Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

263

Click here to load reader

description

Erzurum Tarihi

Transcript of Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Page 1: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

E R Z U R U MTarihi, Anıtları, Kitabeleri

Y A Z A N :

Erzurumlu öfretmen

Ab dür rahim Şerif Beygu

1

Her Hakkı Mahfuzdur

%

İs t a n b u l

Bozkurt Basımevi

1936

Page 2: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Ön Söz

Dahi Atatürk yurdun kurtuluşunu Erzurumda kurmuş olduğundan

dolayıdır ki bu şehrin inkılâp tarihimizde manası ve ehemmiyeti büyüktür.

Asırlardanberi Anadolunun şimali şarki geçidi üzerinde, birçok

istilâlara karşı göğsünü siper ederek dayanmış ve bu yüzden birçok

felâketler geçirmiş olan bu eski Türk şehrini bu kitapla sevgili okuyucu*

larıma tanıtmağa çalıştım.

Erzurum, Selçukiler zamanında mühim bir ticaret ve ilim merkezi

halini almış büyük şehirlerinizden biri olduğundan (tarih, âbideler, kita­

beler) bakımından burasının tetkik edilip yazılması demek, Anadolu Türk

tarihi medeniyetnin bu cihetten eksik kalan kısımlarını tamamlamağa

çalışmak demektir. Bu yüzden Erzurumu yazmak için (Ahlat Kitabeleri) nde

olduğu gibi senelerce üzücü ve yorucu mesai sarfedildi.

Bu uzun müddet zarfında şehir ve civarında bir çok tetkik gezintileri

yapılmış ve bir taraftan da kütüphane malûmatını toplamak için uğraşıl­

mıştır. ö y le ki h em kütüphane malûmatı, hemde müşahede, tetkik,

mukayeselerle elde edilen malumat birleştirilerek bu kitap meydana

gelmiştir. Arzettiğim gibi istilâya uğrayarak harap olmuş ve en mühim

vesaiki zayi olmuş böyle bir şehir hakkında etraflı ve tatmin edici bir

kitap yazmak ne kadar zor ve ne kadar çetindir. Ancak bu müşkülât

ve zorluğu senelerce sarfedilen mesai ile yenmek mümkün olmuştur.

Böylece bu kitapla Erzurumun tarihimizdeki mevkii ve oynamış olduğu

rolü, göğsünde taşıdığı millî eserlerimiz esaslı b i lg i , vesikalara dayanarak

tebarüz ettirilmiştir.

Erzurumun sık, sık istilâya uğraması ve müteaddit defalar vukubulan

Page 3: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 4 —hareketi arz yüzünden tarihî mezarları ve türbelerin çoğu yıkılmış ve

mahvolmuştur. [1]

Bunun için memleketin tarihî vekayiinin bazı safhaları karanlıklar

içinde ebediyen gömülü olarak kalmıştır. Bu eserler Erzurumda olduğu

gibi diğer yerlerde de ya istilâ ve yahut da yüzlerce senedenberi

bakımsızlık yüzünden binlercesi bugün ortadan kalkmış olduklarından,

kalanları da kısmen harap olmuş, birazı da sağlam olarak zamanımıza

kadar ulaşmıştır [2].

Yurdumuzun taş'ıle, toprağile Türk olduğunu ispat eden ve medeniyet

âleminde ön safta varlık göstermiş olduğumuzu dünyaya tanıttırmağa

yarayan ecdadımızın bu eserlerini her türlü tahribata karşı korumak

bizim için milli bir vazifedir.

Eskidenberi Türk şehitlerinin yığın, yığın kemiklerini göğsünde sak«

layan yüzlerce vekayii harbiyenin mihveri devranı olmuş olan bu

tarihî şehir büyük harpte geçirmiş olduğu facianın hâlâ yaralarını gösteren

[1] Erzurumda tarihî türbe ve mezarların tahribata uğramazı epiyce etkidir. Sıraaile:

1 — Şah Tahmabin Erzurumu alarak Erzincana kadar akın yapmaaile geçtiği yer*

lerde türbe ve mescitlerin mühim bir kısmını tahrip etmiştir. (Buna ait malûmat sıratı

geldiği yerde yazılmıştır.)

2 — 1828 de Rusların Erzurumu işgali erinde Ermenilerin teşvikile yapılan tahribsığ.

3 — 1840 dan 1890 a kadar Erzurumda yapılan istihkâmlar dolayıaile etki meztr>>*

tıkların bir kıamı sökülüp düzlenmiştir. (Kars kapıaı mezarlığı gibi) V

4 — Büyük harpte Rusların Erzurumu aldıktan sonra Ermeniler tarafından mezar*

tıklarda yapılan tahribat..

5 — 1933 de vilâyetle belediye tarafından şehrin tarihî mezarlığından biri olan

Erzincan kapısı mezarlığı sökülüp düzeltilmiştir. Halbuki bu mezarlıkta 17, 18. 19 uncu

asırlarda Erzurumun yetiştirmiş olduğu âlim, şair, kumandan, eski hanedana menaup

ailelerin mezarlarile dolu idi; bunların kitabeti taşları şehrin caddelerine döşenmiştir.

Böylece şehrin bu asırlarda yetiştirdiği mühim simaların adları, hatıraları mahvolmuştur.

Çok yazık ki sel önünden kütük kaçırır kabilinden bunların bazılarının kitabelerini tesbit edebildim. Yüzlercesini yazmak mümkün olamamıştır. Eğer belediye mezarları

sökmeden önce halk s mezarlık yeri göstermiş olsaydı ve kitabeti taşları da oraya

nakletseydi elbette şehrin burnunun dibine sokulmuş olan mezarlığın kaldırılmasındaki

verdiği karar ve ysptığı işi yerinde görürdüm.

[2] Çok şükür Cumhuriyet Türkiyesi bu millî eserlerimizin kıymetini takdir ederek

haraba yüz tutmuş olanlarını tamir ettirmektedir. Bunun en büyük delilini Selçuk

mimarisinin muazzam âbidelerinden biri olan çifte minareleri tamir ettirmiş olmasıdır.

Page 4: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

harap olmuş mahallelerin, çarşıların arzettigi keder verici manzaralardan

hâlâ kurtulduğu yoktur [1]. Çok yakın zamanda bu viranelerin yerleri birer

mamureye çevrileceğine şüphe etmeyiz. Sözümü bitirirken toprağında

yatan yüz binlerce şehitlerin hâtıralarını saygılarımla taziz ederim.

10 Ağustos 1936

Erzurum Erkek öğretmen Okulu Tarih

Coğrafya öğretmeni

Abdürrahim Şerif Beygu

[1] Vakıa 1925 den 1929 a kadar vilâyet şehrin imarı için bazı binalar yaptırdıy

aede milyonu geçen bu para ile şehrin hayati ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak

kalmış, plânaız, programsız yapılan bu binalardan bir kısmı harap olup yıkılmaca mahkûm

olmuş ve böylece yüz binlerce lira bu bakımdan zayi olmuş sayılır.

Page 5: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumun mevki ve vaziyeti

Erzurum beş ilâ yedi saat genişliğinde ve on saat uzunluğunda ve

kendi adile anılan ovanın cenubu şarkisinde, Palandögen dağının ete*

¿inde kurulmuştur. Erzurum şehrinin yüksekliği 1930 metredir.

Erzurum şimalen Tortum, cenuben Hinis, Şarkan Hasankale, Garben

Bayburt ve Tercan kazalarile çevrilmiştir.

Ortaasya yaylasının bir eşi olan Erzurum yaylâsı üzerinde Türkiyenin

en yüksek da£ yığınları vardır. Bu dağların yüksekliği 3000 ilâ 5000

metreyi savuşur. Bu yüzden Türkiyenin en çok akar suları da bu y a y

ladan çıkar.

Erzurum, yerinin yüksekliği, dağlarında otlakların emsalsiz ve güzel

oluşu, eskiden medeniyette ilerlemiş şehirleri bağlayan yolların üstünde

bulunuşu [1] yüzündendir ki tarihte zaman, zaman büyük rol oynamıştır.

Erzurum ovasından Fırat ırmağının kökü olan (Karasu) akar. Bu suyun

kaynağı şehrin altı saat şimalinde ve 3000 metre yüksekliğinde (Dumlu)

dağından çıkar. Halk arasında kudsi bir anane halinde yaşayan sözlere

bakılırsa milâdın dokuzuncu asrında Maveraünnehirden (Dumlu) adında

gelen bir Türk evliyası bu kaynak yanında yerleşmiş kendi adını bu

dağa vermiştir [2]. Suyun çıktığı yer 25 metre murabbaında bir havuzdur.

[1] (Lineti armenia London — 19Uİ) ikinci cildinde Erzurum kıamına ait verdiği

malûmatın bir yerinde (Anadolu demir yollarını Erzuruma kadar temdit ve buradan Be­

yazıt, Tibriz, Tahran, lafahan yoiile Hint demiryoluna bağlanmaaının ne kadar mühim

olduğuna dair hükümetinin nazarı dikkatim celbetmektedir) ibareainden o zamanlar

ingilizlerin yurdumuz hakkında bealediklrri emperyalist emelleri göstermek itibarile dikkate şayandır,

[2] Halkın rivayetine göre (Dumlu Sultan) bu kaynağın yanına geldiği zaman

suyun yerden çıkmadığını görerek elindeki tası göğe kaldırmış ve su ile dolduğunu görmüştür.

Page 6: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Su kumlar arasından o kadar durgun bir surette sızar ki görünüşte belli

olmaz [1]. Bu su o kadar soğuktur ki bir insan içinden bir avuç kum

çıkarıncaya kadar eli kesilir gibi olur. Bu yüzden bu kaynakta hiç bir

hayvan bulunmaz. Mart ve Nisan aylarında dağların karları eriyerek sel

gibi Fıratın ayağına akarlar. Bu su Erzurum ovasında bu mevsimde bir

saatten ziyade genişlikte kurşun renginde uzun bir göl halini alır.Mayısın nihayetine doğru yavaş, yavaş yatağına çekilir ve sudan

kurtulan arazide kamışlık ve bataklık halinde kalır. Bu zamanda sıcak

memleketlerden çeşidi yüzü savuşan kuşlar suyun kenarındaki geniş saz­lıklara akın ederler. (Suya yakın köylüler bu kuşların çeşidi iki yüzden

çok olduğunu söylemektedirler.) 1843 de İngiliz seyyahı suyun kenarında

çadır kurarak kuşların cinsini tetkik etmiş ve 170 e kadar saydığını yazmıştır (2j. Karasuda çokça Kızıl kanat, Sazan balığı vardır.

[1] Evliya Çelebi C — 2 S: 342 de Dumluoun daha eskiden yeldiğini şöyle anlatır: Ookuz saatte (Dumlu Sultanı menziline vardık. Ashalıt güz inden ulu bir sultan olup kubbesinde medfundur. Asitanesi azîm ziyaretgâhdır. Yalçın bir gûhu bülendi vardır,

tirat nehrinin menbaı olan garı azim bu daldadır. Bu Erzurum ayaletinde Kiğı san* cağı dağlarında demir madenleri olduğundan anlardan top güllesi dökerler. O guhu

bâlâdan yüzlerce üyuni cariye demir madenlerine ugrıyarak Fırata mülâki olurlar.

Onun için ondan ileride hırstın suyunun ta'mına halel gelir. Bu (Dumlu Sultan) kaya­

sından çıkan baş menba abı hayattan nişan verir bir kevaeri çenettir. (Dumlu Sultan)

Hazreti Risaletten sonra bu nehre Cenabı izzetin nazarı taallûk etmiştir diyerek burada

Kayserden aldığı bir yerde ikamet eylemiştir. Nice müddet bu abı zülâlden camı safa

*ıuj etmişsede nihayet destine camı zehri abı ecel sunulmuştur. Kariyesi ikiyüz haneli mümini muvahhit köyüdür. Kasaba misal olup camii zaviyesi, suvki muhtasarı vardır.)

Şimdiki halde (Dumlu) köyü yoktur, yalnız bu dağda harabesi vardır.[2] Ingiliz seyyahı Krizim in Erzurum ovasına ait hatıratında der ki: (Erzurum

ovasında kuşların cins itibarile çokluğunu görmiyenler inaoamaz. Ben bu kadar çeşitli kuşları gördüğümde hayret ettim. Suyun civarı kuşlarla doludur. Adeta toprakın rengi belli olmaz. Resimli Ermenistan coğrafyası: (Ibrikyan) sazlıklarda kuşların yumurtalarını

köylüler evvelce toplıyarak satarlardı. Şimdiki halde bu milyonlarca yumurta sazlıkların arasında çürüyüp gitmektedir.

Erzurum ve ova köyleri Fıratın kaynağına eski Türklerin verdiği manevî kıymeti muhafaza etmektedirler. Köylüler hastalığa tutulan sığır ve koyunları kaynağın etra­fında dolaştırır ve suyundan hasta hayvana serptikten sonra kaynacın iki dedirmen­den çok olan akan ayanında kurban keserler. Bu suya her sene Temmuz ve Ağustos aylarında gelen yüzlerce ziyaretçi halk eski bir adeti ihya ederler. Bu ine

kurdukları bir dileğin kabul olup olmadığım attıkları küçük bir çakıl taşı ile anlarlar. Eğer taş kaynacın taşına yapışırsa dilek kabul olmuştur. Aksi halde olmamıştır. Halkın yaşattığı eski bir inanışa göre bir insan bahar mevsiminde Fıratın kaynağında yıkanıma bütün hastalıklardan kurtulur. Halkın bu inanışı ne (meraaıdül ıttıla) böyle işaret etmiştir: ( Âi-lt op j » jA £- yJı U j —'J- ı j » i t .A?* «£* )Müellif diyor : ki bir insan bahar mevsimiode bu su ile yıkanırsa o sene hastalık yüzü görmez .

_ 7 _

Page 7: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurum ovasında hububat, patates, şalgam, şeker pancarı, lafına, havuç çok iyi yetişir.

Haziran, Temmuz aylarında Erzurum ovasının görünüşü çok güzel­

dir. Ova yemyeşildir. Fırat suyuna yakın köylüler sabahleyin kuşların

ötüşlerini işiterek tarlalarına giderler. Bu ova köylerinin kuşlara karş»

sevgi ve hevesleri çoktur. Alıştırdıkları bazı kuşları kışın ahırlarında saklarlar.

Erzurumun cenup dağları Palandöken ve şimal dağları Dumluda A lp ­

lar nebatatından daha zengin nebatat yetişir. On yedinci asrın meşhur

Türk seyyahı Evliya Çelebi Palandökende yetişen otların ve çiçeklerin güzelliğine ve çeşidinin çokluğuna karşı hayran olmuşturfl],

Erzurumun yeri volkanik olduğundan birçok yerlerinde soğuk ve sıcak

kaplıcaları vardır. Bunların içinde Ilıca, Akdağ, Kevgirinin çelik suları,

yedi senede bir on beş ve yirmi metre arasında, çok sıcak su fışkıran Hulenk kaplıcaları meşhurdur.

Erzurumun iklimini ilk önce anlatan Amasyalı Coğrafyacı (istrabun) dur.

Kitabında (Karintis • Erzurum: soğuk ve sıcak maden sularile ve çok

nebatatiyle iki bin senedenberi maruftur. İklimi acayiptir. Bazan İtalya

ve Ispanya gibi mülayim olur, bazan da tahammül edilmiyecek kadar

soğuk olur. Kim ki soğuk yer ister Erzuruma orada görmezse Sibastiye -

Sıvasa gitsin). Erzurumun kışı insana dokunmaz, yalnız kış mevsimi uzun

olduğundan insan usanır. Kış ve yaz havasının çok sağlam oluşundan

dolayıdır ki bu şehirde uzun ömürlü insanlar çoktur. Büyük harpten evvel

yüz yaşını aşmış her mahallede ihtiyarlar vardı. Hele seksenlik, doksanlık

kimselere çarşı pazarlarda çokça tesadüf edilirdi [2] Erzurum bir yayla

şehri olduğundan hava kuraktır, yıldızların ve güneşin parlak ışığı aylarca devam eder»

m Ege rli dag Erzurumun kıble canibinde yarım saat bu'dunda bir gühu bülend olup ismine (Eğerli) dag derler. Çünkü zirvei âlâsı iki çataldır ki Hinis ve Melâzkirt

kalesine, Bingöl yaylâsına andan gidilir. Bu dağda hükema edviyesi ile tutya çiçeği

rayihasından adamın dimağı muattar olur. Yerbas. ışkın, lütlice, Kuzey tere, revant. cedvar, yebru’usscnem. şah tere ve nice bin türlü sair edviye bu dağda mevcuttur. Nice Kehhailar burada tutya cemedüp kırk senelik alillerin gözüne mil ile çeker, mahvolmuş

çeyimleri ruşen ederler. Yüz elli haneli sünbül ve müşkü rumisi olur. Lâlesi, zerrini şekayik ve tirfili, sakn, nanesi meşhur olup Buye Hoşi adama hayat verir. Evliya Ç:2 — S : - 217.

[2] Halihazırda sag olan Erzurumun çok yaşlılarından yüz on yaşında Şibilleria

Şerif yüz yirmi yaşında Fayat oğlu Yusuf ile dokyan ve yüz yaşında bulunan bazı adlarını hatırlayamadığım bazı ihtiyarlardan Erzurumun eski halini sorup öğrendim. Bu ihtiyarlardan çok istifade ettiğimden buracıkta yadediyorum.

Page 8: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumun birinci kuruluşu

Erzutumun bilgili ihtiyarlarının söylediklerine göre şehrin en son

kuruluş yeri şimdiki mevkiidir. En eski şehir ovada Fırat suyuna yakın ve

şehre üç saat mesafesi olan (Karaz) köyünde kurulmuş ve çok sonra da

şimdiki yeri şehir olmuştur. Yaptığım tetkikatla bu rivayetlerin gerçek

olduğu tahakkuk etmiştir.

Karaz Erzurumun şimali garbisinde ve ovada olup eskiden üç yüz elli

evli zengin bir köy iken şimdi ahalisi ÜÇ beş zengin ağaların elinde

kalmış bir çiftlik halindedir. Köyün cenubunda on beş metre yüksekliğinde

ve beş yüz metre çevreli bir tepe vardır.

/Şekil : 1 — Erzurumun ilk kurulduğu yer Karaz köyü ve tepe t i ]

Çok eski bir Höyük olan ve eski milletlerin yaşadığı her devir taba­kalarının üst üste yığılmasından yükselen bir tepe ki tarihin çok uzak

Page 9: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 10 —zamanını anlamak imkânını veren bir mevzu teşkil etmektedir. Tepenin

cenubunda köyün eski mezarlığı bulunmaktadır. Burada Selçuk mezar

taşları büyük harpten evvel çok imiş, şimdi üç tane yazısız ve birazı

kırılmış taşlar kalmıştır. Tepenin çevresinde eski sur temelleri belli olmaktadır. Tepenin üstünde kaynatma duvarın pek azı kalmıştır. Bu

tepenin rastgele yerinden çok geniş bir surette oyulmuş ve içinden taşları

çıkararak yapılarda kullanmışdtrlar. Köylülerin sözüne göre köyün bütün

evleri hep bu tepeden çıkarılan taşlarla yapılmıştır. Tepede görünen

tünellerden en mühimi cenup ve garp tarafında bulunanlardır; bu tünellere

girdiğimde birçok insan ve hayvan kemiklerinin ufanmış kısımları, çanak,

çömlek kırıklarının ufak parçaları, kömür, yanmış buğday, çini kırıkları gö­

rünmektedir. 1903 senesinde köylüler tepenin garp eteğini eşerek resimli yüz

altın çıkarmışlar. Ve yine tepeden ve köyün içinden zaman, zaman bakır ve

altın para çıkmaktadır. Bu bakır paralardan ikisini köylüden satın aldım.

Bunlar Bizantin paralarıydı. Köyün cenubu garbisine düşen yakın yerinde

hamam enkazı, eski kaynatma binaların temelleri, eski zamana ait kale

kapıların açılıp kapanması için milleri geçen ve şekil itibariyle değir­

men taşlarına benzeyen taşlar ve yine köye yakın tarlalarda yer, yer

eski binaların kaynatma temelleri görünmektedir. Köyün etrafında sur

yerlerinin bazı izleri bulunmakla beraber, köy evlerinin duvarlarında,

kapı önlerinde eski binalardan kalma kaba bir surette işlenmiş nakışlı

büyük taşlar da vardır.

Karazın yarım saat yakınlarında köy harabesinin toprak üzerinde

belli olan taşları görülmektedir. Eskidenberi köylülerin, köyün içinden ve

tepeden çıkardıkları bakır, çanak ve çömlek çok imiş.

Karaz höyüğiyle A lişar höyüğünün mukayesesi • Karaz tepesini

adım, adım gözden geçirirken düşüncemde Alişar höyüğünde gördüğüm

hafriyat yerindeki eserleri bu tepedeki gördüklerimle karşılaştırıyordum.

Bunların aralarında okadar sıkı bir benzeyiş gördüm ki biran için kendi­

mi Alişarda bulduğumu zannettim. Bunun için Alişar höyüğü hakkında

gördüklerimi burada kısaca yazarsam Karaz höyüğünün mahiyeti

anlaşılmış olur.

1932 senesi Temmuz içinde Ankarada açılmış olan Tarih kongresinin

bitmesi üzerine bazı muallimlerle Yozgat vilâyeti içinde ve Alişar

köyünün yakınında Alişar höyüğünün Amerikalılar tarafından açılmış

Page 10: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

halini görmek için gittik. Bu mütehassıs heyetin reisi (Fonder üsten) bize eşilmiş olan höyüğün her tarafını gezdirip uzun, uzadıya izahatta

bulundu. Höyüğün tepesinden dibine kadar on dokuz metre kazılmış.

Bunun dibindeki harçsız temel taşları (Neolotik taş) devrini, 5 metre

yukarı kısmı bakır devrini, bundan itibaren dört metresi bronz, yukarısı

Hitit, Frik, en üst duvar parçasıda Bizans devirlerine ait olduğunu

söyledi. Yine ( Fonder üsten) in sözüne göre bu Höyük otuz iki devir

geçirmiştir. Höyük tarihten önce insanların taş devrini yaşadıkları

zamandan Bizanslılara kadar insanlarca işgal edilmiştir. Milâttan 3000

sene önce bronz 7000 sene önce de bakır insanlarca bulunmuştur. Hititler

Milâttan 2000 sene önce bu höyükte yerleşmişlerdir. Karaz Höyüğüne

bu malûmat tatbik edilirse :

Dipte açılan tünelde görünen bir taş duvar parçasında harç yok ve

taşlar kalın bir duvar halinde örülmüştür. Bunun üstü on dört metre

yüksekliğinde toprakla örtülüdür. Bu taş duvar Alişardaki duvarın eşi

gibi görünmekte olduğundan bunun bakır devrinde yapıldığı hakikaten

yakın olarak kabul edilebilir. Kaynatma duvarın en az bir tahminle

Milâttan bin sene önce yapılmıştır. (Fonder Osten) in bakır, Hitit, Frik

devirlerine ait ve bizlere armağan olarak verdiği çanak ve çömlek kırıkla*

rile Karaz höyüğünde gördüğüm çanak ve çömlek kırıklarını

karşılaştırdığım vakit bakır ve Hitit devirleri birbirlerile benze­yiş kısımları çoktur. Ve yine Alişar Höyüğünün muhtelif kesintile­

rinden aldığım toprak parçaları Karaz Höyüğündeki topraklara tamamen

uygun olduğu görülmüştür. Alişardaki kemik kırıklarile Karazdakilerinden

renk ve eskilik itibariie birbirinden ayrılmaz bir şekilde benzemektedirler.

Netice olarak Karaz Höyüğü tarihten çok önce taş devri insanları tara­

fından kurulduğu ve sıras'ıle bakır, bronz devirlerini geçirdikten sonra

Milâttan 1700 sene önce Hititlerin elinde bulunmuştur, [ l j Bunu müteakip

Asuriler Fırat ve Diclenin yukarılarını zaptediyorlar. Milâttan önce 1500

senelerine doğru Mısır fıravnı, III Tutmes buraları alıyorsa da hakimiyeti-

çok sürmiyerek yine Asurilere geçmiştir.

[ I ] Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin çıkardığı tarihlerden cilt : 1. S. ISO. Eti

(Hitit) lere dair bahiate : Eti Kralı ikinci Mürşit seferber ordusile Azzi (Erzurumtarafları) kıt’asında muzaffer oldu. Ve Dicleye kadar hududunu aürdü. Denilmektedir. Bundan başka 1916 aeneainde (Hamit Sadi) Mülkiye mektebinde okuttuğu coğraf- yaaının 132 inci aayfaaında (kablelmilât 1750 tarihlerine doğru Hititlerin Fırat vadisini iatilâ etmek suretile bir an içinde devri satvetlerine dahil olduklarıoı (örüyoruz) cümlesinden Fırat vadisinde bulunan Karazın da işgal edildiği anlatılmaktadır.

Page 11: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 12 —Bu tarihlerde Araş nehri ile Fratın yukarı havalisinde ve genişçe bir

arazide (Orarto) namı altında Türk olduğuna dair tarihlerin kaydettiği

bu millet [1] Karaza uzun müddet hâkim olmuştur. Milâttan önce onuncu

asrın ortalarında Karaz ve havalisi İskit Türklerinin eline geçmiştir. Artık

sırasile M. E. 606 lranilerin ve 325 de büyük İskender'in ve sonra silil-

kiyusların M. E. 255 de Partların ve 120 Pontos hükümetine geçiyor.

Romalılar 80 tarihlerine doğru bu hükümete nihayet vererek hudutlarını Dic

le ve Fıratın kaynaklarından daha ileriye sürüyorlar. Bu havali Romalıların

asırlarca devam eden idaresinde kalmıştır. Roma ve İran kavgaları

arasında perişan alup da kâh zaman zaman esir kalan ve kâh fırsat

bulup da beylik halinde görünen Ermeniler Frikyadan Milâttan önce

dördüncü asırda Erzurum yaylâsına gelmişlerdir. ( Vrartu ne Haldi) gibi

buralarda oturan Turanı milletlerle çok karışmışlardır. Ermeni müverrihleri

ise cetlerini eski göstermek için Nuhun torunlarından (Hayik) namında biri tarafından ilk defa olmak üzere bir sülâlei hükümdari tesis edildiğini beyan ederlerse de bittabi bir kıymeti tarihiyesi olamaz. [2]

Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasiyle Karaz ve havalisi de Şarki

Roma imparatorluğuna geçti (M. S. 395) Karaz bu asırlarda Ermenilerin

pek çok ehemmiyet verdikleri bir şehir olup bu havalinin baş ruhanisi

olan patirikliğin de merkezidi. Şehir Hint yolunun kapılarından birisi olduğundan ticaret itibarile yükselmişti.

Amasya tarihini yazan (Hüseyin Hüsamettin) ikinci cilt tarihinin 117 inci şayiada

(Masparo) dan aldığı Hititlerc dair cümlelerinde : »Hititler Anadoluda konfederasyon

halinde yaşamışlardır ve bu on üç federasyonlardan biri de Ergunut olup Erzurum vilâyet*

ve havalisinde yerleşmişlerdir.» Bu adın manası da mert ve kâmil demek olnn «Ergun»

kelimesinin mensubudur.

Anayurttan uzak ve yakın kıt'alara göç eden Türklerin Anadoluya geliş yolu

üzerinde bulunan Erzurum ovasındaki Karazda bir kısmının yerleşip kaldığı gerek

mukayeseli olarak görülen işarla meydana çıktığı gibi tarihin yazdığı da bu tetkiki

daha ziyade gerçek kılmıştır.[1] Hâmit Sadi coğrafyasının 146 inci sayfasında Asur kronolojisine görer Uaıtu

Krallığının teşekkülünü Milâttan önce 900 tarihlerini göstermektedir. Ve bazı âlimler

bunun bir hükümeti Turaniye olduğunu kabul ederler kaydını koymaktadır. Fakat Urartu

namı altında milletin Erzurum havalisinde milâttan 1500 sene önce mevcut olduğu ilk

zaman milletlerin haritalarından anlaşılmatadır. Bunların devlet kurduğu tarih senelerini Milâttan önce 9 uncu asır olarak kabu! edebiliriz.

Milâttan 400 sene önce Erzurum ovasından geçen Ksenofun seyahatnamesinde belki

de hurada oturan kavim hakkında bir şey yazmıştır. Bu seyyahın Erzurumdan geçtiğini tbrikiyan isminde bir Ermeni Anadolu coğrafyası adındaki kiiabında yazmıştır.

[2 ] Bu yazı Hâmit Sadinni Coğrafyasından olduğu gibi alınmıştır. S. 147

Page 12: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

wt

JfT

f ,

•v <W

t

♦4*♦

I

7

u

- 13 —

Bu şehrin adile eski adının ne olduğunu araştırmanın sırası gelmiştir.

Bununla beraber Erzurum adının da bunlara bağlı olduğunu vesaika

dayanarak öğreneceğiz. Karaz şehrinin Hititler zamanında (Azzi) olarak

tanınmış, bu adı Avrupa müellifleri tarafından yazılarak birçok seyahat*

namelerinde göstermişler. Milâdın onuncu asrında Karaz yahut

(Azze - Arze) nin kalabalık ve zengin bir şehir halinde kaldığını

ve şimdiki Erzurumun çok müstahkem bir kale olduğunu anlamamız için ( Hüseyin l.ahidin müverrih Do Kirliden tercüme ettiği Hünlerin, Türklerin, Moğolların ve daha sair garbi Katarların tarihi umumisî)

adındaki büyük eserin ikinci cildinin 320 ve 321 inci sayfalarında büyük

Selçuk İmparatorluğunun temelini atan Selçukun torunları Toğrul ve

İbrahim İnal ile Toğrulun yeğeni Kııtulmuşun o zaman Anadoluya hâkim

olan Bizanslılarla yaptıkları büyük savaşlardan biri de Karazda vuku*

bulmuştur. Bu büyük savaşı bu sayfalardan alıyorum.

İbrahim İnal bu noktada onlara hücum etmeğe cesaret edemediğinden

(Arze) kurbunda ordugâh kurdu. Bu, büyük ahalisi kalabalık bir kasaba

idi. Kalabalıklarına güvenen ahalisi son dereceye kadar mukavemete

karar verdiler. Civarlarında daha müstahkem ( TeodosyopolİS • Erzurum)

şehri vardı. Buraya daha emniyetle çekilebilirlerdi. Fakat yapmadılar.

Türkler (Arze) ye hücum ettiler. Büyük bir mukavemete maruz oldular.

Evlerinin damlarına çıkan (Arze) liler muhacimlerin üzerine taş, odun,

ne bulurlarsa atıyorlardı. A ltı gün bu suretle harbettiler. Katakalon lipü' riti beklemeden onların imdadına koşmak istemiyordu. Fakat imparatorun

emrinden ayrılmak arzu etmeyen Arun Yunan ordusunun tahassün ettiği

yerden çıkmasına mani oldu. Bundan dolayı Türklerin (Arze) yi yakma*

larına meydan verdi. Ateş ve kıtalden telef olanların miktarı yüz kırk

bin kişiye baliğ olmuştur. Kadınlar ve çocuklar Türklerin eline düşmemek

için ateşe atılıyorlardı. İbrahim İnal azîm bir ganimete nail oldu [1] sonra

Yunan ordusuna karşı yürümeğe hazırlandı. (M. S. 1050) Bundan sonra*

ki harpte İbrahim İnalın mağlûp olduğunu ve Yunan kumandanlarından

Libaritin Türklere esir düştüğünü yazdıktan sonra Yunan ordusu Van ve

[1] Bu vakayı İbnil Esir Tarihi Kâmilinde böyle yazmıştır (iîU-jj* y J i - ı f

>»•*» jr-^jy ir J* \ UUİ- ¿1 ¿İli «-*- 'JCy y ^ ?y)\ JU. j

tİ y y ?yj\ y d' ¡*4)

;•>> tj> jU ,* } * * y' y“ »* f s * d* p f j j + ^ y f ,*» J» yİ > i*y **'•*>—-

Mezkûr eserin 248 inci sahifeainke bu (../•t.yJt ¿1 » y j >^tfy <»yd* îi'jA >

harpte Türklerin kazandıkları muzafferiyeti anlatmaktadır.

Page 13: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

n w *m

Ani şehrine çekilmişler. Türkler de Hey şehrinde sultan Tuğrula kavuş*

muşlardır. Bizans İmparatoru (Kostantiıı monomak) Türklerin elinden esir

kumandanını kurtarmak için istenilen parayı veremediğinden kavga yeniden

başladı. Sultan Tuğrul Melâzkirt ve Erzurum yaylasına aktnlarına devam etmiştir.

(Linch) in kitabında (Arzes, Arze, Ertes, Azz i) gibi söylenişte biraz

farkla yadedilen büyük şehrin şimdiki (Karaz) köyü olduğunu şöyle yazar

[Artze veyahut Artsn şehrinin bugün mevcut olan Karaz köyünün yeri

olduğunu ve bu Karaz köyü [1] Erzurumun şimali garbisinde Karasu yani

Fırat nehrinin sag kenarına yakın bir yerde bulunmaktadır. Bu şehir on

birinci asrın ortasında Türkler tarafından yağma edildiği malûmdur Kara*

zın yağmasına dair o asırda bulunmuş bir yerli tarafından telif edilmiş

canlı bir tarih okumak isteyen karilerimiz Ermeni tarihçisi (Lastıvertli

aristakes) eserini okumalıdır. (Prudkomme) tarafından tercüme edilmiştir.

(Şark mecmuası: de l ’orient Paris 1863 Cilt XVII sahife: 275 den itibaren

devam eder. Saint Martine göre bu yağma ve kıtalden kurtulan ahali

Theodosiopolis’ in yani şimdiki Erzurumun surları içine sığınarak bu şehre

kendi şehirlerinin ismini vermişlerdir) Fakat Ermeniler Azre, Arzes yani

Karaza verdiği ad (Kurih ) dır ve Ermeni tarihçileri bu adı (Karboy, Ka* gak, Kalakyanı, Karın) gibi muhtelif şekillerde yazarlar.

Vakıfnamelerde ise (Kara arz) şeklinde yazılıdır. Ağızlarda döne

dolaşa Karaz halini almıştır. Eski adı olan (Arze) y'ı eski Türkler Er*

zuruma vermişler ki Erzurum bahsinde etraflıca yazılacaktır.

— 14 —

(1] Bunlarda coğrafya mecmuaaı Strecher zeitsebrift firu erdikunde. Berlin 1869 Sabife: 152 ve 153. Cedramua S: 772. 773.

Sint Martin meoires aur Tarm6nie C: 1 - S. 68. Bu buauaa dair gösterdiği difter eaer. Tournefort voyagedu levant C: 11 S: 276. 1717 senesinde basılmış. Paris

Page 14: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurum şehri

Şehrin kuruluşu, şehre verilen adlar, kale ve surler

Linch kitabında Erzurumun nasıl kurulduğunu ve bu şehrin Türkler

eline düşüş tarihine kadar geçirdiği vekayiin kronolojisini yazmaktadır.

Müellif verdiği malûmatı hangi eserlerden topladığını büyük bir dikkatle

cilt ve sayfalarını göstermiştir. Ingiiizlerin Hint yolu üzerinde bulunan

Erzurumun tarihî, İktisadî, siyasî, ahalisi hakkında malûmat elde etmek

için bu havaliye gönderdikleri seyyahların eserleri göstermektedir.

Yurdumuzun üzerinden emperyalist emellerini kesmeden büyük devlet*

lere karşı yurdumuzu çok yükseltmek ve kuvvetli olmak mecburiyetin­deyiz. Ecnebi seyyahların Erzurumu alâkadar eden eserlerini toplamak imkânı olsa Erzurumun bizce bilinmiyen daha nelerini öğrenmiş olacaktık.

18 ve 19 uncu asırlarda yurdumuzda seyahat icra eden ecnebi

ler eserlerinde bilhassa bu havalideki Ermenilerin menfaatlerini çokça

iltizam etmektedirler. Ve Türklere karşı çok insafsızca hücum etmişlerdir.

Ve türklerin medeni eserlerini kendilerine mal etmemek için garazla

dolu yazılar yazmışlardır. Meselâ 19 uncu asırda Erzuruma gelen seyyah

(Lssmit) namındaki bir adam çifte minareleri Bizanslılara mal etmiştir. [1]

Seyyah, bu güzel eserin türkler tarafından yapıldığını bildiği halde bu binayı kıskanıyor. Taassubu galeyana geliyor. Hıristiyanların eseridir deyip kenara çıkıyor.

Page 15: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumun Kurulufu — Lineh yazısiyle aldığı kaynaklara göre şehir

'Milâdın 450 senesinde ilk Ermeni patriklerinin en büyüklerinin Bizans

İmperatoruna yazması üzerine şehir kurulmuştur. Imperator [TeodosyoS' Karinde yani Karazda oturan büyük patrik (Isak) ın mektubu üzerine

cenerailarından (Anadolis) i gönderiyor [1]. Muvafık bir yer bulmak için

epiyce dolaşmış sonra (Karin Karaz) vilâyetinde muhtelif küçük derelerin

peyda olduğu bir dağın eteğinde bir yer intihap etmiş, yakınında Fırat

nehrinin menbaı bulunduğundan bunlar birleşip durgunca akan bir çay

vücude getirir. Bu çay ise bir müddet sonra bir bataklık teşkil edermiş,

o bataklıkta yumurtaları ahalinin gıdasını temin eden hatsiz hesapsız

yaban ördekleri ve sair kuşlar yaşarmış; ceneral ovaya hâkim olan o yerde hendek, sur ve kalelerle müstahkem bir şehrin temelleri kurulmuş.

Imperator ( Teodosyos) un ismini alan ve şarki Roma Imperatorluğunun

Jran hududu üzerinde müstahkem bir kalesi ( Karin - Karaz) ın kalesine

benzedilmemiştir. [ 2] Civarda bulunan ıhcaların topraktan fışkırdığı yerde

kârgir hamamlar yapılmıştır.

Şehre verilen adlar — Ermenilerin Karin dedikleri Karaz köyü

onbirincı asırdan sonra yavaş, yavaş ehemmiyetini kaybederek ahalisi

Erzuruma gelmişler ve Ermeniler de buraya yine Karn adını vermişlerdir.

Araplar ise bu adı ( Kali) şeklinde almışlardır. [3]

Müverrih Ebilfeda bu adın Bızanslıların kuvvetten düştüğü bir

zamanda buralarda Ermeniler „ derebeylik şeklinde, hüküm sürmüşler ve

şehrin derebeyi öldükten sonra yerine (Kali) isminde karısı hükümet işine

baktığını yazmaktadır. Sonradan Araplar gramerlerine uydurarak (halikla) şeklinde yazmıştırlar.

Türkler ise şehrin adını ne Bizanslıların dediği (Teodiyosiopalis) ve

[1 ] Kari Riter, ceneralın iamioi Ermeni müverrihi tnciciyandan almıştır.|2] Lineh der ki: karilerimizin dikkat nazarını şu noktaya celbederiz ki mevzuubaha

olan Teodosyopolia (Karin) üzerinde bulunan ve aynı iami taşıyan kalenin eşi değildir.

Şu veaikadan anlaşılıyor ki Imperator Karazda da böyle kale yaptırmıştır. Karanda

gördüğüm tepenin üstündeki kaynatma duvar parçalarının temelleri bunu doğru

kılmaktadır.

[3] Ebilfeda, Takvimülbuldan, S. 159. Kari Riterin Ermeni müverrihi Inciciyandan al*

dığı malûmatta 602 Milâdide Erzurumda Rumlarla beraber Ermeniler oturmuşlar. Karintis

veya Kali olarak şehrin adını kullanmışlardır, diyor ki bu da Ebilfedanın aözlerini

kabul ediyor demektir. Kâtip Çelebi iae Bizanslıların zayıflaması üzerine bu havali

vlerebayleri elinde kalmış (Kali) namında bir kadının şehre ismini verdiğini yazmıştır.

Page 16: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 17 -

«

.i

ne de Ermenilerin Karin adını, ne de Arapların Kalikla sini kullan* mışlar. Yalnız Karaz ın eski adı olan Arze yi almışlardır. Yukarıki

sayfalarda buna dair izahat verildiği gibi bu meseleyi 1318 hicri sene­

sinde Erzurumda basılan şehrin salnamesiyle bir kat daha gerçek kılabiliriz.

Bunda deniliyor ki (Roma imparatorlarından ikinci Teodosyos un ceneralla* rından birisi milâdın 410 tarihinde el’ an bulunduğu mevkide bu şehri bina

ettiği için Trodosyopolis tesmiye olundu. İşbu şehrin şimali garbisinde ve üç

saat mesafede Erzen veyahut Erdzen namile kadim bir kasaba mevcuttu. Milâdın 1049 tarihinde Alp Arslan kasabai mezkûreyi harap edip ahalisi

i eodosyopolis e intikal etmelerde namı aslisi olan Teodosyopolis ismi terk olunarak Erzenirrum [1] denildi.)

Erzurumda hüküm sürmüş olan Saltık oğulları ve Konya Selçukîlerinin

bir kolu olan MuÇisiddin Tuğrul Şah ailesinin paralarında eski harfle­

rin ( ) sile Erzurum yazılmıştır. Rum yeri mânasına gelen ve (j>) ile yazılan

Erzurum şeklinde yazılmamıştır. Misal olarak (İsmail Galibin Takvimi

meskûkâtı Selçukiyesinden MuğİSİüddİn Tuğrul un parasının suretini alıyorum.)

• d

•/_4 Aı w y r - *i < i\vuv- Ir Mi* ^ s

)A

4İ4 'l j Z 'İ »A» f1 V j JÛl/A lii 1

J«Aİ

•TT ı r V

Arap tarihleri (Arza - Karaz) ın Türkler tarafından harap edilip

ahalisinin Erzuruma gelip yerleşmesinden sonra şehre Kalikla yerine (Erzenirrum) demişlerdir. Bu da Siirt ile Ahlat arasında bulunan

(Erzen) den ayırmak için Erzeyi, (Erzenirrum) şeklinde kullanmışlardır. [2]

Bazı vakıfnameler, beratlarda (Erzenirrum) yazılı ise de ahali eskidan

olduğu gibi Erzurum şeklini kullanmaktadırlar.

V:

[1] Saloamei vilâyeti Erzurum S. 201. Salnamenin bu yazıları Linch, ile Dokini’nin

rivayetlerini biraz farkla taadik etmiştir, Dokini Arzeyi yakıp yıkan İbrahim İnal dedifi

halde aalname Alp Arslan yazmıştır. Salname bu vukuatın tarihini 1049 Dokini ISO

tbnil Esirde 440 hicri göstermiştir ki bu tsrihler birbirine uymaktadır. Yine Dokini

(Karaze) (Arze) dediği halde salnrme (F.rzen) demiştir. Karazın, Erzuruma düştüfü •ciheti ve mesafeyi salnamede Seyyahların tarifine temam uymuştur.

|2] Ebilfeda C. S. S. 153(Erzen) kelimesinin lügat mânası Farisîde darı demektir. Ş. S. Kamusu Tür ki S . 39

2

1

t

ı

4P

Page 17: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 18 —

Kale ve Surlar

Şehir eskiden küçük kiremittik ile Kars kapısının dışarısında bulunan

gümüşlü kümbedin on beş dakika ilerisine kadar damgacılar mevkii ara­

sında şarktan garba doğru uzanmıştı. Bu uzunluk bir buçuk saat bir mesafedir.

Şimdiki halde mahalleler bir tepe üstünde bulunan dört köşeli

kalenin etrafını çevirmiştir. Küçük kiremittik tabyasından şehrin garp ve

cenup hududuna kadar olan yerler mezar, tarla ile örtülmüştür. [1]

Yukarıda gördük ki Erzurum askeri bir şehir olarak kurulmuş ve

zaman, zaman müdafaasının kuvvetini artırmak için şehrin etrafı ve içi

kuleler, yüksek duvarlarla kat, kat tahkim edilmiştir. Şarkî Koma impe*

ratorlugu İrana karşı iki büyük şehrin tahkim ve müdafaasında çok

ehemmiyet vermiştir. Bu şehirlerin birisi Diyarıbekir, diğeri Erzurumdur.

Ve uzun zaman iki hükümet arasında hudut olan bu şehirler etrafında

kanlı savaşlar olmuştur. Gerek Roma ile Iran ve gerekse bunlardan

[1] Sultan Abdülâziz zamanında küçük kiremittik tabyaamda çalışmış olan bir

ihtiyar oralardan tandır, bakır kapların çıktığını söyledi. 333 senesi temmuzun ikisinde

Erzincan kapısınıu sökülüp ve eşilen mezarları altından Sultan Ebu Saidin gümüş

paralarını toprak bir güveç içinde amele buldu. Ve yioe mezarların altından el değirmen

taşı, sn kuruni, tandır kırıklarının çıktığını gördüm 934 haziranın yirmi birinde

köşk kabristanları eşilip kaldırılırken, köşkün altında ikinci değirmenin karşısın­

daki mezarlıktan üç tandırla iki çini sürahi amele tarafından kazma ile kırılmıştır.

Bunların kırıklarını saklıyorum. Bu tandırla çini sürahi mezarlar kalkıp da altındaki

ham topraktan bir buçuk metre derinlikten çıkarılmıştır, öyle ki beş metre eşilen

bu mezarlığın maktamda toprağın görünüşü şu şekildedir. En üst mezarlık olup

altında bir buçuk metre ham toprak yine, bir buçuk metre altındaki topraktan tandır

kırıkları, çanak çömlek parçaları, yapı taşları çıkmaktadır. Yine Kars Kapısının

içerisinde dört sene önce cirit meydanı olan yerde yıkılan kel kümbedin temeller»

yanında hamam harabesini 306 tarihinde tarihçei Erzurum müellifi Nusret efendi gördüğü

gibi bu hamamı görüp gezen ihtiyarlardan da işittim. Bu ¿sarın mukayesesinden çıkar*

dıgım netice şudur. Bunların pek eaki zamandan kalma olmadığı ancak dört yüz

aenelik eşya parçaları olduğunu şekil ve biçimleri göstermektedir. Bu mezarlık ve

tarlaların yeri önceden evlerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Murat paşa mahatleainio

ihtiyarlarından yaptığım tahkikata göre Erzincan kapışının o geniş mezarlık yerinde

bostan ve mahalleler varmış, hattâ mahallenin birisinin adı da (Mangasar) imiş. Şehrin

küçülüşü sebebler tarih kısmında yazılacaktır.

Page 18: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

daha eski milletlerde Dicle ve Fırat vadilerinde çarpışmışlar, garptan

gelen hücumları nasıl ki şark akvamı bu vadilerde durdurmağa çalış*

dıkları gibi, şarktan Anadoluya icra edilen hücum ve akınları da yine

bu vadilerde karşılamışlardır. Cen gizin akıniarını, Selfukiler, Timurun

hücumlarını Karakoyun, Celâyirliler durdurmak için çok kan dökmüşlerdir.

Binaenaleyh tarihte, Anadoluya akın eden Türklerin geçiş yolu üzerinde

bulunan bu nehir vadilerindeki Türk şehirleri, Türklerin medeniyet ve

tarihinde çok mühim rol oynadığından dolayı bu şehirlerin tanılıp bilin»

mesı bizim için çok ehemmiyetlidir.

Erzurumun şimdiki halde sağlam olarak kalan iç kalesinin duvarlariyle

ve bir de şehrin ötesinde, berisinde görülen sur parçalarından başka birşey

yoktur. Halbu ki Bizanslılar, Saltıktılar, ve Konya Selçukilerin bir kolu

olan Erzurum Selçukilerinin yaptırdıkları kuleler, ve yüksek duvarlar

bütün ortadan kalkmıştır. Yalnız iç kale surunun cenuba uzanan duvarın* daki kule kalmıştır ki burada Ebu ishaki Kâzrunî metfundur. [1} Halouki

Linçe göre bu kulelerin sayısı altmış iki imiş. Ibni Bibi de sayısını

göstermiyerek kulelerin çok olduğunu, Cengiz ordusunun kuleleri almak

için zorluk çektiğini yazarak Unc'in rivayetini gerçek kılmaktadır.

Şimdi yok olupta eskiden mevcut olan bu sur duvarların yerlerini bir

çok araştırmalar neticesi olarak bulduğumdan ve bu yerleri bir çok

vakıfnamelerin dükkân, evlerin hudutlarından bazıları sur duvarlarına

tesadüf etmesi veyahut yakınında bulunması yüzünden bu araştırmalarımı

kolaylaştırmış olduğundan Erzurumun orta zamandaki kale ve surları

böylece meydana çıkmıştır.

Şehrin cenup tarafında ve şimdi kısmen mevcut olan Haşan Basri veyahut Oâvur boğan mahallesinin üstünde bulunan sur Kumlu derenin

üstünü takip ederek Gümüşlü künbct ın önünden Top dağına yakın

derin derelerde hitam bularak şehrin cenup ve şarkını kısmen çevirerek

dereye kavuşur. Şimale doğru uzayan kısmı Haşan Basri, licbia hatun

türbesi önünden bitpazarinda hâlâ görünen sura karışır. Buradan şimale

doğru devam ederek Tophane oteli istikametinden Gürcü kapısına kadar

(İş Bankasının karşısındaki bakkal dükkânları) buradan garba doğru

uzayarak millet bahçesinin karşısından Zorlu oğlu mezarının arkası

[ I ] Ebu İlhak umumi bir seyahati çıkıp Bursa ve Edirnede makam edinmiş, andan

yineErsuruma ft lipTtbriı kapısının iç yüzünde bir kulei asîmi darülkararı bakî ittihaz

eylemiştir. Evliya Ç. 2, S. 218.

— 19 —

Page 19: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ 20 -

Kân yolu üstü |1] ve Oez mahallesinin cenubunu çevirdikten sonra

sur cenuba uzayarak ( Aleftar Abdürrahim) in un fabrikası, nümune ve

askerî hastahaneler. (Kitapçı Mustafa) evinin yeri ve yukarıda yazıcı pınarının üstü [2] değirmenin biraz yukarısı, yine buradan sur şarka

dönerek, dere mahallesi ve Çırçır, Yoncalık, Kırmacı mahallelerinin üstünden

geçerek, Gâvur boğan yahut Haşan Basrideki surla birleşir. Şarktan

vukubulan hücumların Zor kapısı da bu surun şarka taraf olan yani Kumlu deredeki kapısıdır.

Dışarıdan birinci sura olacak hücumu ilk hamlede durdurmak için sur duvarları derin hendeklerle çevrilmiştir.

Meşhur (Abaza Mehmet pasa) isyanında (Hüsrev paşa) orduları Erzu- rumu dört taraftan muhasara ettiklerinde Haşan Basri, Gümüşlü kümbet taraflarından surlara doğru hücum edildiğini ve bu surlar önünde derin hendeklerin bulunuşunu. Surların sağlamlığını, bir çok kuleler ve burçlarla tahkim edildiğini (Naima) yazmaktadır. [3]

İkinci sur. Lise binasının arkası [4] İsmet paşa mektebi ve Merkez

kumandanlığı binalarının arası, ‘ hapishanenin garbındaki meydanlık, Erzincan kapısında yanan sinemanın yeri, Yakutiye kışlasının garba

bakan pencerelerinden yirmi metre ilerisi, odun meydanında elan görünen

küçük, büyük, bu sur duvarları Gürcü kapısında, pastırmacının

dükkânlarından, İş Bankası, bezzaz dükkânları, Hacılar hanı, muhasebei

hususiyenin dükkânları, Tophane çeşmeleri biraz daha yukarıda, Çifte minarelerin otuz metre şarkında bulunan yer ki buraya kale kapısı derler. (Bu kapının yalnız harap kulesi durmakta olup şimdi fırındır.)

[ 1| 1243 hicride tanzim edilen Mirza Mehmet mahalleli Ummehani hatunun vakfiye­sinde (Gez mahallesinde cebir kapısı) ibaresi yazıldır. Bu kapı çok mühim olduğundan Saltıkiler ve selçukîler zamanında Gürcülerin şehre hücüm ettikleri kapı burasıdır.

[2| Buralarda kalın sur duvarlarının parçaları şimdiki halde vardır.

I3J Vezirâzam Rumeli askerile Haşan Paşa (Haşan Basri olacak) Varuşi tarafından yedi top ile Sivas ve Anadolu ile Yeniçeri ağası Erzincan kapısından beş top ile Ahmet paşa gümüş kümbet tarafından ve magra Mehmet bey Oürcü kapısından metris kurup ge­dikler açtılar ve toprak sürmeğe mübaşeret olundu. İçeriden gerçi top ve tüfenk ile cenge mübaderet ederlerdi. Lâkin senei sabıka gibi her kulede nice yüz cenk eri münhedim olan gedikleri bina eder askeri olmamakla Abaza müdafaada âciz idügüoü fehmeyledi. A/ahaza Erzurum kalesi bir hısnı hısin ve eflâke ser çekmiş bir hisarı metin olup top ile yıkılmak muhal belki bir taş koparmak mümteniülihtimal hususa dairesinde olan hendeki amikin gavrina erilmez ve semaya hemser olan kulel ve ihracına basar erişmez dökmekle zafer buluomak melhuz değil Hüsrev paşanın himmeti ile .. Naima C. 2. S. 435. 1038 M, 1628 M. de Krzurumun surları, derin hendekleri, kule ve burçlarının sağlam bir halde kaldığını Naimanın bu yazısı ile çok iyi anlaşılmaktadır.

|4] Lise bahçesinin şarkında Hundi hatun türbesinin yakınında bu sur duvarları ve temel izleri hâlâ duruyor.

Page 20: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 21Bu fırının on beş metre karşısında, saatçi dükkânından cenuba dönerek

çifte minarelerin arkasından, lisenin şimalinde ve binaya yakın bir yerde

çevresini bitirir.

Üçüncü sur, ikinci sur, duvarlarının otuz metre içerisinde şehri çevirir.

Bu iki sur arasına halk beden arası namını vermiştir. Bunların arası

derin hendekle çevrilmiştir. Sonradan hendekler dolmuş olduğundan

beden aralarında evler yapılmıştır. Bu surlarda dört kapı açılmıştır.

Birinci kapı Tebriz kapısı ki hâlâ kale kapısı yadedılmektedir. ikinci

kapı çifte minarelerin şarka bakan duvarının köşesi karşısında ve şimdiki

halde görünen sur duvarlarıyle bu köşe arasındaki yoldur.

ikinci kapı gürcü kapısı olup tş Bankasının yeri ile buğday hâlinin

yeri. Surların birinci e ikinci kapılarıdır. Eskiden bunlar arasında

dükkânlar varmış [Ij.

Üçüncü kapı Erzincan kapısında ve yanan sinemanın garbındaki duva*

ra çok yakın çeşmenin yanındaki yer, her iki surun kapısıdır.

Dördüncü kapı ise yeni kapı denilen yer ki Merkez kumandanlığı

[Şekil: 2 — iç kalenin şehirden görünüşü/

[1| H. 974 M. 1566 tarihli Ali paşa vakfiyeainde Tebriz kapılarının arasında Brik Süleyman Alemdar kahvesi) yazılmıştır.

Page 21: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 22 —kışla binasiyle anbarların kapısı arasındaki küçük meydanlığın yeridir.

Bu kapı (M. 1737 H. 1150 tarihlerinde yapılmağa başlamıştır. [1]

İç kale bu surların ortasında yükselen tepe üzerine kurulmuştur, kale

dört köşelidir. Bu kalenin duvarları yüksektir. İkinci surun duvarları şimal

ve cenup taraflarından İç kale duvarına bitişik olduğu izlerinden belli

[Şekil '.3 — İç kalenin plönıj

olmaktadır. İkinci ve üçüncü surların üzerine lüzumunda konulan ve

kaldırılan köprüler varmış, surlar şehri düz bir daire şeklinde çevirme*

miş bir takım üstüvani ve kâh köşeli kuleler (surların ileri çıkıntılar;,

köşeleridir.) Ahali bunlara Hisarı bişin, veyahut sadece Hisariçc Adını

vermiştirler. Bu HisariçeUr surların gilidi mesabesindedir. Bunlar bir

kule gibi olup mazgal deliklerinden Hisarı almağa uğraşan düşmana karşı

mazgallardan taş, ok atarak uzaklaştırmağa çalışır. Düşman da taş atan

mancınık ile veyahut çengelli merdivenlerle Hisarın üstüne çıkmağa

çalışır. Ve böylece sur Hisar'ıçelerinden birini aidimi civarındaki burç­

lara hücum eder. Çok kuvvetli ise üçüncü sur duvarları üstüne geçer

ve hundan sonra iç kaleyi zorlayarak almağa çalışır; eğer muvaffak

olursa şehre hâkim olmuş olur.

[ 11 Kalenin kıblesinde Tebriz kapısından ta Erzincan kapısına varıncıya kadar bir

kat kale esasına mübaşeret olunarak bazı yerleri adam boyu rûyu zemine çıkmış ise de itmamı müyesser olamamıştır. Evliya C. 2 S. 214. Evliyanın dediği sur çifte minare­lerin cenubu; lise ve anbarlarin önü ve hapishane binasından geçen duvardır. Halihazırda bu duvarlardan eser kalmamıştır. Yalnız hapishanenin garbındaki meydan­lıkta kaynatma duvar izleri belli olmaktadır.

Page 22: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurum surları tarihin kaydettiği en meşhur hücumlardan birisine

nasıl uğradığı ve hisUriÇıUrin nasıl müdafaa olunduğunu ğerçi şehrin

/Şekil : 4 — iç kuleyi çeviren tur ve kuleler)

tarih kısmında yazılacak ise de burada bahsimizle alâkası olduğu

için kısaca yazıyorum. M. 1241 de Moğul ordusu Erzuruma hücum ede*

rek (Manunik) taş atan makinalarla şehri muhasara etti. Çok şiddetli

harplerden sonra şehrin hisariçelerinden birini muhafaza eden (Duvin) adında bir hıristiyanı Moğul kumandanı (tiaycu) elde ederek gece bu

hisara merdiven kurdurmuş ve kapının kilidini Moğullar kırarak hisari* çeyi zaptetmişler; surların içine girerek şehri almışlardır [1].

[1| Ibni Bibi Tevarih Ali Selçukta Hisariçenin alınmasını şöyle kaydeder. ¿ y i•l-*» ItJ T"1* JİT.O jy~ y ' ) * A "♦¿T1* J j - » i ¿İJ». i —1Ö-I jiv V fÇ ij I.-» / 'ı y\* >'/ V*\ (Üçdört satır aşağıda) fiLj -

>*?.» '.»j'r i ¿iı^u ? j ju i; •s*—l i * —•*!» ^ \ t r “ ı * y • y y & ı j - . j *

.¿i; ^ Ail_jCi Müverrih diyor ki Moğullar Erzurumu muhasara ettiler manci*nıkle şehrin surlarına gece gündüz taş attılsr Hisariçeyi müdafaa eden kumandan gizlice Baycuya gönderdiği mektupta bana aman veriısen kaleyi teslim edeceğim. Baycu silâhlı ikiyüz adamı kuleye gönderdi; bunlar burca çıkarak Hisariçenin küçük kapısının kilidini kırdılar. Ve sonra şehre girdiler.

Page 23: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 24 —Erzurum surları on dokuzuncu asırda ehemmiyetini kaybetmiş 1829

Haziran, Rusların Erzuruma ilk gelişlerinde şehrin iç kalesini Topdağından bombarduman ederek az zaman sonra şehri aldılar Toplara karşı iç kale büyük hedef teşkil ettiği bu harpte anlaşılmıştır. Ruslar büyük kuvvetle müdafaası mümküm olan bu iç kaleyi bırakarak az kuvvetle müdafaası kolay ve civarında dağlardan görünmeyen şehrin Bakırcı ve Boyahane mahallelerinde yeni bir iç kale yapmışlardır |1]

(1] Edirne muahedesinin imzasından sonra fark ordusu kumandanı Ilu trev Paşa

ordunun sivil memurlarının ileri gelenlerinden Şirvanlı Fatih efendiyi Erzurumda bu­

lunan Rus baf kumandanı Paskeviçin yanına barışıklık meselesi için göndermiş ve Fatih

efendi bu işlere aid Husrev Paşaya rapor vermiştir. Raporda iç kale hakkında şunları yazmaktadır.

Kumandan Erzurumda bir ziyafet tertip eden fakiri ve ceneraiları davet eyleyüp

esnayı taamda tercümana hitap edüp dedi ki Erzurumda bina ettiğim kaleyi Fatih efen­

di seyretmiş mi cevabında tercüman etmedi dedi Badettaam filin cenaral ve sen dahi

efendiyi götürüp kaleyi seyrettiresiniz dediklerini tercüman mesfur ifade ettikte aevb

acizanemden bu veçhile cevap verildiki ben hadeemei devleti aliyyeden olduğum hase-

bile seyir ve temaşa eylediğim kalenin devleti aliye tarafına verilmesi icap eder bu su­

retle razı olunursa temaşa ederim ve illâ iktiza etmez bu meali tercüman beyan eyle­

dikte efendi bir defa seyreyleSİnler badehu cevabını veririm dedi taamdan sonra tercmüan

ve cenaral beraber oldujfu halde varılup tamamen burcu barusu hendesei nezareye alındı

filvaki kaleyi mezbure metin ve müstahkem bir kale olmuş zira Erzurumun kalei kadi-

mesinin etraf ve havalisi hane vedekâkinden ibaret olduğundan başka canibi şarkide

top dağı ve garbiye mail kiremidli dafı dedikleri dallar şehri mezkûrun kurbunda vaki

olmakla ihateai emri müşkil olmağın şehri mezburu düşmandan muhafaza eylemek alt­

mış bin askere muhtaç idi elyevm Rusyanın bina eyledikleri kaleyi iç kale livarından

bed’edip boyahane mahallesinden alup yıktığı yetmiş dört hanenin mahallinden ve

bakırcı camii şerifinin karşusundan divar ve berten çekip eski kale divarına bitiştirip kal­

ayı kadimeyi terk edip kapularını ve bazı mahallerini yıkup fakat Gürcü kapusu ipka

olunup bir kapu dahi kendileri dahi canibi garbiye küşad eylemişler velhaaıl bu kale

üç bin a-Jamla muhafaza olunur zikrolunan dağlardan ve aair mahallerden derununa

top ve humbere isabet etmez kalei mezkûru terk etmedikleri halde Erzurum kalesinin

tecdid ve tamiri vafer akçaya tevakkuf edeceği mutaleasile zikrolunan kalenin ter. kine ibram ve kabulü dahi ima olunmuş idi.

Badehu Erzurumda oturan ceneral Pingratif tertibi ziyafet edip tarafı ialâmiyedeo

müftü efendi ve kendilerinin dahi iki Patrikleri davete hazır olup badettaam bir tepai

üzerinde iki bardak şerbet getirilüp cenaral mesfur kendi elile bir bardasını fakire ve­

rip diğer bardağı kendileri alup musaleha şerbeti nuş olunup badehu tarafeynden dua

olunup şevketmeab efendimiz hazretlerine dahi ibrazı dua ve sena eylediler.Tarihi Osmanî encümeni mecmuası S ‘ 900

Fatih efendinin tarif ettifi kalenin şimdiki halde Ço$u yıkılmış yoktur. Yalnız (atr

başı kulbu - kulesi) civarında tahsil şubesinin karşısında kaynatma duvarların bir parçası kalmıştır.

Page 24: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 25 —İç kalede evvelce bulunmuş olan anbar ve kışla duvarları biraz harabe»

bir halde durmaktadır. Rusların Erzurumu ilk işgal edipde çekildikler»

zaman bunları yakmıştır. [1]

Burada on sekizinci asırda Osmanlıların kullandığı topların büyük ve

küçük yuvarlak taş güllelerinden birkaç tane bulunmaktadır.

Osmanlı imparatorluğunun kuvvetli zamanında yani M. 1591 de Er­

zurum kalesinin hisarları, burclerı iç kalede bulunan dergâhı âli yeniçeri topçularının kışlalarının tamiri, kışın anbarların ve diğer debboyların kar­

larının görünmesi, buna benzer işlerin yapılması için Erzurum ova­

sında, şehre yakın olan köyler bir takım tekalif ve rüsumdan affedil­

miş, buna mukabil kalenin tamir ve diğer işlerinde hizmet etmeğe mü­

kellef tutulmuşlardır. (2)

İkinci ve üçüncü surların çevirdiği şehre, kale içi adı verildiği gibs

tepedeki dört köşeli kaleye de iç kale demişlerdir. Burada ev yoktur sırf

yeniçeri topçu kışlaları anbarlar, depolar bulunmakta imiş.

Birinci sur çok geniş araziyi kapladığından bu birinci sur ile ikinci

sur arasındaki yerlere varuş namı verilmiştir. [3]

[ 11 Fatih efendinin bu muharebeye aid raporu tarih oaınani encümeni mecmuası a; 89^ da yazılıdır.

j W* j l j i J 4ı 1 ^ JL* y 4ı Is r i j J »!»* ' X [ 2 J

karyei mezbur halkı Erzurum kalesinde vaki olan beylik anbarlar, burçlar ve damlara

lâzım olan hizmetlerin uhdelerinde olup (okunmadı) hizmetlerinde ihmal ve müsamaha

etmeyeler avarızı divaniye ve tekâlifi örfiveden emin olalar. Kaydı defter olundu bun­

dan akdem derkâhı âli topçuları ağası Mustafa mektup gönderip Frzurum kalesine..

Müdir ¿e Erzurum kalesinde vaki olan beylik anbarlar, damların burçların lâzım

olan hizmetlerin uhdelerinde olmağın mademki hizmet edüp ihmal ve müsamaha et­meyeler ve avarızdan muaf tutuldular

İstanbul tapu daireainde eski kayıd defterleri defter mufassal Errurum cild evvel s:

80 den itibaren (bu defterler siyakat yazılı olup okunmasında çok zorluk çekilmiştir).

[3 ] Cenup varuşu yedi mahalledir; pazar başı mahallesi de dahilinde olup sular*

çoktur (Burası Haşan Basri suru içindedir). Tebriz kapısı varuşu, bir bayır başında, dar afarı mahallesinden dölükler mahallesinden ta gümüşlü kümbede varıncaya kadar

sürer pek büyük bir varuştur. Gürcü kapısı varuşu. kalenin şimal cihetinde olup için­

de nice bin hane ve dükkânlar ve hanlar vardır. Hâlâda mamur olmadadır. Cümle

bazirgânlar bunda sakin olup dururlar. Hakirin kâtibi olduğum gümrükde bundadır,

dört çevresinde Arap, Acem. Hind, Suod, Hatay, Huten bazirgânlarının haneleri var­

dır. İstanbul ve İzmir gümrüğünden sonra en işlek gümrük bu Erzurum gümrüğüdür.

Zira tüccarine adalet ederler.Erzincan kapıaı varuşu. kalenin garp canibinde deve çeşmesinden ta. Ali değirme­

nine kadar sürer büyükçe bir varuştur. Ekseriyetle Ermeni reayası sakin olduğundan

Page 25: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 26 -Tebriz kapısının surlarındaki kale kapısını gören yaşlı ihtiyarların

anlattıklarına göre kapı dökme demirden yapılmış alt ve üstünde değir­

men taşı gibi taşların deliklerine kapının mili geçirilmiş ve yine alt

üst eşikleri sert taştan imiş, üst eşikte küçük bir döner kule var imiş

içinde nöbetçi oturur imiş. Bu kuleden diğer kapıların kuleleri görü*

nürmûş, güneş battıktan sonra kapılar kapandığından içeriden ve dışa*

ndan hiç bir kimse girip çıkmazmış.

Erzurumun iç kalesi, surları, hisariçeleri 1853 Kirim harbinin başla*

yacağı sıralarda ve harp içinde bir çok kısmı yıkdırılarak büyük kire­

mittik ve Top dağı veyahud ( Mecidiye) tabyaları bu kesme taşlardan ya­

pılmıştır [ l j bu surların kapılarında, Hisariçc lerde Bizans, Selçuk, OsmanlIlardan kalma bir çok kitabeler varmış [2] bunlar gelişi güzel

sökülerek her biri bir tarafta kalmıştır.

Şimdiki halde bu sur parçalarında hiç bir kitabe yoktur. Halbuki

Selçukiler, Erzurum kalesine çok ehemmiyet vermişler ve burayı daimî

surette emniyet altında bulundurmak için Trabzon bizanslılarına karşı

Bayburdu, Gürcilere de mıcenkerd, avrtik, ziyvin, kalelerini çok sağlam

Bir surette yaptıkları düşünülürse Erzurum kalesinin bunlardan ne kadar

üstün olduğuna şüphe yoktur.

Kale ve surların ikinci defa olarak yıkılışı H. 1282; M. 1865 de dir.

Bu zamanda çarlığın istilâsına karşı Erzurumu tutabilmek için o devrin

tâbiye usulüne göre şehir yeni baştan istihkâmlarla teçhiz edilmeğe

başlanmıştır, bu çalışma 1877 harbine kadar devam etmiştir.

on üç adet kiliseleri vardır; ayinleri üzere bunların ileri gelenleri mavi çuha giyerler.

Başlarına peşkir tararlar. Ednaları şal, kebe giyip ayaklarına nazik çarık giyerler. Ga­

yet reneber reayası vardır. Ermeni kadınları yaaaı başlı beyaz izar çarşeb bürünürler

Evliya, c: 2 a! 214 Evliyanın gördüğü Erzincan kapını varuşu, gümüşlü kümbedden

mahalle başına kadar yerler şimdi tarla ve bir kısmı büyük meydanlık, mezarlık

olmuştur.[1 ] Bu tabyalar Erzurum Vali ve kumandanı Z a rif Mustafa Paşa zamanında yapıl­

mıştır. Bu tabyalarda çalışmış olan amelelerden Erturumda tek tük yaşayanlar vardır.

Zarif Mustafa Paşa Kırım harbinde ordu kumandanı olmuştu. Fakat İngiliz müşaviri

.askerisi Vilyamsın teşebbüsile azledilmiştir.

1853-1855 Türk Rus harbi ve Kırım seferi : S. 106

i?] Linch kitabında iç kalede Bizans ve Türk kitabelerinden bahsetmektedir. Yaşlı

ihtiyarların sözlerine göre kale duvarları tökülürken bir çok mermer kitabelerin kırık

parçaları ötede beride uzun müddet kalmış ve sonradan bunlar birer suretle zayi olmuştur.

Page 26: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu yeni istihkâmlarda kullanılmak Özere surların kesme taşları işlen­

miş, bu suretle duvarların mühim bir kısmı yıktırılmıştır, istihkâm*

ların piiânlarını yapan meşhur Fosfor Mustafa Paşadır. [1]

[\ \ MuBİafa Arşa on iki «enede Erzurum istihkâmlarını milyonlar sarfile bitirmiştir.

Başımıza gelenler S. 436 Erzurumun şimdiki kapıları olan Kars, Ardahan, İstanbul,

Harput kapıları, anbarlar. Aziziye tabyası, küçük kiremittik, Firdevs oğlu kışlası,

şimdiki iş oca£ı ve daha sair binalar hep 1865 den 1877 seneleri zarfında yapılmıştır.

Gerek önce ve gerek bu tarihlerdeki yapılan istihkâmlarda Erzurum ahalisinin çok

gayreti görülmüştür. Hatta birçokları parasız olarak gönüllü amele olmuş, coşkun bir

yurt aevgisile çalışmışlardır. Ahalinin yurtlarına karşı göstermiş oldukları bu yüksek

hamiyet ve sevgi misallerinden birini teşkil eden bu vesikayı aynen naklediyorum:

Sureti emirname! cenabı vilâyetpenahi 27 Zilhicce 82 ve 30 Nisan 1282

Erzurum istihkâmatiyçün vilâyet dahilinde bulunan mahallerden üç bin gönüllü

amelenin hemen tertibile cem ve istihdamları hakkında fi gurrei Zilhicce 82tarihli şeref

varit olan emirnamei sami meclisi idarei vilâyete havale ile mütalâa olunarak işbu

üç bin nefer amelenin istihdamı tasavvuru üzerine iradei seniyyeai istihsal ile havalât

ve masarifatı derdesti tesviye olup istihkâmatı merhumenin mevsimi imaline az bir

müddet kalarak vilâyetin cesamet ve nüfusun kesretine göre mezkûrülmiktar amelenin

gönüllülerine bakmıyarak elviyeden tertip veçhile celbi sureti mümkün olacakından

amelei mezkûrenin münas’bi veçhile elviyei mülhakadan tertibile celp ve istihdamı ve

gelecek amelenin geceleri beytutetlerine muktazi çadırlar canibi miriden verilmek çünkü

şehir dahilindeki gönüllü amele bundan müstağni olduğundan, işlerinden hasta Zuhur

eder ise ssyei merhamet vayei cenabı padişahide merkezi vilâyette kâin hastahanede

tabip marifetile meccanen tedavi ettirilmek ve yevmiyeleri beşer kuruştan beher hafta

lıaşında hilhesap peşinen ita edilmek üzere toprak eşip taşıyacak amelenin celbi mec­

lisi kebir idarei vilâyette kararlaştırılarak keyfiyet ba mazbata babıâtiye arz olunmakla

kararı mezkûr veçhile elviyei mülhakadan celbi lâzımgelen ücretli amelenin miktarını

mübeyyin puslalarını mahallerine irsaliyle amelei merhumenin toprak işinde istihdama

elverişli güçlü ve kuvvetli olmak üzere mezkûr puslada gösterilen miktardan bir nefer

noksan olmıyarak tedarikile mevsimi ameliyat olan şehri Mayısın on beşinde burada

mevcut bulunmak üzere behemhal merkezi vilâyete izamları hakkında tahrirat tastiri

(âzımgelecegi meclisi mezkûrdan ba mazbata ifade ve emirnamei samii mezkûrun bir

sureti muhricesi dahi leffen ba'sı isare kılınmış ve ehemmiyeti maslahat ise müstağni

beyan bulunmuş olmakla olveçhile harekete himmet ve musaraat buyurmaları siyakında

terkimi rakimei senaveriye ibtidar kılındı efendim.) O tarihte Erzurumun vali ve askerî

kumandanı olan Mehmet Emin Muhlis Paşanın bu emrinden anlaşıldığına göre şehrin

istihkâmları acele yapılması için ahaliden yazılan üç bin gönüllü amele bu büyük işin

haşarılamıyacagı anlaşılmış gündeliği S kuruştan binlerce amele daha tedarik edilmesine

karar verilmiştir.

— 27 -

Page 27: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Kars kapısı istihkâmları yapılırken en eski Türk mezarları da düzlenmiştir [t].

Bu harpten sonra Kars, Batum, Ardahan sancaklarının elimizden

çıkması üzerine Erzurumun önünde müstahkem şehir kalmadığından

1878 den 1887 ye kadar şehrin tahkimatına ehemmiyet verilmiş. Bu işler

için iç kaleden cenuba uzanan surların kesme taşları söküldüğü

gibi diğer duvarlarda yıkılmış ve taşlar yeni yapılan istihkâmlarda kulla* nılmıştır. O tarihlerde yine Erzurum ahalisinin büyük gayretleri görül* müş ve mahallelerden gönüllü amele yazılarak çalışmışlardır [2],

Erzurumun surları, kalesi hakkında araştırma ve görüşlerim burada

bitiyor. Şimdi yabancı milletlerin seyyahları, bu surlar ve kaleye dair

görüşlerini kısaca yazmak mecburiyeti vardır, çünkü bunların Erzurumu

bu yüzden nasıl tetkik ettiklerini ve buna dair düşüncelerini anlamamız

lâzımdır. Bu sayede Erzuruma onların ne kadar ehemmiyet verdiklerini bilmiş olacağız.

Ermeni müverrihi Kiryakosiün rivayetini kaydeden meşhur coğrafyacı ( Kari Biter) kitabında Erzurumun orta zamandaki kale ve surları hak­kında der ki:

(Erzurumun etrafı üç kere kaynatma duvarlarla çevrilmiştir. Birinci

dışarı surun adına (Hahaboris) derlermiş, ikinci sur ki birinciden daha

alçak olup bundan sonra çeviren duvarın arasında derin hendek var imiş.

Şehri çeviren bu ikinci duvara ( Kerkiniboris) denilmekte imiş, bunlardan daha az geride olarak İç kale adı verilen hisarlar bulunurmuş.

Duvarların kalınlığı on ayaktır. Her bir hisarın dört kapısı varmış ve her bir hisarın üstüne köprüler konulmuş. Bütün hisarlarda yetmiş dört kule var imiş [3] ).

[1] Gümüşlü kümbetten Çifte kardeşler mezarına kadar olan yer hep Selçuk me­

zarlarının aüslü aandukalarile örtülü imiş. Şimdi yalnız Gümüşlü künbet ile. Çifte kar­

deşler arasında ve yolun kenarında biraz yüksek olan kaynatma bir çevirme içinde Aye-

telkürai yazılı eski bir selçuk mezarı kalmıştır, bunun da taşları kırıktır. Selçukiler zamanın

da şehrin mezarlığı hemen her kümbet (türbe) nin yanındaki yer mezarlık imiş. Şehirde

yıkılmamış olan on türbeden yalnız üç kümbetlerdeki mezarlık Selçuk devrinin mezarlığı

olarak gösterilebilir, burada iki sanduka ile ayakta duran taşlar vardır. Diğer türbe­

lerin yanlarında evler, sokak bulunmaktadır. Kara kapısındaki eski mezarlsrı gören

ihtiyarlardan yalnız Dere mahalleli Fayat oğlu 120 yaşında Yusuf kalmıştır.[2 ] Bu gönüllü ameleler meyanında babam Mıktat oğlu Ali Rızada vardı. Saglıfın*

da bana kaç defa 1886 da çalıştığı Aziziye ve Topdagındaki top siperlerini büyük bir

yurt aşkile kazdığını ve iki yaz çadır altında geçirdiği hayatın zevkini ömründe,

tatmadığını ve bunu unutmıyacafını vakit vakit söylerdi.

[3] 1843 de basılan Riterin kitabı C. 6 S. 760

— 28 —

Page 28: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

¡{iter bu rivayeti yazdıktan sonra kitabının diğer sahiielerinde Rusların

tetkikini de kaydetmekte olup şunları yazmaktadır.

(1829 da Ceneral Paskeviç Erzurumu aldıktan sonra şarkın mühim

geçit yeri ve Anadolunun medarı istinatgâhi olan yegâne kalesi ve müs­

tahkem mevkii olmak hasebile Ruslar bu şehre ehemmiyet vermişler ve

bunun hakkında coğrafî, tarihî malûmat toplamağa özenmişlerdir [1].

Rtıslara göre Erzurum İç kale, orta kale, dış kale namile üç kısım

olup asıl şehir iç kalede imiş. İç kalenin kale ve surları iki ve üçüncü

surlara hâkim olmakla beraber uzak, yakın yerleri gözliyecek bir

şekilde imiş, tç kalenin sekiz kulesi olup bunların yüksekliği 50 sajin ve

20 sajin eninde imiş duvarların kalınlığı 1,36 metredir. Kale içinde 50

sajin yüksekliğinde ve içerisi 500 kişi alır bir kışla, iki cami ile bir ku­

mandanlık mevkii vardır. İç kaleyi çeviren diğer sur duvarları da kalın

olup bunların üzerlerinde yüksek kuleler yapılmıştır. Bu kulelerin sayısı

62 dir. Surlardan dışarıya ancak dört kapıdan çıkılır. Bu kapılarda Teb*

riz% Erzincan, Gürcü, ttarput kapılarıdır)

Linch e göre Erzurumun kale ve surlarının bizanslılardan kaldığını

yazmakla beraber Türklerin kapılar üstünde koydukları kitabeleri de

bildirmektedir.

Müellif en çok Bizanslılarınkine ehemmiyet vermiş Türklerinkinden

üstün körü bahsetmiştir.

Halbuki iç kalenin cenuba bakan duvarlarının bir kısmı ile garp,

şimal, şark tarafları Saltikilev zamanında yapılmıştır. Nitekim saat

kulesinin kitabesi bunu göstermektedir. Buna dair bilgiler şehrin tarihinde

bahsedileceğinden, burada müellifin dediklerini yazıyorum: (Erzurumu

çeviren istihkâm cidarı veya müstahkem muhiti 1855 ve 1877 harpleri

arasında yapılmıştır. İşbu istihkâm cidarı bir veya muhtelif sıra topraktan

yapılmış ve bu toprak surlar hendeklerle çevrilmiş olup Paris*in istihkâm

cidarını andırmaktadır. Muayyen fasılalarla toplar konulmuştur. Takriben

3 mil murabbalık bir mesahai sathiye kaplamaktadır. Dört büyük kapı

ile mücehhezdir. Garpteki kapının adı Erzincan, şarktakinin Tebriz, şimal

ve cenubu garbi kapılarının adları ise Olti ve Harput kapılarıdır. Her

kapıda nöbet bekliyen nöbetçiler mevcuttur. Surlar dahilinde bulunan

11 ] Ceneral Paakeviçle beraber şehirde Cojrafî ve tarihî tetkıkat yapmak üzere

gelen Ermeni tarihçini Inciciyan Erzurumda Rualarla beraber bu huıuata çok çalışmıştır.

Sekiz ciltten ibaret olan Ermenistan tarihini yazmıştır.

- 29 —

Page 29: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 30 —

yerin yalnız bir Icısmı evlerle kaplıdır. Yukarıdaki şehrin işgal ettiği

mesaha takriben bir mil murabbaı mütecaviz değildir.Erzurum yakın bir maziye kadar bir iç kale ve surlar ile müstahkem

şehirden, sur dışarısı mahallelerden ibaret idi. BizanslIlardan kalan

işbu surları takviye ve müdafaa için 62 kule mevcut idi. Bundan maada

surların müdafaası da hendekler vasıtasile temin edilirdi. Surların çevresi

takriben 3 veya 4 milden az olmadığı muhtemeldir. Ve hiristiyanlar için

surların içinde oturmak yasak idi. Surlar dört kapı ile mücehhez olup

bunların isimleri şimdikinin aynidir. Erzurumu 1839 senesinde ziyaret

eden Teksiyeye göre kapıların üzerinde yunan hurufatı ve duvar taşları

üzerinde mahkûk istavrozlar görülmekte imiş. Tcksiyenin tu sözlerini

benden evvelki İngiliz seyyahlarından ikisi tasdik etmiştir. Birisi Hamil- ton 1836 ve Pusser 1621 de bunları görmüşlerdir.

Pusser kapıların birisinin üzerinde görmüş olduğu sekiz köşeli bir

mermerde mahkûk Bizans kitabesini tarif etmektedir. Bana Adnanin

Yusufun anlattıklarına göre konsolos Taylor tarafından bu kitabenin

örneği alınarak J860 ve 1870 senelerinde (Britiş müzeum) e hediye edil-

iniştir [I]. Maamafi mevzuubahs vesikayı Ingilterenin millî hâzinesinde bulamadım. Kitabenin aslı ise yok olmuş gitmiştir|21. Yalnız Erzurumun ortası ve cenup mahallelerinin birkaç yerinde eski duvarların son parça­ları görünmektedir [3].

İç kale hâlâ mevcud olup şehrin en yüksek noktasında yükselmek­

tedir.)

[1] Bu iki Ermemden Yusufu Linch çocukluğunda l.ondrada tanımış olduğunu

kitabının Erzuruma ait bahsinde şöyle yazmaktadır : Çocukluğumda'; Londrada tanımış

olduğum Erzurumlu Yuauf bana bu memlekete ait söyledikleri hikâyeleri heyecanla

dinlerdim. Bir zaman sonra Erzuruma geldiğimde Yusufun Ingiliz konsolosluğunda

tercüman olduğunu gördüğümde çok sevindim ve şehre beraber geldiğim bir tngilizle

bir İsviçrelinin beni terkederek Rusya yolile memleketlerine gittiğini ve Erzıırumda

soğukların başlamasile o kış İngiliz konsolosluğunda kalarak baharda Londraya gittim

ve bundan başka bu memlekete bir daha gelerek şehrin tarih ve coğrafyasına dair tetki-

katımı derinleştirdim.

[2] 1813 de Erzurumu gezmiş olan Amerikalı misyoner Süthakat kale kapısının

üstünde Bizanslılar zamanından kalma bir kitabe gördüğünü ve ber ne kadar dürbünle

okumağa çalışmış ise de yerinin yüksek olması ve taşın boyalı olmasından dolayı oku­

yamadığını Kari Riter, yazmıştır. C. 6 S. 766.

[3] önce yazdığım gibi şimdi de burada hatırlatayım ki bu surlardan kalan kısımlar

Haşan Basrinin cenubu, eski odun meydanı, Tebriz ve Gürcü kapılarında bulunmaktadır.

Page 30: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumun tarihi

Erzurum tarihde iki suretle nam almıştır. Birisi askerî, diğeri ticarî;:

şehrin bulunduğu geçit bunların her ikisini de kendisinde toplamış oldu*

ğundan tarihte oynadığı rolde bu yüzden büyük olmuştur. 1878 den son*

ra Rusların yapmış oldukları Bakû, Tiflis, Batum demiryolu ile, son­

radan, bu yol Tebriz, ÇuJ/a ile birleşerek Erzurumun ticaretini azaltmış

ve yavaş yavaş ehemmiyetini kaybettirmiştir.

Askerî ehemmiyetine gelince bu öyle değildir. Şehrin kuruluşu şarki

Roma İmparatorluğunca tamamile askeri bir maksada mebni olduğundan

şehir o zamandan yani M. 450 senesinden şimdiye kadar bu ehemmiye­tini kaybetmiş değildir.

Ingiliz imparatorluğu dünyanın servet kaynağı olan Hindistanı e lle­

rinde sim sıkı tutmak, burasının emniyet ve selâmetini daima muhafaz»

altında bulundurmak için etrafındaki uzak memleketleri de göz hapsi için*'

de bulundurmağı Hindistanın selâmeti itibarile muvafık görmüşler hatta

Aydın hattını da bu maksada göre yapmışlardır. [1]

Erzurum Hinde giden dört yoldan birisi üzerinde olduğundan Ingi-

lizler bu şehir hakkında iyice tetkikat yapmışlardır.Yukarıda karaz bahsinde milâttan çok önce bu havalide hüküm süre»

Türk ve samı kavimlerin adlarını yazdığımdan dolayı burada bir daha

yazmağa lüzum yoktur. Milâttan evvel 110 senelerine doğru Anadoluda

pont adı verilen bir hükümetin doğduğunu biliyoruz. Bu hükümeti teşkil

eden ahalinin çoğu Türk olduğu ve hatta pont adınında Türkçeden boz­

ma olduğunu yazan tarihçilerde vardır. [2]

[lJTürk tarihî tetkik cemiyetinin çıkardığı tarih c. 4 a, 312

[2j Pontoa memleketi Aavayı «uğranın şimali şarkisinde vaki şimalen Karadeniz,

şarka» Kafkasya, garben Paflagonya, cenuben Kabadokya ve Galatya ile mahdut ve

ezminei kadimede Tibar, Şalib, Muzinik denilen Türk kabilelerile meakûndu. Muahhe-

ren Trabzon, Vamia (Amaaya) şehirlerine Yunanlılar hicret eylediler. Pontoa memleketi

Knbadokyanın bir kıamı olduğu halde hicretten 1142 sene mukaddem iki daireye tefrik

ve Füraler taraflarından Karnak namında bir zata tevcih olundu. IMiratüliber Diyarıbe- kirli Sait paşa C. 2 S. 198.

Şu cümlelerden anlaşılıyor ki milâttan 522 sene önce Kafkasyadan Kastamonuya

kadar Türklerin oturduğu kıt’anın ismi Pont imiş. Klâsik İran tarihinde yazılı olan

Pişdavyan ve Işkânyan devirlerinde bu kıt’a kâh müstakil ve kâh Iraniierin elinde kal*

Page 31: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 32 —Koma hükümeti Mihridatla harb için SiUa, Vombeyos, veloküllosu

-göndermişti. Pompeyos Erzurum ovasında mihridati mağlup etti [1]

M. e. 74 Lokullos, yine Erzurum ovasında part hükümdarı Dikran ile

yaptığı harbde romalı Lejyonları çok sıkıntı çekmişler; mevsim kış idi, çok

soğuk aylarda tarafeynin askerleri karazın kenarında kara su üzerinde

çarpışmışlar. Suyun buzları kırılarak Roma askerlerinin bir kısmı don*

«nuştu. [2]

Erzurumdan Diyarıbekir ve Nusaybine kadar olan yerler Roma ile tra*

«ıın Part ahalisinden çıkan hükümdarların arasında hudud oldu [3] Mi­

lâttan üç asır sonraya kadar Erzurum bu iki millet arasında birçok muharebe

yeri oldu. Roma imparatoru Aleksandrseptim sevrus, Part larla Erzurum

-ovasında harb açtı. Aleksandr, partlar için üç lejyon teşkil ederek

M. s. 303 senesinde bir kış zamanında Erzurum ovasında harbe tutuş*

tu. İki askerde soğuktan çok öldüler. Aleksandr Erzurumun soğuğundan

fena halde sıkıntı çekmişti. Yollar dar, şose yok kar ile her taraf ka*

panmış olduğundan imparator çok zorluklar içinde bozgun askerile Er*

zurumdan çekilmişti. [4 ]

Milâdın 450 senesine kadar bu şehrin geçirdiği vukuat karanlık içe-

nişinde kalıyor ancak umumî tarihlerin mutaleasından anlaşıldığı üzere

mis sonra M .e . 88 senelerine doğru Anadolu ve Makedonyaya kadar hükmünü geçiren

Mihridadın idaresi altında bulunmuştur.Amasya tarihinde şu malûmat vardır: Pootosun asli Hun olduğunu ve bu adında Hun

Türklerinin buralarda oturmuş olmalarından dolayı bu adın verildiğini ve Huait kıt'asının

Yunanlılarca tahrif edilerek Pontos şeklinde söylemişlerdir. Karatayın (H . 651) tarihli

vakfiyesinde (Mevlâna Nurettin Abdülmü’min bin Muhammeduihuni ve Mevlâna Abdül*

cami Bin Abdürrahman Bin Muhammeduihuni) ve H. 672 tarihli diğer bir vakfiyede

Mevlâna eşşeyh Seyfeddin Osman bin Mevlâna Abdülmü’min bin Muhammeduihuni diye

raastur olan zevatın Amasya sancağında olduklarını gösteriyor. Şu kuyudu şer’iye ve

tarihiyenio delâleti üzere (Pon) kelimesinin aslı (Hun) olduğunda şüphe yoktur. Amasya

tarihi. Hüseyin Hüsamettin C . 2 S. 147

[1) Ibrikysnın coğrafyası.

12] Kari Riter C. 6 S. 753.

[3] Prukaprokopoyos Bizans tarihi

Part ahalisinin Cin - Türk ilinden gelmiş olan Türkler, Hazer denizinin cenubi

.şarkisinde yerleşmiş olan Türklerdir. (Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin tarihleri C. 1

S. 178) ermenistan ve pont hükümetleri M. E. 331 senesinde lskenderın İranı zapt

«ttikten sonra M. e. 130 senelerine doğru bu iki hükümet bir müddet istiklallerini

muhafaza ettilerse ce sonradan Partlar Roma İdaresi altına girmiştir.

[4] Kari Riter. C . 6 S. 753-

Page 32: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Koma ve Iran harbleri bundan sonra da sık, sile olduğundan şehirde za-

man, zaman Iran veya Roma eline girip çıkmış, Roma ikiye bölündükten

sonra şarkî Roma imparatorluğu ile Iranın Sasanî sülâlesi arasında muha-

-rebe kızışarak dört asır sürmüştür-

Şarkî Roma, İran hududu üzerinde bulunan şehirler meyanında ehem­

miyetli olan Erzurumu 450 senesinde imparator Teodios kurduğunu yuka­

rıda yazmıştık. 502 de tran hükümdarı l ’iruzun oğlu Kubad Romaya

harb ilân ettikten bir müddet sonra Teodosyopolisi, yani Erzurum«

zabtediyor. [ l j

Karlrıterin verdiği malûmata göre şehrin alımsı şöyle olmuştur. Er-

zurumda bulunan Rum ve ermeniier arasında nifak çıkmış ve şehrin ku­

mandanı kostantin gizlice Kubada şehri teslim edeceğini haber gönder­

miş, Acemlerde bu sayede kolaylıkla almışlar. [2] Bir sene sonra impara­

tor Anastasyos ordunun başında olarak Acemlerle şiddetli bir harp

yapmış, 503 de Erzurumu almıştır. Şehrin surlarını çoğaltmış,

Ermenilerle, Rumlar arasındaki geçimsizliği kaldırmış, şehrin evvelki

şan ve şöhretini iade etmeğe muvaffak olmuştur [3]

590 da Nuvşirvan büyük ordusile anadoluyu zapt ile İstanbul surla­

rına kadar dayanmış, ancak imparator Jostinyen vergi mukabilinde

Anadoluyu kurtarmış ve bazı hudud şehirlerini de verdiği altın muka­

bilinde geri alınıştır.

Bu meyanda Erzurumda vardı.

Bu şehrin bizanslılar zamanında en parlak devri Jüstinyenifl hüküm­

darlığı zamanındadır. Jüstinifen Erzurumda su kemerleri, kaleyi, büyük

kiliseyi yaptırmış, Erzurumu yeni baştan denilecek kadar imar

etmiştir. [4]

Yedinci asrın ilk yarısına doğru imparator Heraküyos% Husrev pennzle açtığı harpler dolayıs'ıle Erzuruma gelmiş ve şehirdeki Ermeni peskopoa-

larını toplayarak ruhanî bir meclis açtırmıştı [5] Bu meclisin ne maksad-

la toplattın İdi malûm değil ise de bir mezhep meselesi olsa gerektir.

[1] Linettin gösterdiği mehaz Ingiliz Ansiklopedini ÎB inci eilt S. 611[2] Kari Riter c. 6. a. 7S813] Linch

[4] Mezkûr kitap[5] Linchin gösterdiği mehaz Ermenistan ve ermeniier adındaki kitap S: 109 Ermeni

papaslarının meclis kuruşu sen. mil. 629 dur. Bu rakkamın Milâdimi yoksa kiliae tak- -viminden bir şey midir, nedir? Bu anlaşılmadı.

- 33 —

3

Page 33: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu tarihten sonra yani yedinci asrın ortasında Iranilerin, önceden

Türklerle yaptığı harplerle zaif düşüpte arapların kolayca ortadan kal­

dırdıkları eski İran hükümetinin yerini araplar almıştı.

Halife Ömer tyas oğlu Oenenı idaresinde gönderdiği az bir askerle

Erzurum arablara geçti H. 17 M. 638 [İJ fakat bir müddet sonra şehir

tekrar Rumların eline düştü.

Halife Osman Şam valisi Muaviyeye mektup yazarak ( Halikla * Er­

zurum) un geri alınmasını istedi. Muaviyede Müslime oğlu Habibülfihri yi

6000 askerin kumandasında olarak gönderdi. Askerler şam cizre «hali­

sinden ibaret idi. Arablar bu kuvvetle Erzurum önlerine geldiler. İyice

bir savaş oldu. Şehir halkının bir kısmı aman dileyerek (cizye) vergi

vermeji kabul ettiler. Vermek istemeyenler sürüldü. Bu sırada Erzuru-

mun hem patriki ve hemde kumandanı olan (Krmınaks) şehrin bu suretle

araplar eline düşmesine çok müteessir oldu. Hazer Türklerine ve Gür*

cülere sığınarak bunlardan yardım istedi. Türk ve gürcülerden bir ordu

fi] İKiratüÎîber C. 6 S. 92

Müverrih Vakidî Halife Omerin zamanında vukubolan muharebeleri ve şehirlerin alınış,

tarzlarınıurun uzadıya yazmaktadır. Erzurumun alınışını hülâaa o'ar ak oradan alıyorum.

(Halife ömerin Kumandanı lyaa ibni Oanem bir miktar aakerle Ahlatı aldıktan

aonra Erzurumda Bizanalıların Zaif bir idaresi yaşıyordu. Bu yüzden şehrin ermeni ve

rumları derebeylik halinde bulunuyorlardı. Şehrin hâkimi ( Der fail) imiş. Bu zat Ahlata

giderek lyaala görüşmüş ve arapları şehre çağırmış. Vakidi bu hâkimin gece rüyasında

laayı görüp müslüman ol m asını tavsiye etmiş bu da Ahlata giderek Araplara Müslüman

olduğunu söylemiş, lyas muharebeaiz Erzurumu alacağından sevinerek adamlarından

on zatı Derfsil ile beraber Erzuruma göndermiştir. Bunların adlarıda, Revaha ibni Ab ­

dullah, Selâme ibni Adiy, Mırkal ibni Ekû, Bu hayre, ibni Hoyled, Cerir ibni Saide.

Abdullah ibni Sa'bire, Şumül ibni Saat, Mus’ıb ibni Sabit, Mazim ibni Muammer, Ebu.

nümeyre ibni Besare imi}. Erzuma gelen bu zatlar Derfailin sarayında oturmuşlar.

Şehrin halkını saraya çağırarak laa peygamberin rüyasındaki müslüman olmasını söyle­

diğinden kendisi müslüman olduğunu ve halkın da müslüman olmasını söylemiş. Halkın

bir kısmı müslümanlığı kabul etmişler. Araplara şehir halkı çok hürmet ve ikramda

bulunmuştur. Müslüman olmayan halka da cizye vurmuşlardır.) Müverrihin bu rivaye­

tinden anlaşıldığı üzere o zaman Erzurumda Bizans kuvveti zaif düşmüş. Derebeylik

hüküm sürmekle beraber ermeni ve rumlar arasında barış ta yerinde değilmiş. Böy-

lece araplar hemen muharebeaiz olarak bu derebeylerin şehirlerini almışlardır. Fakat

sonradan araplar ezcümle halife Velit zamanında müslümanlardan da cizye alınmasını

emretmiş, bu yüzden halk azaplardan yüz çevirerek isyanlar çıkarmıştır, araplar Erzurum­

da esaslı bir surette yerleşememişler, araplardan çok fenalık görmüşlerdir. Hatta

o zamandan kalma bir sözün zamanımıza kadar tedavül edişi de dikkati celbeder. O

sözde (Ogün oldoki arap bize komşu oldu) Bu darbı mesel hâlâ yaşamaktadır.

Page 34: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

' — 35 —

ile şehre yaklaştılar llins ve ftbak köyleri arasında vukubulan bir

harbde arablar bozulup kaçarak şehrin kapılarını müdafaasız bırakdılar.

Birleşik kuvvetler şehre girdiler. Şehrin etrafını tahkim ile arab-

ların gelecek yolları üzerinde karakollar dikdiler. Bozgunluk üzerine

Habib, halife Osmandan yardım istedi. Halife de yine Muaviye*yi bu iş

için memur etti. Muaviye 1000 asker toplamakla beraber bir taraftanda

Küfe valisi Saidden asker istedi. Said Habiatülbabili1nin oğlu Suleyma• nülhiyel kumandasında 6000 asker gönderdi. Bu kuvvetler Rum, gürcü

ve Hazer türklerile fırat suyu kenarında harbe tutuştular birleşik kuv*

vetler bozuldu arablar şehre girdiler bozulan orduların eşyalarını aldılar

Habib ile, Süleymanülhiyel bu eşyaları aralarında bölüşmekte bozuşdular

ikisi de halife Osmana şikâyet ettiler, karışık kabilelerden bulunan asker* ler arasında da gerginlik oldu. Halife kumandanlardan Süleymanülbiyeli Karabag üzerine gönderdi. Habib de Defil şehrinin zabtına gitmişti; bu

iki kumandan bu savaşlarda çok iş gördüler. Bir çok ganimetle Er*

zuruma geldiler. Bir müddet sonra kumandanlar Erzurumdan ayrıldılar.

Erzurumlular bunu fırsat bilerek Arabları şehirden atarak büyük bir kuv-

vetle Malatya şehrine doğru akın ettiler, şehri alarak ahalisini esir

aldılar.

Emviler Fırat. Dicle, Aras vadilerinde Hazer Türklerile H: 112 M: 730

da yaptıkları harpler ehemmiyet kazanmış ve bir aralık Türkler Musul ve

Diyarıbekirin cenubuna kadar Arabları bozarak kaçırdılar; ancak Arablar

Türkleri poşuya düşürmek suretile yeniden bu yerleri geri aldılar. Erzu*

rum Hazer Türkleri elinde yirmi sene kaldıktan sonra Arablar bu şehre

tekrar girdiler.

M: 755 de imparator Kostantin Koprinmos Erzurumu Arablardan geri

alarak [1] müslümanları şehirden çıkarmıştır [2] inciciyana göre impara*

tor Ermenileri poub johannte mezhebine sokmak için zorlamış bir kısım

Ermenileri şehirden çıkararak Istanbula sürmüştür.

H: 139 M. 756 Abbasî halifesi Mensur büyük bir kuvvetle Erzurumu

Bizanslılardan geri aldı. Biraz sonra şehirde Abbasilere karşı büyük bir

isyan çıktı. Bunu bastırmak için bir ordu göndererek isyanı yatıştırdı.

Harbler yüzünden epeyce harap olmuş olan şehrin kalesini 5000 dirhem

sarf ederek tamir ettirdi [3]

11 ] Lineti c. 1 . s. 22S

|2] Knrılriter e 6 a. 758[3] Futuhülbulaazır Kahife batması 1901 a. 206 (futubi ermeniye)

Page 35: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 36 —imparator onun 886 * 911 tarihlerinde Abbasilerle Paain ovasında

yapmış olduğu harbler epeyce uzun sürmüş Hasankale bu sıralarda

mühim rol oynamıştır. 911 den 959 a kadar Leonun oğlu Kostarıtin

porfirijent Erzurum ve Hasankale önlerinde Arablarla harbe tutuştu [1].

Bu tarihten sonra Abbasi halifeleri filen Selçuk devletinin elinde bu*

lunmasından dolayı Arablar bu havaliden çekilerek çöllerine döndüler.

Bundan sonra bir müddet Erzutum Selçuk ve Bizansı arasında cereyan

eden harblere meydan olduktan aonra nihayet Türk elinde temelli ola*

rak kalıyor.

Saltikller

Tarihin ilk çağlarında Iskitlerin, Hititlerin ve orta çağların başına

yakın Hazer Türklerinin ve dokuzuncu milâdî yüz yılından sonra Oğuz

Türklerin Erzurum ve civarında akın suretile kâh yerleşip kaldıkları

veyahutda bir müddet için yerlerini başka yabancı uluslara terkettik*

leri kütüphane malûmatile anlaşılmış ve hele Erzurum ovasındaki köy­

lerden Pulur, Tufanc, Kirinç Karazdaki Hitit höyükleri bu malûmatı gerçek

kılmıştır. (Karazdaki höyük ile alişardaki Hitit höyüğünün mukayeseli

olarak tetkik edilip yazılmıştı.

Türklerin Erzurumda temelli olarak yerleşmesi 1071 de büyük Selçuk

imparatoru Alp Arslatîın, Melâzgirtte Bizans imparatoru (Romanos Diyo*

jen) ile yaptığı büyük savaşla başlar. Bu savaş neticesi olarak,

sultan Alp Arşları Anadoludan Bizanslıları çıkardıktan sonra bu yeni

alınan Anadolu vilâyetlerini, Melizgirt savaşında yararlık gösteren ku*

• mandanlarına, yüksek himayesi altında olarak derebeylik şeklinde verdi.

Melazgirt savaşını mütaakib Erzurumu ilk önce Bizanslılardan kurtaran

sultanın akrabası olan Ebilkasımdır [2].

Ebilkasimuı zamanında harp etmekten başka bir şey bilmeyen binlerce

Türkmen Erzurum ve civarında toplanmıştı [3]. Bunun sebebi ise Melikşah,

[1] Liocb

(2] Şerefname, cihan ara (Gaffar!)|3] Türk tarih encümeninin bandırdığı Oamanlı tarihi medhal S. 172

Süleyman Şahı Erzurumda Oğuz beylerinin karfilamaaını Ibni Bibi ise böyle yazmıştır:

Çün sultan Süleyman Şahı Rum gazasına ve padişahlığına namzed ettiler. Türkiatandan

gelen 120 bin Türkmen! sultan ana çeri verdi. Anı Ruma gönderdiler çün Rum padişahlı­

ğına mendup olup Ruma geldi Rumdaki Oğuz beyleri ve kulları gaza ve akına gelmişlerd

Page 36: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 37 —Selçukun oğlu Arşları, oğlu Kutulmuş, oğlu Siileymam Anadolunun

garbındaki zengin Bizans memleketlerini Almak için bu Türkmenlerin

başına geçirdi. Süleyman Erzurumda gerek Maveraünnehirden gelmiş

Türkmenleri ve gerek Anadoludan emrine girmek için Erzuruma koşan

Oğuz beyleri ile korkunç bir kuvvet halini aldıktan sonra Anadolu içle*

rine daldı, ilk hamlede Antakyayı zaptetti.

Ebilkasimin Erzurumda Sultanın himayesi altında kurdumu bu feodal

Selçuk beyliğinde sırasile dört oğlu hüküm sürmüştür ki, bunlar da

Ali, Izzeddin Sulduk, Susırııddin Mehmet, Melekşah veyahut Alâeddin [1] dir

Bu aile Kars, Bayburt ve Tercan çevresi içindeki araziye sahip olmuşlardı.

Sahilde sıkışıp kalmış olan Trabzon da Bizans beyliği ile Erzincanda

Mengüciler, Ahlatta Sekman okulları gibi küçük Selçuk beylerile komşu

idiler. Tortum, Olti havalisi Gürcü krallarına bağlı olduğundan Saltık

ailesi en ziyade Gürcülerle savaşa giriştikleri gibi arasıra Trabzon

Bizanslılarile çarpışmışlar ve bir taraftan da Danişme udilere yardım

ederek Anadoluda geçtikleri yerleri kan ve ateş içinde bırakan haçlı

ordularına karşı cesurana savaşta bulunmuşlardır. [2]

(Alparslan) ın oğlu Melekşah öldükten sonra geriye bıraktığı dört

oğlu ki (Mehmet, Berkyaruk, Sancar, Mahmut) tur. Bunlar büyük Selçuk

İm p a ra to rlu ğ u n u beyinlerinde parçalamak için uzun uzadıya muharebe

ettiler.

Berkyaruk ile Mehmed'in Azerbaycan havalisindeki harpleri büyük Sel­

çuk İmparatorluğunu zayıflatmıştır. Bu kardeş kavgalarına Ahlatta Sekman

oğulları ile Erzurum Saltıkîleri karışmıştır. H. 498 M. 1103 de Berkyaruk Mehmedi, Merağa ile Tebri zarasında bozduğundan Mehmet Ahlata gelmiş

Erzenirrumda istikbal edip izzaz ve ayin ve etkim tamam birle getirdiler Konyada tahta

geçirdiler.

Ibni Bibi adıyla anılan bu Seiçukname tarihinin müellifi sultan Murad Hudavendi-

gâr sarında yaşamış olan Hüseyin bin Mehmedelmünşi yülcaferi adındaki zat olup

) namındaki Selçuk tarihini yazmıştır. Bu kıymetli kitabın

Farisi yazma nüshası Ayasofyada, Yazıcı zade Ali tarafından türkçeye tercüme edilen

nüshaları Topkapı aarayında revan odasında saklıdır. Fars? ve Türkçe tercümelerim

karşılaşdırarak çıkardığım notlardan şehrin Selçukiler zamanındaki vekavii tesbit edil­

miştir. Ibni Bibi namile anılan bu müellif sultan Murad Hüdavendigânn ümerasından

defterdardır. Hayrullah efendi tarihi.

[1] Ahmed Tevhid: Meskukâtı kadimei ialâmiye katsloğu y: 10

|2] Amasya tarihi O 2 S- 301

Page 37: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 38ve bir taraftan da Erzurum da hüküm süren Saltıkin babası (A li) de

Erzurumdan aldığı kuvvetle Ahlata koşarak Sultan Mehmctle birleşerek

Iierkyaruk ile harbe girdiler. [1]

Ali bir taraftan büyük Selçuk İmparatorluğunun veraset kavgalarile,

diğer taraftan Gürcülere ve haçlı ordularına karşı savaştan savaşa koşa*

rak bir çok kahramanlıklar gösterdikten sonra ecelile Erzurumda öldü.

Yerine oflu (Saltık) geçti.

Gürcü kralları, büyük Selçuk İmparatorluğunun bu karışıklığından

istifade ederek bu İmparatorluğun feodal beylerinden biri olan (Saltık) a

karşı harp açtı. Erzurum Gürcü arazisile çevrili olması ve yakınlığı

yüzünden Gürcülerle bu ailenin yıllarca savaşı sürdü. Saltık emaretini

henüz kökleştirmeden Gürcülerin hücumuna uğradı ve savaşa girişerek

ordusu fena halde bozulduğu gibi kar.disi de esir düştü. [2] (Saltık) ın

esaretini haber alan Ahlat meliki ikinci Sekmanın karısı (Şalı Iianu) ki

bu kadın(Sa///£)ın

bacısıdır. Gürcü

kralına bir çok

mal, para ve*

rerek kardaşını

esaretten kurta*

rarak Erzurumda*

ki emareti mevkii*

ne oturttu.

(Saltık) ın ce­

sareti ve sahip

olduğu toprağın

her tarafında ka. leler yaptırması

ve gürcilerle ardı

arası kesilmez sa*

[Şekil: S — Saltıkın kitabeti ( Sildik bin A li bin Ebil Katım ) yazılıdır.

vaşları bu zatın şöhretini artırmış olmasından dolayı dedesinin Erzurum*

[1] Ettarihülkâmil, Cızreli Ibni Eleair el 10 y: 150

[2] Mezkur kitap.

Page 38: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 39 —da kurduğu hükümete yalnız kendi adı verilmiştir ki Tarihlerde (Salık, Saldık, Saltık) gibi şekillerde imlânı yazılmıştır. [1] [Şekil: 5]

Saltık hükümetini kuvvetlendirmek için günbegün kuvveti artan Konya

[ I ] Saltıkın adı şimdiye kadar tarihlerde ve birde, Erzurumda basdırdıgı bakır

paralarda görünmekte idi aon yaptığım incelemelerde, aaltıkıo mıcınkirt kaleaiode kitabesi

görülmüş ve fotoğrafı alınarak kıymetli vesikalar meyanına girmiştir. Bu kitabe. (Ş: S de)

görüldüğü gibi aon Bahrinin başında (Saltık bin Ali bin Ebilkaaem)ibaresi okunmakta diterleri

okucamamıştır. Ahmed Tevhid, Saltıklar parası bakkındaki yazılarında derki (Benî Sal­

tık hakkında müverrihler pek az malûmat veriyorlar; zannı icizaneme göre Alp Aralan

Selçuki Krzurum hükümetini Ebulkasıma tefviz etmiş ve bilâhara hükümet hanedanı

yedinde 597 yahud 598 senesine kadar kalmıştır. Ebülkasımın ismi ne olduğu hakkında

mevsuk bir malûmatı tarihiyeye desteres oluşamadı bruse Gürcü menabiindan ahz

eylediği malûmata göre Saltıkın pederi Artık namında biri imiş Saltıkın pederinin ismi

Ali olduğu muhakkak olmakla bu (Artık isminin Saltık olması kaviyyen zan olunur)

EbülkaBimın ismi olsa gerektir,

Mrskûkâtı kadimei islâmiye katalogu. Ahmed Tevhid s: 7İ

Saltıkın babası, dedesi hakkında hasıl olan şüphe ve zanları resmi konulan ki­

tabe bertaraf etmiş ve böylece tarihimizi ve kültürümüzü yüce kılan bu ailenin kökü

sap sağlam meydana çıkmıştır.

Kitabede Saltık, bssdırdıgı bakır paralarda İslâmî unvan olan (Izzeddin laka­

bını almıştır.

Erzurumda bulduğum, Saltıkın bastırdığı parada şu yazılar yazılmıştır.

Saltıkın parası:

Yüzü

JlbL-fı3 j* * A« t

Arkası:

Ortada üç basamaklı bir sütun üzerinde bir haç olup sağda bir elile kılıca dayan­

mış olduğu, diğer elile haçı tutmakta bulunduğu halde Ayıyos yorkiyos (sen jorj) ve

solda imparator tasvirleri bulunmaktadır. (Bizantin imparatorlarından ikinci kominos

sikkeleri taklid edilmiştir, (Bu izahat Ahmed Tevhidindir)

Yani kominnos 1118 den 1143 senesine kadar Bizanada hükümdar idi.

Ahmed Tevhidin katalogunda paranın yazısı sijik olduğundan yazıları paran-

tiz içine almıştır. Halbuki bendeki parada yazılar tamam ve keskin olarak okunmaktadır.

Yazıda (.*/ , > adları (Alp Aralanın oğlu Melekşahın torunu Mesut)

İrak selçuku hükümdarlarındandır. Konya selçukilerinia Erzurumu alıncaya kadar Sal­

tık oğulları bu sultanların yüksek himayesi altında bulunmuşlar ve paralarında Irak

aelçukî sultanlarının isimlerini bastırmışlardır.

Page 39: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 40 -Selçukîlerinden ikinci (Kllinçarslan) la dost ve müttefik olduktan başka

ona kızını da nişanladı. Pek çok cihaz ile beraber bir heyetle kızın»

Erzurumdan Konyaya doğru gönderdi. Gelin alayını haber alan Danişmen-

dilerden Yağı Basan büyük bir kuvvetle Sivas havalisinde hücum ederek

gelini aldığı gibi müdafaa edenlerin kimini öldürdü ve kimini esir etti.

Cihaz eşyasını da aldı [1] ve gelini hıristiyan yaptırdıktan sonra ikinci

Danişmendin torunu (Zünnun) a vermiştir. Nişanlısının başına gelen bı>

felâketi işiten ( Me sudun oğlu Kıiıçarslan) büyük bir kuvvetle ( Yağı Basan) la savaşa girdi; iki taraftan çok adamlar öldü. Neticede Kıiıçarslan bozulmuş Bizans İmparatoruna sığınarak yardım istemiştir. Rum kuvvet*

(erile Kıiıçarslan askerleri birleşip savaşa hazırlanırken ( Yağı Basan)

öldü. İşin içine Rumların karışmasından canları sıkılan Danişmend ve

Stlçuk beyleri, savaşa girmiyerek barışık suretile (l)anişnıtndiler) den bir

kaç kasaba alarak barıştılar.

(Saltık) ın (Kars) tan Erzuruma kadar büyük kasabaları sur ve kalelerle

çevirmiş, gürcülere karşı payitaht emareti olan (Erzurum) u muhafaza

etmekte son derece gayret gösterdiği anlaşılmıştır.

Saltık Erzurumda öldükten sonra yerine oğlu Kızıl Arşları Mchrtıet geçti. M. 1189 Bunun vukuatı hakkında tarihlerde bir şey yoktur. Namına

bastırdığı bakır paralar bu havalide arasıra bulunmaktadır. (2]

Kızıl Arsianın iki oğlu vardı, birisi (Muzaffereddin) diğeri de ( Melekşah

[3] yahut Aiâeddin) olup bunlardan (Muzaffereddin)in emaret mevkiine geç­

tiğine dair tarihlerde bir işaret yoktur. Kardeşi (Aiâeddin) in Frzurumda

[1] Ettarihülkâmil Cizreli İbnileair c: 11 a 118 ve 119

[2] Kızıl Aralan Mehmedin parası: tarihi S [$] 8

Vechi: elindeki ok yay ile bir ejderi telef etmek makaadında bulunan bir auvariı

taaviri. Sa f tarafta: aene a p zahri: noktalı bir daire içinde :

a/ ¿V-J

•i**'— *>.Devreainde: jV - j î ,> [Ahmed Tevhid: meakûkâtı kadimei ialâ-

niye katalogu a: 72. İrak aelçuk'lerinden olan Tuğrul bin aralanın vükaek himayesini

göstermektedir.

Kızıl Aralanın bakır paralarından Frzurumda bir ev temeli kazılırken 10 tane

çıkmıştı fakat yazı ve resimlerin çok aşınmış olduğunu gördüm Saltıkla oğlunun paraları

böyle silik bir halde bulunmaktadır.

[3] Ahmed Tevhidin notlarında Melikşah, İbni Bibi tevaribi âli selçukta Alâeddi»

yazılıdır.

Page 40: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 41M. 1122 de hüküm sürmüştür. Bunun zamanında Gürcülerekarşı savaşa girişmek için Konya Selçukilerinden ikinci Kılıç Arslan oğlu Hükneddin Süleyman babasının yerine geçmiş ve o sıra Mavera*

ünnehirden yüz yirmi binden cok Türk aşireti Anadoluya gelmişti. Ağaçeri, Salur, Bayındır bu aşiretlerin en kuvvetlisi idi.

Selçukîler

(Hükneddin Süleyman) hem Anadoludaki bu feodal beylikleri ida­

resi altına almak hemde gürcülerle savaşa girişmek için kardeşlerini»,

akrabasını bu savaşa çağırmıştı. [1] Büyük bir kuvvetle Erzincana

geldi. Burada beylik halinde yaşayan, ( Alparslan) Melâzkirt savaşında silâh arkadaşlarından (Mengüç Isfıak Gazı) nin torunu (Eahreddin

He hra m $a/ı) kuvvetile ( Rükneddin Süleyman) a karıştı yolda Erzurum

meliki (Mâeddin) e sultan Hükneddin Süleyman'a mektup gönderdi.

Erzurum meliki sultanın emrine itaat etmedi. Bu halden canı sıkılan Konya padişahı Erzurumu savaşla elinden alarak kardeşi Elbistan beyi

(Muğisıddin Tuğrul Şaha) Erzurum valiliğini verdi. Böylece buradaki

Saltık oğullarının emareti sona erdi M. 1200 Hükneddin Süleyman şahın Erzurumdaki Saltık ailesini ortadan kaldırmasına sebep olarak görülen hâdiselerden biri de Istanbulun Lâtinler tarafından alınması üzerine Bizans Imperatoru Andirinikos Kominos'uıı oğullarında Aleksiyos*un mer­kezi Trabzon olmak üzere bir Rum Krallığı kurması ve kardaşı/^7sAûr/5in Amasyaya doğru genişlemesi yüzünden, Amasya valisi olan sultan Mes’ut Selçukinin torunu Ergim Han bu halden endişeye düşerek Trabzon krallığın cenubunu çeviren, Erzurum meliki Alâeddin ve Erzincan meliki Muza/feredd'uı Mehmet [2] ile bu krallığa karşı birleştiler |3] Bu beylerin birleşmesini haber alan Rükneddin Süleyman bunun günün birinde kendi aleyhine de olacağını düşünerek bunların hükümetine nihayet verdi. Erzuruma kardeşi Mugisüıldin Tuğrul şahı vali tayin ettikten sonra kendisi Avrıik savaşında yenildiğinden bu acile hemen Konyaya döndü, biraz sonra kederinden öldü.

Mügisüddin Tuğrul Şahın ilk işi Pasinlerden Gürcüleri çıkararak

Saltıkın yaptırmış olduğu Masan kale, Avnik, Zivin, Micinkirt kalelerin» yeni baştan tamir ederek içlerine kâfi mikdar asker yerleştirdikten sonra o sırada Erzurumu şimalden tahdit eden, Trabzon Rum krallarına karşı müstahkem bir mevki haline getirdiği Erzurum ve Bayburt kalelerini

[1| Ibni Bibi, tevarih al selçuk[2] Muzaffereddin Mehmed Fahreddin Behramşahdır bunu Rükneddin Süley ma»

avnih savaşına beraberinde götürmüştü.[3] Amasya tarihi: Hüseyin Husameddin e: 2 a: 346

Page 41: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

yeni baştan çok esaslı ve metin bir surette yaptırdı [1] H : 601 M 1204 de

Ahlât, Selçuk beylerinin arazisine hucum eden Gürcülere karşı Ahlatı

korumak için melik Mansur Mehmet'e komşu olmak dolayısiyle

Mügisüddinin Tuğrul şahı yardıma çağırdı [2] Ahlat yakınlarında bu

iki Selçuk beylerinin birlik hücumları karşısında Gürcüler fena halde

bozuldular Mügisüddinin askerleri bir çoklarını öldürerek ellerindeki

malları aldılar. Ve Erzuruma bir çok eşya ile beraber muzafferen

döndüler.

H 604 M r 1207 Ahlata Eyyubı Türklerinden melik Evehet Necmeddin bücum ettiğinden dolayı Ahlat, Meliki Izıeddin Balaban Mugisüddın

Tuğrul Şaha mektup yazarak yardım etmesini rica etti. Bunun üzerine

Erzurum Meliki büyük bir kuvvetle Ahlat üzerine yürüdü, Eyyubi ordu-

siyle harbe tutuştu. Neticede bunları mağlûp ederek kaçırdı. Ahlatın

güzelliği ve zenginliğine dayanamadı. Burayı da Erzuruma bağlamak

istiyordu, tzzeddin Balaban bunun niyetini anladığından araları açılarak

barbe giriştiler. Balaban harp meydanında öldürüldü ve askerleri dağıldı.

Fakat Ahlatldar şehri son derece müdafaa ettiklerinden Erzurum asker*

ierile Ahlattılar arasında harp böyle devam ederken Necmeddin Evhad kendini toplamağa vakit bulmuştu. Ahlat üzerine yürüdü. Beıi taraftan

Melâzgirtlilerde, Mügisüddine karşı düşmanlık gösteriyorlardı. Her taraftan

düşmanlarla çevrili olan Erzurum Meliki Ahlâtı almak sevdasından vaz-

geçerek geri kalan ordusiyle Erzuruma döndü [3] Bu sıralarda Konya

tahtına çıkan Oiyaseddin Keyhüsrev lznikteki Bizans krallarının hücumu-

aa uğramış, tehlikeli günler geçirmek üzereydi. Oiyaseddin Keyhüsrev

Rumlarla hudut olan vilâyet beylerine emir göndermekle savaşa hazır

olmalarını söyledi. Bu meyanda Trabzon Bizansı krallığına hudut olan

Mugisüddın Tuğrul Şahda [4] sultanın bu emri üzerine memleketi

«nüdafaa etmeğe hazırlandı.

Sultan (iıyaseddin Rumların hücumlarını defettiğinden, Erzurum meliki

•de kendisine düşen tehlikeyi de hazırlıklı olması yüzünden anlattı. Bundan

sonra Mugisüddin Gürcülerin Erzurum üzerine yaptıkları hücumu karşıla-

(1] Muğisüddin Tuğrul yahın yaptırmış olduğu Bayburt kalesi baylıca izaha muh­

taç büyük bir eser olduğuadao ileride ayrıca yazılmıytır.

(2] Ibnilesir c; 12 ■: 79

(3] Ettarihülkâmi! : Cizireli Ibnilesir C 12. S. 106

(4J Amasya tarihi C : 2 S : 348

Page 42: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 43 —yarak, onları bozdu. Gitgide kuvvetini arttıran, Erzurum Meliki, Konyada

vukubulan saltanat kavgalarınada karışarak nüfuz ve şöhretini arttırdı.

Bu hadisenin cereyanı şöyle olmuştur :

H: 606 M. 1209 senesinde, Gıyaseddin Keyhüsrev öldükten sonra oğulları

Alâeddin Keykubat ile izzeddin Kiykâvus babalarının yerine padişah olmak

için araları açıldı. Halbuki II Kdıç Arşlarım oğlu olan (ıiyaseddin

Keyflüsrev'in kardeşi, Erzurum meliki Mugisüddin Tuğrul yeğenlerinden

önce kendisinin Selçuk Padişahlığında hakkı olduğunu ileri sürerdi,

Erzurumdan büyük bir kuvvei askeriye ile çıkarak Sivas yolunu tuttu. O sı­

rada Tokatta bulunan Alâaddin, kardeşi izzrddirı Keykâvusun Malatyadan

Kayseriye gittiğini ve o rada Konyadan gelen saltanat erkânının karşı

çıktığını anlar anlamaz topladığı kuvvetle, izzeddin Keykâvusun Padişahlı­

ğını istemediğinden ona karşı geldi, amcası Mugisüddin 7uğrul Şahla

ötedenberi iyi geçindiğinden bununla birleşmeğe çalışıyordu. Mugisüddin Tuğrul Erzurumdan getirmiş olduğu kuvvetle, Sıvası muahasara ile

aldıktan sonra Amasya havalisini de alarak oğlu Oiyascddin Mes'udu

buraya vali tayin etti. [1]

Yeğeni Alâaddin Keykubat ile birleşerek Izzeddin Keykâvusun bulun­

duğu Kayseriye şehrini muhasara ederek harp yaptılar, o sırada Sis de

küçük bir krallık halinde yaşayan Ermeni kralı I^on, bu veraset harbin­

den bir külah kapmak için, Mugisüddin Tuğrul, Alâaddin ile anlaşdı,

getirmiş olduğu bir kuvvetle oda Kayseri muhasarasına iştirak etti.

İzzeddirı Keykâvus, bu durumun kendisi aleyhine bukadar fena olmasından

çok müteessir olmuştu. Gizlice Konyaya kaçmağı düşünüyordu. Fakat

vezirlerinden Mübarizüddin Cavli bey Zeyneddirı Beşare Mübarizüddin

Br/ırarnşalı gibi zatların ısrariyle Keykâvus, Konyaya gitmekten vazgeçti.

Kayseri valiri T.elâleddin ki o devrin en büyük adamlarından sayılır,

bunun gayret ve siyaseti yüzünden Keykûvusa Selçuk padişahlığını nasıl

kazandırdığını İbni Bibi Selçuknamesinde böyle izah etmektedir:

( T.elâleddin muhasırıynın ittifakını bozmak ve kuvvetten düşürmek için

sultanın hâzinesinden kıymettar murassa destariçe aldı. Geceleyin

Kayseri kalesinden çıktı nöbetçilere parola verdi. Karanlıkta Ermeni

karargâhında Tekfurun çadırına gitti adamlarına Ligorla görüşeceğini

haber verdi. Nihayet çadırda mülâki oldular. Celâleddin Ermeniye

dedi k i : Selçukilerin memalikinden hiç bir melike müşareket kalacak

[ I ] Amasya taliki C 2 S 349

Page 43: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 44 —

değildir. Pes ne lâzımdır ki Tekfur bu bapta zahmet çeker eğer melik

/Vfugisüddin ise kardeş mülkünü talep kılar ve herçı melik Alâaddin

Keykubat ise atası yerini talep kılar pes bu güftü gûyu cüsti cuydan Tekfura arada ne hasıl olur.

Pes gayet muhabbet ve meveddet sebebinden şöyle maslahat gördüm ki kedisini bu faidesiz vartadan dışarı çıkarsın varıp kendi mülkünü muhaiazat ve kethüdalığına meşgul olsun diyip ulu cevahirlerle muras­

sa olmuş destariçeyi verdi. Tekfur yemin etti. Sultana karşı gelmiye-

ceğine ve aynı zamanda sultandan rica etti ki memalikine taarruz olunmıya Celâleddin Tekfurun adamiyle sultana vardı. Desti hattiyle Tekfurun muradı mucibince ahdname yazdı. Akşamlayın Tekfur ordusiyle

savuştu. Sabahleyin Miigisüddin ve Keykubat baktılar ki Tekfurun çadırı boş kimseler yok dona kaldılar. Bunlar birbirlerinden şüphe ettiler melik

Alâaddin sandı ki Ermeniler kardeşiyle hemdestan oldular ve ihtiyal

tarikiyle beni kardeşim elinde esir ideler. Melik Muğisüddin yeğenle­

rim bana Erzenerrum için kastleşirler beni onun için mekru hud’a ile buraya çekmişlerdir. O da geceleyin Erzurum yolunu tuttu.)

İbrıi Bibinin şu izahatı hülâsa edilirse Kayseride Izzeddin Keykâvusu

muhasara eden üç müttefik kuvvetin aralarını bozmak ve birbirinden

ayırmak için, Kayseri valisi Celâleddin, İzzeddin, Keykâvasun hâzinesinden mücevheratla işlenmiş destar (sergi yaygı) yı alarak, Ermeni Tekfuru Leonun, geceleyin karargâhına giderek Selçukilerin bu veraset harbine karışmamasını, söylemiş, Ermeninin adamiyle sultan Keykâvısın yanına giderek, sultandan Leonun erazistne dokunulmıyacağına dair bir

ahtname verilmiş, hediye ile bu fermanı alan Leon askeriyle savuşarak memleketine gitmiştir. Amca ile yeğen Ermenilerin gitmesinden şüphe­lenmişler ve birbirlerine karşı itimatları sarsılmış, Muğisüddin Tuğrul Erzuruma Alâaddin de Ankara kalesine çekildi.

Izzddin Keykûvus kuvvetli bir surette devlet idaresini ele aldık­

tan sonra yeğeni Alâaddin Keykubat üzerine yürüdü. Ankarayı muhasara etti. Kurtuluşun zor olduğunu anlayan Alâaddin kardeşine dehalet ede­rek Ankarayı teslim etti. Ve muhafızlarla beraber Mundar kalesine gön­derildi. Rakib olarak gördüğü Erzurum meliki Mgisuddin Tulfrul Şah üzerine asker göndermekle onu H: 610 da öldürdüğü (Ebilfeda) [1]

[1] Ebilfeda c: 3 a: 121 de j , Cr-A'** A * »-k*j /)j «,ı, ı }f\ ^

('İfrUaİ .. a O616 senesinde İzzeddin Keykâvus, Ammisi Tuğrul şahı boğazlamış ve ümerasını

öldürmüş, Erzurumu almış. Kardeşi Alâaddin Keykubadide öldürmeğe teşebbüs et­miş isede şefaata uğrayarak af edilmiştir.

Page 44: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

yazmaktadır. (Ravzatül ebraf) da ise İzzeddin Keykâvııs Muğisüddini öldürdükten sonra oğlu Rükneddin Cihanşahl Erzurum emaretine geçir*

miş olduğunu kayıd etmektedir. [1]

Beri taraftan bu iki müverrihin yazılarını cerh eden ibnilesir de ise

616, Muğisüddin Tuğrul şahın herhayat olduğunu Hi 616 da tzzeddin Keykâvus öldüğünü ve kardaşı Alâaddin KeyUubat padişah olduktan

sonra amcası Muğisüddin Tuğrul onun padişahlığını tanımak istemediği*

ni yazmaktadır [ l ] bahusus 610 senesinde yaşadığını, 613 senesinde

Erzurumda basdırdığı gümüş para ile de ispat olunabilir (2]

[ 1) Keykâvus bazı mucibatı rcnciş hatır sebebile animi sahibi Erzurum Tuğrul

üzerine sevk sıpah ve şimşiri gadir ile tebah edüpoglu Rükneddio cihanşsh varisi mülki

peder oldu. Revzatül ebrar. S: 250

Müverrihin (mucibatı renciş hatır) dedifi Muğisüddin Tuğrul şahın selçuk padi­

şahlığına göz koyması yüzünden ileri gelmiştir. Bunun kendi ecelile öldüğünü, tbnilesire

istinaden ileriki sahifelerde zikredilmiştir.

Cızreli İbnilesir tarihi kâmilinin 12 inci cild ve 136 mel sahifesindeki malumatın

türkçesi böyledir: Keykâvus öldükten »onra, Alâaddin Keykubad hapisden çıkarak

Konyaya geliyor. Ve padişahlığını ilân ediyor, tzzeddin Keykâvusun ümerası Alâad-

dini öldürmek iateyorlar. Fakat Alâaddin bunları tutarak idam ettiriyor.

Müverrihin diğer bir yazısında da : İzzeddin Keykâvus öleceği sırada erkân ve

ümerayı yanına toplatıyor. Ve Alâaddin Keykubadıda hapisten çıkartsrak yanına ge­

tirtiyor, ümerasına, ehaliye, Alaaddin Keykubada biat ile, emirlerine itaat etmele­

rine dair yemin ettiriyor ve sonrada ölüyor, Alâaddin padişah olduktan sonra amcası

Erzurum meliki Muğisüddin Tuğrul şahın muhalefeti karşısında kalıyor. Çünkü (Hay-

rullah efendinin c ’. 1 S: 2 4 de) yazdığına göre Konya selçuk ümerasının bir kısmı

padişahlığa Muğisüddin Tuğrul şahı getirmek isteyorlardı. Bu yüzden araları açılmıştı.

Fakat işi harbe dökmediler.

(2] Muğisüddin Tuğrul şahın Erzurumda bastırdığı gümüş para (takvimi meakukâtı

aelçukiye İsmail Galip beyin) eserinden alınan paranın şekli şudur:

S.*' j iM

■# *•

- 45 -

\ t» 4* » y

s

)

t* •3 İ l i l

iT * * n r

Muğisüddin Tuğrul Şahin H. 620 ve M. 1223: senesi vekayii arasında oy*

namış olduğu bir rolün ehemmiyeti her cihetten tetkike lâyık bir hadisedir.

Hadise şudur. Gürcü kıralı öldükten soma karısından başka hanedan

Page 45: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

içinde kimse kalmıyor; gürcüler, kraliçenin, hükümeti idare edemiyecegini

anladıklarından, kraliçeyi bir prensle evlendirmek istiyorlarsa da bu hanedena münasip prensde bulunamıyor. Bunu işiden Erzurum Meliki

Mugisüddin Tuğrul Şah oğlunu, Gürcüstana göndererek, kraliçe ile evlen,

dirmek istiyor, fakat kraliçe ve devlet erkânı bir müslüman prensle ev*

lenmek mümkün olamıyacagından, eğer prens hirıstiyanlıgı kabul ederse

evleneceği şart olarak koşulıyor. Mugisüddin Tuğrul şah, oğluna hıristi.

yanlığı kabul etmesini emrederek oğlu hıristiyan oluyor, kıraliçe ile

evleniyor. Boylece Mugisüddin Tuğrul şah, bütün Gürcistan havalisine

hakim olmak, emaretinde sık, sık vukubulan gürcü, harplerine de nihayet

verilmiş olmakla Erzurum Selçukileri kendilerine rakip olan bu hüküme­

ti de kendilerine bağlıyarak siyaseten nufuzlu ve kuvvetli bir devlet

haline gelmesi mümkün olmuştu.

Fakat hadisat, MuğüSİttin Tuğrıd'ütı büyük muvaffakiyeti aleyhine

cereyan etmeğe başlıyor. Şöyleki: kıraliçe, gizlice sevdiği bir köle ile

gayri meşru münasebette bulunmaca başlıyor, bir aralık Muğisüddin Tuğ- rulan oğlu zevcesinin bu ihanetini işitiyorsada inanmak istemiyor, niha­

yet birgün karısile köleyi karşılaştırarak bu fena hareketi irtikâp edip

etmediklerini soruyor. Karısı işittiğin şeyler doğrudur. Bizim bu halimizi

hoş görmen lâzımdır. Eğer görmez isen, ayrılabilirsin. Diyerek kocasile

dönüşüyor. Zaten Bu izdivaçtan memnun olmıyan yani Gürcistanın Erzu­

rum Selçukilerile birleşmesini istemeyen, gürcüler, kraliçenin bu emrini

yerine getirerek, bu yabancı prensi (Lan) şehrine nefi ve hapis ettiriyor­

lar. Kıraliçe, Genceli müslümanla görüşüyor, ona hıristiyan olmasını

teklif ediyor. Bu da kabul etmediğinden bunu da uzaklaştırıyor. Ivani veya­

hut Ibar türklekinden birisini tanassur ettirerek onunla görüşmekte de­

vam etmiştir. Gürcü ümerası, bu kadının kepazece hallerinden sıkılmış,

bizar olmuşlardır [1].

Halil Ethem’\n Kayseri şehri adlı eserinin 58 inci sahifedeki haşiye­

de yazıldığına göre gürcü kraliçesinin adı liusuıian olup, babasının adı

[1] tbnil e.ir C. 12 S. 160 Ebilfeda C. 3 S. 139.Halil Ethemin tanassur hadieeeinden Gürcü müverrihlerinin birşey yasmadığını

yazıyorsada kraliçenin, fürcüleri küçük düşürecek rezaleti karşısında aükûtu ihtiyar

ettikleri şüpheaiz görülebilir. Celâlettin Harzemşahı Gürcüatanı istilâ ettiği zamsn

Muğisüddininoğlunu esaretten kurtardığını Mehmet Nesavi kaydetmektedir. (Siyreti sul­

tan Celâlettin Harzemşah S. 167) İbni Haldunda Nesavinin yazısını gerçek kılmakta­

dır. tbni Haldun C . 5 S. 136.

Page 46: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— Al —

Tanlardır. Muğisüddin Tuğrul şah'ın tanassur eden oğlunun adı d »

Davut olduğunu Ahmet Tevhit'den işittiğini yazmaktadır. Yine haşiyede

Rusudandan Davudun bir kız çocuğu olduğunu Ibni Bibi'den naklen

zikretmiştir.

Muğisüddin Tuğrul'un H: 622 M: 1225 de öldüğünü ve bundan biraz

sonrada Gürcüstanda hapsedilmiş olan oğlunun da ölümünü Ibnil Ela ir

yazmıştır [1]. Muğisüddin Tuğrul Selçuk sultanları içinde hatırı sayılır bir

derecede yararlık göstermiş, sahip olduğu Erzurum emaretini Ahlat

hududundan Amasyayı da bir aralık emaretine dahil ederek büyük bir

ülkeye hükmetmiş, genel olarak Selçuk padişahlığını elde etmeğe bile

muvaffak oluyordu. Eyubilerle ve en çok Gürcülerle bitme, tükenme

bilmez savaşlara girişmiş, memleketin yüksek menafii uğrunda oğlunu

hıristiyan yaptırarak, Gürcüstana bile hükmetmişti. Bu hususta ülemanın

itirazlarını dinlememiştir. Merkezi emareti olan Erzurumu metin surlarla

tahkim etmiş, şehrin içerisini lâik ve dini mebani ile süslemişsede za­

manla, harpler dolayısile bunlar harap olarak bugün ortadan kalkmıştır»

Muğisüddin Tuğrul'un büyük imar işlerinde ne kadar çalıştığını anlamak

için yaptırdığı Bayburt kalesini tetkik etmek lâzımdır.

Bu muazzam kale zamanımıza kadar sağlam bir surette ulaşmıştır

(evvelce yazdığım gibi buna ait tetkikat ileride bildirilecektir.)

Muğisüddin Tuğrul Şah Erzurumda gümüş, bakır paralar bastırmış,

bunlardan, bakır paralara el'an tesadüf edilmektedir. [2]

[ 11 İbnil Eair C. 12 S. 164 de 622 senesi vukuatından olarak şöyle * kaydeder

I t»' »jJj .r- y%y j V - j i g-ü J j ■<* OjA t *- «i

İbnilesir Tuğrulun oğlunun tanassur ettiğini (■c.» «U* ¿'-U i £.»>* j t

kitabının iki yerinde göstermekle beraber Ebil Fedanın yazdığı y>bi Tuğrulun ¿limit

610 senesinde değil 622 senesinde ecelile ölmüştür.

(2) Bu bakır paralardan üç tanesi bende vardır. Bunların tariki ile basıldığı yer

yoktur. Bir yüzünde ata binmiş ve elinde üç çatallı teberi tutan süvari resmi diğer

yüzünde ise

U J» w -»**

«u'ljll J.Jİ'i _e** *>.

Ahmet Tevhidin meskukat katalogundaki tarifi ile paranın resmi elimdeki

paralara tamam olarak benzemektedir.

Mügisüddin Tuğrulun gümüş parasını Erzurumda bir tane olarak gördüm isede bakır paralarına çok tesadüf ettim.

/

Page 47: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 48 -Mügisüddin Tuğrul Şahın bir kızı olduğunu, bunun H : 629

Ki :1231de Uluburlu, camii kebirindeki kitabeden anlaşılmaktadır [ I ]

Kitabe şudur:

**-*■'! yİ L»’Jı«5tc *l* ı j

Vl* *-* L.-JI yjl*’l *dl»M <JCİIIJU ¿¡*j

IşLl! |*li jt «r.U \ j I»iikl t o * İU

— J J

Erzurumu Aıâaddin Keykubad aldıktan sonra yeğeni yani Muğisüddin

Tuğrul şahın kızımda Erzurumdan alarak, Uluburluda ikamet ettirmiş,

tir. Kitabedeki elkabının yüksek oluşuna bakılırsa bu kızın sultan Alâ- <lddin Keykubad katında iyi mevki sahibi olduğu anlaşılıyor. Veyahud

sultan saray erkânından birisile evlendirerek Uluburluda ıskan ettiril­

miştir. Kitabede ismi olmayıp Elkabla iktifa edilişi diğer selçuk hatun-

larındada, btı kabil elkap kullanılarak isimleri yazılmamıştır. [2]

Muğisüddin Tuğrul şah öldükten sonra yerine oğlu Hükneddin (.i- hanşah geçti. Bu hükümdarın Erzurum emaretine malik olduğu zamanda

komşu devletlerle hududu şöyle idi: Tortunı ve Kars önlerinden gürcü

kırallığı ile çevrilmişti. Şimalden Bayburdun vavok dağı ile, Trabzon

Rum kırallığı ile hududu ayrılmıştı. Garbdan, selçukilerden mengüç ailesi­

nin idaresinde bulunan Erzincanın Sansa ve Cibecc boğazlarından hudud

sayılıyordu. Şarkta Azerbeycan Ata beyleri ülkesile cenupda liytıbi türklerindan M elik Eşrefin elinde bulunan Ahlat ve Melazgird bölgele­

rde çevrilmişti.Hüknettin Cihanşah'ın, zamanı, tarihin kaydettiği büyük ameliyelerin

vukubulduğu senelerdir, bu büyük hadiseler Erzurum yaylâsında cereyan

etmiş, neticede iki büyük hadisenin darbeleri altında tarih sahasın­

dan, iki büyük milletin birisi yavaşça, diğeri birden çökmesile nihayet

■bulmuştur.

Bu hadiseler şöyle olmuştur: Fergane vadilerinden, Araş nehri sahiline

kadar uzamış büyük bir imparatorluk halini almış olan Harzem Türk devleti

Tatar ve Moğulların kurduğu Cengiz Hantn orduları bu devleti mağlûp

ede, ede Murat ve Araş vadilerinde büsbütün ortadan kaldırmışlar. İkin-

f i ] Tarihi Osman’ı encümeni mecmuan cüz 27 ş. 149 o havalide tetkikatta bulun­

muş olaa İstanbul saylavı ve sabık müze müdürü Halil Edhemin makalesinden alınmıştır

[2 ] Halil Edhemden

Page 48: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

«kincisi, Marulların, Erzurumu kanlı bir surette almasile Selçuk devletinin

inkırazı baş göstermiş olmasıdır.

Harzem şahı Celâleddin menke bert inin, şark tarafındaki memleketi,

4'.engiz ordularının hücumları ile zapt ve tahrip edilirken, Celâleddin ken*

di soyundan olan, Anadolu Selçukilerinin şark hududuna tecavüz ile Ahlat

havalisine akınlar yapıyordu. O zaman Hükncddin cihan şah* ın babası

Muğisüddin Tuğrul şah, bu kuvvetli Harzem devletine karşı kafa tutmak*

sızın, Erzurum emaretini muhafaza etmeğe çalışıyordu, hatta Harzemîlerin

himayesi altında olduğunu zannettiği bir takım çapulcu Türkmenler, Teb­

riz ile Erzurum arasında işleyen büyük tüccar kervanlarını soyduklarını

işitmiş ve biraz sonra da Erzurumdan 20000 koyun götürdükleri halde

sesini çıkarmamıştı. H: 613 M: 1216 [1].

Rükn^ddin Cilunşalı, emir olduktan sonra kendisi için tehlike halini

alan amcası, Alâeddin KeykubaVtan çok korkuyordu. Ahlata sahip olan

ne, Melik Eşreflen ve ne de Azerbaycan atabeylerini ortadan kaldıran

Harzemşahın, komşuluğundan, o kadar endişeye düşmemişti. Çünkü Sel"

-çuk sultanları içinde büyük lakabını almış olan Alâeddin Keykubat, Selçuk

memalıki içinde ötede beride, müstakil beylik halinde yaşayan, Akraba

ve taallûkatının hükümetlerine nihayet vermek istiyordu. Başta, Erzurum

beyliğini ortadan kaldırmağı yegâne emel bilmişti. Çünkü bu şehir bir

taraftan Gürcülerle, diğer tarafdan, Trabzonda müteşekkil Rum Komunnos krallığı ile hem hudut olması yüzünden mevki it'ıbarile ehemmiyet kazan*

mıştı. Bundan başka, Trabzon kralları el altından, Erzurum Selçukilerini,

Konya sultanları aleyhine tahrik ediyorlar: Gürcüleri de Erzurum

Selçuk beyleri aleyhine teşvik ediyorlardı [2]. işte Alâeddin Keykubad Selçuk devletinin yaşamasını tehlikeye düşüren, bu dessas siyaset cereyan­

larının önünü almağı düşünüyordu. O sırada Celâleddin Harzemşah H 622. M 1225 de Gürcüleri fena halde ezdiğinden dolayı, Sultan Alâad* din Keykubad, bu fırsattan istifade için, Erzurum ve civarını istilâya karar

verdi. Erzurum alınırsa ahalinin yardımiyle, Gürcüstenı zabtedeceğine

emindi.

[1] Ibniieair C. 12 S. 179.

Ibniieair, koyunları çalınan Erzurumluların, auttan Celâlettia Harzemşahın kanama

müracaat ettiklerini, aullanın bunları tedip ettiğini yazmaktadır.

(?) Amaaya tariki: Hüaeyinn Hüaameddin C : 2 S : 356

— 49 -

4

Page 49: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 50 -H 625.: M 1227 de Amasya valisi Mübarızüddin Halife Alp*ın kuman­

dası altında bir ordu ile Erzincan üzerine yürüdü. Burada Mengüç aile»

Selçukisinden Davut hüküm sürüyordu. Bu zat memleketinin Konyaya

bağlanmasını istemediğinden, Alâadditı Keykubaduı rakipleri olan, Erzu-

rum meliki Hükneddin Cihanşaha, Celâle d din Harzemşaha Eyubilerden

melik Eşrefe, ve îsmailiye mezhebinin büyüklerinden Alâaddine mektuplar

yazarak, Alâaddin Keykubada karşı birlikte harbetmeyi teşvik ediyordu [1]

fakat, sultan büyük bir ordu ile Erzincan hududunu tecavüz etmiş ve

Davudun tertibatını bozmuştu, Sultan Alâaddin, Davuda haber göndere­

rek teslim olmasını, mevcut kuvvetiyle ordusuna karışıp Erzurum

muhasarasına yardım etmesini emretmişti; Davut teslim olur olmaz bunu

tevkif ettirerek Erzincan, Kemahı zapt ile bir asırdan fazla devam

eden Menguç sülâlesinin Erzincanda hâkimiyetine nihayet vermekle Kon-

yanın bir vilâyeti halini aldı. Sultan Aldeddin Erzincandan hareket ede­

rek Tercan yolile Erzurum ovasına girdi. O sırada Erzurum Emiri ve

sultan Alâaddin Keykubadın yeğeni olan Hükneddin Cihan şah çok

telâşa düşmüştü. Daha Sultan, Erzincanı zaptederken, Rukneddin başının

çaresine bakmıştı. Eyubilerden Melik Eşrefin elinde bulunan Ahlat valisi Hüsameddin’e müracaat etmiş ve amcasına karşı yardım istemişti.

Melik Eşref, çoktan beri Erzuruma gözünü dikmiş olduğundan bu müra­

caatını memnuniyetle karşıladı. Hükneddin Cihanşah, Melik Eşrefin

himayesi altına girerek Erzurumda namına hutbe okuttu. [2] Alâaddin

Keykubad, Erzurum kalesi duvarları önünde ordusunu kurup muharsaraya

başlarken, şehirden şiddetli mukavemet gördü, Çünkü Melik Eşref Ahlat valisi marifetiyle, Erzuruma kuvvet göndermiş ve şehrin surlarını

tahkim ettirmişti. Bir taraftan da melik Eşref, Alâaddin Keykubaduı Erzurumu almasını istemiyor, selçukilerle komşuluğu tehlikeli bul­

duğundan asker toplayıp harbe hazırlanıyordu. Alâaddin keykubad, gerek

Erzurumun mukavemeti ve gerekse melik Eşrefin düşmanlığı yüzünden

Sultan, Erzurumu almadan geri, Erzincana döndü. [3] Sultan, yeğen»

(1] Kayseriye şehri, Halil Ethem S : 52

[2] Türk Tarihi Necip Asım S 46?

Rukneddin Cihanşah, amcan Erzurumu muhasara etmeden öncede Eyyubilerden

korkuyordu. (AkdülcSman fi tarihi ehlüzzaman 18 inci cildinde) Melik Eşrefin, Ahlat

valisi Huaameddinin bir kuvvetle Erzurumun, köylerini vurup yağma ettiği yazılıdır.

[S] İbnilesir C : 12 S 186

Page 50: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Rükneddin Cihanşahın kendisine, Selçuk ailesine karşı yabancı bir

devlet olan Eyyubilerle birleşmesini affedemiyor; Bu yüzden evvelâ bunun dayandığı kuvvet olan Eyyubilerin hakkından gelmedi düşünüyor* du. Melik Eşref Sultanın bu niyetini anladığından onunla uzlaşmağa

karar verdi.

Sultan, vaziyetin nazik olduğunu, çok düşman kazanmağı arzu

etmediğinden bahusus karşısında Harzemîlerin olması yüzünden Melik Eşrefle anlaştı.

Sultanın o sıralarda düşüncesi iki büyük hadiseye saplanmıştı. Biri

Tatar ve mogolların Padişahı Cengizin gitbegit İranda, Harzemşahı Celâli mağlûp ede, ed? Selçuk memaliki hududuna yaklaşması, diğeri de

Cengizin darbeleri altında ezilen harzemşahı Celâleddinin Sultana karşı

düşmanlık göstermesidir. Sultan ise Selçuk ve Harizimilerin bir millet

olup Oğuz boyuna mensup olmalarından dolayı kan, adat itibariyle

kardeş olduklarından, bu soydan ayrı, Cengize karşı birleşmeği arzu

ediyordu. Fakat Harzemşahı, Sultanın bu yüksek düşüncesini takdirden acizdi.

Erzurum Meliki Rükneddin Cihanşah, Eyyubilerin yardımiyle, Erzurum

muhasarasın kurtardıktan sonra [1] amcasını uğraştıracak yeni bir

düşman arayordu. Çünkü Sultanın himayesine giren Melik Eşreften artık

bir faide beklemiyordu.

O esnada Celâleddin Harzemşah, Gürcistan ezmiş [2] Azarbaycan

Ata beyinin memalikini elde etmiş bulunuyordu; Sultan Alâaddin Keykuba* din şan ve şöhretini çekemiyen, Celâl onun himayesinde bulunan Ahlatı almak için muhasara hazırlığına başlamıştı. Erzurum Meliki vaziyeti müsait

gördü. Celâleddinin himayesine girmeğe karar verdi. [.3]Zaten Celâleddinin askerleri, Erzurumun cenubunda bulunan llinis

dağlarından Tugtab yaylaklarında atlarını otlatmakla beraber, Erzurumun

yakınlarına kadar sokulmuşlardı, iiükneddin Cihanşahın, Celâleddine

[1] Amasya Tariki Hüaeyin Hüsameddin C 2 S ; 358, 359 da Saltan Alâaddin

Keykubad. Enurumu sabtedip Tuğrul evlâdını ortadan kaldırmış ve Erzuruma kumandan­

larından Amaaya valiai (Mübarizüddin Halife Albı) vali tayin ettiğini yazarsa da bu

H 625 senesinde deiğl ancak 627 senesinde-Jir. _

[2] Erzurum Meliki Mügisüddin Tuğrul Şahın oğlu Davut (olduğu zannolunan)

Oürcüstanın kraliçesi Rusudanla tenazur edip evlendikten sonra ayrılan ve Kraliçe

tarafından (Lan) kalesinde hapsedilen Davudu, esaretten Celâleddin Harezemşah Gür*

cüstanı aldığı zaman kurtardığı yukarıda yazılmıştı.

13] İbnilesir C : 12 s 191

— 51 —

Page 51: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

52 -itaatinin bir sebebi de Hnrzem askerlerini, Erzurumu yağma ettirmekten

kurtarmaktı.

Rükneddin, Erzurumdan askerlerinin iyisini maiyetine almakla beraber

sarayındaki yüksek memurlarını da alarak, Harzem Sultanının ikamet

ettiği Ahlata yakın Nazik gölünde, Celâleddinin çadırına yaklaştığı vakit

atından indi. Sultanın büyük ümerasından Bedreddin Tutuk, çadırdan

çıktı, sultanın namına onu karşıladı. beraberce çadıra girdiler,

Harzemşahı, Erzurum emirini çok samimi bir surette kabul etti, saat­

lerce konuştular Sultan, Rükneddine çok kıymetdar elbise giydirdi [1]

ve mayetinedekilerine, hallerine göre hediyeler verdi.

Hüknedditl Cihanşah, Sultanın kuvvet ve iktidarına hayran kalarak,

amcası Alâadditl Keykubadin hükmü altına giremiyeceğine kani olduğun­

dan var kuvvetiyle Harzemşahina bağlandı. Ahlatın muhasarasına

yardım için Erzurumdan getirdiği askerini bu işe tahsis kıldı (2]

Erzurumdan getirtmiş olduğu muhasara âletlerini de Ahlat Hisarına

gönderdi. Bu âletlerin en büyüğü Karabügra adındaki büyük mancınık

idi. [3]

Sultan Alâadditl, yeğeninin hâlâ, Melik Eşrefin tarafında olduğunu,

dolayısiyle kendisine karşı husumet beslemediği kanaatindeydi. Bu yüzden

Celâleddini, Ahlatın muhasarasından vazgeçirmek ve Cengiz tehlikesi

karşısında birleşmek için iktidar, dchasiyle meşhur Erzincan kadısı

Kemaleddin Kâmiyar ile Çaşnigir Şemseddin Allun Ebeyi fevkalâde sefa­

ret olarak gönderdi. Bunlara Sultan otuz katır yüklü Atlas, kondoş,

samur kürkler yükletmişti. Otuz köle yüz seçme at, elli katır ve bunların

takımları da sefaret heyetiyle, Celâle hediye olarak gönderiliyordu. Bunlar

Frzincanda kaldılar, Rükneddin, Celâle giden bu heyetin kendi aleyhine

siyasî görüşmeler olacağını anladı. Bunların yoluna devam etmelerine

müsaade etmek istemiyordu.

Fakat, kendisine verilen teminatı kâfi gördükten sonra Erzuruma

geldiler, buradan Eelûleddin llarze m şahmın karargâhı olan, Ahlata

kavuştular. Elçiler, Sultanın huzuruna Arap âdatı üzere merasimde

bulunarak çıktılar, fakat Sultan biz Türküz bu Arap merasimini yapmak­

la beni tahkir ediyorsunuz diye çıkıştı. Hediyeleri de hiç beğenmedi;

[1] Siyreti Sultan Celâleddin Harizimyah Mehmet Netavi S : 185

[2] Akdulcumman fi tarih ehlızzaman C : 19 S: 6

[3] Siyreti Sultan Celâleddin Harzemyah. Mehmet Neaavi S : 185

Page 52: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

elçilerin, Sultandan istedikleri teminat meyanında Erzurum Meliki Rük-

neddin Cihanşahın, Erzurumun Sultan Alâaddin Key kabada teslimi

vardı. ( .elâleddin Harzemşah bu meseleyi Rükneddine bildirdi. O da

bir kat daha amcasına karşı düşmanlık duygusunu artırdı. C.elâleddinin başveziri Şerefülmelik, elçilere . Selçuk memalikinin alınmasına, kendisinin

başında bulunacak kuvvetin kâfi geleceğine ve daha bir takım tehditkâr

sözler söyledi. Sultandan iyi bir surette karşılanmıyan, Selçuk heyeti

bir şeye muvaffak otamadan geri döndüler. Sultan Alâaddin istemiyerek

Celâle karşı harbe hazırlandı. melik Eşrefe bu heyeti göndererek

Celâle karşı vardım etmesini emretti [1] H : 626 M : 1228

Hükneddin Cihanşah. amcasının harekâtını adım, adım takip ile

Celâleddine vaziyeti bildiriyordu. Ahlata sahip olan Celâleddin Melazgird kalesini almak hazırlığında bulunuyordu. Rükneddin de bu muhasaraya

yardım için Celâleddin, ordusıyla yardıma koştu, diğer taraftan da

Melik Eşrefle, Alâaddin Keykubad birleşiyorlardı. Rüknettin ('.ihanşah, Harzem şahı Celâlettine dedi ki: bu iki devlet birleşmeden evvel

ayrı, ayrı bunlar ezilmelidir [2 J.

Bu tedbiri beğenen sultan, Rükneddin'e tedarikte bulunmak için Erzu-

ruma gönderdi. Kendisi de bir müddet sonra yani Melâzgirt alındıktan

sonra Erzurumda buluşacaklarını söyledi. Sultan bir taraftan Alüeddin Keykubad'ın idaresinde bulunan Harputa asker sevkediyordu. Bir de sul­

tanın ordusunda bulunan Eran, Azerbaycan, Irak, Mazenderen bölgele­

rinden toplamış olduğu askerleri yurtlarına gitmeleri için izin vermişti.

Sultan ('.elâleddin, Alâeddin Keykubadın kuvvetini ehemmiyetsiz gördüğün­

den çok kalabalık bir ordu ile harbetnr.eği lüzum görmiyordu.

Sultan delâlettin Harzemşah, Melâzgirdi aldıktan sonra askerlerini

Erzuruma şevketti. Bu zamanda Rükneddin cihanşah'da, Erzurum surlarını

tahkim etmekle beraber şehirden topladığı kuvvetle harbe hazır olmuştu.

Sultan Alâaddin Keykubad müttefiki. Melik Eşrefin ordularile Erzincana

hareket ettiler. Ne de olsa sultan Alâaddin Harzemşahından endişe

ettiğinden harbin akıbeti hakkında pek nikbin görünmüyordu.

llarzemşahın askeri Erzuruma girdikten sonra Alâaddinin merakı arttı. Yeğeni ile llarzemşahın kuvvetini anlamak için göndermiş

olduğu casuslar onu tatmin edemediklerinden bizzat kendisi Türkmen

111 Sireti Sultan Celâleddin Harzemşah.

[2| » » •• •

- 53 -

]

Page 53: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

kıyafetine girerek Harzemîlerin kuvvetini anlamak için Erzuruma

harakei etti [1|.

Sultan Alâeddin Keykubad, Erzurumda Harezmilerin ve yeğeni

Rûkneddin Cihanşahin hakikî kuvvetlerini anladıktan ve Erzincana sa­

limen ordugâhına muvasalat [ettikten sonra müttefiki Eyyubi Melik

Eşrefle harbe hazırlandı.

Sultan Celâleddin Harzemşah, muallim askerlerinin bir çoğunu

yurtlarına gönderdiğinden maiyetinde mühim kuvvet kalmamıştı. Bu kuv­

vetlerle Harput havalisini yağma ve zabtettikten sonra Erzincana doğru

hareket etti. Yolda Celâleddin Havarizemşahı hastalandı. Erzurum emiri,

Harzem, Erzurum kuvvetlerinin başında olduğu halde ilerledi. Bütün ordu­

nun Rükneddincihanşaha itaat etmesini mübeyyin bir de sultandan ferman

almıştı. [2] bu kuvvetler, Erzincan hududuna girdiği zaman Harzem

— 54 —

[1] Necip Asım, Türk tarihi S : 423 de haşiyede hicri dokuzuncu aarın başında

manzum bir eaer olan (Menakıbı Mevlâna) adlı bir eterden iktibaa ettiği bazı parçalar*

da, Harezm aakerlerinin Erzuruma gelişi ve Sultan Alâaddin Keykubadın casus kıyafe­

tine girip de Harzem ordulunun ahvalini

görüldüğünden lüzumlu kıamı nakledildi.

Harzemin leşkeri Erzenirruma

Ki Anun leşkerinun kearetioi

Gelip aultana dedi anı caauau

Zamirini kimaeye etmedi ilâm

Çün anı dinledi aultan bir bir

Hele aultan oturdu anda o gün

Ki caaua auretine kendü gire

Göre ol leşkerin yaain yarağın

Pea andan girdi Türkmen suretine

teceaaüs edişi yazılıdır. Ehemmiyetli

Eriyicek haber yetişti Ruma

Hesabını ve anun heybetini Muğber düştü lâkin andı namusu

Velâkin ehli leşker oldu vehham

Dedi bundan gerektir bize tedbir

Bu tedbir üzerine göründü mevzun

Varubün leşkeri Herzeme ire

Üstün özü dahi aşlaye sağın

Getirdi bir iki Türkmen katına

Bu manzum beyit uzadığından hülâsa olara deniliyor ki sultan Alâaddin iki Türk*

menle damgasız ve bayağı takımlı atlara binerek Erzuruma girmişler. Celâleddinin

huzuruna çıkmışlar ve sultana, Âlâettin Keykubadın kendilerine yapmış olduğu zulmü anla­

tıyorlar, müşkülâtla kaçıp bu atları hediye getirdiklerini söylemişler, Harzem şahı, bunlara

ikram ediyor. Rum memalikini (yâni Anadoluyu) alırsam size çok iyilikler yapacağım

diyor ve casus kıyafetine giren sultan Alâaddin Keykubad, gerek Harzemilerin ve gerek

yeğeni Rükneddinin kuvvetini iyice anladıktan sonra acele geri dönüp kaçırıyorlar. Erzu­

rum meliki Rüknettin Cihanşah. bu Türkmenlerin Ansızın bir surette savuştuklarına şüphe

ediyor, Caaua olduklarını zannettiğinden arkalarından adamlar çıkarıyor, fakat sultan

Alâaddin Erzincana salimen muvasalat etmiş bulunuyor. Askerlerini yassı çemene doğru

sevk ediyor.

[2] Sireti Sultan Celâleddin Harzemşah.

Page 54: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

• _ 55 _sultanı hastalıktan kurtularak orduya yetişti. Selçuk ve Eyyubî

askerleri, Erzincanın şimalinde güzel otlak ve sularile meşhur Çimen

dağları eteklerinde harbe hazır idiler. H. 627 Ramazan ve M. 1229 tem­

muzunda, tarihin kaydettiği belli başlı büyük harplerinden birisi bu Yassı

çimen dağları eteklerinde vukua geldi.

Selçuk askerleri çadırlarını yarım ay şeklinde kurmuşlar, bunun

önünde yay ve oklarile piyadeler saf halinde, bayraktarların ellerinde

tuttukları bayrakların âlemleri göge doğru kaldırılmış, muzika harp hava­

sını çalıyordu. Sultan Alârddin ve diğer namdar kumandanları olan

Kcmalt'ddin Kâmiyar, t:m ir Mübarizüddin Çavlı Beyle, beraber asker­

lerin saflarını dolaşıyor ve onlara muzaffer olacaklarını, harpte çok

metin bir şekilde hareket etmelerini söylüyordu.

Celâlt'ddin Harzemşalı, ve müttefiki Erzurum meliki, Harzem,

Erzurum askerlerini harp vaziyetine koydu. Sultan Celâleddin, Selçuk

askerlerinin nizam ve intizamına hayran, havran bakıyor içinden bir ah

çekerek: «Keşke bu ordu benim elimde olaydı. Bu ordu ile Cengizin as­

kerlerinin damarlarını üzerdim ve köpeklerin kanlarile otları suvarırdım.» [1]

Dedi ve gözlerinden yaş akıtarak ordusunun merkezine döndü. Selçuk

askerleri, kütle halinde hücum ederek mahirane manavralar yaparak

harzemilerin müdafaa ve mukavemetlerine imkân bırakmıyorlar amansız

darbelerde hırpalıyorlardı. Bu kanlı savaş üç gün böylece devam ettikten

sonra Harzem askeri müthiş bir hazimete uğramakla tarumar oldular.

Er zurum emiri Hükneddin (iihanşnh o sıra çadırında oturmuş yemek

yiyordu. Selçuk askerleri çadırına hücum ederek müdafaa etmeğe

imkân bırakmadan tutup esir ettiler ve sultan Alâaddin Keykubadtn yanına götürdüler [2]. Sultan bu esir olmuş bedbaht yeğenine, şanına

lâyık bir surette iyi muamele etti. Zabitlerine yeğeninin hakkında hürmet

ve ikramda bulunmalarını, muhafazasına dikkat etmelerini emretti.

Sultan Alâaddin bu muzafferiyeti elde ettiğinden fevkalâde sürür

içinde idi. Harp meydanından karargâhına dönerken müttefiki Melik Eş­

ref de beraber idi. Sultana o kadar tazimde bulundu ki, Sultan atına bi*

nerken Melik Eşrefin omuzuna basarak bindi. Melik Eşref Sultanın

gerisinde olarak yürüdü, çadıra beraber girdiler, harbin kazanılmasından

[1] Iboi Bibi teverik Âli Selçuk.

[2] tbni Bibi Teveriki Âli Selçuk

Page 55: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

dolayı birbirlerini tabrik ettiler. Sultan yalnız çadırında kalmak için Me­

lik Eşrefe izin verdi, o da kendi çadırına gitti. Sultan çadırında silah»

şükrederek secde etti.

Bozulan Harzem askerlerin bir kısmı, Sultanın eline esir düşmüş,

sonradan bunlar Selçuk Sultanının hizmetine girmişler ve bir kısmı da Celâeddin Harzemşahla beraber Erzurum, Ahlat havalisinde yayılmışlardır.

Harzemşah, bu mağlubiyet üzerine bir daha kendini toplayamamış [1)

Kalkasyanın, Mokan mevkiinde mogullara mağlup olmuş, Araş nehrin»

acele geçerek Ahlat, Melâzgirt lia rg iri havalisinde mogullara karşı izini

kaybetmeğe çalışmış ise de, şiddetli takib edildiğinden, Diyarıbaki;in

Karaca dag yaylasına sığınmış orada bir kürd tarafından öldürülerek

cenazesi Miyafarkin şehrine götürülmüş, orada gömülmüştür. Böylece

büyük Harzem devleti ortadan kalkmış oldu.

Alâeddln Keykubadın Erzurumu alması

Sultan Alâaddin Keykubad yastı çimen harbini kazandıktan sonra,

melik Eşrefin, şam askerde beraber ordusuna, Erzuruma doğru hareket

emrini verdi. Selçuk, Şam askerleri harp ganaimi ile doymuş idiler.

Ordu hareket ederken Sultana bir haber ulaşdı ki, ordunun güzergâh»

üstünde bulunan derelerde bir kısım Harzem askeri saklanmış, bunlar

ansızın orduyu basacaklarmış. Sultan bu haber üzerine kısmı külli yürüme­

den evvel, bir kısım karakol kuvveti göndermekle derelerde saklanmış olan

bu döküntü Harzem askerlerini imha ederek yolun selâmetini temin ettiler.

Ramazan bayramı da araya girdiğinden ordunun hareketi durdu. Sultan

Alaaddin Keykubad bayram şenliklerinin icrasına emretti. Melik Eşref

ile Sultan çadırda görüştüler, şerbet içtiler. Sultanın çadırı önünde peh-

livanlar güreş tutarak bir çok hüner gösterdiler. Sultan bu dini

bayramla muzafferiyet bayramının böyle birleşmesinden fevkalâde 1

(1] Harzemşahının bu mağlubiyetini, manevi bir cezanın erikliğine kail olan Mev-

levilere göre! vaktile Celâleddin Ruminin babası, Mevlâna Bahaeddin Veled Belh’te yük­

sek ilimler okudurken çok şöhret kazanmış, bunu kıskanan, imam Fahreddin Razı aley

hinde bulunmuş ve Harzemşahı Sultan Celâleddin, Mevlânayı istiskal etmiş. Belh'ten

çıkarmıştır. Mevlâna Bahaeddin, Bağdada gitmiş, orada ders okutmuş. sonra Sel­

çuk Sultanı Alâaddin Keykubad davet ederek büyük bir merasim ile paytahtına getir­

miştir. Bu sıralarda Sultan Alâaddin. Harzemşahı ile yassı çimen harbini yapmış ve

muzaffer olmuştur. Bahaeddine yapılan istiskalin cezasını bu suretle Harzemşahı gör­

müş oldu. Necib Asım Türk tarihi S: 423, 424

- 56 — ♦

«

a

*

M

Page 56: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

♦ •

k

sevinç içinde idi. Ordugâhta yağmur gibi sadaka dağıtıyordu. Sultamı»

bu bayram şenliğine iştirak için etraf hükümdarlarını ordugâhına çağırmıştı.

Bunlara hallerine göre kıymetli elbiseler ikram etti.

Bayramdan sonra ordu hareket etti. Yolda bir haber işitti ki Erzu-

rumda bulunan Ümera şehri müdafaa edeceklermiş. Bahusus Yassı çimende

bozulan bir kısım Harzem askeri Erzuruma kaçdığından burasım muhare-

beşiz teslim etmek istemiyorlardı, öteden beri müstahkem bir şehir

olan Erzurum son hadiseler üzerine bir kat daha tahkim edilmişti, ö y l e ki

gerek Harzem kumandanları ve gerek Hîlkneddinin şehirde bulunan

askerleri, şehrin kale ve surlarına son derece güveniyorlardı bu yüzden

gururları artmıştı. [1]

Sultan Alâaddirt Keykubad Erzurumun mukavemet edeceğine ve bu

husustaki hazırlığa fevkalâde ehemmiyet verildiğine dair haberler alıyordu

Sultan Alâaddin Keykubat Erzincandan hareket ettikten sonra yolda

Erzurum ahalisine bir mektup gönderdi. Sultan lüzumsuz yere bir harpten

kaçınıyor. Çünkü Erzurumu ötedenberi kendi mülkü addettiğinden bura­

da yapılacak bir harp ile yok yere Türk kuvvetinni eksilmesini istemi­

yordu. Mektup [2] da elkap ve ünvanlan yazdıktan sonra (Harzem

askeri ile yeğeni Rükneddinin kuvvetleri Yassıçemen harbinde nasıl

tarumar edildiğini, yeğeninin esaretini harpten kaçanların Ahlata kadar

ulaştığını, harp meydanının insan cesetlerde dolduğunu, vahşi kuşlara bun

lar ziyafet teşkil ettiğini, arslan askerlerimin önünden kaçanlar tilki hilesi

gibi kenara savuştuklarını, Allah zulmü ziyadeleştirenlere hasar vereceğini)

denilmişti.

11 ] tbni Bibi Tevarîhi Âli Selçuk.

[2] Sultanın Erzurumlulara gönderdiği mektup bir âyetle başladı ki manan:

(Tevrattan aonra Davudun Zeburunda yazdı ki yer yüzüne benim aalih kullarım

varit olur)

yijle i»-***? s-'' ‘ ' »•*** «Z1-'lyjLiijt ^ . . ı ı_• «.ji^ t

L. j y* j »t U j jUi— j t j ti» « 2 j tiiıı jj ^ *V— Jı • — • - İ.UVI•>1j—. » A i . *<¿»-1 ¿i* 3-r*) ¿k'U. j>jT Jis'jjj* ¿J-** Jjj'y- b3/'.-4> .'■’■‘“i >2A.m

j>-*-• '-e'ıJ İV b*J* v.1—*j'j i i [ IO Y j I . y . I t r l j t t w,»t S^ » ı : . r . p r ) . u

*«.}„• jljji <aii*j' Jjj* +>/' j»1—I b ^ jV {l i d 2*~ 2U OU j) u > )*■ w * ** L'

— 57 —

Page 57: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ H * ■

... Elçiye de tenbih etti ki eğer Erzurumlular müdafaaya kıyam eder*

lerae şehire karşı şiddetli bir harp yapılacak, şehri aldıktan sonra da

sekenesi katledilecektir.

Eğer teslim olur itaat ederlerse bütün kusurları affedilecektir.

Elçi Erzuruma girdi; mektubu, ağız haberini şehrin ¿yanına, şehri

müdafaa etmek isteyenlere tebliğ etti. Erzurumlular uzun uzadıya

beyinlerinde müzakere ettiler, halk müttefikan Sultana karşı itaatte

bulunacaklarını, asla karşı gelmiyeceklerini, emirleri bulunmuş olan

Rükneddin Cihanşahın da kusurunun affedilmesini, daha buna benzer

teminat vermek için şehrin ileri gelenlerinden, halkın emniyet, itimad;nı

kazanmış olan llümamüddin Candar her türlü salâhiyeti haiz olarak,

Erzurumdan elçi ile beraber çıktı, Sultan Alâaddinin yolda karargâhına

vasıl oldular. Sultan Erzurumluların mümessili olan Hünıamüddini iyi bir

surettd kabul etti. Ve yanında alakoydu.

Her ne kadar, Erzurum ahalisi Sultana itaat ve teslim kararını vermiş

ise de şehrin kale ve surlarını müdafaa eden bir kısım asker ve kuman*

<ianlar hiçte böyle düşünmüyorlardı. Bu yüzden şehirde bir ikilik hasıl

olmuştu.

Sultan Alâaddin Keykubad, müttefiki melik Eşref% ite Miyai Earikiıı Emiri, Melik Eşrefin kardeşi, Melik Muzaffer Şahabeddin, sultanın yeğeni

¡{Clkneddin Cihanşah büyük bir ordu ile Erzurum ovasına girdiler.

Erzurum kale, surlarına Selçuk askerleri yaklaştı. Askerlerin mızrak­

ları sanki güneşin yüzünü kapıyordu. [1] Nasıl ki yırtıcı kuşların kanatları

gök yüzünde güneşe hail olursa bu askerlerin mızrak, süngüleri de semaya

yükselmişti.

Şehrin kale, surlarında bulunan askerler, sultanın bu heybetli ordusu

karşısında heykel gibi kaldılar. Müdafaaya takatleri kalmadı. Bu korkunç

kale surları, sanki göz açıp yummada sukut etti. Büyük bir heyecan,

«ürurla kale, kapılarından şehre akın eden Selçuk askerleri., duvar

diplerinde, kale bedenlerin rasgeldikleri askerleri öldürdüler.

lbni Bibi şehri tasvir ederek der k i : (şehrin etrafını çeviren dağlar

Süreyya yıldızı gibiydi, Erzurum şehri Kehkeşan, Benatünna’ş yıldızları

gibi bu Süreyya yıldızının elinden tutmuş vaziyetini gösteriyordu. [2])

[1 ] lbni Bibi Tevarihi Âli Selçuk.

[2] lbni Bibi, burada belâgati iraniyeyi yükaek bir surette canlandırmıştır. Şehrin

«nevki, vaziyetini bu şekilde taavir eden lbni Bibi herhalde aultan Alâaddinin Erzurumu

«lirken bu vakayı yazan bir muharririn enerinden iktibaa etmiş veyahutta işitmiştir.

- 58 -

Page 58: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 59 —Şehir halkı bu muzaffer ordunun kahır, gazabından korktukları için

feryadü figanları sanki asumana doğru yükseliyordu. Şehrin mudafileri

Selçuk askerleri karşısında atılmış bir pamuk gibi oldular. Pek azı kılıçtan

kurtuldu. Şehrin ortasında yükselen kalenin, yüksek kulesi [1] üzerinde

güneş, ay şekli olan Selçuk bayrağı dalgalanıyordu. Bütün Hisar kulele­

rinde bu bayraklar çekilmişti.

Sultan Alâaddin Keykubat küheylân bir ata binmiş, Melik Eşref omuzunu

sultanın özengisine yanaştırmış, yani özengi makamında olarak melik Eşrefin omuzuna basıyordu. Melik Muzaffer Şahubbeddiıı, sultanın yanında esir olan

yeğeni Rııkneddin Cihanşah'da bir muhafız bölüğü yanında olduğu halde

o da sultanın maiyetinde idi. İktidar ve dehasile meşhur, başvezir Kemaled-

din Kamiyar, izzeddin Kunt .\rstaıı ve Sadeddin M üsten f i Pervane, ( (¡ced­din ve diğer ümera vezirler de beraber idi. Sultan .Mâadılin bu saray

erkânı ve yakın dostlarile birlikte büyük bir alay göstererek merasimi fevka­

lâde ile Erzuruma girdi. Asker bir ağızdan (Udhulu mısır inşaallahü aminin)

diye bağırdılar. Sultan büyük şehri muharebesiz bir şekilde alınmasından

dolayı Allaha çok hamdüsenada bulundu (2). Bu alınış mucizei Süleyma*

nın berekâtı sayesinde alındığına atfediyordu. Sultan iç kaleye girdi; bir

müddet istirahattan sonra, Rııkneddin Ciluınşah’ın ve babasının sakladık­

ları hâzineleri meydana çıkartarak hâzinesine kattı [3]. Şehir ahalisi

akın, akın huzuruna gelerek sultana sadakat ve kulluklarını arzettiler.

Sultan, bütün geçmiş vukuatlarını afetti. Esir yeğenini çağırdı. Rükned- ilin nedamet yaşlarını döktü. Amcasından özür diliyerek, kendisini iğfal

ettiklerini anlattı. Sultan da yeğeninin yaptığı işleri bağışlıyarak onu Kon­

ya Aksarayina gönderdi. Sultan Erzurum ile beraber civarındaki beş

kaleyi aldı.

Sultan, Erzurumu almakla iki moh'ım siyasî netice elde etti. Birincisi

Trabzon Bizansı, kralları, Erzurum Selçukilerini daimî surette Konya

Selçukîleri aleyhine teşvik ediyordu. Halbuki Erzurum Selçuk emirleri

[1] Bu yüksek kule bugünde mevcut olsn saat kulesinden başka bir kule değildir.

Kulenin etrafında bulunan kûfi yazının tarihini gösteren kısmi söküldüğünden bu kulenin

hangi tarihte yapıldığı belli olamıyordu. Bınaenaley Ibni Bibinin bu kuleden bahsetmesi

ehemmiyete şayandır. İleride, kuleden bahsederken bu noktayıda gözönünde

bulunduracağız.

[2] Ibni Bibi

[3] tbnileair C: 12 S: 191

Page 59: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 60 —çoktan Konya ile birleşmek arzusunda idiler. Bir taraftan da yine Trabzon

kralları Gürcüleri Erzurum Selçukileri aleyhine sevkediyordu [1].

Sultan, Erzurumu almakla Bizansların bu an’anevi dessas siyasetlerine

nihayet vermekle Selçuk vahdetini bozan bu ayrılıkların önüne set

çekti. İkincisi ise: ehemmiyetli bir kuvvet olan Erzurumluları kendisine

yardımcı temin ederek, Cürcistana yürümek imkânını elde etti [2]. Sultan Alâaddin Erzurumda iken iki mühim mesele kendisini işgal ediyordu.

Birisi, Trabzon Kralı sultanın, Erzurumu almasından endişeye düşerek.

Gürcüleri Sultan aleyhine sevketmeğe çalışmış olması, diğeri ise Celû- leddin Ilarzemşah Moğollara mağlûp olup da öldürüldükten sonra Ahlatı

Melik Eşrefe vermişti. Halbuki, Melik Eşref Erzurumda Sultandan ayrıl­

dıktan sonra Şama çekilerek işret ve sefahate dalması, kardeşlerde

beraber sultana muarız vaziyet takınmaları yüzünden araları açıldı [3].

O sırada Moğol kumandanı (Armayunnuvin Ahlat havalisini yağma ettik­

ten sonra hudut üzerine çekilmişlerdi. Bu yüzden ileride vukuunu muhak­

kak gördüğü Moğol tehlikesine karşı Alılalı muhafaza altına almak için

Erzurumdan Kemaleddin Kâmiyarı ve diğer kumandanları Ahlata gönde­

rerek orasının tahkimini emretmişti. Bu heyet Ahlala giderek orasını,

civarını müdafaaya elverişli bir hale koyduktan sonra Kemaleddin

Kâmiyar ve maiyeti erkânile Ziyaeddin Kara Arslıın, Koçi, Sadeddm Mııstevfi, Taceddin Pervane Erzuruma gelerek Sultana yaptığı işleri

anlattılar. Sultan Erzuruma Vali ve kumandan olarak gösterdiği liyakatileI

şöhret alan Em ir Mııbarizüddin Halife Alpı tayin etmişti [4].

Gürcü Melikesi Pusudan, Trabzon Kralının teşvikile Erzurum hududu­

na doğru askerini gönderiyordu. Tam bu sırada yâni H. 6,8 : M. 1231

senesinin sonuna doğru Cengiz Hanın oğlu Oktay Kaanın kumandanı

Cirmayunnuvin kumandası altında bir süvari fırkası Selçukilerin hududunu

geçerek Sıvasa kadar çapul yaptılar. Bu süvarilerin, Erzuruma geldiklerine

tarihlerde bir işaret yoksa da Erzurumun civarından geçerek etraf»

[1] Amasya tarihi Hüseyin Hüsamettin, C : 2. S : 356.

[2] Mezkûr eser S : 3S7.

[3] Ahlatın Alâeddin tarafından alınması üzerine bir müddet sonra Melik Eşrefle

arası açıldı. H. 631 de Göğsü ırmağı kenarında Melik Eşrefle kardeşleri hirleşerek

Sultan Alâeddin Keykubat ile muharebe yaptılar, neticede Eyyubîler mağlûp olarak

Harputtan Diyarbekire kadar olan memleketler Selçukîler eline geçti .^-Ebilfeda. C . 3

S. 162.[4] Camiüddüvel. C. 2 S. 370 (Süleymaniye — Esat E. Kütüphanesi).

Page 60: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

yağma ede, ede Sıvasa yakın íbni Halıat kervan sarayına kadar gelip

sultanın gönderdiği kuvvet karşısında mağlûp olarak geri dönmüşlerdir [1].

Sıtilalı Alâaddin bu Moğol akını esnasında Konyada bulunuyordu.

Moğol ve Tatar tehlikesinin gittikçe yaklaştığını anlayan sultan şark

hudut memleketlerini yani Ahlat ve Erzurum kalelerini tahkim ile buralara

fevkalâde ehemmiyet vermeğe başladı.

Sultan Alâaddin, bu Moğol akıntna, Gürcülerin Kralı Melik Hamdan sebep olduğunu bilerek, hem de Cürcülerin Erzurum hududunu tahdit

etmekte olduklarından Gürcistan* sefer açmağa karar verdi, bu işe

Erzurum valisi Miıbarizfıddin Halife Alpı memur kılarak Erzuruma da

Emir Fahreddinülhaditni gönderdi İlk hamlede Gürcülerin metin bir ka*

leşi olan Nihahı aldı [2] gün begün mağlup olan Gürcü kraliçesi Melike Hasıldan sulha razı oldu. Sultanın teveccühünü kazanmak için kızını

Sultannın büyük oğlu Oıyaseddin Key/ıusreve verdi. [3]

Sultan Alâaddin KeyUubad birbiri ardınca Harzemileri, Gürcüleri, Eyyu-

biieri ve nihayet Sivas önlerine kadar gelen Moğul süvarilerini mağlup

ettikten sonra kendi namına bina ettirmiş olduğu Alâiyf şehrinde biraz

dinlenmek için gitti fakat en büyük düşüncesi gitbe git yaklaşan moğul tehlikesine karşı koyacak çareler arayordu.

Cengiz'in oğlu Oktay kan Sivas önlerinde mağlûp olupta Saltan Alâaddin le kendisinden habersiz sulh aktetmiş olan umumi kumandan

llaycu Nuvine darıldı. Bu yüzden Oktay sarayının büyük memurların­

dan Sarubtyüı Çavdar [4] diğer adı olan Şemsettin Ömer Kazvini'yı Kay-

seriyede Saltan Alâaddin'in fevkalâde sefaret olarak gönderdi; Sultan

Alâaddin' e, Moğul hanına itaat ve daha doğrusu himayesi altına

girmesini söyledi.

Sultan müşavere yapıp, bu mühim keyfiyeti vükelâsına anlattı. Neti­

cede Moğollara karşı harp etmenin tehlikeli olacağına karar verdiler.

11 ] Ibni Bibi yazma nuahaaı S. 210

—Amaıyı tarihi Hüseyin Husameddin C. 2 S. 360 da yazılan malûmata göre Sultan

Alâaddin Keykubad Moğolların Sıvasa yanaydıgını haber alınca Kemaleddin Kâmiyarın

kumandasında gönderdiği bir fırka askerle Cırmagun Nuvini periyan ediyorlar.

|21 Ib ni Bibi, Erzurumun kazası olan Tortumdaki Nihahdır.

|3] Bu kızın babası Mujtisüddin Tuğrul yah evvelce oğlu Gürcü memleketine gön­

derip ve orada tanassur etmesini emir ile Gürcü kraliçesi Rusudanın hıyaneti yüzün­

den bir kaleye hapsedilen zattır. Bunun adı Davud olduğunu tbni Bibiyi kaydetmektedir

[4] Hayrullah Efendi tarihi Cü'z 1 s. 28.

— 61 -

Page 61: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Sultan, istemiyerek bunu kabul ile Oktay'ın elçisine ağır hediyeler vere­

rek hana itaatini bildirdi.

işte bu sıralarda oğullarından Oıyaseddin Keyhıısrev I I babasına hı*

yanette' bulunarak Kayseriyenin Meşhediye sahrasında Sasıreddin na­

mında bir hain vastasile zehirletip öldürdü [2]. H. 634. M. 1236 Şev.

Selçuk padişahlarının en dirayetlisi, kazandığı harplerle şan ve şere*

fini bihakkın yükselten, Alâaddin Keykubût% ilmi ve marifete de fazla

ehemmiyet vermiş, kendisi de, (inzalinin kimyayı saadeti ile Sizamül• mCıikltu siyasetnamesi'ni ve diğer tarih kitaplarını okurdu.

On yedi sene devam eden hükümdarlığı esnasında, Selçuk memalikini

genişletmiş, kendisine rakip olan akrabalarını birer suretle ortadan

kaldırmıştır. Sultan Alâaddin Keyktıbad en ziyade Selçuk memalıkinin

şimali şark hududunun kapısı olan Erzurumu almak için Harzemilerle

harbe girişmiş, nihayet senelerce almasını arzu ettiği bu müstahkem şehre

kavuşmuş, bu sayede Gürcüstan seferini muvaffakiyetle başardıktan sonra

Trabzon Bizans krallarının dessas siyasetlerine nihayet vermiştir.

Muvakkaten Moğullara itaat etmekle memleketini , kanlı istilâdan

kurtaran sultan, oğlu tarafından öldürülerek Selçuk devletinin felâketi

başlamıştır.

Sultan Alâaddin Keykiıbadtın Erzurumda kaldığı müddetçe Kubadiye

[2 ] Hayrullah Efendi tarihi cüz’ 1 S: 29

Âliaddin Keykubadın aerede öldürüldüğü hakkında müverrihlerce ihtilâfı mucip

olmuştur. Iboi Bibi ile Hayrullah Efendi tarihi Kayseriyenin Meşhudiye aahraaında.

Nuhbe, Neşride Sultanın Erzurumda Kubadiye sarayında öldürüldüğü kaydetmişlerdir.

Neşrinin yazısı: Perşenbe günü Şevalin dördünde 634 senesinde Erzurumda Kubadiye

nam yerde darü fenayı terkedip beka sarayına rehlet etti rahmetullahü aleyhi, Veliyüt-

tin, Revan köşkü kütüphanelerinde, Neşrinin nüshalarından.

Nühbetüttevarih velahbar S. 94 böyledir;

634 de Erzenerruma karib Kubadiye nam mahalde oğlu Gıyasettin nadanlık ve gad­

darlık edip zehir vermekle vefat eyledi.

Görülüyorlü sultanın öldüğü yer hakkında rivayetler muhteliftir. Bizce de sultanın

Erzurumda öldürülmüş olması hakikate daha uygundur. Çüokü M oğulların an beaa

Selçukilerin hududu şarkiyesinde kuvvetle toplanıp bir taraftan. Irak hududu, diğer

taraftan Azerbaycan havalisini yağma ve tahrip etmekle meşgul olmaları. Sultanı fev­

kalâde korkutuyordu. Sıvasta bir Moğul müfrezesini bozması, Baycu ile sulh yapması

sultanı tatmin edemezdi. Bu yüzden sultanın memleketinin şarkında mühim, müstah­

kem bir şehir olan Erzuruma gelipte neticeyi beklemiş olması vak'aya daha uygundur.

— 62 —

Page 62: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 63 —sarayını yaptırmakla beraber on yedi dershaneli bir medrese yaptırmış,,

buna zengin evkaf bağlıyarak evlâtlarına bırakmıştır [1].

İkinci Giyasettin Keyhusrev, padişah olduktan sonra babasının kudret*

li vezirlerinden Kemaleddin Kâmitjari öldürmekle devletine fenalık etti.

Butun idare işlerini Sadettin Köpek namında bir hain vezire teslim etti.

İşte bu sıralarda Baba ilyas Horasanı namında bir şeyhin müridi olan,

aslında Rum iken sonra mûhtedi olmuş Baba Ishak Tokat, Canik, Çorum,

Sivas, Karahisarı Şarki havalisini gezip dolaşarak halkı Baba İlyas Hora- san'aye biat etmeğe teşvik ediyor. Zahiren bu harekette bulunmakla be*

raber hakikat halde kendisi bu perde arkasında şöhret kazanmaca ça­

lışıyordu. Halka o kadar kendini sevdiriyor, o kadar rağbet ve itimat ka*

zandırıyor ki halk gözünde veliyullah derecesinde görünüyordu. Batıniye

Şeyhinin şöhreti bunun şöhreti karşısında sönük kalıyor. Baba Ishak Ba­

tıniye, mezhebinin müessisi Haşan Sabahı taklit etmekten başka bir ga­

yesi yoktu [2]. Giyaseddin Keyhusreo bu hallere aldırış etmiyor, o ancak

babası zamanında, Seiçukilerin hizmetine girmiş olan Harzem askerleri,

kumandanları aleyhinde bulunuyordu. Halbuki bunlar Selçuk askerlerinin

en iyisi idiler. İşte bu kahraman askerleri, başbuğlarile beraber memleket hududu dışarısına atmakla en mühim kuvvetinden mahrum kalıyordu.

İlaha Ishnk’ın propagandaları, Selçuk memaliki içerisinde pek müsait

yer buluyor, halkın çoğu bunu peygamber diye kabul ediyorlardı, öy lek »

bu hal Selçuk saltanatını da tehlikeye düşürdüğünden (ıiyaseddin Key• hıısren telâş ediyor. Baba Ishak*a tabi olan memleketler, Çorumdan Ma-

raşa kadar uzanıyordu. Bu yalancı peygamberin maiyetinde elli bin feda»

müritleri vardı. Harzemilerin, Amasya ve Sivas havalisinden çekildiklerin»

görünce Baba Ishak da halifeliğini ilân etti [3]. Kendisine mukavemet

edenleri mahvettiğinden az zaman zarfında Konya sarayı bunun dehşetin­

den titremeğe başladı. Selçuk devletinde çıkan bu dahilî isyanlar Trab>

[1] Hüseyin Efendinin eski Tspu kuyudstı defterinden. Sultsniye sdile snılan bo

medrese büyük hsrbin ilk senesinde yıktırılsrsk ceddeye katılmıştır.

|2] Amssys tarihi: Hüseyin Hüssmeddin c, 2 s. 379.

[3| Emirülmü'minin Ssdrüddünys veddin Ishak ünyanile halifeliğini ilân etmekle

kalmıyarak peygamberin ruhu ibtids Aliye sonra kümmelin vasıtalarile kendisine huln)

eylediğini işse ederek kâffei umurunda daha ziyade serbest olmak ve eşyanın ibabe ve

tahrimine salâhiyettar bulunmak için peygamberliğini ilân edip bir takım cüheleyi sihir

ve nirencstile inandırıyor, avama karşı kendisine ( JU» ) sanatını kazandırıyor­

du. Amasya tarihi: Hüseyin Hüssmeddin C . 2. S. 374.

Page 63: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

zon Rum kralı Yani Komiıınüs’ü memnun ediyordu. Hatta Baba İshale ile

Selçukîler aleyhine anlaşarak gizli ittifak yaptılar. Baba tshak böylece

din perdesi altında hakikat halde Amasyada, Rum krallığını ihya etmeğe

çalışıyordu[l]. Trabzon kralları, Selçukîlerin hududunu tecavüz ederek har­

be girişti. Bu fena vaziyet karşısında kalan, ikinci dıyaseddin Ktyhusrev bütün fenalığın başı olan Pervane Sadettin (¡öbeği öldürdü. İyi adamları iş başına getirdi.

O sırada Erzurum valisi olan Sinaııeddin Yakut, Trabzonlularla mu­

vaffakiyetli harpler yapıyor, Rumları Erzurum hududuna yaklaştırmıyordu.

Baba Ishak Konya üzerine yürümeğe hazırlanıyordu; Sultanın gön­

derdiği orduları ezmiş olduğundan önünde duracak bir kuvvet kalmamıştı.

Kayseriyi de de elde etmişti; bu hallerden fevkalâde daralan (iıyaseddin Keyhiisrev, Trabzon krallarile harp eden, Erzurum valisi Sinaııeddin Yakut, emirüssevahil Alâaddin Alişar, Kastamonu valisi Celâleddin Sin

ley man şalı beylere, Rumlarla harbe hitam verilmesini istiyordu. Bu aralıkta

Trabzon kralı Yani Kominniis harp meydanında öldürüldüğünden Rumlar

bozularak Trabzona kaçmışlardı. Sinaııeddin Yakııt Erzurumdan yerli ko­

lu askerlerini alarak Kayserive üzerine acele yürüdü. [2] Yolda rastgeldiği

Baba Ishak taraftaranını kırdı. H 637 M: 1239 da Sinaııeddin Yakut ve

diğer Selçuk beylerile beraber Baba Islıakı Amasyada tutarak idam etti­

ler. Bunun müritlerini kanlı bir surette yok ettiler.

Baba tshak gailesinin bu suretle bastırılmasile müteessir olan Rumlar,

Erzurumda, siyasi mevcudiyet elde etmek istiyen Ermeniler [3] her türlü

fedekârlığı ihtiyar ederek Selçukîler aleyhine vebahusus Erzurum valisi

Sinaııeddin Yakuta karşı düşmanlıklarını artırdılar. O sırada İran ve

havalisine hâkim olan Moğollardan Kiiyflk hanın büyük kumandanları olan

( Armayım \uvin ile Bayca Nuuin, Revanda Moğol ordularının başında bulunuyorlardı.

ik inci (iıyaseddinin, Moğullara karşı .lâkaydana bir tavur alması,

nihayet Ermenilerle, rumlar, Moğulların büyük kumandanlarına yani, Cil’- mayon Sunin, Bayca Sunini, Selçuk memalikine hücum etmelerini teş­

vik ettiler, bir takım siyasi vo diplomasi hâdiseleıin birleşmesile, Mo­

ğolların, Selçukîler aleyhine dönmelerine sebeb oldu. Gerçi (ıiyaseddiiı Keyhusrev vaziyetinin fenalaştığını cnlayarak, Cirmayan Sunine sadaka­

ti] Amaaya tarihi. C . 2 S. 373.

|2] İbni Bibi.|3] Amaaya tarihi Hüaeyin Hüaameddin e. 2 a. 381.

— 64 —

Page 64: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 65 —tini havi mektup yazdı iae de bunun tesiri olmadı. Çünkü Crimagun, Haycu kumandasile üç bin süvari tatarını Erzurum muhasarası için gön»

derdiği gibi, Geredin de büyük Mogul kuvvetleri hareket halinde idi. Mo­

gul askerleri H: 64() M: 124? senesinin kışında Erzurumu muhasara

ettiler. Alâaddin Keykubad tarafından tahkim edilen Erzurum surları

bu korkunç düşmana karşı mukavemet edecek bir kudreti haizdi.

Moğolların Erzurumu muhasara edip almaları > X

Haycu Sunin kumandasındaki Mogul askerleri şehrin surları karşısına taş yığınları yığdırarak büyük on iki Mancınık ve arradat aletlerde [1] gece

ve gündüz şehri taş yağmuru altına aldılar. Şehrin baş kumandanı Sina• ncddin Yakut ile diğer kumandan Vaslenkös adında hristiyan kumandanı

Türk ve hristiyan askerlerde şehrin surlarını, kulelerini cansiperane

bir surette müdafaa etmekle meşgul ediler. Bu kanlı boğuşmalarda tara*

feynden epeyce zayiat oldu. Fakat şehrin bir taraf sur ve kulesini mü­

dafaa eden Dovini adında bir hain evvelce Sinaneddin Yakut ile

arası açık bulunmuş olduğundan fırsatı ganimet bilerek Sinaneddin Yakut dan intikam almağa karar verdi. Gizlice Baycuya haber

göndererek eğer benimle akrabalarımın hayatına ilişmezsen müdafaa et­

tiğim kuleyi teslim ederim [2J bu teklifi memnuniyetle karşılayan

Haycu /Villân, iki yüz seçme askerini karanlık bir gecede teslimi vadedi-

len kuleye gönderdi. Bu askerler merdiven ile bürcun üstüne çıkdılar,

kuleyi müdafaa eden askerleri öldürdüler, kulenin kapı, pençerelerini

kırarak içeriye girdiler. Buradan, şehre inerek müdhiş bir surette

yağma ve kıtale başladılar, d ger Burçları müdafaa edenler de mevkile­

rini terk ederek savuşdılar, sabahleyin Mogullar her taraftan şehre gir­

diler, rast geldiklerini kılıçtan geçirdiler. Şehrin üstüne Mogullar Belâ

bayrağını çekerek, şehrin kadınlarını esir ettiler. Çocukların başlarını

keserek kelleleri yere yuvarlandı. Bunların elinden her hangi yaşta olur­

sa olsun hiç bir insan kurtulmadı. Şehrin her tarafı yağma edildi. Bu

Felâket, bu facianın korkunç saatlarında, semaya yükselen ah ve feryad karşısında sanki gün--ş, ay küsuf ve husufa uğradı. Mogullar hiç mer- hamet göstermediler. Şehrin her tarafı cesed yığınları ile doldu.

Şehrin bedbaht kumandanı Sinaneddin Yakutu konağından çıkardılar. Başı açık, küçük oğlunun elinden tutmuş idi. Böylece Haycıl Suninin hu-

[ I ] Ibni Bibi. Akdülcuman fi tarihi ehiüzeman. Revan köşkü kütüphanesinde •(291?) de ınukayyed C: 4 S: 62 - 63

l2] Ibni Bibi. Tevarihi Â!i Selçuk5

Page 65: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 66 —

zuruna çıkardılar. Sarayındaki kıymettar altun gümüş ve daha nice eşyala-

rını kumandana getirdiler, Baycu, bu kadar gümüş paraların çokluğuna

hayret ederek Sinaneddin e dedi ki: niçin, bu gümüş paralarla gününü

kara ettin, bunu ne için askerlerine dağıtmadın? ve neden tasarruf ettin?

Sinaneddin, bu paralar sana kısmet imiş cevabını verdi. Bunların ikisi de

öldürüldü [1]

Erzurumun kanlı bir surette sukutu bütün Selçuk memalikinde müthiş

bir sarsıntı husule getirdi. Gıyaseddin Keyhusrev, bu felâketi önlemek

için Erzincanın, Kösedağında Moğollarla yapılan kanlı bir harpte, büyük

bir hezimete uğradı. Sırasile Erzincan, Sivas, Kayseri kaleleri birbirini

müteakip Moğol hücumlarile düştü. Gıyaseddin Keyhûsren, bu felâketler­

den son derece müteessir oldu. Selçuk memalikinde Mogoliara karşı ko­

yacak ne bir kale, ne de asker kalmıştı, H: 642 M: 1244 de (tiyaseddin

Keyhusrev sulha razı olarak Moğol hanına vergi vermek şartile himayesine

girmesine razı oldu. Mûhezebıiddin A li; Amasya kadısı t'ahreddin A li bir

çok kıymetli hediyelerle beraber, Erzuruma, Baycu Nuni/ıin karargâhına

gönderildi. Moğol hanı Küyük sulha meylettiğinden dolayı Baycu Nuvinle anlaşıldı. Böylece Selçuk Sultanı her sene vergi vermek şartile Tatarların

hücumundan Anadoluyu kurtardı’ Musalehadan sonra hüyük hanın ordu­

ları, Selçuk hududundan çıkarak Kafkasyada daimi karargâhları olan

Moljan şehrine çekildiler. Gıyaseddin Keyhusrev saltanatta, revnak

kalmadığını görerek çok müteessir olmuş, bahusus Moğolların Anadoluya

hücumunda, ailesi, küçük Ermenistan krallığının bulunduğu. Sise sığın­

mıştı. Ermeni kralı, Sultanın ailesini Moğollara teslim ettiğinden, çok ke­

derlenen, Sultan Moğollarla sulh yaptıktan sonra, Ermenilerden intikam

[1] ibni Bibi Tevarihi Âli Selçuk.Erzurumun duçar olduğu bu katliamın ikinciainde yirminci asırda, alemi

medeniyetin gözü önünde, Ermeniler tarafından ika edilen, katliamdır, birincisi

kadar müdhif olan bu katliam büyük harbde 1916 senesinin rumî 3 şubs tında Çar

ordusu tarafından, Erzurum barben alındıktan sonra, şehirde tedhiş siyaseti takib

ila bir çok aklı iş kesen adamları Siberyaya sürdü. Ve yedi tanesini de kalede

sadıktan sonra, halk manen öldürüldü. 1917 senesinin sonlarında, Erzurumda. çar idaresi

yıkıldıktan sonra çekilmeğe başladılar. Ermeni Taşnak komitası harp devam ettiği müd­

detçe Türklere karşı ika ettikleri korkunç mezalimi, bu defa şehre hâkim olduktan son­

ra artırdılar. Krzuruma sahip olamayacaklarını anlayınca, azgın bir canavar sürüsü gibi

Erzurumun, silâhsız halkını balta ile öldürdüler. Boş, viran hanlarda, samanlıklarda insan

cesedleri yığınlar teşkil etti. Bu korkunç katliamın yekûnu on iki bin kişidir.

Page 66: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 67 —almak için Tarsusa hucum ettiyse de muvaffak olmadı. Ermenilerden bir kaç kale alarak sulh akdetti. Bir müddet sonra H : 644 de öldü [1].

Bundan sonra Selçuk tarihi karışık ve kısmen karanlık bir devre içine

giriyor, (tiıyaseddin Keyhıısreınn üç oğlu Selçuk padişahlığım elde etmiş-

dirler. Bunlar da ayrı, ayrı annelerden doğan Izznldin KcykâlfUS, Rllk- neddin Kılıç Arşları, Gürcü melikesi Russudanın kızından doğan Alâeddin

Keykübal ki, Keyhusm) bunu hayatında veliaht yapmıştı. Çünkü yukarıda yazıldığı gibi Kıyluısrcvın babası Aldeddin Keıykubat Gürc'ıstane sefer

ederken Rlisudanın kızını ogiu Keyhusreve almıştı ki, Keyhusrev bu

Gürcü kızına mcftuniyeti yüzünden meskûkât âlimleri ve müverrihlerce

bir tetkik mevzuu olan paralarına güneş ve arslan resmini bastırmış ol*

masıdır. Bu sebepten Alıifddin Keykııbadt çok seviyordu Fakat öldükten sonra, ('.elıileddin Karatay, İzzeddin Keykâvusa padişahlığı verdi ise de diğer kardeşleri saltanat davasında bulunduklarından üçünün padişah­lığı ilân edildi.

İlh anilerin himayesi altında Erzurum *

Bundan sonra Mogollar tarafından Anadolu umumî valisi olan Baycu Sunili, üç biraderin padişahlığına memnun olmuş. Çünkü karışıklığın ar­

tacağından, kendisi için Selçuk işlerine, daimi bir müdahale kapısı a.

çilmiş oluyordu.

Bu üç kardeşin, büyüğü olan izzeddin Krykdınıs, Kayseriye, Sinüs, \fn- laiya, Erzincan, Erzurum, Rtıkneddiıı Kılıç Arslan, Konya, Aksaray, Ankara, Antalya havalisine hâkim olmuşlardı. Küçük kardeşleri Alâeddin Kcykubüda, has olan bazı emlâk verildi. Bu üç kardeş müştereken para

[ 1 ] Gıyasettin Keyhusrevin ölümü hangi tarihte vukubulduguna ihtilâf vardır*

Amasya tarihi C . 2 S. 391 de 6S1 hicri aeneaini göstermiş. Hammer tercümeaiode

C . I S. 81 de 657 kaydedilmiştir. Sahaifil ahbar C . 2 S: 569 da 644 gösterilmiştir.

Necip Asım Türk tarihinde, ikinci Gıyaseddin Keyhusrev. Sisde ermeni Ropenyan ailesi nezdinde sefahete işi dökerek 640 seneainde öldüğünü yazmıştır. Hayrullah efendi,

hicretin 644 aenesi Saferinde Ermenistanda Ropenyan ailesi prensleri arasında ölmüştür.

C. 1 S. 33 Necip Asım bu malûmatı Hayrullah Efendi tarihinden almıştır. Halil Ethem

Kayseri şehri adlı eserinde 644 kabul etmektedir. S. 84

Ahmet Tevhit. Meskûkât katalogunda, İsmail Galip, Takvimi meskûkâtı Selçuki-

yesinde, Gıyasettin Keyhusrevio 641 tarihli sikkeleri gösterilmiş daha yukariki tarihlerde

sikkeleri görülmemiştir.

648 de İkinci Gıyasettin Keyhusrevin oğulları, İzzeddin, Rüknettin, Alâattinin

üçü birden hükümette bulundukları ve üçünün adları Tokattaki köprü kitabesinde bu-

lucması Hammer ile, Amasya tarihindeki Keyhusrevin vefat tarihinin ynnlış olduğu

anlaşılır. Tarihi Osmani Encümeni mecmuası numara 35, Tokat Kitabeleri. Halil Ethem.

Page 67: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

bastırdılar [1]. H. 646 M: 1248 senesinde vukubulan bu taksim çok de­

vam etmedi.

O sırada Moğol hanı bulunan Menkû hanın, Anadolu valisi Samuk Siminin ölümüne, Alâeddiıı Keykubadın sebep olduğuna dair htristiyanla-

rın iftirası üzerine bunu Mogana çağırdı. Alâeddin Kcıjkübat Erzincana

geldiğinde teessüründen öldü. [2]

Uulâyühan, İranda İlhanl devletini kurduktan sonra ordularile Fırat

ve Dicle havalisine hücum etti bu meyanda Erzurum, Sıvasa kadar or-

duları akın etti. Hatta Erzurumu alırken şehrin valisi olan Selçuk emîri-

ni elçilikle Halebde eyubî meliki olan melik muazzam Tııranşaha

göndermişti [1] Hulâgûhan Bagdatı alırken Sulçuk padişahları olan

izzeddin Keykâvus ile kardeşi Hükneddin kılıç Arslanı çağırdı, bunlar

Bağdat muhasarasında bulundular. Bu iki kardeş arasındaki saltanat kav­

galarına nihayet verdirmek, bunları barışdırmak için aralarını buldu.

fiulâgû, askerlerini Selçuk topraklarından çıkarttırdı. Kılıç Arslan Sivas,

Erzincan, Erzurum ve şark havalisine hakim oldu, İzezddin Keifkâvusda

garp memleketlerini aldı. Bu taksimden bir sene sonra Selçuk memle­

keti bu eyaletleri ihtiva etmekte idi. H: 657 M: 1249 da Ahlat eyaleti,

Van, Vestan, Erciş, Erzurum eyaleti - Bayburd, Ispir, aphas havalisi

(yani Gürcistandan madud olan Ardahan, Artvin, Oltu, Tortum)

Erzincan eyaleti -Akşehir, Tercan, Kemah, Kegonye - şarkî Karahisar

Diyaribekir eyaleti * Harput, Malatya, Şemşad, Munşar

Sivas eyaleti - Niksar, Amasya, Tokad ve Komnat

Ankara eyaleti - Samsun, Sinop, Kastomoni, Taraklo

Kayseri eyaleti • Niğde Herakile (Ereğli) Ermenak

[1] Grıgoryus Ebulferec bin Harunül muarrefül ibri S 451

(31 Ik inci Alâettio Kcykubadın türbesi Erzincanın cenubunda şehre yakın bostan-

lar içinde harap olmuş bir haldedir, halk Alâattin türbesi oamile anar. Kevzatül ebrar

S- 26b da Amasya tarihi C . 2 S. 394 de Alâattin Keykubatın Erzincanda öldüğünü

yazmaktadırlar.

.r * -^ 1*** emrin adını yazmamışlardır. .¿Ui-lji*. [1]

Görüiüyorki ,_,ljfl.U,y» ¿Sij rrJ '/ 'îU ¿ y - j ’¿ iy

bu da yazmamıştır. Camiittevarihte Halep kalesinin tealimi için Hulâgû tarafından gön­

derilen elçinin Fahreddin olduğunu kaydetmektedir. Biz de o tarihte Erzurum emare­

tinde bulunmuş olan ve Hulagûya şehri tealim eden Selçuk emîrinin adını Fahreddin

olarak kabul ediyoruz.

- 68 —

Page 68: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Konya eyaleti - Karahisar, Aksaray, Antalye [1|

Bu taksimden anlaşılıyorki llhaniler, bu tarihte Selçukilerin mülki

tamamiyetini tanımışlar, yalnız, mali cihetinden kontrolü altına almışlardı.

Fakat bu hal çok devam etmedi. Müdahalelerini artırdılar, iki kardeşin

barışık halinde hüküm sürmeleri. Amasyanın Simre kazasında oturan

Hulâgûnun nazırı Elicak \uvin ile konyada oturan lioyan Nuvin bu mü»

salemeti hoş görmediler. Hristiyanların yalancı haberlerine uyarak

izzeddin Keykovııs'un aleyhinde Hulâgûhan a, bu iki nazır tezviratta

bulundular, hanın düşmanlığını celbe muvaffak oldular.

İzzeddin Keykâvusu azlettiler. Güya Hulâgû han aleyhine Mısır ile

ittifak ettiği azline sebeb olmuştu, biçare Izzeddin Keykâvus ailesıle be­

raber, İznik' âcki Bizans İmparatoruna sığındı [2] bu sıralarda Mogulların

tahakkümü, anadoluda artmıştı; hulâgûhanin Kırım hanı Bergehan ile

yaptığı harpte mağlup olup biraz sonra kederinden ölmesi ile, yerine

o£İu Abakahatı geçti. Yeni hükümdara ermeniler UükneddinKılıç Arslan

aleyhinde harekette bulundular. Nihayet 660 tarih hicrisinde idam ettir­

meğe muvaffak oldular. Bu zamanlarda Selçuk devletinin vaziyeti çok

karışık geçmiş, ermeni papazları, Trabzon Rum krallığı daimi surette

Mogullararı, Selçukiler aleyhinde teşvik ediyorlardı.

Erzurumun bu zamanda geçirdiği vukuatı tarihiyesini aynınlatacak vesi­

kaların zamanımıza kadar ulaşmamasından dolayı bu hususta bilgimiz

hiç yok gibidir.

Tarihlerin yazdıkları umumî malûmattan anlaşıldığına göre Eızu-

rumda Selçukilerin nüfuzu yarım yamalak bir şekilde H: 690 senesine

kadar devam etmiştir.

Bu tarihte Erzurumda basılmış ikinci Krykâvusun oğlu Oiyüseddin Mesudu sanînin gümüş parası vardır.

Mezkûr paranın tarifi şöyledir : 11

11 ] Akdulcuman fi tariki eklüzzman, Revan köşkü kütüpkaneai C: 4 S 67

Tariki ayninia yazdığı, Selçukiler zamanında Anadolunun ku mülkî takaimatı çok

ekemmiyeti kaizdir. Bu aayede Selçukiler devrinde H. 6S7 aeneainde Aklat, Erzurum.

Erzincan, Diyarıkekir Sivaa. Ankara, Kayaeri, Konya şekirlerinin tariki, aakerî iktıaadî

ciketlerden büyük ekemmiyet kazandığı anlaşılmaktadır.

f2] Amaaya tariki C* 2 S: 400

Page 69: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 70 —

Zahn Tarihi 690 Veçhi

trCCı f tJ

*1X a n *

t '] b“* *>• c -

(Erkamı divaniye kullanılmış ki 690 ı gösterir)

Selçukilerin, Erzurumda bir gölge kabilinden olan idare*si karşısında

llhanilerin, mevcudiyeti, Erzurumda ve Anadoluda daha kuvvetli idi. H.

694 den sonra Anadolu tamamiie Gazan Hanın idaresi altına girmiştir.

Bundan'evvel gelen ilhanı Hanların*dnn, hiçbirici Anadoluda namına para

kestirmemiş, Gazan Mahmut Anadolunun büyük şehirlerinde para bastır,

mıştır. Bundan anla ilan cihet şudur: Gazan Mahnuil zamanına kadar

llhani hükümdarları, Selçukilerden muayyen bir vergi almakla ve ara sıra

Selçuk şehzadeleri arasında zuhur eden padişahlık kavgalarına askerlerde

karışarak arzu ettiklerini iş başına getirmişler, Mısır kölemen Türklerile

yaptıkları harplere, Selçuk askerleri iştirak ettirilirdi. Harpten maglûben

döndükleri vakit İlhanın askerleri Anadolunun şehir ve köylerini yağma

ederler, Hanlar, Selçukilerin dahilî işlerini kontrol için, büyük memurlarını

Simire Konya, Kayseri, Kemali, Erzincan, Erzurum gibi şehirlerde bu­

lundururlardı. Gerçi bu vaziyet dahilinde, Selçukilerin istiklâli mevzubahs

olamazsa da, yine ismen ve hukukan llhaniler, bunları bir hükümet halin­

de tanıyorlardı. Fakat Gazan Mahmul Anadoluyu tamamiie kendi idaresi

altına aldı. Yalnız, Anadolunun garp ve şimali garp tarflarında bulunan

beylere nüfuzu geçmiyordu.

Anadolu, şehirlerindeki Valiler, yine Selçukilerdendi. Fakat, bunlar

tlhani nazırların nüfuz, kontrolü altında idiler.

Erzurumda para bastıran ilhani hükümdarlarından Gazan Mahmut, Hüdabeııde Mehmet Han, I bu Sait Ilahadir Han, Cihan Timur Han Süleyman Handır [2].

Olcaytu Hııdabetulc Mehmet Hanın zamanında, Erzurumda Vali bulunan

Sadreddin namındaki zatın kitabesindeki, Emirıılkebir unvanını almış

[1 ] Hhmet Tevhit raeskflkâtı kadimei ielâmiye katalogu S : 318.

[2 ] Bu hükümdarların Erzurumda bastırmış olduğu paraların eşkâl ve tariiatı. Meh­

met Mübarekio Mülûkü Ceagiziye, llhaniye, Celariye ve Kırım hanları meskukâtı kita­

bının, 47, 73, 102, 172, 170, 17S ve 176 inci sahifelerde yazılmıştır.

Page 70: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 71 —

olmasından, bunun Erzurumda alelade bir Vali olmayıp, âdeta müstakil

bir halde hüküm sürdüğü anlaşılır [1].

Yine bu İlhanı hükümdarının devrine ait, Erzurumda hâlâ mevcut ve

sağlam bir halde bulunan Ya kut iye. medresesi, Anadoluda emsaline tesadüf

edilmeyen muazzam bir binadır.

Olcay tu lifnlabende Hanın ölümünden sonra yerine hbıı Sait Bahadır ilan geçti. Bunun meşhur baş veziri Enlir Çobandı. Gerek hükümdar,

gerekse Eınir Çoban Anadoluda Moğol Nazırlarının halka tahakküm ve

eziyet vermelerinin önüne geçti.

Elnı Sııit Bahadır Han, Emir Çobanın kızı olan, Bağdat Hatun ki,

bu aynı zamanda Şeifh Haşatı Celayirimn karısıdır. Ebu Sait, buna âşık

olduğundan kadını, Şeyh Haşan, boşayıp sultanın sarayına gönderdi. Sultan

kadınla vaktini geçirdiğinden Anadolu, İran, Azerbaycan ülkelerinin

idaresini Emir Çoban müstakil bir şekilde eline aldı.

Anadolu Vahi umumiliğine Em ir Çobanın oğlu, Timıırtaşı tayin etmişti.

Bu Emir kâh Erzurumda, kâh Sıvasta oturmakta, Anadulu, Türklerini

kendisine bağlamakta idi. Yanında kain biraderi Erilnanuvin de halk

üzerinde iyi nüfuz kurmağa çalışıyordu. Git, gide Anadoluda kuvvet,

kudreti artan Timurtaş.nc Ilhan hükümdarı Ebıı Sait Bahadır Hana ve ne

de hanın sevgili baş veziri olan babası, Em ir Çobana itaat etmek

istemiyordu, ö y le ki: babası bu âsi oğlunu terbiye için ordunun başında

olarak, Sivas havalisinde oğlunun askerlerini perişan etti. Sonra Olivinlerin, diğer nüfuzlu adamların tavassutile baba, oğul barışarak hanın, müsaadesile

Timurtaş tekrar Anadolu Valii umumisi oldu.

Em ir Çobanın, Ilhan sarayında kazandığı yüksek mevkiini çekemiyenler

nihayet aleyhinde entrika çevirdiler. Ebu Sait Bahadır Han Em ir, Çobanı Horasanda öldürdü, oğullarının da idamına emir verdi, bu sırada

Erzurumda bulunan Em ir Çobanın torunu yani Tiınurtaşın oğlu Haşan, sultanın ailesine gösterdiği bu addarlıktan korkup Erzurumda gizlendi.

H : 718 : 1318 (3J.

[ 1 ] Türbesi ile kitabesi hakkındaki, izahatı babs mahsusunda zikredileceğinden bu

zatın Selçuk ümerasından olduğuna şüphe yoktur. Yukarıda, arzedildiği gibi, âdeti

mahalliye, Türk usulü idaresine vakıf olan, bu Emirler, llhanilerin himayesinde, onlara

zahiren itaat eder, vergi vermekle mükellef idilerse de hakikat halde, Selçuk sultan* iarına kalben bağlı idiler. Mo^ul ve Tatarların tahakkümü altında Anadolu Türkleri

çok fenalık gördüklerinden düşmanlık duyguları derin idi.

[2] Camiüddüvel C . 2, S. 717

Page 71: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 72 -Ebıı Sait Bahadır Han, Timurtaşı Anadoludan atmak, idam ettirmek ”

çin, Irunç Suviti namında kumandanını, Erzuruma göndererek buradan

Sıvasa hareket ile Tinuırlaşın üzerine yürüdü.

Timurlaş, bu vaziyet üzerine kayınbiraderi Ertinayu bütün iş- '

ilerini bırakarak kendisi Mısıra kaçtı. Gayet kurnaz, becerikli olan

Eretina, İnanç NllVİnle, anlaşarak ve ona kendini sevdirerek Sıvasa Emir

oldu. Ebu Said Bahadır lıan, Anadolu valii umumiliğine büyük vezirle­

rinden, Şeyh] Haşatı Celâyiri tayin etti. Erzurum, Sivas Ankara havalisi

hükmünde idi. Ertina bey, bu emîre zahiren itaat eder gibi görünüyor, y

hakikatte Anadoluyu zaptetmek için hazırlıkta bulunuyordu.

Şeyh Haşan Celâyirît Bagdada çekilmiş, orada Celâyiri devletini

kurmuş olduğundan, Anadolu işleri bütün, bütün Ertina elinde kalmıştı.

Bu meyanda Erzurumda Ertinanın eline düştü.

Erzurumda, saklanmış olan kliçük şeyh Haşan, hem Ertina, hemde

büyük şeyh Haşan tlkâni aleyhine harp etmek için, llhani hükümdarı .Sû- »

ley man m, yardımını temin etmekle beraber bir taraftan oğlu Mar­

din emiri Emir Hacı beyle birleşti. Büyük bir kuvvetle harbe tutuştu.

Fakat mütemadiyen mağlûbiyete uğradı. Bin müşkülâtla kendini Erzuru­

ma attı. Mağlûbiyetin acısı ile Erzurumun zenginlerinden çok ağır vergi

topladı. [1] Kumandanlarından hacı Toyay ile oğlu Emir Hacıyı Erzuru­

mun, yanındaki kalelerin alınmasını söyledi. (Bunların neresi olduğu Rav-

zatüssafada yazılı değilse de Hasankale, Avnik olması muhtemeldir.^

Şeyh Haşan, Erzurumda bir ay kaldı, kalelerin alınması üzerine, Tebrize

hareketle, Süleyman han ile birleşti. Ertesi sene topladığı büyük kuvvet* +

lerle Şeyh Haşatı tlkdniyi mağlûp etti. Bundan sonra Ertinaya itaat etmesi

için emretti. Bu da dinlemedi. (Şarkî Karahisar) a kadar olan Erzurum,

Erzincan bunun eline düştü, bir müddet geçdikten sonraharp yine baş­

ladı neticede Ertina galebe ederek Şeyh Haşanı kaçırdı. 1344 de karış»

İzzet Melik hatun tarafından boğuldu.

[İJ Mir Hnnd Ravzatüaaafada böyle der:

O-»- .a*' Jt afc (jrU. j>+1 j î J—* ¿r1 a*'¿m»- ¿-i ¿O«« <»->1» ıjt&tt ¿r-*" ¿r4 J“ ’ ûi

i t i l j . - I jîi j jj* l

y i^ ^ £****.> £■*'>• j» ffj ¿i- jj*’•j\ j ¿T-*- ¿t- -A*'.» /'t-* JX ,>•} t wi-L_ ¿1 f ) t» Ij (jrL. jw jj> ı/rU- 4,.4'ıfs+i> *>jt «Jij» g**1* J* A *

. ju»T «; a l^ .y " ¿ i j»*l aiaIjl î ' jl^İ ga» ¿ y *

4

Page 72: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 7 3 —

Bundan sonra Ertiım ile Karamanoğullart birleşerek, Çobanileri An»-

doludan çıkardıkları gibi, Bagdatta, Celâyirl hükümetini kuran ?eyh Hasa- tun o$lu sultan Ci*ys de Erzurum ve havalisinden Çobanileri atarak Er­

zurum, Irak meliki sultan l ’vtyes Celâyirlnin eline geçti. H. 753 den

sonra tekrar Erzurum, Celâyirlerin elinden çıkarak Ertinanm oğlu Mefı- mede geçti. Bunun Erzurumda bastırdığı para aşağıda gösterilmiştir.

Erzurum, bu muharebelerde çok haraba yüz tutmuş, şehre hangi emir

sahip olmuş ise evvelki emîrin şehirde bulunan mensubini ya, sürülmek

veyahut öldürülmek suretile işe başlanıyordu, ö y le ki, seyyah Ibni Haluta Erzuruma H: 750 senesinde geldiği zamanda şehrin Irak melikine yan»

sultan l ’veyse bağlı olduğunu, şehir, Türkmenlerin müteaddit hücumu ile

alınıp verilmesinden çok harap olduğunu kaydetmektedir. [1]

H: 720 den 736 ya kadar geçen zamana ait hadiselerin Erzurumda

bıraktığı eserlerine bakılırsa, Erzurumda, Ahilerin bu zamanda mevcut

olduğu ve onların, bu muharebelere karıştığı, bulunan mezar taşından

anlaşılmaktadır. [2]

Ertina adile oğlunun, Erzurumda basılmış paraları vardır. Bu pa­

ralar sayesinde Erzurumda, Ertina ve oğullarının hakimiyetine ait tarihçe

az bir sarahat verilmesine karşı bu paraları, hakikat haline sokmuştur.

Mezkûr paraların tarifi :

Arkası Yüzü

¿.jV

(U*) .il»

F i t j j *

yr\ m-

1

\

*!l

<81J y- jJ^

L-’jl jlİ*

<U «ÎUİ.V*l \ 51-

Fİ3i3S

Arkası

Mehmet Ertna

2 Y ü z »

At »

• Müsellesüşşekil yazılmıştır»

[1] Rıhletü İbni Bat uta.[2] Erzurumda Ahiler ve bunların esnaf teşkilâtı hakkındaki izahat ileride förü -

lecekdir.

Page 73: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 74 —

Bu paralarla, tarihlerin yazdığı Ert'ınanin istiklâl kazandığı H. 736 se*

«esine uymamaktadır. Ertinanın H, 740 dan itibaren 741e kadar. Mısır meliki

Nâsır namına para kestirmiş ve hutbe okutmuştur. Ancak 741 den sonra

kendi namına para kestirmiş olması icap eder. [1] Halbuki Hayrullah

efendiye istinaden İsmail Oalip takvimi meskukâtı Selçukiyesinde Erti-

nanın H. 728 senesinde Anadoluya hâkim olduğunu kaydetmekte ise de -(Ahmet Tevhit; katalogunun 440 inci sahifesinde bu meseleyi aydınlata­rak (1) numaralı parada görülen Alâeddin Ertinaya ait olmayıp bunun

torunu, ailenin son emîri olan Alâeddin Alinindir. H, 768 tarihli olan bu

paraları Oalip bey merhum 728 olduğunu kıyas ederek yanlışlık yaptığını

zikretmektedir.) Bu mütalea tarihî hakikatede uygun olduğundan Erzurum*

da basılan para Ertnaya değil, torunu Alâeddin Aliye aittir. Bu ta­

rihten sonra Erzurumda müstakilen hüküm süren emirler görülmüştür.

Bunlardan birincisi Ali namında Selçuk ailesine mensup olduğu anlaşılan

bir emirdir. İbni Hacer: Ebnaülömr f i ebnaülgumurda bu emirin zama­

nında yaşamış olan büyük hükümdarlardan Osmanlı padişahı Sultan M il• rat, Mısırda Mansur Klavun, Abbas halifesi Mütevekkil Mardinde Ar tiki-

lerden, Melik Muzaffer, Irakta şeyh Haşanın oğlu sultan I veysdir. Amas­

ya müverrihi Hüseyin llüsameddin, bu emirin adına Sultan şah İbni Me­sut olmak ihtimalinin kuvvetli olduğunu söylemektedir. Filvaki Emir Ço­banın oğlu Timur Taş. Anadolu umumi valisi olduğu zaman, Selçuk aile­

sine mensup şehzadelerden ele geçirdiğini katletmiş ve kurtulanlar

dtede, beride saklanmışlardır. Selçuk padişahı ikinci Mesudun oğlu Ta•

ceddin sultan Altınbaş Amasyada saklanmış epey müddet yaşadıktan son­

ra Mesut, Kılıç Arslan, Keykubat, Keyhusrev, adlarında oğullan kalmıştır,

işte Erzurum emirinin baba&t bu Mesut olduğu iddia edilmektedir. Yahut da

tarihçe meçhul kalan diğer Selçuk padişahlarının torunlarından birisi ol­

mak ihtimali de vardır. İbni Hacer Etzurum emirinin künyesini; Elkahir A li ibnilmansur Alâeddine bu İmadeddinisselçuki suretinde işaret etmiştir.

Bu adlar, bu emirle babasınin hakiki Türkçe adı mıdır? yoksa dinî elkap ve unvanları mıdır ? Bu cihetler anlaşılamıyor.

Burada anlaşılan şey o tarihte Erzurumda ne İrak sultanı şeyh Haşa­nın oğlu Üveysin ve ne de Ertina zadelerin nüfuzu kalmıştı müstakilen

bu Selçuk, emirinin elinde bulunmış olmasıdır. Emirin Elkahir ünvanını alı­

şından anlaşılıyor ki epeyce nufuz, kudret sahibi olmuş, icraati adalette .şiddet gösterdiği zannolunmaktadır. O zaman Erzurumun şimalinde Bay­

i i ] Meakûkâtı kadimei ialâmiye katalogu Ahmet Tevhit a, 428, 429.

Page 74: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

burda kadar, Trabzon Rum krallığı vardı. Şehre 18 saat uzakta olan Tor*

tum, Gürcülerin elinde idi. Erzuruma yakın bu iki düşmanla harp yap* mış olduğu şüphesizdir.

Bu emirden sonra, Erzururoda Reşidini d İn adında bir emir hüküm sür*

müştür. Elkahir Ali nin oğlu olduğuna ihtimal vermekteyim H: 777

M: 1373 de bu emir üçüncü sultan Muradı H iidavendigâra İbrahim adında

bir elçi ile mektup ve hediye gönderdiği Feridun Rey Münşeat inde yaz­

mıştır. Padişah, emirin sadakatinden ve elçinin konuşmasından çok

memnun kalmış mektup, hediye ile emire teveccühünü göstermiştir. Pa*

dişahın, Erzurum emirine gönderdiği hediyeler kıymetli eşyalardan ibaretti,

bu meyanda bir bohça içinde emire mahsus elbisede vardı. Padişah

Bursadan elçiyi uğurlarken kendisi Sırp muharebesine hazırlanıyordu.

H: 781 de Erzurumda Orduşah adında, yarı müstakil bir halde vali­nin Ertinanın yeğeni olan Erzincan hâkimi Tahretenın himayesinde idi.

Bu vali Ertinanın torunu olan ve yukarıda sikkelerde adı geçen

Alâaddin .l//’nin ninesi Isfahanşah hatun, Bağdattan Sıvasa giderken

Erzuruma geldi yanında çok kıymetli eşyalar ve para da bulunmuyordu,

vali Orduşah Isafhanşah hatunu tevkif ederek yanındaki o değerli eş­

yaları aldı. Halbuki o sırada Ertinanın torunu elinde kuvvet ve kud­

ret kalmamış Sivas ve Kayser'ıye havalisinin hükümdarı Kadı Burhaned- din Ahmed elinde idi. Bu zatın ciddi Salar Türk kabilesine mensup olup babası Şernseddin Kayseriyede Ertinanın kadısı idi.

Isfahanşah, hatunun Erzurumda alakonupta eşya, emvalinin zabt

olunması üzerine Kadı Rurhanvddin Ahmed büyük bir kuvvetle Erzurum

üzerine hareket etmek. [1] hatunun intikamını almak için kadının asker ve

kumandanları Erzurumu harap etmeğe azmetmişlerdi. Fakat tehlikenin

büyümekte olduğunu anlayan Erzurumlular içlerinden büyük adamları

seçerek Sıvasa Sultanın huzuruna gönderdiler. Bu arada Isfahanşah hatunu

memnun edecek bir şekilde salıverdiler. Sıvasa varan Erzurum ¿yanı.

Sultanın hiddetini teskin ederek yürüyüşten Sultanı sarfınazar ettirerek

geri döndüler. H- 780 M«' 1378 [2] Bundan sonra Erzurum Karakoyunlu- ların eline düştü.

Karakoyunlılar, Timurlenk, Akkoyuolılar devri.Oğuz Türklerine mensup olan Akkuyun ve Karakoyun Türkmen

aşiretleri İranda hüküm süren tlhanilerden, Ergun han zamanında evvelâ

— 75 -

[1] Bezin’ rezm S: 16712J

Page 75: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

maveraünnehirden, Horasana ve oradan Irana, şarki Anadolunun Dicle

Fırat sahillerinin orta ve yukarı mecraları boyunca yerleşen binlerce

çadır halkından ibaret olan bu aşiretler, hicretin sekizinci ve miladın

on dördüncü asırlarında, bu iki aile ayrı ayrı devlet kurmuşlardı.

Akkuyunlu aşireti Oğuz hanın torunu Bayendırden indiği için bu

devlete Bayındıriye, adıda verilmiştir. Bu iki aşiretten evvelâ Erzuruma sahib

olan Karakoyunlulardan sonra Temnrlenk, şehri almış ve bunu müteakıb

Akkoyunlulara geçmiştir. Bu hadiseler sekizinci hicri asrın sonlarında,

dokuzuncu asrın başlarında cereyan ettiğinden bu kısa zaman içinde

Erzurumun uğradığı istilâları sırasile nakledelim:

H: 788 de Karakoyunlu hükümdarı Bayram Hocanm oğlu Kara Mehmet

Erzurum, Erzincan hâkimi Tahraten beyin valileri elinden bu şehirleri aldı.

Biraz sonra Timurlenk ile, Kara Mehmed'in arası açıldı. Sebebi de, Timur- lenk'ın askerlerine hücum etmek cesaretinde bulunmuş olmasıdır. Bu

yüzden Timurlenk Kara Mehmed'in elinde bulunan Erzurum, Van,

Ahlat, Muş şehirlerini almağa karar verdi. Timurlenk, evvelâ, Bayezide

hücum etti. Mühim bir kale olan burası epeyce mukavemet ettiğinde»

Timurlenk, Şeyh A li Bahadır'a yardımcı kuvvet olmak üzere Hacı Sey•

fettin , Emir Eygu kumandasında asker gönderdi. Biraz sonra Bayezit

düştü. Timur lenk ordusuna her taraftan istikbal ediliyordu.

Almcık, O f kilise, Mmcınkirt, Zivivin [1] kaleleri kolayca alındı.

Yalnız Avnik bunlar gibi olmadı. Bu korkunç kalenin kumandanı Kara

Mehmed'in oğlu M ısır bey idi [2] bin müşkülâtla alındıktan sonra Timur ordusile Çoban köprüsü*nden [3] geçerek Erzuruma yürüdü. Bu şehir

iki gün mukavemet ettikten sonra alındı [4J Timurtin maksadı Kadı Hür- haneddin'ın elinden henüz, Osmanlılar eline geçmemiş olan Sıvası almak­

tı. Fakat Timur Oürcüstana tekrar döndü. O zamana kadar Gürcüler

elinde bulunan Tortumun alınmasını kararlaştırdı. Timur Erzurumda ka­

rargâhını kurduktan sonra Tortumun alınması için şehirde iki ay kaldı.

[1 ] Bezmi rezim veyahud Menakıbı Kadı Burhaneddin Aziz bin Erdfir haterabadî

matbu nüshası: 167

m Mi cinkirt, Zivin Paainlerde Almcık. Üçkilise kalelerinin yeri belli değildir.

Haşan bey, Türkmen kaleleri yüksek birer kaledir bunlarda Pasinlerle Alejkirt arasında

Haliyaz düzündedir.

[2 ] Avnifin tarihinde muhasaradan uzun uzadıya bahsedilecektir.

[3 ] Bezem’ rezm Aziz tbni Erdeşir ester abadı matbu nushaaı S: 462.

[4 ] Şerefettin Yezdi tarihi Timur Gürgin.

— 76 —

Page 76: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

77 _Avnikten ve civar kalelerden Timur askeri Erzuruma gelerek burada

toplandı. Sonra bu asker Tortum, civarındaki yüksek, sarp kaleleri

Gürcülerden almak için epeyce kanlı harpler yaptılar. Neticede Tortum

ve civarı baştan başa Cürcülerden temizlenerek Timurun idaresine

Seçti.

Timur, avnik önünden, Erzurumdan Yıldırımla muhaberatta bulu­

nuyordu. İhtiyatla hareket ederek Anadolu üzerine yürümedi. Askerini

Erzurumdan kışlak yerlerine gönderdi Icendisi de Karabağ'a çekildi (1 .

Timıırlenk’ın torunu, Hoca Gıyaseddin Salar Erzurum ve civarına

emir tayin edildi. Karakoyunlular, Yıldırım Bayezide mütemayil oldukları

halde, Akkoyuniular Timurlenke hizmet ediyorlardı. Bu iki hanedan

arasında bundan sonra rekabet daha çoğalmıştı.

Eritna*n\n yeğeni olan Errincan hkimi Tahraten bey gerek Avnik muhasarasında, gerek Erzurumun alınışında hazır bulunmuş, sonradan

Yıldırımın aleyhine Timıırlenk'ı teşvik etmişti. Kara Mehmet öldükten

sonra oğlu Kara Yusuf Karakoyunlu aşiretinin başına geçti. Timurlenkın

Gürcüstan, seferile meşgul olmasından bilistifade Pasinlere hücum ederek

Avnik’\ tekrar aldı. Bu kaleyi müdafaa eden Otlamış Koçini [2] yi esir

ederek Mısır sultanı Berkok a hediye olarak göndermiş, sonradan, bunun

ölümü üzerine oğlu T rec de, bu esiri zindanda bırakmıştır. Timıırlenk Mısır suıtanı herec'dtn, Avnik kumandanını istemesi üzerine Ferec bunu

salıvermedi. Timurlenh'm, Mısır ile arası açıldı. Bir müddet sonra Mısır

üzerine yürüyarek Halep ve Şamı aldı.

Kara Yusuf, Avnikten sonra Erzuruma yürüdü. Burasını aldı. Bu

zamanda Yıldırım, Bayezit. Sıvası Kadı Bürhanettin’\n küçük oğlu Zey~ nelâbidin’in elinden aldı. Erzincan üzerine yürüyerek hâkimi olan

Tahraten, Timurlenk’e evvelce itaat etmiş olduğundan dolayı, Bayezit’ in

Erzincana tecavüzü dolayısile limura meydan okumamıştı; Erzincandan

Tahraten'in çocuklarını rehin olarak Bursaya gönderdi. Irak hâkimi

Ahmet Celâiri nin şefaatile. Yıldırım Bayezit Tahraten'ı yine Erzincanda

bıraktı. 1 2

(1) Şerefettin Yeldi.[2] Hayrullah efendi tarihi C. $ S. 18 Hammer C. 2 S 45 Arapşahtan naklen

(Otlamış Koçini) Timurun hemşiresinin kızının kocası olduğunu kaydetmektedir. Tacüt-

tevarih C. 1. S: 154 de Otlmış Koçin olarak yazmıştır.

Camiüddüvel C . 3, S: 566 da Otlamış Koçininin Timurun akrabası ve büyük

kumandanlarından birisi olduğunu yazar ki Arapşahı tasdik etmiştir.

Page 77: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 78Timurlenk, Mısır seferinden sonra Kara Yusuf ile harp yaptı. A ze r­

baycan havalisini elinden aldı. Pasinler de Avnik'ı aldıktan sonra, Kara Yusuf' dan Erzurumu aldı ve Eazincana yürüdü. Tahraten Timura,

Yıldırımdan gördüğü fenalıkları anlattı. Timur Beyazıtla mektuplaştı.

Kara Yusuf Yıldırıma sığındı. Timurun, Anadoluya hareketi üzerine

Sultan Ahmet Celairi i|e Kara Yusuf Mısıra kaçtılar. Ankara harbinden

sonra Timurlenk, Anadoludan döndü. Hıılâgû han zamanındanberi Erzurum,

Erzincan, Sivas yaylalarında yerleşmiş olan Kara tatarları önüne ka­

tarak üçüncü defa Erzuruma geldi [1] ve buradan Gürcüstana

hareket etti. Timurlenk Erzuruma her gelişinde yanında bulunan binlerce

Tatar ve Türkmen askerlerinin ayağı altında şehrin ne hale düçar oldu­

ğunu söylemeğe hacet yoktur. Şu kadar var ki Erzurum, hars, Avnik, Stuas gibi Timurlenk in korkunç hiddetini tahrik edipte bunlar gibi

tahrip ve katliam felâketine uğramamıştır.

Timurlenk öldükten sonra Horasandan Fırat sahillerine kadar mema-

likin idaresi büyük oğlu Mirza Miranşah oğlıı Ebabekir elinde idi. Kara

Yusuf ile Ahmet Celairi Timurun ölümü üzerine Mısırdan ayrıldılar.

Kara yusuf, Miranşahruh’un elinden bir çok yerleri aldı. Ve bir muhare­

bede bunu öldürdü. Yerine oğlu Ebubekir Mirza yı da Erzincan tarafla­

rında mağlup ederek kaçırdı. Böylece Kara yusuj Timurun oğlu ve to­

runu elinden Erzurum ve havalisini aldı. Hulâsa Kara Yusuf Bağdattan

çoruh vadisine kadar olan yerleri zabt ederek büyük bir hükümet kurdu.

Bunun ölümünden sonra yerine oğlu İskender geçti. Erzuruma vali ola-

f i ] Timur Erzuruma geldiğinden buraya kendinden önce ordu ile gelen ogulların-

dan Ulug bey torunu Cihangir, Ekbel, Sadü vakkas babalarını şehirde karşıladılar Ti-

murlenkoglu Mehıuedin Karahiaarda ölümünden dolayı çok acı duymuştu, oğullarını

şefkatin kucaklıyarak acvdi. Oğlunun ölüaünün acıaını tazeledi. Timurlengi Erzurumda

karşılamak için ailesi Avoike geldi. Timur bu ordugâh ve karargâhile Erzurumdan

çıkarak Avoike gittiler. Orada oğlunun taklitlen yapılmış tabutu önünde büyük matem

merasimi yapıldı ve oradan hareket ettiler. Bu vakayı Mirhund Ravaatussafada da

böyle yazmıştır.

j i ” I »j ' j jj*'j jlUL- JLi ¿V tş* . Atsr* J j** OjJ* ¿yt-*>!»*• ¿'jâ jy.'y

•A> ty~S l A ^ 'ST *jA*i «w)j As wr"/*k? ^ A ) ¿ı>** w>V"' jr.J?J* ■*■>>. y * w.—» j ¿Ltîj -*-1\j A I / , J y y t iy i < jij> l i î ; ) j i ' « i i * X * T / y i

Jijiy ¿ - - y j ıt j f ' *>J ¿tr-* A Ç** «<ylf i ¿A* y f * 4r*ly ***•.» .>*± > / 'jk î i t / j t W ı f A A y- î c—»\ iy b j * J ' V*

• J ' A> lyk-| '^~rAsi ^ l j d İ» O y l s aiî»U< »j|, fyyfy Y ' j, te f sAA’S

Page 78: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

rak tayin ettiği Şeyh Haşan oğlu P ir Ahmed idi. İskender bir taraftan

Timurlenk*ın oğlu Mirza şahruh ile muharebe ederken bir taraftan da Kara Koyunli ailesine ötedenberi düşman olan ve bir çok harpler yapan Ak

Koyunlu’ lardan Kutlug begin oğlu Kara Osman Erzurumu İskender in

valisi olan P ir Ahmed in elinden aldı. [1] H: 838 M: 1434 bundan Erzu*

romda nim müstakil bir şekilde hakim olan Kara Osman*ın torunu ve

oğlu olan Cihangir, Yakup, müştereken Erzurmda zahiren Kara Osman namına hakikatte müstakil bir şekilde Erzerumda emarette bulun*

dular [2] Bir müddet sonra İskender kendini topladı Mirza şahruh ile

arası düzeldikten sonra bunun torunu, Mirza Mehmed ile birleşerek

Kara Osman aleyhine yürüdüler. Yapılan harpde bir çok Akkoyun üme*

rası kılıçtan geçti. Kara Osman seksen yaşında olduğu halde İskender* e

karşı şiddetli müdafaada bulunuyordu. Fakat kendisi yaralandı. Atına

bindirilerek müşkülâtla Erzuruma canını attı.

İskender büyük bir kuvvetle Erzuruma yürüdü. Şehri sıkı

bir muhasara altına aldı. Maiyyetinde birçok tanınm beyleri

bulunuyordu ki, bunlar da N uri, Ali hey. Satılmış bey Halil bey, Kutup bey ve oğulları Yakup bey, Cafer bey idi. Büyük kuvvetle

Erzurum muhasara altına alındı. Kara Osman* ın vaziyeti fenalaştı.

Şehir halkının, çocuklarına varıncaya kadar silâhlandırdı. Uzun Hasan'ın babası olan Ali bey ki Kara Osman*ın oğludur. Bunun reyde şehrin ka­

leleri tahkim edildi. Müdafiler surlar önünde İskenderin hücumunu kar-

şıladılar. Çok kanlı ve şiddetli hir harp oldu. Nice Akkoyun ve Karako-

yun serdarları bu şehrin surları önünde yere serildiler. Kara Osman bu muharebede Mehmet bey ve Kutlug bey adlarında iki oğlu öldürüldü.

Nihayet Kara Osman yaralandı. Mukavemet, edenlerin kuvveti eksilmeğe

başladı. Bu sırada Kara Osman'da yaralarının tesirde öldü. Oğlu Şeyh Haşan babasının cesedini gizli bir yere gömdü. Artık şehrin kale, hisari*

çeleri müteaddit hücumları defetmeğe iktidarı kalmamıştı. Surlar, hisarı-

çeler düştü. İskender ’ in ordusu şehre girdi. Şehrin ayanından ve birçok

ümerasından ele geçeni öldürdü veya esir etti. İskender Kara Osman'ın

cesedini mezardan çıkararak Mısır Sultanına başını gönderdi [3].

H: 838 M: 1434.

[1] Camiüdüvel . C: 2 S: 688[2] Künhül ahbar. Âli Rüknü aal iain cüzü aaliai S: 28

'j' si-uy jV" y s .u-j> r»)* jr~ irJAhsenüttevarih S. 48 ,a‘xi Vy j*-*t cUA

— 79 —

Page 79: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 80 —

İskender bundan sonra Timurlenk in oğlu Şahruh ile muharebe etti.

Şahruh, Iskenderin kardeşi Cihanşah a yardım ederek, İskender i mağlup

«ttiler. İskender, Avnik kalesine kapandı. Arkasından kardeşi, Cihanşah

takip ediyordu. Avnik muhasara edildi. Bu sırada, İskender in oğlu,

Kubat babasının cariyelerinden Leylâ'ya âşık olmuştu. Bunun tezviratile

Kubat babasını, Avnik de öldürdü. [2].

Erzurum, bundan sonra Cihanşah’ın eline geçti. Bu sırada gitgide

kuvvetlenen Akkoyunlular dan Kara Osman*ın torunu ki Alinin, oğlu

Uzun Ilasan, bir taraftan Timurlenk zadelerle çarpışıp ellerinden ülkele­

rini alırken diğer taraftan Karakoyunlularla çarpışıyordu. Erzurum, Bay­

burt, Tercan havalisini yağma etti ve Cihanşahi, Cabakcur tarafındamüt*

. hiş bir hezimete uğratarak Karakoyunlu hakimiyetine nihayet verdi;

Erzurum ve havalisi Uzun Haşan ın eline geçti. Erzincanı da alarak

Tokada kadar nüfuzunu yürüttü. Oyleki Uzun Haşan Horasandan itibaren

İrak ve Azerbaycana hâkim oldu. Trabzon Rum kıralı, Osmanlılara karşı

mevcudiyetini muhafaza etmek için kızını buna verdi.

Fatih Sultan Mehmet ile Uzun Haşan nihayet Tercanın Otluk beli mevkiinde çarpıştılar. Uzun Haşan büyük bir hezimete uğrıyarak müşkü­

lâtla kendini kurtarıp Tebrize attı. Osmanlı sipahileri, Erzuruma kadar

Uzun Hasâmn bozulan ordusunu takip eylediği kuvvetle ihtimal verilebi­

lir. Mahmut paşanın tavsiyesile, Osmanlıların bütün bütüne takipten vaz­

geçmesi üzerine bir müddet sonra Uzun Haşan kendini toplıyarak Gür-

cistana sefer açtı. Ve muzafferen Tebrize döndü. Orada öldü,

oğullarında Halil'i kendisine veliaht yapması üzerine, diğer oğlu uğurlu Mehmet bundan müteessir olarak babasına karşı isyan etti. Uzun Haşan oğlunun cezanı vermek için Diyarıbekir havalisinde yaptığı bir harpte

uğurlu Mehmet mağlûp oldu, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmede iltica etti. O tarihte osmanlılarla, Akkoyunlular arasında hudut Sivas

idi. Bu yüzden Padişah Uğurlu Mehmet'i Sıvasa vali tayin etti. Bu

sırada Uzun Haşan’a muhalif olan ümeradan mektup geliyordu. Uğurlu Mehmet, bu teşvik üzerine Sıvastan oğulları ve dostlariyle ayrılarak

Erzuruma girdi. Babası üzerine yürüdü. Yapılan bir harpte öldürüldü.

Uğurlu Mehmedin oğlu Ahmet Mirza muharebeden kaçarak Osmanlı

Padişahı Sofu Bevazıda sığındı. Bundan sonra Uzun Ilasan oldu. Oğul­

larından Sultan ( Yakup) ile Halil, babalarının makamını elde etmek için

f2] Kunhül ahbar, Â lî rüknü talisinden cüs'ü talit S . 36 Sahaifülâhbar C . 3, S. 152 Ahsenüttevarib S. 50

Page 80: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

81'birbirlerine harp ettiler, neticede Yakup' galebe kazanarak, Akkoyunlu

Padişahı oldu. Erzurum bu suretle Yükubutl idaresi altına girdi. Bir müddet sonra annesi Yakutu öldürmek için, şerbete zehir katarak buna

verdi. Fakat Yakup, annesi ve kardeşi, Yttsufa ikram etmek istediğin*

den, bunlar da çaresiz olarak bu zehirli şerbeti içmekle, üçü de öldü [1].

H: 896 M: 1496. Bunu müteakip saltanat kavgası Akkoyunlu, şehzadeleri

arasında aldı yürüdü. Erzurum bu hengâmede şehzadelerin ve ümeranın birinden dikeri eline geçmekte olduğundan, şehir dahilî harplerden ■çok ziyan gördü. Nihayet Yakutun oğlu Hay sungur Akkoyunlu padişahı

oldu; Bu muharebelerde en ziyade iş gören Yakup ailesinin nüfuzlu ve si*

yası veziri olan Sofu Halita çok gayreti dokunmuştur. Uzun Haşanın torunu olan Maksudun, oğlu Rüstem, Karabagdan büyük bir kuv*

vetle çıkarak Raysunguru mağlûp etmekle, hükümeti zaptetti. Altı sene

kadar Rüstem padişahlıkta bulundu. Erzurum, bunun idaresi altına girdi.

H: 902 de Osmanlılara iltica etmiş olan Ahmet Mirza, Istanbulda oturur­

ken Rüstem in aleyhtarlarından birçok mektuplar aldı. Kendisini padişah*

lığa çağırıyorlardı. Ahvalin kendisine müsait oluşunu gören Ahmet Mirza

Ista nbuldan ayrılarak Erzincan ve Erzurumdan topladığı kuvvetlerle Pa*

-sinlere girdi. Böylece Rüstemin kuvvetlerini kaçırdı. Rüstem ise tehlike*

nin yaklaştığını anlayınca Tebrizden hareket ederek Araş nehri kenarına

geldi. Erzurumun dokuz saat şarkında bulunan Çoban köprüsü. Mirza

Ahnırt ile Rüstemin ordularının arasında idi. Çoban köprüsünün bir gözü

yıkılmış olduğundan f'2| bir müddet iki ordu hareketten kalarak karşı,

karşıya bulundular.

Geceleri Rüstem ordusundan birçokları Arası geçerek Ahmet Mirzaya kavuşurlardı. Bu meyanda Rüstemin büyük kumandanlarından İbrahim sul*

tan maiyeti askerlerde beraber kaçtı. İyice kuvvetlenen Ahmet Mirza, Rüstemin ordusuna karşı hücuma geçerek fena halde bozdu. Rüstem de bir mikdar kuvvetle Gürcüstana kaçtı. Böylece Ahmet Mirza, Rüstemin ka* çargâhını aldıktan sonra Tebrize giderek hükümdarlığını ilin etti. Rüstem bir müddet sonra topladığı kuvvetle, Ahmet Mirzanın karşısına. Araş ke­

narında çıktı. Yapılan harpte Rüstem öldürüldü. Ahmet Mirzaya, kaçan

|1] Tacüttevarilı C . 2 S. 118

[2 ] Tacüttevnrih C. 2 S. 123 de böyle yazmıştın Rüstem ordusile Arsa kesense

gelince her menzilde ümere ve aipeh ru ferden olup Ahmet Mirzeye teveccüh ederdi.

-Çoben köprüsüne geldikte bir takı miiniıedim olmağın bi tekeilüf abur gayrı makdur ol­

duğu cihetten iki ferik meyanmı nehri emik fnaıl olup her gece sipahi Rüstemidea bir

<ok Ahmet Mirzaya kaçıp rabekai itaatim gerdanlarıoa tok ederlerdi.G

Page 81: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 82 —Rüstemin ümerası, lâyık oldukları mükâfatı göremediklerinden yavaş,

yavaş Ahmet Mirzaya yüz çevirdiler. Bunlartn başında olan İbrahim sul­

tan gizlice Yakup oğlu Muradı padişah yapmak istiyordu. Birçok kuvve­

tin başında olan İbrahim Sultan, Ahmet Mirza üzerine hücum ederek or­

dusunu dağıttı. Harp yerinde Ahmet Mirza öldürüldü. Bu muharebede

Ahmet Mirzaya taraftar olan Yusufun oğulları Elvend Mirza, Mehmet Mirza kaçtılar. İbrahim sultan mevcut kuvvetile Elvend Mirza üzerine

yürüdü; Elvend Mirza mukavemet edemiyeceğini anladığından Tebnzden

Gürcüstana kaçtı. Bundan sonra merasim ile Murat, Tebrizde padişahlı­

ğını halka ilân etti.

Murat ile İbrahim sultanın arası açıldı. Ümeranın bir kısmı Ahlat ve

Ercişte bulunan Elvend Mirzayı çağırdılar. Sultan Murat bunun üzerine

mevcut kuvvetile yürüdü. Yapılan harpte Elvend Mirza tarafı galip g e ­

lerek Sultan Muradı tuttular, Merage kalesine hapsettiler, tlvendin diğer

kardeşi Mehmet Mirza ortaya çıkarak harbe başladı. Beri taraftan Mera- gada, mahpustan çıkan Murat da işe karıştı [ l ] . Kardeş ve amca oğulları

arasında devam eden bu kavgaya giren şeyh Sa/yüddin Erdebili ailesinden

olan, Haydarın oğlu Şah İsmail H.905 de Şirvan hakimi Ferııh Yesuri yi

öldürdü.H 907 de Elvend Mirzayı mağlûp ederek Tebrizden ve Erzincana

kadar olan yerleri zaptetti. Osmanlılarla Akkoyunlular arasında

hudut olan Erzincana gelerek Osmanlılara ve bahusus birçok propaganda

cilan sayesinde kazandığı Anadolu Türkınenlerine kuvvet, iktidarını

göstermek için gösteriş yapıyordu.Osmanlıların mukabelesini görünce geri

dönerek Akkoyun prenslerde uğraştı.H: 908 de Erzuıum Akkoyunluların

son hükümdarı olan Elvend Mirza elinden şah Ismaili Safeviı/e geçti.

Akkoyunluların, tarihî rolü burada bitiyor Otlukbeli harbinden sonra

belini dogrultamıyao bu hanedan aileleri, birbirlerile veraset kavgalarına

şiddetli bir surette karışmışlar, tizden devletlerini harabiyete sürüklemiş­

lerdir. Erzurum yaylasında Akkoyun ve Karakoyun adlarile anılan mev­

ki isimleri bize bu devletlerin buralardaki hâkimiyetlerini hatırlatan birer

canlı'tarih gibidir. ['2]

[1] Şah İsmail 905 de Tercan, Erzurum, Erzincan havaliainde bulunan Akkoyun

Türkmen ayıretlerile çarpışıp bunları itaati altına almıştır. Camiüddüvel C . S S. 649

[2] Bu mevki adları: Erzurumun tapir kazasında Bayındır köyü, yine bu kazada

Karakoç nahiyesi.Erznrumun dokuz saat şarkındaki yaylalardan birinin adı olan Karako­

yun yaylâsı. Erzincanın Cimin nahiyesinde Akkoyun camii gibi bunlardan başka İranda

bulıtnan Hoy ile Meraga arasındaki Akkoyun ve Karakoyun köyleri, buraların yaylâla-

Page 82: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 83 _

Yavuz Sultan Selimin Krzuruma gelişi ve Şah İsmaile

mektup yazışı

Yavuz Sultan Selini (ran üzerine yürürken, Akkoyunlu ailesinden

Ferahşad bey, Acemlerin elinde Bayburt’un bulunmasına rağmen o maiye­

tiyle beraber babası, Korkmaz beyin metfun oludugu Billur ve civar

köylerde Acemlerle müsademelerde . bulunuyordu. Padişah Maltepeâen

Ferahşad beye,mektup yazarak şecaat ve metanet göstermesini teşvik ediyor­

du [1]; Ferah şat bey, Erzincan yakınlarında Acemlerin küçük bir kuvvetini

bozdu. Osmanlı ordusu Erzincana geldiğinde Ferahşat bey maiyetiyle

orduya karıştı. Acemlerin Tercan muhafızı olan Emir Ahmet'i mağlûp

ederek esir edip Yavuzun huzuruna gönderdi [2]; Yavuz Selim, Tercan dan ( Fsktilç) mevkiine ve buradan ordu uzun bir yürüyüşten sonra CİnİS köyüne vardı [3] buradan Alaca köyüne ertesi gün Çermik - İlıca köyüne

Padişah ordusuyla kondu. Burada Padişaha ordunun keşif süvarisi kuman­

danlarından Hali bey iki Acemin kesilmiş başiyle ikisi sag olarak

gönderdi. Yavuz Selim bunları söyleterek Şah İsmail hakkında epeyce

malûmat aldı ]4].

Padişah hâzinesinde bulunan bir taç ile bir hokka getirtip tacı harap

edip hokka içine tiryak koyarak Şaha verilmek üzere bu iki es;re bunlarla

birde mektup verdi. Padişah mektubunda böyle demişti: (ey Kayıdi sürhü

ser ol taci birevaç yine kendü başına lâyık bir şeytanı sebactır. Tiryak

hut zehrinuş olan bidermanlara lâzım ilâçtır. Gerektir ki yanında saklıyasm

ta ifa’ ı Rum üzerine hücum ettikte de f i semume andan bir nefi göresin

cibilliyetinde zerre denlü erlik varise bana karşu gelesin.

Ey memalik şahı ârın yokmudur : Cür’etli bir kaç süvarin yokmudur

Şahlar menkûhasıdır memleket : Benk'ı geldim mülküne yekcihet

rında Karakoyun ve Akkoyun aşiretleri hâlâ mevcuttur. Nitekim Izzi tarihinde H: 1157 de Nadir Şahtan kaçan Türkmen aşiretleri meyanında hududumuza giren Akçe-

koyunlu (latanbul şiveaioce akçe yazılmıştır) Akkoyunlu aşireti reisi Ali Rıza da gel­

miştir.

[1 ] Hammer C : 4 S ¡127

|2] Tacüttevarih C : 2 S : 256

[3 ] Selimnamei keyfi S î 12

[4| Mezkûr kitap S : 12

1 .» * ’ tlA

Page 83: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 84 —Leşkerim menkûhanı basdı ayan: Nafine, dikdi kazıklar ey filân

Sen mukabil gelmedin halin nedir: Gayretin burnudur ahvalin nedir

Ey hamiyetsiz kani arın senin: Kende vardı lâfı güftarın senin [1]

Sade bir Türkçe ile Yavuzun yazdığı bu manzum ve mensur mektup

Padişahın memleket zaptetmek hususunda gösterdiği şiddetli azmine

parlak bir misaldir. [2] Yavuz Selim Ilıcadan kalkarak 1514 senesi

ağustosunda Erzuruma geldi, bütün ordu ve karargâhını şehirde yerleştir­

di. Burada Şah Ismailden mektubunun cevabını almaya kadar bekledi.

Esirler Padişahın gönderdiği mektup ile harap edilmiş tacı ve şişe

içinde buludan zehire karşı - ilâç olan tiryakı verdiler. Şalı İsmail mektubu okuyunca Yavuzun hiddet ve şiddetinin, bu derece ileri gittiği­

ni anladı, kendisinin, şecaat hususunda Padişahtan aşağı kalmadığım

göstermek için o da, manzum bir mektubu cevap olarak birisiyle, Erzurum-

da bulunan Yavuza gönderdi. Mektubun yazısı budur: [3j

Didi İsmail bin Haydar menem Şiri nerle cenk eden safder menem

Men Horasan mülkünü aldım aşikâr : Eyledim Keylân zeminini tarumar

Ne Lûristan kaldı ne Şirvanı zemin: Gördüler gazilerimden tigi kin

Rumi hot men tahtın bahşettim âyan: Tahtım o idi geldi her bir pehlivan

Men varırdım gelmeseydim ey ferit Çekmedim zahmet zehi bahtı sait

Sende ger çoksa sepahi malı günç Mende dahi var suvarü zuro süpenç

Gösterem mendahi sana çok meydanı Yer yüzün taciyle idem Lâlezar

Arzedem sana Horasan leşkerin Gösterem Ruma Lûristan askerin

Pars mülkünün sipahini cem edem Rum ve Şamı verahım edip gezem

Şimdi Azarbaycaniyle Irak

Getirsem Bagdattan tazi suvar Amid ve Mardin Kürdistan eri

Abı amuden kıyasen ta Fırat

Uş benim hükmümdedir bu zikrolan

Bi tekellüf eğer gelürse şahı Rum

Bir neburt idim anınla kim sitem

Tiyg Hindi görmemiştir ol güruh

Çün bu sözü söyledim ol kine hah

Yüzbin adamdır müridim binifak

Bende dahi var sipahi sathezar Cemolup bir hafta gel disem beri

Vardır bişüphe nısfı kâinat

Düşman olmaz bana sahibi fıkrolan

Bizi ateş bilsin ol kendi mum

Araya koya şefaatçün kadem

Kendü kendüyü sanır sahibi şukûh

Leşkerim derdi müheyya oldu şah

[1 ] Selimnamei keyfî

f2] Padişahla Şah iamailc yazdığı iki maktap şimdiye kadar biliniyordu. [Keşfi] Padişahın üçüaeü bu mektubunu yazmakla Oamanlı tarihinin mühim bir köşeaiai aydınlatmış oluyor.

[S ] Selimnamei keşfi.

Page 84: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Şahın bu mektubunu Erzurumda Oturan Yavuz Selim alır almaz

hemen orduya hareket için emir verdi. Ordu Erzurumdan (Karakangal)

namındaki mesireye [1] buradan matra haça ve sonra molla Kasım • Hol Kasını köyüne ertesi gün Ogümü çayırına konuldu. Gece çok yağmur

yağdı. Buradan çoban köprü*süne konuldu. Nihayet, Çaldıran mevkiinde

büyük harp vukubuldu. Yavuz harpten dönerken yine Erzuruma geldi ve

burada Bayburdun zaptedilip kalenin anahtarlarını aldı [2]

Anıtlar, kitabelerSaltıkîler Zamanı

Salllk Gürcülerle çok uğraşmış olduğundan, bunların hücumuna karşı

Erzurumu muhafaza etmek için, Karatan, Erzuruma kadar bir takım,

kasabaları, kale, surlarla tahkim ederek, Erzurumun önünde bu kasabalar,

Gürcü hücumlarına karşı birer set vazifesini ifa etmişlerdir.

Kars, Hardı z, Miciııyirl, Zivin, Anilik, Hasra kale, kasabaları hemen,

Kars, Erzurum şosası, üzerine düşen ve yakınlarında bulunan birer kaledir.

Micingırt, kalesinde Saltlkın kitabesi (38 inci sahifede) görülmüştü.

Diğer kalelerin kitabeleri zamanımıza kadar ulaşmamıştır.

l’.vliya, Hrçeuinın bahsettiği Kars kalesindeki kitabe ile; evliyanın

yazdığı Hardiz kalesi kitabesine gelince:

Heçevi C : 2 S 56 da der ki: (vemin acayibül âsarül kadime, Rumeli

Beylerbeyini Mahmut paşa kulundan elfazı Arabiye ile yazılmış ve tarih

için bir senki mermere kazılmış H. 548 tarihinde melik IzzetUlİn nam bir

padişahı Güzinin veziri Finiz nam bir nik Enduz bu kaleyi tamir

etmiş ve ona dahi bendei K fl’iintiddin denmekle marufe bir hatun İsmet

Karini muavenet ve muzaharet eylemişti. O senki giran yine kalenin

bir mahalline vazolunup ol asarı kadime riayet olundu).Şu cümlelerden tzzeddin Saldıkla Erzurum emaretinde bulunduğu se­

nelerde vezirlerinden Firuz adında birisi, kaleyi_ yaptırmış. Ve Sultanın

( karısı olması muhtemel) Krrinniddin, yardım etmiştir.

(1| Buranın yerini tanıyamadım Selimnamede böyledir :(Karakanfal nam hezmgâhe) suretinde yanlıdır.

(2] Hammer C : 4 S: 143 (şehrin Oamanlılar devrinde geçirdifi vukuat ikinci eiltde yazılacaktır).

Page 85: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Evliya Karsa gittiği zaman kaledeki mermer kitabeyi görmüştür [1].

Bundan başka Bnrdiz kalesindeki kitabeyi okumuş (Akkoyunlu

Meliki Izzeddin) binası olduğunu yazmıştır. Evliya bu havalideki

kale, eski binaların çoğunu Akkoyunlu padişahı, Vzıın Haşana nisbet

etmektedir. Gerçi bunların hepsi Türk asarıdır. Birçok adlarla çıkan,

Türk devletlerinin yaptıkları, bu âsan ayırmayıp hep Akkoyunlu binası­

dır demekte yanılmıştır, llardiz kalesindeki Melik Izzeddin adını okuması

büyük bir tarihî hakikati ortaya atmıştır ki bu yüzden Elivyanın görüş ve

duyuşuna hayran kalmamak mümkün değildir. Micingirl, '/.ivin, Avnik,Ilaniiz, kaleleri birbirinden pek uzak olmadığından, Erzurumun

Gürcü hududu üzerinde bulunmasından, Saltikin, bu kaleleri bina et­

tiğine şüphe yoktur. Nitekim, Micingifl kalesinde Saltik'ın adını bildi­

ren kitabe kanaatimizi kuvvetlendirmiştir.

Saltık ailesinin Erzurumdaki eserlerine gelince :

1591 de Erzurum livasının timar, zeamet, yurtluk, ocaklık evkafa ait

olan topraklarını yazan Hüseyinin defteri [2] ile bundan önce 1515 de

[1 ] Murat Han Salia aarıoda Lala paşa (Mustafa) serdar olup Anadolu veziri

Cafer paşa Şam veziri Tavil Mehmet paşa (Sokullu) zade Hazan paşa. Bilinil Ali paşa

maiyetinde olduğu halde yüzbin kadar askerle bu Kara hakine gelip mekaetti. Acemlerin

Harap ettiği Karaı mamur etmeği makul görüp tamirine mübaşeret eyledi, Rumeli

paşaaı Mahmut paşa kulundan Çarköşe beyaz mermer üzere Arabi, Celi hat ile

yazılmış bir hat çıkmış, anı aşağı varuşun kıbleye nazır kapıaının canibine koymuşlar

aynı budur :

I ıfiâi j j j d ; Liı ^JLılı .-l*Lî j I

Cr&f.f Vj) <İU\ oll ¿tUlJl IV,-UjL>/j U* jı} 4İİ >jy

Banii aani Lala paşa bu âaan atikayı kemali riayetle ol mahalle vazederek sahibi

hayrata ayao etmiş. Evliya C. 2, S. 330e

Değerli tarihçilerinizden Mükrimiç Halilin 1336 senesinde Emirî merhum tarafından

çıkarılan Tarih ve Edebiyat mecmuasında buna ait yazısı vardır.

[21 Hüseyinin defterinden: (Emma ba’d kanunu kadimi selâtîni cihandâri ve ayini

kerimi havakîni ziliktidâr daima celbi kalbi askeri cerrar ve cezbi hatırı merdan kâr

ve şiranı kâr zâre masruf olup her gâh zümrei sipahi devlet penaha bezli mal ve bahşi

nezil ve oeval eyleyüb teçhizi esbabı sefer ve tertibi maaşı hazer tahsili ilâtı harb ve

kıtal tekmili müzeyyenatı cahü celâl için her birine in’amı âmmı padişahı ve ihsanı m i­

li kelâmı şehinşahî müteallik olub kimine hazinei zerrinei sultaniyeden vezayıfı yevmiye

ve kimine dahi nafi eknaf ekalimde vaki olan gellatı seneviye tâyin buyurub hasılı timarı

âlemi temam ve nîm b i hasbi istihkakıhüm mabeyinlerinde tevsi ve taksim ede gelmiş-

— 86 —

Page 86: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

871 uvuz Selimin Erzurunuı aldıktan sonra şehrin toprağını yani tımar, zea­

met, yurtluk, ocaklık, vakıf yerlerin bir defterini yazdırmıştı. Fakat bu

defterin çoktan beri ortada yok olduğu (ileride yazılacaktır.)

Bu yüzden Erzurum ve civarındaki Türk eserleri hüseyinin defteri

esas tutularak yazılmıştır.

Saltıkın Erzurumdaki türbesini bildiren defterin 86 * 87 nci sah i fe­

sindeki kayıt budur :

V ;

*$*''*• *3“'^ jikL— j ı . « ı A ı ı

Çiftlik

Der nefsi Erzurum m’a dört kıta zemin vakıf zaviyei mezbure [1]

Hasılı

300 [Akçe]

Sitavuk tabi Karaz malikâne vakıf zaviyei melik Saltık gazi Nevve-

rallahü merkadehü her mucibi defteri atik dofteri cedide kaydolundu [2)

Hasılat

33000 [Akçe]

t e r d i r . ) B u n d a n a o n r a P a d i ş a h Ü ç ü n c ü M u r a d a b i r ç o k m e r a a i m l e d o l u t ö z l e r y a z d ı k ­

t a n a o n r a ( M e m â l i k i m a h r u a e d e n v i l â y e t i E r z u r u m d a m ü c e r r e t l i v a i E r r u r u m u n t a h r i r

v e t e v z i i n i b u b e n d e i k e m i n H ü t e y i n ç e k e r l e r i n e t e f v i z v e t a y i n b u y u r u b i m t i a a l e n

b i l ’ e m r ü l â l i b i i n a y t i l m e l i k i l m a â l i . . . L i v a i m e z b u r u n t a h r i r v e t e v z i i n e m ü b a ş e r e t e d ü b

k u v v e t i m a k d u r e v e k u d r e t i m c y a u r e i h t i v a a ı n c a k a n u n u k a d ı m v e a d l i k a v i m ü z e r e ) i l â h , .

[ 1 ] l a t a n b u l T a p u i d a r e a i e a k i k a y ı t l a r d a i r e a i d e f t e r m u f a a a a l E r z u r u m C : 1

S . 8 6 . 8 7 d i r .

| 2 ] M e l i k S a l t ı k ı n b u i k i ç i f l i k t e n b a ş k a a r a z i s i k a y ı t l a r d a g ö r ü l e m e d i . B i r ç o k

k a l e l e r y a p a n , k u v v e t l i b i r h ü k ü m e t t ü r e n S a l t ı k ı n t ü r b e v e m e d r e t e a i n e b u i k i

ç i f t l i ğ i v a k f e t m e a i a z g ö r ü l ü r . H e r h a l d e b u n u n d a h a b i r ç o k a r a z i a i o l a c a k t ı . Y a , b u n l a r

e ş h a a z i m m e t i n e g e ç m i ş t i r . V e y a h u t t a h a k i k a t e n i k i ç i f t l i k t i r . F a k a t b i r i n c i i h t i m a l i

k u v v e t l e n d i r e n v e a i k a d a y o k d e ğ i l d i r . N i t e k i m S i t a v u k u n h a a ı l â t ı n ı n b i r k ı t ı n ı v a k ı f t a n

a l ı n d ı ğ ı n a d a i r b i r h a ş i y e d e ( z i k r o l u n a n m a l i k â n e E b u b e k i r n a m k i m a e n e y e k ı l ı ç t ı m a r ı

o l m a k ü z e r e E m r i ş e r ı f ü z e r e t a a h ih e d i l d i 1 0 7 3 ) i b a r e t i n d e n a n l a ş ı l d ı ğ ı n a g ö r e v a k f ı n

h u k u k u n a t e c a v ü z e d i l m i ş t i r * O a m a n l ı a a k e r i t e ş k i l â t ı n ı n ç e ş i t , ç e ş i t u t u l l e r i i c a b ı n c a

b i r t a k ı m a i p a h i l e r i n v a r i d a t ı b ö y l e v a k ı f l a r d a n a l ı n ı r d ı . G i t b e g i t b u v a k ı f l a r ı a i p a h i

z o r b a l a r ı e l l e r i n e g e ç i r m i ş l e r d i r . B u n a a i t m i t a l l e r ç o k t u r , İ l e r i d e g ö r ü l e c e ğ i ü z e r e

E r z u r u m e y a l e t i p a ş a l a r ı b i l e e t k i T ü r k v a k ı f l a r ı n ı n ü f u z l a r ı n ı n k u v v e t i y ü z ü n d e n

z a p t e t m e k t e n ç e k i n m e m i ş l e r d i r .

Page 87: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Saltıkın türbe ve mescidi şehrin cenup tarafına düşer. İkinci surun dışa*- nsındadır. Halk dilinde üç kümbetler denilmektedir. Mescidinin yeri hâlâ Gürcü Mehmet paşa camii namile maruftur. Bu cami ile türbe arası

yakındır. Türbenin bulunduğu yerde eski ve yeni mezarlar vardır.

Erzurumun en eski mezarlığı olmak itibariyle tarihî kıymeti yüksektir.

Bu yüksekliği artıran iki sebep vardrı. Birisi, Saltıkın türbesiyle beraber

Selçuk sandıkalarının bulunuşu, diğeri de Türk antrepolojisini ilgili kılan

kargır mahzenlerde eski Türk kafa kemiklerinin saklı kalışıdır. Bu mezar*

lık şimdiki halde büyük olmayan bir sahayı kaplamıştır. Halbuki mezar­

lığa yakın evlerin bazılarında ziyaret olduğunu söyleyenler olduğundan

bunların da yeri bu mezarlıktan olduğu anlaşılmaktadır.

- 88 -

Saltıkın türbesi görünen büyük kümbettir. Üstteki pencere gibi yapı­

lan mihrapların kemer taşlarında (birbirine sarılmış yılan, tavşan başı,

yarasa, kartal, öküz başının kıvrık boynuzları ortasında insan kafası,

ağızları birbirine yakın dilleri çıkmış iki yılanın, kuşa benzer bir hayvanın

başını ısıracak gibi vaziyetleri, diğer pencere kemerlerinde birbirine benze­

meyen nebat dal ve yaprakları görünüyor ) Bu sekiz kapalı pencerelerin

Page 88: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 89 —

üstünde oyuk kemerler de, bu resimler kabartma olarak yapılmıştır. Açık,

kahve renginde, mesamatlı ince nakışlar yapmaca müsait olmıyan bir

taştan yapılmıştır.

(Şekil• 7 — Saltıkın türbesinde temsili tekillerden biri. (Ökıiz boynuzunun

ortasında insan kafası) J

En ziyade bu resimler içinde dikkatimizi çeken, öküz başıdır. Çünkü

bunun boynuzları Orta Asyada Yak denilen öküzlerin boynuzunun işidir.

Anadoluda ve Erzurum yaylasında bu çeşit öküz yoktur. Saltık ailesinin

Alp Arşları hanedanına mensubiyeti, dolayısiyle, Selçukilerin menşei

olan maveraünnehrin şark tarafları, Altayrn eteklerinde yaşadıkları devir*

deki oymak alâmetleri olmakla beraber, tütemleri bulıınmasıda

hatıra gelir. Bazı iddialara göre, bu resimler gökteki burçları temsil

ediyormuş. Fakat bu doğru değildir. Çünkü, bur^oniki olmakla beraber,

bu resimlerden hiç birisi burçların temsilî alâmetlerine benzemez; türbenin

alt kısmı Bizans mimari tarzına benzediğini söyleyenler de vardır; fakat

Selçukiler, şarkî Anadolu ile Orta Anadoluda çeşit, çeşit kümbet

yapmışlardır. Tezyinat itibarile ayrılık vardır. Binaenaleyh Bizans mimarîsi

Page 89: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Saltıkın kümbetimde olduğunu kabul etmek müddeası bir esasa dayanmaz*

Hele türbenin üstü ve saçak tertibatı bütün kümbetlerin eşidir [1]

Selçuk türbelerinin çorunda olduğu gibi Saltıkın türbeside iki kat olup

alt kat sultanın mezarına mahsus yerdir; fakat çoktanberi, bu mezarın

sökülüp yok edildi£i, yerinden belli olmaktadır. [2] Bu alt bodurumun

üstü kubbedir. İlk önce bunun kapısı varmış zamanla kümbedin etrafına

ölü gömülmüş, böylece yerin seviyesi ikinci katla beraber olmuştur.

İkinci katta mihrap yoktur. Ostü yuvarlak kubbe olup dışarısı mahrut

biçiminde yapılarak çevrilmiştir.Kubbenin üstünü bu mahrut hava tesirin­

den saklamıştır. Kümbet çoğu kırmızı olmak üzere sert taştan yapılmıştır.

Yanında dört köşeli eskiden yapılmış küçük bir mescit vardır. Kitabesi

yoktur eskiliğine göre yediyüz senelik bir binadir.

Saltıkın türbesi, yakınındaki yanyana duran iki künbete gelince:

bunlar hakkında ne, evkafın eski muhasebe kayıtlarında, ne de üzerlerinde

yazıya ait bir işaret vardır. Fakat bunların yapılış biçimlerine bakılırsa

14 üncü yüz yılın içinde yapıldığını göstermektedirler. Bu kanaatim

o zamanlarda yapılan kümbetlerle mukayese edilerek hasıl olmuş bir

zandır.

Belki de Saltıkın oğlu Kızıl Arslan Mehmet, bunun ofclu Melik Şah

veyahut Melik Alâeddine ait türbelerdir. Çünkü Saltkiın türbesi yanında

oğul ve torunun bulunması, tabii bir hal olmakla beraber zaruri bir

keyfiyettir. Oç türbenin yanyana bulunuşu bunların büyüğünün Sulhka

[ 1 ] B ü t ü n k ü m b e t l e r s ü s lü b i r ç a d ı r ı a n d ı r ı r . Ç a d ı r T ü r k h a y a t ı n d a v e b i n a e n a l e y h

T ü r k m e d e n i y e t i n d e h e r z a m a n e h e m m i y e t i a z i m e y i h a i z d i . B u n d a n d o l a y ı d ı r k i e n e a k i

T ü r k a s a r ı n d a n o l u p T u r f a n d a k e ş f o l u n a n m a b e t l e r i n ş e k l i ç a d ı r ı a n d ı r d ı k l a r ı g i b i

d a v a r l a r ı n ı n m ü z e y y e n a t ı d â h i l i y e s i d e ç a d ı r m e n s u c a t ı n ı t a k l i d e n y a p ı l m ı ş t ı r . B u

k e y f i y e t b i r a n ’ a n e t e ş k i l e d e r e k d e v r i I s l â m i d e d e t ü r b e l e r i n t a r z ı m i m a r i s i n d e ç a d ı r

f e k l i n d e k ü m b e t l e r h a s ı l o l m u ş t u r . M ü r a c a a t , G o l u k . T ü r k a ı n a a t ı , D e r s a a d e t M a c a r

m ü e s s e s e i İ l m i y e s i n e ş r i y a t ı n d a n c ü z 1 ( 1 9 1 7 ) S : 6 , 11 K a y s e r i y e ş e h r i H a l i l

E t h e m ; S 107 ( H a ş i y e )

[ 2 ] 1 8 2 8 H a z i r a n ı n d a Ç a r A i e k s a n d ı n n o r d u k u m a n d a n ı , C e n e r a l B a s k e v i ç E r z u r u -

« n u a l d ı ğ ı v a k i t E r m e n i l e r , P u f l a r ı s e v i n ç l e k a r ş ı l a d ı l a r v e b o y u n l a r ı n d a m a d a l y a g i b i

a s d ı k l a r ı Ç a r ı n r e s m i n i ö p e r e k t a k d i s e t t i l e r , m i l l e t i m i z i n t a r i h î e s e r l e r i n d e n b i r

k ı s m ı n ı y ı k t ı r d ı l a r * B u o r d u i l e g i r e n E r m e n i m ü v e r r i h i I n c i c i y a n ş e h r i E r m e n i l i ğ e

a a a l e t m e k i ç i n ç a l ı ş t ı , u f r a ş t ı . E r z u r u m d a e s k i i h t i y a r l a r d a n ç o k k e r e b u t a h r i b a t ı

i ş i t t i m . Ç i f t e m i n a r e l e r b a h s i n d e b i r d a h a b u k o r k u n ç h a d i s e d e n b a h s e d e c e ğ i m .

— 90 -

Page 90: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ı « .

' T* r;.-. „ ■*-,-, —

- 91 —

ait oluşu vesika ile bilindiğinden diğer iki türbenin de oğul ve torunun

olduğunu kuvvetli bir ihtimalle kabul edebiliriz. Yalnız bu iki kümbetin

diğer, on dördüncü yüz yılları içinde yapılan kümbetlere yapılış ve süs

itibarile sıkı benzerlik göstermesidir. Yine diyebiliriz ki, o kümbetlerin

süslerinde bunlar örnek olarak alınmış olması en evvel hatıra gelen bir

düşüncedir; bu kümbetlerin Saltık türbesine yakın olanı iki kattır [1].

Bunun yanındaki kümbet bir kattır [2]. Resimde görüldüğü üzere bunların

üstü mahrutla çevrilmiştir. Saçak süsleri birbirine benzemiyor. Bir katlı

olan kümbetin saçak süsü, Saltıkla türbesine yakındır. Pencerelerinde

vaktile demir çubuklar bulunduğu taşlardaki deliklerden anlaşılmaktadır.

Zaviye dedikleri bu kümbetlerin bu katlarında türbedarın oturup ibadet

etmesine, mezarın daimî surette temizliğine, mezarın başında kandilin ya*

kılmasına hizmet eder. Bu üç kümbedin Şatlık oğulalrına ait olduğunu, halk deyişine göre Saltıkın zaviyedarı bu iki kümbete de bakarmış [3].

[ 1 ] B u k ü m b e t i n y a r ı s ı n a y a k ı n b i r h a l d e t o p r a ğ a g ö m ü l m ü ş o l d u ğ u n d a n , a l t ı b o ş

m u d u r , d e ğ i l m i d i r r A n l a m a k i ç i n i k i « e n e ö n c e t a l e b e m l e i ç e r i s i n i e ş t i k , k i r m e t r e

t o p r a ğ ı k a z d ı k t a n s o n r a k u b b e g ö r ü n d ü . B i r t a ş ı n ı k a l d ı r a r a k a l t ı n a m e r d i v e n l e i n d i k ,

b a k t ı k k i k a p ı s ı v a r . ü ç m e t r e k a d a r t o p r a k a l t ı n d a y e r d e k i m e z a r ı n t a ş ı y o k . B u r a y ı

d a e ş t i k . K i r e m i t l e r p a r ç a h a l i n d e k u m v e k i r e ç h a r ç l a r ı t o p r a k i ç i n d e n ç ı k t ı . B u n d a n

a n l a ş ı l d ı k i m e z a r t a h r i p e d i l m i ş

[ 2 ] B u k ü m b e t i d e e ş t i k . U ç m e t r e d e r i n l i ğ e i n d i k . T o p r a k t a n b a ş k a b i r ş e y g ö ­

r ü l e m e d i .

|3 ) B u t ü r b e n i n z a v i y e d a r ı 18 5 0 v e 1851 d e A h m e t v e M u s t a f a n a m ı n d a k i z a t l a r ­

d ı r . B ü y ü k s a v a ş t a n ö n c e S a l t ı k ı n z a v i y e d a r ı E m i n ö l d ü k t e n s o n r a o ğ l u A z i z o l d u ğ u n u

i h t i y a r l a r d a n i ş i t t i m , h e l e A z i z i n e l i n d e b u k ü m b e t l e r i n v a k ı f n a m e s i v e d a h a b i r t a k ı m

v e s i k a l a r d a v a r m ı ş . B u d a ö l d ü k t e n s o n r a o ğ l u Ş ü k r ü k a l m ı ş , Ş ü k r ü d e ö l m ü ş o l d u ğ u n ­

d a n nu a i l e d e n k i m a e k a l m a m ı ş t ı r . M i l l î t a r i h i m i z i ç i n ç o k ö n e m l i o l a n b u v e s i k a l a r ı n

o r t a d a n k a l k m a s ı ç o k b ü y ü k b i r a c ı d ı r . E r z u r u m e v k a f ı n ı n s i y a k a t y a z ı l ı e s k i m u h a a e b e

d e f t e r i n d e y a z ı l ı ş b ö y l e d i r . ( ¿ a v i y e i S u l t a n M e l i k S a l t ı k d e r E r z u r u m d e r f e r m a n A h ­

m e t v e M u s t a f a h a ş a r t ı t a l i m a ü b y a n z a v i y e i d a r v a k f ı m e z b u r u n r ü ü y y e t m u h a s e b e s i n e

12 6 8 g a y e i m u h a r r e m v e 126 N e z a r e t i E v k a f ı H ü m a y u n u Ş a h a n e )

B e d e l i i c a r S u l t a n M e l i k S a l t ı k

l > e r c i v a r ı E r z u r u m

12 6 8 6 9 8

12 6 9 6 9 8

13 9 6

M a a a r i f a t ı m e z k û r e

3 5 0 m u a l l i m i a ü b y a n

4 4 0 m a a ş

7 9 0 f a z l a s ı 546

M,

Page 91: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

92 -Saltlkuı mescidi, şehrin cenup tarafında, ikinci surun dışarısındadır.

1648 senesindenberi Gürcü Mehmet l*aşa camii namiyle anılmaktadır ( i ]

Camiin kitabesi :

Bozulup mescidi Sultan Melik olmuştu fena

Cami vasi edüp yaptı Mehmet Paşa

Hayrı makbul ola kim kıldı yerinde hayrı

Hariç surunu şehrin ne hoş etti ihya

Hatifi gaybe sual ettim anın tarihin

Dedi tarih anın yari ola lutfu hüda

(1058)Kitabede Sultan Melik adı Saltlkuı unvanıdır. Nitekim Saltıkın türbe-

sile camiin etrafındaki evlerin teşkil ettiği mahalleye Sultan Melik ma*

hailesi denilmektedir [2].

Camiin yapılış itibar'ıle bir değeri yoktur, üstü ağaçtan örtülmüş du­

varları çamurla taştan yapılmıştır. Camiin Sattık zamanına ait durumun­

dan hiçbir şey yoktur.

Saltıkta türbesi yanındaki kargır mahzenlere gelince: bunların üstleri

mezar ve toprakla örtülmüş yalnız bir adam sığacak bir delikten içeri gi

M e l i k S a l t ı k l a v a k f e t t i ğ i i r a d ı n m a s r a f v e v a r i d a t ı n ı ğ ö s t e r r n şu c e d v e l d e m u a l l i ­

m e 3 5 0 k u r u ş u n 1 8 5 0 v e 185 1 s e n e l e r i n d e v e r i l i ş i n i g ö s t e r m e k t e d i r . K ü l t ü r e l v a r l ı ğ ı m ı z

i ç i n d e ğ e r l i b i r v e s i k a o l a n ( b a ş a r t ı t a l i m i s ü b y a n ) s ö z ü d ü r . S a l t ı k s a ğ l ı ğ ı n d a t a n z i m

e t t i ğ i v a k ı f n a m e s i n i n ö n e m i o z a m a n ı n m e k t e b i o l a n m e d r e s e y e b ü y ü k p a r a t a h s i s e t *

m i ş t i r . 8 0 6 s e n e ö n c e A n a d o l u F e o d a l S e l ç u k i l e r i n i l k t a b a k a s ı n d a n o l a n S a l t ı k ı n b i l *

f i y e k a r ş ı y ü k s e k d u y g u s u n u g ö s t e r m e k t e d i r .

(1 j G ü r c ü M e h m e t P a ş a O a m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n t e v a k k u f d e v r i s a d r a z a m l a r ı n -

d a n d ı r . S a d a r e t t e i k i y ü z o t u z ü ç g ü n k a l m ı ş t ı r . H a d i k a t ü l v ü z e r a S . 95

M e h m e t P a ş a . E r z u r u m v a l i l i ğ i n d e i k i s e n e k a l m ı ş t ı r . E r z u r u m s a l n a m e s i S . 2 1 ?

S a l n a m e d e K ü ç ü k M e h m e t P a ş a y a z ı l ı d ı r . H a d i k a t ü l v ü z e r a d a G ü r c ü o l m a d ı ğ ı n ı

i ş a r e t e d e r e k G ü r c ü n a m i l e a n ı l d ı ğ ı n ı y a z m ı ş t ı r .

( 2 ) 1 0 0 0 H i c r î s e n e s i M 1591 d e E r z u r u m m a h a l l e l e r i n i y a z a n H ü s e y i n d e f t e r i n d e

Melik Saltık Gazi y a z m ı ş t ı r k i S u l t a u Melijfin, Melik Saltık o l d u ğ u b u v e s i k a a ş i k â r

k ı l m ı ş t ı r . İ s t a n b u l , t a p u d a i r e s i e s k i k a y ı t l a r d a i r e s i , D e f t e r i e v k a f l i v a i E r z u r u m :

D o l a p 3 . g ö z 1 ,

E r z u r u m l u K e t e n c i z a d e R ü ş t ü c a m i i n i ç e r i s i n d e k i l e v h a n ı n h i z i ı l g i l i k ı l a n şu s a t ı r l a r ı n d a :

C ü m l e d e n k a t ' ı n a z a r b a k b u m a k a m ı â l i Y e d i y ü z b u n c a s e n e o l m u ş o l a l ı i n ş a

A n a s ı l b a n i s i S u l t a n M e l i k i d i ç û n k i m K ı l d ı t e v a i i n i b i l G ü r c ü M e b m e t P a ş a

i k i y ü z e l l i d o k u z y ı l d ı r o l a l ı t e v s i R a h m e t i h a k l a y i n e ykd o l u y o r l a r b â l â

B u y a z ı l a r d a n c a m i i i l k y a p a n M e l i k S a l t ı k o l d u ğ u , ( y e d i y ü z b u n c a s « n e ı i b a r e ­

s i n i n S a l t ı k ı n E r z u r u m d a k i e m a r e t i c r a e t t i ğ i s e n e y e ç o k y a k ı n o l d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r .

Page 92: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

93 —»■ilebilir küçük bir yerdir Buradan kemerli küçük bir kapıdan diğer mah­

zene girilir. İçerisi toprak ve eski kemiklerle dolu olduğu görülmektedir.

Bunun ilerisi nedir? Nereye kadar bölmeler devam eder? Bu anlaşılmıyor.

Halkın deyişine bakılırsa bu yeraltı mahzenleri epeyce uzundur. Fakat

inancıma kalırsa mahzenlerin kapladığı yer küçük bir çevre içindedir.

Çünkü bir tarafında Snltıktn türbesi ve az önde yine künbet bulunmak*

tadır. Yukarıda yazdığım gibi künbetler yarısına yakın bir halde topraka

gömülü olduğundan, mahzenin yakınındaki bir çukur da bulunmasından,

mahzenler ne, bu yere, nede künbetlere kadar devam etmiştir. İlk gö*

rüşte mahzenlerin bulunduğu yer, mezarlığın toprağı seviyesinden biraz

kabarıkça, hafif bir çıkıntı göstermektedir. Mahzenin bir tarafına çok

yakın yerlerde eski mezarların taşları görünmektedir. En ziyade antre*

polojiyi ilgili kılan, kemiklerin meydana çıkması lâzımdır. Hiç şüphe

yoktur ki bu mahzenler eskiden türbe olarak yapılmış zamanla toprak

altında kalmıştır.

Saat kulesi yahut (Tepsirainare)

Şehrin en yüksek mevkii olan, içkalenin garp tarafındaki surun köşe­

sinden yükselmiş olan bu kule şehrin her tarafından görüldüğü gibi

uzaklardan da görünmektedir.

Kule temelden sur seviyesine kadar kesme taşlardan ve surdan

itibaren altı sıra kırmızı, beyaz taşlarla çevrilmiş, bundan sonra, ki­

remitle örülmüştür (Şekil : 8]

1843 ten evvel bu kulede saat konulduğu Hiterin seyahatnamesinden

anlaşılmakta ise de kitabesinin tarih kısmı sökülerek, yerine saatin mine­

sinin geçirildiği (H. 1299) senesine müsadiftir. [1] işte, kitabenin ta­

li] O d e v i r d e v i l â y e t i i d a r e e d e n l e r i n c e h a l e t v e d u y g u s t ı z l u f u o d e r e c e s i n e b a l n n ı s

k i k o s k o c a b i r t a r i k i e s e r i n k i t a b e t i n i n b i r k ı s m ı a ö k ü l e r e k y e r i n e m i n e k o n u l u y o r .

B u n a s e b e p t e h ü k ü m e t m e m u r l a r ı v e h a l k s a a t i n k a ç o l d u ğ u n u g ö r m e k i ç i n i m i ş a a a t i a

m i n e s i h ü k ü m e t i n b u l u n d u t u t a r a f a k o n u l m u ş o l m a a ı d a g ö s t e r i y o r k i e n s i y a d e m e m u r ­

l a r ı n i s t i f a d e s i d ü ş ü n ü l m ü ş i s e d e b u n d a n d a b i r f a i d e h a s ı l o l m a m ı ş t ı r . O s a m a o b u s a ­

a t i y e r i n e k u r a n s a a t ç i A h m e t i l e k a b a s ı d ı r . H â l â s a f o l a n A b m e t t e n i ş i t t i m

Page 93: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 94 -

rihi sokulmuş olmasından dolayıdır ki, bu kulenin hangi tarihte

yapıldığına dair

kati bir malûmat

elde etmek müm­

kün olamamıştır.

Ahmet Tevhit, kitabenin Jurnal Azyalik'len ikti­

bas ederek şöyle

olduğunu bana

söylemiştir.

ItY'.UVLtl

çi U- lo*- V I j

d. J>L J ı

--U)l j l Jrl

(Nusret; ta- rihçei Erzurum)

da ise;

*—1 I ‘ yk~ jjlî L» I

jü— Jr.'dL J jiL

¿r*lY r YUı (.ıJJ

Yl J **L i

. <_ıli)\ »iflU [Şekil: 8 — Saltıkta yaptırdığı iç kaledeki kulef

Osmanlı tarih ve edebiyat mecmuasında Mükrimin Halilin makalesini

Ali Emiri merhum tahşiye ettiği yazıda ise;

*1 j«dl >Yl —Ll Jr-JI •b—“* l»Y L JLJ i

.r .UJljl ¿r j ii*» Jr.1 ¿1» J tJ *

Suretinde yazılmıştır. Merhum bu kitabeyi incelerken diyor ki; (bu

«i

İ

Page 94: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 95 -

kitabe, Saltıkilere aittir. Sûltik emirleri parlak ve debdebeli unvanları

kullanmıştırlar. Kitabede Sasrııddin Mehmedtn babası, izzeddin Sallıkın

isminin Tlifim i olduğu ve anın pederi, Emir A li de Elm iızaffer Gazi

tavsif edildiği görülür) Minarenin kitabesi birbirinden az bir farkla

üç muhtelif me’ hazdan suretlerini alıp yazdım.

Görüşüme gelince yazı kırmızı tuğlaların beyaz taş üzerine kakma

gibi yerleştirilmiştir.

Minenin sol tarafından iki harfi kırığından sonra şöyle başlamaktadır*

LVjl ^L»ı r lj* | \ 1 r*\ 1 ^*Vl)

. ÂJ JjJ I (•M—.V I wl«İ «Lm»

(Buraya kadar olan yazılar güzelce okunmaktadır. Bundan sonrasını

okuyamadım) (Tarihçei Erzurumda kulenin tarihi inşası gösterilmemekte

olmasına rağmen (Jurnal Azyalik) in naşiri (Dr fer emeri) nin rivayetini

kaydederek kulenin (H; 773 de Elkahir Ali ibnil Mansıır Celal edilin bin

tnuıdeddin Selçııki )nin yaptırdığını yazmıştır. Kitabede bu isimlere delâ-

et eden kelimeler olmadığından bu rivayetin aslı yoktur.

Kulenin kaidesine, sur, duvarları sonradan ilâve edildiği vaziyetinden

anlaşılmaktadır. Kaidenin şarkında bir köşeyi müteakip sur uzamaktadır.

Kalenin, kapısı bu köşeden sonra görünmektedir Şimdiki halde burası

adî duvarla örülmüştür.

Kulenin yapılış tarihinin eskiliği bu delâil ile hülâsa edilebilir.

1 — Kulenin sur duvarından yukarı kırmızı taşların, yanlız Sallıkın

kümbetinde ve bir de bu kulesinin şarka uzayan sur duvarındaki Hisa*

riçede görünmekte olup, bu taşlardan başka hiç biryerde bu taşlara te­

sadüf edilmemiştir.

2 — Yazının çok eski kûfî oluşu ki, Halil EHhem î Kitabeler nasıl

kaydedilir risalesinde bu kabil kûfî yazılara kûfîi atik namını vermiştir ki

kulenin yazıları, nümunesinij gösterdiği kûfiye tamamile benzemektedir.

Bu kitabenin kûfî yazısı en az bir tahminle sekiz yüz seneden fazladır. 1

[1] F.bilkısım imlâsı, Saltıkın kitabesindeki imlânın esidir.

Page 95: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

96

3 — Büyük Alâeddin Keykubat Erzurumu yejeni Rükne ddin (Ahan-

şahdan alırken Erzurumun, sultana teslimi hengimında, kalenin, kulesin­

den Selçuk bayrağının asılması [1] gösteaiyor ki verilmiştir. O zaman­

dan bu kulenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

4 — Ali Emirî merhum, kulenin Saltlkilere ait olduğu hakkında ya-

zılan mütalâası. Şu halde, kuleyi Saltık sene itibarile H. 580, M. 1184

de yaptırmıştır denilirse pek az hata yapılmış olur. Kulenin şarka uzayan

• duvarile, Hisariçe kule ile beraber yapılmış olduğu vaziyetleri göstermek

tedir. Hisariçe ile kule arasındaki eski kale kapısı önünde Kırkşehitlerin

basit toprak yapılı bina içinde mezarları vardır. Bunlardan üçünün tahta

sandukası mevcut diğerleri yer ile beraberdir [2].

Saat kulesinin Salllkîler zamanında yapıldığına şüphe yoktur. Tari hler-

rin bu aileye ait henüz kâfi derecede malûmat vermektan uzaktırlar. Bi-

-naenaleyh kitabede Ehilkasım adının yazılmış olması ve sonra parlak ün-

vanların kullanılması gösteriyor ki öyle rastgele bir derebeyi yaptıra*

naz değildir. İnanç Beygu Alp Tuğrul Hey bunların hepsi bir addır.

inanç, inanmak masdarından mutemet emin demektir. Heygu, şahin kuşu

manasındadır. Alp Tuğrul, yiğit er kişi kahraman kumandan manasına

yelir. Şu halde Kasımın offlu, Imadeltin Muzafferin oğlu İnanç Beyğu

Alp Tuğrul Bey yani (Saltık) bu kule ile kaleyi yaptırmıştır.

{1 ] İbni Bibi Tevarihi Âli Selçukunda böyle yarar. *^V'C**- / d' y /t)

j *-* *4i ) yani füneı ve hilâlden ibaret olan Selçuk bayrağı kaledeki

kulenin başından anıldı. Cümleaiaden anlaşılıyor ki o zaman kalede bu kulenin mevcut

•Idufu anlaşılmaktadır

[2| Kırklar namı verilen bu şehitlere Horaean erenleri diyenler de vardır. Kale

kapıaı önünde şehit düştükleri düşüaülürae bunların kimbilir*' hangi tarihte ihtimal ki

Gürcülere karşı kalenin kapıaını müdafaa eden zatlardır. Çünkü kalenin en eaki nuru

bu duvardır. Yakutta Horaaanlı oldukları rivayet edilen bu Zatlar Harzemîle-

rin Selçukilere karşı haıpte mağlûp olduktaa eocra. Harzem aakerlerinin, büyük Alied-

dinin emrine firipte burada kalan aakerlerdir. Sonra, Moğolların hücumunda kale kapı-

eını müdafaa ederken şehit düşmüşlerdir. Bu ıpotalea vukuatı terihiyeye uygun düş­

tüğünden burada yazıldı.

Page 96: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ 97 —

Şu halde Ali Em iri merhu­

mun haşiyedeki

yazısına göre I

Kasımın o g lu

İnıadettin Mu­zaffer (asıl adı

A li) ve bunun

oğlu tnnnç Bey- gu Alp Tuğrul Bey (asıl adı

Saltık) şeklinde

meydana çıkmış

olur.

Bu kuleden şar­

ka doğru uza­

yan surda yarım

üstüvane ş e k ­

linde hisarıçeye

kadar olan du *

var, hisariçenin

üstündeki küm­

bet (bu mescit *

t i r ) . Saltıkın

Erzurumda yap­

tırdığı kalenin

zamanımıza ka- [ — 9 Salitktn zamanına ait içltal-delu mrtcit t>r hitancaJ

dar ulaşan parçasıdır. Kalenin mü'ehaki kısımları muhtelif devirlerde

tadil edilmiş, tamir görmüş duvarlarıdır. Halihazrda kalede Bizanslılara

ait bir şey yoktur. Kalenin en eski binası (Ş : 9) da görünen hisariçe

mesciddır.

Hisariçenin tepesinde iki metre kadar içeride bir kümbet mevcuttur ki

bunun kapısı kalenin içmdtki meydan'ıfa açılır. Bu kümbetin içerisi, ba-

7

Page 97: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 9 8 -

husus kubbesi tezyinatlıdir. Resim Ş: 10 bu mescit olarak' yapılmış* sag

lam bir halde durmaktadır [1]

Ulu cami —İkinci surun şark

tarafındaki kapı­

larına yakın ve

çifte minarelerin

yanında, büyük bir

yapıdır. Dışarı-

dan duvarın kö­

şesinden d j g e r

duvarın köşesine

kadar uzunluğu 54

metre, genişliği

41 dir. İçeriden,

duvarın dibinden,

diğer duvarın di*

bine kadar uzun­

luğu 51, genişliği

38 metredir; me­sahası 1938 mu­

rabba metredir.

Sütunların sayısı

40, bunun yirmi dördü ortada, 16 sı duvara bitişik­tir. Sütunların

yüksekliği, 3,74,

kemerden yere

kadar 7 metre­

dir. Kemerlerin

genişliği 6,17 dir.

I Şekil: 10 — Mescidin içer i t i)

Sütunlardan birisinin 'çevresi 6,71 dir. Sütunların ara-

[1] inciciyan: Bu kümbetin Krmeni manaatın ve kulede, bu manastırın çan kulesi

olduğunu saçmalamıştır. Bu kür mutaassıp. Eımeni bilek kalınlığında kuleyi çeviren ki*

tabeyi, kümbetin içindeki kıbleye müteveccih mihrabı da mı görmedi? Şüphesiz

görmüştür. Fakat hainliğinden, garezkâlıf mdan bundan bahsetmek işine »Ivermemiştir.

hakikati böyle apaçık olarak inkâr etmiştir.

Page 98: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

lıkları 6,20, 6,30. 6,70 dir. Sütunlar yarım üstüvane ve yarım menşurların

birleşmesinden meydana gelmiştir. Yapının içi sert taşlardan, duvarların

dışarı, kaplamalarının çoğu yumuşak taşlardan yapılmıştır. Bu, büyük yapı

bir çok hareketi arzlardan, savaşlar dolayısiyle şehrin geçirdiği felâket*

lerden kurtulmuş ve elan ayakta durmaktadır; deha bir çok yüz yılların

aşıntılarına dayanacak kudreti göstereceğine şüphe yoktur.

Bu tarihi, yapının, yapılış çağını göstermekte düşünceler b'rleşme*

miştir. En ziyade Ermeni kaynaklarından, fikir alan ecnebi seyyahların*

dan Alman cografiyacısı liiter camiin, kilise olarak yapıldığına işaret

ederek der ki; (Rivayete göre şehrin içerisinde 200 cami varmış, bunların

yarısından ziyadesi hiristiyanlar zamanında kilise imiş Bu camilerin en

büyüğünün yedi kapısı vardır. Şehrin ortasındadır ve adına Ulu cami

denilmektedir. Eski kilise olup Sent tstefan derlermiş [1] Kâtip çelebi ('Alıartnüma'sında camiin yanındaki yıkık kilisenin yanında, camiin yeniden

yapıldığını böyle yazmıştır; (ol meşhur kinisa ki Tebriz kapısı dahilinde

bir kubbesi vardır. Her canibten elli zira'dır. Bu kubbenin bazı takı

Hazreti Fahri Âlem Velâdetlerinde sakıt olup iade mümkün olmadı.

Mukabelesinde tul ve arzı Kâbe şeklinde müslimin bir mescit bina,

numunei Kâbe deyu tesmiye etmişlerdir) hakikat halde cami dört köşe­

lidir. Halk arasında camiin kiliseden bozma olduğu rivayeti kilisenin camie

yakın yerde bulunuşu olmuştur. Evliya, ise Erzurum camilerinin en eskisi

olarak Ulu camii göstermektedir. Oda böyle yazar (derbeyanı cevamii

Erzurum, cümlesi yetmiş yedi mihraptır, hepsinin kadimi Ulucamidir

Tebriz kapısının iç yüzünde tarzı kadim, toprak örtülü, bir minareli bir

camidir. Akkoyunlu padişahlarının binasıdır tulen ve arzen ikiyüz adımdır.

Minber ve mihrabı tarzı kadimdir. [2]

Ulucamiin cami olarak yapıldığını gösteren vesikalara gelince:

(Tarihçei Erzurum müellifi merhum Nusret) kitabının 32 nci sahile*

sinde camiin, (Nasuh Paşazade Hüseyin) tarafından H. 1029 da tamir

edildiğini ve bu tamire dair şair (ömri) nin söylediği şu kıt’ayı

yazmaktadır:

[ 1] Ritcr S. 761.[2| Evliya camiin sütunlarını ağaç zannetmiş ise de aldandığı aşikârdır. Bugün

camiin, minber ve mihrabı yakında yapılmış mimarî değeri yoktur, mihrap duvarıaın

yıkılıp da sonradan yapıldığı anlaşılıyor.

— 99 -

Page 99: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

w . v-

— 100 —

Müruru debr ile tamire pek muhtaç iken bu ca

Ana aarfı bilnem etti Hüaeyin tbni Naauh paşa [1]

Hitabı bayir ile Omri dedi taıibi itmamı

Kemali sa’ yile kıldı Ata bey camiin ihya

Tarihçenin müellifi Ulu camiin Saltıkîlerden Mehmed’m H. 575 M:

1179 de yaptırdığını yazmaktadır. Kitabının 32 inci sahifesinde ilâve

olarak camide eski bir levha üzerinde gördüğü tarihi vesikayı okumuş

ve yazmıştır. Bütün karanlık şüpheleri aydınlatan kıymetli vesikada şudur:

( * * j J ju« j yİ JbUl )USl «¿Jllt

Gerek Tamir tarihinin son mısraındaki (Atabey) ve gerekse kitabe, cami,

Saltıkın oğlu Mehmed tarafından yapıldığı tahakkuk etmektedir.

Saltıkîlerin, Irak Selçukileri himayesinde Musul, Azerbaycan atabey*

leri gibi bulunmuşlardır. Çünkü Saltıkîlerin kesdirdigi paralarda Irak

Selçuk Sultanlarının adları, camiin tamir kitabesindeki.4/afa’>' kelimesi de

bu hakikati bir kat daha kuvvetlendirmiştir.

Camideki, levhayı yalnız Tarihçenin müellifi görmüş değildir. Ingiliz

seyyahı Unch de görmüş, seyahatnamesinde şöyle yazmıştır (Ulu cami

ismile maruf büyük cami çifte minarelerin methalinden birkaç adımlık

mesafededir. İçi epey muhteşem olup muhtelif kubbeli cenahlara maliktir.

Buna rağmen hiç bir mimari iddiası yoktur bana gösterdikleri eski

evraka nazaran bu bina senei hicriye 575 ve sene i Milâdiye 1179 da

halife hükümdar, Mehmedül Fatih (Ebülfetih demek istiyor) tarafından

inşa edilmiştir) [3 j.

Unch bu vesika üzerine başka mutalea yazmağa lüzum görmemiştir.

Ulu camiin yapıldığı senede Abbas Şeyh’in türbesi yapılmış, bunun yap;*

[1] Hüaeyin paşa Erzurum! Gürcü Mebmet Paşa biraderidir. Erzurumda ikameti

medideai o namı aldırmıştı. Beylerbeyilerden olup Abaza Mebmet Paşa buna damat

olmuştu. Bu nenelerde Erzurumda fevt oldu. (Sicilli 0 SR,an' C. 2, S. 181)

1318 tarihli Erzurum aalnameainde (Naauh Paşazade Hüaeyin Paşa) nın H. 1051 de

Erzurumda iki aene valilikte bulunduğunu yazmaktadır.

[2] Çok yazık bu îâvha camide yoktur. Anlaşılan müellif, hüyük harpten önce

lâvhayı görmüştür. Bu cami aavaş eanaaında Anbar oldu. Sonra haatahane olarak kulla­

nıldı. Rua ve Ermeni zamanlarında ailâh deponu, şehir kurtulduktan aonra dört aene

kadar cephanelik olmuştur.

[3) Seyyahın bahaettifi eaki evrak Nuareti» gordüftü levhadan başka birjey değildir.

Page 100: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— ıo ı —

lı? tarihine ait Erzurumlu şair Ketenci zade Rüştü şu mısra’la Ulu

camiin H: 575 de yapıldığını işaret etmiştir. Mısra da şudur:

Ulu cami bina oldukta bu türbe bina olmuş

Bakanlar lafz (arşa) tarihi bilsin hesabından [1]

Bu türbenin yapılış biçimi de Ulu camiin yapılışına benzemekte, arada

şu ayrılık varki, Ulu cami birçok kubbe, kemerleri havi, türbe ise bir

kubbeden ibaret kemer, kubbenin duvara gömülü oluşudur. Her iki*

sinin de taşları bir, kemer ve kubbenin durumu da ayni bir devrin mimarî mahsulu olduğu anlaşılmaktadır [2].

Saltıkın oğlu KlZtl Arslan Mthmet hiç şüphe yoktur ki Erzurumda

yalnız bu Ulucamiî yaptırmakla kalmamıştır; belki de daha birçok yapılar

yaptırmıştır. Ulucamiin büyüklüğü düşünülürse o devir için ne kadar

büyük masrafla meydana geldiği anlaşılır. Linç ile Nusretin camide

gördükleri levhada Ebülfrtih unvanının yazılışına bakılırsa KlZtl Arslan Mehmet'in, pek büyük hadiseler yarattığına delildir. İhtimal ki Gürcülerle

ve Trabzonda hüküm süren Bizanslılarla büyük savaşlarda bulunmuştur.

Ulucami pekte öyle tezyinatsız değildir. Ortadaki kubbenin süslü

bir surette yapılışına bakılırsa burada büyük bir san’atın icrayı hüküm

ettiği anlaşılır, bir de camiin şimal tarafında duvara gömülü süslü üç taş

görülmektedir. Bu taşlar camiin belki de mihrap ve minber taşlarıdır.

Camiin şimal tarafındaki iki kubbe çatlamış ağaç direklerle muha-

faza edilmekte, yanındaki kubbeler de çatlaktır.

Oçyüz elli beş sene önce, Erzurumun emlâk ve erazisini yazan (Hüse­

yin) efendinin defterinde Ulucamie ait yazılan malûmat şudur:

Vakıf

Camii kebir der nefsi Erzurum bermucibi defteri atik

Hamam harap

Dernefs'ı Erzurum der kurbu

Gedik minare

Bap

1

O tarihte hamamın harap olduğuna göre, bunun camile beraber yapıl­

dığı anlaşılıyor.Hamamın yakınında bulunan Oedik minare'nin nerede oldu*

ğu bilinemedi.

[1] İkinci mısradaki (arşa) iami cbcat hesabiIe 57S hicri senesini göstermektedir.

[2] Türbe hakkında izahat verileceğinden burada sözü azalmağa lüzum görmedim.

Page 101: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 102 —

Ulucamiin vakfı olan bu hamamdan başka yine Hüseyin defterinde

Erzurum, ova köylerinden Karaza tabi ismi okunamıyan köyün üçte iki

âşar varidatiyle beraber Haşkavank ve sungariç, geçik köyleride Ulucamie

vakfedilmiştir.

M. 1553 de İran şahı Tahmasep Erzurum, Tercan, Bayburt Erzincan

şehir ve kasabalarına hücum ederek almış sonrada çarçabuk geri çekilirken

rastgeldiği türbe ve mescitleri harap etmiştir [1 |.

IŞekil •' // — Saltıkın oğlu Natrüddin Mehmet K ızıl atlanın yaptırdığı Ulu eamiin içi/

[1] Buna ait misal olarak Bayburdun Sınur köyünde. Akkoyuolu devletinin miieMİsi olan Kutiuf beyin türbe ve mescidi gösterilebilir. Şah Tahmasebin, Bayburdu aldıktan aonra, Sinura geldiğini, Kutlug beyin türbe ve mescidini harap ettiği, mescidin kitabe­sinde vardır. Ba devirlerde Osmanlı İmparatorluğu iU Acem tahlifi 'arsamdaki mezhep ayrılığının dofurdufu korkunç düymanlık almiş yürümüştür. Bu mezhep münaferetinden hasıl olan düşmanlığa karakteristik olarak aldığımız iki misalle anlayılır .'

Şah Abbasın esir ettifi ulemaya: Sizler kızılbaş tayfasından birinin katli yetmiş kâfir katline muadildir deyu fetva verenlersiz deyu hayasını yarıp ciğerlerini çıkarıp e»eddi azap ile katletmişti. Naima C. 1 S. 387.

Diğeri :Sultan Murat Tebrizde. Sultan Haşan camiini tahribi murat eyledi. Şeyhülislâm

Yahya efendi şefaat edip bu camı aslında ehli sünnet binasıdır. Kızılbaşa mensup olmamakla yakılmamak racibtir. Deyu arzetmefiu tahribinden vazgeçildi.

Naima C. 3, S. 254

Page 102: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumun, Acemler eline geçmesi yüzünden bir kısım balkın şehirden

muhacir olmasına sebep olmuş, birçok tarihî eserlerinizin vakfiyeleri bu sıralarda zayi olmuştur. | | ]

Ulucamide bu felâketten kurtulmamış camiin bütün eşyası yağma

edilmiş. Ancak Kanuni Sultan Süleyman Erzuruma 1554, 26 eylülde

geldikten sonra Ulucamiı sergilerle döşetti. Bunlar 1883 senesine kadar kullanılmıştır [2].

Emir şeyh, yahut Abbas şeyh — ikir.ci surun dışarıaında ve Tebriz

- 103 -

{Şekil: 12 — Emir Şeyh türbetinin içi, ve tandukolarıj

[1] [îrzuruma hücum yüzünden hasıl olan kargaşalıkta zayi olan vakıfnamelerden hiriaine miaal olarak lataobul tapu dairesinin eaki kayıtlarında görülen şu cümle ile

anlaşılır. (Akkoyunlu ulemasından Molla Mehmet kürdinin pasinlerde kendi adını verip

de Kürdi köyünün vakıfnameleri Kızılbaş bed maaş bu canibleri garet ettiği zamanda

zayi olup muharreriyet sabıkai vakfiyet üzere Defterhakaniye kaydolundu.) Kürdi köyü Erzurumun altı saat doğusunda ve Haaan Kalenin bir saat cenubunda olup şimdiki yeri harap olmaş bellisiz bir hale gelmiştir.

[2] Cennetmek&n Sulten Süleyman HanHazretlerinin hayratı celilesinden Erzurumda

kâin camii kebirin mevcut kilimleri gayet fersude olduğu cihetle yetmiş beş adet kilim

ile iki adet seccadenin mübayaasına lüzum görüldüğünden ve bunların mubayaası da

dokuz bin yüz elli kuruşla hasıl olacağından.... (Erzurum Evkaf, muhasebe deftrinden)

Page 103: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

kapısı çarşısının başındadır. Emir şeyh, anılan mescidin içerisinde açılan bir

kapıdan beş basamak taş merdivenle inilir kubbeli bir türbedir. Burada

tahtadan yapılmış öç sanduka bulunmaktadır. Ş. 12. Bunların eskiden

taştan ve yazılı olduğu muhakkaktır. Mescit, türbeye çok sonradan bitişik

olarak yapılmıştır; mescidin ustu odunla örtülmüş, minaresi de tahtadan­

dır. Türbe yapı itibarile eskidir. Yarım üstüvane şeklindeki kubbenin kemer*

lerin, umumî olarak yapılış vazıyeti, Ulucamie benzemektedir. Ketencizade

Hüşdünün, Ulucami bahsinde yazıldığı gibi düştüğü tarih (575) senesinde

türbenin yapıldığını göstermektedir. Bu tarihte, Saltıkın oğlu sultan

Mehmet Kizü Arslan zamanında türbenin yapıldığı anlaşılır [1].Tapu dairesinin eski kayıtlarında gördüğüm şu yazıyı alıyorum;

Zaviye

Abbas şeyh [2] der nefsi Erzurum meşihat der tasarruf derviş

Seyit Ali haliya der tasarruf himmet bermucip defteri atik

Çiftlik

Hasılât7300 akçe

M eh d i A b b a s — Tebriz kapısının başında, ikinci surun yakınında Kağız­

manlı merhum llact Mehmet Efei dinin H. 1166 senesinde yaptırdığı taş

medreselere bitişik ve çok eski zamanlarda yapıldığı anlaşılan bir küm­

bettir. Kapısı üstündeki kitabesi büsbütün silinmiş düzlenmiştir. Ş. 13.

Ancak bu kümbetin Mehdi Abbasa ait olduğu Kağızmanlının vakfiyesin­

den anlaşılmıştır.

[11 Ketenci zadenin türbe hakkında yazdığı beyitlerin bizi ilgili kılan mısraları

şunlardır :

Ula cami bina oldukta bu türbe bina olmuş;Bakanlar lafzü (arya) tariki bilsin hesabından

İmaret tarihi bu defa babüliftihar oldu;

Bu hayra sai eden melbus ola cennet seyabında

Hüdaya lûtfuna mazhar buynr Rüştü kulun daim;

Anı meccanen affet olroıya yarep hicabından

Bu beyitlerde (Arşe) ismi ebcet hesabile (57S) senesini göstermektedir.

[? ] Tarihçei Erzurum müellifi Nusret, bu zatın Abbasî halifesi Mehdi zamanında

Erzurumda icrayı hüküm ettiğini yazarsa da buna dair kaynak göstermediğinden bu

kendisinin inancı halinde kalmıştır. 954 sene evelki kayıtta bu hususa ait bir şey yok­

tur. Kayıtta görüldüğü üzere Abbas Şeyh yazılıdır ki bu ünvan bize bu zatın bir din

adamı olduğunu göstermektedir. Zaten şair Rüştü de bunun evliyadan biri olduğunu

türbeye yazdığı beyitlerin mısralarından anlaşılmaktadır.

Page 104: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 105 -Kümbette süs pek

az, o da zamanla

aşınmıştır. Denile­

bilir ki Erzurıımda

kümbetlerin eskilik

itibarile Saltikirı tür­

besinden sonra bu

gelir. Kümbette üç

mezar vardır. (Ş. 14)

Sandukaları tahta­

dandır. Burada yazı­

ya ait hiçbir emare

yoktur. Kümbetin

harap bir hale gel­

miş vaziyetine bakı­

lırsa sekiz yüz se­

neden fazla bir eser

olduğu ve Saltıkiler devrinden kaldıg’i

zannolunur Eski ka­

yıtlarda Mehdi Ab- basa dair kayıt yok- dur : (1) [ Şekih 13— Mehdi şeyh türbesinin dışarıdan görünüşü J

Halbuki bin ikiyüz altmış altı senesi Erzurum Evkaf muhasebe defte-

rinde görülen şu kayıtta

(Vakıf

Zaviyei Mehdi Abbaa meşruta... Mescidi Şerif Mehdi Abbas der

mahallei emir şeyhDer Erzurum der ferman İbrahim Ali efendi zaviyedar ve mütevellii

vakfı mezöur

[1] Zaviye Mehdi şeyh der nefti Erzurum meşihat der taaarruf derviş han Ahmed

velet ahi Mehmed. (Ahilere menaup olduğu anlaşılıyor)Çiftlik

Vakfı zaviyei mezbure

Hasılat 1440 akçe

Bu eski kayıtta Abbas yoktur. Yalnız Mehdi şeyh yazılmıştır.İstanbul dairesi eski kayıtlarda (H: 1000) de yazılan Erzurum defteri.

Page 105: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Rüyeti muhasebesine muharrem 266 ilâ gayei minh nezareti evkafı

hümayunu şahane

Hasılât

1970 kuruş be*

deli aşar zaviyei

Mehdi Abbas)

Bu kayıtta (Ab*

bas) adı yazılmış­

tır. Fakat en eski

kayıtta Mehdi şeyh

yazıldığından bu­

nu kabul etmemiz

lâzımdır. (Abbas)

adı sonradan ve­

rilmişe benziyor,

b u d a Mehdinin

Abbasilere nisbe*

tini göstermek için

türbedarlar tara­

fından konulması ihtimal i ç i n d e -

dir [1].

M e h d i ş e y h ,

Türk evliyasından

b i r i s i olduğuna

ihtimal verilebilir.

Ya sağlığında ken­

disi veyahutta öl­

dükten sonra Er-

Z u r u m d a T üjr k {Şekil: 14 — Mehdi Şeyh tiirbetinin içindeki aandukalarj

«mirlerinden birisi şeyhin türbesine arazi vakfettiği zannolunmaktadır.

— 106 —

[1] Bu gibi türbelerin bekçisi olan türbedarlar balkın rağbetini artırmak için

türbelerde yatan adamların hep Abbasî nesline ve sahabei peygamberiye mensup olduk­

larını iddia ile ve birçok dini menkabeleri, haklarında söyliyerek halkı türbelere bağla­

mışlardır. Banların asırlarca telkini neticesi olarak kitabelerinde menaubiyetlerine hiç

bir şey buluomıyan türbelere bil Abbasî neslindendir deyu rivayet edilmekte idi.

Page 106: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 107 -Fakat şeyhin zengin olduğu şundan anlaşılıyor ki mescit yaptırmasıdır.

Eski Türk mutasavvıf ve evliyalarının zengin olduğunu vakıfnamelerde

görüldüğünden, Mehdi şeyhin bunlardan birisi olduğu şüphesizdir. Bu

Evliyanın çiftliği nerededir. Yeri bulunamadı ise de (buraca beş on tarla*

lık araziye de çiftlik denildiğinden) elime geçen bir vesikada Mehdi şey­

hin tarlaları Erzurum civarında olduğu anlaşılıyor [1]

Mehdi şeyhin mescidi, yakın zamanda tamir görmüş, eski binadan

hiç bir şev kalmamıştır. Duvarlar çamurla örülmüş, üstü odunla örtül­

müştür. İki kitabe vardır ki bunlar da yakın zamanda tamir gördüğüne

ait yazılardır. Kitabenin birisi, okunmamaktadır, diğeri okunaklıdır.Kitabe ;

Tarih baimar cami Mehdi efendi ve medarısi

Alemdar zade derviş ve Ali beylerle Hacı bey

Mübarek yadedip Tevfiki hakka hakkı hoş rehber

Harap [2] olmuştu bu cami yeniden ettiler ihya

Şefaat eyle badi ve banisine peygamber

Gelip resmi küşada Nuri yazdı cevherin tarih

Muvaffak oldular hayri kesire üç biraderler

H ; 1315

Mehdi şeyhin evkafı büsbütün onun bunun eline geçipte hayratının

[1] Bu vesika H. 1233 senesinde yazılmış bir tapudur. Tanzimat devrine kadar tarla, alım, aatım tapularını toprak ağaları yâni tımar aahipleri aipahiler. yurtluk ocak*

lık beyleri, mütevelliler verirlermiş. bu tapu da Mehdi Şeyhin mütevelliai tarafından

verilmiştir ki aureti budur :

Baiai tahrir tapunamr budur ki

Erzurumun hariç aurunda Mehdi Abbaa Kuddiae aırrehül aziz hazretlerinin evkafında

vaki iki kıt'a tarla ki malûmetülhudut velciran mezkûr tarlalara Süleyman Alemdar zade Mehmet ağa ve valideai Ballı hatun aleliytirak mutaaarrıflar iken Ballı hatun

bieınrullahi taalâ fevt olup müteveffiyei mezkurenin hiaaei müştereki Mehmet aftaya

intikal edip Mehmet ağanın tarafından tapuya talip olmalarile biz dahi tevliyetimiz

hasebile resmi tapumuzu alıp müteveffiye» mezburenin intikal eden hiaaeaine müştereki

Mehmet ağaya izin ve ruhaat verilmiştir ki mutasarrıf olup tasarrufa ferdü aherden bir

fert mani olmıya tahriren fi şehri şevval sene selase selasine ve me’teyn ve elf.Elfakirül hakir mütevelli Ebubekir Bievkaf

Mehdi Abbas|2] Bu ikinci tamir tarihidir. Mehdi Şeyhin medreseleri de varmış. Camiin yanında

eski temel duvarları görünmektedir. Medreselerin yeri belki de burasıdır. Camiin avlu­

sundaki medrese ise yeniden yapılmıştır. Mehdi Şeyhin bilgiye kıymet veren yüksek bir

sat oldufu da o zamanın bilgi kaynacı olan medrese yaptırmasile anlaşılır.

Page 107: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 108 -İratsız kaldığı ve böylece memleketin zenginlerinden, Alemdar ailesi tara- fından tamir gördüğü anlaşılmaktadır.

Mehdi Şeyh mescit ve medrese yaptırmış, mezarı bulunan kümbette [1) gelip giden fukaraya meccanen yemek yedirmek için evkafından buna bin dörtyüz kırk sekiz kuruş tahsis etmiştir [2]. Mehdi Şeyhin türbesi Erzurumun tarihi eserlerinden birisi olmakla beraber, kültürümüzü çok uzak çağlarda yaşatmış olan bu değerli, yüksek şahsiyetin adı kalbimizde saygı ile yer tutmalıdır [3j.

Abdurrahman gazi * şehrin yarım saat cenubunda, dağ eteğinde meza­rı bulunan bu zat eski tapu kayıtlarında, mevkufat defterinde, Anadolu

muhesebe defterlerinde Peygamberin ikinci bayraktarı olarak yazılmış

Seyit Abdurrahman, Seyit Abdurrahman Dede, Esseyyit Abdurrahman çelebi, Gazi Abdurrahman çelebi gibi başka, başka lâkaplarla kayıt olunmuştur. Vakfiyesi eskiden beri zayi olduğundan [4] bunun ahvali

[1] Evkaf kayıtlarında ve mevkufat defterlerinde genel olarak bu kümbetler

zaviye adile yazılmaktadır.

(2| Erzurum Evkaf muhaaebe defterinden :

Mülhak Evkafı şerifeden Frzunım hariç aurunda vaki mehdi zaviyeai derununda

ayende ve revendeye it’amı taam ettirmek ve terk ve tekiaül ederse uhdesinden

ref'ile ahara verilmek şeraitinin mündericatı ve 15 muharrem 1278 tarihile müverrih bir kıt’a beratı âlişan ile zaviyedarlık mezkûre ulemai kiramdan faziletlû Ömer Fadıl efendi

uhdesinde olup ve senevi maktuan alınmakta olan bin dört yüz kırk sekiz kuruş bedeli it’amı taama mekânı mahsusunda sarf edilmeyip metrûk ve muattal olduğu tahkikatı

vakıadan anlaşılmış olmakla iradei aliyesine tevfikan muamelei icabiyenin icrayı rey ve

iradei âliyelerine mennttur. Olbapta emrü ferman hazretü menlehülemrindir. 30 Kânu­nuevvel 1295.

Erzurum Reisi Meclisi Maarif

Mehmet Salim

Âza Âza  z . Âz. ÂzaKemal Mustafa Ali Sabri Mehmet Derviş Mehmet Emin

Aza Âza

Ahmet Reşit Ahmet Vefik

Maarif mecliainin bu mazbatası üzerine yspılan Ishkikatts Müftü Ömer Fadıl

efendi vazifesini yaptığına dair Viliyet mazbatayı mevkii muameleye koymadığı anlaşılmıştır.

[3] Yıkılacak bir hale gelmiş olan bu türbenin tamir görmesi eski eserimiz

olmak dolayısile lâzımdır.[4] M. 1841 senesinde Erzurum evkaf muhasebesine ait ayrı bir kâğıt yaprakta

görülen kayıtta: Abdorrahmas Gazi zaviyesinin harap olduğunu ve hülâsada (Vakfı mez-

bur evkafı kadimeden olup derdesti sicillâtta mukayyet vakfiyesi yok ise de vazifei

muayyene ile zaviyedarlık ciheti ıt’amı taama talikan 1257 tarihinde Mehmet Şakir ve

Ebubekir uhdelerine ba beratı âli tevei olduğu) cümleleri yazılıdır.

D

Page 108: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

tr:

hakkında izahat veren vesikalar eksiktir yalnız en eskisi olarak elimizde

bulunan M. 1591 senesinde yazılan, Defterhane kuyuduna göre Abdurah­man Oazi, Peygamberin bayraktan olarak yazılmıştır ki cümle şudur:

Zaviyei Seyit Abdurrahman çelebi Nurullahı merkade Alemdar

Hazreti Resulü Aleyhiveseliem meşihat der tasarruf Yahşi velet Beyazıt

an evlâdı hummanı mezkûr ber mucibi defteri atik [1]

Çiftlik

Gölcükler [2] vakıf zaviyei mezbure Der nefsi şehir vakfı zaviyei

mezbure

Hasılat Kıt ’a 162 kilelik

720 Akça

Şu kayda göre Vakıdi tarihinpe İyaz ibni Üantnı ile Erzuruma gelen

on bir Ashap içinde Abdurrahman adı yoktur. Vakfiyesi eskiden beri

olmadıkına göre Şah iahniasb, Erzurumu alırken hasıl olan kargaşalık

içinde zayi olması ihtimali vardır.

Bunun türbedarları, halkın ziyaretine fazla revaç vermek için Sahabe­

den göstermeleri zannolunabilir. Buranın türbedarlığını elde etmek vakfın­

dan istifade için sahte beratlar ile ortaya çıkan şeyhlerin hareketine

bakılırsa, Abdurrahman (îaziyi Sahabe meyanına ithal ederek halkın dinî

duygularını istismar etmekte bunlar için güç bir şey değildi. [3j

11] l.t • nbul tapu dairesi eaki kayıtlar mahzeninde Erzurum defteri birinci cilt •ahife 86. 87

(?] Bu köy Erzuruma iki buçuk saat mesafede, şimali garbidedir. Defterbane ka­vı 11 a r ı d d a Haramsa olarak kaydedilmiş ise de. beratlerde üölcükler kariyesi olarak

yazılmıştır.

[3] 1737 ve 38 hicri senelerinde Erzurum mahkemei şeriyesinde cereyan eden bir

davada Abdurrahman Gazinin türbodan olan, marifetname sahıbıjbrahim Hakkıdan son­

ra. oğlu Mehmet Şakirle yeğeni Yuauf türbedarlığa geçmiş, bunları çekemiyen, şeyh

Mehmed namında bir zat aahte bir beratı mahkemeye göstererek türbedarlığı bunlardan

almak istemiş ve demiş ki: Abdurrahman Gazi ile Abdurrahman Dede başkadır. Bunların

bekledikleri türbe Abdurrahman Dededir diye iddi etmiş, o zamanın Erzurum kadısı olan «Hatip zade Hafız Ahmet) bu türbedarlarıo ellerindeki beratlara bakmış. Şeyh

Mehmedinki sahte olduğu anlaşılarak davasına bakmadığı gibi bir taraftanda Erzurumun

bilgili insanlarını mahkemeye çağırmış, türbenin kime ait olduğunu sormuş, toplanmış

oJan halkın verdiği cevapta (Abdurrahman Oazi, Abdurrahman Dede, Abdurrahman

Cebeli) olarak denilmekte olan bu adların hepsi birdir. Başka Abdurrahman olmadığı

gibi bu namda başka evkafta yoktur.) Burada şu cihet göz önüne alınırsa o zaman hal­

- 109 —

et* ~y'.

Page 109: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

E

- 110 -

Abdurrahman Gazinin sahabeden ve Peygamberin bayraktarı olduğunu

(1000) hicrî tarihindeki Erzurum defterinde yazılı olduğu yukarıda gös­

terilmişti. Halbuki 1130 hicri tarihli muamele görmüş bir vesikada görü­

len defterhane kaydında bu cümleler yoktur.

(1000) tarihinde Erzurum arazisini yazan Hüseyin, Abdurrahman Gaziyi Peygamberin bayraktarı ve sahabe olarak yazması ya şehadet

veyahutta o zamanki türbedarın göstermiş olduğu berat üzerinedir, bu defterhane kaydından anlaşılıyor ki, Erzurumun bir defa daha

tahrir emlâki yapılmış, Erzurumun eski emlâk defterleri, bu yeni yazılana

karıştırılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı imparatorluğu zayıfladığı

zamanlarda türbelerin arazi ve emlâk vakıfları hukukuna tecavüz edilerek

ya eşkinci sipahilere [harp etmeğe hazır sipahiler] veyahut cebecilere (sipahilerin savaş yerine yedeklerinde götürdükleri zırhlı askerler) verildiği

kın mahkemede peygamberin bayraktarı ve sahabe sözlerini söylemiyerek yalnız Abdur­

rahman Oazi demekle şahadet etmişlerdir. H: 940 tarihli Pir Ali Baba vakfiyesinde

Abdurrahman Çelebi yazılıdır. Abdurrahman Gazinin türbedarları içinde on sekizinci

asırda Türk âleminin büyük mütefekkirlerinden biri olan ve kırk kadar yazdığı eserleri

içinde en önemlisini yazmış olan müellifi Haaankaleli İbrahim Hakkının türbe-

darl ığına ait beratı, göstermeği lüzumlu gördüm:

Hâlâ medinei Erzurumda mesned arayi Şeriatı garra izzetlu faziletlû efendi haz­

retleri zeyde fadlu inha olunur ki medinei Erzurumun haricinde vaki Merhum Abdurrah­

man Gazi hazretlerinin tekyesi vakfının vazifei muayyene ile ba şartı tedrisi berat alişan

ile zaviyeden olan darendei buyuruldu kıdvetul ulemai aalikini esseyit İbrahim Hakkı

efendi zeydi sülükeye bir türlü dahi icap etmez iken ecanibden Recep Bekir oğlu Meh­

met nam kimesoe beratı atik tarihile mukaddema mutasarrıf olan yahşi nam kimesnenin

ref’inden bir takrip kenduye tevcih ve berat ettirip efendii mumaileyh tarafına mü­

dahale ve taarruzdan hali olmadığı tarafımıza ihbar ve zaviyedarlık mezbure merhumun

medhali olmayıp elyevm baberatı celilüşşandan efendii mumaileyhin üzerinde olduğu ve

zaviyedarlık mezbure kat’i mutasarrıf idigi zahir ve bedidar olmakla imdi türbedarlık

kaydile merkumun yedinde olan senedata bir türlü amel ve itibar olunmayıp bivecih

müdahelesi men ve def ve efendii mumaileyhin yedinde olan beratı alişan mucibince

zaviyedarlık mezburu kendüye zapt ve hasılat ve rüsumatını kanun üzre tarafından ve­

kiline ahz ve kabz ettirilip fimabat bir taraftan dahi ve taarruz ettirilmemek babın­

da ber mantuk beratı celilüşşan. Erzurumdan dahi işbu buyurultu tahrir ve ısdar ve

efendii mumaileyh tarafına vazolunmuş inşaallahü taalâ vüsulunde gerektir ki veçhi meş­

ruta.. Amel ve hilâfilevzaü ve hareketten bigayet hazer olunmak. (Ş. 15) 1094 -227

Page 110: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

çok olmuştur. Nitekim Abdurrrbman Gazinin vakıf arazisi (H. 1170) de

bu akıbete uğramıştır. [1]

1230 h icrî senesinde verilen bu istidanın gördüğü muamele su* reti şudur :

Erzurum sancağında ve nahiyesinde llaramse - Gölcükler nam

karyenin iki bin dörtyüz akçe malikânesi Abdurrahman Çelebi zaviyesi

vakfı iken bin yüz yetmiş üç tarihinde eşkinci tımar olmak üzere tevki»

kalemile tashih olunduktan sanra an'ane ile gelip llaramse nam kariye

ve gayrından yirmi sekiz bin beş yüz akçe zaamete mutsarrıf olan

\ U S U t u n zimmetine dahil olup ve kırk elli seneden mütecaviz hizmeti

sebkat eylediğinden maada kariyei mezburede mutavattın vakfının ve

[ 11 Abdurrahman Gazinin türbedarları İbrahim ve Alinin padişaha verdikleri bir

arzuhal ile buna ait yazılan muameleyi olduğu gibi alıyorum çünkü bu muamelede Ab*

durrahman Gazi evkafının haaılatı (Eşkinci tımarcılarından) Yuaufa verilmiş. Sonra

(cebeci zümresinden İsmail) bu araziyi Şeyhüalâm vermiş. Yusuf iae Hotin muhafızı

veziri mirnik Mehmet paşa ve ondan evvelki Muatafa paşaya vr Hotin kadısı dervişe

ve Erzurum alay beylerine tımar ve zuama sahiplerine müracaat ederek lamailden, bo

arazinin geri alınmasını rica etmiştir. Hotin kalesinin kumandanları bu işle neden ilgili

oldukları anlaşılamıyorsa da Erzuıum sipahilerinin Hotin seferlernde bulunmuş olması

ve kumandanların, maiyetindeki bu aakerlerin tımar ve zeametlerile meşgul olmalarından

ileri geldiği anlaşılır.

İbrahim ile Alinin istidaları.

Inayetlu merhametlû efendim sultanım hazretleri sag olsun.

Arzuhal dervişan fukara kullarıdır ki Erzurum kazasında vaki sahabei gözinden

alemdar reaulullah Abdurrahman Dede çelebi vakfının zaviyedarları olup vakıf mezburua

hini tahrirde defterhane amirede tashih ve irat kaydolunan lıvaı mezburede vaki Ha-

ramse nam kariyenin malikânesini canibine ait olan iki bin dörtyüz akçesini bundan

akdem kariyei merkumenin tımar tarafına mutasarrıf olup bir takrip kemal hilesinden

vakıf mezbure gadri nefsaniyetle tımarına tashih ettirip yine vakfı mezbure tekrar tas­

hih olunmuş iken fıkaraya ıt'amı taam ettirdim diyerek yine tımarını tashih ettirerek

zaviyei mezburi ve gerek ashabı güzinin türbesini muattal vakıf mezburun gayri bir

mahalden habbei vahidemiz ve maaşı olmayıp böylece harap ve beyap olmagla merahimi aliyelerinden mercudur ki defterhane ve yaraklu kayitlerimiz badelihrnç mucibince def-

terhanei amirenin hini tahrirde zaviyei mezbure irat kaydolunan Haramsa kariyesinin

malikânesi canibine ait iki bin dörtyüz akçesi yine vakfı mezbur tarafından zaptolunan

ve onun defterhanei amirede olan mahallî tashihi birle bu kullarım ve ashap gözin

olan ceddimiz ve huausu müceddeden ihya buyurulmssı için emir ve ferman devletin

inayetlu merhametlû >efendim sultanım hazretlerinindir.

İbrahim ve A li berveçhi tedris zaviyedar mezhûr kulları

Page 111: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 112 —

■ebnai sebili it’amı taam edip zikroiunan hissel tımarına bir veçhile dahi

olunmak icap etmezken cebeci zümresinden İsmail nam kimesne hizmet

etmek şartiyle şeyhülislâm sabıkın işaretile vakfa tashih ettirip gadret*

inekle ref'inden ipka ve zaamete ilhak olunmak için tashih olunmak ba-

bında inayet ricasına arz Hotin muhafızı vezir Mirnik Mehmet Paşa ve

selefi Mustafa Paşa ve Hotin kadısı Derviş Erzenirrum alay belileri, züama ve erbabı timar dahi vechi meşruh üzere mahzar eylediğinden

maada kariyei mezburenln hizmet şartiyle ulemaya meşruta idigü sabit

olmayıp mücerret mutasarrıfı züamadandır. Deyu şer’an ref olunmak

iktiza etmezken mutasarrıfı Yusufun ref'inden tsmaile tevcih olunması

Yusufa gadir olup zaim olunmak tevcihi sultani ile bu makule kariyeye

mutasarrıf olmağı münafi olmadığından maada mezbur Yusuf kariyei

mezburede et’ imei mütenevvia ile... et ’am ve ikram ebnai sebil etmekle

kariyei mezbureye Ahak edigünü Erzurumun züama ve erbabı timarı

mahzar dahi etmelerile kariyei mezbure mezkûr Ismailin üzerinde refo-

lunup kemafi... Yusufun zimmetine ilhak olunmak için şeyhülislâm işaret

etmelerile mezkûr Ismailin ref'inden kariyei mezburede fıkaraya ve ebnai

sebili it’ amı taam eylemek şartile tarihi mezkûreden tashih olunduğu ve

eşkinci hassa timar olup merkum Yusufa ibka ayruca ilhakı., sebti defter

olundu. 1230 Tevkii

İstida ile muameleden anlaşılacağı üzere Şeyhülislâm istida sahipleri

İbrahim ve Aliye türbenin bekçiliği yani zaviyedarlıgını vermediği hassa

timar eşkincilerinden Yusufun üzerinde kalmış bulunuyor. Bu muameleden

müteessir olan türbedarlar ikinci Sfohmuda tekrar müracaat ederek

Padişahın fermaniie Yusufun elinden alarak zaviyedarlık kendilerinde

kalıyor. Türbedarların yazdıkları Abdurrnhman O az i ceddimiz ibaresi

tedkike muhtaçtır. Bunlardan önce zaviyedarlık Marifetname müellifi İbrahim Hakkı uhdesinde idi.

(1000) hicri senesinde Yahşi offlu Iteyaziduı uhdesinde olduğu yukarıda

gösterilen kayıttan anlaşılır. Elde bulunan bu vesikalardan şu netice alınabilir

Böyle eski devre ait bu gibi türbelerin evkafını idare eden zaviyedarların

çoğu türbede yatan zatların neslinden değildirler. Zaviyedarlık veyahut

türbedarlık mahkemei şer'iyenin münasip gördüğü zatı Meşihata inha ile

ile oradan defterhaneye emir verilerek zaviyenin vakfı inha olunan tür*

bedar üzerine kaydedilir ve bunu müteakip padişahın beratile türbedarlık

Page 112: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

113 —

J, r- .^ . s

T y * * s i <

•$> . .'

J. ' * u . , ^ v .

>_:* i

yOto*

o zata verilir. Zaman, zıman timar sahiplerinden biri çıkar türbedarı

vakfından uzaklaştırır, bütün ha«ı!atı kendi alır. Bu yüzden bir çok

tarihsel türbeler bakımtızlık'an, harap olmuş, büsbütün ortadan yok olup

gitmiştir [1]. (Ş. 15)

Sultan Mahmudun

istida sahiplerinin hak.

kını tasdik ederek Er*

zurum kadısına gönder­

diği fermandan bahset­

mek sırası gelmiştir. Bu

fermanın aslı (Ş. 15) de

görülmektedir. Suretini

olduğu gibi yazıyorum bu

yüzden Erzurumun eski

Trük türbeleri hakkında

yazdığım bilgilerin kay­

nağı olan defterhanenin

eski kayıtlarıdır. Almış

olduğum bu kayıtlardan

daha eskisi olmadığı fer­

mandan anlaşılmıştır.

Bir de fermanda .!/>• durrahman Gazinin vak­

fına tecavüz edenlerin

men’ i hakkındaki satır­

lar dikkati celbed er.

-:&-s, •-r’urL.4

- : r , 'i * . . . ^ A i t- > ..

~ ^ . ’

I

¡Şekil: /.i - ¿y. / /ö (/»iri haşiyede yazılı olan İbrahim

Hakkının zaviyedarlık beratı)

Elimde bulunan böyle fermanlarda başka zaviyelerin evkafına tecavüz

edenler hakkında buna benzer ibareler vardır. Fakat bunları dinleyen

mütegallibeler pek az veyahut lıiç yoktu [2].

[1] Erzurumda köyle ortadan yok olan türbelerin izlerine tesadüf edilmektedir.

Bunlardan yerleri iyice belli olanlar Haşan Basri ile Karahunke türbesi ki eskiden

buna kel kümbet derlerdi. Yeri Kars kapısına yakın çifte kardeşler mezarının yanı başındadır. Ş. 16 da fermanın altında in;e yazı bu türbelerin mevcut olduğunu

gÖHtermektedir. Zamanımızda bu türbelerin biç birisi yoktur.

[2] Din ile sıkı ilgisi olao evkafın hukuku bu kadar yağmaya uğramasından dola­

yıdır ki Selçukilerin ve diğer Türk zümrelerinin yaptırmış oldukları dinî ve lâyik. tarihi «serlerin, bugün elimize az bir kısmı ulaşmıştır.

8

Page 113: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 114 —

Fermanın sureti (Ş. 16)(Kıdvetünnüvabüimüteşerriin Erzurum naibi Mevlâna zeyd ilmiye

tevkii refii hümayun vasıl», olıcak malûm ola ki Erzurumda vaki Seyit Abdurrahman zaviyesinin vazifei muayyene ile maliye canibinden verilen başka başka beratı şerifimle zaviyedarları olan Ali ve İbrahim Zeydi salâ-

hihüma suddei saa­

time arzuhal edip

Erzurum sancağında

ve nahiyesine tabi

çiflik ve gölcükler

ve zemin dernefsi şe­

hir kit’a yirmi kile-

lik deyu muharrer

çiftlik ve zemin Se.

yit Abdurrahman za

viyesine tahrir ve

tahsis kılındı. Def-

terihakanide mukay­

yet olmakla maraz-

zikr çiftlik ve zemin

ber mucibi defteriha*

kanî zaviyei tnezbu-

re tarafından zabt

ve hasılatı ahzu kabz

murat o l u n d u k t a

dahi olunmak icap

etmezken ecanipten

bazı kimesneler hilafı

•¿m .

defterihakanî ve mu- /Şekil : 16 — Sultan Mahmudun ferm am . Altındaki ince yazı gayiri kanun fuzulî Hazan Basri ve Karahunke türbeleriniu adlarım bildirmektedir/

müdahale ve taarruz birle zapt daiyesinde olduklarını bildirip defteri hakanı mucibince kanun üzere amel olunup ecanipten olan merkumların hilafı defterihakanî ve mugayiri kanun vakî olan müdahaleleri men’ ve ref olunmak babında emri şerifim sudurunu istida etmelerile defterhane âmiremde mahfuz defteri mufassala [1] müracaat olundukta Erzurum

[1 ] Erzurumdaki tarihî eserlerimiz hakkında yazılan bilgilerin kaynağı adı, aık, sık geçen Hüaeyinin defteridir. Yavuz Sultan Selim zamanına aid defterin yok olduğu bu kuyutia anlaşılır.

Page 114: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

nahiyesine tabi zaviyei Seyit Abdurrahman Alemdarı Hazreti Resul

aleyhisselâm meşihat dertasarrufu Yahya veledi Beyazıt an evladı sahabii mezkûr bermucibi defteri atik ve tahtında çiftlik gölcükler tabii

mezbur vakfı zavive mezbure yediyüz yirmi akçe ve zemini dernefsi şehir

vakfı zaviyei mezbure kıt’ a yirmi kilelik deyu defteri mufassalda muharrir

kal emile tahrir olunup bu takdirce ber muktezayı defterihakanî çiftlik

gölcükler elmezburenin müteveccihatile zemin dernefsi şehir kıt’a yirmi

kilelik elmezburenin müteveccihatı Seyit Abdurrahman zaviyesi tarafından

zaptolunmak iktiza eylediğini bilfiil defter emini olan iftiharülemacit

velekârimi Abdülkadir damı mecde arz etmeğin arzı mucibince kanun

üzere amel olunmak babında fermanı âlişanım sadır olmuştur. Buyrdum ki

emri şerifim vusul buldukta sadır olan emrim üzere amel dahi defterihakanî

ve Emini mumaileyhin arzı mucibince zapt ve çiftlik gölcükler ve zemini

dernefsi şehir kıt’a yirmi kilelik elmezbure gerek müteveccihatını zaviyei

mezbure vakfı tarafından ahzu kabz ettirip ecanipten olan merkumları

hilafı defterihakanî ve mugayiri kanun bir dürlü dahi ve taarruz ettirmeyip

men’î ref eyliyesin min ba'dı defterihakanîye ve kanunu emri alışanıma

muhalif kimesneye iş ettirmeyip hususu mezbur için bir dahi emri şerifim

varmalu eylemiyesin şöyle bilesin alâmeti şerife itimat kılasın tahriren

fî evahiri şehri recebülferd sene sitte ve selâsin mieteyni ve elf.) M. 1820,

Elde edilen bu kayıtlara göre Abdurrahman Gazinin Peygamberin

bayraktarlığı hakkındaki yazılar, birbirini tutmamaktadır. O zamanın

türbedarları peygamberin Ashabı olduğunu iddia etmiştirler. Halbuki 940

hicri tarihli P ir A li baba vakfiyesinde Abdürrahman gazinin Sahabe*

den olduğuna dair bir işaret yoktur. Kuyudatın bir kısmı da P ir Ali baba vakfiyesini gerçek kılmakla beraber, Vakidtnin tarihindede Erzuruma

gelen Ashap içinde bunun adını zikretmemiştir.

Tarihçei Erzurum müellifi bunun yedinci asırda Erzuruma geldiğini

(EbnâüPömür fi Ebnâülgmur, ibni hacre) istinaden yazıyorsa da kitapta

buna ait bir kayıda rastlamadım. [1]Bu cihetten Abdurrahman Gazinin tarihî hüviyeti şimdilik karanlık

içindedir. Kayıtlardan anlaşıldığına göre bu zatın. 6 veya 7 inci asırlarda Erzuruma gelmiş olması muhtemeldir.

[1] Merhum Nusret E. F. İbni hacerin Bayezit Veliyyüddin efendi kütüphanesinde

görüp bu malumatı aldığını kitabında işaret etmiştir. Bende hem iki ciltten ibaret olan

bu kitabı, hem de müverrihin difer bir eseri olan durrekâminei tetkik ile böyle bir iba­

renin gözüme ilişmediği, buracıkta şerh verildi.

- 115 —

Page 115: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Selçukiler devri

Çifte Minare (Hundi Hatun Medresesi)

Selçuk

Erzurumun

surları içindedir.

Şimdiki halde şeh­

rin ortasına tesadüf

etmektedir. (Ş. 17)

Medresenin şark

tarafındaki duvarı

ikinci suru teşkil et*

mekte, kule veyahut

Hisariçe medresenin

bahçesindeki üstü

kubbeli avlunun pen­

ceresini kapamıştır.

Yalnız şarkî Ana*

doluda değil Anado­

lu şehirlerinde, bu .

büyüklükte Selçuk

medresesi yoktur.

Selçuk abideleri

içinde başta gelen bu

medrese, hem mima­

rı bakımdan ve hem

de orta zaman Türk

ilim müesseselerinin

büyüklerinden o'-

ması itibariyle, bina­

nın her cihetten tet*

kik edilmeğe, ve

mimarisinin en güzel eserlerinden

iç kale

biri olan, bu medrese

/Şekil : 17 — Çifte minare — Hatuniye medreeeeinin

önden görünüşûj

üzerinde durup uğraşmağa değeri vardır.

Page 116: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ 117 —Selçuk mimarisinin, şaheseri olan bu binanın varlıgile, Türk kültürünün

orta zamanda vasıl olduğu kemali bir taraftan gösterirken, diğer taraftan

binanın Osmanlı Imperatorlugunun tevakkuf devrinden batıncaya kadar uğradığı ihmal ve cehalet yüzünden harabiyetini görmekte idik.

Beıeket versin, Cumhuriyet hükümetimiz milli eserlerinizi korumak

hususunda almış olduğu güzel tedbirler sayesinde

bu bina tamir görmeğe

başladı: bu yüzden daha asırlarca, Türk nesline ec-

dadımızın vasıl olduğu

medeniyet ve kültürünün muhteşem kudretini hatır­

latan bir abide olarak kalacaktır.

Çifte minare hakkında

yapılan tetkikatı kolayca anlamak için bunu dört

safhaya ayırmak lâzımdır:

1 — Çifte minarelerin

tarifi ve binanın yapılış

tarihi hakkında muhtelif

menabiden alınan malûmat

ve bunlardan en doğru

ve hakikata uygun vesi­

kanın izahı.

2 — Çifte minareye

vakfedilen köylerin mik- darı. Bu vakıf malikânele­

rin ne suretle mülkiyete kalboluşu, varidattan mah­rum kalan binanın harabi- yete yüz tutması

3 — Çifte minare hakkında ecnebi seyyahların intibaları.4 — Çifte minarede cereyan etmiş olan ilmi faaliyetin eskiliğini gösteren

vesikalar.

Çifte minarenin cephesi Ş. 17 de görüldüğü üzere bir takım nukuş ve tezyini hatlarla süslenmiş, Selçuk armasını temsil eden bir

Page 117: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

118 —

çerçeve ile çevrilmiş bulunan mihrabın içinde, iki ejderhanın kuyrukları­

nın ucunda, ağzı yukarıya doğru açılmış bir hilâlden çıkan yaprak

dallarının ortasında çifte kartal mahkûktur.

Kapının her iki tarafında işlemeli mihrabın üstü dar bir kemer çerçevesi

içinde, içeri doğru istelâktitlerle süslenmiş, kapının üstü, işlenmiş kesme

taşlardan hasıl olan hendesî eşkâlden, istelâktitlerden ibarettir.

Minareler kaideden itibaren tepesine kadar 26 metredir; minarelerin

dibinde kiremit üzerinde, mavi çinilerle son derece süslü daire içinde

(Allah, Muhammet ve çıkan yari güzinin isimleri) mahkûktur. Minareler,

üstüvane şeklinde olup bütün sathı onaltışar yarım üstüvane ile müceh­

hez, bunların bitişik yerleri müselles şeklinde çini ile kabartma çizgilerle

tezyin edilmiştir. (Ş. 17)

[Ş ek il: 19 — Minarelerin kaidesindeki tezyinat saf tarafta çerçivt içinde Selçuk urmastf

Minarelerin birisinin, sathı ma’ in şeklinde, mavi çinilerle, diğeri mu­vazi çinilerle süslenmiştir. Şu kadar var ki resimde görüldüğü üzere her iki minarenin tezyinatı birbirinden farklıdır ki bu da türklerin mimari tezyinatta muayyen bir ölçü ve örneğin tesiri altında kalmayıp daimî surette tenevvü eden incelik ve zevkin seyrini takip ettiklerinden ileri

gelmektedir.

Page 118: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

119 —/Hülâsa Cifte minarelini, cephe motifi okadar zevk inceliği ile mem*

zuc bir ibda’ kudretini haizdir ki, bunun muhteşem görünüşü, insanın zevk

ve dikkatini daimî surette teshir eder ve çeker. (Ş. 18)

Kapıdan içeri girildikte dört metreden fazla üstü kemerle örtülü

aralıktan çıkıldıkta bahçe başlar; bu aralıkta karşılıklı, ikişer basamakla

çıkılan, iki küçük oda mevcuttur.

36 Metre uzunluğunda ve 20 metre eninde bulunan bahçede, dar

kemerlerin istinat ettiği ve sütunların teşkil ettiği revaklara Medrese

kapıları açılır. (Ş. .0)

[Ş ek il : 20 — Medresenin bahçesi

Bahçenin sonunda evvelce 16,10 metre uzunluğunda sivri kemerle

örtülü olan mescidin avlusu başlar ki şimdiki halde, bunun üstü yıkılmış

yalnız birer parçası görünmektedir. (Ş. 21)

Bahçedeki .sütunların sayısı 14 ve üstteki sütunlar 8 dir; alttaki sütun*

iarın uzunluğu 2,35; muhitleri 2,50 dır. Kemerlerin arası 2,87 dir. Bu

revaklara açılan medrese kapılarının yüksekliği 1,60; eni 0,85 dir.

19 Aşağıda, 18 yukırıda olmak üzere 37 medrese vardır.

Bahçede karşılıklı olarak iki geniş kemerli methal vardır ki bunların

I

Page 119: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

mesş^mşm

- 120 —v

kubbeleri kalın halat şekli.ıde burmalı hatların imtizacından hasıl olan

gayet güzel ve son

derece hendesî eş*

kâlin terkibinden

meydana gelmiş*

tir.

Methallerin, pen­

cereleri kenarla*

rında K u r ' a n

âyetleri hâkedil-

miştir ki bunların

bir kısmı kazınmış*

tır.

O k u n a b i l e n

âyetlerden j X m j »

Ja&AİÜ;

j j \ İJ J l

¿r I4Jiy.T

<MI «v~aı e l i l j

X )

/-Jt <tJI »s /

silinmiştir.

Diğer pencerede

V » ^ ı ^ j t j ;Ci^Lt

(Şekil: 21 — Medretelerin revaklarından bir kıtmı, yıkılmış bir

X~>-IJ* I kemerin aya ¿ i]

(§. 22) Jtjt Bahçenin sonunda iki taraflı merdivenle çıkılır,

(Ş. 20) de, mescidin kapısı gözükür, içeri girildikte mermer ile çevrilmiş

köşeli ve üstü yarım kubbeli, asıl mihraptan başka, diğer köşeleri mih*

rap gibi, etrafı kabartma zarif çizgilerle süslenmiştir. (Ş. 23)

Kubbenin ortasından iki veya üç halkadan ibaret mermer zincir

asılmıştır. [1]

[1] 1827-28 de Ruslar bunun difer halkarım götürmüşlerdir.

Page 120: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu mescidin altı boş, hendesî şekil gösteren kubbeli bir mezardır..

Yakında yapıldı*

¿1 anlaşılan me­

zar çimento ile ya­

pılmış, mermerden

kırık bir yazı par­

çası da bu meza­

rın üzerine yer­

leştirilmiştir.

Bu yazı par­

çası iki üç keli­

meden ibaret ol­

duğundan neye ait

olduğu anlaşıla­

mamıştır. (Ş.24)de

Görüldüğü üzere

mescidin dışarısı

da içerisi gibi

tezyinatlıdr.

Mescidin ya.

nından yapılan son­

dajla toprak al­

tından kesme taş ¡Şek il : 22 — Medresenin tbahçesindeki pencereler ve Selçuk ya­tan yapılmış, iş* ;ıtı Kur'andan üç ayet/

lemeli taşların çıkması gösteriyor ki mescitle beraber yapılmış başka bir*

binanın mevcudiyeti anlaşılmaktadır.

Medrese bahçes'ıle, mescide çok sonrada eklenmiş kaynatma duvar

enkazı görünmektedir. |1] Mescidin yakınında bulunan çeşmenin önünde

[1] Bu medreselerin Ormanlılar zamanında Tophane olduğunu ve tamir gördüğünü-

ve bu meyanda minarelerin emsalsiz güzelliğini Evliya şöyle ifade etmektedir:

Eski medrese camii, evvelki camiin (yani Ulu Camiin) canibi şarkisine muttasıl

duvar duvaradır. Çifte minarelidir. Bazıları Akkoyunlu padişahlarının binasıdır derler.

Basılanda Haşan Tavilin binası olduğunu rivayet ederler. Velhasıl kadim bir mabettir.

Nice kere Erzurum muhasara olunduğundan atılan toplardan bu camiin ekaer yerleri

müahedim olmuş evkafı da olmadığından harap olmuş gitmiştir. Tebriz kapueunun iç

yüzünde bir babı bîbedel ve iki minarei sürahi antedi vardır ki bu minareler kâsei Çin-

ve Hurşid gibi dırahşan olup pertev urdukta çeşmi beni adem hayrelenir. Bir dah»

Page 121: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ÎWW>! rz? l-ww

görünmekte ve

- 122 -

kaynatma bir duvarın yer ile beraber olan temeli hâlâ bundan anla*

şılıyor ki mes­

cidin yanında

ve yakınında bir

takım binalar

mevcut imiş.

Kalın toprak ta-

bakasile örtülü

bulunan, bina­

nın çevresi eğer

kazılırsa o za­

mandan kalma

binaların işle­

meli taşlan; da­ha diğer şey­

lerin çıkacağı

muhteme 1 d i r .

Çifte minare 1827 • 28 sene­

lerine kadar ki­tabelerde, mes*

cidin altında

bulunan mezar taşları, türbenin

kapısı yapıldı- ğındanberi du*

ruyormuş. Fa­

kat o senelerde Rusların , Er-zurumu ceneral ¡Şek il: 23 — Meacidin içinden bir köşe, m ihrap]

Baskeviç kumandasında almaları üzerine, bina ile beraber ve

daha bir çok türbe ve mezarlar mescitlerin bir kısmı tahribata uğra-

nazar etmek mümkün olmaz. Minareleri eflâke ser çekmiş olduğundan birçok seyahan

«¡zerinde resenbazlık ederler. Cami harap olduğundan Sultan Muradı rabi tamir ve ter-

oıim edip içinde bal yemez toplar dökmek için bir top imalhanesi yaptırmıştı halâ

«emi alâtı ve başatı mahfuzdur. Bu cami terinim edilse kürreiarzda misali bulunmaz bir «ser olur Allah tamirini müyesser eyliye.

Page 122: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

mıştır. Rusların hiç suphesiz kendilisinden bu dini eserlere el]*[uzatmak

akıllarından belki

geçmezdi. Fakat

Ermeniler Fransa

inkılâbı ve Balkan

ihtilâllerde istiklâl

kazanmak peşine düştüklerinden asır

larca refah ve sa­

adet içinde yaşa­

dıkları bu toprak­ların sahibi olan Türklere ve onla­

rın eserlerine te­

cavüz etmeğe baş­

ladılar. Ermeniler Çar Aleksandrı halaskar bir im­

parator olarak tak­dis ettiler. Rus as­kerlerinin Erzuru- ma girişlerinde,

onları çılgınca bir meserretle karşıla­dılar. Harp devam

ettiği müddetçe ¡Şekil: 24 — Mescidin dışarıdan görün iifiij

casusluk ettiler. Türklere karşı kin ve intikamlarını almak için Ruslara,

Türkler aleyhinde korkunç propagandalarda bulundular. İşte o birinci iş­

gal tarihinde Erzurumda bulunan binaların, boylece vahşi bir intikamın

tesiri altında tahribine giriştiler. [1]

f i ] Kırım Harbinde Kutların Haaankale önlerine geldiklerinde Ermeniler, köyler*

de mezalim yapıyorlardı. Avnikteki birçok işlemeli Türk mezar taşları Ermeniler tara­

fından kırılmış ve bir kısmını da kendilerinin Pasinlerde- çok olarak kaldığı köylere

nakletmişlerdir.

Yine Ermeniler 1916 senesinde Erzurnmun Ruslar eline düşmesinde, Antıraniğin

idaresindeki çetelerde Rusların ihtilâli üzerine şehri eline geçirerek envai

türlü mezalim yaptıkları gibi bunların vahşetinden mezarlar bile kurtulamadı. Binlerce

tarihî mezarların taşları tahrip edildi.

Page 123: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 124 —Erzurumun birinci işgalinde çektiği ıstırabı Erzurumlu şair Natıkînm

feryadından anlaşılmaktadır. [1] İşte bu işgal esnasında çifte minarenin kitabesi, mezar, kapısı gibi şeyler sökülüp kısmen tahrip edilmiş ve bir kısmı da Rusyaya nakledileli ştir. [2]

Ermeniler yalnız 1878 senesinde Rusların Erzururoa girmelerinde birşey yapama­

mışlardır. Sebebi de Aziziye, müstahkem mevkiinde Erzurum ahalisinin kadın, erkek

halkı Rusları kanlı bir surette hezimete uğratarak muzafferiyet kazanmışlar ve Rusları

bu istihkâmlardan tard etmişlerdir. Şehir harben deıjil sulhan Rnslara teslim edildiğin­

den Ermeniler ahalinin korkusundan teprenememislerdir. Hatta Ruslarca uufuzlu bir

Ermeni Erzincan kapısında Sofu Hoca namında bir âlimin kavununu çamura attığını

gören Erzurumlu binbaşı Zühdü Ermeniyi bir yumrukla yere yuvarlıyarak ayakları altın­

da öldüresiye kadar döğdüğü halde ne Ruslar ne de, Ermeniler ufak bir hareket göster­

memişlerdir.

[1] N atı kî 1828 senesi Rus işgalinde Erzurumda imiş, gördüğü felâketi şu şiiriie

izah etmiştir.

Çünkü serhadatı islim zaptolundu olzaman

Erzenir rum üzre geldi kâfiri Moskof haman

Askeri islâme birden tari oldu havfi can

Büsbütün âlem giyindi matem hüzoünde kan

Ehli tevhidin serapa halleri oldu yaman

Ruzü şeb kan ağlaeunlar ehli iman eleman

Ehli Erzurumun binası ol zaman oldu harap

Askerin bir danesini koymazdı ol sahibi azab

Boynu buruk dide giryan hendek içre bir türab

Bu nizam üzre iken birde komazlar cenge tab

Nihayetinde

Ehli Erzurum serteser giryan edip olduk melûl

Böyle bir dem görmedik yetmişedek sahib ukül

(Erzurum şairleri, 60,61 )

[2] Ruslar Erzurumu zaptettikten sonra çifte miosrenin içerisini araştırmışlar,

mezarı tahrip etmişler türbenin kapısını söküp götürmüşlerki bu kapı bir kilisenin

kapısı olarak kullanılmaktadır. Kitabeyi ve kartalları Petresburga nakletmişlerdir. Çifte

minarenin bahçesinde sökülmüş kırılmış taş kırıklarından eşilmiş toprak yığınları bazı

kırık taşlarda yazı parçalarından başka birşey görünmiyor. Kari Riter C: 6, S. 7b6

Riterin verdiği bu malûmatın doğruluğu şundanda anlaşılırki kırık taşlar üzerinde

yazı parçalarından birisi de mezarın üstünde mevcut olduğu yukarıda yazılmıştı

Erzurumun yaşlı adamları bu tahribatı söylmektedir.

Alman Profesörü (Bakman) da Rusların çifte minarede tahribat yaptığını bu

meyanda türbenin kapısını söküp götürdükleri kaydetmektedir (Ermenistanda bulunan

camiler ve kiliseler. 1913 S, 74.

Bu türbe kapusunun çok kıymettar ve tezyinattı olduğu şundan anlaşılırki ecnebi­ler bu kapudan ehemmiyetle bahsetmektedirler.

Page 124: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 125 —Çifte minarenin bu tahribata uğraması yüzünden binanın hangi ta*

rihte yapıldığına dair muhtelif iddialara yol açmıştır, (ibrikyan) adında

bir Ermeninin bu havali ve diğer yerlerimize ait yazdığı tarih, coğrafya

lügat kitabında çifte minarenin yapılış tarihini (962) gösteriyor ki hicri

(351) senesine tekabül eder. (Kari Riter 11 inci asırda yapıldığına ihtimal

vermektedir.) Bu da hicri (392 den 59? senei milâdi on birinci asrın ba­

şından sonuna kadar tekabül eder.

Profesör Ba/ıman da minarelerin on dördüncü asırda yapıldığına ihti­mal vermektedir ki bu da hicri yedi yüzden, sekiz yüze kadar dayanır.

Rahman Erzuruma geldiğinde Sarsis Serkisyan [1] adında bir Erme­

ninin defterinden çifte minarenin kitabesini yazmış ve binanın tarihini

(351) hicri senesi olarak gösterilmiştir. Bu kitabenin aynı Jurnal Azyatik de mevcuttur. O da (351) hicri senesini kaydetmiştir. [2]

Van Rerhem Korpusta (651) senei hicrisini kitabede göstermiştir.

Ermenilerden veya Puslardan, müsteşriklerin aldığı kitabeyi (meskûkât ve

kitabeler mütehassısı Ahmet Tevhitten aldım)

Kitabe şudur :

«¿İL* jl» J .1—■1 fU* w» I İJİ«*»"

¿.1*/ tj ¿¿s*

j ¿1 -u'

i-sf ^L». I jV w* l j »JL-U t j~ ok» il» S ' b- mjt?

. i ! JL\j> 0^*3J ^ ^ f j *1^ y~" ^ ^ ^

<â .T* Ij Ia ¿ r I J l — J »¿II* • s_>o ' Ç ’ I ¿j**-l u i t j t

JO * 0 ) i f i y ¿rJyUa *l*,İ£r î> J ■x. ' r

ü> i * * < - y A j IJ X-b -l—•> j l smJI jlj,*<-*> Jl—'^aj * j

j» U’ j — J>l wl j - J ^ J 1 X-U L j-J . y ^ >

, r • \ .il ju u « O t * wr I X.U s _ j l ¿W

Bu kitabenin manasına gelince (Ey Allahın kulları bu makama bakınız

[ 1 ] Nartis Serkityanın, ecnebi aeyyahların önüne dütüp şehri geldirdiği ve malûmat

verdiği anlaşılıyor tabii olarak bu meyanda bizim ~ aleyhimize birin yerine beş

katarak propaganda de bulunmuştur. Ecnebiler memleketimizi, o tarihlerde ekaeriyetle

Ermenilerin rehberliği altında tetkikatta bulunuyorlardı bu teeir altında yazdığı eterler

aleyhimizde birçok iftiralarlar doludur.

(2) 30 Haziran 1336 aenetinde çıkan (Oemanlı tarih ve edebiyat mecmuanı) adet

28 S. 776 da Ali Emîrî merhumun yazdığı haşiyeder*

Page 125: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ve cevabımızı dinleyiniz ki Sultan melik hanın zamanı hükümetinde, Har-

zeme giderken bu şehre geldim, yerleştim hoş vakit geçirdim Namımın

yaşaması için medrese, mescit hayrat için yaptırdım. Bu binanın harap

olmasına mani olmak için yedi dükkânın icarile şehrin etrafındaki Sulta­

na ait arazinin öşrünü her sene binaya harcetsinler. Bu medreseye âlim

ve fâzıl olan Fahameddini müderris tayin ettim. Buna üç kariyenin hası­

latı olan 3000 akçeyi teslim etsinler ve bana dua etsinler, bu binanın ta­

mirine her kim gayrette bulunursa Allah ona rahmet etsin ve eğer her

kim harabiyetine çalışırsa Allah onu mahvü perişan etsin. Bu bina ta­

rihi hicretin üç yüz elli bir senesinde yapılmıştır.) Bu kitabe müsteşrikle­

rin eserine ne suretle geçtiğini kat’ » surette bilemiyorsamda hakikata ya­

kın olarak denilebilir ki Rusların Erzurumu ilk işgallerinde Ermeni tarih­

çisi înciciyan Ruslarla beraber şehre girmiş olduğundan bunun bu kitabeyi

yazmış olmasıdır. [1] Çünkü müsteşrikler bu şehre ait malûmatı bunun

tarihinden iktibas suretile almışdırlar. IJnch ise kitabında, kitabeden bah­

sederken şu rivayeti yazmaktadır: (1840 - 1850 senelerinde Erzurum İngi­

liz konsoloshanesi tercümanı tarafından profesör Köşeye verilmiş küfî ki­

tabede bina ve medrese 351 hicri ve miladi 96 ' senelerinde, Melik ha­

nın hilâfeti zamanında adı meçhûl bir hayrat sahibi tarafından yapılmış;

kitabe iki kısımdan ibaret olup biri, bir kulede diğeri de diğer kule­

de bulunmuş olduğunu) yazmaktadır.

IJnch bu rivayeti yazdıktan sonra diyor ki: (Ben binada hiçbir kûfi

kitabe eseri görmediğim giki bana malûm olan seleflerimin hiç birisi de

böyle bir kitabeden bahsetmiyor) demektedir.

Linch binanın on üçüncü asırda, Bahman on dördüncü asırda ya­

pıldığını, Hamilton adında bir İngiliz seyyahı ise Ani de gördüğü bir

ermeni kilisesini, çifte minareye benzeterek bununda ermenilere aid bir

kilise olduğunu iddia ile, on birinci asırda yapıldığına kanaat etmiştir.

Essimit, adında diğer bir seyyah da çifte minarenin, bizantin mimarî

tarzında yapılmış olduğunu ileri sürerek, bizans imparatorlarından kaldı­

ğını söylemiştir. [2]

Ahmed Tevhid \an, Berhem'ın korposundan çifte minare hakkındaki

gördüğü malûmatta, binanın 651 hicri senesinde yapıldığını söylemektedir*

[1] inciyan coğrafyasında, kitabeden bahsetmiyor, sekiz Ciltlik târihini görmedi­

ğimden, kitabenin olup olmadığını bilmiyorum.

[2] Kari Riter C. 6 S. 766.

- 126 -

Page 126: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 127 -

Şu halde garp menabii çifte minarenin yapılış tarihi hakkında ihti­

lâfa düştükleri gibi, binayı yaptıranın hüviyeti hakkında malûmat verme­

dikleri gibi mensup olduğu milliyeti hakkında izahat verilmemiş, bazıları

ermeni, rum, acem, mimarisine aid olduğunu söylemek gibi taassub ve

fikir dalâletine sapmışlardır. Bu yüzden mimari ve kültür itibarile yük­

sek kıymeti haiz olan binanın ilmi ve millî hüviyetini tesbit etmek benim

için milli bir gayret halini aldı.

Garb menabiinin çifte minare hakkında verdikleri yanlış ve noksan

malûmatı yaptığım tetkikatla düzelterek hakikat hali arzediyorum.

Çifte minare, birinci Keyhusrevin oğlu, büyük Alaaddin Keykıı~ badın kızı Hundí hatun tarafından yapılmıştı rki eski kayıtlarda böyledir*

Vakıf

m J

Bu kayıdla, çifte minarenin hangi devrede ve kimin tarafından ya­

pıldığı belli olmuş, bunun haricinde yürütülen mutalaat, malûmatı esasın­

dan yıkmıştır; bu sayede büyük binanın mimari, tarihi kıymeti bu vesika

ile bir kat daha ehemmiyet kazanmıştır. Alaaddin Keykubadin kızı Hundi ad olmaktan ziyade Selçuk saraylarında kadınlara verilen bir unvandan

başka bir şey değildir. [2]

Bu eski kayıddaki vesika bize esaslı bir malûmat vermekle beraber

bu vesikada yine tetkika muhtaç bir cihet vardırki o da Hundi hatun,

sultan Alaadin Keykubadm kızı olarak gösterilmesidir. Tarihlerde buna

aid bir şey görülmediğinden, ancak malum olan şey Hundi hatun Ala-

[1 ] İstanbul tapu dairesi eaki kayıtlar dairesi (defteri mufassal Erzurum C. 1.

S. 86.87.

[2] Kayseri şehri, S. 68. tarihi Osmanî Encümeni Mecmaasının SS inci numarada

656, 657 inci sthifelerde Halil Ethemin Hundi sıfatı hakkında bir hayli malûmat ver­

mekle beraber Amasya, tarihi C. ?, S, 491 92 de Hüaamettinin haşiye olarak yazdığı

malûmatta lüzumlu göründüğünden buraya aynen alındı.

Hünkâr, kavi ve salabetli manasına olan (Kongar) lafzından ibaret ve kuvvet ve

salâbet sahibi olmak manasına olan (Kunkamak) mastarından müştaktır. Bu manada

(Kundamak, kondnimak) kelimelerde müşterektir kundak^ knndi. kunt elfazı banların

furundur kaviyül iktidar olan erlere (Kunkar) ve kadınlara (Kondi) sıfatları verilmiş,

müahheren konkara (hünkâr) ve kondiye Hundi denmiştir. Hünkâr hüdavendigârın galatı

değildir. Hatun zam ve terfik etmek manasına olan (Katmak) masdarından müştak olan

(katan) vasfının maradifidir. Refik manaaına olup bizim Osmanlı lehçesinde katuna

(kadın) denmektedir.

Page 127: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

‘(iddin Keykubadm kanat olarak görünmelidir. Netekim, Tokadın bazar

nahiyesindeki hanın kitabesinde aCü l^^ ll A .if ' ^-.JljUJül J j

[1] ¿.«ılT_j ^—c - , j ¿ / *U jlİJLİli-Olj^rjJlj L->.ı|'«yû# jS-\

Kayseri şehrindeki, filindi hatun cami kitabesinde: ^.U-lón I

p iliy i I i l g i l i

* í j ] \ j o I j A - 1*>£■ é ^ jJlj L a!I*^İ4 ¡AAİjJi <Ila)| «^.Cll dClll

635 ¡ [2J c » j U

Sultan Alaaddin Keykubadm kanrı ve ikinci Gıyaseddin Keyhüsrevin annesi olan filindi hatunun gerek Tokat ve gerek Kayserideki kita­

beleri bize gösteriyorki filindi hatun Alaaddin Keykubadm kızı, değil karısıdır.

Halbuki demin yazıldığı gibi vesikada ffundi hatunu, Alaaddin Key- kubadin kızı olarak kaydedilmiştir.

Netice olarak şunu ilâve edelimki: ffundi hatun, vesikaya göre

.Alaaddin Keykubadm kızı, Tokat ve Kayserideki kitabelere göre karısı

olarak görülmektedir.

Gerçi bu kitabelerde ffiint hatun sıfatı yazılmayıp sadece adı olan

Mahperi yazılmış olması, bunların ffundi hatuna ait olmadığı düşünül­

mez, çünki yukarıda yazıldığı gibi llund sıfatı, Selçuk hükümdar ailele­

rine verilen elkap ve ünvandır [3]. Fakat bir taraftan da Hund hatunun

türbesi Kayseride, camiinin yanındadır, kitabesinin son satırlarındaki:

«jşar-lÂil f -r * j i Jr JIjL-'jMwLá • y»- J.I ¿ILlJI ¡Jlj óy^iSs »i*[4] bu kitabede merhumenin tarihi vefatı yazılmamıştır.

Şu halde Erzurumdaki çifte minareyi yaptıran ffundi hatun eğer

Alâeddin Keykubadm, kızı ise, Tokat ve Kayserideki binaları yaptıran

sultanın karısı Hımdi den başka birisi oluyor, yok eğer karısı ise şu

[1] Kitabeler: İsmail Hakkı. 69.)2| Kayseri şehri; Halil Cdhem 65.

[S] Evliya Çelebi Kayserideki Makpiri veyahut Huodi hatun camiini tarif ederken

■(Ahund hanım camii Mülûki Selef hatunlarından Ahund nam bir melikenin camii olup

medrese ve imareti vardır) ciimlelerile camiin kime ait olduğunu göstermiştir. Kuyudu

vakfiyede Kayserideki bu Mahperi sultanın cami ve medresesine (Hundí Hatun) med­

resesi şeklinde kaydolunmuş olduğuna Halil Ethem haşiyede yasmıştır.

[4 ] Kayseriye şehri, Halil Ethem, 68 bu kitaba kaydedildiği halde 72 inci sahife-

<ie 651 hicri seoesinde Mahperi hatunun sag olduğunu ve Ibni Bibiye istinaden 651 hicri

nenesinde yaşadığını yasmaktadır. Binaenaleyh Mahperi hatunun ölüm tarihi belli

•değildir,

— 128 —

Page 128: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 129 -halde Kayseri ve Tokattaki binaları yaptıran bu kadın ayni zamanda

Erzurumdaki medrese ve mescidi yaptırmıştır.

Fakat diğer taraftan da Hundi hatunun, Erzurumdaki mescid ve medre*

sesine vakfettiği zengin malikâneye bakılırsa Erzurumda uzun müddet

yaşadığı, ayni zamanda mescidin altında sureti mahsusada yaptırdığı tür­

benin metanet ve sağlamlığı da gösteriyor ki Hundi hailin Erzurumda

ölmüştür. Türbedeki sandukalar Rusların ilk Erzurumu işgallerinde tahri*

bata uğramış olduğu yukarıda zikredilmişti. Son olarak diyebilirizki k a y

seri ve Vokatdaki binaları yaptıran Hundi hatun ile, Erzurumdaki çifte

minareyi yaptıran Hundi hatunun bir şahıs olduğunu iddia edecek vesi*

ka olmadığından, bahusus Kaysendeki tarihsiz mezar kitabesi de meydan*

da olduğundan eldeki vesikaya göre Erzurumdaki çifte minareyi yaptıran

Hundi hatun, M&tddin Keykubadm kızıdır diye kabul etmemiz vesikaya

gör euygun düşer.

Çifte minarenin şark divan, ikinci surun divan olarak kullanılmış

ve hâttâ bir de kule ilâve edilerek penceresini kapamıştır. Bu kule ile

diğer kuleler arasında mi­

mari bir ayrılık olmadı­

ğından ve eskilik itibari*

le de bir olduğundan kuv­

vetle tahmin edilebilir-

ki bina yapıldıktan bir

müddet sonra bu kule,

sur yapılmıştır. Çifte

minare, bu ikinci sur ve

kulelerinden daha evvel

yapılmış olduğuna şüphe

götürmez bir hakikattir.

Binaenaleyh çifte mi*

narenin yapılış tarihini

(H :6 5 1 ) senesi, olması

daha ziyade muvafık düş­

mektedir. Alâeddin Kty

kubad (H: 634) senesinde

Ölmüş olduğundan kızının

/Şekil : 25— Erzurum Evkaf muhaaebe defterinde

Hundi Hatun medreaetinin vakıf, malikâne köyleriJ

da (H: 651) senesinde sag kalması ve binayı

9

Page 129: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

S T

yaptırmış olması mümkün görülmektedir. Zaten Ahmed Tevhit de, Vd/r*

berham e istinaden Çifte minarenin (H: 651) de yapıldığını ifade etmek­

tedir. Ermenilerin ve Jurnal Azyatikin (H: 351) senesi olarak gösterdik*

leri tarih kendiliğinden düşmüş olur. Çünkü vesikada sultan Alûeddiu Keykubattın kızı Hundi hatun tarafından yapıldığını bildirmekte olduğun­

dan (H: 351) senesinde ise daha İran Selçukilerinin Anadoluya gelmedik­

leri zamana tesadüf etmektedir.

Jurnal Azyatik'deki kitabede Siset pencahiyek ibaresi Şeşöset Pencahi yek’in yanlış olarak alınmasından başka bir şey değildir.

Kitabedeki üç köyün binaya vakfedildigi bildiriliyorsa da halbuki ev ­

kaf kuyudatında dört köy vakfedildigi yazılıdır [1] bu köylerde iK in ,

Salâsur, Kevahur, Tivnik) olup bunlar Erzurum ovasındadır. Ve şehire

sırasile yarım saat üç buçuk saat, iki buçuk saat ve üç saat mesafededir.

Vakıf kuyudatında şöyledir:

( Medresei şerif hande hatun der Erzurum der ferman Esseyid Meh­

met Emin bey ve Abdullah efendi mutasarrıf tedrisi ulûm ber vakıfı mez*

bur ruyeti muhasebesine 1265 muharrem; (Ş. 25)

Hasılatı bedeli icar vakfı mezbur

6280 bedeli icar kariyei Kân kazai Erzurum

- 130 -

1605 a » a Salaş ur • a

1850 » a » Kevahur » •

2500 * a a Tivnik a »

12235

Muhasip masarifat

6117 vazifei tedrisi ulûm deruhdei Mehmet Emin bey

6117 . » a » Abdullah efendi

12234

(Medresei şerif hanende Sultan derdahil sur Erzurum der ferman Esse­

yid Abdullah ve Seyid Kâmil ve Seyid Mehmet Reşid müderris ve mü*

tevelliyani vakfı müşarüileyh ruyet muhasebesine ila gayeti muharrem 1265

6210 berat bedeli icar kariyei Evreni derkazai Erzurum

Masarifat

4290 Vazifei tedrisi ulum bermucibi şart vakıf

100 Maaş muharrer evkafı hümayun

[1| Erzurum Evkaf kuyudatının aiyakat yazılı defterinden.

f

I*

Page 130: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 131 -

100 Harci muhasebe hazine

4496

1800 Fazlai vakfı müşarileyh der mütevelliyanı mumaileyh.)

6290

İstanbul defterhane dairesinin eski kayitleri, Erzurum evkaf kuyu*

datine mutabıktır. Orada boyledir:

( Tivnik, tabi karas, malikane vakfı medresei Hunt hatun havai timar.

Salasur tabi Karas malikâne vakfı medresei Hunt hatun havai tımar.

Kân tabi Erzurum malikâne vakfı medresei Hunt hatun havai timar.

Ke Valvır tabi Erzurum malikâne vakfı medresei Hunt hatun) yazılmıştır.

Şu halde kitabede yazıldığı gibi üç köy değil dört köydür. Bu yüz*

den kitabede görülen bu kabil yanlışlıklar dolayısile diğer satırlarda boy*

le yanlışların olması ihtimalini artırdığından (Jurnal Azyatik) in gösterdiği

kitabeden ise en ziyade kuyudatımıza istinaden mütalâatta bulunmağı

daha münasip gördüm.

Çifte minare, yukarıda, Evliyaâan naklettiğim gibi, Dördüncü Sultan Murat, harabiyete yüz tutan bu binayı Tophane haline getirmek için tamirine

başlamış ve nitekim binanın kümbede bitişik şarka bakan dıvarlarında, ta*

mir ve ilâve olarak yapılmış dıvar parçaları görünmektedir.

(Kari ¡{iter, 1837 de çifte minarelerde top döktürmek için tesisat

yapıldığını yazmaktadır. (1] Gerek bu Alman coğrafyacı ve tarihçisinin, g e ­rek Evliya'nın ifadelerini gerçek kılan elde ettiğim bir vesika ile de sabit

olduğundan dolayı çifte minarenin harabiyete yüz tutmasına bu işlerin­

de tesiri olmuştur. Binaenaleyh, çifte minare, Sultan Murattan sonra

medrese ve mescid olmaktan çıkmıştır. Şartı vakıf mucibince müderrisler

başka, medreselerde ders okutarak vakıf hasılatından tahsisatlarını almış-

dırlar. Gerek türbenin kapısı ve sandukalar, gerek mescidin tavanından asılı

olan mermer zinciri yukarıda yazıldı gibi 1827 de Rusların, Erzurumu ilk

işgallerinde söküp götürmüşlerdir. Osmanlılar medreselerin büyük, küçük odalarını dökümhane haline koymuşlar 1263 hicri senesinden sonra mal*

zemeyi, Istanbula kaldırmışlardır [2].

' [1 ] Kari Riter. C - 6, S. 766.[2] Vesikanın ehemmiyetine binaen oldufu gibi alıyorum:

Atufetlu efendim hasretleri.Mülga çifte minareler dökümhanesinde mevcut ve bi lüzum olan bakır ve kalay

ve mayalık ile mayalığa elvirecek lopların miktar ve cinaini möbeyyin puslanın irsal

Page 131: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

T

— 132 —

Hundi hatunun, çifte minareye vakfettiği köylerden biri olan Kânın 1161 Hicrî: tarihinde, birinci Mahmud tarafından, Erzurum valisi yazıcı

zade İbrahim [1] paşaya, malikâne olarak verilmesi üzerine çifte, mina-

re mütevellisi ile, İbrahim paşa arasında şer’ î mahkemede uzun, uza*

dıya dava açılmış, neticede, İbrahim paşa Hundi hatunun çifte minare*

reye vakfettiği Kân köyünü, kendisinin, Erzurumda, çifte hamam mahalle­

sinde yapdırdığı cami, medrese ve kütüphaneye vakfetmiştir. Yine bu

tarihte, bu gibi eski binalara vakfedilen köylerin varidatına havaî timar, divani timar namı altında çeşit, çeşit maddeler ilâve edilerek köyün va*

ridatı, vakıf binaya pek az bırakılmış mütebakisi, timar sahibi Sipahilere

terkedilmiştir. Bu Sipahiler de Osmanlı askeri teşkilâtı çökmeğe yüz tut*

tuğu tarihten sonra birer derebeyi mahiyetini alarak, köy ağaları şeklini

almıştır ki, köylü bunların elinde esir gibi yaşamışlardır.

Hundi hatunun vakfettiği Kân köyüne, vakfın mütevellisi, medreselere

olunduğu ve bunların beher kıyesi yirmi bey para kira ile Trabzona naklolunabileceğim

havi izzetlu defterdar efendile bil iştirak. Zeybu vürut olan tahriratı valaları meali ma­

lûm acizi olarak pualai mezkûr tophanei amire muhaaebeainde kuyudile ledetatbik hayli

nokaan görünmüş ve ber mucibi kuyut oltarafla mevcut olması lâzım gelen eşyanın bu

tarafa celbi lâzım geleceği muhasebei mezkureden derkenar ve bir kıt'a pusiası leffen

savbi alilerine irsal ve tisyar kılınmış ve eşyayı mezkûrenio menşei noksanı nedir bu

defaki vezin ve tadadındamı yok ise puslaya tahrirdemi sehiv olmuştur. Böyle olmayıpta

şunun bunun reyile sarf ve itlâf olunmuş veyahut yedü zimmetlerine geçmiş olduğu

takdirbe o makuienin kendülerinden ve varislerinden bu misillü emvali miriyenin aynen

ve bedelen tahsil ve tazmin olunması moktezası iradei seniyeden idüki varestei kayit

işar bulunmuş olmakla muktezai şimei kerimei kâr u azma i düsturileri üzre elhaletü hazihi

mahallinde mevcu bulunan eşyanın işarı valaları veçhile Trabzona irsal ve tiiyarile

puslai mürsele nazaran kaydından nokaan zuhurunda aebep ve menşei erbabı vukuftan

hafi ve celi' taharri ve tahkiki birle icabına bakılmak üzere beyan ve tafsil olunması

hususlarına hiroami aliyeleri derğâr buyurulmak siyakında nemikai acizi terkimine ipti-

dar olunmuştur olbabta irade efendimindir.

1263- Şubat 29 Ahmet Fethi

[1 ] İbrahim Paşa yazıcı yeniçeridir. Kol kethüdalığından mazul kalmış 1132 senesi

ahirinde asker şevke memur olmuştur. 1137de yeniçeri ağası oldu. 1138 Muharreminin

yirmi altısında barütbei vezaret Erzurum valisi oldu 1164 Cemazülevelinde Diyarbekir

63 Rebiullevelinde Erzurum 67 de Van 68 saniyen Diyarbekir valisi oldu 1171 de ahâli ihraç ettiler ma’zul kalıp 1173 Rebiulâharında Çıldır valisi ve 74 Zilkadesinde salisen

Erzurm ve 76 Şabanında Kars valisi olup 1178 de orada vefat eylemiştir. Müstakim

sadık mümteziç idi mahdumu Mustafa Paşadır.

ı

Sicilli Osmanî, C. I, S. 132

Page 132: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

133 —ait alacağı varidat onda bire döşmüş, dokuzu timar sahibine, nihayet

İbrahim Paşa, Kân'ı malikâne olarak vakfine ferman ile mal ettikten sonra

artık Köıj büsbütün çifte minarenin vakfından çıkmıştır. P irinci MahmiHİıın

1163 hicri tarihli fermanı, Kân köyünün varidatı evvelce kimlere taksim

edildiği ve sonradan İbrahim paşaya bütün olarak verilmesini bildirmek9

tedir. Bu ferman Erzurum, reisülküttabı Abdullah Nailiıje gönderilmiştir.

Ferman böyledir:

(Buyurdum ki hükmü şerif vusul buldukta bu bapta sadir olan emri

şerifim mucibince amel dahi saiifüzzikir Kân karyesinin vaki olan resimi

cürüm ve cinayet ve resmi arusana ve kul ve cariye müjdegânı ve sair

badihavasını defteri hakanide divanı tarafına ait olan mahsul ve rüsuma

mirimiran ve mirliva mütesellim Voyvoda su başı, alay beyi, zuama ve

erbabı timar, çeri başı ve çeri sürücüleri ümena ve ammal, nazır ve nuz*

zar ve muhassilini emval medresei Hunt hatun mütevellisi ve sair iş er­

lerinden ve gayriden tnuhassalan hiç bir ferdi dehil va tariz ett'ırmeyüp

cümlesini veziri müşarüileyhin — yani İbrahim paşanın— vakfı tarafınaahzü

kabzettiresin anın gibi yazılır riayasının birinden cürmü galiz sadir olup

bihasbüşşerişerif salbü siyaset veyahut kat’i uzva müstahak ola olvaktin

dahi hükmü kadı iahık olııp hücceti şeriye verildikten sonra mücrim

günah sadır olduğu mahalde siyasete memur olanlar hakkında lâzım ge-

leni marifeti şer ile veziri müşarünileyhin Voyvodası marifetile icra ettirüp

hariç toprağa alıp gitmeğe komayıp ve bedeli siyaset deyu bir akça ver*

miye almıyalar ve aldırmayıp men’ ve defeylesin.) [1]

Böylece ( İlimdi) hatunun, vakıf ve malikânesi olan (Kân) köyü«

İbrahim paşanın vakfına geçiyor. Mütevelli gene uğraşmaktan vaz geç9

miyor. Nihayet bir ferman daha gönderilerek bunda mütevelliye cüz’i

olarak köyden varidat almasına ve diğer bütün havai ve divani rüsumun,

İbrahim paşa vakfına ait olduğunu ve mütevellinin şikâyet ve müracaa*

tının men* edilmesine dairdir.

Osmanlıların « Evkafı mıınderise» namını verdikleri, bu vakıfların mâ*

likâneleri böylece zabtedilmiş, varidattan mahrum kalan türk eserleri de

bakımsız kalmış bir çokları harap olmuştur.

Çifte minarenin vakfı malikânesi olan (Tivnik) köyü de (1163] de

[1 ] Erzurum evkaf dairesi kuyudatından Ibrak'm Paşa vakfiyesi.

Page 133: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 134 -

paşaların malikânesi olduğuna dair bir tapo senedinden anlaşılmaktadır[l].

Tanzimattan sonra Evkaf nezaretince bu eski bina ve hayratlara vak*

fedilen malikânelerin a'şarları, diğer erazi gibi iltizame verilerek alınan

paraların bir kısmı hayrat sahiplerinin, binalarına aid, malikâne vakıfların

bedeli hâzineye kalmıştır.

Çifte minarenin yukarıda yazıldığı gibi köylerinin hasılâtından pek azı bir müddet, müderris ve talebeye verilmiş olduğu anlaşılıyor, sonra*

lan bu gibi vakıfların varidatı hâzineye alınmıştır.

Çifte minare hakkında yaptığım tedkikatı burada bitirirken, şunu da

ilâve edeyim ki (Hundi) hatun adının yazıldığı vesikaların en eskisi (940

H.) tarihli "P ir Ali Babam vakfiyesinde yazılı şahit adlarından birisi böy*

ledir. (Mevlâna Süleyman ulmüderrisü bi Hand hatun) ikinci olarak yuka­

rıda yazıldığı gibi (1000 H.) tarihinde Erzurum erazısini yazan (Hüseyin)

nin defteridir ki bu defterhanenin eski kaydıdır, Erzurumda bütün eski

vakıf malikânelerin me’hezi bu defterdir. .

Üçüncü olarak izah edilen İbrahim Paşanın (1162 H.) tarihli vakfi*

yesidir.

Bu bina, On üçüncü asırda yapıldığından, şark medeniyetinin bütün

dünyaca üstün olduğu bir devre tesadüf etmektedir. Bu medeniyetin te­

melini kuranlardan, başta Türkler olduğundan ve bunların orta zaman ta*

rihinin sonuncusunu teşkil eden, Anadolu Selçuk Türklerinin, yüksek olan bu

[1 ] Senedin başı ve «onu böyledir.

Baisi takrir huruf oldur ki

Arzırumun haricinde paya havasından Tivnik yolu üzerinde mülküm bir kıt’a

tarlaki bir tarafı gümrükçü Mehmet A f a tarlası. • ilh dedikten sonra (tarafımızdao ve

tarafı ahirden bir kimeane mani olmayıp vakti hacette ibraz ederler deyu tahrir olundu

takriran fi evaaiti şehri zilka'de liseneti selAse ve aittin ve maetc ve elf) yazılıdır.Hundi hatunun medreselerine vakfettiği Salasur ve Kevahur köyleri ne suretle

Mülkiyete geçtiğine dair henüz bir vesika görülemedi ise de bunların da diğerleri gibi

çifte minareden alındığına şüphe edilemez .

Erzurumun içindeki tarlalar Hundi hatun medreselerine vakfedildigi kitabede yazıl*

dıgı üzre İbrahim pafa vakıfeamesinde de böyledir: (Erzincan kapısı haricinde Akpıaar

kürbünde Tokat şeyhliği ve Lalapaşa zemininde vaki canibi kıblesi mezaristan anasıI

nısfı aşari yine Erzurumda hatuniye medresesi vakıfı olup mada bedavasile vülâtü havas

eklâmından cüz'i makulesi) bu ibareden anlaşılan şudur. İbrahim paşa cami medrese

ve kütüphanesine Hundi hatunun tarlalarının varidatından bir kısmını ayırıyor zaten bu

tarlaların yarı a’şart bedava namı altında paşaların hususî kâtiplerine, yarısı çifte mina­reye, İbrahim paşa işte bu çifte minareye ayrılan aşardan bir hisse kendi vakfına

ayırmıştır.

Page 134: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

medeni eserleri her cihetten iftihar ve şeref verecek birer varlıktır. İşte çifte minare On üçüncü asırdaki, şark medeniyetinin, garp medeniyetine

tefevvuk ve üstünlüğünü gösteren bir semboldür.

Binada ilim hayatının faaliyetini gösteren vesikaları eskilik itibariyle

sıralayalım :

1 — Şimdiye kadar bulduğum vesikalar içinde başta olarak, binada ya*

yazılmış [730 H.] senesi Zilkadesinin beşinci gecesinde, yazılması bitmiş

otan ftkıhdan (Hidaye)dır. Altıyüz yirmi dört sene evvel Çifte minare*

de yazılan bu kitap hiç şüphe yok ki, binada devam etmiş olan ilmi

faaliyetin eskiliğini gösteren bir eser olmak dolayısiyle manevi kıymeti

baha biçilmez kadar değerlidir. [1]

Kitap, İstanbul Fatih kütüphanesinin fihristinde (2239) uncu numara*

da mukayyettir. Ciltli, büyük kıtada 319 sahıfedir. Beher sahifesi 23 satır*

dır. Kitabın sonunda böyle yazılmıştır:

J«w**l *yt- *1 jik.) JU7 ¿1 ) J* «_j.Hl ^l*’l JuJl

jr - ^ J <-3-^ J *y- '' f))* j. ( ££ I *»\y dlfc*.—J

(Kitabı istinsah eden zat Mahmut, babasının adı Haci Hüseyin, Erzu*

rumda Hatuniye medresesinde hicri 730 senesinde ve zilkade ayının be­

şinci gecesinde kitabı bitirdiğini yazmaktadır.) Çifte minarede bu tarih­

ten evvel de, nice kitaplar yazılmış olduğu ve böyle araştırmalar yapılır­

sa bulmak ihtimali olduğu ve memleketin kültür hayatının eskiliğini

gösteren böyle eserleri aramak hususunda Erzurumlu münevverlerin gay­

retlerini, esirgememelerini buracıkta kaydetmeği bir borç bilirim.

Halebî H. 900 Medresei Hatuniye, Bekir ibni İsmail [Belediye mu* hasebecisi Canibin Kütüphanesinde]

Hicrî 963 senesi zilkade ayının başında istinsah edilmiş olan fıkıyhden

• Dürrü Muhtar»dır. İbare böyledir:

(ÜW j*U. »b. ¿r

Haci Galib’in torunu, Veli adında bir zattır. [Bu kitap Gazi okulun-

dadır.l

4 — "Tefsiri Kadı, namında Kur’anın tefsirini bildiren büyük kıtada

olan bu kitabı H. 1163 senesi rebiülevvel ayının cuma gecesinde yazıp

[1 ] Bu kitabı bana baber veren Halkevi Başkanı Ahmed Erverdidir. Mumaileyhte

Tortumlu ulemadan, Mehmedten ¡yitmiştir. Her ikisine teşekkürlerimi sunarım.

- 135 -

Page 135: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

bitiren Musa ibni Muhammed ibni Musa adında bir zattır. Yazılışı böyle-

dir: «Musa ibni Muhammed ibni Musa ve ileyhi fi şehir Erzurum fi med-

resei Hatuniye»' suretinde yazılmıştır. [Bu kitap Gazi okulundadır. ]Şimdiki halde bulabildiğim kitaplar bunlardır. İleride bu kitabın ikinci

cildini yazarken çok ümid ederim ki bu muazzam irfan yurdunda yazıl*

mış kitapların sayısını çoğaltmak mümkün olacaktır.

Sultaniye medresesi

Şimdiki Belediye bahçesinin yeridir. Bu bina büyük harbe kadar, ha*

rap bir halde duruyordu. Harp içinde yıktırıldı. On yedi medreseyi havı

idi. [1] Bu odaların kapıları genişçe bir bahçeye açılırdı. Tarihçei Erzu­rumda, Kadizade vakfında medresenin kimler tarafından yapıldığına dair

bir kayıt yok ise de, İstanbul tapu dairesinin eski kayıtlarında, Hüseynin (1000 H) senesinde Erzurumda icra ettiği tahrir defterinde, medrese hak­

kında şu kayıt vardır.

(Vakıf

Medresei Ahmediye namı diğer Sultaniye evlâdı Sultan Alâeddin ber

mucibi defteri atik

0 ç çiftlik Hamam Asiyab (değirmen)

Der nefsi Erzurum, Harap dernef siErzurum, Harap dernefai Erzurum

1C00 akçe

Evreni tabi Karaz malikâne medresei sultaniye divanı timar.Çiftlik derkaryei Merdiven vakfı medresei sultaniye dernefsi Erzurum

ankıbeli padişah alempenah malikâne.)

Bu kayıttan iki türlü mana çıkmaktadır. Ya Sultan Alaaddin medreseyi

yaptırarak evlâtlarına vakfetmiştir. Yahutta sultanın evlâtları medreseyi yaptırmıştır.

Burada en ziyade birinci şık kabul edilebilir. Çünkü medreseye sul­

taniye adının verilmesinden anlaşılıyor ki sultan Alâeddin Keykubat yap­

tırmıştır.

Hüseyin defterinde medreseye Sultaniye ve Ahmediye namlarını ver­

mişse de Ahmediye medresesi başkadır. Sultaniye Medresesi bütün kuyu­datta bu adla anılmaktadır. H. 1268 senesine ait Erzurum evkaf muhase­

be defterinden î

[1 ] Erzurum Evkaf kuyudatında Kadizade vakfı, Tarihçei Erzurumda, Nüıret bu

medresenin müderrisliğini Üçüncü Mustafa ulemadan Kadizade verdisini kaydeder.

— 136 —

Page 136: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

(Medresei Sultaniye ber mukabelei Saray Erzurum msıfı hisse derfer-

manı hümayun Raşid müderris ve mütevelli 3575 kuruş)

H: 1266 senesi muhasebe defterinde:

(Medresei şerif sultaniye der Erzurum derferman Abdullah efendi ve

Mehmet Kâmil efendi ve Raşid efendi ve Salih efendi müderris ve mü-

tevelliyanı vakfı mezbur 7400 bedeli aşar evreni)

Evkafın di£er defterinde ise :

(Zaviyei ve medreseyi sultaniye der Erzurum derfeıman Mehmet Kâ*

mil vesair müşterek vakfı mezbur.)

Bu kayıttan Sultaniye medresesinde türbenin mevcut olduğu anlaşıl­

maktadır. Çünkü Zaviye kaydı vardır. Tarihçede bu medresede kubbeli

bir mescitten bahsedilmektedir. Bu olsa, olsa zaviyeden başka bir şey

değildir. [1] Hülâsa Sultaniye medresesi Alâeddtn Keykiibadm yaptırdığı

bir medresedir. Zengin olan vakıflarını mütevelliler ve müderrisler zim­

metlerine geçirerek mülkiyete kalbetmişler, yalnız Evreni köyü kalmış,

tanzimattan sonra bu da hükümete geçerek, bu köyün aşarı iltizam sure-

tile satılmış, alınan para ise ancak müderrislere kifayet ettiğinden, med­

rese tamir edilmemiş nihayet yıkdırılmıştır. [2] Bu medresenin zengin bir

kütüphanesinin mevcut olduğunu işitip görenler söylemektedirler.

Kabia lıatıın, Karahunge, Haşan Basri zaviyeleri |3|

llabia halun, Haşan Basri mahallesinde, evler içinde, üstü yıkılmış yal­

nız duvarları durmaktadır. Kayıtlarda buna ait hiçbir şey görmedim. Halk

arasında, Uabia hatun namıyle anılmaktadır. Kümbetin taşları ve tezyinatı,

çifte minarenin bir kısım tezyinatına benzemekte olduğundan bunun ya­

pılışı, çifte minarenin yapıldığı zamana tesadüf ettiğine şüphe yoktur.

Selçukîlerden meşhur bir kadın olduğu da kümbetten anlaşılmaktadır fŞ.26)

Karahnnge — (Hunge) talihli ve uğurlu manasmdadır. Bu zaviyenin

[1 ] Zaviye kümbetlere verilen ad olduğundan, burada ya aultanın akrabasında»

veyahutta o devirde yetiymiş, medresenin meşhur bir müderrisin türbesidir.

[2] Medrese eski vasiyetini üçüncü Mustafa zamanına kadar muhafaza ediyormuş,, padişah ulemadan kadızadeye medresenin müderrisliğini vermiş. Yıktırılarak Osmaalı tarzı mimarisi üzere yapıldığını Tarihçei Erzurum müellifi yazmıştır.

[3] Kitabın 114 aahifesindeki Şskil; 16 de görünen divani yasının altırdaki inen yazıdır Bu Haşan Basri ile Ksrahunge zaviyelerine ait tarlaların hududunu tapada» çıkarmak için bir istidadır.

— 137 -

Page 137: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 138 —yeri halk arasında

[ /frısnj^zaviyesi ile

bu Karahunge za­

viyesi arazisinin

birbirine hudut ol*

dugu Ş.16 daki ince

yazıda görülen bir

istida ile, Kel küm

betin, Karahunge olduğu anlaşılmış­

tır. Buna ait daha

başka bir kayıt

bulunmadı.

Haşan Basri, bu nam ile anı­

lan mahallenin ce*

cıubundaki mezar*

lıktadır. Buuun da

türbesi yıkılmıştır.

Kuyudatta

anılan Kel kümbettir. Bu da yıkılmıştır.*, [1] Hasan

[Şekil : 26 — Rebia Hatun türbrıij

Zaviyei

Haşan Basri dernefsi Etzurum meşihat dertasarruf Derviş Davud

veled HaşanHaliya dertasarruf Derviş bermucip defteri atik

İki çiftlikVakıf zaviyei mezbure ankıbeli padişah

Hasılat 1440 akçe

Bu zatın on üçüncü asırda Erzurumda yaşamış Sofiyundan olduğu halkın rivayetile anlaşılmaktadır.

Ebu İshak K&zrunî türbesi

Mezarı ikinci surun tarassut küfesindedir. Evliyaya göre bu zat (352

(1] Kel kümbet çifte kardeşlerin biraz şarkında, yeri bellidir. Kireç ve taş par­çaları bu kümbetin mevcudiyetini goetermektedir. (Ş . 16) dafermanın altındaki ince ya- zı Kara Hueke, Haaan Baari, Gıyaaettin Dede zaviyelerinin, mevkiini göatermektedir*

Page 138: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 139 —hicri) seneainde dünyaya gelmiştir. [1] Menıizirulavnlimde ise, meşhur

Ebi tshak Kâz­

ının değildir. [2]

Şu halde bunun

birinci E bu ishak olmayıpta İkincisi

olduğunu kabul

etmemiz lâzım ge­lir. On üçüncü

asırda Selçukîler

zamanında yapı­

lan sur kulelerin

birinde medfun-

dur. (Ş. 27)

Çifte minare*

deki duvarın şar­

kı sur olarak kul­

lanıldığı gibi bir

de kule yapıl­

mıştır. Bu kule

libtt Ishakın me­

zarı olan kulenin

eşidir. Mezarı

yanında bulunan

Şehit Mıırtaza,

Dışienk Hüseyin

paşaların mezarı

vardır. (3)¡Şekil \ 27 — Hiıariçe — Sur kulelerinden birinin içinde Ebu

ishak Kûtruninin metan} *r~

[1] Evliyada böylrdir: bedirkai keramet, ayinei makamat. halini eararı tarikat, aaztrı savarı hakikat, Eşşeyh Ebu tahak kizronu aleyhi rahmetülbari ismi şerifleri tbrahimdir. Künyeleri Ebu İshak (Kâzrun) şehrinde rahmi maderden müştak olmuştur. Atası şehirysr idi. İslâm ile müşerref oldukta Ebu Ishakin validesi hamile kalmış, üç* yüz elli iki Ramazanında alemi vücude ayak basmıştır günden güne mesleki sofiyaoade* terekki ederek kutbulaktab olmuştur. Umumi bir seyahata çıkıp Bursa ve Ediroede makam edinmiş, ondan yine Erzuruma gelip Tebriz kapusnnun iç yüzünde bir kulei azimi darülkarar baki ittihaz eylemiştir. C . 7, S* 218.

Bu tarihlerde Edirne Bursa Bizanslılar elinde bulundurandan Ebu Ishakın oralara gidip kalmasında bir münasebet yoktur.

[2 ] Ru İshak Kazrunî değildir. Zira Fbu İshak Kazrunî yine Kazrunda medfundur. Menazirül avalimin Bu rivayeti daha doğrudur. Tarihçei Erzurumda, Nuaret Erzurum- daki Ebu Ishakın on üçüncü asır adamlarından biri olduğunu yazmıştır.

[3] Evliya.

Page 139: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

3

— 140 -

(Hûseyin)\n defterinde Ebıı Ishalu Kaziruniyc ait şuEski kayıtta kayıt mevcuttur.

Zaviyei

Ebu lshak Kâzruni dernefti Erzurum meşihat dertaaarruf Seyid şeyh han veled Seyid Kasım bermucip defteri atik haliya dertasarruf Abdül* bar baberat hümayun

İki çiftlik Hamam

Vakıf zaviyei mezbure ankıbel padişah Harap derkurbi babı Tebriz Hasılat

1440 akçeVakfı zaviyei mezbure

Bab 1

1000 Hicri senesin*

de yazılan bu defterde

o zaman hamamın ha­rap olduğu işaret edil*

miş olmasına bakılırsa,

Ebıı ishakın vakfı çok*

tanberi bakımsızlıktan

harap olduğu anlaşılır.

Bu türbeden başka

Cumhuriyet caddesin­

deki kümbetin kime ait

olduğu vesaike göre

anlaşılamadı ise halk buna Cimcime sulta­

nın türbesi olduğunu

rivayet etmektedirler.

Tarihe geçmiyen Er­

zurum emirlerinden o l­

duğu zannedilir. (Ş. 28)

Yine bu cadde önünde dükkânların ka­

padığı yerde yalnız bir

mihrabından başka bir

şeyi kalmıyan bir mes­

cidin eseri görülmek*

tedir. Mihrabın yapılışı

on üçüncü asırdan kalma olduğunu göstermektedir.

/ Şekil: 28 — Cumhuriyet caddesindeki kümbet j

Halk arasında Cimcime sultan türbesi denilmektedir.

t

Page 140: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ismet Paşa mektebi karşısında Kâbe Mescit namı verilen eski bina vardır ki bu da mezkûr asrın içinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunadn baş*

ka sokak içinde Akmescit vardır ki I a i I u Mustafa Paşa meydanlığından

kaleye giden yokuştadır. Bunun da her tarafı harap olmuş ortadan kalkmış, yalnız kaynatma temel duvarları ile mihrap başlığı görünmektedir.

Evliyanın yazdığı Hu cami imamı Aziz efendi, Zeynebî efendi, sultan Kasım bin sultan Mahmut Oaznevi [1] yanında hemşiresi Firuze hanım, l.â 'li Paşa, Külhanı Ahmet Dede gibi eski adamların mezarlarını saymak* tadır. [2]

llüsajinin defterinde yazılı olnn Akşevh |3], Kılıç Derviş [4], Burhan,

11iisryin şeyh [5], Şaban şeyh, Hacı Ekrek, Şeyh Nureddın gibi büyük adam­

ların türbelerinin yeri bellisizdir. ¡Iüseıjin defterinde bunların zaviyeleri­

nin hasılatı olanlarını (bu sahifenin haşiyesinde numaralarile gösterilmiş­

tir) diğerlerini yazmamış o ld u ğ u n d a n varidatları olduğuna şüphe yoktur.

Çünkü, defterin yazıldığı .(1000 tarih hicrisinde) onun, bunun eline geç­

miş olması, bu yüzden yazdırılmadıgı daha ziyade hakikate uygundur.

Her zaviyenin behemehal bir varidatı olması muhakkak olduğundan, bun­

ların böyle varidatsız oluşuna imkân yoktur. Bunlarla beraber vesaike gö­

re Erzurumda yirmi dört zaviye tesbit edilmiş yalnız bunlardan on üç tanesi mevcut olup |6] diğerleri meydanda yoktur.

Gümüşlü kümbet

Kars kapısının, dişarısında yol kenarındadır. (Ş. 29) Künbetin biçim ve şekli On üçüncü asır Selçuk mimarisi tarzındadır. Evliya Çelebi [7] ,

[1] Evliya Inınun Paya Sarayı mukabelesinde bir sivri kümbet içinde medfun oldu­

ğunu yazar. Acabar bu Cumhuriyet caddesindeki kümbet olmasın çünkü paşaların sarayı buna yakındır.

[2| Bunların yerlerini bulmak mümkün olamadı.

|3J Zaviyei. Ak şeyh Erzurum bermucibi defteri atık çiftlik vakfı saviyei mezbure

hasılatı 730 akçe.|4| Zaviyei Kılıç Derviş der nefsi Erzurum Meşihati der tasarrufi Bayram şeyh ber

mucibi defteri atik çiftlik vakfıyei mezbure hasılatı 730|5] Erzuruma yakın Şeyh köyü bunundur.[6] Gümüşlü kümbet, üç kümbet Mehdi Abbaa, Emir Şeyh. Cumhuriyet caddesin­

deki kümbet, karanlık kümbet Narmanlı camii yanında abacı Ahmedin bahçesindeki kümbet, Rabia hatun. Ebu t s lı ak Kazruni, Ahi Tuman, Hoca Yakut türbeleri gibi.

[7| Tebriz Kapısnıda Gümüşlü kümbet namında aer amed ve musanna bir kubbei

âli vardır. Zamanı kadimde serapa gümüşle mestur imiş. Sultan Mahmut Gaznevi bura­

da medfundur. Senki sandukasında aadece (Sultan Mahmut) vasılı «Gaznev-Î yok.Evliya C. 2. S. 219.

— 141 —

Page 141: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 142 —Suttan Mahmut GaznevU

nin türbesi olduğunu ya­

zar. Halk, bu hususa ait

bir şey bilmemektedir.

Hüseyin defterinde bu

türbeden bahsetmez.(Ş.30) fefıKî-i';

Görülen siyakat yazılı

vesikadan, bu türbede

şeyh Gıyaseddin adında

bir zatın medfun olduğu

anlaşılmıştır. Abdurruh

man Oazi ile şeyh Gıy a- şeddinin zaviyedarları

(Esseyid Şakir ve Esseyit

Ebubekir ebnatı İbrahim

Esseyid İbrahim bin A b ­

dullah ve Esseyid... Ab*

dülâziz... Esseyid Sa-

dullah ve Yusuf ebnatı

Abdülâziz müştereki mu-

tasarrifun vakfı şerifi mez

bur vakfı zaviye 1264

gayesinden.... bermucbi

defteri cedit.... 1265) ¡Şek il : 2 9 — Gümüşlü kümbet veyahut (G a z i Gtyaeeddin cümleleri okunmaktadır. Dede türbeei}

Türbenin şeyh Gıyasedtline ait olduğuna şüphe yoktur. Çünkü Abdur- rahman Gazi tarlalarının hududu bu kümbete kadar gösterilmiştir. Yine bir vesikada, her iki zaviyenin arazisi hakkında çıkan ihtilâfta, Abdui'• rahman Oazinin, tarlalarını, şeyh Gıyaseddinin arazisinden ayırmak için

Erzurum, şer’î mahkemesinin, Suttan sekisinde her iki zaviye, bekçilerinin

huzurile arazilerin sınırlarını kesmeleri için yapılan müzakerede gümüşlü

kümbetin mevkii tayin edilmiştir.

Diğer bir vesikada (Tebriz kapısı haricinde, Oiyas Dede namı diğer

Köse Şeyh zaviyesinin duagû cihetine vazifei muayyene ile baberat âlii

mutasarrıf Elhac Hafız Yusuf efendi cenabınıza kasrüyed vesana tevcih

olmasıiçin deraliyyei ebedilkarara arz ve ilâmolunmuş olmagla mucibince

Page 142: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 143 -

kıbel şer’i enverden işbu murasele tahrir ve yedine ita olunmuştur»

Bimennihi taâlâ beratın zuhuruna deginzaviyei mezkûrenin olageldiği

veçhözere öşür mah­

sulâtını ve icaratını

ahzu kapz eyleyip

aheri müdahale ettir-

meyip mucibi müra-

aele ile âmil olup ta­

rafımızı duayı hay.

riyeden feramuş ey ­

lemeniz memûldür.

Fi Cemaziyelevvel

1226Hadiroi şer’ i ne­

bi Abdülkerim

Şeyhülislâm) Ab- dülkerimin gönder­

diği bu tezkere, Şeyh

İbrahim Hakkının

torunu Abdıılâzize,

Gujasüddin De-denin

varidatını verdiğine

dairdir.

Türbenin, zaviye-

darlığı y ü z ü n d e ’n

şeyhler arasında bir

sürü ihtilâf çıkmış

epeyce da va olmuş, IŞ 'k i l : 30 — Gümüşlü kümbet — Gazi Gıyazettin Dede-denin ve Abdurrmhman Gazinin adlarını bildiren »iyakat

fermanlar gelmiş, ni* yazılı b ir x ftik a j

hayet buranın zaviyedarlıgına, şeyh Abdülaziz tayin edilmiştir. Tan­zimat devrinde bunun âşarı iltizama verilmek suretile doğrudan, doğ­ruya zaviyedarlara parası verilmek usulü bulundu. (H. 1277) senesin­de Oiyaseddin zaviyesinin a’şar bedeli 3000 kuruş olduğu satış pu­sulasından anlaşılmıştır. Ferman, beratlarda Gıyaseddin, Gazi Gıyased• din Dede, namı d ijer Köse şeyh suretinde yazılmıştır. Evliyanın sanduka­sını okuyup, yazdığı gümüşlü kümbette medfun olan Sallan Aiahmut olmadığı vesikalardan anlaşılır.

Page 143: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Gazi (i ty asü d d in Dedenin yalnız arazisi değil, zamanında bir

çok vakıf emlâki de olduğu şu kayıttan anlaşılır: (Medinei Erzurumun hariç surunda merhum ve mağfur Habip efendi bina ve hayrat eylediği

camii şerif mahallesin

de Gıyasüddin aleyhür

rahmetû velgufranın ev­

kaf zeminlerinde vak

bir bap havlu ilh.) sa­

tıldığına dair H. 1213

tarihli bir karardan an

taşıtmaktadır ki Habip

efeıuli mahallesi Gıya- sıuidin Dedenin vakıf

emlâklerile dolu imiş,

sonra bunlar harap ol­

muş yalnız yerleri kal­

mıştır.

Ahalinin Gümüşlü kümbet demesi her hal­

de bir hakikate istinat

etse yeri vardır. Evliya

k&mbetin üstü gümüşle

kaplı olduğunu rivayet (Şek il : 32 — Bir tarafı yıkılmışadı belli olmayan küm ‘

ediyor, belki de san* betin içinde Selçuk uandukalartndan b ir i]

dukasının gümüşle kaplı olmasından kinaye olarak kümbete bu ad veril­

miştir. Gerek kümbetin mimari biçimi, gerek evkafının zenginliği dolayı*

sile Gazi Gıyaseddin Dede Selçukiler devrinde Erzurumun pek mühim

.simalarından birisi olduğu anlaşılır. [1]

— 144 —

4

(1) Ancak kayıtlarda, adından başka bir emareye tesadüf edilemediğinden dolayı

«laka başka bir şey yazmafa imkân joktur.

Page 144: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

145 -

Adı belli olmıyan türbe

Bu türbe Narmanll camii yakınında, Abca Ahmetlin bahçesinde, kub­

beden itibaren bir

tarafı yıkılmış

kümbettir. B i r i

tahta, ikisi taş

sanduka olmak

üzere üç mezar

vardır. (Ş, 32)de

Yalnız görünen bir

sandukanın yazısı

vardır. Üstü Ayt'- Ifılkûrsi, yazılı

baş tarafında

«-ilil * I JuJl

JU <1»<r j Jl• •

*\c-

Selçuk sandu*

kası olan bu me­

zar taşı (600) se­

nesi içinde yaşa- «niş, Erzurumun

büyüklerinden bi-

risine aittir. Bü- ■tün türbeler için- üe yalnız bunun,

sandukasının sak­

lanmış olması, bir tali eseridir de­nilebilir. Bu saye* [Ş ek il : 31 — Karanlık kümbet (E m ir Sadreddinin tûrbeuij

de şimdiye kadar ismi geçen kmübetUrin, sandukalarının bu tip.te oldu­

ğuna şüphemiz kalmamıştır. Bu şekil Selçuk mezar taşları o kadar azal­

mıştır ki ancak böylelerine dip'e köşede tesadüf etmekteyiz.10

Page 145: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 146 —

Karanlık kümbet

Bu türbemDerüişağu camii'n\n karşısında, sağlam bir halde durmaktadır.

Yalnız mermer kitabesi, büyük harpte, Erzurum, Rus işgali altında iken, Er-

menilerin, attıkları

kurşunlarla zede­lenmiştir. (Şekil • 31 ) Kümbet , iki kattır. Alt ka­

ta taş merdivenle inilir. İkinci kat zaviye yani tür-

bedarın dua et* meşine ve namaz kılmasına mahsus­tur. Kitabesinde okunan kısımlar :

_*• VI

H: 708 M: 1308 Bu zatın, Er*

zurumda emirliği, llhanî hükümdarı Vlcayto Mehmet Hudabende nin za­manına tesadüf et­mektedir. Kitabe­de ElemiriUkebir yani büyük emir adını taşıması gösteriyor ki Er-

zurumda müstakil

denilecek bir şe­¡Şek il : 33 — Yakutiye medrese, mescit ve minaresinin önden

görûnüşüj — Bu resmin yazısı 150 inci sahifededir —

kilde emarette bulunmuştur. Bunun Selçuk emirlerinden olup, İlhanı hü­

kümdarının himayesinde, Erzurumda yaşamış olduğuna ihtimal verilebilir. O

Page 146: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 147 —

• jÇ Z r***- r ,

'* -. V v^- '. y ~

asırda henüz llhanîler müslüman olduğundan Sndredd^nın, Moğol ailesine mensup olduğuna hükmedilemez. Keykâvus bin Bedreltin şeklinde okunan kitabesinden anlaşılır ki, Moğol adlarını andtrmamaktadır. (Ş. 31) (H. 697)

senesinde Selçuk

hükümdarı (iıyn- şeddin Meust

S’a/ı’nin, Erzu-

rumda basılmış sik*

kesinden, anla­

şılıyor ki, bu hü­

kümdar zamanın­

da hâlâ Erzu-

rumda S e l ç u k

devletinin gölge

kabilinden olsa

bile nüfuzu vardı.

Kitabenin tarihi

H. 708 oluşuna

göre Sadreddin

Selçuk emirlerin­

den birisidir.

(T a r i h ç e de Nusret) kitabeyi

I I y VI )

( 4ı L « . « J w« - -

suretinde yazmış­tır ki resimde gö- ¡ ş ^ i l : 34 - U la Mustafa Paşa vamiinin yanında Sultan Mah- rünen kitabeyi yan* mut tekkesinin kapımJ

lış okuyup, yazdığı meydana çıkmış olur.Bu yüzden 708 i 770 suretindi okumuş. yi «»Lil-ı* ¿jL«j ^ ş e k ­

linde zaptetmiştir.Kitabenin üstünde kûfî yazı ile, kümbetin şimal cephesindeki kûfî bir

iki kelime okunamamıştır.

Page 147: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Abi baba türbesi

Yakııtiye, kışlasına bitişik

varları sonradan küm

bete bitişmiştir. (Ş. 35)

Erzurıımun, yaşlı ihti*

yarlarından, birisi [1]

türbede gömülü olan

adamın adına, Ahi İHiba dediklerini ve öyle işit*

tiğini, öz adını bil­

mediğini söyledi. Ku­

yudatta buna ait bir

şey görmedim. Ibni Halata, Erzuruma gel­

diğinde Ahi Tornanın

zaviyesine konduğunu

kaydederek, bu zatın 130

yaşında olduğunu ve

oğullarile beraber hiz­

met eylediklerini, Er-

zurumun, İrak meliki­

ne tabi olduğunu ya­

zar [2] ki Âli Celâyer'ı-

den liütjük şryh Haşan

Irak meliki idi. Zannım-

ca Erzurum ihtiyarlan-

olan bu türbe evvelce ayrı idi, kışlanın du-

nin dedikleri Ahi itaba (Ş ek il: 35 — A h i Baba (A h i Tomanj türbeni

Ahi Tornandan başka birisi değildir. Bu tü'be de diğerleri gibi iki kattır.

İkinci kat zaviye, alt kat medfendir. Kabir taşı yoktur. Bu da diğerleri

gibi tahribata uğramıştır.

Sultan Mabmut tekkesi

Lala nıustafapaşa canıiı nin yakınında, şimdiki postahaneye bitişiktir.

{1| Bu zat aafdır yüz on yaşındadır. .Adı Şeriftir.

[2] Rihleti Ibni Batuta.

Page 148: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu binanın yalnız kapısının soveleri bize, eski bir bina olduğunu hatır­latmaktadır. (Ş. 34)

_ 149 —

¡Ala Mustafa paşa vakfiyesinde böyledir. .L J^ılı ¿y(.UUl.-i* JLiM^ıU-l J i ¿ IU - .L'U- «i wli*|rJJ suretinde tarif etme si­

ne bakılırsa, tek­

kenin vaktile ge­

niş olup, camiin

şimalini çevirdiği

anlaşılır. Şimdiki

halde, camiin garp

tarafında yalnız

bir hücresi ile ka­

pısı kalmıştır.

Bu tekkeyi yap­

tıran zatın hü­

kümdar olduğu

Sultan, ünvanın*

dan anlaşılmakta­

dır. Binanın di­

ğer akşamı yıkıl­

mış ve sonradan

yapılmış olduğun­

dan eski vaziyeti­

ni yalnız kapının

üstü ve kenarları

muhafaza etmek­

tedir. Mimari tar­

zına bakılırsa 13

üncü asrın yapı­

sına benzemekte­

dir. Zaten (H.

970) tarihli ¡AlaMustafa paşa vak- ¡Şekil- 36 — Medette kapıiinda Hoca Yakutun K itabetif

(iyesinde binaya (binai kadim) demesi de eski zamandan kaldığına de­

lâlet etmektedir.Ilhan! hükümdarı, Sultan Mahmut (¡azan namına yaptırılmış olması da

varidi hatırdır.

Page 149: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 150 —

Yakutiye medrese ve mescidi

Bu nam ile anılan kışla içindedir. Evvelce medresenin yanında Yeni*

çeri kışlası vardı. H. 1294 den 97 ye kadar bu kışla yeni baştan yapıl­

mıştır.

(Ş.35) Görüldüğü gribi medresenin kapı ve cephesi tezyinatlıdır, yan dıvarda iki aralanın kafa

ları arasından,bir

nebatın yaprak*

ları, ortasında

çifte kartal ve

başında değirmi,

nakışlı taş gö­

rünmektedir. Bu*

n u n mukabil

cephesinde, ka­

natları gerilmiş,

çifte kartal bu*

lunmakt a d ı r .

Minare yerden,

kesme taşlarla

çevrilmiş, bun­

dan sonra mavi,

vişne ç ü r ü ğ ü

renginde çini*

li tuğlalarla, za­

rif, hendesî şe*I

killerle minare

yükselmiştir.

Medresenin

kapısı üstünde,

düz taşlar üze*

rinde kabartma

yazılar varsa da

bunların çoğu {Ş e k il: 37 — Medretenin içeriti

erimiştir. Medrese kapısı üstündeki kitabe: (Ş. 36)

Page 150: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 151 —jüJLjl (»Lil <HİA,t»> ¿ÜJL. y-U-jl î ! j* (»V j ✓ ‘*1

710 <4*L«~- j jljU l jy^ <»‘l »-jı-ılUl»‘ 'Ukl jy ^ jljiâKitabeye göre, Ilhanî hükümdarlarından Ulcayto Sultan lludabende Mefi­

ni edin zamanında karıları tarafından Cazan, Bıılgan hatun, (.azan şehirli ( Hoca Yakut)un namına olarak türbe ve medrese yapdırılmıştır. Filvaki ka*

/Şekil: .18 — U'cayto Sultan Hudabende Mehmet hanına aileleri, hoca Yakut Gazani-

nin türbe, mescit, medreselerine \<akfettikleri ’ arazi, emlâki gösteren \HtkfigeJ

pıdan içeri girilince sol tarafda, üstü mahrut şeklinde küçük türbe göze

çarpar. Fakat mezarı yoktur. ı Evvelce sökülüp harap edilmiştir)

Türbeden sonra içen girilince genişçe bir meydanlık görülür. Bunun üstü

süsiü kubbelidir. (Şekil — 37 ) dokuz medrese kapısı bu meydanlığa açıl­

maktadır. Meydanın cenup tarafında, genişçe bir methal vardır ki burası da mescittir. (Ş. — 38) Görüldüğü gibi bu kitabe vardır.

¿-U-jl .LtYljLd-JU! JA |»İ|1 •jlr*; tjyl i

*İ**LI,J ¿lı Ijkl¿ y j i i ' y j jlLLJlj»LJlwL>ly

J **-'*J ' -* -** j ^ - l y

w » j ( l ' 1 j ' y r 4 )

. j»i.\ »-*■ y ¿jy-i.’.' O-xl' j o y l L ' l j" ___ _ * s» * * *

[ I ] Krzurum muhuebe defterinde boyledir.

Page 151: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

152 -Meali iae.

Ulcayto sultanın zamanı saltanatında Gazan, Bulgan hatun büyük

emir, Hoca Cemalcddin yakut namına bu bina yapıldı medreseye (Ketivan,

Hirtif, Söğütlü, Sunkaric) köylerini ve Erzurum içinde büyük han, mağaza,

değirmen ve maruf bir hamam vakfettik.

Hoca Yakut İlhan hükümdarı (Olcayto Sultan Hüdabende Mehmed) hanın büyük emirlerinden ve ulemaaındandır. Bulgan Horasanı Olcayto* nun karısı Argon hanın torunudur [1]. Gazan hatun*6a yine sultanın

karısıdır.

Cemalettin Yakut, Bayburtta namına bir medrese yaptırmıştır ki buna

Yakutiye Medresesi denilmektedir [2].

(Hüseyin) in defterinde (Yakutiye) medresesinin Erzurumdaki vakıfları

böyle yazmıştır.

(Vakfı medresei Yakutiye ber mucibi defteri atik

Hamam harab der nefsi Erzurum Kârbansaray der nefsi Erzurum

2 Bap 1

Kârbansaray der nefsi Erzurum.

Bap 1✓

H: 1263 tarihli evkaf muhasebe defterinde ise [3]

Hasılat Bedeli icar vakfı mezbur

2300 Bedeli icar kariyei Söğütlü

1027 • » Sûngeriç

2737 » » Hirtiv bu (tabi Pasini süflâ)

1685 » ft Ketivan

Masarifat*

1900

1900

1900

650

650

334

334

Kuyudata

Vazifei müdderis bir hisse sülüs deruhdei Abdullah ef.

» » » mumaileyh

• » diğer Abdullah ef.

• müid deruhdei Osman efendi.

• nazırı vakıf deruhdei derviş İsmail ef.

• Bevvap deruhdei Abdullah ef.

» » • Mehmet bin Abdülkadir.)

göre Sultaniye, Huttıniye medreselerinden daha çok zengin

[1 ] Ulcaytu Sultanın tarihini yazan Kâşanlı Abdullahın tarihi S: 273. [2| Bayburt kısmında bu medreseden bahsedilmiştir.

[3] Erzurum, evkaf kuyudatı, siyakat yazılı defterden

Page 152: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

evkafa malik olan, Yakutiyenin, Erzurumun, orta zaman tarihinde mühim

bir ilim müesaesesi olduğu anlaşılmaktadır.

Medresenin mimari tarzı, Çifte minarenin mimarisinin bir modelinden

başka birşey değildir llhanilerden, Gazan Mahmut'dan sonra bu devlet

idaresinde, ilim hayatında, Selçuk kültürünün hâkim olduğu anlaşılır, zaten llhaniler, Iranda Azerbaycan ve Fars, Musul Selçuk Atabeylerinin

medeniyetine varis olmakla beraber, bir taraftan da Anadolu Selçuk

medeniyetinin tesiri altında kalmıştır. Binaenaleyh llhaniler artık

Mogulluktan çıkmış bir Türk devleti halini almıştı. Tarihen Türk ile Mogul

arasında fark pek azdır âdeta bir kardeşin öz ile öveyi oluşu gibidir.

Tatarla, Çinlilerin karışmasından hasıl olan Mogul ırkı medeniyette

Türkler kadar ön safta bulunmamışlardır. Yakutiye medresesi 1828 senesine

kadar ayni adı muhafaza etmiş [1] bu tarihten sonra Rusların Erzurumu

işgallerinde M orkof namındaki ceneraltn, o zaman, yeniçeri kışlası olan

Yakutiye medreseleri yanındaki, kışlada eğleştiğinden, sonradan bu kışlaya

(Morkof veyahut Morgo) denilmiştir.

Ahmediye medresesi

Murat paşa camiinin, yanındadır. Medrese, Erzurumda, llhanîlerin'hüküm

sürdüğü devirde yapılmıştır ki Ilhan hükümdarı l Icayto Sultan llüdabende hanın zamanına tesadüf etmektedir. Hüseyin in defterinde bu medreseden

bahsetmemiştir.

Yalnız medreseye vakfedilen, ('¡ez köyünün adı yazılmıştır ki bu köy

halkı (H: 1000) tarihinde, Erzurum kalesinin burçlarını, anbarlarını ve

damlarının, karlarını kürümek ve tamir etmekle mükellef tutulmuş ve diğer

tekâliften affedilmiştir. Nitekim Hüseyin in defterinde böyled'r; (Gez tâbi

Arzurum malikâne vakıf medresei Ahmediye an kıbeli padişah âlempe*

nah tamami divanı timar bermucibi defteriatik karyei mezbure halkı

Erzurum kalesinde vaki olan beylik anbarlar burçlar ve damlara lâzım

olan hizmetlerin uhdelerinde olup ihmal ve müsamaha etmiyeler avarızı

divaniye ve tekâlifi örfıyeden emin olalar [2]. )

n [ I ] Nitekim H. 974) tarihti Ali paşa vakfiyesinde (Yakutiye medreae terin in kur­

lumda vaki Pınar) nüsünden, o zaman yine Yakutiye olarak tanınmıştır.

[2 ] Ihtimalki bu medreseye mevkuf daha başka köylerde vardır. (H : 1000) tarihinde

(Hüseyin) bu medresenin vakfı olarak Gez köyünü tesbit etmiştir. Bir darülhadis olan

bu medreae ve mescit öyle bir köy ile yaşaması birsz müşküldür, öy le zannolunurki

- 153 -

Page 153: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu medresenin üstü kubbeli, meydanlığa kapıları açılır. Altıncı med-

resenin kapısındaki kitabede:

(Ş. 39) h l (.MJlçk o r ' j *

• u u u ^ j j t j * y j*

Hı',714 M: 1314) »jjIj <1- »—*-.^^'^ j, jcH ¿«)l*llljı bJLl (ULj

— 154 —

IŞek il : 39 — Ahmediye medresesinin kapılarından birisi üstündeki kitabe}

Kitabede, Alinin, peygamberden rivayet ettiği bir hadisi Ahmet na­

mında o devrin meşhur büyüklerinden ilimseven bir zatın medrese kapısı

I üzerine yazdırdığı anlaşılır, bu hadisin meali (Her kim kırk hadis yazar

ve hıfzederse ulema zümresine girmiş olur) gerçi kırk hadisi, hıfzeden,

yazan âlim olmaz, fakat hadislerin ravilerini ve silsilelerini tetkik ederek

kırk hadis bellerse o zaman âlim olur.

Medrese ve Mesçit olan binanın minaresi çok tamir görmüştür, yalnız

şerefeden -yukarı kısmın tezyinati olduğu gibi durmakta idi. Yanındaki

bo vakfın da malikâneleri, o zamanda mülkiyete geçmiş yalnız Gez koyu gösteril­

miştir. Veyahutta Sultaniye medresesinin varidatıodsn bir kısım bu medreseye tahsis

edilmiştir. Hee halde bu medresenin vakıf malikânesi bir köyden ibaret def ildir.

Page 154: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— i 55 -

camiin sütunları Kuyucu Murat paşa'nın yaptırdığı camidir. Asıl Ahmetliye

I •i .

medresesi bunun yanında ayrıdır.

Minare (1928)

senesi sonbaha-

rında şiddetli bir

fırtınadan yakılmış­

tır. (Ş. 40) Resmi

evvelce alındığın*

dan dolayı böy-

lece mimarî bir

âbidenin resmini

olsun muhafaza

edebildik. Afime diye adiyle anılan

bu medreseyi yap­

tıran Ahmedin ba­bası Ali dedesi

Yusuf olduğu ki­

tabeden anlaşılır.1266 senesi Er­

zurum Evkaf mu­

hasebe defterin­

de böyledir:

Vakıf

(Medresei Şerif

Ahmedİye der Er­zurum der ferma­

nı Esseyit Abdul­

lah Efendi mü*

tevelli vakfı şerif)

Hasılat

7250

iş>kn

ı .

Masarifatı

1176882

882

40 — Ahmediye medrese ve mescidinin minaresi

928 de yıktlmtşUrJ

Bedeli a’şarı vakfı mezkûr

Bedeli a’şarı karyei Gez tabii Erzurum vakfı mezkûr

Vazifei mütevelli Abdullah Ef. o müderris Mikdat »

» » Mehmet »

Page 155: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

156 -

882 » Muit Abdullah »

294 » Mehmet Halife

294 Nazırı vakıf Mustafa halife

294 Kâtibi vakıf İbrahim halife

294 Bevvab Osman efendi

1764 Müderris Hafız Mehmet Efendi

294 Cabi Mehmed ağa

Bu Ahmediye-

den başka diğer

eski Medreselerde

bu kadro ile ders

okunduğu görüle­

miyor. Halbuki

medresenin Gez

köyünden başka

vakfı olmadığı da

kayıtlardan anla­

şılmaktadır.

Yüksek bir ilim

müessesesi ola­

rak yapılmış olan

Ahmediye medre­

sesinden yüzlerce

ülema yetişmiş*

tir [1].

Kanunî Sultân Süleyman Erzu-

ruma geldiğinde

mezarları ziyaret

etmesinden (2j.

r ,

.

¡Ş e k il : 41 — Üç Kümbet mezarlığında Taeeddin Reşidin mezar kitabeti

[İJ Şimdi bakımsız ve metruktür, yarıya kadar çöplükle dolmuştur. Bu pislikte»

kurtarupta biraz da tamir görse çok iyi olur.

[2 ] Hammtr C. 5, S. 330.

»■

i

» k

4

ı

Page 156: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

157 -anlaşılıyor ki Krzurumda birçok mezarların bulunduğu, bunların içinde

yüzlercesi Selçukilerin ve ondan sonraki Türk büyüklerinin mezar­

ları var imiş [1]. Bizim günümüzde eski mezar taşlarının bulunduğu yer­

ler üç kümbetler, Sığırcık, Kars kapısındaki mezarlıktır.

¡Şekil 42 :Üçkümbet mezarlığında Alânddin Emir A lin in mezar kitabeti, ifoztsı okunmtgan

mezar tandukalarıj

l'ç kümbetler, mezarlığında üç Selçuk sandukası vardır. Bunlardan birisini toprak altından çıkardık, yazıları siliktir Diğeri de (Şekil—41) de görüldüğü gibi bunun yazısı siliktir. Yanındakinin yazısı yoktur. Yazıları okunan taşlardan :

¿ r Ut >¿1

(.yikL1

JU* j ı

• *?>•.* J J*-*_______ _ w[1 ] Zamanımızda Erzurumda böyle tarihi yazılı mrzar taşları onu geçmemektedir.

Daimi surette böyle tahribata uğraya, uğraya bu hale gelmiştir. Mazimize şeref ve mev­cudiyet veren böyle tarihi mezarların mahvolmağa doğru gitmeni ne kadar acı bir haldir.

Page 157: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 158 -

(732)(Şekil - 42)

.[Senesi okunamıyor]

I JjVl

j “ l r ^ ’j J IİA ı f U l

U **\

Diğeri

Bu iki kitabe bize Erzurumda mühim bir hadisenin cereyan ettiğini

ve bunların öldürül*

düğü anlaşılmakta*

dır. Bu tarihte İl*

hani hükümdarı

E bu Sait Bahadır

Han*m veziri olan'

Emir Çobanı ve

oğlu Timur taş ı or­

tadan kaldırdık*

tan sonra, Anado* •

lu ve bu meyan*

da Erzurumda bü­

yük kargaşılıklar

zuhur ediyor. Her

şehirde, yerli bir

takım nüfuzlu adam­

lar çıkarak dere­

beylik şeklinde

icrayı hüküm et­

meğe başlıyorlar.

Bu sırada, Er-✓

zurumda, Alâad- din Emir A li na­mında Selçuk bey­

lerinden olması çok muhtemel olan

bu zat kendi başı­na şehirde hükümetleri/: 43 — S ığ ırc ık mezarlığında, A h i Fehreddinin mezar kitabesi/

sürmeğe başlıyor. Fakat bilâhara, E bu Said Bahadır han, Anadolu umum

Page 158: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 159 —

valisi olrak tayin ettiği, Büyük Şeyh Haşan ordusuyle gelerek, böyle müstakil

şekilde yaşayan yerli emirleri öldürerek llhanilerin nüfuzunu kuvvetlen*

dirmege çalışıyor. Gerçi, Alâaddin Emir /Ufnin hangi tarihte öldürüldüğü

mezar taşında belli degilsede yanındaki Taccttin Reşit in (732) olarak

okuduğum, mezar taşı birbirinin benzeri olması dolayısile Alâaddiin Emir ¿4//’nin, bu tarihte öldürüldüğü kabul edilebilir, çünkü llhanilerin zaille*

digi bu zamanlarda Anadolu beyleri ardı, arası kesilmeyen isyanlarda

bulunmuşlardır 11 ].

Sığırcık mezarlığı’nda, altmış sene önce bir kümbet ile, epeyce eski

mezarlar mevcut imiş. Şimdi bunlardan yalnız bir tanesi vardır ki kitabesi

şudur. (Ş. 43) ’

' S u ı

¿T ¿ M s * J ’V

¿t(H.736) c - yjûll»iiJii

Arkasında: xf- ¿ıVuliY) . .

Ayak taşında: • • -

öU^ öO i*

- j [ ., , 1

¿‘I Jl

Arkasında:

Arapça birbirine karışmış bir satır yazı vardır ki (okunamadı)

Taşın baş taraftaki kenarda bir hançerle bir kargı resmi vardır.

Bu kitabede H: 736, M: 1335 senesinde, Erzurumda büyük bir hadi­

senin vukubuldugunu göstermektedir. Kitabede Elgazi ve Elmegazi ahi Fahreddin bin Mehmet şah ve dört satırlık beyitte Sipehsdiâr sıfat ve

unvanlarından Janlaşıliyorki, bu zatın Ahi'lere mensup olduğu, birçok

harplerde bulunduğundan Elgazi ue Elmegazi gibi dini sıfat ve ünvant

almıştır.

* r -

f 1 ] Anayolunun bu devredeki tarihi çok karışık, tarihler lüzumu kadar izahat

vermemişlerdir. Ancak böyle mezar taşlarının yardımiyle o devrin ne kadar karma karı* şık bir hal içinde yüzdüğünü göstermektedir.

Page 159: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 160 —

Sipehsâlârt orta zaman Türk tarihinde Serasker, Başkumandan mev*

kimde bulunan zata verilen ünvandır. Dört satırlık beytin manası da

Ahi Fah reddinin, şöhret ve kudretini ifade eder mahiyettedir o da:

(Yazık ki dünyanın iftihar ettiği aralan g-ibi, servi boylu genç pehlivan

öldürülmüştür) mealindedir.

Ahilerin, menşei hakkında ve teşkil ettiği Ankaradaki hükümetine ait

bilgilerimiz çok noksandır. Genel olarak bildiğimiz (Ahiler tariki fütüvette

sülük ve akdi uhuvvet eden bir zümrenin ünvanıdır. Bunlar Anadolu içinde

bulunurlar ve sofiler mesleğini iltizam ve hallerini ecnebiden gizliyerek

daima ibadat, itaat ve ebnai cinsine imdat ve ianat ile meşgul olur*

tardı [1]) Ahiler, her ne kadar Sofi tarikatına mensup iseler de bir taraf*

tan bunların on dördüncü asırda, Anadolu şehirlerinin İktisadî, ticari

bahusus, sanat hayatında çok mühim rol oynamış oldukları elde edilen

(Fütüvvetname) den anlaşılmaktadır [2],

On üç ve on dördüncü asırlarda, Erzurumda. Ahilerin mühim bir varlık

gösterdiği gerek bu kitabeden ve gerek vakfiye, mezar taşlarından

anlatılmaktadır. Bunlar da:

(H : 940) tarihli P ir A li Baba vakfiyesinde, Erzurumda Ahi P ir Mahmut sokagıyle, Duzcıı [3] köyünde, Ahi Yusuf zaviyesi yazılmıştır.

Erzurumun üç buçuk saat' garbinde TevrİCİk, Tebrizcik köyü mezar*

lığında üç taş sandukadan birisinin okunabilen yazısında, Ahi Abdürrah• /mz/z’nın oğlu Mehmet yazılmıştır.

Diğer mezar taşları :

Ç ifte kardeşlen adiyle anılan bu mezar şehrin cenubunda Kars kapısı mezarlığında ve yol kenarındadır.

I — Baş taraftaki taşın yazısı : (Ş — 44)

¿A p-sJl*

Jr

J / s i l «¿JL»

(733) j ¿¿i

I I ] Ahmet Tevhit. Tarihi Osman! Encümeni S. 1200. Ahilerdin bthanden (Rıbleti

ibai Batute) de Anadolndaki Ahi büyüklerinden ve zaviyelerinden bahsetmiştir. Erzu*

ramdaki Ahi Tornan hakkında malûmat buradan ılınmıytır.

[2 ] Bu fütüvvetname olduğu fibi aşağıda yazılacaktır.

(3 ] Bu koy Erzurumun bir saat cenubu garbisicdedir.

Page 160: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Taşın arkası

^ I J n

jU V lo l . lil

VI <1* aiaÂl ".i

4> • İ <ılî I I

l i f *[** - ¿ J J 4» *4li.

Dikeri

Baş taraftaki taşın yazısı (Şekil — 44)

U jÂi I »4U1

. jjSIl '■**«.kAij <ıuı

[ ^ ] I ^LVl *1»*

(7İ l ) CL.-—J jJ L t. ji*.i w:»y *•

Taşın arkası:

VI 4İ' V 4ıI ¿1»'1 ^Ijij aC iaUj j»

VI 4İI V l u j \ , Vlj

^ O ' jr jJ I j »

¿ 1 JÎC. j l

> * -V l

Kitabelere göre, medfun olanlar on dördüncü asırda, Erzurumun

bilgili ve büyük adamlarının mezarı olduğu anlaşılır.

Mezarların, ilerisinde, Kars kapısı yolu kenarında, az yüksek yerde

yine bu asırdan kalma bir mezar var ise de bunun adını bildiren taşı

kırılmış yalnız mezarın yanlarındaki taşlar da Ayetülkürsi yazılıdır.

Vaktiyle bu mezarlıkta böyle eski mezar taşlarının çok olduğunu,

istihkâmatın yapılışı dolayısile bunların harap olduğu, yol ve talim mey­

danının, bunların yerinde vücut bulduğunu eskilerin rivayetile anlaşılmıştır.

Şehrin, cenubunda, Haşan Basri mahallesinde bir evde [1] Selçuk sandukası vardır. Bunun tarihi silinmiş olduğundan okunabilen yazısı şudur:

4 İ 4 İ İ I < l ) İ 4 *>J Jyİii.\

Rivayete göre bu zat, Hasarı Basri'nin amca zadesidir. Recep Oazi namile anılmakta ve Elmazlum kelimesinden öldürüldüğü anlaşılmaktadır.

[1 ] Bu «v Kavaaoglu İbrahim namında birine aittir. Ev yapılırken mezar mey­

dana çıkmıştır.

Page 161: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

II

o) ma-Mezar taşının tamamile, diğer Selçuk, sandukalarından farksız sından dolayı

bu zatın, on

üçüncü asrın

sonlarına doğ­

ru yaşamış o l­

duğu şüphesiz­dir.

Lala Muşta• fa Paşa cami-

inin şarkındaki

cadde de [1]

eskiden çarşı

olan, Hacı Re­şit Bey çarşı­

sında, Külhanı Ahmet Dede [2]

Ali Paşa camii - nin içinde du*

var kenarında Kara kollukcu[3]Tophaneli kıra-

a t h a n e s i n i n

b a h ç e s i n d e (Şekil: 44 — imam Fahreddin Dav udun ve Zahide Hatunun

Ebülleys, Abı mezar kitabeleri)Oüneş [4] Emin Kurbî mahallesinde, dispanserin bahçesi yanında toprak yapılı, adi binada Abdülfettahülenis gibi sofi ve meşayihin mezarları vardır.

Abdûlfettahın kapısı yanındaki kitabe:Hulûsü kalp ile gel eyle ey can Ziyaret Abdülfettahü el’EnisiBulup yaptı anı (hayrısı] Belürsüz olmuş iken bir nice salBudur senden hOdaya mahzü matiap .................... raht binasıBudur nakdi sarfı gayret eden Fehmi geldi tarihi lâfzı özre

— 162 -

Bolulu Mustafa aga (Sene bin ikiyöz altmış ikisi

Bu mezarın etmektedirler.

eskiden kömbet şeklinde türbesi olduğunu rivayet

(1] Büyük harpte yıktırılan kargır üatü kapalı Sipahi pazarı va bunun arkaamda arsa halinde bulunan Hacı Reşit Çarşısı var idi.

(2) Erzurum Salnamesi S. 275.(3) Mezkûr salname Ali Paşa camii (H. 970) de yapılırken bu mezar temelden

çıkmıştır.(4] Lala Mustafa paşa camii meydanlığında, büyük harpte yıktırılan Kondakçt Ahmet

efendinin camii yanında mezarı bulunuyordu.

I

t

t

; <►

Page 162: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Orta zamanda Erzurum

Ticaret, ilim hayatı

Orta zaman tarihinde, Erzurum Şarkî Romanın en ehemmiyetli, askeri bir

şehri idi. Bununla beraber ticaret itibarile de Asyanın en ileri gelen şehir*

leri meyanına girmiş idi. Iran ile Hindin baylıca ticaret yollarının biri öze*

rinde olması yüzünden, şehrin ticari ehemiyeti, bir kat daha artmıştı hele

on birinci milâdi asırda Erzurum, Irandan, Hindten ve bütün asyadan, Trabzon şehrine ve Bizans İmparatorluğuna getirilen emtia ve eşyanın anbarı olmuştu ///.

Tebrizden, Erzuruma gidip gelen kervanların ardı, arası kesilmez bir

halde tüccar eşyası taşırlardı. Selçukilerin, Erzurumda yaptırdıkları bü­

yük kervansaraylara, hergün; dolup, boşanan Hint, Iran eşyaları, Anadolu

şehirlerine, Sinop, Alâiye vasıtasiyie dışarıya sevkedilirlerdi.

Bu hususta Bağdat ile Erzurum sanki birbirlerile rekabet ediyorlardı.

Bağdadın, Huiâgühan tarafından zapt ve tahıibi üzerine transit ticareti

büsbütün Tebriz, Erzurum Trabzon şehirlerine inhisar etti [2].

Ilhanilerden Olcayto Sultan Mehmet Hüdabende han, zamanında Erzu*

tümda bir kervansaray daha yapılarak [3] şehrin ticareti bir kat daha

artmıştı.

Erzurumun bu ' refah ve zenginlik içinde yaşaması birçok medeni

müesseselerin kurulmasına sebep oldu. Hüseyin H. K00 senesinde Erzu*

rumda harap olmuş 6 hamam göstermektedir. Bunlar Selçuk ve llhaniler

[1 ] Tarihi Oamanî Encümeni tarafından neşredilmiş olan Osmanlı Tarihi S: 429

|2] Mrıkûr eter. S : 431.

[3] Hüseyinin defterinden. Hoca Yakutun medrese ve camiine vakfedilen büyük han

mağazalar. Bu medreseden bahsederken yazılmıştı.

Kervansaray bildiğimiz alelade hanlara benzemez büyük bir yeri çeviren kale

dıvarı gibi sur içinde ahırlar, anbarlar ot, aaman yarleri. En aşağı beşyüz kişilik kervan

halkını teşkil eden yolcular, deveciler, kol başılar, mal sahipleri. Hep büyük bir kerva­

nın kafilesini trşkil ederler, bunların hepai hayvanlarile, eşyalarile bu kervansarayda

konaki ar.

Page 163: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 164 —

devrinden kalmıştır. Bunlardan başka olupta, bu tarihte büabutün orta*

dan kaldırılmış olanlar bu hesap dışındadır.

Selçukiler vetlhaniler zamanında, Erzurum çok büyümüş, ticaret mer­

kezi oluşu yüzünden buraya halk çok toplanmıştı. Bu tarihlerde yani on

üçüncü asırda şehir garpten şarka doğru uzamış ve bugün büsbütün

şehrin uzağında olan Damgacıların biraz daha ilerisinden, kiremittik tab­

yası eteğine kadar kaplamıştı [ l j kitabın başlarında yazıldığı gibi şehir, üç

kat sur ile çevrilmiş, olduğundan dört kapıdan başka surların içine girilemezdi.

Bu kapılar, kalın demir levhaların, kalas gibi tahtalara çivilenmiş, büyük

değirmen taşları gibi sert taşların ortasındaki deliğe, kapıların süvelrri,

mil gibi geçirilerek, bu ağır kapılar açılıp kapanırdı [2].

Şehrin yerli ahalisi, zenginleri iç kalede otururlardı. Şehrin en eski

binaları da burada idi. O zaman yani on iki ve on üçüncü asırlarda bura*

da güzel işlemeli Selçuk hamamları yer, yer yükselen sincabi renkte,

kümbetlerin mahrutî tepeleri, rengârenk çinilerle süslü, medrese ve mes­

citlerin cepheleri, minareleri. Mermer, çini, tuğlalarla yapılmış gönül

alıcı emirlerin sarayları. İşlemeli zarif çeşmeler, köprüler şehri süsle­

mekte idi.

Yine kayıtlardan anlaşılmaktadır ki, on birinci asrın sonlarile, on dör­

düncü asrın ortasına kadar Erzurumda, birçok medrese ve mescitler

yapılmış, her medreseye devam eden talebenin yemekleri vakfın

varidatile temin edildiğinden dolayı fukaraların da okumaları mümkün

olmuştu. İçlerinden, Hatuniye, Yakutiye, >■ Ahmediye medreseleri yalnız

Erzurumun ilim müessesesi değil civar memleket ahalisinin de ilim mer­

kezi halini almıştı. Şehir bu asırlarda çok güzel binalarla süslenmişti.

14 ve İS inci yüz yıllarda, şehir birçok harpler yüzünden'sarsılarak, bu

müesseselerin çoğu bakımsızlığa uğrıyarak harabe yüz tutmuştu. Hele

OsmanlIların eline geçtikten sonra mescit, medrese, çeşme köprü, hamam

(1| Kiremittik tabyası yapılırken birçok tandır, ev eşyası her tarafından çıktısını

görenler vardır. Tamgacılar önünden ve ilerisinden Rus işgali altında yol yapılırken

yine buralardan tandır ve çanak, çömlek parçaları çıktığını çalışan adamlar söyledi.

[2 ] Bu taşlardan iki tane kalmıştır. Birisi Erzincan kapısındaki çeşmenin yanındaki-

büyük değirmi delik taş, diğeri de üürcü kapısında İş Bankasının arkasında görünen mırtdivan kenarındadır. Bir de (Karsa) köyünde vsrdır. Bu taşların saklanması lâzımdır«

Page 164: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 165 —gibi bu medenî müesseseler kısmen harap olmuş ve bir kısmı da harap

olmağa yüz tutmuş idi, bunları eski haline getirmek şöyle dursun yerle*

rinde kendileri çeşme, medrese, cami yaptırarak bunları büsbütün ortadan

kaldırmışlardır [1]. İşte böylece orta zaman Selçuk mimarisinin en güzel

eserleri olan, bu binaların yerlerine Osmanlıların, inhitat devri mimarisinin basık ve kasvetli binaları yapılmıştır [2].

Bu medreselerde, ilmin verimini arttırmak için, büyük medreselerde, kütüphaneler kurulmuştu. Kütüphanelerdeki kitaplar, Erzurumun istilâ*

lara ugramasiie, gerçi bir kısım kitaplar zayi olmuş ise de, Osmanlılara

şehrin geçmesinden sonra paşaların ve halkın büyüklerinden bazıları

şehirde cami ve medrese yaptırırken 13 ve 14 üncü asırlarda, Selçukilerin

llhanilerin medreselere vakfetmiş oldukları kütüphanelerdeki, kitapların bir çoğunu yeni yapılan medrese kütüphanelerine vakfetmişlerdir.

Gerek Selçuk ve tlhâmlerden kalma, gerek Osmanlılar zamanında

yazılan binlerce kitaplar büyük harpten önce bu kütüphanelerde saklıydı:

(şeyhler, Cennet zade, İbrahim paşa, Vahit paşa konalı yanındaki dersha­

nedeki kütüphane, Sultaniye medresesindeki kütüphane, Zeynel, gümrük

camii medreseleri, Gürcü Mehmet paşa, Muid efendi, Feyziye, Yeğen aga,

Ali paşa, kütüphaneleri) gibi böylece şehrin muhtelif yerlerinde on iki

kütüphane vardı. Nitekim bu kütüphanelerin çokluğunu bildiren bir vesi* kada H: 1297 senesinde çıkan Envarı Şarkiye gazetesinde görünüyor.(Şekil: 54)

Bu gazete aynı zamanda Türkiyede devamlı intişarı dolayısiyle birinci olarak gelmekte olduğundan ayrıca ehemmiyeti de vardır.

Kuyudata yöre harap mesçitler üzerine bina olunan ve ilâve edilen camiler:jl| Krzurumda paşa camileri ve halk tarafından yaptırılan meacit ve cami,

medrcaelerin ço$u Selçuk ve llhanilerin yaptırdıkları binalar üzerine yapılmıştır. Meaelâ: (Saltıkın meacidi üzerine, Gürcü Mehmet paşa cami yaptırmış. Karaca bey mea- cidi üzerine, Eaat Paşa camii, Hacı Cumanın yeri, eaki bir meacit idi. Şeyhlerin yeride caki bir meacit yeri. Mıhdi Abbaa meacit ve medreaelerinin yeri şimdiki aığırcık camii, tımar tezkereciai Ömer efendinin camiiki bu Habip efendi mahalleaindedir. Bunun yeri Gazi Gıyaaettin dedenin Meacidi. Kuyucu Murat paşa. Ahmediye meacidiain yanına cami yaptırarak bunun minarenin! camiaine katmış, Ahmediyeyi hiçe indirmiştir. Lmir »eyh meacidinin, harabeni üatüne şimdiki ahşap örtülü meacit yaptımıştır. Erzurum defterdarı Cafer efendi Kaya şeyh meacidi karşiaında şimdiki camii yaptırmıştır. Dara­ğacı meacidinin yerine şimdiki meacit yapılmıştır.) Eakiden meacit olupta yeniden üzer­lerine cami yapıldığını kitabelerinden okunan camiler.

(Kadana mertcidi, derviş aya. kara kullukçu, Köae Ömer aya, Perviz oylu camileri) gibi diğer tahta minareli meacitlerin çoğunun yerleri eaki meacit olduğuna şüphe edilemez.

[2 ] Oamanlıların yükaeliş devrinde Mimar Sinanın enerinden biri olan Lala Muatafa paşa camii bu bahain dışındadır.

Page 165: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 166 —Büyük harpte, Erzurumun zabtı üzerine bu kütüphaneler tarumar edil*

miş, şimdiki halde çok yazık ki hiç bir kütüphane yoktur.

Devede kulak kabilinden öte*

den beriden eski kitapların adla*

rını ve yazılış tarihlerini sırasile

yazıyorum:

Tefsir — Ebâlleyis Semerka/ıdîH: 695 (Gazi paşa ilk okulunda)

Elcamiûssagir fiilm iifıkıh ü şerif ■

H: 702 (Gazi Okulu öğretmenle­

rinden Meaihin evinde)

T e fs ir— Mahmut ibnilmerhum Abdullah eşşeyh Ahmet H: 720

(Gazi Okulu öğretmenlerinden

Meaihin evinde)

Kit ab âl birrûtelbab fiilnıüla'rap

(nahivden) H? 740 (tatbikat okulu

öğretmenlerinden Salim Turfanın

kütüphanesinde) kitabılübbîılelbab - şerhi (tasavvuftan) Hî 774 (Gazi

Paşa İlk Okulunda)

Ele üzüf ahiri min keş f i l pezde-

vi— şerhül roinar ve hüma min tas*

nifat Ebûlberekât Omerün Nesefî ıc ... c . , _ .. , . . .IŞekil : 4j — trz urumda kütüphanelerin çok H* (Öğretmen Meaihin evinde) olduğunu bildiren Envan Şarkiye, bu gaze•

Ele üzül evvel min kitabül uklit— te Tûrkiyede intişarı kesilmiyen gazetelerin

Ebu tshak. (Kitap eskidir tarihini birincisidir/

görmedim 755 senelerinde yazılmış olması muhtemeldir, (öğretmen

Meaihin evinde)

- ^ *“* ■*- _____________-j

***** i3

Kitabültahare — Nevruz Celâleddin Sıddık H : 777 (Gazi Okulunda)

Mantık — Şaban bin Mustafa H: 800 (Gazi Okulunda)

Şair Nizamî — Hî 845 (Meaihin evinde)

Nahiv— H: 827 Mahmut ibni Rükneddin Hoca (belediye muhasebecisi Canibin kütüphanesinde)

Tefsir — H 850 Halil bin A li

Buharı Şeyhi — Kirmanı H : 891 (lise riyaziye muallimi Saibinkütüphanesinde)

Page 166: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Fevaidi ziıjaiyc (kâfiye şerhi) H 897 (lise riyaziye muallimi Saibin

kütüphanesinde)

Erzurumda istinsah edilmiş olan bu kitaplardan daha eskisine şimdiki

halde tesadüf edemedim ise de ötede, beride saklı bulunan kitapları

tetkik etmek imkân dahiline girdiğinde, daha nice böyle eski kitapların

bulunacağına şüphe yoktur.

Aldnddin Keykubud ın evlâdına vakfiyesini meşruta kıldığı Sultaniye

medresesinde, çok eski kitapların bulunduğunu harpten önce görenlerin

ifadesile sabittir. Bu kütüphanenin bulunduğu medrese daha Erzurum

düşmeden önce yıktırıldığından kütüphane ne oldu? ve kimin eline

geçtiği lâyikiyle anlaşılamadı. Bundan başka, Erzurum Evkaf dairesinin

on yedi sandık içinde bulunan siyakat yazılı defterlerde, bu sıralarda

Rusların, şehre girmeleri hengâmında zayi olmuştur. [1] Bu sandıklar,

şehrin hazinei evrakı meyanında yakıldığına şüphe yoktur. Çünkü istir*

datta bunların hiç birisi görülmedi.

13 ve 14 üncü hicri asırlarda. Erzurumda medrese ve kütüphanelerin

çokluğu yüzünden birçok ilim adamlarının yetişmiş olduğuna şüphe yoktur.

Zamanın Üniversitesi derecesinde olan Hatuniye. Yakutiye, Ahlliediye, Sultaniye medreselerinde hey'et, tıp, tasaımıj gibi müsbet ve akli bilgile*

rin okunduğunu, medreselerde yezılmış bu kitapları gören zatların

ifadelerde sabittir.

Bu asırlarda Erzurumda yetişen müelliflere ait malûmat henüz çok

eksiktir. (2].

On üçüncü asrın sonlarına doğru Erzurumda yetişen Ömer Darir oğlu Yıısuf oğlu Mustaja dır. O sırada Erzurumda hüküm süren mahallî türk

emirlerinden Reşidûddin zamanında yetişmiş, H: 779 senesinde Erzurumdan

Mısıra gitmiştir.

[1 ] Gümüşhane Evkaf direktörü Şevkinin ifadesine göre bu sandıklarda evkaf ku­

yudatının siyakat yazılı defterleri, vakfiyeler ve diğer mühim vesikalar varmış.

Şehrin düşeceği sıralarda Ayaş Paşa külhanında vilâyetin hazinei evrakı yakılmış

olduğunu Erzurumun sabık mal müdürü Saduliahtan işittim.

[2) Harp ve işgal dolayısiyle kütüphanelerden yağma ve talan edilmiş kitapların

çoğu onun bunun elinde saklıdır. Bunlar çıkarılıp tetkik edilirse, şehirde yetişen ulema*

nın adlarını ve eserlerini bilmek ve anlamak mümkün olacaktır. Bu kitapları saklayıpta

göstermek istemeyenler, bilmeden memleketin mazideki kültürünü karanlık içinde

gömüyorlar.

— 167 —

Page 167: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

4

r Mısır Türk sultanı, iierkuk namına, Siyer kitaplarını ve bundan başka

VaUldî nin Fütuhüşşam tarihini Türkçeve çevirmiştir; cümleler arasında çok eski Türkçe kelimelerini yaşatan bu kitaplar Türk dili bakımından da kıymeti yüksektir.

ıO , asırlarda edebî ve ilmi dil olan Arapçayı bütün denilecek kadar

Türk üleması kullanıp yazdıkları halde Mustafa Daririn Türkçeye

revaç vermek için bu maruf eserleri öz dilimize çevirmiştir. Bunlar gös­

teriyor ki Mustafa Darir koyu bir Türkçü olmakla beraber Türk dilinin

ilim dil olarak yükselmesine ve inkişafına çalışmıştır. (Ş. de görülen

yazı Siyretin iki sayfasıdır. Erzurumdan Mısıra gittiğini ve arap dilin*

den Türkçeye eserin tercüme edilmesinin sebebini, Mısırdaki o zaman karışıklığı anlatmaktadır. (Şekil. 46)

— 168 -

... _ . t*^wa *■ -

jjıuı ut*+**ı. k _--,ı

«¿stofr..ıtiltyıJU^I-jj-y ,v

Us-*??^ a c a c s s â ^. *v■■

* HlA **~* *oW A. 9M

j# v . ..İT,, Jf* fj •. J*J»ı

* -LTV ____

1 > ■* ‘ »- - J-

A*«»** »A* vr*' •■$y -. > « a

j -¿-s-j <u—1'''j* ' A-<y*r f v •**•***<+■>**-**■<*»>»

****’**1L * jç

B 4 A> ***

lŞ ek il : 46 — Muttafa Daririn Türkçeye çevird iğ i Siyerden iki tahife. — /fi/ ¿t/<ı/>

Öğretmen Salim Turfanın kütüphanetindedir —Hüseynin oğlu Mehmed Hicrî: 714 senesinde Erzurumda yaşamış"Ule­

madan olduğu (j.jbJl j Jt>dî j j i ) adındaki tefsir kitabının baş sahife*

sinin dış tarafında kitaba malik olduğu yazılmıştır.

İbare böyledir:

* j I ^ * r ~ o ^ V ' I wr j«ilI-*+£■jl\ c*J

Page 168: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Uç Kümbet mezarlığında toprak~jalhndan çıkarılan Selçuk biçimi sandukalarından biri

Üç Kümbet mezarlığında: tetkik gezintilerinden beşinci s ın ıf talebelerine eski mezar taşları

hakkında izahat verdikten sonra

Page 169: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurumlu Mehmet Fazıl, bu zat hicri 830 senesinde Kemah ın emiri

idi. Kemah, meşayihinden Ali Baba türbesine ve evlâdına kazanın içinde

bulunan Tanasur deresindeki arazi ile Oûllü bağ, Tavik arazisi Serbuga, Em iri ve Eğrek köylerinin tarlalarını vakfetm'ı tir.

Mehmet Fazıl Kemahın emiri olmakla beraber ilmü kemal sahibi

olduğunu vakfiyede böyle yazılmıştır. .^ -J l^ l- * (.IntYl

. j U- a> L > -İ4» l J . » j aIM j

Bundan sonraki vakfedilen araziyi hudutlarile yazmaktadır.

Melik oğlu İmam Fahrettin Davut hicri 733 senesi Saferinde ölen

bu zat, Erzurumun o asırda tanınmış yüksek ilim adamlarından biridir.

imam lakabını alması, ilim âleminde başta gelmesi yüzündendir yoksa

bildiğimiz gibi camilerde cemaata namaz kıldıran İmam manasında

•değildir.

Zahide hatun hicri 711 senesinde ölmüş olan bu kadının kıta*

besindeki ¡uLM sıfatından bununda ilim ve kemal sahibi meşhur kadın­

larımızdan biri olduğu anlaşılır [I].

Hacı Hüseyin oğlu Mahmut, hatuniye medresesinde yetişen ülemadan

birisidir. Hicrî 730 senesi Zilkade ayında medresede yazdığı hidayesile

anlaşılmaktadır [2].

Erzurum köylerinde eski mezarlar

Şehrin bir saat cenubu garbisinde Düzcü köyünde, Bir Ali baba, Ahi Yusuf, Taptak Emre, Yunus Emrenin mezarları bulunmaktadır.

Bir A li babanın, mezarı köyün yirmi dakika garbında bir tepe üstünde

dir. Taşları yoktur. H. 940 tarihli vakfiyesi vardır. Bu tarihte Erzurum kadısı

Mevlâna Ahmededdin vakfiyeyi tanzim ve imza etmiştir. Bu vakfiye (Düzcü)

köyünün hudutlarını ve Erzurumun bazı semtlerini göstermek itibarile

tarihî kıymeti vaadır. Vakfiyede Ahi Yusuf [3] un zaviyesi, Ahi Bir

[1 ] Bunların mezar taşı kitabelerinden yukarıda bahsedilmişti.

|2] Çifte minare veyahut Hundi hatun medresesinden bahsedilirken bu zatın kitabı tıakkında malûmat verildiğini burada hatırlatmış olalım.

13] Ahilerin şeceresine göre Ahî Yusuf tahminen H : S70 senesinde yaşamıştır.

Şecerede bu Ahî Yusuftao başka Yusuf yoktur. Tarihi Osmanî Encümeni mecmuası (Ankarada Ahiler Hükümeti) Ahmet Tevhit.

Page 170: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 171 -

Mahmut un, Erzurumda sokağı zikredilmiş ve böylece bize tarihî iki

simanın adlarını bildirmiştir. '

P ir A li baba, sofiyundan bir zat olup asrının mümtaz adamıdır.

Vakfiyesinde şahit gösterdikleri zatlarda kendisi gibi büyük insanlardır.

Bu köy hakkında (Hüseyin) defterinde şu izahatı vermiştir!

' D ü z l ü kendi tabi kariyei kulî nam diğer muşkuvank malikâne vakfı evlâdı

Molla Veli haliya der tasarrufu Mevlâna Husam ve Mevlâna Halil defteri

atik de karyei mezburenin «okunamadı* ol zaman fetihden beri

Molla Veli evlâdı mutasarrıf olup an vilâyetin şehadeti Rüknü âzam

hazretlerine arzolundukta tasarrufları üzere ( ......... okunamadı) elvaızı

veledi Mevlâna Husam haliya der tasarrufu mulla veledi mevlâna

Ishak müşarünileyhe ber mucibi defteri atik.)

Bundan anlaşılıyor ki Molla Veli dediği Pir Ali baba, (Yavuz Sultan

Selim) Erzurumu aldığı zaman Düzcü köyüne mutasarrıf olduğunu Erzurum

ayanının şehadetile sabit olmuştur. Ölmeden önce (H: 940) da meşayih,

ülemadan olan evlât ve halifelerine köyü vakfetmiştir. Bunların adları

(ikinci ciltde Erzurum üleması meyanında yazılacaktır).

Ahi Yusuf un, zaviyesi, köyün yirmi dakika cenubu garbisinde bir

tepe üzeıindedir. Mezar taşı yoktur.

Yunus Emre ve Tnptak Emre nin, mezarları köyün yanında ve şima­

lindedir. Tahta parmaklıkla çevrilmiş, dikili mezar taşları vardır, (şekil— 47)

Mezar kitabeleri!

«¿u ı

V V

^¿U'l

•v^l <i!u

v^ v

Bu mezar taşlarını, meşhur marifetname sahibi İbrahim Hakkı

diktirmiştir.

P ir A li baba, vakfiyesinde köyün hududunu sayarken Mııkberei Oğuz yazmıştır. KöylOler Yunusun bir adı da (Oğuz) olduğunu söylemektedirler.

On dördüncü asrın en büyük Türk mutasavvıfı olan Yunus un, mezarının

Page 171: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 172 —yeri hakkında zuhur eden ihtilafı bildiğimden dolayıdır ki, bu mesele

hakkında yaptığım tetkikat belki de bu ihtilâfı ottadan kaldırmağa yarar.

Mezarın civa­

rında eski kay­

natma hamam ve

medresenin te­

melleri v a r d ı r .

Köy eskidir. tbm rahim Hakkı gibi

muhakkik, bir âli­

min bu mezarı

meydana çıkar­

ması, kanaatimce

Yunus un mezarı

burasıdır.

Yunus, un Erzu­

rum ovasına gelip

yerleşmesinde ru­

hanî ve tasavvufi

sebepler de yok

değildir. Orta za­

man tarihi, tasav­

vuf tarikatının alıp

yürüdüğü bir de­

virdir. Halk ta­

bakası arasında

yükselmeyipte, bu

tabakanın içinde

ehemmiyet kesbet-

iniş bir takım Türk IŞek il : 47 — Düzcü köyünde Yunu* Emrenin mezar kitabetij

sofileri vardır ki bunların adları henüz tarih kitaplarına geçmemiştir.

Yunus bahsimizin dışındadır.

Erzurum, ova köylerinde 12, 13, 14, üncü asırlarda yaşamış olan Türk

sofilerinin adlarını vakfiyelerde, beraatlerde öğreniyoruz.

Düzcü köyünün iki saat garbında Kümbet köyünde Ahmet Dedenin

Page 172: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 173 -

türbesi vardır [İJ yine Dûzcü nün iki buçuk saat garbında Özbek baba adında bir Türk evliyasının mezarı bulunmaktadır. 12] DÜZCÜ nün, beş saat

garbında Merdiven köyünde Mehmet şeyh veyahut Kandil baba tür­

besi vardır.

Düzcü nün dört buçuk saat şimalinde Umudum baba türbesi

mevcuttur.

Evliya dağı, Tevricikte Haydar han, Haydarı köyünde, bu ziyaretler

Düzcü köyüne yakın ve bu Türk sofi ve evliyaları hep orta zaman

devrinde yaşamış zatlardır. Yunus un, böyle herbiri, ozamanın, halk sofi

ve velileri olan, bu simaların sag ve ölmüşlerinden, manevî feyizlerini

almak için Erzurum ovasına gelübde, Düzcü köyünde ölmesi hakikata ya­

kındır. Yunusun şeyhi olan Taptak Emre rivayete göre Tokat dan gelmiştir.

(H 974 tarihli Ali paşa ve 1165 tarihli İbrahim paşa vakfiyelerinde

l okat şeyhliği arazisinden bahsedilmiştir ki bu da şehrin şimal ve cenubu

garbisindedir.

Vakfiyelerin Tokat şehliyi dediği bu arazinin Taptak Emre ye ait

olması muhtemeldir. Mezar taşlarında her ikisinin ölüm tarihi (H: 797)

senelerini göstermektedir.

İbrahim Hakkı, neye istinaden bu tarihi yazdırmış olduğu bilinemiyor. [3]

DÜZCÜ , köyüne sırf, Yunus u ziyaret için yüzlerce senedenberi

Erzurum ahalisi ziyaret etmeğe koşar. [4|

Düzcü, köyünün iki saat garbında, Kümbet köyünde, binamaz Ahmedin türbesi vardır. Türbe, kümbet biçiminde olduğundan köy bu

namla anılır türbe eskidir 14 üncü asırdan kalma olduğu vaziyeti göster­

mektedir. Kitabesini sipahiler kırmıştır, çünkü kitabede türbeye vakfe­

dilmiş arazinin adları yazıldığından dolayı sipahi ağaları bu vakıf araziyi mülk edinmek için bu işi yapmışlardır. Köyün yarım saat garbında

[1] Halle buna binama* Ahmet der. Ehli sünnet kavaidinden difaıı hareket

ettiğinden dolayı bu adı almıştır. Mahallî an’ane bunun sofî meslekinde en ileri gitmiş

olarak tanır.[2] Bundan bahsedilecektir.

[3] Torunlarından merhum Hacı Fshim ile ,bu mesele üzerinde birkaç defa

konuştum ise de birşey bilmedifini söyledi. Yunusun mezarını H: 1193 de yaptırmıştır.

Bu zamanda Hakkı Merhum Abdurrahman Gazinin türbedarıydı.[4] Erznrumun içinde ve gezdiğim köylerde rasgeldiğim yaşlı ihtiyarların

çoğundan aldığım cevapta, çok eskidenberi, gerek şehrden ve gerek ^köylerden

Yunusun mezarını ziyaret ederiz dediler.

Page 173: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Özbek köyü vardır. Özbek baba namında bir Türk evliyasının mezarı

olduğundan köy bu adı almıştır. Bunun Kümbet biçiminde türbesi varmış

sonradan bakımsızlıktan yıkılmıştır. Bu köyde Selçuk devrine ait iki

sanduka vardır. Birisi toprak altında, değirmen harkı kenarındadır. Diğeri

köyün mezarlığındadır. Yazıları silik okunamamıştır. (Şekil. 48)

Özbek baba bu­

lunduğu köyü kur­

muş ve köyde

medrese yaptır­

mıştır. Bunun ne

zaman geldiği hak-

k ı n d a malûuıat

yoktur. G e r e k

mezar taşlarından,

türbesinin temel

izlerinden bunun

on ikinci milâdî

asırda gelen türk

oymaklarından bi

risinin beyi olma­

sı da hatıra gelir.

Defterde [1].

(Zaviyei Özbek tabii Erzurum ba şartı tedrisi ulûm der fermanı easeyt

Abdurrahman efendi zaviyedart vakfı mezbur.)

Hüseyin'in defterinde ise (Özbek zaviyesi der karyei mezbur meşihat

der tasarrufu derviş) yazılıdır.

Köyün yarım saat garbinde, Haydari köyü bulunmaktadır. Bu kö­

yü de Haydar han namında bir emir kurmuştur.

Defterde böyledir:

(Zaviyei Haydar han der karyei Haydarı der kazai Erzurum der fer­

manı Abdurrahman efendi ve İsmail dede zaviyedar) ['2].

(Hüseyin) defterinde (Haydarı vakıfı malikâne zaviyei Haydar han)

suretinde yazılıdır.

Haydarı köyü eskiden sur ile çevrilmiş bir kale imiş, surun çevresi on

- 174 -

[1] Erzurum evkaf muhaaebe defteri.

[2] H: 1265 ecneaine ait Erzurum evkaf muhaaebeai aiyakat yazılı defter.

Page 174: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 175 -beş dakika, içi bir duvardan difrer duvara beş

imiş bu kale sur*

larının temelleri

hâlâ görünmekte­

dir. Kale içinde

hamam yeri de

vardır* Bu kale

yüz sene evvelisi

ne kadar duru­

yormuş 11). (Ş. 49)

Yeniçeriler ve

sipahiler, surun

üstüne yumurta

koyarak karabi­

nalarla bunu ni-

ş a n alırlarmış

Haydar han ın

türbesi, köyün

önünde ve düz­

lüktedir. Yeri be­

lirsiz olmuştur. Kö­

yün kabristanında

(H: 678 ve M:

1279 tarihli Sel-

çukiler devrine

ait mezar sandu­

kası vardır. Ta rıh

itibar ile değerli

ve eski olan bu

mezar taşının ya­

zıları okunmaktadır:

dakika mesafesinde

¡Şek il 49 — Bryrakdar Yeniçeri Muttafantn ojfhı 110

yadında Emin/

[1] Bu malûmatı hâlâ aaft olan yüz on Yadında Emin adında yeniçeri bayraktar Muatafa afanın ojlu söyledi. Emin b*na, giydifi yeleği göstererek bu babamın, tütün keaeaidir. Babam başına keçeden külâh örterdi. Kırmızı çizme giyerdi. Kadı biçimi şalvarın üstünü üç etek entari örterdi. Çubufun ucunda çanak kadar büyük lüleye tütül» doldurarak içerdi. Uzun boylu, kalın aeali pala bıyık bir yeniçeri idi. Erıuruma gelen Kayaeri tüccarlarını, Afşar aşiretinin tecavüzünden korumak için babam arkadaşlarile tüccarı selâmetle tehlikeli yerlerden geçirirdi. Bu gördüfün kalkan ve değnek onundur. Bu dernek ile babam Kırım harbinde Hasankale önlerinde dört Moakofu öldürmüştür.

Bir hatıra olmak üzre yeniçeri Muştalanın, oğluyla beraber değnek ve kalkanını» resmi konuldu.

Page 175: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 176 -Yarı şudur. (Ş. 50)

[1] ^ ,y» »— ^ Jl* y 4ay*‘<s* ~}yI • * # •

Aı y*—. y a;«, j î l j l j l y ^ A ir/ MM I -*•.•■'

(Ş u ; Kuli beyin kızı Mal hatunun mezarı olduğunu yazmaktadır.)

Köylülerin rivayetine yöre Haydar han bu köye aşiretile gelerek kale

-yaptırmış kendisi babayiğit bir türk kahramanı imiş bunun himayesine civar

köylerde girmiş (Haydar han, Haydar baba [2] adile söylenen bu zata

köylüler esatiri bir kuvvet atfetmişlerdir. Haydar han dev gibi bir peh­

livan, at üstünde kartal gibi uçan bir binici imiş. Cirit oyununda hari­

kulade maharet sahibi imiş. Ciritciligi hakkında köylüler der ki:

¡Şek il : 50 — Hayderl köyünde Selçukilerden kalma mezar taşı. H . 678j

(Haydar han ölürken vasiyet etmiş, benim mezarım cirit meydanında

ve ciritcilerin allan ayağı altında kalsın) bu vasiyetini köylüler tutmamış-

[1| Bey lafzının altıyüz elli yedi aenedenberi ve bundan daha evvelde kullanıldığı bu vesika ile sabittir.

|2] Baba Türklerce, evliya mertebesine yükselmiş olan zatlara verilen birünvandır.

Nitekim Haydar han bidayette köyün beyi iken kahraman ve yiftitlifi, tavır ve hareke­

tinde civanmertlifi. çarçabuk köylülerce yüksek sıfatlar verilmiş ve öldükten sonra

-(Haydar Baba) diyerek evliyalıft'na inanmışlardır.

Page 176: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 177 —1ar mezarını bir kümbet içine almışlar. Fakat sonradan bu yıkılmış mezarının

yeri düzlük olduğundan burasını cirit meydanı yapmışlar böylece (Haydar

han) ın vasiyeti yerine gelmiştir (1).

Haydar Hanın vakfı da, Kümbet köyünde olduğu gibi sipahi zorbalarının

tecavüzüne uğramıştır. Nitekim buna ait, Hüseyin defterinde böyle şerh etmiştir.

(Erzurum beylerbeyisi Mustafa paşa suddei saadetime mektup gönderip

iki bin altı yüz akçelik Haydar nam kariyenin malikânesi Haydar han zaviyesi vakfı olup mahsulâtını erbabı timar zaptedip vakfa nesne ait

olmamağın kariyei mezburenin iki bin altı yüz akçe malikâne kılıç timar

olup Yakitp nam kimesneye verilmeği ricasında dahi etmekte zikrolunan

zaviye eşkinci kılıç timar olmak üzere Eniri Şerif ile tashih edilmiştir.)

1073 hicri sene.

Bunun izahına gelince: Erzurum, beyler beyisi Mustafa paşa, .U’ftf Sultan Mehmede gönderdiği mektubunda Haydar hanın, vakıf malikânesi olan

Haydarı köyünün hasılâtını sipahiler usulsüz ve zorbalıkla zaptettiklerinden

dolayı sipahilerin Eşkinci Kılıç Timar yâni bilfiil harbe koşan sınıfına

verilmesinirica etmiş, Padişahta eşkinci'sipahilerinden Yakubü verilme­

sini emrederek bunun, üzerine kayıt yürütülmüştür. Vakfa ait olan hası­

lat da, zaviyedarına verilmesi emredilmiştir. '

Erzurumda, Saltık oğulları yerleştikten sonra Maveraünnehirden . ardı,

arası kesilmeyen bir Türk muhacereti baş gösterdiğinden, Pasin ve

Erzurum ovalarının boş köşelerini yavaş yavaş doldurmuşlar,ı oymaklarile

beyler, Özbek gibi Haydar gibi köyleri kurarak yerleşmişlerdir. Bazı

ehemmiyetli heyier, Erzurum Emirlerinin uzak bir himayesi altında yarı

müstakil şekilde köylerinin, etrafını surla tahkim ederek orta zaman

derebeylik sisteminin küçük bir nümunesini göstermişlerdir* Haydarı

köyüne yakın Kevgiri köyünün de böyle Haydarı gibi kale duvarile

çevrilmiş ve hâlâ sur duvarları görünmektedir. [2] Haydarı köyü Erzuru-

mun üç buçuk saat garbtndadır.

Bu köyün şimali garbisine düşen ve üç saat mesafede bulunan Cinis

köyüne varılır.

[1| Haydarılar yakın zamana kadar F.rzurumun en meşhur ciritçileri idi.(?] Türkiyenin meşhur çelik aularıoın bulunduğu yer olan kevgiri tor duvarlarile

mağaralarını göremedim. Bu koy ite alâkadar olan lise Fransızca öğretmeni Cevdctten

aldığım malûmatta köyde bunlardan başka yazılı ne eski mezar taşı ve ne kale

■kitabeleri vardır.12

Page 177: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

, - 178 -

Cinis köyü, Erzurumun yedi saat garbinde; palan döken silsilesini»

eteğindedir. Bu silsile köy önünde alçalır güzel yaylalar teşkil eder ki

köylüler buraya Düz yurt derler. Köy büyüktür. Akar sulan ağaçlar*

çoktur. Erzurum köyleri içinde bunun kadar ağaçlı ve sulu köy yoktur.

Bu yüzden sebze, kavun, karpuz bostanları çoktur. Uzak ve yakın köylü­

lerin çoğu sebze ihtiyacını bu cinis köyünden tedarik ederler. Köy eskidir.

Etrafını kaynatma sur duvarları çevirmiştir. Bu gün, bu duvarların

temelleri köyün ötesinde berisinde görünmektedir. Temel izleri takip

edildikte bunun geniş bir arazîyi çevresi içine aldığı anlaşılır.

Köyün ortasında yüksekliği 30 çevresi 283 metro genişliğinde bir

Höyük vardır. İçinden insan kemikleri. Kömür, çanak, çömlek parçaları.

Bakır ve altın paralar çıkmaktadır. [1] Tepesi, evvelce daha geniş bir

yer kaplıyormuş, usulsüz bir surette eşilme neticesinde bir kısmı

düzlenmiştir. Tepenin mühim yeri henüz el sürülmemiş bir haldedir.

İlmî bir şekilde hafriyat yapılırsa buradan bir çok kıymetli asarın çıka*

cağına şüphe yoktur.

Cinis eski bir Türk köyüdür. Burada büyük harpten evvel, iki tane

eski Türk mezar taşları bulunuyormuş. Köyün yakınında, eski bir köy

harabesi vardır.

Tarihin uzak devrini yaşatan köydeki tepenin mevcudiyeti, köyün

bir çok hadiseler geçirdiğini hatırlatmaktadır. Ancak tepe tetkik

edildikten sonra bu karanlık devir oldukça aydınlanmış olur.

Cinis in, garbında yarım saatlik mesafede tarasavari bir tepe üstüne

tırmanmış gibi görünen, Merdiven köyü görünür.

Hüseyin, defterinde, Merdiven köyünde, Mehmet şeyh adında eski bir

Türk zahidinin mezarı olduğunu yazmıştır. Köylüler bunun evliyalığına

işaret ederek Kandil baba demiştirler. Kayıtlarda böyledir:

(Zaviyei Mehmet şeyh der karyei merdiven : )

Suretinde yazılmıştır. Bunun mezarı, köyün üstündeki sırttadır.

Mezar taşı yoktur. Köyün birbuçuk saat garbında ve dere içinde Pirtin köyü vardır. Köyün ilerisinde tepeler üstünde, eski kale duvarlar»

görünmektedir. Buradan para, çanak ve çömlek gibi eski eşyalar çıkmak*

(1] Bu çıksa bskır parslardan köylüler iki tanesioi bana gösterdiler tatbikatımda

bunların bizantin devrine ait paralar oldufu anlaşıldı. Doksan yaşında Teyfor adında

bir ihtiyar bu tepeden, taştan yapılmış bir öküz başını heykelini bir Ingiliz seyyahıma

çıkarıp götürdüğünü görmüştür.

Page 178: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 179 —tadır. Hafriyat yapılırsa daha nice tarihî asarın çıkması memûldür.

Pirtifl de eski bir Türk evliyası olan Akbaba adında bir zatın kitabesiz

mezarı bulunmaktadır.

Erzurumun sekiz saat garbında şosenin şimalinde, Kara suyun kenarında

Kâgdariç köyü vardır. [1]

(Hüseyin) defterinde Kâgdariç hakkında şu malûmat vardır.

(Kalei Kâgdariç süfelâ tabi serçeme, karyei mezbure tarikiâm üzerinde

olduğundan gayri kurbunda cari serçeme demekle maruf derenin tuğyan

üzere olup kadimi köprü yıkılıp tamir ve termim eden kimesne olmamakla

tamir ve termimi tekâlifi örfiyeden muaf olmak üzere taahüt ettiklerini

mukaddema Erzurum Kadısı Mevlâna Fahteddin, daileri ilâm etmeğin

hâlâ cısrı mezburu tamir etmek üzere tekâlifi örfiyeden muaf olup hiç

) bir kimesne duhul ve taarruz etmemesini mevlânai müşarünleyhin 795

tarihli emrişerıfi üzere)

Bu şerhten anlaşılan şudur: Kâgdariçin (H: 993 M: 1586 senesinde

kale halinde bulunduğu ve Serçeme köyü ahalisine, dere üstündeki

köprünün tamiri için emir verilmiş. Ve buna mukabil kendilerinden hiç

bir suretle tekalif alınmıyacaktır.

Erzurum, Trabzon şosesinin yirmi dakika şimalinde, bir tepe üstünde

bir türbe vardır. Bu evreni köyünün karşısındadır, Erzurumun 6 saat

şimali garbisindedir.

Türbe, kümbet biçimindedir. Erzurumdaki kümbetlerden en aşağı

yüz elli sene sonra, yani ondördüncü asrın sonlarına doğru yapıldığı

vaziyetinden anlaşılmaktadır. Türbe, kümbet şeklinin sona erdiğini gös­

terir, mimari intikaldir. Şekil itibarile Erzurum, diğer yerlerdekilerle (Ş. 51)

hemen bir biçimde bulunan, fakat tezyinat itibarile farklar gösteren

kümbetlerden, bu kümbet şekil ve biçim itibarile ayrılır. Bunda tezyinat

hiç yok gibidir. Müstatil şeklinde, geniş satıhlarla çevrilmiş olan bu

kümbette kitabe, mezar taşı yoktur, iki kattır. Altı mezardır. (2] Bu

türbenin kime ait olduğu anlaşılamadı. Kayıtlarda b’ırşey yoktur. Ya

|1] Bu köydeki kale duvarlarile biti yazılı dikerleri yazısız, üzerlerinde kılıç,

kama resimleri mahkük, Selçuk sandukalarını, Erzurum ilk tedrisat müfettişlerinden

Yeşil oflu Abmet görmüş ve lıana anlatmıştır. Köyleri gezerken bu köyde eski şeylerin bulunduğunu zannetmediğimden, köyün önünden geçerek içine uğramamıştım.

Sonradan kayıtlara baktığımda köyün eski olduğu anlaşıldı.[2 ] Büyük harpte Ruslar buraları aldıktan sonra bu kümbetin sandukasını söküp

götürdüklerini köylüler söylemektedir.

Page 179: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 180 —harpte şehit düşen veyahutta bu civar köylerin derebeyi olan bir Türk

büyüğünün mezarı olduğu muhakkaktır.

Türbenin ikin­

ci katı, türbedar

veyahut zaviye-

darın barınma­

sına mahsus bir

yerdir. Bu yüz­

den türbenin

malikânesi ol*

ması i c a b e *

der. [1]

Erzurumun üç

buçuk saat gar­

bına düşen T ev- ricifc, Tebrizcik köyünün mezar*

lığında iki tane

Selçuk tarzında

sandukalar var­

dır.

Bunlardan bi­

risi Ahi Abdur­rahman in oglu

(Ş. 52 - 53).

¡Şekil : 51 — Evreni köyü karşıtında tepe ¡¡»tünde yıkık türbej

Mehmet'in mezar taşıdır ki okunabilen yazısı şudur :

.rjl } *4 1

>> j.f Jl

661 H

(1 ] Kim lıiliri' bunun da ınalikûoesi vaktiyle hangi mütegallibe bir sipahi agaaımn

eline geçmiştir. Esasen Erzurumun olsun, diğer vilâyetlerin olun Osmanlılar eskiden

beri böyle tarihî türbelerin evkafını tamamen tescil ve kayıt etmemiştirler- Burada

olduğu gibi, Ahlat kitabelerini yazarken, oradaki türbelerio evkafına ait kayıtları

İstanbul ve mahallî evkaf kuyudatında görmediğim _ gibi Erzurum. Evkafını H : 1000

senesinde yazan, Hüseyin defterinde de buranın evkafını eksik yazmıştır.

Page 180: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

181

I

/Şekil : 52 — Tex>ricik köyünde Ahilere ait mezar taşları}

lŞekil : 53 Bu taşlardan şahideli ve tandukanm başında kandil şekli}

Page 181: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 182 —

«¿A

Bundan anlaşılıyor ki Erzurumda Ahiler Hî 600 senesi içinde yaşa­

mışlardır. Diğer taşta okunabilen yazılar:. . . j i i I *4İ' I

, . . «dbl Jl

(670) wH"'

Baştarafta Mahmuduş Şem’i yazılıdır.

Diğer yazılar çok silik olduğundan adlarını okumak mümkün olmadı.

Taşların şekil, nakış, yazıları birbirinin eşi olduğundan Ahi ailesine mensup

mezarlardır. Bu taşların başlarında yanar şeklinde kandil ve diğerinde

Kur'an kitabının şekli vardır.

Mezarlıkta iki tane daha büyle eski dikili büyük taşlar varmış,

yazıları bunlardan daha eski, kabartma, kûfî yazısı imiş, büyük harpte

buraların işgalin­

de Ruslar tarafın­

dan Alaca köyün­

de fırın yapdıkla-

rından, bu taşları

orada kullanmış­

lardır [1].

Bu köyden son­ra Erzurumun üç

buçuk saat şimali garbisinde Elifti- hindi köyüne gi­

derek, köyün ya* nındaki mezarlık­ta dört tane eski

mezar taşı gör­

düm, bunlardan

ikisi şahideli yâni dikili, diğer ikisi

Selçuk tarzında

sandukadır. Yazı yalnız birisinde

vardır. (Ş. 54).(Ş e k il: 54 - Ebülhindi köyü mezarlığında Selçuk biçimi

Sandukalardan b iri)

[ I ] Bu köyden sonra Alaca köyüne gittiğimde köylülerden taflan sordum. Ruslar terkettikten sonra fırının yıkıldığını ve kırık tafların her biri, bir tarafa götürüldüğünü söylediler.

Page 182: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 183 —Yazısı :

J »;—■ ?y * ~ yül^yi

7 İM) <**(«-*— J ¿^*41— V l j i l f Jl OU (Okunamadı)

Adını okuyamadığımdan dolayı bu mezar hakkında bir şey yazılamaz [1 ].

Köyün etrafındaki düzlükte dağa doğru Çukur yurt, Düz yurt gribi

otlak adları vardır. Bundan anlaşılır ki Türk aşiretleri henüz bu köyleri

kurmadan önce, buralarda gezip dolaştıkları hatıra gelir. Köyün şimalin*

deki dağın dibinde Ortozi köyü bulunur ki burada Ortozi Baba adında

eski bir Türk evliyasının mezarı bulunmaktadır. Köy de bu zatın adını

almıştır. Köyün başka adı olmadığından bu büyük adamın köyü kurduğu

anlaşılır.

Hüseyin defterinde Ortoziden bahsetmemiştir. Erzurum evkaf muhasebe

defterinde böyledir: (Zaviyei Ortozi der kariyei Ortozi der kazai Erzurum

der fermanı Esseyid Abdurrahman efendi zaviyedar mezbur.)

Bu kayıttan anlaşılıyor ki Ortozi Baha'nın köyde türbesi ve zaviyedarı

vermiş. Yukarıda bir kaç defa yazıldığı gibi, kümbetlere zaviye denilmek*

tedir. Bunlar iki kat olup altı metfen, ikinci katı mihraplı, üstü kubbeli

pencereli bir odadır ki burada zaviyedar yâni türbe bekçisi yatar kalkar.

Mübarek günlerde şeyhler, dervişler ölünün vakfından yemek yer dua

ederler ve türbedar da daimi surette ölünün mumunu yakar. Mezarın

temizliğine bakar. Ziyaretçilere mezarı gösterir ve her ziyaretçi de

türbedarın çekmecesine beş on para atar ve getirdiği mumu elile yakar.

Bu köyden sonra Karaza uğradım, kitabın başında izahat verilmiştir.

Osmanlılar zamanında, bundan iki yüz sene önce Karaz, ovanın« orta ve

şimal köylerinin idare merkezi olduğunu kayıtlar göstermektedir. Mesela;

Evreni tâbi Karaz, Salasor tabi Karaz gibi bundan bir çok köylerin

idarece Karaza bağlı olduğu anlaşılır.

Erzuruma iki buçuk saat mesafede olan Mülk adındaki köyde bir

türbe olduğu Erzurum evkaf muhasebesi defterinden anlaşılmaktadır,

defterde böyledir.

Vakıf

(Zaviyei kariyei Mülk tâbii Erzurum der fermanı Mustafa bin Mehmet

Şerif ba şartı vaiz zaviyedarı vakfı mezbur rüyet muhasebesine 1266

[İJ Bu ad'n Mea’ut bin Halef olduğunu diyenler varsa da, ben bu taşta bu ada

benzer böyle harfler (örmedim, resme bakılırsa ( f ) harfleri birza belli olmaktadır.

Bundan sonra ¿U) okunmaktadır.

Page 183: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

muharreminin gayesine kadar bedeli aşar çiftlik der kariyei Mülk tâbi» Erzurum, hasılatı: 560 kuruş.)

Mülk adı Melik adının bozulmuş şekli olsa gerektir. Bunun öz ad>

yüzlerce senenin geçmesinden dolayı unutulmuş yalnız unvanı olan

Melik kalmıştır. Bunun mezarı köyde yıkılmıştır. Sağlığında vakfettiği

çiftliğin hasılatını camide vaizeden hocaya bağlamıştır. Bu köyün

yanında Tiurik köyü Hundi Hatunun malikânesi vakfıdır. Eski bir

eser kalmamıştır. Yalnız köylüler, köyün yanındaki soğuk bir su kaynağı­nın eskiden beri Hacce Hatun çeşmesi olduğunu söylemektedirler. Bunun

Hundi Hatun olduğuna şüphe yoktur. Nitekim Kân köyünde çeşmesi vardır ki İbrahim Paşa vakfiyesinde Hundi Hatun çeşmesi olarak yazılmıştır.

Erzurumun dört saat şimalinde Vmudum baba köyile (Kârur) mağarası

vardır. Vnıudum, köyü, dağın eteğindedir. Kârur mağarası ise bu köyün

yarım saat garbında, dağın dirsek teşkil ettiği yerdedir.

Vnıudum baba, adında bir Türk büyüğü buraya gelip yerleşmiş ve burada ölmüştür. Köy de bunun adını almı ştır. [1]

Hüseyin defterinde :

Umudum tabii Karas vakfı zaviyei mezbur.

Vnıudum köyünün, Umudum baba zaviyesine vakfediidiğini gösterir. Erzurum Evkaf muhasebe defterinde ise :

Vakıf

(Zaviye, camii şerif Esseydi Umudum baba der karyei Umudum

tabii Erzurum der fermanı Elhaç Mustafa Elhaç Ahmet ve Mehmet müşterek

mütevellisi vakfı mezbur rüyet muhasebesi 1266 muharremi.Hasılat bedeli aşarı vakfı mezbur

4000 Bedeli aşar karyei Umudum5000 Bedeli » » bahtı

9000

Masarifat

600 Vazifei imam camii şerif

200 * müezzin camii şerif

[1] Evliya C: 2 S 341 de (Umudum dede karyesine geldik bir gûhu bölendin

dameoinde yüz haneli mamur ve abadan bir köydür Umudum dede metfun olup ziyaret-

gihıhasü avamdır). Bundan anlaşılıyor ki (Umudum dede) halk sollerinden bir

zatmış.

Bu köyün şimali şarkisinde Dumlu ziyareti vardır ki kitabın başında bundan bahsedildiğinden burada tekrar edilmesine lüzum kalmadı.

— 184 _

Page 184: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

72 Baha Şem’i Rûgen camiişerif

220 » • Asel »

48 » » Rûgen »50 * Kurban

150 Masarifi müteferrika

410 Masarifatı tamir ve termimatı camiişerifBu hesaptan sonra evkaf dairesi de hissesini aldıktan sonra mütevell»

5400 kuruş verilmiştir.

Umudum [1] İtaba Haydar hart, Özbek, Örtözü ve diğer yazdığım

Türk büyükleri gibi eskidir; evlâtlatları elinde görünen, beraat, ferman

mahkeme ilâmlarından anlaşılıyor ki bununda diğerleri gibi vakfiyesi kayda

geçmemiştir. H: 1212 de ikinci Sultan Mahmut un tuğrasını taşıyan bir

ilâmda deniliyor ki (Umudum baba evlâdı arasında vakfiyesi müseccel

olmadığı) H: 1252 Erzurum evkaf muhasebe pusulasında da (vakfı mezbur

evkafı kadimeden olup sicillât ve mahkemede vakfiyesi yoktur) diye

yazılmıştır. Bir çok ilâm, beraatlerde ve tapu kuyutlarinda, sınır namede

Umudum babanın, vakfettiği Umudum, Hins Kirinç, Danişment, köyleriyle

birçok otlakların, Umudum zaviye ve camiine vakfedildiği anlaşılmak­

tadır. Evlâdı arasında evvelce, (Umudum) un vakıfnamesi varmış; buna binaen ilâm, beraat, sınırname buna göre tanzim edilmiştir.

Umudum köyünün eski olduğu vaziyetinden belli olmaktadır |2] bu köyün içinde kale duvarlarının temelleri görünmektedir.

Köyün şarkında bir sırtta bulunan. Sofular mezarlığında iki tane eski

Selçuk biçiminde, taş sanduka bulunmaktadır. Yazıları erimiştir.Yine köyün garbi şimalindeki mezarlıkta da iki tane yine Selçuk

sandukalar! görünmektedir. Bunların da yazıları çok silinmiştir, (şekil 55)

Umudum un mezarı, yaptırmış olduğu camiin içindedir [3] yedi tane olup taş dikmedir. [4] Bu camiin yanında yaaısız büyük bir Selçuk sandukası vardır ki bunu da köylüler musalla taşı olarak kullanmaktadırlar.

[1] Umudum • Ummak maşlarından bir şeyin verilmesini ummak, arzu etmek,

istemek demektir.[2] Bu köyü gezip dolaştıran Umudum baba hakkında malûmat toplamak için

elinden gelen . yardımı esirgemeyen ve bo aileye mensup Erzurum tatbikat oka İn

öğretmenlerinden arkadaşım Hüseyin Erverdiye burada açıkça teşekkür ederim.[S] Bu cami eski halioi kaybetmiş sonradan adî duvarla yapılmıştır. Üstünü*

örtüğü de ağaç olup damdır. Yani kubbeli değildir[4] Bunlar da sonradan bu hale geldiği vaziyeti göstermektedir. Taşlar mezarın

baş ve ayak uçlarını iğreti bir halde konulmuştur. Yalnız bir taşta silik kabartma­yası ile bir kandil resmi vardır ki bu da 400 senelik birşeydir. Eskilik itibarile sert taştan yapılmış şamdan olup dört köşelidir.

- 185 —

Page 185: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Umudum baba ya mevkuf köylere, sipahilerin haklarından fazla olarak

« I uzattıkları ilâmlardan anlaşılmaktadır. l ’mudum babanın, zaviyedar

ve mütevellileri

arasında, vakfı âşa*

rın hisseleri hak*

kında uzun, uza­

dıya davaya düş­

müşler, bu yüzden

fermanlar, ilâmlar,

beraatlerle hisse­

darlar hak kazan­

mağa uğraşmış­

lardır. [1] (Umu­

dum baba) nın

vakfiyesini ihtiyar­

lardan görenler

yoktur. Kulaktan

kulağa silsile na­

me, vakfiyesini

işitenlerin sözlerine (göre Umudum baba Peşinlerde medfun olan yağan babanın arkadaşı imiş bunlar yedi tane imişler.)

Diğer bir söylenişe göre (Umudum baba Kayıhan aşiretinin büyükle-

rindenmiş. Pasinlerde bu aşiret otururken Umudum baba buraya gelerek bu köyü şenlendirmiştir.) diyorlar

Bu iki rivayetin birinden birini kabul etmemize elde vesika olmadığından bu iki rivayeti de kabul etmek lâzımdır. Eğer (Yağan baba1 ile gelmiş

ise bunun vakfiyesi olduğundan (H: 440) a doğru geldiği anlaşılır. Yok

«ğ e r (Kayıhan) kabilesine mensup ise bu kabilenin de (H: 623 veya 24

senelerinde yukarı pasinde yani Erzuruma çok yakın olan yerinde

■oturduklarından (Umudum) un da bu tarihte köye geldiği anlaşılır.

Muhakkak olan birşey varsa o da; (Umudum) un Erzurumda devamlı

b ir türk hâkimiyetinin kuruluşu başlarında gelmiş olmasıdır. Buda 11 ve 12 inci asırların arasındadır.

Bu köyün garbında yirmi dakika mesafede olan Karur mağarası

[1] Bu kâğıtlardan evlâdı elinde bulunanları birer, birer gözden geçirdim.

Zaviyedarların, ana, baba, dedelerinin adlarının sıralanışına bakılırsa ıUmudum baba nın

•eski, tarihî bir şahsiyet oldufu anlaşılmaktadır.

¡Şek il : 55 — Umudum köyü S ofile r mezarlığında Selçuk

biçimi tandukaj

Page 186: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

*

bulunmaktadır. Bu mağara büyük bir kayanın sarp olan yüzünde oyulmuş* tur. Mağaraların birisi büyük, diğeri küçüktür. Bunlar da yazı ve tezyinat yoktur. Küçüğünde oyulmuş'ocak vardır. Vaktile küçük olup da zamanla

büyümüş olan pencere veyahut mazgal deliği görünmektedir. Etrafı gö* zetlemek için yapılmış olması ihtimali vardır. Büyük mağaranın tavanında

bir at ayağının

altı kabartma ola­

rak görünmekte­

dir. Bu kayanın

üstünde harap

bir bina vardır.

Buradan Erzurum

ovasının şimal ve

garp tarafı bütün

görünmekte d i r .

' Ş . 56)

Hüseyin defte

rinde bu yıkık

yerin zaviye ol­

duğunu kaydet­

mektedir. N ite­

kim defterde böy-

ledir : (Zaviyei

Karur meşihatı der

tasarrufu derviş

Şeref ber mucib

defteri atik.)

Yazılışında (H.

1000) senesinde

Korurun türbesi

harap olmadığını

ve türbedarin Dfr- (Şekil : 56 — Kârur Mağaratt}

i 'İş Şeref adında birisi olduğu anlaşılır.

Bu kayıda göre Karur adında bir Türk derebeyi bu mağara ve

zaviyeyi yapmıştır. Öldükten sonra türbesine bakmak için kendi adında köyün hasılatını vakfetmiştir, l'mudum Baba sınırında Karur köyünün hara­besi bulunduğu gibi, defterde de Der kariyei Karur yazılmıştır.

— 187 —

Page 187: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

188 —

Köylüler bu mağaraya ötedenberi Kavurun mağarası demektedirler. Türklerin Erzurum ovasında ilk yerleştiklerinde diğer köylerde olduğu

gribi Karur adında bir Türk beyi köyü ve mağarayı yaptıı mıştır. Tepedeki

yıkık türbesi kışlık ikametin mahsus bir yerdir, öldükten sonra buraya

[Şekil : 57 — Kântrun iürbeti;gömülmüş türbe halini almıştır ($. 57) ve mağarada yazın eğleştiği maha!- dir. Vaziye töyle gösterir ki Karur ünlü bir Türk beyi imiş, çünkü mağara ovanın üçte ikisine hakim bir mevkide olması gidip gelenlerden baç almağa müsait bir mahaldir. Orta zaman tarihinde bu küçük Türk dere* beylerinin dikkate şayan yaşayışlarını hatırlatan bu mağara, bunların garip ve esrarengiz maceralarını saklayan taşlaşmış bir tarihtir.

i ’mudum liaba köyünün yanında Arzoti köyü bulunmakta ve burada iki yazısız sanduka görünmektedir, Arzoti, Ortozi gibi bir Türk beyinin kurduğu köyün olması ve adının bu köye verilmesi tahmin olunabilir.

Hülâsa : Erzurum köylerinde on beş günlük bir gezinti neticesinde tebarüz eden bir hakikat vardır ki, bu ovada bir çok gelip geçmiş, oturmuş kavimlerin bazılarının adları ancak tarihlerde kalmış, fakat yüz* lerce senelik burada yaşamış ve yaşamakta bulunan Türkler eserlerde, adlarile, taşile, toprağile Türkleştirmişler yabancı kavimlerin -Rum, Ermeni gibi* varlıkları bu kuvvetli akın, muhaceret, yerleşme karşısında erimiş, yok olmuştur.

Page 188: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Fütüvvetname

Ahilerin, Erzurumda 13 ve 14 üncü yüz yıllariçinde yaşamış olduklarını

gösteren mezar taşlarından yukarıda yazmıştık. Şimdi de Ahilerin Erzurumda

teşkil ettiği esnaf cemiyetlerinden bahsedilecektir.

Ahilerin, menşei hakkında henüz tarihleriniz lüzumu kadar izahat

vermemiş ise de 14 üncü yüz yılda Anadoluda sayahat eden ibni liatııta

uğradığı şehirlerde Ahi büyüklerinden ve bunların halk üzerinde kazandığı

nüfuz ve itibarı görüp yazmıştır. Ahilerin en ziyade siyasî bir teşekkül

olmaktan ziyade içtimai bir varlık gösterdiklerini ve Ahilik bir tarikat

olduğundan buraya girenler birbirlerine son derece yardım ve iyilikte

bulundukları yine seyyahın kitabından anlaşılmaktadır. Krzuruma geldiğin­

de şehirde Ahi Tornan adında yüz otuz yaşındaki şahsa misafir olmuş

ve Erzurumun Meliki Irak elinde bulunduğunu yazarken şehrin bü*

yüklüğünü sık, sık vukubulan harplerden dolayı yer yer harabelerin

mevcut olduğunu yazmıştır.

Ahilerin tarikat erkân ve âyinini gösteren Fütüvvetname adında bir ,

eser olduğu seyyah kitabında zikretmiştir. [1]Ahiler on dördüncü asırda AnUarada. bir hükümet halinde ortaya çık­

mış ve az zaman zarfında Osmanlı Padişahı üçüncü Muradt Hüdavendigâr tarafından âdeta muharebesiz bir surette ortadan kaldırılmıştır. Ankaradan sonra Kırşehir Ahilerin, tarikat bakımından mukaddes bir şehir olmuştur.

Çünkü tarikatın müessisi olan Ahi Evranın mezarı buradadır [2 ].

[1 ] Mecellei Umuru Belediyede C 1 S : 537 de Osman Nurinin Fütüvvetname

hakkında vesikalara istinaden mutaleatı vardır. Krzurumdaki Fütüvvetname buna benze­

mediğinden başlı başına tetkik edilip yazılmağa lâyık bir mevzudur.(2) Âli, Künhülahbar C : S. 63. (Müverrih Âli. (Ahi Evren) in hâl tercümesini

Hacı Bektaş Velinin Velâyetnamesinden alarak uzunca yazdığından bir hülâaaaını

geçiriyoruz. (Ahi Evren) büyük Alâaddin Keykubadın muasırıdır. Doğduğu yer belli

değildir. Bir müddet Konyada oturmuştur. Halktan kaçınır, gizli yaşarmış, sonra,

denizliye gitmiş, orada bahçıvanlıkla vakit geçirmiş, yine Konyaya gelmiş (Şemsi Tebrizî) ye

biat ederek tasavvuf ve dervişliğe intisap etmiş. Konya uleması bu halden gücenmişler

Alâaddine müracaat ederek (Ahi Evren) nin (Şemsi Tebrizî) ile aralarını açmasını

Page 189: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 190 —Ahi Evren, Kayscriye ve kırşehrinde debağ’ ık sanatını yaptığından

dolayı, debbağlann piri olmuştur.

Fütüvvetnameye gelince: Bu tarikata ait merasim ve usulden bahseden,

yan mukaddes sayılan din, an’ane, hurafe ile karışık, orta zamanda,

sanat hayatının, din ve tarikat prersipleri içinde yaşadığını gösteren, bu

eserin tarihî büyük bir kıymeti vardır. Ahilerden bahseden makalelerde

bu zikredildigi halde, metni izah edilip. olduğu gibi neşredilmediğin-

den Erzurumda bulduğum F ülüvvetname f l ] Ahiler hakkında, mühim bir

eksikliği doldurduğundan dolayı ehemmiyeti aşikârdır. Fütüvvttnıune, Ahi Evrenin debağlığa nasıl başladığı, onun evliya zümresine dahil olması

ve debağ esnafının, bütün esnafların üstünde bulunması Ahi Evrenin

debbağlann piri [2] ve Ahi tarikatının müessisi olması, geniş mânada bu

tarikatın müntesipleri ve âzaları tanıması, her esnafın şakirt alışı ve

birbirlerine yardımları ve sanatlarında yaptığı işlerin tarikatın emrettiği

şekilde olması, yânî sanatında sahtekârlık ve hilekârlık yapanların

tarikatın dergâhından tardedilmiş olması. Şakirtlikten, kalfa, ustalığa

çıkan hir adamın geçireceği tarikat imtihanları ve sonra bütün esnafların

şeyhleri, debağlar şeyhi önünde tarikatın tarif ettiği şekilde oturmaları,

debbağhane tekyesi mukaddes bir makam olduğundan burada esnaf

söylemişler. Süitin muvafakat etmiş (Ahi Evren) Sultana ve ulemaya darılarak, Konyayi

terk ederek denizliye donmuş, Sultan Alâaddin Keykubat Ahiyi darıtltığına müteessir

olarak. Sadraddini Konyıviyi göndererek, Konyaya getirmesini söyle. Sadreddin katıra

binerek Denizliye gider, görüşürler, beraberce Konyaya gelerek cuma namazını kılarlar.

Ahi Konyaya, darıldığından bu şehirde durmayıp Kayscriye gider. Debağlık ile geçinmeğe

başlamış. Renk, renk sahtiyan işlemiş. Bu halini çekemeyen bir adam Kayseri valisine

giderek aleyhinde şikâyette bulunur : ‘ Bir adam debbağhanede misafir olup deri işler,

miriye vergi vermez» dedi. Vali (Ahi Evreni) yanına çağırmak için adamlar gönderdi.

Bunl ar debbağhaneye gittiklerinde (Ahi Evren) in yanında bir ejderha gördüler. Korku­larından Kaçtılar. Bu ejderhanın ateş gibi parlayan gözlerinden kinaye olarak Ahi

(Evren) lakabını aldı. Kayseriyede çok durmayıp Kırşehrine hicret etti ve orada öldü.

(1) Fütüvvetnameyi, Erzurumun eakiden ve debbaglar şeyhi olan Ariften aldım,

[?] Orta zamanda garp hırıstiyan âleminde, her esnafın bir takım azizlerden doğdu­

ğunu iddia eder ve sanatlarının esasına kudsi an’aneler izafe ederlerdi. Ahiler tarikat

saliki olmakla beraber zemin ve zamanı müsait buldukça şehirlerin 13 üncü asırla 14 üncü

asrıa ortalarına doğru siyasi ve askeri nüfuz sahibi olarak şehirlerin idaresini ele

almışlardır. Tarihçe malûm olan Ahilerin Ankaradaki hükümeti ile Erzurum mezar

kitabelerinde görünen, Ahi Fahreddiuin şehirde oynamış olduğu siyasî ve askeri rolünün

ehemmiyetini bildirmektedir.

Page 190: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 191 —

şeyhleri toplanıp fûtuvetname okunması ve pirin emrettiği maddelerde»

dışarıya çıkılmamağı emreden bir usul ve rehberdir.

Erzurumda, debağlar şeyhinin esnaf üzerinde nüfuz ve icraatı mutlak

bir surette idi. Sanatında hilekârlık eden esnafın dükkânı kapattırılır,

çürük ve hileli yaptığı iş ibret olmak üzere dükkânının kapısı üstüne

çivilenerek teşhir edilirdi [1],

Bu yüzden sanatkârların iyi yetişmesi, sağlam ve dayanıklı eşyaların

yapılması bu tarikatın otoritesi sayesinde mümkün olmuştu.

Ahi Evren in, neslinden bulunan adamlar her sene Erzuruma gelerek,

Ahi Evrenin Ktrşehirdeki türbesindeki, kuyudan bir desti su getirerek.

Mehdi Abbasın, mescidi üzerinde yapılan camiin minaresine asarlar,

böylece şehirde sığırcık kuşlarının çoğalması ve bu yüzden Ahi Evrenin duası berekâtile çekirge afatından şehrin masun kalması temin olunurdu (2)

Âh i E vven hülefası her sene, Erzuruma gelişinde, debağlar, tekkesinde büyük

bir merasim başlardı. Bütün esnaf şeyhleri istikbaline koşar ve tekkede

ellerini öperler ve dualar ederler, tekkede saklı olan tarikat bayrağı

çıkarılarak tekkenin kapısına asılırdı. Bu ziyaretler ve merasim bittikten

sonra bütün şeyhler esnaflarile beraber Ahdurrahman ( l O Z İ y e giderek.

Sultan sekisinde, kazanlar kurulur kuzular kesilir pilâvlar pişer. Somatlar

çekilirdi. Yemekten sonra ustalığa çıkmış sanatkârlardan kaç tane varsa

bunlar halifenin önüne diz çökmüşler, diğer esnaflar halka çevirmişler

ve dizleri üstünde ellerini kovmuşlardır. Debağlar şeyhi halifeye, tarikata

yeni giren bu ustaları takdim eder. Halife dua ederek şed peştemallari

bellerine bağlayarak enselerine birer sille vurur, bunlar da halifeden

başlıyarak bütün şeyhlerin elini öptükten sonra ustalık izni verilmiş

olur.

Gerek fütüvvetnamenin mealinden olsun ve gerek işidip görenlerden

topladığım bu merasim eşkâlini bitirdikten sonra asıl olan fütüvvetnameye

geçelim.

Fütüvvetname böyle başlar: kas.jL-*'j * ^ •■*•)

neslinden Şiyt Aleyhisselâm oldu.) diye peygamberlerin adlarını saydıktan

sonra sıra bizim Peygambere gelir veceddini sıralar ve der k i : (Abtül-

|1] Büyük barbe kadar kavaflar çarşısındaki iki kapılı kahvenin kapısı üstünde

böyle çürük maldan yapılmış üç dört ayakkapııın ortasından diliaerek çivilenmiş

olarak dururdu*

[2] Kudai an’anenin yarattığı bu âdet H : 1300 senesine kadar devam etmiştir.

Page 191: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 192 —

anuttalibin iki oğlu oldu biri Abdullah ve biri de Abbas Radiyallahuanhu-

«nadır. Andan dahi Ahi Evren Hazretleri oldu asıl ismi şerifleri sultan

Mahmuttu, Ahi Evran olmağa sebep bu olduki: Sultanımız Sultanı Enbiya

Sallallahü Aleyhivesellem Hazretleri buyurdular ki: cemi Eshabı cemedip,

Bedrıhunin gazasına öç güne kadar silâhlarınızı hazır edin dedikte, ol

« e d i ş t e amcası Hazreti Abbasi Ekbere alemi şerifi size ihale eyledim,

buyurunca hemen ayak özere kalkıp Yaresulallah pek piri fani oldum

oğlum Sultan Mahmut benden kuvvetlidir. Alemi şerifi ana ihale edin

dedikte, bu kelâm hoş geldi. Bilâlı Habeşî buyurdular ki varın alemi

şerifi getürün dedikte, getirdiler. Alemi şerifin rikâbını, Sultan Mahmu-

dun boynuna hamail edip teslim ettiler. Onun için Resullallah AHİ

buyurdu ve AHİ EVRANSIN diyip ol zaman el kaldırıp dua ettiler ki cemi

esbap Cebrail, Mikâil ve İsrafil ve Azrail Aleyhisselâm vesair Melâikeler

bile itti ve buyurdular ki Hak canibinden bukadar inayet oldu bize ve

size dahi vasiyet edelim ve Resullallah buyurdular ki kalkın gazaya gidin

diye buyurdukta bir perşenbe gönü teveccüh ettiler varıp Hak ve Subhanehu

ve Taalâ Hazretleri evvelâ Sultan Ahi Evrene, saniyen cemi Eshaplara fırsat

verip fethettiler geldiler Resullallah suali şerif buyurdular ki Ya Ali ke-

remallahü veçhe! Ahi Sultan Mahmut gazada nice muharebe eyledi.

Y a Resullallah; bir alelmi şerifte, bir eli kılıçta her canibe dahi muha­

rebe eyledi, Evren gibi anın için ismine Sultan Ahi Evren buyurdular [1]

Esbaplar dahi bunu görünce her birerleri birer yadigâr verdiler.

Birer yeşil bayrak verdiler, Resullallah buyurdu ki Ya Ali sen

ne verirsin, dedikte, Allahın emri özere Resullallahın, kavli üze­

re kızım Rukiyeyi, amca moglu Sultan Ahi Evren hazretlerine verdim,

o l saat Resulullah nikâh hutbesini kıraat eyleyöp öç gön, öç gece nimet

çekilip, düğün ettiler bir gönde otuz uç koyun, ikinci gönde, otuz öç kara

keçi, üçüncü gönde otuz öç kara sığır kesilip, öç gönden sonra geldiler

el öptüler icazet aldılar yani musafaha ettiler Resulullah Aleyhivesellem

Ahi Evren Şeyh Mahmudun elini eline alıp, imamı Alinin mutbahına girdi­

ler, düğününde boğazlanan derileri ve gönleri mübarek elile ve mucize

•behresile birer, birer Sultan Ahi Evren Şeyh mahmuda teslim eyledi ve

«aucizatile dua eyledi, Hazreti Pir Ahi Evren bir gece ile bir gündüzde

Allahın keremi ile Elvan, Elvan ve türlü türlü renk etti, tamam ettikte

E r i n ö l ç ü , m i k y a s , b i ç i m , e n d a m t a r z e v r a n l ı , m ü e d d e b y a k ı ş ı k l ı b u n u n z i d d i

’ E v r a n s ı z , e n d a m s ı z . H a n t a l g a y r i m ü t e n a s i p y o l s u z E v r a n s ı z l ı k l e h ç e . 124

Page 192: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 193 —

her elvandan, bir tura bağladı, Resulullahın meclisi şerifine getirdi

Mübarek elile açtı cemi Eshab tahayyurde kaldılar ve temaşa kıldılar,

Hazreti Ali keremullahü veçhe bilâ perdah olduğu için içinden birisini

alıp asayı şerifiyle perdah eyledi, Sultan Ahi Evren ya resullulah şakird

sanatını tamam edip hizmetini üstadına beğendirince meyan beste iken

kemer besteliğe lâyık olmazmı? deyu buyurunca ol saatta Resulullah sallal-

lahu aleyhi ve sellem kenduye, Hazreti Cebrail aleyhisselâm kendi müba­

rek beline Şed bağlayıp desturu taalâdan niçe aldı ise mübarek, loncai

Şed bağlayıp icazet vermiştir, sonra sultan Ahi Evrana izin verdi. Otuz

iki esnafın pirinin belini bağlayıp el kaldırıp dua eyledi cümle otuz iki

esnafın pirleri bu tarika ve bu erkâna aşık oldular.

Aşık olanlar, bereketi halil niyaz etsinler, kisblerinde ve ti­

caretlerinde, cemi yol ve erkânı, Ahi Evren sultan ocağından talep etsinler.

Kiselerinde, ticaretlerinde bilcümle nef’ i âm olsunlar, deyu olzaman Resulal-

lahü sallallahü aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlardır ki Abbasi Ekber neslinden ta kıyamete değin otuz iki esnafın yolunu ve erkanını talimle

icra etsinler, deyu binaen alâzalik ba’dehu şöyle ına’ lûmolaki; sultan Ahi

Evren gelip Rum ve Rumudiyar ve bediyar, Şeyh Mahmut hazretleri ka*

dem bastılar, bir yerde karar etmediler Gülşehir nam diğeri, Kırşehir'inde

karar edip anda kârhâne bina ettiler, çok vilâyetlerde kerameti zahir

oldu. Kırşehir'ine kadem basdıklarında ayan ve ekâbir geldiler, ya dev-

letlû! bizim havftmız vardır bir ejderha peyda oldu, onun şerrinden bizi

halâs eyle deyu niyaz ettiler ve ejderhayı ona gösterdiler, dua edip ej­

derhanın yüzünü, yüzüne sürerek, ol ejderhayı kendine muti ve münkad

eyledi, Evran sensin deyip azize kendini teslim eyledi. Aziz Evran, Ahi

hazretleri ol ejderhanın boğazına zincir takıp, kerhanesinin tahtına bağ.

laytp, cümlenas böyle göricek, küllühüm muti olup, Ahi Evren Sultanın

kârına ve kisbine ocağının ve tarikatının devamına dua ve sena eylediler

ömrü şerifleri doksan üç yaşında darü fenadan, darübakaya teşrif buyur­

dular). Buraya kadar olan fütüvvetnamenin izahına gelince : Ahi Evren

peygamberin amcası Abbasın oğlu olduğunu ve Bedir gazasında bayrağı

taşıdığını, harpte çok yararlık gösterdiğinden Evren lakabını almış ve daha

evvelce peygamber bayrağı verirken de, Ahi Evrensin demişti. Ahi ve

Evren adlarının, peygamber tarafından verildiğini tekrar etmektedir.

Bu da Ahi tarikatının, büyüklüğünü anlatmak içindir. Muharebedeki ya­

rarlığına binaen ashap birer yeşil bayrak hediye etmişler. Ve Ali de

13

Page 193: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 194 —

kızı Rukiyeyi vermiş, böylece Ahi Evren Abbasın oğlu ve Alinin damadı

olmakla, bûyûk ashap mertebesine çıkarılmaktadır. Ve düğünde kesilen,

hayvanların derilerini Ahi Evren debagat ederek, renklere boyamış ve

böylece debağlığın menşei çıkmış oluyor, fakat biraz daha bu sanat»

kudsileştirmek için Alinin, asasile perdah ettiğini ve şakirttik yaptıktan

sonra, Ahi Evren, Alinin beline Şed, yani ustalık kuşağını bağlıyarak

Ahi Evren Aliden daha üstün vaziyete çıkarılıyor, bunu müteakip Ahi

Evren, otuz iki esnafın pirlerine şed bağlıyarak bütün pirlerin, piri olu*

yor. Bütün esnaflar içinde debagltk esnafı yükseliyor. Ahi Evren, Ana*

doluya gelerek birçok şehirleri dolaşıyor, nihayet Kırşehir’ine geldiğinde

orada bulunan bir ejderhadan korktuklarından, Ahi Evrene müracaat

ediyorlar. O da ejderhayı dua ile zararsız kılarak, açmış olduğu debağ-

haneye bağlıyor. Ahi Evrenin doğduğu ve nerden geldiği hakkında tarih*

terimiz birşey yazmazlar.

Kıinhülahbar dan naklen haşiyede hülâsa olarak yazdığım malûmattan

anlaşılıyor ki Ahi Evren hicretin altıyüz seneleri içinde yaşamıştır. Hacı

liektaş Veli, Sadrettin Konyavi, Sultan Alâetlin Keykubadın. yaşadıklar»

zamanda bu da varmış. Kün/lülahbar, bunun acem diyarından, Ruma gel­

diğini yazmakta, babası ve doğduğu yer hakkında bir şey demiyor.

Âşık Paşa tarihinin 200 inci shf. haşiyede şöyle yazılıdır.

(Orhangazi meşayihinden olan Ahi Evren mülûkü acemden bir zatın

oğludur. Anadoluya gelip — Kocaelide Geyveye mülhak — Akhisar

kasabasının müzafatından bir mevzide tavattun ile orada irtihal etmiştir)

bu kitapta öldüğü yeri bildirilmemiştir.

(Tacüttevarih, C. 2, S. 400) de yalnız iki satırlık malûmat verir ki:

(Eşşeyh Ahi Evren davatı mustecabe ve enfası müstetabe sahibi idi ke­

rameti ve havariki ol matlaı esrardan şarık olmuştur) bu rivayetlere

göre Ahi Evren büyük ve maneviyatta yükselmiş adamdır. Eütüwetnanır iki üç kat Ahi Evrenin mertebesini yükselterek peygamber derecesine

ulaştırmıştır.

Fütüvvetnamede kaldığımız yerden başlıyalım: (Hâza silsilename: sul­

tan Ahi Evrenden, Ahi Evliya oldu. Andan, Ahi Melik oldu andan, Ah»

Beşir oldu andan, Ahi Said oldu andan, Ahi Cüneyt oldu andan, tmam»

Cafer oldu andan, Sadık oldu andan, Ahi Evran Taran oldu, andan, Ah»

llyas, andan, ahi Gürcanî andan, Şeyh Kemal, andan, Şeyh Mehmed ahi

Page 194: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 195 —

andan, ahi şeyh Maksut, andan, ahi şeyh Nesuh, andan, şeyh Ayvan, andan,

ahi şeyh Musanın üç oğlu oldu. Biri Ahi Abbas, biri Ahi şeyh Mustafa,

biri Ahi şeyh Evliya oldu. Şeyh Evliyadan, ahi şeyh Hüseyin andan

ahi şeyh Mehmet andan, ahi Kasım, andan, ahi Nesuh andan ahi Musa,

andan, ahi İbrahim audan ahi Hüşeyin, andan , ahi şeyh Mehmet, andan

ahi şeyh Mustafa, andan, ahi şeyh İbrahim andan ahi şeyh Cafer andan

ahi Evliya andan ahi Musa andan ahi Ahmet andan karındaş Hüseyin an­

dan ahi şeyh Ömer andan, ahi şeyh İsmail efendi saliki ahret ve sahibi

hüsnü siyret ve mekremetine seza olan şeyh Musa hazretleri kadem bas*

atıştır, [1] bir esnaf beyninde Pirinin tarikatından ve fütüvvetinden hariç

hareketi vaki olursa dükkânını tağlik edip ba’ dehu, üç gün sonra tövbe­

kar olursa, izni birle fethedip ba’dehu mütemerrit olur ise marifeti şer’

ile tedip ve tarikata boyun verdirmeğe ve ihtimam edilmesi için pirler

böyle buyurmuşlardır ki

j LTJıj j l y Y l j * .L—«i»• ¿ ¡ y j j l j j l j ,^ ' l j j* w * w w " *

Jlj^l j ¿-‘«'Ij *— JLd! vv‘>

J l < Ü İ 4 ^ j ¿f* A j ' j j l

[2| . j.^Jİ4-k. jvf- yj jy if ' j

Der methi debbağan

Barekâllah tekyemiz buldu nizamı izzeti

Var olaki her gelen durdukça dünya kevniyeti

(1] Ahi Evrenin netlini gösteren bu silsileden anlaşıldığına göre fütüvvetaamede

ölen ve yerine geçen halifelerin adları yazılmıştır.

[2] Bu duanın hüiâaaaı :(Şeraiti mezkûra Fötûvvetuame hiç bozulup değişmez. Herkea bunun emrettiği

doğrulukdan ayrılmamalı, onların cetlerine dua ederler;- Cenabı hakka hamdederler.

Meşayih ve aülehayı, Allah dünyadan göçürür. O kimaeye ki kitap nazil oldu halkın

hayırlısı ve onun için faali hitap vardır. Ahi Evren Allahın aziz kulu debağların piri

Abbaaın neslinden gelmiştir) bu hep Ahi Evrenin Fütüvvetnamenin kudaiyetini an­

latan bir duadır.

Page 195: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Pişvamız hazreti Adem Safiyullahtır bizim

Lâcerem ol işledi ol baki san’ati

Nice gaip erleri âlemde gülbangin çeker

Pirimiz ol âli sultan Ibni Abbas hazreti

Hemdahi mansuru Âbiddir meyant bestemiz

Ana çıkar silsilemiz anlarız bu âdeti

Piri erkânı tarikat haşredek yad eyleriz.

Nimetuilah Ahi Evren Tanrının bir nimeti

Şugliya İhlâsla hizmet eden bu tekyeye

Halikın halis kulu Peygamberin has ümmeti4ı* I J ¿Vfi— 4»'l

ûL’j ' j lL l— jjl»* 4ıl«^l j »¿ I^ j 4«.—I» »LîJ ^ l l i j •» *4İ|IJı» ,.}L.V

* y . ) 4-lx <U I j l u e » J - f - û y~«> J Ş J* y jl* c - -aİ w» I i y t

lı •«-*»! e- O _,-**>• ¿)Lol ü' ' ^ ^ d*-

* «i»*-.jl* * * jf wa«> 41 f l j y jJı j**~»* i . » ı ./ .¿»-1 _j

J j l 0^J*.'*■ w*

r*_ — j ¿jyu* wl» l lı vlJt' jl» I w<lıjl t w*lıjl iı

J pVSCJUT J ¿ f U j — J J c d! U r Ul 4 lM a rlj J a

w>'jJ d l l k r j j l dM» I ıjl*^ j —j l - d l l j i 'Ç

Piri piran, azizi azizan kutbül’ariiin sultan Mahmut Ibni Abbas kuddusü

sırrehül’âziz, piri keşti cihan, kesti kadem, mübareki seyab kâmiyabü

dermeyanı âşıkan ve tekyenişini azizan, hümacihanı tadılan, Mahmut

Ahi Evren taksimi gurema hakikat, erkân buyurup, tertibi debagan

ve sair esnaflara buyurmuşlardır ki : Şecerei şeriflerinde Ahi sözü pir sözü, Ahi sözüne itimat etmeyenlerin üzerlerine pirlerin laneti olsun ve hak ılidaruıdan m*rdut olurlar. Vehabibullah Muhammedüimustafa aleyhis-

selâmın şefaatinden mahrum olurlar. Ve pirlerin bedduası onların üzerine

olsun ve her medinede mevcut olan debbagan fıkaraları ve sair bilcümle esnaf

fıkaraları, piri piran, azizi azizan sultan Mahmut Ahi Evren kuddüse sırrehül’a

zizin tertibetülfıkara biradetülbilâ desti sultan Ahi Evren küçüklerine ve

şeceretü şeriflerine itimat etmiyenlerin kendine zararı vardır. Şöyle malûm

ola ki: yakasın kesüp, bürkün alup, ocaktan merdud olmaz ise, pirlerin lâneti

ve bizim bedduamızı kabul etmiş olurlar. Pirlerin taksimi gureması budur ki:

- 196 —

[1 } Fütüvetnamevi yazanın adı.

Page 196: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 197 _

Ahi baba, hisse ala mümaneat olunmıya ve kethüda iki hisse ala, muhalefet

olunmıya ve yiğit başı iki hisse ala ve otuz yıllık üstatlar ikişer hisse

alalar ve yirmi yıllık üstatlar birer buçuk hisse alalar ve on beş yıllık

üstatlar birer hisse alalar ve on yıllık üstatlara hissenin rub’unu vireler.

Muhalefet olunmıya ve herkes halli halince teselli olunup tekyenişin

gülbanki Muhammediye hazır olalar, dua eyledikte pirlerin ismini yad

ideler gülbanki Muhammediye çekilip selâmet birle dagılalar, şöyle

malûm ola ki otuz yıllık ve yirmi yıllık üstadlar, Ahi önünde ellerini

sallayıp söz ile mücadele ider ise yakasın kesüb bürkün alıp tekrar

şak'ırtlige ¡neler, kabul etmiyecek olurlarsa reddoluna, on beş yıllık kalfa

serkeşlik ider ise tâzir olunduktan sonra makasın ve perdah ağacını

boğazına takıp tekye kapısına asup eşiğine yüz sürecek olursa üç günden

sonra suçu affoluna, sonra meclis idüb posta lâyık idüp oturdalar, şöyle malûm ola k i : debaghanemize lâyık olan deri ve eğer palamut ve eğer

mazı ve eğer yaprak ve eğer sair şeyler, cümle tüccarlar geldikte, tekye

kapısına yüklerin indirüp, Ahi Baba ve kethüda ve yiğit başı ve tekye

nişin yedlerine teslim oluna, bâdehu yegit başı cümle üstatları davet

idüp herkes hissesine gideler, anlar gittikten sonra Ahi baba ve yiğit

başı ve tekyenişin pazar idüp akçesini vireler, sonra, pirlerin buyurduğu

minval üzere taksim oluna, herkes hissesini dükkana ileteler; herkes halli

halince teselli hatır olunup gülbanki Muhammediye çekilip selâmet birle

dagılalar. Şöyle malûm ola ki: sair diyardan gelen üstatlar keçi ve koyun

ve oğlak derilerini cem idüp fıkaraya zulüm idüp, ziyade baha ile alırlar

imiş Allahütaâlâ ve Resulün ahkâmı şer’ iyesini icra ideler, Kadı efendiler;

kutbü’arifin Sultan Mahmut Ahi Evren, pirin şecereı şerifi vusul buldukça

şer’ i şeriflerine dahil oldukta takriri kelâm idüp, mezburler talep ¡deriz.

Did'ıkte ol makule kimseleri meclisi şer’e davet idüp, şecerei şeriftde

devri âdemden beri bir ocaktan bir acaga deri alına gelmiş değildir.

Sultan Mahmut Ahi Evren pirimizin şecerei şerifde mestur ve mukayyet

olan budur ki şer’ i şerifi icra ¡derler. Kadı efendiler şecerei şerife itimat

ideler gaflet olunmıya) Buraya kadar yazılan Fütüvvetnameyi hülâsa ola* rak anlatalım :

Ahi Evrenin neslinden gelip geçen halifelerin adlarını sıralamıştır,

(sık, sık adı geçen şecere budur.) Fütüvvetnamenin hilâfında hareket eden­

lerin görecekleri cezayı göstermiş, Fûtüvvetname Ahi* Evren hakkında dua ile beraber debagların methi yazılmıştır.

Bu hale münasip iki Kuran ayeti yazıldıktan sonra Peygamberimiz,

Page 197: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 198 —Ahi Evren, tarikat hakkında yine duadan sonra, Ahi sözünün pir sözü

olup mukaddes oluşunu bildirmektedir. Ahi sözüne uymıyanların pirlerin

laneti ile, peygamberin şefaatinden mahrum olmasile cezalandırıyor. Sultan

Ahi Evrenin mensuplarına ve şecereye itimat etmeyenler zarar görecek­

lerini yakasını kesip bürkünü alıp dergâhtan çekilip girmelerini söylüyor.

Bundan sonra, Ahi Evrenin prensip olarak ortaya koyduğu debağlara

ait malzemenin taksimini anlatmaktadır. Ve bu malzemeyi getirip satan*

lar ilk önce debağ tekyesine getirecekler ve burada pazarlık yapıldıktan

sonra yiğit başı, pirin emrettiği şekilde ustalara taksim edecektir ve dışa*

rıdan gelen debağlardan birisi piyasadan deri toplıyarak sonradan pahalıya

satmasını şer’ i mahkemeye, tekye mensupları bunu şikâyet etsinler ve Fü-

tüvvetnameyı göstererek bunun tarikata uyğun olmadığını söylesinler ve

kadı efendiler de şecereyejyâni Fütüvvetnameye göre hüküm versin.

Fütüvvetname ve devam edelim: (Haza maani cemi debağlar otuz iki

ve sair esnaflar cümlesine şamildir. Bilin ve agâh olunk'ı her kim bu

mânaları ve buyrukları bilmezse, yediği ve içtiği haramdır. Ve ana şakirt

almak yoktur. Ve şakirt revan etmesi reva olmayıp pirlerin bedduasına

müstahak olurlar. Aliahu âlem bissavab, haza kitabı Fütüvvet, ehli erkân

kaçan Nakip oğlanları kapudan içeri girdikte esselâmü aleyküm ya erbabı

ehli şeriat dört kapının selâmını bu veçhile reva edeler. Andan sonra

diyeler ki : Erenler nazarında, tarikat kardaşları bir küçük yetiştirmiş, erenler nazarında, revan etmek murat ediyor. Ne buyurursunuz ? Hazır

olan ihtiyarlar, ustalar buyuralar ki! Ehluhu ve mehelluhu, deyüp üç kere

tekbir getirip ellerini öpeler. Ey; taliban erkân tarikat : Kaçan kim sual

itseler ki : tarikatın evveli nedir? Teslimliktir; badehu üstat ile şakirt

mabeyninde, aht budur ki; şakirt hakkında nefsine emin ola, canibinde sadakat üzere olalar, üstat, şakirde beş hizmetjgöstere, evvelki miftahı eline

verip teslim eyledikde, dükkânı açıp çevirup çekmeye kadir ola, İkincisi

oldur ki, sakildir secdeyi yerine sarıp riayet etmektir. Üçüncü hizmet

oldur ki, sahi ola, dördüncü hizmet oldur ki el kavuşturup edeb ile

duralar, beşinci hizmet oldur ki üç gün açlık çekmek ve yedi gün

dÖğülüp söğülüp durmak ve kırk gün yine açlık ve yalıncalık çekmektir.

Badehu bin bir gün hitamında çile muradın vireler. Ama nasip bir gün

ölür o güne yevmü rıza derler ve üstat, şakirdinden razı olmak gerektir.

Üstat, olana üç nefes vireler, üçü şeriat, üçü tarikat, üçü hakikat, üçü de

marifettir. Hakikat marifet hükmündedir. Tarikat gayri haldir; şeriat nizam içindir ve dahi tarikat içindedir.

Page 198: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Üç şart vardır ki; üstatlar ana üç nefes dirler; üstatlar, şakirde dirler?

Biz dahi anı beyan edelim : Evvel nefes ki; şeriat emrindedir. Şahadet

kelimesine işarettir. Ve şahadet iman seccadesidir. Okumak yazmak ile

bilinmez, pirü pirver olup çürüklükten kurtula, ikinci nefes tarikatta

şahadettir. İmanın nurudur. Hakikat nedir dirsen? Candır. Nefes değildir.

Şol nefesi sual eden bir elden, bir ayaktan, bir dilden, dilin şahadette

ola; elin sehavette ola, hakikatla ayağın ibadette ola, geldin sag yol

karındaşına, üç nefestir. Sual itseler; Evvelâ hakikatle cevap vireki

biiznillâhi Taalâ dişeler ki nice oldun, Cevap vere ki : erenler

nazarında, gök kubbe altında, yeşil seccade üzerinde alemi şerif

tahtında revan oldum; geldik sol karındaşına, üç nefestir sual etseler;

vücudun nedir. Hakikatla cevap vereki, sem idir. Sual etseler Allahı

ne ile izhar eyledin tarikatla, sem’îdir.

Müslüman mısın? şeriat ile cevap ver ki Amentü Billahi . . . her kim

âlem ile hasıl olur. Zikrolunan üslûp üzere cevap vere, tarikat, erenler

meydanında hizmeti makbul ve lokması helâldır. Evvelâ eğer cevap

vermezse çürüktür. Piyre hizmet etmemiştir. Şöyle biline, dişeler ki yol

nedir? erkân nedir? cevap vere ki yol Lâilâheillâllah, erkân Muhammedür-

resulûllah

Ve deseler ki, üstada hizmet etmek nedir? erenler meydanında

süpürge çalmaktır. Ve dahi süpürgeyi ele alıp ortayı süpürüp andan

sonra sakalına yapışıp durmanın manası oldur ki, erenler meydanında

sakalım süpürke demektir. Ve dahi nerden geldin? ve andan nerde

zirkrettin! cevap oldur ki, erenler selâmını getirdim. Ûstadlarımın elini

kaptım, deyu cevap vereler deseler ki pirinden ne getirdin? diye ki,

tarikat getirdim. Erkândan ne getirdin? beş nesneyi göricek kabul

etmek vaciptir.

Ve Dahi bir üstad, diğer bir üstadın rızasız olarak şakirdini almak

murat ederse cemi pirlerin ve pir zadelerin bedduasını kabul etmiş

olurlar.

Üstad olan kimesneye, icazet dileyüp kalkıp easelâm: andan sonra di-

yeler ki: erenler icazetile pirimiz nazarında olduk; bu zamana gelince,

ayağımızı bir harama basıp veyahut elimizi bir harama uzatıp ya dilimiz

yalan söyleyip ya gözümüz namahreme bakıp veya kulâgımız haram

işidip, siz erenler nazarında estağfurullah diyelim: budur: âılj**— l

diyip iki dizini çekip otura. \

— 199 —

Page 199: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 200 —Ve nakip icazetile küçüğü alıp kapıya geçer. Badehu Ûstad, şakirdi alıp

ayak üzere dura, dua kıla andan sonra elini Nakibe müstahak teslim ede

Ve Nakip sofrayı eline alıp Bismillâhirrahmanirrahim, erenler tarikat

karındaşları bulunanlara bir taam pişirmiş, lâtif ve tahirdir. Buyurasanız diyeler ki; taamı niçin eyledin, revanim için dahi Allah rızası için

Lâilâheillâllah, bizde Allah için, Nakip sofrayı döşeyip taam yenildikten

sonra dua ederler.

İllâ ey talibi san’at

Bu san’atta olur himmet

Helâldan kesbikâr etmek

Keryeh murdarı pak etmek

Bu san’atın sana kân

Halife usta desturu

Gelin bu beyti âlâya

Ahi Evren sultana

Bu vadide iki er vardır

Bu debağ tekkeleri vardır

Sadakatle eyle hizmet

Denilür Ahi Evren Sultandır

Haramdan içtinap etmek

Ibni Abbas Ahi Evren sultandır

Kuşanur şed erkânı

tcazatgâhı erkândır

İtaat eyleyin erkâna

Duacı Hankahidir

. . . Sultanı ikbaldir

Denilür Ahi Evren sultandır

Zehri katildir bu dünya susayıp içme sakın

Bu ömür sermayesin nahak yere saçma sakın

Kizbi gaybı iftiraya ağzını açma sakın

Hak lisan verdi sana zikreyle teşbih etmeğe

-Yürü ilim meclisine bir nasihat almağa

Evliyalar sohbetinden duvr olup kaçma sakın

Bunu yazdım bi vefadır rüzigâr

Ben ölürsem hattım kala yadigâr.

Buraya kadar yazılmış olanların hülâsası:

Ahilik, tarikatını iyi bilen ve Ahi Evren şeceresini aklında tutan

Sakip elinden tuttuğu şakirdin, dergâhta, debağlar şeyhi ve üsdatların

önünde yapılan merasimi izah etmektedir. Bundan sonra şakirtliğin

tarifini ve tahammül etmesi lâzım gelen ahlâkî ve manevî kayıtları

sıralıyor. Usta usta olduktan sonra tarikat, erkân ve ayinini iç yüzünü

bilmesi lâzım ve tarikatın prensiplerine canü gönülden bağlanması

şarttır. Bütün bu evsafı kazanmış olan kimse ustalık edebilecek kabiliyeti

göstermiş olduğunu, bir takım tasavvufî sual ve cevapların manasını

kavramış olduğunu, Ahi baba yani şeyh ile, ahilik tarikatının müritleri,

ustalar beğendikten sonra Sakip yine merasim ile sofrayı açar. Yemek

Page 200: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 201 —• yenilir ve dua edilir. Böylece o kimse usta olmuş olur. Yukanki beyitler

debağlığın medhini ve tasavvufi sözlerle kudsiliğini ifade etmektedir.

Altındaki de ahlâkî ve tasavvuf! bir nasihattir.

Bu Fütüvvetname oldukça eski Erzurum şivesile yazılmıştır. Tarihi

üzerinde olmadığından yazılış senesi bilinemiyor.

Ahi Evrenin kurduğu bu tarikat prensibi (fütüvvetname) halinde

tedvin edilerek, bütün esnafın içten bağlı olduğu bir kuvvet halini almış

kendi içlerinde ve mensupları arasında bu mukaddes bir buyruk olmuş

ve bunun prensiplerine riayet ederek esnaf teşekküllerinin ve lonca

hayatının uzun asırlar yaşamasına müessir olmuştur. Şehirlerin, orta sınıf

tabakasını içine aldığından dolayı, orta zaman tarihinde, Anadoluda

esnaflığın sağlam bir halde kalmasına ve şehirlerin, içtimai nizamının

bozulmasına mani olmak için bu tarikat mühim rol oynamıştır. Bundan

sonraki esnafların adlarını ve bunların pirlerini tarif ederek saymaktadır.

Evliyanın birinci ciltde, saydığı İstanbul esnafları da bunlar olduğundan

yazılmasına lüzum kalmadı. Evliya C. 1, S : 511

Pasinler

Erzurumun iki saat şarkında bulunan bu geniş ovayı, Erzurumdan

ayıran meşhur Deve boynu [1], geçidinden sonra Pasın ovası başlar.

Ovayı, Çoban köprüsü ikiye ayırarak, köprünün şarkındaki ovaya aşağ»

Pasiu, ve köprünün garbındaki ovayada yukarı Pasin adı verilmiştir.

Ovanın cenup ve şimal dağlarında bir takım yaylalar vardır ki, otla*

[1 ] Deve boynu geçidi ancak 1828 nenesinde Rus ve Osmanlı muharebesinde ilk

defa olarak şöhret kazandı. Ceneral (Paskeviç) bu yoldan Erzurumu aldı. 1854 de

Ceneral (Repotofl Haşan kalesine kadar ilerleyerek yine Deve boynundan Erzurumu

almak tasavvurunda bulundu ise de yetişen kuvvetlerle Haşan kale önlerinde mağlûp

olarak çekildi. Mamafi bu hadise Krzurumda epiyce karışıklığı mucip oldu. Ahaliden

bir kısmı Trabzona doğru muhacir oldular. 1877 de Rus ceneralı (Loris Melkof) Deve

boynuna hucum ederek merkezi bozdu ve Aziziyeyi aldı. Erzurum ahalisinin yaptığı

kanlı hücumlarla bu müstahkem mevkiden bozularak Deve boynuna kaçtı.1916 da Büyük harpte Ceneral Yudeniç Deve boynunun müstahkem olduğuau

görünce. Karga pazarından hücum ederek ovaya inmesi üzerine şehir boşaltılarak

Rusların eline düştü.

Page 201: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

' S

rının çokluğu ve sularının souk ve bol olması itibarile yüzbinlerce hayvan barınmaktadır.

Yukarı Pasinde Karga pazarı, ve Deve boyna çayları akar, Haşan

kale önlerinde birleşir, Çoban köprüsünde, Arasa karışırlar

Pasinler ovası umumiyetle münbit ve mahsuldar topragile tanınmıştır.

Eskiler bu ovanın feyiz ve bereketinden dolayı Pasin Abat adını

vermişlerdir.

En iyi olarak arpa ve buğday mercimek yetişdigi gibi kavun, karpuz

ve diğer bostan mahsulâtı da iyi yetişir, öteden beri Pasinler Erzurumun

zahire anbarıdır.

Ovada, eskidenberi Gurcüstandan, Kafkasyadan, şimalî Irandan gelen

yollar birleştiğinden dolayı, eski muhaceretlerin garba doğru hareketleri*

nin geçit yeri olması itibarile tarihte buranın büyük ehemmiyeti

vardır. Pasin ovasının uzunluğu Suvişli köyünden, Kara Urgana kadar

17 saat, genişliği, Sıçankale den, Tepekum dağına kadar 12 saattir,

Selçukiler, Harzemiler, Cengiz, Timurlenk orduları Anadoluya hücum*

larında hep buradan geçmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun kuvvetli

zamanlarında Kafkasyayı, şimalî İranı zapt için bu ovadan geçmişlerdir.

Doksan sene içinde Pasinler ovasında dört defa Osmanlı ve Rus orduları

çarpışmış ve tarafeynin bu ovadan gelip geçen kuvvetleri iki milyonu

geçmiştir. Bu yüzden ova harbin şiddetini olanca agırlıgile çekmiş,

katliâm ve yağmalardan dolayı ova, büyük çalkantılar ve hercümerç içinde yuvarlanmıştır.

Pasin ovasından eskidenberi, türklerin muhaceret ve akını devam

etmiştir. Iskitler, Hazerler gibi dokuzuncu Milâdi asırda, birçok Türk

muhacereti bu ovaya vukubulmuştur.

Oğuz Aşiretleri ve daha sonra da, Kayihaniler Pasin ovasında

yerleşmiştir. O zaman Erzurumda Selçukilerden, Mugisüddin Tuğrul Şah

hâkimdi. Kaya Alpın Oğlu Süleyman şah, aşiret halkile, Trabzon

ve Gürcü krallarına karşı, Erzurum Emirinin yardımile akınlarda bulunur

ve aldığı ganaimle kabilesinin geçimi genişlemiş olurdu. [1]

Süleyman şah, Fıratın kolu olan, Habur ırmağında boğulup ve Ca’ber kalesinde gömüldükten sonra oğullarından Ertuğrul ile Dündar bey

[1 ] Osmanlı tarihi: S 556

Camı Cem ayında: Süleyman Şahın babası Ahlatta fevt olduktan sonra bir eri

bahadır olmağın ol feteratta ıl ve ulusile Crzuruma yelip andan Malep ve Tarsus

azmin edip nehri Kıratı geçerken suya gark olup şüheda derecesine erişti.

- 202 -

Page 202: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 203 —

tekrar Pasin ovasına gelerek İğdır ovasındaki, Sürmeli çukur mahallinde yedi sene kadar kaldıktan sonra tekrar garba doğru hareket ettiler. [1]

Sırası düştükçe, bu ovanın tarihine temas edeceğimden dolayı,

herşeyden evvel, ovada korkunç harplerden ve tahribattan dolayı, dipte

köşede kalmış, Türk eserlerinden bahsedelim:

Erzuruma üç saat mesafede olan Korucuk köyü ile Ezirmik, köyü arasında

üstü ve yan duvarları tamamen yıkılmış türbede, dört tane mezar sandu­

kaları bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin yazıları erimiş yalnız birisinin

yazısı okunmaktadır. (Ş. 58) de görüldüğü üzere yazısı böyledir.

¡Şekil : 5$ — Potinlet — Ezirmik köyü yanında, yıkılmış türbenin içindeki meZar taşı sandukalar t. Küçüğü : Necmeddin Okdenyuna aittir./

(Taşın baş ve kenarlarında)

Üstünde

* jk'ı j

[1] Hammer C* 1 S: 90, Osmanlı tarihi S. 560 Peşinlerde Sürmeli çukurda bu

aşiretin kalışı hakkında Tarihi Osmanı Encümeninin çıkarmış olduğu bu kitapta usun

uzadıya bahsedilmiştir.

Page 203: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

204 —

670 Hicri senesi Safer ayında olmuş olan Necmeddin in kızı l'kdenuya ait olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yazıları okunmayan büyük taşlardan

birisi de, Secmeddin in mezarı olduğu bu yazı delâletile hükmedilebilir.

Tarihi eski olan bu mezar taşlarını örten kârgir türbenin çoktanberi

yıkıldığını vaziyeti göstermektedir.

Bu türbenin llhaniler himayesi altında yaşayan, Erzurum Selçuk

beylerinden birisine ait olması muhtemeldir.

Yukarı Pasinin büyük köylerinden biri olan, Çukender, Erzuruma

dört saat mesafededir. Bu köyü Çukender adında sof'ıyundan bir Türk

büyüğü kurmuştur. (440 hicri tarihli yağan f>aşa, vakfiyesinde, şahit olarak

gösterilen bu zat o tarihte sağ olduğu anlaşılmaktadır. Hüseyin defterin*

de böyle yazılıdır:'

Çukender malikâne maaçiftlik

Vakıf zaviyei mezbure

2000 akçe

Sonrada bu haşiye yazılmıştır:

(Zaviyei Çukendar baba Rezaknallahü bişefaatü der karyei Çukender

mağfuruleh dervişanın meczubi ve cümle halkın mahbubu olup umuru

dünyeviyeden müborra ve nafaka ve kisve efkârından münezzeh olup

ekseri zamanını çukân getirip gezermiş Merkadi şerif içinde olan karye

kendunun ismi ile müsemma olup karyei mezburede* ve gayride evkafı olup

matakaddemde vakfiyet üzere zabtoluna gelip defteri atikte mukayyet ol­

makla kaydı defter olundu )

Erzurum Evkaf muhasebe defterinde ise şu izahat vardır. *Vakıf

Zaviyei Çukender der karyei Çukender der kazai Pasini ulya tabii

Erzurum der ferman

Mehmet Sabit Efendi bin Hamza başartı Muallimi Sübyan zaviyedar

ve mütevelli vakfı mezbur

Rüyet muhasebesine 1266 Muharrem

Bedeli ûşar karyei Çukender tabii Pasini ulya

2000

Bu kayıtlar gösteriyor ki: Çukender baba zengin bir Türk sofisi

olduğu, bu köy ile diğer araziyi türbesine ve köyde yaptırmış olduğu

mektep masrafına tahsis etmiştir; Yağan paşa vakfiyesinden anlaşıldığına

göre 914 sene evvel, Oğuz kabilesine mensup olan bu Türkler, Türkis-

Page 204: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 205 —

tandan, (Kirman) şehrine ve oradan Pasiniere gelerek birçok köyler

kurmuşlar ve bir çoklarını da gürcülerden satın almışlardır.

Çukender Babanın, köyde türbesi yıkılmış yalnız toprak mezarı bu*

lunmaktadır. Yanında Emir Süleyman adında bir zatın yine toprak örtülü

mezarı vardır. Bunun hakkında^hiç bir malûmat yok ise de, bu da (luken* derin muasırı oldugü ve Emir unvanını alması da gösteriyor ki mahalli beylerden birisidir.

Köyün karşısında yâni Kargapazart dağı eteğinde, Telli Dede, bu dağın karşısında yüksek dağda, Ali Babanın âdi taşlarla çevrilmiş mezar*

ları vardır. Bunlar da Pasiniere gelen Türklerdendir.Erzuruma beş saat mesafede Alvar köyünde Selçuk tarzında, eski bir

mezar taşı bulunmaktadır. Okunan yazılar: (Ş. 59).Oy V s

Taşın kaidesi kenarında!

670 * *—'3670 senelerinde ölen bu zatın Türk büyüklerinden olduğu yazılar

göstermektedir.

(Şekil: 59 — Potinler — Alvar köyü mezarlığında H. 670 tenetine ait mezar kitabeti}

H atan K a les i ~ Aşağı, yukarı Pasın köylerinin kaza merkezi olan

Page 205: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

206 _

bu kasaba Hasarı Dede adında bir dağın etegindedir. Büyük kayalar

üstünde yapılmış, büyük sûr duvarlarile eski zamanın kalelerinden birisi*

dir. Üç tarafı geniş ovaya hâkimdir. Bu kasaba sıctk ve soğuk kaplıca* larile de meşhurdur.

Haşan kalesi, Ejkâniyan ve Sasani sülâlelerde, şarki Roma arasında ardı, arası kesilmeyen kavgalarda birinden diğerine geçen bir hudut kalesidir. Bir aralık Hazer Türklerile Araplar arasında vukubulan harplere meydan olmuş. Dokuzuncu asırdan itibaren Türkistandan akın ve muha­ceret suretile gelen Oğuz Türklerine geçerek pasinlerden Gürcüleri atmışlar, artık strasile Erzuruma hûkim olan Türklerin eline geçmiştir, i zlin Hasarı kaleye ehemmiyet vermiş yeni baştan sûrlarla çevirmiştir. Bu yüzden kaleye l zurt Haşanın adı verilmiştir (1).

Kalenin yanında eski Pasin harabeleri vardır. Haşan kalesinde tarihî kitabeler zamanla sökülüp mahvolmuştur. (Ş. 60) Kale sûrları şimdiki halde ka-

Şekil: 60 — Pasinler — Haşan Kalenin, büyük kaya üstünde kalesij

11 ] Arnavut Yusuf Paşa ki Deli Yusuf namile şohretşuar olan Erzurum kurbunda Akkoyunludan Uzun Haşan nam padişahın bina eyledifi Hatan kalesi denmekle şöh- retşuar olan Sa’bı hiaardagüzide merdan ile kapanıp kâhice taşra er çıkarıp Erzurum etrafında Abaza Paşa aakerile muharebe ederdi. (Naimadan)

Azerbaycan hâkimi Uzun Hatan bunu Ebülfetih havfından müceddeten bina etmiştir. (Evliyadan)

Page 206: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 207 -

yalımın tepesini çevirmektedir. Kalede eskiden evler bulunuyormuş. Harabeleri hâlâ görünmektedir. Bu kasabada ehemmiyeti haiz büyük çermik binası bulunmaktadır.

Bunun kitabesi*

ne göre Zülka- dir oğullarından

Şah bey 793 de

yaptırmıştır. Bu

Şah bey, Şah

Budak olamaz.

Bunun hüküm*

darlığı H. 870

tarihidir. An­

cak Sölı veya•

hut Süleymanın

yaptırmış olma­

sı tarihe daha

uygundur. Bunun

emarette bulun*

dugu tarih H.

788 den 890 se­

sine kadardır.

Fakat Pasinlere

geldiğine dair

birşey yoktur,

bunun zamanın­

da, Pasinler Ak-

koyunlu ailes

elindeydi, ö y le

zannolunur kİ Potinler — Hatan kalede büyük Çermikte Zülkadir

tedavi İçin bu- okullarına ait kitabeJ

raya gelipte iyi olduktan sonra binayı yaptırmıştır. Kitabesi ' "(Ş. 61)

' i-. • -TO0 * A

**« Jtl.Cil

1310

Page 207: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 208 — •

Altındaki N

¿ a J j rir y

¿x}j\ cy?\ <ÎI«L»j

j-3 <•'A/. S-y~

(Sil k) • • . .

Bundan da anlaşılıyor ki bina eski olmakla beraber üç defa tamir

görmüştür.

Binanın içindeki ocak etrafındaki kabartma çiçek ve kuş resimleri

dikkate değer bir eserdir. (Ş. 62)

/Şekil’ 62 — Potinler — Hatan kalede Büyük Cirmi ğin içinde dtvar tezyinatından

bir parça]

Büyük çirmiğin yanında bulunan küçük çirmigi (H: 970) senesinde

yine bu aileden olupta, Kanuni Süleymanın himayesine girmek için

Acemden firar eden Alâüddevle beyin oğullarından Ali bey yaptırmıştır.

Haşan kalenin şarkında Miyadirt köyünde, Erzurumdaki türbeler gibi bir

kümbet vardır. Kitabesi kapının üstündedir, yazılar zamanla erimiş yalnız

Page 208: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

izleri belli olmaktadır. .4// gazi adından başka bırşey okuyamadım.

Böyle de okuyanlar vardırî (Ş. 63)

625 * V - c c -* ^

Kümbetin mi­

marî tarzı bu

tarihlere ait ol

dugu, vaziyeti

göstermektedir.

Bunun hakkın*

da kayıtlarda

birşey yoktur.

Haaan kale­

nin cenbunda

iki saatlik yer­

de (Kurdî) köyü

harabesi mev­cut olup bunun

hakk tn da, (Hü­

seyin) defterin­

de şu izahatı

vermiştir •(Kürdi malikâne

vakfı zaviyei

der karyeı ta­

bi kuzayMolla Mehmet

Kurdî ülemai

izamın meşhu-

ruydı. Diyarı

Acemde olup

Akkoyunlu za­

manında Ruma IŞtkil : 63 — Potinler — Miyndin köyünde A li Gazinin tür beti)

■gelip Kurdî nam karye hali iken ihya edip z*raat ve haraset edip

talebeye talimi hasbi ve koli lâyemut v< fa edecek nafakası kendi

kisbı imiş hellalü uıü;kilât ve fatihi mıgelUkatoış hatta fuzelâi Acem bir meselei müşküleyi nice müddet halledemeyip aynı ile Yaz'P «merhuma göndermişler magfurüleh dahi b'ıtevakkuf ve b'ılâ tekellüf ce-

— £09 —

Page 209: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

vap yazıp gönderdikte bilittifak teslim ve istihsan ve methi fıravan

edip ülemanın kurdu demişler kürdi ile mülekkap ¡düğüne bais bu

imiş karye dahi kendi muiâbesesile alem kalmıştır. Padişahı zaman

olanlar nısi vakfiyet üzere ita edip vakıfnameleri kızılbaşu betmaaş bu

canipleri garet etdüğü zamanda zayi olup muharreriyeti sabıkai vakfiyeti

defteri hakaniye kaydolundu.)

Bu vesika ile Molla Mehmet Kürdinin büyük bir âlim olduğunu,

İrandan gelerek kendi adını verdiği (Kürdi) köyünü kurduğu, (Şah Tah-

masep) in hücumunda vakıfnamesinin aayi olduğunu anlatmaktadır. Tarihe,

kuyudata geçmeyen nice yüzlerce Türk âlimi vardır ki bunlardan hiç

haberimiz yoktur. Çünkü bunların adları eski muharebelerde veyahut

muhaceretler doiayısile unutulmuş gitmiştir. Ancak halkın dilinde dolaşan

köy ve mevki adlarından, Haşinlerde yerleşen, eski Türk büyüklerinden

malûmattar olabiliyoruz. Hülâsa olarak vesikadan Molla Mehmet Kürdinin

çok derin bilgi ve zekâya malik olduğunu anlıyoruz.

— 210 -

[Ş e k il: 64 — Çoban köpr ütünün görünüşüJ

Ç oban köprüsü — Türkiyede meşhur ve eski köprülerden biri olan

bu köprü, Haşan kalenin üç saat şarkındadır. Araş ve Karga pazarının suları bu köprüde birleşir 30 metro yüksekliğinde ve 220 metro uzunlu­ğunda, kârgir bir köprüdür. Bunun yakınlarında Şivnik, Çevlik, Souk pınar, Ağçabur, köylerinin harabeleri vardır.

Köprü, orta zamanda Hint ve tran geçidi üzerinde kurulmuş tarihi bir köprüdür. (Ş. 64)

Araş nehri üzerinde bu köprü ile bir de Küpeli köprüden başka tarih! değeri olan köprü yoktur. Ne yazık ki bunların kitabeleri z a m a n la

erimiş olduğundan hangi tarihte yapıldıkları katiyetle anlaşılamıyor.

Page 210: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 711 -Mahallî rivayete göre [ l j Çoban köprüsü H: 697 senesinde Oazan

Mahmut hanın veziri olan çoban Selıiuz, sultanın ve kendisinin yardımile

bu köprüyü ikibuçuk senede yaptırmıştır. Emir çoban, Yağan, Işkı, Hasnıkâr, Köprü köyü, adındaki köylerin hasılatını bu köprünün masan*

fine harcedilmek üzere vakfetmiştir. Köprünün onbeş dakika garbında

nehir üstünde eskiden kurulmuş bir köprünün temel izleri görünmektedir.

Bunun da H: 670 senesinde Arasın fevkalâde taşması yüzünden yıkılmış

ve sonra Emir çoban bu köprüyü yaptırmıştır.

Çoban köprüsü altı gözdür. Tezyinat kısmı köprünün şark tarafındaki göz*

lerdedir. Yarım üstüvane şeklinde ve kemerlerin payandalarındadır. (Ş.66

(1) Kârnım! adında bir zatın Pasinler hakkında yauna bir kitabının kopye edilmiş

bazı parçaları oldukça tarihî hakikata uygun olduğu mukayeae ve tetkikatla tebeyyün

etmiş olduğundan bu parçalardan istifade^ ettim. (Camiüddüvel C . 2, Sî 332 de yazıl*

dığı üzre F.mir Çoban Gazan Mahmuduo vezirlerinden olup Aoadolu üzerine aevkedilen

ordunun bzşında bulundu. Bu vezir Ebu Sait Bahadır Han zamanında pek büyük

nüfuz ve şöhret kazanmıştır. ,

Page 211: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 212 -

Köprünün garp tarafındaki kemerler arasında yarım kümbet şeklinde

payandalar vardır. (Ş.65) görüldüğü üzere büyüğünün pencere yeri vardır.

Burası her halde

bekçilerin oturma­

sına mahsus bir

yerdir. Veyahutta

gelip geçen ker­

vanlardan rnüruri- ye resmi alan me­

mu r u n yeridir.

Köprünün kitabesi

sağdaki kemerin

cephesinde ve gar*

be bakar. Kitabesi

tamamen silinmiş­

tir. Köprünün kor­

kuluk taşlarında bozuk yazılı bir

t aş t a Dördüncü Murat zamanında

t a m i r gördüğü güçlükle anlaşıl­maktadır.

Rivayete göre

Araş üzerinde bu

köprünün kurula­

cak yerini tayin

etmek için uğraşan

usta ve mimarbir çoban rasge- /Şekil : 66 — Çoban köprüsünün kemer ayaklarının tezyinatıj

lerek bunlara demiş ki: değneğimin düştüğü yere köprünün temelini atınız.

Ustalarada temeli bu yerden kurarak köprüyü yapmışlar.Çoban köprüsünün eskiliğini şu tarihi fikra da göstermektedir: Timurlen-

gin, Erzuruma ve oradan Sivasa büyük kuvvetle hareketini haber alan Kadı Burhanettin, Timurun Çoban köprüsünden geçtiğini işitmişti [1]

Bezmi rezim, Aziz bin ardaşır ister abadı. S: 464

Page 212: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Yine bu köprü etrafında Akkoyunlu Emirlerinin harbettiklerini (Ta*

cüttevarih) ten naklen yukarıda yazılmıştı.Evliya da, köprü hakkında der ki: (Çoban köprüsü bunu Âli çobaniyan-

dan bir melik bina ettiği için çoban köprüsü derler. Araş nehri üzerinde

kavsi kuzehten nişan verir bir manzarai ibretnümadır.) Bu köprünün

mimarî güzelliği itibarile orta zaman Türk san’atının büyük eserlerinden

biri meyanına girmiştir.

Çoban Köprüsünün üstündeki tepede(Oğuz Gazi) namı diğeri (Çoban

Abdal) ın taşlarla çevrilmiş mezarı bulunmaktadır.

Erzurum Vakıf: Evkaf muhasebe defterinde böyledir:

Zaviye çoban Abdal der kazai Pasin ulya tabı Erzurum der fermaniseyit Osman

Bedeli a’ şar karyei kırdebaz Bedeli a’şar karyei tenzile

120 50

Bu kayıtla, halkın rivayetine göre ()ğuz ( iüZİ nin tepedeki mezarı

gümbet içinde imiş, zaviyedar bunun ikinci katında eğleşirmiş, Kırım harbine

kadar duruyormuş. Sonradan yıkılmıştır.

Bulamaç adında bir Türk büyüğünün kurduğu Bulamaç köyünde

kümbet varmış, köy yıkılmış, haraptır. Türbenin duvar parçaları görün­

mektedir. Defterde böyledir:

Vakıf

Zaviyei bulamaç der karyei bulamaç der kaîai Pasin ulya tabi Erzurum

der ferman Mustafa mutasarrıf zaviyei mezbur

Bununla beraber, bundan sonra yazılan kayıtlar gösteriyor ki Pasin

ovasına gelen Türkler yer, yer, kendi adlarını verdikleri köyleri kurmuşlar,

bunlardan evvel Pasin ovasının çok boş olduğu bu kayıtlardan

anlaşılmaktadır.

Yağan koyu — Yağan, Çoban köprüsünün cenubunda, yirmi daki­

kalık mesafededir. Bu köy alçak bir tepe üstünde, yakınından Araş

nehri geçmektedir. Güzel çayırları, mer’aları ve mahsûldar tarlalarile,

Pasinlerin ileri gelen köylerinden biridir. Erzuruma dokuz saattir.

Türkiyede, en eski Türk vesikalarından olan Yağan paşa, vakfiyesi

Pasin tarihini aydınlatan, Semerkant ve Buharadan, Pasinlere gelmiş olan

Türk büyüklerinin adlarını taşıması yönünden bu vakfiyenin eskiliği ve

tarihi değeri büyüktür.

Vakfiyenin sureti, İstanbul Evkaf dairesinin eski kayıtlarında böyledir!

(Erzurum, Yağan Paşa Pasin kazasında 440, 1329¡20 28 74 müceddel

Page 213: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 214 —

Anadolu) bu kayıt,’’ numaraları altında saklıdır. Yine vakfiyenin bir

sureti de Erzurum Evkaf dairesinde, diğer bir sureti de (Yağan Paşa) nın evlâdı elindedir. (Ş. 67) Konulan vakfiye ev­

lâdındaki suretidir. Asıl vakfiye Ceylân deri­

si üzerine yazılmış 1828 Osmanlı, Rus har­

binde kaybolmuştur. Bu suretler hep* ondan

alınmıştır. [1]

Vakıfname hakkında biraz izahat verdik­

ten sonra suretini aynen nakledelim: Yağan

paşa, diğer adı Özbek, Arapça adı Halil D i­

vani babasının adı Cihangir olan bu zat İra­

nın Kirman, Türklerinden olup Pasinlere hic­

ret etmiştir. O zaman Pasin, Tebrize tâbi

idi. Vakfiyesi hicri dörtyüz kırk senesinde,

Tebrizde tanzim edilmiştir. Vakfiyeyi tanzim

ile imza atanlar, Tebriz müftüsü Seyit \h- met bin Mehmet, Tebriz Kadısı ve Nakibül-

eşrafı Salâhaddin Mehmet Fani bin Mehmet

Ekberdir. Abbasi halifesi, M ütesim Billâhın adı yazılmıştır. Vakfiyenin şahitleri, Seyit ba­ba Horasan 'ı Kemaleddin, Seyit Emir Hay­dar, Seyit Ahmet Kebir, Seyit Şerif pir Hü­seyin Tataristani bin Seyit Mehmet, Seyit Çıı- kender A li bin Seyit Süleyman.. Hali ¡2J

Vakfiyede Mlltesim B i ilâh yazılıdır. Hal­

buki bu tarihlerde, Halife Kaim Biemrııllah

bulunmakta idi. Hakikaten bu yanlışlık varım­

dır? Yoksa Kaim Biemrullahın o zaman bir adı

da Mutesim midir? Bu cihetler anlaşılamadı. v ,(Ş ek il : 67 — Yağan pafanın

Vakfiyenin suretleri birbirlerine karşılaştırıldı vakfîyetinin baf tarafıj

ve bu ailenin ihtiyarlarından tahkikat yapıldı. Hep 440 hicri tarihi, Mlltesim Billâh, tarih, veadından başka bir şey görülemedi.Vakfiyeden anlaşıldığına 1 2

[1] Bu köyde kaldırım müddetçe bütüu dikkatimi bu aileden (Yağan Paşa) ya dair

rivayetleri toplamak, vakıfname hakkında izahat almakla geçmiştir.

[2 ] Horasan, Çökender, Pir Hüseyin bunlar kendi adlarını verdikleri köyleri

kurmuşlardır.

Page 214: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 217

J ¿^*|| ^ > 1 J Jjl» 4 ^ ıJ jpâll 4İ» 4İ

¿jul ¿jOU j ç r S j j * l j * l l » C o '-J j •-**✓ *

j V^I "— 3 ^ ^ y ^ ı» !► w^J j * “ «4»*** j l«» l ^ ^ * 1 » î^ )£ • 4

j>«j V3 / ^ i * f * f f j y ^ j ^ 3 \J^£**Z~yJ^*l j * ^ -* ¿;c 4-j_,Jl , ; y JU \ j * }

< 0 ) U l j ¿ ' i i J J m » )\ viHi ¿¡3 f j * *_i)l J i .xJ»* J y ^.y, < ,^ î

jJ fri 0^cfrJ j f 3 £".yJ>\ ^ 3 ~ J ^ '¿ /* ü / ıj l t> * ^ f r ^ ”

• t ^ - r 1 f r t

*.,/* 1 - ° '—* ' £}2^ ( [N ] ^î~i* ) V ^ 1* ' ( 4 *& ) K.J*

V ^ ^ f >* j r * J* ( J^-:* ) ^ f \ ( j ? K fy y

\ J w4İ» ( ı J j ^ l ) V « l f \ ( c r f i ) \ j * - • " <:- ( ^ 3^ )

4r tT ) ^ (r,i ( A.^5 ( ¿-r* ) V^* <*“ ’ ( j ' f 3 >

t^J-» ^ - ’ ( 0 3 * ) f >* 4 » U - İ “ w J l (

w *iı ( )\» » - » y ) ^*.y < * j > a » ^ ( J '-v " ) V 'i* 1* - ' ( j 3y * y

£ r ( t f * ^ ' ) a-j * f i * £ î j* ( J 3 y ) V*^ (**•' ( c r y ^ ) *>.*£

^ . 1 ( w * » ) , ^ - > w J i ¿,ı<* ( j & y ) V/^4 e»-' ( ^ ^ . 3 )

< / ^ 3^3 [ t ] * »^ l ( < »-V I ) \|J\»

^ j l\ J U ¡a\ ç 't f ¿T j » <»» . 3ül>-\ j V . J '~*İ.j~' î

¿ » • ' j * ¿ »IV 1 j V ^ 3 JÜ j V^I j T j

• ¿^«^1 4İI i al1

» cj f^ *-

¿ * y )

^•1 «. ) j*~ aL» 4 jlı»*T i juu> ^ j _J10L. Vl jljîl

c) : ^ J J»f -J j l j ' j jl- <'1 .1 j r ' ü ^ . - *

[1 ] Her köyün Özbek nam diğeri Halil divaniye vakfedildiğini dua ve tekâlifiır

sayılan hep birbirinin ayni olduğundan bunların tekrarından vazgeçilip yazılmadı.

[2] Haaankalenin on beş dakika şarkındaki harabedir. Vakfiyede nabiyei Pasinde

yazılmıştır. Haaankalenin adı o tarihte Paain olduğu anlaşılmaktadır.

Page 215: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 216 —

U j ¿ A jÜ L U ^ r *J>

. jUjJ\¿ »UiJ'J' \ * )-+*■ ri-lj »l<««VljjC>

vi- l v-ÁJj*“ a .-» ¿^*jUl'wl** J*+* *&.«y* *-v>

^jl ,*¿Vlw*-o Y^l^g 4* I ¿r jjU j+» a

• • »»^I'a ») İ îw *i ^Ij .A <j *8*1* ¿A* 3 j j^jj* ( j

Áá'ji <¿^1 « A y ^

->■ ^6 ^^a 1)I I X «» ^ J ¿

*-»*> y Vj y ^ L ll^ ^ j (¿júc «Á»

¿f j f T \ ¿ f - ¿rji'^y^ *--»»/- •*— y*¿Jin *>: ú*$" vi¿t j-»^ ^jy^-Vt

j j ¿ (j ¿ 'I óU) j 0'*>L-l'jjt

. J U i v i U U L ^ j e

¿>'J' « i / 1 c ¿ y S

J,ü\¿*\

» - 1 1 ^ ^ l i •A*«»

w . i J l ¿ ; \ ^¿1'j .fr A— ^ i i l l t l ¿ L f Uju*

. j 'v J l L r c J^e. ^ j IÍé a.í j úy^~* £-}; i j ü ' / —

w^» j i ' *!-•■£»■ U l*V U A r ¿ á ¡ j J W «ul c»* b y j £

\ A* ¿+*¡J ólc^ f “/L*‘ * *>*

İA* ¿,ij j O y»-**“ ó_)^>»-»

j i j ^ i ^ U í u J í Ia * ¿ j í j ^yJ^Ajit- á!l ^

f‘- ' j IÁ * ¿,Ü j ¿ J j -a *- »iJİAt

Af“l A-- jó ¿ l l j j£ _ * £-); j ¿4* J ^

J o 1 A«. llcÜL* Uj.fr j e J.& JU» ¿f

ó j ^ j ¿ti ^ y - * ó j^ iJ ‘- i> y ,j f ; A**¿

ü e*c i j f i £ * .} } ) ^ f^“"

İA* j e ¿ti i y&

. ^ y J i «¿m i» 'j t í i»y—v i j j . - < . y j *-^* ■**. o* ^

* { *“^ '¿ y fcj,'^#'íry

¿r^> lU l j U J '4 |T J c j ¿ ^ ^ U a- . Jfc r y J l ^ ¿aU-JI*-^ 4jí>i"l

»-ilijl ¿)L* j a«j Ul • j»r fr 4#lyjÀ) ôlcc J j f y j ^*1^1 y

Page 216: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 219 -

-1/ ‘ ' '

¿j* cr^~''ö* *-*'** ^|* ö'*i ^ r jA

¿ ' j j £ J ' â * pr** jrVJtj

( s)y^J^~°j^ - »| Jj • c^i^* ) >--?■ -/^«-'^‘ j

J ^ V 'w W > ¿ » 'jU İA —- j I jV o U l-J 'jU - y tla İV '^ L İ ¿ ,'aU ' a^.

a.— l—< jL"L ■ *| --» -A*-* ^)L*»1 j> - L\» ¿j j I İ J ^ >. aiy-» a~^

^i» jac- -4— c> ü t S ^ ■A-*a<*“-’

cr.r¿l^ '0 • <*.£**

J A } j jr jm j wİ ’İ^ V ,w .^ v^Jj â » jrA|\jA-# s_a) y i A--. j . i i - l jJ J lo T '

• 4j>l ^ ”-»4

■ ^wi)i/*-

J »‘V< İU 4 O y U 1 »Aft

yuÖ\ . i 5 A y *

• ^l»ML*pC wâl)U^ j j ~j> - ^L»l aV

a/- A.«, ¿j j W A> A-—

^ ^ .âJijji'* I

^UaL-l'jr^ j^jJlJLı*. a>W«J w*> w-» -0'A* y '► J

jjli İ J J «iUjl »'jJ j t *Â* U j l ; a^ ^IL^Uİ^ j c «i6’-?

jVj' JC ( ) Jj^İ» j c J j ¿^jUlwlnî lil jUi *jlr

<■■1 , j y~Â\y ~ * y i JÂ^ *L> Aİİ ^ ¿ »A ^-1*- W «}y i Ay- A ^ yU\

¿j* y® ^ «L a* l J ij [ \J 4 **J 4—1*

^ Jy ¿f J ^»«J Ijil^ vl|j »-C V b*jJ ». 4! ' (^ ««»J J I 4

«jri-1»WJk* IÂ* w-*-* » J ^ ^ jj»* ^*ÎI—

* ^ ¿ 3 ^ ı> J V x J 1 «i. 0 * J * ' j -?/"â

^y ^olaaA tijl* ••o JİJ* J ^4}^* Am< ^ 4

a -» ¿;* C.* ¿**^ ‘**

A ^ i J i C ^ Ü U J ciji-' j/^ÂU j ' \ JA 4»1* &~i)\ J'j*.-> J^*“

[1] Gürcü kralının mahkemeye ^elipte Halil divanîye köyleri tattığını anlatmaktadır.

Page 217: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

j U 'J ^ *>•*'' f » ^ 1/^3

jJüS\ 1a * r^-* Cj yit»- ¿Jljifr ¿£ -

J *vill* ^ 4 « y«»«11 < . ^ l A j / i l j l ^ j J - l » ^ i j y * j l s!1j j**

(J^ j ) ) ) j ty j ~* \ J * ¿w«* y ı r* »¿ im i»y^ j ı ^ j j ¿ f i—) ^ l y i

^L -*ıi^ ^ y J ı ^ o ^ ü i.? * cM ^ >—i ı y i ■>-—• «*iı».ı j ı %&Ju £-*■ j

.¿fim^\ p^U- jjr'VlJlj ^**>1 ¿J*.. .* • 0

jv iâ l '- » £ -» ¿-İ»J j lp t O yit*- L>-

■*;- <U—-T ^ j y î * %ı^lJu £-.*■ tSj^*" 4!^*j ( [ n] jA . s./*

*■ *j y i <ı JİJ J y L O * J y i X i» y i ) O» y » ^JİJ ^yll^J J^i*- w>! y *

• j r Ü 'y < -£ » }U lj ^ L i l ^ İ J U l l j flfV ' j *

J tîü l*^ ¿ » y i t * O j!> * -

J t

,_ -*jy i A—» %liJT JyÂ* *I^DU ^ ^İ/*J \/®

< «C î)U lj ¿ i o J ^Uî»' U İ 4* r - ^ j '3 •••

J t j y i j ^ y^fi- ¿I.C.U C İjjjV l j ' j> Vl «A * <¡1. -1 J <Jy)l J İ ; 'L J İJ A»l V>l

•a« j ^ j » f t l .»V jV I jr py«J ^ U »! J l j l ^ J l ».p i-l ^ i iy iJ U y J l i j V >1 J l

^ j 'j jV 'A * »illi ç- c^itiJ'^*l »_^i)yi a ~—1 /^^JIa ^ I ju—l^V-«lJl^

O * ) * * t* ¿y* *—•!' CA»İ;I; iSs~"\ jJ İj» Jİ'J-l>- *İİU j ’ f VI

J T ) \ ^ y } ^.1 * j y * l> J » J*> - VİU» J+İ £ r S j \ ) j ¿ . y J ‘ j ~ \ f 'V 'ü li*

J«l>- « _ İ }y i A—>» vi.il* y i t j l ^ y t il *A* SİİİJV^ jr^-lw» U i* ( [ t ] viL<

• i l i l ^ 1—I lüJİ « j l j jV l . / L Î j j / j Jiy»Vl./LJi j i )y *V l jV *S |V] ıJ İj'^

O * ••• 0 * j r * v > i Jyû+ j l y * J i » . < ll i-V 'j> jr w i* j » i l i l »—* j 1 2 3

[1] Bundan öace Bulamacın vakıf ve zaviyesi kaydolunmuştu. (Özbek, Yafan Paya) bu köyü de almış bununla köyün gayet eaki olduğu anlaşılmaktadır.

[2] Avnikin tarihî kuruluşunu anlatmaktadır. Bunun tarihinden ayrıca bahşedilecektir.

[3] özbeyin melik olduğuna işaret etmektedir. Bu kadar zengin köylere malik olan Halil divaninin melik veyahut Emir oluşu tabiidir«

— 218 —

Page 218: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

221 —dan, böylece birçok Türk meşayihierinin cedlcri behemhal evlâdı resûlden

birisine ulaştırılmıştır. Orta zamanda ve Osmanlı imparatorluğu devrinde

sayıları milyonları aşan şeyhlerin silsilenamelerinin nihayeti on iki imam-

dan veyahut hülefayı raşidinden birisine kavuşmaktadır. (Yağan paşa,

Halil divanî, Özbek) adile anılan vakfiye sahibinin İmam Mehmet Bakiri neslinden geldiğine ihtimal veremiyorum. Bu zengin Türk şeyhlerinin

nüfuzları altında kalan Nakibüleşraf lar, bunlara arzu ettikleri şekilde

silsilenamelerinin sonunu mukaddes imamlardan birisine bağlamaları

mümkün olmuştur [1] Ne olursa olsun (H: 440) tarihinde Özbek adında

bir Türk şeyh veya Melik, kafilesile beraber Pasinlere gelip yerleşmiş

olmasıdır. Umumî tarihlerin yazdıkları gibi Anadoluya Türklerin gelişini

gösteren böyle mahallî ve eski bir vesikanın bulunuşu millî tarihimiz

için hususî bir kıymeti haizdir.

Hüseyin defterinde Yağan paşa hakkında böyle yazmıştır jlj• jy i—i» ^¿»ij ,

Erzurum muhasebe defterinde ise Yağan paşanın üç köyünden başka

diğerleri alınmıştır. Defterde ööyledir:

Vakıf

Zaviye camii şerif Yağan baba der karyei Yağan der kazai Rasin ulya

Tabi’ Erzurum der fermaniseyit Mehmet Emin veseyıt Mustafa Vesseyit

Halil Veseyıt Ibrah im mütevelli ve zaviyedar vakfı mezbur

Ruyet muhasebesine 1266 Muharremi.

Bedeli a'şar der karyei Bedeli a’ şar der karyei Bedeli a’şar karyei

Yağan Ber vakfı mezbur alaca bcr vakfı mezbur egrek ber vakfı mezbur

1635 865 7750

Diğer köylerin varidatı tanz'ımat mucibince hâzineye alınmıştır.

Yağan paşanın mezarı ve camii büyük harpte yıkılmıştır. Burada ya­

zılı taşlardan hiç bir şey kalmamıştır.

Köylülerin (Yarnak mağara) dedikleri yüksek kayalar arasında mihrap

içine oyulmuş yazıyı görmek için köyden ayrıldım 2]. 1 2

(1] Vakfiyelerin şartlarını bozan. Kitabeleri yok etlen ailailenamelerde adları icap

ettikçe değiştiren nice şeyh ve zaviyedarların bu aahtekârlıkiarını gösteren birçok

veaikalar gördüğümden dolayıdırı ki yukarki mütalâanın aerdine. lüzum göründü.

[2 ] Yarnak mağara. Yağanın cenubunda. Araa kenarında boğaz içindedir. Köye iki

buçuk aaat meaafededir. Buraya gitmek için güneş doğarken Bekir adında ihtiyar Yağan

Page 219: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 220 —

¿jC ¡y*\j 1 viU* ^ -A*Jj • j j 'Â ih l^ î <Jl w ^ j j j

ju«>j U»J1j Jc- Jl\ jıiJj J ^ Ü I j .lr d l j

y £ "*^lol *— l/** ■*;*■' j l u*^* y \^»

l lj oy^L'.lJ 4JI w«jJJ ;^«ti y» ¿d«-i villâ j

W* '* *'J J y ^ 'w ^ ,1* — i 1 J

j j j > 1 ^ \ <juJJ| *1 J i i]l »¿i|j J jb ly £İ** ¿ j a y ,jl Z + * * * y »>*'>■ y

< ı j & > & *> j * y £\y) i f V ) <“'J y - j •>* rl— i *\ & r ^ A

( J & * : j ? u r ^ ) \ j ( ¿ - ' : yC ^ 1 ) \>j ( Ia L j ' i ) : ¿ V )

( ¿--~ : s j - f ) ; : y ( * f s : c r y 1 ) ( ^ r ' A : ¿ u- ^ ) \ J

( jy*>t.c l ; ¿L* s * ) ( j C i f * i ^ Y i ) ) \j> ( * : ) \ y

(J^ r I ) \ J ( }\*>J) \ J ( JuT ü ^ :^ .>* ) : «•'jj ) *\y

( ^ ) \ y ( j \ ))* ) \ J (<*/"*✓ '*') \ J ( J ) y ) \ J

~\j ( ) \ J ( ç ^ J » . ) \ J ( »O5* ) ; :^» ( * > ’ ) ( 5 7 - ) « o »

( X - V ) ) l . J ( ^ ^ ) \ j

.sVJİ wA»i jLfc-Ul »\^ill villâ j T t-Â> r ( i J ^ ;SJ- Jc . ) i :y ( j J i j y )# . # # ^

►İJ j \j İ*J J-- -A-— ¿T ci^-* W *“ *—*}/■- •A ,I,'

• İI<J^ J y»)\\j£- A»J <>•};' j l ^

jL -\ ^ i- U ju- jju »- ^.1 ju- jk -1 a*-

Cr^JT <İ>J ‘ (i S• • • ••

Tarihî vesika burada bitiyor» Anadoluya Türklerin gelişini gösteren

bu vakfiye gibi daha birçok vakfiyelerin elde bulunması ne kadar şayan»

arzudur. Ne faide ki muhaceret, harpler böyle mühim vesikaların ziyama

sebep olmuştur. Anadolu Türk tarihi için eskilik itibariyle birinci olarak

gelen bu vakfiyenin zamanımıza kadar ulaşmasında sevinç duyarız.

Orta zaman İslâm ve Türk âleminde böyle yer, yer bir takım şeyhlerin

zengin malikânelere sahip olmalariie dinî bir otoriteye dayanarak, bir

nevi derebeyliği andıran mıntıkavî şeyhler idaresi baş göstermiştir. O

devirde halk gözünde büyük ve kudsi görünmek, nufuz ve şöhret kazan*

mak için peygamberin sülâlesinden, Sadattan olmak mecburiyeti olduğun*

Page 220: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 223 —

Tarihin bizce henüz aydınlanmamış bir devrini bu taş yazı aydınlat* mağa yarayacağından buranın biran evvel tanılıp bilinmesi lâzımdır. (Ş.69^

Avniğin tarihi

Avnik, Erzurumun on saat cenubu şarkında, bir dere içindedir. Bu dere inişli yokuşlu ve bazan yükselen kayalıklar arasından devam eder. Dere

Hasnikâr köyün*

den başlar. Ve ce­

nuba doğru birbu-

çuk saat uzadık­

tan sonra Avnik

köyüne varılır.

Avnik, yüksek

ve yalçın kayalar

üstünde yapılmış

bir kaledir, önün­

de yine sarp ve

yalçın olarak yük*

selen Kösedıırak dağı görünür.

Şimdiki halde A v ­

nik köyü, kaleden

dışarı çıkmış ve

bunun dibindedir.

Arazisi kayalık ve

dağlık olduğundan

ahalisi ekincilikten

ziyade hayvan ye­

tiştirmekle uğraşır­

lar. Ahalisi fakir­

dir. Vaktiyle ge­

niş olan arazisi

mutegallibe Kürt

ağalarının, köylü* fŞ e k il: 68 — Yarnek mağara, arazını yarıp geçtiği dar ve ko r-

leritaraftndan tak- kunç boğazdadır. Bu »a rp , yalçın kayala’ arazında mihrap için•

Sime ugnyarak, Av- de oyulmuş yazı ve önünde kuyu vardır/nik küçülmüş ve dediğim gibi fakir bir köy haline düşmüştür. Bugün bu

Page 221: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 222 —Yüksek kayaların arasında bulunan Yamak madaranın yazısı ancak

kayalığa çıkacak yolun yapılmastle, yazının yanına varmak mümkün ola­

cağı anlaşıldı [1]. Bu mağaranın karşısındaki Kerâtıgâr köyünün Arasa

bakan kayalıklarından Yarnak mağara görünmektedir [2].

Bu yüksek kayalar arasında mihrap içinde yazının bulunması da gös­

teriyor ki çok eski devirlerde yazı yazmasını bilen medenî bir milletin

yaşadığını hatırlatmaktadır. Çıkılması, inilmesi çok zor olan bu sivri ve

yüksek kayalıklar arasında hangi esbaba mebni bu mihrap içinde yazı

hakkedilmiştir? Bu derin kuyu niçin kazılmıştır?.

Şimdiki halde bu suallere cevap vermek mümkün değildir.

koylu ile, köyden çıktık. Araba ile bir müddet giderek Aran geçtik, boğazın ke­

narında dağ tepesinde mezarı bulunan (Ak baba) adında bir Türkün çok eskiden buraya

gelip kendi adını verdiği bir köy kurduğunu Bekirden işittim. Boğaza girdikten epey

sonra yol sarplaştı. Arabayı yakın olan Kerenkâr köyüne gönderdik biz de yaya olarak

yürüdük. Aran elbiselerimizi çıkararak geçit yerinden geçtik. Epeyce yürüdükten sonra

göğe fırlamış gibi yükselen kayalığın dibine geldik. Araş burada durgun kayalar ara­

sından, boğuk bir sesle akıyordu. Sert ve dik yamacı biraz tırmandıktan sonra daha

yukarı çıkmak imkânı görünmedi. Çakıl taşları yamacı örttüğünden, her adım attıkça

aşağı doğru yuvarlanmak tehlikesi baş gösterdi, yüzüstü tırmanmağa teşebbüa ederek

biraz çıktım. Öyle bir yere geldimki deprenemedim, çünkü vücudumla yamalandığım yer

kayıyordu* Bin müşkülitla ot köküne elimi atarak bunu kavramağa çalıştım Bu da

koptu. Aşağı doğru kaymağa başladım. Bir aralık sırtımı yere getirerek elimi sağ ve

solda küçük çakıllar içinde gömerek kendimi tesbit etmeğe uğraştım ise de muvaffak

olamadım her tarafını incinerek son derece acı duyaraktan sürüklendim nihayet meylin

azaldığı yerden aşağı indim.

[1 ] Öğleye kadar mağaraya çıkmak için ne kadar uğraşıldıysa da boşa gitti. Yol

yok, iz yok çıkmak mümkün değildi. Eskiden yaban keçisi avlamak için bu yalçın ka­

yalara tırmanıpta yaban keçisi avlıyan avcılardan tek tük bulunurmuş bunlar o mağarayı

görmüşlerdir. Bunlardan birisi de bu kayalığa kadar benimle gelen Eekirdir. Deyişine

göre düz ve yüksek bir kayanın sathı mihrap gibi oyulmuş yazı vardır. Bunun ne çeşit

yazı olduğunu bilemiyor. Şekil itibarile yazılı taştaki yazılara biraz benzediğini söy­

ledi. (Bu yazılı taştan aşağıda bahsedilecektir) ve mihrabın önünde bir kuyu vardır.

Çok derin olduğundan içine girilmek mümkün değildir.

[2] Buradan mağaranın bulunduğu kayaya dikkatli baktım yalnız mihrabın bir

kısmı görünmekte diğerini başka bir sivri kayanın önünü kapadığından etraflıca

göremedim.

Page 222: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

beraber şimalen de gürcülerin çok metin kaleleri olan (Nihah ve Hah [1]) ı

da aldı.

Ilhaniler ve Çobaniler sırasile, Avnike hâkim olduktan sonra Karako-

yun Türkmenlerinden Kara Mehmet, Avniki ilkânilerden alarak buraya

yerleşti.

Kara Mehmet, Paainlerin mühim bir geçit noktası üzerinde bulunan

Avnike ehemmiyet verdi ve buranın kumandasını Oflu MtSir beye havale

etti.

Bundan sonra Avnifin şöhreti arttı. Timurlenk, Micimjirt, Zivin, Pasin

(Haşan kaleyi) aldıktan sonra Avnigi almak için oğlu Mirza Mehmedi mühim bir kuvvetle Avnik üzerine gönderdi. Timur askeri diğer kaleleri

kolaylıkla aldıklarından, Avnigin de tezden alınacağını zannediyorlardı.

Halbuki hadisat umduklarının aksini gösterdi. Avnik koca cihangirin

ordusuna karşı gelmişti.

Timurlenk, bu kalenin yakınında, Celikan çayırında karargâhını kur*

muştu. Hicri 789 senesi şabanının on ikisinde Mirza Mehmet, Avnik önüne

geldi. O zaman bu kaleyi kara koyun Türkmenleri büyük bir kuvvetle

müdafaa ediyorlardı. Timurun askeri ilk önce kalenin karşısında bulunan

Kösedajfın eteğine kondu. Asker korkunç bir zelzele gürültüsü ile dış

hisarların dibine geldiler. Bunlar bir anda yıkıldı. Mısır beyin askerleri

çarçabuk ikinci hisara sığınarak burayı müdafaa etmeğe başladılar. İç

surlara ^iden yolları tuttular. Yalnız bir kapısı kalmıştı. Eakat burasını

da son derece tahkim * etmişlerdi. Timurun askeri muazzam bir kitle

halinde ikinci hisarların dibine gelmişti. Sûrların kemerlerine yanaştılar

Bu askerlerin gelişi bir fil yürüyüşü gibi idi. ö y le yürüyüş k*ı Mısırdan

akan Nil gibi idi. Sim sıkı hisarları kuşattılar. Hücum işaretini çalan harp

musikisinin sedaları içinde askerler kaplanlar gibi hisarlara tırmandılar.

Piyadeler hisardakilerine ok atıyorlardı. Bir taraftan da duvarların önüne

taş yığınlarını dizmişlerdi. Bu askerler yıldızlar kadar çoktu. Göz kirpik*

leri gibi muntazam dizilmişlerdi [2 ].

Mısır bey, bu hücumun kudreti karşısında sarsılır gibi oldu. Ofluna,

Timura lâyık hediyeler vererek karargâhına gönderdi; babasının ricasını

[1] Ibni bibi S. 163 Nihah Tortumun bir köyüdür. ( Hah ) Erzurnmluların

Haho dedikleri kale, yina Tortum kazasındadır. Bu kaleler hâli saflan bir halde

durmaktadır.

|2] Tarihi Titnür. Şerafeddioi Yezdi.

— 225 -

15

Page 223: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 224 —

-ehemmiyetsiz fakir ve yoksul olan Avnik, orta zaman tarihinde adı sık* sık geçen

meşhur kalelerden biri olmuştu. Bu kaleyi ilk kuran sasanilerden Nuşircvan dır [İJ. Pasinlerin dağlık arazisinin mühim geçidi üzerinde bulunan bu

kale böylece, Şarkî Roma imparatorluğunun hududu üzerinde yükselmiştir.

Rum Kayserlerile; Acem husrevleri bu hudut kalelerini almak ve muhafaza

etmek için ne kadar kan dökmüşlerdi? Iran ile Şarki Romanın zaifleme-

sinden istifade eden Gürcüler, Pasinlere ve bu meyanda Avnige sahip

olmuşlardı. Yukarıda yazıldığı gibi 9 ve 10 uncu asırlarda Oğuz Türkleri

Pasinlere geldiği zaman Gürcülere rastgeldiler. Ve bu muhacirlerin reis*

terinden biri olan Yağan paşa, Özbek, Avnigi, bin kırk dirheme Gürcü

prenslerinden Misail den aldı [2].

Bundan sonra Erzurumda, ilk Selçuk feodalitesini kuran Saltık oğulları Karsın ilerisine kadar olan yerleri, Gürcülerden almış ve sürekli harpler

yapmışlardı. Saltlkilerin son emirleri zamanında, Gürcüler kuvvetlenerek

Erzuruma doğru tecavüzlerini artırmışlardı. Konyada Selçuk tahtına oturan

Rüknettin Kahir Süleyman, hem bu feodal beyleri ortadan kaldırmak ve

hemde gürcülere karşı harp açmak için büyük kuvvetler toplamağa baş­

lamış, Konyadan hareket etmişti. Erzincana geldikte Mengücilerılen M e­lik Fahrettin Dehramşah, sultana itaat ederek kuvvetile karıştı. Ağaçeri, Solur, Dayat gibi Oğuz boylarından olan bu aşiretler orduda bulunuyor*

du. Erzurumu, Saltıkilerden Melik Alâetlin Mehmet elinden aldı. Sultan

Pasın Ovasına geçti. Avnik önünde Gürcüleri karşıladı, pek şiddetli

harp oldu. O sırada Rüknettin Kahir Süleyman'm oturduğu çadırın direği sıçan deliğine geçerek çadır yıkıldı. Bunu gören askerler sultanın

başına bir felâket geldiğini zennederek kaçmağa başladılar. Halbuki Sel­

çuk ordusu Gürcüleri yenmiş bir halde idi. Askerin muharebe meyda­

nından çekilmesi fena halde mağlup olmalarına sebep oldu. Cürcüler,

Selçuk askerlerinin bira kısmını esir alarak ve bir kısmını öldürdüler,

şjeri kalanlar kaçtılar. Esirler meyanında Erzincan meliki Fahreddin He/;- ram şah'da. bulunuyordu [3].

Avnik, gürcülerin elinde az kaldı. Erzurum meliki, Muğisüddin Tuğrul ■Şn/r’ ın eline tekrar geçti. Bir müddet, Harzemşahı Celâli ddinin ve bunu

müteakip, Alâaddin Keykubat, Erzurumu yeğeninden aldıktan sonra gürcü*

4eri mağlûbiyetten, mağlubiyete uğrattı, (¡ence havalisini zaptetmekle

[1 ] Yağan Paşa vakfiyesinden.[2] Yağan paya vakfiyeai.

[3 ] tbni Bibi tevarih Alsebcuk. Revan köşkü kütüphanesinde yazma nüsha $. 99

Page 224: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 227 -Çoçuk, Timurun verdiği teslim mektubunu babasına verdi. Mısır Dey

Timurun adamlarını üç gün misafir etti. Bir türlü kaleyi teslim etmek

istemiyor ve Timurun sözünde durmayacağını zannettiğinden teslime

yanaşmıyordu.

Timur, bu hali işitti kumandanlarından Tuman ağa ya emir vererek

Mancınık ve arradat makinalarını surun dibine yanaştırdı. Küs ve nakkare

sesleri içinde asker taş ve ok atıyordu. Ve hücuma şiddetle atıldılar.

Atılan taşların çokluğu alçak yerleri yüksek ve yüksek yerleri alçak etti.

Kale içindeki evler harap oldu. Ve barınılmaz bir hale geldi. Mtstrbey in

annesi kaleden çıkarak Timurun huzuruna vardı, tahtın ayağını yöptü ve

dedi ki: (oğlumun sana karşı mukavemeti canının korkusundandır. Askerin

heybetinden ve karargâhın azametinden, aratanların ciğeri su olurs, bunun

korkusunuda ayıplamayınız. Çünkü askerlerde beraber kendisi, fil gibi

askerlerin ayağı altında ezilmeğe mahkûmdur) Timur, kadının sözünü

kabul ederek dedi ki (eğer oğlun canını ve hanumanını, selâmetini

istiyorsa kaleden çıkıp gelsin) dedi, Timur ve karıları, Mısrın annesine

ayrı, ayrı hediyeler verdiler. Ve kadını, Toman ağa ile birlikte kaleye

gönderdiler. Kadın oğluna keyfiyeti anlattı. Fakat Mtstrbey bu sözlere

kulak asmadı. O vakay’ıin almış olduğu vaziyetten mustarip olmakla

beraber bir türlü kaleden vazgeçmiyordu. Binaenaleyh müdafaa ve sebat

etmeğe karar verdi.

Timur, bu halden hiddetlendi bütün askerlerine gece, gündüz hücum

etmelerini emretti. Askerler bahar bulutu gibi kale bedenlerinde yığıl­

dılar akşam karanlığı gibi bedenlerin etrafına çöktüler. Mancınıkların

yanlarına o kadar taş yığdılar ki bunların hacmi Avnik Hisarlarının

seviyesine kadar yükseldi, büyük mancınıkların attıkları taşlar yüksek

kalenin yıldızlarla hemser olan burçlarını yıktılar, bu taşlar burçlar

üzerinde kuşlar gibi uçarlardı. Görenler kaleyi taş yağmuru altında

kaplanmış zannederlerdi. Adeta kaleye Asümandan taş yağıyor gibiydi.

(Bir adam ki büyük padişahın arzusuna ram olmaz elbette ona taş

yajar [1] )

Ramazanın onyedisinde kale müdafileri son derece meyus oldular,

bunların gönüllerini ateş sarmış söndürmeğe imkân yoktu.

Bu korkunç halde muhafızlar ve (Mısırbey) telâş ettiler. Çünkü

Mancınıkların attıkları taşlardan bunların evleri harap olmuştu.

[1 ] Timur tariki, Şerefeddioi Yesdî.

Page 225: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

m ■5B

— 226 — •

Timura oğlu böylece anlattı : (Beni hizmetkârlığına kabul etsin ve hayatımı

bağışlasın) dedi. Timur da : (Onun kabahatlerini hemen affettim. Kaleden

çıksın, beyhude yere harbi uzatmasın.) Çocuk babasının yanına vararak

Timuurn emrini söyledi. Fakat Mısır bey kalenin teslimini kabul etmedi.

O ancak kalede kalmak ve Timura tabi olmak'şartile itaatini bildiriyordu.

Erzincan beyi Tahreten, Yıldırım Beyazıdıı karşı olan düşmanlığa

binaen Timurun yanına kaçmış ve onun himayesine girmekle beraber bir

taraftan da Titnuru, Osmanlılar aleyhine teşvik ediyordu .Avnik muhasara*

sında, Tahreten, Timurun ordusunda ve askerile hizmetinde bulunuyordu.

Mısır beyi yola getirmek için kaleye girerek görüştü ve dedi ki : (Yedi

iklim padişahına karşı durmak akıl işi değildir. Ancak Timurun merha-

metine sığınmakla yaşayabilirsin. Yoksa başka türlü mümkün değildir.

O, yer yüzünün padişahlar padişahıdır. Ona, bütün hanlar padişahlığı

terketmişlerdir. Onun kapısında Rüstem gibi 200 ü kemer bağlamış ve

ona havadarlık etmektedirler, Feridun ve Çemşit ve Çin hakanları

onun aşağı bir kuludur. Hemen sana düşen iş yüzünü ayağına sürerek

af dilemektir. Sende hiç akıl yok mu? Kalenin arkasında müdafaa askerini

dizmeğe ne uğraşırsın? Türklerin attığı taş onun karşısında balmumu gibi

erir. [1] Benim sözümü dinle ve bu sözüme Allah şahittir ki hilaf söyle*

miyorum teslim olursan selâmetini temin ederim) dedi.

Mısır bey, bu sözleri dinledikten sonra oğluna sitem etti. Yine kuman­danlarını müzakere için gönderdise de Timur kabul etmedi. Mirza Meh­met tekrar harbe başladı, lçerdekiler epice sıkıştı. Mısır bey •sulh için

ad am göndererek yalvardı. Timur, hapsettiği Avnigin kumandanla­

rından o da, Satılmışı hapisten çıkardı. Kalenin teslim edilmesi için yanına

çağırdı ve şeraiti anlattı; Satılmış kaleye giderek Mısır beye nasihat etti.

A ltı yaşındaki oğlunu Satdmişa katarak Timura gönderdi.

Çocuk talimat mucibince Timurun tahtının saçağını öptü ve babasının

kefenini giyerek kılıcı boynuna asarak askerile gelip hizmet edeceğini

ve hayatının bağışlanmasını söyledi. Timur buna razı oldu. Çocuğa

oğullarının giydiği elbise giydirdi ve boynuna zerrin kılıç asdırdı.

Birkaç adamlarile, çocuğu kaleye babasının yanına gönderdi. Kale

müdafileri, Timurun bu alicenaplığını şükran ile görüp takdir ettiler.

»iti» Jr“ '**

. d ■ j tih*.

H

[1 ] İbare boyladır :

Page 226: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 229 —Askerlerini, Avniğe Karabaga ve etrafa dağıtarak oralarda kışlattı.Timurun

Avnikten, Yıldırım Beı/azıda gönderdiği dostane mektuplari, OsmanlI­

larla iyi komşuluk etmek emelinde idi. Avnik bundan sonra Timürlengin

en mühim hareket üslerinden birisi olmuştur.

Karakoyunlu Kara Mehmedin oğlu Kara Yusuf, Timurun Gürcistanda

muharebede bulunmasından istifade ederek Avniği muhasara etmeğe

başladı. Biraz sonra kaleyi alarak Otlamış koçini [1] yi alâmeti zafer

olmak üzere Mısır sultanı lierkuka gönderdi. Böylece Avnik Karakoyun-

(uların eline tekrar geçmiş oldu. Timur Harpten geri dönerek tekrar kaleyi

geri aldı [2]. Bundan sonra Kava Yusuf, Timurun kumandanları olan Mirza Ömer Şeyh, Mirza P ir Mehmet, Emir Sait Darlaş ve Emir Celban ile

kanlı bir surette muharebe etti ise de şehri alamadılar. [3](Şahruh Mirza) ki Timurun oğludur. Neticede Kara Yusufu Erciş önünde

mağlup ederek, Kara koyunlu kuvvetini dağıttı. Bunun hâzinelerini bira-

derzadesi Avnike götürüp buraya kapandı. Biraz sonra Şahruh'un asker­

leri kaleyi aldı.

Timur, Yıldırımı Ankarada mağlup ederek Anadoluyu zaptettikten

sonra Semerkanda çekilirken sevdiği oğlu P ir Mehmed, Karahisarda öldü.

Bunun cesedi Sultaniye yolu ile Semerkanda gönderildi.

Timur, Erzurumdan, Avniğe, geldiği zaman H: 805 matem merasimini

yaptırdı ve Avniğe, Timur ordusu ile girdiğinde P ir Mehmcd'in, takliden

yapılmış tabutu önünde dini bir merasim yapılmakla beraber, burada

bir müddet eğleşilerek fukaraya çok sadaka verildi [4].

Avnik, bundan sonra Kara Yusuf un oğlu İskender in eline geçti;

fakat kardeşi Cihanşah, tskenderle muharebe ettiğinden bunu Avnikte

muhasara etti. Bu sırada İskender ’ in oğlu Kubad babasına ihanet ederek

onu öldürdü. Ve kaleyi amcasına teslim etti. [5]

Uzun haşan, Cihanşa/ıı, Çapakçur önünde bozduktan sonra Erzurum

ve bu meyanda Avnik bunun eline geçmiş devleti parçalandıktan sonra

bir müddet oğulları elinde kalıyor sonradan Şah İsmail ve neticede (Y a ­

vuz Selim) almıştır. Böylece orta zaman tarihinde mühim rol oynıyan

Avniğin tarihi bu suretle kapanmış oluyor.

[1] Tacüttevarih C. 1, S: 154. Hımmer C, 2 S. 45.

(2) Ahaenüttevarih S. 9

|3] Mezkûr tarih: 145.S. 14[4] Ravzatuasafa: Mirhund

[.5] Ahaenüttevarih S; 50 ali: Künhülahbar rüknü aaliate cüzü aalia: 36

Page 227: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 228 -MlSirbey, son derece merak içindeydi yine adamlarından birisini

gönderdi. Timur buna hil’at giydirmekle beraber bir dane de Mısırbeye gönderdi. (Kaleden çıksın) emrini göndermişti. MlSirbey bu teklifi şiddet*

le reddetti. Yine harp olanca korkunçluğile devametti. Kale muhafızları

şiddetli bir mukavemet göstermeğe hazırlandılar.

Timurun, kumandanlarından Emir şahl/l yedi kişi ile iç kalenin yolunu

ve su mecrasını keşfetti. Karganın kanadı gibi gece karanlığı çöktüğü

zaman bunlar keşfedilen yollardan geçerek kalenin mühim burcunu

aldılar. Ve bağırara kdipteki askere hücum mevkiini gösterdiler. Emir Ahtaci bir müfreze ile, hazaneci Em ir Ergunşah beşka bir müfreze ile

Emir Amanşah da diğer müfreze ile burçlara hücum ederek çıktılar.

Muhafızlar can havlile burçtan, burca koşarak boğazlaşıyorlardı. Netice­

de bürç üzerinde Em ir Amanşah yaralandı. Emir Ergunşah ve Bahadırda burçlardan inerek kemerlerin yanına geldiler. Müdafilerin kahramanca

sebatları bu müfrezeleri mağlûp ederek kaçırmışlardı. Kemerler üstünde

kalan müfrezeler külünk darbelerile duvarı delmeğe uğraşıyorlardı. Biraz

sonra bir delik açarak içeriye daldılar. İç kalenin alındığını işiten asker

mukavemetten vaz geçtiler Mısır bey i burç üzerinden aşağı attılar.

Karısı ve cariyeleri feryadu, figan kopararak ağlayorlardı. Kendisine

gelen Mısır bey, annesile oğlunu Timura gönderdi. Kadın toprağa yüzünü

sürdü. Oğlunun hayatini bağışlamasını yanık kalbile rica etti. Timur

merhamet ederek Mısır bey in teslim olması için yanına gönderdi. Kale

muhafızları isyan halindeydi. Bu cihetten Mısır bey in müdafaa etmesine

imkân kalmamıştı. Çaresiz kaldığını anlamıştı. Kefenini giydi. Ve kılıcı

boynundan asarak Timurun oğlu Mirza Mehmet in yanına vardı. Ve

Timur hayatına ilişmezse ölünceye kadar minnetdar kalıp kapısında

hizmet edeceğini söyledi. Mirza Mehmet, babasına keyfiyeti anlattı.

O da, kabul ederek hilat giydirdi. Mardin Em iri Sultan Isa da karargâh­

ta bulunuyordu. Bunu sultaniyeye, Mısır bey ide Semerkande gönderdi.

Timur askerine mükâfat dağıttıktan sonra kaleye kumandanlarından

otlamış Koçini yi tayin ederek, kalenin surları yenibaştan yapılmağa

başladı. Timur Tahreten beyi Erzincana ve kendisi Gürcülerin elinden

Tortumu almak için Erzuruma gitti. Ve oradan Tortum kalelerinde

bulunan Gürcü beylerine itaat etmeleri için emir gönderdi bunlar

dinlemediler Emir Nureddin ve Emir Şahımelik kumandasındaki askerle

bu yerleri zaptetti.

Page 228: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 231 —

diğer kapılarından girilip çıkılırmış. Kaleden çanak, çömlek parçaları,

(Şek il : 70 —7Avnik kalesinin dıvarlarından bir görünüş/

insan kemikleri, oklar, arasıra bakır ve gümüş paralar toprak altından

çıkıyormuş [1]. Kalenin kitabeleri. 340 senesinde vukubulan, şiddetli zel-

zelede taşlar burçlardan kopup düşmüş, şimdiki halde üç taş üzerinde

yazı vardır. Bunları okumak için yazının karşısına, ya iskele kurmalı ve*

yahutta duvarın üstünden başını uzatarak okumağa çalışmalıdır. Bu da

çok tehlikelidir. Düşen yazılı taşlardan okunan kitabede ^ l )

cümlesi vardır [2]. Kalenin bir saat şarkında Köse durak dağı yalçın ve

sarp bir şekilde yükselmektedir. Bu dağda büyük mağaralar bulunduğu

gibi dağın arkasında Karakoyun harabeleri vardır [3]. Köyün yanında

sırtlardaki, Otlaklara, Karakoyun yaylası denilmektedir.

Avnik, mezarlarında çokça koyup biçiminde mezar taşlan bulunmakta

imiş 1855, Kırım harbinde, Ermeniler bu taşları götürdükleri gibi diğer

işlemeli mezar taşlarını da tahrip etmişlerdir.

[1 ] Kalede hafriyat yapılaa birçok şeylerin çıkacağına şüphe yoktur.

[2] Bu kitabe parçaaı köyde Ziyanın evinde bulunmaktadır.

[3 ] Vaktin darlığı ve son derece yorgunluk dolayıaile buraları gezemedim.

Page 229: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Timurlenkle boy ölçüşen bu kalenin tarifine gelince: Bir kayakü tlesi

üstünde üç kat

yüksek duvarla

çevrilmiş bir ka­

ledir. (Ş.69) Ka­

leye yanaşacak

yerler hemen yok

gibidir (1]. Birin­

ci surun kapısı

cenuptadır. Kapı­

dan içeri girilin­

ce oldukça geniş

bir saha görünür.

Evler ve zindan

buradadır. Top­rak altında kalan

temelleri ve yer­

leri küme küme,

durmaktadır. Zin­

dan büyük bir ka ¡Ş ek il : 69 — Yalçın kaya üstünde Avnik kalesi. Kayanın d i-

yanin İÇİ oyula- binde, Avnik köyü]

rak derin ve geniş bir hâle getirilmiş olduğu vaziyeti göstermektedir.

Şimdi içi taşla dolmuştur.

Bundan sonra, ikinci surun kapısı gelir. Bu da cenuba açılır.(Ş.70) İçeri

girilince, birinci surda olduğu gibi burada da meydanlık gibi bir yer

vardır. Beşyüz evin sıkabileceği bir yer olan bu meydanlıkta evlerin

toprak altında kalan temelleri yer, yer tümsek halinde görünmektedir.

Yine burada bir cami harabesi ile, kale muhafızı olan emir veya beylerin,

hazine dairesinin yeri bulunmaktadır. Bundan sonra üçüncü surun kapısı

gelirki burası kayalığın tepesini teşkil eden bir yerdir. Avnik beylerinin

evleri, zahire anbarlarının yeri belli olmaktadır. (Ş. 71)

Sur kapıları demirden imiş, seyyar merdiven ve köprülerle surların

[1 ] Kaleyi gezmek için burayı iyi tanıyanlardan yardımcı iki koylu ile beraber

çıktık. Geçilmeai benim için zor olan yerlerden, köylülerin omuzuna baaarak çıkıyorum.

Bazı yerlerinden geçmek için, hiriai elimden, diferí de dizini ayağıma dayadığı halde, korku ile o, aarp yerleri gezmek mümkün oldu. Bu kaleyi dört aaatte gezip dolaftım.

— 230 —

Page 230: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 233 —Ibni şeyh Seyit Ömerî

Besmele tarihin :

Cennetülhuldolsun ol zata

Etti ihya Delu baba terbesin (Ş. 74 )

Bu kitabeden

türbeninjharap va­

ziyetinden Ahmet

ağa, kurtarıp ta­

mir ettiğini Yeli baha nm'adı Delu baba olduğu anla­

şılıyor. (Hüseyin)

defterinde

y $ c* j

vlı

suretinde yazılıdır.

Veli baba Ya-

¿an paşa ile Pa-

sinlere ¿ e l m i ş

Türk sofularından

birisi olduğu soy-

lenmektedir. [3J /Şekil : 72 — Avnikte eski mezar kitabesi. Ayetülkürsü y a z ılıd ır ]

Türbe dört köşeli olup üstü kubbedir. Taşların cinsi karışıktır. Türbe­

nin eski taşları duvarda tek tük görünmektedir. Sonradan yapılmış iki

sanduka vardır.

Bu nahiyeden cenuba doğru ikibuçuk saat giden yolun garbında ve

yine iki saatlik yol olan güzel çayır ve soğuk sularile hoş manzara

gösteren bu vadide yazılı taş mevkii bulunmaktadır.

Yazılı taş, büyük kül rengi kayalığın garba bakan cephesinde dört

köşeli oyulmuş ve taraktan geçmiş, taşta oyuk yazılar görünmektedir.

Yazı her cihetten benzerlik itibarile bir Asur kitabesini andırmaktadır.

Bunu gören seyyahların sözünü işiten köylülerin deyişine göre bu yazı

Milâttan 1500 sene önce yazılmıştır. Bu yazının bir saat kadar süren

[3] Veli babanın türbe ve camiine mevkuf köy ve arazî varmış müruru zaman ile

bu eaki Türk büyüğüne ait köy ve arazi şehlalara geçmiştir.

Page 231: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 232 —

İki tane böyle eski Türk mezar taşları vardır.

Bunların şahidelerini, Ermeniler büyük harpte parçalamışlar yalnız yan taşları kalmıştır. (.Ş 72)

Avnikte, türbe harabelerinin yeri, eski mezarlardan çıkan oklar [1].Hamam enkazı. Eski su yolları hâlâ görünmektedir. Hülâsa burada

nereye bakılırsa tarihin, taşlamış hatıraları insanın gözünde canlanır. Av*

nikten iki saat şimale gidildikte Işkı köyüne varılır. Bu köy dere içinde

ağaçlıklı, suyu bol bir yerdir. Burada bir camiin yıkılmış yeri ile, işlemeli taşları bulunmaktadır [2] taşlar köyün mezarlığında kullanılmıştır. Na­kışlarına bakılırsa bunun Selçukiler devrinden kalma olduğu zannedilir.

(Ş-73)Köyün üç saat şarkında Veli baba, nahiyesi vardır. Eskiden yıkılmış

ve sonradan tamir görmüş Veli babanin türbesi bulunmaktadır.Kitabesi:. . . eyledi bu mekân : Fatiha ol ruha olsun her zaman

. . . gülü inhidam î Tecdit etti Ahmet ağaya ya...

[1| Gemige saplanmış bir okun mezar eşerken çıktığını görenler söyledi.[2] 340 Zelzelesinde mimarî güzelliği taşıyan bu cami ile yüksek minaresi

yıkılmıştır.

• r

t

• a

*

t• ♦ *

. i .

Page 232: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 235 -Mlcingirt köyü — Eski Osmanlı, Rus hududu zierinde, Erzurumun

onsekiz saat farkında yüksek, inişli, yokuşlu dereler, dağlar arasında bir

¡Şekil : 74 — Veli ilabantn iürbetij

köydür. Buranın meşhur bir kalesi vardır. (Ş.77) Kaleden düşen kitabeler*

den ikisi köyde bir evin duvarına konulmuştur ki bu iki kitabe Saltuk a

aittir. Saltikilerin eserleri bahsında bu kitabe gösterilmiştir.

Kale duvarlarının köye taraf olan yüksek cephesinde, büyük bir kitabe

taşı daha vardır ki bunun okunması mümkün olamamıştır. Çünkü yeri

yükseti. Yine kalenin şark tarafındaki cephesinde yazılı taş parçaları

duvarda görünmektedir. Bunu da okumak kabil olamadı. (Ş. 78) görüldüğü

üzere kalenin arkasında, şark tarafında kısmen harap olmuş bir kümbet

bulunmaktadır. Mezar taşı kitabesi yoktur. Tezyinatı sadedir. Kale muha­

fızlardan bir türk emirinin türbesi olduğu muhtemeldir.

Mîcingirt kalesi, eski bir türk kalesi olduğu kitabeler göstermekle

beraber bu kaleyi Saltikiler, Gürcülere karşı yapmışlardır. Sonradan

Erzruma hâkim olan muhtelif türk emirleri kaleyi tamir ve tevsi eyle-

Page 233: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 234 -

mesafede Şah şabur un harabeleri görünmektedir. Taş yığınları ve iri

temel taşların*

dan başka du­

var parçaları

vardır. Bura­

larda okların de­

mir uçları taş­

lar arasından ve

topraktan çık­

maktadır.

Iranın Eşkâ- niyan tabaka­

sından gelen

Şapur\ar, İranın

azamet ve ik­

bal devrini ya­

şatmışlardır. Ro­

ma İmparator*

larile Urfa Nu-

seybin havali* (Şekil : 73 — Işkı köyünde yıkılmış bir minarenin tezyinatlı taşları)

sinde büyük harpler yapmışlar ve Romalıları mağlûbiyetten, mağlûbiyete

uğratmışlardır. Belki de bu kitabe, Şapur un Romalılara karşı kazandığı

galebenin hatırasını bildirmektedir. Çünkü taşın yanındaki şapur harabe-

sile bunun münasebeti olabilir. Eğer partlar, Zend yazızı yanında Çivi yazısını kullanmışlarsa, kitabenin bunlara aidiyeti kabul edilebilir bir de

çivi yazısı şark kavimlerin yani, met, Sümer, Asur, Eti, Orarto ve daha

diğer küçük milletlerin müştrerek bir yazısı olduğundan bu kitabeninde

bunlardan birisine ait olması şüphesiz isede, fakat hangisinin olduğunu

anlamak ciheti mütehassısların halledeceği bir mesele olduğundan biz

burada bu kitabenin resmini göstermekle iktifa edeceğiz. (Ş.75,76) Eğer

Yarnak mağaradaki yazı ve bir de bu kitabe okunup halledilirse tarihin

karanlık içinde kalmış mühim bir vakanın aydınlanmasına yardım ede­

cektir. Bu çeşit kitabelere, memleketimizde pekaz tesadüf edildiğinden

tarih ve asarıatika bakımından değeri büyktür.

*3 *

n

; 1

. ■si

I

Page 234: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 237 —muhacir olan Türk sofilerinden birisidir. Halk bunu evliya derecesine

yükseltmiş, o zamanın nüfuzlu bir adamıdır. Bunun vakfiyesi kaybolmuş,

söylendiğine göre

Horasandan köp­

rü köyüne kadar

olan arazi vakıf*

namesi hududu

içindedir. Horasan Babanın, türbesi

büyük harpte y ı ­

kılmış, mezarı tah­

rip edilmiştir.

Yine bu köy

yakınında Haşan Baba adında eski

bir Türkün mezarı

bulunmakla bera­

ber sun’ i bir tepe

olan tandır, tepe f Şekil : 77 — Yekpare bir kaya iistünde^Mıcingiri kalesi/

civarında kümbette varmış köylüler bu tepeye kümbetler demektedir.

Horasan Babanın, Yağan l*aşa vakfiyesinde imzası olduğuna bakılırsa

bununda H. 440tarihlerinde Pasinlere geldiği anlaşılır. Hüseyin defterinde

(¿1—1>• ki* ¿«1—1 w-CUlJ.;. j suretinde yazılıdır.

Erzurum evkaf muhasebe defterinden :

Vakıf

Zaviye» Horasan Baba der karye'ı Horasan der kazai Pasın Süfelâ tabi’

Erzurum der fermaniseyit İsmail Mamdi vesit Ali Mütevelli ve zaviyedar

vakfı mezbur 1266 Muharrem gayesi

Bedeli a’şar Horasan ber vakfı

zaviyei mezbur

3925

Horasan Babanın, diğer köyleri tanzimattan sonra hâzineye alınmıştır.

Bu köyde bir tane yazısız selçuk sandukası vardır.

Horasan babanın arkadaşlarından olan Söylemez baba da Hinis ka­

zasına tâbi Söylemez nahiyesindedir. Bunun da sandukası ve türbesi

tahrip edilmiştir.

Page 235: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 236 —

inişlerdir, kalenin, uzunluğu 300 metro genişliği 15 dir. Kalenin köye

¡Şekil 75. 76 — YaZılt taştan iki poz/

taraf olan eteklerinden bir takım kayaların içi oyulmuş ve kemerli

• bölmelere ayrılmış, birer mesken hizmetini gören, mağaralar vardır. Bir taneside kale içindedir. (Ş. 79)

Timurlenk, Micingirdi, Karakoyun beylerinden kolayca aldığı (Bezmü

Rezim) de yazılıdır. [1] Bu kayıttan anlaşılıyor ki Micingirt ve bunun

gibi kaleler, orta zaman tarihinde, birer derebeylik şeklinde yaşayan

türk beylerinin elinde bulunuyormuş.Zivin kalesinde kitabe yoktur. Kalenin içinde evlerin enkazı tümsekler

halinde belli olmaktadır. (Şekil— 80)Horasan — Aşağı Pasinin en büyük köyü olan ve Arasa yakın

bulunan İran ve Kars yollarının birleştiği noktada kurulmuştur. Köy,

mahsuldar arpa ve buğday tarlalarına malik olması yüzünden çiftçilik

itibarile de ehemmiyeti vardır. Horasan £rzurumun on iki saat şarkında

Kars ve Erzurum şosa ve şimendüferi üzerindedir.

Yağan Paşanın arkadaşı olan Horasan Baba, Horasandan Pasinlere

(1) S : 464

Page 236: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Erzurum Meliki Muğisüddin Tuğrul Şahın Bayburt kale­

sindeki kitabeleri, eski mezarlar, Akkoyunlulara

ait vesikalar

Bayburt, Erzurumun 18 saat şimalinde, güzel bir kasabadır. Ortasında

Çoruh nehri akar ve kasabanın güzelliğini bir kat daha artırır.

Bayburt, Er- ^

zurutn gibi aynı

iklim ve aynı ha­

yat şeraitine tâ­

bidir, ahalisi Er­

zurum gibi çiftçi

ve hayvan yetiş­

tirmekle meşgul­dü.r Bu yüzden

Bayburt, eskiden

beri, Erzurumun

bir kazası olarak

tanınmış olduğun­

dan Bayburttaki vesaik ve mahkû-

kât, Erzurum hak­

kında verilen ma­

lûmatı tamamla­

mağa yaradığından

mağa lüzum göründü [1].

Bayburtta tetkik edilmeğe ve görülmeğe lâyık yegâne bir eser varsa

o da kaledir. Kasabanın şimal tarafında olup tabiî olarak yükselmiş, geniş

kayalar üstünde yapılmıştır. Yarım saatlik bir çevreye malik olan kale

iki kat surla çevrilmiştir- Bu surlar altı köşe üzerine yapılmıştır. Her

köşede yarım üstüvaneli, köşeli burçlarla tahkim edilmiştir. Burçların

yüksekliği on iki ile on üç metre arasındadır. Çoruh nehri kalenin en

[1] Bu vesaik 927 senesinde Bayburt köylerinde tetkik seyahatine çıktıfım zaman

toplanmıyvr.

{Şekil : 79 — Micingirt kalesinin içi, köyde bulunan kayalar

içinde oyulmuş mağaralardan bir tanesi de kale içinde

görünen mağaradır]

dolayı bu kasabadaki Türk vesaikini burada yaz-

Page 237: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

" ‘ '}

- 238 —

Hüseyinirı defterinde yazılı olan (Zaviyei Baba Haşan derkariyei Baba

Haşan) koyu de aşağı Pasindedır [1].

Pasinlerin es*

ki bir Törk yurdu

olduğunu göste­

ren vesaik ile

beraber tetkika-

tim burada bit*

inektedir, Uğuz

boylarından ağaç

eri, Salur Bayat

aşiretlerinin ve

sonradan Kayıha*

nilerin bu ovada

konup göçtükleri

ve Bayat aşireti*

nin yaşadığı ova­

nın cenubundaki

(Ketivan)ile (Her*

tiv) köyleri arasın­

daki yayla hâlâ

bu ad ile anılmak­

tadır.

[ Şekil : 78 — Micingirt kalesinin arkasında saltıklar zamanın­

dan kalmış olduğu zanedilen bir türbe/

(İJ Bu köye gidemedim.

Page 238: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 241 -İnşasına bu kadar ehemmiyet verilen Bayburt kalesi, Erzurumu şimal­

den, yani Trabzon Krallarından gelen taarruza karşı ilk müdafaa kuvveti

olarak yapılmıştır. Bayburt kalesinin ilk yapılışı Saltıkiler zamanında

başlamış ve sonra Muğisüddin Tu&rul Şah devrinde kale mükemmel bir

hâle konulmuştur. Selçuk mimarisinin güzel bir eseri olan Bayburt kale­

sinin bir taşını koparmak değil düşen? taşlarla burçların, duvarların, yıkık

yerlerini tamir etmek lâzımdır [1]. • : - -

fŞekil : 81 — Erzurum Meliki Muğitaddin Tuğrul şahın yaptırdığı Bayburt kalemil Kale surlarının Çoruhe taraf olan yerleri gayet sarp ve yüksek kayalar

üstünde yapılmıştır.

Kitabeleri şunlardır:Kalenin, Şehit Osman dağına taraf yani garbe açılan kapısının sol

tarafında beş satırdan ibaret kitabe! '

-»Şi- j \ f ;Ll| • l**I «Â* ¿J* i

j» jli JjlaM (İL)!

» j IJ% «¿li* 3 y?*““ J ' j JrU—i\ju l * - L . a * * - » * J r c »lob" yj

f l ] Bir çok yerlerde böyle etki kalelerin yıkılıp döşen taşlarını ve hazan da duvarda»

taşları aökerek evlerinde kullan*n cahil, duygusuz ¡atanların bu hareketlerini gezip

dolattığım yerlerde ara, aıra teaadüf ederdim.10

Page 239: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

T

— 240 —

sarp tarafını dolaşmaktadır, öyleki kalenin yarısından fazlasını bu nehir

çevirmiştir. Dış sur kâh toprak ve kâh kayalar üstünden dolaşmaktadır.

\ Şekil : 80 — Zivin kaleti — Büyük bir kaya k itle ıi üzerine yapılmış. büyük bir kale- d ir. Dtvarlarda bir kitabeti yoktur. Bazı yerleri yıkılm ış. Surlar, M ic ing irt ve Avni-

tamamile benzeridir. Saltıklar zamanında yapıldığına kanaat getirerek o bahitte

yazılmıştı. Önünde görünen tepeler meşhur Horum tabyalarıdır. II . 1293. 1878 de O t-

manlt, Ru* muhurebetinde. Gazi Muhtar paşanın tahkim ettiği tiperler önünde R u tla r ,

büyük bir hezimete uğrıyarak K art muhataralını kaldırmağa mecbur oldular/

İkinci sura mesafesi 230 metredir. İkinci surun duvarları yalçın kayalar ' üstünde yapılmış ve boylece hem kalenin ve hem de dıvarlartn yükseklisi, kaleye korkunç bir şekil vermiştir. (Ş. 81)

Duvarların köşe teşkil ettiği burçlarda altlı üstlü yerler vardır. Bunlar burçların müdafaasını deruhte ettikleri kumandanların ikametine mahsus bir mahaldir, İç kale duvarlarında dehlizler görünmektedir. Bu ihtimal ki ya hapishane veyahut da anbarlardır. Dışarı surun burçlarında tezyinat makamında kullanılan mor ve mavi çiniler güneşin ziyası altında çeşitli

renkler aksettirir, çinilerin bazı kırık parçaları hâlâ dtvarlarda görünmek*

tedir, Sûrlarla çevrilen iç kalede, evler, kale muhafızının sarayı ve diğer

güzel binaların hepsi yıkılmış birer toprak kümeleri teşkil etmiştir. Kanunî

Sultan Süleyman devrine kadar ahali kalede otururmuş.

’ e

• ı

Page 240: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

A ltında:

— 243 -

)) >' jU l ab-t

Bu cephede Mugisüddin Tuğrul şah ın kanamın kitabesi mahkûktur.

Kitabe: - S —4İUll «¿lUl • jl«aJ J

• w» « J l * i ! U o I ( j ^ ' l j U * a l JrjJIj L*’ ll

Bu kadının babası, Erzincanda o asırda hüküm süren, Selçukilerden

Menguç gazinin torunu olan, Davudun oğlu, melik Fahreddin Behram şah ın kızıdır.

Yine şehit Osman dağına bakan surda taşları düşen kitabenin kalan

kısmı : - 3 -jlaIAi j ^Ul Jı*L.M *¿1)11

Altında bulunan t ~ j û ~¿-¿11 *¿1111

«ju^ljua!l.b J*

Kitabesi görülmektedir.

Kale surlarının, dış surları Çoruba taraf olanı Sarp olduğundan bura­

daki burçlarda da kitabe görülmüş ise de yanaşıp okunması mümkün

olamadı.

Erzurum meliki Mugisüddin Tuğrul şah’ın Bayburt kalesini baştan,

başa yaptırdığını burçlarda görünen ve kendi adını sık, sık yazdırdığı

kitabelerden anlaşılmaktadır. Bayburt o tarihte Trabzon krallığına karşı

müthiş bir tahkimat ile zaptı muhal bir hale konmuştur. Kalenin sur ve

burçlarına sarfedilen malzeme ve harcedilen paranın çokluğu düşünülürse

Melikin haiz olduğu kuvvet ve iktidarının büyüklüğünü göstermektedir.

Anadoluda, Selçukiler devrinden kalma şehirlerin kale kitabeleri pek azdır.

Bazıları da zamanımıza kadar ulaşmamıştır. Konya; Erzincan, Erzurum gibi

Bayburd, kalesi kitabelerinin çoğu sağlam bir halde kalmış.

Diğer silik kitabeler de yerindedir. Selçukilerin kuvvetli olduğu de*

v ‘ır ki İzzettin Keykâvusla başlamış, Büyük Alâeddinle kemale ermiştir.

İşte Bayburt kitabeleri, İzzeddin Keykâyus devrine tesadüf etmektedir.

Yukarıda yazıldığı üzre, Erzurum meliki Mugisüddin Tuğrul Şah yeğeni

Page 241: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

«RBP51

— 242 —

Bu kitabede, Erzurum meliki Mugisüddin Tuğrul şalı, saltanatının

kudret ve kuvvetini parlak cümlelerle beyan etmektedir. Melik fillâdurrunı ibaresinde!) anlaşılacağı Özere, sultan bu tarihte * ' Erzurum emaretini

kuvvetlendirmiş, Amasyayı bile hûkmö altına almıştı. Bu kitabenin

yanında mimarın adı bek edilmiştir: ~ ^

5:111

A .

4\f— j ^ j y y

Kitabede Elmeliki rnügisi, kelimesinden anlaşılıyor ki Mugisüddin

Tuğrul jtf/rın, mimari (LQ Lü) adında birisiymiş.

Surun cenup tarafındaki dıvarda, yazıların bir kısmı silik bir haldedir.

okunabilenleri : ^ 3 -

Altında mimarın kitabesi:

»iiuil w- j ) • j •j'«.«'*#-'»

jmcI ı l i ipî

J j *1*

, 4 -J j U 'I jM - ,.«« Ijt, 5*

jl jl (* I jl*a*

Mugisüddin Tuğrul şah ın başkumandanı manasına gelen Sepehsalar„ unvanını alan mimar bu suru yaptığı, manası çıktığı gibi, bir de melikin

başkumandanı elile, melikin mimarı Lü'lü* bu suru yapmıştır. Manası da

anlaşılabilir.

Yine Şehit Osman dağına bakan garp tarafındaki burçtaki kitabenia

okunabilenleri: _ 5 -

ptVI -^4* j ^**1

juJII JaU îl ;u t «¿1111 l i j M

j L 'J ı

J «tlî ¿f

Burcun içeri doğru girmiş, köşenin yüzöndeki kitabe: ç -

wldlaM laSl «¿1111 ,»bl» ¿J jU l ¡ j ^ j *İJ « i

İ * J İ _ ; ^ A İ İ İ J > j ’.l

w* -5y~* ¿j' —■ y 1* w' *10^1.?.'

i

• 1

Page 242: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Bu tarihi kitabe, llhani padişahlarından Olcayto Sultan Hüdabcnde Mehtned hanın zamanında Fahreddin Emir Mahmut namındaki zat bu

medreseleri yaptırmıştır [1].

Yine bu tarihe ait OIcayto Sultan Hüdabende Mehmet hanın Hoca Yakut l i g a zan’i namına yaptırdığı medrese ile içinde camide vardı [2].

[1J H: 1298 Şevval ayında Evkaf müfettişi Hüseyin Hüsnü efendi Erzurum vilâ­

yetine yazdığı bir raporda F.mir Mahmudun medreaeaine ait şu cümleler vardır. (Bay-

burdun vasatında ve Camii kebirin ve hususile çarşının ittisalinde yekdiğerine mülâsık

Mahmudiye ve Museviye medreseleri kadimen cesim ve vasi ve müteaddit hüceratı

şamil iken müruru zamanla harap ve beyap olarak sene besene tamiratına bakılmıyarak

harabisine göz yumulması) yazılıdır. Bu medreseleri 927 de gördüğüm zaman yalnız

ön duvarı kaimi» mütebakisi arsa haline gelmişti.[2] (Olcayto Sultan Hü dabende Mehtned) han Bayburttaki Yakutiye medrese ve

camii (Hoca Yakut) namına, veyahut hoca kendi hesabına medrese ve camii bina

ettirmiştir.

Yine Hüseyin Hüsnü efendinin raporunda Yakutiye cami ve medrese hakkında

yazıyorki (hükümet konağına karip Yakutiye nam medreseler derununda kâin Yakutiye

camii şerifi ile medresede bulunan kitaphane ile kütübü mevcudesi gayetle muntazam

olduğu görülmesi üzerine derhal atik defterile mukabele edilerek liecelil kayt evkaf mü­

dürlüğüne verilmiştir.) Şu cümlelerden medresede eskidenberi mükemmel bir kütüphane­

nin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

Gerek Emir Mahmut ve gerekse, hoca Yakutun medreselerine mevkuf arazi ile

yine bu devirde yetişen ve dışarıdan gelipte, Bayhurtta yerleşen büyük zatların. Bav-

hurtta yaptırmış oldukları medrese, mescit ve zaviyelerine tahsis ettikleri köylerin

varidatını İstanbul tapu dairesinin eski kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bu vesaik sayesinde

H 6, 7. 8 inci asırlarda Bayburdun büyümüş ve ileri gitmiş kir şehir olduğu meydana

çıkar.Zaviyei Sultan Mecit Der kazai Bayburd

Zaviye Maa camii şerif ber evkaf Kutluğ bey der karyei Sınur [1] tabii kazai Bay-

bnrd der livai Erzurum

Mahmutlu tabii Bayburt rubu malikine vakfı medresei Yakutiye rubu malikâne

divanı tımar.

E’vcnsus tabii Bayburt ve tanıami malikânenin sekiz seliminden üç sehimi Hoca Yakut

medresesine Darsa tabi Bayburt üç rubu malikânedir vakfı zaviyei Ahmet Zencani

Vakfı zaviyei Seyyit Salih Bayburt

Kubur tabii Bayburt medresei Yakutiye

Ushubeyi süflâ tabii Bayburt vakfı zaviyei sultan fıkıh

Zaviye ve mescidi Uzun gazi

|i] Akoyunlu devletinin müessifti olan Dur Ali beyin oğlu Kutluğ beydir. Kitabesile

buna ait malûmat birkaç sahife aşağıda verilecektir.

Page 243: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

İzzeddin Keykâvus’un elinden Selçuk saltanatını elde etmek için büyük

bir kuvvetle Erzurumdan çıkmış Sivas, Amasyayı aldıktan sonra, yeğeni

Alâeddin Key kubat la birleşerek Kayseriyede, İzzeddin Keykâvusıı sıkıştır­

mış ve Kayseri valisi delâlettin’in siyaseti sayesinde İzzeddin Keykâvus kurtularak Konyada Selçuk tahtına oturmuştu. Erzurum Meliki ise bu

hilelerden müteessir olarak, Erzuruma dönmüş hükümetini kuvvetlendir­

meğe çalışmıştır. Kitabelerdeki Meliki Blâdirrunı ve klerınen ibaresinin

müteaddit olarak yazılı olması boş değildir. Çünkü bir aralık, Ahlat civarından, Amasyaya kadar memleketlere sahip olmuştu. Fakat bu ha-

hakimiyeti çok devam etmedi. Erzuruma çekilerek Gürcülerle, Trabzon*

iulara harbe girişerek vakit geçirdi hatta bir aralık, Gürcüstanı elde etmek

için oğlu Davudun bile hırıstiyan olmasını emretti.

Bayburt, kitabeleri dolayısile Mugisüddin Tuğrul şah’ın tarih kısmın­

da verdiğimiz izahatın burada hülâsasını yazdık.

Bayburd Kalesi Kanuni Sultan Süleyman zamanında tamir gördüğü

ve içerisinde ahali ve askerin oturduğu ve bundan sonra bir müddet daha

kale ehemmiyetini muhafaza etmişse de yavaş, yavaş ehemmiyetini kay*

bederek 1828 Rus istilâsından sonra kale büsbütün terkedilmiştir. Kanu­

nî Sultan Süleymanın kitabesi |1]. __ / / _

O O

.......

. . . Jm * jIaJt

951 c_Bayburdun içinde, Ulucamiio yanındaki medresenin kitabesi:

( ¿ r j «TjGl iJJ’ .iJu*-

¿la'lj <UIJİ» IjlLL. j,!j î

W*.JI .i» j-'l . . . . .

[1] Bu kitabe tapı Bayburd belediye anbarında «aklıdır. Yazıların çoğu bozulmuş

olduğundan okunmanı mümkün olamamıştır.

Page 244: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Yine bu kabristanda

daki yaz ı:

tarih itibarile eski olan bir Selçuk sandukasın*

(bL- jÜ. I *4 1

LrAI U. I

S* jy'û- ~ JL*

jk-jt I A-t * y*~ •

^ I j i » J*> j »1/ wll*.4 •

(690) kM J *J*“ JX~ j i

6u sandukanın baş tarafında: ¿f ,

V.j^* J i j ¿'¿I

Ahilerden: Ahi Ahmet Zencanı, türbesinin karşısındaki kabristanda

bulunan mezar taşında:

c V L- ¿¿1 *4Î'

j y ^Uî «kİ <*■ ,-JI «* U -l

4 ~£İ\ i j *ı_/ w li» ] wLjLf>-

(8 5 0 ) M j o -

Bayburdun cenubunda, imaret tepesinde çevirme içinde bulunan kabir

taşlarında Şeyh Veysi Nemedanî nin, oğlu mezarı bulunmaktadır.

Bayburdun bu civar mahallesine de şeyhin adına nisbeten Yiys/ Efendi mahallesi denilmiştir. Kabir taşı sanduka şeklindedir.

Yazısı: / (j,

•**•.) Jr

k K i ~ y:~' rr"U J l jb J i U M jb J f c İ j J •1.2.

(9 3 1 ) i‘ U j Jr>\> I j ^ I c - J j Y l ^ ; ^ j

Bu yazıdan anlaşıldığı üzere mezar, Veysel llemedaninin oğlu Sultan

A li Çelebiye aittir. Hemedanlı olan şeyh Veysel, zamanın en büyük

meşayihinden olduğu yazılardan anlaşılıyor. Akkoyunlulae devri zamanın*

da yetişmişlerdir.

Bu mezarın yanında şeyh Necmeddinin mezarı vardır. Mezar mustatil

şeklinde yekpare bir taştır. Yazısı:

Page 245: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 246 —Bayburtta bu kitabelerden başka şayanı dikkat tarihî kabirlerde bu­

lunmaktadır; bunların çoğu mahvolmuş ise de kalanlarda yine Bayburt için iftihara şayan eserlerdir.

Şehit Osman türbesi, Bayburdun içinde bir tepe üstündedir. Ostü

açık bir türbe olan şehit Osmanin, kitabesi kümbetin kapısı yanındadır.

Yazıları çok silik ve âdeta erimiş bir halde olduğundan okunması müm­

kün olamamıştır. Kümbetin yanında, büyük mezar taşları görünmektedir.

Bunların yazıları o kadar erimiş ki ancak izlerinden başka bir şey görün-

miyor. Hepsi eski, 600 veya 700 sene evveline ait olduğu taşların şekli ile yazıların izlerinden anlaşılmaktadır.

Şehit Osman, tepesinin, Bayburt tarafına olan sathı maili eski kabris­

tandır. Toprağa gömülmüş Selçuk sandukaları ve kırılmış eski taşlar görünmektedir.

Bayburdun içinde Şeyh Hayran mescidinin yanındaki mezar taşında

Danişment sülâlesine mensup olduğu anlaşılan yazı da jw >

870 tarihi okunmaktadır. Danişmendi isminden Htiseyiflin

bu sülâleye mensup olduğu veyahutta bilgide ileri gittiğine mebni Danişmend sıfatını aldığı anlaşılır. Bu mezarın yanındaki çeşme kitabesinde:

' bj4^ J ÜJ'â

(770) Jr*— . . . j j l

Medrese i şerifi Mahmudiye der kazai Bayburt

Medreaei şerifi Muaeviye ■ «

Mescidi şerifi Şeyh hayranı « •« « Burcu aarı der Kalei Bayburt

Zaviyei Şeyh Haydar der kazai Bayburt

Mescidi şerifi Hüseyniye • •

Zaviyei Abdülvehap Oazi der kariyei Duduzar tabii kazai Bayburt

Zaviyei Şeydi Yakup an sahabei Resululiah der Kazai Bayburt Balahur tabii Kelkit (şimdi Bayburda aiddir) rubu malikâne vakfı zaviyei Selçukşah

hatun validei Yakub bey Veledi Uzun Haşan bey der kariyei mezbure meşihat der tasarrufu şeyh Mehmet bermucibi defteri atikfl].

Medreaei şerif ikbaliye der ksZai Bayburt

Zaviyei camii şerif ve medreaei Münif Gazi Ferahşat bey der kariyei pulur.

Zaviyei ahi Emir Ahmet Zencanî der kazai Bayburt

Mescidi şerifi Mehmet Çelebi der kazai Bayburt Lüşevrek vakfı şehit OsmanBayburtta tarihî eaer olarak bunlardır. Ne yazık ki çoğu zamanımıza ulaşmamıştır. [1 ] Akkoyunlu padişahı Uzun Haşanın karısının adı Selçuk şah hatun oldufu

anlaşılıyor.

Page 246: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

'• * ju^ ' I ju» » ' I J U L. j 'c \ *4İ'1 — r

•.9 j ^I (•_.>• Jl\

• - jU u -c . . . . ar «.»-ij»- j**-' <ın

w-1y •!yi» j a' / m L#

(891) ¿uU J ¿ y - j jL* - / » , - i ¿y- y QJ:ri ' t •4'!* --- r

<il *9j ,jı iıA' ).**-!%— *

^ ci^*

(807) M uV . . .

Bu mezarlar, sanduka şeklindedir.

Akoyunluların, maveraün nehirden Anadoluya ilk geldikleri yer, Bay*

burt ve havalisi olduğundan dolayı bu yüzden bu kasabanın tarihî ehem*

miyeti bir kat daha artmaktadır. Nasılki Osmanlılar Donıcniç re Söğüt gibi

küçük bir yerden zuhur ederek muazzam bir imparatorluk kurdu, ise Akkoyun-

, lularda, bunlar gibi Bayburdun küçük bir yeri olan (Sinur ve Pulur) koy*

lerinden zuhur ederek büyük bir devlet kurmağa muvaffak oldular.

. Akkoyunlu devletini kuran Dur M i beyin Sinyurâa doğduğu bilin mi*

yorsada, öldüğü yer Erzincanın içindedir.

İstanbul tapu dairesinin eski kayıtlarında görülen, malûmet ehemmi­

yetine binaen buraya yazıldı: (Erzincanda Dur Ali zaviyesine meşrut olan

Rume saray nam kariye hasılatının müstesna evkaf âdadına dahil olma*

♦ dığı beyanite hükümet, mahailiyece bedelen tesviyesi ciheti iltizam olun­

makta olup bu suret müşkülâtı ve zaviyenin harabını müstelzim olacağın­

dan bahisle zaviyei mezkûre vakfının müstesna evkafa ithalile hasılat»

meşruhanın kemafi sabık aynen tesviyesi hakkında zaviyei mezkûre Post*

nişini Erzincanı merhum Fehmi efendi zade Ahmet Fevzi efendi müracaat

etmiş neticede müstesna evkafa idhal ile hasılatının aynen tesviye edil­

mesine 27 Zilhicce 1299 Evkaf nezaretinin kalemi) bu meşruhattan anla*

şıldığı üzre Erzincanda medfun olan Dur A li zaviyesine ait Rum saray

* * köyünün a’ şarı iltizama verilmiyerek aynen zaviyedara teslim edilmesin»

âmirdir.

/ Yine bu eski kayıtta ehemmiyete şayan bir derkenar daha var ki

4 tarihlerde adları olmıyan (Cimşid, Uğurlu Yusuf, Kaya, Emre Haşan)

gibi zatlardır. Bunlardan başka tarihlerde Iğurlu Mehmet Yusuf Vzun Haşanın oğullarıdır. Binaenaleyh Akkoyunlu ailesine beş zatın

9- 249 -

Page 247: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ijJİs& la*

¿ M j f JU- ¿^iJlj ^ İ î C i^ U

w** ¿r*1* ' Y - * * ^ y* *•>' wH-i

JX~ j w

(920) *t**-'j v!r *'■—

• Bayburtta bunlardan başka tarihleri eski kabir yoktur, gerçi kalenin

sur dışarısındaki eteklerde kabir taşlarından eski olanları da vardır. Fakat

yazılar okunmaz bir haldedir.

Bayburt, Saltıkiler, Danişmendiler, Menkuciler, Selçukiler, llhaniler*

Çobanîler, Ertina oğullar;Tahreten ailesi, Karakoyunluiar, Akkoyunlular Şah

İsmail, nihayet Osmanlılar eline geçmiş eski bir Türk kasabasıdır. Bu güzel

kasaba, bu devirlerde bahusus Selçukiler zamanında çok yükselmiş bir çok

ülema ve meşayih buraya toplanarak Bayburdun fikir hayatında, yükseli*

şine sebep olmuşlardır. Gerek Selçukiler ve gerekse tlhaniler zamanında

Bayburtta medreseler, imaretler, han, hamam gibi ilmi ve medeni eserlerle süslenmiştir. [1]

Danişmendilerin, Bayburtta hakimiyetini hatırlan, kasabaya bir saat

mesafede bulunan Danişnıent köyünde, eski tarihî kabirler de zikre

şayandır.

Danişment köyü, eskiden 700 evli büyük bir köymüş buradan çini

ve çömlek parçaları çıkmaktadır. Mezarlığın büyük olduğu toprağa

gömülü taşlardan anlaşılmaktadır ki bu da geniş bir saha kaplamıştır.

Yarı toprağa gömülü ve yarı dışarıda olan kabir taşlarından yazılar»

okunabilenlerden üç tanesi: j 7

^ y± \ ^¿1 — n

¿1

<>■ l >- •ut [ y«l| ¿1 »- y

*1,1»

(671) j 1 jyr~ ¿**

(1] Ulucami civarında (Sadrülşeria) adında Bayburtlu büyük bir ilimin türbeni*

nin bazı iflemeli taflan görünmektedir. Bu tezyinat Selçuk devri eterlerine benzer.

Yalnız Bayburdun de(il Türk ülematının ileri gelenlerinden Mahmut oğlu Ekme*

lüddin Mahmudülbaberti H: 786 senesinde ölen bu türk ilimi (Tuhfetülebrar ile iki

ciltden ibaret olan (Şerhül hidayetülmüsemma bil’ioan) namındaki eterleri yazmıştır.

— 248 _

Page 248: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 251 —O t mantılara hücum eden, bu Kara Osman ölüp başının kesildiğini nihayet Kara*

koyunlu, Iskenderle yaptığı bir harpte kendisini Erzuruma atarak, öldüğünü

yukarıda yazılmıştı. Torunu, Uzun Haşan, Maveraünnehirden, Sıvasa kadar

geniş bir ülkenin hükümdarı olduktan sonra Otlukbeli nde meğlûp olarak

biraz sonra, hükümeti veraset kavgalarile sarsılarak nihayet (Şah İsmail'in)

eline düştü. Yüz seneden fazla süren, Akkoyunlu henedanının devlet

şeklinde olarak,, ilk çıktığı yerleri görmek ve bu aileden kalan kimler

varsa onlarla görüşmek ve bazı malûmat toplamak için 11 temmuz 1927

senesinde Bayburttan bu köylere at ile gittim.

Pulur köyü, Bayburdun yedi saat şimali garbisindedir. Köy iki tepe

arasında önünde üç saat uzunluğunda ovaya nazırdır. Köy uzaktan güzel

görünür, ağaçlar arasında yükselen minare ve kubbe, köye tarihi bir

eda verir. Evvelce dört yüz evden ibaret olan köy, yüz elli eve inmiştir.

Köyün, en muhterem siması olan İskender bey, Ferihşad beyin yedinci

torunudur ki sıra ile Ferehşad, Osman, Hüseyin, Yakup (Bunun bir

oğlu da Mustafadır. Erzurumda kale mahallesinde medrese ve kütüphane

tesis etmiştir. Muit efedndi namile şöhretşıardır. On yedinci asırda

Erzurumun en ileri gelen uleması meyanındadır. ) Numatı, İsmail Süleyman /t/ Mcfınıed, İskender, Ferehşad beyin babası Korkmaz bey

sonra Mehmed, sonra Kara Osman sonra Kutlu¡t beydir.

İskender bey, seksen yaşında iki gözü de bakar kördür.

Kendisine, ailesine ait eski eşyalardan veyahut ferman vakıfnamelerden

bir şeyin olup olmadığını sorduğumda:

— Her şeyimiz vardı. Büyük harpte hepsi zayi oldu.

— Hanedanınızdan, bazılarının kabir taşlan koyun şeklindedir. Bu

ne sebebe mebni yapılmıştır?— Ceddimiz Türkistanın içerilerinden büyük bir aşiret halinde buralara

gelmişti. Bunların bir kısmı, Iranda kalmış sonra Sinur ve Pulur köylerine

gelmişlerdir. Büyüklerimden işidirdim aşiretimizce eski bir âdet olarak

büyüklerimiz öldüğünde mezar taşlarını koyun biçiminde yaparlarmış. Bu

köyde eskiden kalma koyun şeklinde üç tane vardı. Bunların şimdi yerinde

olmadığını söylüyorlar.

Bir çok akik, büyük mühürler. Zirh, kargı, mızrak, at takımı ve daha

bunun gibi ecdadımdan kalma eski eşyanın bir kısmına, çocukluğumda

ulaştım, harpte ise büsbütün mahvolup gitti.

(1J Süleymanın mezarı, Erzurumun içinde, İbrahim pa#a kabriftanındadır. Erzurumda ilk

Page 249: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ilâve edilmesi lâzımki bunlar, bu ailenin tarih sahasına çıktığı hengâ­

medeki adlar olması dolayısile ehemmiyeti bir kat daha artar.

Defterdeki derkenara geçelim: (Defteri evkaf lıvaı Erzurum sahife, 73

dolap, 3, göz, 1.

(Rum saray tabii nahiyei mezbure tamamı malikâne Melik Esen (1] Veledi

Dur Ali Mezkûrun kadimden mülkü olup şimdiki halde merhum Rüstem

padişahiden elinde olan mukarrernamesini ibraz edip dergâhı âlaya ar-

zolundukta zikrolan kariyerim malikânesi giru kemakân mezbure emra

olmağın muktezası emri âli defteri atika kaydolunup ve divanı vakfı zavi-

yei kariyei mezbure ber mucibi defteri atik kemakân kaydı defter olundu.

Kariyei mezburenin hududu hüccette mesturdur. Şimdiki halde sülüsan

malikâne der Tasarruf Cimşid ve uğurlu Veldan Yusuf bin Dur Ali ve

sülüs malikânede der tasarruf (Kaya Veledu Emre Haşan bin Dur A li ber

mucibi tefteri atık [2] kariyei mezbure derbend olup Erzincan ile Bay­

burt ve Kelkit yolu üzerinde vaki olmakla avarızı divaniye ve tekâlifi

örfiyeden emin olmaları defteri cedide kaydolundu.)

Karyei mezburenin hissesile hissesine ilhakan birleştirilerek Erzin­

can kasabasında müceddeden inşa kılınan zaviyede ıt'amı taam olunmak

şartiyle ba iradei seniyei mülukâne şerefsudur buyurulmuş olmağın sadır

olan ferman mucibince tashhih olundu. Sene 1228 Dur A li beyin zaviyesi

yani kabri Erzincanın içinde Terzi babanın mezarı yakınında imiş şimdi

yeri arsadır.

Fakat oğlu Kutluğ bey, din ismiyle beraber Kutluğ Fahredditı bey

Sinıırda doğmuş ve köyde ölmüştür. Kutluğun oğlu Karyölûk Osman veyahut Kara Osman ile bu devletin yıldızı parladı. Filvaki Sivas ve

Kayseri mıntakasının emiri olan Kadı Burhaııeddini mağlûp ederek

kafasını kesen, ve Timurlenkle birleşip muharebelerde yararlık gösteren

ve mükâfat olmak üzere Malatya valisi olan ve Ankara muharebesinde

f i ] Bu adı dairede bulanan siyakat ve diğer eski yazı mutahasaıaı Hüseyin ve

Avai beylerle beraber (Melik Eaen) okuduk böyleee Dur Ali beyin babasının adı da mey­

dana çıkmış oldu. Tarihlerde pehlivan yazılıdır.

[2 ] Yukarıda yazıldığı gibi Yavuz Sultan Selim zamanında bu bavalinio emlâk

ve arazisini yazan (Mirza) beyin defteri yoktur. Ücüncü Murat Zamanında yazılan defter

tapunun eski kayıt dairesinde esas olmuftur. Nitekim fotoğrafı ile gösteriieu İkinci

Mahmudun fermanında Murat zamanındaki yazılan deftere göre emir verilmiytir, (Ak*

koyunlulara ait bir kısım malûmat Ahlat kitabelerinde verilmiş olduğundan burada

tekrarına lüzum görülmedi.)

— 250 —

Page 250: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 253 —Yavuz Sultan Selim, Erzincana geldiğinde Ferahşat beyin babası,

Korkmaz bey Puiurtda imiş, Osmanlıların pişdar fırkaları Otlukbel inde

Acemlerle harbederken Ferahşat bey, maiyetindeki kırk atlı ile Otluk bel inde, Kalecik mevkiinde Osmanlılara iltihak ederek Acemlerle çarpıştı

Şahın oğlu ile Tercan muhafızı Emir Ahmed i esir ederek Erzincanda,

Yavuz Selime getirdi. Bu muvaffakiyeti özerine padişah, Ferahşat beye

bir takım çiftlik ve köyler ihsan etti.

Yavuzdan sonra oğlu Kanun! Sultan Süleyman, babasının verdiği

temliknameyi tasdik etti.

Terolikname, Erzincan Evkaf dairesinde kayıtlı olduğundan bu tarih!

vesikanın ehemmiyetine binaen suretini yazıyorum!

Erzincan nahiyesinde Everek (şimdi Tercan kazasına bağlıdır) nam

karyeki onbeş bin akça Veradik karveki altı bin akça ve Abike nam

karyeki bin akça ve vakıf Mehmet bey demekle maruf bir çiftlik zemini

beşyüz akça Kelkit nahiyesinde İlâç nam karyeki bin akça yerler ceman

yirmi uçbin beşyüz akçalık olur halefülülema ve ekâbir şerefi kubera

velmefahirilmuhtas bimezidi avatıfı halikı ibâd Ferahşad bey damı

izzenin mülki olup sabıka vilâyeti mezbureyi yazan umena defterine

kayıt etmeğin merhum babam Sultan Selim Han aleyhörrahman velgufran

muazzez deyumin cemii vücubu mülkiyet üzere mutasarrıf olan bu nişanı

hümayun erzani kılmış imiş ve öyle olsa şeriri saltanat ve selâtini mazi-

yeden müyesser oldukları merhum babam ihya ettiği hükmü şerif payei

şeriri âlâm arzolmağın muazzez kılınıp ana göre hükmü şerif ihsan

olunmuş imiş ve hâlâ defteri beyan olundukta zikrolunan karyeler iki

arzı mezbur sehven defteri hakaniye kayıt olunmamağin haliya müşarün*

ileyh zikrolunan ahkâmı şerifei erkân üzere iktidarıma göre zikrolunan

karyeler ve zemini ber defteri hakaniye ahkâmı şerif mucibince mülk

kaydolunması babında istidayı inayet eylediği sebepten ulûvvuhimmeti

şahane . . . riayeti Padişahanemden zikrolunan karyeler ve zemin defteri

vechi meşruh üzere mülk kayıt olmağın müşarünileyh defteri hakaniye

göre hükmü cedit talep eylediği ecılden işbu hükmü şerifi a’ lem ârayı

verdim ve buyurdumki badelyevm dahi sabıka ihsan olunan ahkâmı

şerife iktizası ve defter mucibi amel olunup müşarünileyh zikrolunan karye*

lerin ve zemin defteri hakaniye kaydolunduğu üzere mülkiyet tarikiyle

mutasarrıf olup dilerse sata ve diler ise bağışlaya ve isterse vakfeyleye

olbapta benden sonra emcat ve akap ve ensabımdan vüzerai izam ve

Page 251: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ 252 -Biraz konuştuktan sonra l'erahşat beyin cami ve medreselerini görmek

için adamlarından birini yanıma kattı.

' l'erahşat beyin, camii köyün şarkindedir. Yüksek minareli ve kubbelidir.

Şerefesinin kaidesi köşeli kiremitlerin, üst, üste konularak yapılmış ki, bu

tarzda şerefe görmedim. Camiin genel olarak mimari üslûbu Osmanlıların

yaptırdığı diğer camiler gibidir; duvarlar taraktan geçmiş kırmızı taştandır.

Camiin son cemaat mahalli, üç kubbe ile dört sütundan mürekkeptir.

Kubbeler nısıf dairedir. Camiin önünde geniş bir meydanlık vardır. Kapı­

nın üstündeki kitabe : j [

r' ' 'i. t 1 V l wl y/ I *ii>

\y ¿-'1 lM

j »1Öİ \S J*: ö 'r * <*l j '* ‘ -*< j-i»

(923) <ı jO-1 j c«. jL«* jCamiin karşısında bu aileden Süleyman beyin yaptırdığı beş hücreden

ibaret medreseler vardır. Kapıları üstünde Farisi beyitler yazılmıştır.

Bunlardan okuyabildiğimden b’risi : /"J?J ^ i J j* 1# J y

\j J r - i - i i

«r. j 'Korkmaz beyin, kabri medreselerin arkasındadır. Harap olmuş ve

kitabesi yoktur.İskender bey, Feraiışat beyin Yavuz Selime hizmetini şöyle anlat­

maktadır ki bu rivayeti tarihe uygun bir haldedir.

teşkil edileo asakiri maoaura redif birinci alayının birinci binbaşıaıdır. Mezar taşı

mermerdir, yatısı :

Hü ve Ibakî

£1 çekip biicümleden ittim bakaya rihleti

Terk idup geruye malı mülkü devleti

Hayatında ruzuşeb ikram iderdi âleme

Hanesinde nice kimse el sunardı nimete

Kim gelüp kabrim tıyaret eyliyen ihvanımız

Okusunlar ruhum için Kulhüvallah âyeti

Asakirı redifi mansura birinci alayda

Birinci binbaşı Süleyman bey

tbni İsmail bey ruhiçün fatiha

1208

Page 252: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 255 —harpten evvel geleydin sana bir sandık dolu fermanlar, vakıfnameler»

elyazısı ile yazılmış risaleler ceylân derisine yazılmış eski yazılar,

mühürler, kılıç, kalkan ve daha diğer eşyalar çokdu. Düşman bastırdı.

Biz alelacele bunların bir kısmını topladık beraberimize aldık. Fakat,

Sivas yolunda zayi eyledik şimdi hiç bir kâğıdımız yoktur.

— (Kutlug) beyin nesi oluyorsunuz?

— Evlâdından.

— Dedelerinizin adları hatırınızdamıdır.

— Çok uzağı aklımda değildir.

Bir müddet istirahat ettim akşam, köylüler odaya geldiler. Bunlarla

hep bu mesele üzerinde konuştuk. İçlerinden ihtiyar bir köyün yerlisi

imam dediki: (Kutlug bey bu gördüğün ova ve yaylalara sahipti. Babası

(Dur Ali) bey Erzincan köylerinde aşiretile dolaşırdı. Babası Erzincanda oldu

(Kutlug) da burada, bunun oğlu (Osman) yaylâlardaki aşireti idaresi altına

aldı birçok muharebelerde yüzü aklıgile çarpıştı. Bundan sonra Akko*

yun Devleti kuvvetlendi). Bu malûmatı tarihiyeyi böyle, köyün ihtiyar

imamından dinlediğime çok memnun oldum.

Sabahleyin köylülerle beraber (Kutluk) beyin camii ile türbesin»

ziyaret etmeğe gittik, türbe ve cami köyün kabristanındadır.

Türbe ile cami arasında yirmi beş adım mesafe vardır. İlk önce cam»

türbeye bir takım kemerli kubbelerle bitişik geniş bir koridor halinde

imiş burada karşılıklı medreselerin kapıları bu koridora açılırmış. Türbe

yıkılmadan evvel kubbeli kiremit ve çinilerle süslenmiş güzel bir şekilde

imiş fakat H: 955 de Acem Şahı Şah Tahmasep askerile ansızın Erzurum,

Bayburt Tercan, Erzincana çabul ederek hayvan ve eşya yağma ettikler»

gibi rasgeldikleri insanları öldürmüşler, bazı cami ve medreseleri yık­

mışlardır, Bu meyanda Sınurdaki cami ve türbeyi de tahrip etmişlerdir.

Türbe, yıkık bir haldedir. Mezar sökülmüş sonradan toprakla ve adî

taşlarla kabir çevrilmiştir. (Ş. 82) ^ ^

Aı !_"*». j ^

Bu yazının alt ve üst kısımları yoktur. (Kutlug) beyin mezarının

yanında ailesi ile bir kız ve erkek çocuğunun toprak mezarları yanında

birçok taş parçalarında harf ve kelimelerin şekilleri görünmektedir.

Anlaşılan bu parçalar üç mezarın kitabelerini vaktile teşkil ediyormuş.

Page 253: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

ümeraikiram vesair ayan ve erkânı mübaşirin ammal ve zabitin ve meva-

liden mütehassıl hiç ferdi aferide efrattan kâinat min kânelvechi minelvücuh

ve sebeben minelesbap mani ve müdahili ve dafi ve münazi olmıya

dahi ve taarruz kılmıya dahi etmek isteyenleri dahi hakimülvakt

olanlar men ve def eyliyeler ve her kim tepdil ve tağyir ederse

* jrÂyij* , U« «u.— U-w zümresinden madut ve mahsur ola

şöyle hileler alâmeti şerifei âlem araya itimat ve itikat kılalar tahriren

Fi evahiri şehri Ramazan ülmübarek sene salisin ve tis’emi

^ LM, ^\.\ JU\^

s 'J V *

•Ji> !*->-> *.

Bu temliknameden anlaşıldığı üzere (Yavuz Selim) in ihsan ettiği

köyleri, Kanuni Sultan SüUymantn da tasdik etmesi, ve iki köyün defter

hanede, Ferahşat beyin mülkü olarak görünmediğinden, bunların oyolda tashihi ile, defterhanede bu ihsan olunan köylerin Ferahşat beyin mülkü

olarak yeniden kaydedildiğini anlatmaktadır.İskender beyle görüştükten sonra Pıılur dan ayrıldım.

Dur Ali beyin oğlu Kutluğ beyin, medfun olduğu Suııır köyüne

atımı teptim.

İkindi üzeri düz bir ovaya girerken (Sınur) bu ovanın şimalindeki

dağların eteğine yan vermiş, buda (Pulur) gibi minareli, ağaçlı olduğu

uzaktan görünmektedir. Bu köyün garp tarafı sekiz saat uzunluğunda

geniş ve münbit ova kaplar, Bayburdun en zengin köşelerinden biri olan

bu ova hububat z'ıraatine fevkalâde elverişlidir. (Sınur) Bayburtla, Kelkitin

hududu üstündedir. Bu köyün cenup tarafına doğru gidilirse meşhur Otluk

Beli mevkiine varılır.

(Sınur) a girdiğim zaman köyün geniş kabristan sahası dikkati

celbeder.

(Kutluğ) beyin ahfadından olan (Bekir) beyin evine indim biraz sonra

kendisi gelerek safa geldiniz! hoş geldiniz! diye iltifatta bulunduktan

sonra sebebi ziyaretimi nazikâne sordu.

— Tarihî aileniz hakkında malûmat toplamağa geldim.

— Hükümet tarafından mı geldiniz.

— Hayır merak dolayısile geldim.

Müteessirane bir şekilde, ailemize ait istediğiniz malûmatı Büyük

Page 254: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

_ 257 -

Jl ¿ i* <I)U^ jU* j l j~ j U ~ o ' j l U U l j u * U

ı 5 ^ I J *a»-5U\j sf^y* j ^ ^ - * J^*^l j> J l* l**^ a U ^ IJ 3j^

JU-Jl j » j l^ -J lj l^^IrU* j ^ jl l » ¿y»j V - J ^ j + â i l » jL ^ ş U J ^ İJ

.4*&}lj£j’U- < jilîkjJl^j»- • j L t ça jljuil^j»

f\ y j\ y ^ j l ¿JJS) *)y?)> 3 ö ^ J 3 ç}J\ j')J J l £ ^ ' ^ ‘

•3**? 3 Uj U j > 33^ ^ jLJVlJâj ^IfJlj

: jü -A j £ l j > . ^ H ; > j 3 u ^ j l j * j l c V l j j U i ^

• j ^İJ J 1 'j » ; ) -*

j • *i,/^jl*î 4 i^ y ^ j ) ı r y ^ l ^ l j l *-> «»¿11 *— £*l^l ***j

ja» -j j l j j - J l j * ;All«dX'J j l J L Ö l j , jJ 'J * l

jUjVl s^lLoJ ¿J* «¿X Jy-A.» çy> " ► o',J^I«ı^*^7**

jl^JlÂ* J ^¿ı^ilU^-l ¿»l^y jU l 3* ¿f ^j-> f|»l j ***

. j l -jl\y ^ \ y m Jl â»*l ^L>Bİ

jlâyil' j*<>^ VI <>*l»j ^ <>• j *^4) yC U viiJ^I I f lJ * J I lj-i ^ j» j l *»I^»-L-^ mL» ^U»l 4|^j

L x l £k.ı ylÂft î ^ V ı j t i j* - f J »J <*» om»!*- VI Uj)li-u. j l

¿13 j' tr*** f j ;JJ'<.liij Vif^Jlj ^ j 4 O-

. â ^ ' j * ^ j l

JLî 4#ijl oV jlj ^ I jjIj *1 *1 J^j J^ < IJj-,j J4 ^

c/i J uî J j V ^ j i j-* < - C î } ^ ı j j i j <*>«)ıj j *- ^~*ym & *^

. j^ U lj l/

& ~ * '3 £~- ¿ - J J lU-j; j ,-»|lfX->»lV^ • l # y ^ U ^ mJ i Ji*jj»«dl^îj a*

. j ) l j < « ¿^lâ3l.*—•» I jA <?u ^-Jj

• j * J^ ^ J - ^ ' J fcBir hadisei tarihiyeyi anlatan bu kitabeden anlaşıldığı ötere Acem

Şahı Tahmaseb H. 955 [1] (Erzurum Tercan, Bayburt, Erzincan) tarafla*

(11 Beçevî C. 1, S. 27S.17

Page 255: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 256 -Camide toprak örtülü minaresi, camiin üstünden değil yerden [bina

(Şekil ; 82 — Kutlun Het/in kırılmtf mezar kitabeti/

bir tarz göstermez.

Minarenin kaidesindeki kitabe : (Ş. 83)

Bihamdillâh tamam oldu minare

Çifte müezzin diye Allahü ekber

Nasip olsun ana Resulü abı kevser

Makamı cennetülfirdevs'ı âlâ

Şefii Mustafadır ruzu mahşer

Mehmet eyledi bir nevi tarih

Bilâli Habeşi Selmanı Farisi

Harrerülfakir Abdullah bin Ahmet min ehli

Bağdadi sene seb’e ve semanin elf

Minarenin 1087 senesinde yapıldığı anlaşılır.

Sert esmer bir taş üzerine kabartma olarak hâk edilmiş çok güzel bir

yazıdır. H. 957 senesinde Veli Oâii oğlu Ali tarafından yazılmış olan

bu kitabe taş üzerine yazılmış o, asırdaki hattatlığımızın en güzel nümü*

nelerinden biridir. (Ş. 84)

olunmuştur. Fakat bu minare Klitluğ beyin yaptırdığı zamana ait mimari

Ömer ağa bunu hayrat kıldı

Camiin kapısının üstünde bulunan bir kitabede beş satırdır.

Page 256: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 259 -

tj

$

4V

4

eseridir. Hiç bir türbenin yapılış, biçimini gezip dolaştığım yerlerde körmediğim gibi bunu tetkik eden asarı atika mimarı da, bu güzellikte türbe görmediğini beyan etmektedir [İJ.

IŞekil : 84 — TercanJa Mama hatun türbesinin dtf kapısındaki tezyinat ve yazılarTürbe hakkında kayıtlarda hiçbir malûmat yoktur. Bu cihetten hangi

tarihte yapılmıştır? ve kim medfundur? Bunlar bilinemiyor. Evliyanın¡1] Asarı atika mimarı Marit. bana bu türbenin mimari güzelliği karşısında duy

duğu hayran ve takdirini anlattı. Hiç bir yerde böyle güzel bir sanat bedı'ası görme* diğini de ilâve etti.

Page 257: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

2$8 -

rina Ansızın hücum ederek koyun ve sair hayvanları yağma etmiş, insan* ları oldurmuş, mescit ve sair binaları yakmış ve tahrip etmiş nihayet

tŞekil: 84 — Kutluğ Beyin meteit ve türbesinin Şah Tahmasebin harap ettiğini gösteren kitabe

Padişahın askeri önünden kaçmış. R ic ’at esnasında Hacı Kutliiğ be­yin cami ve kabrini yakup, harap etmiş sonradan Hacı Kttllğ cami­min mütevellisi Matısurun oğlu Hüseyin camie evvelce melik Nastreddinin vakfettiği emlâkin varidatile yeni baştan tamir ettirmiş. Bu tamire H. 957 senesinde Halilino$\\ı Hüsameddin nezaret ederek bitirmiş. Bu kitabeyi yazan maruf Veli Gülü oğlu (Beyti oğlu Ali) namında bir zattır.

Tercanda Mama hatun türbesi

Erzurumun şarkında ve bir buçuk günlük mesafede olan Tercanda Türk mimarisinin şah eserlerinden biri sayılan bir türbe vardır. (Şekil : 84 ) de görüldüğü üzere üstüvane şeklinde çevrilmiş, duvarın kapısı fevkalâde süslüdür. Taşlar âdeta bir dantelâ gibi işlenmiştir. Kapının üstünde beyzî ve muvazi kabartma iki çizgi arasındaki, kabartma kûfî yazı emsalsiz güzelliğini muhafaza etmektedir. Selçukiler zamanında kûfî yazısının son tekemmülünü gösteren bir nümunedir. Yazı sağdan itibaren ( . . ayetlerini ihtiva etmektedir. Kapının

üstünde ¿illi) âyeti ve karşılıklı sütun başlıklarında (

«Ul J J «I siljâi IJı ¿,*Uyl) ibaresi mahkûktur. Ahlatlı şaşıMufaddal namında bir mimarın bu türbeyi yaptığı anlaşılır.

Daire içinde ¿.«j. j*. yf- JC y ı <il) isimleri mahkûktur.

Kapıdan içeri girilince (şekil 85) da görüldüğü üzere türbe olanca sanat güzelliğile kendini gösterir. Türbe yarım üstüvane şeklinde bölmelerle çevrilmiş ve üst duvardaki varım üstüvanelerin tenazurile ahenk teşkil edecek bir mahrut ile örtülmüştür.

Kapıdan dört beş basamakla mezarın içine girilir. Burada sanduka yoktur. [ 1] Kubbe hendesi bir şeklin ibdaını gösteren fevkalâde bir sanat

[ l j Evliyadan: ziyareti Mama hatun, derbent içinde binai kadim bir kubbei azimde metfundur. Kendiai Akkoyunlu padişahlarından birinin duhteri pakize ahterleri imiş cümle evlâdı zevlihtiramlarile burada defnolunmuştur. Lâkin metfeni avize ve aair te* kellûfattan azade olup türbedar ve didehanı yoktur. Mermer aandukaaı münakkaş ve mutavvelcedir. C. 2, S. 202-

Evliya, mermer sandukanın uzun, nakışlı oldu|unu yazıyor.

Page 258: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

- 261 —

Türbenin yapılış tarzı, güzellik ve incelik, zerafeti bize gösteriyor ki

bu herhalde onüçüncü asrın mahsulüdür. Bu türbede, mimari tekemmü­

lün, son haddini gösteren bir kudret, ihtişam vardır. Hele kitabede (Ah­

lattı mimarın adı hakkcdilmesi Kanaatimi bu aşıra doğru kuvvetle sürük­

lemiştir. Ahlat hitabelerimle (Ahlattı mimarlardan bahsederken (1J tür­

benin büyük Alâaddin Keykubat ile oğlu Gıyasüddin Keyhüsrev zaman­

larında yapıldığına işaret etmiştim.)

Ahlatlı mimarların en ziyade Selçukilerin yükseliş devirlerinde, Anado"

luda, ölmez eserler yaratmış olduklarından türbeninde ya, Alâaddin

Keykubat veyahut oğlu Giyaseddin Keyhüsrev zamanlarında yapıldığına

hükmedilebilir. Bir defa sandukada sarahaten okunan (6C0) tarihi mey­

danda dururken türbenin, bu asrın gayrisinde yapılmıştır Denilemez,

ötedenberi halk arasında (Mama Hatlın türbesi) namile anılan bu türbe

bu sultanların ya kızıdır veyehutta ailelerinden biridir.Nainta, Abaza Mehmet Paşa üzerine asker sevk edilirken kitabının

bir yerinde, Hûma Hatun türbesi ibaresi geçmektedir. Bu da dikkati

çeken bir noktadır. Huma Hatunun, müruru 2amanla Mama Hatun şeklin­

de telâffuz edilmesi varittir. Hüma veyahut Mama hatunun herhalde

Selçuki hükümdar zadelerden birisi olmalıdır ki türbesinin yanında geniş

bir kârvansaray ile mescit, hamam, yaptırmıştır. [ 2] bunlara zengin

malikâneleri vakfetmiş, Sonradan, Osmanlılar almış, bu güze), emsalsiz

bina da harap olmağa müsait bir hale gelmiştir.Mama Hatunun yaptırmış olduğu kârvansaray büyüktür. Selçukıler

zamanında ticari ve İktisadî faaliyetin varlığını gösteren ve görülmeğe

lâyık bir eserdir.

[ t ] Ahlat kitabeleıi S: l'K). Ahmet Tevhit, duvar dibindeki sandukaların birinde

silik bir şekilde bulunan yazıda 644 tarihini okuduğunu bana söyledi. 928 dr buraya

yittiğimde taşta (Sittemie) belli olmakla (erbaa ve erbain) kelimeleri pek belirsiz bir

halde olduğundan sarahatle okuyamadım.

(2| Evliyadan: canibinde bir camii müfit ve muhtasar bir hamamı vardır. Kitabın diğer yerinde evkafı miriye muzaf olmağla imareti haraba yüz tutmuştur. C. 2, S. 374

Bu cümleden anlaşılıyor ki Mama hatun kârbansarsy, hamam, mescit yaptırmış ve

bunlara varidat olmak üzere vakıf malikâneleri tahais etmiş, fakat Osmanlılar bu evkafı

zaplcdcrck hakımaız bir hâle koymuşlardır.

Page 259: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 260

fŞekil : 85 — Türbenin görünüşü]Çünkü seyyah bu havalideki türbelerin hemen hepsine Akkoyunlu bina* kerdesidir diyerek bahsetmiştir.

Page 260: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Yanlış - Dogru cetveli

Yanlışbazıgörerme/ıressintteodiyosiopalis bu hayır defilfutuhülbulaazirisildikibn elesirkilineikincikardaşıavnihşahdaanlattıkedisini

Uliû

[2]f3]|2] (satırbaşı)

[3]

cibeceHüseyinnakdülcummanHarakei

' ijbedenlerinaratan 'sarıbıyıkalaaddin’ inbibiyimülküuj t / I L J U

Doğrubu lüzumsuzdur görememeoiresaaintteodyopolis ebu hayir debilfutuhulbulaziriseldikibnilesirkılıççıkacakoglıavnikşahatlattıkendisiniUiw

[ 1][2]

[ 2]

cibiceHüseyinakdülcumanHaraket

badenlerindearslansarubıyıkalaaddinebibi mülkün j » j U JU*

Sahile Satır8 3712 3114 2614 2616 2634 2635 1435 3738 şekil altı36 3240 140 940 . 2341 3842 2642 3044 644 36'

44 3745 845 945 1545 2747 31

48 2152 3552 3454 ‘ 257 2957 31

58 3059 1261 3661 2461 3662 9

63 36

Page 261: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

içindekilerSahıfa

ö n sözErzurumun mevki ve vaziyeti 6Erzurumun birinci kuruluşu 9Erzurum şehri 15Erzurumun tarihi 31Salt ikiler 36Selçukîler 41Alieddin Keykubadın Erzurumu alması 56Moğolların, Erzurumu muhasara edip almaları 65llhanilerin himayesi altında Erzurum 67Kara koyunlu, Timürlenk, Ak koyunlular devri 75Yavuz Sultan Selimin Erzuruma geliş» ve Şah Ismaiie mektup yazışı 8-1

Anıtlar, kitabelerSalt ikiier zamanı 85Saat kulesi yahut tepsi minare 93Ulu cami 98Emir Şeyh, yahut Abbas Şeyh 103Mehdi Abbas 104Abdurrahman gazi 108

SelçukîlerÇifte minare (Hundi Hatun medresesi; 116Sultaniye medresesi 136Rabia Hatun, Karahunge Haşan Basri zaviyeleri 137Ebu İshak Kâzrunî türbesi 138Gümüşlü kümbet 141Adı belli olmayan türbe 145Karanlık kümbet 146Ahi baba türbesi 148Sultan Mahmut tekyesi 148Yakutiye medrese ve mescidi 150Ahmedye medresesi 153Üç kümbetler, sığırcık Kars kapışırdaki eski mtzaılar 156-162

Orta zamanda ErzurumTicaret, ilim hayatı 163Erzurum köylerinde eski mezarlar 170Fütuvetname 189Pasinler 201Çoban köprüsü 210Yağan köyü 213Avn'ıgin tarihi 223Bayburt 239Tercanda Mama Hatun türbesi 258

Page 262: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

Yanlış - Dogru cetveli

Yanlışbazıg ö re r

meviresaintteodiyosiopalis bu hayir def* lfutuhülbulaaziri sildik ibn elesir kiline ikinci kardaşı avnih şahda anlattı kedisini Vâw

m[3][2] (satırbaşı)

cibeceHüseyinnakdülcummanHarakei

j fjbedenlerinaratan 'sarıbıyıkalaadd'ın'inbibiyimülküu

Dojrubu lüzumsuzdur g ö re

memloiressaintteodyopolia ebu hayir debi Ifutuhulbulaziriseldikibnileairkılıççıkacakoglıavnikşahatlattıkendisini

w»4 U U a İ

M

[2]

[2]

cibiceHüseyinakdülcumanHaraketş f

badenlerindearalansarubıyıkalaaddinebibimülkün

Sahile Satır8 3712 3!14 2614 2616 2634 2635 1435 3738 şekil altı36 3240 140 940 - 2341 3842 2642 3044 644 3644 3745 845 945 1545 2747 3148 2152 3552 3454 257 2957 3158 3059 1261 3661 2461 3662 963 36

Page 263: Erzurum Tarihi, Anıtları Kitabeleri - Beygu, Abdurrahim Şerif

— 264 —

Yanlışgeredinİkincisinde

aynınlanacakehlüzzmancelariyebu addarlıktancineretinaparalarıalaaddinciddiesterabad

a

m[3JHJtanınmosman

12}cezanıbevazideHöyükcamiint----§ 35arttırmak§eki| 54yaptımislirikametin«ranKcryehduvi

mimar«rdaşirPaşanın-A**-**-.tarafını Ş. 69 arasını *aiy

D o ğ r u

geriden»ikinciside

aydınlatacakehluzzamancelairiyebu gaddarlıktaniçinertinaparalarcelaleddinceddiisterabad

44

12][4][3]tanınmış osmanın c » l j l

mcezasına beyazide

büyük camiin 4» 1»«^»

Ş 33artırmakŞekil 45yapılmıştırikametineevrenKerihdur

mirnareardişirpaşaA.ÎtarafımıŞ. 68arasın

Şekil 83 konulmamı

Sahife Satır65 366 2768 3269 1969 2970 3571 2972 27 2 673 1974 2975 2176 3676 3676 3276 357679 1679 2479 3680 680 2680 34

100 30100 [şekil altı]145 5

. 150 5165 mi165 22165 34188 4192 35200 11200 23205 13

212 29212 37214 [şekil atı]219 6222 22223 2223 [şekil altı]

233 14ştır 256 5