El Musavvir web - huvallahu.com
Transcript of El Musavvir web - huvallahu.com
E L M U S A V V Ý R
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
ÝSTANBUL
1 4 2 9 / 2 0 0 8
ÝÇÝNDEKÝLER
1-Önsöz.................................................................................1 - 3
2-Musavvir Ýsminin Mânâsý..................................................5 - 24
3-Kur'an'da Musavvir Ýsminin Geçtiði Âyetler......................25 - 31
4-Allah'ýmýzýn Varlýklarý Tasavvur Edip Yaratma Arzusu......33 - 43
5-Yaratýlmýþ Olan Varlýklarýn Birbirleriyle Kýyaslanmalarýnýn
Mümkün Olmadýðý..............................................................45 - 67
6-El Musavvir Ýsmi Ýle Ýlgili Beyanlar..................................69 - 72
7- Lügatçe..........................................................................73 - 75
Ö N S Ö Z
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Bir kardeþimiz Kur'an okurken, 'Musavvir ' is-mini okuduðunda, Rabbine bu ismin hususiyetinisorar. Allah'ýmýz lütfeder ve "Mürþid'ine sor" buyu-rur. Bu tatbikattan sonra yapýlan sohbetlerden der-lenen yazýlar, bu kitapta bir araya getirilmiþtir.
Allah’ýmýzýn, “Kendimden kendime olarakbilinmekliðimi istedim” arzusu, tasavvurunuiþaret etmektedir. Allah’ýmýz kendisini bütün varlýk-larda tahsin etmiþtir. Misal olarak sabah namazý vak-tinin bir özelliði de þöyledir; Allah kendi arzularýnývarlýklar olarak yaratmýþ ve o varlýklar gün doðuþun-da zikrederek O’na olan þükürlerini eda etmekte-dirler.
Allah’ýmýz, arzularýný ve isimlerini Âdem ile aç-mýþtýr. O halde El Musavvir, Âdem’den neþet etmiþ-tir. Yani el Musavvir insanda zuhur bulmuþtur.Musavvir haddizatýnda Allah’ýn bir ismidir, ancak‘Ýnsan ’dan neþet edeceði için ‘el Musavvir ’buyrulmuþtur. Peygamberimizden zuhur eden sözlerEl Musavvir’den bildirilmiþtir.
1
Allah’ýn Musavvir’inden bir yansýma olarak,insan da tatbikata koyacaðý iþler için plan ve pro-gram yapar. Ancak insanýn düþünmeye ve zamanaihtiyacý vardýr. Hâlbuki Allah için böyle deðildir. Ozamana ve baþka hiçbir þeye ihtiyaç duymaz. Allahkendi vücûdunu (varlýðýný) istediði þekle tahvil eder.
Tabiidir ki Musavvir, 'Hüve 'den görünen birisim olduðundan, bu isim ile ilgili hususiyetler sade-ce bu kitapta yazýlanlar kadardýr demek haksýzlýkolur. O halde, Musavvir isminin mânâsý namütena-hidir.
Musavvir ismi söylendiði zaman Allah düþü-nülmekte, ancak bu isimdeki ilâhî arzu ve hususi tat-bikat tam olarak idrak edilememektedir. Hiçbir var-lýk halkedilmemiþken bütün varlýklarý tasavvur edenve programlayan Rabbimiz, bu programýný Musavvirismi ile tatbikata koymuþtur.
Esmâ-i Celîle-i Ýlâhiye kitabýmýzda her nekadar Musavvir ismi yazýlýp izah edilse de, Allah'ýmý-zýn sýfatlarýný ihtiva eden isimlerin mânâlarý kitapla-ra sýðmayacak kadar namütenahidir.
Esmâ-i Celîle-i Ýlâhiye kitabýnda zikredilenisimler, sadece bir mânâ ile sýnýrlandýrýlamaz. Biz o
2
kitapta sadece belirli bir takým noktalardan bahset-miþtik. "El-Musavvir" isminin tekrar müstakil bir ki-tap olarak yazýlmasýndaki arzuyu ilâhiye ise þudur:
Rabbimizin Musavvir'inde (ilk tasavvurunda)"Kün" emr-i ilâhisi ile meydana getirmiþ olduðu mü-kevvenatý, bir ‘Sayha’ ile kendisinde toplayacaðýaþikârdýr. Bu bakýmdan gidiþat-ý âlemde pek ciddi-yet görülmediði bu günlerde, Allah'ýmýzýn bu isminindaha geniþ bir þekilde anlatýlmasýnda ve anlaþýlma-sýnda insanlar için fayda mülahaza ettiðimizdenböyle bir çalýþmayý yaparak, bütün varlýklara biruyarý þeklinde ifade etmeye çalýþtýk.
Musavvir sýrrýnýn zamanýn nihayetinde açýl-masýnýn sebeplerinden biri de ‘Hatem ’ sýr rýhususiyetinden olsa gerektir. Çünkü ‘Hatem’ sýrrýicabý nihayetin de baþlangýca baðlanmasý, devrinhatmolmasý hususiyeti vardýr.
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
3
4
MUSAVVÝR ÝSMÝNÝN MÂNÂSI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Musavvir kelime anlamý olarak; tasvir eden,resim yapan, hayal gücünü tasvir eden, þekil veren,Allah'ýn sýfatlarýndan olarak; tasarlayan, tasvir eden,her þeye güzel bir þekil ve özellik veren, varlýklarasuret kazandýran, onlarý birbirinden ayrý ve güzelözelliklerle donatan bir ism-i celîldir.
Allah'ýmýz her halkettiðine þekil ve hususiyetlütfetmiþ, halketmeyi murad ettiði her þeye Musavvirism-i þerifiyle suret vermiþtir. Diðer âlemlerdeki var-lýklarýn þekil ve suretleri düþünüldüðü takdirde, Mu-savvir isminin manasýnýn namütenahi olduðu ve buhâli tam olarak idrak etmenin muhal olduðu görül-mektedir.
Musavvir isminin, bu dünya idraki içerisindemanalarý i fade edilmektedir. Hâlbuki Allah’ýnnamütenahi âlemlerinde nasýl mânâlandýrýlýp ifadeedildiði bilinmemektedir.
Musavvir, tasvir eden, her þeye þekil ve suretveren, resmeden mânâlarýnda kullanýlmakta ise de,
5
esasen Musavvir, Allah'ýmýzýn tertib-i ilâhîyesindeherhangi bir zaman kaydýna tabi olmadan, her za-manda ve her an tasavvur tatbikatýnýn meriyette ol-duðunu remzetmektedir. Musavvir, zaman ile ölçüle-mez. Hüve her an yeni bir þanda olduðuna göre,yani yeni bir arzuda olduðuna göre, Musavvir tat-bikatý daim ül müdamdýr. Musavvir’in yeni yeniaçýlýþlarý devamdadýr.
Nitekim Allah'ýmýzýn, "Semi-duymak" ve "Ba-sir-görmek" isimlerinin fiili icrasý belirli bir zamanile mahdut olmayýp, her zaman için yeni tasavvur-larla âyân olduðu aþikârdýr. Elbette Allah'ýmýzýn bü-tün isimlerini de bu þekilde anlamak ve deðerlendir-mek icap eder.
"Semi-duymak" ve "Basir-görmek" isimleri-nin tecellileri, günümüzde çeþitli teknolojik aletlerdeAllah'ýmýzýn bu zamandaki Musavvir arzusunun izha-rý olarak ayan olmakta ve tatbikat görmektedir.
Allah'ýmýz her an yeni bir þandadýr. Bu hususi-yet icabý Musavvir ismi Allah'ýmýzýn o an ki arzuyuilâhîsi neyse -ki, ancak kendisi bilir- onu tatbikatakoymaktýr. Bu arzuya bir had çizmek mümkün deðil-dir.
6
Allah'ýmýzýn isimleri her an fiiliyatta ve icraat-ta olduðuna göre, o isimlerdeki hususiyetin her za-man faaliyette olduðu anlaþýlmalýdýr. Bu durumdaAllah'ýmýzýn Esmâü'l Hüsnâ 'sýndan bildiðimiz ve bil-mediðimiz birçok isimlerin, âlemlerde her an fiiliyat-ta ve tatbikatta olduðu düþünülmelidir. Bu cümledenolarak, Rabbimizin Musavvir isminin de fiiliyatta ol-duðu muhakkaktýr. Bu isim, tasavvur, düþünme vearzu durumunu iltizam etmektedir. Rabbimiz her anâlemleri yeni bir þekilde düzenleyip tanzim eder veher an yeni þeyler yaratýp fiiliyata koyar.
Medeniyet denilen geliþim, Allah'ýmýzýn lütfet-miþ olduðu ilhamlar ile meydana gelmiþtir. BuradaMusavvir ismini sadece düþündü, tasavvur etti, ya-rattý þeklinde düþünmemek lazýmdýr ki, bu arzularýnileriye doðru yürütülmesi gene Rabbimize aittir. Tek-mil isimlerde olduðu gibi, Musavvir ismi de devamlýicraatta ve faaliyettedir.
Geliþen zaman içerisinde insanlar kendi arzuve akýllarýna göre bazý þeyleri gerçekleþtirmeye çalý-þýyorlar. Bunlarýn olmasý eðer Allah'ýn nizamýnda isemümkündür; nizamýnda deðilse mümkün deðildir.Burada þu var ki, insanlar mutlaka düþünüp bir ka-rar veriyorlar, ancak Allah'ýn Musavvir'indeki prog-ramýn ne olduðunu bilmiyorlar. Bu bakýmdan eðer
7
Allah'a iltica edilerek, O'nun nizamýna uygun hü-kümler vermeye ve tatbikat yapýlmaya kalkýlýrsa budaha doðru olur. Çünkü o zaman Allah, o kimseyekendi nizamýndaki arzuyu ilâhîyi iþaret eder ve onla-rýn yapmýþ olduðu iþ, hem Allah'ýn indinde doðruolur, hem de hayata adaptasyonu daha güzel olur.Çünkü Allah'ýn Musavvir'ini Allah'tan baþka hiç kim-se bilemez, bilmesi de mümkün deðildir.
Musavvir ismi ile ayan olan tecellide zuhureden tasvirat, Allah'ýn verdiði ilhamlar üzere meyda-na gelmektedir. Bu tatbikat insanlar için kulluk ma-kamýnda böyle ifade edilebilir. Ancak, ‘Hüve’ düþü-nüldüðünde var olan bu arzunun ilm-i sanayisinamütenahilik kazanmaktadýr. Bu durum Hüve'ninkendisinden kendisine sonsuzluðunun, yine kendisitarafýndan idraki olsa gerektir. Hüve tek olduðunagöre, teþkilatlandýrdýðý hiçbir varlýk O'nu tam olarakidrak edemez. Ancak 'O ' nun idraki kendisindenkendisinedir. Böylece kendi arzularýnýn kendi varlý-ðýndaki tecellisi Musavvir þeklinde mütalaa edilebi-lir.
Hüve'nin arzusu Allah ismi ile tecelli etmekte-dir. Musavvir Hüve'nin arzusudur. Allah, Musavvirismi ile tatbikat yapýyor. Allah'ýn Musavvir ismi di-yoruz ama Hüve'nin Musavvir'inde diyoruz. Çünkü
8
Hüve'nin Musavvir'ini bilmiyoruz. Allah'a hesap ve-receðiz. Hüve'ye döneceðiz. Allah'da itiraz var, herþey var ama Hüve'de itiraz yok. Yani, Allah ism-icâmiî olarak bütün isimlerin baðlý olduðu Ýsm-iAzam’dýr. Herkes Allah’ýn kuludur. Gadap isim-lerinin mazharý olan kullarda itiraz hali de mevcut-tur. Bu tertip de Allah ismine aittir. Ancak Hüve’ninaçýldýðý nokta olan risalet makamýna olan itiraz,Hüve’ye itiraz olarak deðerlendirildiði için ceza tat-bikatý baþlar.
Hüve noktasýnýn açýldýðý gönül noktasý, Allahismini zikrederek itiraz eden kullarýn hemen cezagörmesini önlemek ister. Ýtiraz Hüve’ye olursa, ilâhîkudret kendinden kendine itiraz etmiþ olur ki, bumümkün deðildir. O halde Hüve, Allah ismini kul-lanýyor ki, itiraz edenler sýfat noktasýna itiraz etmiþolsunlar. Böylelikle zât-ý ilâhî, kendisinde olan rah-met-i ilâhîye ile kullarýný mahfuz tutmuþ olmaktadýr.
Allah ismi, kullarýnýn hesabýný ahirette göre-cektir. Olur ki, kullar tevbe ederler ve idrake gelirler.Ancak, kullarýn itirazý Hüve’ye olsa idi, hemen cezagörmeleri ve iþin olup bitmesi icap ederdi.
Kiþi itiraz etmeyecek hale gelince Hüve'yi id-rak noktasýna gelecektir. Velâyette Mürþid’e tabi ola-
9
rak itirazsýz bir noktaya gelinir. Bu nokta, Mürþid’etam teslim ve itiraz etmemek halidir. O zaman âlem-i ilâhîde Allah ona hesap sormaz. O noktaya gelme-miþ olanlar, tam iman etmemiþ, kendi vücudundanvazgeçmemiþ kimselerdir. Allah onlarý mahþerdetoplayýp "Limenil Mülkül Yevm"(Bugün mülk ki-mindir?) buyuracak, ancak cevap veren çýkmaya-caktýr. Ve Rabbimiz yine kendisi, "Lillahil VahidilKahhar" - “Bu gün mülk Vahid olan Kahharolan Allah'ýndýr”- buyuracak ve kahredici birsahibiyete malik olduðunu aþikâr kýlacaktýr. BöyleceAllah’ýn varl ýðýnýn dýþýnda bir varl ýk tasavvuruolmayacaðý hakikati ayân olacak ve insanlar oradaterakki ederek Hüve'ye döndürüleceklerdir. Al-lah'ýmýz, "Maneviyata girmiþ ve benden baþkamevcut olmadýðýna iman etmiþ olan gönlü herzaman affederim." buyuruyor. Ama bu noktada veimanda olmayanlarý makbul tutmuyor. Yasin sûresi59. âyette "Vemtazül yevme... - Ey mümtazolanlar bugün siz (mücrimlerin arasýndan)yükselin" buyrulmaktadýr. Allah geçmiþ kavimlerdePeygamber ve ona iman edenleri suçlularýn arasýn-dan alýp mücrimleri yok etmiþtir. Peygamber ve ya-kýnlarýný mümtaz kýlmýþtýr.
Velâyet her sohbetinde daha ileri ilim ve bilgilütfeder. Çünkü Allah’ýn Musavvir’indeki arzularýn
10
yerine gelmesi gerekir. Allah daima daha ileri vedeðiþik arzularýný indirecektir.
Allah’ýn insana verdiði nefsin deðiþikl ikarzusu, Allah’ýn Musavvir’indeki deðiþiklik arzusun-dan kaynaklanmaktadýr. Allah, insana ne verdiðinikendisi bil iyor. Deðiþiklik, insanlarýn yaþamýdýr.Ýnsan daha ileri terakki etmek ister. Bu, Allah’ýnMusavvir’indeki arzusundan deðil midir? Musavvir,Allah yarattý, býraktý mânâsýna deðildir. Aksi haldemonoton bir yaþam olurdu. Monotonluk hayatýngayesi deðildir. Çünkü Hüve her an yeni bir þan-dadýr.
“Lillahil Vahidil Kahhar,” bütün varlýklarýnyeni baþtan yaratýlmasý, bütün tatbikatýn deðiþme-sidir. Allah, bütün varlýklarý kendinde toplayacak veyeniden bambaþka bir hayat ve yaratýlýþ baþlayacak-týr. Yani Musavvir’den zuhur eden yeni bir arzununtatbikatý baþlayacaktýr.
Allah’ýn Musavvir’i sonsuzdur. Çünkü arzularýsonsuzdur. Sâbikun olanlar, yani velâyet gönülleriserbesttirler. Diðer insanlar, yani Müslüman olanlariçin mizan ve sonrasýnda Allah’ýn cennet vaadi var-dýr. Küfür ehli için, Kur’an- Kerîm’de “Allah onla-ra hitap bile etmeyecek” buyrulmaktadýr.
11
Allah'ýmýzýn arzu etmiþ olduðu peygamberlikMusavvir'i, Sevgili Efendimizde kaim ve mahfuzdur.O arzunun tamamý Hz. Muhammed'de (s.a.v) zuhuretmiþ ve açýlmýþtýr. Peygamberlik mührü, O'nunlavurulmuþtur. Ne olursa olsun, bu noktayý geçmekmümkün deðildir. O hiçbir varlýkla kýyaslanamaz.Çünkü Allah'ýmýzýn irsal eylemiþ olduðu bütün pey-gamberan O'na baðlý ve O'ndan görünmüþtür. ÝþteHatem noktasýndaki hususiyetlerden biri de bu olsagerektir.
Sevgili Efendimiz, Allah'ýn ‘Resûl’ ismi ile gö-rünmesidir. Taayyün-ü Evvel'deki tatbikat-ý ilâhîyeile Müslümanlarýn evveli olarak da Deryayý NuruMuhammed var olmuþtur. Bu da kendisinden baþka(Allah’ýn varlýðýndan baþka) bir varlýk olmadýðýnýnen büyük delilidir.
Nitekim En'âm sûresi 163. âyetinde;
"Lâ þeriyke lehu ve bizalike ümirtü veene evvelülmüslimiyne"
"Onun þerîki yoktur ve böyle emrolun-dum ve ben Müslümanlarýn evveli-yim."buyrulmaktadýr.
12
Allah insaný kendi Musavvir'inin icraatý ile (LâTaayyün) gizli bir dalga halinde iken zuhura getirmiþve ona kiþilik vermiþtir. Ýþte kullukta görünen insanbu lütf-u ihsana karþýlýk olarak hamd eder. Bir diðerifade ile, "el Hamd" keyfiyet-i ilâhiyesi yaratan vekiþilik kazandýran ile, yaratýlan ve kiþilik kazananaras ýnda bu lunan b i r taz im keyf iye t id i r. Ni tek imHüve (Allah) Deryayý Nuru Muhammed'i kendindenkendine halk ettiðinde Deryayý Nuru Muhammed;"Lâ i lâhe i l lâ l lah " buyurmuþ ve bunun üzer i -ne A l lah'ýmýz; "Muhammedün Resûlullah" lütfuihsaný ile mukabelede bulunmuþlardýr.
Risâlet sýrrý hususiyeti de ilk taayyünde, "Lâilâhe illâllah Muhammedün Resûlullah "kelâmlarýnýn zikredilmesi ile zuhura çýkmýþtýr. Risale-tin ilk zuhurunun Deryayý Nuru Muhammed'de ol-masý hasebiyle Efendimiz, resûllere risaleti tevdieden melce-i risalet makamýdýr. Zira Hakk'ýn vücudatenezzülü, Deryayý Nuru Muhammed iledir. Bu ba-kýmdan "er-Resûl" noktasýna teveccüh ederek yapý-lacak istiðfar, o noktanýn da kabul etmesi ile, kesin-lik kazanýr.
Nitekim Nisa sûresi 64. âyetinde,
"Ve ma erselna min resûlin illâ liyüta'a
13
bi iznillâhi ve lev ennehüm iz zalemûenfüsehüm cauke festaðferullahe ves-taðfere lehümürresûlü levecedullahetevvaben rahýymen"
"Ve biz bir resûlü illâ Allah'ýn izni ileitaat olunsun diye irsal eyleriz. Ve keþ-ke onlar nefislerine zulmettiklerindesana gelseler de, Allah'a istiðfar etselerve resûl de onlar için istiðfar eyleseydi.Elbette Allah'ý Tevvab, Rahîm bulurlar-dý." buyrulmaktadýr."
Resûl noktasýnda va’z eden gönlü de, misakverecek Nebi noktas ýndak i peygamber ler i de ,A l lah'ýmýz seçer. Resûl noktasýna yardým etmeleriiçin Allah'ýmýz onlardan misak alýr. Bu misak"Bezm-i Elest"teki misak gibidir. "Musavvir" nok-tasýnda tasavvur edilen misak, Bezm-i Elest'te tatbi-kat bulmuþtur. Bu durumda Bezm-i Elest tatbikatý,Musavvir noktasýndaki tasavvurun bir sonucudur.
Nitekim, Al-i Ýmran sûresi 81. âyetinde;
"Ve iz ahazallahü miysakannebiyyiynelema ateytüküm min kitabin ve hýkmetinsümme caeküm resûlün musaddikun li-
14
ma ma'aküm letü'minünne bihi ve leten-surünnehu kale eakrertüm ve ehaztümalâ zaliküm ýsriy kalû akrerna kale feþ-hedu ve ene ma'aküm mineþþahidiyne"
"Allah peygamberlerden ahid almýþtý:And olsun ki size kitap ve hikmetverdim; sizde olaný tasdik eden birpeygamber gelecek, ona mutlakainanacaksýnýz ve ona mutlaka yardýmedeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabulettiniz mi?» demiþti. «Ýkrar ettik»demiþlerdi de: «Þahid olun, Ben desizinle beraber þahidlerdenim." buyrul-maktadýr.
Bu âyette ifade buyrulan hususi noktalar bü-
tün zamanlarýn iþleyiþ tarzýnýn velâyet noktasýndaki
hususiyetlerini anlatmaktadýr. Bir misal olarak, Haz-
reti Yahya, Hazreti Ýsa zamanýnda Nebi, bugün ise
Resûl noktasýndadýr. Yani bu noktada Hz. Yahya
peygamberi sýfatî olarak deðil de zâtî olarak,
Allah’ýn bir ismi olarak görmek gerekir. Þöyle ki; Hz.
Yahya Allah’ýn bir ismi olarak Hz. Ýsa Peygamber
zamanýnda sýfatî noktadan tatbikat yapmýþtýr. Ayný
isim, yani Allah’ýn Yahya ismi, Hz. Muhammed
15
(s.a.v) zamanýnda zâtî tecelli olarak zuhur edecektir.
O halde Hz. Muhammed (s.a.v)’e muzaf olarak
Yahya ismi Muhammedî bir velide zuhur edecek ve
tatbikat yapacaktýr. Bu zâtî veli belki Yahya ismini
kullanmayacak ama Yahya sýrrý meþrebinde olacak-
týr.
Ýþte bu sýr, Hz. Yahya’nýn sýfatî görünmesini
zâtî görünme haline getirecektir ki, Hz. Yahya Hz.
Ýsa zamanýnda nebi, bugün ise, (Hz.Muhammed
(s.a.v) zamanýnda) Resûl yani, zâtîyyet noktasýn-
dadýr denilmesindeki murat budur.
Rabbimizin, "Ben yeryüzünde bir halife ya-ratacaðým " buyurduðu husus iye t , ve lâyet t i r.A l lah'ýmýzýn velâyet arzusu hitama erdiðinde, "Benyeryüzünde bir halife yaratacaðým" arzusununda hitama ereceði muhakkaktýr. Allah'ýmýzýn; "Kun-tu kenzen mahfiyyen fe ahbebtü li urefe feha-laktül halka liu'ref"-Ben gizli bir hazine idim,irfan olunmayý sevdim ve bu alemleri halket-tim.(Kendimden kendime)."buyurduðu noktada-ki hususiyet, "Ben velâyetimin bilinmekliðinidiledim" arzusudur ki, Allah'ýmýz velâyeti ile bilin-meklik arzusunu izhar eylemiþtir. Böylelikle Allah'ýnbilinmekliðini dilemesindeki tatbikat, velâyet ile bi-linmiþ olmaktadýr.
16
Kur'an-ý Kerîm'de ahiret hayatý, dünya hayatý-na göre üstün tutulmaktadýr.
O büyük günde, manevî gönüllerin de vazife-lendirileceði ifade edilmektedir. Hangi gönül velâyetnoktasýnda en ileri gittiyse "O" esas alýnarak vazifeverilir. Yani Allah en son hangi ilhamlarý lütfetmiþseo noktadan tatbikat yapacaktýr ki, bu da HatmülVelâyet’tir. Bu ilhamlar Hatmül Velâyet zamanýndalütfedilecek olsa gerekir.
Nitekim Mürþid’imle beraber manevî konular-da bütün dünyaya göndermiþ olduðumuz yazýlardaMürþid’im, "Bunlarý tatbik deðil ve fakat kabulettiðinizi ifade ediniz, sizi tasdik edeyim. Bumektubu aldým deyin, bu da kâfi." buyurmuþ-tur.
Burada Mehmed Ali Bey, "Bunlarý size bil-dirmem benim ilâhî vazifem, kabul edip et-memek ise size aittir." buyurmuþ olmaktadýr. Budurumda Allah'ýmýzýn o zamanda indirmiþ olduðuhakikat bütün âlemlerde tatbikattadýr.
Rabbimiz, Musavvir'indeki bütün isimlerin ke-malatý için onlara vücûd verip meydana getirmiþtir.Ýþte o zaman kemalat tamamlanarak, Rabbimizin
17
Musavvir'indeki arzularý ayan olmaktadýr. Hüve ken-disinden kendisine sonsuz bir enerjidir. O enerjininkendinden kendisine olmasýný Sevgili Efendimiz,"Ya Maruf senin künhü hakikatini hakkýyla bi-lemedik" ikrarý ile iþaret buyurmuþlardýr.
Velâyet, Allah’ýn lütfettiði bu kadar ileri ter-akkiye raðmen bugün de, Sevgili Efendimizin buyur-duðu bu noktadadýr.
Allah'ýn kendisinden kendisine olma hâli insankapas i tes in in idrak i d ý þ ýndadý r. Çünkü var l ýk -la r ýn A l lah'tan hâsýl olmalarýna raðmen, onu tammanasý ile anlayýp idrak edebilmeleri mümkün de-ðildir. Allah'ýmýzýn Musavvir'inde tasavvur ettiði þey-ler, ancak meydana geldikçe bilinir.
Allah'ýmýz bazý isimlerin kemalat bulmasýný is-terken bazý isimlerin kemalat bulmasýný arzu etme-mektedir. Çünkü yevm-i kýyamette Allah'ýn arzu etti-ði isimlerin tekrar faaliyette olmasý, bu isimlerin ke-mala t bu lmas ý i l e mümkün o lacakt ý r. Böy le l ik leAl lah'ýmýz arzu ettiði isimleri kemalata erdirmekte-dir. Yevm-i kýyamette faaliyet göstermeyecek, sade-ce bu dünya yaþamýný iltizam eden isimler ise, ilkhâllerine avdet edecekler, yani görünmez vücûd dal-gasý haline geleceklerdir.
18
Allah'ýmýzýn Kur'an-ý Kerîm'de kendisini vasfet-tiði "yeddullah" (Fetih 10.) ve "vechullah" (Bakara
115.) gibi bazý ifadeleri müfessirler, Allah'ý sýfat nok-tasýna getirerek deðerlendirmeye kalkmýþ; arkasýn-dan tenzih etmek içinde, bu ifadeleri baþka kelime-lerle anlatmaya çalýþmýþlardýr. Böylelikle hem Allahkelâmýný nesih etmiþ, hem de Allah'ýn arzuyu ilâhisiolan bu kelimeleri Allah'ýn arzuyu ilâhisi hilafýna de-ðerlendirmiþlerdir.
Allah'ýmýzýn kendisinden baþka bir mevcut ol-madýðýna göre, Allah'a bir vasýf ittihaz ederek deðer-lendi rme yapý ld ýð ýnda madde esas a l ýnmýþ o lur.A l lah'ýmýz görünmeyi murad ettiðinde madde varlýðýzuhur etmiþtir. Hakikatte madde dahi Allah'ýn var-lýðýndandýr. Allah'ýn varlýðýndan gayri bir madde ta-savvuru olamaz.
Madde olarak deðerlendirilen varlýðýn mebdeive menþe i A l lah ' t ý r. "Vech -Yüz " "Yedd -E l " g ib iA l lah'ýmýzýn kendisini vasfettiði kelimeler Allah'ýnMusavvir'inde görünmeyi murad eylemesinden do-layý zuhur bulmuþtur.
Baþlangýçta Allah'ýn zâtýndan gayrý bir þeyyoktu. Allah'ýn Musavvir'inden arzu buyurduklarýkendi vücud-u ilâhiyesinden isimler alarak zuhur
19
bulmuþlardýr. Allah’ýn dûnunda düþünmek ikiliktirve tevhid-i ilâhîye aykýrýdýr.
Masiva'ya Allah'ýn gayrýnda bir varlýk atfetmek
onun dûnu olur. Allah'ýn arzusunun kendi vücudun-
daki teþkilatlanmasý tevhidi meydana getirir. Bunun
tersi ikilik doðurur ki, bu da makbul olmasa gerekir.
Nitekim Hz. Ahmed Süreyya Emin; "Anla, yo-
ðu var ve varý yok eden insandýr" buyurmuþlar-
dýr. Yani tatbikat insan içindir. Varlýk ve yokluk
mefhumu insandadýr. Allah için varlýk-yokluk bir þey
ifade etmez. Çünkü zaten herþey Allah’ýn vücûdu
içindedir.
Allah'ýmýz her þekil ve her sûrette zuhur eder.
B u , o n u n k u d r e t - i i lâh îyes ine z o r d e ð i l d i r .
A l lah'ýmýz, kendi vücud-u ilâhîyesini istediði gibi
tahvil eder.
Allah'ýmýz,"Ben yeryüzünde bir halife ya-
ratacaðým" buyurmasý ile, sýfat varlýðýný tatbikata
koyacaðýný aþikâr kýlmýþtýr. Allah'ýn varlýðý düþünül-
mek istendiðinde O'nun göründüðü gönül noktasýna
nazar etmek icap ettiði böylelikle belli olmaktadýr.
20
Arapça lisanýnda kullanýlan "halaka" (yarat-
ma) - ölçüp biçmek, düzenlemek- manasýna gelmek-
tedir. Allah'ýn yaratma arzusu kendisinde asaleten
var olan hasletlerin sûret alarak zuhur bulmasýdýr.
Ýþte Ýnsan-ý Kâmil, Allah'taki hasletlerin asliyet-i
ilâhîye olarak zuhur etmesidir. Bu noktaya "Suret"
deðil "Asliyyet" denilmesi, bu hususi noktanýn
beþer varlýðýnýn fevkinde olduðunu göstermektedir.
Nâs, Allah'ýn sýfatlarýný düþünürken kendisine
nispet ederek deðerlendirmekte ve dünya yaþamýný
esas alarak Allah'ýn sýfatlarýný görmektedir. Velâyet
ise, Allah'ý, O’nun sýfatlarýný ve O’nun yarattýðý var-
lýklarý, Allah'ýn zâtiyet-i ilâhîyesine göre düþünür.
Velâyet daima Allah'ýn zâtýný esas alarak, Allah'ýn sý-
fa t o larak var e t t ið i â lemi deðer lendi r i r. As lo lan
Al lah'ýn zâtîyet-i ilâhîyesidir. Ýnsandan Allah'a deðil;
Allah'tan insana gitmek icap eder.
Allah'ýmýzýn Musavvir arzusunda isimler kema-
lat bulsunlar diye vücûd alýr ve varlýk âleminde be-
lirir. 'Nefs ' in de varlýk olarak görünmesi vardýr. Ha-
kikatte her þey Allah'ýn bir arzuyu ilâhîsidir. Bu arzu-
lar Allah'ýmýzýn lütfu ve Musavvir arzusu ile tatbika-
ta girer.
21
Allah'ýmýzýn, Musavvir'deki arzusu ne ise kuldünyada o arzu ile görünür. Yani Allah'ýn arzu vedüþüncesi tatbikata girer. Ancak, nasýl olsa ezeldenbenim halim takdir edilmiþ, ben kötüyüm, o zamanben ne yapayým? düþüncesi Allah'ý suçlamak olur kimakbul bir hâl olmasa gerektir. Çünkü kiþi, yarýnýnona ne getireceðini bilemez. Çok fena durumdaki birkiþi belki bir ehl-i gönüle rastlar da selâmete erer.Onun için hiçbir zaman Allah’ýn rahmetinden umutkesmemek gerekir. Nitekim Kur’an-ý Kerîm’de,“Kâfirler topluluðundan baþkasý Allah'ýn rah-metinden ümidini kesmez” (Yusuf 87) buyrulmak-tadýr. Buradaki ümit, velâyettir ve velâyet gönlü ileselamete çýkýlýr.
Nâs, fiiliyatý ortaya koyacak, Allah'a hesap ve-recek, sonra da Hüve'ye döndürülecektir. Allah'ýmý-zýn Musavvir'inde tatbikat arzuladýðý nokta, yakýnlýkverdiði gönüller olarak Hüve'den görünür. Musavvirkaydýnda hayýr olan kimseler bunu tatbikata koy-duklarýnda hayýr bulurlar.
‘Nübüvvet,’ peygamberliktir ve Allah'tan alý-nan ilmi insanlara intikal ettirmektir ki, Peygamberi-mizle en son noktasýný ve kemalatýný bulmuþ oldu-ðundan Sevgili Efendimiz, "Hatemen Nebiyyin"olarak Kur’an’da zikredilmiþtir. Ancak Peygamberi-mizdeki velâyet ebedi olarak devam edecektir.
22
‘Hatmül Velâyet’ ise Allah'ýmýzýn kendisin-den kendisine teþkilatlandýrmýþ olduðu sýfat-ý ilâhîyeolan “Ýnsan” ile yakýnlýðýný ifade etmektedir. Bubakýmdan dünyadaki ve cismanî âlemlerdeki velâyettatbikatlarý Hatmül Velâyet ile en yüksek kema-lat noktasýný ihraz etmektedir.
Hatmül Velâyet tatbikatý "Benden bana" ola-cak þeklindedir. O noktada iman tamdýr. Çünkü‘Hatmül Velâyet’te iman da kendinden kendinedir.Yani bir Allah var ve bana iman verdi düþüncesin-d e n ç o k d a h a i l e r i b i r i d r a k o l a r a k , H a t m ü lVe l â yet’te iman da kendinden kendinedir.
Bu noktada Muhyiddin-i Ýbn Arabi Hazretleri"Ankâ-i Muðrib fî Ma'rifeti Hatmil-evliyâ veÞemsi’l Maðrib" kitabýnda,‘Hatemü'l-Evliyâ ’olan zâtýn ve ihvânýnýn yaþayacaðý devrin Mustafâ -sallallahu aleyhi ve sellem-in asrýna benzeyen birdevir olacaðýný; bu karanlýk devrin imamý olan buzâtýn, yetmiþ sahâbenin ecrine denk olan iþler yapa-caðýný beyân ederek; insanlarýn ve dalâletedüþürücü þeytanlarýn iyice azgýnlaþacaðý bu devirdeonun, ihvâný ile birlikte imân ve istikâmetinikoruyacaðýný haber vermiþtir. Allah'ýmýzýnvelâyeti ilâhî âlemde de, Allah'ýn Musavvir'in-de arzu buyurduðu yeni bir þekil ve tatbikatile devam edecektir.
23
Hüve'de olan namütenahi arzularýn tatbikatý,yine varlýklar içerisinde en mütekamil olarak yaratý-lan insanla olacaktýr. Allah'ýmýzýn "Ýnsan" olarak gö-rünme arzusu ebedi devam edecektir. Çünkü bu gö-rünme Allah'ýn kendi zâtîyet-i ilâhîyesinden arzu et-tiði bir tatbikattýr.
24
KUR'AN'DAMUSAVVÝR ÝSMÝNÝN GEÇTÝÐÝ ÂYETLER
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Mümin sûresi 64. âyet
"Allahüllezi ceale lekümü'l arda kararenve's semae binaen ve savvereküm feah-sene suvereküm ve rezekaküm mine'ttayyibat zalikümullahü rabbüküm fete-barekallahü rabbü'l alemiyn"
"Sizlere 'Arz'ý karar noktasý ve 'Sema'yýbina kýlan ve sizleri tasavvur eden vesuretlerinizi en güzel yapan ve sizleritayyibattan rýzýklandýran Allah'týr. Böy-ledir...Âlemlerin Rabbi olan Allah neyücedir!"
Allah’ýn insanda karar kýlmasý ile velâyetininsanda olduðu aþikâr olmuþtur. Semâ, insan gön-lüne iþarettir ki, Allah, bu güzellikleri insana ihsanettiði zaman insan en yüce olmuþtur. Bu idrakiverdiði gönüller de O’na en yakýn olmuþlardýr.
25
Tegabün sûresi 3. âyet
"Haleka's semavati ve'l arda bi'l hakkýve savvereküm feahsene suvereküm veileyhi'l masýyr"
"Halketmiþtir semavatý ve arzý Hakk ileve sizleri tasavvur eyledi ve en güzel ey-ledi suretlerinizi ve O'nadýr dönüþ."
Allah’ýmýz her varlýðý en güzel þekliyle yarattý-ðýna göre, onlarý ‘Hakk’ ismiyle yaratmýþ demektir.Allah, her varlýktaki arzusu ne ise onu vererek yarat-mýþtýr ki, bu da her varlýðýn hakký olmuþtur. Âyetinsonunda, “dönüþün’ O’na olduðunun iþaret edil-mesi Allah’ýn insan varlýðýna verdiði deðeri göster-mektedir.
Al-i Ýmrân sûresi 6. âyet
"Hüvelleziy yusavvirüküm fiylerhamikeyfe yeþa'ü la ilâhe illâ hüvel'aziyzülha-kiymü"
"Sizleri rahimlerde dilediðince tasavvureden 'Hüve 'dir. Ýllâ 'el Aziz ', 'el Hakim 'Hüve'den baþka ilâh yoktur."
26
Allah’ýn yaratmasý, kendi varlýðýndan lütfetme-
si ile olmaktadýr. Ýnsanlarýn maddeden canlý yapma
çalýþmalarý vardýr. Ancak muvaffak olamamýþlardýr.
Çünkü yaratmak Allah’ýn arzusu iledir.
Haþr sûresi 24. âyet
"Hüvallahü'l haliku'l bariyü'l musavvirü
lehü'l esmaü'l husna yüsebbihu lehu
ma fiy's semavati ve'l ard ve hüve'l aziy-
zü'l hakiym"
"Hüve’dir Allah, el Halik'tir, el Barî'dir,
el Musavvir’dir. Onundur esmaü’l hüs-
na. Tesbih eder Onu semavatta ve arzda
olanlar. Ve 'Hüve'dir el Aziz, el Ha-
kim..."
Âyette, “El Musavvir” ismi zikredilmektedir.
Bu isim, Hüve’nin açýlmýþ olduðu gönül noktasýný
ifade etmektedir. Hüve’nin o gönüldeki arzularýný
ifade eden bir isimdir. Allah yaratandýr ama, insana
da Musavvir isminden feyz verdiðine göre insana da
düþünme, arzu etme ve yaratma hasletlerinden ver-
miþtir.
27
A'raf sûresi 11. âyet
"Ve lekad haleknaküm sümme savverna-
küm sümme kulna lilmelaiketiscüdu li-
ademe fesecedû illa ibliyse lem yekün
minessacidiyne"
"Ve andolsun sizleri biz halkeyledik
sonra sizlere biz sûret verdik sonra me-
leklere "Âdem'e secde edin," dedik de
illâ iblis dýþýnda secde ettiler. O ise as-
la secde edenlerden olmadý."
Allah’ýmýz Âdem’i yarattý ama Âdem’den önce
beþeri yaratmýþtý. O beþerler þaþkýnlýk içerisindeydi.
Allah’ýn vahdaniyet-i ilâhîyesini taþýyabilecek yara-
týlýþta deðillerdi. Allah’ýn bu emanetini yüklenebile-
cek kabiliyette bir varlýk olmasý gerekiyordu. Melek-
ler, “Yeryüzünde zaten beþer varken o da kan
dökecek biri mi olacak?” demiþlerdir. O zaman
Allah, Âdem’i yaratýp ona nübüvvetini ve risaletini
vermiþtir. Ve Allah meleklere, “Âdem’e secde
edin” buyurmuþtur. El Musavvir, Allah’ýn tespit
ettiði bir gönül vasýtasý ile âlemlere nübüvvetini ve
risaletini bildirmesidir.
28
Ýnsan varlýðý Allah’ýn sureti olduðu için, melek-
lerin secde ettiði Âdem, Allah’ýn sýfat varlýðý idi.
Allah, zâtîyet-i ilâhîyesini gizli tutmuþtur. Allah ismi
de zâtîyet-i ilâhiyeyi iþaret eder.
Ýnfitar sûresi 6-8 âyetler
"Ya eyyühe'l insanü ma garreke birab-
bi'l keriymi Elleziy halakake fesevvake
feadeleke Fiy eyyi suretin ma þae rekke-
bek"
"Ey insan! Nedir seni kerem sahibi Rab-
bine karþý maðrur eden. Ki o seni hal-
ketti, tesviye etti ve tadil etti. Dilediði
herhangi bir surette seni terkib etti."
Ýnsan, asliyet-i ilâhîyesine varýþ arzusunu talep
etmektedir. Fakat insan suret isimlerini deðil de
onun zâtîyetini talep ediyor. Yani Ýnsan, madem ki
bende Allah’a ait olan hasletler var, o halde ben
Tanrý olmalýyým diye düþünebiliyor. Hâlbuki Allah
insanlara bu sýfatlarý ve hasletleri Tanrý olsunlar diye
deðil, kendisini tanýsýnlar, bilsinler ve idrak etsinler
diye vermiþtir.
29
Mülk sûresi 23. âyet
"Kul hüvelleziy enþeeküm ve ce'ale lekü-müs sem'a ve'l ebsare ve'l ef'ideh kaliy-len ma teþkürun"
"De ki: Sizi yaratan ve size kulaklar,gözler ve gönüller veren O’dur. Sizinþükrünüz ne de az!"
Ýnsanýn þükrü; Allah’ýn onu yarattýðýný, çeþitlihasletler verdiðini, Allah’ý ikrar etmesi için duymave görmeyi verdiðini, Allah’ý zikrederek mutmainolmasý için de kalpleri verdiðini idrak etmesidir.
Allah’ýn bütün varl ýklarý yaratmasýndakihususiyet, Allah’ýn Musavvir arzusundan kaynaklan-maktadýr. Musavvir arzusundan meydana gelen hervarlýk Allah’ýmýzýn çeþitli isimleri ile zuhura gelmek-tedir. Bu tatbikat Allah’ýmýzýn namütenahi arzu-larýnýn meydana çýkmasý þeklindedir.
Allah’ýn yarattýðý varlýklarda hayýr da vardýr,þer de vardýr. Ancak bu, þerrin tasvip edildiði anla-mýna gelmez. Bu hâl ile insanlar müspet ve menfîyiid rak ederek te rakk i e tmek ted i r l e r.Böy le l i k l eA l lah’ýmýzýn“Rahmetim gadabýmý geçmiþtir.”
30
ilâhî beyanýnýn zahir olmasý ile insanlardaki hakikatidrak edilerek terakki edilmekte ve artýk mümin içingeri dönülmeyecek güzel bir noktaya gelinmektedir.
Nitekim Hz. Süreyya, “Bilen düþer mi þirküisyana” buyurmakla, bu ilim ve terakki noktasýnaiþaret etmiþlerdir.
O'nun yaratýcýlýðý -tasvir hususiyeti- sadecebelirli varlýklar için deðil, “Hayrihi ve þerrihi minAllahi Teala - Hayýr ve þer Allah’tandýr.” nok-tasýndan bütün varlýklar için düþünülmelidir.
Var l ý k l a rdak i çe þ i t l i l i k ka r þ ý s ýnda in san ,Al lah'ýn Musavvir ismine takdir ve hayretini ifade et-mekte acze düþmektedir.
31
32
ALLAH'IMIZIN VARLIKLARI TASAVVUR EDÝP YARATMA
ARZUSU
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Musavvir Allah'ýmýzýn arzuyu ilâhîyesinde olanher varlýktaki zevk ve neþenin Allah'a ait olduðunugösterir. Musavvir isminin tatbikatý, Allah'ýn zevk veneþelerinin varlýk âleminde belirmesi þeklinde dedüþünülmelidir.
Allah'ýmýzýn yaratmýþ olduðu varlýklardaki çe-þitlilik, diðer âlemlerde dünyaya benzemeyen arzuve neþelerin meydana getirdiði çeþitlilik ve bir demeydana gelmemiþ ama, Allah'ýn Musavvir arzusun-da mevcut olan namütenahi zevk ve neþeler düþü-nüldüðünde Allah'ýn sonsuzluðu karþýsýnda hayretetmemek ve bu namütenahiliðe hayran olmamakmümkün deðildir.
Allah'ýmýzýn tasavvur arzusunun tatbikata gire-rek meydana getirdiði varlýklarýn sonsuzluðunu te-maþa etmek ve Allah'ý O'na hiçbir þeyi eþ koþmadantasdik etmek ve idrak etmeye çalýþmak herhalde engüzel nokta olsa gerekir.
33
Taayyün, meydana çýkmak, aþikâr olmak ma-nasýnadýr. Muhyiddin-i Arabî, varlýðýn meydana ge-liþinde âyân-ý sabiteden farklý olarak, bir de beþlitasnif yapmaktadýr:
Birinci mertebe: Lâhût âlemi ve gayb-ý mut-lak mertebesidir. Bu mertebeye lâ taayyün, ýtlak âle-mi, âmâ-yý mutlak, vücûd-ý mahz, vücûd-ý sýrf, üm-mü'l-kitâb, beyân-ý mutlak ve gaybü'l-güyûb gibi ad-lar verilir. Bu mertebede ne isim, ne sýfat, ne de sý-fatlanan vardýr. Allâh Teâlâ henüz isim ve sýfatlardâiresine tenezzül etmemiþtir. Herþey Hakk'ýn zâtýn-da mahif olmuþtur.
Nitekim:"Geçmedi mi insan üzerindendehrin bir süresi ki o mezkûr bir þey deðildi?"âyeti buna iþâret sayýlmýþtýr.
Ýkinci mertebe: Ceberut âlemidir. Bu merte-beye ayrýca taayyün-i evvel, akl-ý evvel, tecellî-i ev-vel, hakikat-i Muhammediyye, rûh-i izafî, rûh-i küllîve gayb-ý muzaf ve kitâb-ý mübîn adlarý da verilir.ilk mertebede mahif olan varlýklar, bu makamdaisimler halindedir.
Üçüncü mertebe: Melekût âlemidir. Bu mer-tebeye âlem-i misâl, vâhidiyyet, taayyün-i sânî, te-
34
cellî-i sânî, sidretü'l-müntehâ ve âlem-i emr de de-nir. Bu âlem, þehâdet âlemine yakýndýr.
Dördüncü mertebe: Nâsût âlemidir. Bu mer-tebeye þühûd-i mutlak, âlem-i þehâdet, âlem-i his,âlem-i anâsýr ve âlem-i eflâk da denir. Ýlk üç âlemigayb kabul edersek, dördüncü âlem de þehâdet âle-mini oluþturmaktadýr.
Beþinci mertebe: Bunlarýn hepsini kendindetoplayan "Ýnsan-ý Kâmil" mertebesidir. Ýlk dörtâ lem Al lah ' ýn Ý sm- i Azam' ýd ý r. Bunlar ýn tamamýAl lah'ýn zâtýný gösterir. Bu âlemlerin tamamý insan-da da vardýr. O hâlde "Ýnsan-ý Kâmil" bütün âlem-lerin özetidir. Kâinatta bulunan herþeyin insanda birörneði vardýr. Kâinat, Allah'ýn isim ve sýfatlarýnýnyekûnu olduðu gibi, insan da kâinatýn bir örneðiolarak Allah'ýn esmâ ve sýfatlarýnýn yekûnudur. Buyüzden Peygamberimiz: "Rahman, Âdem'i kendisûretinde yarattý." buyurmuþtur. Ýnsanda bütünilâhî esmâ zuhur edeceðinden o, hilâfete layýk görül-müþtür. Merâtib-i vücûd ile ilgili üçlü ve beþli tasnif-ten baþka, yedili ve daha fazla mertebeyi gösterentasnifler de vardýr.
"Hakîkat-ý Muhammediyye" taayyün âlemi-
35
nin baþlangýcýdýr. Onun üstünde hiçbir isim ve sý-
fatla sýfatlanmayan "Zât" vardýr ki, taayyünden mü-
nezzeh olduðu için, bu makamý idrâk, mahlûk için
muhaldir. "Allah Teâlâ'nýn Zâtýný düþünmeyi-
niz." bu mertebe için söylenmiþtir.
Âdem'in her þeyin ismini bildirmesi, meydana
gelecek olan her þeyin, Allah'ýn ilminde mevcut ol-
duðunu iþaret etmektedir. Yaratýlmýþ olan her þey
'Ýnsan ' içindir. Allah'ýmýzýn her þeyi Ýnsan'a tabi kýl-
masý bu noktayý açýklamaktadýr.
Allah'ýmýzýn Musavvir tatbikatýnda zuhur eden"taayyün-ü evvel" arzularýn ilk düþünüldüðü, idrakedildiði, "taayyün-ü sâni" bu düþünce ve arzularýnmeydana gelmesi ve "lâ taayyün" ise arzu ve dü-þünce ler in ta tb ika t o larak zuhur e tmedið i yani ,A l lah'ýn arzusunu izhar etmediði noktalardýr. "Lâ ta-ayyün" künhü zât âlemi yani bilinmeyen âlem diyeifade edilmektedir ki, "âlem-i âmâ" þeklinde de ifa-de edilebilir. Bu âlem hakkýnda Rabbimiz bilgi ver-mediði için bilmiyoruz.
Hz.Peygamberimize, "Âlemler yaratýlmadanAllah nerdeydi?" diye sorduklarýnda, Efendimiz,"Âlem-i âmâ'da idi." buyurmuþlardýr.
36
Âlem-i âmâ; yaratýlmamýþ, tasavvur halindeolan âlem olsa gerektir. Allah'ýmýzýn kendinden ken-dine olmasýdýr.
Lâ taayyün, Hz. Ýmam-ý Ali'nin,"Allah vardýve O'nunla birlikte hiçbir þey mevcut deðildi;elan öyledir." buyurduðu nokta olsa gerektir.
Allah'ýmýz kendisini bütün varlýklarda tahsineyler. Her varlýk kendi asliyyet-i ilâhîyesini zikreder.Bu zikir ile Allah, her varlýkta kendini tahsin eder.
Her varlýk kendisindeki yaratan kuvveti zikre-der. Ýster insan olsun, ister baþka bir varlýk. Her var-lýk, yaratan kudreti kendi makam ve idraki ölçüsün-de zikreder.
Hüve, insandaki tahsin arzusunun kendi iste-diði þekilde olmasý için peygamber ve veliler gönde-rerek insana ilim ve bilgi lütfetmiþ, onlarý terakki et-tirerek insandaki zikrin en yüce makamdan yapýlma-sýný arzu etmiþtir. Böylece bu idrak ve anlayýþ ile ya-pýlan zikirle, Allah, kendini insanda tahsin etmiþ ol-maktadýr. Sevgili Efendimizin, “Ya Rabbi! Senkendini övdüðün gibisin” beyaný, Allah’ý tahsinnoktasýndaki en ileri ve mükemmel zikri göstermek-tedir. Bu, Allah'ýmýzýn kahhariyet noktasýnda "El-Musavvir" ismi ile lütfeylemiþ olduðu bir hususiyet-tir.
37
"El-Musavvir" ismi hem ‘Lâ taayyün’ ile ‘Ta-ayyün-i Evvel’ arasýnda, hem de ‘Taayyün-i Ev-vel’ ile ‘Taayyün-i Sâni’ arasýnda icraattadýr.
Bu konuþmalar ve anlatýmlar Allah'a aittir.Ama biz o düþünceyi o bilgiyi insan söyledi zannedi-yoruz. Haddizatýnda Allah bildiriyor. Ama göründü-ðü yani arzusunu belir ttiði isim ne ise, o insanýn li-sanýndan zuhur ediyor.
Esasta bütün konuþmalar, beyanlar ve sözlerAllah'ýn kendisinden kendisinedir. Baþka türlü dü-þünmek tevhid-i ilâhiyeye uymaz. Yani Allah bildirdikul söyledi. Hayýr! Söyleyen de Allah, ifade eden deAllah, ama kul ismi ile görününce, kuldan zuhur et-tiðine göre, kula göre deðerlendirilmeye kalkýlýyor.Ýdrakte zorlanýlan yer de burasýdýr.
Kur'an-ý Kerîm'de Allah'ýmýz her þeyin bir ne-fisten (Nefs-i Vahide) halkolunduðunu iþaret buyur-maktadýr ki bu "Musavvir" isminin bir tecellisi ola-rak görülmektedir.
A'raf sûresi 189. âyet
"Hüvelleziy halekaküm min nefsin vahi-detin"
38
"Sizi bir nefs-i vahideden halkeyleyen'Hüve'dir."
Nisa sûresi 1. âyet
"Ya eyyühennasütteku rabbekümülleziyhalekaküm min nefsin vahýdetin ve hale-ka minha zevceha ve besse minhüma ri-calen kesiyren ve nisaen vettekullahel-leziy tesaelune bihi vel'erhame innalla-he kane aleyküm rakýyben"
"Ey nas! Sizleri bir nefs-i vahide'denhalkeyleyen ve ondan zevcesini halke-den ve bu ikisinden birçok ricali ve ni-sayý yayan Rabb'inize takva edin. Vekendis i i le b i rbi r in izden is tedið inizAl lah'tan ve El- Erham’dan takva edin.Muhakkak ki Allah üzerinize murakabeedici olmuþtur."
Zümer sûresi 6. âyet
"Halekaküm min nefsin vahýdetin süm-me ceale minha zevceha ve enzele le-küm mine'l en'ami semaniyete ezvacyahlükuküm fiy bütuni ümmühatiküm
39
halkan min ba'di halkýn fiy zulümatinselas zalikümullahü rabbüküm lehü'lmülk lâ ilahe illa hüve feenna tusrefun"
"Sizleri bir nefsi vahideden halk eyle-miþ sonra ondan zevcesini kýlmýþtýr. Vesizlere davarlardan sekiz ezvac inzaleylemiþtir. Sizleri annelerinizin karýn-larýnda halk ediþten halk ediþe üç zulü-mat içinde halk eylemiþtir. Böyledir,Allah Rabb'inizdir. Mülk 'Hu 'nundur.'Hüve'den baþka ilâh yoktur. Nasýl dadöndürülüyorsunuz."
Hüve’den görünen risalet noktalarý, yanipeygamberler ve velilerdeki düþünce hâli, Allah’ýnMusavvir arzusunun bir tatbikatýdýr. Yani daha vazýholarak söylemek gerekirse; nasýl ki Allah’ýn arzularýMusavvir tatbikatý ile isimler olarak ifade bulmuþ vesonra tatbikata konularak yaratýlmýþ ise, risalet nok-tasýnda belirmiþ olan arzular, düþünceler hâlindeisimlendirilmiþ ve sonra izn-i ilâhî ile âlemlerde tat-bikat bulmuþtur.
Allah'ýmýz kendisinde mevcut olan hasletleritemaþa etmeyi arzu buyurduðunda ve bu temaþa et-meyi istediði hususlarý deðerlendirmesinde isim kul-
40
lanmaktadýr. Ýsim kullanmasa, varlýklar vücûd bul-mazdý. Onun için ruh da, nefis de, cismaniyet dehepsi Hüve’de yani Allah'ýn zâtiyet-i ilâhiyesindemevcuttur.
"El Musavvir" ismi Allah'ýmýzýn özel bir tatbi-
katýný iþaret etmektedir. Allah her þeyi yoktan var et-
ti konusu daima konuþulmuþ bir mevzudur. Ancak
yokluk hiçbir zaman mevcut olmamýþtýr. Yoktan her-
hangi bir varlýðýn, maddenin meydana gelmesi
mümkün deðildir. Ancak burada ilâhi yaratýcýnýn
Musavvi r i sminden hâs ý l o lan bütün var l ýk lar ýn
Al lah'ýn vücudu dâhilinde teþkilatlandýrýldýðý görül-
mektedir. Bu teþkilatlandýrmayý Allah'ýmýzýn ilâhî vü-
cudundan yaptýðý düzenleme ile kendi arzu ve istek-
lerinin meydana getirilmesi þeklinde düþünmek ilâhi
tevhide daha uygundur.
Allah'ýmýzýn zâtîyet-i ilâhîyesinde mevcut olan
hasletlerin þekil olarak görünme tatbikatý Musavvir
ismine baðlý olarak icra olunmaktadýr. Haddizatýn-
da, Allah'ta mevcut olan namütenahi hasletlerin
varlýða tahvil edilerek meydana getirilmesindeki dü-
þünce aþamasýný Musavvir olarak deðerlendirmek
doðru olsa gerektir.
41
Bu tatbikatta ayan olan hususiyetler zatenilâhî kudrette O'nun zâtýnda mevcut olan hususiyet-lerdir. Sonradan düþünülmüþ ve sanki Allah’ta yokidi de sonradan yaratýlmýþ deðildir. Ancak tatbikatýndaima i le r iye doðru yeni þek i l le r le ayan o lmas ý ,A l lah'ýmýzdaki ilmin namütenahiliðini göstermekte-dir.
Burada çok hassas b i r konu daha var ; eðerAl lah yeni düþündü, tasavvur etti ve olmayan bir þe-yi yarattý denirse bu makbul olmasa gerekir. Çünkükudret-i ilâhiye kendisinde asaleten var olan haslet-lerin meydana gelmesinden ve o varlýklarý temaþaetmekten ilâhî bir zevk duyar. Bunu da ilâhî kudre-tin ‘zevk-i zâtîsi’ olarak düþünmek yerinde olur.
Varlýklarýn zaman içinde terakki etmesi, yinekudret-i ilâhiyenin arzuyu ilâhîsi dâhilinde olur kiyine kendi arzusudur. O arzu Allah tarafýndan bilin-miyordu da, bilindi ve ayan oldu þeklinde düþün-mek, ilâhî yaratýcýnýn varlýðý ile ilgili isabetsiz bir dü-þünce olur. Allah'ýmýz ezele ve ebede i lmiylehakîmdir. Olacak olan her þeyin asliyyeti kendisindemevcuttur.
Varlýklarýn zaman içerisinde tekâmül ederekilerlemesindeki hususiyet varlýklarýn kendisine ait
42
deðildir. O varlýðýn zaman ilerleyince yapmýþ olduðuterakki kendisine ait bir keþif deðil, doðrudan doðru-ya Allah'ýn o varlýktaki arzusunun tatbikatýndan kay-naklanan bir husus olsa gerektir.
Manev iya t t ak i i n san ýn t e rakk i hâ l i i s eH ü ve'nin o insanda açýlma nispetine isabet etse ge-rekir. Yapýlan bu deðerlendirmede, Allah ne kadarileri açýldý ise, o gönlü o kadar ileri terakki etmiþolarak deðerlendirmek yerinde bir düþünce olsa ge-rekir.
43
44
YARATILMIÞ OLANVARLIKLARIN BÝRBÝRLERÝYLE
KIYASLANMALARININ MÜMKÜN OLMADIÐI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
'Hüve 'nin tasavvurunda olan arzuyu ilâhîyeAllah'ýmýzýn "El-Musavvir" ismine baðlý olarak tat-bikat yapar ve meydana gelmiþ olan her varlýk buarzunun bir neticesi olarak vücud bulur. Allah'ýmýzkendisindeki arzuyu Musavvir ismi ile fiiliyata koy-maktadýr. Ýnsanlar, þuna karar verdim, buna kararverdim demektedirler, ancak aslolan Allah'ýmýzýnkendi bâtýn varlýðýndan düzenleyip meydana getirdi-ði varlýktaki kendi arzusudur. O arzu Allah'a aittir.Allah'taki bu arzunun meydana gelmesinden sonrainsanlarýn kendilerine bir varlýk atfetmesi doðru ol-masa gerektir.
Allah'ýmýzýn "Küntü kenzen mahfiyyen, fe-ahbebtü en u'rafe fehalektül halka liu'rafa bi-hi- Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliðimiistedim (sevdim) ve bu âlemleri halk ettim(kendimden kendime)" kudsî hadisinde iþaret bu-yurduðu "Bilinmekliðimi istedim" hususiyetinde-ki sýr nedir? Allah kendisini bilmiyor muydu ki?
45
Allah, elbette kendisini en iyi bilendir. AncakAllah, bu irfaniyeti kendisinde var olan hasletlerimüþahede etmek istemesiyle tatbikata koymuþtur.Allah'ýn Musavvir'indeki bu arzunun, madde olarakmeydana gelip görünmesi, bu irfaniyet noktasýnýiþaret etmektedir.
Allah'ýn kendi vücûd-u ilâhîyesinden maddedenilen varlýðýn teþkilatlandýrýlmasý, bu arzununayan olmasýdýr. Allah her þeye muktedirdir. Bu mad-de(var l ýk ) s ý fa t o lmaktadý r. Buradak i ince nok-ta , A l lah'ýn madde âleminde zuhur ettirdiði varlýk-lardan zât olarak meþhud olduðu noktanýn da kendi-si olmasýdýr. Zâtîyet noktasýný bu þekilde de anlamakicap eder. Nitekim Hz. Süreyya: "Bilen düþer miþirkü isyana" buyurmaktadýr.
Kur'an-ý Kerîm'de geçen, "Âdemüskün" ibare-s i Hz . Adem' in þecereye(yasak aðaca) yak laþa-rak A l lah'a itiraz etmesinden önceki halini ifade et-mektedir. Bu durum zât cennetidir ki, kendisindenkendisine gerçek kulluk halidir. Bir diðer deyiþle,Rabbimizin, meâlen, "Ben nâsý ve cinleri ancakbana ibadet etsinler diye halkettim," buyurdu-ðu âyet-i kerîmenin iþaret ettiði Âdem sýrrýdýr. Budurumda Allah'ýmýzýn arzu ettiði, ve tam kendi ta-savvurunun (Musavvir) karþýlýðý olan zât, "Âdemüs-
46
kün " ibares iy le i fade ed i len gönül noktas ýd ý rk i , A l lah o sýrra hitap buyurmaktadýr.
O halin dýþýna çýkarýldýðýnda, "üskün" ibaresi"Âdem" ismini yalnýz býrakýr. Âlem-i cismânîdekimacerasýnýn hitamýnda, "Âdemüskün" yeniden olu-þur ve böylelikle sadece Allah kalýr. Yalnýzca Allah'atabiyet söz konusu olur.
Âdem'de müspet-menfî her türlü hâl bulundu-ðu halde, "Âdemüskün" halinde hata ve kusur, do-layýsýyla da günah yoktur. Allah'ýn Âdem'e bildirmiþolduðu isimler, dünyada kullanýlan cisimler ve sýfat-larýn isimleri deðil, kendi ilâhî isimleridir. Âdem oisimleri nutkettiðinde isimlerin mazhariyetleri vücudbularak fiiliyata girer. Allah'ta gizli vücut dalgalarýhalinde mevcut olan varlýklar, zuhur bularak, ayanolurlar. Bu durum "kenz-i mahfî - gizli hazîne"sýrrýdýr. Böylece gizli hazine irfan olunma arzusunatabi olmuþ olur.
Rabbimiz, "Benim açýldýðým isimler, be-nim nefsimdir," buyurmaktadýr. Çünkü o isimle"nefsî kemalat" tam olur, Hakk'a ulaþýr, “Asýl” ilebuluþur.
Allah'ýmýz, Âdem'e kendisi ile buluþmasý için
47
arzusunda olan tekmil isimleri öðretmiþtir. Söz konu-su isimler dünyevi hayat için kullanýlan isimler deðil,ilâhî kemalat isimleridir.
Allah'ýmýz Hz. Âdem'e, kendisine yaklaþmakiçin birtakým kelimeler öðretti. Hz. Âdem de bu isim-ler ile iltica etti. Allah'ýmýz, o isimlere tabi olan bü-tün âlemlerin Âdem'e secde etmelerini emir buyur-du. Çünkü Hz. Âdem o bellediði ve zikrettiði ilâhîisimler ile Allah'ý anlatmýþtý. Anlattýðý o ilâhî kelamasecde edildi. Yani Hz. Âdem, Allah'a nasýl kavuþula-caðýný öðretti.
Allah'ýmýz Hz. Âdem'e; "Senden kalabalýkbir zürriyet meydana getireceðim, sana öðret-tiklerimi onlara öðret ki, onlar da aynýsýnýtatbik ederek, bana kavuþsunlar" buyurdu.Al lah’ ýn bu arzusu iç in Âdem'e secde ed i ld i veAl lah’ýmýz onu üstün tuttu.
Allah'ýmýz; "Benim Âdem'den ifade ettiðimisimler, insanlara vermiþ olduðum ruhun ha-kikatini anlatan nefsi isimlerdir." buyurdu.
"Taayyünü Evvel"de (daha düþünce ve tasav-vur halinde, varlýklar yaratýlmadan evvel, sýfat hali-ne gelmeden evvel) 'Hüve’nin kendi batýn var-
48
lýðýndan teþkilatlandýrdýðý "Nuru Muhammed"dezuhur eden, sonsuz esmayý ilâhîyenin tevhid ifadesiolan "Lâ ilâhe illâllah Hüve MuhammedResûlullah" beyaný ile vahdete gelmiþ oldu.
Allah'ýmýz Hz. Muhammed’in(s.a.v) nurunuvar ettiðinde, O'ndan halk edeceði ‘mayesterun’(varlýklarýn)un kilit anahtarýný Hz. Muhammed'e(s.a.v) verdi. Onlarýn ilâhî varlýklarýna, sebep olacakisimlerin hususiyeti Hz. Muhammed'de(s.a.v) vardýr,çünkü O'ndan halkedilmiþlerdir. Bu yüzden O'natekmil isimler verilmiþtir. Peygamberimize hususiisimler de verilmiþtir. Bu isimler insanlardan saklýkalmasý için deðil, Peygamberimizin insanlarý dahaileri terakki ett irmesi içindir. Bu noktadaPeygamberimiz, “Ben de sizin gibi bir beþerim,ama bana vahyediliyor” buyurmaktadýr.
Peygamberimiz kendisinin Hüve’nin teþkilat-lanmasýndaki Deryayý Nuru Muhammed olduðununidrakine vararak, kendisindeki bütün isimleri Allahisminde cem ederek, “Lâ ilâhe illâllah” buyur-muþtur.
Bir hadis-i þerifte; “Müslüman Müslümanýnkardeþidir” buyrulmaktadýr. Allah'ýmýz bugün deayný tatbikatý yapmaktadýr. Bütün mânevî kardeþler-
49
de n ice n ice i s imler zuhur e tmekted i r ama hep-s i A l lah isminde cem olmaktadýr. Ýnen ilhamlardadaima "Allah" ismi zikredilmektedir.
Deryayý Nuru Muhammed, "Allah" ismi yerinezuhur eden her bir ismi zikretmiþ olsa idi, her birisim bir güç ve kuvvet haline gelirdi. Bu kuvvet ha-line gelen isimler birbirleri ile karþýlaþýrlardý. Birbir-lerini nakzetmeye baþlarlardý.
Nitekim Enbiya sûresi 22. âyetinde,
“Lev kane fiyhima alihetün illallahülefesedeta”
“Eðer gökte ve yerde, Allah’tan baþkatanrýlar (isimler) olsa idi elbetteoralarýn nizamý bozulurdu.”
Allah'ýmýzýn Nuru Muhammed'de bu ilâhî be-yan ve hükmü inmese idi, vahdete gelinememiþolurdu ve o zaman her ismi bir icra olurdu.
Bu yüzden bütün mânevî gönüller bir
Mürþid’in evlâdý olarak, hepsi Mürþid’in ilâhî
bir görüntüsüdür, hepsinin hususi isimleri
50
vardýr, ancak Allah'ý deðil de birbirlerini gö-
rürlerse kuvvet olur ve biri diðerini nakzeder.
Sakýn nefsini Allah'tan baþka bir yere baðla-
ma, sadece Allah’ýn "Mürþid" ismine baðla!
Kiþinin terakkisi için ihtiyaç duyduðu ilâhî
enerjiyi Allah’ýn Mürþid ismi verir.
Allah'ýmýz kendi tevhidini, kendi varlýðýnda,
kendinden kendine bilmek istedi. Bu biliþi ilk zevk
ettiði, ilk tattýðý yer Nuru Muhammed'dir. Yani ona
bütün isimleri verdiði halde, O hepsini "Allah" is-
minde cem ederek, Allah'ý istediðini beyan etti. Böy-
lece kendine vücûd izafe etmedi.
"Vücûd günahý" en büyük günahtýr. Kiþi her
þeyden geçer ama vücûdundan bir türlü vaz geçmez
ve vücûdu için, "Bu benim" der. Bu çekiþme hayat
boyu daima devam eder, ancak öldüðünde, hesap
açýldýðýnda verecek cevap bulamaz. Çünkü vücûdun
aslý Allah'týr.
Allah'ýn Musavvir'indeki arzusunun kemalat
bulmasý için Âdem'i yaratmasý ile melekler secde et-
miþ le rd i r. Ancak Hz. Muhammed (s .a .v) ' in zu-
hur e tmesi ile insan gerçek deðerini ve hakikatini
idrak etmiþtir.
51
Allah'ýn Musavvir ' indeki arzusu i le bütün
âlemler yaratýlmýþtýr. Ancak Musavvir ismi her za-
man için tatbikat yapmaktadýr ve Allah'ýmýz bu tatbi-
katý her zamanda, o ‘Zamanýn Sahibi’ ile fiiliyata
koymaktadýr.
Hüve'nin Musavvir'inde arzu ettiði varlýklarýn
son noktasý ‘sidretü'l münteha’dýr. Ondan sonrasý
için de Allah'ýmýzýn Musavvir arzusu vardýr, ancak
tatbikata konulmamýþtýr. Ýnkýlâb-ý Kebir ile bütün
varlýklar tebeddülâta uðradýðýnda, yeni bir devre
baþlayacak ve Hüve'nin Musavvir'indeki arzularý de-
vam edecektir.
Her þeye en güzel þekil ve suret veren "Hüve"
Allah'týr. Musavvir Hüve’nin arzusudur, tasavvu-
rudur. Hâlik-i Musavvir'in hiçbir þeye muhtaç olma-
yan bir kudret-i celâdeti vardýr. Bütün madde ve
enerji hep o kudretin tecellisinden ibarettir. Hâlik-i
Musavvir'dir. Fail-i Muhtar'dýr. Yaratýlan varlýklar ve
insanlar birbirlerinden çok farklý maddî suret ve ma-
nevî hâl içerisindedirler.
Allah'ýmýzýn Musavvir isminin mânâ-i hakika-
tinde þu hususlarýn da olduðu muhakkaktýr:
52
Bütün varlýklar Rabbimizin tecelliyatý ile zuhuretmiþ ve Allah'ýmýzýn arzusundan ve tasavvurundanmeydana gelmiþtir. Yani varlýk âlemini Allah'ýmýzýnbir arzusunun ifadesi olarak düþünmek icap etmek-tedir.
Tasavvur, bir tatbikatýn ilk aþamasýdýr. Yaratýl-mýþ olan bütün varlýklarýn kendi akýl ve düþüncele-rinde yapmýþ olduklarý plan, program ve tasavvurlar,Allah'ýn Musavvir isminin tecellileri olarak düþünül-melidir. Ancak o zaman Musavvir isminin idrakinevarýlabilir. Yoksa lügatlerde yazýldýðý kadarýyla resimyapmak, suret çizmek mânâsýnda kalýnýr.
Musavvir, Allah'ýmýzdaki arzu ve düþüncelerþeklinde ifade edilse de, bu konu Allah için düþünül-düðü zaman, Allah'ýmýzýn zâtý namütenahi olduðun-dan O'ndaki düþünce, tasavvur ve arzular da sonsuzve ebedidir.
Allah, Musavvir arzusu ile bütün âlemleri ya-rattý ve tatbikata koydu. Ancak Musavvir ismi ebediolduðuna göre Allah'ýmýzýn her an yeni arzularý zu-hur edecek demektir. Allah'ýmýz Musavvir'inden zu-hur eden her yeni arzusunu o Zamanýn Sahibi'ndeaçar ve tatbikata koyar. Zamanýn Ýnsaný'nýn sözleri"O zamanýn mânevî anahtarlarýdýr."
53
Musavvir, Allah'ýmýzýn esmâsýndan bir isimdir.Musavvir, þekil ve suret veren bir isimdir. El Musav-vir, her þeye suretler vererek farklýlaþtýran ve bütünvarlýklara þekil verendir. Esmâ-ü'l Hüsnâ ve Ýsm-iAzam noktasý Hüve’nin açýldýðý risalet noktasýdýr ki,Allah el Musavvir tatbikatý ile her þeyi dilediði gibitasavvur edip düzenler. O'nun Esmâ-ü'l Hüsnâ'sýhem kendini, hem de varlýklar üzerindeki tasavvuru-nun arzusunu beyandýr.
“Musavvir,” Allah'ýn arzuyu ilâhisini ve tasav-vurunu iþaret eden bir isim iken, "El-Musavvir;"Rabbimizin o zamanýn Risalet noktasý olan ilâhî gö-nülde hangi arzu ve neþede ise o arzu ve neþenindünyada ve âlemlerde tatbikat görmesidir ki, o nok-tadaki zevk Hakka aittir.
Bir gün Sevgili Efendimiz: "Ey insanlar, sizehacc farz kýlýnmýþtýr. Þu halde haccý edaedin." buyurduðunda cemaatte bulunan bir sahabi:"Her sene mi, Ey Allah`ýn Resûlü?" diye sordu.Peygamberimiz cevap vermedi. Sahabi sorusunu üçkere tekrar etti. Bunun üzerine Sevgili Efendimiz:"Ben sizi býraktýkça siz de beni býrakýn, (Ma-dem ki sükût ettim, niye sormada ýsrar edi-yorsunuz?) Þayet (sorunuza) "Evet!" desey-dim, her yýl haccetmek farz oluverirdi ve bu-
54
na güç yetiremezdiniz. Þunu bilin ki, sizdenöncekileri helak eden þey, çok sual sormalarýve peygamberleri hakkýnda ihtilaflarýdýr. Sizebir iþ emrettiðim zaman, bunu gücünüz yetti-ðince ifa edin, bir yasaklamada bulunduðumvakit de ondan kaçýnýn (bu emir ve yasakla il-gili olarak aklýnýza gelen her þeyi sormayakalkmayýn)" buyurmuþlardýr.
Bu tatbikat, risalet noktasý olan ilâhî gönüldenzuhur eden zevk-i hususinin Rabbimiz tarafýndantatbikata koyulduðunu ve bu zevk-i hususinin deRabbimize ait olduðunun bir ifadesi olsa gerektir.
‘El Musavvir’ isminin tatbikat yaptýðý ilâhîgönül noktasý, Allah'ýmýz tarafýndan çok makbul tu-tulmaktadýr. Bu noktaya azami dikkat gerekir.
Allah'ýmýzýn arzuyu ilâhîyesinin Zamanýn Ýnsa-ný’ndan intiþar ederek vücûd bulmasý Musavvir ism-i celîlinin zevk ve neþesinin o noktada mevcut bu-lunduðunu göstermektedir. Allah'ýn yaratmasý ve tat-bikata koyacaðý arzuyu ilâhîsi, Musavvir’inde arzubuyurduðu isimdir. Bu ismin tecellisinin Zamanýn Ýn-saný’nda vücûd bulmasý, bu ilâhî gönlün Musavvirisminin cevher-i esrarýndan hissemend olduðunugöstermektedir. Hissemend denilmesinden murad, o
55
ismin neþesinden Allah'ýmýzýn her zamandaki arzuyuilâhîyesini indirdiði gönülde vücûd bulduðunu ifadeetmek içindir.
Allah'ýmýz arzularýný "Ýnsan"da belir terek mey-dana getirmiþtir. O halde Musavvir ismi evvela nasýlki, baþta ‘Deryayý Nuru Muhammed’ ile bilindiise, bütün âlemler ondaki arzu paralelinde tatbikatageçmiþtir ki, bu Hz. Muhammed (s.a.v)'in "Allahevvela benim nurumu, benim nurumdan dabütün mükevvenatý yarattý" hadis-i þerifinde iþa-ret buyurduðu hususiyettir.
Musavvir ve tasavvur tatbikatýnýn fiiliyatýnýn ozamanýn ‘Ýnsan ' ýnda belirerek meydana geldiðiaþikârdýr. Zaten insanlarýn yapmýþ olduðu fiiliyat vetatbikat, Allah'ýn arzularýnýn meydana gelmesi de-mektir. O halde Musavvir; Allah’ýn 'Ýnsan 'daki te-celliyatýndan sonra tatbikata girmektedir.
Ýnsanýn dünya yaþamýna ait maddî konularýnbaskýsýndan sýyrýlarak “Ýnsan” olarak yaratýlýþa veinsanýn asliyyetine ait konularý düþünmesi, o insan-da Allah’ýn arzularýný belir tir. Ýnsan asliyyetini araþ-týrýr ise hakikati de bulabilir.
Rabbimizin bu ilâhî tertibini kabul edip, Za-
56
manýn Ýnsaný’na iltica edilerek yapýlan iþler ÝndiBâri'de makbul olur ve her iþte güzel yürünür.
Hz.Abdülkadir Geylâni Pirimiz hassaten, "Ka-hiriyet" ve "Kadiriyet" sýrlarýnýn ilâhî tecellisi ol-duðu gönül noktasýdýr.
'Kahiriyet,' düþünce, bir þeyi planlama, prog-ramlama, idrak etme, 'Kadiriyet,' muktedir olma,düþündüðünü ifa etme, fîiliyata koyma, anlamlarýnagelir. Yani; Hz. Pirimiz’de zuhur eden bir arzu ki,kahiriyet noktasýdýr; daha sonra tatbikata geçerekvücûd bulur. Bu nokta, “muhtaru’l muhtar”makamýdýr.
Peygamberimizin miracýnda her makamý geçiþ-te, o makamýn tecelliyatýnýn ismi zuhur etmiþtir.Âlem-i Âmâ'da Sevgili Efendimiz'in bindiði bir vasý-ta ve þekil düþünülemez. Çünkü burada madde deðilruhî idrak vardýr. Yani düþünce ve tasavvur. Âlem-iÂmâ'da bizim bildiðimiz anlamdaki isim tatbikatýnýnfevkinde bir âlem-i gayb olduðu için, ondaki isimle-rin tatbikatýný bilemiyoruz. O zaman o âlemde baþkaarzular tahakkuk etmiþ demektir.
Mirac, Allah'ýn Musavvir arzusunun bir netice-si olarak ifade edilse gerektir. Yeryüzünde fiiliyat ve
57
icraat düþünce iledir. Dünya yaþamýnýn sonunda buMusavvir ve düþünce hitam bulur. Ýlâhî âlemde dü-þüncenin de fevkinde bir icraat tatbikatý olsa gerekir.Ýnsan "Düþünüyorum" der, hâlbuki, Hüve isimdenmünezzeh bir nokta olduðundan bu noktada düþün-cenin üzerinde bir hususiyet olacaðý aþikârdýr.
Allah’ýn akýl ile bulunabileceði iddia ediliyor.Akýl da Allah’a aittir. Akýl, Allah’ýn Musavvir’inin te-cellisidir. Kiþideki düþünceler de Allah’a aittir. Kiþidünyada ebedi kalmak düþüncesi taþýdýðý halde ebe-di kalamýyor. O halde bu düþünce kime aittir?
Eðer düþünce kiþiye ait olsaydý dünyada ebedikalýrdý. Hâlbuki kiþiye aitmiþ gibi görünen düþünce-ler Allah’ýn o kiþi hakkýndaki arzularýdýr.
Ýnsanda “Ben düþündüm, ben yaptým” tat-bikatý da vardýr. Ama bu tatbikat aslýnda Allah’ýn ni-zamýnda kiþinin kaderidir. O düþüncenin de Allah’aait olduðunun ikrarý ile kiþide rahmet zuhur eder.Çünkü vücûdunu Allah’a vermiþ olur. O zaman kiþi-de suç kalmaz. Çünkü kiþi tüm vücûdunu, anlayýþýnýve düþüncesini Hakka vermiþtir. O zaman hesap ol-maz. Benim aklým var diyenler kendilerinin olduðu-nu sandýklarý akýl ve düþüncenin hesabýný Allah’averecektir. Çünkü Allah, verdiði akýl ve düþünce için
58
“Hayýr! Kulum bunlar bana ait dedi, vücû-dunu Hakka vermedi” hükmünce sual açabilir. Ohalde doðru ilim insaný Hakka götürür.
Büyük Ýslâm evliyasýndan Mehmed Ali Özkardeþbu konuda þöyle buyurmaktadýr:
“Bir gece uyandýðýmda sol gözümde iðne gibib i r þey in soku lmuþ o lduðunu gördüm, kork tumAl lah'ý düþünerek kalbime doðru eðildim ve þu sesialdým: "Þimdi sol gözünde iðne gibi bir þeyinbattýðýný duyuyorsun, onu çýkaramazsýn, ohâli ben icat ettim, mülk sahibiyim. O isem,vücuduna da sahip olmam gerekir ve "gözün-deki iðne gibi þey çýksýn" buyurdu. Gözümden oþeyin derhal çýkmýþ ve selâmete gelmiþ olduðumugördüm. "Teþekkür ederim Allah'ým" dedim. Oses "Teþekkürün bana benden" buyurdu.
Birkaç gece sonra uyandým, bir ses kalbimdeþöyle dedi: "Bir mevzu düþün." On dakika geçti birþey düþünemedim. Kalbimdeki ses dedi ki: "Ondakika sana düþünmek için ilham vermedim.Þimdi on dakika sonra vermeye baþladým, sende bir mevzu düþünmeye baþladýn. Mülk sahi-bi Allah'ým, böylece sana ispat etmiþ oldumki, vücudun, hayatýn, sýfatlarýn, ilhamýn, her
59
þeyin benimdir. Benle bir þeysin, bana karþýfakirsin. Her þeyi ben sana verdiðimden bengani bir padiþahým. Benle baki ve daim ol,"Sonra bana: "Allah ' ým söyle " emr in i verd i"Allah'ým" dedim. "Bunu sen söylemedin, bendedim. Sözün de bende fânidir" buyurdu ve ila-ve etti: "Hakk dili ile nâtýk olmuþ velilerinsözleri, hareket ve sükûnetleri bana muzaftýr.Emrim ile nutk eder, icrada bulunurlar, birirade vardýr, o da benimdir.
Bu dünya tatbikat ve tecrübesi de, kul olanýnAllah olduðunu idrak içindir.
Musavvir, Allah'ýmýzýn arzu ve planlamasýnýn
bir ifadesidir. Ancak Musavvir her zaman için yeni
bir arzu, yeni bir tatbikat meydana getirmektedir.
Çünkü Allah’ýn arzusuna nokta koymak hiçbir za-
man mümkün deðildir. Musavvir'de bir arzu var ve
bu arzunun dýþýna çýkýlamaz demek doðru olmasa
gerektir. Her zaman diliminde, ilk Musavvir'de yani
"taayyün-ü evvel" de ki arzunun namütenahi açýl-
dýðý, daha ileriye doðru geniþ bir anlam ve mânâ ta-
þýdýðý ve ona göre de tatbikata girdiði muhakkaktýr.
Bu, Allah'ýmýzýn arzuyu ilâhiyesine bir had olamaya-
caðýnýn bir ifadesidir.
60
Musavvi r, b i r var l ýð ýn kendi baþ ýna deð i l ,A l lah'ýn arzuyu ilâhîsine göre ve onun programýiçinde yaþanýp yürüneceði anlamýný taþýr. Onun içinMusavvir ismi her zaman için faaliyette ve icradadýr.Allah'ýn arzuyu ilâhîsiyle meydana gelmiþ olan veonun n izamý i ç inde yara t ý lmýþ o lan var l ýk la r ýn ,A l lah'tan geldiðini kabul etmemesi Allah'ý inkârmânâsýný taþýr.
Allah'ýn Musavvir arzusunun her zaman içinayrý bir neþe ve arzu doðuracaðý, yeni arzularýn zu-hurda olduðu ve olacaðý variddir. Allah'ýmýz zamankaydýna tabi deðildir. Ýlk zamanda Musavvir olarakAllah'ýn arzusu zuhur buldu, bu kadardýr demek veMusavvir arzusunu bu þekilde kýsýtlamak doðru ol-masa gerekir. Çünkü Allah'ýmýzdaki Musavvir arzusunamütenahi olmakla beraber her an tatbikattadýr.
Allah'ýmýzýn bizim bu görünen ismimizle yapa-caðý zuhurun arzuyu ilâhîsi, 'ayan-ý sabite 'dir. YaniAllah'ýn yaratacaðý insan için tasavvuru, ayan-ý sabi-te'dir. Hz. Süreyya, ayan-ý sabite olarak bizim haki-katimizin Allah’ta olduðunu ve o hakikatin suretiolarak dünyada bulunduðumuzu iþaret etmiþlerdir.Oradaki esas yaratýlýþýmýzýn, bu dünyadaki sureti bi-ziz.
61
Her insan bir iþ yapacaðý zaman önce plan veprogramýný hazýrlar. Sonra zaman içinde tatbikat ileyapmaya çalýþýr. Ancak Allah’ýmýzýn kendi arzusunutatbik etmekte hiçbir þeye ihtiyacý yoktur. Allah’ýmýzMusavvir’indeki arzusunu kendi varlýðýndan tahvilederek, bir anda tatbikata koyar.
Nitekim Yasîn sûresi 82. âyetinde,
“Ýnnema emrühü iza erade þey'en enyekule lehu kün feyekün”
“Muhakkak bir þey irade eylediðindeemri ona "kün - ol" demektir. o dahemen oluverir.” buyrulmaktadýr.
Allah'ýmýzýn kýyamet ile ilgili olarak verdiði il-hamlar Ruh-i izafiden inenler, sýzanlar, tasavvur olu-nanlardýr. Bununla alakalý olarak, Allah arzusunu ta-mamladýðýnda bir anda kýyameti tatbikata koyar.Zaman da o tasavvurun içindedir. O da Allah’atabidir. Bunun için kýyamet ile ilgili olarak zamanbildirmek mümkün deðildir.
"El-Musavvir" Mürþid'in evladýnda da tatbikatgörmektedir. Mürþid, derviþin gönlüne nazar ettiðin-de, derviþin gönlündeki aþk ve muhabbeti kendinde
62
mecz ederek evladýnda Musavvir isminin açýlmasýnave tatbikat görmesine sebep olmakta ve o noktayýrahmet ile yürütmektedir.
Allah'ýn "bilinmeklik" arzuyu ilâhîsi bütünâlemlerde, o âlemlerdeki meþrebe göre olmaktadýr.Nasýl ki bir Mürþid va'z eylediðinde, her evlat kendizevk ve neþesine göre alýrsa, âlemler de hangi zevkve meþrepte halk edildiyse, Allah'ýn arzuyu ilâhîsi oâlemde o zevke göre meriyete girer.
Bir kimse bir Mürþid’e evlât olduðu anda, ma-nevî terakki baþlar. Evlat, Musavvir isminden feyzalýr. Allah'ýn ondaki arzusu Mürþid ile ikmal olunur.Derviþin terakki edebilmesi için Mürþid’i ile birbütün haline gelmesi lazýmdýr. Bu da, Allah’ýn niza-mýdýr. Yaratanla birleþmeyen bir tatbikat zaten sözkonusu olamaz.
Yâsîn sûresi 78-79. âyetlerinde
"Ve darebe lena meselen ve nesiye hal-kah kale men yuhyi'l izame ve hiye re-miym… kul yuhyiyhelleziy enþeeha evve-le merreh ve hüve bikülli halkýn 'aliym"
"Ve unutup yaratýlýþýný darbý mesel verir
63
bize. "Kim ihya edecek çürümüþken ke-mikleri?" der. Söyle, ihya eder onlarýilk defa inþa eden. Ve Hüve her yaratýþýalimdir." buyrulmaktadýr.
Allah'ýn yarattýðý her varlýðýn koordinatý par-mak izlerine varýncaya kadar kendisinde mevcuttur.Nâs dünya yaþamýnýn koþullarýna uygun olarak vü-cûd bulmuþtur. Âlem-i ilâhîde ise oranýn þartlarýnauygun olarak daha farklý bir vücûd tatbikatý olacak-týr. Kiþi, duygu ve his âlemi ayný olmak üzere, vücûdolarak daha farklý bir þekilde ve fakat birbirlerinitanýyabilecek bir simada yaratýlacaktýr. Bunun sebe-bi, Allah'ýn her an için daha ileri bir terakki lütfet-mesidir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v)ilâhî âlemde
insanýn otuz üç yaþýnda yaratýlacaðýný iþaret buyur-
masýyla bu söz hüküm olmuþtur. Efendimizin bu
hükmü dünya yaþamý içinde bu yaþýn bir dönüm
noktasý olmasýna sebep olmuþtur. Âlem-i ilâhîdeki
zaman anlayýþý bu âlemdekinden farklýdýr. Nur, nara
galiptir. Bu âlemde güneþ ziya verirken, ilâhî âlem-
de insan'ýn nuru etrafý aydýnlatacaktýr. Ýlâhî âlemde
güneþ yoktur, çünkü ilâhî âlem ebedidir. Ve zaman
kaydýna tabi deðildir.
64
Hüve'nin arzusu varlýklarýn hayat bulma sebe-bidir. Hüve arzu buyurdu, varlýklar oldu. Hüve arzuetmezse varlýklar olmazdý. Bu noktada kiþi kendivarlýðýný ortaya koyamaz. Çünkü kendi varlýðý deni-len, esasta Hüve'nin arzusudur. Bu makamda kiþiliðiortaya koymak büyük bir hatadýr.
Hatmül Velâyet için kendisinden kendisineolan 'Vedud ' aleminin mülkü 'Aþk 'týr. Hüve 'ninMusavvi r ' indek i arzu Vedud 'dur. Yani ‘Aþk ' t ý r."Allah âlemleri aþk ile yarattý" denilen sýrr dabudur.
Nitekim bununla ilgili olarak Þeyh Rükneddin
Ebülmekârim Alâüddevle Simnanî; "Vücud alemi-nin fevkinde Melik Vedud Zâtýn âlemi vardýr.O makamda, imkân ve vücub nisbeti dahi ta-savvur edilemez. Zira imkân ve vücubun herbiri, mahiyetle vücud arasýnda bir nispettir.Bir yerde vücûd olmayýnca, orada ne imkânolur; ne de vücub... Bu anlatýlan marifet, na-zarýn ve fikrin ötesinde olmaktadýr. Akýl bað-larýna takýlýp kalanlar, bu marifetten yana nebulabilirler ki? Bu marifetten yana, onlarýnnasibi, inkârdan baþka bir þey olmamaktadýr.Meðer ki Yüce Allah'ýn koruduðu bir kimseola..." demiþtir.
65
Hüve'deki bu aþkýn yani ‘Vedud’ sýrrýnýn tatbi-ka t i smi i se ‘Hatmül Velâyet ’ i l e o lmaktadý r.A l lah'ýn zâtîyetini bilmek isteyen için Vedud, Hü-ve'nin aþkýnýn bir ifadesi olarak Hatmül Velâyet’tegörünmüþtür ki, "Velilerin cümlesi velâyet nuru-nu Hatmül Velâyet miþkatinden alýr." denilensýrr da budur.
Hüve'nin ‘Vedud’ arzusundaki mülkü Aþk ol-masýndan dolayýdýr ki, Hatmül Velâyet'in 'Malikü'lMülk ' sýfatýna sahibiyeti vardýr. Ancak O'nun mülküsadece dünyevî ve uhrevî olmayýp, âlemlerin yaratýl-masýndaki arzu olan Aþk'týr.
Hatmül Velâyet 'in zât olarak görünmesiihtimaldir ki, ‘Vedud’ arzusunun özdeþi olanbir isim olabilir.
Hüve'nin varlýklarý aþk ile yaratmasýndan dola-yý, her varlýkta seven de sevilen de yine kendi ol-maktadýr. Ancak kullar Onu insanýn fevkinde birvarlýk olarak düþündüklerinden Ona, "Rabbim!"demektedirler. Kul, dua ederken, "Rabbim sana il-tica ederim" der. Rab ismi burada herkesin kendiRabbi olarak Allah'ýn o andaki ve ondaki tecellisidir.Her varlýktaki Allah'ýn tecelliyatý olarak Rab, ‘Mali-kü'l Mülk’ olan zâtiyetidir.
66
Ýlâhî âlemde her kul kendi Rabbini kendi za-týnda idrak edecektir. Hakikatte zât bir, ama görün-meleri namütenahidir. Ýlâhî âlemde Allah “Sak’ýný”açacak, her kuluna tecelli edecek ve her kul iþte be-nim Rabbim budur diyecek þeklinde beyan olunanhadis-i þerifteki bir mânâ da böyle olsa gerekir. Bü-tün bu tecelliler tek bir zatta idrak olunuyorsa, haki-kat; "Malikü'l Mülk" O'dur.
67
68
EL MUSAVVÝRÝSMÝ ÝLE ÝLGÝLÝ BEYANLAR
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Bir mânevî gönülde zuhur eden beyan-ýilâhî:
El Musavvir esmâsýnýn cevher-i hakikati üzeri-ne gönlümüzde þöyle bir sohbet buyruldu:
"Rabbimiz Hüve'de mahfûz olan bu isim ve ar-zunun hakikati ve asârý aslýnda ezelden beri âyân ol-maktadýr. Allah'ýmýz Sevgili Peygamberimizin nuru-nu kendinden kendine teþkilatlandýrýrken ve Hüveolan Efendimizde cismanî ve ruhanî tüm neþe, arzuve zevklerini tatmayý murat ettiðinde, Rabbimizin bukahiriyetini en güzel ifade eden esmalardan biri deEl-Musavvir ismidir. Ancak bil ki, bu kahiriyetin ka-diriyet olarak hüküm giymesi ve sýfatî âlemde zuhu-ru, ancak ve ancak Mürþid ismindeki hususiyeti ilti-zam eden ve Sahibi Zaman Reis'ül Mürþidîn olan gö-nüldeki neþenin tasarruf-u kudret yetkisiyle olabile-cek bir iþtir. Aksi muhaldir. Mürþid ismi de Allah'ýnöðretici ismidir. Bu ismin asârý bütün peygamber veevliyada zuhurdadýr.
69
Rabbimiz Hüve, Deryayý Nuru Muhammed'dekendinden kendine El Musavvir ismindeki neþe ileteþkilatlanmýþtýr. Ancak þöyle ince ve azim bir noktavardýr ki manevî yoldakilerin bile çoðu bilmez ve an-layamaz, o da þudur; ‘El Musavvir’ ismi Hüve'nin‘El Mürþid’ ismine tabidir. Musavvir ismi Mürþid is-mine baðlý ve tabi olduðu için, Musavvir ismi ile Re-is'ül Mürþid'i anlamak ve anlatmak mümkün deðil-dir. Çünkü Rabbimiz, bütün varlýklara halifeyi haki-kat olan bir gönülden hitap etmiþ, Hz. Âdem bütünvar l ýk la r ýn i smin i b i ld i rmiþ t i r. Göründüðü gönülHüve'dir. Zira kendini evlatlarýnda açýp anlatmasave lütfedip bildirmese, Hüve'den bir nebze zevk ede-mez ve bilemezdik, o gizli kalýrdý. Mürþidine ilk gitti-ðinde senin gönlüne baktý ve sende gördüðü o aþkve muhabbeti kendi aþkýnda meczetti. Daha sonragönlüne indirdiði beyan ve ilhamlarla, sende ken-dinden kendine yine kendini tasvir etmeye baþladý.Ýþte bu da Musavvir isminin asârýndandýr. Zira ‘Sa-hibi Âlem vez Zaman’ olan, Reis'ül Mürþid olanHüve'nin "Sen söyle ben tatbikata koyayým"(onun için Musavvir kelimesi zuhur eden kardeþeRabbimiz; "O'nu Mürþid'ine sor" buyurmuþtur.)tatbikatýnýn zuhur ett iði (El Musavvirûn) olanvelâyetin mümessil noktasý olan Hatmül Velâyet'inbizzat kendisidir. Evlatlarýna açýp lütfettiði her husu-siyet akabinde tüm âlemlerde ve gönüllerde ruhanî
70
ve cismanî olarak zuhur ediyorsa bil ki, o Hüve'dirve tüm âlemlerde tasavvuru zâti hüküm olarak sýfatî-kevnî- âlemlere derhal intikal eden illâ HatmülVelâyet'tir. Kendisini, yine kendisi en iyi bildiði vedilediði kadarýný da evlatlarýnda açtýðý için her þeyinözü, cevheri, esrarý hakkýnda þerh etme yetkisi an-cak O'nundur. Zira bu dünya ve tüm âlemlerde gö-rünen her þeyi ezelden ebede El Musavvir ismi ilelütfedip kadiriyeti ile teþkilatlandýran illâ Hüve'dir.Senin ve kardeþlerinin yaþadýðý tüm hakikat ve hu-susiyetler ve bunlarla ilgili aldýðýnýz tüm ilhamlarMürþid’inin sizlerin meþrebinde zuhur ettirdiði ayrýayrý gibi görünen, aslýnda vahid olan tasvir neþeleri-d i r. Bütün gönül le rde görünen ta tb ika t A l lah ' ýn(Hüve'nindir.)
Mirac-ý Ýzzet esnasýnda Peygamberimiz HüveMuhammed (s.a.v)'in kendisindeki Hatmül Velâyetsýrrýnýn lisâný ile yine kendisinden kendisine üç defatalep buyurduðu, "Ümmetim!, Ümmetim!, Üm-metim!" arzusunun ardýndan, Hüve Allah'tan beyanolunan; "Onlarý sana baðýþladým, akýbetlerinesen karar ver ve hükmet!" hitabýndaki incelikler-den biri de tüm gönüller ve varlýklar üzerindeki ezel-den ebede kaza edilecek tatbikatlarýn þeklinin Sevgi-li Efendimiz olan Hüve'ye ve O'nun Reis'ül Mürþidolarak göründüðü velâyet noktalarýnýn takdir ve tas-
71
virine býrakýldýðýný gösterir. Zira o gönüller “El Mu-savvirûn”durlar Ve o her zamanýn imamýdýr. Teslikhakký hal-i hayattaki veliye aittir.
Bir tecellide, Rabbim bir isim buyurdu veonun için dua etmemi arzu etti. O isim daha var-lýk safhasýna gelmedi, ancak benim Musav-vir’imde var. Onu yarattýðým zaman bulundu-ðun makamdan dua edilmesini makbul tuttu-ðum için bu tatbikatý yaptým” buyurmuþlardýr.
"Takd i rü ' l Az i zü ' l Hayyum KayyumMusavv i rû ' l E l l Hüve
" A h l â k - ý M u s a v v i r E l l H ü v e
O günkü çalýþmalar ile bugünkü çalýþmalararasýnda çok fark vardýr. Geçmiþ evliya Allah'ýnbugünkü lütfuna selam ediyor. Allah'ýn o günküisimleri bugünkü isimlerine selam ediyor. Bugünküisimleri tasdik ediyor. Bugünkü isimlere bakýp onlar-daki ileri terakkiye selam ediyor ve geçmiþ isimlerde bugünkü isimlerin terakkisi ile terakki ediyorlar.
Huve't-tevfiku'r Refîk
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
72
L Ü G A T Ç E
Âdemüskün: Hz. Âdem'in ve zevcesinin Cennete yer-
leþmesi.
Akl-ý evvel : Deryayý Nuru Muhammed.
Âlem-i âmâ: Bkz. Âma-yý Mutlak.
Âlem-i anâsýr: Ateþ, hava, su ve topraktan oluþan
âlemdir
Âlem-i eflâk: Felekler âlemi.
Âlem-i emr: Ruhi âlem. Ýnsanýn manevi ve duygusal
yönleri.
Âlem-i his: Yaþadýðýmýz dünya boyutu.
Âlem-i misal: Misaller âlemi. Ruhlar âlemi ile cesetler
âlemi arasýnda bir Berzah’týr.
Âlem-i þehadet: Bkz. Þehadet âlemi.
Âmâ-yý mutlak: Âlem-i âmâ. Ýsim ve sýfatlarýn varlýk
almadýðý Zât âlemi.
Âyân olmak: Sýfat almak, görünür hale gelmek.
Âyân-ý sabite: Allah'ýn Musavvir’indeki insan arzusu.
Beyân-ý mutlak: Allah kelâmý. Kur'an.
Ceberut âlemi: Ýsim ve sýfat âlemi. Âlem-i azamet ve
kudret.
Darb-ý mesel: Örnek vermek
Dehr: Zaman. Devir.
Dûnu: Dýþýnda.
Ezvac: Zevceler. Eþler.
73
Fail-i muhtar: (Allah) Dilediðini yapan.
Gayb-ý mutlak: Allah'ýn bilinmeyen Zât âlemi.
Gayb-ý muzaf: Deryayý Nuru Muhammed.
Gaybül guyûb: Bilinmezlik âlemi. Allah'ýn Zât âlemi.
Hâlik-i musavvir: Musavvir’i yaratan. Hüve.
Itlak âlemi: Hiçbir þeyle kayýtlý olmayan Allah'ýn Zât
âlemi.
Ýntiþar: Yayýlmak.
Kitab-ý mübîn: Deryayý Nuru Muhammed. Kur'an-ý
Kerim.
Lâ taayyün: Hiçbir varlýðýn yaratýlmadýðý Allah'ýn Zât
âlemi.
Lâhut âlemi: Uluhiyet âlemi. Allah'ýn Zât âlemi.
Mayesturun: Allah'ýn Nuru Muhammed'i Kalem gibi
kullanarak âlemleri yazmasý (yaratmasý)dýr.
Meratib-i vücûd: Varlýk mertebeleri.
Mezkûr: Zikredilen.
Miþkât: Nur. Kandil.
Murakabe: Gözetlemek.
Namütenahi: Sonsuz.
Nâs: Ýnsanlar, halk.
Nâsut âlemi: Cismani âlem. Yeryüzü hayatý. Ýnsanlar
âlemi
Nefs-i vahide: Bir nefis.
Nisa: Kadýnlar.
Rical: Erkekler.
Rûh-i izafî: Deryayý Nuru Muhammed.
74
Rûh-i küllî: Deryayý Nuru Muhammed.
Sâkýný açmak: Allah Teâlâ'nýn âhirette gizli sýrlarýný
açmasý ve mümin kullarýna tecelli etmesi.
Sidretül müntehâ: Yaratýlmýþ varlýklar âleminin
nihayeti.
Þehadet âlemi: Ýçinde yaþadýðýmýz, duyularýmýz ile
algýlanabilen cismani âlem.
Þuhûd-i mutlak: Her þeye þahit olan Allah.
Taayyün: Meydana çýkmak, âþikâr olmak.
Taayyün-i sâni: Bkz: Tecelli-i sâni.
Taayyünü evvel: Bkz: Tecelli-i Evvel
Tâdad etmek: Saymak.
Tecelli-i evvel: Allah'ýn Deryayý Nuru Muhammedi
kendi varlýðýndan teþkilatlandýrmasý.
Tecelli-i sâni: Allah'ýn , Deryayý Nuru Muhammed'den
âlemleri yaratmasý.
Ümmül kitab: Ana kitap.
Üskün: (Cennete) yerleþ! Oranýn sâkini ol!
Vacibül vücûd: Allah'ýn kendi Zâtî varlýðý.
Vâhidiyyet: Birlik.
Vedûd: Aþk, muhabbet.
Vücub: Gerekli olmak.
Vücud günahý: Kiþinin varlýðýný kendine ait olarak
görmesi ve varlýðýný Hakk'tan ayýrmasý hali.
Vücûd-ý mahz: Allah'ýn Zât âlemi.
Vücûd-ý sýrf: Allah'ýn Zâtî varlýðý.
Zulûmat: Karanlýklar.
75