Eski Türklerde Bilim -...

19
TÜRKLER ‹LKÇA/ 400 arih öncesi dönemlerde, eski Türklerin ana yurdu Orta Asya olarak kabul edilmektedir. Türklerin ana yurdu Orta Asya’d›r, diye ka- bul edersek, s›n›rlar› nedir? sorusu akl›m›za gelmekte- dir. Çünkü, rahmetli Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in de ifade etmioldu¤u gibi, Orta Asya dendi¤inde çok farkl› co¤rafyalar anla›labilmektedir. Burada kastedi- len co¤rafi bölge kabaca Tanr› Da¤lar›n›n güneyinde ve kuzeyinde olmak üzere, iki bölüme ayr›larak de¤erlen- dirilir. Tanr› Da¤lar›n›n güneyinde kalan k›s›m bugün- kü Do¤u Türkistan’d›r. Kuzeyinde kalan k›s›m Çun- garya stepleri, ‹rtiHavzas›, ve Altay Da¤lar›d›r. Bu k›s›m Bat› Türkis- tan’d›r. Göktürkler zaman›nda, Türk- çenin konuuldu¤u bir bölge olmas›na dayan›larak, Güney Sibirya’da Türkle- rin Yurdu diye belirlenen bölgeye ka- t›lmaktad›r. S›n›rlar›n› çizdi¤imiz bu bölge, özellikle orta, da¤l›k k›s›m Türk kültür tarihi aç›s›ndan fevkalade önem ta›- maktad›r. Ayr›ca Gobi Çölü ve bugün- kü Mo¤olistan’›n da Türk tarihinde bü- yük önem ta›d›¤› bilinmektedir. Bu bölgelerde yap›lan kaz›lar buralarda in- sanlar›n, yurt tuttu¤unu ve belli bir kültür gelitirdi¤ini göstermektedir ki, bu da oralar›n ikliminin insan yaam›na uygun oldu¤unun iaretidir. Ayr›ca, Orhon Nehri ve Baykal Gölü civar›ndaki yerleim yer- leri de yine Türklerin yerleim yerleri aras›ndad›r. Her ne kadar erken dönemde yap›lan kaz› çal›malar› hak- k›nda pek bilgi verilmemise de, yakla›k son on y›l içinde Türk Tarih Kurumu’nun deste¤i ile de yap›lan çal›malarla ilginç bulgular ortaya konmaktad›r. Bu ça- l›malar›n de¤erlendirmeleri ilerledikçe daha da ilgi çe- kici sonuçlar elde edece¤imizden hiç kuku yoktur. Bilim tarihi ya da daha genel ifade ile, kültür tari- hi arat›rmalar›nda, bilimi ya da bilimsel bilgiyi kimle- rin üretti¤inden söz edilir. Yap›lan incelemelerde, yuka- r›da verilen s›n›rlar içinde kalan de¤iik yerleim yerlerinde yakla›k M.Ö. 3000’lerde farkl› tiplerde insanlara rastland›¤› kaydedilmitir. Bunlar ara- s›nda örne¤in, bugünkü bakentimiz Ankara ile ayn› ad› ta›yan Baykal Gö- lü civar›ndaki Angara’n›n halk›n›n ma- vi gözlü, sar››n oldu¤u görülür. Bugün de ayn› tip insanlar hâlâ o yörede ya- amlar›n› sürdürmektedir. Bu tipler, Akdeniz halk› gibi dolikosefaldir. Si- birya’da ise, beyaz ›rkla mongoloid ›rk- tan insanlar›n kar››m› hakimdi. M.Ö. 200’lerdeki Fergana’da tadevri kültürlerinin hakim oldu¤u dö- nemde ve Takent ve Bat› Türkistan’da ve aa¤› Volga yöresinde de ayn› tip in- sanlara rastlanmaktad›r. Ancak, Turani T Eski Türklerde Bilim PROF. DR. ES‹N KAHYA Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi / Türkiye Vücudu dövmeli mumya (M.Ö. V.-III. yy.)

Transcript of Eski Türklerde Bilim -...

TÜRKLER ‹LKÇA⁄400

arih öncesi dönemlerde, eski Türklerin anayurdu Orta Asya olarak kabul edilmektedir.Türklerin ana yurdu Orta Asya’d›r, diye ka-

bul edersek, s›n›rlar› nedir? sorusu akl›m›za gelmekte-dir. Çünkü, rahmetli Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in deifade etmifl oldu¤u gibi, Orta Asya dendi¤inde çokfarkl› co¤rafyalar anlafl›labilmektedir. Burada kastedi-len co¤rafi bölge kabaca Tanr› Da¤lar›n›n güneyinde vekuzeyinde olmak üzere, iki bölüme ayr›larak de¤erlen-dirilir. Tanr› Da¤lar›n›n güneyinde kalan k›s›m bugün-kü Do¤u Türkistan’d›r. Kuzeyinde kalan k›s›m Çun-garya stepleri, ‹rtifl Havzas›, ve AltayDa¤lar›d›r. Bu k›s›m Bat› Türkis-tan’d›r. Göktürkler zaman›nda, Türk-çenin konufluldu¤u bir bölge olmas›nadayan›larak, Güney Sibirya’da Türkle-rin Yurdu diye belirlenen bölgeye ka-t›lmaktad›r.

S›n›rlar›n› çizdi¤imiz bu bölge,özellikle orta, da¤l›k k›s›m Türk kültürtarihi aç›s›ndan fevkalade önem tafl›-maktad›r. Ayr›ca Gobi Çölü ve bugün-kü Mo¤olistan’›n da Türk tarihinde bü-yük önem tafl›d›¤› bilinmektedir. Bubölgelerde yap›lan kaz›lar buralarda in-sanlar›n, yurt tuttu¤unu ve belli birkültür gelifltirdi¤ini göstermektedir ki,bu da oralar›n ikliminin insan yaflam›nauygun oldu¤unun iflaretidir. Ayr›ca,

Orhon Nehri ve Baykal Gölü civar›ndaki yerleflim yer-leri de yine Türklerin yerleflim yerleri aras›ndad›r. Herne kadar erken dönemde yap›lan kaz› çal›flmalar› hak-k›nda pek bilgi verilmemiflse de, yaklafl›k son on y›liçinde Türk Tarih Kurumu’nun deste¤i ile de yap›lançal›flmalarla ilginç bulgular ortaya konmaktad›r. Bu ça-l›flmalar›n de¤erlendirmeleri ilerledikçe daha da ilgi çe-kici sonuçlar elde edece¤imizden hiç kuflku yoktur.

Bilim tarihi ya da daha genel ifade ile, kültür tari-hi araflt›rmalar›nda, bilimi ya da bilimsel bilgiyi kimle-rin üretti¤inden söz edilir. Yap›lan incelemelerde, yuka-

r›da verilen s›n›rlar içinde kalan de¤iflikyerleflim yerlerinde yaklafl›k M.Ö.3000’lerde farkl› tiplerde insanlararastland›¤› kaydedilmifltir. Bunlar ara-s›nda örne¤in, bugünkü baflkentimizAnkara ile ayn› ad› tafl›yan Baykal Gö-lü civar›ndaki Angara’n›n halk›n›n ma-vi gözlü, sar›fl›n oldu¤u görülür. Bugünde ayn› tip insanlar hâlâ o yörede ya-flamlar›n› sürdürmektedir. Bu tipler,Akdeniz halk› gibi dolikosefaldir. Si-birya’da ise, beyaz ›rkla mongoloid ›rk-tan insanlar›n kar›fl›m› hakimdi.

M.Ö. 200’lerdeki Fergana’da tafldevri kültürlerinin hakim oldu¤u dö-nemde ve Taflkent ve Bat› Türkistan’dave afla¤› Volga yöresinde de ayn› tip in-sanlara rastlanmaktad›r. Ancak, Turani

T

Eski Türklerde Bilim PROF. DR. ES‹N KAHYAAnkara Üniversitesi Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi / Türkiye

Vücudu dövmeli mumya (M.Ö. V.-III. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄401

veya iki nehir aras›nda bulunan bölgede yaflayan insan tip-lerinin brakisefal oldu¤u görülmektedir.

Bronz Devri’nden bafllayarak söz konusu bölgedegörülen bu insan tipi M.S. VIII. yüzy›la kadar da görül-meye devam etti. Onlar So¤dlar›n atalar› idi. Amuderyave Siriderya aras›nda kesin hakim olan brakisefal ›rk›nAltaylar ve Kazakistan’daki brakisefal ›rkla akraba oldu-¤u kabul edilmektedir. Daha sonra, yaklafl›k M.Ö.1700’lerde andronova insan› denen bu tipin zaman için-de s›n›rlar› Türk yurdu olarak verilen bütün bölgeye ya-y›ld›¤› görülmektedir. Bu insanlar›n daha sonra Türk di-ye adland›r›lacak insanlar›n prototipi oldu¤u kabul edi-lir. Sonuç olarak, Türk ›rk›n›n beyaz, brakisefal tipte ol-du¤u kabul edilmektedir.1

Genellikle ilk Türk ka-vimleri hakk›nda bilgi veri-lirken onlar›n hangi boydangeldi¤i, nerelerde oturdu¤uve daha çok siyasi çizgidekalan baz› aç›klamalar veril-mifltir. Ancak biz biliyoruzki, özellikle de Çin kaynak-lar›nda eski Türkler, onlar›nyaflant›lar› ve kültürlerihakk›nda bilgi bulmakmümkündür, ancak bunla-r›n hemen pek ço¤unun he-nüz Türkçeye kazand›r›lmam›fl oldu¤unu da biliyoruz.Biz burada daha çok ikinci el kaynaklara dayanarak eskiTürklerin deyim yerinde ise, daha çok çeflitli konulardaverdikleri bilgileri aktaraca¤›z.

Eski uygarl›klar ele al›nd›¤›nda, örne¤in M.Ö. yak-lafl›k 3000 ila 2500’lerde Eski M›s›r, Mezopotamya veyaHint uygarl›klar› ve M.Ö. yaklafl›k VII. yüzy›ldan itiba-ren de Yunan uygarl›¤› ele al›nd›¤›nda ilk bilgilerin da-ha çok arkeolojik bulgularla temellendirildi¤ini biliyo-ruz. Arkeolojik bulgular bize, örne¤in Hint’te insanlar›nnas›l bir yaflam sürdü¤ünü, inanç sistemlerini, matema-tik, astronomi ve t›p ad›na sahip olduklar› ilk bilgilerivermektedir. Mohenco Daro ve Harappa gibi, Hint uy-garl›¤›n›n ilk yerleflim yerlerinde biz yap›lanmadan on-lar›n matematik bilgilerini, bugün müzede bulunan veoradaki kaz›lardan elde edilmifl buluntulardan ise, di¤erkonularda ne kadar bilgi sahibi olduklar›n› ö¤renebili-yoruz.

Eski Türklerin yaflad›¤› yerlerde yap›lan kaz›lar dabize onlar›n yaflam tarzlar› ile ilgili bilgi verir. Onlar›nne tip kapkacak kulland›klar›n›, dolay›s›yla, ilk ad›mdagelifltirdikleri tekni¤i, ayr›ca kulland›klar› maddelerinözellikleri, basit de olsa onlar›n pratik anlamdaki kimyabilgilerini, giysileri ve tak›lar›, yine teknik bilgilerini,oturduklar› yerler yap› sanat› konusundaki bilgilerinibize sergiler. Yetifltirdikleri hayvanlar, onlar›n hayvanc›-l›k konusundaki bilgileri ve bunlardan yararlanma flekil-leri ve hangi hayvani ürünleri kulland›klar› da bize vete-riner hekimlik, zooloji konusundaki bilgilerinin yan› s›-ra bunlar› daha çok besin olarak kulland›klar› ve ilaç ya-

p›m›nda da onlardan yararland›klar› düflünülürse, sa¤l›kve genel anlamda t›p bilgilerini gösterir. Bu k›sa maka-lede mevcut kaz› raporlar›n› göz önünde bulundurarak,sözünü etti¤imiz noktalardan bir de¤erlendirme yapma-ya çal›flal›m.

M.Ö. 3000’lerdeki Orta Asya’da yap›lan kaz›lardabelirlenen kurganlarda muhtelif arkeolojik malzeme elegeçirilmifltir. Bu malzeme daha çok o dönemde kullan›-lan aletler olup, bunlar›n yap›m›nda tafl kullan›lm›flt›r.Kaz›larda öküz, at, ve koyun gibi hayvanlar›n kemi¤inerastlanm›flt›r. Bulunan kemikler aras›nda yak öküzüneait bacak kemiklerinin yan› s›ra, kartal pençesine de rast-lanm›flt›r ki, bunlar›n dini bir anlam tafl›mas› muhte-

meldir. Bilindi¤i gibi, kar-tal Eski Türklerde kutsalbir kufltur.

Ayr›ca at ve öküz gibihayvanlar›n yan› s›ra, koyungibi hayvanlar›n bulunmas›onlar›n hayvanc›l›kla ilgi-lendi¤ini göstermektedir ki,bu onlar›n art›k avc›l›¤›n ya-n› s›ra çobanl›¤› da yürüt-tüklerinin bir belgesidir.

Altaylar’da baz› kur-ganlarda yap›lan araflt›rma-lar s›ras›nda bulunan ölüle-

rin yüzlerinin k›rm›z› ile boyal› olmas›, onlar›n baz› bit-ki ve inorganik maddelerden boya yapmay› bildiklerinigöstermektedir. Ayr›ca tercihen k›rm›z› rengin kullan›l-mas›n›n özel bir anlam tafl›d›¤›n› biliyoruz. Bu tip uygu-lamalar›n Anadolu’da da erken tarihlerde yap›ld›¤›n›, vede daha çok insan›n canl› imifl gibi gösterilmeye çal›fl›l-d›¤›n› veya bir baflka ifade ile etlendirme yap›ld›¤› söy-lenebilir.

Ayr›ca, yine ayn› dönemdeki mezar bulgular› bizeEski Türklerin bak›rdan baz› süs eflyalar ve b›çak gibialetler yapt›klar›n› göstermektedir. Bunlar da o dönem-de bak›r madenini ç›karmay› ve onu bir ölçüde de olsaar›tmay› ve çeflitli kimyasal muamelelerle, flekillendir-meyi bildiklerini göstermektedir. Ayr›ca, M.Ö.2000’lerde kullan›lan madenlerde çeflitlilik meydanageldi¤i, yine elde edilen muhtelif süs eflyalar›ndan anla-fl›lmaktad›r. Bu dönemde alt›n da kullan›lmaya bafllan-m›flt›r. Bunlar›n yan› s›ra, bu dönemde, tafltan kafl›klar,kemik i¤neler, basma süslerle bezenmifl kaplar yapt›kla-r› da belirlenmektedir.

Ayr›ca hayvan kemikleri alet yap›m›nda da kullan›l-m›flt›r. At sadece binek hayvan› de¤ildir. Onun et ve sü-tünden de yararlan›lmaya bafllanm›flt›r.

Harezm bölgesinde ise M.Ö. 3000’lerde, di¤er yer-leflim yerleriyle karfl›laflt›racak olursak, çoktan madendevri bafllam›flt›r. Tar›m toplumu olarak çeflitli hububat-lar›n yetifltirildi¤i görülmektedir. Bunlar› güneflte kuru-tulmufl tu¤la evlerde korumaktad›rlar. Onlar hayvanc›-l›kla da ilgilenmektedirler. Koyun ve s›¤›r yetifltirdikle-ri bilinmektedir.

Altay’da Okla Denisov Ma¤aras›nda bulunan difller

TÜRKLER ‹LKÇA⁄402

M.Ö. 1000’lere gelindi¤inde, ise, yine baz› kur-ganlar ve yerleflim yerlerinde yap›lan kaz›larda, dahaönceki devirlerde de görüldü¤ü gibi, yüzük ve küpe gi-bi baz› süs eflyalar› ile kemik i¤neler ile yuvarlak kar›n-l› kaplara rastlanm›flt›r. Bunlar›n üzerinde hayvan fi-gürleri bulunur. Bütün bu bilgiler bize onlar›n bu dö-nemdeki maden iflçili¤inin daha da ilerledi¤ini, boya-lar› daha beceri ile kulland›klar›n› göstermektedir. Ay-r›ca, Yenisey bölgesinde bu döneme ait baz› tafllar bu-lunmufltur. Bunlar›n üzerinde arabal› çad›rlar bulun-maktad›r.

Bu dönemde Bat› Türkistan’da yap›lan incelemeler-deki buluntular burada yaflayan Türklerin Kafkas kül-türleriyle münasebete geçtiklerini göstermektedir. Bura-da bulunan en önemli buluntu flüphesiz Taflkent civar›n-daki kültür kal›nt›lar›d›r. Yine bu yöredeki önemli bu-luntulardan biri de Fergana Kanal›’d›r. Bu su kanal›n›nyap›s› bize o dönemin yap› sanat› hakk›nda baz› bilgilervermektedir.

Burada bir baflka noktay› da göz önünde bulundura-l›m. Biz biliyoruz ki, genellikle ilk uygarl›klarla ilgilibilgiler, arkeolojik kaz›lardan elde edilen bilgilerin yan›s›ra, baz› efsanelere dayan›r. Baz›mitolojik bilgilerin bize bilim vedüflünce ad›na mevcut bilgiyisundu¤u görülmektedir. Asl›ndaEski Türklerde de durum bundançok farkl› de¤ildir. Biz erken ta-rihli bilgileri efsanelerden eldeediyoruz. Onlar›n inanç sistemle-ri, düflünceleri, davran›fllar›, al›fl-kanl›klar› ve bilim ad›na ne gibibilgiye sahip olduklar›n›, bu efsa-neler vas›tas›yla elde edebiliyoruz.Bu destanlardan birisi ErgenekonDestan›’d›r. Bu destandan, biz,Türklerin erken dönemde, özellikle, madenlerle ilgilibilgilerini ö¤renebiliyoruz. Yine, efsanelerden ve destan-lardan elde etti¤imiz bilgilere göre, VI. yüzy›ldan itiba-ren devlet kuran eski Türklerin baflbu¤lar› Kapan’d› veonun on alt› kardefli vard›. Bunlardan birisinin annesikurt idi. Bu kurt çocuk rüzgara ve ya¤mura hükmedi-yordu. Onun iki kar›s› vard›. Birisi yaz tanr›s›n›n, di¤e-ri k›fl tanr›s›n›n k›z›yd›.

Her ne kadar bu efsane Çin kaynakl› olup, onlar›nyarat›l›fl efsanesinden de bir ölçüde yararlan›larak veril-miflse de, burada verilen bilgiden biz, o dönemde Türk-lerin mevsim fikri oldu¤unu ve yaz ve k›fl mevsimleriniay›rt ettiklerini söyleyebiliyoruz.

Kaynakça Olarak TürkDestanlar›Türklerin önemli destanlar›ndan biri O¤uz Han

Destan›, di¤eri de Manas Destan›’d›r. Nas›l ki, O¤uzHan Destan›’ndan insanlar›n yaflamlar›, ülkeleri, mev-simler, iklimler ve daha çok kozmoloji vb. konulardabilgi ediniyorsak, Manas Destan›’ndan da, ayn› flekilde

çeflitli konularda bilgi edinmek mümkün olmaktad›r.Manas Destan›’n› sadece basit bir hikâye olarak nitelen-diremeyiz. Manas Destan›’nda dönemin teknolojisi hak-k›nda bilgi edinebiliyoruz. Nesilden nesile aktar›lan budestanda örne¤in kullan›lan aletler, silahlar gibi konu-larda bilgi bulmak mümkündür. Ayr›ca bitkiler, hayvan-lar, muhtelif hastal›k adlar›, tedavide kullan›lan madde-ler gibi. Burada ayr›nt›l› bilgi buldu¤umuz hayvanlararas›nda özellikle fil ve at ayr›cal›kl› bir yere sahiptir.Atlar›n cinsi, bak›m›, hastal›klar› ile ilgili bilgiler var-d›r. Örne¤in, atlarla ilgili olarak, Manas Destan›’nda,birçok at›n insan gibi, özel ad› oldu¤unu belirlemekte-yiz. Örne¤in Kara-ter, Tay-buurul, Kök-börü gibi.2

Ayn› flekilde insanla ilgili olarak çeflitli vücut organ-lar›n›n adlar›na rastlamaktay›z. Bir baflka ifade ile, Ma-nas Destan›’n› inceleyerek biz o dönemin anatomi termi-nolojisi hakk›nda bilgi edinebiliyoruz. Bu konuda biraraflt›rma yapan Beyflekeev bunlar› vücutla ilgili olanlar,boyunla ilgili olanlar, gö¤üs organlar›, kar›n organlar›,beldeki organlar, ve kol ve bacaklardaki k›s›mlar›n ad-land›r›lmas› fleklinde bir s›n›flama içinde sunmaktad›r.‹lgili k›s›mlardaki adlar, hayvanlar›n benzeri k›s›mlar›

için de kullan›lmaktad›r. Örne¤ininsanda damar için kullan›lan söz-cük bitkilerin kanallar› için kulla-n›lm›flt›r. Ba¤›rsak, karaci¤er gibiinsandaki organlar için kullan›lanterimlerin hayvandaki benzeri or-ganlar için de kullan›ld›¤› görül-mektedir.

Burada örne¤in baflla ilgiliolarak 315 terim kullan›lmakta-d›r. Bu da bize o dönemde belliölçülerde bir anatomi terminolo-jisinin flekillenmifl oldu¤unu

göstermektedir. Ancak baz› kelimeler, bugün de oldu-¤u gibi metaforik anlamlar tafl›yabilir. ‹¤nenin gözügibi.

Hunlarda Düflünce ve BilimM.Ö. III. yüzy›ldan M.S. III. yüzy›l aras›ndaki alt›

yüzy›l içinde hüküm süren Büyük Hun Devleti ilk defafarkl› Türk kavimlerini bir bayrak alt›na toplamay› ba-flaran bir birlik olmufltur. Bu sayede Orta Asya’da ortakbir Türk kültürünün flekillenmesi mümkün olmufltur.Bu genifl s›n›rlara sahip devlet ‹pek Yolu diye bilinenmeflhur ticaret yolunun büyük bir k›sm›n› kendi s›n›rla-r› içinde bulundurmaktayd›. Bu imkan onlara maddi birolana¤›n yan› s›ra, farkl› ülkelerle de iletiflim içinde ol-malar›n› sa¤lam›flt›r.

Hunlar›n özellikle komflular› Çinlilerle yak›n iliflkiiçinde olduklar›n› ve bu iliflkinin daha çok savafllarla ku-ruldu¤unu söylemek mümkündür. Bu dönemden kalmabuluntular› incelersek, mezarlarda Çin ipe¤ine rastlar›z.Ayr›ca, Hunlar›n baz› adetlerinin de Çinlileri etkiledi¤i;örne¤in Hunlar›n kulland›¤› yaylar›n benzeri kemik

Ölünün bafll›¤›ndan geyik figürlü süs, Uland›r›k Kurgan›,(M.Ö. IV-III. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄403

yaylar yapt›klar› ve ölü gömme adetlerinde de benzerlikoldu¤u görülmektedir. Asl›nda Türklerle Çinliler ara-s›ndaki etkileflim Hunlardan öncesine gitmektedir. Baz›Çin kaynaklar› ilk defa bronzun kuzey komflular› Türk-ler taraf›ndan kullan›ld›¤›n› ve bu alafl›m›n yap›m› vekullan›m› ile ilgili bilgilerin Türklerden Çinlilere geçti-¤ini kaydetmektedir.

Hunlar zaman›nda rastlanan buluntular aras›nda de-mir ok bafllar› Türklerin kendi kültürlerinin ürünü idi,ancak yemek yerken çubuk kullanmalar› tipik bir Çinkültürü etkisidir. Ayn› flekilde, Çin ayna ve kumafllar›-n›n da bu mezarlarda bulunmas›, Çin etkisini bir kez da-ha vurgulamaktad›r.

Hun Devleti s›ras›nda özellikle önem kazanan böl-gelerden biri daha sonra önemli bir kültür merkezi hali-ne gelecek olan Fergana bölgesidir. Bu bölge Orta Asyatarihinde önemli rol oynam›flt›r. Bu yöreyi inceleyen ba-z› uzmanlar Klasik Yunan’›n etkisinin bu dönemde yö-rede görüldü¤ünü söylerler, ancak B.Ögel’e göre, bu do¤ru olamaz. Bu yö-rede (Bat› Türkistan) hakim olan dahaçok Orta Asya kökenli kültürlerdir.3

Her ne kadar Türklerin göçebe ol-du¤u, sürekli olarak hareket halindeolduklar› ve kültürlerinin de yaylakültürü oldu¤u söylenirse de, Hunla-r›n yerleflim yerleri bulundu¤u ve buyerleri hendeklerle çevreledikleri. Bu-rada K›rg›z kültürünün etkileri ortayaç›kmaktad›r. Buradaki buluntulardaçeflitli madeni eflyaya rastlanmaktad›r.Bunlar›n bir k›sm› demirden yap›lm›flsüs eflyalar›d›r. Ayr›ca, b›çaklar, han-çerler, kamalar, kaplar da vard›r.

Yine buradaki buluntulardan,Türklerin, dokumac›l›kta belli bir yolkatetti¤i belirlenmektedir. Çin’den it-hal edildi¤i tahmin edilen ipek kumafllar›n yan› s›ra, yünve iplik giysilere rastlanmaktad›r. Ayr›ca, bunlar›n çeflit-li bitki köklerinden elde edilen boyalarla boyanm›fl ol-du¤u görülmektedir. K›rg›zlar genellikle deri giysileritercih etmifllerdir.

Genellikle, Türklerin, dokumac›l›¤› Çinlilerden ö¤-rendi¤i iddia edilmifltir, ancak baz› dokuma tekniklerisöz konusu benzerlik gösterse de, Türklerin kendine öz-gü dokuma flekilleri de vard›r.

Yine Hunlar da a¤aç oymac›l›¤›yla ilgilenmifllerdir.Her çeflit a¤aç ifllemesinde son derecede baflar›l› idiler.

Bu dönemde art›k, yukar›da da iflaret edildi¤i gibi,örne¤in Fergana Bölgesi gibi baz› yerleflim yerlerindekerpiç evlere rastlanmaya bafllanm›flt›r. Semerkant’›n ku-zeyindeki bölgedeki araflt›rmalar da, yine, ev kal›nt›lar›-n›n bulundu¤unu göstermektedir. Ancak, flüphesiz, çokgenifl bir alana yay›lm›fl olan bütün Türk boylar› için buhüküm verilemez. Hâlâ birçok Türk kavmi göçebe ya-flamlar›n› sürdürmektedir. Buradaki önemli merkezler-

den birisi Kasan flehridir. Bu flehir ticaret kolonilerindenoluflmufltur. Bu yörenin önemi zaten, daha çok ticaretmerkezlerinden birisi olmas›ndan ileri geliyordu.

Asl›nda, Hunlar zaman›nda baz› bölgelerde yap›l-m›fl su kanallar›na rastlanmaktad›r. Yukar›da sözü edilenFergana Kanal›’n›n yan› s›ra, Çul›flman nehrinden al›nansu ile Kud›rge kurgan› civar›nda da benzeri bir sulamakanal› yap›lm›flt›r. Yine, Baykal Gölü civar›nda da ayn›flekilde sulama kanallar›na rastlanmaktad›r. Buradakikanallar, bu bölgede ileri derecede tar›m yap›ld›¤›n› gös-teren delillerdir.

Hunlar Dönemi’nde tar›m yap›ld›¤›n› gösteren de-lillerden biri de demirden yap›lan sabanlard›r. Gerek su-lama kanallar› gerekse demir sabanlar Hunlar zaman›n-da Türklerin belli ölçüde de olsa, tar›m toplumu halinegeçti¤ini göstermektedir.

Hunlar ölülerini yüksek yerlere gömmüfllerdir. Do-lay›s›yla birçok mezar aç›ld›¤›nda, ölülerin bozulmadan

kalm›fl oldu¤u görülmektedir. Ölüle-rin bozulmadan kalmas›n›n sebebi sa-dece, gömüldükleri yerlerin havas›n›ntemiz ve so¤uk olmas› de¤il, ayn› za-manda, kolayca bozulabilecek k›s›mla-r›n›n gömülmeden önce ç›kar›lm›fl ol-mas›d›r. Genellikle mumyalama EskiM›s›rl›lara ait bir sanat olarak düflünü-lürse de, Türkler de bu uygulamay›yapm›flt›r.

Eski Türkler, ölünün vücudunuön taraf›ndan, T fleklinde aç›p, kolaybozulabilecek olan ba¤›rsak, mide, ka-raci¤er ve benzeri k›s›mlar› ç›karm›fl-lard›r, yani bir baflka ifade ile, ölüleri-ni tahnit etmifllerdir. Ölünün üstünütahta kalaslarla kapatm›fllar; onun daüstünü ipek ve alt›nlarla bezemifller-dir. Türklerde bu tip bir uygulama ile

M.Ö. VIII. yüzy›ldan itibaren karfl›lafl›lmaktad›r. De¤i-flik Türk kavimlerinde bu adet yayg›n olarak görülmek-tedir.

Bu uygulamalar›n Türkler aras›nda daha sonrakitarihlerde de devam etti¤i söylenebilir. Örne¤in biz Zi-getvar Seferi’nde ölen Kanuni Sultan Süleyman’›n cese-dinin çok iyi tahnit edilip, iç organlar›n›n oraya gömü-lüp, çok iyi bir makyaj yap›larak, etraf›na haber ver-meksizin, geri getirilmifl oldu¤unu biliyoruz.

Hunlar sadece Asya’da de¤il, Avrupa’da da ilerle-mifllerdir. Avrupa’da yap›lan kaz›lardaki buluntularlaOrta Asya’daki kurganlardaki buluntular karfl›laflt›r›l-d›¤›nda önemli benzerlikler belirlenmifltir. Örne¤in,kullan›lan süs eflyalar›, kapkacak vb. eflyan›n önemli öl-çüde benzer oldu¤u görülmektedir Bu da bize as›l va-tan› Orta Asya olan Hunlar›n kendi bilgi ve kültürle-rini Avrupa içlerine kadar tafl›d›¤›n› göstermektedir.Ancak Avrupa’da bu kültür ö¤eleri oradaki mevcutkültür ö¤eleriyle kar›flm›fl halde bulunur.

Alt›n maske, Uland›r›k, (M.Ö. V.IV. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄404

Orta Asya’da ç›kan kar›fl›kl›k dolay›s›yla, baz› grup-lar Çin hakimiyetini kabul etmek yerine, göç etmek zo-runda kalm›flt›r. Bunlar›n bir k›sm› Volga k›y›lar›na,Kafkaslar’a do¤ru gelmifller, Tuna’y› geçerek, Avrupa iç-lerine do¤ru ilerlemifllerdir. Onlar›n mezar buluntular›bize, Orta Asya’daki gibi, örne¤in gümüfl, demir ve ba-k›r gibi baz› metalleri çok iyi kulland›klar›n› göster-mektedir. Onlar genellikle ölülerini yak›yorlard›. Muh-temelen bu adet, Budizm’i kabul eden Türkler taraf›n-dan uygulanm›flt›r.

VI. yüzy›lda Baykal Gölü civar›ndaki araflt›rmalar,burada demir ocaklar›n›n oldu¤unu ve demirin ifllendi-¤ini göstermektedir.

Yurtlar›ndan ayr›larak Tuna boylar›na do¤ru yay›lanTürk kavimlerinin kültürleri incelendi¤inde, madenle-rin yan› s›ra çeflitli bitkisel ve inorganik kökenli boyala-r› da kulland›klar› görülür. Bütün bunlardan, biz basitde olsa, onlar›n günlük uygulama çerçevesi içinde baz›kimya bilgisine sahip olduklar›n› söyleyebiliyoruz.

Bat›ya gelen Türkler, gittikleri ve yurt tuttuklar›yerlerde, orada yaflayan baz› kültürlerle karfl›laflm›fllar vebu mevcut kültürlerle kar›fl›p, kaynaflarak yeni kültürlermeydana getirmifllerdir.

Göktürklerde Bilimve DüflünceHunlardan sonra tarihte en bü-

yük iz b›rakan Türk devletlerindenbiri Göktürk Devleti olmufltur (552-745). Türklerin kökenleriyle ilgiliolarak, flüphesiz ki, bizim nispetendaha iyi bilgilendi¤imiz dönem Gök-türkler Dönemi’dir.

Göktürk Devleti’nin kurucusuBumin Kaan ölünce yerine o¤ullar›geçti. Belli bir süre Çin hakimiyetin-de kalan Göktürkler ‹ltirifl Kaan(680-682) zaman›nda toparland›.Onun iki o¤lu Bilge ve Kültigin(Köl-tigin) Kaan ve Vezir Tonyukuk’un yard›m› ile dev-let birlik ve beraberlik ad›na önemli ad›mlar att›.

Göktürklerden kalma birçok eser mevcuttur. Bunlararas›nda sunaklar, balbal tafllar› vb. vard›r. Ancak, Gök-türklerin en önemli eseri Orhon Abideleridir. Onlar›nyan›ndaki iki mezar›n Bilge ve Kültigin Kaan’a ait oldu-¤u kabul edilmektedir. Bu tafl eserler incelendi¤indeTürk töresi ile ilgili önemli bilgiler ediniyoruz. OrhonAbidelerinden biri Bilge Kaan zaman›nda, 734’te dikil-mifltir. Kitabelerin önemi ilk defa Türk ad›n›n geçti¤iyaz›l› belgeler olmas›d›r. Kültigin Abidesi devletin güç-lenmesine önderlik etmifl ve ona gerekli zemini haz›rla-m›fl olan Bilge Kaan hakk›ndad›r. Kaplumba¤a fleklindebir tafl üzerinde durmaktad›r. Bunun muhtemelen anla-m› devletin uzun ömürlü olmas› dile¤i ve düflüncesidir.Kitabe bir nevi kireç tafl›ndan, saf olmayan bir mermer-dendir; yüksekli¤i 3.75’m.’dir. Bat› cephesinde Çince

bir yaz›t vard›r. Bu kitabede Çin ve Türkler aras›ndakidostluktan söz edilmektedir.

Kitabelerden Kültigin Kaan için yaz›lan kitabedeBilge Kaan, milletin fakir oldu¤unu, ancak devlet adam›olarak, ‘san› kaybolmas›n diye’ gündüz ve gece demeden,durmaks›z›n milleti için çal›flt›¤›n› ifade etmektedir. Ki-tabenin kuzeydo¤u cephesinde ise, Kültigin’in koyun y›-l›n›n on yedinci gününde uçtu¤u ifade edilmektedir. Yine bukitabede, Çin’den ka¤›t getirtildi¤i ifade edilmektedir.Ayr›ca, iki kardeflin neler yapt›¤› da, yine bu kitabelerdeanlat›lmaktad›r.

Kültigin’in mezar› bafl›nda ayakta elele tutuflmufl ikiheykel bulunmaktad›r. Bunun benzerleri Bilge Kaan’›nmezar› üstünde de bulunmaktad›r, ancak burada figürlerayakta de¤il, oturmaktad›r. Ayr›ca baflka mezarlarda daayn› flekilde heykellere rastlanmaktad›r. Bu heykellerinbaz›s› hayvan heykelleridir.

Bilge Kaan’›n mezar tafl›nda damga vard›r. Damga-daki resim geyik figürüne benzemektedir. Göktürk mi-tolojisine göre, geyik, atay› simgeler. ‹lginçtir ki, Anka-ra yöresinde, günümüzde de, Güneflli havada ya¤an ya¤-mur, geyiklerle iliflkili olarak an›l›r ve geyiklerin yavru-lad›¤› fleklinde nitelendirilir, bir baflka ifade ile, ço¤al-

ma, geliflme, geniflleme fleklinde yo-rumlan›r.

Orhun Abideleri bize sosyal ha-yat, askerlik düzeni ile ilgili bilgivermektedir. Böylece bir devlet düze-ni içinde neler yap›labilece¤i de, bu-rada aç›kça gözlenmektedir.

Göktürklerden kalma kültür mi-ras› incelendi¤inde, onlar›n, daha ön-ceki Türk kavimlerinde görüldü¤ügibi, yün ve iplik dokumay› bildikle-ri görülmektedir. Buna ilave olarakkürk ve ipe¤i de giysilerinde kullan-maktad›rlar.

Göktürklerdeki çeflitli buluntu-lar, onlar›n Çin etkisinde oldu¤unu

göstermektedir. Zaten, bizzat hakan bu konuda adetaönderlik etmifltir. Çin’den resim ve ka¤›t getirtmifl oldu-¤unu söylemektedir. Türkler ka¤›d› daha çok pamuktanyapmaktayd›lar. Bu kal›n ve biraz da kaba bir ka¤›tt›.Çin ka¤›d› daha ince idi ve özel baz› muamelelerden do-lay› da yaz›n›n bozulmayaca¤› bir kimyasal yap›ya sahip-ti. Daha sonra, pamuktan yap›lm›fl olan bu ka¤›t, ahar-lanmak suretiyle, ya da ahars›z olarak, yayg›n olarak Se-merkant ve çevresinde kullan›ld›. Buna dayal› olarak Se-merkant ka¤›d› ad› verilmifltir. Hatta ‹slam dünyas›ndada genellikle, bu ka¤›t kullan›lm›flt›r.

Yine Göktürklerle ilgili olarak yap›lan araflt›rmalar-da, demirin çok iyi bilindi¤i; sert çelikten ve yumuflakçelikten söz edildi¤i görülmektedir. Çelikten, silah yap›-m›nda yararlanm›fllar ve e¤ri k›l›çlar yapm›fllard›r. Ayr›-ca m›zrak yap›m›nda da yine metal kullan›lm›flt›r. Yay-lar›n› daha çok kemik, tahta ve sinirden yapm›fllard›r.

Bronz ve alt›n elbise süsleri Bal›k-söök,(M.Ö. VI-V. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄405

Göktürkler Dönemi’nde pulluk ve küreklere rast-lanmaktad›r. Bu bize, Göktürkler Dönemi’nde insanla-r›n tar›mla ilgilendi¤ini göstermektedir. Ayr›ca, onlar,Tötö nehrinden açt›klar› bir kanalla bölgeyi sulam›fllar-d›r. Bu kanala Ak-Tura kanal› denir. Kanal›n uzunlu¤uyaklafl›k 10 km. kadard›r. Bu kanala ba¤l› olarak bir suda¤›t›m flebekesi yapm›fllard›r.

Genellikle Göktürklerin yerleflik bir toplum yap›s›-na sahip olmad›¤› söylenirse de, yukar›da söz konusuedildi¤i gibi, tar›mla u¤raflmalar› ve sulama kanallar›yapmalar›, onlar›n yerleflik toplum olmalar›n› gerektir-mektedir.

Göktürk bölgesinin bir k›sm› daha sonra (GöktürkDevleti’nden sonra), k›smen K›rg›z, k›smen de Uygurla-r›n idaresi alt›na girmifltir.

K›rg›zlarda Bilimve TeknolojiK›rg›zlar göçebe de¤ildiler. Onlar›n topraklar› tar›-

ma elveriflli idi. Ayaklar›yla çevirdikleri de¤irmenlerivard›. Arpa, yulaf ve bu¤day yetiflti-riyorlard›. Onlar›n yararland›klar›hayvanlar aras›nda at, gergedan, da¤koyunlar›, siyah geyik vard›. Ayr›cayabani ördek, atmaca ve saksa¤an›da biliyorlard›. Onlar›n yapm›fl ol-duklar› resimlerden do¤ay› çok iyitan›d›klar› gözlenmektedir. Bu re-simlerde develer, tilkiler, kaplanlarve ay›lar vard›r.

Tan›d›klar› ve çeflitli flekildekulland›klar› bitkiler aras›nda iseçam, kay›n, sö¤üt, karaçam, vb. var-d›. Onlar›n yosunlar› da tan›d›klar›ve bunlar› kulland›klar›n› biliyoruz.

K›rg›zlar›n belli bafll› madenle-ri alt›n, demir ve kalayd›. Genellikle ya¤murdan sonramaden aramaya ç›k›yorlard›. Altay ve Sayan da¤lar›ndabulunan zengin maden yataklar›ndan yararlanm›fllard›r.Yüksek vas›fl› manyetik demir ise daha çok Tuba nehrik›y›lar›ndan ç›kar›lmaktayd›. Ç›kard›klar› sert madenle-ri Göktürklere veriyorlard›. Kendileri ise bu madenler-den çeflitli kapkacak ve alet yap›yorlard›. Alt›n› genellik-le süs eflyas› yap›m›nda kullan›yorlard›. Bir bak›r alafl›m›olan bronzu tan›yorlar ve yine çeflitli eflya yap›m›ndakullan›yorlard›. Bu madenlerden iki a¤›zl› hançer, b›çakve saban demiri yapm›fllard›r. Ayr›ca z›rh yapt›klar› dabilinmektedir. Bunlar›n ‹ran’dakilere benzerlik göster-di¤i ifade edilmektedir.

K›rg›zlar›n topraktan kapkacak yapt›klar› bilinmek-tedir. Bunlar Çin’deki Han Devri’ndeki porselenleriylekarfl›laflt›r›lm›fl ve daha kaliteli oldu¤u belirlenmifltir.

Ayr›ca, yine o dönemde yaflayan Türk kavimlerindenbirisi olan Sogut Türklerinin yerleflik bir hayat sürdük-leri bilinmektedir. Çünkü onlar flehirler kurmufl; kaleler

yapm›fllard›r. Bunlar›n benzerlerini Fergana bölgesindede görmek mümkündür.

Hazarlarda Bilim ve TeknolojiBir Türk kavmi olan Hazarlar›n, bir k›sm› yerleflik

bir k›sm› göçebe bir hayat sürmekte idiler. Onlar›n bellibafll› flehirlerinden birisi Sarkel flehri idi. fiehrin etraf› sa-vunma gayesiyle tu¤la duvarlarla çevrilmiflti. Don nehri-ne çok da uzak olamayan bu flehrin surlar› içinde oldu¤ukadar sur d›fl›nda da yerleflim yerlerine rastlanm›flt›r. Sur-lar tesviye edilmifl toprak zemin üzerine yap›lm›flt›. Ge-nellikle, halk tar›m ve hayvanc›l›kla ilgilenmekteydi. fie-hirdeki oturma birimlerinin yap›m›nda da ayn› flekildekerpiç kullanmaktayd›. Bunlar›n benzerini, Tuna boyla-r›nda yerleflen Türk boylar›n›n evlerinde görmekteyiz.Surlar›n arka taraf›nda tah›l koymak için ambarlar yap›l-m›flt›.

fiehir ilk yap›lanmaya bafllad›¤›nda, daha çok askeribir üs görüntüsü vermekteydi. Yukar›da da belirtilmifloldu¤u gibi, zaman içinde surlar›n d›fl›nda da yay›lmayadevam etti. Onuncu yüzy›lda flehrin surlar› y›k›ld›; hatta

yeni yap›lar için, surlardan ç›kar›lantu¤lalar›n da kullan›ld›¤› oldu.

Bu devirdeki buluntular aras›n-da bu¤day ö¤ütmekte kullan›lanaletlerle (tafltan), orak, kemik, tafl vemadenden günlük hayatta kullan›-lan çeflitli aletler vard›r.

Yine bu dönemde kurulmufl olanflehirlerden biri de Mayatsko’dur. Buflehir Hazarlar taraf›ndan yap›lm›flt›r.‹ran’dan etkilenerek infla edilmifl ol-du¤u söylenmektedir. Bu flehir desurlarla çevrilmifltir. fiehir dikdört-gen fleklinde bir plan üzerinde flekil-lenmifltir. fiehrin surlar›n›n iç taraf›n-da 5.5 m. derinli¤inde hendekler

vard›r. Surlar, Sardel flehrindeki gibi belli flekilde düzeltil-mifl bir zemin üzerine infla edilmemifltir. Sardel flehrinde-ki gibi, burada da hububat depolar›na rastlanm›flt›r. fieh-rin tek kap›s› vard›r ve güneybat›ya bakar. Bu flehre girenve ç›kanlar›n kontrolünü sa¤lamak için yap›lm›flt›r. Sula-r›n duvarlar›n›n kal›nl›¤› 6.40’a kadar ulaflmaktad›r. fiehirblok fleklinde kesilmifl tafllardan meydana gelmifltir.

Her ne kadar Hazarlar›n kökeni hakk›nda farkl› gö-rüfller varsa da, yaflad›¤› yerde görülen arkeolojik bulun-tular, onlar›n Türk kökenli olmas› gerekti¤ini ortayakoymaktad›r. Buradaki evlerin yap›l›fl flekilleri, kullan›-lan malzeme ve di¤er buluntularda bu benzerli¤i belirle-mek mümkündür. Bu benzerlikleri, Avrupa’n›n çeflitlibölgelerinde yerleflen Türk kavimlerinde de görmekmümkündür. Bunun en tipik örneklerinden birisi, Bul-gar Türklerinde görülür. Kerpiçten yap›lm›fl evler ve ki-reçle s›vanm›fl sulama kanallar› bunun en belirgin örnek-leridir.

Türk kavimleri aras›nda yer alan Peçenekler, Ku-manlar, K›pçaklar ve Karluklar büyük bir devlet kurma

Kedi figürlü at koflumu süsü, I. Tuyektin Kurgan›,(M.Ö. V.IV. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄406

flans›na sahip olamam›fllard›r. Ancak, onlar gittikleriyerlerde, Türk kültürünün etkin olmas›na sebep olmufl-lard›r. Bu kavimler ve di¤er baz› Türk kavimleri vas›ta-s›yla, Türk kültürü, Avrupa içlerine kadar yay›lm›fl; As-ya’n›n kuzey bölgesini de içine alan genifl bir alanda et-kin olmufltur. Bunlardan Karluklar, ‹slamiyet’in yay›ld›-¤› dönemde, yani Hicret ve IX. yüzy›l aras›nda uzun sü-re Taraz’› elinde tutmufltur. Böylece, ‹pek Yolu’nun anakap›lar›ndan biri olarak, Karluk Kap›s› da denen bu gi-rifl yerini kontrolü alt›nda tutarak, dolay›s›yla, ticaretikontrolü alt›na alm›flt›r. Karluklar yaflad›klar› Talas’ta,Fergana ve çevresinde etkili olmufllard›r.

Uygurlarda Bilim ve DüflünceOrta Asya’da devlet kurmufl belli bafll› kavimlerden

birisi de Uygurlard›. Büyük Hun Devleti’nin kurulu-flundan itibaren Orhon ve Selenga nehri k›y›lar›ndanAral Gölü kenarlar›na kadar yay›lan ve zaman zaman de-¤iflik adlarla an›lan bir Türk kavmine rastl›yoruz: Ken-dilerine ‘Dokuz O¤uz’ veya ‘Dokuz Boy’ ad›n›veren ve daha sonra, kendilerini Göktürkler-den ay›ran bu grup, Uygur Devleti’ni kur-mufltur. Zaman içinde yaflad›klar› yerdenmemnun olmayan Uygurlar daha güneye git-mifllerdir.

Uygurlar, 744 y›l›nda Orhon Nehriüzerinde, Uygur Devleti’ni kurdular. Uy-gurlar, orada Çin kültürü ile temasa geç-tiler. Ancak, gerek Mani dini gerekse sa-hip olduklar› kültür dolay›s›yla, Çinkültürü içinde asimile olmad›lar. 762’deresmen Mani dinini kabul ettiler ve bu di-nin yay›lmas›nda da öncülük ettiler; çeflitliyerlerde Mani tap›naklar› kurulmas›n› sa¤-lad›lar. Bu din, Çin’de, ‹ran’da ve Suriye’deyay›ld›.

Uygurlar kalabal›k de¤ildiler, ancak disiplinli veçok cesurdular. Göçebe bir hayat sürüyorlard›; hayvanc›-l›kla ilgileniyor; koyun ve s›¤›r besliyorlard›. 630’daGöktürk Devleti’nin, Çinliler taraf›ndan y›k›lmas› iletoplanmaya bafllayan Uygurlar, devlet idaresini onlardanö¤renmifllerdi. Onlardaki baz› idari yap›lanma daha son-ra Selçuklular ve Osmanl›larda da etkin olmufltur. Örne-¤in ‘yurtluk verme’ gibi.

Mani dininin yay›lmas› için çeflitli ülkelere gidenUygurlar, Mani mabetlerinin yap›m›nda bizzat nezaretettiler. Bu arada çeflitli Türk devletleri aras›nda arabulu-culuk iflini de yapt›lar; elçilik görevini üstlendiler. Bu-nun yan› s›ra, kültür elçili¤i de yapt›lar. Örne¤in Akko-yunlular ve Osmanl›larda e¤itim kurumlar›nda görev al-d›lar, hocal›k yapt›lar.

Uygurlarla ilgili bilgilerimizi, ilk ad›mda onlardankalma flehirlerden elde ediyoruz. Uygur flehirlerinden enönemlilerinden birisi Hoça idi. Uygur Kaanlar› oradayafl›yordu, yani oras› bafl flehirdi. fiehir yüksek surlarlaçevrili idi. Surlar›n yap› malzemesi Çin Seddi gibi, s›k›fl-

t›r›lm›fl çamur gibi bir maddeden yap›lm›flt›. fiehir pla-n› son derecede düzenli idi. Yollar›n kesiflim noktas›ndasaray bulunuyordu. Saray kesme tafltan yap›lm›flt› ki, biranlamda bu mimari flekli, onlar›n Sasani etkisinde oldu-¤unu akla getirmektedir. Ayn› zamanda, flehirde Hintmimarisinin etkisini simgeleyen, kubbeli, stupa fleklin-de binalar da vard›. fiehirde yer yer Roma mimarisi etki-sini an›msatan izler de vard›. Ancak genelde flehir, harapoldu¤u için, daha kesin hükümler vermek mümkün de-¤ildir. fiehirde bulundu¤u bilinen zengin kütüphane vemabetler ya¤malan›p, harap edilmifltir.

Uygurlarla ilgili di¤er buluntularda da onlar›n yap›malzemesi olarak daha çok tafl kulland›¤› görülür. Buözellik yap› sanat›nda, daha sonra Büyük Selçuklu Dev-leti ve Anadolu Selçuklular›nda da en belirgin özellikler-den biri olmufltur.

Tafl›n yan› s›ra, zaman zaman topraktan yap›lan ker-piç de yap› malzemesi olarak kullan›lm›flt›r. Is›k Göl ci-var›ndaki buluntular çamuru yap› malzemesi olarak kul-land›klar›n› göstermektedir. Uygurlar›n bu evleri, ayr›ca

badanalad›klar› belirlenmektedir.Uygurlarda yap› sanat›nda en belirgin

özellik, ‹skender’in Hindistan seferinden son-ra Asya’ya gelen Yunan etkisi ve Budizm’inkar›fl›m›ndan meydana gelen Greko-Budistözellikler tafl›yan bir mimari özelli¤i gösterir.Daha sonra ‹ran sanat›n›n etkisi hakim ol-mufl ve bunu kendilerinin bütün bunlar›nkar›fl›m› ve özümsenmesinden oluflan bir sa-nat izlemifltir. Beflbal›k ve Turfan bölgesineUygurlar›n gelmesiyle birlikte Mani mabet-

leri yap›lmaya bafllanm›flt›r ki, tarih art›k840’l› y›llar› göstermektedir. Bu dönemdensonra, Uygurlar gittikleri bölgelere, kendi sa-nat ve kültür anlay›fllar›n› da tafl›m›fllard›r.Bu tarihlendirmeye dayal› olarak gerçek Uy-

gur sanat›n›n oluflum tarihini IX. yüzy›l olarak belirle-yebiliriz.

Türklerin bilimsel çal›flmalar› ile ilgili olarak, yuka-r›da k›saca ele al›nan arkeolojik baz› bilgiler d›fl›nda çokfazla bilgimiz oldu¤unu söylemek zordur. Mevcut baz›bilgileri de daha çok Çin kaynaklar›nda bulabiliyoruz.Türklerin yak›n komflular› Çin’den etkilendikleri ve ba-z› yönleriyle onlar›n bilgilerinden yararland›klar› belir-lenmektedir.

‹slamiyet öncesinde Türklerle di¤er uygarl›klar ara-s›ndaki etkileflimde ve bilgi ak›fl›nda önemli rol oyna-yanlardan biri de ‘‹pek Yolu’dur. M.Ö. V. yüzy›ldan itiba-ren Çin kaynaklar›nda ipekten söz edilmektedir. Shu-Chi ya da Tarih Kitab› diye Konfiçyüs taraf›ndan derlen-mifl olan kitapta ‘‹mparator Yü’nün vergisi’ ad› alt›nda birvergi kalemi görülmektedir. Bu dönemde ipek üreten 6vilayet bulunmaktayd› ve bunlardan bu ad alt›nda dev-let vergi tahsil etmekteydi. Erken dönemlerde daha çokÇin saray›n›n ihtiyac› için üretilmifl olan ipek daha son-ra imparatorlu¤un parçalanmas› ve say›ca artan idareci-

Don-Volga BölgesiHazar Dönemi, seramik kap

TÜRKLER ‹LKÇA⁄407

lerin iste¤i ile ipek üretimi gittikçe artt›. Örne¤in ‹m-parator Fu-Hsi ipek tellerden oluflan bir müzik aleti yap-m›flt›.

‹pek talebinin artmas› ipek yap›m›nda belli teknik-leri gelifltirdi, ancak Çin bu konudaki teknik bilgiyi da-ima gizli tuttu. Kuzey komflular› Hunlarla ittifak yap-mak için yaklafl›k 100 kiflilik bir grup, Bat›’ya gittilerçeflitli zorluklara ra¤men geri dönmeyi baflard›lar vedöndüklerinde oralarda yaflayan insanlar hakk›nda çokfley ö¤renmifllerdi. Bu bilgiler aras›nda ticaret yollar›hakk›ndaki bilgiler de vard›. Kansu vilayeti taraf›ndanÇin’den sürekli olarak k›ymetli mallar geliyordu. Bunlararas›nda, sadece ipek yoktu, çeflitli baharat ve silah da buyolla do¤udan bat›ya gidiyordu. Ticaret yolu Bat› Shen-si ve Kansu’dan geçerek Do¤u Türkistan’a gidiyordu. Buyolu sadece tüccarlar de¤il, bütün seyahat edenler kulla-n›yordu; bir baflka ifade ile, bu yol kervan yolu idi. Buyolun kontrolü Hunlar›n elinde idi. Çinliler yolun nekadar emin oldu¤unu anlayabilmek ve nelerin Bat›’yagitti¤ini ö¤renebilmek için muhtelif gruplar gönderdi-ler ve bu araflt›rma sonucunda,ipek baflta olmak üzere, birçokürünün gidiflini Belh’e kadarizlediler (M.Ö. II. yüzy›l).

Konuyla ilgili olarak çeflit-li Bat›l› kaynaklarda da bilgivard›r. Örne¤in, meflhur do¤abilimci Pliny ipe¤i bir nevi pa-muk olarak betimliyordu. Ay-r›ca ilginç bir flekilde bunlar›pazarlayanlar›n Çinliler olma-d›¤›n›, bunlar›n o civardan ge-len mavi gözlü, k›z›l saçl› Sere-ler oldu¤unu söylemektedir ki, bu tan›m, bu kavminTürkler olabilece¤ini akl›m›za getirmektedir.4

Ticaret her ne kadar deniz yoluyla da yap›l›yorsa da,Çinlilerin kara yolunu tercih etti¤i görülmektedir. An-cak her iki yolun da tüccarlar taraf›ndan kullan›ld›¤› gö-rülmektedir. Mezopotamyal›lar›n ürettikleri camla ipektakas edilmifltir. M.S. II. yüzy›lda, bu yoldan Roma etki-si Orta Asya’ya ulaflm›flt›r. Ancak M.S. III. yüzy›lda buyoldan ticaretin eskisi kadar yo¤un olmad›¤› görüldü.Burada, güzergah›n Bat› Avrupa, Kuzey Afrika, Hindis-tan üzerinden Orta Asya’ya do¤ru giden yoldan seyretti-¤i ve bu yolla, sadece ipek de¤il, yün, mücevherat, baha-rat, kozmetik, parfüm gibi baflka ürünlerin de tafl›nd›¤›belirlenmektedir.

Genel kanaat tüccarlar›n yan› s›ra, ayn› yolu kulla-nan seyyah ve Budist rahipler çeflitli etkileri bu yolla ül-keden ülkeye tafl›m›fl olduklar›d›r. Ayr›ca, Bat›’n›n etki-si de, ayn› yolla Orta Asya’ya ulaflm›flt›r. Simya ile ilgilibilgiler bunlar aras›ndad›r. Örne¤in tafl›n üzerine sürü-len semender ya¤›, Ay gibi parlak bu tafl›n çok parlakgörünmesini sa¤lamaktayd›. Romal›lar buna flafl›r›yordu.Yine suyla temas etse bile etkilenmeyen ka¤›t da Bat›l›-lar› flafl›rtan baflka bir do¤u buluflu idi.

‹pek Yolu, bu aç›klamalardan da anlafl›ld›¤› gibi, sa-dece ticari olarak nitelendirilmemelidir. Bu yol üzerinde-

ki merkezler çeflitli ürünlerin takas›nda ya da al›fl veriflin-de önemli rol oynamas›n›n yan› s›ra, de¤iflik insanlar›nayn› yerde bir araya gelmesi, o yerlerde bir nevi kültürmerkezlerinin oluflmas›n› sa¤lam›flt›r. Bunlar aras›ndaTaflkent, Semerkant, Belh ve Merv baflta gelir. Bu flehir-lerin daha sonra sadece ticari bir merkez olmaktan ç›k›p,ayn› zamanda kültür merkezleri olarak da görev yapt›¤›belirlenmektedir. Bir baflka ifade ile ticarette etkin olanbu flehirler, daha sonraki yüzy›llarda e¤itim ve ö¤retim vede bilimsel çal›flmalar için önemli merkezler haline gel-mifllerdir. Örne¤in, Belh ve Merv ‹slamiyet’in bilimselfaaliyetinin flekillendi¤i sekiz ve dokuzuncu yüzy›llarda,Do¤u’daki mevcut bilimsel düflüncenin deyim yerindeise, adeta bir girifl kap›s› görevini görmüfllerdir. Bu flehir-lerden giden bilim adamlar› ve düflünürler, ‹slam dünya-s›ndaki bilimsel faaliyetin temellerinin oluflmas›nda et-kin olmufllard›r. Türk kökenli oldu¤u bilinen BermekAilesi bu etkiyi tafl›yanlardand›r. Onlar ‹slam dünyas›n-da, sadece idari olarak önemli görevler üstlenmemifller,ayn› zamanda, bilim patronlu¤u da yapm›fllard›r.

‹pek Yolu uzun yüzy›llarkullan›ld›, ancak on ikinci yüz-y›ldan sonra, Bat› ile münase-betlerin farkl› bir boyuta tafl›n-mas›yla yeni devre girildi. Yenioluflan limanlardan ticaret de-vam etti.

Orta Asya’da Çin kültü-ründen en çok etkilenenlerdenbirisi So¤dlard›. Onlar çok iyikalite cam yapmas›n› biliyor-lard›. Bu ürünlerini Çin’e sat-m›fllar ve onlardan ham ipek

alm›fllard›r. So¤dlar, dokumak için pamuk kullan›yorlar-d›. Baz›lar›na göre, dokuma tekni¤ini Çinlilerden ö¤ren-me ihtimal dahilindedir. Ayr›ca onlar tahtadan çeflitlialetler yapmas›n› biliyorlar ve oymac›l›k sanat›nda birhayli baflar›l› idiler.5

Türklerin ‹slamiyet öncesi kulland›klar› ilk alfabeolarak, Göktürk alfabesi kabul edilmektedir. Her ne ka-dar bu alfabenin kullan›l›fl› M.Ö. IV olarak tarihlendiril-miflse de, çok daha erken tarihe gitti¤i belirlenmektedir.Bu yaz› ile yaz›lm›fl belgeler aras›nda Yenisey Irma¤› bo-yunca bulunan yaz›tlar vard›r. Ayr›ca, Orhon Kitabeleride yine bu yaz› ile yaz›lm›flt›r. Türkolog Vilhelm Thom-sen taraf›ndan 1893’te bu yaz› çözülmüfltür. Bu yaz›tlarBilge ve Kültigin Kaan taraf›ndan diktirilmifltir.

Göktürk alfabesinde 38 harf ya da iflaret vard›r. Bun-lardan dördü sesli ve otuzu sessiz harf olup, dördü heceiflaretidir. Bu yaz› sadece kitabelerde kullan›lmam›flt›r;Do¤u Türkistan’da bulunan muhtelif yazma eserlerin debu yaz› ile kaleme al›nd›¤› bilinmektedir. 759-760’ta di-kilen Sine-Usu yaz›t› ile Taryat yaz›t›nda da yine bu al-fabe kullan›lm›flt›r. Bu yaz›y› baz› de¤iflikliklerle Bul-garlar, Hazarlar ve Peçenekler de kullanm›fllard›r.

Türklerin kulland›klar› bir baflka alfabe Uygur alfa-besidir. Uygur alfabesinde yaklafl›k 18 iflaret vard›r vebunlardan üçü sesli harftir. Uygur alfabesinin de kesin

TÜRKLER ‹LKÇA⁄408

olarak ne zaman kullan›lmaya baflland›-¤› bilinmemektedir. Elimizdeki en eskiUygurca yaz›lm›fl metinler IX. yüzy›laaittir. Bu yaz› Timur ‹mparatorlu¤u vedevam›nda kurulan devletlerde de kulla-n›lm›flt›r. Örne¤in Ebu Said Mirza’n›nUzun Hasan’a göndermifl oldu¤u bitik(mektup) Uygurcad›r.6

Bu alfabelerin yan› s›ra, TürklerinHintlilerin etkisi ile, Sanskrit dilinin al-fabesini ve Mani alfabesini7 de kullan-d›klar›n› biliyoruz.

Ayr›ca Uygurlar döneminde matba-ay› bildikleri belirlenmektedir. Onlartahtadan yapt›klar› kal›plar› kullanmaksuretiyle bask› yap›yorlard›. Tuen-huang ma¤aras›ndabulunan müteharrik tahta harfler, Uygurlar›n matbaac›-l›ktaki becerisini göstermektedir. Genellikle ka¤›t yap›-m›nda, yukar›da da ifade edilmifl oldu¤u gibi, pamukkullan›lm›flt›r.8

Ayr›ca Uygurlar›n, mabetlerinde kütüphane bulun-du¤u ve buradaki eserlerin daha çok dini a¤›rl›k tafl›d›¤›bilinmektedir.

Türklerde matematikle ilgili olarak baz› bilgilererastlamaktay›z. Erken tarihlerden itibaren on tabanl›(desimal) sistemi kullanm›fl olan Türklerin, erken tarih-li olarak çubuk rakamlar› kulland›klar› bilinmektedir.Onlar›n Hunlar zaman›nda hâlâ çubuk rakamlar› kullan-d›klar›n› söyleyebiliyoruz. Ayr›ca, bu sistemle çeflitliaritmetik ifllemlerini de yapmakta idiler. Bu sistem adi-tif prensiplere dayal› olarak ifllemekteydi. Bu prensibegöre temelde kullan›lan ilimler toplama ç›karma idi;çarpma ve bölme ifllemleri, toplama ve ç›karmaya indir-genmek suretiyle yap›lmaktayd›.

Tam say›larla yap›lan ifllemlerin yan› s›ra, kesirli ifl-lemlerin de mevcut oldu¤unu görmekteyiz. Bu matema-tik ifllemler daha çok basit ifllemler fleklindedir. Buradadaha çok paydas› 1 olan kesirler öncelikli olarak kulla-n›lm›flt›r.

Türklerde zaman içinde baz› a¤›rl›k, uzunluk ve pa-ra birimlerinin flekillendi¤ini görmekteyiz. Baz› ölçüleriö¤rendi¤imiz metinlerden biri de hukuk metinleridir.Bir hukuk metninde flöyle denmektedir: ‘Terbifl veya Der-vifl adl› bir kifliye para laz›m oldu¤unda babas›ndan miraskalan ve üzerinde 16 iflçinin çal›flt›¤› bir üzüm ba¤›n›n 100yastuk Çao’ya ‘il Yang›ç’a yahut el-Yang›ç’a (mahalli yasa-lara uygun olarak) satmaktad›r. Terpifl, büyük ve küçük kar-deflleri, ye¤eni ve day›s› sat›fla itiraz etmeyeceklerdir. fiayet iti-raz edecek olursa, ‘Büyük Ordu’ya bir alt›n yastuk, ‘iç Hazi-ne’ye bir gümüfl yastuk, beglerin her birine ceza olarak bir bi-nek at› verecektir.’9

Bu metinden de anlafl›ld›¤› gibi, Uygurlar Döne-mi’nde baz› ölçüler çoktan teflekkül etmiflti. Buradakiyastuk denen ölçek, Çin ölçülerine göre 50 liang idi ve-ya 1 T’ing idi. Alt›n genellikle alt›n ile birlikte kullan›-

l›yordu. Liang’›n tam olarak ne kadar ol-du¤u bilinmemektedir. Çao ise, Yüansülalesi zaman›nda kullan›lan bir parabirimi idi. Yine bu al›nt›dan alt›n ve gü-müflün para olarak kullan›ld›¤›n› gör-mekteyiz.

Baz› Uygur Devri’nden kalma sat›fl-la ilgili baz› meselelerin kaydedilmifl ol-du¤u vesikalardan onlar›n a¤›rl›k ölçübirimlerini ö¤renmekteyiz. Örne¤in pa-muk sat›fl›, veya bez sat›fl› gibi vesikalar-dan uzunluk ve a¤›rl›k birimleriyle ilgi-li fikir edinebiliyoruz.

Pamuk sat›fl› ile ilgili bir vesika flöy-ledir:

Tak›ku y›l ikindi ay on yang›k-aManga bay temür-ke kebez tarikuYir kergek bolup temiçi-ningPo suw-tak› uduru borluk›n onTang kebez-ni küz yang›da bafl› tafl› birle birür men buBorluk-n›ng negü kim salk› sekidiBolsar men temiçi bilür men bayTemür bilmez tanuk nom kuliTanuk bolon bu niflan men temiçi-ning ol men temiçi ök bitidim.Bugünkü Türkçe ile bu metni flöyle verebiliriz:Tavuk y›l›, ikinci ay, onuncu günündeBana Bay Temür’e pamuk tarlas› (için)Yer laz›m oldu¤undan Temici’ninPo nehrinin di¤er taraf›ndakiBahçesiniOn tang pamuk karfl›l›¤›nda kiralad›m.Bu on tang pamu¤u sonbahardaHer fleyi ile verece¤im. BuBahçede (yap›lacak) herhangi bir ifl olursaBen Temici bilece¤im-yapaca¤›m-. BayTemür Bilmiz -yapmaz- fiahit Nom Kul›fiahit Bolon. Bu imza benTemici’nindir.Ben Temici’nindir.Ben Temici do¤ru olarak bildim (yazd›m).10

Bunlara ilave olarak susam (künid), Üur (dar›), ke-pez (pamuk), bor (flarap), tari¤ (hububat), böz (pamuklukumafl), kümüfl (gümüfl), Koç›rda kidiz (koyun keçesi),bu¤day al›mlar› ile ilgili belgelerden de ayn› konulardabilgi edinmek mümkün olmaktad›r.11

Türklerde MatematikÇal›flmalar›n›n K›sa BirDe¤erlendirmesiZaman içinde geliflen aritmetik ifllemlerinde say›la-

r›n daha çok kelimeler fleklinde ifade edilmifl oldu¤u gö-rülmektedir. Eski flölen ve toylarla ilgili bilgilerde, basitaritmetik ifllemlere rastlanmaktad›r. Örne¤in ülüfl mesele-si gibi. Bu hesaplarda onlu sistemin yan› s›ra on ikili sis-temin de kullan›lm›fl oldu¤u görülmektedir.

TÜRKLER ‹LKÇA⁄409

On ikili sistemin daha çok astronomi hesaplar›ndakullan›ld›¤› belirlenmektedir. Yine ayn› flekilde, altm›fl-l› sistemin (seksajesimal sistem) de astronomi hesapla-r›nda kullan›lm›fl oldu¤u görülmektedir. Asl›nda ilginç-tir ki, eski uygarl›klardan sadece Mezopotamya’da arit-metik ifllemlerinde altm›fl tabanl› sistem kullan›lm›flsada, onlar›n bu sisteminin hemen bütün eski uygarl›klar-da astronomi hesaplamalar›nda kullan›lm›fl oldu¤u gö-rülür. Örne¤in Türklerin yan› s›ra, Çin’de ve de Hint’tede astronomi hesaplar›nda altm›fl tabanl› sistem kulla-n›lm›flt›r.

Türklerin aritmetik hesaplar›nda say› dizileri önem-li bir yer tutmaktad›r. Belli say› aral›klar› b›rak›larak ve-rilen say› dizileri ve say› bilmeceleri vard›r. Bunlar›n ya-n› s›ra her ne yönde toplan›rsa toplans›n, ayn› say›y› ve-ren say›sal bilmeceler vard›r. Günümüzde gazetelerde derastlad›¤›m›z bu bilmecelerin güzel örneklerine rastla-maktay›z. Bu ba¤lamda olmak üzere bugün sihirli yü-zükler denen iç içe geçmifl halkalardan oluflan yüzüklerede, ilkin eski Türklerde rastland›¤› be-lirlenmektedir. Bunlar daha çok gümüfl-ten yap›lm›fl iç içe halkalardan oluflmak-tad›r ve bu halkalar belli flekilde bir ara-ya getirilmezse, yüzük oluflmamaktad›r.

Genel olarak Türklerdeki matema-tik düflünce de¤erlendirilirse, günlükhayatta kullan›lan aritmetik bilgisinindaha çok a¤›rl›k ve uzunluk ölçüleriyleilgili olup, erken dönemlerde takas ha-linde bafllayan paralel olarak yap›lan al›flveriflte daha sonra belli birim ölçülerikullan›lmaya bafllam›flt›r. Ancak bunla-r›n standartlaflt›¤›n› söylemek zordur;farkl› yörelerde farkl› ölçü sistemleri ge-çerli olmufltur. Bu sadece a¤›rl›k ölçüle-ri için de¤il, ayn› zamanda uzunluk öl-çüleri için de geçerlidir.

Genel olarak, Türklerdeki matema-tik bilgisi, Çin Uygarl›¤›’nda da görüldü¤ü üzere desk-riptif boyutta bir geliflme göstermifltir. Bunun için deher ne kadar basit ölçülerde de olsa daha çok aritmetikyönünde, özellikle de say›sal yönde görülen geliflmeyigeometri aç›s›ndan da gözledi¤imizi söylemek birazzordur. Bunun sebebini bir ölçüde de olsa, onlar›n erkendönemdeki sosyal hayatlar›na ba¤lamak mümkündür.Uzun yüzy›llar göçebe olarak yaflayan Türk kavimleriiçin geometrinin ancak aritmeti¤in uygulama alan› ola-rak kabul edilmesi do¤ald›r.

Türklerde AstronomiÇal›flmalar›n›n K›sa BirDe¤erlendirmesiTürklerdeki astronomi çal›flmalar›na göz atacak

olursak, erken dönem insan topluluklar›nda oldu¤u gi-bi, onlar da y›ld›zlara bakarak yön tayin etmeye çal›flm›fl-lar; Günefl ve Ay’›n hareketlerini izlemifller ve bunlarakendi kültür boyutlar› içinde anlamlar yüklemifllerdir.Günefl, Ay ve y›ld›zlar Eski Türkler için önemli olmufl-

tur. O¤uz Destan›’nda, ‘Bozoklar gökten inen bir ›fl›k içeri-sinden ç›kan bir kad›ndan do¤mufltur’, denmektedir. Dola-y›s›yla, onlar›n adlar› Gün, yani Günefl, Ay ve Y›ld›z ol-mufltur.

Günefl Türkler için her zaman için önemli bir gökcismi olmufltur. O, kendisini ›s›tan, do¤aya hayat veren,canland›rand›r. Onsuz evren ölü olacakt›r. Günefl sadecebir güç olarak de¤il, bir koruyucu güç olarak da betim-lenmifltir. Günefl’in yolu Rta Yolu diye de adland›rlanyol, düzgün bir yoldur.

Günefl kadar önemli olmasa da Ay da Türkler içinbüyük önem tafl›m›flt›r. Onun y›l içindeki hareketlerinidikkatle izlemifller ve anlamland›rmaya çal›flm›fllard›r.Erken dönemlerde daha çok mitolojik boyutlarda görü-len bu bilgilerin zaman içinde daha metodik bir hal al-d›¤› söylenebilir. Gerek Günefl gerekse Ay’la ilgili olarakEski Türk metinlerinde bilgi bulmak mümkün olmak-tad›r. Örne¤in, Türklerde bugün bile kullan›lan NevruzBayram› diye de an›lan bayram Günefl’in hareketi ile il-

gilidir. Günefl y›ll›k hareketini ilkbaharekinoksunun bafl›nda tamamlar. Böyleceilkbahar›n bafllang›c›, Günefl’in yeni biry›ll›k hareketinin de bafllang›c›d›r, ve ogün ayn› zamanda yeni y›l›n bafl›d›r. Ye-ni y›la girifl çeflitli flenlikler yap›larakkutlan›r.

Di¤er gök cisimlerinden Türklerinen iyi bildikleri gezegenler aras›nda,Dünyam›za en yak›n olan ve günümüz-de iç gezegenler olarak bilinen gezegen-ler yani Venüs ve Merkür’dür. Bunlarasabah y›ld›z› ve akflam y›ld›z› olarak adverilmifltir. Bunlarla ilgili baz› bilgilerihalk öz deyifllerinde de bulmak müm-kündür.

Her ne kadar di¤er gök cisimlerineönem verseler de, Türklerin astronomi-si, daha çok bir y›ld›z astronomisidir.

Genel olarak astronomi konusunda yap›lan araflt›rmalargöstermifltir ki, baz› uygarl›klar evren sistemi ile ilgiliolarak gelifltirdikleri sistemlerde Günefl’i veya Ay’› esasalm›fllard›r. Örne¤in, M›s›r için önemli olan Günefl’tir.Ayn› flekilde Klasik Yunan ve Hint Uygarl›klar›nda daGünefl önemlidir. Mezopotamya için ise, daha çok Ayönem tafl›m›flt›r; takvim çal›flmalar›n› ay›n hareketlerineuygun olarak flekillendirmifllerdir. Bir baflka ifade ile ‘aytakvimi’ kullanm›fllard›r. Eski Türklerde ise, Günefl sonderecede önemli bir yer iflgal etmifl olmakla birlikte gök-sel hesaplamalar›n›, y›ld›zlara göre düzenlemifllerdir.

Evrende di¤er gök cisimlerine nispetle daha sabitolan y›ld›zlarla ilgili olarak de¤iflik uygarl›klarda öneri-len bilgilerin ilginç bir flekilde birbirine benzedi¤i gö-rülmektedir. Örne¤in Eski Türklerin, Eski Çinlilerin,Hintlilerin ve Mezopotamya’daki uygarl›¤›n y›ld›zlarlailgili olarak vermifl olduklar› bilgiler karfl›laflt›r›ld›¤›ndabu belirlenebilir. Genellikle, erken dönem için verileny›ld›z say›s› 36 ila 28 aras›nda de¤iflmekle birlikte, özel-likle, belli gruplar ve onlara verilen adlar›n benzedi¤igörülür. Bunlardan özellikle 4 grup y›ld›z›n sadece adla-

TÜRKLER ‹LKÇA⁄410

r› aras›nda de¤il, gökyüzündeki yerleriyle ilgili olarakverilen de¤erlerin de hemen hemen ayn› oldu¤u belir-lenmektedir ki, bu da bu y›ld›z gruplar›n›n di¤erlerinenispetle daha sabit olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Ad-lar›n›n benzerli¤i ile ilgili olarak ise, y›ld›zlar›n flekille-rine bak›larak onlara ad verilmesi nedeniyle, ayn› fleklebenzetilerek, benzeri adlar verildi¤i varsay›lmaktad›r.Bu y›ld›z gruplar› Baflak, Aslan, Terazi ve Akrep y›ld›zgruplar›d›r.

Hemen bütün erken dönem uygarl›klar›nda en önem-li konulardan birisi, hatta belki de en önemlisi, zaman›nbelirlenmesi olmufltur. Çünkü onlar yaflamak için mev-simleri, gün dönümlerini, ya¤›fllar› bilmek zorunda idiler.Sürekli olarak havan›n karar›p, ayd›nlamas› ya da havan›nso¤uyup ›s›nmas›, günlerin uzay›p k›salmas› dikkatleriniçekmifl olmas›n›n yan› s›ra, bu flartlara uyum sa¤lamak zo-runlulu¤u da duymufllard›r. Bu ilk uygarl›klar›n hepsiiçin söz konusudur.

Erken tarihlerde, göçebe bir ha-yat sürdüren Türkler için de flüphe-siz hava flartlar›n›n de¤iflkenliklerinibelirlemek, bir baflka ifade ile, zama-n› belirlemek son derecede önem ta-fl›m›flt›r. Onlar, göçebe olduklar› dö-nemde nas›l ki bir yerden di¤erinegitmek için hava flartlar›n› bilmekzorunda iseler yani mevsimler hak-k›nda bilgi sahibi olmalar› gereki-yorsa, yerleflik toplum yap›s› kazan-d›ktan sonra da, do¤al olarak önemi-ni korumufltur. Yerleflik toplum haline geldiklerinde birtar›m toplumu yap›s› tafl›malar› onlar›n atmosfer de¤i-fliklikleriyle yak›ndan ilgilenmelerine sebep olmufltur.

Türklerin yayg›n olarak kulland›klar› ve bugün deÇin ve Hind-i Çin’in hâlâ bir k›sm›nda kullan›lan ‘On‹ki Hayvanl› Türk Takvimi’ diye adland›r›lan takvimdir.Yukar›da da ifade edilmifl oldu¤u gibi, Türklerin y›ld›z-lara karfl› yak›n ilgisi ile de ba¤lant›l› olarak, gelifltirmiflolduklar› bu takvim temelde bir y›ld›z takvimidir. Y›l-d›zlar›n hareketlerini, Günefl’in hareketleriyle iliflkileridahilinde yorumlay›p, de¤erlendirerek oluflturmufllard›r.

Takvimde her bir ay ve de on iki y›ll›k sistem çerçe-vesinde her bir y›l hayvan adlar›yla adland›r›lm›fl oldu¤uiçin, On ‹ki Hayvanl› olarak adland›r›lm›flt›r, yani her aybir hayvanla sembolize edilmifltir, ancak, ayn› zamandaher y›l da, yine ayn› ay s›ras›n› izleyerek, bir hayvanad›yla adland›r›lm›flt›r. Ayn› zamanda, bu adlar›n simge-ledi¤i hayvanlar›n özelliklerinin de, o ay ya da y›l›n ka-rakterini ve seyrini etkiledi¤i, kabul edilmifltir. Yine, buözelliklerin o ay veya y›lda do¤an çocuklar›n karakterinide etkiledi¤i kabul edilir. Aylar›n adlar› flöyledir:

1. S›çan2. Ud3. Bars4. Tav›flgan5. Lu6. Y›lan

7. Yond8. Koy9. Biçin

10. Taguk11. ‹t12. TonguzBuradaki adlar bu takvimde en s›k kullan›lan adlar-

d›r. Anadolu lehçesinde s›çan, s›¤›r, bars, tavflan, ejder,y›lan, at, koyun, maymun, tavuk, it, domuzdur.

Türk takviminde gün tan›m› Günefl’in iki defa ayn›yerden geçifli aras›nda kalan zaman kesitidir. Buna 1 Gü-nefl günü denir. Gün de on ikiye ayr›l›r, yani, bugüne göregün iki saatlik on iki k›sma ayr›lm›flt›r. Bu iki saatlik za-mana ça¤ denir. Her bir ça¤ da, yukar›da verilen s›raya gö-re hayvan adlar›yla adland›r›lm›flt›r. 1 ça¤ sekiz alt birimeayr›l›r ve buna keh denir, yani 1 keh 15 dakikal›k zamansüresine eflittir. Bir baflka ifade ile 1saat 4 keh’e eflittir.

Günün bafllang›c› gün bat›m›ile belirlenmez; Hintlilerde ve di¤erbirçok kavimde de rastland›¤› gibi,gece yar›s›d›r.

Evrenin bafllang›c› ‘S›çan Ça¤›’ile bafllar. Evrenin tamam›nda birdevri hareket vard›r ve bu devri ha-reket düzenli ve bir uyum içindedir.Bu uyum, t›pk› müzikteki uyumgibidir. Bafllang›çtan itibaren geçendönemi 10.000 k›sma ay›rm›fllard›r.Bunlar›n her birine fen ya da feng ad›verilmifltir ki, baz› araflt›r›c›lar, bu

kelimenin Çincedeki wan kelimesinden geldi¤ini önesürmüfllerdir. Baz› kaynaklarda ise bu 10.000 y›ll›k dev-reler 100 miyav’a ayr›lm›flt›r, yani her bir miyav 1000y›ll›k zaman dilimlerini oluflturmaktad›r.

Türklerin takvimi Günefl takvimi olup, onlar Gü-nefl’in hareketlerinin hesaplanmas›nda, yukar›da da be-lirtilmifl oldu¤u gibi, y›ld›zlar› kullanm›fllard›r, bir bafl-ka ifade ile, sabit y›ld›zlar›n yerleri ile Günefl’in hareke-tini karfl›laflt›rarak, onlar›n yerlerini, nispeten daha azde¤iflken konuma sahip olan bu y›ld›z gruplar›na görebelirlemifllerdir. Örne¤in 1 Günefl y›l› Günefl’in ayn› sa-bit y›ld›z grubunun bulundu¤u yerden iki kere geçifliaras›ndaki zaman dilimidir. Bu zaman kesiti 365 gün2436 feng’dir ve bu da bizim bugünkü ölçülerimizle365 gün 5 saat 50 dakika 47 saniyedir. Bu ise, görülece-¤i gibi, günümüzdeki 1 y›l›n uzunlu¤u diye kabul etti-¤imiz zaman dilimine çok yak›n olup, dolay›s›yla, uzunyüzy›llar herhangi bir düzeltme yap›lmadan kullan›l-m›flt›r ve de kullan›lmaya devam etmektedir.

Daha önce de belirtilmifl oldu¤u gibi, Türklerde, za-man›n belirlenmesinde on ikili devreler kullan›lm›flt›r.Bu sadece y›l›n on iki ay› ile s›n›rl› de¤ildir. Ayn› za-manda, 1 gün on iki eflit parçadan meydana geliyor diyekabul edilmifltir. Ayr›ca, zaman›n di¤er birimleri de, yi-ne yukar›da da ifade edilmifl oldu¤u gibi, on ikili ve alt-m›fll› sisteme uygun olarak belirlenmifltir. Bilindi¤i gi-bi, 12, 60’›n 1/5’idir. Y›l altm›fll› sisteme uygun olarak,

TÜRKLER ‹LKÇA⁄411

6 eflit k›sma ayr›lm›flt›r. Yine 1 y›l içinde mevsimler ay-r›lm›flt›r.12

Her ne kadar büyük zaman kesitleri bu takvimdeverilmiflse de, takvimin bafllang›ç tarihi çok kesin olarakbelli de¤ildir. Bunun sebebi daha çok onlar›n zaman an-lay›fl›d›r. Çünkü, Türklere göre, zaman s›n›rs›zd›r; o herfleyin ilkidir. Her fley ondan sonrad›r. Zaman içinde me-kan oluflur. Her fley zaman ve mekan içinde vard›r. Yinebu anlay›fla göre, varl›kta da süreklilik söz konusudur.Dolay›s›yla, her ne kadar bir bafllang›ç söz konusu ise devarl›k, asl›nda sürekli bir de¤iflim içinde kendini yenile-yerek tekrar eder; deyim yerinde ise bir devinim içindekendini yeniler; adeta Günefl’in bat›fl› ve tekrar do¤uflugibi, varl›k da süreklili¤e sahiptir. O halde, zaman ebe-didir. Ancak, biz onu bölümlere ay›rarak belirlemeye ça-l›fl›r›z.

Ayr›ca, baz› kaynaklar, Türklerin kulland›klar› tak-vimlerden baz›s›nda aylar›n 12 de¤il 24 oldu¤unu kay-detmektedirler. Bu takvimlerden Nas›reddin-i Tusi veUlu¤ Bey söz etmifltir. 15 günlü dönemlere gence ad› ve-rilmifltir. Y›l›n uzunlu¤u ise 365,2436 gün olarak veril-mifltir.

Ayr›ca, uzun dönemlerle ilgiliolarak 180 y›ll›k dönemler belirle-mifllerdir. Bu devrenin On ‹ki Hay-vanl› Türk Takvimi ile birlikte Gök-türkler ve Uygurlar taraf›ndan kul-lan›ld›¤› kaydedilmektedir. Bu tak-vimde altm›fll›k devreler kabul edil-mifltir.

Günefl takviminin yan› s›ra,Türklerin Günefl-Ay takvimi de kul-land›¤›na dair kay›tlar bulunmakta-d›r. Ulu¤ Bey ve Tusi’nin verdi¤ibilgilere dayan›larak, Eski Türklerinaylar› Ay’›n hareketlerine göre ayar-lad›klar› ve y›ll›k hesaplar› ise, Günefl’in hareketlerinegöre düzenledikleri ifade edilmifltir. Nitekim bugünmevcut baz› belgelerde bu takvimle ilgili kay›tlar bu-lunmaktad›r. Ay adlar› ise flöyle verilmektedir: Aramay,‹kindi Ay, Üçüncü Ay, Törtüncü Ay, Beflinci Ay, Alt›nç›Ay, Yitinci Ay, Sekizinci Ay, Tokuzuncu Ay, Onuncu Ay,Bir Yi¤irtminç (yani on birinci ay), Çokflaput Ay.

Ulu¤ Bey’in hesaplar›na göre, bu ay uzunluklar›yaklafl›k 29,5306 gündür. Ancak, flüphesiz ki bu flekildekesirli flekilde günlük hesaplarda kullan›lamayaca¤› datahmin edilebilir. Takvimdeki kesirli hesaplar, onungünlük hesaplamalardan çok astronomlar taraf›ndan kul-lan›ld›¤›n› düflündürmektedir. Günlük hayatta 1 ay, 29gün olarak ya da 30 gün olarak kabul edilmifl ve hesap-lamalarda o flekilde itibar edilmifltir.

Bu tip aylar› s›ras›na göre, say›larla verme gelene¤i-ne Romal›larda da rastlanmaktad›r. Asl›nda günümüzdekullanm›fl oldu¤umuz ay adlar›n›n tam anlam›yla Türk-çe olmasa da say›sal oldu¤u söylenebilir. Çarflamba (dör-düncü) ve Perflembe (beflinci) gibi.

Türklerin bu takvimi kullan›fl tarihi ile ilgili farkl›görüfller bulunmaktad›r. Baz›lar›na göre, Türkler erkentarihlerde sadece mevsimleri biliyorlard›; takvimleriyoktu. Ancak, baz› yaz›l› kay›tlar bu görüflün pek dedo¤ru olmad›¤›n› göstermektedir. Her ne kadar, baz› ya-z›l› kay›tlar, Türkler kay›tlar›nda sadece tavflan y›l› veyakoyun y›l› demekle yetinmifltir; kesin tarih vermemifltir,diyorlarsa da, bu tip kay›tlar Türklerin mevsimler ya dabasit baz› zaman tayinleri d›fl›nda ayr›nt›l› bilgi verenbir takvimleri ve bu takvimi yapacak hesap sistemleri ol-mad›¤›n› göstermez. Örne¤in bu kay›tlardan birisi de,kaan›n 584’te Çin ‹mparatoruna göndermifl oldu¤u birmektupta dokuzuncu ay›n onuncu günü ifadesini kul-lanmaktad›r. Bu da bu tarihten önce bu takvimin kulla-n›l›yor oldu¤unu göstermektedir.13 Özellikle de Gök-türkler ve Uygurlar zaman›nda Türklerin uygarl›k yo-lunda gerçekten önemli ad›mlar atm›fl olduklar› bilin-mektedir. E¤er konuyu takvim aç›s›ndan ele alacak olur-sak, bir Uygur metninde hakan›n cülusu ile ilgili olarak,verilen flöyle bir aç›klama bu konuda daha sa¤l›kl› kararvermemizi sa¤layacakt›r:

‘Kutlulanm›fl toprak unsurlu maymuny›l›nda, seçilmifl iyi zamanda, mesud an-da, dokuzuncu ay›n yirmi dördünde, puv-ra-phalguni y›ld›z› alt›nda, Günefl veAy’a benzer ›fl›kl›, ilahi ve hakim hüküm-dar›m›z Kül Bilge Tanr›m›z›n tahta otur-du¤unun ikinci y›l›nda.’

Buradaki tarihi günümüze çevire-cek olursak, söz konusu tarih M.S. 768olmaktad›r.

K›rg›zlar›n bu takvim iflleriyleu¤raflanlara hesapç› (isepçi) ad›n› verdi¤ibilinmektedir. Bunlar kendilerininusulünce y›ld›zlar› incelemifller ve ül-keler ve y›ld›zlar›n›n Ay’la olan iliflki-

sini belirlemeye çal›flm›fllard›r. K›rg›zlar mevsime dok-san demektedirler, çünkü bir mevsim de 90 gündenmeydana gelmifltir. Mevsim bafllang›ç ve bitimini y›ld›z-lara göre belirlemifllerdir. Yukar›da da belirtilmifl oldu-¤u gibi, y›ld›zlar› adeta koordinat cetveli olarak kullan-m›fllard›r. Burada tarih verirken, y›ld›zlar› da verdikleriiçin, biz onlar›n hangi y›ld›zlar› bildiklerini ve bunlar›nyerlerini do¤ru olarak belirleyip belirleyemedikleriniö¤renebiliyoruz.

Uygurlar›n bu takvimi, Manizm’i kabul ettikleri za-man da kullanmaya devam ettikleri bilinmektedir.

Ayr›ca, biz farkl› Türk kavimlerinde kullan›lan butakvimdeki ay adlar›n›n Türkçenin farkl› diyalektlerinegöre farkl› adlarla adland›r›ld›klar›n› görmekteyiz.

Bunlara ilave olarak flu noktay› da belirtmekte yararvard›r: ‹lginç bir flekilde toplumun ve devletin yap›lan-mas›yla gökyüzü aras›nda paralelizm kurulmufltur. O¤uzDestan›’ndaki Bozok, nas›l ki Günefl, Ay ve y›ld›za teka-bül ediyorsa, Hun ‹mparatoru Mete’nin ‹mparatorlu¤usa¤ ve sol olarak ay›rd›ktan sonra (gece ve gündüz gibi),

TÜRKLER ‹LKÇA⁄412

y›l›n bölümleri gibi, bu kollar›n da her biri 12 k›sma ay-r›lm›flt›r.

Ayn› flekilde, vücut organlar›n›n on ikiye ayr›lmas›gibi insan›n organik yap›s› ile evren sistemi aras›ndamünasebet kurulmas› burada, di¤er uygarl›klarda darastlad›¤›m›z evren ve insan aras›nda paralelizm kurul-mas› ve buna ba¤l› olarak benzerlikler saptanmas›n› ve-ya bir baflka ifade ile makrokosmos ve mikrokosmos an-lay›fl›n› akla getirmektedir. Buna göre, evren ve insan as-l›nda yap›sal olarak de¤il, iflleyifl olarak da birbirine ben-zer. Dolay›s›yla evreni tan›mak ve bilmek insan› tan›makve bilmektir.

Türklerin kulland›¤› takvimle ilgili olarak verilenaç›klamalarda, onlar›n sadece zaman hesaplar›yla ilgilen-medikleri, ayn› zamanda astroloji ile de ilgilendiklerigörülmektedir. Örne¤in, yukar›da al›nt›da verilen ‘seçil-mifl iyi zamanda’ terimi, o dönemde horoskopi ile ilgiliolup, eflref saati belirlenmesi dedi¤imiz, uygun saati be-lirleme çal›flmalar›n›n yap›lm›fl oldu¤unu gös-termektedir. Bu çal›flmalar sadece basit za-man belirlemesi ile yap›lamazd›, ayn› za-manda Günefl ve Ay’›n hareketleriylesabit y›ld›zlar›n, bu gök cisimlerinegöre aç›sal konumlar›n›n da belirlen-mesini gerektirmekteydi. Y›ld›zlar›ngökyüzündeki yerleri, ayl›k hareket-leri ve bunlar›n bulunduklar› yerleyeryüzündeki iyilik ve kötülükler ara-s›nda da bir ba¤ kurulmufltur. Örne-¤in, idarecilerin gelece¤i, sa¤l›kl› olupolamayacaklar›, k›tl›k ya da salg›n hastal›kgörülüp görülmeyece¤i, toplumun zenginli¤iya da fakirli¤i y›ld›zlar›n gökyüzünde gözlen-dikleri yere göre belirlenmeye çal›fl›lm›flt›r. Bunamakrokosmos ve mikrokosmos anlay›fl›n›n astrolojik bo-yutu olarak da bakabiliriz.

Örne¤in, Eski Türklerde sözü geçen Sekiz Y›ld›z di-ye bilinen bir y›ld›z grubu da vard›r. Bu y›ld›z›, 8 y›ld›z-dan meydana gelmifl olan bir grup y›ld›z olarak belirle-mifllerdir. Bu 8 y›ld›zdan oluflan y›ld›z grubunun insan-lara kötülük getirdi¤i, dünyada olacak baz› kötü olayla-r›n habercisi olarak yorumlanm›flt›r. Baz›lar›na göre bugrup y›ld›z ülker y›ld›z›d›r.

Yine, On ‹ki Hayvanl› Takvim’le ilgili olarak, EskiTürklerde evlenmek isteyen iki kiflinin ayn› hayvan y›-l›nda do¤mam›fl olmas› gerekir fleklinde bir görüfl vard›r.Ayn› hayvan y›l›nda do¤anlar›n, kifliliklerinin benzedi-¤i, dolay›s›yla birbirleriyle anlaflamayaca¤› inanc›na da-yanmaktad›r.

Bunlara ilave olarak, ayn› inanç dolay›s›yla, bir kifli-nin do¤du¤u y›l›n mensup oldu¤u hayvan› öldürmedi¤iveya bo¤azlamad›¤› da bilinmektedir. Bu inançtan do-lay›d›r ki, it y›l›nda do¤anlar›n o y›lda do¤duklar›n›saklad›klar› ya da yine domuz y›l›nda do¤anlar›n da, ay-n› flekilde hangi y›lda do¤duklar›n› gizledikleri bilinir.Di¤er y›llarda do¤anlar için böyle bir davran›fl söz ko-nusu de¤ildir.

Ayr›ca, hayvanlar›n karakterine göre, temsil ettikle-ri y›llar›n da belli özelliklere sahip oldu¤unu düflünmüfl-lerdir. Baz› y›llar›n ad›n› ald›klar› hayvan›n özelliklerineba¤l› olarak k›tl›k veya bolluk y›l› ya da olayl› ve s›k›n-t›l› olaca¤›n›n ifade edilmesi de bunu göstermektedir.Örne¤in eflelenmesini sevdi¤ini bildi¤imiz tavuk y›l›,kar›fl›kl›k y›l› olarak nitelendirilmifltir. Tavuk y›l›ndazelzele ve tahribat vard›r; hayvanlar ço¤al›r; hastal›k ani-den gelir. Bu y›l›n bafl›nda do¤an çocuklar ak›ll› ve me-tin olur; k›fl yumuflak, fakat uzun olur; meyve bol olur.Ud y›l›nda (S›¤›r y›l›) dert ve bafl a¤r›lar› atar; harp olur.Bu y›l›n bafl›nda do¤an çocuklar ak›ll› olur; uza¤› görmekabiliyeti vard›r; ikinci yar›s›nda do¤anlar kederli, gam-l› ve daha az ak›ll› olurlar.

Sonuç olarak denilebilir ki, bu takvim sadece basit,zaman›n belirlenmesi için kullan›lm›fl bir vas›ta de¤il-dir. Yukar›da verilen aç›klamalardan da anlafl›laca¤› üze-re, bu takvim, ayn› zamanda, belli ölçülerde, toplum ha-

yat›, insanlar›n inançlar› ve felsefesi ile de boyutkazanm›fl bir sistemdir. Bundan dolay›d›r ki,

onun Türk toplumuna ait olup olmad›¤› sa-dece basit bir de¤erlendirme ile de¤il, odönemdeki Türk toplumunun inanç sis-temi, adet ve gelenekleri ve felsefi tema-yülleri de dikkate al›narak, de¤erlendi-rilmelidir. Ancak bu flekilde bir de¤er-lendirme yap›ld›¤›nda onun hangi top-

lum taraf›ndan ileri sürülmüfl olabilece¤iortaya konabilir.

Ayr›ca görüyoruz ki, bu takvim sadece‹slamiyet öncesinde de¤il, daha sonra da Orta

Asya’daki Türk devletleri taraf›ndan da kullan›l-maya devam etmifltir. Ancak burada flunu belirt-mek gerekir ki, sadece Türk devletlerinde de¤il,

baz› di¤er devletler taraf›ndan, örne¤in Çinliler taraf›n-dan bu takvim s›kça kullan›lm›flt›r. Yine Hindistan’›nbaz› yerlerinde de bu takvimin kullan›lm›fl oldu¤u bilin-mektedir. Günümüzde ise hâlâ Çin’in baz› bölgeleri veTibet yöresinde kullan›lmaya devam edilmektedir.

Türklerde Kimya Çal›flmalar›n›nK›sa Bir De¤erlendirmesiTürklerin kimya çal›flmalar›na bir göz atacak olur-

sak, erken tarihli bilgileri di¤er konularda da görüldü¤ügibi, arkeolojik bulgulardan elde etmekteyiz. Türk ka-vimlerinde yukar›da, arkeolojik bulgularla ilgili olarakbilgi verilirken de de¤inilmifl oldu¤u gibi, günlük ha-yatta Türkler madenleri çeflitli aletlerin yap›m›nda, ör-ne¤in b›çak, kama, vb. gibi kulland›klar› gibi, kapkacakyap›m›nda da kullanm›fllard›r. Yine, onlar›n gümüfl, ba-k›r ve demiri süs eflyas› yap›m›nda da kulland›klar› bi-linmektedir.

Türklerin madenlerle ilgisi konusunda en erken bil-gilerden birisi Ergenekon Destan›’d›r. Bu destanda de-mirin nas›l eritildi¤i konusunda baz› aç›klamalar veril-mifltir. Ayn› flekilde, Türklerin dini diye kabul edilen fia-manizm’de de demirin kutsal olarak kabul edildi¤i bi-

fiaman davulu

TÜRKLER ‹LKÇA⁄413

linmektedir. Ergenekon Destan›’na göre, Altaylar’dakiTürkler demircilikle u¤raflmaktad›rlar. Ayn› flekildeGöktürk boylar›nda demircilikle u¤rafl›ld›¤› konusundakay›tlara rastlanmaktad›r. Potey ve Lop yerleflim yerin-deki arkeolojik kal›nt›lar›n bulundu¤u yerde demir tav-lamak için yap›lan ocaklara rastlanm›flt›r.

Demircilik kutsal bir sanat oldu¤u kadar milli birsanat olarak da önem tafl›m›flt›r. Örne¤in herhangi birkonuda yemin edilmesi gerekti¤inde kiflinin önüne k›l›çkonup, ‘bu gök girsin, k›z›l ç›ks›n’ denmifltir, yani bu k›l›çonu öldürsün demek istemifllerdir. Örne¤in insanlar adolarak timurtafl ad› verilmifltir ki bu demirin arkadafl› an-lam›na gelmektedir.

Türklerin di¤er madenler aras›nda flüphesiz en erkenbilgi sahibi olduklar› maden bak›rd›. ‹lk kullan›lan ma-den olmas›n›n yan› s›ra, onun alafl›mlar›n›n yap›lmas›,bu madeni daha dayan›kl› ve kullan›fll› hale getir-mifltir. Örne¤in tunç ya da bronz bunlardan biri-dir. Hatta Needham taraf›ndan Çinlilerin bronz yada tunç denen bu bak›r alafl›m›n›, Çinlilerin kuzeykomflular› Türklerden ö¤rendikleri kaydedilmifltir.

‹lerleyen zaman içinde kimya bilgisinin de artt›-¤›, ihtiyaçlara göre oldu¤u kadar, farkl› kültürlerlekarfl›laflman›n da etkisiyle, önemli geliflmeler göster-di¤ini söylemek mümkündür. Bunlar aras›ndabak›r alafl›m ve bilefliklerini örnek olarak ve-rebiliriz. Örne¤in Uygurlar›n bak›r oksidibildiklerini ve çeflitli ifllemlerde kulland›k-lar›n› biliyoruz. Çinliler buna yeflil tuz de-mekteydiler. Uygurlar bunu Çinlilere sat-m›fllard›r.

Ayr›ca yine Uygurlar›n maden kömürükulland›klar›na dair Çin kaynaklar›nda flöylebir bilgi bulunmaktad›r: ‘A¤z›ndan alev ve du-manlar ç›kan da¤›n ete¤inde siyah tafllar ve kumlarbulundu. Uygurlar bu siyah tafllar› odalar›nda ya-karlard›’. Kuçar flehrinin yaklafl›k 200 kilometre kuze-yinde geceleri atefl yand›¤› ve bunun siyah tafl oldu¤unu,yine Çin kaynaklar› kaydetmektedir. Bu siyah tafllar›, ya-ni tafl kömürünü Türkler, uzun yüzy›llar ç›kar›p, kullan-m›fllard›r.

Uygurlar, ayr›ca, niflad›r ticareti yapmaktayd›lar.Ancak bunun, ticari yollarla ilkin Bat› Türkistan’dangeldi¤i bilinmektedir. Hatta buna ‘Tatar tuzu’ demekte-dirler. Ancak, kendileri de Atefl Da¤› eteklerinden eldeettikleri maddelerle niflad›r üretmifl ve bunu satm›fllar-d›r. Niflad›r›n iyisi beyaz oland›. Onun iyi saklanabilme-si için biraz zencefille kar›flt›rm›fllard›r.

Uygurlar›n boraks elde ettikleri de, yine çeflitli kay-naklardan ö¤renilmektedir. Orta Asya’daki belli bafll›boraks kaynaklar› Uygurlar›n elinde idi. Onlar›n Çin‹mparatoruna hediye olarak boraks verdikleri belirlen-mektedir. Türkler boraksa bura ad›n› vermifllerdi. Halenona teneker demektedirler.

Yukar›da verilen aç›klamalardan da anlafl›laca¤› gi-bi, Türkler, çeflitli k›ymetli madenleri biliyorlard›. Bun-

lardan gümüfl ve alt›nla çeflitli süs eflyalar› yapm›fllard›.Zaten arkeolojik kaz›lardaki buluntular bize bunu ispatla-maktad›r. Baz› kaz› yerlerinde bak›r ve gümüflle ilgili mu-ameleleri yapmakta kullan›lan kazanlara rastlanm›flt›r.

Ayr›ca Uygurlar›n bak›rc›l›k ve kuyumculukta birhayli ileri oldu¤u, elde edilen buluntulardan anlafl›lmak-tad›r. Yukar›da verilen aç›klamalardan da anlafl›ld›¤› gi-bi, erken tarihli olarak kullan›lmaya bafllayan bu metal-lerle ilgili çal›flmalar zaman içinde daha geliflmifl; özel-likle de el iflçili¤i aç›s›ndan daha da geliflme göstererekdevam etmifltir.

Türklerde T›p Çal›flmalar›n›nK›sa Bir De¤erlendirmesiTürklerin t›p çal›flmalar›n› de¤erlendiren Léon Ka-

hon flöyle demektedir: ‘E¤er Türklerin himmeti olmasayd›,‹slam medeniyeti o kadar itila etmez, o derece vasi iklim-

lere da¤›lmazd›. Türkler ‹slam olduklar› zamanda bile bukadar müterakki ve tababetleri bu kadar ileri bir millettir,’diyor.14

Türklerde t›p çal›flmalar›n› genel olarak, ana hat-lar›yla de¤erlendirecek olursak, erken dönemlerde ba-sit sa¤l›k kurallar›n›n göz önünde tutulmas› fleklinde

ve di¤er erken dönem uygarl›klar›nda da oldu¤ugibi, basit baz› yara, k›r›k ve ç›k›kla ilgili te-daviler fleklinde görülen t›p bilgisi, zamaniçinde, çok h›zl› olmasa da, belli bir çizgidegeliflim göstermifltir.

Türkler her dönemde temizli¤e önemvermifllerdir. Bunu sadece çevre ve giysi ya da

vücut temizli¤i olarak ele almam›fllard›r. Onlariçin hemen her dönemde ahlakl› olmak önem ta-fl›m›flt›r. H›rs›zl›k, ahlaks›zl›k vb. suç olarak ka-bul edilmifltir. Onlar için ahlaki temizlik de be-deni temizlik kadar önemlidir. ‹nsanlar ahlaken

temiz olmazsa sa¤l›kl› olmalar› da söz konusu olamaz.Çünkü bedeni temizlik insan› sa¤l›kl› tutarken, ahlakitemizlik toplumun sa¤l›kl› kalmas›n› sa¤lamaktad›r. Buikisi birbirinden ayr›lmaz bir bütündür.

Temizlikle ilgili olarak Göktürklerin atalar›ndanBumin Ka¤an protomo¤ollar için, onlar›n ne kadar pisoldu¤una iflaret ederek, ‘biz insanlar›n de¤il, hayvanlar›nmemleketine gelmifliz’ demektedir.

Vücut ve eflyalar›n›n temizli¤i için, çeflitli bitkiselve inorganik tuzlar kullanm›fllard›r. Bunlar daha çok kildenen ve ço¤unlukla sabun gibi köpüren maddelerdir.Çö¤en otu gibi baz› otlar›n da yine temizlik için kulla-n›lm›fl oldu¤u bilinmektedir. Bunlar›n bir k›sm› dahasonra Anadolu’da da kullan›lm›flt›r.

Vücut sa¤l›¤›n› korumak için giysilerine de büyükönem veren Türkler bafllar›n› korumak için bölgelere gö-re baz› farklar gösteren bafll›klar kullanm›fllard›r. Giysi-leri ise bölgesel baz› farkl›l›klar göstermektedir. Bunla-r›n daha çok yün a¤›rl›kl› oldu¤u görülmektedir. Baz›yörelerde ise daha çok deri tercih edilmifltir. K›rg›zlar ve

Sürahi, (12.-13. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄414

Kazaklar›n daha çok, iklimin de etkisi ile deriyi tercihettikleri belirlenmektedir.

Genel olarak uygarl›klara bakt›¤›m›z zaman suyunhemen her uygarl›kta özel bir yeri olmufltur. Su ço¤u za-man insanlar›n yurt tutarken, yer seçiminde arad›klar›ön flart olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Nitekim, hemenbütün uygarl›klar su kenar›na yak›n ya da su kenar›ndageliflmifltir. Ayn› flekilde, Türkler de suya büyük önematfetmifllerdir. Su onlar için hayatt›r; sa¤l›kt›r; temizlik-tir. Su kaynaklar›, göller, nehirler de onlar için ayr›cal›k-l› önem tafl›m›flt›r. S›cak sular (›l›calar) önemli oldu¤ukadar, flifal› çamurlar da onlar için önem tafl›m›flt›r.

Eski Türklerde oldu¤u gibi ilerleyen zaman içindebaz› besin maddeleri Türkler için daima vazgeçilmez yi-yecekler aras›nda olmufltur. Bunlardan en önemlilerin-den birisi süttür. ‹nek, koyun ve at sütünden yararlananTürkler, bu yararl› besin maddesini sadece besin madde-si olarak de¤il, ayn› zamanda ilaç olarak da kullanm›fllar-d›r. Hemen her uygarl›kta önemi kabuledilen sütten deri hastal›klar› baflta ol-mak üzere, ilaç olarak yararlanm›fllard›r.Ayr›ca, at sütünü belli usullerle maya-land›rarak k›m›z dedikleri bir içki eldeetmifller ve onu milli içki olarak kullan-m›fllard›r.

Sütten yap›lan baz› besin maddeleride Türkler aras›nda çok yayg›n olarakkullan›lm›flt›r. Bunlardan birisi de yo-¤urt ve ondan yap›lan ayrand›r. Günü-müzde bile Türkçe ad›yla dünyan›n he-men her yerinde kullan›lan yo¤urt (yo-gurt olarak geçmektedir) sadece doyuru-cu olarak önemli olmay›p, ilaç olarak dayararl› olmufl besin maddelerindendir.

Yine süt ürünlerinden olan peynirde erken tarihlerden itibaren Türklertaraf›ndan kullan›lm›flt›r. Ayr›ca, sütün kestirilmifl fleklide yine, besin maddesi olarak s›kça kullan›lan bir yiye-cek olmufltur. Bunlar›n yan› s›ra, çeflitli sütlü yemeklerve tatl›larla da süte çeflit kazand›rarak kulland›klar›n› bi-liyoruz.

Ayr›ca hayvani g›dalardan bal da, Uygurlar taraf›n-dan s›kça kullan›lm›flt›r. Onlar›n yan› s›ra, K›rg›zlar ta-raf›ndan da bal›n hem yiyecek hem de ilaç olarak kulla-n›lm›fl oldu¤u görülmektedir. Ayr›ca balmumu da ilaçolarak kullan›lm›flt›r.

Türkler taraf›ndan kullan›lan etler aras›nda av hay-vanlar›n›n etleri baflta yer alm›flt›r. Ayr›ca, Türklerinmilli karakterinin bir simgesi olarak da kabul edilen ateti de Türk toplumlar› taraf›nda, yayg›n bir flekilde kul-lan›lm›flt›r. At etinin yan› s›ra, s›¤›r ve koyun etinin de,at eti kadar olmasa da, kullan›ld›¤› görülmektedir.

Eski Türklerdeki t›pla ilgili ilk bilgiler daha çokhalk hekimli¤i fleklinde idi. Halk›n inançlar› ve gele-nekler t›p bilgisinin flekillenmesinde önemli rol oyna-m›flt›r. Bunun en güzel örneklerini Uygurlarda ele geçen

yaz›l› belgelerde görmekteyiz. T›p gelene¤i aç›s›ndan,di¤er Türk kavimleri aras›nda Uygurlar›n ayr›cal›kl› biryere sahip oldu¤unu söylemek mümkündür. Çünkü, di-¤er boylarda Uygur hekimli¤inin etkileri aç›k bir flekil-de belirlenmektedir. Ayr›ca, onlar, Çin ve Hint Uygar-l›klar›ndaki t›p bilgisinden de çeviriler yapmak suretiy-le yararlanm›fllard›r. Her ne kadar tedavi esas itibariylehalk hekimli¤ine dayal› olarak yürütülmekte ise de, te-davinin temelinde dört unsur, dört h›lt ve dört mizaç te-orisine dayand›¤› belirlenmektedir.

‹lk olarak felsefi boyutta, varl›¤›n temel prensibiolarak ortaya at›lan dört unsur, yani, toprak, hava, atefl vesuyun insandaki yap›lanmay› sa¤layan 4 h›lta muadildir.Bunlar kara safra, sar› safra, balgam ve kand›r. Burada sa-r› safra sar›g, balgam lisp veya liflp vb. olarak verilmek-tedir.

Vücuttaki oluflum ve geliflimle ilgili her fleyden so-rumlu olan bu dört h›lt, her insanda farkl› orandad›r.

Baz› insanlarda balgam, baz›s›nda karasafra ya da sar› safra bask›nd›r. Kiflidehangi h›lt bask›nsa, ona göre kiflili¤igeliflir. Örne¤in balgam daha bask›nsabalgami (flegmonik), kara safra bask›n-sa melankolik, sar› safra bask›nsa kolikve kan daha hakimse demevi bir miza-ca sahip olur. ‹nsanlar›n hiçbirindeh›ltlar birbirine eflit de¤ildir. Dolay›-s›yla, insanlar asl›nda yap›sal olarakbelli hastal›klara e¤ilimli olarak dün-yaya gelirler.

‹nsan›n sa¤l›kl› olmas› mizac›n› veh›ltlar dengesini göz önünde tutmas›y-la ve de besinlerine dikkat etmesiylemümkündür. Çünkü zaten vücudundabask›n olan h›lt› körükleyecek, artmas›-na ya da uyar›lmas›na sebep olacak be-

sinler al›rsa, vücut dengesi bozulaca¤› için hastal›k olu-flur. Bundan dolay›d›r ki, örne¤in balgami mizaçta olankifli vücut so¤uklu¤unu art›racak herhangi bir besin al-maktan kaç›nmal›d›r.

Bu teori, asl›nda Hint kökenli olup, onlar 3 h›lt ol-du¤unu ileri sürmüfllerdir; bunlar kapha (toprak), pitta(atefl) ve vasa veya vastad›r (hava). Daha sonra, Hippok-rates’te (M.Ö. V. yüzy›l) gelifltirilmifl ve daha sonraki he-kimler taraf›ndan benimsenip, gelifltirilmifltir. Uygurlu-lar›n da tedavilerinde temel olarak bu teoriyi kabul et-mifl oldu¤u görülmektedir.

Uygurlardan günümüze kadar geldi¤i bilinen yega-ne t›p eseri, I. Tufan Seferi’nde Dakyanus’ta bulunanTID 120 numara ile s›n›fland›r›lan Uygur harfleriyle ya-z›lm›fl kitapt›r. Bu eserde körlük, göze pus inmesi, gecekörlü¤ü gibi çeflitli göz hastal›klar›, bafl a¤r›s›, kulakhastal›klar›, burun hastal›klar›, a¤›z hastal›klar› (a¤›zkaslar› felci ve difl hastal›klar› gibi), sesle ilgili hastal›k-lar (boyun hastal›klar›), solunumla ilgili hastal›klar, kalphastal›klar›, meme hastal›klar›, kulunç, çeflitli vücut a¤-r›lar›, deri hastal›klar› (si¤il, cüzam vb.), k›r›k ç›k›klar,

Merv, seramik vazo (5. yy.)(Türkmenistan, Aflkabad, Tarih Müzesi)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄415

kad›n hastal›klar›, çocuk ve do¤umla ilgili hastal›klar,cinsel organ hastal›klar› (iktidars›zl›k, k›s›rl›k, baz› ur-lar), zihin hastal›klar› (divanelik, sarhoflluk vb.) hakk›n-da bilgi bulunmaktad›r. Örne¤in, bu metinlerden birin-de göz hastal›klar›na iliflkin olarak afla¤›daki aç›klamaverilmektedir:

‘E¤er göz puslansa, gözden çok fazla so¤uk yafllar aksa,s›¤›r ödü üzerine sürülürse, göz tekrar berraklafl›r.’ Yine ayn›eserde bulunan bir baflka ilaç da, yine göz flikayetleriyleilgili olarak ‘gözden akan s›cak yafllara, kam›fl flekeri ve sar›munga toz haline getirilip, inek ya¤› ile kar›flt›r›l›p, burunasokulsa iyi gelir’ denmektedir.

Bu eserin d›fl›nda parça parça t›p metinlerine derastlanmaktad›r. Bu metinler incelendi¤inde tedavi,ilaçlar›n kullan›m flekilleri, ilaçlar›n kullan›ld›¤› yerler,miktarlar›, tedavide kullan›lan bitkisel ilaçlarlailgili bilgi bulmak mümkündür. Bunlardan te-davi ile ilgili olarak, cerrahi ve ilaçla tedavi ola-rak ele al›rsak, cerrahi ile ilgili olarak, kan alma,yaralardaki kesmeler (yaran›n aç›l›p temizlenme-si), fazlal›k etin kesip al›nmas› örnek olarak veri-lebilir.

Uygurlar, genellikle, cerrahi tedaviyi tercih et-memifllerdir. Bunun sebebi, eski uygarl›klarda, hatta,Avrupa’da on sekizinci yüzy›la kadar söz konusu ol-du¤u gibi, analjezik ve antibiyotik maddelerin çokiyi tan›nmamas› olmay›p, daha çok insan vücudu-nun bütünlü¤ünü bozmadan tedavi yap›lmas› ge-rekti¤i ilkesidir. Canl› vücutta her fleyin belli birgörevi, belli bir yeri vard›r. Onun bütünlü¤ünehiçbir flekilde müdahale edilmemelidir. O haldetedavi ancak ilaçla yürütülebilir. Yukar›da da ifa-de edilmifl oldu¤u gibi, insan vücudu evrenle pa-ralel bir yap› gösterir. ‹nsan vücudu da, t›pk› ev-ren gibi gizemlidir; kutsald›r; bilinemezdir;onun s›n›rlar›n› ve kapasitelerini biz bilemeyiz.

Uygurlara göre, do¤adaki her fleyin bellibir yarar› vard›r. Ancak onlar› kullanabilmekiçin çok iyi tan›mak gerekir. Herhangi bir bitki çok ya-rarl› oldu¤u bir hastal›k için bir baflkas› son derecede za-rarl› olabilir. Dolay›s›yla, onlar›n özelliklerini çok iyibilmek gerekir.

Uygurlara göre, ilaç olarak kullan›lacak olan bitki-nin ne zaman ve nas›l topland›¤›, ne gibi muameleye ta-bi tutulmas› gerekti¤i de çok önemlidir. Çünkü bir bit-kinin sabah gösterdi¤i özelliklerle akflam sahip oldu¤uözellikler ayn› de¤ildir. fiüphesiz buna dikkat edilmedi-¤i takdirde sonuç hiç de beklendi¤i gibi olmayacakt›r.

Ayr›ca, ilaçlar›n nas›l ve hangi dozda verilece¤i debüyük önem tafl›r. Bunlar›n yan› s›ra, ne zaman hastayaverilece¤i de yine önemli hususlardand›r.

‹laç yap›m›nda kullan›lan belli bafll› aletler aras›ndaelek, ölçü kaplar›, kaynatma ifllemi için kullan›lacak ba-k›r kaplar, süzgeç, k›ymak için tahta, ö¤ütmek için de-¤irmen, tava, kevgir vb. say›labilir.

Kullan›lan ilaçlar aras›nda kulak, burun ve göz içinkullan›lan damlalar, göz için sürme, yaralara sürülecek

s›v›lar, kulak etraf›na, bafla ve a¤r›yan yerlere sürülecekçeflitli usareler, burun, kulak ve deriye uygulanacak çe-flitli tozlar, difle uygulanacak maddeler ve a¤›z için uygu-lanacak çeflitli s›v› maddelere rastlan›r. Burada verilenörneklerden de anlafl›ld›¤› gibi, ilaçlar s›v›, toz ya da bel-li k›vamda tabletler fleklinde kullan›lmaktad›r.

‹laç yap›m›nda bitkinin farkl› k›s›mlar› farkl› özel-likler gösterdi¤i için bu hususun da ilaç yap›m›nda gözönünde bulundurulmas› gerekir. Uygurlar bitkinin he-men bütün k›s›mlar›n› kullanm›fllard›r. Onlar›n kullan-d›¤› bitkiler aras›nda dar› (unu), pamuk (tohumunun ya-¤›), ç›nar (tohumu), üzüm (kuru ya da yafl olarak, ayr›cakökü, yapra¤› da kullan›lm›fl), nar (suyu), gül (ya¤› vesuyu), kenevir (çiçe¤i ve tohumu), erik (meyvesi), dut(a¤ac›n› kabu¤u), anason, biber, sandal, susam, kakule

örnek olarak say›labilir.Uygurlar›n en çok kulland›klar› bitkilerden

birisi sar›msakt›r. Onlar, sadece, sar›msa¤›n ken-disini de¤il, kökünü de ilaç yap›m›nda da kullan-m›fllard›r. Yine, çok kullan›lan bitkilerden biri deso¤and›r. Günümüzde her ikisinin de birçok yarar›

oldu¤u kabul edilmektedir.Yine Türklerin çok iyi bildi¤i ve s›kça hem be-

sin hem de ilaç olarak kulland›klar› bitkiler aras›ndaerik, dut, hünnap, üzüm, kokulu sar› yonca (melilot-tis), elma, bezelye de bulunmaktad›r. Örne¤in hün-nap› yüzdeki sivilceler için kullanm›fllard›r.

Uygurlar bitkileri çok iyi tan›yordu. Onlar›da¤lardan mevsiminde toplay›p, sakl›yorlard› vegerekti¤inde kullan›yorlard›. Konuyla ilgili birhikâyede flöyle denmektedir. Tan›nm›fl bir heki-me bir delikanl› giderek kendisinin de hekimolmak istedi¤ini anlat›r. Hekim kendisine do¤a-y› inceleyip, onda ifle yaramayan bir maddeyibelirledikten sonra tekrar gelmesini söyler. Yak-lafl›k bir y›l sonra gelen delikanl›, do¤ada yarar-s›z hiçbir fley bulunmad›¤›n› söyler. Hekim an-

cak bundan sonra kendisiyle ilgilenmeyi kabul eder.Uygurlar, her ne kadar bitkisel ilaçlar› tercih ediyor-

larsa da, onlar›n yan› s›ra baz› hayvansal maddeleri deilaç olarak kullanm›fllard›r. Yukar›da da iflaret edildi¤igibi bunlar aras›nda süt ve sütten yap›lan maddelerönemli bir yer iflgal ediyordu. ‹laç olarak kullan›lan sa-dece at ve inek ya da koyun sütü de¤ildi. Örne¤in efleksütü de ilaç olarak kullan›lm›flt›r. Bunlar›n yan› s›ra, çe-flitli hayvanlar›n safras› (domuz, keklik, kurt, tavflanvb.), çeflitli hayvanlar›n beyni (tavflan vb.), hayvan pisli-¤i (kufl, kurt vb.), misk, et suyu, çeflitli hayvan›n idrar›(keçi, eflek vb.) da ilaç yap›m›nda kullan›lmaktayd›. Ay-r›ca, çeflitli hayvanlar›n yumurtalar› da yine ilaç yap›-m›nda kullan›lm›flt›r. Besin olarak birçok uygarl›ktayayg›n olarak kullan›lan bal, Uygurlar taraf›ndan da bir-çok ilaçta da kullan›lm›flt›r.

Ayn› zamanda, çeflitli hayvan etleri Türk toplumlar›içinde besin olarak kullan›ld›¤› gibi, ilaç olarak da kul-lan›lm›flt›r. Bu hayvanlar aras›nda k›rlang›ç, geyik, keçi,at, deve etleri kullan›lm›flt›r.

Seramik kandil,Güney KazakistanAlt›ntob, (6.-7. yy.)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄416

Hayvansal maddelerden yap›lan ilaçlardan günümüziçin makul olanlar›n›n yan› s›ra, bugün için art›k önemtafl›mayanlar› da vard›r. Örne¤in yumurta, küçük çocukidrar›, inek tereya¤›, keçi idrar›n›n kulak a¤r›s› için kul-lan›lmas› gibi, ya da insan, domuz, keçi, tavflan, öküzsafralar›n›n göz hastal›klar›nda kullan›lmas›n› örnek ola-rak verebiliriz. Örne¤in, gözle ilgili olarak, gece körlü-¤ünde, kara keçinin karaci¤eri önerilmektedir. Daha ön-ce erken dönemde, Mezopotamyal›lar taraf›ndan da ayn›flekilde karaci¤erin ayn› flikayet için kullan›ld›¤› görül-mektedir.

Baz› madeni kökenli ilaçlar›n da tedavide kullan›l-d›¤› belirlenmektedir. Bunlara örnek olarak niflad›r, üs-tübeç, c›va, yalgagu tuzu (yalanmak üzere kullan›lan ka-ya tuzu), adi tuz verilebilir. C›val› terkipler de¤iflik derihastal›klar›nda baflar› ile kullan›lm›flt›r.

Uygur t›bb›nda hastal›klar›n tedavisi ile ilgili bilgiverilirken, hastal›klar tedavi edilebilir ve tedavi kabuledilemeyen olarak ikiye ayr›lm›flt›r.Uygurlara göre, kronik olan hasta-l›klar›n tedavisi ya zordur ya damümkün de¤ildir. Örne¤in, eskimiflkulak a¤r›s› iyileflmez. Burada kulaka¤r›s›n›n ne gibi bir hastal›k oldu¤u çokbelli de¤ildir.

Yüz felci için haricen uygulanan baz› ilaçlarlaiyileflebilece¤i kaydedilmektedir. Ayn› flekilde gü-nümüzde tedavi edilemez diye kabul etti¤imizkuduz hastal›¤›n›n tedavi edilebilece¤i iddiaedilmifltir. Bu hastal›¤›n tedavisinde kullan›-lanlar aras›nda keklik beyni ve kurdun kemikve dili de vard›r. Kuduz bir köpek taraf›ndan›s›r›lm›fl olan insan için keklik beyni kadar yararl› olanbir baflka ilaç da keten ya¤›d›r. Üç gün aç karn›na her de-fas›nda 1 can keten ya¤› içilirse, hasta flifa bulur den-mektedir.

Kusma günümüzde daha çok bir hastal›k belirtisidir,halbuki Uygurlar onu, a¤r› gibi, müstakil hastal›k olaraknitelendirmifller ve iki türlü olarak ele alm›fllard›r: a. Kankusma ve b. Midedeki besinlerin d›flar› ç›kmas›. Her ikikusma için de farkl› ilaçlar önerilmifltir. Kusman›n herfleklinin tedavi edilebilir oldu¤u kaydedilmifltir.

Kusma için önerilen reçetelerden biri flöyledir: E¤erkan kusulursa (safravi ise) k›rm›z› sandal, andrapogan mu-ricatus, cyperus ve beyaz kesekden her birinden 1 bkr miktaral›narak, dö¤ülür, toz haline getirilir. Bu toz, pirinç suyunakat›larak içilir.

Yine, bugün daha çok araz olarak ele al›nan kar›nfliflli¤i de müstakil hastal›k olarak nitelendirilmifltir. Ka-r›n fliflli¤i, onlara göre, ateflli hastal›klarda olabilir veyakar›nda gaz olmas›ndan kaynaklanabilir. Ateflli hastal›k-lar da (hummalar) gaz›n kar›nda birikip fliflmesine sebepolmufltur. Ateflli hastal›klar s›n›fland›r›l›p, 8 grupta eleal›nm›flt›r.

fiarapla ilgili olarak, onun delilik yapt›¤›, sara gibiinsan› fluursuz hale getirdi¤i; flarap içen insanlar›n çeflit-

li hastal›klara yakalanabilece¤i söylenmifltir. fiarapla saf-ra aras›nda ba¤ kurduklar› için de, flarap içen kiflinin ren-gi kaçar; yeme¤e arzusu kaybolur; kirpikleri birbirinevurur, demifllerdir. Onlara göre, bütün bunlara ilave ola-rak, flarab›n etkisiyle bütün vücut fliflebilir. Dolay›s›ylavücutta a¤r›lar meydana gelir.

Uygurlarda bulunan baz› metinlerin bir k›sm›n›nHint t›bb›yla ilgili eserlerden çevrildi¤i belirlenmekte-dir ki, bu da bize onlar›n Hint t›bb›ndan yararland›¤›n›göstermektedir. Örne¤in Vabghata’n›n AstangahrdaSamhita’s›ndan baz› çeviriler yapm›fllard›r.

Uygur metinlerinin ilginç yanlar›ndan birisi metin-lerdeki t›bbi terimlerdir. Onlar örne¤in guatr için buk,bukuk terimini kullanm›fllard›r.15

Uygur metinlerinde verilen aç›klamalarda k›zam›kve çiçekle ilgili ilginç aç›klamalara rastlamaktay›z. Özel-likle, sonucu genellikle ölümle biten ya da baflta göz ol-mak üzere, organlarda kal›c› zararlar yapabilen çiçek has-

tal›¤› ile ilgili ilginç aç›klamalara rast-lanmaktad›r. Bilindi¤i gibi, Türklererken tarihten itibaren çiçe¤e karfl›afl› tatbikat› yapm›fllard›r. Ayn› para-

lelde uygulama Çin’de de görülmek-tedir. Bu tatbikatta kullan›lan, insan çiçe-

¤inin yaralar›ndan al›nan kabuklard›r. Bu kabuk-lar kurutulmufl ve genellikle ceviz kabu¤u içindesaklanm›flt›r. Çiçek salg›n› görüldü¤ünde, bu kabuk-lar dövülüp, suland›r›larak ve tercihen de kol çizile-

rek çizilen yere suland›r›lm›fl olan mikroptan birazkonur. ‹nsan çiçe¤i ile afl›lanm›fl kifli, kendisinesuland›r›lm›fl olarak verilen mikrop dolay›s›yla,çiçek hastal›¤›n› normal yoldan çiçe¤e rastlam›fl

olan kiflilerden çok daha hafif olarak geçirir. Ayr›ca buafl› hastaya ba¤›fl›kl›k sa¤lar; o hasta bir daha çiçek has-tal›¤›na yakalanmaz. Daha sonra, Anadolu’ya gelenTürkler aras›nda da çiçek salg›n› görüldü¤ünde, bu uy-gulamaya baflvurulmufltur.

Bu uygulama on sekizinci yüzy›lda eflinin görevi do-lay›s›yla, onunla birlikte Türkiye’ye gelen Lady Monta-gue’nun dikkatini çekmifl ve bu afl›lamay›, arkadafl›nayazd›¤› bir mektupla anlatm›flt›r. Ayn› dönemde, Avru-pa’da salg›n halinde görülen çiçek hastal›¤›na karfl› Jen-ner, insan çiçe¤inden yap›lan afl›dan esinlenerek, benzeriolan s›¤›r çiçe¤ini ele al›p, s›¤›r çiçe¤inden, ayn› flekilde,yani yara kabu¤u ile haz›rlam›fl oldu¤u terkibi afl› olarakkullanm›flt›r. Jenner bu afl›y› ilk defa Sarah adl› bir k›z›nüzerinde uygulam›flt›r. Böylece, günümüzde de, yaklafl›kolarak, ayn› flekilde haz›rlanarak kullan›lan afl›y› bularak,bu öldürücü hastal›¤›n toplumda yaratt›¤› korkulu rüya-lara son vermifltir. Sonuç olarak denilebilir ki, Türklerçiçek afl›s›n›n bulunmas›nda öncülük etmifltir.

Türkler komflular› olan Çinlilerden çeflitli konudayararlanm›fl ve etkilenmifllerdir. Bunun en aç›k örnekle-rinden birisi de t›p çal›flmalar›ndaki baz› uygulamalar-d›r. Çin’de tedavide vücut yap›s›, özellikle damar-sinirsistemi son derecede önemlidir. Örne¤in akupunkturda-ki uygulamada belirlenmifl olan 365 nokta damar ve si-

Proto-BulgaDönemine ait

alt›n kupa

TÜRKLER ‹LKÇA⁄417

nirlerin seyri esas al›narak, onlardan belli uzakl›ktakinoktalara uygulanmak suretiyle yap›lmaktad›r. Benzeribir uygulama Uygurlarda görülmektedir. Teflhis ve teda-vide, Uygurlar da damar ve sinirlerin seyrini göz önün-de tutmufllard›r.

SonuçTürkler yaklafl›k M.Ö. 3000’lerden iti-

baren baz› basit bilgilere sahiptiler. Bunlarhenüz sistematik bir yap› tafl›masa da, onla-r›n günlük hayat›n› sürdürmesinde yararl› olanbilimsel bilgilerdi. Asl›nda erken dönem uygar-l›klar›n› ele ald›¤›m›z zaman bafllang›çta onla-r›n da daha fazla bilgiye sahip olmad›klar› söy-lenebilir. Ancak zaman içindeki bilimsel bil-ginin geliflmesi, di¤er uygarl›klara göreyetersiz ve yavafl olmufltur, diyoruz. Muh-temelen bunun belli bafll› sebeplerindenbirisi, Türklerin yerleflik toplum yap›s›na geçgeçmeleridir. Ancak, göçebe hayat› için gerek-li olan bilgiye sahiptiler, yukar›da da belirtilmifl oldu¤ugibi, bu bilgiler daha çok, bitki ve hayvanlarla ilgili idi.

Türkler için insan daima ayr›cal›kl› olmufltur; insanve insanla ilgili her fley çok önemlidir: Bu sadece sa¤l›k-l› olmak aç›s›ndan de¤il, manevi de¤erler aç›s›ndan daböyledir. Dolay›s›yla, Türkler, bilim ad›na, bilgi ad›naönemli çal›flmalar yapt›¤› kabul edilen toplumlardanfarkl› olarak, ahlak de¤erlerini temele alan kolektif bir

felsefe oluflturmufltur, denilebilir. Bunlar›n belgeleriniise, destanlar baflta olmak üzere, az da olsa, mevcut yaz›-l› belgelerde bulabiliyoruz.

Türkler evreni bir bütün olarak kabul ettikleri için-dir ki, nas›l ki insana, hayvana ve bitkiye veya k›sa de-

yiflle canl›ya önem vermifllerse, gökyüzüne deönem vermifllerdir; gökyüzünde olup bitenler

onlar için büyük önem tafl›m›flt›r. Onlar›n buba¤lamda en önemli katk›s› ise, yukar›da ayr›nt›-

l› olarak anlat›lan On ‹ki Hayvanl› Türk Takvi-mi diye bilinen takvimdir. Baz› düflünce ta-rihçileri Türklerin bilime tek katk›s›n›n On‹ki Hayvanl› Türk Takvimi oldu¤unu söyle-mifllerdir.

VII. yüzy›lda Orta Do¤u dedi¤imizbölgede görülen yeni bir din, yani ‹slami-yet’in do¤uflu ve yay›lmas› sonucunda baz›

Türk illeri de ‹slamiyet’in yay›l›m s›n›rlar›içinde kalm›flt›r. Bu uygarl›k içinde yer alan çe-

flitli dinden, ›rktan ve renkten insanlar aras›nda Türklerde vard›r. VIII. yüzy›ldan itibaren ‹slamiyet’i kabul et-meye bafllayan Türk boylar›, ‹slam dünyas›nda, üzerleri-ne düfleni yapm›fllar, erken tarihlerden itibaren, ilkin,merkezi Ba¤dat’ta olan devlete hizmet etmifller ve dahasonra müstakil olarak kurmufl olduklar› devletlerle ‹sla-miyet’e, ‹slamiyet’in yay›lmas›na, bu uygarl›kta geliflmiflolan bilimsel faaliyete çal›flmalar›yla hizmet etmifllerdir.

B›çakla dövme yapanUygur Beyi

1 Bahaeddin Ögel, ‹slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara1962, s. 5-8.

2 Saim Sakao¤lu, “Manas Destan› ile Anadolu Destanlar›nda Kurtar›c› AtMotifi”, Manas 1000 Biflkek Bildirileri, Ankara 1997, s. 166.

3 Ayn› eser, s. 79-80.4 A. R›za Bekin, ‹pek Yolu, Ankara 1981, s. 17.5 Ayn› eser, s. 58.6 fierafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, Ankara 1990, s. 74-75.7 Uygurlar resmi din olarak Manizm’i kabul ettikleri 762’de alfabesini de

kabul etmifllerdir.8 Lazio Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara 1972, s. 112.

9 Özkan ‹zgi, Kutluk Bilge Ka¤an, Kül Ka¤an-Bögü Ka¤an ve Uy-gurlar Ankara 1986, s. 91.

10 Ayn› eser, s. 118.11 Ayn› eser, s. 81.12 Osman Turan, On ‹ki Hayvanl› Türk Takvimi, ‹stanbul 1941, s.

24-27.13 Ayn› eser, s. 48.14 Süheyl Ünver, Uygurlarda Tababet, ‹stanbul 1936, 15.15 O. F., Sertkaya “Uygur T›p Metinlerine Toplu Bir Bak›fl”, Uluslara-

ras› Osmanl› Öncesi Türk Kültürü Sempozyumu (4-7 Eylül)1989, ayn› bas›m, s. 3-24.

Dipnotlar

Alptekin, Erkin, Uygur Türkleri, ‹stanbul 1978.Barthold, W., Histoire des Turc d’Asie Central, c. 3, Paris 1945.Bardthold, W., Orta Asya Türk Tarihi Hakk›nda Dersler, ‹stanbul

1927.Barthold, W., Vorlesungen über die Geschichte der Türken Mittela-

siens, Berlin 1935.Basin, Louis, Les Calenderer turc Anciens et Médiévaux, Lille 1981.Bertholet, Marcelin, Introduction à l’Etude de la Chinie Antiquité, Pa-

ris 1893.Bretschneider, E., Medieaval Researches from Eastern Asiatic Sour-

ces, Londra 1967.Budak, Ogün Atilla, Manas 1000 Biflkek Bildirileri, AKM, Ankara

1997.Chavannes, E., Le Cycle Turc de Douze Animaux, T’oung Pao 1906.Dieulafait, Diamants et Pierres Précieuses, Paris 1874.

Divitçio¤lu, Sencer, O¤uzdan Selçuklu’ya, ‹stanbul 1994.

Duchesne-Guillemin, Jaques, Zoraastre, Paris 1948.

Eberhard, W. Çin’in fiimal Komflular›, Anara 1942.

Esin, Emel, ‹slamiyet’ten Önceki Türk Kültür Tarihi ve ‹slama Girifl,‹stanbul 1978.

Filliozat, J., La Doctrine Brahmique à Rome au Rome III. e Siècle etLes échanges de l’Inde et de l’Empire Romain aux Premiers Si-ècle de l’Ere Chrétienne, Paris 1956.

Forbes, R. J., Studies in Ancient Technology, Leiden 1955.

Galant, Avram, Türkçe Ay Adlar›, Türk Tetebular›, ‹stanbul 1925.

Grousset, R. L’Empire des Steppes, çev. ‹ng. Naomi Walford, RutgersUniv. Press, 1970.

Grousset. R, Histoire de l’Asie, Paris 1942.

Gürün, Kamuran, Türkler ve Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1984.

Kaynaklar

TÜRKLER ‹LKÇA⁄418

‹nan, Abdulkadir, Güney Altaylar›n Paleoantropolojisine Dair, Anka-ra 1952.

‹nan, Abdülkadir, Türk Destanlar›na Genel Bir Bak›fl, Ankara1954.‹zgi, Özkan, Kutluk Bilge Ka¤an, Kül Ka¤an-B¤ü Ka¤an ve Uygur-

lar, Ankara 1986.‹zzettin, Ekmel, Tarih Boyunca Türk Kültür ve Sanat›, ‹stanbul 1972.Kafeso¤lu, ‹bahim, “Hun ‹mparatorlu¤u”, Türk Dünyas› El Kitab›, An-

kara 1976, s. 696-707.Ligeti, Louis, Bilinmeyen ‹ç Asya, çev. Sadrettin Karatay, Ankara 1986.Ligeti, Louis, Histoire Secrète Des Mongol, Budapest 1971.De Loture, Robert, La Navigation Altrovers les Âges, Paris 1952.MacDowel, D. W., “The Weight Standarts of the Gold and Copper Coina-

ges of Kushana Dynasty from Kadphises to Vasudeva”, Journal of theNumismatics Society of India, c. 22, s. 63-74.

Mackerrras, Colin, The Uighur Empire According to the T’anngDynatic Histories, Kanberra (Avustralya), 1972.

Needham, Science and Civilisation in China, c. 3, Cambridge 1959.Ögel, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Girifl, Ankara 1978.Ögel, Bahaddin, ‹slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara 1962.

Pullryblank, E. G., Han China in Central Asia, International HistoryReview, c. 3, s. 278-286.

Rasony, Lasio, Tarihte Türklük, Ankara 1971.Ronan, Colin A, The Shorter Science and Civilisation in China, c. 2,

Cambridge 1981.Roux, Jean Paul, Türklerin ve Mo¤ollar›n Eski Dini, çev. Aykut Kazan-

c›gil, ‹stanbul 1994.Say›l›, Ayd›n, “The Nationality of the Ephtalites”, Belleten (Ocak 1982),

c. XLVI, say› 1982.Salih Zeki, Asâr-› Bakiyye, ‹stanbul 1329.Sinor, Denis, Erken ‹ç Asya Tarihi, ‹stanbul 2000.Tekin, Talat, Orhon Yaz›tlar›, Ankara 1988.Togan, Zeki Velidi, Eftalitler ve Bermiklerin Menflei, ‹stanbul 1965.Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Girifl, ‹stanbul 1970.Turan, Osman, Oniki Hayvanl› Türk Takvimi, ‹stanbul 1941.Ünver, Süheyl, Uygurlarda Tababeti, ‹stanbul 1936.Wong ve Wu, History of Chinese Medicine, Shanghai 1936.Yule, Henry, Cathay and the Way thither Being a Collection of

Medieval Notices of China, Londra 1915.