed
(as)diyecek. Bunları yapmayan bilmiyorum diyecek.
Ölüme hazırlık, kefen ve mezar yeni satın alma değildir. Orası
ebedi istirahat yeri de değildir. Orası sorgu yeridir. Orası azap yeri-
dir. Dışı bizi yakar içi yatanı yakar.
Peygamber (as) “kabir azabından Allah’a sığının” diyor. (Bu-
hari cihad 25)
- “Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yada cehennem
çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizi zühd 4)
- “Benim gördüğüm hiçbir manzara, kabirdeki kadar dehşet
verici değildi.” (Tirmizi zuhad 2308) size anlatsam ölülerinizi
gömmekten korkardınız “diyor.
- Hayatını düzgün yaşamış biri (Kemal Sunal) hanımının rü-
yasına sık sık giriyor: “Beni buradan kaldırınız “ diyor neden , niçin
derken bakıyorlar ki yanındaki halka zulmetmiş biri yatıyor. Kabri
unutma unutanın vay haline!
SIRAT KÖPRÜSÜNÜ NASIL UNUTURSUN?
Kıldan ince kılıçtan keskin, cehennemin üzerine kurulu köp-
rüyü… Bazıları geçip gidecek, bazıları kurtlu armut gibi aşağıya
düşecek…
167
Köprünün üzerinde yedi durak var. Her ikisinde sorular soru-
lacak cevap veren geçecek veremeyenin vay haline!
1- İman durağı, inanmayana vay haline!
2- Namaz durağı, kılmayanın vay haline!
3- Zekat durağı, vermeyenin vay haline!
4- Oruç durağı, tutmayanın vay haline!
5- Hac durağı, imkanı olup da gitmeyenin vay haline!
6- Cünüp gezenin vay haline!
7- Ana baba hakkı durağı, sağlıklarına yetişip vazifesini
yapmayanların vay haline! (Mehmet Zahid Kothu Ahkaid)
Dünya ahreti kazanma veya kaybetme yeridir.
Cenab-ı Allah bizi uyarıyor:
-“Sakın dünya hayatı seni aldatmasın” diye
Dünya ile ahret arasında denge kuran kazanır. Dünyaya, dün-
yada kalacağı kadar ahrete de orada kalacağı kadar hazırlık yapana
ne mutlu!
Kur’an bizi uyarıyor:
-“ Ey iman edenler: Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı
unutmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa , işte onlar zarara uğra-
yanlardır..” (Münafikun:9)
Peygamber (as) bir gün oğlak ölüsünü gösteriyor ve :
- Bunu şu kadara alacak var mı? Ashab:
- Hayır onu kim alır, ya Rasulallah ! diyor tekrar :
- Şu kadara alacak yok mu?
- ….
- İşte dünya bunun gibidir diyor.
Biri mezarlıkta yatanların hepsi yalancı, o benim şu benim
derlerdi, hani bir şey götürebilmişler mi? Neleri var? demiş.
Binide mezarlığın duvarlarının dibindeki insan dışkısını gös-
terip : “ işte dünya! Mezardakileri gösterip işte yiyenler “ demiş.
Mevlana şöyle anlatıyor:
Adam krala : “ insan nasıl bozulmaz? diye sorar. Kral kızmış
gibi yapar ağzına kadar dolu yağ tulumunu getirilmesini ister. Onu
adamının kucağına verir ve eli kılıçlı adamına derki: bunu çarşı Pa-
zar dolaştır bir damla yağ dökerse, kellesini uçur.
Adam kan ter içinde dökmeden dolaşır gelir, Kral sorar: Dök-
tü mü ? - hayır cevabını alınca adama:
- Çarşı pazarda ne gördün? Der adam:
- Aman efendim ben nasıl göreyim dökmemek için gayret et-
tim gözüm tulum da idi “ der kral ona.
168
- -Bak işte bozulmamasının yolu budur der
Dikkat edin kucağımızda Kur’an var ; emirler yasaklar var
önümüzde ahret var … İslam avucumuzda kor ateş gibi.
- Hayat geçici ve sınırlı. Bu dünyayı bırakıp gitmeyen var mı?
.
- Hayat, iki ezan arasıdır. Beşikteki ezan musalla taşındaki
ezan
- Mezar taşında doğdu öldü arada bir çizgi var.
- Dünyadan götürülen sadece kefen ve amellerdir.
X X X
Kötü insanlar için Mevlana:
“Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok.
Nice elbiseler gördüm, içlerinde insan yok” der.
Şair: Yılan mısın, kimi görsen sokuyorsun!
Baykuş musun nereye koysan yıkıyorsun”
Şair: Ne kendisi eyledi rahat ne halka verdi huzur
Göçtü gitti bu cihandan dayansın kubur.” Der.
Kötü olmanın kötülük yapmanın kötü yaşamanın manası yok.
Bir arkadaşıma namaz zamanı “Haydi cumaya gidelim” der-
dim bana “daha var “ derdi zaman geçti bir Cuma günüydü, radyoya
geldi ben gene:
“Haydi cumaya gidelim dedim.”
Ağladı ağladı. Anam babam öğretmedi ben de ihmal ettim… “
ben de camiye gidecek hal mi var? Hocam dedi. Hidayet kapıları
kapanmadan uyanalım.
Burada;
1. Sorumlu olduğumuz kimselere karşı tebliğ ve irşat görevi-
ni unutmayalım.
2-“ daha var sonra yapayım” deyip zamanı geçirmeyelim.
sonraki pişmanlık fayda vermez. Ömür dediğin doğum ile ölüm
arası.
RAMAZAN SONRASI HAYAT NASIL OLSUN?
Biz sadece ramazan Müslümanı değiliz. Ramazan sonrasında
da Müslümanız.
Ramazanda çok güzel alışkanlıklar kazandık. İbadet alışkanlı-
ğı kazandık, yardım etme alışkanlığı kazandık (namaz kıldık, oruç
tuttuk, teravih kıldık, fıtır sadakası verdik. Sadaka verdik. Zekat
169
verdik. Açların halini anladık, ;yardım etmenin hazzını tattık, zev-
kine vardık. Bunları bir kez mi vereceğiz gelecek sene yapar mıyız
mı diyeceğiz?
Ramazan boyu sigarasız, alkolsüz, günahsız ve haramsız bir
hayatın olabileceğini gördük ramazan sonrası tekrar devam kararımı
alacağız eski hale mi döneceğiz?
Ramazan kazandırdı bayram götürdü mü olacak? Ramazan
bitti, dini hayat bitti mi olacak? Ramazana veda edelim ama onun
bize kazandırdıklarına veda etmeyelim?
Bazıları: bayram namazından sonra :” Hocam bize bir ay tera-
vih kıldırdınız, hakkınızı helal edin “Deyip hoca ile cami ile helalle-
şip vedalaşılıyor…
İbadetler sadece ramazana mahsup değildir.
Bayramlaşırken 18-20 yaşlarındaki bir gençle aramızda şöyle
bir konuşma geçti:
- Adın ne?
- Muhammed.
- Anan baban ne güzel ad vermiş. Peygamberimizin adı.
- Ramazan nasıl geçti?
- Bu sene ilk defa 3 oruç tuttum 5 defa teravihe gittim.
- Olur mu Muhammed! bu yaşa kadar her an Allah’ın sana
verdiği nimetlerinden istifade ediyorsun. her şey için teşekkür ge-
rekmez mi.? Dedim.
Biz ramazan Müslümanı olmayalım. İbadetlerle hayat iç içe
olmalı. Sakın vaktim yok, işim çok kalbim temiz demeyelim.
Hayatın bir kısmında Müslüman, bir kısmın da isyan olmaz.
az ateş de yemek pişmiyor. Kulluk yapmadan, cennetlik işler işle-
meden cennetin kapısı açılmaz. Kokusu bile duyulmaz .
Ya isyan içindeyken, ibadetsiz ömür sürerken Azrail kapını
çalıverirse, yeter buraya kadar der se, o zaman vay haline… Yazık
yaşanan ömre! Kendi kendimize soralım.
-Ramazandan geriye şu anda ne kaldı.
Ömür ramazan gibi kısa olursa ölüm bayram gibi olur. Ölü-
mün bayram olabilmesi için orucun bozulmaması lazım ; günahın
haramın hayatımızdan çıkması lazım .
Ne diyor Rabbimiz:
-Ölünceye kadar ibadet et (Hıcır: 99)
-Ailene namazı emret kendinde ona sabırla devam et. (Taha
32)
170
-“Ey iman edenler! Allahtan korkun. Müslümanlar olarak can
verin “ (Al-i mran102)
-İpliğini sağlamca büküp sonrada çözüveren kadın gibi olma-
yın “(Nahl:92)
Böyle yapmazsan Cenab-ı Allah’ın seni kullar defterinden si-
lip silmeyeceğini ne biliyorsun. Ya siliverirse, halin nice olur? Sen
Allah’ı unutursan oda seni unutur.
Cebrail (as) peygamber (sav) e geliyor ve diyor ki;
- Ya Rasulellah! Ramazana erişip de kurtulamayanın burnu
sürtülsün? “ Peygamberimiz (sa) : “Amin” diyor.
- Adını duyup da üzerine salevat getirmeyenin burnu sürtül-
sün.” Peygamberimiz (sa) : “Amin” diyor.
- Ana babasının sağlığına yetişip de onların rızasını kazanma-
yanın burnu sürtülsün diyor. Peygamberimiz (sa) : “Amin” diyor.
Rabbim diyor ve kurtuluş yolunu gösteriyor:
- Sana vahyedilen Kur’an’ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki
namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette
ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarımızı bilir. (Ankebut:45)
Ömer bin Abdulaziz’in hocası ölürken yanındakiler, yüzünü
kıbleye çevirmeye çalışıyor. Hoca efendi kendine geliyor ve diyor
ki:
- Ben hayatında yüzümü kıbleye çevirmediysem, şu anda ve
kabirde yüzümü kıbleye çevirseniz bana ne faydası olur?
Sen Allah ı unutursan Allah da seni unutur ….
Şekilcilikten vaz geçelim, İslam’a ve ibadetlere yönelelim.
Cenab-ı Allah Müslümanlar olarak can verenlerden etsin bizleri
inşallah.
Allah’ın selamı Salih kullarının üzerinde olur.
Size üç kelime söyleyeceğim. Bunları aklınızda tutar, uygu-
larsanız, ne ölürken: ne kabirde, ne de sıratta ve mahşerde sıkıntı
görmezsiniz:
- ALLAH BİLİYOR
- ALLAH GÖRÜYOR
- ALLAH SORACAK
İsterseniz bu üç kelime dünyanı da ahiretini de kurtaracaktır.
SELAM HİDAYETE TABİ OLANLARA!
Allah’ın rahmeti, mağfireti, ikramı, ihsanı ve hidayeti üzerini-
ze olsun.
171
ÖZÜR VE KEFARET
İslam’da ibadetlerden önce fıkıh bilgisi gelir. Kur'an'a göre bi-
lenlerle bilmeyenler bir olmaz. Peygamber hadisine göre bilmek
öğrenmek kadına da erkeğe de farzdır.
İbadetler eksik veya yanlış yapılırsa kabul olmaz. Allah affe-
der değil öğrenmeyi ihmal etmek doğru değildir.
Peygamber (a.s.) “Fıkıh, namazdan önce gelir.” Buyurmuştur.
İbadet bilgilerini öğrenmezsek kulluğumuzu yapmış olamayız sevap
da kazanamayız. Bize vebal ve günah kalır.
İslam, kolaylık dinidir. Her ibadette mazeretin öne sürülme-
mesi için kolaylık sağlanmıştır. Kulun yapamayacağı şeyden Allah
sorumlu tutmamıştır. Mesela; fakire hac ve zekat farz değildir. Ka-
dına Cuma, Bayram, cenaze namazları mecburiyeti yoktur. Namaz
için ayakta duramayan, oturarak namaz kılar. Oturamaz ise yatarak
kılar, göz ucu ile kılar. Abdest alamayan teyemmüm eder. Vaktinde
kılınamayan namaz kaza edilir.
ÖZÜR NEDİR? KİMLER ÖZÜRLÜ SAYILIR?
Bir Müslümanın ibadetini tam yapmasına mani olan vücuttaki
eksiklik veya hastalıktır. Akıntıdır.
Dinimiz şu kimseleri özürlü sayar:
1. Sık sık burun kanaması olan,
2. Âdet hâli üç günden az olan ve on günden fazla devam eden
bayan,
3. Lohusalık hali kırk günden fazla devam eden kadın,
4. Dokuz yaşından küçük kan gören kız,
5. Elli beş yaşından büyük âdet gören kadın,
6. Memeden, göbekten, gözünden, kulağından herhangi bir ye-
rinden devamlı akıntısı olan,
7. İdrarını, yellenmesini tutamayan,
8. Devamlı ishali olan, ibadetler için özürlü sayılır.
Bir kimsenin özürlü sayılabilmesi için, o halin en az bir na-
mazdan diğer namaza kadar devam etmesi gerekir.
Özürlü, her namaz vakti girince abdesti bozulur ve abdestini
yeniler.
Bir vakit için alınan abdest ile her ibadet yapılabilir.
172
Bir insan “Ben özürlüyüm” diyerek kendini özürlü sayamaz.
İnançlı bir doktorun ve fetva makamından görüş alır.
İki namaz arası abdestli olan kimse için abdesti bozan bir
durum olursa, abdesti yeniler.
Tedbir almasına rağmen akıntı, elbiseye veya bedene bulaşsa
da abdestli sayılır.
CÜNÜP AY HALİ VE HAYIZLI NELER YAPAMAZ? 1. Namaz kılamaz,
2. Kur'an'ı elleyemez, okuyamaz,
3. Ay hali, hayızlı oruç tutamaz, (orucu kaza eder, namazı kaza
etmez)
4. Tilavet secdesi yapamaz,
5. Camiye giremez,
6. Kâbe'yi tavaf edemez.
KEFFARET NE DEMEKTİR
Keffaret, kelime olarak kusur veya günahı örten demektir.
Kuran'da günahı örtmek anlamında kullanılmıştır. (Al-i İmran: 193-
Maide: 45)
Peygamber (a.s.) beş vakit namazın, günahlardan kaçınınca
namazlar arasındaki küçük günahlara kefaret olacağını haber ver-
miştir.
Kefaret, ibadetlerde yapılan hata ve eksiklikler telafi için ya-
pılan hareketlerdir.
Bu, oruçta olur, yeminde, ziharda, hacta ve hata ile öldürmede
olur.
Kılınmayan namaz kaza edilir,
Farz olan oruç bilerek bozulursa 60+1 gün kaza edilir,
Yanlışlıkla birini öldüren, karşı tarafa diyet öder. Aralıksız
60 gün oruç tutar.(Nisa 92)
Eşinin mahrem yerini anasına benzeten 60 gün oruç tutar,
İhramlı iken yasağı çiğneyen, işlediği suça kefaret öder.
Yeminini bozan on fakiri doyurur veya giydirir veya üç gün
oruç tutar. Bu sıra ile olur.
Adak adayan, sözünü yerine getirir. Adak, sevap kazandır-
maz. Borç ödenmiş, söz yerine gelmiş olur.
173
NAMAZIN ÖDENMESİ
Namazı Düşüren Özürler:
Hayızlı ve nifaslı olan kadın, bu zaman içindeki namazları
kılmaz.
Akıl hastası olan, namazdan sorumlu değildir.
Sara hastası, baygınlık veya koma halinde en az bir gün
olursa, o vakitlerde geçen namazlarını kılmaz.
İslam’a girenin önceki namazları kılınmaz.
Bunamış, ne dediğini ne yaptığını bilmeyen ihtiyar namaz-
dan sorumlu değildir.
NAMAZ BORCU NASIL ÖDENİR?
Vaktinde kılınamayan namaz daha sonra kaza edilir. Mazeret-
siz, gafletten, tembellikten dolayı kılınmayan namazlar için tevbe
gerekir.
Uyuya kalmak veya unutmak mazeret sayılır. Kılamadığı na-
mazı kaza eder.
Kazaya kalmış namazlar kılınınca borç ödenmiş olur. Vaktin-
de kılma sevabından mahrum olunur.
Sabah namazı vaktinde kılınamadıysa, kuşluk sünneti ile be-
raber farzı kılınır. Peygamberimiz (s.a.v.) Hendek Savaşı'nda dört
vakit kazaya kalmıştı daha sonra “Bilal ezan oku!” dedi ve dört va-
kit kaza edildi.
Komaya giren, bitkisel hayata girenin, beş vakitten fazla ge-
çen namazları kaza edilmez.
Dinden dönen kimse tekrar Müslüman olursa, küfür halindeki
namazları kılmaz.
Ölenin kılmadığı namazlar için kefaret yoktur. Ancak ölüm
döşeğinde hastalığından veya acizliğinden dolayı kılamadığı namaz-
lar için mirasçılar dilerse her bir namaz için, o yılın fıtır sadakası
miktarı ihtiyaç sahiplerine verilir. Kabulü için dua edilir. Çünkü
namazın fidyesi yoktur.
Halk arasında alt-üstü(devir) denilen azıcık bir paranın “ka-
bultü veheptü” denilerek kucaktan kucağa dolaştırılarak borcun
ödenmesi diye bir şey yoktur. Normal namaz kılamayan özürlü,
sandalyede dört mezhebe göre namaz kılamaz. Oturarak ayaklarımı
uzatır namazını kılar.
174
CAMİYE CEMAATE GİTMEMEK İÇİN ÖZÜRLER:
Camiye gitmeye engel olan yaşlılık, hastalık,
Körlük veya ayakları kesilmiş olmak,
Mal, can, namus emniyeti olmamak,
Yalnız bırakılmayacak hastası olmak,
Hava şartlarının gitmeye engel olması,
Abdestini tutamama özrünün olması,
Rahatsızlık verecek şekilde soğan, sarımsak yemek,
Dini konularda öğretme ve dini konularda araştırma yapmak
durumunda,
Cemaate gidememekte vebal yoktur.
ORUCUN KEFARETİ
Cenabı Allah, Kur'an'da “Sizden her kim hasta yahut yolcu
olursa, tutamadığı oruçları diğer günlerde kaza eder. Devamlı maze-
reti olup, tutamayan bir fakiri doyuracak fidye verir.” (Bakara: 184)
buyurur.
En az üç günlük, yani 18 saatlik yola giden niyetlenmezse o
gün oruç tutmaz. Niyetlendi ise oruca devam eder. Eğer orucu bo-
zarsa bir gün kaza eder. Yolculukta bir zorluk yoksa oruç tutması
daha sevaptır.
Hasta, ilaç alıyorsa, tutamayacak durumda ise oruç tutmaz.
Sağlığa zarar verecek durumda ise tutmaz, oruçlu ise bozar. Sonra
bir gün kaza eder.
Çocuk emziren veya hamile olan, çocuğa zarar gelecekse son-
ra kaza eder.
Çok yaşlı ve çok aciz ihtiyarlar oruç tutmayabilir. Kazada et-
mezler. Fidye verirler.
İyileşme ümidi olmayan hastada oruç tutmaz. Fidye verir.
Sağlığına zarar gelecek veya ölüm tehlikesi olan hasta inançlı
bir doktorun ifadesiyle orucu bozar sonra kaza eder.
Adet gören doğum yapanın orucu bozulur, sonra kaza eder.
O gün çok zor bir işi olan, o gün oruca niyetlenmeyebilir.
Sonra kaza eder.
Hiçbir mazeret yokken isteyerek oruç bozmak hem kaza hem
kefaret gerektirir. Bu orucun Ramazan içinde Ramazan orucu olma-
sı gerekir. 60+1 peş peşe kaza eder.
Oruç fidyesi bir fakire sabah akşam doyurmak veya bunun
karşılığı para vermektir. (Kendisi fakirse, Allah'tan affını diler.)
175
Oruç tutma ümidi olmayan, o yılın fıtır sadakası miktarı, oruç
sayısı kadar ihtiyaç sahibine verir.
Kaynaklarda ıskat, düşürmek, devir döndürmek anlamına ge-
çer.
Dinde ise ölenin hayatında yapılmadığı kurban, namaz, oruç,
adak gibi ibadetlerin fidye vererek düşülmesi demektir.
Oruç tutması mümkün olmayanın Oruç için fidye verilir. Key-
fi oruç tutmamış olan vasiyet ederse fidye verilir.
Namaz borcu olanın namazları için fidye verilirse, sadaka
olur. Belki günahlarının affına neden olur. Eğer vasiyet ederse, mi-
rasının üçte birinden fidye verilir. Vasiyet yoksa mirasçılar fidye
vermeyebilir.
Devir usulünün dinde yeri yoktur. Çünkü devir yapanlar ihti-
yaç sahibi olmuyor Ayrıca ödeme gerçekçi olmuyor.
Peygamber ve sahabe devrinde böyle bir şey olmamıştır.
HAC DA KEFARET Haçta ihramlı iken uyulacak kurallar vardır. Bunlardan biri
traş olması yasaktır. İhramlı sakalının, saçının dörtte birini bile traş
etse, kurban kesmesi gerekir. Dörtte birinden daha azını kesse, o
zaman sadaka vermesi gerekir.
İhramlı, özrü sebebiyle traş etse, üç gün oruç tutması gerekir.
Bu orucu ayrı ayrı tutabilir. (Bakara: 196)
İhramdan çıkmadan eşiyle olan büyükbaş hayvan kurban eder.
Ziyaret tavafı, cünüp, hayızlı, nifaslı yapılırsa, sonradan tekrar
temiz olarak yapılırsa ceza gerekmez.
Kur'an haccı yapan şükür kurbanından önce traş olursa, iki
kurban kesmesi lazımdır.
Dikişli elbise giymek, başı örtmek, tırnak kesmek, tıraş ol-
mak, koku sürünen küçükbaş kurban keser. Bunları az yaparsa sa-
daka verir.
Bitkilere zarar verilmez hayvanlar öldürülmez
YEMİN KEFARETİ
Yemin bir kimsenin Allah'ın adını zikrederek sözünü kuvvet-
lendirmesidir.
Yaptığı yemine uymayan, yeminini bozan yemin kefareti
vermesi gerekir. Şöyledir:
Köle azad eder,
On yoksulu akşam sabah doyurur,
176
Veya on yoksulu orta halli giydirir,
Bunları yapamazsa üç gün ardarda oruç tutar. Bu oruca ara
verilmez. (Maida: 89)
Yemin bozulmadan kefaret verilmez. Üzerimize farz, vacip,
sünnet olan bir şey için de yemin edilmez.
Yemini bozmak bir suçtur. Kefaretten sonra tevbe edilmelidir.
Yemin Cenab-ı Allah'ın hoşuna gitmeyen bir davranıştır.
Para olarak verilecekse o yılın fitresi miktarı verilir.
Üç çeşit yemin vardır:
Yemin-i Lağv: Ağız alışkanlığı ile yapılan yemindir.
Yemini Gâmus: Yalan yere edilen yemindir.
Yemini Mün’akide: Geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yap-
mamak üzere yapılan yemindir.
ADAM ÖLDÜRMENİN KEFARETİ
Adam öldürene katil, öldürülene maktül denir. Adam öldür-
mek büyük günahlardandır.
Hata ile bir Müslümanı öldürmenin kefareti şöyledir:
Yanlışlıkla bir müslümanı öldüren, diyet verir. Bu vaciptir.
Ayrıca kefareti de vardır. O da ard arda iki ay oruç tutar.
Kur'an'da: “Bir mümin bir mümini yanlışlıkla öldürürse, onun
köle azad etmesi, ölenin ailesine diyet vermesi gerekir…” buyrulur.
(Nisa: 92)
KISAS
Kısas, ödeşme, ceza demektir. Fıkıhta misilleme esasına da-
yanan ceza demektir.
Kur'an'da: “Ey insanlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz
kılındı… Ey akıl sahipleri! kısasta sizin için hayat vardır…” (Baka-
ra: 178-179)
Eğer kısastan vazgeçilir, bağışlanırsa, Maide Suresi'nin
45’inci ayetine göre bağışlayanın günahlarına keffaret olur.
Bağışlanınca, ölenin yakınlarına diyet ödenir. Bu örfe göre dı-
şarıdan tayin edilen iki kişi tarafından tayin edilir.
Zaman zaman kan bedeli denilen bu parayı almak caiz mi? di-
ye soruluyor. Dikkatsizlik, ihmal sonucu meydana gelen ölümlerin
sonunda, ölenin yakınları isterse diyet ödenir.
Mahkemenin takdir ettiği miktarı ölenin yakınları alır bu he-
laldir.
177
SEFERİLİK
18 saatlik mesafe olan üç günlük yola çıkan, çıktığı beldenin
son evleri veya mezarlığından geçince aynı yere dönünceye kadar
seferi sayılır. Uzaklığında 90 km den az olmaması gerekir. Sürede
15 günden az olmalıdır. Ne amaçla hangi vasıtayla giderse gitsin.
Bu Allah'ın ikramı ve ruhsattır.
Namaz için dört rekatlı ona namazın farzları iki rekat olarak
kılınır.
Kılma imkanı varsa, sünnetler terk edilmez. Vacip olan vitir
terk edilmez.
Namazı cemaatle kılınan 4 rekat kılarsa, Nafile olur. Misafir,
İmam olursa 2 rekatta selam verir. Cemaat üçüncü dördüncü rekatı
tamamlar.
Seferi olan, Cuma, bayram namazı kılmakla ve kurban kes-
mekle mükellef değildir.
Seferi oruç tutarsa sevaptır.
Mesh müddeti 24 saat değil, 72 saattir.
Zorunlu hallerde öğle ile ikindiyi akşam ile yatsıyı cem edebi-
lir.
İnsanın doğup büyüdüğü yerde, ana baba sağ, teşkilat tam ise
öğrenci ve dışarıda çalışan için asli vatan olup misafirlik olmaz.
Bir insanın yazlığı yaylalığı çadırı asli vatanıdır. İkinci ika-
metgahıdır. Ancak mesafe 90 km den fazla ise yolda geçen zaman
seferilik olur.
Hanımın veya beyin memleketinde seferilik olmaz.
ADAK
Adak, dinen mükellef olmadığı halde, kişinin farz veya vacip
türünden bir ibadeti yapmak için Allah'a söz vermesidir.
Adağı normal bir insanın yapması, ibadet cinsinden olması
gerekir.
Adağın yerine getirilmesi vaciptir.
Adağın yerine getirilmesinde sevap yoktur. Adak kaderi de-
ğiştirmez.
İRTİDAT
İrtidat, yüz çevirmek, geri dönmek demektir.
Dinde ise, bir Müslümanın dinini terk etmesi demektir. Din-
den dönene mürdet denir.
178
İslam'ın ilk yıllarında namaz kılmak, zekat vermek ve cihad
etmek zor gelenlerden İslam'ı terk edenler olmuştur.
Kelime-i şehadet getirdikten sonra yani Allah'a söz verdikten
sonra verdiği sözden dönmek büyük günahtır.
Dinden dönene dünyevi bir ceza yoktur. Çünkü zorla Müslü-
manlık olmaz. Baskı ile iman olmaz.
Mürtedin imanı ile beraber nikahı gider. İşlediği sevaplar gi-
der, günahları kalır kestiği hayvan eti yenmez.
ZİNANIN CEZASI
Zina için konulan ceza caydırıcıdır. Ayrıca teşhir edilir ve ce-
za uygulanır.
Kuran'da zina eden iki tarafı da yüz değnek vurun. İnsanlar
buna şahit olsun diye emredilir. (Nur: 2)
Evliler zina ederse, recmedilir. Peygamber (a.s.) Yahudi ile
ilişki kuran Müslüman bir kadına bu cezayı uygulamıştır.
Cezanın nedeni, aileye ve topluma karşı işlenen bir suç oluşu-
dur.
Ergenlik yaşına ulaşmamış kimseye recim uygulanmaz.
Aklı başında olmayanlara uygulanmaz.
Zorla tecavüz de kadına ceza uygulanmaz.
Zina suçu dört şahit ve ikrar ile sabit olursa, ceza uygulanır.
Hayızlı eş ile ilişkiden uzak durulması emredilmiştir. (Bakara:
222)
Bu ilişki haramdır. Çünkü bu bir rahatsızlıktır. Kadının ruhen
ve bedenen zarar görmesinden dolayı yasaklanmıştır.
Hayızlı halde iken ilişki günahtır. Affı için çokça tövbe gere-
kir.
Fıkıhçılara göre ilişki ilk günlerde olmuşsa 4.25 gram altın.
Kanamanın azaldığı zaman olmuş ise 2.15 gram kefaret ge-
rektirir.
Bu ilişkiyi erkeğin zorlaması ile olmuş ise kefareti erkek öder.
İkisinin de isteği olmuş ise ikisi de kefaret öder.
BOŞANMADA
Bir erkek dinen birinci ikinci boşamadan dönüp nikah tazele-
yebilir. Üçüncü boşanmadan sonra nikah tazeleyemez. Evlilik haya-
tı yaşayamaz.
Kur'an'da: “Boşanma iki defadır. sonrası ya iyilikle tutmak
veya güzelce bırakmak gerekir.” (Bakara: 227) buyrulur.
179
Evlilik ciddi bir iştir. Nikahın şakası yoktur.
Üç boşanma yapanın tekrar eşiyle evlenebilmesi için kadının
başkası ile ciddi bir evlilik yapması ve ondan da boşanması gerekir.
Bu evlilik hileli olursa, geçerli değildir. Tekrar evliliğe kadının rıza-
sı olursa, evlilik yapılabilir.
İDDET
Evliliğinin sona ermesi durumunda, kadının başka bir evlilik
yapabilmesi için beklemesi gereken süreye denir.
Burada nesebin karışmasını önleme, tekrar evliliğe dönme fır-
satı vermek içindir.
Bekleme süresi kadın hamile değilse, kadın üç hayız süresi
bekler. Hayızda düzensizlik olan kadın üç ay bekler.
Kocası ölen ve hamile olmayan kadın ise dört ay on gün bek-
ler.
Kadın hamile ise, bekleme doğum yapıncaya kadardır.
Eğer erkek hoşlandığı kadının halası, teyzesi, kardeşi, yeğeni
ile evlenmek isterse, boşandığı kadının iddet suresini doldurmasını
bekler. (Bakara: 228,234,240 Talak: 4)
Bu ceza evliliği hafife alan, eşine iyi davranmayan için dü-
şündürücüdür. Şartı:
Üç boşanma ayrı ayrı zamanlarda olması,
Kadın sahih bir evlilik yapacak,
Kocası ile ya boşanma, yada ölüm olayı olacak,
Kadın iddetini tamamlamış olacak. İşte ancak o zaman eski
kocasıyla kadın razı olursa evlilik olur.
ZİHAR KEFARETİ
Araplarda erkek kadın boşanmak isterse “sen benim anam gi-
bisin” “sen bana anamın sırtı gibisin” der boşardı. Bir olay üzerine
şu ayet indi:
“Ey iman edenler! siz de eşlerini annelerine benzetip, Zihar
yapanlar bilsinler ki. Eşleri onların anıları değildir. Söyledikleri söz
boş ve çirkindir. Zihar yapıp sonrada dönmek isteyenler eşlerine
yaklaşmadan bir köle azat etmeleri gerekir. Köle azat edemeyen, iki
ay ard arda oruç tutsunlar. Bunu da yapmayan 60 fakiri diyorsun.
Bu Allah'ın koyduğu sınırıdır…” (mücadele 1-4)
Kefaret, yalan söylemenin ve nikahı hafife almanın cezasıdır.
180
Erkek “annem gibisin” derken eşinin iyiliğini düşünerek söy-
lediyse bir şey gerekmez boşanmayı kastettiyse bir boşama olmuş-
tur. Eğer ziharı kastettiyse Zihar kefareti gerekir.
Zihar eşini bir erkeğin anasına benzeterek haram kılmasıdır.
Sadece anasına değil teyzesine, halasına, baldızına kız kardeşine,
kayınvalidesine yani evlenmesi haram olana benzetmesi zihardır.
Allah'ın helal kıldığını haramlaştırmak günahtır
LİÂN
Liân, lanetleşme demektir. Eşinin zina ettiğini veya çocuğun
kendisine ait olmadığını iddia eden, bunu ispatlayamayan, eşlerin
hakim karşısında yemin ve lanetleşmeleri üzerine evliliklerine son
verilir.
Nur suresinin 6-9 ayetlerine göre olay şöyle olur:
Koca 4 defa Allah'ı şahit göstererek eşinin zina ettiğini veya
çocuğun kendisinden olmadığını söyler. Beşincisinde: “Yalan söy-
lüyorsam, Allah'ın lâneti üzerime olsun” der.
Kadında Allah'ı şahit göstererek eşinin yalan söylediğini söy-
ler ve beşinci defa da kocam doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabı üze-
rime olsun der.” Hakim ayrılmalarına hükmeder.
Bu lanetleşme iki tarafa da ceza uygulanmasını düşürür. Er-
kek şahit gösterirse, 4 şahit gerekir. (Nur: 4)
Koca sözünden dönerse, iftira cezası olarak 80 değnek vuru-
lur. Lanetleşme ile ayrılan eşler bir daha evlenemezler.
Sonuç olarak Müslüman dinini, dini konuları bilmekle mükel-
leftir. Ben bilmiyordum veya böyle biliyordum demek sorumluluk-
tan kurtarmaz. Müslüman bilecektir, bilerek yaşayacaktır, bilerek
yapılan bir amel ile bilmeyerek veya yanlış bilerek yapılan amel bir
olmaz.
181
NAMAZI NASIL GÜZEL KILARIZ
Namaz İslam’ın şartlarından en önemlisidir. Yani dinin dire-
ğidir. Namazda da en önemli şey, namazı güzel kılmaktır. Yani şart-
larına dikkat etmektir.
Peygamber (as) :
- “En kötü hırsız namazdan çalmadır” buyurmuştur. Yani na-
maz da acele edip, şartlarının hakkını vermemektir.
Namaza çok önem verilmelidir. Peygamber (as):
- “Sizden biri namaz kılarken Rabbi ile konuşmaktadır” buyu-
rur. ( Buhari Salaf: 36)
Kul namaz kılarken Cenab-ı Allah’ın huzurundadır. Onun için
okuduklarına hareketlerine dikkat etmelidir.
Peygamber (as): “beni nasıl namaz kılarken görürseniz. Sizde
öyle namaz kılınız” demiştir.
Peygamber (as) acele namaz kılan birini yanına çağırıp: “git
namazını tekrar kıl!” demiştir. Ayrıca güzel kılınmayan namazın
kıyamet gününde eski bohçaya sarılıp “al, bu senin namazların”
denileceğini bildirmiştir.
Peygamberimizin bir müjdesi de:
- Kim abdestini mükemmel alır; rükusunu secdesini tam ya-
parsa, büyük günahlarının dışındaki günahlarına kefaret olur” ol-
muştur. (B. Hadis Külliyafı:1/917)
- “Ezanı işittiğinde ezan duası yapana şefaatim hak olur. “bu-
yurmuştur. (Buhari Ezan:8)
Başta namaz öncesi hazırlığı güzel yapmak gerekir.
Önce idrar sıçramalarından korunmalı ve temizliği güzel
yapmalıdır.
Tuvalete sol ayakla girilmeli, sağ ayakla çıkılmalıdır.
Girerken “yazelcelal”, çıkarken “gufraneke” denmelidir.
Özür yoksa erkekler ayakta yapmamalıdır.
Temizlik sadece kâğıtla olmaz, su ile de yapılmalıdır.
Tuvaletten çıkar çıkmaz abdest alınmaz.
Bir müddet yürünür veya oturulur veya öksürülür, son damla-
nın gelmesi sağlanır.
Abdest güzel alınmalı:
Önce abdeste mani olan şeylerin giderilmesi gerekir. Namaz
temizlik olmadan olmaz.
182
Peygamber (as) kıyamet gününde ümmetini abdest nurların-
dan tanıyacaktır. Çünkü güzel alınan abdest insanın elini, yüzünü
nurlandırır.
Abdest alırken hiçbir kuru yerin kalmaması için özen göste-
rilmelidir. Parmak aralarına, ayaktaki çatlakların içine su gitmesi
sağlanmalıdır.
Bir de sıkışık abdestle namaz kılınmaz. Peygamber (as): “Av-
cının, hamalın ve hırsızın namazı kabul olmaz” buyurur. (Müslim
Mesacid: 67)
Namazın farz olmasının şartları:
1-Müslüman olmak,
2-Buluğ çağına girmiş olmak,
3-Akıllı olmak.
Namazın güzel bir namaz olabilmesi için vesvesesiz, huşu
içinde kılınması gerekir. Bir de tadil-i erkâna riayet edilmesi gere-
kir.
Rükûdan kalkışta, secdeler arasında “suphanallah” diyecek
kadar durmak, okumakta tane tane okumak, hareketlerde acele et-
memek gerekir.
Namazda ne okunduğunu bilmek, başka şeyler düşünmemek,
namazı güzelleştirir.
Namaz, dosdoğru kılınacaktır. (A’raf: 170)
Her şeyin hakkı verilecektir.
Namazda başka şeylerle meşgul olunmaz, esnenmez.
“Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu zamandır” diyor Pey-
gamber (sav). (Müslim Salat: 215)
Haram lokmaya dikkat edilmeli, Allah’ın huzuruna temiz
kalp, temiz mide ile çıkılmalıdır.
Cenab-ı Allah’a en güzel kulluk namazla olur. Allah buyru-
ğunu tutanı sever ve onu halka sevdirir.
Kulluk şöyle olur:
- Allah’ın emirlerini yerine getirmek,
- Allah’ın haramlarından kaçmak,
- Allah rızası için tebliğ yapmak buğz etmek,
- Allah’ın gazabından korkmak,
- Allah’ın rahmetini ummakla olur.
183
Aslında Allah’ın bizim kulluğumuza ihtiyacı yoktur. Bizim
Allah’ın rahmetine affına, ikramına, ihsanına ihtiyacımız vardır.
Herkes hayatının sonunda bir karne alacaktır. Amel defteri ve-
rilecektir. Dünyada yaptığımız şeyler ahirette meyveye dönüşecek-
tir. Buradan ne gönderirse, orada onu bulacaktır.
Allah Kuran’da:
- “Allah’ı unutan ve bu yüzden de Allah’ın da onlara kendile-
rini unutturduğu kimseler gibi olmayın” diye uyarıyor. (Haşr: 19)
Amel diyoruz ama amel Salih amel olmalıdır. Yani, sırf Al-
lah’ın rızası gözetilerek yapılan güzel iş ve yararlı iş yapılmalıdır.
Allah Kudsi Hadiste:
- “Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın
işitmediği, hiçbir kimsenin aklına gelmeyen şeyler hazırladım” bu-
yuruluyor.
Bir hadiste de: “Kıyamet gününde kulun ilk olarak hesaba çe-
kileceği farz namazlarıdır. Eğer farz namazlar tam olarak kılındıysa,
ne güzel. Eğer yerine getirilmemişse, şöyle denir: “Bakın bakalım
nafile namazları var mı? Eğer nafile namazları varsa, farzın eksikli-
ği onlarla tamamlanır.” (Ebu Davut Salat: 149)
Kur’an’da namazdan yüz çevirenin sıkıntılı bir hayatı olacağı
ve ahirette kör olarak yaratılacağı bildirilmiştir. (Taha: 124-126)
Namaz nedir?
Kıyamet gününde insan ilk namazdan hesaba çekilecektir.
Kur’an’da “namaz kötü ve çirkin işlerden alıkoyar” buyurula-
rak namaz kılmamız emrediliyor. Çünkü insan namazla arınır, na-
mazla temizlenir. (Akebut: 45)
Peygamberimiz namaz kılmayı, günde beş defa yıkanmaya
benzetmiştir.
Peygamber (as) a: “Cennette seninle olmak istiyorum” diyene
Peygamber (as) “öyleyse çok secde et, bana yardımcı ol” demiştir.
(Müslim, Salat: 43)
Namaz mü’minin miracıdır. Miraçta emredilmiş, miraç hedi-
yesidir. Kılanı yüceltir.
Namaz dinin direğidir. Namazsız din olmaz. Peygamberimize:
“Namazdan muaf tut sana inanalım diyenlere böyle demiştir.”
İnsandaki durgun elektriklenme secdede boşalır, namaz dirisi
derler. Vücut, namazla zindeleşir.
Namaz, son nefeste güzel ölümle ölmeyi, gülerek rabbine ka-
vuşmayı sağlar.
184
Namaz Peygamber (as)’ın son vasiyetlerindendir. Şöyle de-
miştir:
- “Namaz hususunda Allah’tan korkun! Emriniz altındaki in-
sanlar hakkında Allah’tan korkun! Dul ve yetimler hakkında Al-
lah’tan korkun! Son nefesini teslim edinceye kadar namaza, nama-
za! Diye tekrar etti.”
Allah resulü namaz için “gözümün nuru” demiştir.
Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir? Sorusuna “vaktinde
kılınan namaz” cevabını vermiştir.
Cenab-ı Allah ona: “İman eden kullarıma söyle namazı dos-
doğru kılsınlar” (İbrahim: 31) diye emretmiş o da ayakları şişinceye
kadar namaz kılmış, Hz. Ar’şe (ra):
- “Allah senin günahlarını af etmiştir. Bu kadar kendini yor-
ma” deyince:
- Şükreden bir kul olmayayım mı? Cevabını vermiştir. (Buha-
ri, Tefsir: 48)
NAMAZIN ŞARTLARI
1-VAKİT
Namaz vakit vakit emredilmiştir. Vakit girmeden o vaktin
namazı kılınmaz.
Peygamberimiz vaktinde kılınan namazın en hayırlı ve sevaplı
iş olduğunu bildirmiştir.
Nisa Suresi: 142. Ayetinde münafıkların namazı vaktinde
kılmadıklarını, kılsalar da üşenerek kalktıklarını haber vermiştir.
Farz, vacip namazlar vaktinde kılınmayınca kazaya kalır.
Cuma, bayram ve sünnet namazlar kazaya kalmaz.
Üç kerahat vakti vardır; Güneş doğarken, zevalde iken ve ba-
tarken.
Ezanın duyulması değil vaktin girmesi önemlidir.
2-NİYET
Niyetsiz amel olmaz. Niyet farzdır.
3 defa Estağfurullah dedikten sonra hangi namaz kılınacaksa
o namaz ve türü zikredilir. Farz vacip veya sünnet mi olduğu belirti-
lir. 2 rekât, 4 rekât demek, rekât sayısını belirtmek gerekmez.
Niyet, tek namaz için yapılır.
185
Kaza namazında hangi namaz olduğu biliniyorsa ona niyet
edilir. Bilinmiyorsa,
En son üzerime borç olan şu namazın kazasını kılmaya veya
üzerime borç olan şu namazın kazasına diye ya baştan ya da sondan
niyetlenilir.
3-KIBLE
Kuran’da “yüzünü mescid-i haram’a çevir” buyurur. (Bakara:
144) Kıbleye dönmeden namaz olmaz. Bilmeden başka yöne doğru
kılınan namazın iadesi gerekir.
Binek üzerinde kıbleden ayrılanın da namazı bozulur.
Peygamberimiz: “doğu ile batı arası kıbledir” buyurur. (Tir-
mizi, Salat: 130) solumuzu güneşin doğduğu yere, sağımızı da gü-
neşin battığı yere çevirirsek kıble bulunmuş olur.
İnsanın önü gittikçe genişler.
4-BAŞLAMA TEKBİRİ
“Allahü Ekber” denir. Eller erkeklerde, kulak memelerine –
kadınlarda, omuz hizasına kadar kaldırılır. A uzatılmaz beeer diye
uzatılmaz.
Tekbir ayakta alınır. Yere oturan özürlü tekbiri ayakta alabile-
cekse ayakta alır. İmama uyan imam rükûda ise tekbiri ayakta alır.
Tekbir dil ile söylenir. İçten getirilmez.
İmamdan önce tekbir alınmaz.
Tekbir alınırken dik durulur. Baş arkaya gitmez.
5-KIYAM
Kıyam, ayakta durmak demektir. Gücü yeten mutlaka ayakta
durur. Ayakta durmayan yere oturarak namaz kılar.
Bir hadiste şöyle buyrulur:
- “Namazı ayakta kıl, gücün yetmezse, oturarak kıl. Oturmaya
gücün yetmezse, yaslanarak kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğin-
den fazlasını yüklemez”. (Buhari Tahsir:19)
Yaslanarak gücü yetmeyen yatarak kılar. Hiç gücü yetmeyen
göz ucu ile kılar.
Farz vacip ve sabah namazının sünneti binit üzerinde kılın-
maz.
Hanefilere göre ayakların arası 4 parmak, şafilere göre ayaklar
omuz hizasında olur.
Gözler yumulmaz, oraya buraya bakmaz, secde yerine bakar.
186
Kadınlarda ayak topukları birleştirilir.
Açıkta da olsa kadın kıyamı, rükûyu, secdeyi terk etmez.
Çünkü kadının namaz halinde görülmesinde sakınca yoktur. Yalnız
arkasını bir sütreye dayaması gerekir.
6-KIRAAT
Kıraat namazda okumak demektir.
Namazda her rekâtta Fatiha suresini okumak gerekir. Farzların
ilk iki rekâtında Fatiha’dan sonra sure veya ayet okunur. Sünnetle-
rin her rekâtında Fatiha’dan sonra sure veya ayet okunur.
İmama uyan sübhanekeyi okur, besmele çekmez. Fatiha ve
sure okumaz.
Allah: “Kuran’dan kolay geleni okuyunuz” buyurur. (Müez-
zemmil:20)
Peygamber(as): “Namazda Fatiha suresini okumayanın nama-
zı yoktur” (Müslim Salat:34) buyurmuştur. Fatiha tam doğru okun-
mazsa namaz bozulur.
Bir hadiste de : “Kim imama uyarsa, imamın kıraati onunda
kıraatidir” buyurmuştur. (Hadis Ans:16/257)
İçinden okumak olmaz gırtlaktan ses çıkarmalı dudaklarla
okunmalı, hafifçe kulak duymalıdır.
Acele edilmez Kur’an’da: “Ku’ran’ı tane tane oku!” buyuru-
lur. (Müezzemmil :4)
Sureler sıraya göre okunur. Tek sure atlanmaz. Uzun sure ön-
ce okunur.
Sure ve ayet kitaptan ve kâğıttan okunmaz. 3 defa süphanallah
diyecek kadar okumaya ara verilirse namaz bozulur.
Eğer okunan sure ve ayet yanlış okunur, manası bozulursa,
namaz bozulur. Onun için en iyi ve doğru bilinen sureler okunmalı-
dır.
7-RUKU
Rükû, eğilmek demektir.
Eller dizleri kavrayacak şekilde, sırt düz şekilde eğilinir. Kol-
lar kıvrılmaz, baş düz tutulur. Gözler, iki ayak parmaklarının ortası-
na bakar.
Ayaklar da dizden bükülmez.
Kuran’da: “ey iman edenler! Rükû edin.” Emri vardır. (
Hac:77) Mazeret yoksa rükûsuz namaz olmaz.
187
İmama rükûda yetişen en az bir defa subhane rabbiyel azım “,
derse tek biri de ayakta aldıysa, o rekâtı imamla kılmış olur.
İmamdan önce rükûya varılmaz. Rükûdan kalkılmaz. Rükûda
üç defa subhane rabbiyel azim” denir.
Rükûdan kalkan tam dik duruncaya kadar doğrulur suphanal-
lah diyecek kadar durur, secdeye ondan sonra hareket eder.
İmama yetişilemeyen rekâtlar sonra aynen kılınır. Çünkü o
rekâtlar kazaya kalmıştır.
8-SECDE
Secde, alnını yere koymaktır.
Bayanlar secde halinde derli toplu olmalı, tesettüre son derece
dikkat etmelidirler. Secde halindeyken alın, burun, iki elin içi, dizler
ve ayak parmak uçları yere değmelidir.
Peygamber (as) yedi kemik üzerine secde edilmesini söyle-
miştir. (Ramuzel–Ehadis: 49/14 + 443/3)
Ayakların üst kısmı yere değmemelidir. Erkekler sağ ayakla-
rını dikerler. Ayaklar havaya kalkmaz. Dirsekler yere değmez. Er-
kekler kolları vücuttan ayırır, kadınlar ise vücuda yapıştırır.
Cemaatle kılan imamdan önce yatıp kalkmaz. Yumuşak yere
secde edilmez.
Takke, bere, sarık alnı örtmemelidir.
Secdedeyken kulun Allah’a en yakın olduğu andır. Bu şuurla
secde edilmelidir.
Secde de üç defa “sübhane rabbiyel a’la” denir. İki secde ara-
sında tam oturulur suphanallah diyecek kadar beklenir.
Ayağa kalkarken mazeret yoksa eller yardımıyla kalkılmaz.
Secde de gözler uzun süre kapatılmaz.
9-OTURUŞ
Namazda ikinci rekâttan sonra oturulur. Ettehiyatü okunur.
İkindi ve yatsı namazlarının sünnetinde salli, barikte okunur.
Oturunca düzgün bir şekilde oturulur. Gözler iki diz ortasına
bakar. Eller diz üzerine konur sağ ayak dikilir kadınlar ayaklarını
sağ tarafa yatırırlar.
Son oturuşta ettehiyatü salli, barik ve rabbene okunur. Önce
sağa sonra sola “esselamü aleyküm verah metullah” denir. Selam
verilir gözler omuza bakar.
188
Son oturuşta ettehiyatuyu okurken “ le ilahe illallah” derken
sağ el yumruk yapılır. İşaret parmağı kaldırılır. “illallah” derken
parmak indirilir. Uzun sure parmak kalkmaz. ( Hadis Ans : 8/8384)
Bir hadislerinde peygamber (as):
- “Namazı için şüpheye düşen, doğrusunu düşünsün. Sonra se-
lam versin, sehiv secdesi yapsın yani yanıldığı için iki secde daha
yapsın “ buyurulur. (H. Döndüren, İslam İlmihali: 336)
Bu secde farzın gecikmesi, vacibin terki durumunda yapılır.
Namazın sonunda tesbih duası yapmak sevaptır. Peygamber
(as) şöyle buyurur: “her namazdan sonra 33 defa sübhanellah, 33
defa elhamdülillah, 33 defa allahuekber, deyiniz.” (Müslim Mesacit:
146 + riyazü’s – Salihın: 1148 )
Namazdan sonra yapılan duaya “ âmin” demek veya dua et-
mek peygamberimizin tavsiyeleri arasındadır. Çünkü namazlardan
sonra yapılan duaları Cenab-ı Allah kabul eder.
Namazlardan sonra okunan Kur’an ve Mevlitten sonra “şunun
şunun için hassaten Allah rıza için Fatiha” demek uygun değildir.
Sebebi, şirk nedir? Ortaklıktır. Cenab-ı Allah’a yapılanın baş-
kasına, başkasına yapılanın da Cenab-ı Allah’a yapılmasıdır.
Bir şey Allah içindir. Ya da başkası içindir. Hem Allah için
hem başkası için olmaz.
Böyle demek Fatiha’yı Allah ve başkaları arasında bölüştür-
mek olur. Bir şey ya Allah içindir ya da değildir.
Namaz kılanın önünden geçilmez. Bu konuda maliki mezhe-
bine göre kılanın müdahale hakkı vardır.
Peygamberimiz şöyle buyurur: “Namaz kılanın önünden ge-
çen kimse, ne kadar günah olduğunu bilseydi, kırk yıl beklemeyi,
namaz kılanın önünden geçmekten daha hayırlı bulurdu.” (Buhari
Salat: 101)
Namaz kılanda biraz dikkat etmelidir. Bir kenara durmalı ve-
ya önüne sütre koymalıdır.
Camiye gidebilenin namazı camide kılmasının sevabı çoktur.
Allah resulü camileri cennet bahçelerine benzetmiştir. Bu-
yurmuştur ki: “Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan
namazdan yirmi yedi kat daha fazladır.” (Müslim Mesacid: 42)
Camiye gitme imkânı yoksa evde ailecek cemaat olunmalıdır.
Bu çocukların veya ihmal edenlerin alışması bakımından önemlidir.
Sandalyede, taburede namaz olur mu? Merdivenleri tıpış tıpış
çıkan bir boş tabure bulursa oturuyor. Bulamazsa yere oturabiliyor.
189
Peygamber (as) : “Ayakta kıl! Eğer buna gücün yetmezse otu-
rarak, buna yetmezse yaslanarak kıl! Buna gücün yetmezse sırt üstü
kıl.” (Tirmizi Salat: 157) demiştir.
Mezheplerin hiç birinde sandalyede namazdan bahsedilme-
miştir.
Hac suresi 77 de “Rükû et secde et.” Buyuruluyor. Rükû ve
secdeyi zorla yapabilen sandalyede namaz kılamaz.
Sandalyede, taburede namaz olamayacağına dair Din İşleri
Yüksek Kurulunun fetvası vardır.
NAMAZIN TERKİ
Kuran’da: “Öyle bir nesil ki, namazı bıraktılar. Nefislerine ve
arzularına uydular. Bu yüzden sapıklıklarının cezasını çekecekler.”
(Meryem: 59) deniliyor.
Peygamberimiz: “Aleyhinizde yaktığınız ateşi namazla söndü-
rünüz.” (B. Hadis Kül. 1/933)
- “Namazı olmayanın ahirette diğer işlerine bakılmaz.” (Hadis
Ans: 14/5067) diye bildiriliyor.
Allah soruyor: “Ey insanlar! Sizi yaratan, düzgün ve dengeli
kılan, her şeyi tam ve düzgün yapan, ihsanı bol Rabbine karşı alda-
tan nedir?” (İnfitar: 6-8) diye.
Namaz kaçkını birbirine:
- Bana öyle bir mazeret bul ki, namaz kılmayayım der. O da:
- Gayri Müslim ol, “olamam Müslümanım”
- Çocuk ol, “olamam”
- Deli ol, “olamam” öyle ise namaz kıl der.
Bir hadiste: “Namaz insanla şirk ve küfür arasında bir perde-
dir. Namazı terk etmek bu perdeyi kaldırmaktır.” Buyurulur. (Riya-
zu’s – Salihın: 397)
Hz. Ömer (ra) “Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur”
demiştir.
Bir şair şöyle der:
“Çekme dünyanın nazını,
Kıl beş vakit namazını,
Yarın kılarım diyenin,
Bugün kıldık namazını.”
İnsanımıza 7-10 yaşında öğretilmiyor. 10-15 yaşında daha ço-
cuk deniyor. 15-20 yaşında daha genç kam alsın, gençliğini yaşasın
deniliyor. İş sahibi olunca işi çok, vakti yok, oluyor. Yaşlanınca
190
çişini tutamıyor. Din, işime, eşime karışmasın dersin. Ölürsün salan
verilir, din leşine karışır.
Adam gece memurlar görmeden kendi buğdayından biraz
aşırmış, camiye gitmiş. Namazdan gelirken memur adama:
- “Senin yaptığını gâvur yapmaz” demiş.
Adam eyvah! Demiş gördüler herhalde diye düşünmüş.
Titrek sesle ne demek istediğini sorunca,
Memur: Gâvur namaz kılar mı? Demiş.
Hocaya sormuşlar:
- Namaz kılmayan kâfir olur mu?
- Olmaz olmaz ama kâfir işi işlemiş olur” cevabını vermiş.
Namaz ölçüdür.
Ben namazlardan sonra “Namazsız ömür verme Allah’ım!”
diye dua ediyorum. Çünkü namaz, nasıl olsa istenen bir ibadet. Ke-
fareti olmayan bir ibadet.
Kıyamet günü insana ilk namazdan sorulacak namaz tam ise
diğer sorulara geçilecek. Namaz noksansa, diğer sorulara geçilme-
yecek.
191
ABDEST VE NAMAZLA İLGİLİ
SORULAR VE CEVAPLAR 1-Soru: Cünüp olan yıkanmayı geciktirebilir mi? Cevap: Bazıları yıkanmanın gereksiz olduğunu söylüyor. Büyüklerimiz cünüp gezmemeye, cünüp iş yapmamaya dikkat
ederler “cünüp yapılan işin hayrı yoktur” derlerdi. Hayırlı insan ve insanlara faydası dokunanların ailelerine ba-
kıldığında analarının abdestsiz süt emzirmediği görülür. Mimar Sinan abdestsiz işçi çalıştırmamıştır. İmam-ı Gazali: “Cünüp olan ilk fırsatta yıkanmalıdır. Yoksa
hafaza melekleri, yazıcı melekler rahatsız olur.” Demiştir. Bir hadiste: “melekler cünüp köpek ve resim bulunan eve
girmezler.” Buyurulur. (B. H. Kül: 1/131) Yıkanmanın geciktirilmesi sağlık yönünden zararlıdır. Cünüp namaz kılamaz, Kabe’yi tavaf edemez, Kur’an elleye-
mez, okuyamaz, camiye giremez, hayızlı kadın oruç tutamaz. 2-Soru: Ağızda kuruluk kalırsa, gusle mani midir? Cevap: Ağızda takma diş çıkıyorsa çıkarılır. Yemek artıkları
temizlenir. Kuru yer kalırsa, cünüplük gitmez. Diş dolgusu, diş kaplaması gusle mani değildir. Bu sargı üze-
rine mesh etmek gibidir yeter ki, kaplama ve dolgudan önce cünüp olunmasın.
Gusülden sonra gelen akıntı abdesti bozar, gusül gerektirmez. Lens, gusle mani değildir. Çünkü gözün içinin yıkanması ge-
rekmez. İhtimal olan kadının ve erkeğin yıkanması gerekir. Kadında
dışta ıslaklık olmayabilir. Oje, jöle, boya, kına gibi şeyler altına su geçirmiyor, kuru ka-
lıyorsa, abdestte olmaz, gusülde saç boyası gusle mani değildir. Saç diplerinin yıkanmış olması yeterlidir.
3-Soru: Çorapla abdest alınır mı? Cevap: Çorabın altına su geçiyor, kuru yer kalmıyorsa, olur.
Varis çorabı, kırık çıkıklarda giyilen çorap üzerine mesh edilir. 4-Soru: Abdestsiz çocuk emzirilir mi, yenilir içilir mi? Cevap: Yıkanma durumu yoksa meme uçları yıkanarak nor-
mal abdest alınarak çocuk emzirilir, yenilir içilir. 5-Soru: Kaçak su ile abdest alınır mı? Cevap: Kaçak suda başkasının hakkı vardır. Haramla ibadet
olmaz, kaçak elektrikle Kur’an okunmaz, namaz kılınmaz.
192
6-Soru: Günah işlemek abdesti bozar mı? Cevap: Her günah abdesti bozmaz. Mesela içki içmek, kumar
oynamak gibi günahlar bozar. Peygamberimiz (sav) : “Yalan, gıybet, söz taşımak, yalan söy-
lemek, şehvetle harama bakmak, yalan yere yemin, abdestte hayır bırakmaz.” Buyurur. (Ramuz el- E hadis: 279/2)
Çirkin sözden, sövmekten, lanetten, bedduadan, Müslüman kaçınmalıdır. Bunlar İslam ahlakı ile bağdaşmaz. Bu durumlarda da abdest alınsa, iyi olur.
7-Soru: Abdest alırken nelere dikkat edilmelidir? Cevap: Diş etindeki kanamalarda kan tükürüğün yarısına ve-
ya fazlasına ulaşırsa, Hanefilerde abdest bozulur. Başlamadan niyet ve besmele unutulmamalıdır. Abdeste namazda acele edilmemelidir. Burun temizliğinde, ayaklar yıkanırken, sol el kullanılmalıdır. Su ölçülü kullanılmalıdır. Abdest alırken mümkünse konuşulmamalı, başkasından yar-
dım alınmamalıdır. Parmak araları, tırnak dipleri, topuktaki yarıklara su gitmesi
kuru yerin kalmamasına dikkat edilmelidir. Abdesti güzel alırsak, vesveseyi önler, organları onurlandırır,
namazda zevk almayı sağlar. 8-Soru: Namazda dikkat edilecek hususlar nelerdir? Cevap: Kerahet vakitlerine dikkat edilmelidir. Okuma dıştan olmalı. Namaz sıkışık abdestle kılınmamalı. Namazda oraya buraya bakılmamalı. Etekle örtü ile pantolon ile meşgul olunmamalıdır. Namaz kılanın önünden geçilmemelidir. Namaz kılan, başka şeyler düşünmemelidir. Bayanlar tesettüre dikkat etmelidir. Secdede ayakların kaldırılması uzun sürerse namaz bozulur. Namaz geciktirilmemeli, ilk vaktinde kılınmalıdır. Sünnet namazlar, hatta nafileler asla terk edilmemelidir. Namaza, emir olunduğu gibi ciddi önem verilmelidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: -“Kim namaza dikkat ederse, Allah ona beş büyük ikramda
bulunur. 1-Ondan geçim sıkıntısını kaldırır. 2-Kabir azabını kaldırır. 3-Amel defterini sağ tarafından verir.
193
4-Sıratı kolay geçer. 5-Sorgusuz cennete girer. (Kandevi, Müslüman Şahsi-
yeti: 265)
9-Soru: Tespih duası bid’at mıdır? Cevap: Hayır. Peygamberimiz çekmiş ve tavsiye etmiştir. Duaya âmin denir mi? Denir “Âmin” kabul et manasına gelir
Fatiha’dan sonra “âmin” demek de sünnettir. Namazların farzları ile sünnetleri arasında zaruret yoksa ko-
nuşulmaz. Mekruhtur namazın sevabını giderir. 10-Soru: Ezan duası bid’at mıdır? Cevap: Ezan duası yapılmasını Peygamberimiz istemiştir.
Camide de başkalarının öğrenmesi için yüksek sesle yapılabilir. (Fetevay-ı Hindiyye: 5/318)
11-Soru: Bilerek namaz kazaya bırakılır mı? Cevap: Namazı kılma fırsatı varken kılmamak günahtır.
Mazeret olmadan namaz vaktinde kılınır, kazaya bırakılmaz. Namazı kazaya bırakanın, namazı kaza etmeden tövbe etme-
si gerekir. 12-Soru: Namaza izin verilmeyen yerde çalışılır mı? Cevap: Önce namaza izin vermemek, büyük günahtır. Veballi
bir iştir. Böyle bir yerde çalışan namaz kılma isteğini yetkiliye iletmek
durumundadır. İzin verilmezse, ailenin geçimi için çalışma zorunda ise, Allah
ona yeni bir rızk kapısı açıncaya kadar orada çalışır. Bu arada yeni bir iş aramakla meşgul olur.
İhtiyacı olmayanın ibadete izin verilmeyen yerde çalışması uygun olmaz. Meşru iş yapmak, meşru yerde çalışmakla rızık helal olur.
13-Soru: Birinci İkinci rekâtlarda okunan sureler üçüncü ve dördüncü rekâtlarda da aynen okunabilir mi?
Cevap: Her re’kat müstakil kabul edildiğinden ilk rekâtlarda okunan sureler, son rekâtlarda da aynen okunabilir.
Namazda en iyi ve doğru bilinen sureler okunur. Ama bilen birinin başka sureler okuması daha iyi olur.
14-Soru: Bilerek abdestsiz namaz kılan ve namazı başkası için kılanın durumu ne olur?
Cevap: Kasıt ve inkâr, alay olmadıkça dinden çıkmaz ama büyük günahtır. Sonra tövbe edilerek o namaz iade edilir.
Riya ve gösteriş için namaz kılan şirke girer.
194
15-Soru: Namazda Huşu nasıl elde edilir? Cevap: Bu soruyu Nakşi Bendi’ye sormuşlar şöyle demiş: -“Helal lokma. -Abdesti güzel alma. -İlk tekbiri alırken kendini huzurda bilme. -Namazdaki hali namaz dışına taşımakla” demiş. 16-Soru: Namaza başlarken hem kazaya hem de vaktin sün-
netine niyet yapılabilir mi? Cevap: Namazlar ayrıdır. Niyetleri de ayrıdır. Aynı anda iki
namaz birden kılınmış olmaz. (Fetevay-ı Hindiyye: 1/125) 17-Soru: Namazda birinci oturuşta salli, barik okuyan veya
ikindi, yatsı sünnetince okumayan sehiv secde yapar mı? Cevap: Sehiv secde yapar, namazı böyle tamamlamış olur. Farzlarda da salli barik okuyan sehiv secdesi yapar. Çünkü
farzı geciktirmiş olur. Farzların son iki rekâtında da sure okuyan farzı geciktirdiği
için sehiv secdesi yapar. Başta ve selamdan sonra estağfurullah denirse, namazdaki
bilmediğimiz hatalar için af dilenmiş olur. 18-Soru: Namaz kılmadan ölenin namazı başkası tarafından
kılınabilir mi? Cevap: Namaz her Müslümana farzdır, bizzat kendisi tarafın-
dan kılınması gerekir. Bir başkası tarafından kılınamaz. 19-Soru: Vesvesesiz namaz nasıl kılınır? Cevap: Önce helal lokma şarttır. İlk tekbiri alırken dünyayı
ve dünya işlerini bırakıp, Cenab-ı Allah’ın huzurunda olduğunu bilmek ve Allah görüyormuş gibi namaz kılmak.
Namazda ne okuduğunu, hangi rekâtı kıldığını biliyorsa, oku-duğunun anlamını düşünmek, başta abdesti güzel almakla vesvese giderilebilir.
Allah Kuran’da: “Vesvese şeytandandır, ona itibar etmeyin” buyuruyor.
20-Soru: Ana bana namaz kılmayan evladından sorumlu mu-dur?
Cevap: Ana baba evladı küçükken namazı öğretmek ve vakti gelince kıldırmakla sorumludur.
Allah: “Namazı emret” (Taha: 132). “Çocuklarınızı cehen-nem ateşinden koruyun” (Tahrim: 6) diye emrediyor.
Ana baba küçükken görevini yapmış, çocuk büyüyünce kıl-mazsa. Ana baba sorumlu olmaz.
21-Soru: Namazı düşüren özrüler nelerdir?
195
Cevap: Bayanın adetli, nifaslı olması. -Akıl hastası olmak. -Beş vakti aşan baygınlık. -İslam’a yeni girenin önceki namazları. -Kendini bilmeyen ihtiyarın ve hastanın namazı. -Buluğ çağına gelmeyenin namazı sorulmaz. 22-Soru: Namaz kılan herhangi bir işaret verebilir mi? Cevap: Namaz kılan öksürerek, okuyuşunu yükselterek göz-
le, kaşla işaret anlamına gelen herhangi bir harekette bulunamaz. Bir ayet veya sure özel olarak karşıdaki birine okunursa, na-
maz bozulur. Mesela; inanmayana cevap olsun diye ihlas suresini okumak gibi.
Arka tarafta namaz kılan esnafın müşteri gelince, buradayım anlamında öksürmesi, namazı bozar.
23-Soru: Alkole tuz dökülüp içilebilir ve o hali ile namaz kı-labilir mi?
Cevap: Alkole tuz ve herhangi bir şey karıştırılması, onun necisliğini gidermez ve onu helalleştirmez.
Alkol alınan ve alkol üretilen bir yerde namaz kılınır. Temiz olması şartı ile.
24-Soru: Zevk almıyorum diye namaz terk edilir mi? Cevap: Namaz zevk almak için kılınmaz. İslam’ın şartı ve
Cenab-ı Allah’ın emri olduğu için kılınır. Müslümanım diyen her-kesin vazifesidir.
Eğer namaz kılan huzur bulmuyorsa, engelleri ortadan kal-dırması lazım. Evvela günahları terk etmeli, yediğine içtiğine dikkat etmeli, gözüne, kulağına, diline sahip olmalıdır. Bak o zaman kılı-nacak namaz, nasıl beklenir.
25-Soru: Üç vaktin farzları, ilk iki rekât neden sesli okunur? Cevap: Sabahın farzı, akşamın ilk iki rekâtı ve yatsının farzı-
nın ilk iki rekâtında cemaatle kılarken sesli okumak vaciptir. Öğle, ikindinin farzlarında da içten okumak vaciptir. Başta peygamberimiz hepsini sesli okurdu. Müşrikler dinler,
ayetlerle alay ederdi. Bu da Müslümanları rahatsız ediyordu. İsra suresinin 110. Ayeti nazil olduktan sonra Allah Resulü gündüz iç-ten, gece dıştan okumaya başladı.
26-Soru: Son oturuşta işaret parmağı neden kalkar? Cevap: Ettehıyyatü okunurken “lailahe” derken parmak kal-
dırılır. “İllallah” derken indirilir. Bu sünnettir. Parmağın kaldırılması başka ilahların inkârı indirilmesi de Al-
lah’ın tek varlığına işarettir.
196
27-Soru: Camide nelere dikkat edilmelidir? Cevap: Cami Allah’ın evi kabul edilir. Onun için cami adabı-
na uyulmalıdır. Mesela; -Cami avlusu camiye dâhildir. Yerin altı da cami üstü de
camidir. -Sağ ayakla girilir sol ayakla çıkılır. -Kirli elbise, kokan ağızla camiye gelinmez. -Camide lüzumsuz konuşulmaz. -Cünüp abdestsiz camiye girilmez. -Vakit müsait ise mescit namazı kılınır. -Uyunmaz zikredilir, Kur’an okunur.
28-Soru: Kaza namazı borcu olan sünnet, nafile kılamaz mı? Cevap: Kaza namazı borcu olan, bu kendi hatasıdır. Borç
ödeyeyim derken Peygamber (as) ın sünneti terk edilmez. Hatta nafile namazlar bile terk edilmez.
Sünnetlerin yerine getirilmesi dini emirdir. Farz namazlar ek-sik gelirse, sünnet ve nafilelerle tamamlanacaktır.
Farzlar bizim kurtuluşumuz için yeterli değildir. Peygamberimizi devre dışı bırakma, unutturma oyunlarına
dikkat edilmelidir. Kuran’da: “Peygambere uyun ki, amelleriniz boşa gitmesin”
buyurulur. (Muhammed: 33) 29-Soru: Namaz kılmayan veya oruç tutmayan diğerini yapa-
bilir mi? Cevap: Yapabilir çünkü namaz ayrı oruç ayrıdır. 30-Soru: Kadınla erkeğin namazı arasında ne farklar vardır? Cevap: 1-Tekbir alırken. 2-Kadın ezan kamet okumaz. 3-Rükûda. 4-Elleri bağlamada. 5-Secdede. 6-Oturuşta. 7-Kadın kıyamda ayakları birleştirir. 8-Kadın imam olmaz. 9-Cuma, bayram, cenaze namazından sorumlu değildir.
197
NE KADAR MÜSLÜMANIZ?
ÖNCE İMAN
İman, şüpheye yer kalmayacak şekilde iman esaslarına dil ile
ve kalp ile tasdik etmektir.
İman, kelime-i tevhid ve kelime-i şehadetle başlar.
Bir kimse,
1. Allaha iman,
2. Peygamberlere iman,
3. Meleklere iman,
4. Kitaplara iman,
5. Ahiret gününe iman,
6. Kaza ve kadere iman. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine
iman ederse, Müslüman olur.
Bir müslümanın imanını koruyabilmesi için de:
1. İman esaslarının tamamına şüphe götürmeyecek şekilde
inanması,
2. Ehl-i sünnet itikadına bağlı olması ve itikad bozukluğu bu-
lunmaması,
3. Kurana ve sünnete uygun yaşaması,
4. İmanın gereği olan amellerle imanını kuvvetlendirmesi lâzım-
dır.
5. İman etmeyenlerin akıbetini Cenab-ı Allah şöyle haber veri-
yor:
1. “Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman, Allah’a inandık ve
ona ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik.” Derler.
(Mü’min:84)
2. “Fakat azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine bir
fayda vermeyecektir. Allah’ın kulları hakkında süre gelen
adeti budur. İşte o zaman kafirler hüsrana uğrayacaklardır.”
(Mü’min:85)
3. Asr sûresinde de:
“Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bun-
dan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsi-
ye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” buyurmuştur.
Ne mutlu iman nasip olanlara, ne mutlu iman edip kurtulanla-
ra!
198
DÜNYA İLE İMTİHANDAYIZ
Cenabı Allah bizi yaratmış, dünyayı ve dünya nimetlerini de
yaratmış, Onunla bizi imtihana tabi tutmuş. Bakalım dünyaya mey-
ledip, ahreti unutacak mı yoksa dünya ile ahreti mi kazanacak de-
miş.
Bazılarına az vermiş, isyan mı edecek bazılarına çok vermiş,
şükür mü edecek, yoksa şımarıp, gururlanıp isyan mı edecek.
Peygamber göndermiş, kitap göndermiş, dünya ve ahiret den-
gesini kurmamızı tavsiye etmiştir. Buyurmuştur ki;
“Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara. Dünyadan da
nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik ettiği gibi, sende iyilik et. Sa-
kın yeryüzünde fesat çıkarma, doğrusu Allah fesat çıkaranları sev-
mez” (Kasas: 77)
Dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen ahirette onu biçe-
ceksin. Demek ki, dünya ahireti kazanmak için vasıtadır.
Kur’an’da Rabbimiz bize bir dua öğretiyor: “Rabbim, bize
dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem ateşin-
den koru.” (Bakara: 201)
Dünya, Kur’an’ın ifadesiyle oyun ve eğlenceden ibarettir. Bir
müddet eğlenilir sonra da asıl insanın yeri olan kabre göçer.
Ömür, sayılı günlerden ibarettir. Peygamberimizin emrine gö-
re “dünyada garip bir yolcu gibi olunacaktır.”
Peygamberimiz(S.A.V) şöyle buyuruyor:
“İnsana ait üç şey vardır:
1. Yiyip tükettiği,
2. Giyip eskittiği,
3. Sadaka olarak verip, ahiret azığı yaptığı.”
Bir hadislerinde de insan ölünce onu üç şey takip eder.
1. “Malı, gözünü kapadı mı onu terk eder,
2. Yakınları, mezar kapısından geri döner,
3. Ameli onunla yola devam eder.”
Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor:
“İnsan, imtihandan geçirilmeden iman ettik demeleriyle bı-
rakılıvereceklerini mi sandılar.” (Ankebut: 2)
“Dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden ibarettir…”
(Enam:32)
“Kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona dilediğimiz
kadar hemen dünyada veririz. Sonrada onu kınanmış ve kovulmuş
olarak cehenneme sokarız.” (İsra: 18)
199
“Mallarınız, çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük
mükafat ise Allah’ın yanındadır.” (Tegabün: 15 )
İSLAM DÜNYASININ PROBLEMLERİ
Bugün İslam dünyası, istenilen durumda değildir. Başta
Kur’an-ı, İslâmı anlama ve yaşama problemi vardır.
Diğer önemli problem de küfür cephesi gibi bir araya gelme-
miş ve İslam kardeşliğini hayata geçirememiştir. Yahudi ve Hristi-
yan ülkelerle yaptığı işbirliğini İslâm ülkeleri ile yapmamaktadır.
İslam ülkeleri, İslama göre değil, mezheplere göre hareket et-
mektedir.
Herhangi bir İslam ülkesi karşılaştığı sorunlarla boğuşurken,
diğer İslam ülkelerinden destek görmemektedir.
Birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin kaynağı olan ahret, bu
birliği ve beraberliği gerçekleştirme yolunda ortak nokta oluşturul-
mamaktadır. İnançlar farklıdır. Uygulamalar farklıdır. Hz. Peygam-
berin yolunda yürünmemektedir.
Düşman, İslam birliğini parçalayan mezhepler oluşturmuştur.
Barışın ve kardeşliğin kaynağı olan İslam terör dini ilan edil-
miştir. Bunun böyle olmadığı ortaya konamamıştır. Aksine Müslü-
manlar arasında terör gurupları oluşturulmuştur.
Çeşitli hile ve tuzaklarla, işgallerle İslam ülkeleri fakirleşti-
rilmiştir.
Yüce dinimize plânlı olarak bid’at ve hurafeler karıştırılmıştır.
İslamın batı karşısındaki durumu, yeni nesli inançsızlığa sevk
etmiştir.
Müslümanın hayat ölçüleri değiştirilmiştir. Batının geçici ca-
zibesine kapılan müslümanın ölçüsü batı olmuştur.
İslam aleminin perişanlığının sebeplerinden başta geleni Batı
sıtmasına tutulması, kurtuluşu Batıda aramasıdır. Batının hayat an-
layışı ve adetleri müslümana huzur vermez ve hayat kaynağı da
olamaz. Batının dini aynıdır. İnsanlık ve medeniyet anlayışı ayrıdır.
Cenab-ı Allah Kur’an’da Yahudi ve hristiyanlara uyulmaması
için uyarılarda bulunmuştur.
İSLAMIN ASLINDAN UZAKLAŞMA PROBLEMİ Din, kaynağından öğrenilmediği için çok kafa karışıklığı olu-
yor. Değişik anlayışlar ve anlayışlara neden oluyor.
Din deyince misyoner mantığı ile hareket edilerek Hz. İsa,
Hz. Musa, Hz. Muhammed deniyor. Hristiyanlık da Allah’ın dini,
200
İsa da Allah’ın peygamberi. “Ona uyulsa ne olur?” deniliyor. “Ata-
ist, satanist olacağına gençler Hıristiyan olsun.” deniliyor.
Bazı guruplar bazı cemaatler İslamı yeniden dizayn etmek is-
tiyor.
Dinler arası diyalog derken Hıristiyanlığı öne çıkarma, geçerli
dinmiş gibi gösterme çabaları var. Tertemiz Anadolu insanı, dış
emeller için kullanılıyor. Dinden tavizler verilerek dış güçlere şirin
görünenler, İslam’ı aslından uzaklaştırmaya çalışıyor.
İslam’da reform istekleri oluyor. İslam’ın emirlerini medeni-
lik, çağdaşlık adına Allah’ın emir ve yasaklarını değiştirme oyunu
oynanıyor. İslam’da deform yani bozulma olmamıştır ki, reform
olsun. Bu İslam düşmanlarının isteğidir. Misyonerlerin telkinidir.
Batı, haçlı orduları ile yapamadığını misyoner orduları ile yapmak
istemektedir.
İslam ülkelerinin geriliğinin sebebi, İslam’a yükleniyor. Batı,
Hıristiyan olduğu için kalkınmış. İslam aleminde müslüman olduğu
için geri kalmış gösteriyorlar.
Batı, geçmişi unutuyor. İslam hakimiyetini ve İslam medeni-
yetinin Batıya neler kazandırdığını unutuyor. İslam’ın üç kıtaya
hakimiyetini unutuyor.
Müslümanları Kur’an’dan ayırmak için sünnetten ayırma,
peygamberden uzaklaştırma çabaları var. Peygambersiz sünnetsiz
din isteniyor. Halbuki sünnet Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması
için şarttır. Ne diyorlar “Bize Kur’an yeter.” ,”Kur’an Müslümanlığı
istiyoruz.”
Sünnet Kur’an’dan sonra İslam’ın ikinci kaynağıdır.
“İslam peygamberi vazifesini yapmıştır. O’nun görevi bitmiş-
tir.”diyorlar.Allah Rasülü Ahir zaman peygamberidir. Kıyamete
kadar O’nun hükmü geçerlidir.
O, Arapların peygamberidir, deniyor. İslam peygamberi Arap-
lara inmiştir. Ama o, bütün insanlığa inmiş, Rasulüs-Sekaleyn’dir.
İslamı yaşayamayanların bir tuzağı da ılımlı İslamdır. Yani
inanacaksın ama yaşamıyacaksın. Bu şeytanın isteğidir. Bu misyo-
ner oyunudur.
İslam, Allah tarafından gönderilen hiçbir değişikliğe uğrama-
mış, kıyamet dinidir. Kur’an’da:
“Allah katında din islamdır.”(Al-i İmran: 19 )
“Kim islamdan başka bir din ararsa, ondan o din asla kabul
edilmeyecektir.” (Age: 85 )
201
“Din olarak İslam’ı seçtim.” (Maida: 3) buyuruyor Cenab-ı
Allah.
İslam tektir. Başka bir din yoktur. Din değiştirilemez. Ona gö-
re, buna göre din olmaz. Ayrıca düşünceler, istekler, bid’atlar din
haline getirilemez.
Ilımlı İslam diyenler, samimi, İslamı yaşayan kimseler değil-
dir.
Din, bizim istek ve arzularımıza göre düzenlenemez. Öyle
dinde olmaz. Çağa göre din değişmez. Ya inanırsın yada inanmaz-
sın. Kula düşen budur. Dinin kurallarını Cenab-ı Allah koyar.
İslam üzerinde oynanan oyunlara karşı Müslümanların uyanık
olması lâzım. İslam dini, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi aslından
uzaklaştırılmak isteniyor. İmani açıdan dine müdahale insanı din-
den, imandan eder.
DİNLER ARASI DİYALOG
Cenab-ı Allah Kur’an’da dinlerin durumlarını ve Müslüman-
ların Gayri Müslimlerle ilişkilerini bize anlatmış, Allah Rasulü de
putperestlerle, Hıristiyanlarla ve Yahudilerle ilişkilerin nasıl olaca-
ğının örneklerini vermiştir.
Başka dinden olanlarla yaşarken, onlarla iş yaparken veya gö-
nül bağı kurarken ölçü, Kur’an ve Allah Rasülünün örnek hayatı
esas alınacaktır.
Bu konuda müslümanın kırmızı çizgileri olmalıdır.
İslamdan önceki dinlerin hükmü kaldırılmıştır. İslamdan
başka din kabul değildir. İki semavi dinin mensuplarına ehl-i kitap
denir. Bunlar İslam dışıdır.
İslam dışı olanlar müşriktir. Müşrik olanla müslümanın evli-
liği caiz değildir.
Müslümanın başka dinden olanların dini ayinlerine katılma-
sı, onların yaptığını yapması, cenazelerine, dualarına katılması, on-
lar için dua edip af dilemesi dinen yasaktır.
Gayr-i Müslime af dilenmez, rahmet dilenmez.
Ebu Talip ölüm döşeğinde iken peygamber(AS) onun affını
isteyince, Cenab-ı Allah:
“Cehennem ehli oldukları açıkça belli olduktan sonra yakın-
ları da olsalar, Allah’a ortak koşanlar için af dilemek peygambere
de yakışmaz, mü’minlere de yakışmaz.” (Tevbe : 113) ayetini indir-
di. Peygamber (AS)’ı uyardı.
202
Hıristiyanlık ve Yahudilik tevhid inancına sahip değillerdir.
Hz.Ömer (RA) söyle demiştir.
“Allah’ı üç bilmekten âlâ şirk mi olur?”
Kur’an’da Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmememiz em-
redilmiştir.
Dinler arası diyalog olmaz. Dinler arası diyalog da İslam’ın
üstünlüğünü kaybetme, küçülme hatta savrulup gitme vardır.
Diyalog da Hıristiyanlığı ve Yahudiliği muhatap kabul edi-
yorsunuz. Bunlar İslam’ın gelmesiyle nes olmuş dinlerdir.
Dünyayı Hıristiyanlaştırmak için incili yeryüzüne yaymak
için çalışan kilisenin emelini gerçekleştirmek için, işini kolaylaştır-
mak olur. Kiliseler ve misyonerler daha serbest ve daha rahat çalış-
ma imkanı bulacaklardır. Nesh olmuş bir dinle hangi noktada bulu-
şulacak, dinin nesi tartışılacaktır? Bir hükmü geçmiş kalp para ile
yeni kullanılan para bir tutulabilir mi? Aynı değerde olabilir mi?
Dinler arası diyalog olmaz. İslam da tebliğ vardır, tebliğ olur.
Bugün kiliseler cemaat olmadığı için satılıyor. Kilisenin akıl
almaz davranışlarından bıkan, müslüman oluyor. Kilisede taciz,
tecavüz olayları almış başını gidiyor. Kilise erkekle erkeğin nikahını
kıyıyor. Papazların çoğunun homoseksüel olduğunu sağır sultan
duydu.
2013 Mayısın da dinler arası diyalog’un temsilcisi diyanet iş-
leri başkanına ziyarete gelmiş, diyalog konusu üzerinde konuşul-
muş, bir netice alınamamıştır. Mehmet GÖRMEZ hocamız: “Dinler
arası diyalog olmaz.” Demiştir.
Dinler arası diyalog, kilisenin projesidir. 15-01-2015 tarihinde
il müftüleri toplantısı da diyanet işleri başkanı Mehmet GÖRMEZ
dinler arası diyalogun melez bir din oluşturacağını söylemiştir.
Batı, Müslümana da, islama da hiç değer vermiyor bu diyalog
nasıl olacak? Diyalog kilisenin oyunudur. Batıya Amerika’ya şirin
görünmek için papanın elini öpmeye gerek yok herkesin dini kendi-
ne…
18-11-2014 tarihli basında “Dinler arası diyalog Vatikan’ın
projesi” haberi vardı.
30-10-2015 tarihli basında da: “İskoçya’da dinler arası diya-
logun merkezi yapmak için Müslümanların paraları ile kilise satın
alındığı haberi.” Yer almıştır.
203
GİZLENEN NE?
Dinler arası diyalog çalışmaları, İslamı ifsat çalışmalarıdır.
Batı ve kilise hiçbir zaman İslam ve Müslümanlar için hayır solu-
mamıştır.
Haçlı seferleri İncil’in ve papazların kışkırtmaları ile defalarca
islamı yok etmek için İslam ülkelerini kana boyamıştır. Papazlar
“Ardımdan gelmeyen benden değildir…” diyerek ön saflarda ol-
muştur.
Dinler arası diyalog, islama zarar verme çalışmalarıdır. Baktı-
lar Teslime Nesrin’lerle, Salman Rüşti’lerle, Karikatürlerle ve içi-
mizdeki hainlerle islama zarar veremediler. Çareyi, kaleyi içten feth
etmede buldular. Gönüllü ortaklarda vardı. Dindar görünen kimsele-
ri kullanarak islama paralel din oluşturmaya çalıştılar.
Böylece misyoner güçlere çalışma ortamı hazırlanacaktı.
Türkler islamdan koparılınca, Türklüklerinden de kopmuş olacak-
lardır. Çünkü tarihte İslam dini sayesinde Türklüğünü muhafaza
eden tek millet aziz milletimizdir.
Diyalog, dinende, siyaseten de yanlıştır. Hıristiyan emellerine
hizmet eder. Hükmü kaldırılmış dinleri ortaya çıkarmak ve muhatap
kabul etmek olur.
Hıristiyanlık tevhid dini değildir. Şirk dinidir. Tanrı inançları
1+1+1=1 yani baba, oğul, kutsal ruhtur.
DİYANET NE DİYOR?
“Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arası diyalog olur,”
diyor.
Allah yanında bir din vardır. O da islamdır. Fetva ve Daimi
İlmi Araştırma Heyeti bu konuda toplanmış, şu fetvayı vermiştir:
“Hz. Muhammed’e, nebi, peygamber ve rasül olarak inanan
bir müslümanın dinler arası diyalog fikrini teşvik etmesi ve bu ko-
nuda konferans ve panellere katılması veya bu cemiyetlere katılması
asla caiz değildir.”
Bugüne kadar islamdan taviz verilmemiştir. Bundan sonrada
verilmeyecektir. İslamla bozulmuş aslı ortadan kalkmış dinlerle din
birliği olmaz.
Müslüman İzzet ve şerefi kendi dininde aramalıdır. Müslü-
manları bırakıp da kafirleri dost edinmemelidir. Hiçbir konuda ata-
iste ve kâfire itaat etmemelidir. Yoksa o da onlardan olur.
Cenabı Allah Kur’an’da bizi şöyle uyarıyor:
204
“Ey iman edenler! Eğer kafirlere uyarsanız sizi eski dininize
döndürürler de hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz.” (Ali
İmran 49)
“Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uy-
muş ve işi gücü aşırılık olan kimseye Boyun eğme!” (Kehf: 28)
“Kafirlere Boyun eğme!” (Furkan: 52)
“Sakın kafirlere arka çıkma!” (Kasas: 86)
“Ey peygamber! Allah’tan kork. Kâfirlere ve münafıklara
boyun eğme.” (Ahzab: 1)
“Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme.” (Azhap: 48)
“Sen onları Tevhide Davet et!” (Şura: 15)
Cenabı Allah’ın Müslümanlara bir emri de:
“Ey iman edenler! Kendi dışındakileri sırdaş edinmeyin.
Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar. Hep sıkıntı-
ya düşmenizi isterler. Gerçekten kin ve düşmanlıkları sözlerinden
bellidir. Kalplerinde gizledikleri düşmanlık ise, daha büyüktür…”
(Ali İmran: 118)
Atalarımızın bir sözü var: “Anlayana sivrisinek saz, anlama-
yana davul zurna az.” Diye.
Müslümanın görevi ilahi uyarılara uymaktır. Bu imanın sevi-
yesini gösterir.
NE KADAR MÜSLÜMANIZ?
Dünya ve ahiret için önemli soru bu. Bir genç Avrupalı Hıris-
tiyan bir kadınla evleniyor. Gencin ailesi kadının Müslüman olma-
sını istiyor. Kadın, Müslüman oluyor. İslam’a öyle sarılıyor ki, tam
tesettüre giriyor, ibadetlerini öğreniyor, aksatmıyor, kayınvalide
diyor ki:
“Sana bakınca açık saçık İslamı bilmeyen kızlarım için ve
Müslümanız dediğimiz halde yaşantımızdan utanıyorum.”
Müslüman olan bir Alman bilim adamı:
“İslam’a baktım imrendim. Sözde Müslümanlara baktım iğ-
rendim. 50 yıl geç Müslüman oldum bunun vebali onlarındır.” di-
yor.
Bir meslektaşımız öğretmen olarak Avrupa’ya gitmişti.
Oturduğu ev sahibi kadın 15 gün sonra kapısını çalıyor: “Sen hangi
dindensin? Diyor. Cuma baktım, Camiye gitmedin. Cumartesi bak-
tım, havraya gitmedin. Pazar bekledim kiliseye gidelim diye. Kili-
205
seye de gitmedin. Ben dinsiz bir insanla oturmak istemem evimi
boşalt.” Diyor.
Gerçekten biz neyiz? Müslüman mıyız?
Ben bakıyorum, Kur’an okuyan Dini kitap okuyan yok. Batılı
yazarların kitapları masada, koltuk altında…
İnsan yediğinden, içtiğinden ve okuduğundan ibarettir. İnsanı
şahsiyet haline getiren kendi kültürüdür. Batılılaştık yozlaştık kendi
değerlerimizden, kültürümüzden uzaklaştık. Okuduğumuz kitabın
rengini aldık…
Dini yaşamanın yasak olduğu dönemlerde hep Yunan klasik-
leri basılmıştır. Yabancı eserler tercüme edilmiştir. Neden? Bizi biz
olmaktan çıkarmak için Ahmet Hamdi Akseki hocamızın peygam-
berimizle ilgili kitabı basılmamış, sebebi sorulduğunda “Yeni neslin
dindar yetişmesine müsaade edemeyiz.” Cevabı verilmiştir.
Yetişen nesiller İslam’dan uzak yetişti. Zaman zaman diyo-
rum ki, bazı Müslümanım diyenlerin Hıristiyan’ım diyenlerden ne
farkı var? Diyorum.
“Müslümanım” diyen dinin neresinde? İslam onun hayatının
neresinde? Sözde Müslüman olunmaz Özde Müslüman olmak la-
zım.
İslamın şartlarından namaz yok, oruç yok, hac yok, zekât yok.
Bu nasıl Müslümanlık. Böyle Müslümanlık mı olur?
Alman patron işçisine sormuş:
Namaz kılıyor musun?
Hayır.
Oruç tutuyor musun?
Hayır.
Zekât veriyor musun?
Hayır.
Sen Müslümandın değil mi?
Evet.
Alman işveren:
“Ben de Müslümanım öyleyse” demiş. “Müslümanım” demek
kolay. Müslüman olmak zor. Papağana Müslümanım demeyi öğret-
sek. “Müslümanım” dese dursa, papağan Müslüman mı olur?
İnancını yaşayanla, yaşamayanım farkı yok mu? Biri kelime-i
şahadeti getirmiş, orada kalmış. Diğeri Müslüman olmanın şartlarını
yerine getirmiş. Allah’la olmuş peygamberlerle halleşmiş.
206
Biri ne kadar Müslüman, diğeri ne kadar Müslüman? İşte bu
fark önemli.
Ben bir gün mutlaka İslamın şartlarından sorulacağım deyip,
herkes kendini hesaba çekse, Ben Müslüman mıyım? Ben ne kadar
Müslümanım? Dese, mutlaka kendine gelecektir.
HAYATI İSLAMCA YAŞAMAK
Bu dünyadan İslamı yaşayan da gidiyor yaşamayan da gidi-
yor. Biri mutlu olacağı bir hayat yaşıyor, diğeri pişman olacağı bir
hayat yaşıyor.
Kubbede hoş seda bırakanla, eli boş giden, musalla taşında
yan yana dururken, kabirde yan yana yatarken sanki dünya hayatını
yaşamamışlar gibi değil mi? Ama aralarında çok büyük fark var.
İslamı hayatı seçen, büyük şeref kazanmış, İslamla barışık ya-
şamayan, büyük kayba uğramıştır.
İslam insanı dünyada ve Ahirette farklı kılar.
Habeşistan’a göçen ilk muhacirlerden Cafer Bin Ebu Talip,
İslam’ın kendilerinde meydana getirdiği değişimi şöyle anlatmıştır:
“Hükümdar! Biz Câhiliye toplumuyduk; putlara tapar, leş yer,
çirkin işler yapardık. Akraba ilişkilerine değer vermez, etrafımızda-
kilere kötülük ederdik. Güçlülerimiz zayıflarımızı yok ederdi. Biz
bu halde iken, Allah bize içimizden soyunu, doğruluğunu, güvenir-
liliğini ve iffetini iyi bildiğimiz bir resûl gönderdi. Bu Peygamber
bizi Allah’a, Tevhid inancına ve ona ibadet etmeye davet etti. Bizim
ve atalarımızın Allah’ın dışında tapmış olduğumuz taşlardan ve
putlardan kurtulmamızı öğütledi. Doğru söylemeyi, emanete riayet
etmeyi, akraba ile iyi ilişkiler kurmayı, komşulara iyi muamelede
bulunmayı, haram yemeye ve kan dökmeye son vermeyi emretti.
Aynı şekilde çirkinlikleri, yalan sözü, yetim malı yemeyi, namuslu
kadına iftira etmeyi de yasakladı. Sadece tek olan Allah’a ibadet
etmeyi ve O’na hiçbir şeyi şirk koşmamamızı emretti. Namazı,
zekâtı ve orucu da bize emretti.”(İbn Hanbel,I,202)
Ebu Hüreyra (R.A.) şöyle anlatıyor:
Bir gün Allah Resûlü: “Şu söyleyeceklerimi kim uygulamak
ister?” dedi.
Ben: “Ben uygularım.” Dedim. Yanına geldim. Elimi tuttu
bana şunları söyledi:
Haramlardan uzak dur; o zaman insanların en çok ibadet
edeni olursun.
207
Allah’ın sana verdiğini razı ol; insanların en zengini olursun.
Komşuna iyilik et; iyi Mümin olursun.
Kendin için istediğini başkası içinde iste; iyi müslüman olur-
sun.
Çok gülme; çok gülmek, kalbi öldürür. (Tirmizi, Zühd : 12)
buyurur.
Müslüman kendisine sormalıdır; Müslüman olmak neyi ge-
rektirir? Allah nasıl bir hayat yaşamayı istiyor? Peygamber (A.S.)
benden ne istiyor? Bu soruların cevabını bulup, yerine getiren kur-
tulur.
Allah insanı başıboş, laf olsun diye yaratmamıştır. Hayvanları
bile yaratırken hepsini yol haritası çizmiş ve sorumluluklar yükle-
miştir. Bakın etrafınıza boşuna yaratılan bir şey var mı?
Müslüman, kendine inancına yakışır bir hayat yaşamalıdır.
Cenabı Allah’ın emir ve yasakları, onun Hayatına bir anlam kazan-
dırır. Örnek ve model olarak Rasulullah’a uyması, sünnetini ihya
etmesi, diğer yaratıklardan üstün kılar. Yoksa sapıtır gider.
Müslüman yaşarken, Kiramen Katibin meleklerinin her hare-
ketini tespit ettiğini, kendi organlarının şahitlik edeceğini bilerek
yaşarsa, amel defterini sağından almaya hak kazanır.
Müslümanın haramı helâllaştırme ve günah işleme özgürlüğü
yoktur. Müslümansa, Allah’a ve Rasulüne itaat edecektir. Haram,
amelleri boşa çıkarır. Günah kalbi karartır.
Müslüman, dünyaya önem verdiğinden çok ebedi olan ahiret
hayatına önem vermeli, dünyada ve ahirette kalacağı kadar çaba sarf
etmelidir. Dünyada bırakıp gideceği şeyler için hayatını boşa har-
camamalıdır.
Kıyamet günü Cenabı Allah, her amelimizi ortaya koyup, bize
“Beğendin mi?” diye soracaktır. Önce kabir ne getirdin? Diyecektir.
Allah, nelerle huzuruna çıktıysak Bize ona göre muamele edecektir.
İslam hayat için mazeret olmaz. Baskı altında da olsa inançtan
taviz verilmez. Allah Kur’an’da ne diyorsa odur. Allah Rasûlü ne
getirdiyse odur. Ben yapamıyorum, sen bana bakma da denemez.
İyi örnek olmak Müslümanın görevidir. Müslüman, kötülüğe,
itaatsizliğe sebep olmayacak, kötü çığır açmak, o kötülük işlendiği
müddetçe sorumluluk getirir.
Müslüman İslam’ı temsil eder. Rehberi Kur’an, kılavuzu Hz.
Peygamberdir. Yaşayışı ile, işi ile, eşi ile “Şuna bak” dedirtmemeli-
dir. Müslümanın hayatını İslam doldurmalıdır. İslam’ı doya doya
yaşamalı iyi örnek olmalı ve başkalarını özendirilmelidir.
208
Sözde Müslümanlara bakıp Akif şöyle demiştir:
“Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile.
Adam aldatmaksa maksat aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir.
Müslümanlık Bilmem Amma, galiba göklerdedir.”
Bakıyorsun Müslümanlar geri kalmış. İslam kardeşliğini ku-
ramamış, İslam ülkelerinde başkalarının hükmü geçiyor. Başkala-
rından medet bekliyor. Ölen, zulüm gören Müslüman, sömürülen
Müslüman. Kur’an’ın ilk emri “oku!” Müslüman okumuyor. Bu
neden?
Bu peygamberin yolundan gitmiyor, Kuran’a uygun bir hayat
yaşamıyor da ondan.
Modern dünyada Müslüman yok. Başkalarının taklitçisi, onla-
ra özenen ve onlar gibi yaşayıp, onlara benzeyen kimseler var.
Müslüman siyasetten men edilmiş, cemaat şuurunu, Ümmet
şuurunu kaybetmiş. Fırka fırka olmuş, her biri kendinde olanla övü-
nüyor. Cemaat ve ümmet şuuruna ermeden İslami bir hayat yaşa-
namaz.
Yaşanmayan dinin insana vereceği bir şey olmaz. Müslüman-
ların ve İslam aleminin uyanıp kendine gelmesini istiyorsak, İslam’ı
aşkla yaşamalıyız. Her kötülükten arınarak İslam, hayatımızın her
zerresini her anını kaplamalıdır. Canla başla Kur’an’a sarılmalıyız.
Analar babalar, çocuklarını Müslüman çocuğu olarak yetişti-
recek duruma gelmeden bize huzur yoktur.
Rabbim, Müslümanlara uyanmak nasip etsin…
209
İSLAM KARDEŞLİĞİ
Müslüman Türkiye üzerinde asırlardan beri bölme, parçalama,
insanımızı İslam’dan ve İslam kardeşliğinden ayırma oyunları oy-
nanmaktadır.
Bazıları bu oyuna gelmiş gruplaşmış, cepheleşmiş, o da fitne
oyununa içten katılmıştır.
Asırlardan beri içten ve dıştan devam eden bu oyunlarla, aynı
inanca, aynı kültür değerlerine sahip Müslümanlar mezhep, cemaat,
tarikat, parti, takım farklılıklarından dolayı adeta birbirine düşman
kesilmiştir.
Tarihte milletimizin birlik ve beraberliğini bozan, milletimizi
zaafa uğratıp, Osmanlıyı yıkan güçler, bu gün de aynı oyunun ve
aynı fitnenin içindedirler.
Şu var ki bizden öncekiler oynana Alicengiz oyunlarına ve
fitnelere karşı bizden daha çok hassas davranmış ve daha çok uya-
nık olmuşlardır.
Eğer Müslümanlar İslam kardeşliğini muhafaza eder ve güç-
lendirirse hiçbir düşman oyunu ve ittifakı Müslüman-Türk Milletine
zarar veremeyecektir.
Müslümanlar Kardeştir
Bunu Cenab-ı Allah Kur’an’da: “Müslümanlar kardeştir” bu-
yuruyor. (Hücuraf: 10)
İslam, kardeşlik dinidir. İslam kardeşlik düşüncesini ve anla-
yışını yıkacak her türlü davranışı yasaklamıştır.
Cenab-ı Allah Müslümanlar: “Toptan Allah’ın ipine sarılın
parça parça olup ayrılmayın” diye emrediyor. (Al-i İmran: 103)
Allah’ın emrine göre mü’minler kardeştir. Öyleyse fırka fırka,
grup grup olmayacak araları açık olan kardeşlerinin arasını düzelte-
cektir.
İslam peygamberi, İslam kardeşliğini bozacak her şeyi yasak-
lamış Müslümanları kardeş ilan etmiştir. “Birbirinize kin tutmayın,
haset etmeyin, sırt çevirmeyin ve ilginizi kesmeyin, ey Allah’ın
kulları kardeş olun” buyurmuştur. (Buhari Edep: 57)
Peygamber (as) şöyle buyurur:
- “Hiç biriniz kendi nefsi için istediğini mü’min kardeşi için
de istemedikçe hakiki mü’min olamaz.” (Buhari İman: 7)
210
- “Benden sonra birbirinizin boynuna vurarak küfre dönme-
yin.”
- “Müslümana sövmek fasıklıktır. Onunla çarmışmak küfür-
dür.”
- “Hata dışında kim bir mü’mini kasten öldürürse, onun cezası
cehennemdir.”(Nisa 92-93)
- “Kim bir Mü’mini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi
olur. Kim de bir insanın yaşamasına sebep olursa, bütün insanları
yaşatmış gibi olur.” (Maida: 32)
Dinimiz, İslam kardeşliğine büyük önem verilmiştir. Kardeş-
lik cennet kapılarını açar, cehennem kapılarını kapatır. Herkese hu-
zur verir, mutluluk verir, güç verir.
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyuruyor:
- “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulüm etmez, onu
tehlike anında yalnız bırakmaz. Kim kardeşinin ihtiyacını görürse,
Allah’ta onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan
kurtarırsa, Allah’ta o yüzden onu kıyamet günü sıkıntıdan kurtarır.
Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah’ta onun ayıbını örter.”
(1. Canan, Hadis Ans: 9/374)
Hz. Peygamber sınıf sınıf ayrılanları, köle ile efendiyi bir ta-
rağın dişleri gibi eşit ve kardeş ilan etmiştir. Birbirleri ile ırk üstün-
lüğü kavgası yapanları, kan davası güdenleri kardeş yapmıştır.
Birbirleri ile amansız düşman olan Evs ve Hazrec Kabilele-
ri’nin kardeş olmalarını sağladı. Cahiliye devri adetlerini bir bir
kaldırdı. Ensar muhacir kardeşliğini oluşturdu. Her şeylerini paylaş-
tılar.
Müslüman Müslümanı Terk Etmez
Kur’an’da ayrılık düşmanlık kınanmış, dargın olanların arası-
nın düzeltmesi emredilmiştir. (Enfal: 1-Hücürat: 10)
Müslüman Müslümana buğz etmeyecektir. Sırt çevirmeyecek-
tir. İlgiyi kesmeyecektir. Müslümanın Müslümana üç günden fazla
dargın durması, onu terk etmesi, ona selam vermemesi helal olmaz.
Cenab-ı Allah ne diyor. “Mü’min mü’minleri bırakıp kâfirleri
dost edinmesin. Böyle yapanın Allah yanında hiçbir değeri yoktur.”
(Al-iİmran: 28)
- “Gerçek mü’minlerden iseniz, aranızı düzeltin. Allah’a Re-
sulüne itaat edin.” (Enfal: 1)
- “Mü’minler ancak kardeştir. O halde iki kardeşin arasını dü-
zeltin.” (Hücürat: 10)
211
Birlikte rahmet vardır. Ayrılıkta azap vardır. İki tane biri bir
araya getirseniz on bir eder.
Peygamber (as) şöyle buyurur: “Cemaate devam edin. Müs-
lümanların duaları cemaate katılanların hepsini kuşatır.”(1. Canan,
Hadis Ans: 17/397)
- “İslam cemaatinden ayrılan kimse, İslam bağını boynundan
çıkarmış olur.” (Ebu Davut: 4/241)
Müslüman Müslümanla yardımlaşır. Kuran’da: “Eğer birbiri-
nizle yardımlaşmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar” buyuru-
lur. (Enfal: 73)
Müslüman Müslümanı terk etmez, sırt çevirmez, düşmanlık
etmez, ilgiyi kesmez. Maddi manevi destek olur. Sıkıntıdaysa sıkın-
tısını giderir.
Allah rızası için yapılan desteğin, yardımın sevabı bire ondan,
yedi yüz misline kadardır.
Hz. Osman (ra) kıtlık döneminde kervanlarla getirdiği buğda-
yı 3-5 misli fazla
Fiat veren karaborsacılara vermeyip: “Ben bire ondan yedi
yüz misli kadar kâr verene vereceğim, demiş, buğdayı sıkıntı çeken
Müslümanlara dağıtmıştır. Hatta develeri de kesip dağıtmıştır.
Unutulmayacak bir olayda Yermük savaşı sırasında geçen bir
olaydır.
Savaş meydanı, ölü ve yaralılarla doludur. Huzeyfe (ra) yara-
lılar arasında amcaoğlunu arıyor; elinde matara ona su verecek.
Aradığını buluyor ama bir ses “su” diyor. Amcaoğlu suyu ona gö-
türmesini işaret ediyor. Suyu ona götürüyor, tam içirecek biraz iler-
de “su” diyen bir ses duyuyor. Suyu o da içmiyor eliyle suyu ona
götürmesini işaret ediyor. Ona ulaştığında son nefesini verdiğini
görüyor; hemen geri dönüyor, ikisi de şehadet şerbetini içmiş, su
elinde kalıyor.
Mekke’den Medine’ye hicretten sonra Peygamber (as) Mek-
keli Muhacirlerle Medineli Ensar’ı birbirine kardeş yaptı. Ensar her
şeylerini kardeşleri ile paylaştı. Onları açıkta, ihtiyaç içinde bırak-
madılar.
Ensar’dan iki eşi olanlar birini boşamayı bile teklif etti. O de-
rece ki neredeyse birbirlerine mirasçı olacaklardı. Allah resulü ka-
bul etmedi.
Bu olaylar Müslümanlar için örnek alınacak olaylardır.
Şimdi “incir çekirdeğini doldurmayacak” derler ya küçük bir
mesele için kavga oluyor. Spor karşılaşmalarında kılıçlarla, satırlar-
212
la, silahlarla karşı taraftakini çekinmeden öldürmeye kalkışılıyor. Af
yok, hoş görü yok, İslam kardeşlik anlaşması yok, sevgi, saygı yok.
1957 yılında Bedi uz Zaman Hazretleri sürgündeyken Bolva-
din’le Emirdağlılar arasındaki maçtan sonra kavga çıkar. Üstat önle-
rine geçip: “Durun! Sizler kardeşsiniz. Birbirinizin kusurlarını gör-
memezlikten gelmeniz lazım…” diyerek olayı kardeşlik hatırlatma-
sıyla önlemiştir.
1970 yıllarında Kayseri – Sivas maçında 40 kişi ölmüş, Sivas-
lılar toplanıp Kayseri’ye yürüdükleri sırada emniyet, jandarma ve
Vali bey megafonla konuşmalar yapmış, yürüyüş devam etmiştir.
Ancak Sivas Müftüsü İslam kardeşliği üzerine birkaç ayet okuyunca
Sivaslılar geri dönmüştür.
Bir aletin parçalarını bir arada tutup çalışmasını sağlayan vi-
dalardan biri vazife yapmazsa, o alet bozulur, çalışmaz.
İslam kardeşliği, ümmetin bütünlüğü bireylerden oluşur. Eğer
görevini yapmayanlar olursa, o kısımda aksaklık olur, huzur bozu-
lur.
Son zamanlarda fırka fırka, bölük bölük olmanın cezasını çe-
kiyoruz. İslam ülkelerine bakın birbirine bağlayan İslam’dan uzak-
laşıldıkça araya ilgisizlik hatta düşmanlık girmektedir.
Müslüman Müslümana Zulüm Etmez
Dinimiz Müslümanın Müslümana zarar vermesini yasaklamış-
tır. Herhangi bir şekilde zarar vermemek vaciptir. Mesela; nazarı
değen bir insanın bundan zarar vermemek için korunması vaciptir.
Bir Müslümana zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırmak Müs-
lümanın vazifesidir.
Allah resulü Müslümanı tarif ederken:
- “Müslüman, Müslümanların kendisinden emin olduğu kim-
sedir. Müslüman, eliyle diliyle başkalarına zarar vermeyen kimse-
dir. “En hayırlınız, Müslümanlara en çok faydalı olanınızdır.” Diye
tarif etmiştir.
Bir kutsi hadiste: ”Rahmetime mazhar olmak isteyen, yarat-
tıklarıma şefkat ve merhametle muamele etsin” buyurulur.
Allah resulü mazlumların yanında olmak için genç yaşta Hıl-
ful Fudul cemiyetine katılmıştır.
Müslümana zarar vermek, kardeşliği bozar.
Hz. İsa havarilerine – Bir kardeşiniz uyurken rüzgâr gizli yer-
lerini açsa ne yaparsınız? Der.
- “Örteriz” derler.
213
- “Hayır, siz öyle yapmıyorsunuz, daha da açıyorsunuz.”
- Nasıl olur? Derler.
- “Siz kardeşinizi dinliyorsunuz, daha sonra da onları başkala-
rına anlatıyorsunuz,” der.
Allah resulü şöyle buyurur:
“Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et.” “Maz-
luma yardım edelim ama zalime nasıl yardım edelim?” denilince
- “Onu zulümden alıkoyarak” buyurur. (K. Sitte: 9/380)
“Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona hıyanet etmez, yalan
söylemez ve onu sahipsiz bırakmaz; Müslümanın ırzı, malı, kanı
Müslümana haramdır. Bir Müslümanın kardeşine hakaret etmesi,
kötülük olarak ona yeter.” Demiştir. (Buhari, Mezalim: 3)
- “Allah’ın kullarına eziyet etmeyin, onları ayıplamayın ve
gizli ayıplarını araştırmayın. “Zira kim Müslüman kardeşinin ayıbı-
nı ararsa, Allah’ta onun ayıbını arar. Hatta öyle ki evinden çıkmasa
da onu rezil eder.” (Ramuzu El Ehadis: 465/4)
- “Bir kimse bir mü’mini dünyada korkutursa, Allah kıyamet
gününde o kimsenin korkusunu arttırır.” (Ramuzu El Ehadis: 421/6)
Müslüman Müslümanın Gizli Halini Araştırmaz
Kur’an’da: “Bilmediğin şeyin ardına düşme, doğrusu kalp,
göz, kulak bunların hepsi o şeyden sorumludur.” (İsra: 36)
- “Ey iman edenler! Bir topluluk diğerini alaya almasın belki
onlar kendilerinden daha hayırlıdır.” (Hücurat: 11)
- “insanları arkadan çekiştiren, gözle, kaşla alay edenlerin vay
haline!” (Hümeze: 1) buyurularak İslam kardeşliğini bozacak olan
davranışlar kınanmıştır.
Hz. Peygamber: “Zandan çekininiz. Birbirinizin eksikliğini
görmeye ve işitmeye çalışmayınız… Ey Allah’ın kulları, kardeş
olunuz.” (Tecrid-i Sarih Ter: 12/143) diye emretmiştir.
- “Bir kimse din kardeşinin ayıbını onun hoşlanacağı şekilde
örterse, Allah’ta kendisini dünya ve ahirette hoşnut eder.” Buyurur.
(Ramuz El Ehadis: 423/7)
Gizli haller araştırılırsa arada sevgi, saygı kalmaz, insanlar
birbirine düşman olur.
Müslüman Ya Hayır Söyler Ya Da Susar
Amellerinin boşa gitmemesi için insan eline, beline, diline sa-
hip olacaktır. Sövmek, lanetlemek, iftira atmak, gıybet etmek gü-
nahtır.
214
Müslüman dilini Müslümanlar aleyhinde kullanmayacaktır.
Ölünün ardından bile iyilikleri söylenecektir.
Müslümanı tarif ederken Peygamberimiz “elinden dilinden
başkalarının emin olduğu kimsedir” demiştir.
Hz. Peygamber (SAV):
- “Müslümanların aleyhinde konuşmaktan dilinizi tutunuz.
Onlardan biri ölünce de hakkında hayır söyleyiniz.”
- “Ya hayır söyle ya da sus” demiştir.
Dil iyiye kullanılırsa, güzel şeyler olur. Kötüye kullanılırsa,
kötü şeyler olur. Atalarımız: “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır”
demişlerdir.
Müslüman Müslümanla çekişmez
Müslüman, düşmanları bir tarafa bırakıp da Müslümanla uğ-
raşmaz. Allah: “Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın” (Ali İm-
ran: 103) diye emrediyor.
Müslüman, haklıda olsa çekişmeyi, didişmeyi, münakaşayı bı-
rakacaktır.
İslam’da kırgınlığa neden olur diye şaka bile hoş görülmemiş-
tir.
Kuran’da: “Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur.
Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzelt-
meyi isteyenin fısıldaşması hariç…” (Nisa: 114)
“Allah’a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Son-
ra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.” (Enfal: 46) diye emre-
diyor Rabbimiz.
Müslüman Müslümana darılmaz
Kuran’da: “Şüphesiz Müslümanlar kardeştir; öyle ise dargın
olan kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’tan sakınınız ki, size
acısın” (Hücurat: 10) buyuruluyor.
Hz. Peygamber de: “Bir mü’minin bir mü’mine üç günden
fazla küs durması helal değildir. Üç günden sonra dargın olduğuna
rastlarsa, selam versin” (Ebu Davut Edep: 47) diyor ve ilave ediyor.
- “İnsanların arasını bulmak için asıl olmayan hayırlı söz söy-
leyen, yalan söylemiş olmaz.” (Tecrid-i Sarih Terc: 8/111)
Günah işleyen bile günahta ısrar etmezse, pişman olur döner-
se, o bile terk edilmez.
215
Kıbleler Caminin Dışında da Birleşmeli
İslam’da, İslam’la, imanla şereflenenlerin kardeş oldukları
bildirilmiştir.
Küfür tek güç ve tek milletken, Müslümanların grup grup ol-
maları, bir grubun kendi grubundakilerle kardeş olmaları ve kardeş-
liği böyle anlamaları dindeki noksanlıklardandır.
Müslümanlar arasında iman bağı, İslam, Kur’an ipi koparsa,
Müslümanlar darmadağın olur. 99 luk tesbihin dağıldığı gibi dağılır.
Kara, deniz, hava kuvvetleri birlik ve uyum içinde olmazsa,
düşmanın karşısında zayıf kalır.
Müslümanlar safları sıklaştırmalı, arada boşluk bırakmamalı-
dır. Ashab-ı Kiramın elbiseleri omuzlarından eskirmiş.
İbn-i Sina’nın şu sözünü unutmamak gerekir. “En büyük azap,
cennette yalnız kalmaktır. Cennete yalnız girmek isteyen zaten cen-
netlik değildir.”
İslam kardeşliği için bir adım atılırsa, ikinci adım zaten gele-
cektir. Adımların atılmadığında özlemini çektiğimiz barış, kardeşlik
gelişmiyor.
Allah Kuran’da Müslümanların iyi hallerini değiştirmeyince,
verdiği nimetleri de değiştirmeyeceğini haber veriyor. (Enfal: 53-
Rad: 11)
Camide aynı Allah’a yönelen, omuz omuza aynı safta duran
Müslümanlar, cami dışında da aynı yöne yönelmezse, huzura ere-
mezler.
Müslümanlar arasında ufak tefek hatalar hoş görülmelidir.
Hatasız kul olmaz. Hatasız kul arayan hata işlemiş olur. Çünkü,
Peygamberlerin bile zelle denilen hataları olmuştur. Tek hatasız,
Cenab-ı Allah’tır.
Müslümanlar Fırka Fırka Olmaz
Kuran’da: “Gevşemeyin, inanmışsanız mutlaka üstünsünüz-
dür.” (Ali İmran: 139)
- “Hepiniz toptan Allah’ın dinine sarılın, parçalanıp ayrılma-
yın.” (Ali İmran: 103) “Çekişmeyin.” (Enfal: 46)
Hz. Ömer şehit edilince:
- Beni kim vurdu? Der.
- Ebu Lülü. Derler.
- Şükür beni bir Müslüman vurmadı. Der.
216
“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın.
Bunlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir..”
(Rum: 32)
Parti, parça demektir. Grupçuluk bölücülüktür.
Peygamberimiz bir gün gruplaşmış halde Müslümanları otu-
rurken görmüş. “Bana ne oluyor ki sizi fırka fırka, parti parti görü-
yorum” demiştir.
Bir topluma bölücülük girdiyse, o toplum darmadağın olur.
Bir toplum için tefrikadan daha büyük düşman olamaz. Düş-
manın en büyük silahı bölmektir. Parçalamaktır.
En güzel tedbir, tahriklere, fitrelere dikkat etmektir.
İhtilafa düşmememiz konusunda Cenab-ı Allah bizi uyarmış-
tır. Bölücülüğe sebep olan hizipçilik, ırkçılık dinimizde yasaklan-
mıştır.
Mehmet Akif: “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez” diyerek. Bu ko-
nuda hem iç, hem de dış tahrikleri dikkat çekmiştir.
Birlikte Rahmet Vardır
Ayrılıkta Azap Vardır
Tarih boyunca milletimiz dış ve iç fitnecilerden büyük zarar-
lar görmüştür. Evs ile Hazreç kabilelerinin kardeş olduktan sonra
aralarına giren Yahudi Se’ş b. Kays’ı, koyu Müslüman görünüp
içimizden vuran Lavrens’leri, “Allah’ın elçisini iyi dinleyin” deyip
deyip münafıklık yapan Abdullah b. Übey’i, Hızır yaşıyor mu, ya-
şamıyor mu, mezarlıktaki ağacın çağlası yenir mi yenmez mi tar-
tışmaları ile cami cemaatlerini taşlaştıran fitnecileri unutmayalım.
Geçmişteki gördüğümüz zararları görmemek için yakılan her fitne
ateşini bir daha yanmayacak şekilde söndürelim.
Sevgili peygamberimiz: “Akıllı Mü’min bir yılan deliğinden
iki defa ısırılmaz.” Buyurmuştur. (Riyaz üs-Salihın 1866 nolu ha-
dis)
Yüce rabbimiz de (Bakar suresi: 120, Al-i İmran: 100-118,
En’am: 51. Ayetlerinde) Yahudi ve Hristiyanlara uymamamızı, on-
lara boyun eğmememizi emretmiştir.
Siyaseti küçümsemek, “siyaset yalancının, sahtekârın işidir.
Dolayısıyla Müslümanın siyasetle ilgisi olmaz” diyerek Müslüman-
dan siyasi karar yetkisini almak düşmanın oyunudur.
Bir zamanlar “altın takmak erkeğe haramdır” diyerek sarraflık
mesleğini, “üzerindeki unla tuvalete gidilmez, günahtır” diyerek
217
değirmen ve fırıncılığı, “derdi Allah vermiştir. Derman aramak Al-
lah’a karşı gelmektir” diyerek ilaç yapımını ve tasarrufunu düşman
ele geçirmedi mi?
İşte size bir düşman oyunu daha!.. Müslüman oy kullanmaz!
Siyaset bırakılırsa nasıl söz ve karar sahibi olunacak? Allah’ın
kullarının işlerini kimler düzenleyecek? Müslümanlar hep oy verip
gerisine karışmayacak mı?
Oy kullanmamakta veya boşa gitmesinde vebal vardır. Bu ko-
nuda taassup olmaz, milletin menfaati düşünülür. Denize çakıl taşı
atan gibi olmamak gerekir.
Müslümanlar Tek Vücut Gibi Olmalıdır
Müslümanlar, bir vücutta birbirini tamamlayan organlar gibi-
dir. Birinin rahatsızlığı vücudun rahatsız olmasına sebep olur.
Müslümanlar arasında ayrılık olmaz. Sen ben çekişmesi ol-
maz. Şahsi menfaat düşüncesi olmaz.
Kırgınlık dargınlık olmaz. Birliğe beraberliğe engel olan her
şey Allah için terk edilir. Müslüman, onun bunun yanında izzet
aramaz.
Allah ne diyor: “Hepiniz Allah’ın ipine Kuran’a sarılın ayrılı-
ğa düşmeyin.” (Al-i İmran: 103)
Peygamberimiz (sav) bizden ne istiyor bakın:
- “Size bir ve beraber olmanızı tavsiye ederim. Ayrılığa düşüp
de dağılmanızdan sizi şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan yal-
nız olana yakın olur. Birlikte yaşayanlardan uzak durur.” (Tirmizi
Fiten: 71)
Camiler paylaşılır, cemaatler, gruplar birbirine düşerse, birlik-
te olmaz, dirlikte olmaz.
Aynı dini değerlere inanan, aynı gaye için çalışan tarikatlar,
birbiriyle uğraşırsa, Allah bundan razı olmaz.
Mezheplerin dördü de haktır. Fark ne? Asılda bir fark yoktur,
teferruatta, anlayışta ve yorumda farklılık vardır. Dördününde da-
yandığı kaynak Kuran’dır. Sünnettir.
Tarikatta, mezhepte ayrılık yapan, ümmet anlayışına ve İslam
kardeşliğine ters hareket etmiş olur.
İşbirliği inanç birliği ve elbirliği olunca dünya cennet olur
Müslümanlar birlikte sevinir, beraber üzülürse, Allah’ın ihsan
ettiği nimetleri beraber paylaşırsa, Müslümanlar güçlü olur, düşma-
nın hükmü geçmez.
218
Müslümanlar birbirlerine düşerlerse, İslam birliği gerçekleş-
mez. Düşmanın zulmü hüküm sürer.
Aslında cennet de cehennem de dünyadadır. Yani istenir ve
gereken yapılırsa, her şey güzel olur. Dünya hayatı cennete dönüşür.
Ahirette de cennette de cehennemde de bir şey yok. Cennet
nimetlerini de cehennem ateşini de insanlar bu dünyadan götürürler.
Şöyle anlatılır: adam ölmüş. Melekler: “gel seni yerine götü-
relim” demişler. Adam sormuş:
- Yerim neresi? Melekler:
- Yerin cennet. “Sen cennetlik işler yaptın” demiş.
Adam cehennemi görmek istemiş. Melekler alıp cehenneme
götürmüşler. Adam ne görsün?
Bir sofra, sofrada her nimet var, etrafında adamlar aç, perişan,
kaşıkların sapı uzun ve bileklerine bağlı olduğu için bir şey yiyemi-
yorlar. Adam birbirini düşünmeyen bu insanları görünce üzülmüş.
“Beni yerime götürün” demiş.
Cennete gelmişler aynı sofra, aynı yiyecekler ve aynı kaşıklar.
Bir fark var. Kaşıklar karşı taraftakinin ağzına gidiyor. Herkes tok
ve huzurlu.
Müslüman, Müslümanı sevmelidir:
Peygamber (as): “Müslüman, Müslümanın din kardeşidir.”
(Buhari, Mezalim: 3)
- “Hiç biriniz kendisi için istediğini, din kardeşi için de iste-
medikçe, olgun Müslüman olamaz.” (Buhari İman: 7)
Allah Resulü, Müslümanlar arasında İslam kardeşliğini ilan
etmiş, Müslümanın Müslümanı sevmek durumunda olduğunu bil-
dirmiştir.
Başka hadislerinde de:
- “Zalim olsun, mazlum olsun, kardeşine yardım et. Ashaptan
biri soruyor:
- Mazluma yardımı anladık. Zalime nasıl yardım edelim?
Allah Resulü ona:
- “Zalimi zulmünden vazgeçirerek cevabını veriyor.” (Buhari,
Mezalim: 4)
- “Bir kimse kardeşini severse, sevdiğini ona söylesin.” (Ri-
yazü’s - Salihın: 384)
- “Bir kimsenin Müslüman kardeşini hor görmesi, kişiye şer
olarak yeter.” (Müslim Birr: 32)
219
- “Müslüman, Müslümana zulüm etmez. Müslüman, Müslü-
manı başına gelen musibetle terk etmez. Onu zalimin zulmünde
bırakmaz.”
Müslüman din kardeşine yardımda bulundukça, Allah’ta ona
yardımda bulunur.
- “Kim bir Müslümanın dünya sıkıntısını giderirse, Allah’ta
kıyamet gününde onun sıkıntısını giderir.”
- “Kim dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Al-
lah’ta onun ayıbını örter.” (Buhari, Mezalim:3)
- “Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremez-
siniz. Birbirinizi sevmedikçe de olgun mü’min olamazsınız ve ara-
nızda selamı yayınız.” (Riyazü’s – Salihın: 376)
- “Kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır.” (Keşfül, Hafa:
945)
Cenab-ı Allah: “O mü’minler ki haklarına, yurtlarına tecavüz
edildiği zaman yardımlaşırlar.” (Şuara: 39)
Görülüyor ki, Müslümanım diyen, Müslümanları sevecektir.
Onun hakkında gıybetten, iftiradan, kötü zanda bulunmaktan, gizli
hallerini araştırmaktan uzak duracaktır.
Cenab-ı Allah şöyle uyarıyor:
- “Eğer sapığın biri size bir haber getirirse, o haberin aslını
araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa fenalık edersiniz de sonra
ettiğinize pişman olursunuz.” (Hücürat: 6)
Bir uyarı da:
- “İyilikte yardımlaşın kötülükte yardımlaşmayın.” (Maida: 2)
Veda hutbesinin özü neydi?
- İnsan haklarına saygı gösterilmesi,
- Zulüm edilmemesi ve zulme boyun eğilmemesi,
- Kan davalarının kaldırılması,
- Faizciliğin her türlüsünün yasaklanması,
- Kadın haklarının çiğnenmemesi,
- Her durumda Kuran’a ve sünnete uyulması,
- İnsanın kendine zulüm etmemesi,
- Bütün Müslümanların kardeş olduğu,
- Irkçılığın yasaklanması, şeklindeydi.
Farklılıklar Terk Sebebi Olamaz
Hangi millet, hangi ırk, hangi renkten olursa olsun, Müslü-
man, Müslüman kardeşine sahip çıkacaktır. Çünkü İslam’da kimse-
220
nin kimseye üstünlüğü yok, insanlar tarağın dişleri gibidirler. Üs-
tünlük takvadadır.
Ebu Zer(ra) Bilali Habeşiye: “Siyah kadının oğlu!” demişti.
Peygamberimiz bunu duyunca: “Sen onu anasından dolayı mı ayıp-
lıyorsun? Dedi.” Ve ilave etti: “Sen cahiliye ahlakına sahipsin.”
Ebu Zer bunun üzerine yüzünü yere koydu. “Ey Bilal, ayağını
yüzüme basmazsan vallahi yüzümü yerden kaldırmayacağım” dedi.
Sıkıntılarımızın Sebebi Zaaflarımızdır
Her birimizin isteği, herkes bizim gibi olsun, bizden olsun, bi-
zim gibi düşünsün oluyor.
Bir vücuttaki organlar aynı vazifeyi görmüyor. Hepsinin ayrı
ayrı görevi var. Bir araya gelince bedeni oluşturuyor.
Müslümanlar arasında ayrılık, İslam’ı iyi bilmezlikten kay-
naklanıyor. Rehberler ayrı ölçüler farklı.
Bakın Hristiyan âlemi, İslam ve Müslüman karşısında bir
bütündür. Küfür tek milletken, Müslümanlar arasında ayrılık gayrı-
lık niye? Bu ayrılıktan düşman yararlanıyor.
Müslümanların ayrılık sebepleri:
1-Bencillik ve menfaat duygusundan,
2-Irkçılık ve üstünlük duygusundan,
3-Mezhep tarikat ayrılıklarından,
4-Siyasi düşünceden,
5-Ve bunlardan yararlanan iç ve dış düşmanların sinsice böl,
parçala ve yut emelinden kaynaklanmaktadır.
Bu durumda Allah’ın ve Peygamberin isteklerinden haberdar
olan Müslümanların uyanmaları, bir araya gelip, kardeş olmaları
gerekmektedir. İşte o zaman ön planda Cenab-ı Allah’ın rızası ola-
cak ve o zaman “Müslümanlar kardeştir. Kardeş olun!” İlahi emri
yerine gelmiş olacaktır.
Bakın ey Müslüman kardeşim Allah ne diyor:
- “Birbirinizle çekişmeyin.” (Enfal: 46)
- “Dinlerini parçalayan; bölük bölük olanlardan olmayın.
Bunlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (Rum:
32)
- “Ayrılıp ihtilaf edenlerden olmayın.” (Al-i İmran: 105)
Buna göre ayrılıkları, farklılıkları bırakıp kardeş olmalıyız.
Birbirimizi sevmesini öğrenmeliyiz. Bilmeliyiz ki, aramızda sen
ben yok, İslam var.
221
Düşman oyunlarına gelindiği, İslam kardeşliği gerçekleştire-
mediği için İslam ülkeleri bu hale düşmüştür. İslam kardeşliğinin
gerçekleşmesi için Allah ve Resulü bakın bizi nasıl uyarıyor:
- “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah ve ahirete
inanıyorsanız onu Allah ve resulüne götürün (onların talimatına
göre halledin) bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha gü-
zeldir.” (Nisa: 59)
Düşmanın oyununa gelinirse, düşman, birliğimizi, dirliğimizi
bozar. Çare ne olmalı?
- “Ey Allah’ın kulları! Ya saflarınızı düzgün yaparsınız yahut
da Allah aranıza fitne ve düşmanlık sokar.” (R. Salihın:160)
- “Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin
onlarla hiçbir ilişkin yoktur.” (Enam: 159) Bu bir uyarı bir ikazdır.
Düşman, Güçlü Müslüman Birliği İstemez İslam’a, Müslümana karşı olan kâfirler ve ideolojiler, hep
Müslümanları nasıl bölebiliriz, onlara nasıl hâkim olabiliriz, diye imha planları hazırlamışlardır. Bakın İslam ülkelerine; bir araya gelebiliyorlar mı? Böyle mi olmalı?
Muaviye ile Hz. Ali(ra) ı karşı karşıya getiren cihan impara-torluğunu parçalayan düşman, hiçbir dönemde Müslümanların kar-deşliğine müsaade etmemiştir. Oynanan oyunlara tarih şahittir.
Ne zaman Müslüman Türkiye uyandı birbirine sarıldı, düşman hemen harekete geçmiş fitne ateşini tutuşturmuştur.
Kur’an’da: Müslümana nasıl emrediliyor: - “Kâfirler birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz birbirinizin
yardımcıları olmazsanız, aranızda fitne ve fesat çıkar.” (Enfal: 73) uyarısı vardır.
- “Öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere isabet etmez…” (Enfal: 25)
- “Allah ve Resulüne itaat ediniz. Birbirinizle uğraşmayınız. Yoksa kuvvetinizi kaybedersiniz.” (Enfal: 46)
Peygamberimiz: “Size ayrılıp dağılmaktan sakınmanızı tavsi-ye ederim. Çünkü şeytan yalnıza daha yakın olur. Toplumdan uzak olur. Kim cennetlik olmak istiyorsa, toplulukla olmaya çalışsın.” (Tirmizi Fiten: 4/2254) tavsiyesinde bulunmuştur.
Atalarımız: “Birlik imandandır, ayrılık şeytandandır.” Demiş-lerdir.
Uyanalım, düşman oyunlarına gelmeyelim. Onlar bizim iyili-ğimizi düşünmezler, istemezler.
222
Eğer bu milletin kardeşliğine bir zarar gelirse, bundan herkes zarar görür.
Gemi batırılırsa, batıranda, gemidekilerle batar. Allah içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etmesin.
Sonuç Olarak
Güçlü – İslam birliği istemeyen Siyonizm ve haçlı zihniyeti,
sinsi faaliyetini sürdürmektedir.
Atalarımız: “Su uyur, düşman uyumaz” derken düşmana karşı
her an uyanık olmamızı istemiştir.
Unutmayalım, Osmanlı’yı çeşitli entrikalarla yıkan zihniyet,
Müslüman Türkiye’yi yıkmak, yok etmek ve İslam ülkeleri üzerin-
deki hâkimiyetine son vermek için elinden gelen her oyunu oyna-
maktadır.
Küfür tek millettir. Allah bizi şöyle uyarıyor:
- “Kâfirler birbirinin yardımcılarıdır. Eğer siz birbirinizin yar-
dımcıları olmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” (Enfal: 73)
Aradaki ayrılıkları bırakıp bir araya gelmemiz için bu ayetin
etkisi olmayacak mı? Peygamberimiz (as): “Birlikte rahmet, ayrılık-
ta azap vardır” dememiş mi?
Allah ve Resulünün bu emirleri, cahiliye devrinin kötülükleri-
ni kaldırarak Ensar’la muhacirleri kardeş yapmadı mı?
İzah tarzından doğan ihtilafları bir tarafa bırakıp, Kuran’da,
sünnette birleşmeliyiz.
Sözümüzü Allah Resulünün ikaz ve uyarıları ile bitirelim ve
tekrar edelim:
- “Size ayrılıp, dağılmaktan kaçınmanızı tavsiye ederim. Çün-
kü şeytan, yalnız olanlara daha yakın olur. Topluluktan uzak olur.
Kim cennetlik olmak istiyorsa, birlikte olmaya çalışsın.” (Tirmizi,
Fiten: 4/2254)
Rabbim bizi ayrımcılıktan, bencillikten korusun. Cennette
herkese yer var. Hz. Ebu Bekir(ra): “Rabbim, vücudumu öyle büyüt
ki, cehenneme koy, başkasına yer kalmasın” diyordu. Biz cennete
tek başımıza girmek istemeyelim. Zaten o zaman cennetlik olun-
maz.
223
HAYAT ÖLÇÜLERİMİZ
Geçmişin hatıraları, günün kavgaları ve geleceğin hayalleri ile
ömrümüz geçip gidiyor.
Geçen geçmiştir. Gelecek nasip olur veya olmaz. Bizim için
hayat, şuan yaşadığımız hayattır. O da her nefeste kısalmaktadır.
Her attığımız adım bizi ölüme götürüyor.
Bu durumda öleceğimizden haberimiz yok gibi yaşayarak
kaybedenlerden oluruz.
Kaybedenlerden olmamamız için Cenab-ı Allah, peygamber-
ler göndermiştir, kitap göndermiştir, bunlarla nasıl yaşamamız, ne-
ler yapıp, neler yapmamamız gerektiğin bildirmiştir. Hayatın so-
nundaki hesabı hatırlatmış, son durak cennet, cehennemi bize haber
vermiştir.
Hayatın başında Cenab-ı Allah’la yaptığımız anlaşmayı unu-
tur, verdiğimiz sözü tutmazsak, kalbimiz kirlenir, gönlümüz çorak-
laşır. Keşke yaratılmasaydım, mahşer günü hakkını alıp toprak olan
hayvanlara bakıp ‘’keşke toprak olsaydım’’ deriz.
Hayat ölçüleri Kur’an ve sünnet olanlar ise Cenab-ı Allah’ın
lütuf ve ihsanları ile karşılanıp, cennet nimetlerine kavuşur.
Unutmayalım ki, Cenab-ı Allah bizden bazı şeyler istiyor.
Peygamber(as)’ın istekleri var. Melekler bizi korumaya çalışıyor.
Bizim için dua ediyor ve bizi hayra çağırıyor. Nefsimiz ve şeytan
ise bizden kötü şeyler istiyor. Bizi kötülüğe davet ediyor. Bunu bile-
rek yaşamak, insanı mahcup etmez.
Allah, insanı en güzel biçimde yaratmıştır. Diğer canlılara bir
sorumluluk yüklememiş, sadece insanı sorumlu tutmuştur. Ömrünü
nerede, nasıl geçirdiğini, neler yapıp, neler yapamadığını soracak.
İnsan yaşarken yaratılış sebebini unutmamalıdır. Hayatında
bir hedefi, bir gayesi olmalıdır. Anlamsız bir hayat, bomboş geçmiş-
tir hayat, pişmanlık vesilesi olacaktır.
İnsanın birinci vazifesi, Allah rızasını gözetmek olmalıdır. Al-
lah rızasını kazanmak için fedakârlıkta bulunmalı, zorluklara kat-
lanmalıdır. Her günün akşamı, bugün ne yaptım? Allah rızasına ne
gibi bir fedakârlığa katlandım? Diye kendisini hesaba çekmelidir.
Peygamberin ve din büyüklerimizin hayatına baktığımız za-
man Allah için zulüm gördüler, göç ettiler, öldürüldüler gene de
dinlerinden, inançlarından taviz vermediler. Hapislerde yattılar,
224
idam edildiler, çok eziyet çektiler, her şeye rağmen Allah’ın rızasını
gözettiler.
Mü ‘minin dikkat edeceği hususlardan biri, Cenab-ı Allah’ı
sevmek, sevdiği kadarda o’ndan korkmalıdır.
Peygamber(as) miraca çıkarken Musa peygamberi görüyor
ve:’’ eski kilim gibi Allah korkusundan tir tir titriyordu.’’ Diyor.
Hz Ömer devenin üzerinde iken biri,’’ Allah’tan kork ya
Ömer!’’ deyince Hz Ömer(ra) deveden düşüp bayılıyor. Ayıldıktan
sonra sararmış yüzle:’’ Ömer de kim oluyor Allah’tan korkmaya-
cak!’’ diyor.
Ondaki Allah korkusu halka yansımıştır. Onun zamanında
kurt kuzuyu yememiş, süte su katılmamış, dağdaki çoban güttüğü
sürüden bir tanesine bile dokunmamıştır.
Allah korkusu insanı hayır üzerine yaşatır. O korku, işine,
aşına ve eşine yansır.
Cenab-ı Allah kutsi hadiste:‘’ kulumdan iki korkuyu cem et-
mem’’ diyor. Allah’tan korkmayanı her şey korkutur.
Müslüman, besmeleli bir hayat yaşar. Besmelesiz işin eksik
ve hayırsız olduğunu bilir. Müslüman için besmele berekettir. İnsa-
nı şeytandan emin kılar. Bazı şüpheli şeyleri de helalleştirir. Ayrıca
besmele Allah’tan izin almaktır. Her işi de kolaylaştırır. Besmelesiz
hayat, Fatihasız mezara götürür.
Müslüman, münafıklaşma korkusu taşımalıdır. İnsanların ya-
nında başka, yalnızken başka münafık alametlerindendir. Müslüman
başka başka olmaz.
İnsanın işinde davranışında sözünde kime benzediği önemlidir
Müslüman işimi işliyor, kâfir işimi işliyor. Yoksa münafık işimi
işliyor buna bakılır. Bize bakıp ne denileceği önemlidir.
Müslümanın söylediği ile yaptığı aynı olmalıdır. Cenab-ı Al-
lah kur ’anda:
‘’Yapamadığını niye söylüyorsun? Yapmadığını söylemek,
Allah tarafında nefretle karşılanır.’’ (saff:2-3)
‘’Verdiğin sözü yerine getir’’(İsra:34)
‘’Ahdini yerine getir’’(Nahl:91) diye emrediyor.
Peygamber(as) da:’’ insanın sözü ile ameli tartılır sözü ağır
gelenin ameli kabul olmaz’’
Buyuruyor. (Ramuz el Ehadis:379/11)
Konuşurken’’ atıyorum’’ deniyor. Müslüman atıp tutmaz.
Müslüman, eline, beline, diline sahip çıkmayı prensip edinme-
lidir.
225
Dünyayı meyledip, ahireti ihmalden vaz geçmeyince Müslü-
manın işi zorlaşır. Peygamberimiz ashabına‘’ bu oğlak ölüsünü alan
var mı? Demiş, kimse çıkmayınca’’ dünyanın Allah yanında bu
oğlak ölüsü kadar değeri yoktur.’’ Demiştir.
Dünyaya insan kul olmadıkça ve ya insana kul köle olmadık-
ça, kurtuluş kolaydır.
Dünya ahiretin tarlasıdır. Ahireti kazanma yeridir. Sahabeyi
üstün kılan şey Allah yolunda infaktı. Malı ile canı ile cihad etmek
olmuştur.
İnsanın Allah’a yakınlığı, dünya ile ilişkisi ile ölçülür. İnsan
dünyaya yakın olduğu kadar Allahtan, ibadetten uzaklaşır. Çünkü
hırs tamah yani dünya malına düşkünlüğü birçok şeyi unutturur.
Peygamber(as): ’’İnsan yediğinden ibarettir.’’ Demiştir. İnsa-
nın midesinde, kanında, etinde haram varsa, duası da, namazı da,
zikri de kabul olmaz.
Müslüman yediğine içtiğine dikkat etmezse, ibadetten zevk
almaz. Organları isyan eder, kulluğa yanaşmaz.
Hz Ebu Bekir(ra) yardımcısının ikramının helal olamadığını
anlayınca kusmuş:’’ ya Rabbi çıkara bildiğimi çıkardım. Çıkarama-
dığım için beni affet!’’ demiştir.
Müslümanın haram olduğu bildirilen bir şeyi helal kılma yet-
kisi yoktur. Haram her zaman, her yerde haramdır. Müslümanın
haramla işi olmaz. Haramın helal kısımda yoktur. Harama götüren
şeyde haramdır. Haramın eşine ve çocuklarına yansıması çok kötü-
dür.
Müslüman harama düşmemek için şüpheli şeylerden kaçına-
caktır.
Peygamber(as):’’ şüpheliyi bırak şüphe vermeyene bak.’’
(Buhari, Büyü:3) der.
Neyin haram, neyin helal, neyinde şüpheli olduğunu araştırıp
öğrenmek vazifesidir.
Müslüman hayat ölçülerinden biride kul hakkına riayet etme-
sidir.
Müslümanın kul hakkı hassasiyeti olmalıdır. Kul hakkı Ce-
nab-ı Allah’ın affetmediği haktır. Peygamberimiz (sav) bir cenaze
gelse sorardı:’’ borcu var mı’’ eğer borcu varsa ödeninceye kadar
cenaze namazını kıldırmazdı.
Bir kadın peygambere gelerek
Kocam öldü çocuklarımın yiyeceği yok. Azıcık para bıraktı,
birazda borcu var ne yapmalıyım? Dedi.
226
Peygamber (as) kadına:
‘’borcunu öde’’ buyurdu.
Musalla taşında ki helalleşme öleni kurtarmaz. Hak iadesi ol-
malıdır. Onun için ölenin kime ne borcu varsa. Zekât borcu varsa
hemen ödemelidir. Çünkü kabirde sorgu var. Kabirde azap vardır.
Borç ahirete kalırsa, ödeşmede hak sahibi sevapları alacaktır.
Sevaplar yetmezse, günahlarını verecektir.
Peygamber(as) şöyle buyurur:
‘’ Bir kimse haksız olarak bir kimsenin toprağına tecavüz
ederse, kıyamet günü o yeri yedi katı boynuna geçirilir.’’(Riyazü’s-
salihın:204)
‘’Bir kimse yemin ederek bir Müslümanın hakkına gasp eder-
se, Allah o kimseyi cenneti haram, cehennemi vacip kı-
lar.’’(Age:212)
‘’Müslüman Müslümanın üzerinde ne gibi hakları vardır soru-
suna Peygamber(as):
*Selam almak. Vermek,
*Hasta ise ziyaret etmek,
*Cenazesini kaldırmak,
*Meşru olan davetine icabet etmek,
*Aksırınca şükrederse, yerhamükellah demek.” (Müslim, se-
lami:4)
‘’Kıyamet günü gasp ettiğimiz hakları sahiplerine mutlaka
ödeyeceksiniz’’(R. Salihın:204) buyurur.
Müslüman şu haklar üzerinde titiz olmalıdır.
-Ana baba hakkı,
-Eş hakkı,
-Çocukların hakkı,
-Akraba hakkı
-Komşu hakkı
-Yetim, dul hakkı,
-Misafir hakkı,
-Hayvan hakkı,
Müslüman, öncelikle şu yedi büyük büyük günahtan kaçınma-
lıdır: Bir hadiste: ’’Yedi büyük günahtan kaçının:
1-Allaha şirk koşmaktan
2-Adam öldürmekten
3-Cihaddan geri durmaktan
4-Yetim malı yemekten
5-Faiz yemekten
227
6-Namuslu kadını iftira etmekten
7-Zina etmekten buyrulmuştur.
Günah işlemek, Allah’a isyandır. Her günah kalbi karartır ve
kalpte siyah nokta oluşturur. Tövbe edip günah terk edilmezse, kalp
tamamen kararır.
Müslüman tebliği, iyiliği emredip kötülükten sakındırma, kö-
tüye kötülüğe tepki göstermek gibi üzerine borç olan görevlerini
ihmal etmemelidir.
Hayra, hidayete vesile olmak, her Müslümanın görevidir. Kö-
tülüğe sebep olmak ne kadar günahsa, kötülüğe engel olmak, mani
olmak da o kadarda sevaptır.
Çekinmek yok. Banane yok her kötülükten sorumluyuz.
Bir hadiste peygamber(as) şöyle der:
‘’Öyle bir zaman gelecek ki, o vakit Mü’minin kalbi tuzun
suda eridiği gibi eriyecek
Niçin ya Rasulullah? Denince:
Kötülükleri görüp de onları yok etmeye güç yetirmediği için’’
buyurmuştur.
‘’Kim hayra sebep olursa, ona da o hayrı işleyen sevabı kadar
sevap verilir.’’(Riyazü’s- salihın: 172)
Bir hadiste de şöyle buyuruluyor:
‘’Kıyamet günü birinin yakasına biri yapışır. O kişi:
-Sen kimsin, neden yakama yapışıyorsun? Der. O kişi:
-Dünyada sen beni kötü durumda gördün de, beni uyarmadın.
Beni o kötülükten alıkoymadın’’ der.
Müslüman için insanlara faydalı olmak esastır. Peygamberi-
miz(sav):’’ en hayırlınız insanlara en çok faydalı olanınızdır’’ de-
miştir.
Cenab-ı Allah :’’ İyilikte yardımlaşın’’ (Maida:2)
‘’İyilikte yarışın’’ diye emrediyor.’’ (Maida:49)
Neme lazımcılıkla Allah’ın rızasını kazanılmaz.
Müslüman, hayatını İslam’a göre tanzim eder. Kur’an Pey-
gamberin hayatı ve sünneti onun hayatında ölçüdür.
Müslüman, dinini doğru kaynaktan ve itikadı düzgün kimse-
lerden öğrenmelidir. Kendine göre din edinmemeli menfaatine uy-
gun fetva aramamalıdır.
Dinine zarar vermemek için bid’at ve hurafelerden uzak dur-
malıdır.
İnanan,’’ inandım’’ diyen inancını yaşamalı ve yaşatmalıdır.
Yoksa boş söz, dile zahmettir.
228
Müslüman, Allah’ın kitabına, Rasülünün sünnetine sımsıkı sa-
rılan kimsedir. Dininden imanından taviz vermez. İbadetlerde gev-
şeklik göstermez.
Müslüman, İslam’ı doya doya yaşamalıdır. Birine demişler ki:
“-Bir daha dünyaya gelsen nasıl yaşar, neler yapardın? O zat
hiç düşünmeden
-Bir dahası yok ki!” demiş.
Zaman üçtür; geçen zaman geçmiştir geri gelmez gelecek za-
man onun ne kadarını bizim bilemeyiz. Bize içinde bulunduğumuz
zaman kalıyor. İşte bizim için fırsat yaşadığımız zamandır.
Cenab-ı Allah amellerimizi önümüze koyacak, nimetlerine ha-
tırlatacak ve bize soracak:
-Beğendin mi? Kul:
-"Hayır’’ diyecek
-Allah: "Beğenmediğini ben nasıl beğeneyim!’’ diyecek.
Müslüman, farklı insan olmalı. Kafir işi işlemekten, münafık
işi işlemekten uzak durmalıdır. Dünya hayatına aldanıp, ahireti,
kabri, hesap vermeyi unutmamalıdır.
Müslüman boş şeylerle uğraşmamalı. Faydalı iş yapmalı. Al-
lah’tan razı olmalı, Allah da ondan razı olmalı.
Müslüman, günah sayılan her şeyden sakınmalıdır. Allah’ın
kullarının, acizlerin, yetimlerin, dulların hayır duasını almalıdır.
Müslüman, her an ölüme, hesap vermeye hazır olmalıdır.
Müslümanın yolculuğu cennetedir. O asla ölümü unutmaz ya-
rın ölecekmiş gibi hazırlık yapar. Bomboş Allah’ın huzuruna çık-
maz. Kabri düşünür, kabir sorusuna hazırlık yapar. Kabrin cennet
bahçesi olması için gülleri dünyaya diker. Kabirden güzel kalkış
için güzel ameller işler. Asla ölüm, kabir yokmuş gibi yaşamaz. Her
an ölüme hazır olur. Ölümden korkmaz. Hayatın karnesi olan amel
defterini sağ tarafından almak ve imanlı gitmek için dua eder.
Müslüman, bazı korkular içinde yaşar:
-Günah işlemek, affa uğramamaktan,
-İmanlı, Müslüman olarak can vermemekten.
- Kabir azabı görmekten
-Sıratı geçememekten.
-Amel defterini sağdan alamamaktan.
-Mahşer günü affedilmemekten.
-Peygamberin şefaatinden mahrum kalmaktan.
-Cennete girmemekten korkmalıdır. Bu korku onu kendine
getirir ve hazırlık yapmasına neden olur.
229
Müslüman, iyi ahlak sahibi olur. Güzel huylu, güzel ahlaklı,
iffetli, hayalı ve iyi niyetli kimsedir. İslam’ı doya doya yaşar. İslam,
hayatının her anını kapsar. Onu gören, ondan emin olur. Kimse on-
dan zarar görmez.
Cenab-ı Allah Kur’an’da Müslümandan şöyle söz eder:
‘’Rahman’ın has kulları onlar ki, yeryüzünde tevazu ile yürür-
ler ve kendilerini bilmez kimseler onlara laf attığında incitmeden
‘’selam’’ derler. Onlar harcadıklarında ne israf ederler nede cimrilik
ederler, ikisi arasında orta yol tutarlar. Onlar, Allah’tan başka bir
tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina
etmezler. Yalan yere şahitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıkların-
da vakar ile geçip giderler. Kendilerine Allah’ın ayetlerini hatırladı-
ğında kör ve sağır gibi davranmazlar onlar için ebedi kalacakları
cennet vardır.’’(Furkan:63-76)
Peygamber(as) ın Müslüman tarifi de şöyledir:
’’ Müslüman elinden, dilinden Müslümanların emin olduğu
kimsedir.’’ (Tirmizi, iman:12) demiştir.
Müslüman, Allah’ın ve Resulünün davetine uyar. Nefsin ve
şeytanın davetine sağırdır.
Müslüman örnek insan olmalıdır. Hayra vesile olmalı ve iyili-
ğe çığır açmalıdır. Hiçbir zaman şuna bak, çocuğuna bak dedirtme-
meli, kınanmaktan kötü örnek olmaktan, sapmaktan uzak durmalı-
dır.
Müslüman, ciddi olur. Yalan söylemez şaklabanlık yapmaz.
Peygamber(as) bir hadislerinde şöyle buyurur:
‘’Yazık ona ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan
söyler yazıklar olsun ona!(Seçme Hadisler:52)
‘’Hayra vesile olan, onu bizzat işlemiş gibidir.’’ Buyuruyor
peygamber(as). (Tirmizi İlim:14)
Eğer kötü çığır açıldıysa onu işleyenlerin vebali kıyamete ka-
dar ona yazılır. Peygamberimizin haber verdiğine göre’’ Cinayet
işleyenin günahı kadar Adem’in oğluna da günah yazılır. Çünkü o
adam öldürme çığırını açmıştır.’’
Kur’an’da:’’ Kim iyi bir işe aracılık ederse onunda o işte bir
nasibi vardır. Kim de kötü birisine aracılık ederse, onunda o işten
bir payı olur: Allah her şeyin karşılığını verir.’’ Buyrulur.(Nisa:85)
Sadaka-i cariye olan işler vardır. Başkalarına örnek olmak,
hidayetine sebep olmak, iyiliğe çığır açmak gibi. Bunlar Mü’min
için büyük bir kazançtır.
230
Müslümanın iş hayatı dürüst, aile hayatı düzgün olmalıdır.
Merhametten, şefkatten sevgi, saygıdan ve görev anlayışından yok-
sun olan aile yuvaları mutlu ve huzurlu olmazlar.
Ev halkı ile iyi geçinilecektir. Haklarına riayet edilecektir. So-
rumluluklar noksansız yerine getirilecektir.
Herhangi bir durumda empati yapılmalıdır.
Peygamber(as): ’’En hayırlınız ailesine hayırlı olandır.’’ Bu-
yurur. Dövmek, kaba, kırıcı davranmak, aşağılanmak İslam ahlakı
ile bağdaşmaz.
Müslüman, nefsine hakim olan kişidir. Nefis, kötülük ister,
şeytanın arzularını yerine getirmede ona hizmet eder.
Adem(as)‘ı cennetten kovduran, şeytanı Allah’a hizmet etti-
ren, Kabil'e cinayet işleten Nemrut’u Firavun’u, Ebucehilleri küfür
bataklığına iten, hep insanı mahcup eden, pişman olacağı işler işle-
ten nefis değil midir?
Nefsine hakim olan mükafata nail olur. Nefsin azgın hali ise
insanı güzellikten alıkoyar.
Peygamberimiz(sav) hep ‘’Allah’ım göz açıp kapayıncaya
kadar. Beni nefsimin eline bırakma!’’ diye dua etmiştir.
Nefis ahmaktır. Hep kendi aleyhine olan iş yapar. Onun için
en büyük cihad, nefis ile yapılan cihadtır.
Sağlam Müslüman olabilmek için önce nefsin ıslahı gelir. Ce-
nab-ı Allah: ‘’ Sana gelen iyilik Allah’tandır. Kötülük ise nefisten-
dir.’’ buyurur.(Nisa:79)
Bir ayette: ‘’ Nefsini kötülükten arındıran kurtuluşa ermiş,
onu kötülüklere gömende ziyan etmiştir’’ buyrulur(Şems:8-10)
Nefis en güzel Kur’an’la, sünnetle ve ibadetle terbiye edilir.
Peygamber(as) şöyle der:
‘’Cehennem nefsin arzu ettiği şeylerle cennet de nefsin sev-
mediği şeylerle kuşatılmıştır.’’(Riyaz’üs Salihı:101)
Müslüman, inananları, kardeş bilir. Çünkü Kur’an Müslüman-
lar kardeştir. Der
Müslüman, kardeşinin noksanını aramaz. Onun gıybetini
yapmaz, ona iftira etmez onun aleyhinde bir şey yapmaz. Ayrım
yapmaz grupçuluk yapmaz. Senden benden demez. Müslümanlar bir
binanın tuğlaları gibidir.
İnsan Müslümanlara ne kadar yakın olursa, Allah’a da o kadar
yakın olur. Müslüman, Müslüman kardeşine bir şey yapmış olsa,
Allah’a yapmış olur.
231
Müslüman, israftan son derece kaçınmalıdır. Hiçbir şeyi israf
etmemelidir. Bilmelidir ki ‘’israf edenler, şeytanın kardeşleridir.’’
(isra:27) israf edenleri Allah sevmez.
Saçıp savurmak israftır. Bir şeyi telef etmek israftır. Peygam-
berin ifadesiyle:’’ her canının istediğini yemek, doyduktan sonra
yemek israftır.’’ (Ramuz El- Ehadis:131/10)
Müslüman, içtiği çayı yarıya kadar bırakmaz, yediği ekmeğin
son lokmasını yer, yediği yemeğin tabağını sıyırır. Bir miktar şeyta-
na bırakmaz.
Müslüman, zamanı boşuna harcamaz, ömrünü israf etmez.
Kullandığı ilaçları yerinde kullanır. Gereksiz lamba yakmaz var
olanı yok saymaz. Her gün ölçüsüz ekmek alıp torba torba bir yerle-
re asmaz ve çöpe atmaz.
Müslüman, hayatını yalan ve yeminle geçirmez. Yalansız söz
söyler. Yalansız iş yapar. Yalansız bir hayat yaşar. Dünyanın yalan
dünya olduğunu bilir.
‘’Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’’ derler.
Kul yalan söyleye söyleye yalancı defterine yazılır. Bilir ki o
yanında söylediği yalanları tesbit eden melekler vardır. (Kaf:28)
Yemine gelince doğru insan niye yemin etsin? Yalancı yemin
eder. Yalanını yeminle örtmek ister.
Müslüman, doğruysa da asla yemin etmez. Allah insanı ağı-
zından çıkan her sözden sorumlu tutacaktır.
Edilen her yemin kefareti vardır. (Maida:89)
Peygamber(as) şöyle der:
‘’Alış-verişte yemin eden, nalın kazancını giderir.’’ (Riya-
zü’s- Salihın:1752)
Karşı tarafın yemin olarak anlattığı ve kabul ettiği her söz,
yemin sayılır.
Dil yalandan, yeminden arınmadıkça olgun Müslüman olun-
maz.
Cenab-ı Allah Kur’an’da Müslüman için hayat ölçüleri bil-
dirmiştir. Bunlardan bazı örnekler verelim:
-İnsanları hayra çağırmak, kötülüklerden alıkoymak. (Al-i İm-
ran: 106)
-Zulm etmekten, zulme uğramaktan kaçınmak. (En’am:21)
-İçkiden, kumardan, faldan, şans oyunlarından kaçınmak.
(Maida:90)
-Faiz alıp vermekten korunmak. (Bakara275_Al-i İmran:130)
232
-İffetli yaşamak günahlardan kaçınmak, günaha tövbe etmek.
(Nur:31)
-İnançsıza af dilemek dua etmemek. (Tövbe80-85 - Münafı-
kun:6)
-Zinanın her türlüsünden kaçınmak. (İsra:32)
-Harama göz dikmemek (Nur:31-36-60)
-İftiradan kaçınmak (Ahzab:58)
-Allah’ın rahmetliden ümit kesmemek (Zümer:53)
-Başkalarının gıybetini yapmamak, alay etmemek.(Hümeze:1-
2)
-Müminleri bırakıp kafirler dost edinilmeyecek. (Al-i im-
ran:28)
-Adaleti ayakta tutmak. (Nisa:135)
-Allah yolunda cihad etmek. (Maida:35)
-Helalden yiyip içmek (Maida:87)
-Şirk koşmaktan kaçınmak. (Er’ami:106)
-Doğrularla beraber olmak. (Tovbe:119)
-Alış-verişte dürüst olmak. (İsra:35)
-Küfre, kafire boyun eğmemek, razı olmamak (Ahzab:1-3)
-Kur'an'a tabi olmak. (Zümer35)
-Müslümanların arasını düzeltmek. (Hücürat 9-10)
-Kötü zandan kaçınmak (Hücürat:12)
-Ahiret hazırlığı yapmak. (Haşr18-19)
-Mal, evlat ibadetten alıkoyup, Allahtan uzaklaştırmayacak.
(Münafikun:9)
-Hak ile batıl birbirine karıştırılmayacak (Bakara:42)
-Fitne çıkarmamak (Bakara:191)
-Sapıklara uymamak. (En’am:116)
-Müslüman, Müslümanla çekişmeyecek (Enfal:46)
-Müslümanlar gurup gurup olmaktan kaçınacak. (Rum:32 -
Müminun:53)
-Allah’a kulluk etmek, ona hiçbir şeyi ortak koşmamak
-Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak
komşuya, elimizin altında bulunanlara iyilik etmek. (Nisa:36)
MÜSLÜMANLARA SÜNNETLE KONULAN HAYAT
ÖLÇÜLERİNDEN BAZILARI DA ŞUNLARDIR
-İmandan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak kadar
korkunç görmek.(Müslim, İman:67)
233
-Harama bakmayı iblisin zehirli oklarından bir ok olarak gör-
mek.
-Peygambere itaati, Cenab-ı Allah’a itaat bilmek,
-Allah’ın devamlı kalbe nazar ettiğini bilip ona göre davran-
mak.
-Haramdan günahtan kaçınmak.
-Hayatı Kur'an'a göre yaşamak
-Malın zekatını vererek onu temizlemek.
-Dinin direği olan namazı, terk etmemek.
-Nefsin ve şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak.
-Şirkten, Allah'a isyandan kaçınmak.
-Yalandan, riyadan, yeminden uzak durmak.
-Şeytanın vesvesesine, şerre davetine kulak vermemek.
-Haramdan, şüpheli şeylerden uzak durmak.
-Zikri, tövbeyi ve duayı elden, dilden bırakmamak.
-Hainlik etmemek, kafir münafık işi işlememek.
-Ölü eti yemek olan gıybetten sakınmak
-Hiçbir günahı küçük görmemek
-İmanı uzaklaştıran zinadan kaçınmak. (Tirmizi, iman:11)
Zina eden, hırsızlık yapan, içki içen Müslüman olarak bunları
yapmaz.
Kur’an’da:’’ zinaya yaklaşmayın. Çünkü o çirkin bir hayasız-
lıktır ve çok kötü bir yoldur.’’ (İsra:32)
Bunlar, Cenab-ı Allah’ın ve Resulünün koyduğu hayat ölçüle-
ri ve talimatlarıdır.
Eyvah! Keşke! Dememek için konulan kurallara uyulursa,
dünyada huzur ahirette saadet elde edilmiş olur.
Müslüman ‘’keşke’’ diyeceği, pişman olacağı iş işlemez. Son-
ra keşke demenin ve pişman olmanın fayda vermeyeceğini bilir.
Keşke dememek için:
Sağlam bilgi doğru itikat sahibi olalım.
Bilgisiz, itikadı bozuk olmayalım.
İnandık demekle kalmayalım.
İnancımızı yaşayalım Allah’ın Peygamberin her talimatını ha-
yat ölçüsü yapalım.
Allah’ın davetine isyan etmeyelim
Allah’ın hayat verici davetlerine icabet edelim.
Peygamberin sünnetine arka plana atmayalım.
Sünnete azıdişimizle dört elle sımsıkı sarılalım.
Boş manasız, hayvani hayat yaşamayalım.
234
Hayatı dolu dolu yaşayalım, anlam kazandıralım. Bilen ola-
lım, veren olalım.
Haktan yana ol!
Haksızlık karşısında susan şeytan olma!
Hep dosdoğru ol!
İkiyüzlü münafık olma!
Ne kendisi eyledi rahat
Ne halka verdi huzur
Göçtü gitti cihandan.
Dayansın ehli kubur, olma!
Müslüman olarak can verenlerden ol.
Allah’ım canımızı Müslüman olarak al. Hesabını kolay veren,
cennetlik kullarından et!
235
SEVABI ÇOK AMELLER
Dünya hayatının sonunda, hayatın hesabı sorulacak, amel def-teri sağdan veya soldan verilecek, iyiliklerle kötülük tartılacak. İyi-likleri, sevabı ağır gelen kurtulacak. Günahları, hataları çok olan cehennem azabı ile karşılaşacak.
Hayatı güzel yaşamadan emir, yasakları, helali, haramı, iyiyi, kötüyü, gözetlemeden insan kurtulamaz.
Kurtulmak isteyen, hayatını iyi ve güzel şeylerle süslemeli, vicdanının rahatsız olmayacağı iş işlememeli ve hayatı dolu dolu yaşamalı, her günün sonunda vicdan rahatlığı içinde yatağına girme-lidir.
Dininizde ne güzel müjdeler var. Bir iyiliğe, bire ondan bire yedi yüz kat sevap vaad ediliyor.
Cenabı Allah Kur'an’da :''iyilikte hayırda yarışın'' diye emre-diyor.(Bakara:148)
Peygamber(as) :''insanların en hayırlısı, insanlara en çok fay-dalı olandır'' buyuruyor.
Peygamber(as):''işlenen bir kötülükten sonra hemen iyilik yap ki, kötülüğü silip süpürsün'' (Tirmizi birri: 55) kötülükleri silip sü-püren iyiliği tavsiye ediyor.
Yapılan iyilik, amel defterine kat kat yazılırken, birde kötü-lükleri silip süpürüyor. Cenab-ı Allah Kur'an’da:
''İyilikler kötülükleri götürür.'' (Hud:114) buyuruyor. Bundan güzel müjde mi olur.
Ne kadar çok iyilik, o kadar çok sevap var. Hayatımızda bol sevaplı bazı amelleri ele alalımda yapan, iş-
leyen kazandığı sevaplar karşılığında kurtulan çok olsun. Cenab-ı Allah’ın bizden en önce istediği iman ve sonra amel-
dir. Öyleyse önce sağlam şüphesiz tereddütsüz imana sahip olmalı-yız.
İman, Allah'ın insana en büyük lütfudur, ihsanıdır. Bunun için Rabbimize sonsuz şükretmeliyiz.
Amelsiz iman korunamaz. Kur’an’da imandan sonra Salih amelin insanı kurtaracağı bildirmiştir.
İmanın esaslarından birincisi kelime-i şahadettir. Kelime-i tevhittir.
‘’Lailaha illallah’’ diyeni cehennemde bırakmayacağına ve azaptan emin kılacağına dair Cenab-ı Allah’ın vadi vardır. Bu iki şehadet insanın imanlı ölmesini sağlar.
236
-Gösterişten uzak durmak, iyi niyet sahibi olmak, sevaplı bir iştir. Niyetini gerçekleştiremese bile Allah onun iyi niyetine sevap verecektir.
-Her işin başı besmeledir. Peygamberimiz ‘’besmelesiz işin hayrı yoktur. Besmelesiz iş eksiktir.’’ Demiştir.
Bir işe Allah’ın adı ile başlamak işi kolaylaştırır. Besmele şüpheli veya mahiyetini bilmediğimiz bir şeyi helalleştirir.
-İbadetten önce dini öğrenmek ve öğretmek, sevabı bol bir ameldir. Çünkü bilgi, amellerin doğru bitad ve hurafelerden uzak amel işlemeyi sağlar.
Peygamber (sa): “Fıkıhsız ibadet olmaz dinin direği fıkıhtır” buyurur (Ramuza
el-ehadis: 376/1) Allah Kur’an’da bilen insanı gündüzün aydınlığını bilmeyeni
de gecenin karanlığına benzemiştir Her işte sırf Allah rızasını gözetmek gerekir. Allah-ı hoşnut
etmek amellerin en güzelidir. Onun sevabı Allaha aittir. Kim kimin için iş yaparsa sevabını ondan alacaktır.
Her işinde Allah’ın rızasını gözeten için peygamber (sa) şöyle buyurmuştur.
‘’Her günün ameli mühürlenir. Mümin hastalanınca melekler şöyle der:
Rabbimiz falanca kulunu salih amellerden alı koydun. Rabbi onlara: “İyileşinceye veya ölünceye kadar. Daha önce yaptığı amel-lerin benzerini her gün yapmış gibi yazın’’ buyurur.
Salih amellerin insana nasıl fayda vereceğini Peygamber (sa) şöyle anlatır:
Dün gece rüyamda şunları gördüm: “Ümmetimden birini azap melekleri kuşatmıştı. Abdesti onu
kurtardı. Birini kabir sıkıyordu, namaz, geldi onu azaptan kurtardı. Birine şeytan musallat olmuştu. Yaptığı zikirler onu kurtardı. Birinin de susuzluktan ağzı kurmuştu. Orucu geldi onu kur-
tardı. Biri yanıma gelmek istiyor, gelemiyordu. Gusul abdesti onu
kurtardı. Biri ateşten korunmaya çalışıyordu, sadakası onu kurtardı. Biri cennetin kapısına kadar geliyor, kapılar kapanıveriyor, gi-
remiyordu. Getirdiği kelimeyi şahadet onu kurtardı. (Ramaz-el –ehadis:147/8)
Amellerin en üstünü, en faziletlisi Allah’ı zikretmektir. Allah Resulü şöyle der:
237
“Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır. “Onun çilesi nedir?” Dediler, -Çokça Kur’an okumak, çokça Allah’ı zikretmektir” Cevabını verdi. Bir bedevi Peygamber Efendimize: Ey Allah’ın elçisi dinin emirleri çoğaldı bana dört elle sarıla-
cağım az bir şey şöyle der Peygamber (a.s) : ”Dilin hep Allah’ı zikretsin !“ buyurdu. Bir gün ashabına: Size amellerin hayırlısını haber vereyim mi? Dedi. -“Ver ya Rasülallah” denildi. “Allah’ı zikretmektir” buyurdu. (Buhari daavaf:6) Zikir, şeytanı eritir. Kalbin cilasıdır, günah işlemekten alıko-
yar. Kalbin kararmasını önler, insanı Allah’a yaklaştırır. Kalpler zikirle huzura kavuşur.
Allah: ”Beni zikredin, bende sizi zikredeyim.” (Baka-ra:152)buyurur.
Kur’an’da : ”Yerde gökte ne varsa Allah’ı zikreder” (Haş :1)buyrulur. Ne varsa “Allah Allah “diyor.
Peygamber(a.s)’ın dilinden zikirlerden bazıları şunlardır: “Lailaheillallah” “Allah” “Sübhanallah” “Elhamdürallah” “Allahu ekber” “Estağfirullah” “Sübanallahi vebihamdihisübanallahilazim” “Sübanallahivebihamdiği” “Lahavle vela kuvvete illabillahilaliyyilazım” “Allahümme ecirna minennar” “Ya müfettihulebvabiftahlenahayralbab” “Allahümmeğfirli velivalideyye velil mü’minine yevme ye-
gumül hısab” “Rabbena atina fiddünya haseneten vefilahirati haseneten
vegına azebennar.” Zikir, bağırarak, yaka paça yırtarak olmaz. Zikir, alçak sesle,
hüzünlü, Allah’a karşı edepli bir duruşla, edebe uygun olarak yapı-lır.
Kur’an’da : “Kendi kendine yalvararak, ürpererek yüksek ol-mayan bir sesle sabah akşam rabbini an. Gafillerden olma!” (A’raf:205)buyrulur.
238
Peygamper (as)’’en hayırlı zikir gizli olan zikirdir’’ buyurur (B.hadis külliyatı:5/234)
Amelin devamlı olanı makbuldür. Kur’an’da ’’Sana ölüm ge-linceye kadar rabbine ibadet et! (Hıcır:99)
‘’Eğirdiği ipliği büktükten sonra salıveren kadın gibi olma-yın’’(Nahl:92) emri vardır.
Allah’ın sevdiği amel, devamlı olan ameldir. Bir hadiste ‘’Ölenlerin sözü ile ameli tartılır. Sözü amelinden ağır gelenin ameli kabul olmaz.”(Ramuz el. Ehadis:379/11)
Bir insanın sevap kazanabilmesi için amelini boşa çıkaran şeylerden kaçması gerekir. Günahla sevap, haramla helal bir arada olmaz.
Çok sevap kazanmak isteyen, Kur’an’a ve Peygamberin sün-netine sıkıca sarılmalıdır. Allah’ın adını her vesileyle anmalı, dilin-den beslemeyi, şükrü ve hamd etmeyi düşürmemelidir. Her an ab-destli ve namazlı hayra, iyiliğe vesile olmalı ve dualı bir hayat ya-şamalıdır.
Kusur örtmek, hayırlı evlat yetiştirmek insanlara iyi geçin-mek; eline diline sahip olmak, örnek olmak, iyi çığır açmak, bir canlının karnını doyurmak, yolda eziyet veren bir şeyi kenara atmak insana sevap kazandıracaktır.
Kur’an öğrenen, öğreten, okuyan, okuduğu ile amel eden, ha-yırlı bir insan olduğu bildirilmiştir.
Sevaplı işlerden biride Cenab-ı Allah’a kullukta gösterişten kaçınarak yapılan ibadettir. Kulluk ancak Allah’a olur. Kulluğu başka bir şey karıştırmak, yapılanların sevabını alır götürür. Kıya-met gününde Allah’’ git kim için yaptıysan sevabını o versin’’ diye-cektir.
Peygamber (as): ‘’Nerede olursanız olun Allah’a kulluğunuzu güzel yapın ve
cennetle müjdelenin’’ buyurmuştur. (Ramun el Ehadis:276/13) Allah Kur’an’da: ’’kadın erkek kim iyi amel işlerse, onu güzel
bir hayat yaşatınız. Mükafatını da olduğundan daha güzel veriniz .‘’(Nahl: 97) buyurmuştur.
Peygamberi sevmek onun sünneti ile amel etmek, O’nun şefa-atine nail olmayı ve havz-ı kevserinden içmeyi sağlayacaktır. Pey-gamberimizin adını duyup da salavat getirmeyenin burnu sürtüle-cektir. Cenab-ı Allah, Ahzab süresinde peygamber (as) a salavat getirmemizi emrediyor.
Peygamberimiz yeni Müslüman olanlardan şu sözü alır, ondan sonra İslam’a kabul ederdi:
“Allah’a sirk koşmayacaksın.
239
Zina etmeyeceksin. Hırsızlık yapmayacaksın. Çocuk öldürmeyeceksin. İftira etmeyeceksin. Bana elinden geldiği kadar itaat edeceksin.” O’na ümmet olmak isteyen de bunları aynen kabul etmiştir. Peygamberimiz (as): ‘’Sünnetimden ayrılmayan kimseye şehit
sevabı vardır. ’’buyurur’’ O aynı zamanda cennete benimle bera-berdir.’’ (Tirmizi, ilim: 16) diye müjdelemiştir.
“Abdestli bulunmak kula sevap kazandırır. Bir hadiste: ‘’Ab-destli olan abdestli olduğu müddetçe namazdaymış gibi sevap alır.’’ Buyurmuştur.(Ramuz el Ehadis:357/8).
“Kim güzel abdest alıp iki rekat namaz kılarsa, ona cennet va-cip olur.’’(Buhari vüdu:24)
“Abdest aldıktan sonra kadir süresini okuyan, şehitler ve Pey-gamberler gibi haşr olunur. (Ramuz el Ehadis:438/7)
Güzel abdestten sonra, namazda güzel olur. Allah: ’’Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın Rab-
bimize ibadet edin. Hâyır işleyin ki kurtuluşa eresiniz’’ (Hacc:77) diyor.
Allah’ın kendisine merhametle muamele etmesini isteyen çokça secde etmelidir. Çünkü ilk hesaba çekilmeyeceğimiz şey na-mazdır.
Namazdan sonra tespih duasını yapmanın günahları bağışla-nacağına dair Peygamberimizin müjdesi vardır. (Riyazü’s sali-hın:1448)
Sevabı bol olan bir amelde nafile namazlardır. Peygamber (as) şöyle anlatıyor:’’ “Kıyamet günü önce namaza bakılır. O tamamsa diğer hesaplara geçilir. Namazı bir insanın kurtuluşu için yeterli olmazsa. Allah: ‘’Bakın bakalım kulumun nafile namazları var mı? ‘’Varsa eksikleri nafile namazları ile tamamlanır.’’ (Tirmizi sa-lat:188)
Buhari de geçen bir kutsi hadiste: ’’Kulum bana ancak farz namazlardan sonra nafile namazlarla yaklaşır’’ buyurmuştur. Bunun için nafileler çok önemlidir.
NAFİLE NAMAZLAR ŞUNLARDIR 1-TEHECCÜT NAMAZI Allah:’’ Rahman’ın has kulları geceleri rabbine secde ederler.
Geceyi kıyam durarak geçirirler’’ (Furkan: 64) buyurur.
240
‘’En faziletli namaz gece namazıdır. Gece namazları, Salih kulların’’ ibadetidir.’’ Ey inananlar! Selamlaşınız, yemek yediriniz, insanlar uyurken geceleyin namaz kılın ve selametle cennete girin’’ (Riyazlüs-salihın: 1171)
‘’Her gece bir çağırıcı:’’ gelin kendi aleyhinize yaktığımız ateşi: Gece kalkın namaz ile söndürün’’ der.(B. Hadis Külliyatı 1/933 )
Allah sevdiği gece huzuruna kaldırır. Gündüz küçük günah-lardan, şüpheli şeylerden kaçınırsan, Allah senide huzuruna çağırır.
2-KUŞLUK NAMAZI Sevabı bol namazlardır. Peygamberimiz ‘’iki rekat kuşluk
namazı, Allah yolunda kabul olmuş nafile ve hac ve umreye bedel-dir.’’ (Ramuz el Ehadis: 291/10) der.
Kuşluk namazı küçük günahların affına sebep olur. Devam edenin günahları bağışlanır. Kuşluk namazı kılan geçim darlığına düşmez.
3-EVVABİN NAMAZI Allah Evvabin namazını kılanların günahlarını af edeceğini
bildiriyor(isra:25) Evvabin namazı seçkinlerin namazı demektir. Bağışlanan ve
bol sevap kazanmak isteyen özel muamele görmek isteyen evvabin namazına devam etmelidir.
4-TESBİH NAMAZI Peygamberimizin ifadesiyle mutlaka kılınması gereken sevap-
lı bir namazdır. 5-ABDEST NAMAZI Bir hadiste: ‘’kim güzelce abdest alıp iki rekat namaz kılar ve
Allah’a yönelirse ona cennet vacip olur’’ (Buhari, Vüdu 24) Bunda kerahet vakitleri gözetilmelidir. 6-MESCİD NAMAZI Camiye giren vakit müsait ise iki rekat namaz kılar. Bu na-
maz, selamlamadır. Peygamberimiz: ‘’Sizden biri mescide girince iki rekat namaz kılmadan otur-
masın.’’(Buhari salat 60) Der. Bundan başka; tövbe namazı, yolcu namazı, korku namazı,
hacet namazı ve istihare namazı gibi nafile namazlar vardır.
241
Günahları affettiren bir ibadet de oruçtur. Allah: ’’Oruç benim içindir mükafatını da ben veririm’’ buyuruyor. (Riyazü's- sali-hin:1484)
Oruç günahların affına sebep olur. Oruçlunun duası red ol-maz. Oruç vücudun zekatıdır. Oruç ateşten koruyan bir siperdir.
Malı temizleyen malı telef olmasını önleyen bir ibadet de ze-kattır. Zekatını verene sevap kazandırır. Vermeyen için o mal kız-dırılarak boynuna geçirilecektir.
Bir gün Allah Rasulü Ebü Zer’e; “Herkes her gün kendisi için sadaka vermelidir.” Der “Ya Rasülallah malım yok nasıl nereden sadaka vereyim?
Deyince Peygamber(as): “Tekbir getirmek sadakadır.” “Sübhanallah, elhamdüllilah, allahüekber “demek, “Lailahe illallah” demek, “Esteğfirullah” demek, “İyiliği tavsiye etmek, kötülükten sakınmak” “Yolda eziyet veren şeyi kaldırıp atmak” “Gözü görmeyene yol göstermek” “Sağıra dilsize derdini anlatmak” “Güçsüz birine yardım etmek” İşte bunlar kendin için yapabi-
leceğin şeylerdir. Her iyilik sadakadır. Birini günahlarından vazgeçirmek sadakadır. Tövbe etmesini sağlamak sadakadır. Her iyilik kötülüğü giderir. Onun için iyilik yapmak güzel bir
sadakadır. Hayra iyiliğe doyulmaz. Hayrı, iyilik yapmayı terk edenin
üzerine azap yağar. Peygamber (as) : “Kabul olmuş haccın mükafatı ancak cennet-
tir.’’ Buyurur (R. Salihın 1280) Peygamber (as): “En faziletli gün cumadır.’’ (Age:1155) ‘’Cuma günü öğle bir saat var ki o saatte dua reddedil-
mez.’’(Age:1160) Onun için Cuma bayram ve kandilleri iyi değer-lendirmek sevap kazanmanın yoludur. Bu zamanlarda yapılan işle-rin sevabı çoktur. Dualar red olmaz duanın her bela ve musibete faydası vardır. Duaya melekler ‘’Amin’’ der.
Her hatadan, her kötülükten sonra tevbe etmek vaciptir. Piş-manlıktan sonra yapılacak tevbe, insanı günahtan kurtarır. Günahla-ra tevbe etmeninde sevabı vardır. Allah Kur’an’da: tevbe ediniz buyuruyor. Unutmayalım ki Cenab-ı Allah kabul etmeyeceği tevbe-yi yaptırmaz.
242
Peygamberimiz(sav) şöyle bildirmiştir: ‘’Kim günahtan sonra pişman olur, iki rekat namaz kılar ve
Allah’a tevbe ederse. Allah onu af eder.’’ (Ramuz el Ehadis:384/6) Güzel ahlak sahibi olmak, insanı güzel insan yapar. Allah ya-
nında sevilen kul haline getirir. “En hayırlı insan, ahlakı güzel olan insandır. Hayırlılardan
olabilmek için, Ahlakınızı güzelleştiriniz’’ emrini yerine getirmek gerekir.
Belaya sabır, hale şükür sevaplı işlerdendir. Sabredersen, Al-lah belayı alır, şükredersen iyiliğini arttırır.
Şikâyet etsen, kimi kime şikayet edeceksin? Veren Allah. Sabretmez, sızlanırsan isyan olur. Şükretmezsen, nankörlük olur.
Tatlı dilli güler yüzlü olmak sevaptır. Allah: ‘’habibim, kulla-rıma söyle sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aranızı bo-zar’’ (isra:53) diye emrediyor.
Bir hadiste de: ’’Mü’min kardeşinin yüzüne karşı güler yüzlü olman, sadakadır.’’ (Buhari, Cihad: 128)
Allah Resulünün bir vadi var: ‘’Kim bana dilini, iffet ve na-musunu koruma sözü verirse, bende ona cennet sözü veririm’’ (Bu-hari Rihak: 23)
Dilin, cinsel organın şerrinden korunana cennet var. Beş sevaplı işi Peygamberimiz şöyle sıralamıştır: “1-Selam vermek, selam almak. 2-Hasta ziyaret etmek. 3-Cenazeyi defnetmek. 4-Uygunsa davete icabet etmek. 5-Aksırınca şükür el ham dülillah demek.” (Riyazüs- salihin:
899) Peygamberimizin abdestli yatan için bir müjdesi var: ‘’Allahtan sonra üzerimizde hak sahibi olan anne baba, ya ce-
hennemimiz” yada cennetimiz olacaktır. Peygamberimiz(sav): cennet anaların ayağının altındadır. Al-
lah’ın rızası da babanın rızasındadır.’’ (Tirmizi, birr: 3) buyurur. Sevaplı işlerden biride komşu hakkına riayettir. Peygamberi-
miz:’’ komşusu şerrinden emin olmayan, vallahi cennete giremez.’’ Buyurur. (Buhari, edep: 29)
‘’Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna hürmet etsin.’’ (Buhari edep: 31)
Hayrın gizli yapılmasında sevap vardır. Hadiste: ‘’ gizli sada-ka Rabbinin gazabını söndürür. Sıla i rahim ömrü uzatır. Hayır ya-pan kötü ölümle ölmez. Lailahe illallah sözü doksan dokuz belayı def eder. .(Ramuz el Ehadis:123/4) buyurur.
243
İyiliğe davet etmek, iyi çığır açmak sevap kazandırır. Hem de sadaka-i olur sevap gelir durur.
Peygamberimiz(as): “İyi bir çığır açana açtığı çığırın sevabı verilir. Bir de o yolda gidenlerin sevabı verilir. Onun sevabından bir şey eksilmez.” (R. Salihin:170) der.
Allah emrediyor:’’ iyilikte yardımlaşın günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allahtan korkun çünkü azabı çetin-dir.’’(Maida: 2)
Bir hadiste:’’ Allah yolunda ayağı tozlananlara cehennem ate-şi haramdır.(Hadis Ans: 3/6091)
İnsanları hayra çağırmanın, iyilikleri tebliğ etmesinin sevabı çoktur.’’ İyiliğe sebep olmak onu bizzat işlemiş gibidir.’’ Diyor Allah Resulü.
Kur’an’da: “Öğüt ver” ’’Rabbine davet et’’ diye emrediliyor. Buna göre iyiliğe vasıta olmak güzel sevabı bol iştir.
İyi olmak, iyiden yana olmak, iyilik istemek her türlü kötülü-ğe karşı çıkmak en azından kötülüğe razı olmamak cihattır.
Eliyle diliyle kötülüğe mani olmak, mani olmazsa kalbi ile buğz etmek müminin görevi ve sorumluluğudur.
Allah şöyle emrediyor: ‘’İnsanları Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve ben Müslümanlar-
danım’’ diyenden kimin sözü daha güzeldir? İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle’’( Fussilat 33-34)
‘’Kötülüğü en güzel şekilde sav!’’( Müminun: 96) Şehit sevabı olan işler vardır. Şehit olma arzusu taşıyan şehit
sevabı alır. ‘’Allah’a ve peygambere itaat eden, şehitlerle beraber haşr
olunur’’(Nisa: 69) ‘’Ümmetimin ahlakını bozulduğu bir zamanda bir sünnetimi
ihya edene yüz şehit sevabı vardır’’. ‘’Her gün beş vakit namazı kılan, şehit sevabı alır.’’ ‘’Âşık olup, aşkını gizleyen iffetini koruyan şehit sevabı
alır.’’ ‘’Abdestli yatıp gece ölen şehit olur.’’ ‘’ilim öğrenme yolunda ölen şehit olur.’’ ‘’Allah yolunda ölen şehit olur.’’ ‘’Güvenilir, doğru satıcı, şehitlerle haşr olunur.’’ Kur’an’da borç vermek, borçluya kolaylık göstermek, alaca-
ğını bağışlamak sevaplı işler olduğunu bildirmiştir. (Hadid: 11+18+Tegabün:17)
Aile içinde iyi davranmak hayırlı insanlar yetiştirmek, faydalı olmak tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz:
244
‘’En hayırlınız ailesine hayırlı olandır.’’(R. Salihın: 148) ‘’kişinin ailesi için harcadığı sadakadır’’ (Age: 291) demiştir. Peygamber(as) diyor ki: Üç kişiyi cehennem ateşi yakmaz: 1-Kocasına bağlı olan kadını 2-ana babaya hürmet eden evladı 3-Eşinin kıskançlığını sabreden kadını’’. (Ramuz el Eha-
dis:267/5) Allah resulü: ‘’Kim hasta olan kardeşini ziyarete ederse, melekler ona rah-
met okur’’ buyurur.(R. Salihın: 903) ‘’Hasta ziyaretine giden, dönünceye kadar Allah yolundadır.
(Müslim Birr: 39) Günahtan kaçınana sevap vardır. Kur’an’da:’’ Büyük günahlardan ve edepsizlikten kaçınana
Rabbinin affı boldur.’’(Necim: 32) buyrulur. ‘’Günaha düşmekten kaçanı, cehennemden azat ederim.’’(
H.H Erdemi, ilahi hadisleri:42) ‘’Günahları terk et. Zira günahları terk etmek, en faziletli hic-
rettir.’’ Nefse uymaktan kaçınmak güzel bir ameldir Kur’an’da: Rabbimden korkan ve nefsine kötü arzulardan
uzak tutan için şüphesiz cennet yegane barınaktır.’’(Naziat: 40-41) ‘’Nefsin arzularını benim için terk eden, genç, mü’min, ya-
nımda bir kısım melekler gibidir’’(H.H Erdem, ilahi hadisler:50)
Müslüman kardeşine sahip çıkmak, hayırlı bir iştir. Peygamberi-miz:’’ Kim kardeşinin ırzına müdafaa ederse, kıyamet günü Allah onu ateşten korur.’’(Tirmizi Birr: 20)
Peygamberimiz iyilikten uzak olanlar için: ‘’İnsan ölünce her şey önüne konur. O kişi önündekilere bakar
ve derki: “Ya Rabbi beni geri döndür de dünyada önemsemediğim iyi işleri işleyeyim.” (Ramuz el Ehadis:42/8)
Ölenler içinde yapılacak işler vardır. Borcu ödenir, vasiyeti yerine getirilir. Onun için dua edilir. Yasin okunur. Kabri ziyaret edilir. Peygamber(as):’’ Kabirdeki boğulmak üzeredir. Herkes den dua bekler.’’(Age:368/10)
‘’Ölü için Yasin okunursa, azabı hafifler.’’(Age:76/4) ‘’Her kul yaptığı amel üzerine dirilir.’’(Müslim cennet: 183) ‘’ Cennet, takva sahipleri için hazırlanmıştır’’(Al-i imran:133) ‘’İman edip yararlı işler işleyenler, cennetlik kimseler-
dir.’’(Bakara:82)
245
‘’İnanıp, güzel işler yapan ve Rabbine gönülden boyun eğen-lere gelince, işte onlar cennetliktir.’’(Hud:23)
‘’Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe asla ulaşamazsınız’’(Al-i İmran:92)
Peygamber(as) anlatıyor: ‘’Cebrail bana geldi ve dedi ki: “Ya Muhammed(sav) dileğin kadar yaşa, bir gün mutlaka öle-
ceksin. İstediğini sev bir gün mutlaka ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, mutlaka hesabını vereceksin.” dedi’’(Ramuz el Ehadis:331/9)
Kur’an’da kimlerin kurtulacağı Ahzab süresinde şöyle bildiri-liyor:
‘’Ey inanlar! Allahtan korkun, doğru söz söyleyin ki, Allah işinizi kendinize yararlı kılsın, günahlarınızı bağışlasın. Kim Al-lah’a Peygamberine itaat ederse, şüphesiz kurtuluşa erer.’’(70-71)
‘’İnsan zarardadır. Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, birbirine hakkı tavsiye edenler ve sabırlı olmayı tavsiye edenler hariç’’(Ars Suresi)
Allah’a sirk koşmaktan, *Ana babaya isyandan *Haksız yere birini öldürmekten, *Zina yapmak, kumar oynamak ve içki içmekten, *Hak yemekten, *Büyü yapmak, yaptırmaktan, *Haram yemek, günah işlemekten, *Faiz yemekten, *Hırsızlık yapmaktan, *Yalandan, yalan yere yeminden kaçınan kimse kurtuluşa
erer. Bunlar büyük günahlardır. Bunlardan kaçınanı Cenab-ı Allah başka günahlardan korur.
Osmanlı alimlerinden Hamza Efendi, Bey’i şıra risalesinde şöyle demiştir:
On şey son nefeste imansız gitmeye sebep olur: 1-Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmemek. 2-İmanını ehl-i sünnet üzerine düzeltmemek 3-Allah’a şükretmemek, iyilik gelmesine sebep olanlara te-
şekkür etmemek. 4-İmansız olmaktan korkmamak. 5-Beş vakit namazı. Vaktinde kılmamak. 6-Faiz alıp vermek. 7-Dinine bağlı olan Müslümanları aşağı görmek ve onlara kö-
tü sözler söylemek. 8-Fuhuş sözleri söylemek, yazıları yazmak ve resim yapmak.
246
9-İnsanlara, hayvanlara ve kendine zulüm etmek, eziyet et-mek.
10-Dünya malına, rütbesine ve şöhretine düşkün olmak.’’ İyi şeyler yapıp sevap kazanmak, Allah’ın yanında iyi kul ol-
mak da insanın elindedir. Kötü şeyler yapıp günah kazanmak ve kötü kul olmak da insanın elindedir.
Rabbim hayır işleyen, hayra vesile olan iyi kullarından etsin.
247
SELAM KELAMDAN ÖNCEDİR
Bismillahirrahmanirrahim.
Es-selamüaleyküm.
Allah’ a hamd, Rasulüne salat ve selam olsun.
Cenab-ı Allah:” Selam verin.’’ Rasulü:” Selamı yayın.’’ Bu-
yurmuştur.
Son zamanlarda selam unutulduğu için, toplum ilişkileri felç
olmuştur. Selam veren zorla veriyor, alan da ayıp olmasın diye alır-
sa alıyor.
Neden böyle oluyor? Selam vermenin selam almanın Allah’ın
emri, peygamberin sünneti olduğu ve selamın anlamı unutulduğu
için oluyor böyle.
A)SELAMIN ANLAMI NEDİR?
Selam, önce Cenab-ı Allah’ın 99 isminden biridir. En’am su-
resi 127. Ayette müminler için cennette “selam yurdu vardır.’’ Buy-
rulur.
Namazların sonunda ne diyoruz: ”Allahümme entes selam ve
minke’ s selam.” Anlamı: “Allah’ım sen selamsın ve selamet de
sendendir.’’
Kur-an’ın bildirdiğine göre; melekler cennetlik olanlara selam
verecek. Cennetlikler de birbirine selam vereceklerdir (Zümer:73).
Cennette barış ve esenlik yurdu anlamında Daru’s Selam vardır.
(Yunus:25).
Selam, ayıptan, kusurdan, eksiklikten kurtulmak, huzur ve
esenlik kaynağı, selamete ulaştıran demektir. Karşı tarafa sağlık,
iyilik dilemektir.
Es’ selamü aleyküm demek: ”Sağlık, huzur, selamet senin
üzerine olsun.’’ Demektir. Sıkıntılardan kurtul, selamet üzere yaşa.
Allah seni selamete erdirsin.’’ Demektir.
Karşıdaki de: “Ve aleyküm selam.’’ Diyerek selamı alınca,
aynı şeyleri selam verene dilemiş olur.
Bundan sonra “merhaba’’ denilir. Manası da: “bizden sana bir
zarar gelmez, rahat ol!’’ demektir. Karşıdakini rahatlatmak olur.
248
B)SELAM, DUALAŞMAKTIR
Kur-an’ da 37 ayette selam, selamet kelimeleri geçer. 12 defa
da müminler selamlanmıştır.
Müslümanın müslümana hayır duası, selamlaşmasıdır. Selam
veren kişi, selam verdiğine onun için Allah’ tan sağlık, afiyet ve
selamet dilemiş olur.
Peygamber (as) selam vermeyi ve selam almayı, en güzel
amellerden olduğunu bildirmiştir.
Kadı İyaz, selamın “muhafaza’’ manasına geldiğini ve Allah’
ın muhafaza ve korumasını dilemek olduğunu, ayrıca “Allah yar ve
yardımcın olsun’’ manasında dua olduğunu söylemiştir.
Selam, esenlik dilemek demektir. Selam veren, kardeşine
esenlik dilemiş olur.
Selamın aile içinde de önemi büyüktür. Eşine, çocuklarına,
ana ve babasına dua etmiş olur. Bu bakımdan giriş ve çıkışlarda
selamlaşmakla dua edilmiş olur.
C) İLK SELAM NASIL BAŞLADI?
Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle anlatır: “Allah, cennette
Adem’i yaratınca: “Git şu meleklere selam ver. Sana ne cevap ver-
diklerini dinle. Çünkü o senin ve evlatlarının selamı olacaktır.’’
Buyurdu. Adem, gidip meleklere es-selamü aleyküm, demiş, melek-
ler es-selamü aleyke ve rahmetullahi, diye cevap vermişlerdir.‘’ (
Riyaz üs-Salihın: 2/ 846)
Daha sonra meleklerle peygamberler selamlaşmışlardır. Kur-
an’ da: İbrahim Aleyhisselam’ ın yanına gelen melekler: “ Selam
ediyoruz.’’ Dediler. O da: “ Size de selam olsun.’’ Dedi. (Zari-
yat:24-25)
Peygamberimiz, miraca çıkarken peygamberlerle selamlaş-
mıştır. Miraçta Peygamber Aleyhisselam, Allahla selamlaşmıştır.
Namazlarda okuduğumuz Ettahıyyatü de anlatıldığı gibi olmuştur.
Bu olayı Peygamberimiz şöyle anlatıyor:
-“Miraçta Rabbimi kalp gözü ile gördüm. Bana “ Konuş Ha-
bibim .’’ dedi. Ben:
-Ettehıyyatü lillahi vesselavatü vettayyıbat! (Hamd sana, iba-
det Hak Teala’ya mahsustur.) dedim.
249
Bunun üzerine Rabbim: “ Esselamü aleyke eyyühennebiyyü
ve rahmetullahi ve bereketüh.’’ ( Ey Nebi! Allah’ın rahmeti, bereke-
ti, selamı üzerine olsun.) dedi.
Ben de: “ Esselamü aleyna ve ala ibadillahis salihin.’’ (Al-
lah’ın selamı bizim ve Salih kulların üzerine olsun.) dedim. Cenab-ı
Allah:
-“Ey Rasulüm. Ben Cebraili bile aramızdan çıkardım. Sen
ümmetini aramızdan çıkarmadın.’’ Buyurdu. Bunu duyan Cebrail
(as) ‘da:
-“Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden ab-
dühü ve rasulühü.’’ (Şehadet ederim ki, Allah’ tan başka ilah yok-
tur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’ nun kulu ve rasulü-
dür.’’ ) diyerek şehadette bulundu.
Araplar birbirlerine Hayyakallah “Allah uzun ömür versin.’’
Derlerdi. Peygamberimizi görünce de es-samu aleyke (ölüm senin
üzerine olsun) derlerdi. Peygamberimiz de onlara “ve aleyke’’
(ölüm sizin üzerinize olsun.) diye cevap verirdi.
Cenab-ı Allah, Kur-an’ da Peygamber (as)’a selavat getirip
selam ve ona gönülden teslim olmamızı emrediyor.
-“Şüphesiz Allah ve melekleri Nebiye selavat ederler. Ey
iman edenler! Siz de ona selavat edin ve O’na gönülden teslim
olun.’’ (Ahzab: 56)
Biz ne diyeceğiz: “Es-selatü vesselamü aleyke ya Rasulüllah!
Deyip Allah’ın emrini yerine getireceğiz.”
D) SELAMIN ÖNEMİ
Müslümanlar arasında selam paroladır. Selam, her millette
vardır. Ama bizim selamımız kadar güzel ve etkili değildir.
Selam, Müslümanın Müslüman üzerinde bir hakkıdır.
Peygamber (as): “Birbirinizle karşılaştığınız zaman, selam ve-
rin.’’ Diye buyuruyor. (B. Hadis Külliyeti:4/ 7682)
Dinimiz selam vermeye büyük önem verir. Selam vermek
sünnet, selamı almak vaciptir. Selam ölçüdür. Selam vermeyen,
almayan kınanır. “Selam bile vermedi.’’, “Selamı bile almadı.’’
Denir.
İnsanımız selamın vereceği sıcaklığa, muhabbete her zaman
ihtiyacı vardır. Selam, iyi niyet ifadesidir. Değer verme anlamı taşır.
250
Selamlaşmakla insanlar kaynaşır. Selamlaştıkları zaman dua-
laşır ve birbirine yaklaşırlar.
Selam, hem vereni hem de verileni rahatlatır. Aradaki kırgın-
lıkları, dargınlıkları yok eder.
Müslümana selam vermek, ben de Müslümanım mesajı verir.
Benden sana zarar gelmez demektir. Allah seni korusun diye dua
etmektir.
Bir hadislerinde Peygamber (as) şöyle buyurur:
-“Selam vermek, verilen selamı almak, müminin mümin üze-
rinde hakkıdır.’’ (Buhari: 4/609)
Yapılan bir araştırmaya göre, selam verme ve selam alma
alışkanlığı olanlarda kırgınlık, dargınlık, kin ve nefret gibi düşman-
lığa sebep olan kötü huyunun olmadığı ortaya çıkmıştır.
Selam vermeyen ve verilen selamı almayan için Mehmet Akif
şöyle der:
-“Bir selam ver be herif, ağzın aşınmaz ya. Hayır,
Ne bilir vermeyi hayvan, ne de sen versen alır.’’
Selam, ihmal edilmemelidir. Ağız alışkanlığı olarak da veril-
memelidir.
Peygamber (as) şöyle buyuruyor:
-“ İnsanların Allah yanında en makbul olanı, önce selam ve-
renidir.’’ (Riyazü’ s- Salihın: 859)
-“ Biriniz bir yere gelince selam versin. Kalkıp oradan ayrılır-
ken de selam versin.’’ (Ebu Davut, Edep:150)
-“ Bir sahabi selam vermeden, izin istemeden girer. Peygam-
ber (as) ona: Dön geri! Selam ver,i zin iste, öyle gir.’’ Der. O da
öyle yapar.’’ (Age:137)
-“Selam kelamdan önce gelir.’’ (Tirmizi isti’zan:137)
Peygamberimiz Hz. Enes’ e şöyle demiştir:
-“Oğulcuğum! Evine girdiğin zaman selam ver ki, selamın
hem sana hem de aile halkına bereket olsun.’’ (B. Hadis Külliya-
tı:7683)
Bu konuda Cenab-ı Allah’ ın da emri şöyle:
“Evlerinize girerken selam verin.’’ (Nur:61)
“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere geldiğiniz
zaman(fark ettirin) izin alın, ev halkına selam vermedikçe girmeyin.
Bu sizin için daha hayırlıdır.’’( Nur:27)
251
“Size izin verilinceye kadar o eve girmeyin. Geri dönmeniz
istenince, hemen geri dönün. Bu sizin için daha nezih bir davranış-
tır.(Nur:28) (Kapının önünde durulmaz, kapı üç defa çalınır.)
E) MÜSLÜMANA SELAMI YAYIN EMRİ VERİLMİŞ-
TİR
İnsanlar arasında bir selamlık ilgiye muhtaç insanlar var. He-
pimiz selamın sağlayacağı huzura muhtacız.
Bozulan ilişkiler ve unutulan selam için ABD’ de 21 Kasım
“merhaba günü’’ ilan edilmiştir. Biz de kampanyalar açılmaktadır.
Selamlaşmak hem insani, hem de dini görevdir.
Peygamber (as) şöyle buyuruyor:
-“İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedik-
çe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi sevece-
ğiniz bir şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.’’
(Müslim, iman: 83)
Kin, haset, duyarsızlık gibi hastalıklar ortaya çıkınca, selamı
unuttuk. Menfaatsiz selam vermez hale geldik. Tanıyorsak selam
veriliyor. Yoksa selamı ihmal ediyoruz.
Cenab-ı Allah emrediyor:
-“Size selam verene dünya hayatının geçici menfaatine göz
dikerek, sen mümin değilsin demeyiniz.’’ (Nisa: 94) (İlgisiz kalma-
yınız.)
Bir hadiste:
-Ey nas! Selamı yayınız, yemek yediriniz, akrabanızı ziyaret
ediniz. İnsanlar uyurken namaz kılınız. Selametle cennete giriniz.’’
Buyrulmuştur. (Riyazü’s- Salihın: 852)
Selam barışın, sevginin, muhabbetin anahtarıdır. Selam yayıl-
dıkça Müslümanlar daha birbirini tanır, kardeşlik artar.
Peygamber (as) Medine’ye hicretinden sonra ilk talimatı “se-
lamı yayın’’ olmuştur.
Müslümanlar arasında ilk tanışma cümlesi “selamün aley-
küm’’ dür. Bunun için selam yayılmalıdır. Selam kaynaşmayı sağ-
lar, güven verir.
252
F) DAHA GÜZELİ İLE SELAMLAMAK
Cenab-ı Allah Kur-an’ da bize:
-“Bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha gü-
zeli ile selamlayın, yahut aynısı ile karşılık verin.’’ (Nisa:86) diye
emrediyor.
Daha güzeli nasıl olur? Selamı alırken, kişinin yüzüne gülüm-
seme ile cevap verilir.
Selamün aleyküm diyene: “Ve aleykümüs selam.’’ Denir.
“Es selamü aleyküm’’ diyene “ve aleykümüs selam ve rah-
metullahi ve bereketüh’’ diye cevap verirsek, daha güzeli ile selam-
lamış oluruz. Bir de selamı aldıktan sonra “merhaba’’ dersek, selam
vereni rahatlatmış oluruz, bu da güzeldir.
G) SELAM SÖZCÜKLERİ NELERDİR?
Günümüzde yaygın olan selam sözcükleri şunlardır:
-Selam
-Merhaba
-İyi günler, bay bay
-Günaydın, tünaydın
-Elle işaret
-Kafa ile işaret
-Görüşürüz, hello
-Kendine iyi bak gibi. Bunlar selam yerine geçmez.
Müslümanların ortak dili olan selam sözcükleri şunlardır:
-Selamün aleyküm
-Esselamü aleyküm diye verilir
Aleyküm selam
-Ve aleyküm selam
-Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve bereketüh” diye alınır.
Kabirdekilere
-Es selamü ya ehlel kubür diye selam verilir.
Boş eve girilince:
-Es selamü aleyne ve ala ibadillahissalihin denir.
-Peygamberimize “Essalatü vesselamü aleyke Ya Resulül-
lah!” Diye selam verilir.
-Müslüman olmayan, “selamün aleyküm dese’’, ona “ve aley-
ke’’ denir. Kafire iyilik rahmet, af dilenmez.
253
Anlamsız, sığ ve yabancı kelimeler “hello, bay bay’’ hiçbir
şey ifade etmez. Selam paroladır. Müslüman selamının içinde anlam
vardır. Dua vardır. Sevap vardır. Muhabbet vardır. Sevgi vardır.
Cenab-ı Allah selamı, ilk insanla öğretmiştir. Kur-an’ da
En’am: 54- Araf: 46-Kasas: 55- Nahl:35 ve Rad: 24 ayetlerinde
selamın “selamün aleyküm ‘’ olarak verileceğini öğretmiştir. En
karlı selam, “Eselamü aleyküm’’ dür.
H)KİME SELAM VERİLİR, KİME VERİLMEZ?
Peygamber (as) şöyle buyuruyor:
-“Küçük olan büyüğe, binek üzerinde olan yaya olana, yürü-
yen oturana, sayısı az olanlar çok olanlara selam verir.’’(Buhari,
İstizan:5)
-“Küçük olan büyüğe, erkek (uygunsa) kadına selam verir.‘’
(B. Hadis Külliyatı 4/7692)
-“Bir topluluktan bir kişinin selam vermesi, diğer topluluktan
da bir kişinin selamı alması yeterlidir.’’ (Age:4/7689)
-Selam, sadece tanıdığına değil herkese verilir.
-Mezarlıkta yatanlara verilir.
-Ev halkına, iş yerinde çalışanlara verilir.
-Telefonu açan verir.
-Çocuklara selam verilir ve alışmaları sağlanır. Peygamberi-
miz çocuklara selam vermiştir.
-Peygamber (as)’a: “Es-selatü vesselamü aleyke ya Resulüllah
‘’ diyerek selam verilir.
-Uzakta olanlara birileri vasıtasıyla selam gönderilir. O kişi-
nin selamı ulaştırması vaciptir.
-Verilen selam alınmayınca “Aleyküm selam’’ denilerek se-
lam geri alınır. (Burada duymamış, işitme engelli olabilir, konuşa-
mayan olabilir. Kötü zanda bulunulmamalıdır.)
-İnanmayana, başka dinden olana İslam selamı verilmez.
-Haramla günahla meşgul olana
-Kumar oynayana içki içine
-Elinde sigara, ayak ayak üstünde olana
-Çalıp oynayana
-Zulmeden zalime
-Fal, büyü ile meşgul olana
254
-Allah’a isyan halinde olana
-Abdest bozana, abdest alana
-İbadet ve zikir halinde olana
-Kur-an okuyana
-Ezan okuyana
-Dini sohbet yapana
Boş oturana Peygamberimiz selam vermemiştir.
-Namaz kılana
-Camide zikredene, vaaz dinleyene, Hutbe okuyana ve dinle-
yene selam verilmez.
İ) KADIN-ERKEK SELAMLAŞMASI
Dini bir görev yaparken bazı inceliklere dikkat edilmelidir.
Eğer selam, dedikoduya, şüpheye, incitmeye ve zarara sebep ola-
caksa, selam verilmez.
Kadın erkek selamlaşması, erkekler arasında olduğu gibi sen-
li-benli olmaz. Peygamber (as) tek olan kadınlara selam vermemiş-
tir. Birden fazla kadın olunca onlara selam vermiştir.
Selamlaşılacaksa, önce kadın selam vermez. Erkek selam ve-
rir. Kadın selamı içinden alır.
Erkek yaşlı ise, kadın hürmeten selam verir.
Kadın, kendisine nikah düşmeyene selam verir, selam alır.
Erkek ne kadar yaşlı olursa olsun, kadın erkeğin elini öpmez. Yaşlı
kadınların erkek hürmeten elini öpebilir.
Küçük kız çocuklarının önüne gelenin elini öpmesine müsaa-
de edilmemelidir.
Hz. Aişe (ra) şöyle anlatır:
Peygamber bana:
-“Şu zat Cebraildir. Seni selamlıyor.’’ Dedi.
Ben de:
-“Aleyhisselam ve rahmetullahi ve bereketühü.’’ Dedim. ‘’
der. (Riyazüs Salihin:855)
J) SELAM ALIP-VERİRKEN HOŞ OLMAYAN ŞEY-
LER
İslam’ da karşı cinse bakmak, dokunmak yasaktır. (Nur: 30-
31)
255
Bir şey günaha götürecek, günaha sebep olacaksa o şey yasak-
tır. Peygamber (as): ”Her organın zinası vardır.’’ Buyurmuştur. Elin
zinası dokunmaktır.
Kadınla erkeğin tokalaşması, el öpmesi selamın sulanmasına
neden olur. Bunun medenilikle, gericilikle de bir ilgisi yoktur. Di-
nen yasak olan bir şeydir.
Peygamber (as) kadınlarla tokalaşmamışlardır. Biad olan ka-
dınlar, elini tutmak istemiş, Allah Resulü: “Ben kadınlarla tokalaş-
mam’’ cevabını vermiştir.
Hz. Aişe (ra): “ Onun eli hiçbir kadın eline değmemiştir.’’
Demiştir.
Peygamber (as) el de öpmemiş ve öptürmemiştir.
Öpüşme adeti ilk defa Avrupa’ da eşcinseller arasında görül-
müştür. Son devrin fıkıhçıları kadın erkek tokalaşmasını, selamdan
sonra öpüşmeyi asla uygun görmemiştir. Genç kız, eniştesinin elini
öpemez.
Öpüşme, sağlık açısından da doğru bir hareket değildir.
İslam’ da ancak anne, baba, büyük anne-baba ve uygunsa ho-
canın, bir de hürmeten, gönlünü alma bakımından yaşlının eli öpü-
lür.
Musafaha kadın-erkek arasında olmaz. Kadın kadına, erkek
erkeğe olur. Sahabe kendi aralarında musafalaşır, salavat getirirler-
di. Kavuşunca ayrılırken din büyüklerimiz el öptürmez, musafahala-
şır ve salavat getirirlerdi.
Bazı camilerde namazdan sonra camii dışında cemaat musa-
fahalaşıp, salavat getirmektedir. Bu bir nevi selamlaşmaktır.
Bir hadiste:
-“İki Müslüman birbiriyle karşılaşıp el sıkışıp musafaha ya-
parsa, küçük günahları bağışlanır.’’ Buyrulmuştur. (Riyazü’s Sali-
hi:891)
Biri Paygamber (as)’a sorar:
-Birine rastlayınca hürmeten selam için eğilebilir miyim?
Peygamber (as) ona:
-“Hayır.’’ Der.
O kişi tekrar sorar:
-“Musafaha da mı yapamam?’’
Peygamber (as) ona:
256
-“Musafaha yapabilirsin.’’ Der. (Hadis Ans: 9/422)
Bir hadislerinde de Allah Rasulü şöyle der:”
-“El sıkışın ki kalplerdeki kin gitsin. Hediyeleşin ki, birbirini-
zi sevesiniz. Aradaki dargınlıklar böylece kalksın.’’ (B. Hadis Kül-
liyatı:7723)
Selamlaşmada eğilmek, geri geri gitmek de doğru bir hareket
değildir.
Bir adam Resulüllah’a:
-Ey Allah’ ın elçisi! Birisiyle karşılaşınca önünde eğilebilir
miyim?’’ diye sorar.
Allah Resulü ona:
-“Hayır, eğilemezsin.’’ Der.
Tekrar sorar:
-“Ona sarılıp öpebilir miyim?’’
Allah Resulü ona:
-“Hayır öpemez, sarılamazsın.‘’ der.
-Elini tutup musafaha yapabilir miyim? ‘’ der.
Peygamber (as) ona:
-Evet musafahalaşabilirsin.’’ Der. (Tirmizi, İ;sti’ zan:31)
Son zamanlar yayılan sarılma, el öpme ve öpüşme, bazılarının
önünde eğilme inancımızda olmayan şeylerdir. Yabancı kültürler-
den gelme hareketlerdir. Selamın bir parçası olmadığı gibi, faydası
da yoktur.
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Edenlere selam olsun.
Allah’ın selamı Müslümanların üzerine olsun!
Es’ selamü aleyküm.
257
İŞLERİMİZDE İSTİŞARE
İştişare, bir konu hakkında bir bilene danışma ve onun görü-
şünü almak demektir.
İştişare islam dininin emirlerindendir. Kuran-ı Kerim de ce-
nab-ı Allah şöyle emreder: "yapacağın işler hakkında danış azmedip
karar verince de Allah a dayanıp güven"(Al-i İmran:159).
Peygamber(as) Cenab-ı Allah 'ın bu emrine uyarak birçok ko-
nuda ashabı ile iştişare etmiştir.
Kuran-ı Kerim de müminin vasıflarından biride "Aralarında
işlerini danışarak yaparlar" denmiştir. (Şura: 38)
Devlet adamları işleri doğru yapabilmek için iştişare toplantı-
ları yaparlar.
Peygamber(as) vahiy gelmeyen konularda tek başına karar
vermemiş ashabının ileri gelenleri ile iştişare etmiştir.
İstişareye edilen konuda yanılma çok az olur. Genellikle doğ-
ru neticelenir. Çünkü ne demişler; Akıl akıldan üstündür.
İştişare, Cenab-ı Allah ın emri olduğundan hayırla neticelenir.
İnsan yanılan hata eden yanlış karar veren ve bilgisi sınırlı
olan bir varlıktır. Cenab-ı Allah insanı başı boş bırakmamış Pey-
gamber'ler kitaplar göndermiş danışılmasını, istişare edilmesini em-
retmiştir.
İnsan bütün problemlerini tek başına çözemez, dinde Pey-
gamber'e ve Allah'ın kitabı ile, dünya işlerinde ise alimlere sorarak
problemlerini çözecektir. Bu Cenab -ı Allah'ın emridir. (Nisa :59)
Böyle yaparak vebalden kurtulma yolu açılır. Kendi kararı ile yapı-
lan yanlışın vebali vardır.
İstişareye bugün daha çok muhtacız.
Bugün işler daha karışık, problemler çok, düşman çok. Yöne-
tim zor. Bunca zorluklar istişaresiz çözülemez.
Bizden önceki büyüklerimiz istişareyi elden bırakmamışlardır.
Çünkü istişare eden dağlar aşar, istişare etmeyen düz yolda şaşar.
Büyüklerimizin bir ölçüsü de düşmanla istişare idi. Bir işi on-
lara açarlar onların görüş ve düşüncesinin tersini yaparak doğruyu
bulurlardı.
Bir adres bile sora sora bulunur. İnsan kendinin ense tıraşını
kendisi yapamayacağı gibi problemlerinin çoğunu da kendisi çöze-
mez.
Kendine çok güvenen çok yanılır. Şair şöyle demiştir:
258
- İnsan beşer, durmaz şaşar.
Eyler hata üçer beşer"
Bugün kötü bir durum var. Yaşlılar bilenler "bana ne ?"diyor,
öğüt vermekten geri duruyor. Gençler öğüt dinlemeyi sevmiyor.
Baştakiler "ben bilirim "diyor. Allah'ın kitabını , Peygamber'in sün-
netini ölçü alan yok. Bir konuda fetva makamı dinlenmiyor, herkes
kendi karar veriyor, kendi aklına göre yaşıyor.
Mevlana şöyle demiş: - " Düşman kazanmak istersen öğüt
ver."
Yol göstermeye kalkanların çoğu vebalden korkmuyor.
Atalarımız ne güzel söylemiş:
-" Rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış" diye.
İstişare Eden Yardım Görür.
İstişare her zaman faydalıdır. İstişare eden zarar görmez, piş-
man da olmaz. Ayrıca hem istişare ettiği için kimseden hem de Ce-
nab-ı Allah'ın emrini yerine getirdiğin için Allah'tan yardım görür.
Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:
-"İstişare eden yardım görür"(Ramuzu'l-e hadis: 108/1 )
-"İstişare eden mahrum kalmaz pişman da olmaz " ( Age:
374/8)
Hz. Ali ( ra) :" istişarenin önemini belirtmiştir.
Bu konuda Peygamber (as) şöyle buyurmuştur:
-" İsrail oğulları şahsi reyleri ile fetva verip kendilerini de
başkalarını da sapıttılar.(i-Canan, Hadis Ans: 16/465)
-" İstişare eden zillete düşmez"(Age:16)
-"Allah hayır Murat ettiğinde hayırlı bir danışman ve-
rir."(Age:16/42)
Lokman (as) oğluna:" yapacağın işi tecrübeli kimselere danış.
Çünkü onlar daha önce kendilerine pahalıya mal olmuş tecrübelerini
sana bedava verirler " diye öğüt vermiştir.
Sormak insanı küçültmez. Akıl danışmak insana bir şey kay-
bettirmez. Yardım almak insanı güçlendirir.
İstişare etmeyenler, gururları yüzünden sormazlar danışmaz-
lar, verilen öğüdü almazlar.
Halbuki istişare insanın önünü açar işini kolaylaştırır, prob-
lemlerin çözümünü sağlar. Sonuç hayır olur.
En önemlisi de insanı vesveseden kurtarır, rahatlatır.
İstişare Sünnettir.
259
İnancımızda istişare Cenab -ı Allah’ın emri ve Resülünün
sünnetidir. Peygamber(as) birçok konuda müslümanlarla istişare
etmiş ve istişare edilmesini tavsiye etmiştir.
Yemen'e vali olarak Muaz bin Cebel’i gönderirken ona:" sana
güç gelen, karmaşık olan işi ehline sor, danış, utanma” demiştir.
Peygamber (as) Muan bin Cebel'e sormuş:
- Ne ile hükmedeceksin?
-Allah'ın kitabı ile
-Onda bulamazsan?
-Rasülün sünneti ile.
-Onda da bulamazsan?
-Kendi reyim ve istişare ehline danışarak cevabını vermiştir.
Kuran'da Süleyman Peygamber'in mektubu üzerine Belkıs ya-
kınları ile istişare etmiştir.
Uhut, Bedir, Hendek Savaşları'nda Peygamber (as) istişare ile
hareket etmiş uygun olan yolu izlemiştir. Ayrıca ezan konusunda
uzun süren istişare yapılmıştır.
"Bilmiyorsanız, bilene sorun emri üzerine (Nahl:43) Peygam-
ber (as) dan sonra halifelerde istişaresiz iş yapmamışlardır. Çünkü
Allah Rasül’ü hep onlarla istişare etmiştir. Amasını sağlar.
Enes (ra) şöyle der : "Etrafı ile istişarede Hz Peygamber kadar
ileri giden bir başkasını görmedim”.
Aslında Peygamber'imiz vahiyle hareket ediyor, bunun için is-
tişareye ihtiyacı yoktu. Fakat O, ümmetine örnek olarak gönderil-
mişti.
Peygamber (as) ölmeden kimin Halife olacağını müslümanla-
ra bıraktı. Kimseyi işaret bile etmedi.
Müslüman her konuda olduğu gibi bu konuda da peygamberi-
ni ve önceki müslümanları örnek almalı, işlerin de istişareyi elden
bırakmamalıdır.
İstişare kiminle yapılır. Kiminle yapılmaz.
Herkese akıl danışılmaz herkesin görüşüne itibar edilmez.
Birçokları insanı yanıltır ve saptırır.
Örnek alınacak görüşüne başvurulacak kişi önce;
- İnancı itikadı düzgün,
- Ameli Salih işleyen,
-Ahlaklı, dürüst Bilgili güvenilir, adil,
-Vebalden korkan sorumluluk duygusu taşıyan,
-Tecrübeli, doğruyu söylemekten çekinmeyen kimse olmalı-
dır.
260
Hz Ömer (ra) söyle demiştir:
-"İşlerini Allah’tan korkanlarla müşavere et. Çünkü Kur’an:
Allah’tan korkanlarla istişare et. Allahtan ancak alim kulları korkar"
buyurur.
- Ahlakı, inancı, ilmi ve ameli zayıf kimseler,
- Vebalden Korkmayan sorumluluk duygusu taşımayan,
-Riyakar, yalan söyleyen iki yüzlü kimselerle istişare yapıl-
maz, onlara birşey sorulmaz, onlardan yardım istenmez.
Osman Gazi Orhan Gazi'ye şu öğüdü vermiştir :
- "Allah'ın buyruğundan gayri iş işlemeyesin. Bilmediğini
alimlere sorup öğrenesin..." Soran şaşırmaz, yaptığı işten pişman
olmaz. Neden yaptım, niçin yaptım? Demektense, istişare edip, baş-
tan işin doğrusunu yapmak gerekir.
İstişare Nasıl Yapılır?
Akla, ilme ve dine uygun olan bir konuda istişare de olmaz is-
tihare de olmaz.
İştihare, Cenab-ı Allah kabul yapılan istişaredir.
İyisini ve hayırlısını istemek doğruyu bulmak için Cenab-ı Al-
lah'tan yardım istenir. İki rekat namaz kılınır neyin hayırlı olduğunu
öğrenmek için yatılır.
Namazın birinci rekatında Fatiha'dan sonra Kafirun suresi,
ikinci rekatında Fatiha'dan sonra ihlas suresi okunur ve istihare dua-
sı okunur.
Kuran'da ve sünnette kesin olarak bildirilen konularda istihare
yapılmaz.
Mesela; evlilik konusunda iki aday var biri dindar diğeri inan-
cı zayıf bunlar için istihareye yatılmaz dindar olanı tercih edilir.
İstiharede kim ? Ne? Nasıl? Neden? Bana bildir? Gibi sorula-
rın cevabı istenmez.
Konu meşru olmalıdır. Ehil, salih birini de istihare yaptırılabi-
lir.
Gerekirse istihare 7defa tekrar edilebilir.
Bazen renkler bazen de rahatlık işaret edilebilir.
İstişare Hangi konularda Yapılır ve istişareden dönülür mü?
Yanlış yapmamak ve doğrusunu yapmak için istişare İman
itikat ve ibadet konularında yapılır. Bilinmeyen veya tereddüt edilen
konularda sorular sorulur.
-Sosyal konularda evlilik için, meslek seçimi için çocuk yetiş-
tirmek için ve bunun gibi konularda istişare yapılır.
261
- İstişare yapılmayan konularda vardır. Mesela; Kuran'da açık
hüküm olan konularda,
Peygamber (as)ın sünnetinde açık hüküm varsa istişare edil-
mez. Başka yol aranmaz.
Dini bir konuda iki görüş iki ihtimal varsa istişare edilir.
Yapılan istişare Kuran'a sünnete ve icmaya ters olmaz.
Kendisiyle istişare yapılan bilgiyi gizlemez.
Bazı rüyalar için bilgi istenebilir. Sorular biliyorsa Allah ü
alem şöyle şöyle diyebilir.
Yapılan istişare için Cenab-ı Allah şöyle buyurur:
-"yapacağın iş hakkında danış. Kararını verdiğin zaman da ar-
tık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenen-
leri sever. "( Al-i imran:159)
Bu ayete göre önemli bir mazeret yoksa yapılan istişareden
dönülmez.
Mesela Uhutta verilen karardan bazı müslümanlar dönülmesi-
ni istemiş Allah Rasülü: "Alınan karardan dönülmez" demiştir.
Cenab-ı Allah Kuran da müminlerin vasıflarını bildirirken
şöyle buyurmuştur:
-"Onlar Rableri'nin davetine icabet ederler, namazı kılarlar,
onların işleri aralarında danışma iledir. Kendileri ne verdiğimiz rı-
zıktan da harcarlar"(Şura:38)
Ehil kimselerle yapılan istişareden sonra istihare olmaz.
İstişareden sonra başka yol aranmaz. Öylemi yapayım, böyle
mi yapayım? Denmez.
Allah insanı şaşırtmasın. İstişaresiz işte hayır yoktur.
262
263
İSRAF VE TASARRUF
İsraf, saçıp savurmak, tasarruf ölçülü harcamaktır. Cenabı Allah: “Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz. Çünkü Allah is-
raf edenleri sevmez”(Araf:31)buyuruyor. -“İsraf edenler şeytanın dostlarıdır” diyor.(İsra:27) Peygamber(A.S) da: ”İnsanın her canının çektiğini yiyip iç-
mesi israftır” demiştir. (Ramuz El ehadis:131/10) Buna göre tutumlu olmamız, ölçülü olmamız emrediliyor. İnancımıza göre abdest suyu bile israf edilemez. Hayırda bi-
le israf olmaz. Lüzumundan fazla hiçbir şey harcanmaz, kullanıl-maz.
Lüks, aşırı tüketim, insanı bitirir, aileyi yıkar, milletlerin so-nunu getirir.
Siyonizmin ülkemize yönelik gizli talimatında;(şöyle denili-yot: ”Hudutsuz lüks, baş döndürücü modalar icad edin. Çılgınca sarfiyata teşvik edin.(K.Yaman, İhanet Planları:165
İsrafın sebepleri nelerdir? -Eğitimsizlik -Düşük kaliteli üretim -Lüks hayat anlayışı, gösteriş düşkünlüğü -İhtiyacın önüne modanın geçmesi- -Gereksiz olan şeylerin ihtiyaç. Olarak algılanması, -İhtiyaçları başkalarının belirlenmesi -İsrafı körükleyen reklamlar ve kötü örnekler -Kötü alışkanlıklar, israfın sebeplerindendir. Gelelim neleri israf ettiğimize: 1-Hayatı zamanı israf ediyoruz. Bir Hadiste: ”İnsanların ço-
ğunun aldandığı iki nimet vardır: Sıhhat ve Boş vakit” buyrulur Dünyanın en çok TV izleyen, en çok telefonla konuşan, en
çok kahvede oturan, kumar oynayan bir milletiz. Böylece ömrü bo-şuna tüketiyoruz.
Günler oyunla, eğlence ile geçiyor. Çılgınca zaman ve para harcıyoruz. Ceketler yakılıyor, tabaklar kırılıyor, ölçüsüz alkol alı-nıyor.
Ne yapıyorsun? Sorusuna: ”vakit geçiriyorum”, ”zaman öldü-rüyorum” cevabı yanlışı ortaya koymuyor mu?
Eskiden iş yerinde ”vakit nakittir” levhaları asılırdı ”sizin boş vaktiniz, bizim çalışma saatimiz olabilir” uyarıları yapılırdı. Adam geliyor sohbet ediyor çayını içiyor. Gelen biri ile bir daha içiyor…
264
Zaman hovardasıyız. ”yarın buluşalım”, ”yarın görüşürüz” di-yoruz. Yirmi dört saati kastediyoruz. Günde bir saat boşa harcayan yılda 365 saat boşa geçirmiş oluyor.
Zaman kaybını önleyemiyoruz. Zaman kaybettiren şeyi yok edemiyoruz, eldeki fırsatı değerlendiremiyoruz. Faydasız şeylerle uğraşıyoruz. Durgun suda mikrop ürediği gibi tembel insanlar ara-sında da problem çoğalıyor. Adam emekli oluyor her şey bitiyor.
Allah: ”boş kaldın mı hemen başka bir işe koyul”(inşirah7) diyor.
Zaman öldürme makinasıyız. Bir yılda 145 gün tatil olursa ne olur?
Türkiye’de 500 bin kadar kahvehane var. Buralarda 7 milyar kadar saat zaman öldürülmektedir.
-Yapılan bir araştırmaya göre bakın gerçek nedir? 80 Yıllık İnsan Ömrünün 4 yılı Tahsil(Öğretim için) 4 yılı Yemek- İçmek için 3 yılı WC için 2 yılı nakil araçlarında 3 yılı sağda- solda beklerken 13yılı çalışarak, 10 yılı tatil ve istirahat da 4 yılı hastalık ve 4 yılı eğlencelerde 28 yılı uykuda harcandığını biliyor musunuz? 2- Bugüne kadar birçok nedenle insanımızı israf ettik devlet
sahip çıkmadı. İlim adamımız yurt dışına gitti.” Dindar, “rüşvet almıyor, dans etmiyor, içki içmiyor “ dedik, “eşi kapalı dedik güze-lim insanları harcadık. İşine bakmadık sokağa attık.
Bunları biliyor muyuz? Dünya çapında israfta birinci, ku-marda ikinci, alkolde üçüncü, sigara tüketimin de dördüncüyüz! şimdi biraz azaldı.
3- Kedi, köpek, yılan, maymun, kuş hayvanlara aşırı harca-malar yapılıyor….
4- Ölüler için ölü yatırımlar yapılıyor. Cenazeler için çelenk-ler, ölü yemekleri, ölü helvaları, masraflı yemekler, mevlütler ölçü-süz oluyor. Kabir çok masraflı oluyor..
5- Yürünecek kısa mesafelere arabalarla gidiliyor. 6- İhtiyaç dışı market harcamaları yapılıyor. Alış-veriş hastalığımız var. Bu bulaşıcı bir hastalık halinde
topluma yayılıyor. Alış-veriş yerinde kendimizi kontrol edemiyo-ruz. Ölçülü ihtiyaç olanı yeteri kadar almıyoruz. İhtiyaç olmasa da bir şeyler alıyoruz. Varken alıyoruz. Moda diyoruz. Falanda gördüm diyoruz. Öbürü eskimeden yenisini alıyoruz
265
Kredi kartları bir iki değil. Borçtan bahseden birine: - Kaç kart var? dedim. - Üç benim, üç de hanımın dedi. Açığı diğeriyle kapatıyor.
Çocukları da alış veriş konusunda eğitemiyoruz. Her gördüğü, her istediği alınıyor.
Lüks yerlerde düğünler yapıyoruz iki tarafta da yıkımlar olu-yor. Dolarlar havada uçuşuyor.
Düğün sonrası boyu aşan borç…. 7- Hac ibadeti yapılırken bile yapılan israf, ibadet ruhu ile
bağdaşmıyor. O derece ki hacca gidecek orta halli vatandaşları cay-dırıyor.
8- İhtiyacımız olmayan kendimizi ilgilendirmeyen boş ve ma-nasız şeylerden yüz çevirmiyoruz.
9- Tatil günleri israfın çok ca yapıldığı günler oluyor. Bütçe dışı harcamalar yapılıyor. Açığın kapatılması aylar sürüyor. Aileler sıkıntıya düşüyor, sonra da birbirine düşüyor. Boşanmaya kadar gidiliyor.
10- Düğünler de yapılan israf aile müessesesini temelden sar-sıyor. Yeni evlenecek olanlar kara kara düşünüyor. O derece lüzum-suz şeyler alınıyor, gereksiz işler yapılıyor ki, güç gösterisi yapılı-yor. Alkol, silah, şarkıcı, dansöz, davulcu, zurnacı vb.. Her şeye para saçılıyor. Yuva kurulmadan sarsılıyor.
11- Türkiye’de sigaraya verilen para, sağlık bakanlığının büt-çesinden fazla oluyordu. Parasını el alıyor, dumanını yel alıyor. İçilen sigaranın kime ne faydası var?
12- Çoğumuz her zaman her yer de resim çekiyoruz. Lüzumlu lüzumsuz demiyoruz işin tadı kaçıyor.
13- Kağıdı kullanmasını bilmiyoruz. Boş kalan elinde kalem önündeki kağıdı karalıyor. Vatandaşa kullanılmayan kağıtları çöpe değil, atık torbasında biriktirme alışkanlığı kazandırılamamıştır.
14- İlaç israfı korkunç. Canı sıkılan doktora gidiyor. Lüzum-suz ilaç yazdırıyor “ bulunsun” deniliyor. İlaç bitmeden bırakılıyor, bitmeden yazdırılıyor. Dolaplar ilaç dolu. Kullanmadıklarımız de-ğerlendirilemiyor. Tarihi geçmiş bir sürü ilaç çöpe gidiyor.
Bir de bulunsun zihniyeti var ihtiyaç olmadan yazılıyor ve yazdırılıyor. Bundan vazgeçmeliyiz.
15- Evlerimiz israf evi Bir çok şey israf ediliyor. Küçük sanı-lan şeyler üst üste, yan yana miktar büyüyor. Dakikada on damla akan su ayda 200 litreye yakın su ediyor .
Abdest alan, tıraş olan, el yıkayan, bulaşık yıkayan, ihtiyaç gideren suyun boşa akıp gitmesine aldırış etmiyor. Bir tabak meyve yıkansa, yarım kova su akıtılıyor.
Çay ocağa konuyor; içilsin içilmesin kaynayıp duruyor.
266
Her gün çamaşır, bulaşık yıkanıyor. -Evde kullanılan aletler, eşyalar yepyeni iken iş görürken de-
ğiştiriliyor. Modaya uygun diye yenisi alınıyor. Elbiseler, ayakkabı-lar eskimeden yenisi ile değiştiriliyor. Eskiler de çöpe atılıyor.
-Vantilatör, klima elektrik odadan çıkarken kapatılmıyor. Te-levizyon kapatılmıyor, bilgisayar sürekli açık kalıyor.
-Aydınlanmaya bir iki ampul yeterli iken bir çok ampul yakı-yoruz. Soba, kalorifer kontrolsüz yakılıyor.
-Elektrik süpürgesi bulaşık, bulaşık ve çamaşır makinesi sık sık dolmadan çalışıyor.
16- Uzayıp giden telefon konuşmaları yapılıyor. Sık sık tele-fon değiştiriliyor. Yeni model alınıyor. Kredi kartı varya taksit var-ya. Nasıl ödenir hiç düşünülmüyor.
Çoluk çocuğun elinde telefon. Onunla oynayıp duruyor. Ko-nuşma mesajlaşma ile erken yanlış arkadaşlıklar kuruluyor.
Telefonla sürekli oynayan çocuk kendisini derse veremiyor. 17-En büyük israf ekmek israfı oluyor. Evlere haddinden fazla
ekmek alınıyor. Evlerden, lokantalardan. Yurtlardan. Askeriyeden tonlarca ekmek çöpe gidiyor. Poşete koyup duvar üzerlerinde duru-yor, ağaçlarca asılıyor.
Eskiden “ekmek gibi aziz ol denir ekmek çarpsın” diye ek-mek üzerine yemin edilirdi. Şimdi ekmek ayaklar altında çiğneni-yor, bazıları ekmekle ağzını siliyor.
Sofralar israf sofrası oluyor. Misafir gelecekse hazırlanan ye-meğin, alınan ekmeğin, yapılan pastanın ölçüsü olmuyor. Yendiği kadarı çöpe atılıyor. Kaç kişi gelecek ne kadar yer bunun hesabı yapılmıyor.
Yemeğin yarısı tabakta kalıyor. Tabaklar sıyrılmıyor. İçilen su yarım bırakılıyor. Çay içen, çayın dörtte biri bardak-
ta bırakma alışkanlığına uyuyor. Ramazanlarda daha çok karnı tok sırtı pek olanlara iftar veri-
liyor. Karnı açlar açıkta kalıyor. Osmanlıda güzel bir alışkanlık var-dı. Karnı tok olanı doyurmak memnun etmek zor olur. Osmanlı zor günleri karnı tok olanı değil gerçekten ihtiyaç sahibi olan vatandaş-lara iftar ve ikram da bulunurlardı. Kapı kapı dolaşırlar, ihtiyaç sa-hiplerinin karnını doyururlardı. Böylece hiçbir şey israf edilmezdi.
18-Bir defa çok yiyoruz. Acıkmadan yiyoruz. Öne geleni, ele geçeni, ikram edileni ne olursa yiyoruz koca göbekler doymuyor.
Obez nüfus her geçen gün artıyor. Fazla protein almak insan sağlığını bozuyor.
Atalarımız: ”Çok yiyenin hizmeti az olur” demişler. Yiyoruz yiyoruz hazmedebilmek için sodalar, kolalar içiyo-
ruz.
267
2005 yılından obazite tedavisi için devlet ve özel sektörde 60 milyon harcandığı bildirilmiştir.(13-12-2006 Yeni Şafak)
Tarım ve köy işleri bakanı Mehdi Eker’in açıklamasına göre: 1,5 milyar insanın kilo vermek için harcadığı paralarla 860 milyon aç insanın karnının doyabileceği hesaplanmıştır.(04-07-2008 Yeni Şafak)
19-Çok yiyen insan ne yapmalı biliyor musunuz? -Çok yemenin sebep olduğu hastalıkları düşünmeli. -Oburluğun yapacağı manevi tahribatı düşünmeli. -Az yemek az çeşitle, çok yemek arzusunu kırmalı -İştah açacak şeyleri sofraya koymamalı. -Obur kimselerle sofraya oturmamalı -Açlık çeken, açlıktan ölenleri düşünmelidir. 20-Ekmek israfı ekonomimize büyük zararlar vermektedir.
Bugün açlık tehlikesi çeken ülkeler zamanın da ekmeğin kıymetini bilmemiş israf etmiş ülkelerdir.
Ekmek bizden önce aziz bilinir, ekmek gibi aziz ol duaları ya-pılırdı.
Ekmeğin yerini başka hiç bir şey tutmaz. Hiç bir şekilde israf edilmemelidir
“Yurdumuzun üç büyük ili olan İstanbul, İzmir, Ankara bir yılda 13 milyon lira değerinde ekmeğin çöpe atıldığı tespit edilmiş-tir. Üç ilimizde yılda 14 milyon 821 bin 460 kilogram buğday karşı-lığı ekmeğin israf edildiği açıklanmıştır.” (05-10-1969 , Tercüman)
Mili Prodüktivite merkezinde üç ilde yapılan tespite göre İs-tanbul’da 23141 kg. buğdaya tekabül eden ekmek atılmaktadır. An-kara’da ise günde 16108 kg. buğdaya, İstanbul’da günde 23 ton ekmeğin israf edildiği İzmir’de 3328 kg buğdaya eşit olan ekmeğin israf edildiği bildirilmiştir. (02/22/1971, Tercüman)
-“Üretilen 82 milyon ekmeğin 4 milyon 600 bini çöpte”. (22-08-2011 Yeni Akit)
-Çevre ve tüketici haklarını koruma derneğinin açıklamasına göre: Türkiye’de günde 140 milyon ekmek üretiliyor 14 milyonu çöpe gidiyor (23-06-2010 Yeni Şafak)
Yapılan araştırmalara göre: Milli servetimizin 4’te 1’i çöpe gidiyor. Günde 5 milyon ek-
mek israf ediliyor.(16/02/2013 Akit) Bu israf nüfusla beraber artıyor.2013’ te yılda 2,1 milyar adet
ekmek çöpe gidiyor.(11-02-2013 Akit) Ekmek nimettir israf edilmemeli. Şair ekmek israfını şöyle di-
le getiriyor. -“Besmele ekmeğimizin bereketiydi. İki dünyada aziz ümmet,
268
Muhammet ümmetiydi. (Arif Nihat Asya ) Şu televizyon da yemek tarifleri yemek programları, o gezen-
lere pişirilen çeşit çeşit yemekler. Açlar içinde toklar içinde kötü örneklerdir.
Ekmekteki israf İMF’den kredi kadar: Türkiye’ de çöpe atılan ekmeğin ekonomik büyüklüğü yıllık
700 milyon doları buluyor. Fonun geçtiğimiz yılın Nisan ayında verdiği kredi ise 701 milyon dolardı. (30-08-2004 Türkiye) İşte isra-fın ölçüsü bu.
X X X İsrafın önlenmesi için neler yapılabilir? İsrafı önlemek bazı tedbirler almak zor bir iş değildir. Bazı
tedbirleri şöyle sıralayalım: 1-Üretim tüketim dengesi sağlanmalı, dışa bağımlılıktan kur-
tulmalı, komşular füze yaparken başörtüsü ile uğraşılmamalı, hayali düşmanlar icat edilerek güç boşa harcanmamalıdır.
2-Eğitimle tüketim çılgınlığın önüne geçilmelidir 3-Hiçbir şey hor ve hovardaca kullanılmamalıdır. 4-Zaman iyi değerlendirilmeli, gereksiz tatiller iş günü haline
getirilmelidir 5-Moda ve lüks hastalıkları tedavi edilmelidir 6-Devletin, milletin malı, kendi malımız gibi kullanılmalıdır.
”Devletin malı deniz yemeyen domuz” sözü yiyen domuz olarak öğretilmelidir.(Hz.Ömer 2 Mümtaşir dı)
7-Tatilin boş zaman demek olmadığı, iş değiştir demek oldu-ğu öğretilmelidir.
8-Hapiste yatanlardan, askerlik yapanlardan azami derecede yararlanılmalıdır.)3,5 ay taşa selam)
9-Okullarda kuru eğitimden vazgeçip hayat bilgileri verilme-lidir.
10-Çalışma hayatı yeniden düzenlenmelidir. Amerikalı bir devlet adamı Türkiye’ye ziyarete gelmişti. On
günlük ziyaretten sonra gazeteciler sordular: -Türkiye’deki hayatı nasıl buldunuz? Üç kelime ile özetledi: Türkiye’nin durumunu -Eating, meeting, brifing… (Yani yemek toplantısı, iş toplan-
tısı, ve brifing) demiştir. Bizde toplantılardan arta kalan zamanlar da iş ve üretimle uğraşılıyor.
11-Ocağa göre tencere koymak, ağzını kapatmak fırınların devam eden enerjisinden faydalanmak, buz dolabını güneşten ko-rumak, televizyon, radyo, video gibi elektrikli cihazları kapadıktan sonra fişi çekip enerji kaybını önleme, tasarruflu lamba kullanmak
269
diş fırçalarken, tıraş olurken suyu boşuna akıtmamak, abdest alınan, meyve yıkanan suyu bitki ve ağaç sulayarak değerlendirmek israfı önleyecektir.
12-Yapılan işlerde israfa yönelik olan çevrenin bakışına aldı-rış etmeyip gerekli olanı yapmak.
13-Zenginlerimizin “Ben kazandım istediğim gibi harcarım” düşüncesi ile ceket yakmak, para savurmak, tabakların üstünde te-pinme çılgınlığından vazgeçmesi gerekir.
14-İsrafı en güzel inançla önleyebiliriz. Bu konuda Kur’an’dan, Hz Peygamberden yararlanmalıyız. Bir araştırmaya göre inançlı kişiler de ve ailelerde israfın çok az olduğu görülmüş-tür.
Bugün milyonlarca insan açlık sınırındadır. Bu konuda dinin etkisinden neden yararlanmayalım.
Ekmeğin israfı konusunda alınacak tedbirler neler olma-
lıdır? 1-Ekmeğin gramaj çeşidi artırılmalıdır. 2-Halka israf konusu iyi anlatılmalı, evde kuruyan ekmeğin
çorbanın içine atılarak ve yumurta ile kızartılarak yenebileceği öğ-retilmelidir.
3-Yanık, kalitesiz, iyi pişmemiş ekmeklerin satışa sunulması engellenmelidir.
4-Ekmeğin çabuk bayatlamasını önleyici maddeler kullanıl-malıdır.
5-Fırınlar çok sık denetlenmelidir. 6-İhtiyactan fazla ekmek üretilmemeli ve alınmamalıdır. Yurt-
ta, orduda, hastanede ekmek ihtiyaca göre kesilmelidir kurumaması için poşet içinde tutulmalıdır.
İsraf, tasarruf, tutumluluk, yerli malı kullanımı gibi konular okullarda ders olarak okutulmalıdır. Bu eğitim hapishanede ve aske-riyede de yapılabilir. Çünkü iktisat eden sıkıntıya düşmez.
İhtiyaç sahipleri düşünülerek iktisat etmenin israftan kaçın-manın lüzumu anlatılmalıdır.
Tüketimi körükleyen yanıltan reklamlar kontrol altına alınma-lıdır.
Doğru ölçülü alışveriş alışkanlığı kazandırılmalıdır. Ölçüsüz harcama hayatı alt üst ediyor evin huzurunu kaçırıyor boşanmaya kadar gidiyor veya borç batağı intihara götürüyor. Alırken rahatla-yan öderken çıldırıyor. Alırken sanki bedava gibi geliyor.
Bir de zengin görünme hastalığımız var. Ayak yorgana göre uzatılmıyor. Borç harç alınıyor. Orta halli insanlar bile sık sık di-van, koltuk, perde değiştirmeye kalkıyor
270
Bir önemli husus da: bize ihsan edilen nimetler için verene şükretmiyoruz.
Şükredilmeyen malın bereketi olmuyor. Sel götürür, yel götü-rür, ateş yakar yani mal telef olur. Sadece madden değil, manen de zarar görülür. Huzur ve mutluluk olmaz.
Evdeki sıkıntı ve ihtiyaç evin hanımını da çalışma hayatına itiyor. İşte o zaman istenmeyen nice nice olaylar oluyor.
Bakın bu konuda dinimiz ne diyor: Kuran’da onlar harcadıkları zaman savurganlığa saparlar, ne
de cimrilik ederler. Harcamaları bu ikisinin arasında dengeli-dir.(Furkan :67)
Bu ayete göre harcamalarda orta yol tutulacaktır. Gelir gider dengesi kurulacaktır.
İsraf ve lüks gösterisi maddi ve manevi sıkıntıya soktuğu için İslam israfı, gösterişe kaçmayı haram kılmıştır.
Cimrilikte yerilmiştir şöyle buyrulur: -“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik
edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır’! O kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet günü boyunla-rına dolanacaktır.”(Ali İmran :180)
Peygamber (as) da: “İki haslet vardır. Bunlar müminde olmaz: cimrilik ve kötü ahlak” (Tirmizi: Zühd :8) der.
İsrafta hayır yoktur. H ayır da da israf yoktur. Kimse “Mal benim istediğim gibi, istediğim yere, dilediğim kadar harcarım” diyemez. Mülkün sahibi Cenab-ı Allah’tır. Dilediği zaman çekip alıverir. Veya yerli yerinde kullanılmadığı zaman da yel alır, sel alır, ateş kül eder.
Rabbim bizi hatalarımızdan dolayı cezalandırmasın.
271
YÜCE MERTEBE ŞEHİTLİK
A- ŞEHİD VE ŞEHİTLİK
Şehid, Allah (c.c)'ın rızası uğrunda malı ile, canı ile, vatan,
millet, din ve devlet için mücadele ederken ölen veya öldürülen
kimselere denir.
Kuran-ı Kerim'de "şehit" kelimesi 35 defa çoğulu "şühedâ"
kelimesi ise 20 defa geçer. Şehid, Cenab-ı Allah'ın önem verdiği
kimsedir. ayrıca "şehit" Cenab-ı ALLAH 'ın 99 isminden biridir.
Birde şehit peygamberlerin ve meleklerin sıfatlarındandır.
Şehit, son anda bir çok şeye şahit olur bir çok şeyle de müka-
fata nâil olur. O ölmez bunun için yıkanmadan kanlı elbiseleri ile
gömülür.
Şehitlerin cennetlik olduğu bildirilmiştir. Peygamber (a.s)'ın
bildirdiğine göre:
-"Şehitler, ahirette gördükleri iltifat, mükafat ve nimetler ne-
deniyle tekrar dünyaya dönmek ve tekrar tekrar şehit olmak isterler"
(Buhari,iman:26)
Kur'an'da bildirildiğine göre; şehitler ahirette "peygamberler-
le, sıddıklarla ve salihlerle beraber haşrolunacaktır. bu ne güzel be-
raberlik ne güzel arkadaşlıktır"(Nisâ:69)
Peygamber(s.a.v)'in haber verdiğine göre şehidin kul hakkın-
dan başka bütün günahları bağışlanır. (müslim, iman:32)
B- ŞEHİTLİĞİN ÖNEMİ VE MÜKAFATI
Şehitlik, büyük bir derece yüksek bir makamdır. Kıyamet gü-
nü de peygamberlik makamından sonra en yüksek derecedir. Şehit-
lik herkese nasip olmayan bir makamdır.
Şehide şehit denmesi şundandır: Şehit son anda cenneti görür.
Ölümü sırasında yaşadığına ve meleklerin hazır olduğuna şahit olur.
Bunun için şehit denir.
Kuran-ı Kerim 'de şöyle buyruluyor:
"ALLAH(c.c), inananlardan mallarını ve canlarını kendilerine
verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar ALLAH
yolunda savaşırlar, ölürler, öldürülürler" (Tevbe:111)
Şehit, ALLAH (c.c) yanında diğer insanlar gibi ölmemiştir.
Onun için yıkanmaz üzerindeki elbiselerle birlikte gömülür. Cephe-
de ise namaz kılınmaz. Sebebi de namaz, onun için duadır. Affı için
kılınır onun ise günahları affedilmiştir.
272
Şehidin mükafatının bol olduğunu peygamber (s.a.v) şöyle
bildirmiştir:
-"Şehid olarak ölen;
-Kıyamet gününün dehşetinden emin olur.
-Cennetin kokusunu duyar
-Rızıklanır
-Dirilinceye kadar ona yaptığının sevabı amel defterine yazı-
lır..(Büyük Hadis Külliyatı : 3/6077)
Şehidin ALLAH (c.c) katında altı mükafatı vardır:
1- Günahları affedilir
2-Son anda cennetteki yerini görür
3-Kabir azabı görmez
4-Kıyametin dehşetinden emin olur
5-Yakuttan taç giydirilir
6-Ona yakınlarından yetmiş kişiye şefaat etme hakkı verilir
(age:3/6125)
-"Cennete giren hiç kimse tekrar dünyaya dönmek istemez.
Ancak şehit, dünyaya on kere dönüp her defasında şehit olmak is-
ter"(age:3/6120)
-Bir adam peygamber (a.s)' a sordu:
-"ALLAH (c.c) yolunda gayret göstersem şehit düşsem AL-
LAH (c.c) benim günahlarımı affeder mi? dedi. Peygamber (a.s)
ona:
-"Eder ama kul borcu hariç" buyurur (age:3/6122)
-"Cennette melekler, şehit olmuş olanlara sorar;
-Bir isteğin var mı şehid?
-ALLAH (c.c) beni tekrar diriltsinde ALLAH (c.c) yolunda
tekrar şehit olayım" der. (age:3/6119)
-Bir adam peygamber (a.s)a sordu:
-Kim cennette olacaktır ya Resülallah? ALLAH Rasulü ona
şöyle buyurdu:
-Peygamberler
-Şehitler
-Buluğa ermeden ölen çocuklar
-Toprağa gömülerek öldürülen kız çocukları" (age:3/6136)
Bir adam peygamber(a.s)'a geldi ve sordu: Savaşa mı katıla-
yım, müslüman mı olayım?
ALLAH (c.c) rasulü ona;
-"Önce müslüman ol sonra savaşa katıl " buyurdular.
273
Adam müslüman oldu kısa süre sonrada şehid düştü. ALLAH
Rasulü: "Az amel işledi, çok sevap kazandı" buyurdu.. (age:3/6129)
C- CENAB -I ALLAH şöyle buyuruyor;
-"ALLAH yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyiniz. Bilakis
onlar diridirler. Lâkin siz anlayamazsınız"(Bakara sûresi :154 )
-“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü saymayın onlar diri-
dirler. Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verilenlerden dolayı
sevinçli bir halde, Rablerinin yanında rızıklandırılmaktadırlar.” (Al-
i İmran suresi 169-170)
Şehidin göreceği ilgi ve itibar nedeniyle her iman sahibi şehit
olmayı veya şehit sevabı kazanmayı arzu eder.
a) Kim Şehittir?
Üç çeşit şehit vardır :
1-Hakiki şehit: Bu hem dünya hem de ahiret şehididir. Allah
yolunda, din, vatan ve namus uğrunda ölen ve ya öldürülen kimse-
dir.
2-Hükmi şehit: Savaş meydanında düşman karşısında yarala-
nıp da evine yurduna döndükten sonra ölen kişidir. Bundan başka :
-Haksız yere zulümle öldürülen
-Yanarak, boğularak depremde ölen
-Doğum sırasında ölen
-Fitneyi önlemek isterken ölen
-Kötü hastalıklar nedeni ile ölen
-İlim öğrenme yolunda ölen, hükmen şehittir. Bunlar yıkanır,
kefenlenir namazı kılınıp defnedilir.
Peygamber (a.s):"haksız yere öldürülen şehittir" buyurur
(age:3/6147)
Bir hadislerinde de: "Malını, canını, dinini, ailesini müdafaa
ederken ölen şehittir" buyurmuştur. (Tirmizi diyat :22)
3- Dünya şehidi: Müslümanların safında fakat imanı yok veya
münafık ölürse dünya şehidi olur. Ona şehit dense de şehit muame-
lesi yapılsa da o şehit değildir. Şehit sevabı alamaz.
Şehit olabilmek için müslüman olmak şarttır. İnanmayanda
zaten şehit olmak istemez. Ölmemenin yollarını arar.
Peygamber(a.s) 'ın :"Ümmetimin şehitleri azdır" demesi bun-
dandır.
Her ölene öldürülene şehid denmez. Şehitlik İslam aleminin
tanıdığı bir ünvandır. İslamı red eden ne şehittir ne gazi pisi pisine
gitti niyazi olur.
274
Peygamber (s.a.v) bir gün ashabına üç kişiden bahseder bun-
lardan birisi savaşta ölen kimsedir.
"Ona denilir ki: Biz sana bunca nimet verdik. Bunlara karşı
sen ne yaptın?
O cevap verir:
-Ben savaştım şehid oldum der. Ona:
-Sen yalan söylüyorsun sen bana kahraman desinler diye sa-
vaştın sen şehit değilsin" denir. Melekler sürüklüyerek onu cehen-
neme atarlar" ALLAH resulü böyle anlatmıştır.
Uhud savaşında kuzman öyle savaşır ki gıbta ederler. Kuzman
kanlar içinde yere yığılınca birileri peygamber (a.s)'a: Kuzman şe-
hit oldu ya RESULALLAH! derler. Bunun üzerine peygamber (a.s):
Hayır Kuzman şehit olmadı .O ALLAH (c.c) rızası için savaşmı-
yordu" der... Bunun üzerine Kuzman’a koşarlar: Sen niçin savaşı-
yordun? diye sorarlar
-Kuzman: Bana cesur desinler diye cevabını verir biraz sonra-
da hayata gözlerini yumar.
Bir şey ALLAH (c.c) için değil ise hiçbir önemi yoktur. Gös-
terişin, gururun, riyanın hiçbir hayrı yoktur.
Cünüp ölen şehit olmaz onun için hiçbir Osmanlı askeri cünüp
savaşa katılmamıştır hamam çadırları ordunun önünde gitmiştir.
Alkollü iken şehit olunmaz. Şair:
-Ye kebabı iç şarabı bin uçağa düş yere ol şehit.
"Ve lehüm azabün şedid" (onlar için şiddetli bir azap var-
dır)bu diğer kazalar içinde böyledir.
İslamda ilk şehit Yasir ailesidir. Aile müslüman olunca müş-
rikler hazmedemeyip çok zalimce davrandılar. Korkunç işkencelerle
şehit ettiler. Kızgın kumlara yatırıp aç susuz bıraktılar. Yasir ailesi
imanlarından dönmediler yalandan da olsa onların isteklerini yerine
getirmediler. Yapılanlardan haberdar olan peygamber (s.a.v) :
-Sabredin ey yasir ailesi, sizin mükafatınız cennettir " bu-
yurmuştur sabır tavsiye edip cennet müjdesi vermiştir.
Ebu cehil , Sümeyye (r.a)'a "dininden dön seni serbest bıra-
kayım "diyerek işkence ederken, Sümeyye(r.a) Ebu Cehil’in yüzüne
tükürmüş oda elindeki mızrağı vücuduna saplamıştı. Böylece Sü-
meyye (r.a) da şehit olmuştur.
e)ŞEHİTLER ÖLMEZ: Kur'an da Cenab-ı ALLAH şehidler için "Onlara ölüler de-
meyin, onlar diridirler" buyurur.
275
Eski genelkurmay başkanı Özkök: -Ne zaman Çanakkale’ye gitsem şehitlikler arasında dolaşır-
ken şehitlerin konuştuğunu duyar gibi oluyorum" demiştir. Şehitler bizim yerin altındaki köklerimizdir. Biz onlar saye-
sinde yaşarız. Onlar ölmemişlerdir. Onlar cündullahtır (ALLAH (c.c) 'ın ordularıdır).Savaşlarda ebabil kuşları gibi savaşırlar. Müs-lümanlara yardım ederler düşmana korku verirler.
Çanakkale'de yenilgiye uğrayan Churchill (çörçil) yenilgisinin hesabını verirken hakime şöyle demiştir: --biz Türklerle değil, AL-LAH (c.c) ile savaştık. Tabi ki yenilecektik, neden anlamıyorsu-nuz?"
Beyaz elbiseli askerlerin müslümanların saflarında savaştıkla-rını düşman askerleri söylemiştir. Rus ordusu Çeçenlerle savaşırken havaya ateş etmişlerdir divan-ı harb te yargılanırken" bize gökten ateş açıldı biz ona cevap verdik" demişlerdir.
Cenab-ı ALLAH Kur'an da düşmana karşı görülmeyen ordu-lar gönderdiğini bildiriyor(Ah zab:9, Ali İmran 123-124-125-126)
Malazgirt’te, Çanakkale’de, milli mücadelelerde, Kore’de, Kıbrıs’ta bizzat olayı yaşayanların ağzından insanı dehşete düşüren şeyler anlatılmıştır.
Evet şehitler ölmez. Cesetleri toprağa haram kılınmıştır. Me-zar nakillerinde, kanal açılırken, kazı yapılırken çürümeyen cesetler görülmüştür...
Ayrıca şehitle beraber adı da yaşar. İdam edilen zehirlenen, zulmen öldürülen kimseler unutulmaz. Mezarı ziyaret edilir. Fatiha Yasin okunur hatimler yapılır, ruhlarına bağışlanır. Bazılarının da mezarına uğrayan olmaz, Fatiha okunmaz adları hayırla anılmaz.
f) Şehidin derecesi yüksektir... Cabir b. abdullah şöyle anlatmıştır: -"Bir gün ALLAH resulü ile karşılaştım bana: -Seni üzgün görüyorum" dedi -Babam şehid oldu, çocuk ve borç bıraktı dedim -ALLAH (c.c)'ın babanı nasıl karşıladığını sana haber vere-
yim mi? dedi -Evet dedim bana şöyle buyurdu -ALLAH (c.c) babanla doğrudan konuştu ona ne istediğini
sordu o da: -Rabbim beni tekrar dirilt de senin yolunda tekrar şehit olayım
cevabını verdi. Cenab-ı ALLAH (c.c) : “Bir dahası yok" buyurdu..
276
h) ŞEHİT SEVABI OLAN İŞLER NELERDİR?
Sadece savaşta ölen öldürülen şehit olup şehit sevabı almaz.
İnanan insanlar için şehit sevabı kazandıran işler olduğu bildirilmiş-
tir.
Cenab-ı ALLAH (c.c) bakın ne buyuruyor;
-Kim ALLAH (c.c)'a, peygambere itaat ederse, işte onlar AL-
LAH (c.c)'ın nimetlere erdirdiği peygamberlerle, şehitlerle, sıddık-
larla ve salihlerle beraberlerdir. Bu beraberlik bu arkadaşlık ne gü-
zel beraberliktir ne güzel arkadaşlıktır? (Nisa sûresi :69)
Bu müjdeye göre Cenab-ı ALLAH 'a, peygamber (a.s)'a itaat
eden şehit sevabı kazanacaktır.
-Tebliğ, iyiliği emredip kötülükten sakındıran şehit sevabı ka-
zanır. Peygamber (a.s): "ALLAH (c.c) yolunda ayağı tozlananlara
cehennem ateşi dokunmaz " buyurmuşlardır.(Büyük Hadis Külliya-
tı:3/6091)
-Bir hadiste :"bir kimse canı gönülden samimi şekilde şehit
olmayı ister, İslami bir hayat yaşarsa, yatağında ölse bile şehitler
mertebesine ulaşır" buyrulmuştur. (Ramuz el hadis:422/12)
Bir hadiste de :"ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda kim
bir sünnetimi ihya ederse, yüz şehit sevabı vardır"
Peygamber (a.s) şöyle bildirmiştir:
"İki göz vardır ki onlara cehennem ateşi dokunmaz; ALLAH
(c.c) korkusu ile ağlayan göz ve ALLAH (c.c) rızası için nöbet bek-
leyen göz"(R.salihin:544)
-"Bir kimse abdestli yatar da gece ölürse şehit olarak ölür"
(Ramuz el hadis:411/1)
-"Günde beş vakit namaz kılan şehit sevabı alır"
-"Aşık olup aşkını gizleyen ve iffetini koruyan şehit sevabı
alır"
-"İlim öğrenme yolunda ölen şehit sevabı alır"
-"ALLAH (c.c) rızası için evinden ayrılan, ölür yada öldürü-
lürse, o şehittir. Ona cennet vardır. (Büyük Hadis Külliyatı:3/6135)
-"ALLAH (c.c) korkusundan dolayı ağlayan, devenin meme-
sinden çıkan süt geri dönünceye kadar cehenneme gir-
mez"(age:3/6090)
Bir adam peygamber (a.s) 'a soruyor: insanların hangisi daha
üstündür?
ALLAH Resulü cevap veriyor : ALLAH (c.c) yolunda canı ile
malı ile cihad edendir.
-Adam tekrar soruyor: Sonra kimdir ya Resulallah ?
277
-ALLAH Resulü ;"insanların şerrinden kaçınandır" buyuru-
yor.(Age :3/6088)
Peygamber (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır :
-"Nice kendisine kurşun isabet eden insan vardır ki şehit de-
ğildir nice yatağında ölen kimse vardır ki ALLAH (c.c) katında sıd-
dık ve şehittir "(Ramuz el hadis 344/3)
Burada insanın inancı ,yaşayışı ve niyeti önemlidir .herkese
şehit olmak nasip olmaz ama şehit sevabı kazanacak ve kazandıra-
cak yollar vardır.
1)ŞEHİDE SAYGI:
Bizden öncekiler "ya şehit ya gazi" diye her şeyi ile ALLAH
(c.c) yolunda din ve devlet için, ırz ve namus için savaşmışlardır.
Ölmüşler ve öldürmüşlerdir. Bize vatan ve hayat hakkını miras bı-
rakmışlardır. Onlar şehit olmasaydı nereden bulacaktık bu sahip
olduğumuz şeyleri?
Bu yüzden onlara minnet borcumuz var. Onları merhametle,
şükranla anmalıyız. Onların bize bıraktığı emanetlere sahip çıkma-
lıyız, korumalıyız. Çünkü onlar bize emanettir. Ayrıca bizden son-
raki nesillere aktarmalıyız.
Şehitlerine ve emanetlerine sahip çıkmayan milletler şehit
olacak insanlar yetiştiremezler.
Şehitlerimize saygısızlık yapıp kemiklerini sızlatacak davra-
nışlardan kaçınmaya ve kaçındırmaya dikkat etmeliyiz. Bir zaman-
lar Çanakkale’ye geziye giden üniversiteli gençlerin yapmadıkları
rezalet kalmamıştı. Kadeş rezaleti olarak unutulmamıştır.
Bir öğretmen öğrencilerini Çanakkale şehitliklerine götürmüş
bir grup genç kızın ağızlarında ciklet şehit mezarlarına bakıp "iyi ki
öldünüz çocuklar" diyerek alay etmiş öğretmen gözyaşlarını tuta-
mamıştır.
Ya şehit ya gazi idealinin "ne şehit ne gazi" diye yozlaşmasına
müsaade etmemeliyiz. Genç nesilleri vatan, millet, din devlet şuuru
ile yetiştirmeliyiz.
Son zamanlarda en korkunç şey müslümanların müslümanlar-
la savaşması ve müslümanın müslümanı öldürmesidir. Bunda ne
şehitlik ne de gazilik vardır.
Bir gün peygamber (s.a.v) 'e bir kadın yüzü kapalı olarak gelir
ve öldürülen oğlu hakkında soru soracaktır sahabeden biri kadına:
Oğlunu sormaya yüzü kapalı olarak mı geldin? der ..
278
Kadın "Evet, oğlumu kaybettim ama utanma duygumu asla
kaybetmeyeceğim" der.
-Peygamber (a.s) kadına şöyle dedi;
"Oğlun iki şehit ecrine nail oldu"
-Kadın: neden ya Resulallah? diye sordu
-"Çünkü onu ehli kitaptan biri öldürdü" cevabını verdi (Büyük
Hadis Külliyatı :3/6133)
Bu olaydan iki mesaj uzanıyor bize
Önce yakını şehitlik mertebesine ulaşan için bağırıp çağırma,
saç baş yolma, kendini yerden yere atmanın islama uygun olmadı-
ğı... Ve birde müslüman kanı dökmenin hoş olmadığıdır...
Şehitlik mertebesine ulaşan şehitlerimize CENAB-I AL-
LAH'tan rahmet dileyelim, ruhları şad olsun. Onların ruhuna bir
fatiha hediye edelim.
Çanakkale şehitleri için Akif şöyle demiştir:
- Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
-Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın
-Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber
-Sana avucunu açmış duruyor peygamber ....
Rabbim şehit olma arzusu taşıyan şehit sevabı kazanmak için
sevaplı işler yapan her müslümana şehit sevabı versin. Bizleri de
şehitlere lâyık kılsın ve şefaatlerine nâil etsin İNŞALLAH....
279
GENÇLİĞE KURULAN TUZAKLAR
Allah’a Hamd Rasulüne salat, Aline, ashabına ve bütün müs-
lümanlara selâm olsun.
Adam sigarasını yakacak, biri ışık veren pilli lambasını tutu-
yor. Sigaranın yanması beklenirken lamba sahibi şöyle demiş: Böy-
le yanmayacağını bilmiyor musun? Adam:
-Biliyorum, bilmez olur muyum. Ben senin pilini bitiriyorum
demiş.
Bugüne kadar her vesile ile içten ve dıştan bu milletin enerji-
sini bitirmek, bu milleti yok etmek için;
-Defalarca haçlı seferleri düzenlendi. En son Çanakkale ye
saldırdılar. Milli mücadele yıllarında vatanı bölüştüler.
-Bölmek, parçalamak, itibarsızlaştırmak için gizli planlar ha-
zırladılar. Batı illerimizde doğum kontrol haplarını ücretsiz dağıttı-
lar.
-Evvela adımızı ‘’barbar’’ olarak ilan ettiler, sonrada terörist
dediler.
-En iyi Türk, ölü Türktür dediler.
-Kutsal kitaplarında bize ‘’goyim’’ dediler, insan olmadığımı-
zı ilan ettiler.
-Yeni nesli bizden, tarihinden, kültüründen kopardılar. Harf
devrimi ile bir gecede milleti cahil bıraktılar. Yabancı hayranlığı
aşıladılar. Din değiştirmeye, kan değiştirmeye kalktılar. Gavura
“gavur” demeği yasakladılar. Etkili insanları ‘’gavur dedi’’ diyerek
hapse attırdılar.. Karakol komutanı bu oyunlardan bıkmış, usanmış
bir vatandaşa ‘’Gavura gavur denmeyeceğini hala öğrenemediniz
mi? Demiştir.
O haldeki bir grup genç iskeleden konsolosluğa kadar atları
çözüp, İngiliz elçisinin arabasını çekmişti.
-Öyle ki gençler ’’Türküz, müslümanız’’ demekten utanır he-
le geldi. Şimdi kötü manalar ifade eden yazılı tişörtler giyilmeye
devam ediliyor.
-Ezan, namazın aslı yasaklandı, Dinden peygamberden ve
Kur’an’dan uzaklaştırılmaya çalışıldı.
Çanakkale de saldırılarının sonunda Corcil mahkemeye ve-
rilmişti. Mahkemede: ” Biz tabi ki yenilecektik, çünkü biz Türklerle
değil Allah la savaştık” demiştir.
280
İngiliz parlemontusunda milletvekili Kur’anı eline alıp: ’’Biz
Türkleri bu Kur’an’dan ayırmadıktan sonra boşuna uğraşıyoruz.’’
demiştir.
Cumhuriyet döneminde bu milleti dinden Kur’an’dan kopar-
mak için elden gelen yapılmıştır.
70’li yıllarda dini kitaplarımı toprağa gömdüm, kapı aralarına
sakladım.
Küçük torun yeni doğdu onu bakmaya gittik öğleyin gelin
gelmedi.
Kadirli de hakimdi Akşam niye gelmedin? dedim.
Bir imam hatipli kız sabıka kağıdı alacak kovmuşlar oturmuş
ağlıyordu, onun işini yaptım. O sırada başında tekke, elinde 3 kitap
polis sakallı bir dedeyi getirdi. Baktım polise dedim ki;
-Bunlar ne biliyor musun?
-Hayır
-Bunlar Kur’an Meali, Riyaz us Salihin ve Osmanlıca sanatla
ilgili bir kitap . Bu dedenin suçu ne?
-Bunları evinde bulduk
-Bir daha böyle bir şeyle buraya gelmeyin” dedim.
Allah o günleri bir daha bu millete yaşatmasın.
Şimdi dış güçlerin bu milletin gençlerine yönelik bazı örnek-
ler vermek istiyorum.
Siyanizmin Gizli Emirleri:
Madde-1-: Genç nesilleri ahlaka aykırı telkinlerle ifsat ediniz.
Madde-2-: Aile hayatını yıkınız.
Madde-5-: Mukaddesata hürmeti yıkınız. Hürmetle anılan
kimseler hakkında rezilane vakalar uydurunuz.
Hiristiyanların ihanet planlarından:
Madde-1-: Türkleri ezeli düşman olarak tanıtınız,
Madde-2-: Türklerin en ufak hatalarını büyüterek dünyaya
duyurunuz. Dünyayı Türklere düşman ediniz.
Madde-3-: Türkleri iktisaden çürütünüz.
Madde-4-: Türkleri ahlak, din ve gelenekleri bakımından çü-
rütünüz. Milli duygularını yıkınız.
Patrikhanenin Emelleri :
Madde-1-:Türk hükümranlığını baltalamak bu işi azar azar
yapıp, İstanbul’u tekrar Kostantine yapmak,
Madde-2-:Türk halkı arasına daima fitne ve fesat, sokmak, is-
yanlar organize etmek, kardeş kanı akıtmak.
281
Madde-4-:Doktor ve eczacılar Türk kalfa kullanmayacak.
Türk hastaları zehirleyip öldürmek: Kör, sağır ve sakat olarak saf
dışı etmek.
Kominizmin İhanet planları:
1958 de Moskova’da toplanan kominist yazarların belirlediği
hareket plânından maddeler:
Madde-2: Halkı guruplara, sınıflara bölmek,
Madde-5: Din düşmanlğı yapmak, mezhep ve tarikat kavgala-
rını körüklemek,
Madde-2: Devlete, millete karşı gelenleri desteklemek karışık-
lık çıkarmak,
Madde-17:Sürekli huzursuzluk kaynakları icat etmek.
Amerika’nın hedefi:
Siyanizmin yan kuruluşu olan merkezi Newyork da bulunan
DÜNYA MİLLETLERİNİ TANIMA Enstitüsü 1987 de yapılan
toplantıda,
1-Türkiyedeki sağlam aile yapısını yıkmak,
2-Gençleri dejene etmek,
3-Türk inanç ve ahlakını yıkmak diye karar alınmış, bu görev
gazete ve televizyonlara verilmiştir.
NOT: kaynak
1-Kemal yaman ihanet planları,
2-Cevat Rıfat Atilhan gizli devlet fesat programı (Atilhanın
kitaplarının telif hakkını Yahudiler satın almış ve imha etmiştir.
Görülüyor ki düşman, üç koldan saldırıyor. Genç, aile ve is-
lam.
Topla, popla, müzikle, gazetelerle, televizyonla bizi uyuştur-
dular.
Venedikliler, bir Osmanlı askerini esir alıyor, Atı hoşlarına
gidiyor, binmek istiyorlar. Atı iğidiş ediyorlar öyle binebiliyorlar.
İnancımız zayıflatıldı, Ahlakımız bozuldu, ideallerimiz öldü-
rüldü. Cihad ruhu yok edildi. İlay-ı kelimetulah diye bir düşünce
kalmadı.
Daha önce böyle değildik, iki örnek vereceğim.
Peygamberimiz (as) Çine tebliğ görevi için genç sahabeyi
gönderiyor. Bir müddet görev yaptıktan sonra, Peygamberini özlü-
yor, görüp gelivereyim diye yola çıkıyor. Geliyor ki, Peygamber
(as) Hakkın rahmetine kovuşmuş ,diyor ki: ‘’Beni Çin’e Allah
Resûlü gönderdi’’ tekrar Çin’e dönüyor, Ölünceye kadar orada gö-
rev yapıyor.
282
Volter, inançsızlığı nedeniyle aforoz ediliyor. Bu arada pey-
gamber efendimize hakaret eden piyes yazıyor. Papa tarafından afo-
roz geri alınıyor ve ‘’sevgili evladım’’ diye başlayan bir mektup
yazılıyor.
Piyes, Fransa’da oynatılacak biletler satılıyor. Kızıl sultan
adını taktıkları Abdul Hamithan haber alıyor. Haber gönderiyor
piyes oynatılmasın, değilse cihad-ı ekber ilan ederim. İngiltere’de
sahnelenmek isteniyor ona da aynı şekilde mani oluyor.
DİNDAR NESİL İSTENMEDİ Dindar nesil ile asr-ı saadet yaşandı. Selçuklu, Osmanlı dindar
nesille yükseldi, dünyaya adalet dağıttı, huzur verdi.
Osman beyi Orhan gaziye ‘’Dindar olmayana devlet işinde
yer verme diye vasiyet etti
Atalarımız: ’’Kork Allah’tan korkmayandan’’ Allah’ı olma-
yanın ahlakı olmaz dediler.
Hz. Ömer (ra) Medine yolunda bir çoban çocuk görür. Arala-
rında şu konuşma geçer:
-Koyunlardan birini sat
-Koyunlar benim değil satamam.
-İyi ya kayboldu, kurt yedi, dersin.
-Diyemem, yalan söyleyemem.
-Sahibi nereden bilecek,
-O bilemezse Allah’ta mı bilmiyor, görmüyor!
Dindar nesilden kimse zarar görmez. Dindarlık olmadan da
nesil düzelmez.
J.J.Ruso; Emil adlı eserinde şöyle der;
-‘’İnanmadan da bir insanın ahlaklı ve faziletli olabileceğini
sanırdım ne kadar çok yanılmışım.
Şair;
Dinin yoksa neyin vardır.
Var tabutunu kendin kaldır.
Din dayanak Haktan kula,
Dinsiz adım heder ola. ‘’Demiş’’
Peygamberimiz (Sav) şöyle buyuruyor;
-Ahir zamanda ana babaları yüzünden vah vah o gençlere!
-İnançsız ana babalardan mı? Denilince:
-Hayır müslüman ana babaları onları kıydı, onlara dinlerini
öğretmedi, buyurdu.
283
İsmet İnönü Atatürk ve Kazım Karabekir’in bulunduğu bir
anda;
-Dini ve hocaları toptan kaldırmadan hiçbir iş yapamayız’’
diyor. Atatürk ses çıkarmıyor Kazım Karabekir paşa;
-Peki ne olmak istiyorsunuz? Hiristiyan mı? Dinsizmiş, dini
kaldırmak millete mezar olur” diyor.
Diyanet işleri başkan yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki,
’’Peygamberimizin hayatı’’ diye kitap yazıyor matbaa genel müdür-
lüğüne gönderiyor.
Aylar geçiyor kitaptan bir haber yok Akseki genel müdürlü-
ğüne yazı yazıyor. Kitabın akibetini soruyor. Cevap:
-‘’Yeni nesil için dini ortam oluşmasına müsaade edeme-
yiz.’’( İmza ! Müdür Nedim Tör.)
(O zamanları hep Yunan klasikleri basılmıştır.)
Reisi Cumhur Ahmet Sezer, İ.H. liselerinin sayısının artma-
sından endişe duyuyor. İncelenmesi ve tedbir alınması yolunda ra-
por istiyor.
TESEV (Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler vakfı) bir rapor
hazırlıyor.
Raporda şunlar var:
-Orta öğretimde toplumsal bir sorun haline gelen alkol, uyuş-
turucu kullanımı İ.H. lerde hemen hemen hiç rastlanmaz.
-İ.H. li öğrenciler aldıkları eğitim sebebiyle aileleri ve toplum
ile barışık oluyorlar.
-Din eğitimini, sağlıklı bir müfredat ile aldıkları için yanlış ve
aşırı eğilimlere yönelmiyorlar.
-Din eğitimi ruhsal yapılarında sağlıklı ve dengeli olmalarını
sağlıyor.
-Öğretmen öğrenci ilişkileri çatışma yerine sevgi ve saygıya
dayanıyor. Aile bağları da çok güçlü.
-Hortumlamalarda ve organize suçlarda İ.H.L kökenli yönetici
ve iş adamlarının adı geçmiyor.
-‘’Kamu görevinde de toplum ilişkilerinde ve işlerin hakkani-
yetle yürütülmesinde İ.H.L kökenliler başarılı oluyor.’’(31-6-2004
Yenişafak)
İnsan üzerinde din kadar etkili bir kuvvet yoktur.
Yıl 1969 Kayseri sporla Sivas sporun maçı vardı. Çıkan kar-
gaşada 1 Kayserili, 39 Sivaslı insanımız öldü. Sivaslılar ayaklandı
Kayseri’ye yürüdü, Emniyet müdürü konuştu olmadı. Vali konuştu
olmadı müftü:
284
Megofonu aldı iki ayet okudu kısa bir konuşma yaptı, sivaslı
geri döndü.
Başbağlar katliamında ateş emri veriliyor, bir pkk lı ateş et-
miyor. Yargılıyorlar çocuk diyor ki;
-Babam beni İ.H.’ye yazdırmıştı 6 ay kadar okudum. Bir hoca
‘’Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir.’’ Demişti o
aklıma geldi diyor.
Askerde kantini İ.H mezunlarına verirlerdi.
Geçen gün bir esnaf telefon etti. ’’Hocam kasamı teslim ede-
bileceğim inançlı bir genç arıyorum’’ diyordu.
Lisede çalışırken İ.H den gelen öğrencileri sınıflara dağıtır-
dım. Bir kaşık yoğurdun bir tencere sütü değiştirdiği gibi çok etkili
olurdu. Çeker koyunun sürüyü sürüklediği gibi.
Din lazımdır, lüzümludur ve huzur kaynağıdır.
Defalarca Rauf Denktaş’a Kur’an kursu açalım. İ.H.O açılımı
ilahiyat açalım, her defasında hayır cevabı alınmıştır.
Kıbrıs da taciz, tecavüz, hırsızlık, ahlaksızlık artıyor. Gençler
hıristiyan oluyor, ateist, satanist oluyor. İmdat! çağrıları yükseliyor
işte o zaman oğlu şu itirafta bulunuyor: Babam kaktüs yetiştirirdi.
Gencin önünde birçok tuzak var:
-Nefsi ona tuzak kurar,
-Şeytan onun peşini bırakmaz,
-Kötü ortam, arkadaş kötü etkiler.
-Alkol, uyuşturucu, kumar, fuhuş rezil eder.
-Tv, internet, telefon sapıtır.
-İnançsızlık ataizm, satanizm, misyonerlik, dinden eder.
-Müstehcenlik, apdallaştırır
Kilise açıldı: Daha önce Valiye dilekçe verildi. Oğuz Kağan
Köksal’a gittik. Sayım yapılmasını istedik, dilekçe sümen altı oldu.
Broşürler topladım vali beye 30 kadar broşür götürdüm, o haf-
ta çuvallar dolusu broşürü toplatıp yaktırdı.
Öğrencim hac takmış velisini çağırdım para kazanalım derken
evlatları kaybediyoruz dedim. Çıkar o hacı dedi, çıkarmam cevabını
verdi. Epey oturduktan sonra hacı amca; Kalkmak istiyorum kalka-
mıyorum’’ demişti. Keşke İ.H.L’ne verseydim diye ekledi.
Gençliğin hali istenilen durumda değil.
Bir lisenin yanında evim vardı duramadım sattım.
Bazı aileler, kedi köpek beslerken çocuğunu unutuyor.
Balkonda ki çiçeği kurutmuyoruz, evlatlar manen kuruyor.
Karnını doyuruyor, beynini doyurmuyoruz.
285
Adam ölecek üç evladını çağırıyor. Ben ölüyorum mezarımı
ziyaret eder misiniz? Küçük oğlan;
-Ederiz, etmez miyiz hiç! der. Baba,
-Ne olursunuz? Ben size bir şey öğretmedim.
-Eve getirdiğim o müstehcen gazete ve dergileri getirir oku-
ruz” diyor
-Bak saygısıza! Deyince çocuk:
-Baba, onları eve getirirken sen bize hiç saygı duydun mu?
der.
Rahmet okuyacak değil lânet okuyacak evlatlar yetiştiriyoruz.
Sadaka cariye olacak değil günah kaynağı insan yetiştiriyoruz.
Okullar kapanınca köyün çocukları camiye geliyor. Pamuk
ağasının çocuğu yok.
Hoca;
-Ağa, çocuğu gönder de oda bir şeyler öğrensin, diyor.
-O mühendis olacak hoca, kafasını karıştırma” çocuk gerçek-
ten okuyor, mühendis oluyor, İzmir de ofis açıyor.
Adam hastalanıyor ölüyor. Haber salıyorlar delikanlı arabası
ile geliyor, namaz için herkes abdest alırken oda çeşmeye yanaşıyor.
Köyün çocuklarının gözü onun üzerinde abdest almasını beceremi-
yor, çocuklar gülüşüyor.
Mühendis sıvadığı kollarını indiriyor. Bu adam bana dinimi
öğretmedi deyip arabasına binip İzmir’e dönüyor.
Bir delikanlı motoruna binmiş harlatıyor, kaldırımın kenarın-
da yürüyen yaşlı bir teyzeyi görüyor. Ona yaklaşıp vurup geçiyor.
Yaşlı kadın sendeliyor, çantası etrafa saçılıyor, toparladıktan sonra
sırıtan gence;
-Düşürdün evlat düşürdün! diyor. Genç ne düşürdüğüne bakı-
yor, bir şey göremiyor. Yaşlı kadın tekrar,
-Düşürdün evlat düşürdün, ahlakını düşürdün diyor. İnsanlığı-
nı düşürdün, diyor.
Gençten hiç kimse memnun değil kör ayna gibi bizi göstermi-
yor.
Genç okula gidiyor eğitilmiyor.
Topu, popu sevdiği kadar sevmesi gereken şeyleri sevmiyor.
Genç deyince aklıma
-Genç yaşta hılful fudala üye olan ve bir hiristiyanın hakkını
gasp ettiği için Ebuceh’in kapısını yumruklayan Muhammet Musta-
fa’yı hatırlıyorum.
286
-Çocuk yaşta müslüman olan Allah yaratırken babama mı
sordu. Ben Allah’a inanırken babama mı soracağım diyen Hz Ali’yi
ayrıca hicrette peygamber (as) nin yerine ölüm döşeğine yatan kah-
raman Ali’yi hatırlıyorum.
-Zulüm ve işkencenin altında Allah bir Allah bir diyen genç
Bilal-i Habeşiyi,
-Babasına boynunu uzatan İsmail (as),
-Anasının sözünden çıkmayan Veysel Karani’yi,
-Savaşta peygamberin etrafında pervane gibi dönen kollarını
yitiren, yarım kalan kollarını yüzünü kapatıp peygamberimizi iyi
koruyamadık diye ağlayan Musab (ra)’ı,
-Zulme boyun eğmeyip dinlerinden dönmeyen Ashab-ı Kehfi
-Mağarada yağış nedeniyle hapsolan duaları ile kurtulan 3
genci,
-Kötü emeli için hile ile evine alan kadının çirkin emelini red
eden genci,
-Komutanın zayıfsın, küçüksün diye orduya almaya tereddüt
ettiği ve diyojeni esir alan Gülem,
-Çanakkale de Avustralya’lı boksörü esir alan cılız Musa’yı
-21 yaşında ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni diyen
İstanbul’un Fatihinin Sancağını burçlara dikerken vücudu delik de-
şik olan Ulubatlı Hasan’ı hatırlıyorum.
-Gözlerini kaybetmiş kıble neresi diyerek secde de ruhunu
teslim eden genci hatırlıyorum.
-Çanakkale savaşının seyrini değiştiren 276 kiloluk mermiyi
kaldıran genci ve derinin tuttuğu kolu uzatıp kesiver komutanım
diyen genç,
- 13 Yaşında beni de askere yaz diye ağlayan çocuğu,
-Ne olacaksın diye sorduğum, cennetlik hocam diyen çocuğu,
- 16 Yaşında namaz kılmaya müsaade etmeyen şefe hediye
versem rüşvet olur mu diyen Vanlı genci,
-Zalim iktidarlara karşı başlarını açmayan üniversiteli bacıla-
rımı,
İslam fıtratı üzerine yaratılıp bize emanet edilen yavruları-
mızı nasıl kötü yapıyoruz?
Yabancı ilim adamı soruyor;
-Türk çocuklarına bakıyorum kabiliyetli çocuklar. Allah aşkı-
na söyleyin bu çocuklardan şu farklı insanları nasıl elde ediyorsu-
nuz?
Bir meslektaşı şu cevabı veriyor;
287
-Kötü örnek olarak!
-İhmal ederek
-Dinlerini öğretmeyerek
-Beddua ederek
Baba hocaya oğlundan şikayet etmiş; Söz dinlemiyor beni dö-
vüyor diye
Hoca sormuş;
-Oğlun için hiç beddua ettin mi?
-Etmez olur muyum sözümü dinlemedi, bana karşı geldi bas-
tım bedduayı lanet okudum… Deyince
-Sen oğlunu kendin kötü etmişsin, demiş.
Terk edilmiş yaşlı amcayı acizler yurdundan radyo yayınına
çağırdım. 2 Saatlik program boyunca evlatlarından şikayet ettiler,
ağladılar. En son ben sordum.
-Siz hep evlatlarınızdan şikayet ettiniz. Peki siz nasıl bir evlat
yetiştirdiniz, ne verdiniz de olmadı? Hiç ses çıkarmadılar.
-Eğer çocukları televizyona, internete, sokağa teslim edersek,
-Karnını doyurur, beynini doyurmazsak,
-Sağlam bir inanç vermezsek,
-İnsanlık öğretmezsek, elbette çocuklar istenilen şekilde ol-
mayacaktır.
Yıllarca Fransa’da hocalık yapmış bir profesörümüz hep
gençlerin fotoğrafını çekmiş, filme almış. Türkiye’ye gelince Türk
gençlerine gösterecek işte Fransız gençliği ‘’Bu‘’ diyecek.
Yurda döndükten sonra mezun olduğu Fakülteye filmleri gö-
türmüş, kapıdan girmiş, bahçeye geçmiş, binanın içinde dolaşmış
geri dönmüş. Filmleri, fotoğrafları çöp sepetine atmış, evine dön-
müş.
İyi Evlat İyi İnsan Nasıl Yetişir?
Soruyoruz ne olacaksın?
Cevap:
-Doktor, avukat, mühendis… vs.
-İyi insan iyi vatandaş olacağım, cennetlik olacağım diyen
yok.
Adam bir haftalık yorgunluktan sonra Pazar sabahı gazetesini
almış, televizyonun karşısına geçmiş, çayını yanına almış yorgunluk
atacak.
Oğlu gelmiş : ’’Babacığım söz vermiştin hani beni parka gö-
türecektin’’ deyince, ondan eyvah çekip atlatmak için çare aramaya
288
başlamış. Elindeki gazetede tam sayfa dünya haritası görmüş parça-
lamış çocuğa demiş ki;
-Bu haritayı hatasız düzeltirsen seni parka götüreceğim (Nasıl
olsa yapamaz) deyip rahatlamış yerine oturmuş.
Çocuk biraz sonra düzelttim baba diyerek çıka gelmiş. Ada-
mın keyfi kaçmış. Bakmış doğru.
Sormuş;
-Nasıl oldu bu iş?
-Haritanın arkasında adam resmi vardı. O adamı düzelttim.
Dünya da düzeldi.
Eğer insanı düzeltirsek dünya düzelir.
Hayırlı evlat için: Her şey eş seçimi ile başlar. ‘’İşini, aşını,
eşini bil. Eşin iyi çıkarsa mutlu olursun, iyi çıkmazsa filozof olursun
‘’ demişler.
-Meşru nişan düğün yapılacak
-Besmele ile yatılıp kalkılacak. Besmelesiz ilişkiye şeytan or-
tak olur.
-Ana karnında Ananın yediği içtiği, dinlediği müzik, okuduğu
şeyler, duygu düşünceler çocuğa yansır.
- Abdestli emzirmek, besmele ile yatırıp kaldırmak.
-Helal gıda. Çocuğa helalinde haramında yansıması olur. Ata-
larımız: Haram yiyenin haramı evladı olur der: ‘’Dede koruk yemiş
torununun dişi uyuşmuş ‘’ derler.
Haram süt emen çocuk kötülüğe meyleder.
Şeyh Vefa HZ‘lerinin bir oğlu vardır. İstanbul da su dağıtan-
larını su tulumlarını deler zevkle seyredermiş, bir ara söyleyeme-
mişler nihayet durumu Şeyh Vefaya anlatmışlar. Şaşmış kalmış.
Hanımına sormuş bunda bir yanlışlık var demiş o da bir şey hatırla-
yamamış. Gece hanımın aklına şu olay gelmiş, hamileyken fakir
komşumuzun evine gitmiştim, masada bir tek portakal duruyordu,
isteyemezdim örgü şişini o görmeden batırıp emdim. Şeyh vefa ta-
mam portakala batırılan şiş, tulumlara batırılan şiş olmuş’’ demiş.
Isırdığı elmanın peşine düşen babadan Ebu Hanife Hz leri
dünyaya gelmiştir.
Süte su katmayan Allah damı görmüyor diyen kızdan Ömer
bin Abdulaziz gibi Aziz bir insan dünyaya gelmiştir.
Çocuk yetiştirme üzerine konferans veren prof. bir ana ; “5
yaşında çocuğum var onu ne zaman terbiye edeyim” diye soruyor.
Prof:
-Beş yıl gecikmişsiniz cevabını vermiş.
289
- Çocuk emanettir. Allah onun hesabını anadan babadan sora-
caktır.
- Kur’an da ‘’emanete hainlik etmeyin (Enfal:27 )
-‘’Mallarınız, çocuklarınız Allah’ı anmaktan sizi alıkoyma-
sın’’( Münafıkın:9)
- Peygamber (as) : ”Hepiniz çobansınız güttüğünüz sürüden
sorulacaksınız.” demiştir.
İyi örnek olunacaktır.
-Din eğitimi verilecek; İlk öğrendiği Lailahe illallah olsun.
Yedi yaşında namazı öğretin.
-Peygamberimiz Hz Ali ile Fatıma’nın sabah kapısını çalar
kalkmıyor musun, der. Onları kaldırınca:
Ramazanda 7 yaşıma girmemiş torunum her gün niyetleniyor,
oruç tutuyor. Zayıf olduğu için oğluma dedim ki;
Biraz gevşetsen ‘’deyince’’ bana:
-Sen bizi sıkı tutmasaydın biz böyle mi olurduk baba: dedi;
-Dinlerini öğrenmek için Peygamberimize bir heyet gelir 20
gün kadar kalırlar. Peygamberimiz onlara;
-‘’Şimdi gidin çocuklarınıza dinlerini öğretin’’ der.
Kur’an’da: ’’Yakacağı insanlar ve taşlar olan cehennem ate-
şinden çocuklarınızı koruyun’’ (Tahrim:6)
Aileler nasıl koruyacak? Evladını dini hayatın içine çekecek.
-Namaz kılarken haydi bakalım diyecek
-Kur’an öğretecek, okumasını sağlayacak
-Kitap okuma saati belirleyecek. Sıra sıra filler kalkacak meal,
Hadis ve ilmihal kitapları konacak.
ÇARE;
-En etkili şey dualarınız olacak
-Din eğitimi alacak, din kadar insan üzerinde etkili bir güç
yoktur.
Kur’an ne diyor:’’ Namaz kötülüklerden alıkor’’. Peygambere
namaza devam eden bir gençten şikayet ediyorlar. Peygamber onla-
ra; ’’O namaz onu kötülüklerden alıkoyacaktır’’. Diyor. Kısa zaman
sonra düzeldiği haberi geliyor.
Peygamber (as):
Korunmaları için gençlerin evlendirilmesini değilse gençlerin
oruç tutmasını tavsiye ediyor. Geçen bir haber okudum bir türlü
uyuşturucuyu bırakamayanın oruçla kurtulduğunu yazıyordu.
-İyi model olmak, Peygamberimiz. ’’Söyleme, yap’’ demiş-
tir. Bu onun metodudur.
290
SONUÇ;
Bir fidanı iyi bir toprağa dikerseniz, zamanında aşı yaparsa-
nız. Sular, budar, iyi bakarsanız, iyi meyve alırsınız.
Hayırlı evlat dünya ve ahirette sigortadır.
Bir evlat ahirette ya cennetimiz ya da cehennemimiz olacaktır.
Evlat ya sadakai cariye ya da pişmanlık vesilesi olacaktır. Ya
Rahmet okur ya da lanet.
Yol, Hz Muhammet’in yoludur. Ne mutlu “Rabbim Allah,
Peygamberim Muhammed, dinim İslam” diyene! Hayırlı evlat yetiş-
tirene!
Allah’ın selamı, ihsanı, ikramı üzerinize olsun.
Rabbim, bize hayırlı evlatlar yetiştirmek nasip et.
Evlatlarımızı, gençliğimizi şerden bütün şerlilerden kurulu tu-
zaklardan insan şerrinden, şeytanın şerrinden koru!
291
ÇİRKİN BENZEŞME
Noel, hristiyanların İsa (a.s.)'ın doğum günü olarak kabul etti-ği ve kutladıkları bayramlarıdır. Bizim peygamberimizin doğumu ile veya diğer dini bayramlarımızla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Her türlü rezaletin yapıldığı bir eğlence haline getirilmiştir. İsa peygamberle de ve O’nun getirdikleri ile de uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Ne yazık ki, kimliğini, kişiliğini, kültürünü ve inancını kay-betmiş adı Müslüman kimselerde adeta hıristiyanlar gibi, hatta bazı-ları, hıristiyandan da yaman yılbaşı eğlenceleri ile iç içe olmuştur.
Ne gariptir ki, kötülükleri yok etmek için gönderilen bir Pey-gamber'in doğum günü çılgınca, taşkınlıklar yaparak içki, kumar, zina ile kutlanıyor.
Bir Müslümanın bu eğlencelere katılması, milli, ahlaki ve dini açıdan ciddi bir olaydır.
Her yıl yapılan açıklamalara rağmen, bir Müslüman, bir Hıris-tiyan gibi davranıyorsa, imanını gözden geçirmelidir. Çünkü yılbaşı kutlamaları yıkımdır. Yozlaşmadır. Bizi Maddi manevi varlığımız-dan koparmadır. Sonuçta bir hıristiyana benzemektir.
YILBAŞI TAKVİMİM BAŞLANGICIDIR Bizim için yılbaşının takvim başlangıcı olmaktan başka bir
önemi yoktur. Yılbaşı gecesi, bir yıl bitmiş, yani ömürden bir yıl kaybedilmiş, yeni bir yıl başlamıştır. Burada kaybedilen bir yıl için, çılgınca eğlenmeyi, hata üstüne hata yapmayı gerektirecek bir du-rum yoktur.
Geride bırakılan bir yılın hesabını kitabını yapacağımız yerde, günah işlemek akıl karı değildir. Milletimiz için tarihi, kültürel, dini ve sosyal yönden hiçbir anlamı olmayan, diğer gecelerden hiçbir farkı bulunmayan bu geceye büyük önem vermemiz, inançta, kül-türde benliğimizden ne ölçüde koptuğumuzun göstergesi değil mi-dir?
Bizim için bir yıl bitmiş yeni bir başlamıştır. Bir yılın muha-sebesinin yapılacağı, yeni yıl içinde hesapların yapılacağı bir gece olmalıdır.
NE ZAMAN NASIL BAŞLADI?
Eskiden yılbaşı eğlencelerine yalnız Hristiyanlar ve azınlıklar
katılırdı. Yılbaşı kutlamak yalnız onların âdetiydi. Türkler, İkinci
Mahmut zamanında yozlaşma ve yabancılaşma hareketi ile bu kut-
292
lama hareketine katılmaya başladılar. 1829’da İngiliz sefiri Sir
Stratford Caning, Haliç’te bir İngiliz gemisinde eğlence tertip etmiş
ve bazı devlet yetkililerini davet etmiştir. Yatsı namazından sonra
sandallarla gemiye gelinmiş, geç vakitlerde kadar yenmiş içilmiş,
eğlenilmiştir. Bu olay, bugün Türk sosyal hayatında hastalık haline
gelmiştir.
Eskiden sıkça duyduğumuz, tepki göstermek için söylediği-
miz “Müslüman Mahallesi'nde salyangoz satılmaz” sözü bugün
anlamını yitirmiş durumdadır. Çünkü Hristiyan adetleri hiçbir engel
görmüyor, yadırganmıyor. Şu anda misyoner gayretleri ve televiz-
yon yayınları ile yabancı adetler köylerimize kadar girmiştir. Bu
gece özel yayınlar hazırlanır, ertesi gün tatil edilirse, elbette birçok
şey kendiliğinden meşrulaşacak ve gayri meşruluğa zemin hazır-
lanmış olacaktır. 1 Ocak tatili nereden çıktı?
Yılbaşı için 1935 yılında başbakan İnönü 31 Aralık öğleden
sonra ve 1 Ocak günlerini tatil kabul etmiştir.
KİMLİK BUNALIMI YAŞIYORUZ
Yaptıklarımız bize yakışmıyor. Bu gece, adeta Allah'a İsyan
gecesi ilan edilmektedir. Nice aileler çoluk çocuğunun rızkını hindi,
bilet, içki almakta ve kumar oynamaktadır. Yani, yeni yıla sarhoş ve
kumarbaz olarak girmektedir. Bu durum insan onuruna yakışmayan,
insan hayatının amacına uygun düşmeyen bir durumdur.
Anlayışa göre bu gece her şey serbesttir, her rezalet rahatlıkla
hatta koruma altında yapılmaktadır. 364 günün hasılatını, 364 gü-
nün sağladığı disiplini bu gece alıp götürmektedir, Kişilerde, aile-
lerde ve toplumda tamiri mümkün olmayan yaralar açılmaktadır.
Düşünelim, geçen yılbaşı ne kazandık? Bu yılbaşı ne kazana-
cağız? Büyük küçük devirdiğimiz çamlar gene mi şuursuzca devri-
lecek? Eşler karıştırılıp yapılan danslar tekrar mı yapılacak? İnsan-
lar kendilerini bilmeyecek kadar içecek, ne yaptığının, ne kaybetti-
ğini farkında olmayacaklar da görevliler onların arabalarını kullana-
cak, onları evlerine taşıyacak… Kendimize gelelim: Bu tür zevk ve
eğlenceler ne Romalının ne de Roma’nın yüzünü güldürmüştür.
Aklımızı başımıza alalım. Geçen yılbaşılar nasıl bize bir şey
kazandırmadıysa, insanın bu gece de bizim bir kazancımız olmaya-
caktır. Bu gece kazananlar, insanımıza tuzak hazırlayanlar olacaktır.
Yılbaşını sadece tüketim israf yönü ile değil, insanımız bil-
hassa yeni nesilde kültür ve kimlik erozyonu olarak değerlendiril-
melidir.
293
Haçlı orduları, silahla giremediği yerlere misyoner orduları ile
giriyor. Yılbaşı bahane…
Toplumda “kendin olma! başkası ol…” baskısı var. Başkaları
kendileri ile övünürken biz başkası ile övünme hastalığına tutulduk.
Bizi maymun vari taklit içine soktular. Bu taklit ve benzeşme
hastalığı kimlik, kişilik zaafımızdandır.
Taklit, bir müddet insanın dışını süsler ama insanın içini bo-
şaltır.
Başkası olmak isteyenler sonra kendisi de olamazlar. Müslü-
manın başkalarını temsili ona yakışmaz.
Allah Kur'an'da:
“Allah'tan korkun Müslüman olarak ölün.” (Al-i İmran: 102)
diye emrediyor.
Peygamber (a.s.)’da: “Bir topluma benzeyen onlardandır.”
Buyurmuştur. (Tirtmizi İsti’zan: 7)
Şekli taklit, kalp ve ruh benzeşmesine götürür.
Kur'an'da: “Bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Al-
lah onların durumunu değiştirmez.” (Rad: 11)
Müşriklere: “Allah'ın indirdiğine uyun” denildiği zaman onlar
“Hayır biz atalarımıza uyarız” dediler. Ya ataları bir şey anlamamış,
doğruyu da bulamamış idiyseler.
“Hidayet çağrısına kulak vermeyen kafirlerin durumu, sadece
çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer.
Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmez-
ler.” (Bakara: 170-171)
Bu ayetler bize körü körüne taklit etmememiz için inmiştir.
Düşmanı dost edinen onlara benzemeyi şeref addedenler için-
de Allah:
“Onlar müminleri bırakıp kafirleri dost ediniyorlar. Onların
yanında şeref ve izzet mi arıyorlar, oysa şeref ve izzet Allah'ın ya-
nındadır.” (Nisa: 139)
Bu, Müslümanım diyenler için ciddi bir uyarıdır.
Biz taklit hastalığına tutulduğumuzdan beri çok şey kaybettik.
Taklitten önce güçlüydük. İmanımız, ahlakımız güçlü idi. Dolayı-
sıyla biz bizdik, huzurluyduk, düşman bizden korkardı. Taklitle bizi
kendilerine benzettiler, iğdiş ettiler, benliğimizden uzaklaştırdılar.
Bize frengi hastalığı bulaştırdılar.
Çirkin Benzeşme arzusundayız. Mesela yılbaşı denince akla
ne geliyor. Hiç de iyi şeyler akla gelmiyor değil mi?
Çılgın, anlamsız davranışlar,
294
İçki, kumar, fuhuş,
Hasta eden Piyango,
Cinayet, kaza, israf gibi şeyler akla gelmiyor mu?
Bir Müslüman Hristiyan gibi yapmak zorunda mıdır? Onlara
benzemek zorunda mıdır?
İslam ibadetlerde bile benzeşmeyi kabul etmez. Üç kerahet
vaktinde namaz kılınmaz. Yahudilere benzememek için sadece 10
Muharrem oruç tutulmaz. Kafire şekli benzemeyi kabul etmez.
Yılbaşı gecesi, günah gecesidir. İşlenen günahları gecenin ka-
ranlığı örtemez.
Zamanla bize:
Maddi, manevi varlığımızdan sıyrılıp batılı gibi olursak
adam oluruz. Dediler.
Batılı gibi Hristiyan olursak, bizde ilerleriz. Dediler.
Din değiştirelim, kan değiştirelim, tohum getirelim diyen re-
ziller oldu.
Peygamber(a.s.) bu günlere işaret ederek:
“Sizler başkalarının yoluna karış karış tıpatıp uyacaksınız. O
derece ki onlar keler deliğine girse, siz de onlara uyarak sizde gire-
ceksiniz! (Bir sahabi)
Ya Resulallah Bunlar Yahudiler ve Hristiyanlar mı? diye so-
runca Allah resulü:
Onlardan başka kim olacak. Buyurur. (Müslim, Enbiya: 48)
Bir uyarısında şöyledir:
Müşriklerle birlikte yaşamayınız. Onlarla oturup kalkmayınız.
Kim onlarla birlikte yaşar ve oturup kalkarsa bizden değildir. Kim
müşriklerle yaşarsa, onların ahlakı ile ahlaklanırsa, onlar gibi olur.
(Tıbb-ı Nebevi Ans: 1/120)
Müslümanın başkalarına benzemesi asla tasvip edilemez.
Müslüman, bir Hıristiyan gibi yılbaşı kutlayamaz, hediyeleşemez,
onlar gibi eğlenemez. Onlar gibi hindi kesemez. Alkol alamaz. Di-
ğer işlenen günahları işleyemez. Bunları yaparsa imanına zarar ve-
rir.
Hanefi alimlerine göre: diğer inançlarım gereği olan bayram-
lara ve eğlencelere katılan onlar gibi olur.
Fetavayi hindiye de: Başka dinden olanların bayramlarına ka-
tılan onların dininden olur denir. (11/276/277)
Dini kaynaklarda hediyeleşmek kutlamak da hoş görülmemiş-
tir.
295
CENABI ALLAH MÜMİNLERİ UYARIYOR “Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edil-
diğini işittiğiniz zaman onlar başka bir konuya geçinceye kadar,
kâfirlerle beraber oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.”
(Nisa: 140)
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost olarak benimse-
meyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olur-
sa, o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştir-
mez.” (Maide Suresi: 51)
“Kendi dinlerine uymadıkça Yahudi ve Hristiyanlar senden
asla hoşnut olmayacaklardır…” (Bakara Suresi: 122)
“Ey inananlar kitap verilenlerin bir takımına uyarsanız,
İnanmanızdan sonra sizi kafir olmaya çeviriler.” (Al-i İmran suresi:
100)
“Ey inananlar! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin, onlar sizi
şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların
öfkesi ağızlarından taşmaktadır, kalplerinin gizlediği ise daha bü-
yüktür.” (Al-i İmran suresi: 118)
Müslümanım diyen herkes bu uyarılara kulak vermelidir. Ki-
me uyacağını kimin peşinden geleceğini kimi dost kimi sırdaş edi-
neceğini dikkat etmelidir. Zira dostunu düşmanını bilmeyenler,
düşmanın vereceği zararlardan kendilerini koruyamazlar.
Müslümanların yılbaşı Peygamber (a.s.)'ın Mekke'den Medi-
ne'ye hicret ettiği bir muharremdir.
Hristiyan alemi bizim yılbaşımıza nasıl ilgi duymuyorsa, bir
Müslümanın da her şeyi bir tarafa bırakıp Hristiyanların yılbaşına
hiçbir şekilde kutlamamalıdır.
Miladi takvim, Hz. İsa'nın doğumunu esas almıştır. Müslü-
manların yılbaşı, Muharrem ayının birinci günüdür. Yani İslam
Peygamberinin Mekke'den Medine'ye hicret olayını başlangıç kabul
eder.
Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye vardığında Yahudileri
oruçlu görmüş, onlara sormuştur:
Bu ne orucudur?
Onlar: Bugün mübarek bir gündür. Bugün Allah İsrailoğulla-
rını Firavun’dan kurtarmıştır. Musa Peygamber bunun için Allah'a
bugün de şükrünü arzetmiştir. Bunun için oruç tutarız cevabını ver-
mişlerdir.
Bunun üzerine Peygamberimiz:
296
“Biz Musa peygambere saygı göstermeye sizden daha lâyı-
ğız” diyerek Yahudilere benzememek için onlara muhalif davran-
mıştır.
Bir örnek ve Yahudiler: Hiçbir zaman yabancıların adet ve ah-
lakını benimsememiş asla başkalarının temsilcisi olmamış, bütün
şartlar altında yine Yahudi kalmış, vatanları olmadığı halde kültü-
rüne ve dinine bağlılıkları sayesinde varlıklarını koymuşlardır.
Müslüman ülkesinde aşırı alkol tüketimi oluyor. Hiç içmeyen
o gün alkol alıyor. Alkol, kazalara, sapıklıklara neden oluyor. Sa-
bah, sarhoş Türkiye bir sürü zararla uyanıyor.
Yılbaşı gecesi gençlerimiz için alkol ve uyuşturucu tehlikesi
var. İffet ve namusun kaybı tehlikesi var. Ana babaların çok uyanık
olması gerekiyor.
Gençlerde, ömür boyu acı verecek bir hata işlemekten kaçın-
malıdır.
Ey Müslüman!
Kim olduğunu unutacak kadar şuursuz olma! Sen bir Hıristi-
yan değilsin.
Yiyeceğin hindiyi, tavuğu önce veya sonra ye! Hıristiyanlaş-
maya hayır de! Çocukların seni o gecede Müslüman görsün ve Müs-
lüman kalsın. Dini ve ahlaki dokumuz zayıflamasın. Neslimiz bo-
zulmasın.
MÜSLÜMANIN KUMAR OYNAMASI Milyonlara Ümit veriliyor, teşvik ediliyor. Sonra da 3-5 insan
çıldırıyor, ortadan kayboluyor. Bu nasıl iş? Neresi milli bunun?
Emek, alın teri yerine bedavacılık aşılanıyor. Sonra da kısa
yoldan zengin olmanın yolları aranıyor…
İnananı da, inanmayanı da bir sürü bilet alıyor; yok Cami yap-
tıracak yok fakirlere yardım edecek. Haramdan hayır olmaz. “O
para ile ancak tuvalet yaptırılır.” Denmiştir.
Fıkıhcılarımıza göre Piyango kumardır. Piyango bileti almak
günahtır. O yoldan gelen para haramdır. Helal diyen bir mezhep de
yoktur.
Kur'an'da şeytan işi pislik olarak geçer. Müslüman en büyük
ikramiyenin kendisine çıkacağını bilse bile almaz. Almamalıdır.
Piyangodan zengin olmuş, piyango parası ile huzur bulmuş
insan gösterilemez. İkramiye çıkanların pek çoğu perişan olmuşlar,
perişan ölmüşlerdir. Çünkü haram yaramaz ve telef olur. Haram
297
insanın yapısını, mayasını ve insanın inancını bozar. Hayat düzenini
bozar.
Piyango neden haram olsun? diyenler oluyor. Ummadığın
Müslümanlar bilet alıyor, kumar olduğu aklına gelmiyor.
Piyango, şans oyunlarının arasında en büyüğüdür. Kur'an'da
şans oyunlarının Şeytan İşi pislik olduğu ifade edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu, piyango'nun haram olduğuna dair
fetva vermiştir.
Fıkıh alimleri arasında haram olmadığını söyleyen bir fıkıhcı
da yoktur.
Bugüne kadar ikramiye çıkanların hiçbiri huzur bulmamıştır.
Çünkü haram telef olur, haram huzur vermez.
İkramiye çıkan çıldırıyor, çıkmayan üzülüyor. Milyonlar ruhi
bunalıma düşüyor. Hayal kırıklığına uğruyor.
Fetva verenler bilet almanın haram olduğunu, alanın kumar
oynadığını söylemişlerdir.
Merak edenler Maide suresinin 90-91’inci ayetlerine baksın-
lar.
Müslüman, iyiliği emretme kötülükten sakındırma görevini
yapmak, iyi örnek olmak ve iyi çığır açmakla mükelleftir. Bu her
Müslümana farzdır.
NOEL BABA MÜSLÜMANIN NESİ OLUR? Noel babanın bizim inancımızda, kültürümüzde yeri yoktur.
Noel baba Müslümanların babası değil, o bir efsanedir. Hedi-
ye veren olarak takdim edilip, çocuklarımızı hıristiyanlaştırmak için
misyoner yalanıdır.
Bizim Yunus’umuz, Mevlana'mız, Dede Korkutumuz ve Hızı-
rımız var.
Noel baba İsa peygamberden iki asır sonra ortaya çıkmış, bu-
gün kilise bile onu kabul etmiyor.
Sonuç:
Miladi yılbaşı da Hristiyan alemine ait bir gecedir. Bu güne
kadar hıristiyanlarla ilişkilerimiz Hilal-Haç kavgası şeklinde olmuş-
tur. Bugün de durumun değiştiği söylenemez. Haçlı zihniyeti sadece
cephe ve taktik değiştirmiştir. Haçlı orduları yerine misyoner organ-
ları seferber olmuştur. Hedef gene ahlakımız, inancımız, kültürü-
müz ve Anadolu topraklarıdır.
Müslüman ne yapmalı?
298
Müslüman özel hiçbir şey yapmayarak, Noel Babanın gay-
rimeşru babalığını reddederek hıristiyanlara benzememelidir.
Noel Baba yerine yeni nesile Dede Korkut'u, Hızır Aleyhis-
selam'ı, Yunus'u, Mevlana'yı tanıtmalıyız.
Müslüman olarak;
İçki içmeyelim,
Kumar oynamayalım,
Zina etmeyelim,
Gençlerin Kötü alışkanlık kazanmalarına müsaade etmeye-
lim,
İnancımızı, milli değerlerimizi koruyalım,
Yılbaşı kutlayanlarla ilişkilerinizi gözden geçirelim,
Hristiyanlar gibi özel sofra kurmayalım,
Onlar gibi eğlenmeyelim,
Geç vakitlere kadar televizyon başında yozlaşmış insanların
şaklabanlıklarını seyretmeyelim.
Cenabı Allah'ın Peygamberi İsa peygambere ve onun iffet
abidesi annesi Hz. Meryem'e hayırla yâd edip bir Fatiha okuyalım.
Rabbinden önümüzdeki günlerin insanımıza, ailelerimize,
milletimize ve İslam alemine hayırlara vesile olmasını niyaz ediyo-
rum.
299
TAKLİT BİZE NE KAZANDIRDI
Geçmişimize baktığımız zaman bugün olmamız gereken yer-
de olmadığımızı görüyoruz. Avrupa, mendil kullanmaz, tuvalet kul-
lanmazken, Fransa'da sümük atma yarışmaları yapılırken, biz üç
kıtaya hükmediyor, dünyaya medeniyet öğretiyor, insanlık öğreti-
yorduk.
Dünya bizi takip ediyordu. Herhangi bir durumda Türk gibi
benzetmeleri yapılıyordu. Zulüm görenler Selçuklu’nun, Osman-
lı'nın merhametine sığınıyordu. Yardıma muhtaç olanlar, yardım
görüyordu. Atalarımızın gösterdiği insanlık, şefkat, merhamet, ada-
let ve hoşgörü sayesinde topluluklar, Müslüman oluyordu. Türk
idaresine girmek için teklif, yabancılardan geliyordu.
Hal böyleyken, her konuda ileri iken bu hale neden düştük?
Sebep aranırken doğru teşhis koyamadık. Bazı çevreler, bizi asırlar-
ca ayakta tutan, diri tutan dinimize sırf düşmanlıkları nedeniyle su-
çu İslama yükledi.
Kurtuluşumuz için çareler arandı. Çare, kayıtsız şartsız batıya
teslimiyette görüldü. Benliğimizi, maneviyatımızı bırakıp, domuz
yemekte, alkol almakta ve Batılı gibi giyinmekte, onlar gibi yaşa-
makta görüldü.
CİHAN HAKİMİYETİ İDEALİMİZ VARDI Türk milleti, İslam'dan önce İslam'dan sonra da çok güçlüydü.
İnsani idealleri vardı. Yeryüzüne adalet ve huzur getireceklerdi.
Diğer Müslümanlarda huzuru, Adaleti ve insanca yaşamayı
Türk hâkimiyetine görüyorlardı. Hatta Kutsal emanetler ve Kâbe'nin
anahtarı Müslüman Türklere teslim edilmişti.
Selçuklu ve Osmanlı sultanlarına “Cihan Padişahı” denirdi.
Doğunun, batının hakimi kabul edilirdi.
İslam'ın bayraktarlığını korunup yeryüzüne yayılma görevi
Müslüman Türklere verilmişti. Allah'ın buyruğu olan “yeryüzünde
fitne kalmayıncaya kadar” savaşılacaktı.
Askerler, “Allah yolunda ayağı tozlananlara cehennem ateşi
haram kılınmıştır.” müjdesine nâil olabilmek için gayret gösteriyor-
lardı.
29 defa kuşatılıp fethedilemeyen İstanbul'u genç padişah Bu
inançla fethetmişti.
300
Osmanlı padişahları çoğu zaman dünya haritası üzerinde uyur
kalırdı.
Türk cihan hakimiyeti insanî temellere dayanıyordu. Gaye, in-
sana hizmetti insanın huzuru, mutluluğu idi. Zulmün ortadan kalk-
ması idi.
Kurtuluş, batının bataklığında aranmıştır. bu fırsatı değerlen-
diren batı, geçmişin intikamını almak için ne lazımsa yapmıştır.
Osmanlı'nın Gerileme döneminde bakın neler oldu. Ne fitne-
ler Zuhur etti, kısaca göz atalım:
İkinci Mahmut kendi kıyafetini değiştirerek batılı olma Sev-
dasına düştü. Abdullah Cevdet, batıdan taze kan getirip Türk mille-
tinin kanını değiştirmeyi savundu. Talat Paşa Türk bayrağındaki
Hilal'in yanına Hac takıp İstanbul Sokaklarında bir grup askerle
dolaşma gafletine düştü. Tanzimat Fermanı'nda din, milliyet farkı
kaldırılıp, Herkese aynı haklar tanındı. Hatta gavura “gavur” demek
yasaklandı. Bundan yararlanan azınlıklar “Bana gavur dedi.” diye-
rek ileri gelen Türkleri tedirgin etmişlerdir. Bir şikayet üzerine Ga-
lata'nın Voyvoda karakolu'nda tabur ağası sinirlenmiş, Türklere:
Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Daha anlamadınız mı?
Bundan böyle gavura “gavur denmeyecek” demiştir.
Ne kazandırdı bu sevda, bu benzeşme? Osmanlı'yı bitirmiştir.
Biz böyle değildik. Batıya yöneldikten sonra taklitçilik hasta-
lığımız bizi mahvetti.
Ziya Paşa şöyle diyordu:
“Diyar-ı küfrü Gezdim beldeler kâseneler gördüm.
Dolaştım mülk-ü İslam’ı bütün viraneler gördüm.”
Neden böyle oldu?
Sebat edemedik, ideallerimizi öldürdük,
Küçümsedik, imanımız zayıfladı.
Batı’nın kokuşmuş ahlakını benimsedik, kendi ahlakımızdan
olduk,
Hoşgörüyü, Merhameti kaybettik insanlığımızdan olduk,
Taklide başladık, benliğimizi kaybettik,
Cemaatlere, partilere bölündük, birliğimizi, kardeşliğimizi
kaybettik,
Allah'a, peygambere, Kuran'a uymadık, inancımızdan olduk,
Batıya yönelince, İslam ülkelerini hor gördük, Ümmet şuu-
runu kaybettik,
301
Batının frengisi; pislikleri hayatımızın bir parçası haline gel-
di. Bu durumda ne kendimiz kalabildik ne de batılı olabildik.
TAKLİT HASTALIĞI Taklit için şöyle demişler “Önce taklit, sonra tatbik.”
Taklitle kime benzedik?
Giyimde batıya
Yaşayışta inançsıza
Düşüncede çağdaşa!
Eğlencede hıristiyan'a
Aile hayatımızda krallara
Ölümlerle, cahiliye ölümlerine
Giysimiz ilân tahtasına
Bize şunu telkin ettiler: “Eğer maddi ve mânevi varlığınızdan
sıyrılıp batılı gibi olursanız adam olursunuz!”
İslam'ı bırakıp Hristiyan olursanız, kalkınırsınız.
Örf adetlerinizi bırakırsanız, Çağdaş olursunuz, batılı gibi
olursunuz!
Bize sen motor yapma, biz yaparız. Sen uçak yapma biz yapa-
rız, sana veririz dediler. Biz uçak fabrikasını, motor yapımını, ilaç
üretimini durdurduk.
Taklit, benzeşme kötü şeydir. İslam Peygamberi: “Kim kime
benzerse, ondandır.” Buyurmuştur. (Ebu Davud, Libas: 4)
İnsanın kime benzediği çok önemlidir. Çünkü, şekil benzerli-
ği, ruh benzerliğine, ahlak benzerliğine götürür.
Biz başkalaştık, kimlik kişilik bunalımına girdik. Kendimiz-
den utanmaya başladık.
Taklit, bir müddet insanın dış görünüşünü süleyebilir ama içi-
ni boşaltır. Suyu sıkılmış limon haline getirir.
Kuran'da İslam kimliğinin muhafazası için Yahudi ve hıristi-
yanlara uyulmaması, sırdaş olunmaması konusunda onlarca uyarı
yapılmıştır. Zarar görüleceği bildirilmiştir.
Müslümanın, Yahudi ve hıristiyanları taklit etmesi, onu aşağı-
lar.
Kur'an'da kendinizdeki iyi hali değiştirdiğimiz için değiştiril-
diğimizi bildirir. (Rad: 12)
Özümüzü, ruhumuzu ve üstünlüğümüzü taklit sevdası alıp gö-
türdü. Çirkin benzeşme kendimize güven bırakmadı.
Sürahi, bardak olmak isterse, ne olur? Parça parça olur.
302
Derler ki, kurbağa öküze benzemek istemiş kendisini şişirmiş,
olamadın demişler. Biraz daha şişirmiş patlamış ölmüş.
Bu konuda Kur'an'da şu uyarılar vardır:
Mü’minleri bırakıp kafirleri dost edinenler, onların yanında
güç ve şeref mi arıyorlar. Bilsinler ki, izzet yalnız Allah'a aittir.
Kâfirlerle beraber oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz.
(Nisa: 139-140)
“Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Kim bunu
yaparsa, onun Allah yanında hiçbir değeri yoktur.” (Al-i İmran: 28)
DİNİMİZ İSLÂM MI BİZİ GERİ BIRAKTI? Benliğimizden kopuştan ve batıya yamandıktan sonra, gerili-
ğimize çare arandı. Suçlu İslam ve Müslüman olmamız olduğu ilan
edildi.
Biz kıtalara hakimken de Müslümandık. O zaman batı bizi ta-
kip ediyordu. Dünyanın döndüğünü söyleyen Galile’yi fırında ya-
karken, hastalar için ruhuna şeytan girmiş deyip Zincire vururken.
Lazımlıkları sokağa dökerken, İslam medeniyeti, batıya ilim mede-
niyet götürüyordu.
Ne zaman ki İslâm’la bağlarımızı kopardık, geriliğimiz o za-
man başladı.
Eğer İslam’a bağlı olduğumuz dönemlerde geri olsaydık o
zaman, İslam bizi geri bırakmış olabilirdi. Terk ettiğimiz İslam,
nasıl olur da bizi geri bırakmış olabilir?
Bu iddaa sahiplerine Ziya Paşa şöyle diyordu:
“İslam imiş devlet payende-i Terakki
Evvel yağ idi iş bu rivayet yeni çıktı
Milleti isyan ederek her işimizde
Efkâr-ı frenge tebâiyyet yeni çıktı.”
Peyami Safa'nın da cevabı şöyleydi:
“Bizim din yüzünden geri kaldığımızı ileri sürenler var. Biz
diğer sahalarda olduğu gibi dinde de geriyiz. Bunlar din bizi geri
bıraktı, diyebilirler mi? Eğer dinde ileri, diğer sahalar da geri olsay-
dık, o zaman din bizi geri bıraktı, diyebilirlerdi.”
Suçu dinde bulanlar, eğer dini bilselerdi, tarihi iyi bilselerdi
böyle bir saçmalıkta bulunmazlardı.
İslam ilmin, çalışmanın karşısında değildir. İslam ilim öğren-
meyi, öğretmeyi, çalışmayı, üretmeyi ibadet sayan bir dindir. Tem-
belliği, cahilliği men etmiştir. “İki günü eşit olan zarardadır.” Der.
Akif ne diyor:
303
“Çalış çalış dedikçe din, çalışmadın durdun,
Onun hesabına birçok yalanlar uydurdun.”
Batılı ilim adamları: “Rönesansı İslam'a borçluyuz” demiştir.
Avusturyalı Gazeteci İslam'ı incelemiş, Müslüman olmuş ve
Muhammed adını almış. Yazdığı bir yazı da diyor ki:
“İslam alemini inceledim şu neticeye vardım: İslam aleminin
gittikçe bozulması ve zayıflaması, sonrasında çöküntüye uğraması-
nın en büyük sebebi, Müslümanların dinlerine kayıtsız kalmalarıdır.
Daha önce tam müslüman oldukları dönemlerde daima yükseltmiş-
lerdir. İslam'ı ihmal başlayınca aşağılara düşmüşlerdir.”
Doğru Fatih döneminde koyu Müslümandık. 4. Murat: “Ve-
rin, verin. Rus çarına da verin, Leh kralına da” dediği zamanlarda
Müslümandık.
HIRİSTİYAN OLMAMAMIZ MI BİZİ GERİ BIRAKTI Tevfik Rüştü mecliste:
“Dinimiz Teşkilat-ı Esasiye de apaçık yazılmalıdır.” Demiş.
Kendisine:
Teşkilat-ı Esasiye de dinimiz apaçık yazılıdır. Sen hangi dini
yazdıracaksın? Hıristiyanlığı mı? Denince:
Mahmut Esat söz almış:
“Evet çünkü İslam terakkiye manidir. Bu dinle işler yürü-
mez.” demiştir.
“İslam, yat uyu, çalışma mı demişti. Mesele İslam düşmanlı-
ğıdır. İslam, veren el olmayı emrederken, çalış, çalışmak ibadettir.”
Derken. Bunlar neredeydi? Hayır! İslam işlerine gelmiyor, menfaat-
lerine dokunuyordu. Nefislerinin pis arzularını yasaklıyordu da on-
dan…
İslamı kabul etmeyen Türkler nasıl Türklüklerini kaybettiyse,
İslam'ı yok ederek Türklüğü yok etme oyunudur bu.
Kuran'da hangi ayet, peygamberin hangi hadisi ilerlemeye
mânidir.
İslam'ı inceleyen bir batılı ilim adamı :
“Söyleyin Allah aşkına, böyle bir din ile nasıl geri kaldınız?”
diye Müslüman ilim adamına bir soru sormuştur.
İslam çalışmadan, emek sarf etmeden, alın teri dökmeden ka-
zancı, kumarı haram kılmıştır.
Hırsızlığı büyük günahlardan saymıştır.
Dinlenmeyi başkalarının sırtından geçinmeyi yasaklamıştır.
Ahiret için dünyayı terki, doğru bulmaz.
304
Cuma suresinde “namazdan sonra hemen yeryüzüne dağılın”
buyurulur.
Nemil suresinde “gündüzü, çalışırsınız diye aydınlık kıldık”
buyurulur.
Kasas suresinde “dünyadaki payını unutma!” emri vardır.
Kur'an'da “İki günü eşit olan zarardadır.” “Kimse kendi eli-
nin emeğinden daha hayırlısını yemez.” Buyurulur.
Tembellik İslam da yasaktır. Hz Ömer oturan insanları gö-
rür:
Siz kimsiniz? Der.
Mütevekkil (Tevekkül eden)’leriz” derler.
Siz mütevekkil değil başkalarının yardımı ile geçinen müte-
ekkil kimselersiniz. Demiş onları dağıtmıştır.
Peygamber (a.s.) dilenen birine ip satın alıvermiş git dağdan
odun getir sat demiştir.
İslam bir lokma, bir hırka dini değildir. Bunlar bir kaç ör-
nektir.
Hal böyleyken dış güçler bizi,
Eğlenceli ve alkole kumara alıştırdılar
Çok uyumayı, çok yemeği ve bol bol israf etmeyi alıştırdılar
Lüzumsuz işler, boş manasız şeyleri hayatın bir parçası yap-
tılar.
Kafamızdan geleceği, ideali sildiler.
İnan ama yaşama dediler.
Bizi kökümüzden kopardılar. Osmanlı'ya bizi düşman ettiler.
Bol tatil ve ilkokul kitaplarında biz “uyu uyu yat uyu!” diye
okula başladık.
İcat keşifleri hep yabancılar yaptı, dediler.
Siz bilmezsiniz, siz yapamazsınız. Biz size veririz, dediler.
Dışa bağımlı hale getirdiler.
Bizi borçlandırdılar sonrada akıl hocalığı yaptılar.
Fetih ve zaferlerle dolu geçmişimizden bizi kopardılar.
Bizi mezhep, tarikat, din ayrılığı ile bölük börcük ettiler.
Bize şehircilik, özenti, taklit hastalığı bulaştırdılar.
Çocuklarımızı yalnız büyümesin diye köpek, kedi, kuş bes-
lettiler.
Asılsız tartışma konuları icat ettiler.
305
Hızır yaşıyor mu, yaşamıyor mu?
Mezarlıktaki ağacın meyvesi yenir mi?
Müslüman fırında çalışmaz.
İlaç yapmak, kullanmak, derdi veren Allah'a isyan olur.
Altın erkeğe haram, bu işte çalışmak da haram bunun gibi ya-
rarları kaşıdılar durdular.
Müslüman mısın, Türk müsün? Önce Müslüman mısın, Türk
müsün? diye gençleri tartıştırdılar, çarpıştırdılar.
Cennetteki meyvenin tadı nasıl?
Cennette kaç yaşında olacaksın?
Şüpheli bir şey sağ elle mi sol elle mi yenir?
Kayseri, Konya alimlerini Sübhane Rabbike mi, Sübhane
Rabbina mı? Denecek yıllarca tartıştırdılar ciltlerle kitap yazdırttı-
lar.
İşte bizi böyle şeylerle uyuttular, oyaladılar. Bize boğuşmayı
didişmeyi öğrettiler ki, kendileri ile uğraşmayalım diye.
Rabbim, uyanmamızı, kendimize gelmemizi sağla, bize güç
ver. İslam’ın son kalesi olan ve dünya müslümanların ümidi olan
devletimize, milletimize zeval verme.
306
307
İNSANLIK ONURUNA YAKIŞMAYAN
İLİŞKİ ZİNA
Zina demekten tiksindiğim için başlığı nasıl atayım diye çok
düşündüm.
Zina, genel olarak evlilik dışı ilişkidir. Bu kötülük; dokunarak
elle, bakarak gözle, dinleyerek kulakla, konuşarak dil ile, yürüyerek
ayakla hatta düşünerek, içinden geçirerek ve arzulayarak yapılabilir.
Yani zina günahına girilebilir.
Zina, bugünün belası değildir. Geçmişe göz atmakta fayda
vardır.
Zinanın tarihçesine bakıldığı zaman bunun yeni bir kötülük
olmadığı görülecektir. Kadın erkek arasında yasak ilişkilerin yanın-
da, insanlık dışı utanç verici ilişkiler olarak da sürüp gelmiştir. Me-
sela; ikinci Yezdcerd, kendi öz kızı ile resmen evlenmiş, daha sonra
da onu öldürmüştür.
Taberi Tarihi’nin kaybettiğine göre altıncı asırda hüküm süren
Behram, ana baba bir kız kardeşi ile uzun yıllar evlilik hayatı yaşa-
mıştır.
Babil ve Asırlar’da her kadın Venüs Mâbedine gidip kendini
başka erkeklere sunmak mecburiyetinde idi. Hiç bir kadın borcunu
ödemeden Mâbetten dönmezdi. Bu durum toplumda kötü bir şey
sayılmazdı. Aksine kadının topluma ödenmesi gereken bir borcu
telakki edilirdi.
Roma'da hür bir kadının yabancı erkeklerle ilişkisi fuhuş sa-
yılmazdı. Hatta koca, gürbüz çocuğa sahip olabilmek için karısını
başkalarına kendisi sunar, hamile kaldığı anlaşılıncaya kadar onunla
kendisi ilişki kurmazdı.
Roma dahil diğer Hristiyan olan ülkelerde ilk gece hakkı ko-
caya ait değildi. Beylere aitti. Eğer nikah dini olmuşsa o zaman ilk
gece hakkı Papaza ait olurdu. Ayrıca papaz bu iş için damattan para
bile alırdı.
Batı’nın yeniye kadar sürüp gelen geleneğine göre bir kadın,
çocukla evlenebilirdi. Çocuk büyüyünceye kadar da başka erkekler-
le, hatta çocuğun yakın akrabaları ile yaşar, çocuk büyüyünce koca-
sına dönerdi.
İslam'dan önceki arap toplumunda kadınlara fuhuş yaptırılır
ve bu iğrenç yolla para kazanılırdı.
308
Bilhassa Batı ülkelerinde evlenmeden önce kızların bekaretini
kaybetmesinden korkulmazdı. Kadının kısır olmasından korkulurdu.
Bunun için evlenmeden hamile kalan kadın, erkeğine zürriyetsiz
kalmayacağı teminatını vermiş sayıldığından, hamile kadının koca
bulması daha kolay olurdu. Evlenmeden önce ve evlendikten sonra
erkeğin karısını kıskanması ayıp sayılırdı. Kocanın karısını başkala-
rına ikram etmesi veya gürbüz çocuk için sunması, şerefli bir davra-
nış sayılırdı. Bir kadının birden fazla kocası olabilirdi.
Batının bugünkü durumu geçmişinden pek farklı değildir Bu
konuda birkaç örnekle yetineceğiz.
Türkiye harp Malülü Gaziler Dergisi (1968 Temmuz, sayı-
sı:149)’nin “Evli Çiftler eş değiştiriyor” başlıklı haberine göre:
“Değiştirici çiftler, bir evde toplandıktan sonra çiftler yuvar-
lak bir masa etrafında otururlar. Masanın üstünde yatık vaziyette
duran bir içki şişesi rulet gibi döndürülür. Şişe durduğu zaman ucu
ve dibi hangi kadın ve erkeği gösteriyorsa, o kadın ve erkek bir
odaya çekilir. Karı koca masanın etrafında yan yana oturdukları
için, şişenin her ikisini birden göstermesi imkansızdır. Bu sebeple
şişe nasıl durursa dursun, bir ucu bir kadını, diğer ucu da bir erkeği
göstermektedir. Bu şekilde evli çift bu oyuna katılınca, koca başka
bir adamın karısıyla sevişirken yanındaki odada da kendi karısı bir
başka adamla aşk yaşamaktadır.
Yapılan araştırma Amerika'da bu hastalığa tutulan ve “şişe
oyunu” oynayarak eşlerini değiş-tokuş eden evli çiftlerin sayısının 7
milyon civarında olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır.
Bu salgına tutulan çiftlerin gazetelere verdikleri ilanlarda şu
ifade kullanılmaktadır:
23 yaşında güzel bir sarışın ve 35 yaşındaki yakışıklı kocası,
güzel çiftlerle tanışmayı arzuluyorlar. İsteklilerin fotoğraf gönder-
meleri rica olunur. Adres…
Bazı ilanlar ise daha da cüretkardır. Mesela Los Angeles gaze-
telerinden birinde çıkan böyle bir ilanda şöyle denilmektedir: “Seks
hürriyetini seven çiftler aranıyor. Taliplerin güzel ve seks düşkünü
olmaları tercih edilir. Adres..”
“Amerikan gazeteleri Amerika'da bu salgının birkaç senedir
devam etmekte fakat bu derece yaygın olduğunun bu âna kadar bi-
linmediğini belirmektedirler...”
Batı ülkelerinde erkeklerin çalıştığı kadınların müşteri olduğu
genel evlerinin faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Bu işi yapan ve
309
yaptıranlar, kadınlara haksızlık edildiği ve böylece bu haksızlığın
giderildiği gerekçesiyle bu işi yaptıklarını ifade etmişlerdir.
Homoseksüellik de normal ilişkiler haline gelmiştir. Sokaklar
homoseksüeller ile doludur. Homoseksüelliğin serbest bırakılması
için yürüyüşler, kanun tekliflerinin ardı kesilmemiştir. Kilise, cinsi
sapık erkekle erkeğin resmen nikahını kıyar hale gelmiştir.
Yunan Meclisi, zührevi hastalıklar ve homoseksüellik ile ka-
nun tasarısını görüşerek, zührevi hastalıklarla mücadele edebilmek
için 21 yaşını doldurmuş ve ücret karşılığı açık faaliyet gösteren
homoseksüellerin sağlık muayenesi mecburiyeti getirmiştir. (28-01-
1981,Tercüman Gazetesi)
1975’te Fransız fahişeleri, haklarını korumak için dernek
kurmuşlardır. On binlerce fahişenin üye olduğu “Fransa Ulusal Fa-
hişe Federasyonu” kurulmuştur. (18-06-1975,Cumhuriyet Gazetesi)
Bugün Fransa, kadın ticaretini döviz kaynağı baktığı için so-
kaklarda açılan kadın piyasalarından polis elini çekmiştir. Bazı tu-
ristik broşürlere seks piyasası ile ilgili bilgiler ve adresler koymaya
başlamıştır. (15 05 1982,Bulvar gazetesi) Ayrıca aynı tarihli gazete-
de AET ülkelerinin hayat kadınlarına meslek kredisi verileceği ha-
berinin altında Fransız bayan milletvekili Yvonne Fuillet: “Meslek
kredisi açılarak, hayat kadınlarının gerçek bir mesleki statüye kavu-
şacakları” beyanatı yer almıştır.
Türk sınırları dahilinde zina yapan Çinli prenses Göktürk ka-
ğanı tarafından halkın gözleri önünde kılıçla öldürülmüştür. Çünkü
Gök Türk töresinde ırza tecavüzün cezası idamdır.
Oğuz Destanı'nda zina yapanların gözlerine mil çekildiğinden
bahsedilir.
“Türkler arasında zina en büyük cürüm sayılır ve zina eden
her iki suçlu da ölüm cezasına çarptırıldı.” “Uygurlarda zina yapan
kimseye üç yüz değnek cezası ile birlikte maddi ceza da verilirdi.
Eğer kadın dul ise üç değnekten sonra erkek onu nikahlamaya mec-
burdu.”
Göktürkler'de fuhuş meçhuldür. Evli bir kadına tecavüzün ce-
zası idamdır. Genç kıza tecavüz ise, genç kız evlenmeyi kabul et-
mediği takdirde ceza aynıdır. Hırsızlık yapan çaldığının on mislini
öder; ödeyemezse hürriyetini kaybederdi. Türk töresinde bu tür ce-
zaların sonucu olmalı ki Vambery’ye göre Eski Türkçe de alüfte,
piç (veledi zina) sözlerine rastlanmazdı.
Görülüyor ki, Türk tarihinde suçlar cezasız kalmamış, herkes
kötülüklerden mes’ul tutulmuştur. Türk ahlakının yüceliğini sağla-
310
yan disiplin ağır cezalarla sağlanmış ve bu disiplin sayesinde Türk-
ler varlıklarını sürdürüp ayakta kalabilmişlerdir.
Sapıklık içinde olan milletleri Cenabı Allah üzerlerine taş
yağdırmış hastalıklarla cezalandırmıştır.
A-ZİNA BÜYÜK AHLAKSIZLIKTIR: Zina, günahların büyüğüdür. İnsanı alçaltır. İnsanı kirleten bir
kötülüktür. İnsanı başka günahlar ve kötü hallerine sebep olur.
Cenabı Allah Kur'an'da şöyle buyurur:
Zinaya yaklaşmayın zira o bir hayasızlık ve çok kötü bir yol-
dur. (İsra 32) Burada Allah zina etmeyin demiyor. Zinaya yaklaş-
mayın diyor. Zinaya sebep olan zinaya götüren yolları da yasaklı-
yor.
Kuran'da teklif etmek bile zina hükmünde olduğundan büyük
günah sayılıyor. (Yusuf suresi 29)
Zinanın ne kadar büyük günah olduğunu bilmeyenler, işi hafi-
fe alıyor. Peygamberimiz (a.s.) “Zina eden Mümin olduğu halde
zina etmez” buyuruyor. Zina edenden iman ayrılıyor, melekler ayrı-
lıyor. Artık şeytan onun dostu oluyor!
Bugünkü zinanın yayıldığını gören şair şöyle demiş:
“Devrin ahlakına insan şaşıyor,
Bekarlar evliler gibi yaşıyor.”
Zina semavi dinlerde de yasaktır. Tevrat'ta:
“Kızını fahişe ederek murdar etme! Ta ki diyar zina etmesin.
Diyar alçaklıkla dolmasın.” (Levililer: 19/29)
İncil'de de:
“Zina etmeyeceksin! (Mafta: 19/18)
Psikolog ve psikiyatristler uyarıyor:
“Zina sapıklığa sebep olur” diyor.
Zina serbest olduğu için sapıklıklar her an artmaktadır.
Zina davranış bozukluğudur. Ahlak bozukluğudur. İnsanın al-
çalmasıdır. İnanç yoksa, ahlaksızlığın önüne geçmek çok zordur.
Çünkü gizli yapılan bir iştir.
Flört serbest, arkadaşlık serbest, sözlü, nişanlılık kılıfı ile zina
kolaylaşıyor. Zina ancak inançla önlenir. Allah görüyor, Allah bili-
yor, Allah soracak diye inanan bir insan asla zina etmez.
İnanmayınca diziler, filmler ve müstehcen basın, festivaller,
dans salonları zinaya zemin hazırlıyor.
Kozmik araştırmalar enstitüsünün yaptığı araştırmalara göre
nikahsız birine dokunulduğu zaman insan kalbinde ve vücudunda
311
kararma olduğu, nikahlı eşine dokunduğu zaman, normal olduğu bir
değişimin olmadığı bildirilmiştir.
Bu durumu peygamber (a.s.) şöyle ifade etmiştir: “İnsan gü-
nah işlediği zaman kalbinde siyah nokta oluşur. Tövbe etmez güna-
ha devam ederse, o siyahlık büyük bütün kalbi karartır.” demiştir.
Ayrıca bilim adamlarının araştırmalarına göre: gayri meşru
ilişkinin toplumun mayasını bozduğunu açıklamıştır. Zina eden ka-
dının psikolojisi bozulur. Toplumda utanarak yaşar. Çocuk meyda-
na gelirse, onu ya öldürür ya da terk eder. Eğer evli ise o ailede ha-
yır kalmaz. Çocukların köpek kadar değeri olmaz. Ayrıca gayrimeş-
ru ilişkiler topluma yayılır.
Öğretmen Seçil Müge 2 aylık zina mahsulü çocuğunu evde bı-
rakıp 9 günlük tatile çıkması zinanın insanda, insanın hayatında
yaptığı değişikliği gösteren sadece bir örnektir.
Toplumda sapıklar özgürlüğü yanlış anlıyor. “İnsanım, Müs-
lümanım” diyen hiçbir kadın ahlak, namus ve iffet konusunda “ben
özgürüm, istediğimi yaparım” diyemez. “Namus benim, iffet benim
kime ne?” Diyemez. “Vücut benim, karın benim, kime ne? Diye-
mez. Kendini bilen insan, namusuyla şerefi ile insandır.
Türkiye'de bir şeyler ters gidiyor. Mesela; zina serbest, zina
suç değil dini nikah suç, zina ahlak düşmanıdır, aile düşmanıdır ve
toplum düşmanıdır. Dış güçlerin hedefinde zinanın yayılması var-
dır. Çünkü zina nesli bozar. O nesil ahlaksız olur, acımasız olur.
İnsan şeytani olarak toplumda yıkıcı bozucu olmaktan zevk alır.
B-HER AHLAKSIZLIĞIN KAYNAĞI BATIDIR: Amerika'da Avrupa'da fuhşun her çeşidi, aklı başında bir in-
sanın ürpermesine tiksinmesine neden olacak şekilde yayılmıştır.
Çocuk denecek yaşta kızlar kürtaj olmak ta, herkes cebinde,
çantasında prezervatif taşımaktadır. Evlilik, aile anlamını yitirmiştir.
Bir Gazete haberinde “İngiltere'de 100 çocuktan 40’ı evlilik
dışıdır.”
Eşcinsellik, erkeğin erkekle, kadının kadınla evliliği yaygın
haldedir. Kilise ahlaksızlık yuvası halindedir. Papazların sapıklıkla-
rı, halkı kiliseden uzaklaştırmıştır. Kiliseler gelen olmadığı için satı-
lığa çıkarılmaktadır. Hindistan'da kadınla köpeğin, kilisede erkekle
erkeğin nikahı kıyılmaktadır.
Okullara prezervatif makinelere konulmuştur. Frengi ve AİDS
batı kaynaklıdır. Öpüşme, dans batının icadıdır.
312
Amerika'da bazı temiz insanlar fuhuşla mücadele derneği
kurmuş, ikinci yıl fahişeler derneğin kongresinde derneği ele geçir-
mişlerdir.
Hamile kalınmasın diye okullarda ücretsiz olarak kondom da-
ğıtmaktadır.
2012 yılında Maryland eşcinsel evliliğin meşrulaştığı yedinci
ABD eyaleti olmuştur. Amerika dünyaya ahlaksızlık pompalıyor.
2011 yılında basından öğrendiğimize göre eşcinselliğin, lez-
biyenliğin ve fuhuşun dünyaya yayılması için bu iğrenç işleri ya-
panlara para verme kararı almıştır. (08-11-2011 Basın)
Avrupa'da Amerika'dan farklı değildir. Eşcinsellik, lezbiyen-
lik, taciz, tecavüz olayları himaye görmekte ve desteklenmektedir.
Diğer ülkelerle ilişkilerde bu sapıklığa sınırsız özgürlük tanınması
şart koşmaktadır. Batıda iffet, namus anlayışı bitmiştir. Ne utanma
kalmış nede ayıp. Okullara prezervatif konması, öğrencileri fuhuşa
teşvik olmaktadır. Öğrencilerin sapık ilişkilerden sakınmaları değil,
AİDS’ten koruması tavsiye edilmektedir.
Bizi ilgilendiren tarafı insanımıza ve ülkemize bulaşmasıdır.
Bir de bizdeki iffet ve namusa karşı ilan verenlerin, sokaklarda yü-
rüyenlerin dışardan destek görmesidir.
Türkiye, Avrupa'nın Amerika'nın bulunduğu noktaya mı geti-
rilmek isteniyor?
Zina suç değil,
Her türlü ahlaksızlık teşvik görüyor,
Taciz, tecavüz, fuhuş arttı,
Boşanmalar arttı,
Evlilik dışı doğan çocuklar Cami avlusuna konuyor,
İhanetler, buna bağlı cinayetler arttı,
Kaçırmalar, evi terkler çoğaldı,
Kız erkek karma evlerin sayısı çoğaldı.
Bunlar kendiliğinden olmadı. Dış güçlerin yanında içimizdeki
namus düşmanlarının yaptığı tahrikât var.
Bu konuya kısaca göz atalım:
Bazı çevreler iffeti kusur, bekâreti fazlalık sayıyor. Flört et-
meyen tutucu oluyor. Nikâhsız hayat övülüyor. Ünlüler (!) yıllarca
sözlü, nişanlı yaşıyor. Sosyal arkadaşlık adı ile aradaki engeller kal-
dırılıyor. Gazeteler, dergiler, reklamlar, diziler, filmler leş kokuyor.
313
Bir zamanlar sağlık müdürlüğü afiş astı. “Korunmasız ilişki,
AIDS‘i davet eder.” Yayında tartıştım, açtığım kampanya ile kal-
dırttım.
Planlı olarak Kıbrıs’ta ve turizm önemi olan şehirlerde insa-
nımıza fuhuş telkini afişler asıldı. Ahlak ve maneviyat dejenere olu-
yor.
Cinsel içerikli ilanlar, fuhuş yayıyor.
Malum partilerin milletvekilleri, cinsel özgürlük vaat ediyor.
Homoları destekliyor. Hatta aday gösteriyor.
Bazı kadın dernekleri “bekârete hayır!” yürüyüşü yapıyor,
cinsel özgürlük istiyor.
Erzurum’da yabancı uyruklu bir kadın 3 ayda bin 335 kişiyle
ilişkiye giriyor ve sağlık müdürlüğü, valilik kadının resmini belirli
yerlere asıyor.
İlişkiye girenlerin görüp sağlık kontrolünden geçmesi isteni-
yor.
Vay efendim, fahişeyi teşhir hak ihlalidir, diyerek bazı kadın
dernekleri protesto etmiş, sokağa dökülmüştür.
Ahlaklı olmayanlar ahlaklıları sevmez, namuslu olmayanlar,
namusluyu istemez, bakire olmayanlar, bakirelere karşı olurlar. Me-
sele bu!
Eskiden namus üzerine yemin edilirdi. Yemin de bozulmazdı.
Yeni evlenenlerin kapısında emanet bekçileri olurdu. İffetsizlik,
namussuzluk, bakire olmamak evliliği sonuçlandırırdı.
Cinsel özgürlük, insan onuruna yakışmayan istektir. Aileler
için tuzaktır.
Cinsel özgürlük ne demek? Aileyi, ahlakı, eşi, çocukları göz-
den çıkarıp önüne gelenle düşüp kalkmak değil mi? Köpekler bile
bu işi böyle yapmıyor.
Cinsel özgürlükte fuhuş var, ihanet var.
Eşcinsellik çirkin ve iğrenç bir iştir. Bunu yapanlar hasta in-
sanlardır.
2 Temmuz 2015’te Çağlayan’da homolar toplanmıştır. Çırıl-
çıplak soyunan çirkin davranışlarda bulunanlar olmuş. “Biz burada-
yız alışın, gitmiyoruz.” “Yaşasın eşcinsel aşk.” “Yasak ne ayol.”
Gibi pankartlar açmışlardır.
Avrupa’da Amerika’da düzenlenen fuhuş partisi, internetten
ailelerimizi ve insanımızı fuhuşa teşvik edip, eşli eşsiz fuhuş parti-
sine davet etmiştir.
314
Fiyat belirtilmiş, sınırsız alkol 100 tane seks kızı olduğu du-
yurulmuştur. Ayrıca eş değişimi yapılabileceği ve gizlilik vaat edi-
yor. Yer ve zamanın son anda duyurulacağı belirtiliyor. (03-03-
2012 basın)
Kuran’da Cenabı Allah şöyle uyarıyor:
“Fuhuşun yayılmasını arzu edenlere, dünyada ve ahirette can
yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur:19)
C- ZİNA BÜYÜK GÜNAHTIR
Zina sadece iki kişi arasında işlenen ve iki kişi arasında kalan
bir günah değildir.
Zinanın kişiye, nesline, ailesine ve topluma zararından dolayı,
dinimizde yedi büyük günahtan biri olduğu bildirilmiştir.
Peygamberimiz (sav) yeni Müslüman olanlardan bazı şeylere
söz vermelerini istemiştir. Bunlardan biri de “zina etmeyeceksin”
olmuştur. (Ramuzu le Hadis: 6/3)
Cenabı Allah geçmişte zina suçunu işleyenleri helak ederek
cezalandırmıştır.
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde:
“İçki içen, hırsızlık yapan ve zina eden, mü’min olarak bunla-
rı yapmaz” buyurmuştur. (müslim: 1/24)
Bu pisliğe bulaşanlar deniz suyu içmiş gibi battıkça batar.
Başka günahlara da bulaşır.
Hele bu çirkin ilişki komşu ile olursa, bu daha büyük suç ol-
duğu bildirilmiştir.
Abdullah İbn Mesut şöyle diyor:
Peygamber (as) a sordum:
- Ey Allah’ın elçisi! Hangi günah daha büyüktür?
- Seni yaratan Allah’a ortak koşman, dedi.
- Sonra hangisi büyüktür dedim.
- Yemeğini yer, rızkına ortak olur düşüncesi ile çocuğunu öl-
dürmen, dedi.
- Sonra hangisi? Dedim.
- Komşusunun namusuna göz dikmen, dedi. (Buhari, Tefsir
2/25)
Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ashabına,
“Zina hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu.
“Onu Allah ve Resulü haram kılmıştır; kıyamete kadar da ha-
ramdır” dediler.
315
Bunun üzerine Peygamber efendimiz Ashabına şunları söyle-
di:
“Bir kimsenin on kadınla zina etmesi, komşusunun eşiyle zi-
na etmesinden daha hafif bir suçtur.”
Ardından bir soru daha sordu:
“Hırsızlık hakkında ne düşünüyorsunuz?”
“Hırsızlığı Allah ve Resulü haram kılmıştır; o elbette haram-
dır” dediler.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin on evi soyması, komşusunun evini soymasın-
dan daha hafif bir suçtur.
D-ZİNA YAPACAK OLANIN ALLAH’TAN KORKMA-
SI LAZIMDIR
Nerede olursak olalım, Allah bizimledir. Şah damarımızdan
daha yakındır. Yazıcı melekler amel defterimize iyilikleri ve kötü-
lükleri yazmaktadır. Allah şöyle buyurur:
- “Allah sizi görüp gözetendir.” (Nisa:1)
- “Allah kendisini gördüğünü bilmez mi?” (Alak:14) buyurur.
Allah görüp dururken Müslüman, Allah’tan utanmalıdır. Bir-
kaç olay nakletmek isterim.
Bir gün bir yaşlı, ağaçların arasında bir kadınla bir erkek gö-
rür. Erkek kadına kendisi ile gelmesi için para teklifinde bulunur.
Kadınla anlaşır. Kadın, adamın ardından giderken yaşlı, ka-
dına yaklaşıp “Benimle gelirsen sana daha fazla para veririm” der.
Bu defa kadın, ihtiyarın peşine düşer.
Yaşlı, yolda kadına sorar:
- Bir insan bir suç işlerse, bunu da iki şahit görürse, ne olur?
Kadın:
- “Cezalandırılır” der. Yaşlı:
- “Dört şahit görürse, ne olur? Der”. Kadın:
- “Ceza alması kesinleşir.” Cevabını verir. Adam:
- “Bizim yapacağımız işte dört şahit var.” Deyince kadın etra-
fına bakıp “hani?” der. Bunun üzerine adam:
- İkisi senin sağında, solunda, ikisi de benim sağımda solum-
da. Hesaba çekecek olan da yüce Allah’tır. Neden suç işleyelim?
Deyince kadın, geçmişini de düşünerek “Allah’ım beni affet” diye-
rek ruhunu teslim etmiştir.
Bir örnek de iffet abidesi Hz. Meryem’dir. Bir gün Cebrail
(as) erkek kılığında hiç kimsenin olmadığı bir anda Hz. Meryem’in
316
karşısına dikilir. Hz. Meryem öyle bir tepki gösterir ki: “Senden
Allah’a sığınırım Allahtan korkuyorsan, sakın bana dokunma” der.
Ona yalvarır.
Hz. Meryem, Hz. İsa (as), dün yaya getirince: “Sen iffetsiz
değildin, bunu nasıl yaptın?” Deyip onu kınadılar.
Hz. Meryem, şahit olarak beşikteki çocuğu gösterdi. Bebek
şöyle dedi: “Ben Allah’ın kuluyum. O bana kitap verdi ve beni Pey-
gamber yaptı.”
Hz. Meryem çok sıkıntı görür, iffetli olmanın mükâfatını alır.
Peygamber anası olur.
Hz. Ömer zamanında bir genç vardı. İffet ve namusuna çok
düşkündü. Camiye gelip giderken bir kadın yolunu keser, ona her
defasında kötü arzusunu tekrar ederdi. Genç “ben Allahtan korka-
rım” der kadının teklifini reddederdi.
Genç, bir an nefsine yenik düştü, kadının kapısına yöneldi. O
anda Allah korkusundan düşüp bayıldı. Bir daha gözlerini açamadı.
Ruhunu teslim etmişti. Namazı onu kötülükten alıkoymuştu. Sabah
namazında o genci göremeyen Hz. Ömer (sa) onu sordu. Öldü,
gömdük dediler.
Tabinden bir genç de bir kadının çirkin tekliflerine karşı hep
direnir. Kader bir gün
- “Anam felçli kaldıramıyorum, yardım eder misin der, gencin
içeri girmesini sağlar.
Gence çirkin teklifini tekrar eder. Genç “ben pis gezerim, ba-
na müsaade et tıraş olayım” der. Banyoya girer; saçını, kaşlarını
keser, çirkin görünmesini sağlar. O haliyle kadın, çıkmasını söyler,
genç: “Beni kurtaran Allah’ıma hamd olsun” der.
E- İFFETİN KORUNMASI
Son zamanlarda iffet, fazilet, meziyet sadece çocuklara veri-
len isim olmuştur.
Kuran’da Cenab-ı Allah haber veriyor:
- “Öyle bir nesil gelecek ki, bunlar namazı bıraktılar, nefisle-
rinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapkınlıklarının cezasını
çekecekler.” (Meryem: 59)
Günah haram azap bilinmeyince nefsin arzu ve istekleri öne
çıkar. İnsanı şeytan yönetmeye başlar.
Müslüman için Kuran’da şöyle buyurulur:
- “Mümin iffetini korur.” (Mümin: 5)
Çünkü Allahtan korkar, kabri, cehennemi düşünür.
317
Bir ayette Allah’ını bilenlerin zina etmeyeceğini ifade ile:
“Allah’ın has kulları zina etmez” buyurulur. (Furkan: 68)
Yusuf (as) bir imtihandan geçti Zeliha kapıyı kilitleyip “hadi
seninim gel dedi!” dedi. Yusuf (as) ona: “Ben Allah’tan korkarım.
Bu işi yapmaktan Allah’a sığınırım” cevabını verdi. Cenab-ı Allah
da onu mükâfatlandırdı.
Bir ayette:
- “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin
küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere koyarız” (Ni-
sa:31) buyurulmuştur.
Günahın gönülden geçinilmesinden, anlatılıp kötü örnek ol-
maktan, sözünü etmekten kaçınılmazsa, günaha düşülür.
Cenab-ı Allah şöyle uyarıyor:
- “Allah kötü sözün söylenmesini sevmez.” (Nisa: 148)
Önce insan kendini kötülüklerden günahlardan ve haramlar-
dan kendini korumalı. Sorumluluk makamındakiler eli altındakileri
korumalı. Ana baba evlatlarını korumalı, büyükler küçükleri koru-
malı. Bu sorumluluk hepimizindir.
F- FUHUŞ KISKACINDAKİLER
- Küçük çocuklarımız, taciz tecavüz kıskacında, sapıkların an-
lık zevkine kurban edilip öldürülüyor.
- Biraz büyük kızlarımız, uyutuluyor, aldatılıyor ve kaçırılı-
yor.
- Ayrıca sık sık arkadaş değiştiriliyor. Bunun sonucu, cinayet-
ler işleniyor.
- Üniversite çağında olanlar, sevgili edinme modasına uyup
arkadaş ediniyor. Kendi aralarında zevke dayalı, batıl dini nikâh (!)
kıyıyorlar, günah bataklığına düşüyorlar.
- İş hayatında dini, ahlaki zayıf, iffet namus anlayışı olmayan
kadınlar tuzağa düşürülüyorlar.
- Homolar, fuhuştan para kazananlar, sokakta dolaşıyor.
- Şefkat Der’in “hayatı çalınan hayatsız kadın “ raporu fuhuş
rezaletinin boyutunu ortaya koydu. 100 bin çocuğun 50 bini çocuk
fuhuş kıskacında olduğu açıklandı.
- 55 ilde yapılan araştırmada kandırılarak veya zorla fuhuş ba-
taklığına çekildikleri, çoğunun genel evlerine çekildiği açıklanmış-
tır. (06-10-2013 / Akit)
- Kandırılarak fuhuş bataklığına düşürülen kadının feryadı
şöyle:
318
“Başbakanlık insan haklarına gelen bir mektupta kadın 23 yıl
zorla çalıştırıldığını yazdığı mektupta:
- “İnsanlar, Müslümanlar! Neredesiniz, imdat!
Kurtulmak isterken iki çocuğumu kaybettim. Beni uyuşturu-
cuya alıştırdılar. İğrenç hayat yaşattılar… İmdat!” diye feryat edi-
yor. (02-07-2004 / Basın)
- Basına yansıyanlardan bazıları: “Başıma gelenler genç kızla-
ra ders olsun!” diye ders vermeye kalkıyor. Ama ders alan yok. İm-
dat çığlıklarına cevap veren de yok.
G- KORUNMA YOLLARI
Hangi konuda olursa olsun, günaha bulaşmanın ve zarar görüp
“ah vah” etmemenin yolu, korunmak, düzgün bir hayat yaşamaktır.
Peygamber (as) şöyle bir müjde veriyor:
- “Kim dilini, cinsel organını haramdan korumaya söz verirse,
bende cennet için ona kefil olurum.” (Riyazü’s – Salihın: 1542)
Zina günahından korunmak ve lanetlilerden olmamak için,
- Zinaya götüren davranışlardan uzak durulmalıdır.
- Müstehcen giyimden, tahrik edici konuşmalardan kaçınılma-
lıdır.
- Cinsel duyguyu tahrik eden dizi, film ve yayınlardan kaçı-
nılmalıdır.
- Sapık ilişkilerin hastalık kaynağı olduğu unutulmamalıdır.
- Lüt kavminin, pompei halkının, zevk gemisi Titaniğin acı
sonu unutulmamalıdır.
- Gençler zamanında iffetli kimselerle evlendirilmelidir.
Peygamber (as): “Gücü yeten evlensin, yetmeyen oruç tutsun.
Oruç nefsi kırar” buyurmuştur.
- Allah Kuran’da: “Namaz kötülüklerden alıkoyar” buyuru-
yor. Boş vakit yerine beş vakit, dini hayat, insanı kötülüklerden alı-
koyar.
- Aile bağlarının kuvvetli olması, sevgi, saygı insanı sapıtmaz.
- Flört etmekten, danstan, alkolden, uyuşturucudan, internet
ve telefon tuzaklarından sakınmak,
- Hiçbir şekilde kötü niyetlilere ümit vermemek, kapı arala-
mamak.
319
- Kötü ahlaklılardan ve kötü ortamlardan uzak durmak, insanı
korur.
İnsan kendini korumaz, kendine zarar verirse, bela ve musi-
betlerden kurtulamaz.
H- ZİNANIN DİNDEKİ CEZASI
Kanunlarda zina yapanlara, zinaya götüren davranışlarda bu-
lunanlara ceza verilmiyor ama dinde zina edenlere, zinaya götüren
davranışlarda bulunanlara, zinayı teşvik edenlere, zinanın yayılma-
sına sebep olanlara ceza vardır.
Kuran’da şöyle buyurulur:
- “Zina eden kadın ve erkeğe 100 er sopa vurun. Allah ve ahi-
ret gününe inanıyorsanız onlara acımanız tutmasın.” (Nur: 2)
- “Zina eden erkek, zina eden kadın veya müşrik olan kadın-
dan başkası ile evlenemez. Zina eden kadın da, ancak zina eden
veya müşrik olan bir erkek evlenir. Bu müminlere haram kılınmış-
tır.” (Nur: 3)
- “Namuslu kötülüklerden habersiz, mümin kadınlara zina is-
nadın da bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Yapmış
olduklarına dilleri, elleri, ayaklarının aleyhinde şahitlik edeceği gün
onlar için çok büyük azap vardır.” (Nur: 23-24)
- Cenab-ı Allah Müslümanlardan söz ederken şöyle buyurur:
- “Onlar, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar. Al-
lah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler.
Bunları yapan, günahının cezasını çeker.” (Furkan: 68)
Zina edenler eğer evli ise onlara recm cezası uygulanır.
Recim cezası sünnetle sabittir. Peygamber (as):
- “Evliler zina ederse onları recmediniz.” (İlan-i Mace, Hu-
dud :9) buyurur.
Peygamberimiz iki Yahudi ve iki Müslüman kadına recm ce-
zası uygulamıştır.
Osmanlıda bu ceza bir defa uygulanmıştır.
Tecavüze uğrayan kadına recm uygulanmaz.
Zinanın yayıldığı toplumlar hep cezalandırılmış ve helak ol-
muşlardır.
320
- Lüt kavmini Allah helak etti, yerin altını üstüne çevirdi,
üzerlerine taş yağdırdı. (Hud: 82 + Araf :83-84 + Hıcır :73-76)
Bunun gibi diğer sapık kavimler de cezalandırılmıştır.
Bugün de bu günahı işleyenleri çeşitli şekillerde cezalandır-
maktadır. Onlara hastalıkla, teşhir etmekle, cinayetle, toplum içinde
rezil ederek, aile yuvasından, eşinden, çocuklarından ayırarak ceza-
landırmaktadır.
Pompei halkını fuhuş nedeniyle, zevk gemisini batırarak ceza-
landırması, ibret alınması içindir.
Son zamanlarda azıcık zevke bedel AIDS belası ortaya çık-
mıştır. Bir örnek verelim:
Yıllarca gayri meşru hayat yaşayan meşhur M. E. AIDS ol-
muş, bu hastalığın pençesinde son günlerini yaşarken, bu hastalığın
kendisine bir ceza olarak verildiğini belirterek: “Şimdi insanlara
sesleniyorum, ben yaşadığım hayatla adeta bunu hak ettim. Siz eşi-
nizle yetinin” demiştir. (28-05-1992 / Basın)
Bu konuda Allah Rasulü şöyle haber vermiştir:
- “Zina fakirliğe sebep olur.” (Ramuzu Le Hadis: 211/18)
- “Bir yerde zina, faiz yayılırsa, oradakiler Allah’ın gazabını
hak etmiş olurlar.” (Age: 53/17)
- “Yedi kat yer, yedi kat gök zina eden yaşlıya lanet eder.”
(Age: 100/11)
- “Cenab-ı Allah kıyamet günü şu kimselerin yüzüne bakmaz:
- Eli ile boşalan,
- Livata yapan,
- İçkiye düşkün olan,
- Ana babasını döven,
- Komşusunun hanımı ile zina eden.” (Age: 269/2)
- “Lüt kavminin iğrenç işini işleyen kimse lanetlidir.” (Hadis
Ans: 5 / 1616)
- “Erkekler ve kadınlar kendi cinsi ile yetinirlerse, tarumar
olurlar.” (Age: 7 / 276)
- “Zinadan kaçının, onda dört çeşit zarar vardır:
- Rızkı daralır,
321
- Allah’ın gazabını çeker,
- Yüzünün nuru gider,
- Ebedi cehennemde kalmasına neden olur.”
- “Bir yerde zina yayılırsa, orada bulaşıcı hastalıklar çoğalır.
O yer halkı yeni bilinmeyen hastalıklara maruz kalır. Orada ölümler
artar.” (Muvatta: 2 / 460)
Peygamber (as) ayrıca “çocuklarınızı fahişeye emzirtmeyiniz”
diye de uyarmıştır.
Zina edenlerin çocukları doğru dürüst olmazlar. İnsan yiyip,
içtiğinden ibarettir.
Zina, yuva yıkar, ailesi için yüz karası olurlar.
Zina, toplum ahlakını bozar.
Zina, cinnet ve deliliğe sebep olur.
Zina, neslin bozulmasına neden olur.
Zina, edenin çocukları arsız, merhametsiz ve isyankâr olurlar.
(Südü Sümüğü bozuk denir)
Zina edenler suçluluk psikolojisi ve vicdan azabı içinde yaşar-
lar. Onlara ölüm iyi bir şekilde gelmez:
Peygamber (as) Miraca çıktığında, fırının içinde çıplak kadın
ve erkelerin azap gördüğünü görür. Cebrail’e sorar: “Bunlar kim-
dir?” Cebrail: “Zina edenlerdir.” Der.
I-ZİNAYA GÖTÜREN HALLER
a)GÖZÜN HARAMDAN KORUNMASI (GÖZ ZİNASI)
Allah’ın Müslümanlara haram kıldığı şeylerden biri de, şehvet
dolu gözlerle Müslüman bir erkeğin kadına, Müslüman bir kadının
da erkeğe bakmasıdır.
Bu konudaki emir, açık ve kesindir. Gözün pasını silmek, gü-
zele bakmak sevaptır, zihniyetiyle Allah’ın bu emrine uymamak,
büyük günahtır. İnkâr etmek ise küfürdür. Çünkü Allah’ın en güzel
ihsanlarından biri olan göz yerinde kullanılmayıp, kötüye kullanıl-
mıştır.
Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
“İffetinizi muhafaza edin; gözlerinizi harama bakmaktan men
edin.” Buradan anlaşıldığına göre iffetin muhafazası için gözlerin
harama bakmaktan men edilmesi gerekmektedir.
Diğer bir hadislerinde de peygamberimiz:
322
“Kıyamet gününde her göz ağlayacaktır; yalnız harama bak-
mayan göz, Allah yolunda nöbet tutup uyumayan göz, bir de Allah
korkusundan ağlayan göz” olduğunu haber vermiştir.
Bu konudaki bir kutsi hadiste de: “harama bakmak iblisin ok-
larından bir oktur. Her kim benden korkarak harama bakmazsa,
zevkine bedel ona öyle bir iman veririm ki, varlığını kalbinde hisse-
der” buyrularak namahreme bakmanın insanı kötü sonuçlara götüre-
cek şeytanın işlerinden bir iş olduğu, harama bakmaktan kendini
alıkoyan bir kimsenin ise en güzel bir şekilde mükâfatlandırılacağı
bildirilmiştir.
Polisiye tedbirlerle insanları ve toplumu kötülüklerden alı-
koymak mümkün değildir. İnsan kendini her türlü kötülükten ancak
Allah’ın emir ve yasaklarıyla koruyabilir. Hz. İsa’nın: “gözünü ka-
padığın müddetçe fercin zina etmez” dediği rivayet olunmuştur.
(Hadis Ans: 2/213)
Allah’ın emirlerine uymamanın cezası ağırdır. Davut pey-
gamber bir gün şöyle yalvarır:
-Ey Allah’ım! Bir kimse harama baksa, gözünü ondan ayır-
masa cezası nedir? Bunun üzerine Cenab-ı Allah, Davut peygambe-
re şöyle bildirdiği naklolunur.
-Veli( dostum) bile olsa onu ağlatırım.
Peygamber efendimiz de: “bir kimse nikâhı altında olmayan
kadına şehvetle bakarsa kıyamet günü gözüne eritilmiş bakır dökü-
lür” buyurarak yabancı bir kadına şehvetle bakmanın ne kadar gü-
nah olduğunu bildirmiştir.
Enes (ra) anlatıyor:
Hz. Osman’ın yanına gidiyordum. Yolda bir kadın gördüm.
İstemeyerek gözüm ona ilişiverdi. Hz Osman’ın yanına geldiğimde
bana dedi ki:
-Yanıma gözlerinde zina izleri bulunduğu halde gelmen cid-
den beni şaşırtıyor!..
-Allah’ın elçisinden sonra vahiy mi geldi yoksa? Dedim.
-Hayır! Lakin sadık(yanılmayan) bir ferasetimiz var cevabını
verdi.
Bu durum, yalnız inanmış erkekler için söz konusu değildir.
Allah’ın bütün emir ve yasaklarında olduğu gibi inanmış Müslüman
kadınlar için de aynen geçerlidir.
Bu konuda yüce rabbimiz kutsak kitabımız Kur’an’da açıkça
şöyle buyurmuştur:
323
“İnanmış kadınlara söyle, gözlerini harama bakmaktan sa-
kınsınlar. Irzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Başörtüleri-
ni yakalarının üzerine koyup boyunlarını örtsünler.” (Nur Suresi:
30-31)
Ümmü Seleme (ra) şöyle anlatmıştır:
“Yanımıza Ümmü Mektum’un oğlu geldi. Allah’ın elçisi bi-
ze:
- Bu zattan kaçının” buyurdular. Biz de:
- Ey Allah’ın elçisi, o bizi görmeyen bir amadır, dedik.
Bunun üzerine Allah’ın elçisi bize:
- O körse sizde mi körsünüz, onu görmüyor musunuz? Buyur-
dular. “
Peygamber efendimiz bir hadislerinde:
“Harama bakan her göz, zina etmiş olur” buyurmakla göz zi-
nasının kadın için de erkek için de geçerli bir yasak olduğunu bil-
dirmiştir. (Riyazus Salih’in: 3/1647)
Bu konuya İncil’de de şu sözlerle değinilmiştir:
“Zina etmeyeceksin denildiğini işittiniz. Fakat ben size derim;
bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina
etmiştir. Ve eğer sağ gözün sürçmene sebep oluyorsa, onu çıkar ve
kendinden at; çünkü senin için azandan birinin yok olması, bütün
bedeninin cehenneme atılmasından iyidir. Ve eğer sağ elin sürçme-
ne sebep oluyorsa, onu kes ve kendinden at; çünkü senin için azan-
dan birinin yok olması, bütün bedenini cehenneme atılmasından
iyidir.” ( Matta İncili 5/27-30)
Tahrif edilmiş olmasına rağmen Hristiyanlık dini de bu hük-
mü koymuştur.
Zina dendiği zaman illa da bir kadınla bir erkeğin fiilen tema-
sı demek değildir. Zinanın birçok yolları vardır. Peygamber efendi-
mizde bu konuda da şu açıklamayı yapmıştır:
“İnsanoğluna zinadan nasibi takdir edilmiştir. İnsanoğlu mu-
kadder olan bu akıbete erişecektir. Gözlerin zinası; yabancı kadınla-
ra şehvetle bakmaktır. Kulakların zinası; dinlenmesi haram olan
sözleri dinlemektir. Dilin zinası; söylenmesi haram olan sözleri söy-
lemektir. Elin zinası; yabancı bir kadına dokunmaktır. Ayakların
zinası; gidilmesi haram olan yerlere gidilmektir. Kalbin zinası da;
zinayı temenni etmektir. Tenasül organı kalbin temennisini ya ger-
çekleştirir ya da kaçınarak yalanlar.” (Riyaz as Salıhın: 3/1653)
Görülüyor ki zina insana çok yakın olan bir kötülüktür. İnsan
kendini bu kötülükten ancak kuvvetli bir iman sayesinde koruyabi-
324
lir. Bundan başka insan, Allah’ın verdiği şeyleri yerli yerince kul-
lanmakla sorumluluktan kurtulabilir.
İtin ete bakmakla karnı doymadığı, aksine iştahın daha da art-
tırdığı gibi gözün de karnı doymaz, baktıkça bakası gelir. Dönüp
dönüp bakmak ise insanın nefsini tahrik etmekten başka bir işe ya-
ramaz. Bu güne kadar şehvet dolu bakışların ihtirasına nice namus-
lar kirlenmiş, nice aile yuvaları yıkılmıştır.
Haklı olarak sık sık sorulan bir husus vardır. Ne yapalım?
Yolda veya iş icabı bakma durumunda kalıyoruz. Bu da mı günah?
Hemen belirtelim ki İslam Dini, katı bir din değildir. Dinimiz
zaruretleri kabul eder. Dinimizin yasakladığı bakış, insanları kötü
sonuçlara götürecek şehvet dolu gözlerin bakışıdır.
Dinimiz, evlenecek kimselerin sonradan birbirlerini görüp
ayrılmamaları veya evlendikten sonra bir kusurun ortaya çıkıp eşle-
rin boşanma durumuna düşmemesi için evlenme niyetiyle birbirle-
rine bakmalarını bizzat emretmiştir.
Bir gün Müslümanlardan biri, bir kadınla evlenmek istediği-
ni söyleyince Peygamberimiz:
- Ona baktın mı? Diye sormuş,
- Hayır, cevabını alınca da:
- Git ona bak; zira onda bir kusur olabilir” buyurmuşlardır.
Ayrıca sokakta göz ilişmesinin, ansızın bakmanın hükmü so-
rulduğunda Peygamber Efendimiz, bunda bir beis olmadığını be-
lirtmiştir. Bir defasında Hz. Ali (ra) ye:
- Ey Ali! Bir defa gözün kaydıysa, ikinci kere dönüp bakma!
Birincisi için beis yok, fakat ikincisine izin verilmez” buyurmuşlar-
dır. (Tirmiz: Edep:28)
Cabir (ra) şöyle anlatır:
“Ansızın bakmanın hükmünü Peygamber’den sordum, bana:
- Derhal gözünü çevir” buyurdular. (Riyazüs Salıh’ın: 3/1656)
Yol üzerinde oturan bir gruba peygamberimiz (SAV) :
- Yollar üzerinde oturmaktan sizleri men ederim” demiş,
Orada bulunan Müslümanlar cevaben:
- Ya Resulallah! Bizler yol üzerinde oturur konuşuruz, iş gö-
rürüz” demişlerdir.
Bunun üzerinde Allah’ın elçisi:
- Mademki zaruretler dolayısıyla oturuyorsunuz, öyleyse yo-
lun hakkını veriniz” buyurmuştur. (Riyazüs Salıh’ın: 3/1654)
325
Tekrar yolun hakkı nedir? Diye sorulunca Peygamberimiz şu
cevabı vermiştir:
- Gözünü haramdan sakındırmak, başkalarına eziyet etmemek,
selam almak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır”.
Sonuç olarak dinimiz, iffet ve namusun korunması, başkaları-
nın rahatsız edilmemesi ve çıkması muhtemel olan fitnelerin ön-
lenmesi için insanların birbirlerine şehvet dolu gözlerle bakmasını
haram saymıştır. Mümin suresinin 19. Ayetinde: Allah gözlerin
hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir” buyurarak hiçbir şeyin
gizli kalmayacağını bildirmiştir.
b) DOKUNMAK
Bakmak nasıl nefsani duyguları harekete geçiriyor insanı karşı
cinsi arzulatıyorsa, dokunmak, bakmaktan daha etkilidir.
Her organın zinası vardır, el zinası da dokunmaktır. Sürtün-
mektir zina hükmündedir. Onun için kadın erkeğin tokalaşmasını
dinimiz yasaklamıştır.
İ- KADIN ERKEK BERABERLİĞİ
Rabbimiz kadını ayrı, erkeği ayrı, birbirini arzulayan iki ayrı
cins olarak yaratmış, ikisini de ayrı görevler vermiştir.
Eğer bu ayrılık, bazı zorlamalarla ortadan kaldırılıp iki cinsin
arasındaki mesafe kapatılacak olursa, cinsler kendi elleriyle kurduk-
ları yuvaya ve içinde yaşadıkları topluma kaşı olan görevlerini ger-
çek anlamda yerine getirme imkânı bulamayacaklardır.
Bu gün aile yuvalarının direği olan kadının yaşayışı ve kadın
hakkındaki telakkiler incelendiği zaman görülecektir ki, olumsuz
yöndeki değişmeler karşısında kadın, ağır baskılar sonucu ciddi
tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır.
Daha çok çevreden gelen ihanet veya gafletin verdiği şaşkın-
lıkla: “efendim, haremlik-selamlık mı olurmuş” diyerek ar ve hayâ
duygularının zapt ettiği kadını, yabancı erkeklerle yüz yüze getir-
mek, kadınla erkek arasındaki mesafeyi kapatıp birbirine yüz göz
olmaları için medeniyet maskesi altında ağır baskılar kurulmuştur.
Aile mahremiyeti ise, geçmişin çürük telakkileri sayılarak yıkılmak
istenmektedir.
İslam dini her konuda huzur ve saadetin yolunu gösterdiği gi-
bi insanların aile yuvalarında da mutlu olmaları için bazı kurallar
koymuştur. Bu kurallardan biri, insanlar arasındaki dostluk ve arka-
326
daşlık bağları ne kadar samimi ve ileri düzeyde olursa olsun asla
mahremiyeti ortadan kaldırmayacak nitelikte olmasıdır.
Allah, kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara şehvetle
bakmalarını yabancı erkeklerle kadınların bir arada bulunmalarını
ve zaruri olmayan hallerde birbirleriyle konuşmalarını yasaklamış-
tır.
Bu konuda Peygamberimiz (SAV): “sizden biriniz, yanında
mahremi olmayan yabancı bir kadınla yalnız kalmasın” buyurmuş-
tur. Başka bir hadislerinde de: “bir erkekle bir kadın baş başa kalırsa
üçüncüsü mutlaka şeytandır” buyurarak şeytanın tahrik edeceğini
işaret ederek, erkeğinde kadının da iffetli kalmaları için iki cins ara-
sında kesin bir sınır çizmiştir. (Buhari Nikâh: 111 + Tirmizi, Ra-
da:15)
Bir gün halife Ömer (ra) Müslümanlara hitaben:
“Ey insanlar! İçinizi düzeltin ki, dışınız da düzelsin. Ahireti-
niz için çalışın ki dünya işleriniz de yolunda gitsin. Biliniz ki, hiç
kimsenin Hazreti Âdem’den başka bir atası olmadığı gibi Allah’la
kendi arasında da bir aracı yoktur. Kim cennete gitmeyi dilerse ce-
maate katılsın. Çünkü şeytan, yalnızlarla beraberdir. Yalnız iki kişi-
den uzaktır: sizden hiç kimse kendisine haram olan kadınla baş başa
kalmasın. Çünkü şeytan onları kötülüğü teşvik eder. Her kimi yap-
tığı iyilik sevindirir ve yaptığı fenalık da üzerse o gerçek mümindir”
diyerek şeytanı mutlaka tahrikçilik görevini bir arada yalnız kalan
kadını da erkeği de Allah’ın haram kıldığı günahı işlemeye teşvik
edeceğini ifade etmiştir.
Kadınların, erkeklerin ve ailelerin birbirine karışması halin-
de kadınların ve erkeklerin dostluk, arkadaşlık, ahbaplık maskesi ile
sınırı aştıkları, harama yöneldikleri çokça duyulan ve görülen bir
gerçektir. Doğum günü, evlenme yıl dönümü, davet, eğlence, top-
lantı derken aralanan hayâ kapılarının çoğu ardına kadar açılma
tehlikesi göstermektedir.
Manidardır; bir delikanlı kız arkadaşının babasına sorar:
- Efendim, kızınla bu akşam yemeğe çıkabilir miyim?
- Olmaz “ diye kaşlarını çatınca baba, tekrar delikanlı:
- Bana itimadınız yok mu?
- Var, var ama…
- Yoksa kızınıza mı itimadınız yok?
- Kızıma da var ancak ikiniz baş başa olursanız, o zaman iki-
nize de itimadım yok” cevabını verir baba.
327
Atalarımız kadınla erkeğin senli benli bir arada olmalarının
sakıncasını : “ateşle barut bir arada olamaz” şeklinde ifade etmişler-
dir.
İnsanlığa en son din olarak gönderilen yüce dinimiz, insan
hayatında hiçbir boşluk bırakmadan insan hayatının her noktasına,
her saf hasına hükmeden bir dindir. Bugüne kadar Allah’ın ve resu-
lünün insanlığın saadeti için koyduğu kuralların çiğnenmesi, hiçbir
zaman insanlara mutlu bir hayat sağlamamıştır. Hiçbir kimse de
günah işlenen yerde saadetin var olduğunu görmüş değildir.
Kadın olsun, erkek olsun İslam’ın haram olduğunu bildirdiği
kimselerle yüz göz olması, namus, iffet duygularını köreltir. İnsanı
zapt eden utanma duygusunu ortadan kalkması ise, eşlerin birbirle-
rine ihanet etmesi ihtimalini artırır. Atalarımız: “ Kadını ar zapt
eder, er değil” demişlerdir.
Bir erkekte erkeklik gücü, bir kadında da kadınlık duygusu
olduğu müddetçe birbirine ilgi duymaması insanlık tabiatına aykırı-
dır. Bu bakımdan insanlar aynı ölçüde değildirler. Bir insanın eşin-
de mevcut olmayan güzellik, olgunluk, kabiliyet ve güçlülük gibi
bazı meziyetleri yakinen başkasında görmesi halinde, etkilenip his-
leri değişebilir. Aile bağları zayıflar. Bu durumda eğer yüz göz
olundu ise, meşru olmayan ilişkiler kolaylıkla kurulabilir. Çünkü
insanın yokluğunu hissettiği özlemini duyduğu bazı şeyler insanı
daha çabuk etkiler. Meydana gelen kompleks, sınırsız arzuların
doğmasına sebep olur.
Kurulan içki sofraları, kumar masaları, davetler, eğlence top-
lantıları: nice aile yuvalarının yıkılmasına ve nice facialara sebep
olmamış mıdır? Romanlara, hikâyelere, filmlere konu olan en sa-
mimi arkadaşının nişanlısına, eşine âşık olanların, terk edilen eşle-
rin, cinayetle biten ihanetlerin hikâyesini hala okuyor, dinliyor ve
seyretmiyor muyuz?
Netice olarak; insan, her zaman her konuda kendine hâkim
olabilen kusursuz bir varlık değildir. İçindeki nefsin arzu ve istekle-
ri, dışındaki şeytanın hile ve tuzaklarıyla her an karşı karşıyadır.
Yüce peygamberimiz bile sık sık yaptığı dualarda nefsinin arzula-
rından, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmıştır. Bir hadislerinde:
”Yanında mahremi bulunmayan kadınların yanına girmekten sakı-
nın.” Bunun üzerine Ensar’dan biri:
- “Ya Resulallah! Ya erkek akrabasına ne dersiniz?” deyince
peygamber efendimiz:
- Onlara halvet ölümdür “ buyurmuşlardır.
328
Her türlü kötülükle karşı karşıya olan insanın fırsat bulduğu
anlarda müsamaha kapısını aralanmış bulacak olursa pişmanlık du-
yacağı işler yapacağı, aile yuvalarına giren üçüncü şahısların hep
aralanan mahremiyet kapısından girdiği unutulmamalıdır.
Kur’an’da Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
- “Peygamberin zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz va-
kit, perde arkasından isteyin”. (Ahzab: 53)
Zina konusunda şunlara dikkat edilmelidir:
- Müslüman kadının, Müslüman olmayan erkekle evliliği ba-
tıl, ilişki zinadır.
- Boşananların beraberliği ve ilişkisi zinadır.
- Nişanlıların, sözlülerin ilişkisi zinadır.
- Geçici nikâh batıldır, ilişki zinadır.
- Ay hali eşi ile ilişki günahtır.
- Lohusa olan eşi ile ilişki günahtır. (Keffaret gerekir.)
- Homoseksüellik zinadır.
- Nikâh üzerine nikâh geçersiz ve ilişki zinadır.
- Hayvanla ilişki zinadır.
- Eşiyle ters ilişki günahtır. (Keffaret ve tevbe gerekir.)
- Lezbiyenlik, sapıklık ve günahtır.
- Elle boşalmak (gereksiz ise) zina günahı vardır.
- Gizli nikâh, nikâhın şartlarına uyulmayan bir nikah batıldır.
İlişki, zinadır.
- Mahkemelerin ayırdığı çiftlerin dini nikâhı da gider.
J- EL İLE BOŞALMA (İSTİMNA)
Peygamber (as): “Eliyle nikâhlanan, mel’undur.” Buyurmuş-
tur. Eli ile boşalanın Allah kıyamet gününde yüzüne bakmaz.”
(Ramuzu le Hadis: 296/2)
Eğer zinaya düşme tehlikesi ve korkusu varsa, o zaman zina
yapmaktan ehvendir. (İ Canan Hadis Ans: 2/212)
Zevk için yapılırsa, Hanefi âlimlerine göre günahtır.
Halil Günenç Günümüz Meselelerine Fetvalar Cilt 2/Sayfa
234 de şöyle der: İstimna: Mastürbasyon ahlak ve terbiyeye aykırı-
dır. Hanefi, Safi ve Maliki mezheplerine göre haramdır. Hanbeli
mezhebinde günaha düşme korkusu yoksa haramdır.
Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Aile İlmihali adlı kitabının 120-
121-122 sayfalarında özetle şöyle der:
“Mastürbasyon, İslam fakihlerinin çoğunluğuna göre birinci
derecedeki haramlar arasında değildir.”
329
Hz. Peygamber tarafından hoş görülmemiştir: “Elle boşalan
lanetlidir.” Buyurduğu nakledilir.
İstimnanın doğrudan helal olduğunu söyleyen bir İslam âli-
mi olmamıştır. (Mü’minun Suresinin 5-7. Ayetlerini delil sayarlar).
İbn-i Abidin bu konuda şöyle demiştir. “Sırf zevk için istim-
na haramdır.”
Mastürbasyon Zararlıdır
- Alışkanlık haline gelirse, sık sık ihtilam olmaya ve ani bo-
şalmaya sebep olur. Erken inzal, evlilik hayatında tatminsizliğe se-
bep olur.
- Gençliğinde bu işi yapanın erken yaşta cinsel hayatı sona
erer.
- İstimnaya alışanlarda kısırlığa neden olur.
- Genç bu yola alışınca şehvet perest olur. Çocuk demez, yaşlı
demez taciz eder, tecavüze yeltenir. Atalarımız “alışmış, kudurmuş-
tan beterdir” demişlerdir.
- İnsan yalnızlığa itilir, içine kapanır, bunalıma düşer. Çünkü
her olaydan sonra pişmanlık duyar.
- Gençlerin bu yolla enerjileri yok olur. (Yusuf El Kardavi-
Helal Haram 178)
Tıp otoritelerine göre:
- Ruhsal ve bedensel hastalıklara neden olur.
- Ruhi ve fiziki dengeyi bozar. Psikolojik rahatsızlıkların baş-
langıcıdır.
- İnsanı zayıflatır, rahatsızlık verir.
- Öğrenci ise başarısızlığına neden olur. Aklı, fikri cinsellikte
olur.
Zarar görmemesi için gençlerimiz ne yapmalıdır?
- Müstehcenlikten uzak durmalıdır.
- Eline, beline, diline sahip olmalıdır.
- Kız erkek arkadaşlığının dozunu kaçırmamalıdır.
- Müstehcen televizyon programlarından, müstehcen gazete,
dergi ve filmlerden, konuşmalardan uzak durmalıdır.
- Sağlıklı bir insan olarak topluma katılmak istiyorsa, ciddi
şeylerle uğraşmalıdır.
330
- İslam âlimleri, sünnete uyarak gençlere namaz kılmayı, oruç
tutmayı, özellikle tahrik ortamlarından uzak kalmayı, tavsiye etmiş-
lerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Gençlerden evlenmeye gücü yeten evlensin, çünkü evlenmek
gözü ve nefsi korur. Buna gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü
oruç en iyi sığınaktır.”
(Y. El Kardavi Helal Haram: 178)
331
SORULAN SORULARA CEVAPLAR
Bilinmesi gereken bazı şeyler bilinmiyor. Öğrenilmek içinde bir çaba sarf edilmiyor. Bazı kişiler ve basın-yayın organları da yan-lış bilgi veriyor. Bazı ilahiyatcılar şov yapıyor müslümanların kafa-sını karıştırıyor.
Bir çoğumuz soru sormayı gurur meselesi yapıyor, soru sor-mayı gururuna yediremiyor "bilmiyor" kınamasından korkuyor.
Halk arasında bilmediğini bilmemek öğrenmeye engel oluyor. O zaman herşeyi kafadan uyduruyor en iyisini kendisinin bildiğini zannediyor başkalarına da yanlışı yaymaktan çekinmiyor.
Kitap okuma azaldı. Cenab-ı ALLAH 'ın "oku" diye indirdiği Kur'an meali Kur'an tefsiri bile az okunuyor. Okumanın yerini ekran aldı dedikodu aldı.
Bakın Cenab-ı ALLAH ne buyuruyor; -Hiç körle gören bir olur mu? (En'am:50) -Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer :39/9) Bazıları da biliyor ama bildiğini uygulamıyor. Cenab-ı AL-
LAH 'ın ne buyurduğunu biliyor ama yerine getirmiyor. Peygamber (a.s) "fayda vermeyen ilimden sana sığınırım"diye dua etmiştir(ibn-i mace 1/42)
Bazılarıda biliyor başkasına söylüyor ama kendisi yapın dedi-ğini yapmıyor. Böylelerini Cenab-ı ALLAH uyarıyor."yapmadığını neden söylüyorsun?"
Böylelerinin acıklı halini peygamber (a.s) şöyle anlatıyor: "Kıyamet gününde bağırsakları dışarıda adam döner. Ona: Siz
bize iyiliği emredip kötülükten men eden falanca değilmisin?"derler o da "evet ben size yapın dediğimi, kendim yapmazdım! Yapmayın dediğimide yapardım" cevabını verir.
ALLAH (C.C) Resulünün her zaman hatırımızda tutmamız gereken bir uyarısı var:
"Alimin günahı bir günahtır, cahilin günahı iki günahtır. Alim günaha düştüğü için azap olunur cahil ise hem günaha düştüğü hem de öğrenmediği için azap olunur (Ramuz el-hadis 286/8)
Dinimizin emir ve yasaklarını ibadet şekillerini en güzel bir şekilde doğru olarak bilmek dinimizin emridir.
Akaid ilmini bilmeyen imanını muhafaza edemez. Şirke dü-şer.
Cenab-ı ALLAH: "İnsanların çoğu şirk koşarak inanırlar" di-yor.
332
FIKIH İLMİNİ BİLMEYENİN HALİ NE OLUR?
Neyi nasıl yapacağını bilemez amelleri boşa gider. Sevapsız
işler yapar.
-Bid'at ve hurafelere düşer.
-Kendini günahtan haramdan alıkoyamaz.
-Sık sık şeytanın tuzaklarına düşer
Birgün Esat hoca efendiye sordular:
-Önce fıkıh mı öğrenelim yoksa Kur'an mı öğrenelim? Kur'an
mı okuyalım?
-"Tabiki fıkıh öğrenmek önce gelir. Ama iyi şeyleri birbiri ile
tokuşturmamak gerekir. İyi bir şeyi yaparken başka bir iyi şeyi terk
doğru olmaz" cevabını verdi.
İbadetin bilgisi ibadetten önce gelir. Bilinmeden yapılan iba-
det zevk alınmadığı gibi yanlış yapılırsa kabul olmaz.
Fıkıh ilminin bilinme zaruretini peygamber(a.s) efendimiz
şöyle ifade eder:
-"Fıkıhsız ibadet olmaz(Ramuz el hadis:482/4)
-"Fıkıh bilmeden ibadet eden, gece karanlıkta inşaat yapıp da
gündüz olunca yıkan kimseye benzer"(age :292/3)
Bu durumda ne yapmamız lazım? İtikadı düzgün bir fıkıhcı-
nın ilmihal kitabını alıp okumamız, anlayamadığımızı bir bilene
sormamız lazım.
Evde okuma saati ayarlanmalı o saatte ev halkı okumalı veya
okuyanı dinlemeli
Bayram, kandil, doğum, evlenme gibi özel günlerde eve temel
kitaplar alınmalıdır.
Soru sormak bilmediğini sorarak öğrenmek her müslümanın
boynunun borcudur.
Cenab-ı ALLAH ne emrediyor:
"Bilmiyorsanız, ilim sahiplerine sorun"(Enbiya:7)
Bazı sorular yapılan hatalara işlenen günah ve haramlara kılıf
bulmak için soruluyor. Fetva alacak nefsine, menfaatine uygun ola-
nı yapmaya devam edecek.
Soru sorarak eksikliklerini gidermek yanlışlıklarını düzeltmek
vazifemiz. Atalarımız: "Sormak ayıp değil, bilmemek ayıptır" de-
mişlerdir. Sormak için telefonlar var internet gibi çeşitli yollar var
yüzyüze utanılabilir...
Düzgün sormak, cevabı tersinden almamak, aynı soruyu ona
buna sorup fitne çıkartmamak çok önemlidir. İyi niyetli olmak ge-
rekir. Öğrenme niyetiyle soru sormalıdır.
333
Ne derler :"fare un çuvalının açık ağzını bırakır, altından de-
ler"
Basın yayın organlarında kafa karıştıranlar oluyor, dikkat
çekmek için şov yapılıyor. O nların dini yorumlaması bazılarının
nefsine hoş geliyor,söylediklerini benimsiyor,ona buna yayıyor ve-
bale ortak oluyor.
Onlara çağdaş fetvacı deniliyor, delilsiz, mesnetsiz atıp tutu-
yorlar. Nelere mâl olduğunu ne gibi vebal altına girdiklerini bilmi-
yorlar.
Bunların kaynakları Kur'an, sünnet, mezhep değil kendi yaz-
dıkları kitaplar oluyor.
Atalarımız:"rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmaz"
demişlerdir.
Cenab-ı ALLAH uyarıyor:"insanları önderleri ile beraber ça-
ğıracağız"(İsra:71)
-"Firavun kıyamet günü kavminin önüne düşecek onları ateşe
götürecek."(Hud:98)
-Peygamber(a.s) efendimiz şöyle lanet ediyor:
-"Birileri dinin temizliğini bozacak şeyler söylerler. ALLAH
(c.c)'ın, meleklerin ve lânet edicilerin lâneti onların üzerine ol-
sun."(Ramuz el hadis:507/5)
Adam çıkmış teravih namazı yoktur diyor müslümanların
şevkini kırıyor. Burada Kur'an okunmaz diyor ölüleri mahrum edi-
yor bunlara karşı tavrımız bunları dinlememek olmalıdır.
SORULAR - CEVAPLAR
1- MEZARLIKTA KUR'AN OKUNUR MU?
Neden okunmasın? arefe günleri, ziyaretlerimizde hatta me-
zarlığın yanından geçerken okuyoruz, lâyık olanların ruhuna bağış-
lıyoruz. Onlar bekliyor.
Mezar taşlarının hemen hemen hepsinin üzerinde "FATİHA"
yazıyor. Benim ihtiyacım var benim için oku diyor. Nice din alimle-
ri cenazeyi gömüyor veya kendi gömülüyor, duadan önce bir aşır bir
yasin okunuyor. En güzel orada dinleniyor. Yalnız orada para ile
yasin satın alınmaz. Ücretle okutulmaz.
Mehmet Akif'in "İnmemiştir Kur'an mezarda okunmak için"
sözü Kur'an’ı yaşamayıp ölü kitabı olarak görenler içindir.
334
Soru sorana sordum: Sen kabre konulduğun zaman Kur'an
okunsun ,ardından dua edilsin ve fatiha denilerek oradakilerin senin
ardından fatiha okusun istermisin?
- İstemez olurmuyum! dedi. Öyle ise mezarlıkta Kur'an oku-
nur dedim...
2-Ben işsizdim bana para verildi"isa nın kurtarıcı olduğu-
nu kabul ediyorum"dememi istediler. Bana incil verdiler incili
okudum .Ne emir ne yasak ne ahiret var.Tekrar müslüman ol-
mak istiyorum.
ALLAH (c.c)beni affeder mi?
-Neden affetmesin?Cenab-ı ALLAH 'ın affı büyüktür" AL-
LAH (c.c)'ın rahmetinden ümit kesmeyin"diyor Kur'an...pişmanlık
içinde kelimei şehadet getirisin boy abdesti alıp küfür kirinden te-
mizlenir tevbe edersin..
Yalnız önceki işlediğin sevaplar gitti, günahlar kaldı imanla
beraber nikahta gitti iman tazelediğin gibi nikahta tazelersin tevbe et
ibadetlere sarıl. ALLAH (c.c) seni affetsin.
3-Ben çok sıkıntı çekiyorum ALLAH (c.c) beni sıkıntı
çekmem içinmi yarattı?
-Cenab-ı ALLAH insanları çeşitli şeylerle imtihan eder.
Mü'min çektiği sıkıntıya sabrederse, günahına kefaret olur sevap
kazanmasına neden olur. Sabret şükret sonu selamet olur inşallah...
ALLAH (c.c) insanı kulluk görevini yapsın diye yaratmıştır.
Bir de imtihan için yaratmıştır Sen ibadetlere sarıl ibadetlerle AL-
LAH (c.c) ' tan yardım iste...
-Seçimlerden önce idi. Televizyonda konuşan bir parti li-
deri "Falan partiye oy veren kafirdir"dedi. Ben o partide küfür
alameti görmediğim için o partiye oy verdim. Ben kafir mi ol-
dum?
-Dini inancı siyasileştirmek, parti malzemesi olarak görmek
doğru değildir. Birisi söz ve davranışları ile küfrünü ilan etmedikçe
ve kafir işi işlemedikçe kafir olmaz. Ona kafir denmez hatta kafir işi
işlese bile kafir denmez. Birine kafir demek korkunç bir şeydir.
Peygamber (a.s) :"kendisine kafir denilen eğer kafirse, söz ye-
rini bulmuş olur. Eğer kafir değilse söz söyleyene döner" buyu-
rur.(R.salihın:1591)
Kötü zandan sakınılmalıdır. Bir hocam şöyle demişti: "Müs-
lümanı küfürle itham etmek, kolay bir iş değildir, faydası da yoktur"
335
-Bir genç: Bana hristiyan olursan cennete gidersin dediler
doğrumu?
-Cennetin kapısında La İlahe İllallah Muhammeden Resulul-
lah yazılıdır.
Peygamberimiz (s.a.v) :"iman etmedikçe cennete giremezsi-
niz" diyor.(Müslim iman:93)
Amelsiz cennete girilmez. Cennetlik iş yapmayan cennete gi-
remez.
Kur'an da :"ehli kitap: Yahudi ve hristiyanlardan başkası cen-
nete girmeyecek! dediler. Bu onların kuruntusudur" buyrulur. (Ba-
kara :111)
"İşte onlar ahirette kendileri için ateşten başka hiçbirşeyleri
olmayan kimselerdir. Dünyada yaptıkları da boşa gitmiştir. Yap-
makta oldukları şeyler zaten batıldır"(Hud:16)
Hristiyanlık bozulduğu için islam dini gönderilmiştir.. İslami-
yet geldikten sonra insanlığın dini islamdır.
6- Şöyle şöyle, şu kadar, şunu yaparsanız ALLAH (c.c)'a
yaklaşmış olursunuz ve ALLAH (c.c)'ı görürsünüz deniliyor. Bu
doğrumu?
-Daha önce ben ALLAH (c.c) ile görüşüp konuşuyorum, hata-
larım için O 'ndan izin alıyorum diyen birileri bunlar.
Şu anda gözümüzün yapısı Cenab-ı ALLAH 'ı görmeye mü-
sait değildir. Peygamber efendimiz bile miraç ta ALLAH (c.c) 'ı
görememiştir. Gördün mü diye soranlara: O ' bir nurdur, O ' nu nasıl
görebilirim? Demiştir.
Musa peygamberde ALLAH (c.c) görmek istedi. Cenab-ı
ALLAH ona "Sen beni göremezsin"buyurdu.(A'raf:143)
En'am sûresi 103. ayette :"O ' na gözler erişemez." buyurulu-
yor.
Bu durumda onlara inanabilirmisiniz?
Kıyamet sûresi 22-24. ayetlerde müslümanların ancak cennet-
te Cenab-ı ALLAH 'ı görebilecekleri bildirilmiştir.
Uyarıyorum: İslamı yanlış yorumlayan, ayetleri çarpıtan pey-
gember (a.s)'a yer vermeyen kanallar var kişiler var.onlara uyarsa-
nız nereye gidersiniz kimi görürsünüz bilemem...
7- Namazdan, duadan ve Kur'an okunduktan sonra çok
şey sıralanıyor ve hassaten ALLAH (c.c) rızası için deniliyor.
Doğru mu?
336
-Bir şey hem ALLAH(c.c) için hem başkası için olamaz. Bir
şey ALLAH (c.c) içinse başkası için, başkası içinse ALLAH (c.c)
için olmaz. Hem ALLAH (c.c) için hem başkası için olursa Fatiha
paylaştırılırsa bu şirk olmaz mı?
Dikkatli olunmalıdır çünkü araplar ALLAH (c.c) 'a inanıyor
ama ALLAH(c.c) ile beraber putlarada tapıyorlardı. Yani yapılanla-
rı ALLAH (c.c) ile putlar arasında bölüştürüyorlardı.
Bir sahabi peygamber efendimize:
-"Bana öyle bir şey söyleki hem bana hem başkasına faydası
olsun. Aynı zamanda ALLAH (c.c) 'da razı olsun"dedi.
Peygamber (a.s ) ona:"birşey ancak ALLAH (c.c) için olur
der. "
O sırada zümer sûresinin 2. ayeti nazil olur..
Mehmet zahid kotku şöyle der: Sıralayıp sıralayıp da ALLAH
(c.c) rızası ekleyivermek şirkdir
8- Şeytan insanı aldatır mı? Nasıl aldatır?
-Şeytan insanı aldatamaz. Onun inanan üzerinde hakimiyeti
yoktur. İnsan şeytana fırsat verir ve aldanır.
ALLAH (c.c) ,Kur'an’da:
-Şeytana aldanmayın.
-Şeytanın peşine düşmeyin, diye uyarıyor
Buna göre zarar görüpte "beni şeytan aldattı, kandırdı" maza-
ret olabilir mi?
Cenab-ı ALLAH "beni şeytan aldattı "diyene:" ben size şey-
tana uymayın, o sizin düşmanınızdır" demedim mi? "diyecek (Ya-
sin: 60 )
Peygamber (a.s.) :"içinizden şerre davet eden bir ses duyarsa-
nız ona uymayın. Hayra davet eden bir ses duyarsanız ona
uyun"der.
9-Ücret karşılığı ölmüşlerim için hatim okutabilir miyim?
-Kur'an para ile öğretilemez. Para ile okunmaz ve okutturula-
maz. Kur'an okumayı bilmiyorsan 3 ihlas 1 fatiha okur gönderirsin.
ALLAH (c.c) Kur'an’da şöyle buyuruyor:
-"Ayetlerimizi az bir karşılık ile satmayın" (Bakara : 41)
-"Az bir paha ile ayetlerimizi değiştirenlerin yiyipte karınları-
na doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. ALLAH (c.c) kıya-
met günü onlarla konuşmaz onları temizede çıkarmaz onlar için can
yakıcı bir azap vardır."(Bakara:174)
337
10-"Peygamber (a.s) şöyle buyuruyor" diyorsunuz. Onun
görevi aldığı emri ulaştırmak. Onun emir koyma yetkisi var mı?
-İslam dininde 4 kaynak vardır sünnet ikinci kaynaktır. Kur'an
da geçmeyeni sünnette ararız. Sünnet Kur'an ın açıklayıcısı olduğu
gibi Kur'an da olmayan hususlarda vardır.mesela : midye, eşek eti
,Kur'an da yoktur sünnette haram kılınmıştır.
Peygamber(a.s):"bana Kur'an kadar daha vahiy edil-
di."demiştir. Necim 4. ayetinde "peygamberin bildirdikleri vahiyden
başka bir şey değildir" buyurulur.
A'raf 157 de :"peygamber onlara iyiliği emreder onları kötü-
lükten men eder. Onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri de haram
kılar"
"Resulüm ne getirdiyse onu alın, sizi neden men ederse ondan
sakının" (Haşr :7 ) buyurur.
11- Babam için hayır yapacaktım. Bana komşum boşuna
yapma ona ulaşmaz dedi. Doğrusu nedir?
-Peygamberimiz ölenlere dua etmiş, gıyabi cenaze namazı
kılmış, necaşiye dua etmiş, mescidi temizleyen kadın için dua et-
miştir.
Cenaze namazı kılınır. Mezar taşına fatiha yazılır. Yasin oku-
nur, hatim okunur. Mevlid okutulur. Atalarımız vakıflar kurmuş...
-Peygamberimize salavat getiririz. Ölmüşlerimize Yasin okur
dua ederiz.
Bir hadiste: "Ölülerinize Yasin okuyun" buyurulur. (Ramuz el
hadis:79/4)
-Sadakai cariye olan işler vardır.
Cenab-ı ALLAH :"Rabbimiz bizi ve bizden önceki müslü-
manları bağışla"(Haşr :10) ..diye dua etmemizi emrediyor..
Hayra mani olan nasipsiz imselerdir böyle diyenler...
12- Teravih namazı yok. Bid'attır deniliyor. Komşumu te-
ravihe götürüyordum şimdi gelmez oldu...
-Teravih namazını peygamber efendimiz kılmıştır ve kılma-
mızı tavsiye etmiştir.
Şöyle buyurur: "Kim inanarak ve sevabını umarak teravih
namazı kılarsa, küçük günahları bağışlanır" (Buhari :1/251)
Hz.Ömer zamanında 20 rekat cemaatle kılınmaya başlanmış-
tır. Bid'at işledin diyenlere: "ne güzel bid'at!" diye cevap vermiştir
338
İslamdan ,ibadetten,camiden soğutmak ve kafa karıştırmak
isteyenlere uyan kaybeder..
Neredeyse 15 asırdan beri çoşkuyla kılınan teravih namazı na-
sıl yok olur?
13 - Babam zekat vermiyordu öldü mirası bölüştük. İçime
sinmiyor ne yapabilirim?
-Zekatın verilmediğini kesin olarak bildiğinize göre:"ölüm
hak miras helal "deyip işin içinden sıyrılıp kaçamazsınız. Aslında
mirascı vermek zorunda değildir sorumluluk vermeyene aittir. Siz
içinde fakirin hakkı olan bir malı kullanmak istemezseniz zekatı
verip malınızı temizlersiniz. Babanızın azap görmesini istemezseniz
zekatını verir onu azaptan kurtarırsınız. Malın el değiştirmesi ha-
ramlığı gidermez..
14- Namazda bir türlü vesveseden kurtulamıyorum. Ne
yapmalıyım?
Kur'an da :"kuşkulananlardan olma!"(Bakara: 147)
"Şüphelenenlerden olma" (Al-i imran: 60)
"Eğer şeytanın vesvesesi seni dürterse hemen ALLAH (c.c)'a
sığın "(A'raf:200) buyruluyor.
Ne yapayım diyorsun: vesveseye itibar etmeyeceksin yoksa
kaybedersin.
-Namazda olduğunu aklından çıkarma
-Okuduklarını ve anlamlarını düşün
-Dünya ile meşgul olma
-Cenab-ı ALLAH 'ın huzurunda olduğunu ,namaz kıldığını
unutma.
15-Bazen oğluma beddua ediyorum. Bu ona zarar verir
mi?
Beddua kötülük istemektir. Senin beddua etmen oğluna zarar
verir, huyunu ahlakını bozmuş ona kötülük etmiş olursun. Ananın
babanın duası kabul olur. Beddua yerine hidayetini iste o yönde dua
et.
Adamın biri bir alime gider:
-Oğlum beni dövüyor, evlatlık görevlerini yapmıyor der
-Oğlun için beddua ediyor musun? Diye sorulunca ettiğim
oluyor der
-Sen onu kötü etmişsin "diyor
339
16-Kardeşim askere gidecekti arkadaşları bana zorla içki
içirdi çok üzülüyorum, ben sorumlu muyum?
-İnsan bilerek kendi arzusuyla işlediği günahlardan sorumlu-
dur sen razı olmadığın için inşallah günahkar olmazsın çünkü zor-
lama var.
Bir insan fırsat verir ,ümitlendirir ,karşı tarafın işini kolaylaş-
tırırsa, günahkar olur.
Ortada zorlama tehdit ciddi ise işlenen günahta baskı görenin
vebali olmaz ama sonra tevbe etmesi ALLAH (c.c) ' tan af dilemesi
gerekir.
17-Bazen eşimle tartışıyoruz. İstemeyerek kabalığımız
oluyor. Nikahımız zarar görüyor mu bilmiyorum!
-Böyle durumlarda boşama sözcükleri kullanılmasada nikahın
şakası ciddisi olmaz. Nikah tazelemek evlilik için daha uygun
olur.Bu iki şahidin yakınlarda olabilir "sen beni eşliğe kabul edi-
yormusun?"
"Bende ediyorum" şeklinde nikah tazelenebilir.
18-Nişanlıyken dini nikah kıydık beyefendi memleketine
gitti benim boşanmam nasıl olur?
-Nikah kıymakla hata etmişsiniz günaha girmeyelim derken
günaha girmişsiniz.
Kadının boşama hakkı olabilmesi için nikah sırasında, nikah
şartı olarak boşanma hakkı isteyip alması lazımdır. Nikahtan sonra-
da bu hak istenip alınabilir (Nisa :128 )
Bu hak telefonla ya da yazılı olarak da alınabilir.
19 -Dövme yaptırmak istiyorum, yaptırabilir miyim?
-Dövme fıtratı bozan şeylerden biridir. Dinen yasaktır.
-Kanser, Aids gibi hastalıklara neden olur.
-Dinen abdeste gusle manidir
Bir hadiste :"dövme yaptırana, kaşlarını inceltene, dişlerini
seyreltene ALLAH (c.c)'ın yarattığını bozana ALLAH (c.c) lanet
etsin" denmiştir (R.salihın:1677 )
20 -Maaş alabilmek için anlaşmalı boşandık. O para bana
haram mı helal mi?
-Boşanmakla hem resmi hem dini nikah gitmiştir. Eşinizle
ilişkiniz zinadır. Hile vardır. Mahkemede yalan söylenmiştir. O para
340
size helal değildir. Bundan vazgeçin dul maaşı gerçekten dul kala-
nın hakkıdır.
21 -Eşim hasta olmadan rapor alıyor tartışıyoruz. Maaşı
helal olur mu?
-Hasta olmadan alınan raporda yalan var,işi aksatma var , üre-
tim azaltma var vatandaşın ve iş sahibinin hakkını yeme vardır.
-Doktor rapor alsa, hastalar acı çeker
-Öğretmen rapor alsa, öğrenciler geri kalır
-İşçi rapor alırsa, iş sahibi ve ülke zarar görür
Hasta olmadan alınan raporla maaş veya ücret hakedilmemiş
olur unutmayın bu durum evin huzuruna ve çocuklara olumsuz yan-
sır.
22- Komşu içki satmazdı şimdi satıyor.alış veriş yapmıyo-
rum diye darılıyor ne yapayım?
-Doğrusunu yapıyorsun içki satmak meşru bir kazanç değildir
sarhoşun işlediği hataya bile ortak olur.
İnsanlara zarar vermiş olur.paranın nereden geldiği kadar ne-
reye gittiği kime destek olunduğuda önemlidir.
Peygamberimiz içki konusunda 10 kişiyi lanetlemiştir( Ramuz
el hadis 11/2 + 347/9)
Bu konuda komşunuzu uyarırsanız neden alış veriş yapmadı-
ğınızı açıklarsanız vebalden kurtulmuş olursunuz.
23 -Fal baktırıyordum günah dediler. Falcı bilebilir mi ?
-Çoğu atıp tutar. Ortalıkta yuvarlak laf eder. bir çok şeyi bi-
lemese de bir şeyi tutturursa bildi olur.
Gaybı, gizliliği, geleceğin bilgisini ALLAH (c.c) tan başka
kimse bilemez.
Falcı öleceğini bilse ya, başına geleceği bilse ya ...
Canlı yayında iki medyumdan biri diğerine tokat attı ve benim
tokat atacağımı neden bilemedin? dedi
-Faili meçhulleri bilsin
-Piyango biletinin büyük ikramiyesini kazansın
-Yer altındaki hazineleri bulsun çıkarsın!! bilemez bulamaz
yalan söyler...
24 -Ezanlardan sonra ezan duasını koyuyorsunuz.bunun
bir dayanağı varmı? Ezan duasının bid'at olduğu söyleniyor ne
dersiniz?
-Ezan duası bid'at değildir.
341
Kur'an-ı Kerim de Cenab-ı ALLAH :"Ümit edebilirsin
Rab'bin seni bir makam-ı mahmuda gönderecektir"(isra:79)
Peygamber (a.s)" ezanı işiten ezan duasını okursa kıyamet gü-
nünde benim şefaatim helal olur"(prof.dr vehbe zuhayli, islam fıkhı
ans. 1 /435 baskı 1994)
Ezanı işitenin okuyacağı vesile duası şöyledir :
Allahumme Rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâime-
ti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîah. Ve-
bashü makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd
Ne diyoruz : "ALLAH'ım! ey bu davetin, ezan ve kılınacak
namazın Rabbi. Hz. Muhammed 'e vesileye fazileti ve yüksek dere-
ceyi ihsan et ve onu kendisine vaad etmiş olduğun makam-ı mah-
muda eriştir. Şüphesiz sen vaadinden dönmezsin" (Prof.Dr Hamdi
Döndüren, Delilleriyle İslam ilmihali sh. 217 - 218 )
Ezanı dinleyen bir müslüman, ezanın sonunda şu duayı yapar.
Çünkü bu duayı yapan kimse şefaate hak kazanır ve peygamber
efendimiz ona şefaat eder.
Duayı ve anlamını naklediyor.(Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük
islam ilmihali sh. 14-5 baskı 1990)
Peygamberimiz (a.s) ezanı dinledikten sonra şu duayı okuyan
kimseye şefaatinin hak olacağını bildirmiştir. (Buhari, ezan:8) duayı
ve anlamını veriyor
(Diyanet işleri başkanlığı yayını, İman ve İbadetler ilmihali
sh.269 )
Şimdi biz bu ezan duasını koyalım mı? Okumayalım mı?
ALLAH(c.c) sevgili Peygamberimizin şefaatine nail olanlar-
dan etsin... Amin
342
343
SORULAR CEVAPLAR
Atalarımız : “ Sormak ayıp değil bilmemek ayıptır” demişler-
dir.
Sormak öğrenme yollarından biridir. İnsan bilmediğini bir bi-
lene sorar bilmediğini öğrenir.
Bazıları bilmediğinin ortaya çıkmaması için sormaktan çeki-
niyor. Bazıları da sorduğunu bir daha soruyor, bir başkasına soru-
yor.
Bazıları : “Falana sordum, sana da sorayım “ diyor, fitne çı-
karma gayesiyle soruyor.
Bazıları gereksiz şeyler soruyor.
Bazıları da ona buna soruyor, kendi menfaatine uygun cevap
fetva arıyor. İşlediği günahına kılıf arıyor.
Bazıları kendi bildiğini ortaya koymak, karşı tarafı imtihan
etmek için soruyor.
Cenab-ı Allah : “ Bilmiyorsanız, bilenlere sorun “ buyuruyor.
(Enbiya:7)
Soru herkese sorulmaz. Bilgisi, inancı, itikadı düzgün olana,
söylediğinin sorumluluğunu bilene sorulmalıdır.
Ayet ve peygamber sözü ile sabit olan bir konuda soru sorul-
maz, fetvada verilmez ve istenmez.
Peygamberimiz (sav) çok ve lüzumsuz soru sormayı yasakla-
mıştır.
Bilen kimse de ilmini gizlemeyecek, bilmeyenlere tebliğ gö-
revini yapacaktır.
Bazıları fetva vermenin önemini bilmiyor, ulu-orta konuşu-
yor. Peygamberimiz (as) :”Kim halka ilmi olmaksızın fetva verirse,
yerin ve göğün melekleri ona lânet eder.(Ramuz el Hadis :407/10)
Şimdi dinleyicilerimizin sorularından bazılarını sizlere aktara-
lım:
1-Soru: Abdest alırken organları peş peşe yıkamayanın abdes-
ti olur mu?
Cevap: Abdest alırken organları ara vermeden yıkamak Hane-
fi mezhebine göre sünnettir. Ara veren sünneti terk etmiş olur. Özür
yoksa ara vermeden yıkamalıdır. Eğer herhangi bir mazeret olursa,
abdeste mani değildir.
2-Soru: Abdestli iken ağızdan çıkan kötü söz, sövmek, lânet
okumak, beddua etmek abdesti bozar mı?
344
Cevap: Kötü söz, çirkindir. İnanan insana yakışmaz. Sövmek,
gıybet etmek, iftira, lânet bunlar abdesti bozmaz ama abdestlinin
yapmaması gereken şeylerdir.
Abdesti vücuttan çıkan; kan, irin, yellenme, idrar, kurt gibi
şeyler bozar. Yatarak dayanarak uyumak, unutmak bozar. Kötü söz
abdestte hayır bırakmaz.
3-Soru: Kolonya kullananın abdesti yenilemesi gerekir mi?
Cevap: Alkol yasaklanırken emir; “kullanmayın” şeklindedir.
Hz Ali (ra) “Bir göle bir damla alkol damlasa, o su ile abdest al-
mam. Sular kurusa orada atımı otlatmam “ demiştir.
Alkol yasağı gelince sahabe, küpleri dökmüş, küpleri de kır-
mışlardır.
Müslüman alkol ve alkol katkılı maddelerden kaçınmalı, tak-
valı hareket etmelidir.
Kolonya abdesti bozmaz ama takva yönü ile elimize kolonya
aldıysak yıkarsak hem şüpheyi gidermiş oluruz, hem de takva ile
hareket etmiş oluruz.
4-Soru: Boya abdeste manimi dir?
Cevap: Boya tabaka oluşturuyor, içinde kan, domuz kanı, yağı
gibi haram olan şeyler varsa, o boya abdeste, gusle manidir.
Kına renk verir tabaka oluşturmaz yani altına su geçirir.
Saç boyası, kılların diplerine suyun geçmesine mani değilse,
abdeste, gusle mani değildir.
Dövme deri üstünde tabaka oluşturuyorsa abdeste gusle mani-
dir.
Tırnak, dudak boyaları domuz katkılı ve altına su geçirmiyor-
sa, abdeste, gusle manidir.
Mesleği boyacılık olan kimsenin tırnak kenarlarında kalan
boyalar abdeste, gusle mani değildir. İmkan ölçüsünde yıkamalıdır.
5-Soru: Abdest ve gusülden önce niyet etmek unutulunca du-
rum ne olur?
Cevap: Bir şeye başlamadan besmele unutulursa, “Bismillahi
ale evvelihi ve ahirihi “ denir.
Eğer niyet farz değil sünnetse abdest ve gusülde olduğu gibi
sünnet terk edilmiş, sünnet işleme sevabından mahrum olunur.
Yalnız Şafi mezhebine göre abdest ve gusülde niyet farzdır.
Farzın terki abdeste ve gusüle manidir.
6-Soru: Alkol alanın gusletmesi gerekir mi?
Cevap: Gusül abdesti ne zaman gereklidir?
-Eşi ile ilişkiden sonra,
345
-Şehvetle meninin gelmesi ile,
-Rüya da ihtilam olunca,
-Kadınların adet ve lahusalıklarından sonra.
Peki alkol alan ne dediğini, ne yaptığını bilir mi? Bilmez.
Onun ayılınca abdest alması ve gusletmesi uygundur.
İdrardan sonra gelen meni abdesti bozar guslü gerektirmez.
Sezaryan ile doğum yapan kadın normal doğum yapmış hük-
mündedir. 40 gün sonra kanın kesilmesi ile gusleder. Eğer kan gel-
mez, devam etmezse, hemen gusleder. Gusül abdesti alanın ayrıca
abdest almayacağına dair rivayetler vardır.
7-Soru: Kusmak orucu bozar mı?
Cevap: İstemeden bir miktar kusmak orucu bozmaz. Ayrıca
mideden boğaza gelen tekrar geriye giden şeylerde orucu bozmaz.
Oruç, kişinin isteği ile ağız dolusu kusması ile bozulur..O
orucunu kaza eder.Ağız dolusu kusanın orucum bozuldu diye yiyip
içmemesi gerekir.
Hz. Aişe (ra) :”Vücuda giren orucu bozar. Vücuttan çıkan
orucu bozmaz “ demiştir.
Diş çektiren kan yutmadıktan sonra orucu bozulmaz. İğne vu-
rulmadıysa.
Kan verenin orucu bozulmaz.
İnsülin ve iğne yaptıranların iftardan sonra yaptırmaları gere-
kir.
8-Soru: Tutulamayan oruç ne olur?
Cevap: Düşük yapan kadın kan geldiği müddetçe doğum ya-
pan kadın gibidir. Oruç tutmaz kaza eder.
Yolculuk hastalık gibi nedenlerle tutulamayan oruçlar Rama-
zandan sonra kaza edilir.
Düşüklerde çocuk insan şeklini almadıysa gelen kan özür ka-
nıdır. Namaz sorumluluğu düşmez.
Astım hastaları için boğaza sıktığı oksijenli su orucu bozmaz.
İçine ilaç ilave edilmediyse.
Uykuda ihtilam olanın da orucu bozulmaz ve oruçlarını kaza
etmezler.
Boğaza inmeyen damla orucu bozmaz. Kaza gerektirmez.
Oruç tutmaya gücü yetmeyen ihtiyar iyileşmesi mümkün ol-
mayan hasta fidye verir. Ne kadar oruç tutamadıysa. O kadar fidye
verir (Fidye o yılın Fıtr sadakası miktarıdır ve ya bir fakiri sabah
akşam doyurur.)
346
Fidye veremeyecek kadar fakir olan, tevbe istiğfar edip affını
ister.
Kasten, farz Ramazan orucunu bozan, peş peşe iki ay oruç tu-
tar, bir de kaza 61 gün oruç tutar. Kadının adet halinin dışın da ara
verilmez. Bir mazaret nedeniyle ara verilirse 61 gün yeniden başlar.
9-Soru: Mahkeme kararı ile kan parası almak meşrumu?
Cevap: İstemeden bir kaza sonucu, birisinin ölümüne sebep
olan kimse, ölenin yakınlarının arzusu ve mahkeme kararı ile kan
parası öder. Bunu almak meşrudur, helaldir.
10- Soru: Seferilik ne zaman olur?
Cevap: 90 km uzak bir yere giden kimse o şehrin sınırından
çıktığı andan itibaren 15 günden az kalacağı yerde ve yolda misafir
sayılır. Dört rekatli farz namazlarını 2 rekat kılar. Mesh müddeti 72
saat olur.
Doğup büyüdüğü yerde ana baba, eş evind , malının evinin
bulunduğu yerde misafirlik olmaz.
11-Soru: Adetli kadın temizlik yapabilir mi?
Cevap: Adetli, lahusalı kadın tırnak keser, tıraş olur, istenme-
yen kılları temizler.
Bazı din alimlerine göre tırnak kesmeden, tıraş olmadan cü-
nüp adetli ve lohusalı kadının gusletmesi gerektiği görüşündedir.
12-Soru: Çocuk ne zaman mükellef olur?
Cevap: Erkek çocuk ihtilam olunca ve ya 15 yaşına girince
mükellef olur.
Kız çocukları adet görünce mükellef olur.Artık dini emirler-
den sorumluluk başlar.
Erkekler genellikle 12-15 yaşlar arasın da, kızlar ise 9-15 yaş
arası büluğa ererler 15 yaş sonunda kan görmeyen , ihtilam olmayan
çocuk mükellef sayılır.
Zengin sayılan çocuğun büluğ çağına girmesi ile zekat verir,
haçtan, namazdan, oruçtan sorumludur.
Buluğ çağına girmeyen çocuk zekat vermez ama bağ, bahçe,
ve tarladan elde edilen mahsülün öşrü (zekatı) verilir.
13- Soru: Doğum yapan adet gören kadın hangi ibadetleri ya-
pabilir?
Cevap: Namaz kılamaz, oruç tutamaz, Kabeyi tavaf edemez,
Kur’anı dokunamaz, Kur’anı okuyamaz. Ancak;
-Zikreder
-Kelime-i şehadet getirir
-Dua eder
347
-Kelime-i tevhid getirir
-Selavat getirir
-Dini öğrenmek için hadis tefsir ve dini kitap okur
-Yapılan duaya Amin diyebilir.
14- Soru: Namazlar cem edilebilir mi?
Cevap: Hacta ve yolculukta öğle ile ikindi, akşam ile yatsı bir-
likte kılınabilir. Allah kolaylık diler.
Diğer namazlar birleştirilerek aynı anda kılınamaz.
Nafile, sünnet, kaza namazları aynı anda kılmak caiz değildir.
Her ibadet ayrıdır. Niyeti ayrı kılınışı ayrıdır. Dinde yeri farklıdır.
Peygamberimiz böyle namaz kılmamıştır.
Her şeyden önce insanın içine sinmez. Hiç bir fıkıh kitabında
ve mezhepte böyle bir şey yoktur.
15-Soru: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri 4 rekat
olarak kılınır mı?
Cevap: Bu son sünnetler ikişer rekattır. Ve bunlar sünnettir.
İlave edilen 2 rekat nafiledir. Onun için 2 rekattan sonra selam ve-
rilmeli, iki rekat daha kılınacaksa, nafile olarak niyetlenilmelidir.
16-Soru: Sıkışık abdestle kılınan namaz kabul olur mu?
Cevap: Sıkışık durum, namazdaki dikkati ve huşuyu bozaca-
ğından mekruhtur. Denmiştir.
17-Soru: İkindinin sünneti ile yatsının ilk sünneti terk edilir
mi?
Cevap: Bunlar gayr-i müekked sünnetlerdir. Peygamber (as)
sıkışık zamanlarda kılmamıştır.
Gayr-i müekked sünnet bağlayıcı değildir. Yapmayınca so-
rumlu olunmaz.
Mazeret varsa kılınmayabilir. Keyfi terk edilemez. Kılınma-
dığı zaman sevaptan mahrum olunur.
18-Soru: Namaz da gülenin namazı bozulur mu?
Cevap: Namaz da yanındakilerin duyacağı kadar gülenin ab-
desti ve namazı bozulur. Kendi duyacağı kadar gülmesi namazı bo-
zar.
19- Soru: Secde de burun yere değmez ise namaz bozulur
mu?
Cevap: Secde de 7 organın yere değmesi ile yapılır. Alın ve
burun beraber yere değmelidir.Eller yere değmeli dirsekler değme-
melidir.Dizler ve ayak parmak uçları yere değmelidir.Burnun değ-
memesi ayakların havaya kalkması olmaz.
20- Soru: Namaza niyette türün belirtilmesi gereklimidir?
348
Cevap: Namaz da niyet farzdır. Namaza duran kişinin niye-
tine farz, vacip, sünnet, nafile mi olduğunu belirtmesi gerekir.Bu
bakımdan aynı niyetle birkaç namaz aynı anda kılınamaz.
21- Soru: Namazdan sonra camide müsafaha yapılır mı?
Cevap: Cami de konuşulmaz. Müsafaha namazın bir parçası
haline getirilmemelidir. Konuşmaya meydan vermeden yanındaki
ile salevat getirerek müsafahalaşılabilir.
22- Soru: Namaz kılanın önünden geçilebilir mi?
Cevap: Namaz kılan önünden geçilebilecek yere durmamaya
çalışmalıdır.
Camide önce çıkacak olanlar ön saflara geçmemelidir. Çıka-
caksa, namaza durulmadan çıkılmalıdır.
Çocuğun namaz kılan önünden geçmesi namazı bozmaz.
Namaz kılanın her ihtimale karşı önüne sütre koyması uygun olur.
Peygamberimiz (sav) :”Namaz kılanın önünden geçmenin ne
olduğu bilinseydi, yüz yıl beklenirdi” diyor.
Maliki mezhebine göre namaz kılanın engel olma hakkı var-
dır. Eliyle mani olur.
23- Soru: Telefon çalınca namaz bozulur mu?
Cevap: Namazı zorunlu ve mazeret olmadan bozmak günah-
tır. O da nedir?
-Cana yönelik tehlike
-Mala yönelik tehlike yangın gibi
-Tehlike anın da imdat diye yardım istenin ce
-Camide sünnet ve nafile kılanın farza yetişme arzusu ile
namaz bozulur.
Kapı çalmış, telefon çalmış, birisi çağırıyor gibi haller de
namaz bozulmaz. Hasta ana baba çağırırsa bozulur.
24- Soru: Farz namazlarının 3 ve 4 rekatların da sure oku-
nursa ne yapılır?
Cevap: Eğer farz namazlarının 3. 4. rekatların da Fatiha’dan
sonra sure okunursa, farz olan rüku geciktirilmiş olur. Mesela 2.
Rekatın sonunda oturulmayınca ve ya 1.3 rekatların sonunda oturu-
lunca farz olan kıyam geciktirilmiş olur. O zaman sehiv secdesi
yapılır.
1.2. rekatta Fatiha’dan sonra sonra sure okumamak duru-
munda sehiv secdesi yapılır
2. rekatta oturunca ettehıyyatü’den sonra salli barik, Rabbe-
na okumak da farzı geciktirme halidir. İkindi ve yatsının sünneti
hariç.
349
Vitiri kılarken konut dualarını okumayan da sehiv secdesi
yapar.
25- Soru: Namaz da çokça kaşınma hali oluyor 3 defadan
fazla kaşınmak namazı bozar mı?
Cevap: Namazda, bir rekatta, rükuda veya secde de namaz
dışı, kaşınmak veya elbisesi ile oynamak ekseriyete göre 3 defa
olursa, namazı bozar. Görene namaz da değil izlenimi verirse, bu
namaz da değil derse namazı bozulur.
26- Soru: Bir vaktin namazını kılarken farz, sünnet ve vacip
namazlarının arasında konuşulur mu?
Cevap: Bir vaktin namazları bütünlük arzeder. Aralarında ko-
nuşmak bişeyler yapmak veya yiyip içmek doğru değildir. Mecbu-
riyet olmadıkça aralarında başka şeyler yapılmamalıdır. Çünkü na-
maz da bütünlük bozulur sevaptan mahrum kalınır.
27- Soru: Namaz da gizli okunacakken açıktan, açıktan oku-
nacakken gizli içinden okununca ne olur?
Cevap: Sünnetlerde kendi duyaçağı kadar okumak farzlarda
sabah, akşam, yatsı da 1. 2. cemaatle dıştan okumak vaciptir.
Tek başına kılan kendi duyacağı kadar okur. İçten okursa kı-
raat olmaz. Namaz da olmaz. Kıraatin bilerek içten ve dıştan okun-
ması terk edilirse namaz tekrar kılınır, unutulursa sehiv secdesi ge-
rekir.
28- Soru: Cuma günü camiden çıkılmadan kadın öğle nama-
zını kılabilir mi?
Cevap: Üzerine Cuma farz olmayan kadınlar, hasta kimseler,
vakit girince öğle namazını kılarlar. Üzerine Cuma farz olup ta gi-
demeyenler camiden Cuma kılanların çıkmasından sonra öğle na-
mazlarını kılarlar.
29- Soru: Cemaatle namaz kılan ne okur, ne okumaz?
Cevap: Mezhebimize göre cemaat besmele çekmez sübhane-
keyi okur. Çünkü imam fatihayı okuyor. Cemaat imamın okumasını
takip eder. İmam içinden okuyorsa, cemaat okumaz.
Oturunca Ettehıyyatü, Sallibarik ve Rabbena’yı okur.
Rükudan kalkarken :”Rabbena lekelhamd” der.
30- Soru: Kerahat vakitlerinde neden namaz kılınmaz?
Cevap: Güneş doğarken, batarken, tam zevalde iken kerahat
vaktidir namaz kılınmaz, tilavet secdesi yapılmaz. Çünkü bu vakit-
lerde Mecusiler (Ateşe tapanlar) ibadet ederler. Onlara benzememek
için ibadet yapılmaz.
Sabah namazı vaktinde başka namaz kılınmaz.
350
İkindi ile akşam arası nafile namaz kılınmaz.
31-Soru: Adetli kadın namazlarını kaza eder mi?
Cevap: Adetli, nifaslı kadın namaz kılamaz, oruç tutamaz,
Kuranı elleyemez, okuyamaz, cünüp olan fazladan Kur’an’a baka-
maz.
Tutamadığı oruçları kaza eder namazları kılmaz.
32- Soru: Gündüz namazlarını imam neden içinden okur ?
Cevap: Peygamberimi (sav) başlangıçta gündüz de dışından
okumuştu. O zaman müşrikler Kur’an’a dil uzattılar, indirene dil
uzattılar. Peygamberimiz buna meydan vermemek için içinden oku-
du ve : “Beni nasıl namaz kılarken gördüyseniz sizde öyle namaz
kılınız” (Buhari ezan :18) buyurdu.
33- Soru: Konut dualarını okumadan vitr namazı kılınır mı?
Cevap: Vitr namazında konut dualarını okumak vaciptir.
Okumayı unutan veya okumayan sehiv secdesi yapmalıdır.
Konut dualarını okumadan rükuya varan doğrulup konut dua-
larını okursa secde gerekmez.
34- Soru: Namaz da duraklama oluyor namazı bozar mı?
Cevap: Namaz da duraklama suresi 3 defa “subhanellah” di-
yecek kadar sürdüyse namaz bozulur, yeniden kılar.
35- Soru: Kuşluk, evvabın, teheccüt gibi nafile namazlarını
kılmaz zorundamıyız?
Cevap: Peygamberimiz kılmış, kılın diye de tavsiye etmiştir.
Bunlar bol sevabı olan nafile namazlardır. Bir hadiste :” Kul ilk farz
namazlardan sorulacaktır. Farz namazlardan eksik varsa nafile na-
mazları var mı bakılır, eksik nafilelerle tamamlanır.” Buyru-
lur.(Tirmizi, salat 188)
36- Soru: Kimler sandalye de namaz kılabilir?
Cevap: Kıyam, rüku, secde namazın farzlarındandır.
Mezhepler de ve fıkıh kitapların da sandalyede namazdan
bahsedilmemiştir.
Yere oturabilen sandalyede namazı kılamaz. Ancak yere otu-
ramıyor, ayaklarını uzatamıyorsa o zaman yüksek bir yere oturur
namazını kılar.
37- Soru: Başı açık çalışıyorum kazancım helal olur mu?
Cevap: Cenab-ı Allah kadınlara başlarını örtmelerini emredi-
yor. Açma mecburiyeti varsa, kadın da çalışmaya mecbursa başka iş
buluncaya kadar orada çalışır. Vebal yasağı koyanındır.
351
Örtünme serbest ise kadın örtülü olarak çalışır. Eğer ötünmez-
se, örtünmemenin günahına girer. Aldığı para haram olur denemez.
Çünkü emeğinin karşılığını almıştır.
38-Soru: İslam da el öpmek varmıdır?
Cevap: El öpülmesine dair herhangi bir emir yoktur. Dinde
mahreme bakmak yasak dokunmakta yasaktır.
Peygamberimiz hiçbir kimseye el öptürmemiş ve her hangi bir
kadının eli eline değmemiştir. İslam da anne baba, büyük anne bü-
yük babanın saygı yönüyle çok yaşlının müsait ise hocanın eli öpü-
lebilir.
39- Soru: Oruç tutmayan teravih kılar mı?
Cevap: Oruç ayrı teravih ayrıdır. Teravih Ramazanın sünneti-
dir.
40-Soru: Zekat sadaka kime verilir?
Cevap: İhtiyaç sahibine verilir. Araştırmadan verilmemelidir.
Yerini bulamazsa verilmiş olmaz.
Kurban da dikkat edilmelidir. Zekat, sadaka, fıtr ve kurban
verilecek kişi ve kurumlar çok iyi araştırılmalıdır. Ne yaptığına ne-
reye harcadığına iyi bakılmalıdır. Senin paran ne parası oluyor ona
bakılmalıdır.
Hak hukuka pek dikkat edilmiyor.
-Bir bacı: İftar vereceğiz önemli kişileri davet edeceğiz. ”Ze-
katını ver de malzeme alalım “ dediler. Vereyim mi diye sordu.
Zekat fakirlere verilir. Davet edilenler arasındakiler fakir de-
ğilse , “Efendim buyurun”, “müdürüm buyurun” deniliyorsa, zekat
parası ile malzeme alınıyorsa zekat olmaz.
X X X
-Allah’tan korkmaz olduk.
Hastanede bir bacı anlattı: “ Bir kır gezisine davet edildim.
Bol bol etleri kızartıp kızartıp yedirdiler. Şüphelendim yemin vere-
rek sordum. “Bu etler kurban etimi değil mi? Bana kurban eti! ,
dediler ailemi alıp oradan uzaklaştım.
Verilen bir yardımın, zekatın, sadakanın yerinde kullanılması
lazım. Bir şey ne maksatla verildiyse, orası için kullanılır. Kullan-
mayan günaha girer, zekat da verilmemiş olur.
X X X
Bir kardeşimizin 10 000 lira alacağı varmış, bir türlü ödemi-
yormuş. Vermiş mafyaya o gün ödemiş. Allah’tan korkmuyoruz…
X X X
352
Bir çalışan bir aylık ücretini alamamış. En son kovulmuş. Ba-
na durumu anlattı. Ödemeyen de vatan millet kurtaranlardan. Dedim
ki ben savcılığa şikayet edeceğim de ayrıl.
Aynen yapıyor merdivenlerden çağırıp ödüyor. Allah’tan
korkmuyoruz.
X X X
Bir kuruluşta çalışan benim alacağımı vermedi.” Biz onu vak-
fettik” dedi.
Benim rızam olmadan mı? Dedim. Sırıttı…
Ertesi gün canım sıkıldı telefon ettim. Ben sizi şikayet edece-
ğim” dedim. İki saat sonra :”Borcumuzu hesap ettik gelin alın” diye
telefon ettiler.
Allah korkusu olmadığı için haklar çiğneniyor.
-“Kork, Allah’tan korkmayandan”.
-“Allah’ı olmayanın ahlakı olmaz”.
353
BİLGİ EDİNME KAYNAKLARI
VE MEZHEPLER
Müslüman, dini bilgimizin ve amellerimizin kaynağı nedir
hangi mezhebe göre amel ettiğini mezhebinin hangisi olduğunu
bilmek ve ona göre amel etmek zorundadır.
Hak mezhepleri ve görüşleri nedir bilmek o mezhebe göre
amel etmek durumundadır.
Bugün mezhepler, fıkhi konular bilinmediği için tarikattaki
bilgi ve duruma göre hareket ediliyor.
Burada mezheplerle tarikatları birbirine karıştırmamak lazım-
dır.
İSLAMIN DÖRT KAYNAĞI VARDIR
İslam dinin dünya ve ahirete ilişkin bütün bilgileri dört mez-
hepten elde ederiz.
Mezhep imamlarının dayandığı kaynaklarda dört tanedir.
Bunlara dört delil denir.
Bunlar:
1-Cenab-ı Allah’ın peygamber(as)a indirdiği ve bize kadarda
bozulmadan gelen Allah’ın kitabı Kur’an’dır.
Kur’an, inanç ibadet ve insanlar arası ilişkileri düzenleyen,
fert ve toplum hayatına düzenleyici hükümlerini içine alan bir kitap-
tır. Cenab-ı Allah:
“Kur’an’da: ”Hiçbir şeyi eksik bırakmadık” buyurur.
(En’am:38)
Kur’an, insanların kıyamete kadar her alanda ihtiyacına göre
inmiştir. Her devirde her seviyedeki insana hitap edecek şekilde
inmiştir.
2-İkinci kaynak Hz. peygamber (sav)’in sözleri ve susarak
tasvip ettiği şeylerdir. Bunlara sünnet denir.
Peygamber (as)’ın sünneti Kur’an-ı kerimi açıklayıcı ve Al-
lah’ın emir-yasaklarını yaşanır halde izah eder.
Kur’an’da cenap-ı Allah birçok ayette peygambere uyulmasını
emreder. Ayrıca peygamberimiz Kur’an’da olmayan konularda hü-
küm koyma yetkisine sahiptir. Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Peygamber size ne getirdiyse onu alın, ne yasaklarsa ondan
kaçının”(Haşr:7)
Başka bir ayette:
354
“Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.”(Nisa:80)
buyurulur.
Peygamberin görevi Allahtan aldığı emir ver yasakları kural-
larına bildirmektir.
Fakat her şey Kur’an’da uzun uzun tam olarak anlatılmamış-
tır. O zaman ciltlerce Kur’an olması gerekirdi.
Mesela Kur’an’da “namaz kılın ”emri vardır ne zaman nasıl
ne kadar kılınacak yoktur. Bunu Peygamber (as) sünneti açıklar.
Kur’an’da anasını babasını öldüren mirastan mahrum olur.
Eşek etinin haramlığı, yırtıcı hayvanların vahşi hayvanların etinin
yenmeyeceği gibi hükümler Kur’an’da yoktur. Bunları peygamber
(AS) yasaklamıştır.
Kur’an’ı anlaşılmaz, İslam’ı yaşanmaz hale getirmek isteyen-
ler, bize Kur’an’da yeter diyenler. Sünnete itibar etmeyenler, pey-
gamberi devreden çıkarmak isteyenlerdir.
Ilımlı İslam, inanacaksın ama yaşamayacaksın ibadet etmese
de olur demek misyoner tuzağıdır. Şeytanın fısıldamasıdır.
Allah ne diyor:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin peygambere itaat edin iş-
lerinizi boşa çıkarmayın “(Muhammed:33) demek ki peygambere
itaat etmeden olmuyor. Kur’an’la beraber sünnete uyulacaktır..
3- Üçüncü kaynak icmadır. İcma din alimlerinin bir konuda
görüş birliğine varmaları demektir.
Burada şartlar vardır. Birincisi konu, dini bir konu olmalıdır.
İkincisi kişilerin ictihad edecek, ayetten, hadisten hüküm çıkarma,
ayetlerin iniş sebebini bilen kişi olmalıdır. Bunlara müchedit denir.
Bir hadislerinde peygamber (as) “ümmetim sapıklık üzerine
birleşmez “buyurmuştur.
Bir hadiste:
“Müslümanların güzel gördüğü şey Allah katında güzeldir
”buyurur.
İcmanın en önemli şartı da âlimlerin verdiği karar Kur’an’da
ve sünnette dayanmalı ve onlara ters düşmemesidir.
4-Dördüncü kaynak da kıyas ’tır.
Kıyas, bir şeyi başka bir şeyle ölçmek, karşılaştırmak demek-
tir.
Hakkında ayet hadis bulunmayan ortak özelliklerinden dolayı
hakkında hüküm bulunan bir mesele ile karşılaştırılır..
Mesela şarap Kur’an’da ve hadislerde yasak acaba bira ve
içinde alkol bulunan kolada mı yasak?
355
Şarap, sarhoşluk verdiği için yasak. Bira ve alkol katkılı içe-
ceklerde sarhoşluk veriyor ortak özellik sarhoşluk veriyor. Ortak
özellik sarhoşluk vermesi. Öyleyse bira ve alkol katkılı olanlara da
şarap gibi haram hükmü verilir.
Mesela sigaranın durumu. İnsan sağlığına, insan nesline her
yönden zarar veriliyor mu ona bakılır. İlim zararlı olduğunu bildiri-
yor ve zararları görülüyorsa o zaman insana zarar veren şeylerle
karşılaştırılır.
Fıkıhta 4 kaide vardır:
1-İsrafa giren şey haramdır.
2-İnsana eziyet veren şey haramdır.
3-İnsanı sarhoş eden şey haramdır.
4-Kötü kokan şey haramdır sigara bu dört özelliğe de sahiptir.
Alkolde olduğu gibi tütün ekmek sigara yapmak satmak ikram et-
mek haram olması lazımdır. Kıyas yapmak için kitap sünnet icma-
dan sonra bir şeyin faydalı güzel olması, örfün için de yer alması
birde Ashabın görüşü kaynak teşkil eder.
Diğer taraftan itikadı düzgün, bilgisi tam din âlimlerinin sözü
ve hak mezhep kurucularının görüşlerine bakılır onlarla da amel
edilir.
İslam katı bir din değildir. Kıyamet dinidir. Her devirde her
ihtiyaca cevap verir. Gelişmelere kapalı değildir. Yeni ortaya çıkan
problemlere çare bulan, cevap veren çözüm getiren bir dindir.
İman, ibadet, insanların arasındaki ilişki ve İslamla ilgili bilgi-
ler dört kaynaktan elde edilir. Bu bilgilere de ”fıkıh” denir.
Fıkıh, bilmek manasına gelir işin fıkhı yönünü bilmeden İsla-
mi hayat yaşanmaz. İbadetler doğru olarak yerine getirilmez. İbadet
noksansız yapılmaz. Fıkıh bilgisi yoksa namazı doğru kılamayız,
eksik ve yanlış olur.
MEZHEP
Mezhep, yol, metot demektir.
Dinde mezhep uzmanlık derecesine ulaşmış din âliminin gö-
rüşleri ve açıklamalarıdır.
Dini konularda bilgiye herkesin doğrudan doğruya
Kur’an’dan ve sünnetten çıkarıp öğrenmesi mümkün değildir. Bu
sebepten din âlimlerinin görüş ve bilgilerine ihtiyaç vardır. Mezhep-
ler Peygamber (as)’dan sonra ortaya çıkmıştır. Başlangıçta
Kur’an’da ayetlerin iniş sebebi biliniyordu. Sahabe devrinde din
direk Peygamber (as)’dan öğrenilmişti.
356
Peygamber (AS)dan 60-70 yıl sonra İslam geniş bir coğrafya
yayılmıştı. Yeni Müslüman olanlar, dinlerini öğrenmek için o dev-
rin din alimlerine danışıp soruyorlardı onlarda cevaplıyorlardı.
Hiçbir mezhep imamı ben mezhep kuracağım veya mezhep
kurdum diye ortaya çıkmamıştır. Halkın sorduğu sorulara cevaplarla
mezhep oluşmuştur.
Dini bilgisi olan bir çok alim, halkın sorularına cevap vermiş-
tir. Verilen cevaplar ve cevapların doğruluğu birde alimin yaşayışı
itibariyle amelde dört hak mezhep ortaya çıkmıştır
Peki, beşinci mezhep kapısı kapalımı?
Hayır, açıktır ama içtihat yapabilecek dereceye ulaşan yoktur.
Dört hak mezhep vardır. Bunlardan biri seçilir ona göre amel
edilir. Hepsine birden uyulmaz veya işine geldiği gibi menfaatine
uyan konularda istediğine uyulmaz. Zaruri hallerde mezhep taklidi
yapılabilir. Evlilikte bölge değişikliğinde uyum sağlanamıyorsa
mezhep değiştirilebilir.
Dini doğru yaşamak bir mezhebe uymak daha uygundur. Ay-
rıca mezhebe uymak yanlış yapma halinde vebalden kurtarır.
Hristiyan alemi, İslam ve Müslümana zarar vermek için mez-
hep düşmanlığı yaparlar ve mezhep kurucularını kötülerler. Kendi-
lerindeki 124 tane mezhebi görmezler.
Misyonerler mezhepsizliği telkin ederler.
Gayeleri, birliği ıslama bağlı yaşamayı bozmaktır.
Şu bir gerçektir ki mezhepsizlik dinsizliğe uzanan köprüdür.
Birde mezhepler arası ayrılığı körükler İslam birliğini bozmak
isterler. Ayrıca yeni mezhep kurdururlar. Bunlarla İslamdaki yaşam
tarzını farklılaştırmak isterler.
Müslümanların bu tuzaklara düşmemesi gerekir. İngilizlerin
Vahhabiliği kurdurması ve bazı şahısları öne çıkarıp Kur’an ve sün-
nete uymayan fetvalar verdirmeleri görünen örneklerdendir.
Birde mezhepleri din edinenler oluyor. Sünnilik, Alevilik, Şii-
lik diye din yoktur. Müslümanların tek dini vardır oda İslam’dır.
Neden dört mezhep, bir tane olsa olmaz mı diyen oluyor.
Dört mezhebin dördü de haktır. Çünkü kaynakların hepsi de
Kur’an ve sünnettir. Aralarında zıtlık ve terslik yoktur. Meselelerin
aslında farkı yoktur. Teferruatta farklılık vardır. Bölgeye göre, örfe
göre bazı ayrılıklar vardır.
Aslında dört mezhebin oluşu Müslümanlar için bir nimettir.
Bunlar çözümsüzlüğü önler.
357
Diyelim ki bir konuda vesveseye düşüldüğünde “benim bu işim dört mezhepten birine uyuyordur. İnşallah“ demek insanı rahat-latır.
Mezhepler Kur’an ve sünnetteki emir ve yasakların halkın an-layabileceği ve yaşayabileceği şekilde açıklanmıştır. Bölgelere göre bazı farklılıklar, o bölgenin özelliğindendir.
Mezhepler bütünlüğü sağlaması, her yerde her bölgede dinin yaşanır hale gelmesi, tereddütlerinde giderilmesi bakımından da önemlidir.
Mezhepçilik İslam ülkelerinin arasını açmıştır. Tarikat mez-heb sürtüşmeleri Kur’an’dan ve sünnetten ayrılmaya neden olur mesela Vahhabilik dört mezhepten 400 yıl sonra İngilizler tarafın-dan sapık taymiye mezhebinin görüşleri üzerine kurulmuştur. Sün-nete uymak şöyle dursun sünneti ret eder.
Abdullah İbni Sebe, mezhep kurdu Hrıstiyanlardaki tanrı inancı gibi “Allah’ın Aliye hulul ettiğini ileri sürdü.”
İNANÇTAKİ MEZHEPLER a)Selefiye: Selef geçmiş ve ilk Müslümanlar demektir. Bunlar
Sahabe ve Tabi’in neslidir. Bunlar İslam’ın emirlerine yorumsuz uymuşlardır. Ayet hadisleri olduğu gibi kabullenmişlerdir.
b)Maturudi: Kurucusu Ebu Mansur Muhammed’tir. Bu zat İs-lam inanç ve düşüncesini sapık fikirlere karşı Kur’an’a ve sünnette dayanarak mantıklı bir şekilde savunmuştur.
c)Eş’ari Mezhebi: Kurucusu Ali Bin İsmail Eşa’ari dir. Eş’ari İslam düşüncesini ırak dolaylarında savunmuştur.
AMELDEKİ MEZHEBLER (4 hak mezhep) 1-Hanefi Mezhebi: Kurucusu: İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir.
Anadolu, Balkan Türkleri, Irak, Türkistan, Afganistan, Hindistan ve Mısır’da yaygındır
2-Şafii Mezhebi: Kurucusu İmam-ı Şafii’dir. Irak, Mısır, Su-riye ve Güney Anadolu’da mensupları vardır.
3-Maliki Mezhebi: Kurucusu İmam-ı Maliktir. Hicaz ve Ku-zey Afrika’ da yaygındır.
4- Hanbeli Mezhebi: Kurucusu Ahmet Bin Hanbeldir. Şam, Hicaz ve Irak bölgelerinde yaygındır.
Bu dört mezhebin dördü ve hak mezheptir. Kur’an’a ve sün-nete dayanır. Aralarında terslik yoktur. Farklılıklar izah tarzında doğan şeylerdir. Birde bölgesel şartlardan dolayı bazı farklılıklar vardır.
358
MEZHEBE UYMAK
Müslüman için asıl olan Kur’an ve sünnete göre yaşamaktır.
Kur’an ve sünnetten doğrudan yararlanamayan hak mezheplerden
birine göre hareket edecektir. Kimse bir konuda “bana göre, benim
anladığıma göre” diyerek kendine din icat edemez.
Meseleyi bilen Kur’an’dan, sünnetten hüküm çıkarabilen
mezheplere uymadan hareket etse caizdir. Ancak dört mezhepten
birine uyuyorsa, daha kolay amel eder. Bide kendine göre yapan
yanlış yaparsa, ameli boşa gider. Ayrıca vebal altına girer. Mezhep-
lere göre amel ederse, yanlış olsa bile vebaldan kurtulur.
Eğitimde öğrenci için öğretmen ne ise, Müslümanlar içinde
mezhep imamı odur.
Aslında mezhep gaye değil vasıtadır. Fıkıh kurallarına nasıl
iman edileceğini nasıl amel edileceğini mezhep kurucularının görüş-
lerinden öğreniniz.
Bazıları, mezhep kurucuları da bir insandır. Peygamber var-
ken, ona niye uyalım diyenler oluyor. Mezhep imamları Kur’an ve
sünnetten ayrı görüş beyan etmemişlerdir. Biz Kur’an ve sünnete
bakıp görüş beyan edebilir miyiz?
Bizde Kur’an’a sünnete göre yaşayalım mezhebe ne gerek var
deniyor. Önce şunu belirtelim ki;
Bütün masum gibi görünen sözler, İslam düşmanlarının sinsi
tuzaklarıdır.
Mezhepsizlik dinsizliğe açılan bir kapıdır. Şunu da açıkça be-
lirtmek gerekir ki, dinde herkes ictihad yapamaz. Ayet ve hadisler
problemleri çözmez.
MEZHEP DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Mezheplerin hepsine birden uyulsa olmaz. Mezheplerden ko-
lay gelenlere uyulsa olmaz. Bir mezhep belirlenir ona göre dini so-
rumluluklar yerine getirilir. Mezheplerden kolayımıza gelen görüş-
leri alarak amel edilmez.
Eğer mezhebimizde bir konuda açıklık yoksa veya yerine ge-
tirilmesi mümkün değilse, o zaman diğer mezheplere bakarız.
Mesela Hanife mezhebine göre yanında mahremi olmayan
kadın hacca gidemez. Güvenilir kimseler varsa, şafi mezhebine
uyar. Farz olan hac görevini yapar.
Şafii Mezhebinde bir kadın tavaf yapabilmek için Hanife
mezhebine uyar.
359
Şafi Mezhebinde buluğ çağına gelmeyen çocuk alışveriş ya-
pamaz. Burada Hanefi mezhebine uyup evin ihtiyacını karşılar. Di-
yelim ki sakıncalığı gördüğümüz bir konu var diğer mezheplere
bakılır. Bu durumda zararlı bir iş yapmak yerine daha az zararlı olan
tercih edilir. O mezhebe uyulur. Büyük zarar daha küçük zararlarla
gidilir. Mecelle’de bir hüküm vardır. ”Genel zarar kısmi zararla
önlenir.” Diye.
Bir zarar, bir şer varsa, diğer mezhepte hayır varsa hayır tercih
edilir.
Mezhep tercihi mecburiyet varsa, taklit o zaman yapılır. Zaru-
ret yoksa başka bir mezhebin görüşüne uyulmaz.
Bir mezhepte kalmak mecbur değildir. Zaruret olunca mezhep
değişikliği yapılabilir. Mesela bir Şafi sürekli Hanefilerin arsında
kalacaksa veya kendisi Şafi, hanım Hanefi olan uyum sağlama ba-
kımından Hanefi mezhebini benimser, ona göre amel eder.
Keyfi mezhep değiştirilmez. Mecburiyet olunca taklit edilir.
Sıkıntı ve zorluğu böyle aşmış olur. Yalnız her işinde mezheplerde-
ki kolaylıklar seçilmez.
Farklı mezheplerden olanların evliliğine engel yoktur. Ayrı
ayrı mezheplerde kalabilirler veya uyum sağlanması için mezhep
değiştirilebilir.
MEZHEBE GEREK VARMI?
Bazıları mezhebe ne gerek var? Ortada Kur’an var hadisler
var diyor. Bazıları da hadisleri bile bile kenara bırakıyor.
Böyle diyen mezhepsizlerin ve sünnetsizlerin niyeti açıktır.
Peygamber devreden çıksın Kur’an’a ulaşılmasın herkese göre din
oluşsun isterler
Bugün Kur’an’a kaç kişi ulaşır? Kur’an’ı anlamak anlatmak
için müctehit gerekir. İçtihat edecek alim gerekir.
Bugüne kadar mezhep imamları ictihat ederek hadislerin unu-
tulması ve kurandan yanlış hükümler çıkarılmasına engel olmuşlar-
dır.
Dinde fetva vermek Kur’an’dan hüküm çıkarmak ihtisas işi-
dir. Herkes bunu yapamaz mezhep imamları Müslümanların işini
kolaylaştırırmış, problemlerin çözülmesinde yardımcı olmuştur.
Bunun için bizim için hem gerekli hem faydalıdır.
Mezhep, yanlış yapmamanın, sapıtmamanın yoludur. İnsanı
manevi mesuliyetten kurtarır. Onun için nimettir.
360
Dört hak mezhepte Kur’an ve sünnete ters düşen bir görüş
yoktur.
Mezhep deyince ürkenler oluyor. Mezhebi tarikatla karşılaştı-
ranlar oluyor. Mezhep diğer semavi dinlerde vardır. Yahudilikte
Sadukiler, Esseniler, Talmutcular diye devam eder Hristiyanlarda
Katolik, Ortadoks, Protestan diye üç ayrı din haline gelmiştir.
Mezheplere ihtiyaç duymazsak yolumuzu şaşırırız. Kişilere,
gruplara göre dinler oluşur.
Eskiden sapık olana “mezhepsiz” denirdi.
MEZHEP DÜŞMANLIĞI
Mezheplerdeki küçük ayrıntılara, farklı izah ve yorumlara ba-
kıp mezhepler aleyhinde ileri geri konuşanlar oluyor.
Mezheplerdeki farklılıklar, esasta değil teferruattadır.
Biri daha çok takva yolunu seçmiştir. Biri o yerin hakkına gö-
re daha uygun olanı seçmiştir veya farklı hadisler ve kaynaklar gös-
terilmiştir.
Dört mezhep arasında çatışma yoktur. Çatışma sapık mezhep-
lerde olmuştur.
Tek mezhep olsaydı, zorluluklar ve güçlükler olurdu. Mez-
heplerin dört tane oluşu varılacak yere karadan, havadan, denizden
ulaşmak gibi olur. Gidiş iptal edilmez hangisi uygunsa o tercih edi-
lir.
Mezhepsiz dini hayat yaşanmaz. Mezhepsizlik dinsizliğe uza-
nan köprüdür.
Müslümanlar arsında bugüne kadar mezhep kurucuları bilgile-
ri, görüşleri ve takvaları ile saygı görmüşlerdir. Çünkü mezheplerin
dördünde Kur’an ve sünnete uygundur.
Mesela mezhep kurucumuz için “o da bir insan değil mi”? di-
yerek ona olan bağlılığı zayıflatmak isteyenler oluyor. Evet oda bir
insandı. Ama o mücheditti O İmam-ı Azamdı. Sonra “Peygamberde
bir insandı” deyip ona uymasak olur mu? Diğer üç mezhebin kuru-
cuları da her yönden mükemmel insanlardır.
Bir zamanlar İsmet İnönü İmam-ı Azamı küçültmek istemişti.
Rahmetli Necip Fazıl ona cevap olarak “Köy imamı zannettin” de-
mişti.
İmam-ı Azam hazretleri takva sahibi bir din büyüğümüzdür.
O 40 yıl yatsı abdesti ile sabah namazı kılmıştır.
Yaşadığı bölgede koyunlar çalınmıştı. Koyunun en uzun öm-
rünü sordu. 7 yıl dediler.
361
O, koyunların etinden yerim diye 7 yıl et yememiştir.
Ortağa sattığı kumaşın kusurunu göstermediği için ortaklığını
bitirip hissine düşen parayı ihtiyaç sahipliğine dağıtmıştır.
Hanefi mezhebin kurucusu imamı Azam Ebü Hanifedir. Asıl
adı Numan Bin Sabit Bin Zütadır.
Hicri 80 de doğmuş 150 de vefat etmiştir. Harun Reşat zama-
nın da baş kadı olmuştur.
İmam-ı Azam (imamların en büyüğü) denmesinden anlaşıldı-
ğına göre en büyük mücteddir.
Nakledildiğine göre İmam-ı Azam veda tavafı yapıyor ve Al-
lah’a niyazda bulunuyor
“Allah’ım, benim içtihadım doğru, mezhebim hak ise bana
yardım et çünkü ben senin için Muhammed (as)’in şeriatini takrir
ettim” der.
Hatiften bir ses ona doğru söyledin denir. (Prof. Dr. Osman
Turan Selçuklu ve İslamiyet :18)
Onun gözü de, gönlüde, midesi de haramlardan hayallerden
uzaktı. Kimse kendini veya bir başkasını onunla kıyaslamaya kalkı-
şamaz.
Bir gün hanımına : ”Sen benim bazı manevi hallerime şahit
oluyorsun, sakın onları başkalarına anlatma olur mu? “demiştir.
Müslümanlara çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Allah’ın
rahmeti üzerin olsun
MEZHEPLE TARİKAT AYNI MIDIR?
Hayır, mezhep ayrı, tarikat ayrıdır. Ama mezhepler gibi tari-
katlar da bugünün insanının yol bulmasında önemi büyüktür.
Bir hocamız: ”İnsan nasıl kendine ense tıraşı yapamazsa, ken-
di kendine nefsini terbiye edemez” derdi. Demek ki mezhepler gibi
tarikat ve tasavvuf da Müslümanlar için bir nimettir.
Bir zamanlar tarikatlara karşı çıkıldı, kötülendi. Hemen sahte
şeyler sapık tarikatlar ortaya çıktı. Neler zırvalanmadı ki neler.
Bir zaman İngilizler hak tarikatları yok edemeyince sahte tari-
katlar kurdurmuşlardır.
Son zamanlarda tarikatlar olmasaydı insanımız dini nerden
öğrenecekti?
Allah rızasının dışında Hint kökenli, İngiliz yapımı mamul-
lerden sahte çakma kimselerden kaçınılmalıdır.
362
Bugün Allah rızasını güden insanımıza hizmet eden tarikatla-
rın yaptığını kimse yapmazdı. Yol bulabilmek, dini doğru ve güzel
yaşamak isteyenler için tarikatlar birer okuldur.
Her insanın hatası olabilir, imanı, itikadi ve fıkhi konularda
hatalarda olabilir. Bunları ifade eden samimi insanlar, tarikat düş-
manı edilmemelidir. Bugün itikat düzgünlüğü önemlidir. Şirkten
korunmak önemlidir. Kuran ve sünnet ön planda olmalıdır. İslam
kardeşliği esastır. Allah tan beklenilen, istenilen kuldan beklenme-
meli ve istenmemelidir. Hangisi olursa olsun önce tafsili iman ve
fıkıh bilgileri öğretilmelidir. Peygamber (as):”Fıkıh namazdan önce
gelir” buyurmuştur.
Asla biddat işlenmemelidir peygamber(as)’ın yapmadığı şey-
lerden uzak durulmalıdır.
Müslüman olarak ölme kabirde sıratta ve mahşerde sıkıntıdan
kurtulma garantisi verilmez. Allah’ın bir kulu sığınak olarak kabul
edilmez.
Kimse, kimseyi uzaktan görmez, halini bilmez. Gayb-ı tek
Cenab-ı Allah bilir.
Birileri günahsız, kitabı hatasız kabul edilmez. Peygamberle-
rin bile”zelle” denilen hataları olmuştur. Hatasız tek Cenab-ı Allah
tır.
İnsanın kendisini veya bir başkasını hatasız kabul etmek en
büyük hatadır.
Kimse kimsenin günahını taşımaz. Kimse başkalarının güna-
hını taşımaz.
İnsanları yanıltmanın islam dışı telkinde bulmanın vebali ay-
nıdır.
Bizden, bizden değil, sizden demenin İslamda yeri yoktur.
Bakın Cenab-ı Allah ne buyuruyor: ”Dini parça parça edip,
gruplara ayrılanlar varya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların
işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildire-
cektir”(En’am:159) bir ayette:
“Dini parçalayanlardan ve bölük, bölük olanlardan olmayın.
Bunlardan her fıkra kendilerinden olan ile böbürlenmekte-
dir.”(Rum:32)
Bugünkü durumu fırsat bilelim Rekabet hakka hizmete, Allah
rızasında olmalıdır. Aynı Allah’a inanan aynı Kur’an’dan uyan aynı
peygambere rehber edinenler kardeş olmalıdır.
Son olarak; beraber olduğu, bir şeyler öğrendiği kimselerde
onun kardeşleridir. Eğer ayrılacaksa zarar vermeden, kötülemeden,
363
kimseyi incitmeden ve günaha girmeden ayrılmalıdır. Ağacın, bir-
kaç kurtlu meyvesine bakıp ağaç odun edilmez. Eğer bir yerde
Kur’an ve sünnete uygun davranılıyorsa,
Orada bid’dat işleniyorsa,
Uyum sağlanamamışsa,
Eşi ile aynı yerde olmak istiyorsa mezhep değiştirebileceği
gibi tarikat da değiştirebilir.
Bu konuda iş güzellikle olursa, kimse zarar görmez. Kimsede
zarar vermez. Yeter ki anlayış ve iyi niyet olsun.
Son sözümüz şöyle olsun:
İkilik yok, birlik var
Yalnız bun da dirlik var,
Yalnız bundadır felah,
Lailahe illallah
Rabbim yanlış yapmaktan, itikat bozukluğundan bid’ad işle-
mekten Müslümanları korusun
364
365
KARMA EĞİTİM
Bugüne kadar eğitimde başarılı olduğumuz söylenemez. Adı
Milli Eğitim ama yapılan Milli Eğitim değil. Milli, insani, manevi
duygularla kendi Türk insanımızı yetiştiremedik. Vatanına, milleti-
ne, tarihine, kültürüne bağlı nesiller yetiştiremedik.
Yabancı eğitim sistemleriyle, yabancıların yazdığı tarih kitap-
ları ile yabancı hayranlığı ile yıllarca insanın maymundan geldiğini
ezberlediğimiz kitaplarla Türk'ten Türk yetişmedi. Türkiye'de ya-
şamak çalışmak istemeyen, Müslüman-Türk olmakla gurur duyma-
yan nesil yetiştirdik.
Denemediğimiz yabancı eğitim sistemi kalmadı. Hâlâ deneme
ve arayış içindeyiz. Daha ne kadar taklit edeceğiz, ne zamana kadar
özenti içinde bocalayacağız bilinmez.
Cenabı Allah Kur'an'da İnsanı iki ayrı cins olarak yarattığını
bildiriyor. Kadının hayattaki görevleri ayrı, erkeğin görevleri ayrı-
dır. Öyleyse cinsler, hayatta üstlenecekleri görevlere göre yetiştiril-
melidir. Değilse, hayatta görevlerini yerine getirmekte başarılı ola-
mazlar. Atalarımız: “Yuvayı dişi kuş yapar.” Demişlerdir. Kızımız
yumurta kırmasını bilmezse yuvayı ayakta tutabilir mi?
Kadının eğitimi terbiyesi ayrıdır. Erkeğin eğitimi, terbiyesi
ayrıdır. Küçükken bile ayrı şeyler isterler, farklı şeylerden zevk du-
yarlar, oyuncakları bile farklıdır. Yaratılışları icabı kendi cinsinden
arkadaş edinir, onunla oynar. Kız, erkek çocuk görse utanır. Farklı
giysi ister. Biz bu fıtrattan gelen ayrılıkları ve farklılıkları Milli Eği-
tim adı altında ortadan kaldırıyor ikincisi birbirine karıştırıyoruz.
Ruh yapısı ayrı, fiziki yapısı farklı hayattaki hayalleri farklı
olan ikincisi aynı metotla eğitebilir misiniz. Terbiye edip öğretebilir
misiniz? Biri kız biri erkek iki evladınızı aynı şekilde davranabilir
misiniz?
Zaten gençlik bir sürü problemlerle boğuşurken bir de cinsiyet
problemini araya sokuyoruz.
Kadın erkek her zaman birbirini düşünen, belirli yaşta arzula-
yan iki ayrı cinstir. Karşı tarafın ilgisini çekmek ister. İstenmeyen
olayların olmaması için arada mesafenin olması gerekir.
Atalarımız ateşle barutun bir arada olmayacağını söylemiştir.
366
Evlendikten sonra bile okul çağında çocukluk ve gençlik ar-
kadaşlıklarının unutulmadığını, bir karşılaşma, bir telefonla yeniden
devam ettiğini ve yuvalar yıkıldığını, çocukların ortada kaldığını
çok gördüm.
Peygamber (a.s.):
“Bir genç kızı genç erkeği beraber gördüm onları şeytandan
emin görmedim.” Demiştir. (Rumuz El-ehadis: 287/5)
Cinsler yalnız olursa, araya şeytan giriyor.
Tolstoy'un “Acıklı Günler” adlı eserinde okumuştum.
Tolstoy'a kızı:
-Erkek arkadaşınla çıkabilir miyim? Diyor.
Tolstoy:
-Hayır. cevabını veriyor.
Delikanlı devreye giriyor:
-Efendim, bize güvenmiyor musunuz? Diyor.
Tolstoy:
-İkinize de güveniyorum. Ama ikiniz bir arada olunca, ikinize
de güvenmiyorum. cevabını veriyor.
BAZI ÜLKELERDEN ÖRNEKLER
Taciz, tecavüz olaylarını önlemek için bazı ülkeler tedbirler
almaktadır. Mesela;
İsrail kadınların rahat yolculuk etmesi için kadınlara ait ayrı
otobüsler hizmete sokmuştur. (10.02.2000 Basın)
Aynı uygulama ABD'de Egged şirketince başlatılmış Man-
sey Trails şirketi de NewYork'ta kadınlara ayrı hat işletmektedir.
Ukrayna'da Donetsk Demiryolları vagonlarda kadınları
ayırmıştır. (04.02.2010 Basın)
Japonya Tokyo da Kadınlara yönelik taciz artınca, kadınlara
ait vagonlar hizmete sokulmuştur. (15.05.2005 Basın)
İsveç'te Emniyeti sağlamak için ayrı vagonlar tahsis edilmiş-
tir.
Hindistan'da, Tayland'da, Mısır'da, İran'da benzeri uygula-
malar vardır. (06.04.2014 Basın)
Dinimizde istenmeyen, utanç verici olaylar olmaması için
mahrumiyet sınırı çizilmiştir üzücü olaylar, bu sınır aşılması ile
meydana gelmektedir.
367
BAZI ÜLKELER KARMA EĞİTİMDEN VAZGEÇİ-
YOR Bugün İsrail'de karma eğitim yapan okulların çok az olduğu
bilinmektedir.
Almanya'da karma eğitimden vazgeçiliyor. On yıldan beri
Almanya'da karma eğitim tartışılıyor. Karma okullarda kızlar erkek-
lerin yanında çekingenlik gösteriyor. Kızlar çok az kalkıyor, kızlar
daha az konuşuyor. (16.05.2001 Basın)
Bazı olaylar, Almanya ve bazı ülkelerde karma eğitimi tartış-
maya başlanmasına neden olmuştur.
Kötü alışkanlıkların artması ile 1997de Almanya'da kızlar için
ayrı okullar açılmıştır. Uluslararası kızlar Üniversitesi üniversiteleri
kuruluyor. Bir yetkilinin açıklamasına göre: “Kızlar ayrı yaşıyor,
özel davranış biçimleri oluyor. Onları desteklemek, kabiliyetlerini
geliştirmek kız okullarında daha kolay oluyor” şeklinde konuşmuş-
tu.
1990 da Kaliforniya'daki Milis kız Koleji'ne erkek öğrenci
alımı söz konusu olunca gösterilen tepkiler üzerine erkek öğrenci
alınmamıştır.
Karma okullarda hamile kızların sayısı artınca, kız okulların
sayısı hızla artmıştır.
1995 te üç okulda ayrı eğitim yapılırken kısa sürede sayı
253’e çıkmıştır 200 okulda karma eğitimden vazgeçmek için res-
men başvurmuştur.
Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre kız okullarında hami-
le kalanların sayısı 40 da 1, karma olanlarda 3’te 1 çıkmıştır bunun
üzerine kız okullarının sayısı birden artmıştır.
21.10.1997 tarihli basında “ABD'de sınıflar ayrılıyor. Karma
olmayan okulların sayısı sürekli artıyor. Sebebi, tuvaletlerde, çöp
sepetlerinde çocuk cesetlerinin bulunması, bir de kız okullarının da
başarının artması, kızların dersleri daha rahat katılması gösterilmiş-
tir.
Amerika'nın Anayasası'nda karma eğitim mecburiyeti olması-
na rağmen özel okulların sayısının her geçen gün arttığı, bu yönde
talebin fazla olması nedeniyle kanun işletilmemektedir.
Bugün batıda da karma eğitim tartışılıyor.
“Almanya'da kız erkek öğrencilerin bir arada eğitim gördüğü,
karma eğitim sisteminin çeşitli problemlere yol açtığı belirtilmiştir.
Ayrıca karma eğitimin İsviçre'de tartışıldığı belirtilmiştir
(23.05.1995 Basın)
368
Karma eğitim batıda “Yüzyıl'ın pedegojik yanlışı” olarak de-
ğerlendirerek, karma eğitim tartışılmaktadır. Bizde 43 yıldan beri
devam eden sistem konuşulmuyor. Hatta bazı öğretmenler sıralara
kız erkek öğrencileri karışık oturtuyorlar. Öğrencilerin ve velilerin
şikayeti üzerinde durulmuyor.
Milli Eğitim Temel kanununda eğitimin karma yapılacağı ya-
zılıdır. Buna göre kız ortaokulları, kız liseleri, karma yapılmıştır.
Avrupa, Amerika karma eğitimden vazgeçerken biz de gündeme
alınmıyor. Herkes halinden memnun veliler suskun. Sendikalar sus-
kun. Milli Eğitim'in başarısızlığının en önemli sebebi, bir eğitimci
olarak söylüyorum, eğitim sistemimizin karma oluşudur. Bu konuda
araştırma yapan Batı ülkelerinde karma eğitimdeki başarısızlık orta-
ya çıkmıştır.
Bizde karma eğitime karşı çıkılsa, yer yerinden oynar. Ne la-
iklik kalır ne Atatürkçülük hemen gerici damgası vurulur. Şimdi biz
ilericiyiz(!) Avrupa ve Amerika, İsrail karma eğitime terk etmek
için çalıştığı için gerici(!) öyle mi?
Bizde sorun var, düzenleme yok. Halbuki gençleri korumak
Okullardaki başarıyı arttırmak devletin görevidir.
Veliler yetkililere ulaşmalı karma eğitimin doğurduğu prob-
lemlerin önüne geçilmelidir.
KARMA EĞİTİM ZORUNLU OLMAMALIDIR Dünya, karma eğitimden vazgeçerken bizim yanlışta ısrar et-
memiz, bize ne kazandıracak? Asrın yanlışından bizim de dönmemiz gerekir. Başta önemsiz
hatta aleyhimize olan konularda batıyı taklit ediyoruz, biraz da on-lardan ileri gidiyoruz. Olumlu konularda ölçülerimiz değişiyor, en-geller ortaya çıkıyor.
Karma eğitim zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Karma eğitime son verilmelidir. Karma eğitim bize göre değildir. Doğuda çoğu kız evlatlarının okula gönderilmemesinin sebebini doğulu bir kardeşim, “ana babalar gelişmiş kızlarını karma okullara göndermeyi namus meselesi sayıyor” demiştir.
Ayrıca okulların durumlarına bakıp kızlarını karma okullara göndermiyor. Gönderirse kız enstitülerine gönderiyor.
Eğitim Bir Sen Mardin Şube Başkanı: “Çocuk gelinlerin arka planında karma eğitim olduğunu, Mardin'in sıcak bölge olduğu için kızların 13-14 yaşlarında buluğ çağına geldiği için veliler çocukla-
369
rını karma okula göndermek istemiyor.” Demiştir. (12.05.2013 Ba-sın)
Demek ki, karma eğitim toplumun değerleri ile bağdaşmıyor. Bu karma eğitim, verilerin çocuklarını ayrı okullarda okutma
istek ve arzularına karşı karma eğitim mecburiyeti getirilmiştir. Eğitim Bir Sen'in 19. Milli Eğitim şurasında karma eğitim
mecburiyetinin kaldırılması bakanlığa teklif edilmesi karar alınmış-tır.
Karma eğitimde rahatlık, güven ve başarı olmaz. Yapılan bir araştırmada çıkan sonuca bakın:
Amerika'da ilkokul 2’den lise sona kadar 4200 öğrenci ara-sında yapılan bir araştırmaya göre;
Her gün cinsi tacize uğradıklarını söyleyenler %39
Haftada en az bir tacize uğradıklarını söyleyenler %29
13-19 yaş arasında doğum yapan bekar kızlarda doğum yapma oranındaki artış bir önceki yıla göre %16
Şikayet halinde idarenin şikayeti takip oranı %55
Sözle veya hareketle tacize uğrayanlar %89
Bir üniversitede yapılan araştırmaya göre Amerika'da 17-27 yaşları arasındaki kızların 3’te biri tecavüze uğramış. Bu oran, Al-manya'da 4’te bir. (11.05.2013 Basın)
Karma okulların dünyanın neresinde olursa olsun durumu iç açıcı değildir.
Veliler karma eğitimden şikayetçi. Liselerin, üniversitelerin haline bakıyor, kendi evladı için endişeleniyor.
Karma eğitim zorunluluğu bir dayatmadır. 1927’de Milli Eği-tim Bakanı Mustafa Necati, Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 15 inci maddesi “kız erkek okullarda karma eğitim esastır.” diye kondu. Karma eğitime tepkiler önlendi. Sesler kısıldı. 28 Şubat'ta kız okul-ları vardı karma yapıldı. Erkek sanat enstitülerine bile kız öğrenciler alındı.
Eğitim isteğe bağlı olmalı. Yasaklarla eğitim olmaz. 1970 yı-lında kız Ortaokulunda karma Ortaokullarda derse girdim 26 yıl lisede öğretmenlik ve idarecilik yaptım. Kız Ortaokulu'nda edep, haya ve başarı gördüm. Karma olunca disiplinlik olaylar gördüm. Her şeyini karşı cinse göre ayarlamış gençler ile karşılaştım.
Üniversite banyoda tuvalette doğum yapan, çöpe atan, evliler gibi yaşayanlar, ürperti veriyor. Aradaki iyilere de kötü örnek olu-yor, gelecek nesli de bozuyor. Böyle gençlerden memlekete, millete hayır gelir mi? Bunlar nasıl nesil yetiştirir?
370
Bir zamanlar Aziz Nesin Vakfı müdürü: “Biz çocukları kız ve erkek diye ayırmayız. Hepsi aynı ortamda kalıyor. Biz çocukların özgürce flört etmesini istiyoruz.” Demişti. (20.02.2010 2005 Basın) “Bu beraberliği, medeniyet, uygarlık gösterisi olarak beyan etmiş fakat kısa zaman sonra neler neler ortaya çıkmıştı.”
Bu gün bir evde bir kız, biri erkek iki çocuk ayrı şeylerden zevk alır aynı şeyleri paylaşabilir mi? veya aynı şekilde terbiye edi-lebilir mi? Aynı eğitim, öğretim nasıl olacak?
Bir zamanlar evim karma lisenin yanında idi. Öğrencilerin söz ve davranışlarından çok rahatsız oldum. Utanırdım, giriş çıkış-larda evden çıkmazdım.
Karma eğitim, sağlıklı ve idealist insan yetiştirmiyor. Evin yanında bir de park vardı. Uyuşturucu alırlar, sigaraları yakarlar, kız erkek birbirini yastık yapar sızar kalırlardı. Emniyete, okula telefon ederdim bir sonuç alamazdım. Evi satmak, taşımak zorunda kaldım.
1992’de kredili sistem geldi emekliliğimi istedim. Çünkü gençlere verebileceğimiz bir şey kalmamıştı.
Geleceğimizi düşünüyorsak ne olur bu karma eğitime son verilsin.
Bir arkadaşım anlatmıştı: Fransa'da 15 yıl üniversitede hocalık yapan bir prof. Fransız
gençliğinin hareketlerini film almış. Gelecek üniversitedeki Türk gençlerini gösterecek: “Bakın işte Fransa üniversiteleri ve gençleri!” diyecek.
Emekli oluyor. Filmleri alıyor okuduğu üniversiteye geliyor. Etrafa bakıyor, kantine giriyor, gördüğü manzaradan irkiliyor, üni-versiteden ayrılırken filmleri çöp kutusuna bırakıp ayrılıyor.
Çanakkale Şehitlerine ziyarete giden üniversiteli gençlerin kardeş rezaletini büyüklerimiz unutmamıştır.
Üniversitelerimizde ahlaksızlık ve anarşi yuvası olmaktan çıkarılmalıdır.
Karma eğitim, iyi niyet taşımıyor. 2000 yılında özel kız lise-lerine ve özel dershanelere bile Milli Eğitim Bakanı Metin Bostan-cıoğlu karma mecburiyeti getirmişti. Diretmenin anlamı yok. Başa-rıyı arttırmak için başka ülkeler karma olmayan üniversiteler aç-maktadır. Çünkü onlar araştırıyor. Sonuçlarda bunu gerektiriyor.
İnsan, fıtrata uygun yetiştirilmelidir. Kız, kız olarak, erkek, erkek olarak yetiştirilmelidir. Hayatta üstleneceği role göre yetişti-rilmelidir. Çünkü iki cins ayrı ayrı yaratılmıştır. Milli yapımız ve inancımız açısından farklı eğitim zarurettir.
371
KARMA EĞİTİMİN ZARARLARI
Araştırmalar göstermiştir ki, karma eğitim hem kızlar, hem
erkekler için fayda sağlamıştır.
Alman Schule Aktüel dergisinde karma eğitim için “yüzyılın
en büyük pedagojik yanlışı” olarak ilan edilmiştir. Açılan kız okul-
larına kayıt akını yaşanmıştır.
Rahibe okulları, papaz okulları ayrı eğitim yaparken İmam
Hatip okullarının ve ilahiyat fakültelerinin karma olarak devam et-
mesi ne kadar garip ve düşündürücüdür?
Kızla erkeğin ilgi alanı farklıdır iki cins de karma bir sınıfta
dikkatini toplayıp kendini derse veremez. Gözü de, beyni de karşı
cinse kayar. Sözlü sınavlarda ya yanlış söylersem ya bilemezsen
endişesi öğrenciyi başarısız kılar.
İngiltere'de yapılan araştırmalarda karma okulların başarısının
daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır. (06.12.1992 Basın)
2009’da İngiltere'de yapılan bir araştırmada da erkeklerin ol-
madığı okullarda ders gören kızların daha başarılı olduğu, karma
okullarda kızların içine kapalı olduğu, kendisine daha az güvendiği
belirtilmiştir. (19.03.2009 Basın)
Karma okullarda kız erkek ilişkileri sadece başarıyı engelle-
miyor. Öğretimini bozduğu gibi eğitimi de, ahlakı da bozuyor. İs-
tenmeyen olaylara neden oluyor. Kavgalara, cinayetlere, gruplaşma-
lara neden oluyor. Arkadaşlıklar paylaşılamıyor. İki cinsin arkadaş-
lığının sonunda nice okul hayatı biten öğrencilerimiz oldu.
Şu da var ki karma okullar, senli benli olmalar, tacize zemin
hazırlıyor. Çünkü ön planda cazibe düşünülüyor. Karşı tarafın ilgi-
sini çekmek için çaba sarf ediliyor. İki arkadaşın evden, okuldan
kaçtıklarına şahit oldum.
Flört olayları karma okullarda çok daha fazla görülüyor.
Karma eğitimde öğrenciler taşkınlık yapıp dikkat çekmek isti-
yor. Erkeklik, kabadayılık yapıyor.
Karma okullarda kimlik kişilik bunalımı yaşanıyor. Kız, ko-
nuşma ve davranışlarında bazı duyguları yitiriyor, utanma duvarı
yıkılıyor ve erkekleşiyor. Erkek de kadınlaşıyor. Bu durum etkilen-
me ve yansımadan oluyor.
İki cinsin birbirine nefsi duygusu artarken güven duygusu za-
yıflıyor ilerde evlenseler bile aralarında ciddiyet, saygı olmuyor.
Sen-ben kavgaları boşanmaya götürüyor. Bir de flörtle kurulan yu-
valar uzun ömürlü olmuyor. Bir de evlilikten sonra eski arkadaşlık-
372
ları unutulmuyor. Bir resim bir yerde karşılaşma, bir telefon görüş-
mesi, internet buluşması, yuvaya konan dinamit oluyor.
Her insanda bir haya duygusu, iffet anlayışı vardır. Parkta otu-
ran kadının yanına bir erkek otursa, kadın ya tepki gösterir veya
kalkıp gider.
Tenha bir belediye otobüsünde boş yerler varken tek oturan
kadının yanına bir erkek oturdu. Kadın: “Başka oturacak yer bula-
madın mı?” deyip erkeği ittirdi.
Hiç unutmam bazı sapık zihniyetli öğretmenler sıraya kız er-
kek karışık oturturdu. Bir kız öğrenci bir kenara çekilmiş ağlıyor.
Sebebini sordum. İki erkek öğrencinin arasına öğretmenin oturttu-
ğunu söyledi, düzelttik. İkinci dönem tenefüste ağlayan kız aynı
sırada oturmuş erkek arkadaşıyla sohbet ediyordu. Bu karma eğitim
gençlerden birçok şeyi alıp götürüyor.
Karma eğitimde şahsiyetlerini yitirenler oluyor. Güven duy-
gularını yitiriyorlar. İsyânkar oluyorlar. Verim, öğrenme ve başarı
düşüyor. Bunun için karma eğitim okulların kamburudur. Tedavi
edilmesi gereken en büyük yarasıdır.
Utanma gibi ahlaki duyguların yok edildiği okulda suçlu üre-
tiyor. Öğretmen dövülüyor. Öğretmen, öğrenci cinayeti işleniyor.
Kızlar tacize uğruyor. Acımasız bencil insanlar yetişiyor. ”Eskiden
bir okul açmak, bir hapishane kapatmaktır.” Denirdi. Bin okul açıl-
sa, bir hapishane kapatmıyor.
Karma eğitim, hapishane kapatmıyor, hapishaneye adam ye-
tiştiriyor.
Kızların tacize uğramaları sonucu Amerika ve Batı karma eği-
timden vazgeçerken bizde hiçbir tedbirin alınmaması düşündürücü-
dür.
Yapılan araştırmalara göre Almanya'da kızların %50’si tacize
uğramakta, Amerika'da hamile kalan kızların sayısı artmakta. Türk
Eğitim Sen'in açıkladığına göre; 1136 okulun 7. 8. sınıf öğrencisinin
katıldığı ankette cinsel taciz oranının %92’lere çıktığı açıklamıştır.
(28.09.2014 Basın)
Cinsel tacizi karma eğitimde ortam hazırlanıyor. Kadın öğ-
retmenlerin bile cinsel tacize uğradığı görülmektedir.
Karma eğitim felaketi, ahlaki değerleri alt üst etmiştir. Karma
eğitim gençleri sevdalaştırıyor, aptallaştırıyor.
Hasan Ali Yücel zamanında aynı yatakhanelerde kalan köy
enstitülerinin özlemini çekenler karma eğitimi çağdaşlık sayıyor.
373
KARMA OLMAYAN OKULLAR AÇILMALIDIR Siirt İbrahim Hakkı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrenci-
leri Halime Akdemir ve Afife sevgili Tubitak yarışması için hazır-
ladıkları proje, karma eğitim sisteminin başarısızlığını ortaya koy-
muş, proje kapsamında ankete katılanlar, sistemin öğrencilerin psi-
kolojisini bozduğunu ve kız öğrencilerin okula gönderilmesini en-
gellediğini belirterek karma eğitimden dönülmesini istemişlerdir.
(31.03.2013 Basın)
Karma eğitime son verilmeli, karma olmayan okullar açılma-
lıdır. Karma eğitim fıtrata aykırıdır. Eğitim ve öğretimede uygun
değildir.
Bu haliyle bu sistem Türk'ten Türk yetiştirmez. Ataist, sata-
nist ve Hristiyan yetiştirir. Üniversitelerimizin bugünkü haline se-
bep, karma eğitim sistemidir. Eğer kimlik kişilik sahibi problemsiz
faydalı nesiller yetiştirmek istiyorsak zorunlu karma eğitim kaldı-
rılmalı, karma eğitimden vazgeçilmelidir.
Hangi ana baba kızının karma bir okulda okutmak ister?
Peyami Safa şöyle der:
“İdealci devlet, koyun sürülerinden kahramanlar yaratır. İdea-
list devlet, kahramanları koyun sürüsü haline getirir.
Evladını seven, milletimizin geleceğini düşünen herkes, kar-
ma okulların halini düşünmeli bu okulları gündeme getirmeli yetki-
lilere nasıl bir okul, nasıl bir nesil istediklerini, tartışmaya açmalı-
dır.
Karma eğitim, yoz zihniyetin 1927 ve 28 Şubat dayatmasıdır.
Veliler olarak, millet olarak isteklerimizi yetkililere aktarmak milli,
insani ve dini görevimizdir.
Karma eğitim istemiyoruz. Karma eğitim milli karakterimize
inancımıza uygun değildir. Karma eğitimden dönülsün sloganı ile
haykırmalıyız.
Şimdi değilse ne zaman?
374
375
SENDE BİRGÜN YAŞLANACAKSIN
İnsan neslinin devamı, insanlığın eğitimi, şeref ve haysiyetin
korunması için Allah, nikahı evliliği farz kılınmıştır. Kadın-erkek
tarih boyunca Allah'ın emri doğrultusunda bir araya gelerek insanlı-
ğın devamını sağlamıştır. Kendilerinden sonraki nesillerin bireyle-
rini dünyaya getiren çiftler, “ana” ve “baba” gibi ulvi, saygı gerekti-
ren ve sorumluluk gibi kutsal görevleri gerekli kılan ünvanlar almış-
lardır.
Canlılar arasında en geç gelişen, hayata intibakları, eğitimleri
en zor olan insandır. Bunun için zahmeti de en fazla olanıdır. Çocuk
dünyaya geldikten sonra her bakımdan uzun süre anaya babaya
muhtaçtır. Çocuk dünyaya getiren her ana baba hayatları boyunca
evlatları için çalışıp çırpınacaktır. Evlatları ne kadar büyükse büyü-
sün her dönemde derdi bitmeyecektir. Bir zaman sonra evladının
derdine birde torun derdi eklenecektir.
a) Yakın Tarihe Kadar: Yakın tarihe kadar bazı istisnalar çıkarılırsa, ana babanın evlat
ve görev anlayışı değişmediği halde, evladın “ana-baba” ve görev
anlayışı büyük değişiklikler göstermiştir. Mesela bazı toplumlar-
da ihtiyar ana baba, tarlaya, oduna gidemediği, iş yapma gücünü
kaybettiği zaman yaşama hakkını da kaybederdi. Ana baba yaşla-
nınca merhametsizce evladı onu evden kovar veya kendi eliyle öl-
dürürdü. Bu aynı zamanda evlatlık görevi sayılırdı. İhtiyar ana-
babasını vahşi hayvanların pençesine bırakmak veya onları öldür-
mekle evlat görevini yapmış olurdu. Bunu evlat yapmayacak olursa
ihtiyar ana baba kendisi bu işin yapılmasını evladından isteyebilirdi.
Ana-babanın evden kovulma veya öldürülmesine diğer bir ne-
den de genç kadın büyük ananın, genç erkekte büyük babanın yerine
geçebilmek ve mirasa konabilmek arzusundan doğuyordu.
Eğer baba ölür de ana geriye kalacak olursa o da babanın bir
malı olarak miras telakki edilirdi. Bu durumda kadın, kocasına bağ-
lılığını ispatlayabilmek için kendini öldürür ya da o evin işlerini
gören hizmetçi olarak hayatını sürdürebilirdi. İş yapamaz hale ge-
lince de öldürülürdü. Bu durumu yasaklayan bir emir. bir kural yok-
tu. Kimse tarafından da kınanmazdı.
Oynayan çocuğun dedesini küfe ile atmaya götüren babasına:
“Baba dedemi at ama küfeyi atma, bir gün bana da lazım olur” de-
376
mesi, bu durumun bir gelenek halinde devam ettiğini göstermesi
bakımından ilginç bir örnektir.
Anasını sırtına alıp ormana atmaya giderken vahşi hayvanla-
rın sesini duyunca ağaca tırmanan oğluna ananın: “Yavrum biraz
daha yükseğe çık. Bu hayvanları iyi tanırım, sana bir şey olmasın”
demiş olması zaman zaman nakledilen örnekler arasındadır.
Burada iftiharla kaybetmek gerekirdi. Türk kültüründe insanın
kutsal sayılması nedeniyle her zaman büyükler, yaşlılar “ata” olarak
saygı görmüş, diğer toplumlarda görüldüğü gibi kötü muameleye
maruz kalmamışlardır.
b) Ana Baba Evladını Zahmetle Dünyaya Getirip Eziyetle
Yetiştirir: Ana çocuğunu dünyaya getirmeden çeşitli eziyet ve zahmetle-
re katlanır. Aylarca karnında taşır. Dünyaya getirirken acı çeker,
hayatını tehlikeye atar, onu büyük zahmetlerle dünyaya getirir.
Bu durum Kur'an'da:
“Biz insanı anasını babasını tavsiye ettik. Anası onu zahmet
çekerek karnında taşımıştır.” (Lokman Suresi: 14)
“Biz insana anasına babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.
Anası onu zahmetle taşıdı. Zahmetle dünyaya getirdi.” (Ahkaf sure-
si: 15) buyurularak ifade edilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in de cennetin kadınların ayağı altında
değil, anaların ayağı altında olduğunu bildirmiş olması, ananın çek-
tiği zahmetler yüzündendir.
Gerçekten ana çocuğunu zahmetle dünyaya getirdikten sonra
yıllarca bağrına basarak uykusunu istirahatini terkederek emziriyor.
Büyümesi için nice sıkıntılara katlanıyor, yemiyor, yediriyor, giy-
miyor, giydiriyor, tek kelimeyle fedakârlığın en güzel örneklerini
veriyor. Hayatın en verimli yıllarını saçlarını ağarıncaya kadar öm-
rünü yavrusu için harcıyor. Kendinden çok evladını düşünüyor. Ev-
ladının yemesi içmesi ve sağlıklı büyümesi, ana için en büyük se-
vinç ve neşe kaynağı oluyor. Evladının hastalanması veya acı çek-
mesi halinde ise ana yıkılıyor. Bunun için atalarımız: “Ana gibi yar
olmaz” “Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar” gibi anlamlı sözler
söylemişlerdir.
Bir evlat, kendisini nice eziyete zahmetlere katlanarak büyü-
ten ana-babası için “ne biçim anam babam var” dememelidir. “Ben
nasıl bir evladım” demeli ve evlatlık görevini yapıp yapmadığına
bakmalıdır. Şairin dediği gibi:
377
“Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş,
Evlat pir olsa da bir anaya muhtaç imiş.”
Ana kadar değilse de bir babanın evladı üzerinde hakkı ve
emeği inkar edilmeyecek kadar çoktur. Bazılarının iddia ettiği gibi
hakkı bir tohumdan ibaret değildir.
Baba, yıllarca evinin ve çocuğunun ihtiyacını karşılamak için
çırpınır durur. Evladını yedirip içirmek ve meslek sahibi yapmak
için işini çalışmasını kendisi için zevk ve mutluluk sayar. Çocuğunu
sağlıklı yetiştirip, eğitebilmek için hayatın bütün sıkıntı ve acılarına
katlanır. Evladı hangi yaş ve meslek sahibi olursa olsun babanın
evladına olan babalık duygusu ve ilgisi kesilmez.
Bu şartlar altında büyüyen evlat, o hale nasıl geldiğini hiç dü-
şünmez. İhtiyarlık yıllarında kendine muhtaç olan ana-babasına
onların yaptığını yapamaz. Bu böyle devam edip gider. Hiçbir evlat,
ana babasının kendisine yaptığını ana-babasına yapmamıştır.
Şöyle anlatırlar:
Bir genç annesinin sözünü dinlememişti. Kadının gönlü yandı.
Oğlu yola giderecek kuvvetli de yoktu; gidip çocukluk beşiğini ge-
tirdi. Önüne koydu ve şöyle dedi:
“Ey insafsız ve eski halini unutan çocuğum, hep ağlardın.
Küçük ve acizdin. Senin için geceleri uyumazdım. Şu beşikte yatar-
ken hiçbir şey yapamazdın üzerine konan sineği bile kovamazdın.
Artık büyüdün, güçlendin. Bir gün de öleceksin. Orada bir karıncayı
bile kovamayacaksın; böcekler yer gider seni.” deyip evvelini sonu-
nu hatırlattı.
c)Dinimizin Anne Baba Hakkına Verdiği Önem: İslam'dan önce hiçbir insanın hakkına riayet edilmediği gibi
ana babanın da hakkına riayet edilmiyordu. Hatta ana baba, en bü-
yük haksızlığı, zulmü dünyaya getirip kendi eliyle büyüttüğü evla-
dından görüyordu. Ana baba evladını öldürdüğü gibi evlat da ana-
babasını acımadan öldürebiliyordu. Baba ölünce, ana miras kalıyor-
du. Anasıyla evlenenler, anasını hizmetçi olarak kullananlar olurdu.
İslam dini evlatlara kötü davranılmasını onların öldürülmele-
rini yasaklayıp iyi bir şekilde yetiştirilmelerine emrettiği gibi evlat-
lara da ana babalarına iyilik etmelerini, tatlı söz söylemelerini hatta
onlara “öf” bile dememelerini emretmiştir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
“Rabbin kesin olarak kendisinden başkasına tapmamamızı ve
ana ve babaya iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer ana babadan biri
378
veya her ikisi senin yanında ihtiyarlayacak olursa sakın onlara “öf”
deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı sözler söyle. (İsra Sure-
si: 23)
“Onlara acıyarak tevazu kanadını (yerlere kadar) indir ve Ya
Rab onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerini
öylece merhamet et” de. (İsra Suresi: 24)
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda çok hassas davranmış
ana babaya ikramda bulunmasını, sevip saymaya, hizmet etmeye en
layık kimselerin ana baba olduğunu, ana babanın rızasını kazanma-
nın en sevimli amellerden biri olduğunu haber vermiştir.
Bu konuda şunları söylemiştir;
“Allah Anaya babaya asi olmanızı, vermeniz icab eden şeyi
vermemenizi, hakkınız olmayan şeyi ise istemenizi, kız çocuklarını
canlı canlı görmenizi haram kıldı. Ve sizin için dedikoduyu ve çok
soru sormayı, bir de israf etmeyi hoş görmez.” (Buhari)
“Hiç bir evlat babasına olan borcunu ödeyemez. Meğer ki,
babası başkasının kölesi olup da onu satın alarak azat etmiş olsun.”
(Müslim)
Buhari ve Müslimin rivayet ettiğine göre:
Peygamberimize:
Allah katında en sevgili amel hangisidir? Diye sorulmuş,
Peygamber Efendimiz:
Vaktinde kılınan namaz, cevabını vermiştir.
Namazdan sonra en sevgili amel hangisidir? Sorusuna da:
Anaya babaya iyilik etmektir. Cevabını vermiştir.
Sonra hangisidir? Sorusuna da:
Allah yolunda cihaddır buyurmuşlardır.
Ebu Hureyra (r.a.) şöyle anlatır:
Allah'ın rasûlü'ne bir kimse geldi ve:
Benim insanlar içinde hizmet etmeme, sevip saymama en la-
yık kimdir? Diye sordu.
Allah'ın elçisi:
Anandır buyurdu.
O zat:
Sonra kimdir? Dedi.
Sonra anandır.
Sonra kimdir?
Sonra anandır şeklinde üç defa aynı cevabı aldı.
O zat tekrar:
Sonraki kimdir? Deyince.
379
Allah'ın Resulü:
Sonra babandır buyurdu. (Müslim)
Bir gün Hz. Peygamberin hanımı Esma'nın anası yanına gel-
mişti. Anası iman etmemiş olduğundan Esma peygambere:
Ey Allah'ın elçisi Anam müşrik olarak bana geldi. Onunla gö-
rüşeyim mi? diye sordu. Peygamberimiz hiç tereddüt etmeden:
Ananla görüş. O seni dünyaya getiren ve üzerinde hakkı olan
anandır. Buyurdu.
Yine bir gün yeni Müslüman olanlardan bir zat peygambere
gelerek savaşa iştirak etmek istediğini bildirdi. Peygamber ona:
Anan var mı? diye sordu.
Evet var cevabını verince.
Öyle ise ona hizmet et. Zira Cennet anaların ayağı altındadır.
Buyurdular.
Anaya babaya iyilik ve İhsan'da bulunmak evlat üzerine farz-
dır. Bunun için hiçbir evlat, İslam inancına ters düşmeyen her ko-
nuda ana ve babasına itaatsizlik etmemelidir.
d)Ana Ve Babaya İtaatsizlik Cezası: Peygamber Efendimiz, anne babasının rızasını kazanmayanın
amellerinin boşa gideceğini, bu yüzden cennete giremeyeceğini,
Allah'ın rızasını ana babanın rızasını kazanmakla mümkün olacağını
haber vermiş, ana babasına asi olanlara beddua ederek, asi evladın
Allah'ın rahmetinden uzak kalacağını bildirmiştir.
Câbir bin semüre (r.a.)’nın anlattığına göre:
“Allah'ın resulü minbere çıktı, üç defa “amin” dedi. Sonra da
bize:
Bana Cebrail geldi: “Ya Muhammed ana-babasının ihtiyarlı-
ğına yetişip de rızalarını kazanmayıp cehenneme giren kimse Al-
lah'ın rahmetinden uzak kalsın” dedi ve benim de “amin” dememi
istedi. Ben de amin dedim. Ramazan ayına yetiştiği halde günahı
bağışlanmayarak cehenneme açılan kimse, Allah'ın rahmetinden
uzak kalsın dedi. Ben de amin dedim. Yanında senin ismin anılıp da
salevât getirmeyip sonra da cehenneme giren kimseyi Allah rahme-
tinden uzak kılsın dedi. Ben de amin dedim. Buyurmuşlardır.”
Müslimin diğer bir rivayetinee göre Peygamberimiz:
“Burnu toprağa sürtülsün! Burnu toprağa sürtülsün! Burnu
toprağa sürtülsün! diye beddua etmiştir.
Ey Allah'ın elçisi kimin burnu toprağa sürtülsün delinince:
380
Ana babasına veya ikisinden birine yetişip de onlara iyilik ya-
parak cennete giremeyen kimsenin buyurmuşlardır.
Tirmizî'nin naklettiği bir hadislerinde de peygamberimiz şöyle
buyurmuşlardır:
Allah'ın rızası anne ve babanın rızasındadır. Allahın gazabı da
ana ve babanın gazabındadır.
Kendisine büyük günahların neler olduğu sorulunca Peygam-
berimiz:
Allah'a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, haksız yere adam
öldürmek, yalan yere yemin etmektir. Buyurmuşlardır.
Hz Sevban /r.a.)'dan rivayet edilen bir hadiste:
Üç şey vardır ki, bunlar ile yapılan amelin faydası olmaz:
Allah'a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, Savaş Meyda-
nı'ndan kaçmak olduğu bildirilmiştir.
İbni Ömer (r.a.) rivayet etmiştir. Peygamberimiz şöyle buyu-
rur:
Üç kişi vardır ki, kıyamet günü Allah onlara rahmet nazarıyla
bakmaz:
Ana ve babasına asi evlat, devamlı içki içen ayyaş, verdiğini
başa kakan kimse.
Üç kişi de vardır ki, cennete giremez:
Ana-babasına asi evlat, karısını başkasına teslim eden deyyus,
kendisini erkeklere benzeyen kadın.
Bir gün Peygamberimize ölüm döşeğinde yatan bir gencin la
ilahe illallah diyemediğini haber verdiler. Allah'ın elçisi namaz kılıp
kılmadığını sordu. Kılardı dediler. Peygamberimiz, gencin hayatta
isyan ettiği bir annesin olduğunu öğrenince onu çağırttı ve şöyle
dedi:
Şuraya bir ateş yakarak oğlunu yakmak istesek müsaade eder
misin? Deyince kadın, rıza göstermeyeceğini bildirdi. Bunun üzeri-
ne Peygamberimiz:
O halde oğlunu cehennem ateşinden kurtarmak için hakkını
ona helal et buyurdu.
Kadın hakkını helal ettiğini bildirince Peygamberimiz gence
şehadet getirmesini emretti. Gencin rahatlıkla şahadet getirmesi
üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.):
Allah'a hamdolsun ki benim vasıtam ile bu genci cehennem
ateşinden kurtardı. Buyurmuşlardır.
Aşağıdaki hadislerde de ana babaya iyilik etmenin İzzet ve ik-
ramda bulunmanın insanın ömrünü uzatacağı, rızkının artmasına
381
vesile olacağı ve öldükten sonra da cennete girmesine sebep olacağı
bildirilmiştir.
Enes Bin Malik Allah'ın elçisinin:
Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen ana-
babasına ihsan ve ikramda bulunsun, akrabalarını ziyaret etsin bu-
yurduğunu rivayet eder.
Hz.Sevban (r.a.) Peygamberimizin:
Kişi işlediği günahtan dolayı rızıktan mahrum olur (geçim
darlığına uğrar) Mukadder olan musibeti ancak durdurur. Ömrü
Ancak ona ana baba itaat ve güzel ahlak uzatır dediğini rivayet et-
miştir.
Ebu Hureyra (r.a) Peygamberimizin şöyle buyurduğunu nak-
letmiştir:
“Üç Dua vardır; bunların kabul olmayacağını da şüphe yok-
tur:
Mazlumun duası, misafirin duası, ana-babanın evladı için yap-
tığı dua.”
Bir adam Peygamberimize sordu:
Ana babanın çocukları üzerindeki hakkı nedir?
Peygamberimiz:
Onlar senin ya cennetin yada cehennem indir buyurdular.
Ana babaya itaatsizlik, ancak İslam'ın prensiplerine uygun
olmayan konularda bir mazeret olabilir. Lokman suresinin onbeşinci
ayetinde ana baba Allah'ın rızasına uygun olmayan bir şey için zor-
larsa kendilerine itaat edilmemesini emretmekle beraber gene de
onlarla iyi geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, ne
olursa olsun ana baba terk edilmeyecektir. Her zaman gönülleri alı-
nacak ve kendileriyle iyi geçinilecektir.
Her evlat şunu iyi bilmelidir ki, kimse ana babasına etmediği-
ni evladından göremeyecektir. Yani ana-babasına ne ettiyse evla-
dından da onu görecektir.
Peygamberimiz bir hadislerinde ana babaya isyanın cezasının
dünyada görüleceğini: “Allah günahlardan dilediğinin cezasını kı-
yamet gününe tehir eder. Yalnız ana babaya yapılan isyanın cezasını
ölmeden önce dünyada da verecektir” buyurarak haber vermiştir.
Bir başka hadislerinde de:
Başkalarının kadınlarına iffetli ve namuslu davranın ki, sizin
hanımlarınız da iffetli ve namuslu olsunlar. Ana babanıza iyilik edin
ki, çocuklarınız da size karşı itaatkar davransınlar ve iyilik etsinler
382
buyurarak insanın başkalarına ve ana-babasına ne ettiyse aynıyla
mukabele göreceğini haber vermiştir.
Ana babaya karşı evlatlık görevini sözle değil, yalnız bayram-
larda el öpmekle değil, ana-babanın çektiği sıkıntı ve eziyeti düşü-
nerek yapmalıyız. Kutadgu Bilig'de: “Ana-babanı hoşnut eyle: onla-
ra hizmet et; bu hizmet karşılığı birçok fayda elde edeceksin” de-
nilmiştir.
Bir babanın evlatları babalarına kötü davranmışlar ve kolun-
dan tutup dışarı atmak için kapıya kadar sürüklemişlerdi. Baba ev-
latlarına yüksek sesle haykırdı ve şöyle dedi:
“Yeter zalimler! Yeter! Ben de babamı buraya kadar sürük-
lemiştim.”
e)Bugünkü Durum: Ana-babanın yıllarca çektikleri çileye ve sarf ettikleri emeğe
karşılık bir evladın ana babasına aynı derecede iyilikte bulunması
hem dini hem de insani görevdir. Daha fazlasını yapması ile ise
evlatlık görevidir.
Ne yazık ki günümüz insanı, çeşitli nedenlerle kendisini var
eden ana-babasını unutuyor. Civcivin içinden çıktığı yumurtanın
kabuğuna ihtiyaç duymadığı gibi, ana-babasına ihtiyaç duymuyor.
Kendine yeter hale gelince ana babasına dönüp bakmıyor. Kendisini
rahat ve bolluk içinde yaşarken ana-babasını geçim sıkıntısı içinde
iken onları terk ediyor, hor görerek itip kakıyor.
Günümüzde yaşlılık kusur sayılıyor. Evladı için kendini feda
eden, evladını canı kadar seven yaşlı ana babaya canın çıksın deni-
liyor. Durum ilkel toplumlardan pek de farklı değil. Evladı için gece
uyumamış, gündüz istirahatini terk etmiş nice ana-babalar, bizzat
evlatları tarafından kimsesizler yurduna gönderiliyor.
Başkalarının yanında babasını tanımayanların, adreslerini ana-
babalarından gizleyenlerin, ana baba olmaya pek niyetleri yok gibi.
Nöbetin bir gün kendilerine geleceğini hiç düşünmüyorlar.
f)Ana Babamıza Karşı Görevlerimiz: İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren her bakımdan ana ve
babasının ilgisine muhtaçtır. Ana baba da yavrusunun sağlıklı bir
şekilde büyüme ve hayata intibak edilmesi için elinden geleni esir-
gemez. Yıllarca ana ve babalık görevini kusursuz bir şekilde sürdü-
rerek evladının hem acısını hem sevincini paylaşır.
383
Ana-babanın bu fedakarlıklarına karşılık evladın da ana baba-
sına karşı evlatlık görevleri vardır.
Bu konuda Peygamber Efendimiz ana babaya karşı görevlerin
neler olduğunu ve bu görevlerin nasıl yerine getirileceğini şöyle
ifade etmiştir:
Abdullah Bin Amr şöyle anlatır:
Resulü Ekrem (s.a.v.)'e bir adam geldi ve şöyle sordu:
Ya Resulallah yurdumu terk ederek sizin emrinize girmeye
geldim, anamı babamı da ağlayarak bıraktım.
Resulü Ekrem:
Öyleyse onlara dön de ağlattığın gibi onları güldür buyurdu.
Başka bir günde Rasûlü Ekrem’e biri gelerek:
Ya Resulallah büyük bir günah işledim benim için tevbe var
mıdır? diye sorunca: Peygamber Efendimiz ona:
Anan hayatta mıdır? diye sorar. O kişide:
Hayatta değildir? diye cevap verince, Allah'ın elçisi tekrar so-
rar:
Teyzen var mıdır? Evet cevabına karşılık:
Ona saygılı ol buyurur. Ebu Davud'un rivayetine göre Ye-
men'den bir adam memleketini terk ederek Peygamber Efendimize
gelir, savaşa katılmak istediğini söyler. Peygamber Efendimiz ken-
disine:
Yemen'de kimsen var mı?
Anam babam var.
Sana müsaade ettiler mi?
Hayır.
Öyleyse onlara dön, müsaade iste. Müsaade ederlerse savaşa
katıl. Etmezlerse onların yanında kal onlara hizmet et. Buyurdu.
Peygamberimizin hadislerinden anlaşıldığına göre ana baba
hakkını riayet edilecek ve hizmette kusur edilmeyecektir.
Kuranı Kerim'de Cenabı Allah:
“Ana babaya, yoksullara, yetimlere iyilik yapın.”(Bakara Su-
resi 83)
“Allah'a ibadet edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-
babaya, öksüzlere, yoksullara, yakın ve uzak komşulara, yolcuya,
elinizin altında bulunanlara iyilik edin. Allah gururlanan insanları
sevmez.” (Nisa suresi 36)
“Biz insana ana ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Eğer
onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan hiçbir bir şeyi sana ortak
koşman için zorlarlarsa bu hususta onlara itaat etme.” (Ankebut
384
Suresi 8) Buyurarak Anaya babaya onların yakınlarına ve ihtiyaç
sahiplerine iyilik etmemizi kendisine hiçbir şekilde ortak koşma-
mamızı emretmiştir. Ayrıca ana-babaya itaatsizliğin ancak inançsız-
lık ve Allah'a Ortak koşma konusundaki isteklerine karşı olabilece-
ğini bildirmiştir.
Ana babaya karşı evlatlık görevin sadece onlar hayattayken
değil ölümlerinden sonra da devam etmelidir. Onların kemiklerini
sızlatacak davranışlardan ve amel defterlerine kötü şeyler yazdır-
maktan kaçınılmalıdır.
Hayırlı evlat, sağlıklarında terk etmediği gibi ölümlerinden
sonra da ana-babasını unutmaz. Mezarlarını ziyaret eder, onlar için
mevlit Kur'an hayır ve hasenatta bulunur. Onları yakınları ve dostla-
rı ile de ilişkiyi kesmez.
Ebu Davud'un naklettiğine göre Peygamberimiz:
“Beni Seleme kabilesinden bir adam geldi de: Ya Rasulallah,
ana babamın ölümlerinden sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var
mı? diye sordu. Resul Ekrem: “evet, onlar çin mağfiret dilemek,
vasiyetlerini ve taahhütlerini yerine getirmek, onların yakınlarını
ziyaret etmek ve onların dostlarına ikramda bulunmaktır.” Buyurdu.
Maalesef günümüzde birçok evlat, ana babasına hürmet et-
mek, saygı göstermek, görev yapmak şöyle dursun, son insani gö-
revlerini bile yapamaz durumundadır. Bir evlat düşünün ki, ana ba-
basının cenaze namazını kılamaz, cenazeye çelenkle katılıp, başka-
ları namazı kılarken köşe taşı gibi bir kenarda bekleyip sonra da
cenazenin ardından yürüyen, ölümlerinden sonra ana babasını hiç
hatırlamayan, hayatta kaldığı müddetçe ana-babasının azabını arttı-
ran evlat, evlat değildir.
Ana-babası hayattayken yılda bir gün Anneler Günü, bir gün-
de babalar günü ilan edilerek sadece o günlerde ellerini öpüp hediye
sunmakla veya mektup gönderip, telgraf çekerek telefon açarak gü-
nah çıkarmakla evlatlık vazifesinin bittiğini zanneden, ana-babasına
yılda yalnız bir gün ayırabilenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Kediden, köpekten ana babaya evde yer kalmıyor.
Zannederim böyle giderse bugünkü nesil, ana baba olduğu
zaman çocuklarının kendilerini hatırlaması için anneler, babalar
günü de kafi gelmeyecek mutlaka ana babaya saygı günü ilan edile-
cektir.
Rabb'im evladına ihmal eden anne babalardan, ana-babasını
ihmal eden, bu yüzden azap görenlerden etmesin.
385
g)Anneler Günü: Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü belirli çevrelerde An-
neler Günü olarak ilan edilerek kutlanmaktadır.
Anneler Günü ilk defa 1906 yılında Amerika'da ilan edilmiş-
tir. Bizde de 1956 yılından bu yana kutlanmaktadır.
Ancak yılın 365 gününün sadece bir gününü anneleri için ayı-
rabilenler, bugün de annelerini ve annelik hakkını hatırlamakta, bir
evlat olarak annelerini mutlu edebilmek için hediyeler sunmaktadır-
lar.
Açıkça ifade etmek gerekirse toplumumuza yabancılaşmış
kimselerin ilan edip, kutladığı anneler günü yabancı bir adet olarak
kabul görmemiştir. Denilebilir. Ancak belirli bir kesim, yılda bir
defa hatırlayabildiği annesine hediyeler sunmaktadır. Eğer ana, ana-
lık yapmamış ise, evlat iyi bir insan olarak yetiştirilmemişse bir gün
olarak ilan edilen “Anneler Günü” ve o gün de verilen hediyeler
neyin ifadesi olabilir. Anneler Günü bugünkü kutlanan anlamıyla
bir sene boyunca ihmal edilmiş anaya karşı 365 günün bir gününde
hatırlayarak, günah çıkartma hareketinden ifade ettiği anlamdan
başka bir şey değildir. Zaten bugün batıda ilan edilirken analığı
unutulmuş kadının şerefini kurtarma hareketi olarak ilan edilmiştir.
1956 dan bu yana bizde de Anneler Günü'nde analık ve kadın
hakları üzerine nutuklar çekilir, sütunlar dolusu yazılar yazılır, her
gün çıplak resimlerle kadın ticareti yapan gazeteler sayfalar ayırır.
Yani kadın açıkça istismar edilir. Vitrinler süslenir ihtiyaç olmayan
hediyelerin alınıp sunulması için reklamlar yapılır. Aslında yalnız
bu işin karlı ticaretini yapanlar kazanır.
Hürriyet, hak iddialarıyla kadının yuvasından, analıktan kopa-
rılması için senenin diğer bütün günlerinde kadınlığa, analığa düş-
man olanların, kadınlara verebildikleri tek şey, anneler günü adı ile
sadece bir gündür.
Anneler Günü'nün analarımızdan ve insanımızın lehine olma-
dığı açıktır. Çünkü Müslüman Türk toplumunda anaların günü bir
yılın sadece bir günü değildir. Allah'ın her günü anaların günüdür.
Her gün, günün her saatinde ana hatırlanır, ananın hakkına riayet
edilir, Evlatlık görevi her an yerine getirilir. Anaya isyan Allah'a
isyan sayılır.
Din, örf-adet ve geleneklerimize göre ters düşen “Anneler
Günü” batı kültürünün bir parçasıdır. Kendisini bize kabul ettirme-
sinden sonra, bizim için ana ve evlatlarının birbirine olan vazgeçil-
mez görevlerini kısıtlamak, maddileştirmek gibi bir felaket hazırla-
386
mıştır. Fedakarlık, sevgi, saygı yerini ferdiyetçiliğe ve para ile alı-
nan bir paket içinde sunulan hediyeye bırakmıştır.
Belki Anneler Günü evladını fazlalık kabul eden, çocuk bakı-
cısına, kreşe, anaokulu'na teslim edip kurtulan, köpeğini çocuğun-
dan daha çok ilgi duyan analar için geçerli olabilir.
Anneler Günü, analığını layıkıyla yerine getirememiş annele-
rin anılarını unutmuş, kendilerini dünyaya getiren eziyet ve kahırla
büyüten kadına evlatlık görevlerini yerine getirmeyenlerin bir arayı-
şıdır.
Türk toplumunda anaya verilen değer, bir güne sığdırılamaya-
cak kadar büyüktür.
“Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş,
Evlat pir olsa da, bir anaya muhtaç imiş.”
“Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar…”
“Ana gibi yar olmaz.”
“Cennet, anaların ayağı altındadır.” gibi sözler ana ve analığa
ne ölçüde değer verildiğinin ifadesidir.
Gerçek şudur ki, ana evlâdını dünyaya getirip büyütürken sa-
dece bir gün fedakarlık göstermemiştir. Eğer böyle olsaydı ancak o
zaman bir günde hakkı ödenebilir, o gün elinin öpülmesi, bir hedi-
yenin sunulmasıyla anaya hak ettiği, layık olduğu değer verilmiş
olabilirdi.
Sonuç olarak, anneler günü ile kadına bir şey verilmiş değil-
dir. Aksine ananın her an beklediği ilgiyi saygıyı senede bir güne
indirilmiştir.
387
KUR’AN-I KERİM’DE O GÜN
İnsan aciz olarak dünyaya gelir. Ölmeyecekmiş, hesap sorgu
yokmuş gibi yaşar. Bir gün ansızın Azrail(as) emaneti alıverir. On-
dan sonra ahiret yolculuğu başlar. Malı, mülkü, sevdikleri onu terk
eder. Omuzlarda musalla taşına getirilir. Kör ve sağır olduğu cami-
de namazı kılınır. Dünya hayatında namaz kılmadıysa, kılınan cena-
ze namazı ona fayda vermez.
Dünya da hak yiyip hakkı iade etmediyse, hocanın “Hakkınızı
helal edin, helal olsun “ demesiyle hak helal olmaz.
Namazdan sonra kabre getirilir. Kabirde sorgu başlar. Kabir
güzel yaşayanlar için cennet bahçesi, emrolunduğu gibi yaşamadıy-
sa, kabir onun için cehennem çukurlarından bir çukur olur. Kabir
istirahat yeri değil mükafat veya ceza yeridir. Kabirde ne kadar ka-
lınacak onu Cenab-ı Allah bilir.
Vakti saati gelince kıyamet kopacak her şey alt üst olup dünya
hayatı sona erecek. Herkes diriltilecek kabirden kalkacak. Amel
defteri ya sağdan ya da soldan verilecek. Herkes yaptığının hesabını
verecek.
Ogün dehşetli bir gün olacak. O günkü dehşeti Allah Kur’an’ı
Kerimde şöyle haber veriyor.
- “Ey iman edenler! Kendisinde artık alış veriş, dostluk ve
kayırma bulunmayan gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan
hayır yolunda harcayın: Gerçekleri inkar edenler elbette zalimler-
dir.” (Bakara:254)
- “O inatçı zorbaya cehennem vardır. Kendisine irinli su içiri-
lecektir.(İbrahim:16)
- “Azabı gören zalimler: “Rabbim bize biraz süre ver de se-
nin davetine uyalım ve
Peygambere tabi olalım “ diyecekleri gün hakkında insanları
uyar.”( İbrahim:44)
- “Zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları
onları kuşatsın, susayıp su istediklerin de erimiş maden gibi yüzle-
rini haşlayan su verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü kalma yeri-
dir.” (Kehf:29)
- “Kim beni anlamaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı
bir hayatı olacak ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşnedeceğiz.”
388
O Rabbim beni niçin kör olarak haşneddin? “ Ben görüyordun
der.” (Taha:124-125)
- “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin
depremi müthiş bir
Şeydir!”
“O gün her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur, her ge-
be kadın çocuğunu düşürür, insanları da sarhoş bir halde görürsün.
Oysa onlar sarhoş değildir. Fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir.”
(Hac:1-2)
- “O müşrikler öldüğünde :” Rabbim beni geri gönder” der.
Dünya da boşa geçirdiğim hayatta, iyi işler işleyeyim. Bu onun söy-
lediği boş bir laftır. Onlar için hesap gününe kadar
Berzah vardır.”( Mü’minum:99-100)
- “Kim iyiliklerle ilahi huzura gelirse, ona daha iyisi verilir.
Onlar ogün korkudan emin olurlar.”( Neml:89)
- “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın
evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden
korkun. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah ‘ın affı-
na güvendirerek sizi kandırmasın.”( Lokman:33)
- “O günahkarların Rableri huzurunda başlarını öne eğecekle-
ri: “ Rabbim gördük, duyduk şimdi bizi dünyaya geri gönderde iyi
işler yapalım. Artık kesin olarak inandık” diyecekleri zamanı bir
görsen!” (Secde:12)
- “Nihayet süra üfürülecek birde bakarsın ki onlar kabirlerin-
den kalkıp koşarak Rablerine gelirler.”
“O zaman eyvah! Eyvah bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu
Allah’ın vaadidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler” der-
ler.”
“O an müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi
huzurda hazır olurlar.”
“O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz ora-
da ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.” (Yasin: 51-52-53-54)
“O gün zalimlerin özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Ar-
tık lanette onlarındır, kötü yurt da onlarındır.( Mü’min:52)
“Oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri işledik-
leri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.”( Fussılat:20)
“Vay haline her yalancı ve günahkar kişinin !”(Casiye:7)
- “Ogün gök sallanıp çalkalanır.” (Tur:9)
- “Dağlar yürüdükçe yürür.” (Tur:10)
- “Yalanlayanların vay haline o gün!” (Tur:11)
389
- “Ki onlar daldıkları batıl içinde oyalanıp dururlar.”( Tur:12)
- “O gün cehennem ateşine atılıp dururlar”
“ İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur” denir.( Tur:13-14)
- “O gün suçlular simalarından tanınır. Ayaklarından yakala-
nırlar.( Rahman:41)
- “Yer şiddetle sarsıldığı,”(Vakıa:4)
“Dağılıp toz duman haline geldiği,”(Vakıa:6)
- “Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. O ne
kötüdür.”(Mülk:6)
“Oraya atıldıklarında cehennemin kaynarken çıkardığı uğul-
tuyu işitirler” (Mülk:7)
“Neredeyse cehennem, öfkesinden çatlayacak! Ne zaman ce-
henneme birileri atılsa orada ki bekçiler: Size bu azabı bildiren bir
Peygamber gelmedi mi? Diye sorarlar.”(Mülk:8)
“Onlar derler ki : Evet bu azabı bildiren bir Peygamber gel-
mişti, fakat biz onu Cehennem’de olmazdık” diye ilave edecekler.”
(Mülk:10)
- “Ey insanlar! O gün hesap için huzura alınırsınız, size ait
hiçbir sır gizli kalmaz.(Hakka:18)
“Kitabı sol tarafından verilenlere gelince. O: keşke kitabım
bana verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim” der.
(Hakka:25-26)
“Keşke ölünce her şey bitseydi, malım bana hiç fayda verme-
di. Saltanatım beni terk etti. Denilir ki onu yakalayıp, alevli ateşe
atın!” (Hakka:27-31)
“Günahkarın yediği kanlı irindir.”( Hakka:36-37)
- “O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur.”
“Dağlar atılmış yüne döner.”
“Dost dostu sormaz.”
“Günahkar azaptan kurtulmak için neyi var neyi yoksa ver-
mek ister.”
“Ne mümkün!”
“Derileri kavrulup soyulur.”(Meariç:8-18)
- “O sura üfürüldüğü zaman var ya! İşte o gün zorlu bir gün-
dür. Kafirler için hiçte kolay değildir.”( Müddesir.8-18)
“Sihirbazı cehenneme sokarız. Bütün bedeni helak olur, tek-
rar eski haline döner tekrar bedeni helak olur. insanın derisini kavu-
rur.”(Müddesir:26-29)
- “Göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay bir araya getirildi-
ği zaman kıyamet günüdür.
390
“O gün insan “ kaçacak yer neresidir” der”
“Hayır, kaçıp sığınacak yer yoktur.”
“O gün varılıp durulacak yer sadece Rabbinin huzurudur.”
“O gün insana her şey bildirilir.”
“Artık insan, kendisinin şahididir.”
“İsterse özürlerini sayıp döksün.”( Kıyame:7-15)
- “Bilin ki size vaad olunan şey gerçekleşecek.”
“Yıldızların ışığı söndürüldüğü,”
“Gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu zaman artık
kıyamet kopmuştur.” (Mürselat:7-11)
Biz yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptık-
larına bakacak ve inkarcı.
“Keşke toprak olsaydım” diyecektir. (Nebe :40)
- “ O gün yürekler kaygıdan oynar. Gözlerini korku bürür.
“ Onlar biz tekrar mı dirileceğiz. Hem de çürümüş kemikler
olduktan sonra mı? Derler.”
“Onlar birden kendilerini mahşerde buluverirler.” (Naziat:8-
14)
“ Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, işte o gün kişi, karde-
şinden, anasından, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
“O gün herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.”
“O gün bazı yüzler parlak güleç ve sevinçlidir.”
“Yine o gün bir takım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden
kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kafirlerdir, günahkarlardır.”( Abe-
se:33-42)
“ Güneş katlanıp dürüldüğünde ,”
“ Yıldızlar kararıp döküldüğünde,”
“ Dağlar sallanıp yürütüldüğünde,”
“ Gebe develer salıverildiğinde,”
“ Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,”
“ Denizler kaynatıldığında,”
“ Ruhlar bedenlerle birleştirildiğinde,”
“ Diri diri toprağa gömülen kıza: “ Hangi günah sebebiyle
gömüldüğü sorulduğunda”
“ Amellerin yazılı olduğu defterler açıldığında,”
“ Gökyüzü sıyrılıp alındığında,”
“ Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yakınlaştırıldığın-
da,”
391
“ Kişi neler getirmiş olduğunu öğrenmiş olacaktır.”( Tekvir:1-
14)
“ Gökyüzü yarıldığı, yıldızlar dürüldüğü, denizler birbirine
katıldığı, kabirin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, insan, yapıp
gönderdiklerini ve yapmayı geride bıraktıklarını birbir anlar.” (İnfi-
tar:1-5)
“ İnsanlardan alırken ölçtükleri de tam, onlara vermek için öl-
çüp tarttıkların da noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun!”
“ Onlar düşünmezler mi ki, büyük günde hesap vermek için
diriltilecekler.” (Mütaffifin:1-5)
“ Kim zerre kadar hayır yapmışsa onu görür. Kimde zerre
miktarı şer işlemişse onu görür.”(İnşikak:1-5)
Mü’min suresin dede Rabbim şöyle buyurur:
“ Zalimlerin sözü dinlenmez, onların şefaatçisi de yoktur.”
“Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.”
“Allah hakkıyla işiten, görendir.”
“ Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden
öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler. Allah onları günah-
ları sebebiyle yakaladı. Onları Allah’ın gazabından koruyanda ol-
madı.”(Mü’min:18-21)
Kıyametin dehşetini ölüm ötesi gerçekleri Cenab-ı Allah bize
böyle haber veriyor ki, ben bilmiyordum, benim haberim yoktu,
mazeretini kimse ileri sürmesin.
Diğer bir hususta inançsız başıboş hayat yaşayanların ne gibi
muamele göreceklerini ve duyacağı pişmanlığı Rabbim bize haber
veriyor.
Ayrıca inanan Salih ameller işleyenlerinde nasıl mükafatlan-
dırılacağını bize müjdeliyor.
Rabbim güzel bir hayat yaşamak hayatı güzel noktalamak ve
cennetliklerden etsin inşallah…
392
393
ÖLÜM ÖTESİNE YOLCULUK
İnsanın var oluşu;
Cenab-ı Allah âlem’leri yarattıktan sonra insan oğlunu yarat-
tı.(Bakara:30)
İlk insan Adem(as) ve Havva’yı yarattıktan sonra onlara:
-’’Sizin için şeytan büyük düşmandır.’’(Taha:117) buyurdu.
Şeytanın tuzağına düşmemeleri için onları uyardı.
Adem ile Havva şeytana aldandılar ve cennetten çıkarılıp yer-
yüzüne indirildiler.(A’raf:24) onlardan insan üredi ve yeryüzüne
dağıldı.
Cennette imtihanı kaybeden insanoğlu imtihanın büyüğüne
tabi tutuldu.
İnsana da Cenab-ı Allah:
-’’Sakın dünya hayatı seni aldatmasın!’’(Fatır:5)diye uyardı.
İnsan benim senin kavgası yapmayacak, zevk ve eğlenceye
dalmayacak Rabbine kulluk yapacaktı.
Dünya oyun ve oyalanma yeri idi. Ebedi hayat ahiret hayatı
idi. Geçiçi ve sınırlı olan dünya hayatında insan ebedi hayatı kaza-
nacaktı. Böyle kurulmuştu dünya düzeni.
İnsan misafirhane olan dünyada garip yolcu gibi olamadı.
Ölmeyecekmiş gibi dünyaya daldı, isyan etti, günahlar işledi. Her
canlının ölümü tattığı gibi oda ölümün acısını tadacağını unutan bir
hayat yaşadı.
Allah Resulü demişti ki :
-’’Gerçek hayat ahiret hayatıdır.’’(Buhari.Rika:1) bu unutul-
du. Yalana kananlar kaybetti.
Hayatın sonu ölüm:
Cebrail(as) peygambere diyor ki;
-’’Ya Muhammet! Dilediğin kadar yaşa bir gün öleceksin. İs-
tediğini sev bir gün ondan ayrılacaksın. İstediğini yap mutlaka onun
hesabını verceksin. ’’(Ramuz el-ehadis:331/9)
Cenab-ı Allah; buyurdu ki;
-’’Her canlı ölümü tadacaktır’’(Ankebuf:57)
-’’Nerde olursanız olun, ölüm size ulaşır sarp ve sağlam kale-
lerde olsanız bile.’’(Nisa:78)
Bunun için ölüm gerçeği unutulmamalı peygamberimiz(sav)
bize:
394
-’’Zevkleri bıçak gibi kesen ölümü unutma!’’(ibn-i Mace,
Zühd;31)
-’’Ağız tadını bozan ölümü çok hatırlayınız.(Tinmizi Zühd:4)
Hayatın sonu ölüm. Bir mezarlığın kapısında;
-’’Çıkmışsa ilahi emir bahane bol.
Toprakta başlar toprakta biter bu yol.’’ Yazılıydı.
Necip Fazıl diyor ki;
-’’Şu geceni durdursam, çekip eteğinden soruversem. Haberin
var mı? Öleceğinden.
Behlül dana hırsızın ardından değil de mezarlığa koşmuş
- Neden böyle yaptın? Demişler
-Nasıl olsa mezarlığa gelecek demiş.
Kendimize gelmeliyiz. Bir turist 63 yaşında müslüman olmuş-
tu. Bir gazeteci sordu;
-Neden müslüman oldunuz?
-Kur’an mealini okudum. Öldükten sonra dirilip hesap verme
inancı benim müslüman olmamı sağladı.’’
Hayat, öldükten sonra da devam edecek, kabir hayatı başlaya-
cak, ya cennetle yada cehennemle noktalanacak.
Allah Resulü buyuruyor ki:
-’’Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşra-
lunursuz’’
En doğrusu ölüme hazır olmak:
Dünya yolculukları hazırlık gerekir de ebedi kalınacak olan
ahiret yolcuğuna hazırlık gerekmez mi?
Hazırlıksız ölmek, hazırlıksız kabre girmek, insan için olabi-
lecek en kötü durumdur. Çünkü kabir, istirahat yeri değil. Bu yolcu-
luğun dönüşü yok. Keşke demenin pişman olmanın faydası da yok.
İnsan bu yolculukta dünyaya ait kefenden başka bir şey götü-
remeyecek. ’’Benim dediği, uğrunda kavga ettiği her şeyi bırakıp
gidecek.
-Azabı en hafif olan cehennemliğe Allah soracak;
-Eğer dünya her şeyi ile senin olsaydı, bu azaptan kurtulmak
için verir miydin? Kul;
-Evet diyecek Alemlerin Rabbi ona:
-Dünyada iken senden çok azı istenmişti! Diyecek.
İnsan bu dünyadan güzel amellerle veya kendisini yakacak
ateşle gidecektir.
395
Ölümden korkulmaz. Hazırlıksız gitmekten korkulur. Kabir-
ler bize sakın buraya hazırlıksız gelme deyip duruyor.
-’’Ey iman edenler! Allahtan korkun ve herkes yarına ne ha-
zırlayacağına baksın ‘’ diyor.(Haşr:18)
Peygamber (as) demiştir ki;
-’’İnsan ölünce her şey önüne konur. Kul;
-’’Ya Rab! beni dünyaya döndür de terk ettiğim güzel şeyleri
yapayım der.’’
KABİR HAYATI
Ölümden sonra kabir hayatı başlayacak, kabir, ahiret için ilk
duraktır. Aynı zaman da sorgu yeridir. Azap yeridir.
Kabre girildiğinde Münker Nekir adlı sorgu melekleri gelir:
-Rabbin kim?
-Peygamberin kim?
-Kitabın ne?
-Dinin ne?
-Hangi amelle geldin?
Gibi sorular soracaklar. Hazırlıklı gidenler cevap verecek,
bilmiyenler eyvah! Diyecek, iyiler için kabir, cennet bahçelerinden
bir bahçe olacak. Kötüler için de cehennem çukurlarından bir çukur
olacak.
Peygamber (as) şöyle der;
-‘’Kabir, ahiret duraklarından ilk duraktır. Kim ki kabirde işi
kurtardı, arkası iyidir. Kimde kabirde işi kurtaramadı gerisi kötü-
dür’’(Ramaze’l-Ehadis:105/12)
Bir akıl hastası. Cenaze kabre konduktan sonra mezara eğili-
yor ve şöyle diyor:
-‘’Eğer yalan söylemediysen, haram yemediysen, itikatını
bozmadıysan hiç korkma !’’
Peygamberimiz bize şu bilgilileri veriyor.
-‘’Kabirde ölü boğulmak üzere olan kimseye benzer, dua bek-
ler, dua edilince sevinir.(Age:368/10)
-‘’Ölülerinize Yasin okuyunuz. Yasin ölünün azabını hafifle-
tir.’’(Age:79/4)
-Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe yada cehennem çu-
kurlarından bir çukurdur.’’(Tirmizi,züht:4)
-‘’Ölümden sonrasını görebilseydiniz isteyerek yiyip içemez-
diniz. Evlerinizi giremez dağlara çıkardınız.’’(Ramuze’l Eha-
dis:357/6/
396
Kabirde uyananlardan olmayalım. Pişman olana’’ geçti, geç-
ti’’ denilir.
SIRAT:
Sırat, cehennemin üzerinde kurulu bir köprüdür. Engelli kay-
gan, ince kılınçtan keskin üzerinde duraklar vardır.
Herkez bu köprüden geçeçektir. İyiler sıkıntısız geçeçek, kö-
tüler ise sıkıntı çekeçektir. Kur’an da’’ sırata uğramayacak kimse
yoktur.’’buyrulur.(meryem71)
Sıratta insanlar yedi durakta sorguya çekilecekler.
Bunlar:
-İman durağı
-Namaz durağı
-Zekat durağı
-Oruç durağı
-Hac durağı
-Cünüplükten sorulacak durağı
-Ana Baba hakkında sorulacak durak
Bir durakta hesabını veremeyen daha ileriye gecemeyecektir.
(M.Zahit Kotku. Ehli sünnet Akaidi:35)
MAHŞER
Hesap için toplanma yerine mahşer yeri denir. Hayvanlar da-
hil her canlı burada toplanacak. Hayvanlar hakkını alıp toprak ola-
cak. Bunu gören günahkarlar’’Keşke bende toprak olsaydım diye-
cekler.(Nebe:40)
Burası sorgu yeridir. Herkes ne yaptıysa onun karşılığını ala-
cağı yerdir.
Kur’anda: “O gün herşey yapılanlara şahitlik edecektir” (Fus-
sılat:20) buyrulur.
Her hak sahibi hakkını alacaktır. Burada insanların en çok is-
tediği şey karşı tarafın günahlarını alması ve sevaplarını vermesi
olacaktır.
Kur’anın ifadesiyle:’’Amelleri ağır gelenler, hoş bir hayat
içinde olacaklar, iyilikleri hafif gelenler ise kızgın ateş çukurunda
olacaklar.’’(Karia:8-11)
Hesap, sorgu, sual yokmuş gibi yaşayanların vay haline !
397
CENNET:
Dünyada salih amel işleyenlere cenab-ı Allah’ın vaad ettiği
mutluluk yeridir. Allah’ın lutüf ve ihsanının bol olduğu yerdir. Yani
cennet müminler için ödül yeridir.
Kur’an-ı kerimde bildirildiğine göre:
-‘’İman edip iyi ve yararlı işler yapanlar cennetlik olanlardır.
Onlar orada ebedi kalacaklardır.’’(Bakara:82)
-‘’Orda onlar için herşey vardır.’’(Kâf:35)
CENNETLİKLER:
İnsanlar mahşer yerinden ya cennete yada cehenneme girecek-
ler.
Her insan dünyada nereye hazırlık yaparsa oraya gidecektir.
Yani gideceği yeri kendi seçecektir. Her insanın hem cennette hem-
de cehennemde yeri vardır. Hangisinin yolunu seçerse oraya ulaşa-
caktır.
Peygamber (as) cennetlikleri şöyle haber vermiştir:
-‘’Bana cennetlik üç kişi arzedildi:
1-Şehit,
2-İffetini koruyan,
3-Allah’a ibadetini güzel yapan.(İ.Canan, Hadis Ans:14/269)
-‘’Böbürlenmeyen, bozgunculuğu arzu etmeyen…’’ (Ka-
sas:83)
-‘’İman edip iyi davranışlarda bulunanlar…’’(Bakara:25)
-Takva sahipleri…(Al-i İmran:15)
-Rabbine karşı gelmekten sakınanlar…(Ali imran:198)
-Allah’a ve Peygambere itaat edenler…(Nisa:13)
-Sözüne sadık olanlar…(Zümer:74)
-Rabbim Allah deyip dosdoğru yaşayanlar…(Ahkaf:13)
-Allaha isyandan sakınanlar…(Zariyat:15)
-Kitabı sağından verilenler…(Hakka:19)
-Kendi canları çekmesine rağmen yemeğini yoksula, yeti-
me, esire yedirenler…(İnsan:8)
-Doğru tücccarlar…(Rahman el Ehadis:161/2)
-Kibirden, emanete hiyanetten ve borçtan uzak duranlar…
(Age:415/7)
-Gözleri görmeyen ve sabredenler…(R.salihan:33/9)
-Temiz olanlar…(Raman el Ehadis:258/12)
-Merhametli olanlar…(Age:458/6)
-Yetimi himaye edenler…(Buhari Edep:24)
398
-Kendisine yapılmasını istemeyeni başkasını yapmayan-
lar…(Müslim imare:46)
-Allah yolunda ayağı tozlananlar…(Buhari cihad:16)
-Kocasını razı eden kadın…(Tirmiz: Reda:10)
-Allah’a şirk koşmayan…(Müslim iman:151)
-İnsanları rahatsız eden şeyi yoldan kaldıranlar… (Müslim,
birr:128)
-Namaz kılan, oruç tutan, zekat verenler… (Tirmizi Cuma:80)
-Dil ve cinsel organına sahip olanlar cennetlik kimselerdir…
(Tirmizi züha:61)
CEHENNEM:
İman etmeyenler ve iman edipte salih amel işleyip günah işle-
yenlerin günahı kadar cezalandıralacağı yerdir.
Kur’anda:’’Cehennem kafirler için hazırlandı.’’(Bakara:24)
Bir de affa uğramayanların barınağı cehennem olacaktır.
-İnkarcılar… (Araf:182)
-İmansız olarak ölenler… (Bakara:117)
-Kaba,cimri ve kibirli olanlar… (Hadis Ans 14/270)
-İçki müdavimi olanlar
-Zina edenler,
-Faiz yiyenler
-Sirk koşanlar
-İffetsizler
-Haksız yere cinayet işleyenler
-Haramı, inkar edenler
-Küfre razı olanlar Tevbe etmezler ve affa uğramazlarsa, ce-
hennem ehlinden olurlar.
Kur’an’a göre;
-Münafıklar-Nisa:145
-Kötülükte ısrar edenler-Bakara:81
İnkarcılar-Bakara:126
-Bozguncular-Bakara:206
-Allah’a ve peygambere isyan edenler-Nisa:14
-Ayetleri yalanlayanlar-Maida:10
-Allah’ın emirlerine karşı kör ve sağır olanlar-A’raf:179
-Allah’a şirk koşan-Tevbe:17
-Zekat vermeyenler-Tevbe:35
-Zalimler-Furkan:27
-Yalancılar-Ankebut:68 Cehennemlik kimselerdir.
399
CEHENNEM EHLİ
Cehennem ehli neler yiyecekler, Kuran’ı kerim bize şöyle ha-
ber veriyor:
-‘’Zakkum ağacı günahkarların yemeğidir. Karınlarında ma-
den eriği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar. Başlarından da kaynar
su dökülür’’(Duhan:43-50)
-Günahkarlar kanlı irinden başka bir şey yemez-
ler.’’(Hakka:36-37)
-Cehennemdekiler kaynar su ve irin yerler.(Nebe:27)
-İnkarcı, zorbaya kanlı irin içirilecek.(ibrahim:16) yutmak is-
teyecek, yutamayacak, ölmek istiyecek ölemeyecek.(17)
-Bağırsaklarını parça parça edecek kanlı su içirile-
cek.(Muhammet:15)
-İmdat! su diyecekler erimiş maden gibi yüzleri haşlayan kız-
gın su verilecek, ne kötü, ne fena içecek.(Kehf:29)
Burada ’’Keşke toprak olsaydım’’ diyecekler.(Nebe:40)
-Keşke birşeyler yapıp gönderseysim diyecekler.(Fecir:23)
-Keşke ölüp dirilmeseydim diyecekler.(Hakka:13)
-Keşke falancayı dost edinmesseydim diyecekler.(furkan:26)
Cennet ehli Cehennem ehline sorar:
-Sizi bu yakıcı ateşe sokan nedir?
-‘’Biz namaz kılanlardan değildik, yoksulu doyurmadık, batıla
inanırdık, burayı yalan sanardık, sonunda ölüm geldi çattı’ derler.
(Müddesir:40/47)’
Cennetlikler sorar:
-Rabbimizin vaadini gerçek buldunuz mu? Diye sorarlar.
-Evet derler.
İçlerinden biri’’Allahın lâneti zalimlerin üzerine olsun’’diye
bağırır”. (A’raf:44)
Cehennimlikler cennetlilere:
-Allah’ın size verdiği nimetlerden biraz bize verin derler.
Onlarda:
-Allah bunları kafirlere haram kıldı. Derler.(A’raf:50)
-İki arkadaş kıyamet günü buluşurlar biri diğerine:
-Dirilmeye, sorgu, suale inanmazdın, yani biz dirilip cezalan-
dırılacak mıyız? Derdin der ve ilave eder:’’Vallahi sen neredeyse
beni de helak edecektin. Allah’ın hidayeti olmasaydı bende cehen-
nem de seninle beraber olacaktım.’’der.(Saffat:50-59)
Mü’minler Cenab-ı Allah’ı görecek mi?
400
İnanmayanlar kıyamet gününde kör olarak yaratılacaklar, Al-
lahı göremeyeceklerdir.(Taha:124-127)
-‘’İnanmayan ayetlerle alay edenlerin kalbi kararmıştır. Onlar
kıyamette Rablerini göremeyeceklerdir.’’(Muhaffifin:13-15
-‘’Müminler ahirette dolunayı gördüğü gibi Allah’ı görecek-
ler.’’R.Salihin:1055)
-‘’O günde yüzler parlak olduğu halde Rablerine bakacaktır.
Nice yüzlerde somurtacaktır.’’(Kıyamet:22-24)
H.z Peygamber Kimlere Şefaat Edecek?
Kur’an’da:
-‘’Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat vardır.’’ Buyrulur.
(Enbiya:28)
Peygamber(as)
-İnanlara
-Bid’at ve sapıklıktan uzak olanlara
-Dinde değişiklik yapmayanlara
-Şefaate inanlara
-Peygamber sünneti üzere yaşayanlara
-Günahtan haramdan kaçınanlara Cenab-ı Allah’ın izniyle şe-
faat edecek cennete girmesini sağlayacaktır.
Ahirette keşke dememek için bazı korku ve endişelerimiz ol-
maması gerekmez mi?
-Dünyayı ahirete tercih edenler
-Şeytanın tuzağına düşen
-Yol hazırlığı yapmayan eyvah diyecek
-Kabir azabı gören
-Sıratta ayağı kayan
-Cehennem ateşini gören eyvah keşke! Diyecek.
-Dünya hayatının oyun eğlence olduğunu anlamayan’’eyvah’’
diyecek
Rabbim şöyle buyuruyor:
-Dünya hayatı sadece eğlenceden oyundan ibarettir. Asıl olan
ahiret hayatıdır. Keşke bilmiş olsalardı! (Ankebut:64)
Geri dönmek isteyenlere ‘’Size düşüneceğiniz kadar ömür ve-
rilmedi mi? Denilecek.(Fatır:37)
Allah Resulü: “Ölen iyi bir kimse iyiliğini arttırmadığına, kö-
tü ise halini düzeltmeğine pişman olacak” diyor. (Tirmizi
Zühd:2403)
401
Düşün ki bugün son günün öleceksin. Her şey bitecek yolcu-
luk nereye hiç düşündün mü?
Amel defterin sağdan mı solundan mı alınca gülecek misin?
somurtacak mısın? Nasıl bir hayat yaşadın?
Cenab-ı Allah uyarıyor
-‘Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini
unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.
(Haşır:19)
İnsanın bazı korkularının olması gerekir. Mesala;
-İmanı kurtaramamaktan
-Hazırlıksız gitmekten
-Kabir azabından
-Amel defterini solundan almaktan
-Kör olarak dirilmekten
-Azap meleklerinin teslim almasından
-Cehennem ateşine atılmaktan korkmalıdır.
Aslında dünya ve dünyadakiler, insana hayatını güzel yaşa
der.
Ölenler, sakın gafil iken Azrail’e yakalanma!
Kabir, sakın hazırlıksız gelme! Der.
Kabre konulunca minker- nekir gel bakalım! Der.
Dünya hayatının bir dahası yok artık.
Rabbim hayatının sonunda ‘’keşke’’ diyenlerden, pişman
olanlardan etmesin…
402
403
KABİR HAYATI
İnsan hayatında devreler vardır; insanın hayatı anne karnında
başlar, dünyaya gelir, ölür, kabir hayatı başlar. Ruhu Berzah ale-
minde tekrar diriltilmeyi bekler. Sorgulandıktan sonra ameline göre
ya cennet ya da cehennemde hayatı devam eder.
Dünya, hayatı, ölünce yaşamamış gibi olunur. Cenab-ı Allah:
“oyun eğlenceden ibarettir.” Buyuruyor. (En’am : 32)
Bazı evlerin, işyerlerinin duvarında “Hiç” yazısı asılırdı.
Büyük bir zat, bir grup insanla mezarlıktan geçerken, duvarın
dibindeki pislikleri göstererek;
“İşte dünya nimetleri, işte yiyenler!” demiştir.
Dünya iyinin de, kötününde satıldığı bir pazar gibidir. Ölüme
inanan, nasıl kötü şeyler alır, nasıl şımarır? Helal demez, haram
demez, hak demez insan, bir çok şeye sahip olur, onunla övünür,
onun için kavga eder, öldürür. Sonunda hepsini bırakır, bir kefenle
ahiret yolculuğuna çıkar.
Dünya hayatında şeytan tuzaklar kurar. Şeytana uyumayıp,
onun tuzağını bozan, hayırlı bir yolculuğa çıkar.
Şeytan daima insan kulağına “daha var daha var” der, ölüm-
süzlük fısıldar. Adem ile Havva’ya da öyle yaklaşmadı mı? Ölüm-
süzlük vaad etmedi mi?
Ulu bir kişiye sorarlar:
Dünya kimindir?
“Onun peşinden koşanların.” der.
Peki ahiret kimindir? Derler.
Ona Talip olanlarındır. Cevabını verir.
Mülk kimindir? Derler.
Mülk, ne senin ne benim, mülk Cenabı Allah'ın, der.
Peygamber (a.s.) bize şöyle nasihat ediyor: “Garip bir yolcu
gibi ol” (Buhari Rikak: 3)
Bir de bizi şöyle uyarıyor:
“Gaflete dalan, gülüp oynayan kabri ve içinde çürümeyi unu-
tan kul, ne bedbahttır. Azan, haddi aşan, nereden geldiğini, nereye
gittiğini unutan kul, ne bedbahttır!”
Bu dünyada misafiriz; belirli bir zaman sonra yola çıkacağız.
Yolcuyuz. Ahiret yolcusuyuz.
404
a)Ebedi Yurt Ahiret Dünya fani ahiret ebedidir. Tarihe baktığımız zaman gelmiş
geçmiş bütün milletlerde ve inançlarda ahiret inancı vardır. Bu top-
lum düzenini kurabilmek için gerekli görülmüştür. Yaptıklarının
karşılığını görmek, göreceğini inanmak insanı biraz düşündürür ve
frene bastırır. İnsana sorumluluk yükler.
Ahiret düşüncesi olmayınca başı boşluk, kendine buyruk olu-
nur.
Ahiret inancı insanı iyi şeyler yapmaya mecbur eder.
Allah Rasulü şöyle buyurur: “Adamın biri yol üzerinde diken-
li bir dal gördü ve müslümanlara zarar vermemesi için buradan kal-
dırdı. Bu yüzden cenneti kazandı.” (Müslim Binr: 128)
Hz. Ömer (r.a.), dalda duran kuşa baktı. Bir de sorumlulukla-
rını düşündü dedi ki:
Ne mutlu sana ey kuş! Bende senin gibi olmak isterdim. Senin
için ne hesap var, ne de azap!
Ahiret inancı olmayan da hayatı sorumsuz, ölümü sorgusuz ve
cezasız, ölümü toprak olup gitmek sanır. Halbuki ölünce ölüme olan
yolculuk bitmiş kabre varmıştır. Oradan Sırat ve Mahşer yolculuğu-
na çıkacaktır.
b)Vasiyet Hazır Mı? Vasiyetin hazır olması, insana ölümü unutturmaz. Vasiyet di-
nin emridir.
Peygamber (a.s.): “Vasiyete değer bir şeyi bulunan vasiyet et-
sin. Müslümanın vasiyeti yanında bulunmadan iki gece getirmesi
doğru değildir.” Buyurmuştur. (Buhari, Vesaya:1)
Borcu olan, alacağı olan, malı olan, ibâdetlerden eksiği olan,
yemin kefareti olan vasiyet etmelidir.
Olmayacak bir şey vasiyet edilmez. Dine aykırı olan da vasi-
yet edilmez. Durum değişirse vasiyet yenilenir.
Bakara: 180 de vasiyet emredilir.
Bazı vasiyet örnekleri:
“İbrahim ve Yakup peygamberler Müslümanlar olarak ölür.”
(Bakara: 132)
Peygamberimiz (s.a.v.) “size iki şey bırakıyorum, onlara uyar-
sanız sapıtmazsınız. Elinizin altındakileri hoş tutun. Namaza devam
edin.”
Osman Gazi, Orhan Gazi'ye: “Dindar olmayana devlet millet
işinde görev verme!”
405
Akşemseddin'in vasiyeti:
Her şeye besmele ile başla,
Temiz ol,
Daima iyiliği âdet edin,
Tembel olma,
Namaza önem ver,
Nimete şükür, belaya sabret,
Dünyanın mutluluğu ile marur olma,
Kendini başkalarına övme,
Namahreme bakma, harama bakmak gaflet verir.
Kimsenin kalbini kırıp viran etme,
Düşeni temizleyip yersen fakir düşmezsin,
Edepli, mütevazi ve cömert ol,
Cünüp insanla yemek yemek gam verir,
Yalnız bir evde yatma,
Çıplak yatmak fakirlik getirir.
c)Ecel ne zaman? Kur'an'da şöyle bildirir:
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Al-i İmran: 185)
“Kimseyi ölümsüz kılmadık.” (Enbiya: 34)
“Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde olsanız bile,
ölüm size yetişir. (Nisa:76)
“Herkes için belirli bir süre vardır. Vakit dolunca ne bir saat
gecikir ne de öne alınır.” (A’raf:34)
“Zaman gelince hiçbir nefis geri bırakılmaz.” (Münafıkun:
11)
“Her milletin takdir edilmiş bir ömrü vardır. Ecelleri geldiği
zaman ne öne alınır, ne de geri kalır.” (Yunus: 49)
Ölen için, zamansız öldü, genç öldü, öyle böyle olmasaydı
ölmezdi, denmez. Eceli gelmiş vakti dolmuştur.
Kimse kimsenin yerine ölmez. Kimse kimseye ömür verip
ömrünü uzatamaz.
Ölmeyen için kurtuldu denmez. Eceli gelmemiştir.
İnsanın eceli, onun bunun elinde değildir. Ölen Cenab-ı Al-
lah'ın izniyle ölür.
406
İnsanın yaptığı iyilik veya kötülük ömrü uzatıp kısaltmaz. İn-
sanın iyilikleri, insanı mutlu eder, kötülükleri ise hayatını zehir
eder.
İnsanın ölümünün gizlenmesi insanı diri tutar. Gizlenmeseydi,
insanın morali bozulur, hayata bağlanamaz. Herşeyi boş verirdi.
Karadenizli hastalanır. Hanımı doktora götürür. Doktor mua-
yene eder, hastayı dışarı çıkarır, hanımına der ki:
“Perhiz etmez, spor yapmaz, kendine dikkat etmezse ölecek.”
Eve giderlerken adam hanımına: “Doktor ne dedi?” der. O da:
“Doktor ölecek! Dedi cevabını verir.
Şair: “Ecel gelmiş Cihan'a
Baş ağrısı bahane” demiş.
d)Ölüm anında yapılacak işler: Ölüm anı, sakin olunmalıdır. Allah verdi Allah alır…
Önce vasiyetinin olup olmadığı sorulur.
Ölmek üzere olan, bizim görmediğimiz bazı şeyleri görür,
sıkıntıya girer Onun için dudakları ıslatılmalı, ağzına su damlatıl-
malıdır.
Yanında olur olmaz konuşmalar yapılmamalı, okunmalıdır.
(Fatiha, İhlas, Felak, Nas ve Yasin gibi)
Bilhassa Kelime-i Şehadet kelimeyi Tevhit getirilmeli, onun
da getirmesi sağlanmalıdır. Çünkü o an kavga vardır, şeytanla iman
kavgası vardır.
Peygamber (a.s) “Ölmek üzere olana lâilahe illallah’ı telkin
edin buyurmuştur. (Riyazü’s Salihin:2/922)
Ölüm olayından sonra gözler kapatılır çene ve ayaklar bağ-
lanır. Yıkanmadan yanında Kur'an okunmaz.
Bağırıp, çağırma yerine onun için dua edilir.
Helalleşmeye fırsat olursa helalleşilir.
d)Cenaze için neler yapılır? Müslümanın Müslüman üzerinde hakları vardır:
Cenaze yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır ve gömülür.
Ardından hayır dua edilir. Kötülüğü konuşulmaz.
Namazı kılınmadan borcu varsa ödenir. Peygamberimiz,
borçlu olup olmadığını sorar, varsa ödeninceye kadar namazını kıl-
mazdı.
Cenaze fazla bekletilmez. Mümkünse uzaklara götürülmez.
407
Cenaze defnedilirken, gelip giderken tefekkür edilir.
Slogan atılmaz, tekbir getirilmez, alkışlanmaz, bando çalın-
maz.
Cenaze geçerken ayağa kalkılır “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi
raciun” dedir.
Cenazenin üzerine bıçak veya demir konmaz.
Mezar başında Nutuk atılmaz. Çelenk gönderilmez.
Cenaze evine dönüp başsağlığı dilenir. O evde hazırlanan
yemek üç gün yenmez.
Ölenin saçı, tırnağı kesilmez, tıraş edilmez, kefenin içine
herhangi bir şey konmaz.
Ölü için kurban kesilmez. Kurban ancak Allah için kesilir.
Ölü evinde helva yapmak uygun değildir.
Ölü için matem tutulmaz.
Diş, yüzük çıkıyorsa çıkarılır.
Cenaze için isyan ölene eziyet olur. Aksine teslimiyet gere-
kir. O artık dua bekler, ardından hayır yapılmasını ister.
e)Kabir hayatı : Ölüm, yok olmak değil. Ölüm, ebedi hayata geçmiştir. Kabir
ahiretin kapısıdır. Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında bekleme
yeridir. Kabirde beden toprağa karışır, aslına döner, ruh ise Berzah
alemine gider orada bekler.
Yunus :
“Ya Rab! Ne ola benim halim,
Kabre vardığım gece.
İyi olmazsa, amelim,
Kabre vardığım gece…” diyor.
Şakik-i Belhi, mezarlıktan geçerken yanındakilere (mezarları
gösterip) Bunların hepsi yalancı der. Bunlar hayatta. Şu benim, bu
benim derlerdi. Uğrunda ölür, öldürürlerdi. Şimdi bakın öyle mi?
Der.
Kabinler bize ne diyor? Her şey boş bize olan size de olacak
diyor.
Kabirde azap da var, nimet de var. Kur'an'da İbrahim: 27,
Mümin: 46 ayetlerinde kabir azabının olduğunu anlıyoruz.
Peygamber (a.s.) da şöyle buyurmuştur:
408
“Kabir ahiret duraklarının ilkidir. O durakta kurtulan, kurtul-
muş demektir. Kabirde kurtulamayan ondan sonra işi zor demektir.”
(Tirmizi Zühd : 51)
Mezardakiler öyle rahat yatıp duruyor, istirahat ediyor veya
yok olup gitti, iş bitti zannedilmemelidir.
Günahkarlar, isyankarlar, ameli kötü olanlar için kabir azap
yeridir. Kabirde Münker Nehir adında sorgu melekleri vardır.
Kabir azabını inkar edenler oluyor. Kabir azabı bedene değil,
ruhadır. Korkunç rüya görenin uyanınca vücudunda bir şey olmadı-
ğı gibi kabir azabı da beden de olmaz.
Yunus Emre :
“Gidenleri görmez misin?
Yeraltına girmez misin?
Hakk katına varmaz mısın?
Nice olur halin Ey Gafil?” Der.
Dünyada değer verdiği her şey insanı terk eder. Yalnız ameli
onunla kalır.
“Mezarlar hep dar olur.
Toz, toprak ve taş olur.
Nur vermezse, yaradan
Korkunç karanlık olur.”
Peygamberimizin ifadesine göre kabirde yatan, dışarıdakilerin
seslerini duyar, ama Cevap veremez. Peygamberimiz Bedir'de Şehit
olanlarla konuşmuştur. (Müslim Cennet 77)
İnsan dünyada yaptıklarının hesabını kabirde vermeye başla-
yacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) “Kabir, ya cennet bahçelerinden
bir bahçe yada cehennem çukurlarından bir çukurdur.” Buyurur.
(Tirmizi zühd: 4)
İnsan kabirde ameline göre muamele görecektir. İyiler kabir-
den cenneti, kötülerde cehennemi görüp duracaklardır. İyiler için
kabir genişleyecek, kötüler için daralıp, sıkılacaktır.
Peygamber (a.s.) :
“Kabirden daha şiddetli bir manzara görmedim.” (Ramuzu'l-
ehadis: 375/3)
“Eğer ölümden sonra karşılaşacağınız hali görseydiniz, asla
isteyerek yiyip içemezdiniz. Evlerinize giremez dağlara çıkar, ağlar,
başınızı kayalara vururdunuz.” Buyurmuştur. (Age:357/6)
Bir cenaze kabre konunca bir mezzup mezara eğilip şunları
söylemiştir.
409
Eğer yalan söylemediysen, haram yemediysen, itikadını boz-
madıysan, hiç korkma!
Cenaze kabre konunca Münker Nehir gelecek:
Rabbin kim? Diyecek.
Mümin: Allah yiyecek.
Dinin ne? Diyecek.
Mümin: İslam diyecek.
Kitabın ne? Diyecek.
Mümin: Kur'an diyecek.
Peygamberin kim? Diyecek.
Mümin: Muhammed (a.s.) diyecek.
Kıblen neresi idi? Diyecek.
Mümin: Kâbe diyecek.
İnanmayan susacak hiçbirine cevap veremeyecek.
Demek ki, ilk hesap kabirde olacak.
Peygamber (a.s.) iki kabrin yanından geçerken: “ikisi de azap
görüyor; biri idrar sıçramalarından, diğeri gıybet etmekten.” demiş-
tir. (Buhari 4/55)
Kabrin dışı bizi yakar, içi yatanı yakar, hiç göründüğü gibi
değildir.
Peygamberimiz (a.s.) Kabir azabından Allah'a sığınınız buyu-
rur. (Müslim Cennet 67)
Bir cenazeyi gömdükten sonra da:
“Kardeşinizin affını dileyiniz. O şimdi sorguya çekilmekte-
dir.” (Riyazü’s Salihin:2/301)
“Kabirdeki boğulmak üzeredir. Dua bekler, dua edilirse sevi-
nir.” (Ramuzu’l hadis :368/10)
“Ölülerinize Yasin okuyun. Yasin okuyunca azabı hafifler.”
(Age: 422/4) demiştir.
Kabir: “Bana ne getirdin?” deyince, kabirde herkes bırakıp
giderken uyanıp kafasını tahtaya vurup “Eyvah! Dünyamdan göç-
müşüm” diyenlerden olmamak için ölmeden kendimize gelip
uyanmalıyız. Her mezar bize “sende birgün ölecek, buraya gelecek-
sin” deyip durur
Sen “Eyvah!” deyince sana: “Geçti, Geçti” denilecek “Daha
çok işim vardı.” Deyince. Sana “Kimse işlerini bitirerek buraya
gelmemiştir.” Denilecek.
Kabrin sessizliğine bakıp aldanmayalım. Peygamberimiz ka-
bir için şöyle diyor:
410
“Gördüğüm manzaraların hiçbiri, kabir kadar dehşet verici ve
ürkütücü değildi.” Demiştir. (Tirmizi zühd : 2308)
Bir hadiste de:
“Eğer ölülerinizi gömmekten kaçınacağınız endişem olma-
saydı, kabir de olup bitenlerin benim duyduklarımın bir kısmını size
de duyurmasını Allah'tan dilerdim.” (Müslim Cennet:6717)
Kabirde Cehennem ehli Cennet ehlini görür “Keşke ben de
orada olsaydım” der. Cennet ehli de cehennemdeki yerini görür.
Allah bana hidayet vermeseydi benim halim ne olurdu! Der. Şükre-
der buyurur. (Ramuzu'l ehadis 342/1)
f)Mezar Taşları Bize Ne Diyor: Bugüne kadar mezar taşlarına çok şey yazılmıştır.
“Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanmadın olacak.
Kimlerin nerede nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.”
“Ölüm gelmiş Cihan'a
Baş ağrısı bahane”
“Çıkmışsa ilahi Emir bahane bol
Toprakta başlar toprakta biter bu yol.”
“Bir zamanlar bende gezerdim sizin gibi.
Sizde bir gün geleceksiniz bizim gibi.”
“Yoklansın kafası mezarda her ölenin,
Farkı var bakalım hükümdarla kölenin.”
Böyle uyarıcı mesaj verici şeyler yanında faydasız şeyler ya-
zıldığı da olmuştur.
Koca dayağından öldü.
Kaynana dırdırından öldü.
Bazen kin intikam sözleri de yazılmıştır. Bunlar doğru değil-
dir. Ölen için yapılan bir işin hayra vesile olacak şekilde yapılması
gerekir. Mezar taşına yazılan “Hüvel Bâki” “Fatiha” bunlar güzel
şeyler.
g)Telkin Vermenin Anlamı: Cenaze kabre konulduktan ve dua edilip Kur'an okunduktan
sonra, halk dağılır. Hocaefendinin mezar başında biraz yüksek sesle
411
ölüye iman esaslarını hatırlatması ve Münker Nekir’in soracağı so-
ruların cevabını hatırlatmasına telkin denir.
Ölen o telkini duyar.
Peygamber (a.s.) bu konuda ölenlerinize “Laİlaheİllallahu”’ı
telkin edin buyurur.(Müslim cenaze:916)
Şunu unutmamak gerekir ki, o kişi İslam'ı yaşamamış, Al-
lah'ın peygamberin buyurduğuna uymamış ise telkin ona fayda sağ-
lamaz. Yüzünü hayatta kıbleye çevirmediyse, mezarda yüzünü kıb-
leye döndürmek ona fayda sağlamaz.
h)Kabirde Keşke demek: Ahiret için hazırlık yapmamış olan, kendini yazık etmiş olur.
Dünyada ahireti kazanamayan keşke diyecek, ama bunun hiç fayda-
sı olmayacak. Geri gelmek isteyecek: “sana o fırsat verilmedi mi?”
denilecek.
Ahiret hazırlığı denince bazıları mezar satın almak, kefen ha-
zırlamak, beni buraya gömün, mezar taşı yazdırma, mezarı kazdır-
mak aklına geliyor.
Ömrümü boşa geçiren,
İmansız giden,
Amel defteri soldan verilen,
Azabı tadan,
Şeytana oyuncak olan,
Cehennemi boylayan, “Keşke” diyecek. Aksayan, ihmal edi-
len, isyan edilen, ahiret işlerinin telafisi olmaz artık.
ı)Öldükten sonra Geri Dönüş Yoktur: Eski sapık inançlara göre ölenin ruhu bir başka bedene geçtiği
inancına sahip olanlar oluyor.
Bu ahireti, hesap vermeyi inkara dayanır. İlkel toplumlar ru-
hun gelip gittiğini inanırlardı. Ruh gelip gitmez artık. Çağırılınca da
gelmez ruh çağırmalar aldatmacadır.
Ruh göcünü, çağırılan ruhun gelmesini Kur'an reddeder.
“Onlar azabı görünce keşke dünyaya geri gönderilseydik-
de…” diye pişman olurlar (En’am: 27)
“Dünyaya geri döndürülmemiz mümkün mü ki yaptıklarımı-
zın başkasını yapalım” derler.(a’raf:53)
412
“Rabbimiz bizi geri döndür de yaptıklarımızın yerine iyi şey-
ler yapalım diye feryat ederler. Onlara: Size yeterli kadar ömür
vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? Denir.(fatır37)
“Onlar için yeniden dirilecekleri güne kadar Berzah vardır.
(Mü’minun:100)
Yasin 31 de ruhun geri gelmeyeceği bildirilmiştir.
Ruh göçü, dinsizlik temeline dayanır. Hesap vermek işine
gelmeyenlerin iddialarıdır.
Eğer Ruhlar geri gelseydi, öldürülene “Seni kim öldürdü?”
diye sorulurdu veya parasını bulunmayacak bir yere gömene “nere-
de?” Denirdi.
i)Ölenin borcu ödenebilir mi?
Ölenin kullan borcu varsa ödenir. Helallaşılır.
Oruç, zekat, yemin, adak ve yanlışlıkla adam öldürmenin ke-
faret borcu ödenir borçtan kurtarılır.
Son zamanlarda hiçbir şekilde kılamadığı namazların her va-
kit için o yılın fidyesi verilir. Allah'ın affetmesi ümit edilir.
Ölen için gün sayılmaz yapılacak hayır hemen yapılmalıdır.
Çünkü kabirde azap vardır.
Ölen için mevlid okutmak mecburiyet yoktur. Mevlüt için
harcanacak paranın ihtiyaç sahiplerine verilmesinde ölenin menfaati
vardır.
Mevlit okutmanın faydaları da vardır. Ama Mevlit okutmak
dini bir vecibe değildir.
j)Ölen İçin Yapılanlar Ona Ulaşır Mı? Ölen için yapılan her hayırlı iş ona ulaşır. Yetiştirdiği hayırlı
evlat, bıraktığı faydalı şeyler devamlı sevap kazanmasına vesile
olur.
Okunan yasinler, fatihalar, yapılan dualar ölene fayda verir.
Kılınan cenaze namazı, onun için hayır dua edenlerin duaları
onu sevindirir.
Peygamberimiz ölenler için Yasin okumamızı, dua etmemizi
istemiştir.
Kur'an'da şöyle dua etmemiz istenmiştir:
“Rabbimiz bizi ve bizden önceki Müslümanları bağış-
la!”(Hasr:10)
İnanmayana ve nasipsizlere ardından yapılanlar ulaşmaz.
413
Ölene açtığı kötü çığır, yetiştirdiği hayırsız evlat, geride bı-
raktığı kötülükler nasıl zarar veriyorsa, iyiliklerde fayda verir.
Peygamber (a.s.) Necasi'nin gıyabi cenaze namazını kılmış,
Mescidi temizleyen kadının mezarı başında dua etmiştir.
Bir hadislerinde şöyle buyurur:
“Ölülerinize Yasin okuyun. Ardından Yasin okunanın Allah
azabını hafifletir.” (İslam Fıkhı Ans : 3/90)
Peygamber (a.s.)’a biri sorar:
“Anam babam için sadaka versem olur mu?
Olur.
Onlar için hac etsem olur mu?
Olur. Onların borcu olsa ödense borçtan kurtulmaz mı ?” ce-
vabını vermiştir.
Bir günde “Kabirdeki boğulmak üzere olana benzer. Dua bek-
ler, dua edilince sevinir, rahatlar.” Buyurmuştur. (Ramuzu'l ehadis:
368/10)
Ölüye ardından hayırlı anılması bile fayda verir.
Ölenin ardından daha çok hatim bağışlanır. Yasin okunur dua
edilir. Mülk, Rad, Fatiha ve İhlas gibi sureler okunur.
Ölenin ardından feryat etmek, kötü konuşmak, lanet okumak
ona sıkıntı verir.
Ölen, mezarını ziyaret etmekten haberdar olur ve sevinir. Al-
lah sonumuzu hayır etsin.
414
415
Yayımlanan Eserleri
Darwinizim’i Reddiye
Mânevi Buhran
Müslüman’ın 24 Saati
Çağın Hastalığı Stres ve İslam
Anadolu’yu Hıristiyanlaştırma Faaliyetleri
İslâm’a Sokulmak İstenilen Yanlışlar
Hz. Peygamber’in Sünneti
Tasavvuf ve Tarikat Çerçevesinde Hayat
Cin ve Şeytan Tuzakları – Kurtulma Yolları
Bid’at ve Hurafeler
Esma’ül Hüsnâ
Vesvesesiz namaz
Misyonerlik
Satanizm
Gözyaşı ve Gece İbadeti
Helâl ve Haram
Mutlu Aile
Müslüman’ın Günlüğü
Mübarek Aylar Günler ve Geceler
Yüce Yaratana Kulluk
Gül Muhammed
Büyük Günahlar ve Şirk
Kul Azmayınca Allah yazmaz
Gençliğin Etrafındaki Tuzaklar
Mutlu Sona Nasıl Gidilir
Temel Dini Biigiler
İslam Kimliği
Yaz Okulu Tatil Kitabı
Muhammet (A.S.)’ın Sünnetini İhya
Hastalıklarımız ve Çareleri
Tıbb-i Nebevi
Kur’an’daki Emir ve Yasaklar
Dinin Direği Namaz
Cenab-ı Allah (C.C.)
Güncel Sorular ve Cevaplar
Sevaplı İşler
416
Neleri Yanlış yapıyoruz
Devlet Adamı Yönetim Sanatı
Türk İslam Medeniyeti
Bunları Biliyor Musunuz?
Önce Selam Sonra kelam
Yaşatılan Bid’at ve Hurafeler
Milli Günler ve Kutsal Geceler
40 hadis 40 Kutsi hadis
Gönülden Gönüle 1
Gönülden Gönüle 2
Günahları Yüzünden Helak Olanlar
Lanet ve Lanetliler
Gönülden Gönüle 3
Günah Şirk ve Küfre Götüren Haller (Bekleyin)