Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Kadın...

727
Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Kadın Konferansı Kadın Olmak Farkındalık ve Özgürleşme Bildiriler Kitabı 09 - 11Mayıs 2012 İZMİR

Transcript of Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Kadın...

  • Dokuz Eylül Üniversitesi

    Uluslararası Kadın KonferansıKadın Olmak

    Farkındalık ve Özgürleşme

    Bildiriler Kitabı

    09 - 11Mayıs 2012 İZMİR

  • Dokuz Eylül Üniversitesi

    Uluslararası Kadın KonferansıKadın Olmak

    Farkındalık ve Özgürleşme

    Bildiriler Kitabı

    EditörlerProf. Dr. Vahap TECİM

    Yrd. Doç. Dr. Çigdem TARHANAraş. Gör. Can AYDIN

    09-11 Mayıs 2012 İZMİR

  • İletişim Adresi

    Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Hakları ve Sorunları Araştırma ve Uygulama MerkeziDOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜCumhuriyet Bulvarı No: 14435210 Alsancak / İZMİR

    Telefon: +90(232) 412 16 42, +90(232) 412 16 43Fax: +90(232) 412 16 44Mail: [email protected]

    ISBN 978-975-441-372-4

    2012 İzmir Türkiye

    @DEKAUM, 2012 Tüm Hakları Saklıdır

  • Başkanlar:Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN Prof. Dr. Vahap TECİM

    Üyeler:Prof. Dr. Konca YUMLU Yrd. Doç. Dr. Lale ALKINOĞLU KARAMIZRAK Yrd. Doç. Dr. Esra ÇOKER Yrd. Doç. Dr. Nigar DEĞİRMENCİ Yrd. Doç. Dr. Nuray ÖNDER Yrd. Doç. Dr. Çiğdem TARHAN Öğr. Gör. Serpil SOLMAZ Araş. Gör. Can AYDIN Araş. Gör. Sevgi ÇİLİNGİR Araş. Gör. Dr. Şeyda ERASLAN Nurcan ACUR

    SEMPOZYUM KURULLARI

    YÜRÜTME KURULU

    Işılay SAYGIN Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. Oğuz KARAMIZRAK Prof. Dr. Saffet MUTLUER Prof.Dr.Kemal KOCABAŞ Asst. Prof. Ayse DAYI Dr. Wendy STOKES Öğr. Gör. Itır BAĞDADİ

    DANIŞMA KURULU

    Dokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Ege ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Pamukkale ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    DEKAUM Sekreterliği

    (Eski) Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet BakanıDokuz Eylül Üniversitesi

    Ege ÜniversitesiEge Üniversitesi

    Dokuz Eylül ÜniversitesiTowson Üniversitesi

    London Metropolitan Üniversitesiİzmir Ekonomi Üniversitesi

    ULUSLARARASI KADIN KONFERANSIKadın Olmak

    Farkındalık ve Özgürleşme09-11 Mayıs 2012 İZMİR

  • Prof. Dr. Nurşen ADAK Doç. Dr. Arda ARIKAN Prof. Dr. Yasemin BALCI Prof. Dr. Bayram BAYRAKTAR Prof. Dr. Fatmagül BERKTAY Prof. Dr. Tülay CANDA Doç. Dr. Feryal ÇUBUKÇU Prof. Dr. Fevzi DEMİR Prof. Dr. Dilek DİRENÇ Prof. Dr. Mehmet ECEVİT Prof. Dr. Ali ERGUR Prof. Dr.Marilyn FREEMAN Doç. Dr. Türkan GÜNAY Prof. Dr. Binnur GÜRLER Prof. Dr. Meltem KUTLU GÜRSEL Doç.Dr. Ayşe IŞIK GÜRŞİMŞEK Prof. Dr. Özcan GÜVEN Prof. Dr. Şükrü HANİOĞLU Prof. Lois Rita HELMBOLD Prof. Dr. Egemen İDİMAN Prof. Dr. Günseli SÖNMEZ İŞÇİ Prof. Dr. Gülser ÖZTUNALI KAYIR Prof. Dr. Ayfer KOCABAŞ Doç. Dr. Nevin KOYUNCU Prof. Dr. Sevda ALANKUŞ Prof. Dr. Belkıs KÜMBETOĞLU Prof. Dr. Elçin KÜRŞAT Prof. Dr. Eti AKYÜZ LEVİ

    BİLİM KURULU

    Akdeniz ÜniversitesiAkdeniz Üniversitesi

    Muğla ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    İstanbul Üniversitesi Dokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Yaşar ÜniversitesiEge Üniversitesi

    Orta Doğu Teknik Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi

    London Metropolitan ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Doğu Akdeniz ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Princeton ÜniversitesiUniversity of Nevada

    Dokuz Eylül ÜniversitesiYeni Yüzyıl Üniversitesi

    Akdeniz ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Ege Üniversitesiİzmir Ekonomi Üniversitesi

    Marmara Üniversitesi Yaşar Üniversitesi

    Dokuz Eylül Üniversitesi

  • BİLİM KURULU

    Doç. Dr. Fatma GÜVEN LİSANİLER Prof. Dr. Oğuz MAKAL Prof. Dr. Lütfiye OKTAR Prof. Dr. Pınar OKYAY Doç.Dr. Nilüfer ÖZABACI Prof. Dr. Gülsün ÖZENTÜRK Prof. Dr. Sevinç ÖZER Prof. Dr. Nuray ÖZGÜLNAR Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN Prof. Dr. Şevkat BAHAR ÖZVARIŞ Prof. Dr. Jolan ROKA Prof. Dr. Serpil SALAÇİN Prof. Dr. Seval SEKİN Prof. Dr. Harriet SILIUS Prof. Dr. Atilla SİLKÜ Prof. Çağlayan ÜNAL SÜMER Doç. Dr. Meldan TANRISAL Prof. Dr. Leman TARHAN Prof. Dr. Barbara LEWANDOWSKA TOMASZCYK Prof. Dr. Hülya TÜTEK Prof. Dr. Gönül UCELE Doç. Dr. İnci USER Prof. Dr. Utku UTKULU Ord. Prof. Dr. Ruth WODAK Prof. Dr. Ayşegül YARAMAN Doç. Dr. Melda N.YILDIZ Prof. Dr. Konca YUMLU Prof. Dr. Ayşe YÜCE

    Doğu Akdeniz ÜniversitesiBeykent Üniversitesi

    İzmir Ekonomi Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi

    Eskişehir Osmangazi ÜniversitesiEge Üniversitesi

    Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İstanbul Üniversitesi

    Dokuz Eylül ÜniversitesiHacettepe Üniversitesi

    Budapest CollegeDokuz Eylül Üniversitesi

    Ege ÜniversitesiAbo Akademi Üniversitesi

    Ege Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi

    Hacettepe ÜniversitesiDokuz Eylül Üniversitesi

    Lodz Üniversitesiİzmir Ekonomi Üniversitesi

    Bahçeşehir ÜniversitesiMarmara Üniversitesi

    Dokuz Eylül Üniversitesi Lancester ÜniversitesiMarmara Üniversitesi

    Kean ÜniversitesiEge Üniversitesi

    Dokuz Eylül Üniversitesi

    ULUSLARARASI KADIN KONFERANSIKadın Olmak

    Farkındalık ve Özgürleşme09-11 Mayıs 2012 İZMİR

  •  

    ÖNSÖZ

    Kadınların hak ve özgürlük mücadelelerinde ilerleyebilmeleri ve kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesi için toplumlardaki cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması çabalarına tüm kurumların katkı koymaları gerekir. Üniversiteler kuşkusuz bu alanda bilgi birikimi ile topluma öncülük etmesi gereken kurumlar içinde büyük önem taşır. Üniversitemiz, “Kadın Hakları ve Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”ni (DEKAUM) kurarak, kadın sorunlarına çözümsel katkıyı kurumsallaştırmak ve yapılan çalışmaların etki alanını genişletmeyi amaçlamıştır.

    DEKAUM’un, BİMER (Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi) ile birlikte gerçekleştirdiği ana teması KADIN OLMAK -Farkındalık ve Özgürleşme- olarak belirlenen ve 9-11 Mayıs 2012 tarihlerinde düzenlediğimiz “Uluslararası Kadın Konferansı”nda farklı disiplinlerin bakış açısı ile katkı koyan bilim insanlarının sunumlarının bu e-kitap ile kalıcılaştırılması amaçlanmıştır. Katkıları ile destek veren tüm katılımcılar ile emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bilim yaşamlarında başarılarının devamını diliyorum.

    Onursal Başkan Prof. Dr. Mehmet FÜZÜN

    Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü

    ÖNSÖZ (I) “…Bir şey yapma gücü olarak özgürlük ona sahip olan talihlileri ilgilendirir, oysa baskı altında olmama anlamında özgürlük bütün insanların sorunudur...”- Norberto Bobbio-

    Kadın ve erkek arasında erkek lehine ayrımcılıkların yarattığı eşitsizlik dünyanın ezeli sorunlarından biridir.Cinsler arasındaki ayrımın toplum yaşantısında kadının erkeğin gerisinde bırakıldığı bir eşitsizlik sorunu olarak sürdürülüyor olması yalnız Türkiye’nin sorunu değil, ancak gelişmiş ülkeler içinde yer almasının önünde önemli bir engeldir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine paralel olarak çözümsel yaklaşımlar çoğaltılırken; sosyal ve ekonomik gelişmişlik sorunları olan ülkelerde çözüm çabaları -özellikle kültürde dinin etki alanı ne kadar genişse- toplumda yerleşik inançların katı kalıplarına çarptıkça, “kadın olmak”, hakkında karar alınan ve özgürlüklerinin sınırlarının erkeklerce çizildiği ikinci cins konumuna rıza göstermek olarak algılanıyor.

    Özgürlüklerin sınırları, liberal demokrasilerde hukuk ile belirlenirken, yönetimlerin hukuki niteliği ne kadar güçlü ise, eşitsizliklerin giderilmesi için girişilen çabalar çözümsel sonuç verebilmektedir.

    Özgürlüklerin sınırlarının hukuk yerine, yasalarla çizildiği otoriter anlayışlar tüm toplumun özgürlükleri için bir tehdittir; ancak en fazla toplumun zayıf halkası olan kadınların özgürlük alanını daraltılır.

    Kadınların kendi konumlarının farkında olmaları ve farklılaşma yaratma taleplerini ortaya koymaları, içinde yaşadıkları toplumun özgürlük çıtasına göre değişir. Farkındalık olmadan farklılık yaratılamaz. Kadının özgürleşmesi için farkındalık yaratma çabalarının, özgürlüklerin daraltılıp gevşetilen sınırlarına aldırmadan sürdürülebilmesi toplumun tüm kesitlerinin sorunudur, ancak yaşamın tüm alanlarına ilişkin akıldan süzülen bilginin biriktirildiği kurumlar olarak, bilimin varlık nedeni olan aklın özgürleşmesinin çıkış noktasındaki önemli rolleri ile kadın sorununda da özgürlüklerden yana taraf olup diğer kurumlara rehberlik etmelidir. Karar organlarının siyasal

  • ii 

     

    kaygılarla ürettikleri keyfiliklerinin freni akıl ve bilimdir. Bilimin dönem dönem baskılarla araçsalsallaştırılmasının örnekleri az olmasa da; neyse ki aklın sınırı yok. Ortaçağ’ın karanlığını delen akıl, tüm baskıları aşacak güçtedir.

    * * * *

    Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Hakları ve Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (DEKAUM), Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (BİMER) ile birlikte; KADIN OLMAK – Farkındalık ve Özgürleşme- ana teması ile 9-11 Mayıs 2012 tarihlerinde düzenlediği “Uluslararası Kadın Konferansı”nın içeriği, konferansın düzenlenme amacının da açıklayıcısıdır: “Batı dünyasının kimlikleri öne çıkaran siyasal, sosyal, kültürel çalışmalarında “öteki” olmak daha çok etnik ve dini kimlikler üzerinden ele alınıp öncelenirken, “kadın olmanın” ayrımcılığa tabi tutulmaya yeterli olduğu durumların giderilmesine yönelik duyarlılıklar azalarak geriye itilmektedir. Türkiye’de giderek artan kadın cinayetleri ile gündemden düşmeyen şiddet olgusunu yaratan pek çok faktör içinde öncelik; kadını ötekileştiren, ikinci cins konumuna iten, kimliğini erkeğe tabi oluş üzerinden üreten aile, din, töre gibi kurumları baskı unsuru haline getiren kültür içinde toplaşmaktadır. Batının demokrasi kültürü içinde ürettiği özgürlük kavramına karşın, kadının özgürleşmesi ve öteki konumundan sıyrılması hala tamamlanmış bir süreç değilken; Türkiye gibi demokratikleşmede gecikmişliğin geleneksel değerlerin kadın üzerinden görünür kılındığı toplumlarda kadının içinde bulunduğu koşulların farkında olması ve özgürleşme refleksleri geliştirmesi için bilgilendirme çabalarının yoğunlaştırılması gerekmektedir. Kongremizin amacı, “kadın olmanın” anlamını farklı disiplinlerde (eğitim, hukuk, ekonomi, siyaset, toplum bilim, tarih, edebiyat, sağlık, çevre ….. gibi) kadını ilgilendiren çeşitli sorunlara dikkat çekerek farkındalık yaratmak ve çözüm önerileri ortaya koymaktır.”

    Konferansımızın tüm aşamalarında emeği geçenlere; başta üç yüzden fazla bildiri özetinin değerlendirilmesi ve katılımcıların belirlenmesinde emeği geçen değerli Bilim Kurulu üyelerimiz olmak üzere, Düzenleme Kurulu ve Danışma Kurulumuzun değerli üyeleri ile; bildiri sunarak katkı koyan bilim insanlarımıza başarılarının devamı dileklerimizle teşekkür ediyoruz. Konferansta sunulan bildirilerin e-kitap olarak sanal ortamda herkesin ulaşabileceği bilgi kaynağına dönüştüren genç bilim insanlarımızın emeğine saygı ve şükranlarımızla.

    DEKAUM adına Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN

  • iii 

     

    ÖNSÖZ (II)

    Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (DEÜBİMER) 16/07/1987 gün ve 19579 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliğinin 1/5/1982 gün ve 17681 sayılı Resmi gazete ile değişik Ek Madde 1’e göre kurulmuş bir araştırma ve uygulama birimidir.

    Merkezimizin kalite politikası, bilimsel çalışmalar yaparak, bölgenin öncelikle ihtiyaçlarına cevap veren projeler üretmek, ihtiyaç duyulan sektörlere yönelik Ulusal ve Uluslararası düzeyde eğitimler düzenleyerek, nitelikli insan gücü yetiştirmek, böylece bireysel ve toplumsal bazda katma değer yaratarak, hem bölgesel kalkınmada, hem eğitimde; Kalite Yönetim Sistemi şartlarına uyarak ve etkinliğini sürekli iyileştirerek, yüksek kalite sağlamaktır. Misyonumuz, Toplumun gelişimine katkıda bulunan bir kurum olarak üniversite ve iş dünyası ilişkilerinin geliştirilmesini sağlamak, Vizyonumuz, ulusal ve uluslararası eğitim hizmetleri ve projeler ile bölgesel kalkınmada sürekleyici güç olmaktır.

    BİMER, üniversiteler ilgili tüm kurumlar ile işbirliği yaparak programlar önerir. Merkezin gerektiğinde teknik, sosyal ve uygulamalı bilim dallarıyla ortak çalışmalar yapması için gereken ortamı yaratması amaçlanmaktadır. Merkezin çalışma alanları ulusal ve uluslararası düzeylerdeki konuları kapsamaktadır. Türkiye’nin dışa açılma sürecinde, uluslararası platform ile daha yakın ve sürekli ilişkiler içerisindedir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin, bölgesel ve uluslararası düzeyde karşılaştığı değişik nitelikteki sorunları araştırması, bu sorunların bilimsel düzeyde incelenmesi ve çözümlenmesi zorunluluğunu gündeme getirmiştir. Dolayısı ile, yukarıda belirtilen konuların bilimsel düzeyde incelenerek sonuçlarının uluslararası platformlarda ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği yaparak ülkemiz çıkarları doğrultusunda yayınlanması ve aktarılması amaçlanmıştır.

    Bölgesel kalkınmanın amacı, bölgeler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel dengesizlikleri ve bölge içindeki iller arası kalkınma farklarını ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Merkezimiz, düzenlediği eğitimler ile bölge kadınlarının eğitim düzeylerinin arttırılması ve böylece iş hayatına katılımlarının sağlanmasıyla bölgesel dengesizliğin giderilmesinde katkı vermektedir.

    Bu amaçlar doğrultusunda, Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Hakları ve Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (DEKAUM) ve Dokuz Eylül Üniversitesi Bölgesel Kalkınma ve İşletme Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (BİMER) tarafından; KADIN OLMAK–Farkındalık ve Özgürleşme- ana teması ile 9-11 Mayıs 2012 tarihlerinde “Uluslararası Kadın Konferansı” düzenlendi.

    Konferansa ait bu kitapçığın kadın olmak konusunda farkındalık yaratacağına ve kadınlarla ilgili sorunların giderilmesine yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesinde önemli bir kaynak olacağına aynı zamanda eşitlik yolunda yapılan çalışmalara güç katacağına inanıyorum.

    Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

    Saygı ve sevgilerimle,

    BİMER adına Prof.Dr. Vahap TECİM

  • iv 

     

    İÇİNDEKİLER

    ÖNSÖZ i

    1. OTURUM 1 Melahat ÇEVİK

    Kadın Bedenin Özgürleşmesi ........................................................................................... 2

    Gülseren ESELLER PASİN

    Kadının Farkındalık ve Özgürleşmesinde Sanatın Önemi................................................ 7

    Mahide DEMİRELÖZ, Aysun EKŞİOĞLU, Birsen K.SAYDAM, Esin ÇEBER

    Meltem İÇEKLİOĞLU, Doğan DEMİR, Emel ACAR

    Kadın Farkındalığını Arttırmaya Yönelik Bir Program: Lider Kadın Eğitimleri.............. 13

    2. OTURUM 20 Sercan Hamza BAĞLAMA

    “İleri Demokratik” Yaşamda Çokeşlilik............................................................................ 21

    Sabit MENTEŞE

    Siyasette Kadının Yeri Ve Önemine İlişkin Bir Araştırma (Tunceli İl Örneği)................ 27

    Cemile ARIKOĞLU ÜNDÜCÜ

    Siyasal Partilerin Arka Bahçesi: Kadın Kolları ( Edirne Örneği)...................................... 49

    Selman YAŞAR

    Basındaki Bilgiler Işığında İlk Kadın Milletvekilleri....................................................... 57

    3. OTURUM – TOPLUMSAL CİNSİYET I 84 Özlem ÇETİNKAYA BOZKURT

    Kadın Akademisyenlerde İş –Aile Çatışması Ve Yaşam Tatmini İlişkilerinin İncelenmesi........................................................................................................................ 85

    Nilay KAYHAN

    Akademisyenlerin Kadının Çalışmasına Yönelik Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi....................................................................................................... 98

    Şenay Leyla KUZU

    Dilsel Dönemeç: Ataerkillikten ‘Toplumsal Cinsiyet’e.................................................... 113

  •  

    Aslı YAZICI YAKIN

    “Kadın fettan, civelek olmalı, kendini nazla, damla damla vermelidir”: Türkiye’de 1930-70 Yılları Arasında Yayımlanan Seksoloji Kitapları ve Cinsi ve Cinsî Terbiye Söylemi 119

    4. OTURUM – TOPLUMSAL CİNSİYET II 129 Ruşen ALKAR

    Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Erkek Müzisyen Kadın İzleyici Etkileşimi: İzmir Kadınlar Matinesi.............................................................................................................. 130

    Aygül AYSAN - Funda KEMAHLI

    Doğu Turkistan'da Kadın Olmak: Rabiye Kadir................................................................ 142

    Esra ŞAHBAZ

    Mariama Ba’nın Uzun Bir Mektup (Une Sı Longue Lettre) Adlı Yapıtında İslami Geleneğin Ve Poligaminin Kadına Yansıması.................................................................. 153

    Funda USTEK

    Eğitim Seviyesi Düşük Kadınların İş Bulma Yöntemleri.................................................. 160

    5. OTURUM – HUKUK SİSTEMİNDE KADIN- KADININ HUKUKİ HAKLARI

    181

    Yeliz ŞANLI ATAY

    Kadının Soyadına İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararının Cinsiyet Ayrımcılığı Üzerine Düşündürdükleri................................................................................................................ 182

    Aysegül KÖKKILINÇ ERALTUĞ

    İş Hukukunda Kadın İşçilerin Korunması......................................................................... 198

    Leyla ÇAKICI GERÇEK

    TCK, Cinsel Taciz ve Kadın.............................................................................................. 229

    Pelin PULAT

    Yeni Türk Borçlar Kanunu Bakımından Evde Çalışma ve Evde Çalışan Kadınların Hukukî Konumları............................................................................................................. 236

    6. OTURUM – KADINA YÖNELİK ŞİDDET 253

    Oya B.ÇETİN

    Şiddet Gören Kadınlar: İlişkiyi Terk ya da Kalma Kararını Belirleyen Etkenler............. 254

    Safiye ATEŞ DURÇ 273

  • vi 

     

    Namus, Biyopolitika ve Şiddet..........................................................................................

    Senem ERMUMCU

    Hukuksal Bakış Açısıyla İşyerinde Kadına Karşı Psikolojik Taciz.................................. 282

    Asiye UZEL, Duygu VEFİKULUÇAY YILMAZ, Tuba GÜNER, Semra ERDOĞAN

    Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin Flört İlişkilerinde Şiddeti Kabul Etme Durumlarının Belirlenmesi................................................................................................ 308

    7. OTURUM – KADIN VE EKONOMİ 319

    Özlem BALKIZ, Esra ÖZTÜRK

    Mikro Kredi Uygulamasının Kadınların Sosyo-Ekonomik Konumları Üzerindeki Etkileri/ Diyarbakır Örneği................................................................................................ 320

    İpek Gümüşcan

    İstihdamın Alaturka Defeminizasyonu.............................................................................. 345

    Esra GEDİK - Ezgi P. KADAYIFÇI

    Neo-Liberal Politikaların Türkiye’de Kadın Örgütleri Üzerindeki Etkisine Foucaultgil Bir Bakış........................................................................................................................... 366

    Pınar SAVAŞ YAVUZÇEHRE

    Tekstil Sektöründe Çalışan Kadın İşçilerin Yoksulluk Halleri: Denizli Örneği............... 383

    8. OTURUM – YEREL YÖNETİMLERDE KADIN 393

    Hüseyin BAYRAKTAR - Şule AY

    “Düzce’de Farklı Etnik Gruplarda Yaşayan Kadınların Bulundukları Etnik Gruba Göre Rol Paylaşımları Ve Yaşadıkları Evlerin Mimari Özelliklerinin İncelenmesi, Düzce Örneği”.............................................................................................................................. 394

    Burçin HENDEN ŞOLT

    Yerel Yönetimler ve Kadınlar........................................................................................... 402

    F.Ayşın K. TURHANOĞLU

    Kadınların Kent ile İlişkisinde Mekânsal Pratikler ve Sınırlar.......................................... 412

    Elif YÜCEBAŞ, Şermin ATAK

    Kadın Yoksulluğuna Karşı Geliştirilen Politikaların Değerlendirilmesi........................... 421

       

  • vii 

     

    9. OTURUM – SANAT VE KADIN 428

    Çiçek COŞKUN

    Türkiye’de Kadın Filmleri Festivalleri: Kadın Filmleri Festivallerinin Kadın Hareketlerindeki Yeri Üzerine Bir Okuma Denemesi....................................................... 429

    Lale KABADAYI

    Temsil, Anlam Ve Alımlama Bağlamında Yeni Sinemada Eski Öteki............................. 435

    Esra SAĞLIK

    Plastik Sanatlarda ‘Kişisel ve Kültürel Bir İnşa Olarak’ Kadın........................................ 444

    10. OTURUM – TARİHTE KADIN 453

    Sühendan ARIKAN

    II. Meşrutiyet Dönemi Kadın Dernekleri; Kastamonu Örneği.......................................... 454

    Cemile Arzu AYTEKİN

    Anadolu Türk Kültüründe Tanrı-Ana Sembolleri............................................................. 474

    Nurgün KOÇ

    "Everyday Life in Turkey" Eserinde Mrs. W. M. Ramsay'ın Osmanlı Ülkesindeki Kadınlara Dair İzlenimleri................................................................................................. 484

    Meltem SARGIN

    Atatürk’ün Türk Kadınının Özgürleşmesi Konusundaki Söylemi.................................... 503

    11. OTURUM – KADIN SAĞLIĞI 512

    Pınar AYDIN, Türkan GÜNAY, Hakan BAYDUR, Hatice ŞİMŞEK

    İzmir’de Yarı Kentsel Bir Bölgede 45-59 Yaş Kadınlarda Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi............................................................................................................... 513

    Yeliz MOHAN BURSALI

    İş Doyumu ve Yaşam Doyumu Etkileşimi: Sağlık Çalışanları Üzerine Bir Uygulama.... 529

    12. OTURUM – MEDYADA KADIN 538

    Zuhal AKMEŞE

    Popüler Dergilerde Kadın İmgesinin Nesneleştirilerek Dönüşümü.................................. 539

    G. Songül ERCAN

    Gazete Haber Metinlerinde Kadına Karşı Şiddet.............................................................. 549

  • viii 

     

    Çiğdem ERDAL

    Türkiye'de Ulusal Kanallarda Yayınlanan Prime-Time Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet ve Ailenin Sunumu: Kadın ve Erkek Kimlikleri............................... 562

    Alev Fatoş PARSA

    Yazılı Basında Cinsiyetçi Söylem: Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Yazılı Basında Sunumu ve Alternatif Çözüm Önerileri............................................................................. 573

    Serçin SUN

    Kadınlar için Reklam Kuşağı............................................................................................. 583

    Olcay UÇAK

    Kadın Haberleri Üzerinden Medyanın Barış Gazeteciliği Sorumluğu: Yazılı Basın Örneği................................................................................................................................ 596

    13. OTURUM – WOMEN IN MEDIA 609

    Dilek BULUT SARIKAYA

    The Role of Media in Justifying Female Objectification: A Study of Turkish Serial Magnificent Century (Muhteşem Yüzyıl).......................................................................... 610

    Zeinab GHASEMI TARI

    Orientalist Feminism and the Representation of Iranian Muslim Women in the Western 616

    14. OTURUM – WOMEN AND OPPRESSION 628

    Hülya YÜKSEL

    Bargaining with Patriarchy: Smothered in the Rooms of Home....................................... 629

    15. OTURUM – GENDER AND POLITICS 645

    Zeynep Cihan KOCA HELVACI

    Hailing The Female Voters In The 2011 General Elections.............................................. 646

    Nursel AYDINER AVŞAR - Chiara PIOVANI

    Neoliberalism, Global Crisis And Social Protection Policies: A Gender Perspective...... 662

    16. OTURUM – GENDER AND LITERATURE 685

    Luma IBRAHIM

    The Marginalization of black women in Bell Hooks......................................................... 686

       

  • ix 

     

    17. OTURUM – WOMEN’S HEALTH 691

    Aliye MANDIRACIOĞLU

    The voices of women living with HIV/AIDS in Izmir...................................................... 692

    Fatemeh RAMEZANKHANI

    Mental Health & Life Skills............................................................................................... 701

  •  

    1. OTURUM

    ÖZGÜRLÜK VE FARKINDALIK

  •  

    KADIN BEDENİNİN ÖZGÜRLEŞMESİ

    Melahat ÇEVİK*

    ÖZET

    Modernlik; ileri toplumlarda kadına verilen değerle ölçülür. Sosyal hayattaki gelişim kadının toplumdaki yerinin kabulüyle mümkündür. Topluluk halinde yaşamak paylaşmayı, paylaşmak ise, eşit hakları gerektirir. Kadın ya da erkek ayrımı gözetilmemeksizin, her bireye uygulanan hak mahrumiyeti, şiddetle eş anlamlıdır. Kadını hakkından mahrum etme yollarından biri de; onun giyimine uygulanan şiddettir. Ataerkil toplumlar günümüze değin, kadının giyimi üzerine baskılarını sürdürmüştür. Çağımıza rağmen, giyimdeki dinsel yaptırımlar, erkek gözüyle yorumlayıp çoğu kadına uygulatılmaktadır. Teknolojik süreç toplumda yapısal bir değişim de getirmiş, kadın çalışma hayatına da dâhil olmuştur. Bu dönemde kadın kostümlerinin rahatlığı düşünülmeye başlamış, savaşta kadın erkekle aynı giysileri giymiştir. Ama dinsel varsayılan yaptırımlar çoğu toplumda aşılamamıştır. Buna bağlı olarak gelişen Feminist hareketle kadın giyimi melezleşmiştir. Moda etkisiyle yeni giyim zevkleri kitlelere ulaşmıştır. Çağdaş toplum giyimde de cinsiyet eşitliğini getirmiş olmasına rağmen moda kavramıyla kadın için, belli belirsiz yeni bir esaret oluşturulmuştur. Ülkemizde böyle bir düzen içerisinde, ne yazık ki kadınlarımızın çoğu giyimini seçmede özgür değildir.

    Anahtar Kelimeler: Kadın, Giyim, Özgürlük

    ABSTRACT

    LIBERATION OF WOMAN BODY

    Modernism; is measured with the value given to women in advanced societies. Development in social life is possible with acceptance of woman’s position in society. Living together as a society requires sharing, and sharing requires equal rights. Without discriminating woman or man, deprivation of rights done to every individual, is synonymous with violence. One of the ways to deprive woman of her rights is; violence inflicted to her dressing. In male- dominated societies to our day, pressures on woman’s clothing have continued. Despite our time, religious sanctions on clothing are interpreted through the man’s point of view and made to be applied by many women. Technological time course brought a structural change in society and woman is included in occupational life. In this period, the comfort in woman’s clothing is begun to be thought, in war women had worn the same clothes with the men. But sanctions that are considered to be religious cannot be overcome in many societies. Feminist movement developed in parallel with, woman’s clothing hybridized. With the effect of the fashion, new sense of dress reached the masses. Although contemporary society brought gender equality to clothing, with the concept of fashion a new insensible slavery came into existence for woman. Such an order is valid in our country, too and so, unfortunately, many of our women are not free to choose her clothing.

    Key Words: Woman, Clothing, Freedom

    Araştırma Görevlisi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sahne Sanatları Bölümü, Sahne Tasarımı Anasanat Dalı

  •  

    Modernlik; ileri toplumlarda kadına verilen değerle ölçülür. Bu toplumlarda kadına değer verilir ve kadında alması gereken değerin farkındadır. Sosyal hayattaki gelişim kadının toplumdaki yerinin kabulüyle mümkündür. Topluluk halinde yaşamak paylaşmayı, paylaşmak ise, eşit hakları gerektirir. Kadın ya da erkek ayrımı gözetilmemeksizin, her bireye uygulanan hak mahrumiyeti, şiddetle eş anlamlıdır.

    “Şiddet: İster kamusal, ister özel alanda meydana gelsin, bireyin, fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlükten yoksun bırakmayı da içeren, fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı ifade eder. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ve kadının insan hakları ihlali olarak anlaşılmaktadır. Kadına yönelik cinsiyete dayalı şiddet, doğrudan kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya orantısız bir şekilde kadınları etkileyen şiddet anlamına gelir.”1

    Erkek egemen toplumlarda kadının, ruhu, zekâsı duygu ve düşünceleri olduğu çoğu erkekçe yadsınır. Bunu uygulamak için fiziksel ve ruhsal şiddetin her yolu denenir.

    Kadını hakkından mahrum etme yollarından biri de; onun giyimine uygulanan şiddettir. Bilindiği üzere, giyim, coğrafi ve kültürel gerekliklerle göre şekillenir. Biyolojik özelliklerin, geleneksel tavrın yanında; giyimdeki renk seçimi, toplumsal rolün getirdiği giyim tarzı bile erkek egemen toplumlarda kadının seçimine bırakılmamaktadır. Yüzyıllardır kadın, kocasının ya da babasının sosyal sınıfını temsil edecek şekilde giyinmeye maruz kalmıştır.

    Sanayileşme süreci toplumda yapısal bir değişim de getirmiştir. Kadının asli görevi çocukları, eşi ve evi olmaktan çıkmış, çalışma hayatına da dâhil olmuştur. Ailevi sorumlulukları yanında 1830’lu yıllarda fabrikalarda çalışmaya başlamıştır. Ekonomideki bu değişimin, iş gücü sağlanmasında, kadının daha düşük ücretle çalıştırılmasının belirleyici olduğu gözlenmektedir. 19. yüzyılda ise Batı yönelimli bir reform hareketleri giyimde hissedilmeye başlar. Kadının sosyal ve ekonomik seviyesi de değişmiştir. Bu durum giyim zevklerini de etkilemiştir.

    Kadının ekonomik alanda söz sahibi olmasına bağlı olarak sınıfsal giyim anlayışını yok eden süreç başlamıştır. İyi giyinmek üst sınıflara mahsus bir durumdan çıkmıştır. Giyim bireyin ekonomisine uygun farklı kumaş ve tekniklerle ulaşılabilir olmuştur.

    1900’lerde bahsedilmeye başlayan moda kavramı nitekim dünya savaşlarından sonra değişen kadın siluetleriyle farklı bir boyut kazanmıştır. 20. yüzyıl, modanın devrimi manasına gelmiştir. Bu dönemde kadın kostümlerinin sadeliği ve rahatlığı düşünülmeye başlamıştır. Özellikle savaşta yer alan kadın erkeğiyle aynı giysileri giyebileceği fark edilmiştir. Kadınlar için dönemin erkek giyim tarzı, sade ve fonksiyonel bulunmuş ve uygulanmıştır. Pantolonlar, kısa etekler ve spor giyim 20’li yıllarda kullanılmaya başlamış, yüzyıllardır uygulanan korseler, yastıklar, kuşaklar, tepelikler, kat kat giyilen elbiselerden, kadın bedeni fiziksel yüklerden kurtarılmıştır. Farklı bir giyim zevkiyle kadınların rahat giyinerek de güzel olabileceği ortaya konmuştur. Ataerkil toplumlar günümüze değin, kadının giyimi üzerine baskılarını sürdürmüştür.

                                                                14320 SAYILI KADINLARA YÖNELİK HER TÜRLÜ ŞİDDET VE KANUN TASARISI TASLAĞI http://feminisite.net/news.php?act=details&nid=886 21.3.2012 

  •  

    Özellikle hak ve hürriyet konusunda çağımızda kat edilen yollar kadınların hür ve eşit olma arayışları, geleneklere karşı çıkma eğilimleri ve küreselleşmenin doğurduğu etkileşim yeni giyinme zevklerinin anahtarıdır. Bunun yanı sıra feminist hareketlerde önemli bir ölçüde kadın giyimini etkilemiştir. Modern kısa saçlı yeni kadın imajı, zayıf belirsiz göğüs ve kalçalarıyla oğlan çocuğu görünümündedir. Erkek egemen giyimden kaçan kadının sığınma noktası giyimiyle onlara benzemek olmuştur. Dünyada hızla yayılan bu hareket ülkemizde 19. yüzyıl başlarında İstanbul’da baş göstermeye başlar.2”

    İnsan hak ve özgürlüklerinin her şeyin üstünde tutulduğu modernlik giyimde de özgürleşmeyi ve moda kavramını beraberinde getirmiştir. Tüketim sürecinin insan varlığını bile metalaştırdığı düşünülürse modada da sömürü kaçınılmazdır.

    Giyim tarzı bireyin yaşam temposuna göre düşünülmüş ve buna bağlı olarak giyime de pratiklik, rahatlık ve çeşitlilik aranmıştır. Fiziksel çabasının yoğunluğu ve temposuna göre; işçi olan kadın, memur olan kadın, spor yapan, evde çalışan için yeni giyim anlayışı çeşitlilik demektir de. Yeni toplum, giyiminde; çalışan ve ev kadınları arasındaki uçurum, yaşam kalitesi ve giyim ilişkisi, sosyal ve ekonomik düzen belirleyici unsurdur. Önemli bir unsur da ülkemizin coğrafi konumudur. Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan konumda olması giyim zevklerimizi de etkiler.

    Batı etkisi yoğun biçimde Osmanlıda Tanzimat döneminde hissedilmeye başlar. Ülkemizde batıya doğru gidildikçe Avrupa etkisi hissedilir, Doğu kesimlerinde ise Asya etkisi artar. Buna bağlı olarak kadınların örtünme özellikleri de bölgesel olarak değişir. Giyim özeliklerimiz modernize kadar çeşitli yenileme çalışmaları yapılmıştır.

    “Kadınların giyimi batılılaşma tarihimizin en hassas konularından biri olagelmiştir. Osmanlı imparatorluğundaki Müslüman Kadınların giyimi her dönemde sorun olarak algılamıştır. Özellikle İmparatorluğun son döneminde kadınların giyim kuşamıyla ilgili birçok emir, kanunname olduğunu biliyoruz. III. Mustafa döneminde kadınların koyu renk ferace giymeleri doğrultusunda bir hümayun hattı varken, II. Abdülhamit ise Müslüman kadınların kara çarşaf giymemesi hakkında bir ferman yayınlamıştır. II. Abdülhamit bu fermanının, kara çarşaf giyen Müslüman kadınların, matem elbisesi giyen Hıristiyan kadınlarla karıştırılması nedeniyle çıkarılmıştır.”3

    Moda kavramına tamamen ilgisiz kalınmamış dünyadaki etkisinin yoğun hissedildiği dönemde, kadınlarımız üzerinde etkisi görülmüştür.

    “Osmanlıda Modanın takibi 19. yüzyıl ortalarında başlamış olmasına karşın, modanın hızlı tüketiminin kadınların 1920’li yıllarda kavuştuğu özgürlükleriyle yakın ilişkisi olduğu görülmüştür. Bu nedenle Türkiye’de bir zihniyet sorunu olarak beliren kadın kimliğine karşın, talep edilen modanın, bir silkiniş, karşı duruş olarak kadın siluetinde belirmesinin söz konusu olduğu ifade edilebilir.4”

                                                                2 Şahin, Y. 2006. 1920–1930 Yılları Arasında Türkiye’de Moda Anlayışı ve Değişimler, İzmir: Deu GSF Yayınları, s.47

    3 Şen, İ. 200. Osmanlıdan Cumhuriyete Karikatürlerde Kadın, “Giyim Kuşam” Ankara: Kasaid Yayınları, s. 53

    4 Şahin, Y. A.g. y, s.11

  •  

    1923 yılında kurulan kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği Türkiye Cumhuriyetimizde modern bir toplum yaratmada önemli adımlar atılmıştır. Birçok batı ülkesinden daha önce kadınlarımıza sosyal haklar verilmiştir. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen Medeni Kanun ve 1930'larda Seçme ve Seçilme Haklarının verilmesi çığır niteliğindedir. Buna bağlı olarak giyim kuşamda yapılan yenilikler önemlidir. Festen şapkaya geçilmesi bu yeniliklerin başlangıç noktasıdır. Atatürk bunu şöyle açıklamıştır.

    “Efendiler, milletimizin başına giymekte olduğu, cahillik, gaflet, taassup, yenilik ve medeniyet düşmanlığının belirgin işareti gibi görünen fesi atarak, onun yerine bütün medeni dünyaca başlık olarak kullanılan şapkayı giymek ve böylece, Türk Milletinin medeni toplumlardan zihniyet bakımından hiçbir ayrıcalığı bulunmadığını göstermek kaçınılmaz oluyordu”5

    Dinsel öğelerin, giyimle kamusal alanda vurgulanması laiklik ilkesine ters düşmektedir. Bu sebeple ülkemizde yaşayan diğer halklar arasındaki görünümdeki ayrıcalıkta giyimde yapılan yeniliklerle ortadan kalkmıştır.

    Dinsel giyim anlayışımız cinsiyet farklılıklarımız üzerine kuruludur. Çağdaş toplum giyimde de cinsiyet eşitliğini getirir. Kadın kıyafetleri de diğer bütün kıyafetler gibi anatomik özelliklerine göre bir tasarım gerektirir. Ancak kadında güçlü olma arayışı karşı cinsinden daha yoğundur ve dış formuna daha fazla yüklenir, iyi giyinerek sosyal hayatta güven bulur. Çünkü hep geriden giden kadının önde olduğu yegâne alandır. Güzel görmek ve güzel görünmek ister. Bu sebeple dünyanın her yerinde kadın giyim mağazaları erkek giyim mağazalarından daha fazladır.

    Bu noktada yeni bir esaret belli belirsiz toplumu kuşatır. Temelde giyim zevki dediğimiz şeyin aslında bir çeşit sömürü sistemine dönüşmesi kaçınılmazdır. Estetik arayışında merkezileşmiş bir takım çalışmalarla belirlenen moda Avrupa’dan dünyaya yayılıp dünya nüfusunun neredeyse tamamını etkisi altına alır. Namusla giyinmek arasında bağ kuran kadını, nesneleştiren dini yaptırımların yanında, kadın bedeninin metalaşması burada da söz konusudur. Şık giyinme anlayışı, bireye biçilmiş formlardan ibaret olmuştur. Özellikle kadın moda için günlük aktivitesini karşılamayacak beslenme şeklini benimser, Bu durumda çeşitli ruhsal ve fiziksel hastalıkların doğmasına sebep olur.

    Erkek egemen toplumlarda politik ve sosyal eşitsizlik yanında dini kullanarak kadınlara yeni ödevler biçilmektedir. Bu nedenle kadınların düşünme gücünü, yeteneklerini dışlamak için yollar aranır; giyimine konuşmasına oturup kalkmasına müdahale edilir. Yaptırımların uygulayıcısı; baba yoksa erkek kardeş, sonrasında ise koca kadının giyimini denetler. Bundan daha da vahim olan durum ise, kendi doğurduğuna itaat etme durumuna maruz kalmasıdır. Kadının hemcinsine uyguladığı baskıda göz ardı edilmemelidir, beğenisi ve aile öğretisi doğrultusunda çevresindeki giyim anlayışını irdeleme hakkına sahip olduğunu düşünür, yakın çevresindekileri öncelikle eleştirir. Kimileri ise bunu hepten içselleştirir, toplumdaki bütün kadınların giyim anlayışını yargılar, Basında yayınlanan bir habere göre “açık kıyafetler saldırıya uğratır” kadınlarımıza uygulanan şiddetin göstergesidir. Giyim kuşam üzerinden davranış biçimleri yargılanır olmuştur. Cinsel nesne olarak görülen kadının etkisi, erkeği günaha iter gibi yanlış düşünceleri, ne yazık ki akademik ağızlardan da duymaktayız. Cinsellik sadece kadına mal edilmiş, bu sebeple vücudunun neredeyse tamamı kapatılarak namus kurtarma operasyonu yapılmaya çalışılmaktadır. Kadının manevi hayatı bile yönlendirilmek istenmektedir.

                                                                5 Atatürk, 1986. Nutuk-Söylev, C.II, (1920-1927), Ankara: TTK. s. 605 

  •  

    Kimi kadınlarımız baskıcı tutum yüzünden kendini ifade edemez ve yaratıcı eylemde bulunamaz durumdadır. Bütün bu baskıların yanında, bazı kadınlarımız erkek otoritesini ne yazık ki giyimde de tanımış ve ona göre davranmayı görev edinmiştir.

    KAYNAKÇA

    Atatürk (1986) , Nutuk-Söylev, C.II, (1920–1927), Ankara: TTK Yayınları

    Şahin, Y. (2006) 1920–1930 Yılları Arasında Türkiye’de Moda Anlayışı ve Değişimler. İzmir: Deu GSF Yayınları

    Şen İ. (2003) Osmanlıdan Cumhuriyete Karikatürlerde Kadın, “Giyim Kuşam” Ankara: Kasaid Yayınları.

    http://feminisite.net/news.php?act=details&nid=886, 4320 SAYILI KADINLARA YÖNELİK HER TÜRLÜ ŞİDDET VE KANUN TASARISI TASLAĞI 21.3.2012

  •  

    KADININ FARKINDALIK VE

    ÖZGÜRLEŞMESİNDE SANATIN ÖNEMİ

    Gülseren ESELLER PASİN*

    ÖZET

    Sanat ancak toplumsal bir ortamda boy atar. Çağımızda kadınların özgürleşme mücadelesinde sanat, hızlıca yol almalarını sağlar. Kadın sanatçılar içinde yaşadıkları çağa ayak uydurmaya çalışmaktadırlar. Kadınlar eleştirel bilinçle içinde yaşadıkları topluma tanıklık ederek üretimlerine devam etmektedirler. Sanatçı kadınlarımız; Kimlik, eşitsizlik, cinsiyet kalıpları, doğanın bozulması, göç, kentlilik, ideolojik, her türlü ayrımcılık ve bütün bu kavramların önyargılarıyla doğrudan ilişkili hesaplaşmayı çeşitli üsluplarla anlatmaya ve farkındalık yaratmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’deki kadın sanatçıların üretimlerinde, sanatın ve gerçekliğin farklı katmanlarıyla kurdukları ilişkileri ve çağdaş sanat kültürü içindeki yerleri, görsel örneklerle somutlaştırılacaktır. Akademisyen bir kadın sanatçı olarak, hemcinslerimi ve üretimlerini kendi dilimden sunmaya çalışacağım.

    ABSTRACT

    THE IMPORTANCE OF ART IN THE AWARENESS AND THE LIBERATION OF WOMAN

    Art only grew in society. In our age in the liberation battle of women art accelerates their movement. Woman artists try to keep up with the age. They continue to produce by witnessing the society they live in with a critical awareness.

    Our woman artists are trying to create awareness and express with different styles the direct revenge with the prejudices of concepts like identity, inequality, sexism, destroy of nature, migration, urbanization, ideological and every kind of discrimination. In the production of the woman artists in Turkey the relation they had built with different layers of art and reality and their place in the culture of contemporary art will be reified with visual samples.I am trying to present the woman artists and their productions with my own style as a woman artist-academician.

    Yard.Doç.Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Resim-iş Eğitimi Ana Bilim Dalı

  •  

    Özgür kadın kültür demektir.

    Özgür kadın; sanat, resim, edebiyat, kitap, dergi, gazete, heykel, sinema, tiyatro, müzik demektir.

    Kadın Sanatçılar; kapitalizmin koruduğu erkek egemen, babaerkil sistem ile hesaplaşmak zorunda!

    Kadının sanatta temsiliyet halinden özne olmasına geçen süreç sanat tarihinin en sancılı ve esas hikayelerinden biridir. Kadın ve erkek diye ayırmadan keşke sanatı tahlil edebilsek. Kadınlığın özelliklerini atlamadan sanatı gerçekleştirmeye çalışanlara saygı duymak gerekir.

    1960lardan itibaren ABD’de bir grup feminist sanatçı, sanat tarihçi ve sanat eleştirmeni, kadının sanatta, sanat tarihinde, sanat kurumlarında ve müzelerde yeterince ve doğru temsil edilmemesine, hatta çoğu zaman tümüyle dışlanmasına karşı bir mücadele başlattılar. Bu mücadelenin bilincinde ve tarafında olan bütün sanatçıların üretimlerini, Feminist Sanat başlığı altında değerlendirmek mümkündür. Feminist Sanat kapsamında izlenen çabalar, tarihin göz ardı ettiği kadın sanatçıların keşfine neden olmuş, yeni yazılan sanat tarihlerinde kadın sanatçıların gündeme gelmesinde rol oynamış ve kurumlarda kadın sanatçıların geçmişe oranla daha fazla temsil olanağı bulmasının yolunu açmıştır. Feminist Sanat birikimi içinde resim, heykel gibi geleneksel türlerin yanı sıra etkin bir karşı duruşun ifadesi olarak performans önemli bir yer tutar.

    Tüm Feminist Sanatçıların amaçları, hatırlamak, hatırlatmak ve yeniden yazımlarda, yeni sergilerde ve koleksiyonlarda cinsiyet ayrımcı eğilimleri engellemektir. Bu duruş 1960 sanatının tanımının, içeriğinin, ifade biçimlerinin ve malzemesinin sınırlarını genişletebilmiş bir akım olarak sanatta 1960 sonrası postmodern sürecin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

    Linda Nohlin; 1970li ve 1980li yıllarda çağdaş sanat alanında etkisini gösteren feminizm örneğindeki bu sanatçı 1977 yılında ‘Sanat Tarihinde Neden Kadın Sanatçı Yok’ başlıklı makalesini yayınlamıştır. Bu metin çağdaş feminist yaklaşımları tetiklemiştir.

    Judy Chicago; feminist sanatın önde gelen isimlerinden Amerikalı bir sanatçıdır. İlk zamanlarında minimalist tarzda yaratılarda bulunurken, ilerleyen yıllarda minimalizmin aksine içeriğe önem veren işler yaptı. ‘Akşam Yemeği Partisi’ isimli işinde (sofrada duran tabakların üstünde) Batı kültüründe önemli olduğunu düşündüğü ve tarih içinden seçtiği önemli 39 kadının ismi (Amazon, İştar, Theodora, I. Elizabeth, Artemisia, Gentileschi, Emily Dickinson, Virginia Woolf, Georgia O’Keeffe) yazılıdır. Masanın ortasındaki boşlukta ise 999 kadının ismi yer alır. Yaklaşık 15 metre uzunluğundaki kenarlarıyla üçgen şeklinde olan masanın üstünde mükellef bir sofra düzeni bulunur.

    Bu eser 1979 yılında San Francisco müzesinde sergilendi. Kadınların ortak bir dava uğruna harcadıkları kollektif çabayı ortaya koyan bir eserdir.

    Louis Bourgeois; 1911’de Fransa’da doğdu. 1930’da Sorbon’da Matematik ve Geometri okudu. 1932’de annesinin ölmesi hayatının bir dönüm noktası oldu. Resme yöneldi. Fernard Leger ile tanıştı. 1938’e kadar birçok sanat okuluna devam eden sanatçı Amerikalı sanat tarihçi Robert Goldwater ile evlenerek New York’a yerleşti. Çeşitli sanat okullarında hocalık yaptı. New York modern sanatlar müzesinde ilk retrospektif sergisini açtı. ‘Anne’ isimli örümcek şeklindeki heykel, sanatçının en çarpıcı işlerinden biridir. Ortasında, içinde mermerden yumurtalar bulunan bir kese yer alan örümcek; annesini genç yaşta kaybetmiş olan heykeltıraşın annesine şükran gösterisidir.

    Camille Claudel; (1864-1943) Fransız heykeltıraş 1883’te Rodinle tanıştı, hem modellik yaptı hem de kendisinden heykel sanatı üzerine eğitim aldı, hem de duygusal ilişkiye girdi. 1888’de yaptığı ‘Sakuntula’isimli eserde, Hindu mitolojisinden bir prens ile sıradan bir kızın aşkını konu alan

  •  

    bir hikayeyi birkaç kere işledi. Eserin ismini Vertemnus ve Pomone olarak değiştirdi. Akımı Romantizmdir.

    Bizden ve dünyadan çeşitli kadın sanatçılardan örneklerde;

    Füsun Çağlayan, huzursuz bir arayış içinde, kendini açıklama noktasında tedirgin; bu durum resimlerinde boyut kavramını büyütüyor. Soyut dışavurumcu bir anlayışla varlık problemini çözmeye çalışıyor. Kendi özgürlüğünü bir bayrak gibi taşıyor.

    Prof. Mürşide İçmeli, kendine özgü biçim anlayışı ve gravür uygulamalarıyla kişilikli bir özgün baskı dili geliştirmiştir, birçok resminde figür yığışması görülmektedir. Eserleri dışavurumcu bir anlatımla, ağır bir karamsarlık taşımaktadır. II. Dünya Savaşı’na rastlayan çocukluk yılları nedeniyle ve yine babasını erken kaybeden bir kadın kimliğiyle eserlerinde toplu ölümleri işlemektedir. Betimlediği dünya gerçekle, gerçek dünya ile örtüşmeyen metafizik bir dünyadır. Mürşide İçmeli’nin sanatının kendi özgürleşmesine yardımcı olup olmadığını yorumlarsak, belki de yaşadığı yıllar ve etkilendiği olaylar nedeniyle özgürleşmemiş olabilir. Ama farkındalık yaratmasını bilmiştir.

    Neşe Baydar; son yıllardaki eserlerinde serbest akış çizgilerine geçmiştir. Yer ve Gök arasındaki boşluğu işaretlemede serbest formları ile boşluk fikrini uygularken sanki biraz daha özgünleşmiştir.

    Emine Güler; tutkulu ve özgür yanını kimseye kaptırmıyor, felsefi, lirik, gölgeli eserler üretiyor. Sanki eseriyle geçmişten gelen tarihimizin elinden tutarak nice uygarlıkları özgürleştiriyor.

    Banu Birecikligil; huzursuz edici bir yabancılıktan ilkel imgelerin peşinden koşarak özgünlük arayışına girmiştir.

    Jale Erzen; mimar ve sanatçı olmanın sorumluluğunu yaşarken, dünyanın sonsuz çehresine resim içinde bir benzerlik getirmeye çalışır. Hareket, yüzeye dağılan ritimler ve sonsuz bir devinimin her yüzeye bıraktığı farklı izlerle aslında benliğinin çizgiye dönüşen hareketini yakalıyor. Her çizginin doğadan aktarılan görüntüsü yeni bir öyküye başlamak için yüzeye kendisini bırakıyor. Sanatı yeniden var etmesi Jale Erzen’i özgürleştiriyor.

    Semiha Berksoy; yurtdışında sahneye çıkan ilk sopranomuz, opera sanatçısı ve ressam 94 yaşında bu dünyadan ayrılmıştır. İstanbul belediye konservatuvarı ve Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesinde yetişmiştir. Atatürk ve İran şahı karşısında ilk kadın opera sanatçısı olarak sahneye çıkan Semiha Berksoy’a 1982’de Atatürk opera ödülü verilir. Özgün ve özgür bir kişilik, sanatla gerçeği yoğuran bir fenomendi. Operanın büyük sesi Semiha Berksoy kendi iç dünyasının sesini aradığında resme yöneldi. Onun tasası iç dünyasının içinde yer alan imgeleri, saplantıları, tutkuları, düşleri resmetmek istiyordu. Semiha Berksoy’un resimleri benzerleri olmadığı için birer tansık olarak beliriyor. Bir iç gereksinim sonucu ortaya çıkan yapıtlar ölümle iç içe gelişiyor ve ölüme meydan okuyor.

    Frida Kahlo; son yüzyılın en sıra dışı kadın ressamlarından biri olarak kabul edilir. Tutkulu, devrimci, dayanıklı ve güçlü sürrealist bir sanatçıydı. Farkındalığını hastalıklarına rağmen sanatı ile sağladı ve özgürlüğünü de bu sayede yaşadı. Moda dünyası giyim tarzından etkilendi. Givenchy moda markası 2011-2012 kış koleksiyonunda sanatçının etnik elbiselerinden ve saç stilinden ilham alan bir koleksiyon hazırladı.

    Fahrelnisa Zeid; (1903-1991) Aliye Berger’in kardeşi ve türk soyut resminin en önemli temsilcilerindendir. 1920 yılında Sanayi-i Nefise’yi bitiren sanatçı 1928’de Paris’e gitmiştir, 1934’te Irak’ın Ankara Büyükelçisi ile evlenmiştir. Londra, Berlin, Budapeşte ve Paris’te sanat çalışmalarına

  • 10 

     

    devam etmiştir. 1970lerden sonra figüratif resim yapmıştır. Kendi kurallarını kendi koyan, düşlerini, düşlediklerini hiçbir denetimden geçirmeden tuvaline aktaran bir sanatçıdır. Bu olgu onun kişiliğiyle örtüşür.

    Aliye Berger; (1903-1974) Ünlü Şakir Paşa ailesindendir. Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın kızıdır ve Fahrelnisa Zeid’in kardeşidir. Karl Berger’den piyano dersleri alan Aliye Berger 1947’de onunla evlenmiştir. Yapı Kredi Bankası’nın derlediği uluslararası sanat eleştirmenleri derneği (AICA) birincilik ödülü 1954 yılında Aliye Berger’e Uluslararası bir seçici kurul (Venturi, HerbertRead, Fierens) tarafından verilmiştir. Adı ‘Güneş’ olan bu şiirsel soyutlamanın ödül alması Türk Sanat ortamını karıştırmıştı. Sanatçı gravürleri ile de ünlüdür.

    Füreya Koral; Aliye Berger teyzesi olur. Sanata müzikle başlar. Atatürk hayranı olan Füreya’nın ikinci eşi Kılıç Ali idi. İsviçre’de bir senatoryumda geçen diğer hayatında seramikle tanıştı. Bu sanatla belki de hastalığını yendi.

    Fahrelnisa Zeid, Aliye Berger, Füreya Koral; bu üç akraba sanatçı özgürlüklerinin peşindeydiler. Arayışları müzikle başladı ama görsel sanatlarla devam etti. Sanat tarihinde önemli izler bıraktılar.

    Selma Gürbüz; kendine bir milologya yaratıyor. Şaman dansları yapan yaratıklar, ‘Siyah Kalem’in gizemli büyüleri, yıldıznamelerden alıntılarla sanatını bizlere anlatırken sanki o imgelerin geçmişten değil de gelecekten olduğunu düşünebiliriz. Onlar geçmişin ve geleceğin yaratıkları. Başlangıçta bir uyum vardı mağaralarda, Altamira’da, Lacxo’da, Karain’de, Azteklerde, Mısır’da, Afrika’da, ama şimdi yok. Sanki Selma Gürbüz o uyumu gerçekleştirmek istiyor, hayal gücünü olabildiğince özgür bırakmış.

    Mihri Müşfik; ilk türk kadın ressamlarındandır. Roma ve Paris’te eğitim aldıktan sonra İstanbul’a dönmüştür. 1914 yılında İnas (kız) Sanayi-i Nefise Mektebi müdürlüğüne getirildi, bu kuruma ilk çıplak modeli sokan sanatçı ve eğitimci olarak tarihe geçti. Kendi sanatında da akademik yaklaşımı yeğleyen sanatçı akademik eğitim doğrultusunda dersler vermiştir. 1954 yılında Amerika’da ölmüştür.

    Vera Mukhına; (1889-1953) Moskova ve Paris’te sanat eğitimi alan Vera Antoine Bourdelle atölyesinde heykel eğitimine devam etti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkesine döndü. Sosyalist gerçekçilik akımına giren Mukhına geleneksel figür anlayışını benimseyerek toplumcu gerçekçiliği savundu. ‘İşçi ve Köylü Kadın’ anıtsal heykeli başyapıtlarından biridir.

    Kaethe Schmıdt Kollwıtz; (1867-1945) Münih kadınlar akademisinde resim okudu. 1904 yılında Paris’te Julian akademisini ziyaret etti. 1914’te oğlunu savaşta kaybetmesi ‘Anne ve Ölü Oğlu’ adlı eserini yansıtmasının travmatik yansımasıdır. Prusya sanat akademisine kabul edilen ilk kadın sanatçıdır. Sosyalist dünya görüşü ve modern sanat anlayışı ile nazi almanyasında istenmeyen sanatçı oldu. Eserleri yasaklandı, sanat yapması engellendi, 1943’te Berlin’deki evi bombalandı. Akımı Ekspresyonizm idi.

    Hale Asaf; (1905-1938) Roma’da teyzesi Mihri Müşfik’in yanında resim eğitimi aldı. Paris’te Namık İsmail’den ders aldı. 1921 yılında Berlin Güzel Sanatlar Akademisinde Prof. Kampf’ın öğrencisi oldu. 1924’te İstanbul’daki Kız Sanayi-i Nefise’ye dönerek, Feyhaman Duran ve İbrahim Çallı atölyelerinde çalıştı. 1927’de Paris’te Andre Lhote’dan resim dersleri aldı, 1931’de Paris’e yerleşti.

    Neşe Erdok; 1940 doğumlu olan akademisyen sanatçı 1958-1963 yıllarında güzel sanatlar akademisi resim bölümüde Neşet Günal atölyesinde resim eğitimi aldı. 1965-1966’da Madrid’de

  • 11 

     

    çalıştı. 1967-1972’de Paris güzel sanatlar yüksek okulunda eğitimine devam etti. Dönüşünde Mimar Sinan Üniversitesinde (G.S.A.) Neşet Günal atölyesinde akademisyen olarak görev yaptı. Toplumun alt tabakalarından insanları resmine konu edinen Neşe Erdok bu insanların iç dünyalarını tuvaline yansıtmak için gereğinde deformasyona başvurdu.

    Hale Tenger; 1960 doğumlu sanatçı İstanbul G.S.F seramik bölümü mezunudur. Seramikten ziyade farklı malzemeler kullanarak oluşturduğu yerleştirmelerde çağdaş sanat alanında isim sahibi oldu. 1990 yılında yaptığı ‘Aşşa Kasımpaşa Ekolü’ eseri ile galvanize saç levha, kurşun, kılıç, musluk, su, boya gibi malzemlerin kullanıldığı yerleştirme ilk kez Galeri Nev’deki ‘Yedi Genç Sanatçı’ sergisinde yer aldı. Üçüncü İstanbul Bienalinde bu çalışması ile birlikte, ‘Böyle Tanıdıklarım Var II’ isimli yerleştirmeleri sergilendi.

    Kadın hep üretir, üretirken de çevresini geliştirir. Sanatçılar da üretimle sıkı işbirliği içindedir. Kadınların özgürlüğü hareketinde kadınların durumu, sanat hareketleri içinde kadının durumudur. Kadının tarihi erkeğin tarihidir.

    Erkeklerin egemen olduğu sanat dünyasında artık kadın sanatçı egemenliğine doğru kaymanın tohumları atılmıştır ve şimdi ürün alma zamanıdır.

    Sevgi, sadakat, aile, annelik, dostluk gibi kadınların kendi yaratmadığı nosyonları yıkmalı ve yerlerine kendi duyarlılığımıza ve kendi arzularımıza göre yenilerini yerleştirmeliyiz. Erkeklerin bize dayattığı sanatları değiştirmek erkek tarafından yaratılan kadının özelliklerini yok etmek demektir. Bizim sanatlara getireceğimiz yeni değerler, kültürleşme sürecinde kadınlara yönelik yeni değerler yaratacaktır. Kadınların geleceği kadınların tarihi olacaktır.

    Özgür kadın; modern yaşamdır

    Özgür kadın; demokrasidir.

    Özgür kadın; çağdaşlıktır.

  • 12 

     

    KAYNAKLAR

    Antmen, Ahu. 2008 ‘20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar’. ‘Kadın Hakları Feminist Sanatı’. S. 239 – 244

    Coşkun, Bekir. 2004 ‘Özgür Kadın’, Onuncu Köy Hürriyet Gazetesi, Doğan Medya Grubu, İstanbul

    Dasdarlı, Elif. 2008 ‘Huzursuzluğun Derinliklerindeki Duyarlık’. Artist Modern, Mas Matbaacılık, İstanbul

    Edgü, Ferit. 2003 ‘Görsel Yolculuklar’ , ‘Semiha Berksoy Bir Tansık’ Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

    Edgü, Ferit. 2003 ‘Görsel Yolculuklar Fahrelnisa – Aliye – Füreyya Üçü Birlikte’ Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

    Erden, Osman. 2010 ‘Bilmeniz Gereken 50 Türk Ressam Ve Tablosu’ Tempo ‘Mihri Müşfik’ Doğan Burda Dergi Yayıncılık, İstanbul

    Erden, Osman. ‘Modern Sanat Hakkında Bilmeniz Gereken Herşey’. 2012 Tempo, Boyut Matbaacılık

    Eseller Pasin, Gülseren. 2009 ‘Kongre Özet Kitabı’ ‘Sanatta Kadınların Yeri’ Uluslararası Multidisipliner Kadın Kongresi, Abstracts, s.210 D.E.Ü. Fen. Edebiyat Fak. Dinç Ofset, İzmir

    Küçük, Kemal. 2010 ‘Semiha Berksoy, Uzun Yaşadı Genç Öldü’. Milliyet Sanat, Doğan Ofset, İstanbul

    Kılıç, Esra. 2012 ‘Sanatın Moda Yaratan Kadınları’ Milliyet Sanat S.60 Doğan Ofset, İstanbul

    Polat, Nusret. 2010 ‘Neşe Baydar’da Soyutun Gücü ve Boşluk Fikri’. Artist Modern, Mas Matbaacılık, İstanbul

    Şenyapılı, Önder. 2008 ‘Mürşide İçmeli’nin Geliştirdiği Kişilikli Önbaskı Dili’. Artist Modern, Mas Matbaacılık, İstanbul

    Şener, Dilek. 2006 ‘Bedendeki Çizgilerden Benliğin Sır Odasına Sızmak’. Milliyet Sanat, Doğan Ofset, İstanbul

    Turgut, Engin. 2007 ‘Toprağın Dili, Geleceği Konuşulur’. Artist Modern, Mas Matbaacılık, İstanbul

  • 13 

     

    KADIN FARKINDALIĞINI ARTTIRMAYA YÖNELİK BİR

    PROGRAM: LİDER KADIN EĞİTİMLERİ (AİLE

    PLANLAMASI VE ÜREME SAĞLIĞI [APÜS] DERNEĞİ

    ETKİNLİĞİ) Mahide DEMİRELÖZ*, Aysun EKŞİOĞLU*, Birsen K.SAYDAM*, Esin ÇEBER*

    Meltem İÇEKLİOĞLU**, Doğan DEMİR***, Ecz. Emel ACAR

    ÖZET

    Aile Planlaması Üreme Sağlığı (APÜS) Derneği; 7 Şubat 2011 tarihinde kurulmuş genç bir dernektir. Derneğin amacı ve faaliyet alanı; aile planlaması, üreme sağlığı, ana-çocuk sağlığı, adölesan sağlığı, kadına yönelik şiddet ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde hizmet ettiği kesimin büyük bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır. Derneğin etkinlikleri arasında kadınların farkındalıklarını arttırmak önemli bir yer tutmaktadır. Bu amaçla dernek “Lider Kadın Eğitimleri” gerçekleştirmektedir. Bu eğitimlerde konularında uzman kişiler tarafından; temel haklar, kadınların sivil toplumdaki yeri/önemi, bilgi edinme kanunu, ailenin korunması, toplumsal cinsiyet, kadına yönelik şiddet ve bu eksende kadın sığınma evleri, medya ve kadın, dünyada ve Türkiye’de üreme sağlığı, toplum beslenmesi, kadınlarda sık görülen jinekolojik sorunlar konularına yer verilmektedir.

    APÜS Derneği; belediyeler, muhtarlıklar, il dernekler müdürlüğü, ilköğretim okulları ve diğer sSivil Toplum Kuruluşları (STK) vb ile işbirliğine girerek onların aracılığı ile eğitimlerin halka duyurulmasını sağlar. Yapılan işbirliğine göre katılımcı sayısı tamamlandığında program başlatılır. Bu arada APÜS Derneği yönetim kurulu, eğitmenlerle de görüşmeler yaparak programın yürütülmesini ve organizasyonunu gerçekleştirir. Lider kadın eğitimleri interaktif eğitim yöntemleri ve yetişkin eğitimi ilkeleri kullanılarak yapılır. Eğitimler; ortalama 20 kişi ile sınırlandırılan katılımcı sayısı ile 10 iş günü öğleden sonraları iki saat ardışık olarak yapılır. Her kadının katılabilmesine açık olan programda, sadece eğitimlere eksiksiz katılabilme koşulu aranmaktadır. Yılda iki kez APÜS Derneği tarafından organize edilerek yürütülen Lider Kadın Eğitimleri’ne şu ana kadar 88 kadın katılmıştır. Topluma yarar sağlayan, kendi kendine yetebilen, akran eğitimi yolu ile çevresindeki kadınlarla bilgilerini paylaşan, onlara yol göstericik yapan, sorumluluk ve kararlılık ile çevresindeki kadınları pozitif bir şekilde etkileyen kadınlar yetiştirmek amacıyla gerçekleştirilen Lider Kadın Eğitimleri’nde farkındalıklarını arttırmak amacıyla daha birçok kadına ulaşmak planlanmaktadır.

    Anahtar Kelimeler: Liderlik, Kadın, Sağlık, Cinsellik

    *Ege Üniversitesi, İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu ** Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilimdalı ***Bornova Belediyesi, Sağlık İşleri Müdürlüğü

  • 14 

     

    GİRİŞ:

    Aile Planlaması Üreme Sağlığı (APUS) Derneği; 7 Şubat 2011 tarihinde kurulmuş genç bir dernektir. Derneğin amacı ve faaliyet alanı; aile planlaması, üreme sağlığı, ana-çocuk sağlığı, adölesan sağlığı, kadına yönelik şiddet ve koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamak ve bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde hizmet ettiği kesimin büyük bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır. Derneğin etkinlikleri arasında kadınların farkındalıklarını arttırmak, sosyal hayatta aktif olmalarını sağlamak önemli bir yer tutmaktadır.

    Kadınların sosyal hayatta aktif olmaları ile özgür, adil ve hoşgörülü, sosyal etkileşimi yansıtan toplumsal değerlerin, düşüncelerin ve davranışların güçlenmesi arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Değerleri ve düşünceleri güçlenen kadınlar; kararlı, katılımcı, söz sahibi, farkındalıkları yüksek ve üretken olurlar, dengesizlik ve haksızlıklarla mücadele etme gereği duymaya başlarlar. Değerlerin güçlenmesi sosyalleşmeyi ve idealleri için emek vermeyi beraberinde getirir. Çevrede gelişen sorunlara çözüm geliştirmeye çalışan, demokratik, iletişime açık, ayrım yapmayan, duyarlı ve eşitliğe inanan kişiler liderlik özelliklerine sahip değer, düşünce ve davranışları güçlü kişilerdir. Terzioğlu ve Taşkın (2008) liderliği, bir grup insanı belli amaçlar etrafında toplayabilme ve bu amaçları gerçekleştirmek için onları harekete geçirme bilgi ve becerilerinin toplamı olarak tanımlamışlardır. Liderlik herkesin içinde olan potansiyel, öğrenilebilen, geliştirilen becerilerdir (Terzioğlu ve Taşkın, 2008). Kadın liderliğinin yetersiz olması halinde gelişmekte olan veya gelişmiş ülkelerdeki az gelişmiş bölgelerde kalıcı bir ilerleme kaydetmek mümkün görünmemektedir (Şişman, 2007). Kadın erkek eşitliği üzerine kurulu kalıcı bir ilerlemenin sağlanabilmesi, evde, iş yerinde, ulusal ve uluslararası kuruluşlarda, kadın ve erkek arasında güç, sorumluluk ve paylaşım ilkesinin kurulmasının ön koşuludur. Birleşmiş Milletler Dördüncü Kadın Konferansı (Pekin, 1995) sonucu oluşturulan Eylem Planı'nda da; kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve politik alanlarda eşit haklara sahip olarak toplumsal ve özel hayatın her alanında aktif olmalarını engelleyecek tüm faktörlerin bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. Bu anlamda da, Dünya Bankası her alanda cinsiyet eşitliğinin teşvikini, Üçünü Milenyum Gelişim Hedefi’ni temel alan yoksulluğu azaltmak ve ekonomik büyümeyi canlandırmak görevinin önemli bir bileşeni olarak görmektedir (Şişman, 2007; Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Raporu, 1995; Norris and Inglehart, 2000; Dünya Kalkınma Raporu, 2012). Kadınlar, çağlar boyunca cinsiyeti nedeniyle, ülkenin yönetiliş biçimine, dini inanışlarına ve geleneksel kültürüne bağlı olarak değişen rollere sahip olmuş ve bunlara bağlı olarak birçok alanda dezavantajlı duruma düşmüşlerdir Cinsiyet klişeleri ve cinsiyete göre belirlenmiş işler, çalışma yaşamında kadınlar için engeller yaratmakta ve bu kalıpları korumaktadırlar. Kadınlar istihdamda fırsat eşitliği yaratmada başarılı olmak bakımından bu engellere karşı koymak durumundadırlar (Terzioğlu ve Taşkın, 2008; Eagly ve Carli, 2003: Uzun, 2005).

    Son 20-30 yıldır kadınların içinde yaşadıkları toplumlarda eskiye oranla daha aktif hale gelmelerine rağmen, özel ve toplumsal yaşamda olmaları gereken yerlerde olmadıklarını görülmektedir. Kadınların politik alanda önemli ölçüde aktif olduğu İskandinavya gibi toplumlarda cinsiyet ilişkileri ve buna bağlı olarak da sosyal ve ekonomik ilişkiler daha adil koşullarda sürdürülmektedir. Kadınlar için ekonomik fırsatlara erişimin iyileştirilmesi, hane halkındaki ve toplumdaki söz haklarının ve etkinliklerinin arttırılmasında önemli role sahiptir. Bu nedenlerden dolayı cinsiyet eşitliğini teşvik edecek ve kadınların liderlik rollerini güçlendirecek politik reformlara ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır (Eagly ve Carli, 2003: Şişman, 2007; Norris ve Inglehart, 2000).

    Tüm bu gelişmelerden yola çıkarak, kadınların her alanda güçlenmelerini sağlayabilmek amacıyla APÜS Derneği tarafından “Lider Kadın Eğitimleri” gerçekleştirmektedir. Bu eğitimler ile gecekondu bölgesinde yaşayan kadınlara, başta toplumsal cinsiyet olmak üzere yerel sorunların çözümünde liderlik yapabilecek bilgi ve beceriye sahip; bölgelerinde var olan sorunlar konusunda topluma önderlik yaparak kadınların kamusal ve sosyal alanlarda karar mekanizmalarında katılımcılığını arttıracak lider kadın yetiştirmek amaçlanmaktadır.

    YÖNTEM

  • 15 

     

    Lider kadın eğitimleri dernek ve işbirliği yapan bir kurum vasıtası ile gerçekleştirilmektedir. Dernek olarak APÜS DERNEĞİ; yaptığı ön ziyaretler ve gerekli yazışmalarla işbirliği yapacağı kurumlara teklifte bulunur. İşbirliği yapılan kurumlar; belediyeler, muhtarlıklar, il dernekler müdürlüğü, ilköğretim okulları vb’dir.

    Rol Dağılımları:

    APÜS DERNEĞİ yönetim kurulu; eğitmenlerle görüşmeler yaparak programın yürütülmesini ve organizasyonunu gerçekleştirmektedir. Eğitim programının oluşturularak dikey program dahilinde hazırlanıp çoğaltılması, katılımcılara dağıtılması, her eğitim öncesi yönetim kurulundan bir üyenin önderliğinde sınıf düzeninin sağlanması, gerekli araç-gerecin temini, eğitimcinin ulaşımı, ders notları ve fotokopi vb. görevleri dernek üstlenmektedir. Programın bitiminde verilecek katılım belgelerinin hazırlanması ve basımı da APÜS DERNEĞİ’a aittir.

    İşbirliği yapılan kurum; İşbirliğine girilen kurum aracılığı ile eğitimlerin halka duyurulması gerçekleştirilir. Eğitimlerin yapılacağı ortamın sağlanması, ihtiyaç duyulan konuların belirlenmesi ve yine ihtiyaç dahilinde katılımcıların ulaşımı da işbirliği yapılan kurum tarafından sağlanır. Katılımcıların kriterlere uygun olup olmadığı ve ilk iletişim listesini oluşturmak ve katılımcı sayısı tamamlandığında programın başlaması için dernekle sürekli irtibat halinde olmak işbirliği yapılan kurumun görevleridir.

    Programa kabul koşulları:

    Her kadının katılabilmesine açık olan programda, tek koşul eğitimlere eksiksiz katılabilmektir. İşbirliği yapılan kurumun belirlemiş olduğu sınırlar çerçevesinde, gecekondu yerleşimi olan, göçle oluşmuş (Mevlana, Doğanlar, Yunus Emre, Merkez, Çamkule, Zafer, Serintepe ve Birlik Mahalleleri vb) yerlerde ikamet eden; en az bir çocuk sahibi, bulunduğu mahallede en az 3 yıldır ikamet eden ve orada referans bir kişi olduğuna dair kişisel beyan veren, en az ilkokul mezunu olan kadınlar programa kabul edilerler.

    Programın Yürütülmesi:

    Lider kadın eğitimlerinde dersler, alanında uzman kişiler tarafından, interaktif eğitim yöntemleri kullanılarak ve yetişkin eğitimi teknikleri ile uygulanmaktadır. Eğitimler; 20 kişi ile sınırlandırılan katılımcı sayısı ile 10 iş günü öğleden sonraları iki saat ardışık olarak yapılır. Eğitimlerin sonunda katılımcılarla isteğe yönelik olarak bir sosyal program da gerçekleştirilir.

    Eğitimin Hedefleri:

    1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile ilgili konularda bilgi kazanması; toplumsal cinsiyet eşitliği, haklar (insan, kadın, üreme sağlığı), kadına yönelik şiddet ve baş etme, kadınların kullanacağı hukuksal süreçler, günlük yaşamda yaşanan bireysel ve yerel sorunlar (şiddet, adölesan gebelikler) ve bu sorunların çözümünde başvuru yapılabilecek kurumlar hakkında bilgi ve beceri sahibi olması,

    2. Eğitim almış lider kadınların günlük yaşamda karşılaşılan bireysel ve yerel sorunların çözümünde Topluma Dayalı Hizmet Modeline uygun yaklaşımla kadınları bilinçlendirme becerisi kazanması,

    3. Eğitim programını tamamlamış lider kadınların yaşadıkları yerlerdeki sivil toplum kuruluşlarına üye olmaları varsa “Kent Konseyi” çalışmalarına katılmalarının sağlanması,

    4. İşbirliği yapılan kuruluşlarda çalışan gönüllülerden oluşan bir grubun lider kadın programı hakkında bilgilendirilerek, eğitim almış olan lider kadınlara hizmet sunumunda destek olmalarının sağlanması,

    5. Mevzuat koşulları kapsamında eğitim almış olan lider kadınların “Toplum Gönüllüsü” olarak görev almalarının ve saha gözlemcisi aracılığı ile bölgesinde hizmetin sürdürülebilirliğini sağlanması, programın hedefleri arasındadır.

  • 16 

     

    BULGULAR VE YORUM

    Kadınların farkındalıklarını arttırmak üzere yılda iki kez APÜS DERNEĞİ tarafından organize edilerek yürütülen “Lider Kadın Eğitimleri” 4 kez düzenlenmiş olup, şu ana kadar 88 kadın katılmıştır (Tablo 1).

    Tablo 1 incelendiğinde; Lider kadın eğitimlerinin ağırlıklı olarak Bornova ilçesine bağlı bölgelerde gerçekleştirilmiş olduğu görülmektedir. Bu durum derneğin çalışma bölgesinin Bornova ilçesi olmasından kaynaklanmaktadır. Buna göre lider kadın eğitimleri programına katılmış olan kadınların %77.27’sinin Bornova’da yaşadığı görülmektedir (Tablo 1).

    Tablo 1: Lider kadın eğitimlerinin işbirliği yapılan kurum, eğitim bölgesi ve katılımcı sayılarına göre dağılımları

    Eğitim No Dernek ve işbirliği yapılan kurum Eğitim Bölgesi

    Katılımcı sayıları

    sayı %

    1 APÜS Derneği ve Bornova Belediyesi Altındağ, Bornova 25 28.40

    2 APÜS Derneği ve Bornova Belediyesi Altındağ, Bornova 20 22.73

    3 APÜS Derneği, EKAM ve Bornova Belediyesi Evka – 4, Bornova 23 26.14

    4 APÜS Derneği ve İzmir İl Dernekler Müdürlüğü İzmir 20 22.73

    Toplam eğitim almış olan lider kadın sayısı 88 100.00

    APÜS Derneği işbirliğine girdiği kuruma yaptığı ön ziyarette lider kadın eğitiminin tanıtımı yapmanın yanı sıra programın hitap edeceği hedef grubu tanımak amacıyla da görüşmeler yapar. Bu görüşme sonrası kurum, eğitim alacak kadınların en çok ihtiyaç duyduğu konuları belirler. Konular belirlendikten sonra program ve eğitimciler kesinleşir.

    Lider kadın eğitimlerinin ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği ve APÜS Derneğinin çalışma alanı olarak belirlemiş olduğu Bornova’nın gecekondu semtlerinde yaşayan kadınların profili, eğitim programını oluşturmak amacıyla yapılan gözlemlerde ve eğitimler sırasında katılımcılarla yapılan görüşmelerde de belirlenmiştir. Bu veriler bir sonraki eğitim programının oluşturulmasında da etkili olmuştur.

    Lider kadın eğitimlerine katılan kadınların %77.27’sinin Bornova’nın gecekondu semtlerinde yaşayan kadınlara ait genel veriler şöyledir: son yıllarda toplumdaki okuryazarlık ve eğitim alma oranının artmasına rağmen, derneğin çalışma bölgesinde (Bornova) kadın ve erkeğin eğitim fırsatlarından eşit olarak yararlanma açısından aralarındaki fark hala kapanmamıştır. Bu bölgelerin göç oranının fazla olması da etkileyen bir etmendir. Okur yazar olmayan kadın oranı (3099) erkeklerin (642) 4.8 katıdır. Aynı zamanda bu bölgede, 15 yaş üzeri kadınların büyük bir kısmı ilköğretim sonrası eğitime devam etmemektedir. Bornova’nın diğer mahallelerine oranla bu bölgelerde doğurganlık çok daha yüksektir. Bölgede üreme sağlığına ilişkin sorunlar ve kadına karşı şiddet yaygın, erken yaşta evlilikler ve adölesan gebeliklerin oranı yüksektir. Kentte kamu kurumlarında sunulan hizmetlere ulaşımda bilinçsizlik ve yetersizlik söz konusudur. Kente gelen kadınların ev içi alandan dışarıya çıkmalarıyla ilgili gelenek- kültür veya eğitim yetersizliği nedeniyle engelleri vardır. Kentin sunduğu sosyal ve kamusal hizmetlerden yararlanmakta güçlük yaşanmaktadırlar. Yine, kadınlar yerel yönetimlerde, karar mekanizmalarında yer almakta güçlük yaşamaktadırlar. Bu sorun da onların kendilerine ait problemleri iletmelerinde aksaklığa neden olmaktadır.

  • 17 

     

    Tablo 2: Lider kadın eğitimlerinde anlatılan konuların dağılımları

    Konular

    Eğitimlere göre katılan kadın sayısı 1.Lider Kadın

    eğitimi 2.Lider Kadın

    eğitimi 3.Lider Kadın

    eğitimi 4.Lider Kadın

    eğitimi Toplam (N:88)

    Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Kadınların Sivil Toplumdaki Yeri - - 20 31,7 23 36,6 20 31,7 63 71,6 Örgütlenme ve Önemi - - 20 100 - - - - 20 22,7 Bilgi Edinme Kanunu Dilekçe Yazma, CV Hazırlama 25 36,8 20 29,4 23 33,8 - - 68 77,2 Liderlik ve Sivil Toplum - - - - - - 20 100 20 22,7 STK’lar ve Kendilerini Değerlendirmeleri (SWOT Analiz) - - - - - - 20 100 20 22,7 Derneklerin Eğitim Sorumluluklarının Geliştirilmesi - - - - - - 20 100 20 22.7 Girişimcilik 25 55,5 20 45,5 - - - - 45 51.1 Temel Haklar (İnsan, hasta, çocuk, hayvan) - - - - - - 20 100 20 22.7 Ailenin Korunması 25 36,8 - - 23 33,8 20 29,4 68 77,2 Medya ve Kadın 25 28,4 20 22,7 23 26,2 20 22,7 88 100 Toplumsal Cinsiyet 25 28,4 20 22,7 23 26,2 20 22,7 88 100 Öfke Kontrolü - - 20 100 - - - - 20 22.7 Kadına Yönelik Şiddet Ekseninde Kadın Sığınma Evleri 25 28,4 20 22,7 23 26,2 20 22,7 88 100 Dünya’da ve Türkiye’de Üreme Sağlığı 25 28,4 20 22,7 23 26,2 20 22,7 88 100 Gereksiz İlaç Kullanımı 25 36,8 20 29,4 23 33,8 - - 68 77,2 Güvenli Gıda 25 36,8 20 29,4 23 33,8 - - 68 77,2 Toplum Beslenmesi 25 36,8 20 29,4 23 33,8 20 29.4 88 100 Aile Planlaması Yöntemleri 25 36,8 20 29,4 23 33,8 20 29.4 88 100 Doğuma Hazırlık Okulları 25 36,8 20 29,4 23 33,8 - - 68 77,2 Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Taciz ve Korunma 25 28,4 20 22,7 23 26,2 20 22,7 88 100 Kadına Yönelik Kanserler ve Erken Tanı 25 36,8 20 29,4 23 33,8 - - 68 77,2

    Lider kadın eğitiminde anlatılmamış olan konular Tablo 2’de “–“ olarak belirtilmiştir.

  •   18

    APÜS Derneği işbirliğine girdiği kurumlarla gerçekleştirdiği dört lider kadın eğitiminde anlatılan konular Tablo 2’de yer almaktadır. Tablo incelendiğinde; Lider kadın eğitimlerine katılan kadınların tamamının (%100); “Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Taciz ve Korunma”, “Aile Planlaması Yöntemleri”,”Dünya'da ve Türkiye'de Üreme Sağlığı”, “Toplum Beslenmesi” ve “Medya Kadın” konularında eğitim talep ettikleri ve bu eğitimleri aldıkları saptanmıştır (Tablo 2).

    Tüm bu bulguların sonucunda; Lider Kadın Eğitimleri programının konuları ihtiyaca göre değerlendirildiğinde şu şekilde belirlenmektedir. “Lider Kadın Eğitimleri” kapsamında üreme sağlığına ilişkin sorunların ve erken evlilikler ile adölesan gebeliklerin önlenmesi için “Üreme hakları kapsamında insan, kadın, engelli üreme hakları, Basında ve medyada kadının görünüş biçimleri” konularına yer verilmektedir. Eğitimin önemi vurgulanarak, ilköğretim sonrasında erkek çocuklara sağlanan eğitim hakkının kız çocuklara da sağlanarak, mahallede kızların da örgün eğitime devam etmelerinin sağlanması hakkında bilinç oluşturulması için “Dünya’da ve Türkiye’de Nüfus, Üreme Sağlığı Politikalarının kadının statüsüne etkisi, Toplumsal Cinsiyet, İnsan, Kadın, Engelli üreme hakları” konularına vurgu yapılmaktadır. Gecekondu bölgelerinde yaşayan kadınların sosyal, kültürel ve sağlık hizmetlerine ulaşımında bilinci arttırmak için ve kentin sunduğu hizmetlere ulaşımı sağlamak amacıyla bilinç oluşturmada; eğitim programında Şehrimizi tanıyalım gezisi yer almaktadır. “Yerel yönetimler ve kadına yönelik faaliyetleri ile Doğum ve, ölümler ile ilgili işlemler” konuları anlatılarak bu alandaki gereken farkındalığın yaratılması hedeflenmektedir. Bölgede yaşayan kadınların, kentin sunduğu sosyal ve kamusal hizmetlerden yararlanabilmeleri amacıyla “Kamu Kurumlarının Kullanılmasına Yönelik Dilekçe Yazma” konulu uygulamalı ders yapılmaktadır. Eğitim programında “Kamu Kurumlarının kullanılması-Kentsel hizmet birimlerinin yerinde tanıtılması” ve gecekondu bölgesinde yaşayan kadınların kentte yaşadıkları yabancılık problemini en aza indirmek için yaşadıkları sorunlara yönelik yardım ve destek alabilecekleri kaynaklara ulaşabilmeleri amacıyla Adliye, Nüfus Müdürlüğü, Tapu Müdürlüğü, Vergi Dairesi ve Karakol ziyareti planlanmaktadır. Ayrıca, kadına karşı şiddet ile baş etmede, kadınların kendilerini güçlendirmelerine yönelik konular ile kadınların kendileri ya da çevrelerindeki kadınların şiddetle karşılaşmaları durumlarında başvurabilecekleri kurum-kuruluş ve hukuksal süreçler konusunda bilinç kazandırılmaktadır.

    TARTIŞMA ve SONUÇ

    Kadınlara ilişkin önem arz eden sağlık sorunlarına, üreme sağlığı ve aile planlaması alanlarında daha fazla karşılaşılmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği de sağlık alanında kadının en çok üreme sağlığını etkilemektedir. Ancak kadın sağlığı; duygusal, sosyal ve fiziksel iyiliği kapsamakta ve biyolojik, sosyal, siyasal ve ekonomik koşullar tarafından belirlenmektedir. Kadın sağlığı, aile ve toplumdan kaynaklanan psiko-sosyal ve toplumsal etkenler, kadının bireysel sağlık durumu, kadının üremedeki rolü ve sağlık hizmetlerine erişilebilirliği gibi çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Toplulukların sağlığın teşviki ve geliştirilmesi alanındaki kapasitesinin arttırılması için uygulamalı eğitim, liderlik eğitimi ve kaynaklara erişime ihtiyaç vardır. Kadınların özellikle de yoksul ve kırsal/gecekondu bölgelerinde yaşayan kadınların “görünmeyen liderlikleriyle” aileyi ve çevrelerini ayakta tutma ve hem kendileri hem de aileleri ve çevreleri için yaşamı yeniden üretme konusunda inanılmaz yaratıcılık ve çabaları vardır. Ancak, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi ülkemizde de özellikle kadınların bu çabaları ve toplumsal yaşamdaki katkıları bilinçli olarak göz ardı edilmektedir. Üstelik toplumu bir arada tutan kadınların kendileri de çoğunlukla bu liderliklerinin farkında değillerdir (Şimşek, 2011; T.C. Ulusal Eylem Planı, 2008; Şişman, 2007).

    Öte yandan, kendi yaşamlarını ve mahallelerini/toplumlarını dönüştürmeye yarayacak, hayat deneyimlerinden kaynaklanan uzmanlık, potansiyel ve liderlik becerilerine rağmen kadınlar, ekonomik kaynaklara sınırlı ulaşırlar ve sosyal, politik ve ekonomik karar verme süreçlerinin dışında bırakılırlar. Bu da kadının güçlendirilmesinin salt ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda politik olduğunun bir göstergesidir. Kadınların yaşamlarını etkileyen kararları etkileyebilmesi ise ancak politik katılım ve temsille mümkündür. Kadınların politik katılımı ev içinden mahalleye, yerele ve ulusala uzanan çok çeşitli düzeylerde gerçekleşir ve her düzeydeki katılımı bir sonrakini daha da güçlendirecektir. Bu nedenle, kadınların öncelikle yerel düzeyde kendi öncelikleri etrafından örgütlenmelerini kolaylaştıracak yaklaşım ve çabalara ihtiyaç vardır. Çünkü kadınlar, ancak kendi bağımsız kuruluşlarıyla ve kendi aralarındaki iletişimi güçlendirerek önceliklerini yerel gündeme getirebilirler (Şişman, 2007; Eagly and Carli,2003).

  •   19

    Topluma yarar sağlayan, kendi kendine yetebilen, akran eğitimi yolu ile çevresindeki kadınlara bilgilerini paylaşan, onlara yol göstericik yapan, sorumluluk ve kararlılık ile çevresindeki kadınları pozitif bir şekilde etkileyen kadınlar yetiştirmek amacıyla gerçekleştirilen “Lider Kadın Eğitimleri’nde farkındalıklarını arttırmak amacıyla daha birçok kadına ulaşmak planlanmaktadır. Böylece kadının, geleneksel annelik ve ev kadınlığı rollerinin dışında; erkeklerle eşit koşullarda eğitime katılma, bir meslek sahibi olma, ekonomik bağımsızlığını ve karar verme hakkını elde ederek toplum içinde güçlenmesi sağlanacaktır. Kadının giderek güçlenmesi ise onun hem aile içerisinde hem de toplumsal alanda daha fazla liderlik davranışı göstermesine neden olacaktır. Bu anlamda, kadın ve toplum ile ilgilenen tüm sivil toplum kuruluşlarının ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim programları düzenleyerek “lider kadınlar” yetiştirmek adına önemli sorumluluklar düşmektedir (Terzioğlu ve Taşkın, 2008; Eagly and Carli,2003).

    KAYNAKÇA

    Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Raporu (1995). Pekin: Yeni Milenyum Sözleşmesi : Pekin Deklarasyonu ve Aksiyon Platformu, 4/15 Eylül.

    Dünya Kalkınma Raporu (2012). Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kalkınma.Dünya Bankası(www.worldbank.org/,(04.04.2012).

    Eagly, A.H. and Carli, L.L.(2003). The female leadership advantage: An evaluation of the evidence,The Leadership Quarterly, (14) 807–884.

    Norris, P. And Inglehart, R.(2000). Cultural barriers to women’s leadership:a worldwide comparison.quebec city. International Political Science Association World Congress, 8/7

    Şimşek, H.(2011).Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın üreme sağlığına etkisi: Türkiye örneği 2011. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Dergisi, 25(29):119 – 126.

    Şişman, Z. (2007). Çeviri: Seçenekler Yaratmak: kadınlar için liderlik eğitimi el kitabı.İstanbul: Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) Yayınları.