DOĞANKENT SAĞLIK OCAĞI BELDESİNDE YAŞAYAN 0–59 AYLIK ... · Kabakulak seropozitifliği ise...
Transcript of DOĞANKENT SAĞLIK OCAĞI BELDESİNDE YAŞAYAN 0–59 AYLIK ... · Kabakulak seropozitifliği ise...
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANA BİLİM DALI
DOĞANKENT SAĞLIK OCAĞI BELDESİNDE
YAŞAYAN 0–59 AYLIK ÇOCUKLARDA
KIZAMIKÇIK VE KABAKULAK
SEROPREVALANSI
Dr. Ayşe Berrin YAPICIOĞLU
Uzmanlık Tezi
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Necdet AYTAÇ
ADANA–2006
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
HALK SAĞLIĞI ANA BİLİM DALI
DOĞANKENT SAĞLIK OCAĞI BELDESİNDE
YAŞAYAN 0–59 AYLIK ÇOCUKLARDA
KIZAMIKÇIK VE KABAKULAK
SEROPREVALANSI
Dr. Ayşe Berrin YAPICIOĞLU
Uzmanlık Tezi
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Necdet AYTAÇ
TF2004LTP3
ADANA–2006
I
TEŞEKKÜR
Yapmış olduğum ve henüz tamamladığım uzmanlık tezinde tez yöneticisi olarak
yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm, bu sayede kendisiyle daha fazla çalışma şansına
eriştiğim başta Sayın Prof. Dr. Necdet AYTAÇ’a, uzmanlık eğitimim süresi boyunca
desteğini hiç esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Muhsin AKBABA’ya ve tezin yazımı
süresince ilgi ve desteğini gördüğüm Doç. Dr. Hacer YAPICIOĞLU YILDIZDAŞ’a
teşekkür ederim.
Dr Ayşe Berrin YAPICIOĞLU
Bu tez Çukurova Üniversitesi Araştırma Proje Fonu Tarafından TF2003LTP4
No’lu proje ile desteklenmiştir.
II
İÇİNDEKİLER SAYFA
NO
TEŞEKKÜR I
İÇİNDEKİLER II
TABLO LİSTESİ VII
ŞEKİL LİSTESİ X
KISALTMALAR X
ÖZET ve ANAHTAR SÖZCÜKLER XI
ABSTRACT-KEYWORDS XII
I. GİRİŞ ve AMAÇ 1
II. GENEL BİLGİLER 2
2.1. KIZAMIKÇIK 2
2.1.1. Tarihçe 2
2.1.2. Etken 3
2.1.3. Epidemiyoloji 3
2.1.4. Patogenez ve patoloji 4
2.1.4.1. Kazanılmış kızamıkçık 4
2.1.4.2. Konjenital kızamıkçık 4
2.1.5. Klinik belirtiler 5
2.1.5.1. Kazanılmış kızamıkçık 5
2.1.5.2. Konjenital kızamıkçık 6
2.1.6. Komplikasyonlar 7
2.1.7. Tanı 7
2.1.7.1. Kazanılmış kızamıkçık 7
2.1.7.2. Konjenital kızamıkçık 8
2.1.8. Tedavi 8
2.1.9. Prognoz 8
2.1.9.1. Kazanılmış kızamıkçık 8
2.1.9.2. Konjenital kızamıkçık 9
2.1.10. Reenfeksiyon 9
2.1.11. Korunma 9
III
2.1.11.1. İzolasyon ve karantina 9
2.1.11.2. Pasif bağışıklık 10
2.1.11.3. Aktif bağışıklık 10
2.1.12. Kızamıkçık aşıları 10
2.1.12.1. Aşının yan etkileri 11
2.1.12.2. Aşılama endikasyonları 11
2.1.12.3. Aşının kontrendikasyonları 12
2.1.13. Çeşitli ülkelerde kızamıkçık seroprevalansı 13
2.2. KABAKULAK 15
2.1.2. Tarihçe 15
2.2.2. Etken 16
2.2.3. Epidemiyoloji 16
2.2.4. Patoloji ve Patogenez 17
2.2.5. Klinik Belirtiler 18
2.2.5.1. Doğum Sonrası Edinilmiş Kabakulak 19
2.2.5.2. Gebelikte Kabakulak Enfeksiyonu 21
2.2.6 Tanı 22
2.2.7. Tedavi 22
2.2.8. Prognoz 22
2.2.9. Reenfeksiyon 23
2.2.10. Korunma 23
2.2.10.1. İzolasyon ve Karantina 23
2.2.10.2. Pasif korunma 23
2.2.10.3. Aktif Bağışıklık 23
2.2.11. Kabakulak Aşıları 23
2.1.11.1. Aşının yan etkileri 24
2.1.11.2. Aşılama endikasyonları 24
2.1.11.3. Aşının kontrendikasyonları 24
2.2.12. Çeşitli Ülkelerde Kabakulak Seroepidemiyolojisi 25
III. GEREÇ ve YÖNTEM 29
3.1. Araştırma Bölgesi 29
3.2. Araştırmanın Tipi 31
IV
3.3. Örnek Seçimi 31
3.3.1. Evren 31
3.3.2. Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçilmesi 31
3.4. Araştırmanın Değişkenleri 33
3.4.1. Kızamıkçık İçin Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler 33
3.4.2. Kabakulak İçin Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler 34
3.5. Araştırmada Kullanılan Terimler ve Tanımlar 34
3.6. Araştırmada Kullanılan Araç ve Gereçler 34
3.7. Araştırmanın Uygulanması 35
3.8. Araştırmada Kullanılan Laboratuar Yöntemleri 36
3.9. Verilerin Analizi 36
3.10. Araştırmanın Süresi 37
3.11. Araştırmanın Bütçesi 37
IV. BULGULAR 38
4.1. Sosyodemografik Özellikler 38
4.1.1. Çocukların Sosyodemografik Özellikleri 38
4.1.1.1. Çocukların Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Dağılımları 38
4.1.2. Anne ve Babalara Ait Tanımlayıcı Özellikler 40
4.1.2.1. Annelere Ait Tanımlayıcı Özellikler 40
4.1.2.2. Babalara Ait Tanımlayıcı Özellikler 41
4.1.3. Aile Yapısına Ait Tanımlayıcı Özellikler 42
4.2. Kızamıkçık Antikor Durumu ve Bunu Etkileyen Faktörler 44
4.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı 44
4.2.2. Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı 45
4.2.3. Yaş grupları ve Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 46
4.2.4. Çocuklarda Kızamıkçık Geçirme Öyküsü ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
46
4.2.5. Annelerin Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 47
4.2.6. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 47
4.2.7. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 48
4.2.8. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 48
4.2.9. Ailede Kızamıkçık Öyküsü ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı 48
4.2.10. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı 49
V
4.2.11. Hanede Yaşayan 0–6 Yaş Çocuk Sayısı ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
49
4.2.12. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
50
4.2.13. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
50
4.2.14. Hanede Okula Giden Kişi Durumu ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
51
4.2.15. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
51
4.2.16. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
52
4.3. Kabakulak Antikor Durumu Ve Bunu Etkileyen Faktörler 52
4.3.1. Yaş Gruplarına Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı 53
4.3.2. Cinsiyete Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı 54
4.3.3.Yaş grupları ve Cinsiyete Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 54
4.3.4. Çocukların Kabakulak Geçirme Öyküsü ve Kabakulak Antikor Dağılımı
55
4.3.5. Annelerin Eğitimi Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 55
4.3.6. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 56
4.3.7. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 56
4.3.8. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 57
4.3.9. Ailede Kabakulak Öyküsü ve Kabakulak Antikor Dağılımı 57
4.3.10. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı ve Kabakulak Antikor Dağılımı 57
4.3.11. Hanede Yaşayan 0–6 Yaş Çocuk Sayısı ve Kabakulak Antikor Dağılımı
58
4.3.12. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu ve Kabakulak Antikor Dağılımı
58
4.3.13. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı ve Kabakulak Antikor Dağılımı
59
4.3.14. Hanede Okula Giden Kişi Durumu ve Kabakulak Antikor Dağılımı
59
4.3.15. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
59
4.3.16. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
60
V. TARTIŞMA 61
5.1. Sosyodemografik Özellikler 61
5.2. Kızamıkçık Antikor Durumu ve Bunu Etkileyen Faktörler 63
5.3. Kabakulak Antikor Durumu Ve Bunu Etkileyen Faktörler 67
VI. SONUÇ ve ÖNERİLER 71
VI
VII. KAYNAKLAR 74
VIII. EKLER 83
EK 1.Soru Kağıdı 83
EK 2. Rubella IgG ELISA DSL–05–10-RBG Çalışma Kılavuzu 85
EK 3. Mumps IgG ELISA DSL–05–10-MUGi Çalışma Kılavuzu 89
IX. ÖZGEÇMİŞ 94
VII
TABLO LİSTESİ SAYFA
NO
Tablo 1. CRS’nun Klasik Bulguları 6
Tablo 2. Ülkemizde Çocuk Yaş Gruplarında Yapılan Kızamıkçık Duyarlılık Çalışmaları
15
Tablo 3. Kabakulak Enfeksiyonunun Yaygın Klinik Özelliklerinin Sıklığı
18
Tablo 4. Bazı Ülkelerde Aşılama Öncesi Ve Sonrası Kabakulak İnsidansı
27
Tablo 5. Ülkemizde Çocuk Yaş Gruplarında Yapılan Duyarlılık Çalışmaları
28
Tablo 6. Doğankent Beldesinin 2003 Yılına Ait Demografik Ölçütleri 31
Tablo 7. Doğankent Sağlık Ocağı Bölgesi’nde Bulunan 0–59 Aylık Evrenin Ve Örnekleme Seçilen Çocukların Yaş Grupları Ve Cinsiyete Göre Dağılımları
33
Tablo 8 Çocukların Yaş Grubu Ve Cinsiyete Göre Dağılımları 38
Tablo 9. Çocuklara Ait Bazı Tanımlayıcı Özellikler 39
Tablo 10. Çocukların Vücut Ağırlığı Ve Boy Uzunluğu Persentillerine Göre Dağılımı
40
Tablo 11. Çocukların Annelerine Ait Tanımlayıcı Özellikler 41
Tablo 12. Çocukların Babalarına Ait Tanımlayıcı Özellikler 42
Tablo 13. Aile Yapısına Ait Özellikler 43
Tablo 14. Çocuklarda Kızamıkçık Antikor Durumu 44
Tablo 15. Yaş Gruplarına Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı 44
Tablo 16. Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı 45
Tablo 17. Yaş Grupları Ve Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı 46
Tablo 18. Çocuklarda Kızamıkçık Geçirme Öyküsü Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
46
Tablo 19. Annelerin Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
46
Tablo 20. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
46
Tablo 21. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
47
Tablo 22. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
47
Tablo 23. Ailede Kızamıkçık Geçirme Öyküsü Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
49
VIII
Tablo 24. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı 49
Tablo 25. Hanede Yaşayan 0–6 Çocuk Sayısı Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
50
Tablo 26. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
50
Tablo 27. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
51
Tablo 28. Hanede Okula Giden Kişi Durumu Ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
51
Tablo 29. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
52
Tablo 30. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
52
Tablo 31. Çocuklarda Kabakulak Antikor Durumu 52
Tablo 32. Yaş Gruplarına Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı 53
Tablo 33. Cinsiyete Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı 54
Tablo 34. Yaş Grupları Ve Cinsiyete Göre Kabakulak Antikor Dağılımı 54
Tablo 35. Çocuklarda Kabakulak Geçirme Öyküsü Ve Kabakulak Antikor Dağılımı
55
Tablo 36. Annelerin Eğitim Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
55
Tablo 37. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
56
Tablo 38. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kabakulak Antikor Durumu 56
Tablo 39. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
56
Tablo 40. Ailede Kabakulak Geçirme Öyküsü Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
57
Tablo 41. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı Ve Kabakulak Antikor Dağılımı 57
Tablo 42. Hanede Yaşayan 0–6 Yaş Çocuk Sayısı Ve Kabakulak Antikor Dağılımı
58
Tablo 43. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu Ve Kabakulak Antikor Dağılımı
58
Tablo 44. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı Ve Kabakulak Antikor Dağılımı
59
Tablo 45. Hanede Okula Giden Kişi Durumu Ve Kabakulak Antikor Dağılımı
59
Tablo 46. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
60
Tablo 47. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
60
IX
ŞEKİL LİSTESİ SAYFA
NO
Şekil-1. Doğankent Sağlık Ocağı Bölgesi Nüfus Piramidi 30
Şekil-2. Yaş Gruplarına Göre Kızamıkçık Seropozitifliği 45
Şekil-3. Yaş Gruplarına Göre Kabakulak Seropozitifliği 53
X
KISALTMALAR yy yüzyıl
ABD Amerika Birleşik Devletleri
CRS Konjenital kızamıkçık sendromu
nm nanometre
IUBG İntra uterin büyüme geriliği
BOS Boyun omur ilik sıvısı
NA Nötralizan antikor
CF Kompleman fiksasyon
HI Hemaglütinasyon inhibisyon
ELISA Enzim immün assay
PFU Plak yapıcı ünite
MMR Kızamık, kabakulak, kızamıkçık
WHO Dünya Sağlık Örgütü
S Soluble
SED Sosyo ekonomik durum
RT-PCR Revers revers transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu
MR Kabakulak, kızamıkçık
ACIP Advisory Comittee on İmmünization Practices
HIV Human immün deficiency virus
km Kilometre
Ç.Ü.T.F. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
OYD Okur yazar değil
OY Okur yazar
TNSA Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
DİE Devlet İstatistik Enstitüsü
BCG Verem aşısı
XI
ÖZET ve ANAHTAR KELİMELER
Doğankent Sağlık Ocağı Beldesinde Yaşayan 0–59 Aylık Çocuklarda Kızamıkçık
ve Kabakulak Seroprevalansı Kızamıkçık ve kabakulak başlıca çocukluk çağı enfeksiyonları olup her ikisinin de prognozu çocuklarda iyidir. Kızamıkçığın gebeliğin erken döneminde geçirildiğinde konjenital kızamıkçık sendromuna yol açabilme özelliği hastalığı önemli hale getirirken, kabakulak puberteden sonra geçirildiğinde çeşitli komplikasyonlara neden olmaktadır. Bu çalışmanın amacı sosyoekonomik düzeyi düşük bireylerin yaşadığı Doğankent Sağlık Ocağı Beldesindeki kızamıkçık ve kabakulak aşıları ile aşılanmamış 0–59 aylık çocuklarda kızamıkçık ve kabakulak seroprevalansını belirlemektir. Çalışma kesitsel tipte olup 0–59 aylık 331 çocukta yapılmıştır. Serumlar ELISA ile çalışılmış, verilerin analizinde SPSS ver 10.0, Epi-Info 3.5 paket programları kullanılmıştır.
Kızamıkçık seropozitifliği %17.5, kabakulak seropozitifliği %35.3 idi. Kızamıkçık seropozitifliği 48-59 aylık çocuklarda, okul eğitimi almamış ebeveyn çocuklarında, hanesinde okula giden kişi olan çocuklarda anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Kabakulak seropozitifliği ise yaş ve cinsiyet dağılımına göre sadece 23–35 aylık erkek çocuklarda, babaları sürekli işve/veya gelir sahibi olmayan çocuklarda anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Cinsiyet, çocuğun ya da hanede yaşayanların kızamıkçık ya da kabakulak geçirme öyküsü durumu, hanede yaşayan toplam kişi sayısı, hanede yaşayan 0–6 yaş kişi sayısı, hanede 7–14 yaş kişi olup olmaması ve ≥15 yaş kişi sayısı, çocuğun boy ve kilosu ile kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği arasında fark yoktu (p>0.05). Asemptomatik enfeksiyon oranı kızamıkçık için %98.3, kabakulak için %83.8 idi.
Sonuç olarak, Sağlık Bakanlığı kızamıkçık ve kabakulak aşılarını henüz 2006 yılında ulusal aşılama programına sokmuştur. Bu programa göre 1 ve 7 yaşındaki çocuklar kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşısı ile aşılanacaktır. Bizim çalışmamızda 0–59 aylık çocuklarda kızamıkçık ve kabakulak seropozitifliği düşük orandadır. 2005 yılından önce doğan çocuklar iki doz aşı ile aşılanmalı ve yeni program bu çocuklar için planlanmalıdır.
Anahtar kelimeler: Çocuk, kabakulak, kızamıkçık, seroprevalans
XII
ABSTRACT-KEYWORDS Rubella and mummps seroprevalence in 0–59 months age of children in Doğankent
Health Center Rural Area
Rubella and mumps are the most frequent infectious diseases of childhood, with good prognosis. Whereas mumps can cause a few complication after adolesent age, the most important complication of rubella is congenital rubella. In this study we aimed to determine the rubella and mumps seroprevalence in 0-59 months aged children in Doğankent Health Center Rural Area where people with low socioeconomic status live. These children were not vaccinated with rubella and mumps. The study was a cross sectional study and 331 children were included. ELISA was used for serum study and istatistical analysis was performed by SPSS version 10.0, Epi-Info 3.5 programme. Rubella and mumps seropositivity were 17.5 % and 35.3 %, respectively. Rubella seropositivity was significantly higher in 48–59 months aged children, children whose parents were not educated and children who have siblings educated in school (p< 0.05). 48.9 % of the children was male. Mumps seropositivity was higher in 23–35 months aged male group and in children whose fathers have no job (p< 0.05). There was no statistically significant difference between seropositivity of both diseases and gender, mumps and rubella anamnesis of the child or any relative in house, number of household, number of 0–6 years old children, presence of 7–14 years old age adolesencent, number of ≥ 15 years of age person in household and weight and height of the child (p> 0.05). Asymptomatic infection for rubella and mumps was 98.3 % and 83.8 %, respectively. In conclusion, the Health Ministery of Turkey has just included rubella and mumps vaccine in National Immunisation Programme in 2006. To this programme, 1 and 7 years of aged children should be vaccinated against measles mumps, and rubella. So, the children born before 2005 will gain this vaccination once. The seropositivity in our population shows that both rubella and mumps are low in children aged 0–59 months. So most of these children born before 2005 should be vaccinated twice and a new programme should be planned for these children.
Keywords: Child, mumps, rubella, seroprevalence
1
GİRİŞ ve AMAÇ
Kızamıkçık (Alman ya da 3 günlük kızamık) çocukluk çağının akut, yaygın viral
enfeksiyonu olup orta şiddette konstitüsyenel semptomlar, kızamık ve kızıl benzeri
döküntü ve suboksipital, retroauriküler, arka servikal lenf nodlarında büyüme ile
karekterizedir. Olguların %25-60’ı subklinik enfeksiyonlardır. Hastalık iyi huylu olup
gebeliğin erken döneminde geçirildiğinde konjenital kızamıkçık sendromuna yol
açabilme özelliği hastalığı önemli hale getirmektedir.
Kabakulak başlıca okul çağı çocukları ve adelosanların akut, yaygın viral
enfeksiyonudur. Hastalığın başlıca bulgusu tükürük bezlerinde nonsüpüratif şişlik ve
hassasiyet olup çoğu vakada bir ya da iki parotis bezi tutulur. Hastalık iyi huylu olup
kendi kendisini sınırlar. Olguların 1/3’ü subklinik enfeksiyondur. Menenjit ve
epididimiorşit hastalığın diğer iki önemli bulgusu olup karakteristik olarak puberteden
sonra kabakulak geçiren kişilerde daha sık görülür ve tükürük bezi tutulumundan önde
gelir.
Enfeksiyon hastalıklarından korunmada en etkili yol düzenli aşılama
programlarının uygulanmasıdır. Gelişmiş ülkelerde uygulanan aşılama programları ile
her iki hastalığın da görülme sıklığı azalmıştır.
Bu çalışmanın amacı 0–59 aylık çocuklarda kızamıkçık ve kabakulak
seroprevalansını ve buna etki eden faktörleri belirlemektir.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1 KIZAMIKÇIK
2.1.1 Tarihçe
Kızamıkçık (Rubella, Alman kızamığı, 3 günlük kızamık, 3. hastalık) Arap
doktorlarca kızamığın bir çeşidi olarak Al-hamikah olarak isimlendirilmiş iken 18
yüzyıl (yy) ortalarında Bergen ve Orlow, Rötheln adı altında hastalığın klinik
özelliklerini tanımlanmışlardır. Hastalık 19.yy ortalarına dek Alman Kızamığı olarak
bilinmiş, 1841’de İngiliz doktorlarca Little Red, 1866’da ise İskoçya’lı Doktor Veale
tarafından Rubella olarak adlandırmıştır(1).
Kızamıkçık 19. yy sonlarına kadar orta şiddetli kızamık ya da kızamık ve kızılın
kombinasyonu olarak bilinmekteyken 1881’de Londra Ulusal Tıp Kongresinde bu
hastalığın kızamık ve kızıldan farklı bir hastalık olduğu onaylanmıştır(1).
Kızamıkçık 1941’e dek çocukluk çağının önemsiz bir hastalığı olarak
bilinmekteyken 1941’de Gregg, 1940’da Avustralya’da gebeliklerinin ilk döneminde
kızamıkçığa maruz kalan annelerden doğan bir grup bebekte konjenital katarakt tarif
etmiştir. 1944’de Hope-Simpson gebelik sırasında geçirilen kızamıkçık enfeksiyonu
sonucu konjenital kalp defektlerinin meydana geldiğini bildirmiş, ilerleyen 10 yılda
yapılan çalışmalar ise gebelik sırasında geçirilen kızamıkçık enfeksiyonunun fetusta
konjenital katarakt ve kalp defektlerinin yanısıra sağırlık, zeka geriliği ve mikrosefali de
oluşturduğunu ortaya koymuştur(1-2).
1914’de Hess enfeksiyonun viral doğasını maymunlarda yaptığı çalışmalarda
göstermiş, 1938’de Hiro ve Tasaka hastaların burun yıkantı sularını filtre ederek
insanların deri altına enjekte etmiş ve kişilerde kızamıkçık oluşturmuşlardır. 1942’de
Habel insanlardan aldığı burun yıkantı sularını ve kanları maymunlara ekerek hastalığı
maymunlarda oluşturmuştur. 1949’da Anderson, 1953’de Krugman ve arkadaşları Hiro
ve Tasaka’nın bulgularını desteklemiştir. 1953’de Krugman, 1954’de Krugman ve Ward
virüsun döküntüden 2 gün önce ve döküntünün ilk günü kanda bulunduğunu ve
kızamıkcığın döküntüsüz de meydana gelebileceğini kanıtlamış; 1962’de Weller-Neva
ve Parkman ve ark’ı etkeni ilk kez hücre kültürlerinde izole etmişlerdir(1,3).
3
1969’da Meyer ve arkadaşları tarafından ördek embriyo kültüründen geliştirilen
HPV77DE5 türü canlı zayıflatılmış kızamıkçık aşısı Amerika Birleşik Devletlerinde
(ABD) lisans almıştır. Bunu Cendehill aşısı takip etmiş ve sonunda Plotkin’in insan
embriyonik fibroblast kültüründen elde ettiği RA 27/3 türü aşısına 1979’da ABD’de
lisans verilmiştir. Bu aşıların kullanımının artması sonucu kızamıkçık ve konjenital
kızamıkçık sendromu (CRS) insidansında belirgin azalma meydana gelmiştir(3,4).
2.1.2. Etken
Kızamıkçık virüsü Togavirus sınıfında, ortalama 70 nanometre (nm) çapında
nükleokapsidi olan kübikal simetrili, tek sarmallı, zarflı RNA virusudür. Rubivirus
genusunun tek üyesidir. Virusun tek bir serotipi vardır Diğer Togaviruslardan farklı
olarak vektör aracılığı ile değil solunum yolu ile bulaşır. Virus ikisi zarfta (E1 ve E2),
biri çekirdekte (C) olmak üzere 3 farklı protein içerir. E1 proteini nötralizan ve
hemaglütinasyon özelliği olan bir glikoproteindir. (5-6-7).
Virus etkisini tripsin, formalin, ultraviole, düşük ve yüksek pH değerlerinde ve
amantatinle muamele sonucu kaybederken, soğuğa dayanıklıdır; +4 oC’de etkisini
24 saat korurken, +56oC’de etkisini 30 dakika içerisinde kaybeder(2,8).
Kızamıkçık virusu insan amniyon ve tiroid hücreleri, tavşan kornea ve böbrek
hücreleri ile maymun böbrek hücrelerinden hazırlanmış doku kültürlerinde üretilebilir(2).
2.1.3. Epidemiyoloji
İnsanlar bilinen tek doğal konak olup bazı laboratuvar hayvanlarında da
üretilebilir. Kızamıkçık yakın temas sonucu enfekte bireylerin solunum
sekresyonlarından damlacıklar yolu ile ya da enfekte gebeden fetusa transplasental yolla
bulaşır. Dünya çapında yaygın bir hastalık olup her iki cinste eşit sıklıkta görülür.
Hastalık her mevsimde görülmesine rağmen ilkbahar aylarında daha sıktır. Aşılanmamış
toplumlarda başlıca okul çağı çocuklarının hastalığı olup 5–9 yaşlarda pik yapar.
Aşılanmamış toplumlardaki erişkinlerin %10-20’si kızamıkçığa karşı duyarlıdır. Aşılı
toplumlarda ise hastalığın sık görüldüğü yaş genç erişkinlere doğru kaymıştır.
Kızamıkçık, aşısının kullanıma girmesinden önce 6–10 yıl ara ile epidemiler, 10–30 yıl
ara ile pandemiler yapmaktaydı. ABD’de 1962–64 epidemisinde 12.5 milyon
kızamıkçık olgusu ve 20.000 CRS’lu bebek rapor edilmiştir. Kızamıkçık epidemilerine
aşılanmamış toplumlarda ve aşılanmış toplumlarda kışla, okul, hapishane, kreş, hastane
gibi toplu yaşanılan yerlerde rastlanmaktadır(1,3,6,7,9,10).
4
Kızamıkçık bulaşıcı bir hastalık olmasına rağmen, bulaşıcılığı kızamıktan daha
düşüktür: Aşılama öncesi dönemde erişkinlerin %98’i kızamığa karşı bağışık iken bu
oran kızamıkçık için %80-90’dır. Aile içi bulaş %50–60 iken, kapalı toplumlarda
enfeksiyon %100 bulaşıcı olabilir(1,6,10).
2.1.4. Patogenez ve Patoloji
2.1.4.1. Kazanılmış kızamıkçık
Duyarlı kişiye üst solunum yolu mukozasından enfekte damlacıklar ile giren
virüs, üst solunum yollarında asemptomatik olarak çoğaldıktan sonra yerel lenf
düğümleri aracılığı ile kan dolaşımına katılır. En bulaşıcı dönem döküntülerin olduğu
dönem olmasına rağmen, döküntülerin başlangıcından 10 gün önce ve 15 gün sonraya
kadar virusun solunum sekresyonları ile yayılımı devam eder. Subklinik hastalar da aynı
şekilde virusu yayarlar. Semptomların başlangıcından bir hafta kadar önce virüs
hastaların lökositlerinde saptanabilir. Primer ve sekonder viremi evresi vardır. Primer
viremi döküntülerin görülmesinden bir hafta önce başlar ve döküntüler kayboluncaya
kadar devam eder. Ortalama 18 gün (2–3 hafta) olan ve döküntülerin ortaya çıkması ile
sonuçlanan inkübasyon peryodu hakkında geniş bir bilgi yoktur. Döküntü antijen-
antikor kompleksinin inflamatuar etkisi ile kapiller endotelinde meydana gelen hasar
sonucu oluşur. Döküntülerle birlikte serumda spesifik antikorlar ve dolaşan immün
kompleksler belirir. Virüs kızamıkçıklı kişilerin lenfositlerinde ve eklem sinoviyal
hücrelerinde tespit edilebilir(5,6,9).
Komplikasyonsuz edinilmiş kızamıkçık olgularında dikkati çekecek patolojik bir
durum yoktur. Oksipital, arka servikal ve arka auriküler lenf bezi büyümesi, trombosit
sayısında hafif azalma, münferit bir dalak büyümesi vardır. Enfeksiyon sırasında gelişen
ensefalitte ise hafif perivasküler infiltrasyon gelişebildiği gibi ağır nonspesifik nöron
dejenerasyonu da oluşabilir(2).
2.1.4.2. Konjenital Kızamıkçık
Hamileliğin ilk üç aylık döneminde hastalanan kadınların bebeklerinde
konjenital anomali görülme riski oldukça yüksektir. Majör etkiler organogenez sırasında
(2–6 hafta) görülür. (2,8,11).
5
Konjenital kızamıkçığın patogenezi kronik enfeksiyon ve mitozun durmasıdır.
Kronik enfeksiyon genellikle hücre klonlarının bir kısmını tutar ve konağı terk edinceye
kadar virusu üretmeye belirgin olarak devam eder. Mitozun durması, büyümenin
bozulması ile sonuçlanır(2,8).
Histopatolojik olarak kan damarlarının intima tabakasında yaygın kalsifiye
mukoprotein birikimi, dev hücreli hepatit, dalak fibrozu, korti organı nekrozu, eksik
miyelinizasyon ve perivasküler inflamasyonun dahil olduğu karakteristik bulgular
mevcuttur. Bazı enfekte fetusların dokularında eoziunofilik sitoplazma içi inklüzyonlar
da görülmüştür(2).
2.1.5. Klinik Belirtiler
2.1.5.1. Kazanılmış Kızamıkçık
İlk semptomlar 14–21 (ortalama 18±3) gün olan inkübasyon periyodundan sonra
meydana gelir. Hastalığın çocuklarda ilk belirtisi döküntü iken adelosanlarda ve
erişkinlerde döküntüden önce ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, konjonktivit, nezle, boğaz
ağrısı, öksürük ve lenfadenopatinin görüldüğü 1–5 günlük prodromal bir dönem vardır.
Bu belirtiler döküntünün ortaya çıkması ile beraber hızla kaybolur(1,6,8).
Olguların%25-60’ı subkliniktir (8,10).
Lenf nodlarında büyüme kızamıkçığın ana bulgusu olup döküntüden en az 7 gün
önce başlar. Büyüme generalize olup suboksipital, arka servikal ve arka auriküler lenf
nodları daha sık tutulur. Lenf nodlarında şişlik ve hassasiyet döküntünün ilk günü
belirgin ve şiddetlidir. Hassasiyet bir iki gün içinde azalmasına rağmen lenf
nodlarındaki büyüme haftalarca sürebilir. Lenf nodu büyümesi kızamıkçık için
patognomik değildir(1,6,8,10).
Döküntü yüzde başlar ve hızla gövdeye yayılır. Birinci günün sonunda tüm
vücut birbiri ile birleşmeyen pembe-kırmızı makülopapüler lezyonlarla kaplanabilir.
İkinci günün sonunda döküntüler yüzden başlayarak solmaya başlar ve döküntüler
vücutta birleşir. Tipik vakalarda üçüncü günün sonunda döküntü sona erer. Döküntü
1 günden az ya da 5 günden fazla sürebilir. Bazı olgularda hiç döküntü olmayabilir.
Kızamıkçık olgularının %25’i döküntüsüz, subklinik enfeksiyonlardır(1,6,8,10). Yapılan
bir çalışmada kışlalarda subklinik/klinik enfeksiyon oranı 6.5:1 olarak bulunmuştur(12).
6
Kızamıkçık sırasında yumuşak damakta, kırmızımsı renkte, toplu iğne başı
büyüklüğünde oluşan enantemler 1898’de Forchheimer tarafından tanımlanmış olup
bazı hastalarda prodromal dönemde ya da döküntünün ilk günü görülebilir Forchheimer
lekeleri kızamıkçık için patognomik bir belirti değildir(1,6,8,).
Vücut ısısı normal ya da hafif artmıştır. Epidemiler sırasında vücut ısısı 400C
ve üzerine çıkabilir(1,6,8,10).
2.1.5.2 Konjenital Kızamıkçık
CRS’nun karakteristik bulguları; intrauterin büyüme geriliği (IUBG), katarakt,
mikrosefali, sağırlık, konjenital kalp hastalığı ve mental geriliktir. Gestasyonel yaş ile
enfeksiyonun şiddeti arasında ters ilişki vardır. Gestasyonun ilk 2 ayında geçirilen
kızamıkçık enfeksiyonu %65–85 orannda konjenital defektlere ya da spontan düşüğe
neden olurken, 3. aydan sonra etkilerken geçirilen kızamıkçık enfeksiyonu % 30-35
oranında, 4.aydan sonraki enfeksiyon ise %10 oranında konjenital defektlere neden
olur(8,6,10).
Tablo 1’de CRS’nun klasik bulguları özetlenmiştir. Tablo 1. CRS’nun Klasik Bulguları
IUGG
Göz defektleri
Katarakt
Glokom
Retinopati
Mikroftalmi
Sağırlık
Kalp defektleri
Patent duktus arteriozus
Ventriküler septal defekt
Pulmoner stenoz
Miyokard nekrozu
SSS defektleri
Psikomotor gerilik
Mikrosefali
Ensefalit
Spastik kuadriparazi
Beyin omur ilik
sıvısında (BOS)
pleositoz
Mental gerilik
Progresif
panensefalopati
Hepatomegali
Hepatit
Trombositopenik purpura
Splenomegali
Kemik lezyonları
İnterstisiyal pnömoni
Diyabetes mellitus
Psikiyatrik hastalıklar
Tiroid bezi hastalıkları
Erken puberte
7
2.1.6.Komplikasyonlar
Komplikasyon nadir olup kızamık sırasında görülen sekonder bakteriyel
enfeksiyonlar kızamıkçık sırasında görülmez(6).
Artrit ya da artralji çocuklarda ve erkeklerde nadir olup, erişkin kadınların
1/3’ünde meydana gelir. Sıklıkla diz, dirsek, el bileği eklemlerin bir ya da bir kaçı
tutulur. Nadiren kronikleşir. Virüs eklem sıvısından akut ya da rekürren kızamıkçık
artriti sırasında, kronik artritte periferik kandaki mononükleer hücrelerden, izole
edilebilir.(1,6,8).
Ensefalit son derece nadir görülen bir komplikasyon olup epidimiler sırasında
1/5000–6000 oranında ve daha çok erişkinlerde görülür. Kliniği diğer ostenfeksiyöz
ensefalitlere benzer. Genellikle döküntüden 2–4 gün sonra meydana gelir. Kızamıkçık
ensefaliti tamamen düzelebildiği gibi %20-50’si ölümle sonuçlanabilir (1,6,8,10).
Trombositopenik ve nontrombositopenik purpura 1/3000 sıklıkta görülür. Fakat
diğer komplikasyonların aksine çocuklarda daha sıktır. Burun kanaması, dişeti
kanaması, hematüri, gastrointestinal sistem kanamaları, nadiren serebral hemoraji
meydana gelebilir. Trombosit sayısı genellikle 2 haftada normale döner(1,6,8,10).
Nadiren kızamıkçığa bağlı periferik nörit, progresif panensefalit, karotis arter
trombozu, miyelit, optik nörit, Guillain Barre sendromu, miyokardit, perikardit,
testistiküler ağrı, konjuktuvit, hemolitik anemi, hemolitik üremik sendrom ve hepatit de
bildirilmiştir(1).
2.1.7. Tanı
2.1.7.1. Kazanılmış Kızamıkçık
Kızamıkçık nonspesifik semptomlarla seyrettiğinden klinik bulgularla tanıya
gitmek güç olup diğer döküntülü hastalıklardan ancak dikkatli bir hastalık öyküsü
alınarak ayırt edilebilir(1,6).
Boğaz sürüntüsü, kan, idrar ve diğer vücut sıvılarından virusün doku
kültürlerinde izolasyonu kızamıkçık için tanısal olmasına rağmen kullanımı pratik
olmadığından konjenital kızamıkçık gibi özel durumlarda kullanılır(1,6,8).
Serolojik tanıda nötralizan antikor (NA), kompleman fiksasyon (CF),
hemaglütinasyon inhibisyon (HI), enzim immün assay (ELISA), radiyal hemoliz ve
immünfloresan testleri kullanılabilir. HI testi standart test olmasına rağmen uygulaması
zordur. Bu nedenle ELISA testi tercih edilmektedir. Spesifik IgG varlığı kızamıkçığa
8
karşı bağışıklığı gösterir. Tek serum örneğinde IgM saptanması ya da çift serum
örneğinde antikor titrelerinde 4 kat ya da daha fazla titre artışı akut enfeksiyonu
düşündürür(1,6,10).
2.1.7.2. Konjenital Kızamıkçık
Annenin gebeliğin 1. döneminde kızamıkçığa maruz kalma ya da geçirme
öyküsünün olması ya da bebekte birkaç tane CRS bulgusunun olması ile konjenital
kızamıkçıktan kuşkulanılır.
Virüs faringeal sıvı, kan, idrar, BOS, vücuttaki bütün doku ve organlardan
üretilebilir. CRS’lu bebeklerde virusun yayılımı 1 yaşa kadar sürer. Virusun kandan
izolasyonu oldukça zordur. Viremi daha çok immün bozukluğu olan infantlarda
gözlenir(1,8).
Gebeliğin 12. haftasında plasental biyopsi ile, 22. haftasından sonra fetal kanda
spesifik IgM tespiti ile de prenatal tanı koyulabilir(6).
Konjenital kızamıkçıklı bebeğin serumunda spesifik IgM ve anneden geçen pasif
IgG bulunur. Birkaç ay sonra transplasental yolla geçen IgG tespit edilemez düzeye
iner. Erken bebeklik döneminde serumda spesifik IgM bulunuşu ve özgül IgG
antikorlarının serumda 5–6 ayda ve sonrasında hala tespit edilebilmesi CRS’nu
düşündürür(6,8).
2.1.8. Tedavi
Kızamıkçığın özel bir tedavisi yoktur. Ateş, miyalji gibi belirtiler için
analjeziklerle semptomatik tedavi yapılabilir. Artrit genellikle aspirin ile kontrol altına
alınır. Ateş ya da eklem hareketlerinde azalma varsa yatak istirahati önerilir,
kortikosteroid tedavisi gerekmez. Ensefalit tedavisinde postenfeksiyöz ensefalit
protokolü uygulanır. Şiddetli trombositopenik purpurada kortikosteroid tedavisi ve
trombosit transfüzyonu uygulanabilir, splenektomi gerekmez(1).
Kızamıkçıklı kişi ile temas eden ve abortusu kesinlikle reddeden duyarlı
gebelere 72 saat içinde gama globulin verilebilir(1).
2.1.9. Prognoz
2.1.9.1. Kazanılmış Kızamıkçık
Kızamıkçık çocuklardaki enfeksiyon hastalıklarının prognozu en iyi
olanlarındandır. Hayatı tehtid eden komplikasyonlar oldukça nadirdir (9).
9
2.1.9.2. Konjenital Kızamıkçık
Ölümler yaşamın ilk yılında fazla olup genellikle konjenital pnömoni, kalp
defektleri, miyokardit, hepatit, trombositopeni ya da ensefalite bağlıdır(8).
Neonatal trombositopenik purpuranın prognozu kötüdür. Purpura yokluğunda
ölüm oranı %10 iken purpura varlığında ölüm oranı %35’dir(8).
2.1.10. Reenfeksiyon
Kızamıkçığa karşı gelişen doğal bağışıklık çoğu kez ömür boyu devam etmesine
rağmen zamanla antikor titresi azalır. Spesifik antikorlar mevcut olmasına rağmen
kızamıkçık ile ikincil enfeksiyonlar gelişebilir ve genellikle subklinik seyreder. Nadiren
gelişen ikincil enfeksiyonlar genellikle kalabalık toplumlarda tekrarlayan temaslar
sonucu ve sıklıkla aşılanmış kişilerde epidemiler sırasında görülür ve IgM artışı
olmaksızın spesifik IgG tipi antikor titrelerinde belirgin artış ile tanı konur. İkincil
enfeksiyonda virus üst solunum yollarında lokal olarak çoğalmasına rağmen viremi
meydana gelmez. Virus solunum sekresyonlarında üretilebilir. Gebelikte ikincil
enfeksiyon meydana geldiğinde virusun fetusa taşınımı tartışmalı olup konjenital
anomali riski oldukça düşüktür (5).
2.1.11. Korunma
2.1.11.1. İzolasyon ve Karantina
Kazanılmış kızamıkçıkta izolasyon ve karantina genellikle gerekmez. Fakat
salgınlar sırasında hastanelerde ve duyarlı sağlık personelinde probleme neden olabilir.
Bu nedenle kadın ve erkek tüm sağlık personeline rutin olarak serolojik çalışmalar
yapılarak enfeksiyonun salgınlarda gebe duyarlı kadınlara bulaşması önlenebilir(8).
CRS’lu bebeklerde izolasyonun ana amacı enfeksiyonun duyarlı gebelere
bulaşmasını engellemektir. Solunum yolu ile enfeksiyonun bulaşması önemsiz olup
bulaşması için genellikle sıkı temas gerekir. Hastanede bebeklerin odaları mutlaka
ayrılmalı ve bunlarla ilgilenecek personelin mutlaka antikor titresine bakılmalıdır. Bu
izolasyon çocuk eve gidene kadar devam etmelidir(8).
Evde özel bir izolasyona gerek yoktur. Sadece eve gelen riskli kadınların bu
bebeklerle fiziksel teması önlenmelidir. Eğer laboratuvar olanakları varsa çocukların
kültürleri negatif olana dek bu izolasyon devam etmelidir. Enfeksiyonun şiddeti ile
yayılımı arasında doğrusal bir ilişki vardır(8).
10
2.1.11.2. Pasif Bağışıklık
Teropotik abortusu reddeden duyarlı gebeler teması takip eden 72 saat içinde
20 ml immünglobulin uygulanabilir. Kızamıkçığı önlemek için gama globulin kullanımı
tartışmalıdır (1).
2.1.11.3. Aktif Bağışıklık
Kızamıkçığın ilk atağından sonra genellikle kalıcı bağışıklık gelişir. Aktif
bağışıklık doğal enfeksiyon ya da aşılama ile uyarılır. Fakat aşılama sonrası gelişen
bağışıklık doğal enfeksiyona göre daha az uyarıcıdır(8).
2.1.12. Kızamıkçık Aşıları
1969-1970’de ABD’de HPV–77 (ördek embriyo), HPV–77 (köpek böbreği),
Cendehill (tavşan böbreği) kızamıkçık aşıları lisans almıştır. Hemen sonra insan diploid
hücre kültürlerinden RA27/3 aşısı geliştirilmiş ve 1979’da ABD’de Cendehill ve
HPV-77 aşılarının kullanımı kaldırılmış, sadece kalıcı bağışıklık etkisi uzun süreli,
reenfeksiyonlara karşı daha dirençli ve yan etkileri daha az olan RA27/3’ün kullanımına
izin verilmiştir(3,6,7,8). RA27/3 şu an Japonya dışında dünya çapında kullanılmakta olan
kızamıkçık aşısıdır(13).
RA 27/3 aşısının dozu 1.000 plak yapıcı ünite (PFU) olup 0.5 ml, subkutan
olarak uygulanır. Çalışmalarda < 3 PFU dozda bile bağışıklık sağladığı gösterilmiştir.
Aşı intranazal uygulandığında da etkili olmasına rağmen yüksek dozda (10.000 PFU)
uygulanması gerekir. Özellikle düşük dozlarda muhtemelen mekanik etkilere bağlı
olarak başarısız olunması nedeni ile bugün rutin uygulamada subkutan yol tercih
edilmektedir (7,8).
ABD ve diğer ülkelerde kızamıkçık aşısı artan bir şekilde kızamık ve
kabakulakla kombine halde kızamık, kabakulak ve kızamıkçık (MMR) aşısı olarak
uygulanmaktadır(7).
Aşı -20 ya da -70oC’de oldukça stabildir, +4oC’de 5 yıl boyunca etkinliğini
korur. Oda ısısında 3 ayda, 37oC’de 3 haftada etkisini kaybeder(7). Aşı +2-8oC’de
saklanmalı, ışıktan korunmalı ve açıldıktan sonra 8 saat içerisinde tüketilmelidir (7,8).
Hemaglütinasyon inhibisyon tekniği ile RA27/3’e karşı aşılamadan 21–28 gün
sonra %95–100 oranında serokonversiyon geliştiği gösterilmiştir (1,6,7).
11
Aşının koruyucu etkinliği aşılanan ve aşılanmayan kişilerin epidemiler sırasında
gözlenmesi ile değerlendirilir. Aşının koruyucu etkinliği %97–100 arasında
değişmektedir. İmmünitenin sürekliliğini değerlendirmek için yapılan en uzun çalışma
12–17 yıl süreli olup(14) bu çalışmada aşılananların %96’sında ölçülebilen düzeyde
antikor pozitifliğinin devam ettiği görülmüştür. Tüm aşı suşlarında hücresel immünite
daha çabuk kaybolur (7).
HPV–77 ve Cenhedill tipi aşılama sonrası reenfeksiyon oranı %50’nin
üzerinde(7) iken RA 27/3 aşılama sonrası %14-18’dir(10).
2.1.12.1. Aşının Yan Etkileri
Artrit kızamıkçık enfeksiyonunun bir göstergesi olsa da erişkinlerde aşılamanın
en önemli yan etkisidir. Köpek böbreği orijinli HPV–77 erişkin ve çocuklarda benzer
şekilde yan etki yaparken, ördek embriyo tipi aşı yaşla beraber eklem reaksiyonlarında
artışa neden olmuştur(7). RA27/3 çocuklarda nadiren, erişkinlerde ise %25 oranında
artraljiye, %10 oranında da artrit semptomlarına neden olur (1,7,8,).
Polinöropati kazanılmış enfeksiyon sonrası gelişebileceği gibi aşılama sonrası da
oluşabilir. Ayrıca aşılama sonrası optik nörit, transvers miyelit, fasiyal paralizi, diffüz
miyelit, Karpal Tünel Sendromu, Horner Sendromu, Guillain Barre Sendromu da
bildirilmiştir(7).
Döküntü, ateş, boğaz ağrısı ve baş ağrısı ile birlikte kızamıkçık bulguları
görülebilir. Bebeklerde bu etkiler hemen hiç yokken erişkin kadınların yaklaşık
%50’sinde görülür(7).
Trombositopeni nadir görülen bir yan etkisi olup kazanılmış enfeksiyonda
1/3000 sıklıkta iken, aşılama sonrası 10 kat daha nadirdir(7).
Aşı sellüler immünüteyi PPD testini, kandida ve fitohemaglütininlere karşı
hücresel immüniteyi içine alacak şekilde baskılar ve T süpresör hücrelerini arttırır.
Aşılananlar bu yönden değerlendirildiğinde kanser insidansında artış bulunmamıştır(7).
2.1.12.2. Aşılama Endikasyonları:
Başlıca aşılama endikasyonu olanlar ≥12 ay bebekler, aşılanmamış çocuk ve
adelosanlar, öğrenciler, bakımevi personelleri, sağlık çalışanları, askeri personel, gebe
olmayan erişkin kadınlar, post partum duyarlı erişkin kadınlar, gebelerle ilişki içinde
olan erişkin erkeklerdir (7).
12
Kızamıkçık aşısı genellikle MMR’nin parçası olarak 12–15. aylarda
uygulanmaktadır. Bu sürede aşılama yapılamayan çocuklara her an aşı uygulanabilir.
Anneden transplesental yolla geçen antikorlar interferansa neden olabileceğinden
12 ayın altında önerilmemektedir ama 9. aydan sonra başarılı bir aşılama olasıdır. Ek
olarak 2. doz aşılama ya ilkokula başlarken ya da 11–13 yaşlarında önerilmektedir.
Aşıların bulaşıcılığı üzerine kanıt olmadığından anneleri gebe olan bebekler de
aşılanabilir. (7,8).
Aşılanmamış büyük çocuklar kızamıkçık geçirme öyküsüne bakılmaksızın
kontrendikasyon yoksa aşılanmalıdır (8).
2.1.12.3. Aşılamanın Kontrendikasyonları:
Yüksek ateşli ya da immün süprese kişilere kızamıkçık aşısı yapılmamalıdır.
İmmün süpresif tedavi alan kişilere ancak tedavi bittikten üç ay sonra aşılama
yapılabilir. Kısa süreli steroid tedavisi kızamıkçık aşısı için kontrendikasyon
değildir(7,8).
Neomisine karşı anaflaktik reaksiyon gösteren kişilerde kızamıkçık aşısı
kontrendikedir. Aşı MMR olarak uygulanacaksa yumurta anaflaksisi olanlara
uygulanması kontrendikedir(7,8).
İmmünglobulin uygulanmasından iki hafta önce ve üç ay sonra kızamıkçık aşısı
yapılması önerilmemektedir. Anti-Rh immünglobulin ile aşının etkileşimi yoktur.
Ancak beraber uygulandıklarında 6 hafta sonra antikor düzeyi bakılmalıdır(7,8).
Kızamıkçık aşısı gebelerde kontrendikedir. Aşıdan sonra en az 3 ay gebe
kalınmamalıdır. Kızamıkçık aşı suşu ile fetal enfeksiyon bildirilmemiştir, fakat aşı
suşunun transplesantal geçişi az sayıda vakada gösterilmiştir. Teorik olarak fetal
enfeksiyon için maksimum risk %1.4-2’dir. Gebeliğin 1. trimesterında geçirilen
kızamıkçık enfeksiyonu sonrası CRS riski ise ≥%20’dir. Aşılanma abortus için bir
endikasyon oluşturmaz (1,3,8,10).
Konjenital kızamıkçıklı bebeklerde aşıya cevap gözlenmediği için aşının faydası
olmamakla birlikte MMR olarak verilmesinin de bir sakıncası yoktur(7).
13
2.1.13. Çeşitli Ülkelerde Kızamıkçık Seroprevalansı
Belarus, Bulgaristan, Kazakistan, Polanya ve Ukranya’da her yıl 20 binden
fazla, Arjentina, Brezilya, Meksiko, Venezuella’da ise her yıl 10–20 bin kızamıkçık
olgusu bildirilmektedir. 1999–2001 yıllarında bildirilen 2.382.462 kızamıkçık
olgusunun %67-68’i Rus Federasyonundan bildirilmiştir(15).
Ortalama enfeksiyon yaşı Gambia’da 2–3 yaş (16) , Brezilya’da 6 yaş (17),
Meksika’da ise 8 yaşdır(18). İngiltere ve ABD’de ise ortalama enfeksiyon yaşı aşılama
öncesi dönemde 9–12 yaşdır. Ortalama enfeksiyon yaşının kızamıkçıkda kızamıkdan
daha yüksek olması kızamıkçık bulaşıcılığının daha az olduğunu göstermektedir. Tek
bir kızamık olgusu 12–18 kişiyi enfekte ederken, bir kızamıkçık olgusu 6-7 kişiyi
enfekte etmektedir(16).
Ülkeler arasında yaşa özgül seroprevalans arasında belirgin farklılıklar vardır.
Bazı ülkerde kızamıkçık çocukluk çağı enfeksiyonu iken bazı ülkelerde erişkin çağ
enfeksiyonudur(19).
Kızamıkçık duyarlılığı ülkeler arasında farklılık gösterdiği gibi ülke içinde de
farklılıklar göstermektedir. Amerika kıtasında 1967-68’de Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
ile ortak yapılan bir çalışmada kentsel ve kırsal farklılıklar gösterilmiştir; kızamıkçık
duyarlılığı Jameika’da kentte %43, kırda %41, Panama’da kentte %38, kırda %65,
Peru’da ise kentte %22, kırda %40 bulunmuştur(20). Buna karşılık aynı çalışmada
Arjantin- Brezilya-Şili- Uruguay’da çok az farklılık bulunmuştur(21). Yemen’in yüksek
alanlarında duyarlılık %4 iken diğer bölgelerinde %18 olarak bulunmuştur(22).
Doğurgan çağ kadınlara bakıldığında 45 tane gelişmekte olan ülkede 1965’den
sonra yapılan seroprevalans çalışmalarında kızamıkçık duyarlılığı 13 ülkede %10’dan
azken, 20 ülkede %10–24 arası, 12 ülkede ise ≥%25 olduğu görülmüştür.
Bu çalışmalardaki ortalama değerler ülkelerin belirli bölgelerinden alınan örneklerden
elde edilmiştir(19).
Doğurgan çağ kadınlarda Malezya-Jamaika-Panama-Singapur-Sri Lanka’da
yüksek duyarlılık (%25’in üzerinde) vardır ve CRS ve/veya gebelikte kazanılmış
kızamıkçık oranı çok yüksektir(19).
14
Endüstürileşmiş ülkelerde aşılama öncesi bildirilen %10-25’lik kızamıkçık
duyarlılığından daha yüksek düzeyde duyarlılığa sahip olan ülkeler vardır(23,24).
Bu ülkeler Arjantin, Bahreyn, Benin, Kamerun, Mısır, Ürdün, Kenya, Lübnan, Meksika,
Pakistan, Somali, Türkiye, Uganda, Uruguay yüksek duyarlılığı olan diğer ülkelerdir(15).
Çin, Şili, Ekvator, Etiyopya, İran, Kuveyt, Suudi Arabistan, Tunus düşük
duyarlılığa sahip ülkelerdir, fakat CRS riski yok değildir(19). Umman’da 1988–89
yıllarında gebelerin sadece %8’i duyarlı bulunmuşken, %30 duyarlılığın olduğu Salalah
bölgesinde 1992–94 salgınında CRS insidansı 1000 canlı doğumda 3.5 olarak
bulunmuştur. Oysa 1988-89’da gebe kadınların sadece %4’ünün duyarlı olduğu Muskat
bölgesinde 1993’de CRS 1000 canlı doğumda 0.3 olarak bulunmuştur (25).
Dünyada her yıl 100 binden fazla bebeğin CRS ile doğduğu tahmin
edillnektedir(15). Cutts ve Vynnycky 1996’da kızamıkçık aşısı ulusal aşılama
programında yer almayan gelişmekte olan ülkelerde 110 bin CRS olgusu olduğunu
tahmin etmiştir(26). Avrupa ’da kızamıkçık aşısı ulusal aşılama programında yer almayan
ülkelerden ise yılda 4 bin CRS olgusu bildirilmektedir(27). Gelişmekte olan ülkelerden
1999’da 39, 2000’de 181, 2002 yılında ise 50 CRS olgusu bildirilmiştir. CRS’u
1999–2001 yıllarında en çok Kosto Riko (1000 canlı doğumda 0.5), Brezilya
(1000 canlı doğumda 0.01), Sri Lanka (1000 canlı doğumda 0.08) ve Romanya’dan
(1000 canlı doğumda 0.08) bildirilmiştir(15).
Ülkemizde kızamıkçık duyarlılık çalışmaları genellikle erişkinlerde yapılmış
olup en düşük duyarlılık %1.6(28), en yüksek duyarlılık ise %45.0(29) olarak
bulunmuştur.
Ülkemizde çocukluk yaş grubunda yapılan duyarlılık çalışmaları tablo 2’de
özetlenmiştir.
15
Tablo 2 Ülkemizde çocuk yaş gruplarında yapılan kızamıkçık duyarlılık çalışmaları
Çalışanlar Yılı Yaş grubu Seronegativite % Kaynak No Akdağ ve ark 1994 4–7 yaş
8–11 yaş 12–15 yaş
33.9 21.7 11.3
28
Akşit ve ark 1998 1–4 yaş 61.7 30
Kanbur ve ark 2000 9–16 yaş 7.0 31
Çavuşoğlu ve ark 2001 2–5 yaş 87.5 32
Ay ve ark 2005 İlkokul 1.sınıf 33.3 33
Cengiz ve ark 1996 0–16 yaş kız 0–16 yaş erkek
13.4 15.1
34
2.2 KABAKULAK 2.2.1.Tarihçe
Kabakulağın klinik tablosu ilk defa milattan önce 5. yy’da Hipokrat tarafından
kulak kenarında şişme ve testislerde bir ya da iki taraflı ağrılı büyüme olarak
tanımlanmıştır. 1790’da Hamilton orşitin erişkin erkeklerde kabakulağın bir belirtisi
olduğunun üzerinde durmuş, hastalığın santral sinir sistemi ile de ilişkisi olduğunu
kanıtlamıştır. 1886’da Hirsch kabakulağın dünya çapında yaygın bir hastalık olduğunu
ve Amerikan Sivil Savaşındaki hastalıkların en önemli nedeni olduğunu yayınlamıştır.
1934 yılında Goodpasture ve Johnson kabakulak etkeninin bir virüs olduğunu tespit
etmişler ve deneysel olarak maymunlarda parotit oluşturmuşlardır (35-38).
1940 yılında Gorden ve Kilham Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da bulunan
Amerikalı askerlerdeki görev yapamamanın en sık nedeninin kabakulak olduğunu tespit
etmişlerdir (230.356 olgu, hastaneye yatırılma hızı 55.8/1.000). 1940 yılında genel
cerrahlar kabakulak hastalığını askerler arasında sakat bırakan akut bir enfeksiyon
olarak tanımlamışlardır. Askerler arasındaki salgınlar kabakulak aşısının kullanılmaya
başlanmasından sonra da devam etmişdir(37,38).
1945’de Habel kabakulak virüsünün civciv eritrositlerini aglütine ettiğini tespit
etmiş, Enders ve arkadaşları ise kabakulak deri testi ve kabakulak enfeksiyonu
sonrasında kompleman fikse eden antikorlar geliştiğini kanıtlamıştır(2,35-38).
16
1946’da geliştirilen ölü virüs aşısı 1951’de insanlarda test edilmiş, ilk canlı virüs
aşısı 1960’ların başlarında Rusya’da kullanılmaya başlanmış, 1966’da Buynack ve
Hilleman’ın geliştirdiği canlı virüs aşısı ise 1967’de ABD’de kullanılmaya
başlanmıştır(35-38).
Bazı yayınlarda epidemik parotit olarak da geçmektedir(37).
2.2.2. Etken
Kabakulak virüsü Paramiksoviridae ailesinden paramiksovirüs genusunda yer
alan helikal simetrili kapsidi olan, tek sarmallı, segmentsiz, negatif uçlu RNA genomu
olan zarflı bir virüstür. Virüs 100–600 nm boyutlarında düzensiz sferik bir şekle
sahiptir(36,38).
Virüsün helikal yapıdaki iç komponenti kompleman bağlayan soluble (S)
antijeni ile aynıdır. S antijeni bazı paramiksovirusların nükleokapsid antijenleri ile
benzer antijenik özellik gösterir. Bu nedenle serolojik çalışmalarda diğer
paramiksovirüslerle, özellikle parainfluenza ve Newcastle hastalık virüslerinin
nükleokapsid antijenlere yönelik antikorlar kabakulak virüsünün S antijeni ile çapraz
reaksiyon verirler(36).
Kabakulak virüsünün bilinen tek bir serotipi vardır Virüs zarf nedeniyle eter,
formalin, ultraviyole ışınlarına duyarlıdır. 4oC’de birkaç gün, -65oC’de aylarca ve
yıllarca canlı kalır. Ancak tekrarlayan dondurma ve çözme işlemleri ile viral aktivitesi
azalır(8,36,37).
Virüs replikasyonu en iyi embriyonik tavuk yumurtasında oluşur. Rutin tanısal
virolojide maymun böbrek, insan embriyon böbrek ve HeLa hücre kültürleri
kullanılır(8,36,37).
2.2.3. Epidemiyoloji
İnsanlar bilinen tek doğal kaynaktır. Fakat deneysel olarak maymunlarda ve
diğer laboratuvar hayvanlarında enfeksiyon oluşturulabilir (35,37) Kabakulak Dünya
çapında yaygın bir enfeksiyon olup her iki cinste de eşit sıklıkta görülür. Hastalık
aşılanmamış toplumlarda endemik özellik gösterir(35,37,39).Olgular her mevsimde
görülmekle birlikte kış sonu ve ilkbahar mevsiminin başlarında, Ocak-Mayıs aylarında
sıktır. Mevsimsel özellik yüksek aşılama oranlarının olduğu toplumlarda ve tropikal
bölgelerde gözlenmemektedir (35-38). Kabakulak aşısının kullanımına başlanmadan önce
hastalığın 5–9 yaşlarda pik yaptığı, olguların %85’inin ise 15 yaş ve altı kişiler olduğu
17
gösterilmiştir. Kabakulak anneden geçen transplasantal antikorlar nedeni ile 1 yaştan
küçük bebeklerde nadirdir(8,35-38). Aşısının rutinde kullanıldığı ülkelerde ise hastalığa
yakalananlar aşılanmamış çocuklar ve genç erişkinler olup, salgınları kolej, askeri
kamp, hapishane, gemiler, hastaneler gibi kalabalık ortamlarda sıktır(35,37). Kabakulak
aşısının uygulanılmadığı bölgelerde her 2–5 yılda bir salgınlar meydana gelir(37).
ABD’de en büyük epidemi 1944 yılına meydana gelmiş olup kabakulak hızı 100 binde
250’dir(36).Bebekler ve okul öncesi çocuklar aile içi yayılımda rol oynarken (40),
okullardaki çocuklar tarafından da aile içine ve topluma yayılımın olabileceği
gösterilmiştir(41).Kabakulak geçiren kişilerde genellikle ömür boyu kalan bağışıklık
gelişir(8,35,37,39). Sosyoekonomik durum (SED) hastalıkta küçük rol oynar ama
fakirleşme ve kalabalıklaşma nedeniyle SED’u düşük kişiler hastalığı erken yaşta
geçirirler(35). Enfeksiyon şehirde yaşayanlarda daha erken yaşta kazanılır(8,42), şehirlerde
endemik özellik gösterir.(43). Kabakulak kızamık ve suçiçeğine göre daha az
bulaşıcıdır(35,36,44).
Kabakulak aşısının kullanıma girmesi ile beraber 1968’den beri kabakulak
insidansında belirgin bir düşme olmuştur(38,39). ABD’de 1968’de rapor edilen 152.209
kabakulak olgusuna karşın, 1997’de %99’luk bir azalma ile sadece 751 olgu rapor
edilmiştir(45).
2.2.4. Patoloji ve Patogenez
Direkt temas ya da damlacık enfeksiyonu ile hassas kişilere ağız ve burun yolu
giren virüs inkübasyon periyodu boyunca üst solunum yolu epitelinde çoğalıp lenf
bezlerine ve kana geçer (primer viremi). Virüs kan yolu ile parotis bezi ve meninksler
gibi hedef organlara yayılır. Bu alanlarda çoğaldıktan sonra ikinci yayılım (sekonder
viremi) gelişir ve diğer organların tutulumu ile sonuçlanır (8,35,36,39,46).
Tükürük bezlerindeki patolojik değişiklikler nonspesifiktir. Parotis bezinde
diffüz intersitisiyel ödem ve mononükleer lökositlerden oluşan serofibrinöz eksuda
vardır. Kanalların lümenleri nötrofil ve nekrotik deskuamasyonla dolu olup duktal
epitelde dejeneratif değişiklikler görülür. Pankreas ve testis tutulumunda da aynı
bulgular dikkati çeker. Ödem ve nekrotik materyal nedeni ile tunika albugineada lokal
infaktlar, olay şiddetli olursa germinal epitelde atrofi, hiyalinizasyon ve fibrozis
gelişebilir. Ensefalit vakalarında perivasküler demiyelizasyon, perivasküler
mononüklerer inflamasyon görülür(2,36,37).
18
2.2.5. Klinik Belirtiler
Enfeksiyonun inkübasyon periyodu genellikle 2–4 hafta (ort 16–18 gün) olup
klasik semptomu parotitdir. Prodromal dönem nonspesifik olup düşük ateş, iştahsızlık,
halsizlik, bulantı gibi semptomlar olabilir (35-38).
Kabakulak enfeksiyonlarının sadece %30-40’ı tipik akut parotit şeklinde ,
%40-50’si nonspesifik üst solunum yolu enfeksiyonları şeklinde, %20-30’u ise
asemptomatik olarak geçirilmektedir(47).
Klinik belirti veren olguların çoğunda sadece tek ya da çift taraflı parotit vardır.
Diğer bulgular submandibular ve sublingual bez tutulumu, orşit, meningoensefalittir.
Ayrıca nadiren kalp, böbrek, pankreas, kemik ve eklemler, over ve testisler, tiroid bezi,
meme ve gözyaşı bezlerinin tutulumu da olabilir. Bu bulgular parotite eşlik edebilir,
parotiti takip edebilir ya da parotit olmadan da oluşabilir(8,37).
Tablo 3’de kabakulak enfeksiyonunun yaygın klinik özelliklerinin sıklığı
özetlenmiştir. Tablo 3. Kabakulak enfeksiyonunun yaygın klinik özelliklerinin sıklığı(37)
Belirtiler İnsidans % Glandüler
Parotidit
Submandibular ya da sublingual bez
tulum
Epididmiorşit (bilateral tutulum 1/6)
Ooforit
60–70
10
20–30 (puberte sonrası)
5 (puberte sonrası)
Nöronal
BOS’da pleositoz
Menenjit
Ensefalit
Geçici sağırlık
50
1–10
0.1
4
Diğer
EKG bozukluğu
Böbrek fonksiyonlarında hafif bozulma
Pankreatit
5–15
>60
1
19
2.2.5.1. Doğum Sonrası Edinilmiş Kabakulak
Tükürük Bezi Tutulumu: Ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma, halsizlik,
çene ve kulak ağrısını takip eden 24 saat içerisinde ipsilateral parotisin palpasyonla
ağrısı ile hastalık başlar. Tutulan bez 2–3 gün içinde en büyük hale gelir. Şişliğin etkisi
ile kulak kepçesi yukarı-dışa doğru itilir, mandibula açısı belirsizleşir. Genellikle bir
tükürük bezi diğerinden önce büyümeye başlar. Olguların %75’inde parotis bezi çift
taraflı tutulur. Stenson kanalının açıklığı genellikle eritemli ve ödemlidir. Parotitise
bağlı olarak trismus görülebilir ve hasta konuşmada ve çiğnemede zorluk çekebilir.
Tipik olarak ağrı, ekşi meyve ve meyve sularının alınması ile artar. Hastalığın ilk
3 gününde vücut ısısı 400C’ye kadar yükselebilir. Parotis bezi en büyük hale geldikten
sonra ateş, ağrı ve hassasiyet hızlıca azalır ve bez bir hafta içinde normal büyüklüğüne
döner (8,36,37,39).
Olguların %10’unda parotis bezi ile birlikte diğer tükürük bezleri de tutulurken,
parotis bezi tutulumu olmadan diğer tükürük bezlerinin tutulumu son derece nadirdir.
Parotit olmadan submandibular bez tutulduğunda bu durum servikal adenitten klinik
olarak ayırt edilemez. Sublingual bez en az tutulan tükürük bezi olup genellikle çift
taraflı tutulur ve dilin şişmesi ile birliktedir. Kabakulaklı olguların %6’sında
submandibular adenite bağlı presternal ödem vardır(8,37,39).
Santral Sinir Sistemi Tutulumu: Tükürük bezinden sonra ikinci en sık tutulan
organ santral sinir sistemidir. Bu durum virüsün nörotropizmini göstermektedir.
Kabakulak enfeksiyonun sık görülen santral sistemi bulguları aseptik menenjit,
meningoensefalit ve ensefalittir(35-37).
a-Aseptik menenjit: Parotis bezi tutulumu olan kabakulak olgularının
%1-10’unda klinik olarak menenjit bulguları ortaya çıkmaktayken, kabakulaklı
hastaların %51’inin BOS’unda diğer menenjit belirtileri olmaksızın pleositoza rastlanır.
Diğer yandan kabakulak menenjitli hastaların sadece %40-50’sinde parotit vardır.
Meningeal bulgular da tıpkı diğer kabakulak bulguları gibi parotitten önce, parotit
sırasında veya sonrasında çıkabilir. Meningeal semptomlar tükürük bezi tutulumundan
1 hafta öncesine kadar erken ya da 2 hafta sonrasına kadar geç, ortalama 4 gün sonra
ortaya çıkar. Menenjit ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, rijidite, şuur bozukluğu,
konfüzyon ile kendini gösterir. Ateş genellikle lizis tarzında 3–10 gün içinde düşer.
Ateşin düşmesi ile bulgular azalır ve iyileşme oluşur. Menenjit iyi huylu olup kendi
20
kendini sınırlar ve sekel bırakmaz. 1967’de aseptik menenjitlerin %10’undan kabakulak
sorumlu iken, günümüzde oldukça nadirdir(37). Çocuklarda erişkinlerden, erkeklerde
kadınlardan daha sık görülür(39).
b-Ensefalit: Ensefalit insidansı 1/400–6000’dır. Erken başlayan ensefalit viral
invazyonun sonucu olarak nöron hasarını gösterirken, geç başlayan ensefalit konağın
enfeksiyona karşı immün cevabına bağlı olarak gelişen postenfeksiyöz
demiyelinizasyondur ve parotitten 7-10 gün sonra gelişir. Fokal olmayan ensefalitin
bulguları bilinç düzeyinde belirgin değişiklikle beraber konvülziyon, parezi, afazi ve
istemsiz hareketler şeklindedir. BOS bulguları komplike olmayan menenjittekine
benzer. Vücut ısısı karakteristik olarak 40-410C’ye çıkar. Nörolojik semptomlar ve
vücut ısısı 1–2 haftada normale döner. Olguların %1.4’ü ölümle sonuçlanır. Ensefalitin
yaş dağılımı kabakulak hastalığı ile paralel olup olguların %75’i 15 yaş altındadır(37).
c-Sağırlık: Nadir fakat önemli bir belirtisidir. 0.5-5.0/100.000 sıklıkta görülür.
Genellikle tek taraflı ve kalıcıdır(36).
d- Diğer nörolojik belirtiler: Serebellar ataksi, fasial paralizi, transvers miyelit,
aquaduktal stenoz, hidrosefali, Guillain-Barre sendromu ve poliomyelit benzeri
sendrom nadir görülen diğer nörolojik belirtilerdir(8,37,38).
Epididimioorşit: Erişkin erkeklerde parotitten sonra ikinci en sık bulgu
epididimioorşitdir. Puberteden sonra kabakulak geçiren erkeklerin %20-30’unda
görülmekte olup bilateral görülme sıklığı %12’dir. Puberte öncesi nadirdir. Olguların
2/3’ünde parotitin ilk haftasında ortaya çıkar. Gonadal tutulum parotitten önce
görülebildiği gibi kabakulağın tek belirtisi de olabilir. Orşit ateş, titreme, baş ağrısı,
bulantı, kusma ve hafif karın ağrısı ile aniden ortaya çıkar. Ateşin başlaması ile beraber
testisler hızla büyümeye başlar ve çok ağrır. Testislerde ısı artışı, ödem, gerginlik,
skrotumda eritem gelişir. Ateş, olguların %80’inde 5 günden az sürmesine rağmen
hassasiyet, olguların %20’sinde daha uzun süre devam eder. Epididimit orşitli hastaların
%85’inde vardır, orşite öncülük eder. Orşit olguların yarısında atrofi gelişir fakat cinsel
güçsüzlüğe ve kısırlığa neden olmaz. Atrofik testiste malignensi riski artmıştır (8,36-38)
Ooforit: Ooforit puberte sonrası kabakulak geçiren kadınların %5–7’sinde
görülür. Ateş, bulantı, kusma ve alt karın ağrısı ile belirti verir. Sağ over tutulumunda
hastalık akut apendisitten ayırt edilemez(8,36,37,39).
21
Eklem Tutulumu: Erişkinlerde sıktır. Kabakulak geçirenlerin %0.4’ünde
görülmekte olup büyük ve küçük eklemleri tutan ve kendiliğinden düzelen gezici
poliartrit şeklindedir. Parotitten 10–14 gün sonra başlar ve yaklaşık beş haftada
düzelir(37).
Pankreatit: Pankreatit %4 oranında ve erkeklerde kadınlardan 1.6 kat daha fazla
görülür. Ateş, titreme, halsizlik, bulantı ve kusma ile beraber olan şiddetli epigastrik ve
abdominal ağrı ile başlar. Bulgular 3–7 gün içinde azalır, hastalar genellikle tamamen
iyileşir(8,36,37).
Miyokardit: Genellikle erişkinler %15 sıklıkta görülmektedir. En sık görülen
EKG anormallikleri ST çökmesi, T dalgasında düzleşme ya da ters dönme ve PR
mesafesinin uzamasıdır. Klinik miyokardit nadirdir. Kendi kendini sınırlamakla beraber
nadiren ölüme de neden olabilir(8,37).
Diğer Belirtiler: Kabakulak virüsü juvenil diabetus melitus, nefrit, tiroidit,
prostatit, mastit, hepatit, dakrioadenit, bartolinite de neden olabilir. Bunlar kabakulağın
çok nadir belirtileridir (8,36,37).
2.2.5.2. Gebelikte Kabakulak Enfeksiyonu
Erişkinlerin yaklaşık %20’si kabakulak enfeksiyonuna duyarlı olup klinik belirti
veren kabakulak enfeksiyonlarının üçte biri doğurgan çağdaki adelosan ve erişkinlerdir.
Gebelik sırasında kabakulak atak oranı genel populasyondaki kabakulak prevalansına
bağlı (48) olup aşılama öncesi dönemde 0.8–10/10.000 gebede görülmekte idi(49).
Siegel ve arkadaşları birinci trimestırda geçirilen enfeksiyonun fetal ölüm
yapabileceğini fakat ikinci ve üçüncü trimestırda geçirilen enfeksiyonun fetal ölüm
riskini arttırmadığını saptamışlardır(50,51). Yapılan prospektif vaka-kontrol
çalışmalarında fetal ölüm riski gebeliğinin ilk trimesterında kabakulak geçiren
annelerde %27.3, kontrol grubunda ise %13.0(50) iken doğum ağırlığı iki grup arasında
farklı bulunmamıştır(52). Gebelikte geçirilen kabakulağın konjenital malformasyonlara
neden olduğu görülmüş fakat bunlar olgu taktimleri şeklinde sunulmuş, normal
populasyonla karşılaştırmalı çalışmalar yapılmamıştır(50).
Perinatal kabakulak enfeksiyonu ilk kez 1855 yılında bildirilmiş olup çok
nadirdir. Genellikle asemptomatik olup iyi seyirlidir ancak bir çalışmada ağır pnömoni
bildirilmiştir(53).
22
Annedeki komplikasyonlar ise mastit, aseptik menenjit, fatal glomerülonefrit
olarak bildirilmiştir (36).
2.2.6 Tanı
Hastalıktan 2–3 hafta önce kabakulak etkenine maruz kalma hikâyesi, parotis ve
diğer tükrük bezlerinin tutulması, aseptik menenjit bulgularının olması hastalığın tanısal
özelliği olan klinik bulgularıdır. Bu bulguların olması birçok vakada kabakulak tanısını
koymada yeterli olup laboratuvar testlerinin kullanılmasına gerek yoktur(8,36,37).
Virüs tükürükten, boğazdan, ağız yıkama suyundan, meningoensefalitli
hastaların BOS’ndan, anne sütünden izole edilebilir. Virüs izolasyonu rutin bir
laboratuvar prosedürü değildir(8,36-39).
Serolojik olarak CF testi, HI testi, ELISA, NA testi, floresan antikor testi, direkt
immünofloresan, hemolizin gel, revers transkripsiyon-polimeraz zincir reaksiyonu
(RT-PCR) testleri de kullanılabilir(8,35-39).
En güvenilir ve en pratik olan serolojik testler CF testi ve ELISA’dır. ELISA
testinde spesifik antikor tayini ya da CF testinde akut ve konvelasan fazda alınan serum
örneklerinde 4 kat veya daha fazla titre artışı serolojik olarak kabakulak enfeksiyonu
tanısını koydurmaktadır(8,36-39).
Deri testi gecikmiş tip hipersensitivite reaksiyonu olup duyarlı kişileri otaya
çıkarmak için güvenilir değildir(38,39).
2.2.7. Tedavi
Kabakulak kendini sınırlayan bir enfeksiyondur. Kabakulak paraotitinin tedavisi
destekleyici ve semptomatikdir. Aspirin ya da asetaminofen gibi analjezik
antipiretiklerle tedavi tükrük bezi inflamasyonuna bağlı ağrıyı azaltıp, ateşi düşürür.
Parotis bezi üzerine ılık veya soğuk uygulama parotiti hafifletebilir. Tükrük
sekresyonunu uyarıcı gıdalardan sakınılması gerekir(8,36,37).
Orşit tedavisi tamamen semptomatikdir. Yatak istirahati, analjezik, soğuk
uygulama, testislerin yükseltilmesi dışında tedavi gerekmez. Orşitte kortikosteroid
tedavisi tartışmalıdır(37).
Meningoensefalit ve pankreatitte de destek tedavisi uygulanır(8,37).
2.2.8. Prognoz
Genellikle çok iyi olup ölüm çok nadirdir, ölüm genellikle ensefalit sonucu
görülür. Sağırlık ve sterilite diğer nadir komplikasyonlarıdır(8,36).
23
2.2.9. Reenfeksiyon
Reenfeksiyon nadirdir (%4) ve genellikle antikor titrelerinde artış ile sonuçlanır
fakat bazen hastalığın hafif belirtileri de eşlik edebilir.(35,38).
2.2.10. Korunma
2.2.10.1. İzolasyon ve Karantina
Kabakulaklı hastaların hastalığın yayılmasını, duyarlı kişilere bulaşmasını
önlemek için parotis şişliği geçene kadar izole edilmesi korunmada ilk önlemdir. Virüs
klinik olarak parotitis görülmeden önce tükrükte bulunduğundan ve virüsü yayan
asemptomatik olguların varlığından dolayı izolasyonun etkisi düşüktür. Bu yöntem
okul, hastane gibi kapalı ortamlarda hastalığın yayılımını önlemede etkilidir(37,46,54).
2.2.10.2. Pasif korunma: Standart kabakulak immün globulini hastalığı ya da
komplikasyonlarını önlemede etkisizdir(8,37-39).
2.2.10.3. Aktif Bağışıklık: Kabakulaktan korunmada en etkili yol kabakulak
aşısı uygulanmasıdır. Kabakulak aşısının hastalıktan %95 oranında koruduğu
bildirilmiştir(8,37,46,54).
2.2.11. Kabakulak Aşıları
Formalinle inaktive ölü aşı 1950’den 1978’e kadar ABD’de lisanslı olarak
kullanılmış, kişilerin %80’inde koruyucu antikorlar gelişmiş fakat oluşan antikorlar
3–6 ay içerisinde azalmıştır. Korumanın kısa süreli ve düşük seviyelerde olması nedeni
ile aşı kullanımdan kaldırılmıştır(14,35,38).
1967’de geliştirilen canlı zayıflatılmış virüs aşısı Jeryl Lynn ABD’de
kullanılmak üzere lisans almıştır. Bugün dünyada kullanılan farklı yapıda kabakulak
aşıları bulunmaktadır. Bu aşılar embriyo yumurtası, ördek embriyo fibroblast hücre
kültürü, insan diploid hücre kültürü, gine domuz böbreği ve vero fibroblast hücre
kültüründen üretilmektedir(36,38).
Kabakulak aşısı monovalan kabakulak aşısı olarak ya da kombine şekilde MMR
veya kabakulak-kızamıkçık (MR) olarak uygulanmakta olup aşının tüm formları
kullanışlıdır (36,38).
Monovalan kabakulak aşısı deltoit bölgeye 0.5 mL subkutan olarak uygulanır
Aşı 2-8oC’de ışıktan korunarak saklanmalı ve açıldığı zaman 8 saat içinde
kullanılmalıdır (8,38).
24
Aşılamadan sonra duyarlı kişilerin %97’sinde serokonversiyon gelişir. Oluşan
antikorlar etkili ve etki süresi uzundur. Aşılamaya bağlı oluşan antikorların 15–20 yıl
etkili olduğu görülmüştür. Salgınlarda ise klinik etki %75–95 olarak bulunmuştur(8,35-
37,39).
2.2.11.1. Aşının Yan Etkileri
Aşılamanın en sık ortak yan etkileri parotit ve düşük ateştir. Parotit ya da
submaksiler bez tutulumu çalışmalarda Jeryl Lynn aşısı için %1.6, Urabe aşısı içinse
%0.7–2 bulunmuştur(35,36,38).
Döküntü, kaşıntı, purpura gelişebilir. Genellikle hafif ve geçicidir(35,36,38).
Aseptik menejit Jeryl Lynn sonrası 1/800.000, Leningrad–3 aşısı sonrası ise
1/1.000’dir(38).
Konvulziyon aşılamayı takip eden 15–35 gün içinde Urabe aşısından sonra
1/2.600 sıklıkta gelişebilir(38).
2.2.11.2. Aşılama Endikasyonları
Advisory Comittee on İmmünization Practices (ACIP) bütün çocuklara, yüksek
riskli adelosan ve erişkinlere (turistler, kolej öğrenci ve eğitimcileri, hastane çalışanları)
MMR aşılanmasını önermektedir. Çocuklar ilki 12–15 ayda, ikincisi 4–6 yaşta olmak
üzere 2 doz MMR ile aşılanmalıdır(35-39).
ABD’de genel olarak 1. yaşından sonra canlı kabakulak aşısı ile aşılananlar,
laboratuvar olarak kabakulak immünitesi gösterenler, doktor tarafından kabakulak tanısı
konulan kişiler ve 1957’den sonra doğanlar kabakulağa karşı bağışık kabul edilirler.
1957’den önce doğanların genellikle 1957–1977 yılları arasında doğal enfeksiyonu
geçirdiği düşünülmektedir. Salgınlar sırasında MMR ile aşılamanın 1957’den önce
doğanlara uygulanması önerilmektedir. Kabakulak aşılamasından önce duyarlılık
testleri önerilmemektedir. Çünkü bağışık kişilerde aşının yan etki riskinde artış yoktur.
(35,36,38).
2.2.11.3. Aşının Kontrendikasyonları
Civciv embriyo kültüründen geliştirilen aşılar yumurta alerjisi olan kişlerde
alerjik reaksiyona neden olabilir. Anaflaksi çok nadirdir ve deri testleri alerjik
reaksiyonu önlemede etkisizdir. Neomisin anaflaksisinde de aşı kontrendikedir(36-39).
Şiddetli ateş varlığı aşılama için kontrendikedir(36-39).
25
Aşılama kabakulak immün globulini kullamından en az 2 hafta önce ya da 3 ay
sonra yapılmalıdır(36-38).
12 ayın altındaki çocuklarda anneden geçen antikorlar nedeni ile
serokonversiyon gelişmeyebilir. 1 yaşın altında aşı uygulanan kişilere 1 yaşından sonra
tekrar bir doz aşı uygulanmalıdır(36,38).
Aşı gebe kadınlara potansiyel konjenital anomali riski nedeni ile
uygulanmamalıdır. Aşı uygulanan kadınlar ise en az 3 ay gebe kalmamalıdır. Gebelik
sırasında aşı uygulanması gebeliği sonlandırmak için bir sebep sayılmamalıdır(36,38).
İmmün sistem hastalığı ya da baskılanması olan kişilere aşı uygulanmamalıdır.
human immün deficiency virus (HIV) ile enfekte çocuklar bu durumun istisnası olup
MMR aşısı HIV ile enfekte asemptomatik tüm kişilere önerilmektedir. HIV ile enfekte
bebekler rutin olarak MMR ile ilk dozu 12 ayda, ikinci dozu 1 ay sonra olmak üzere iki
kez aşılanmalıdır(35-39).
2.2.12. Çeşitli Ülkelerde Kabakulak Seroepidemiyolojisi
2004 yılında WHO’ne bağlı 192 ülkenin %57’sinde (109 ülke) kabakulak aşısı
ulusal aşı programına dahildir. Kabakulak aşısını bu ülkelerin 20’si tek doz, 89’u ise iki
doz halinde uygulamaktadır(55).
ABD’de aşılama öncesi dönemde kabakulak çocukların hastalığı olmakla
beraber(56), kabakulak salgınları askeri topluluklarda önemli bir salgın
nedeniydi(57,58).1967–71 yıllarında da hastalık çocuklarda daha sık görülmüştür. 1981’de
ise olguların çoğu 10 yaş ve üzeri kişilerdir. 1987’deki olguların %76’sı 10 yaş ve
üzerinde kişiler olup 1994’de rapor edilen 1.537 olgunun %21.8’i 20 yaş ve üzeri
kişilerdi. Aşılama öncesi hastalık kış ve bahar aylarında sık iken(56), 1989’dan beri
küçük mevsimsel değişiklikler olmaktadır(59,60). ABD ’de 1967’de kabakulak insidansı
90/100 bin olup aşının rutin olarak 1977’de uygulanmaya başlaması ile beraber
azalmıştır. 1989’da 4–6 yaşında ikinci doz MMR aşısının eklenmesi ile beraber 1988’de
2/100 bin olan insidans 1993’de 0.7/100 bin’e düşmüştür(59).
Fillandiya’da 1970’lerde kabakulak insidansı 240/100 bin olup 1982’de ilk dozu
14–18. ayda, ikincisi 6 yaşında olmak üzere MMR aşısı ulusal aşılama programına dahil
edilmiştir(61). 1986’ya dek hedef kitlenin %95’den fazlası aşılanmıştır. 12 yıl boyunca
1.5 milyon Fillandiya’lı aşılanırken kabakulak insidansı %99 azalarak <1/100 bin olmuş
ve kabakulağa bağlı ensefalit rapor edilmemiştir (62).
26
Hırvatistan’da L-Zagreb tipi kabakulak aşısı içeren MMR aşısı 15 aylık
çocuklara 1976’da uygulanmaya başlanmıştır. 1977 ve 1981–1982 yıllarında üç
kabakulak salgını olmuş, ilerleyen yıllarda düşük insidansta salgınlar görülmüştür
(31–78/100.000). Aşılama ile hastalığın yaşı değişmiş 1976–82 yıllarında
5–9 yaşlarında görülen hastalık, 1983–90 yıllarında 15–19 yaşlarına kaymıştır(63).
İngiltere ve Galler’de 1966–1981 yıllarında kabakulak insidansı
160–1011/100 bin olarak tespit edilmiştir(65). 1988 Ocak ayında aşı 12–15 aylık
çocuklara MMR şeklinde uygulanmaya başlanmış ve 3 yıl içinde tüm okul öncesi
çocuklar aşılanmıştır. 1991 yılında hedef kitlenin %90’ına ulaşılmış olup 1993–95
yıllarında kabakulak insidansı ise 5/100 bin olarak bulunmuştur. Kabakulak nedeni ile
hastaneye yatırılma ise %92 azalmıştır. Buna rağmen okul öncesi aşılanmış çocukların
%15’i seronegatif olarak tespit edilmiş ve ikinci doz aşı 1997 yılında 4 yaşında
yapılmak üzere programa girmiştir (65).
İsrail 1984’de kabakulak aşısını uygulamaya başlamasına rağmen 16 ay sonra
bütçeleri ile ilgili nedenlerle aşıyı kullanımdan kaldırmıştır. Aralık 1998’de tekrar 15
aylık çocuklar MMR ile rutin aşılama programına katılmış, 1977-88’de 80–162 /100 bin
olan kabakulak insidansı 1993-95’de 10/100 bin’a düşmüştür(66).
Portekiz MMR aşısını 15 aylık çocuklara uygulamaya 1987’de başlamıştır.
1990’da ikinci doz MMR aşısı 11–13 yaş çocuklara uygulanmak üzere programa
girmiştir. Kabakulak olgu sayısı 1987’de 2.197, 1993’de 627, 1994’de ise 1.445 olarak
bildirilmiş olup bu artış 1995-96’ya dek sürmüştür. Salgınlar 1996’nın erken
dönemlerinde hızlanmış ve ilk 8 ayında 7.620 kabakulak olgusu rapor edilmiştir.
İnsidans artışı tüm yaş gruplarında olmakla beraber en yüksek 1–4 yaşında olmuştur.
Araştırmalar bu salgınların nedeninin 1992’den beri uygulanan Rubini aşısına bağlı
olduğunu göstermiştir(67).
Slovenya’da 1979’dan önce her yıl 400 kabakulak vakası bildirilmekte idi.
Bunların yarıdan fazlası iki yaşını doldurmayan çocuklardı. 1979 yılında iki doz MMR
(Leningrad 3 tipi aşı) aşısını 12–16 ay ve 6–7 yaşta olmak üzere uygulamaya başlaması
sonucu kabakulak insidansı <5/100.000’na düşmüştür(63).
İsviçre’de 15 aylık çocukları MMR ile bir doz aşılamaya 1987 yılında başlandı,
1990’larda kabakulak insidansında belirgin bir düşüş saptanmış olup 1994’de kabakulak
insidansı tekrar yükselerek 400/100 bin’e çıkmıştır(68). Bu salgınların nedeninin
27
koruyucu etkisi düşük Rubini tipi aşıya bağlı olduğu tespit edilmiş(68-70) ve İsviçre
Sağlık Bakanlığı İsviçre’de MMR aşısının sadece Jerly Lynn tipi kabakulak aşısı içeren
formlarına izin vermiştir (70).
Kanada kabakulak aşısını 12. ayda MMR olarak 1976’da uygulamaya
başlamıştır. 1977’de 6.858 vaka bildirilirken 1981’e kadar her yıl 100 vaka
bildirilmiştir. 1988–89 yıllarında meydana gelen salgınlar 15–19 yaşında aşılanmamış
kişilerde görülmüştür(71).
Küba 1988’den beri neredeyse kabakulağı eredike etmektedir. Bu nedenle ülke
okul öncesi dönemdeki MMR aşılama programını hızlandırmıştır(72).
Bazı ülkelerde aşılama öncesi ve aşılama sonrası yıllık ortalama kabakulak
insidansı (100 000) tablo 4’de özetlenmiştir(63). Tablo 4. Bazı ülkelerde aşılama öncesi ve sonrası kabakulak insidansı (100 000) (63)
Ülke
Aşılama Öncesi
Yıl İnsidans
Aşılama Sonrası
Yıl İnsidans
%
Azalma
2 doz uygulama
Danimarka
Fillandiya
Norveç
Slovenya
İsveç
1977–79
1977–79
1977–79
1977–79
1977–79
726
223
371
410
435
1993–95
1993–95
1993–95
1993–95
1993–95
1
<1
11
4
<1
>99
>99
97
>99
>99
1 doz uygulama
Hırvatistan
İngiltere
İsrail
Letonya
1983–85
1983–85
1983–85
1983–85
101
40
102
141
1993–95
1993–95
1993–95
1993–95
12
5
10
3
88
88
90
98
Aşı uygulamayan
Polonya
Romanya
1983–85
1983–85
415
242
1993–95
1993–95
361
217
-
-
Ülkemizde yapılan kabakulak duyarlılık çalışmaları sınırlı olup tablo 5’de çocuk
yaş grubunda yapılan çalışmalar özetlenmiştir.
28
Tablo 5. Ülkemizde çocuk yaş grubunda yapılan kabakulak duyarlılık çalışmaları
Çalışanlar Yıl Yaş Seronegativite % Kaynak No
Şıklar ve ark 2002 1–2 yaş
2–4 yaş
4–6 yaş
6–8 yaş
8–10 yaş
10–12 yaş
>12 yaş
77.4
62,5
43,5
32.5
19.0
12.0
4.4
73
Yıldırım ve ark 1998 12–59 ay
12–23 ay
24-35 ay
36-47 ay
48-59 ay
75.1
90.6
77.4
74.7
62.7
74
Özsan ve ark 1998 0–6 ay
7–12 ay
1–2 yaş
2–3 yaş
3–5 yaş
0–5 yaş
57.2
83.4
55.9
41.2
42.3
52.5
75
Akın ve ark 1996 0–15 yaş 15.0 76
Kocabeyoğlu ve ark 1990 3–10 yaş 38.9 77
Ataş 1994 1–2 yaş
4–6 yaş
8–9 yaş
11–12 yaş
14–15 yaş
1–15 yaş
75.0
52.0
28.9
14.5
10.7
63.4
78
Kanbur ve ark 2003 9–16 yaş 10.9 79
29
3. GEREÇ ve YÖNTEM
Bu araştırma, Adana Doğankent Sağlık Ocağı Bölgesinde 11 Şubat–17 Mart
2005 tarihleri arasında uygulanmış kesitsel bir araştırmadır.
3.1.Araştırma Bölgesi
Araştırmanın yapıldığı Doğankent, idari olarak Adana ilinin Yüreğir ilçesine
bağlı Belediyelik olup Adana iline 17 kilometre (km), Akdeniz’e ise 25 km uzaklıktadır.
Beldede yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçer(80) .
Doğankent Sağlık Ocağı bölgesi dört mahalleden oluşmakta ve bölgede
3 ilköğretim okulu, 1 tane de lise bulunmaktadır. Belde sakinlerinin %86’sı son 20 yılda
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç ederek gelen ve buraya yerleşen
ailelerden oluşmaktadır. Burada yaşayan insanların düzenli bir işi olmadığından
geçimlerini mevsimlik günübirlik işlerde çalışarak sağlamaktadırlar(81) .
Doğankent Sağlık Ocağı kendi şehir tipi binasında 24 saat faaliyet gösteren bir
sağlık ocağıdır.
Doğankent Sağlık Ocağı’na bağlı 2003 yıl ortası nüfus 11.997 olup nüfusun
%12,5’i (1.502 kişi) 0–4 yaş, %15.2’si (1.822 kişi) 5–9 yaş, %14.2’si (1.699 kişi)
10–14 yaş, %21.6’sı (2.588 kişi) 15–24 yaş, %24.4’ü (2.931 kişi) 25–44 yaş, %9.1’i
(1.092 kişi) 45–64 yaş grubunda ve %3.0’ü (363 kişi) ise 65 yaş ve üzerindedir.
Nüfusun %50.5’i (6.057 kişi) erkek, %49.5’i (5.940 kişi) kadındır. Doğurgan çağdaki
kadın nüfusu 2.888 olup, nüfusun %24.1’ini oluşturmaktadır. Sağlık Ocağı Bölgesi’nde
ortalama hane büyüklüğü ise 6.9’dur(80). Bu bölgenin 2003 yılı, yıl ortası nüfusuna göre
oluşan nüfus piramidi Şekil-1’de sunulmuştur.
30
-1500 -1000 -500 0 500 1000
0-4 yaş
10-14 yaş
20-24 yaş
30-34 yaş
40-44 yaş
50-54 yaş
60-64 yaş
70-74 yaş
80+
Yaş
gru
plar
ı
Nüfus sayısı
erkekkadın
Şekil 1.Doğankent Sağlık Ocağı Bölgesi nüfus piramidi, 2003
Sağlık Ocağına 2003 yılında 28.123’ü bölge içi, 13.457’si ise bölge dışı olmak
üzere toplam 41.580 kişi başvurmuş olup, bunların %7.3’ü (3.041 kişi) ileri bir
basamağa sevk edilmiştir. Poliklinik hizmetleri sırasında en sık rastlanan ilk beş
hastalık; üst solunum yolu enfeksiyonu (A.89/4), enterit ve diğer diyare hastalıkları
(A.5), akut bronşit-bronşiolit (A.89/3), orta kulak iltihabı (A.78) ve idrar yolu
enfeksiyonu (A.111) dur(80).
Sağlık Ocağında 1 Ocak 2000–31 Aralık 2004 yılları arasında yürütülen
poliklinik hizmetleri sırasında 107 kabakulak vakası tespit edilmişken hiç kızamıkçık
vakasına rastlanmamıştır. Kabakulak vakalarının %60.7’sini (65 kişi) erkekler,
%39.3’ünü (42 kişi) kadınlar oluşturmaktaydı. Tespit edilen vakaların yaş grupları
incelendiğinde %22.4’ü (24 kişi) 0–59 aylık, %49.5’i (53 kişi) 60–119 aylık ve %28.0’i
(30 kişi) 120 ay ve üzerindeki kişilerdi. Kabakulak vakalarının %31.8’i (34 olgu)
ilkbahar , %33.6’sı (36 olgu) kış, %15.9’u (17 olgu) yaz, %18.7’si (20 olgu) sonbahar
mevsiminde görülmüştür. Vakaların en küçüğü 1 aylık, en büyüğü ise 44 yaşındadır.
Vakaların yıllara göre dağılımları incelendiğinde ise %14’ü (15 olgu) 2000 yılında,
%15.0’i (16 olgu) 2001 yılında, %2.8’i (3 olgu) 2002 yılında, %34.6’sı (37 olgu)
2003 yılında, %33.6’sı (36 olgu) ise 2004 yılında tespit edilmiştir. Doğankent
beldesinde 2000–2004 yıllarında kabakulak prevalansı sırası ile 15/100 bin, 144/100
bin, 25/100 bin, 308/100 bin, 300/100 bin olarak tespit edilmiştir(82).
31
Bölgenin 2003 yılına ait bazı demografik ölçütleri tablo 6’da özetlenmiştir(80). Tablo 6. Doğanket Beldesinin 2003 yılına ait demografik ölçütleri
Kaba Ölüm Hızı (binde) 1.7
Bebek Ölüm Hızı (binde) 15.2
5 Yaş Altı Çocuk Ölüm Oranı (binde) 18.6
5 Yaş Altı Orantılı Ölüm Hızı (yüzde) 12.8
45 Yaş ve Üstü Orantılı Ölüm Hızı (yüzde) 72.1
Kaba Doğum Hızı (binde) 11.6
Genel Doğurganlık Hızı (binde) 44.6
Nüfus Artış Hızı (binde) 9.9
Çocuk/Kadın Oranı (yüzde) 39.3
T.C. Sağlık Bakanlığı ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi (Ç.Ü.T.F.)
arasındaki protokol gereği Doğankent Sağlık Ocağı, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerinin
saha deneyimlerini yaptıkları eğitim ve araştırma bölgesi olup bölgede verilen sağlık
hizmetleri Sağlık Bakanlığı’nca düzenlenmekte ve yürütülmektedir.
3.2.Araştırmanın Tipi
Bu araştırma tabakalı sistematik örnekleme yöntemiyle seçilen 0–59 aylık
çocuklarda yapılmış kesitsel bir çalışmadır.
3.3. Örnek Seçimi
3.3.1.Evren
Evren Doğankent Sağlık Ocağı Beldesinde yaşayan 0–59 aylık çocuklar olup
araştırmanın planlandığı tarihte sağlık ocağındaki bebek ve çocuk izlem kartlarına göre
(Form 006) 1.233 tane 0–59 aylık çocuk nüfusu bulunmaktadır.
3.3.2.Örnek Büyüklüğünün Belirlenmesi ve Seçilmesi
Kızamıkçık ve kabakulak antikor durumu yaşa göre değişebildiği için örneklem
yöntemi olarak yaş ve cinsiyete göre tabakalı sistematik örneklem yöntemi
kullanılmıştır.
32
Ülkemizde 0–5 yaşta kızamıkçık için en düşük seropozitiflik %12.5(32),
kabakulak içinse %47.5 olarak bulunmuştur(75). Minimum örnek büyüklüğü %12
görülme sıklığı, %95 güven aralığında, %3’lük sapma ile 330 olarak hesaplanmıştır, asıl
örneklere ulaşamama ihtimali nedeniyle her tabakadan da %10 yedek örnek seçilmiştir.
Örnek büyüklüğünü hesaplamada aşağıdaki formül
kullanılmıştır.
Bu örneklem sayısı sağlık ocağında çocuk izlem kartı olan 0–59 aylık çocukların
%26.8’ini oluşturmaktadır. Daha sonra her tabakadan sistematik örnekleme yöntemi ile
her aileden bir çocuk olacak şekilde örneğe girecek asıl ve yedek çocuklar saptanmıştır.
Aynı aileden birden fazla çocuk olması durumunda yedek kişiler örneğe alınmıştır.
Tabakalandırmada kullanılan yaş ve cins grubu, bu bölgede bulunan 0–59 aylık
çocukların ve araştırma örneklemine seçilen çocukların yaş ve cins gruplarına göre
dağılımı Tablo 7’de sunulmuştur.
Nt2pq n= d2(N-1)+ t2pq
N : Evrendeki birey sayısı → 1.233
n : Örnekleme alınacak birey sayısı → 330
p : İncelenen olayın görülüş sıklığı (olasılığı) → 0.12
q : İncelenen olayın görülmeyiş sıklığı (olasılığı) → 0.88
t : Belirli serbestlik derecesinde ve saptanan yanılma düzeyinde t
tablosundan bulunan teorik değer → 0.05
d : Olayın görülüş sıklığına göre yapılmak istenen ± sapma → 0.03
33
Tablo 7. Doğankent Sağlık Ocağı Beldesinde bulunan 0–59 aylık evreninin ve örnekleme
seçilen çocukların yaş grupları ve cinsiyete göre dağılımları
Yaş Grubu (Ay)
Evren Erkek Kız Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
Örnek Erkek Kız Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
0–11 83 48.5 88 51.4 171 13.9 22 48.9 23 51.1 45 13.6
12–23 150 51.0 144 49.0 294 23.8 40 50.6 39 49.4 79 24.0
24–35 126 48.1 136 51.9 262 21.2 34 48.6 36 51.4 70 21.2
36–47 122 50.0 122 50.0 244 19.8 33 50.0 33 50.0 66 20.0
48–59 140 53.4 122 46.6 262 21.2 38 54.3 32 45.7 70 21.2
Toplam 621 50.4 612 49.6 1.233 100.0 167 50.6 163 49.4 330 100.0 *Satır yüzdesi **Kolon Yüzdesi
3.4. Araştırmanın Değişkenleri
3.4.1. Kızamıkçık İçin Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler
Bağımlı Değişkenler:
1.Çocukta kızamıkçık antikor durumu
Bağımsız Değişkenler:
1.Evde sürekli yaşayan kişi sayısı
2.Evde kızamıkçık geçiren kişi sayısı (çocuk doğduktan sonra)
3.Annenin ve babanın eğitim düzeyi
4.Annenin ve babanın çalışma durumu
5.Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı
6.Hanede yaşayan 7–14 yaş çocuk sayısı
7.Hanede yaşayan toplam kişi sayısı
8. Hanede okula giden kişi sayısı
9.Çocuğun büyüme ve gelişme durumu
10.Çocukta kızamıkçık öyküsü
34
3.4.2. Kabakulak İçin Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler
Bağımlı Değişkenler:
1.Çocukta kabakulak antikor durumu
Bağımsız Değişkenler:
1.Evde sürekli yaşayan kişi sayısı
2.Evde kabakulak geçiren kişi sayısı (çocuk doğduktan sonra)
3.Annenin ve babanın eğitim düzeyi
4.Annenin ve babanın çalışma durumu
5.Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı
6.Hanede yaşayan 7–14 yaş çocuk sayısı
7.Hanede yaşayan toplam kişi sayısı
8.Hanede okula giden kişi sayısı
9.Çocuğun büyüme ve gelişme durumu
10.Çocukta kabakulak öyküsü
3.5. Araştırmada Kullanılan Terimler ve Tanımlar
Pozitif antikor durumu: Laboratuvar yöntemlerinin uygulanması sonucunda
kabakulak ve / veya kızamıkçık IgG antikorunun tespit edilmesi.
Negatif antikor durumu: Laboratuvar yöntemlerinin uygulanması sonucunda
kabakulak ve / veya kızamıkçık IgG antikorunun tespit edilememesi.
3.6. Araştırmada Kullanılan Araç ve Gereçler
Araştırma kapsamında incelenen çocukların ailelerine uygulanan soru kâğıdı
EK-1’de sunulmuştur. Soru kâğıdında ailenin sosyodemografik özellikleri, çocuğun
kızamıkçık ve kabakulak enfeksiyonu geçirmesini ve antikor durumunu etkileyecek
faktörlerle ilgili bilgilerin toplanmasına yönelik sorular bulunmaktadır.
Soru kâğıdının son bölümünde ise çocuğun antropometrik ölçümlerine
(boy uzunluğu, ağırlık) ait bilgiler bulunmaktadır. Bu ölçümler için insan baskülü, el
tartısı, plastik 100 cm. cetvel ve mezru kullanıldı.
Çocuklardan kan almak amacı ile steril tek kullanımlık enjektör, jelli plastik tüp,
pamuk ve alkol kullanılmış olup serumu ayırmak içinse Ç.Ü.T.F. Merkez
Laboratuvarında bulunan Heraeus Labofuge 400 marka santrifüj aleti, ayrılan serumu
koymak içinse steril plastik tüpler kullanılmıştır.
35
Kızamıkçık ve kabakulak antikorlarının ölçümü için Rubella IgG ELISA
DSL–05–10-RBG ve Mumps IgG ELISA DSL–05–10-MUGi (Diagnostic System
Laboratories/USA) ELISA kitleri kullanılmıştır.
3.7.Araştırmanın Uygulanması
Araştırmanın uygulanabilmesi için Ç.Ü.T.F. Dekanlığından, Ç.Ü.T.F. Etik
Kurulundan ve örnekleme seçilen çocukların ailelerinden yazılı izin alındı.
Çalışma için örnekleme giren 330 çocuk adı-soyadı, cinsiyeti, telefon numarası,
adreslerine göre listelendikten sonra Aralık 2004’de soru kâğıtlarının ön çalışması
yapıldı. Veriler 11 Ocak–17 Şubat 2005 tarihleri arasında toplandı. Verileri toplamak
için iki ebe ve iki tıp fakültesi son sınıf öğrencisi soru kâğıtlarının uygulanması için
eğitildi.
Verilerin toplanmasında iki yöntem kullanıldı;
1.Telefon numarası kayıtlı olan çocuklar -ebeveynlerinden en az birisiyle
beraber- sağlık ocağına davet edildi,
2.Telefon numarası kayıtlı olmayan ya da sağlık ocağına gelemeyen çocuklar
için ise araştırmacı, sağlık ocağında görevli bir ebe ve iki tıp fakültesi son sınıf
öğrencisi ile ev ziyaretinde bulunuldu.
Örneğe çıkan 330 kişinin 29’u çeşitli sebeplerden dolayı çalışmaya katılamadı
(3’ünün ailesi kan vermeyi kabul etmedi, 18’ine bölgeden göç etmişti, 8inin evleri tespit
edilemedi ya da evlerinde bulunamadı). Evleri tespit edilemeyen ya da evde
bulunamayan ailelere 3 kez daha ulaşılmaya çalışıldı, kan vermeyi kabul etmeyen
ailelerden ise 3 kez daha izin istendi. Yedek listedeki 29 kişi çalışmaya katılamayan
kişilerin yerine çalışmaya dâhil edildi ve geriye kalan 4 yedek ise elde yeterli sayıda kit
olduğu için çalışmaya dâhil edilmek istendi fakat bunların 3’üne beldeden göç ettiği için
ulaşılamadı. Sonuç olarak 301’i asıl, 30’u yedek listeden olmak üzere 331 çocuk
çalışmaya katıldı.
331 çocuğun ailesine çalışma hakkında bilgi verildi, ailelerden yazılı onay
alındı, ailelere yüz yüze soru cevap tekniği ile araştırmacının kendisi ya da sağlık
ocağında Halk Sağlığı stajını yapmakta olan tıp fakültesi son sınıf öğrencileri tarafından
soru kâğıtları uygulandı. Soru kâğıtlarının uygulanması yaklaşık olarak 10–20 dakika
sürdü.
36
Aileye soru kâğıtları uygulandıktan sonra çocukların antropometrik ölçümleri
yapıldı ve venöz kan örneği alındı.
Sağlık Ocağına gelen bebeklerin ağırlıkları bebek baskülünde, boyları ise
muayene masasına yatırılarak plastikten hazırlanan özel bir cetvel ile ölçüldü.
Çocukların ağırlıkları ve boyları ise insan baskülü kullanılarak ölçüldü. Sağlık ocağına
gelemeyen, evlerinde ziyaret edilen bebek ve çocukların boyları ise mezru, ağırlıkları
ise el tartısı ile ölçüldü.
Venöz kan örneği tek kullanımlık steril enjektör ile çocuğun ante-kübital bölgesi
ya da el sırtından 3–4 ml alınıp steril, kapaklı jelli plastik tüplere konuldu. Alınan kan
örnekleri nakledileceği zamana dek buzdolabında saklandı ve aynı Ç.Ü.T.F. Merkez
Laboratuvarında 3500 devir/dk’da 5 dakika santrifüjde çevrilerek serumu ayrıldı. Jelli
plastik tüpten alınıp steril plastik tüplere konan serumlar serolojik çalışmanın yapılacağı
güne kadar –200C’de derin dondurucuda saklandı. Serolojik çalışma ise Haziran-
Temmuz 2005’de Ç.Ü.T.F. Merkez Laboratuvarında mikro ELISA yöntemi ile pozitif
ya da negatif olarak değerlendirildi.
3.8. Araştırmada Kullanılan Laboratuar Yöntemleri
İncelenen çocukların kızamıkçık ve kabakulağa özgü IgG antikorları için
serumlar aynı gün mikro ELISA yöntemi ile her defasında 88 serum, haftada bir gün
çalışılmak üzere 4 grup olarak çalışılmıştır. Bu işlem için EK–2 ve EK-3’de sunulan
Rubella IgG ELISA DSL–05–10-RBG, Mumps IgG ELISA DSL–05–10-MUGi ELISA
kitleri kullanılmıştır.
Örneklerden alınan serumlar kitlerin kullanma kılavuzunda belirtildiği gibi
çalışıldı ve değerlendirildi.
Test sonucunda kızamıkçık için 0.283’ün, kabakulak için ise 0.135’in üstündeki
değerler pozitif, altındaki değerler ise negatif olarak değerlendirildi.
3.9. Verilerin Analizi
Veri toplama aşaması tamamlandıktan sonra verilerin analizi için SPSS ver. 10.0
ve. Epi İnfo 3.2 istatistiksel paket programı kullanılmıştır. Uygulanan önemlilik
testlerinde p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
37
3.10. Araştırmanın Süresi
Araştırmanın planlamasına Kasım 2003’de başlanmış, veriler 11 Ocak–17 Şubat
2005 tarihleri arasında toplanmış, serumlar Haziran-Temmuz 2005’de çalışılmış ve
istatistiksel analiz ve yazım aşaması ise 2006 Mayıs ayında tamamlanmıştır.
3.11. Araştırmanın Bütçesi
Araştırmanın toplam bütçesi 6.000.000 TL (6.000YTL) olup Ç.Ü. Araştırma
Proje Fonu tarafından sağlanmıştır.
38
4. BULGULAR
Bulgular üç kısımda incelenmiştir:
1.Sosyodemografik özellikler
1. Çocuklara ait
2. Anne ve babalara ait
3. Aile yapısına ait
2.Kızamıkçık antikor durumu ve bunu etkileyen faktörler
3.Kabakulak antikor durumu ve bunu etkileyen faktörler
4.1. Sosyodemografik Özellikler
4.1.1. Çocukların Sosyodemografik Özellikleri
4.1.1.1. Çocukların Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Dağılımları
Çocukların %14.5’i (48 çocuk) 0–11 ay, %22.4’ü (74 çocuk) 12–23 ay, %22.7’si
(75 çocuk) 24–35 ay, %20.8’i (69 çocuk) 36–47 ay, %19.6’sı (65 çocuk) ise 48–59 ay
yaş grubunda olup ortalama yaşları 30.28±16.03 ay idi (alt-üst değer:1–59, ortanca yaş
29). Çocukların %48.9’u (162 çocuk) erkek, %51.1’i (169 çocuk) kız olup çocukların
cinsiyet ve yaş gruplarına göre dağılımı arasında istatistiksel olarak fark yoktu
(p>0.05-Tablo 8). Tablo 8. Çocukların yaş grubu ve cinsiyete göre dağılımları
Yaş Grubu
(Ay)
Cinsiyet Erkek Kız
Sayı %* Sayı %*
Toplam
Sayı %** 0–11 24 50.0 24 50.0 48 14.5
12–23 38 51.4 36 48.6 74 22.4
24–35 33 44.0 42 56.0 75 22.7
36–47 37 53.6 32 46.4 69 20.8
48–59 30 46.2 35 53.8 65 19.6
Toplam 162 48.9 169 51.1 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=1.734 SD=4 p=0.785
39
Çocukların %24.5’i (81 çocuk) ailelerinin birinci, %43.5’i (144 çocuk) ikinci ya
da üçüncü, %32.0’si (106 çocuk) dördüncü ve üzeri çocukları olup hanelerdeki ortalama
çocuk sayısı 3.32±1.71 idi (alt-üst değer:1–9, ortanca 3). Çocukların sosyal güvence
durumu incelendiğinde %40.8’inin (135 çocuk) herhangi bir sosyal güvencesi yokken
%42.6’sı Yeşil Kart (141 çocuk), %13.0’ü (43 çocuk) SSK, %2.4’ü (8 çocuk) Bağ-Kur,
%1.2’si (4 çocuk) ise Emekli Sandığı güvencesine sahip idi. Çocukların %93.1’i
(308 çocuk) rutin aşı takvimine göre tam aşılı, %6.3’ü (21 çocuk) eksik aşılı, %0.6’sı
(2 çocuk) ise aşısız idi.(Tablo 9). Tablo 9. Çocuklara ait bazı tanımlayıcı özellikler
Sayı n=331 %
Ailenin Kaçıncı Çocuğu Olduğu
1
2–3
≥4
Toplam
81
144
106
331
24.5
43.5
32.1
100.0
Sosyal Güvence Durumu
Yok
Yeşil kart
SSK
Bağ-Kur
Emekli Sandığı
Toplam
135
141
43
8
4
331
40.8
42.6
13.0
2.4
1.2
100.0
Aşı Durumu
Tam Aşılı
Eksik Aşılı
Aşısız
Toplam
308
21
2
331
93.1
6.3
0.6
100.0
40
Vücut ağırlığı çocukların %6.3’ünde (21 çocuk) %3 persentilin altında,
%83.4’ünde (276 çocuk) %3–97 persentil arasında, %10.3’ünde (34 çocuk) ise %97
persentilin üzerinde olup ortalama ağırlık 13.19±3.40 kg’dır (alt-üst değer;5.0–25.0,
ortanca 13.0 kg). Boy uzunluğu çocukların %12.7’sinde (42 çocuk) %3 persentilin
altında, %78.9’unda (262 çocuk) %3–97 persentil arasında, %8.4’ünde (28 çocuk) ise
%97 persentilin üzerinde olup ortalama boy uzunluğu 88.95±12.64 cm’dir
(alt-üst değer; 56.0–114.0, ortanca 90.0 cm-Tablo 10). Tablo 10. Çocukların vücut ağırlığı ve boy uzunluğu persentillerine göre dağılımı
Sayı n=331 %
Ağırlık Persentili
<%3
%3-97
>97
Toplam
21
276
34
331
6.3
83.4
10.3
100.0
Boy Persentili
<%3
%3-97
>97
Toplam
42
261
28
331
12.7
78.9
8.4
100.0
4.1.2. Anne ve Babalara Ait Tanımlayıcı Özellikler
4.1.2.1. Annelere Ait Tanımlayıcı Özellikler
Çocukların annelerinin %64.1’i (212 kişi) 29 yaş ve altı, %31.4’ü (104 kişi) 30–
39 yaş, %4.5’i (15 kişi) 40 yaş ve üzeri grupta olup, annelerin ortalama yaşı 27.94±5.74
idi (alt-üst değer;18–49, ortanca 27). Annelerin eğitim durumu incelendiğinde annelerin
%42.6’sının (141 kişi) okuma yazma bilmediği (OYD), %10.0’unun (33 kişi)
okur yazar (OY), %42.0’sinin (139 kişi) ilkokul mezunu, %5.4’ünün (18 kişi) ise
ortaokul ve üzeri eğitim gördüğü tespit edilmiştir. Annelerin %99.1’i (329 kişi) ev
hanımı iken, sadece %0.9’u (3 kişi) gelir getiren bir işte çalışmakta idi (Tablo 11).
41
Tablo 11. Çocukların annelerine ait tanımlayıcı özellikler
Sayı n=331 %
Yaş Grubu
≤29
30–39
≥40
Toplam
212
104
15
331
64.1
31.4
4.5
100.0
Eğitim Durumu
OYD
OY
İlkokul
Ortaokul ve üzeri
Toplam
141
33
139
18
331
42.6
10.0
42.0
5.4
100.0
Çalışma Durumu
Ev hanımı
Çalışıyor
Toplam
329
3
331
99.1
0.9
100.0
4.1.2.2. Babalara Ait Tanımlayıcı Özellikler
Çocukların babalarının %43.5’i (144 kişi) 29 yaş ve altı, %44.1’i (146 kişi) 30–
39 yaş, %12.4’ü (41 kişi) 40 yaş ve üzerinde olup babaların ortalama yaşı 31.80±6.72
idi (alt-üst değer;20–60, ortanca 30). Babaların eğitim durumu incelendiğinde
%14.5’inin (48 kişi) OYD, %6.0’sının (20 kişi) OY, %57.7’sinin (191 kişi) ilkokul
mezunu, %10.6’ünün (35 kişi) ortaokul, %9.7’sinin (32 kişi) lise ve %1.5’inin (5 kişi)
üniversite mezunu olduğu tespit edilmiştir. Babaların %48.9’unun (162 kişi) gelir
getiren düzenli bir işi yok ya da işsizken, %23.6’u (79 kişi) işçi, %1.2’si (4 kişi) memur,
%25.1’i (83 kişi) serbest meslek sahibi, %0.9’u (3 kişi) ise emekli idi.
Babaların 3’ü (%0.9) ölmüştü (Tablo 12).
42
Tablo 12. Çocukların babalarına ait tanımlayıcı özellikler
Sayı n=331 %
Yaş Grubu
≤29
30–39**
≥40***
Toplam
144
146
41
331
43.5
44.1
12.4
100.0
Eğitim Durumu
OYD**
OY
İlkokul
Ortaokul ve üzeri
Toplam
48
20
191
72
331
14.5
6.0
57.7
21.8
100.0
Çalışma Durumu
İşsiz- düzenli işi yok**
İşçi **
Memur
Serbest meslek
Emekli**
Toplam
162
79
4
83
3
331
48.9
23.9
1.2
25.1
0.9
100.0 *Babaların 3’ü ölmüştü ** Bu gruptaki babaların 1’i ölmüştü *** Bu gruptaki babaların 2’si ölmüştü
4.1.3. Aile Yapısına Ait Tanımlayıcı Özellikler
Hanelerin %24.2’sinde (80 hane) üç-dört, %38.6’sında (128 hane) beş-altı,
%37.2’sinde (123 hane) yedi ve üzerinde kişi yaşamakta idi (alt- üst değer;3–16,
ortalama 6.16±2.13, ortanca 6). Hanelerin %24.5’inde (81 hane) bir, %48.0’inde
(159 hane) iki, %27.5’inde ise (91 hane) üç ve üzerinde 0–6 yaş grubu çocuk
bulunmakta idi (alt-üst değer;1–5, ortalama 2.07±0.80, ortanca 2). Hanelerin
%42.3’ünde (140 hane) 7–14 yaş grubu çocuk yokken, %21.1’inde (70 hane) bir,
%36.6’sında (121 hane) ise iki ve üzeri 7–14 yaş grubu çocuk yaşamakta idi
(alt-üst değer;0–5, ortalama 1.20±1.32, ortanca 1). Hanelerin %65.3’ünde (216 hane)
15 ve üzeri yaş grubunda bir ya da iki kişi, %34.7’sinde (115 hane) üç ve üzeri sayıda
43
15 ve üzeri yaş kişi yaşamakta idi (alt-üst değer;1–9, ortalama 2.89±1.62, ortanca 2).
Hanelerin %48.9’unda (162 hane) okula giden kişi bulunmazken, %34.5’inde
(114 hane) bir-iki çocuk, %16.6’sında (55 hane) ise üç ve üzerinde okula giden kişi
bulunuyordu (alt-üst değer;0–5, ortalama 1.08±1.28, ortanca 3-Tablo 13). Tablo 13. Aile yapısına ait özellikler
Sayı n=331 %
Toplam Kişi Sayısı
3–4
5–6
≥7
Toplam
80
128
123
331
24.2
38.6
37.2
100.0
0–6 Yaş Çocuk Sayısı
1
2
≥3
Toplam
81
159
91
331
24.5
48.0
27.5
100.0
7–14 Yaş Çocuk Sayısı
0
1
≥2
Toplam
140
70
121
331
42.3
21.1
36.6
100.0
≥15 Yaş Kişi Sayısı
1–2
≥3
Toplam
216
115
331
65.3
34.7
100.0
Okula Giden Kişi Sayısı
0
1–2
≥3
Toplam
162
114
55
331
48.9
34.5
16.6
100.0
44
4.2. Kızamıkçık Antikor Durumu ve Bunu Etkileyen Faktörler
Çalışmaya katılan çocukların %17.5’inde (58 çocuk) kızamıkçık antikoru
pozitif, %82.5’inde (273 çocuk) ise negatif bulunmuştur (Tablo 14). Tablo 14. Çocuklarda kızamıkçık antikor durumu
Kızamıkçık Antikoru Sayı %
Pozitif
Negatif
Toplam
58
273
331
17.5
82.5
100.0
4.2.1. Yaş Gruplarına Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı
Yaş gruplarına göre kızamıkçık seropozitifliği 0–11 ayda %12.5, 12–23 ayda
%6.8, 24–35 ayda %14.7, 36–47 ayda %21.7, 48-59 ayda ise %32.3 idi. Yaş gruplarına
göre kızamıkçık seropozitifliği istatistiksel olarak farklı olup (p<0.05), bu farklılığı
48–59 ay yaş grubu çocuklar yaratmakta idi (Tablo 15-Şekil 2). Tablo 15. Yaş gruplarına göre kızamıkçık antikorlarının dağılımı
Yaş Grubu (Ay)
Seropozitif Seronegatif Sayı %* Sayı %*
Toplam Sayı %**
0–11 6 12.5 42 87.5 48 14.5
12–23 5 6.8 69 93.2 74 22.4
24–35 11 14.7 64 85.3 75 22.7
36–47 15 21.7 54 78.3 69 20.8
48–59*** 21 32.3 44 67.7 65 19.6
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi ***Farkı yaratan yaş grubu x2=17.876 SD=4 p=001
45
Şekil 2. Yaş gruplarına göre kızamıkçık seropozitifliği
4.2.2. Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikorlarının Dağılımı
Kızamıkçık seropozitifliği erkeklerde %16.0 (26 çocuk), kızlarda ise %18.9
(32 çocuk) olup kızamıkçık seropozitifliği ile cinsiyetler arasında istatistiksel olarak
farklılık yoktu (p>0.05-Tablo 16). Tablo 16. Cinsiyete göre kızamıkçık antikorlarının dağılımı
Cinsiyet
Seropozitif Seronegatif Sayı %* Sayı %*
Toplam Sayı %**
Erkek 26 16.0 136 84.0 162 48.9
Kız 32 18.9 137 81.1 169 51.1
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0.48 SD=1 p=0.49
32.3
21.7
14.7
6.812.5
0
5
10
15
20
25
30
35
0-11 12-23 24-35 36-47 48-59 Yaş Grubu (ay)
Yüzde
46
4.2.3. Yaş grupları ve Cinsiyete Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Yaş gruplarına göre kızamıkçık seropozitifliği 0–11 aylık erkeklerde %8.3
(2 çocuk), kızlarda %16.7 (4 çocuk), 12–23 aylık erkeklerde %10.5 (4 çocuk), kızlarda
%2.8 (1 çocuk), 24–35 aylık erkeklerde %12.1 (4 çocuk), kızlarda %16.7 (7 çocuk),
36–47 aylık erkeklerde %24.3 (9 çocuk), kızlarda %18.8 (6 çocuk), 48–59 aylık
erkeklerde %23.3 (7 çocuk), kızlarda ise %40.0 (14 çocuk) idi. Yaş grupları ve cinsiyete
göre kızamıkçık seropozitifliği açısından istatistiksel olarak fark yoktu
(p>0.05-Tablo 17).
Tablo 17. Yaş grupları ve cinsiyete göre kızamıkçık antikor dağılımı
Cinsiyet
Yaş grubu
Erkek Seropozitif Seronegatif Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
Kız Seropozitif Seronegatif Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
p
0–11 2 8.3 22 91.7 24 14.8 4 16.7 20 83.3 24 14.2 p>0.05
12–23 4 10.5 34 89.5 38 23.5 1 2.8 35 97.2 36 21.3 p>0.05
24–35 4 12.1 29 87.9 33 20.4 7 16.7 35 83.3 42 24.9 p>0.05
36–47 9 24.3 28 75.7 37 22.8 6 18.8 26 81.2 32 18.9 p>0.05
48–59 7 23.3 23 76.7 30 18.5 14 40.0 21 60.0 35 20.7 p>0.05
Toplam 26 16.0 136 84.0 162 100.0 32 18.9 137 81.1 169 100.0 p>0.05 *Satır yüzdesi **Kolon yüzdesi
4.2.4. Çocuklarda Kızamıkçık Geçirme Öyküsü ve Kızamıkçık Antikor
Dağılımı
Kızamıkçık geçirme öyküsü bulunan 5 çocuğun 1’inde (%20.0), kızamıkçık
geçirme öyküsü olmayan 326 çocuğun 57’sinde (%17.5) kızamıkçık antikoru pozitif idi.
Kızamıkçık geçirme öyküsü ile kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark yoktu (p>0.05-Tablo 18).
47
Tablo 18. Çocuklarda kızamıkçık geçirme öyküsü ve kızamıkçık antikor dağılımı Kızamıkçık
Öyküsü Seropozitif
Sayı %* Seronegatif
Sayı %* Toplam
Sayı %** Var 1 20.0 4 80.0 5 1.5
Yok 57 17.5 269 82.5 326 98.5
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi Fisher’in kesin testi p=0.62
4.2.5. Annelerin Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Kızamıkçık seropozitifliği annesi okul eğitimi almayan çocuklarda %22.4
(39 çocuk), annesi okul eğitimi almış çocuklarda ise %12.1 (19 kişi) idi. Annesi okul
eğitimi almayan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği istatistiksel olarak anlamlı
yüksek idi (p<0.05-Tablo 19). Tablo 19. Annelerin eğitim durumuna göre kızamıkçık antikor dağılımı
Annelerin Eğitim Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
OYD-OY 39 22.4 135 77.6 174 52.6
İlkokul ve üzeri 19 12.1 138 87.9 157 47.4
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0
*Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2 yates=5.38 SD=1 p=0.02
4.2.6. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Kızamıkçık antikoru pozitif olan bütün çocukların anneleri ev hanımı idi.
Annelerin ev dışında çalışma durumu ile kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark yoktu (p >0.05-Tablo 20). Tablo 20. Annelerin çalışma durumuna göre kızamıkçık antikor dağılımı
Annelerin Çalışma Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Çalışmıyor 58 17.7 270 82.3 322 99.1
Çalışıyor - - 3 100.0 3 0.6
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi Fisher’in kesin testi p=0.55
48
4.2.7. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Kızamıkçık seropozitifliği babaları okul eğitimi almayan çocuklarda %26.5
(18 çocuk), babaları okul eğitimi almış çocuklarda ise %15.2 (40 çocuk) idi. Babaları
okul eğitimi almayan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği istatistiksel olarak anlamlı
yüksek idi (p<0.05-Tablo 21). Tablo 21. Babaların eğitim durumuna göre kızamıkçık antikor dağılımı
Babaların Eğitim Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
OYD-OY 18 26.5 50 73.5 68 20.5
İlkokul ve üzeri 40 15.2 223 84.8 263 79.5
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0
*Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2Yates=3.99 SD=1 p=0.045
4.2.8. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Babalarının sürekli geliri ve/veya işi olmayan çocuklarda kızamıkçık
seropozitifliği %19.1 (31 çocuk) iken, babaları sürekli gelir ve/veya iş sahibi olan
çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği %16.0 (27 çocuk) idi. Babaları sürekli gelir sahibi
olmayan çocuklar ile babaları sürekli bir gelir sahibi olan çocuklar arasında kızamıkçık
seropozitifliği açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05-Tablo 22). Tablo 22. Babaların çalışma durumuna göre kızamıkçık antikor dağılımı
Babaların Çalışma Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Sürekli geliri-/işi yok 31 19.1 131 80.9 162 48.9
Sürekli geliri-/işi var 27 16.0 142 84.0 169 51.1
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0.57 SD=1 p=0.449
4.2.9. Ailede Kızamıkçık Öyküsü ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Ailesinde kızamıkçık geçirme öyküsü olmayan çocuklarda kızamıkçık
seropozitifliği %17.5 iken (57 çocuk), ailesinde kızamıkçık geçirme öyküsü olan
çocuklarda %20.0 (1 çocuk) idi. Ailesinde kızamıkçık geçirme öyküsü olan ve olmayan
çocuklar arasında kızamıkçık seropozitifliği açısından istatistiksel olarak fark yoktu
(p>0.05-Tablo23).
49
Tablo 23. Ailede kızamıkçık geçirme öyküsü durumuna göre kızamıkçık antikor dağılımı
Ailede kızamıkçık öyküsü
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 57 17.5 269 82.5 326 98.5
Var 1 20.0 4 80.0 5 1.5
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi Fisher’in kesin testi p=0.62
4.2.10. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Hanesinde yaşayan kişi sayısı üç ya da dört olan çocuklarda kızamıkçık
seropozitifliği %12.5 (10 çocuk), beş ya da altı olan çocuklarda %17.2 (22 çocuk),
yedi ve üzerinde olan çocuklarda ise %21.1 (26 çocuk) idi. Hanede yaşayan kişi sayısı
ile kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu
(p>0.05, OR 1.0/1.45/1.88)-Tablo 24). Tablo 24. Hanede yaşayan kişi sayısı ve kızamıkçık antikor dağılımı
Hanede yaşayan kişi sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
3–4 10 12.5 70 87.5 80 24.2
5–6 22 17.2 106 82.8 128 38.7
≥7 26 21.1 97 78.9 123 37.2
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2
eğim= 2.50 SD=2 p=0.11
4.2.11. Hanede Yaşayan 0–6 Yaş Çocuk Sayısı ve Kızamıkçık Antikor
Dağılımı
Hanede yaşayan 0–6 yaş grubu çocuk sayısı bir olanlarda kızamıkçık
seropozitifliği %9.9 (8 çocuk) iken, hanede yaşayan 0–6 yaş grubu çocuk sayısı iki
olanlarda %22.0 (35 çocuk), üç ve üzerinde olan çocuklarda ise %16.5 (15 çocuk) idi.
Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı ile kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05-Tablo 25).
50
Tablo 25. Hanede yaşayan 0–6 çocuk sayısı ve kızamıkçık antikor dağılımı
Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
1 8 9.9 73 90.1 81 24.5
2 35 22.0 124 78.0 159 48.0
≥3 15 16.5 76 83.5 91 27.5
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=5.56 SD=2 p=0.06
4.2.12. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu ve Kızamıkçık Antikor
Dağılımı
Hanelerinde 7–14 yaş grubun yaşayan çocuk olmayanlarda kızamıkçık
seropozitifliği %13.6 (19 çocuk) iken, hanelerinde 7–14 yaş grubu çocuk olanlarda
%20.4 (39 çocuk) idi. Hanede yaşayan 7–14 yaş grubu çocuk sayısı ile kızamıkçık
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yoktu (p>0.05-Tablo 26). Tablo 26. Hanede yaşayan 7–14 yaş çocuk durumu ve kızamıkçık antikor dağılımı
Evde yaşayan 7–14 yaş çocuk
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 19 13.6 121 86.4 140 42.3
Var 39 20.4 152 79.6 191 57.7
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=2.17 SD=1 p=0.140
4.2.13. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı ve Kızamıkçık Antikor
Dağılımı
Hanede yaşayan 15 yaş ve üzeri kişi sayısı bir ya da iki olan çocuklarda
kızamıkçık seropozitifliği %17.1 (37 çocuk, üç ve üzerinde olanlarda ise %18.3
(21 çocuk) idi. Hanede yaşayan 15 yaş ve üzeri kişi sayısı ile kızamıkçık seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak fark yoktu (p>0.05-Tablo 27).
51
Tablo 27.Hanede yaşayan ≥15 yaş kişi sayısı ve kızamıkçık antikor dağılımı
Hanede yaşayan ≥15 yaş kişi sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
1–2 37 17.1 179 82.9 216 65.3
≥3 21 18.3 94 81.7 115 34.8
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0.01 SD=1 p=0.915
4.2.14. Hanede Okula Giden Kişi Durumu ve Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Hanelerinde okula giden olmayan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği %12.3
(20 çocuk) iken, olanlarda %22.5 (38 çocuk) idi. Hanelerinde okula giden kişi olanlarda
kızamıkçık seropozitifliği istatistiksel olarak anlamlı yüksek idi (p<0.05-Tablo 28). Tablo 28. Hanede okula giden kişi durumu ve kızamıkçık antikor dağılımı
Okula giden kişi
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 20 12.3 142 87.7 162 48.9
Var 38 22.5 131 77.5 169 51.1
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=5.20 SD=1 p=0.02
4.2.15. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor
Dağılımı
Uzunluğu <%3 persentilin altında olan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği
%26.2 (11 çocuk), %3–97 persentil arasında olanlarda %16.9 (44 çocuk),
>%97 persentil üzerinde olanlarda ise %10.7 (3 çocuk) idi. Boy uzunluğu ile kızamıkçık
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu
(p>0.05, OR 1.0/0.57/0.34-Tablo 29).
52
Tablo 29. Çocukların boy uzunluğu persentiline göre kızamıkçık antikor dağılımı
Uzunluk persentili
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
<%3 11 26.2 31 73.8 42 12.7
%3–97 44 16.9 217 83.1 261 78.9
>97 3 10.7 25 89.3 28 8.5
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2
eğim=3.05 SD=2 p=0.08
4.2.16. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kızamıkçık Antikor Dağılımı
Vücut ağırlığı ile <%3 persentilin altında olan çocuklarda (%6.3) kızamıkçık
seropozitifliği %23.8 (5 çocuk), %3–97 persentil arasında olanlarda %17.0 (47 çocuk),
>%97 persentil üzerinde olanlarda ise %17.6 (6çocuk) idi. Vücut ağırlığı ile kızamıkçık
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05-Tablo 30) Tablo 30. Çocukların ağırlık persentiline göre kızamıkçık antikor dağılımı
Ağırlık Persentili
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
<%3 5 23.8 16 76.2 21 6.3
%3–97 47 17.0 229 83.0 276 83.4
>97 6 17.6 28 82.4 34 10.3
Toplam 58 17.5 273 82.5 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0.621 SD=2 p=0.733
4.3. Kabakulak Antikor Durumu Ve Bunu Etkileyen Faktörler
Çalışmaya katılan çocukların %35.3’ünde (117 çocuk) kabakulak antikoru pozitif,
%64.7’inde (214 çocuk) ise negatif bulunmuştur (Tablo 31). Tablo 31. Çocuklarda kabakulak antikor durumu
Kabakulak Antikoru Sayı %
Pozitif
Negatif
Toplam
117
214
331
35.3
64.7
100.0
53
4.3.1. Yaş Gruplarına Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı
Yaş gruplarına göre kabakulak seropozitifliği 0–11 ayda %33.3, 12–23 ayda
%29.7, 24–35 ayda %40.0, 36–47 ayda %33.3, 48–59 ayda ise %40.0 idi.
Yaş gruplarına göre kabakulak seropozitifliği açısından istatistiksel açıdan fark yok idi
(p>0.05-Tablo 32-Şekil 3). Tablo 32. Yaş gruplarına göre kabakulak antikorlarının dağılımı
Yaş Grubu (Ay)
Seropozitif Seronegatif Sayı %* Sayı %*
Toplam Sayı %**
0–11 16 33.3 32 66.7 48 14.5
12–23 22 29.7 52 70.3 74 22.4
24–35 30 40.0 45 60.0 75 22.7
36–47 23 33.3 46 66.7 69 20.8
48–59 26 40.0 39 60.0 65 19.6
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=2.273 SD=4 p=0.605
Şekil 3.Yaş gruplarına göre kabakulak seropozitifliği
40.0
33.3
40.0
29.733.3
0 5
10 15 20 25 30 35 40 45
0-11 12-23 24-35 36-47 48-59 Yaş Grubu (ay)
Yüzde
54
4.3.2. Cinsiyete Göre Kabakulak Antikorlarının Dağılımı
Kabakulak seropozitifliği erkeklerde %36.4 (162 çocuk), kızlarda ise %34.3
(169 çocuk) idi. Kabakulak seropozitifliği ile cinsiyetler arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark yok idi (p>0.05-Tablo 33). Tablo 33. Cinsiyete göre kabakulak antikorlarının dağılımı
Cinsiyet
Seropozitif Seronegatif Sayı %* Sayı %*
Toplam Sayı %**
Erkek 59 36.4 103 63.8 163 49.1
Kız 58 34.3 111 65.7 169 50.9
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=1.60 SD=1 p=0.689
4.3.3.Yaş grupları ve Cinsiyete Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Yaş gruplarına göre kabakulak seropozitifliği 0–11 aylık erkeklerde %25.0
(6 çocuk), kızlarda %41.7 (10 çocuk),12–23 aylık erkeklerde %42.1 (16 çocuk),
kızlarda %16.7 (6 çocuk), 24–35 aylık erkeklerde %39.4 (13 çocuk), kızlarda %40.5
(17 çocuk), 36–47 aylık erkeklerde %37.8 (14 çocuk), kızlarda %28.1 (9 çocuk),
48–59 aylık erkeklerde %33.3 (10 çocuk), kızlarda %45.7 (16 çocuk) idi. Yaş grupları
ve cinsiyete göre kabakulak seropozitifliği sadece 12–23 aylık erkeklerde anlamlı olarak
yüksekti (p<0.05-Tablo 34). Tablo 34. Yaş grupları ve cinsiyete göre kabakulak antikor dağılımı
Cinsiyet Yaş grubu
Erkek Seropozitif Seronegatif Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
Kız Seropozitif Seronegatif Toplam Sayı %* Sayı %* Sayı %**
p
0–11 6 25.0 18 75.0 24 14.8 10 41.7 14 58.3 24 14.2 p>0.05
12–23 16 42.1 22 57.9 38 23.5 6 16.7 30 83.3 36 21.3 p<0.05
24–35 13 39.4 20 60.6 33 20.4 17 40.5 25 59.5 42 24.9 p>0.05
36–47 14 37.8 23 62.2 37 22.8 9 28.1 23 71.9 32 18.9 p>0.05
48–59 10 33.3 20 66.7 30 18.5 16 45.7 19 54.3 35 20.7 p>0.05
Toplam 59 36.4 103 63.6 162 100.0 58 34.3 111 65.7 169 100.0 p>0.05 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi
55
4.3.4. Çocukların Kabakulak Geçirme Öyküsü ve Kabakulak Antikor
Dağılımı
Kabakulak geçirme öyküsü bulunan 39 çocuğun 19’unda (%48.7), kabakulak
geçirme öyküsü olmayan 292 çocuğun 98’inde (%33.6) kabakulak antikoru pozitif idi.
Kabakulak geçirme öyküsü ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık yoktu ( p>0.05-Tablo 35). Tablo 35. Çocuklarda kabakulak geçirme öyküsü ve kabakulak antikor dağılımı
Kızamıkçık Öyküsü
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Var 19 48.7 20 51.3 39 11.8
Yok 98 33.6 194 66.4 292 88.2
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2
Yates=2.83 SD=1 p=0.09
4.3.5. Annelerin Eğitimi Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Kabakulak seropozitifliği anneleri okul eğitimi almayan çocuklarda %39.1
(68 çocuk), anneleri okul eğitimi almış çocuklarda ise %31.2 (49 çocuk) idi. Kabakulak
seropozitifliği ile annelerin eğitim durumu arasında istatistiksel olarak fark yoktu
(p>0.05-Tablo 36). Tablo 36. Annelerin eğitim durumuna göre kabakulak antikor dağılımı
Annelerin Eğitim Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
OYD-OY 68 39.1 106 60.9 174 52.6
İlkokul ve üzeri 49 31.2 108 68.8 157 47.4
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0
*Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=2.24 SD=1 p=0.134
4.3.6. Annelerin Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Kabakulak antikoru pozitif olan bütün çocukların anneleri ev hanımı idi.
Annelerin ev dışında çalışma durumu ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark yoktu (p >0.05-Tablo 37).
56
Tablo 37. Annelerin çalışma durumuna göre kabakulak antikor dağılımı Annelerin Çalışma
Durumu Seropozitif
Sayı %* Seronegatif
Sayı %* Toplam
Sayı %** Çalışmıyor 117 35.7 211 64.3 323 99.1
Çalışıyor - - 3 100.0 3 0.9
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi Fisher’in kesin testi p=0.26
4.3.7. Babaların Eğitim Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Kabakulak seropozitifliği babaları okul eğitimi almayan çocuklarda %30.9
(21 çocuk), babaları okul eğitimi almış çocuklarda ise %36.5 (96 çocuk) idi. Kabakulak
seropozitifliği ile babaların eğitim durumu arasında istatistiksel olarak fark yok idi
(p>0.05-Tablo 38). Tablo 38. Babaların eğitim durumuna göre kabakulak antikor durumu
Babaların Eğitim Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
OYD-OY 21 30.9 47 69.1 68 20.5
İlkokul ve üzeri 96 36.5 167 63.5 263 79.5
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0
*Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2yates= 0.52 SD=1 p=0.47
4.3.8. Babaların Çalışma Durumuna Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Babalarının sürekli geliri ve/veya işi olmayan çocuklarda kabakulak
seropozitifliği %42.6 (69 çocuk), babaları sürekli gelir ve/veya iş sahibi olan çocuklarda
ise %28.4 (48 çocuk) idi. Babaları sürekli gelir sahibi olmayan çocuklarda kabakulak
seropozitifliği istatistiksel açıdan anlamlı olarak yüksekti (p<0.05-tablo 39). Tablo 39. Babaların çalışma durumuna göre kabakulak antikor dağılımı
Babaların Çalışma Durumu
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Sürekli geliri-işi yok 69 42.6 93 57.4 162 48.9
Sürekli geliri-işi var 48 28.4 121 71.6 169 51.1
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=31.39 SD=1 p=0.000
57
4.3.9. Ailede Kabakulak Öyküsü ve Kabakulak Antikor Dağılımı
Ailesinde kabakulak geçirme öyküsü olmayan çocuklarda kabakulak
seropozitifliği %35.6 iken (99 çocuk), ailesinde kabakulak geçirme öyküsü olan
çocuklarda %34.0 (18 çocuk) idi. Ailesinde kabakulak geçirilme öyküsü olan ve
olmayan çocuklar arasında kabakulak seropozitifliği açısından istatistiksel olarak fark
yoktu (p>0.05-Tablo 40). Tablo 40. Ailede kabakulak geçirme öyküsü durumuna göre kabakulak antikor dağılımı
Ailede kabakulak öyküsü
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 99 35.6 179 64.4 278 84.0
Var 18 34.0 35 66.0 53 16.0
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2 yates =0,001 SD=1 p=0,94
4.3.10. Hanede Yaşayan Kişi Sayısı ve Kabakulak Antikor Dağılımı
Hanedeki yaşayan kişi sayısı üç ya da dört olan çocuklarda kabakulak
seropozitifliği %27.5 (22 çocuk), beş ya da altı olan çocuklarda %39.1 (50 çocuk),
yedi ve üzerinde olan çocuklarda ise %36.6 (45 çocuk) idi. Hanede yaşayan kişi sayısı
ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu
(p>0.05–Tablo 41). Tablo 41. Hanede yaşayan kişi sayısı ve kabakulak antikor dağılımı
Hanede yaşayan kişi sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
3–4 22 27.5 58 72.5 80 24.2
5–6 50 39.1 78 60.9 128 38.7
≥7 45 36.6 78 63.4 123 37.2
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=2,94 SD=2 p=0,23
58
4.3.11. Hanede Yaşayan 0–6 Yaş Çocuk Sayısı ve Kabakulak Antikor
Dağılımı
Hanede yaşayan 0–6 yaş grubu çocuk sayısı bir olanlarda kabakulak
seropozitifliği %34.6 (28 çocuk) iken, hanede yaşayan 0–6 yaş grubu çocuk sayısı iki
olanlarda %30.8 (49 çocuk), üç ve üzerinde olan çocuklarda ise %44.0 (40 çocuk) idi.
Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05-Tablo 42) Tablo 42. Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı ve kabakulak antikor dağılımı
Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
1 28 34.6 53 65.4 81 24.5
2 49 30.8 110 69.2 159 48.0
≥3 40 44.0 51 56.0 91 27.5
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=4.40 SD=2 p=0,11
4.3.12. Hanede Yaşayan 7–14 Yaş Çocuk Durumu ve Kabakulak Antikor
Dağılımı
Hanesinde 7–14 yaş grubu çocuk olmayanlarda kabakulak seropozitifliği %31.4
(44 çocuk) iken hanesinde 7–14 yaş grubu çocuk olanlarda kabakulak seropozitifliği
%38.2 (73 çocuk) idi. Hanede yaşayan 7–14 yaş grubu çocuk sayısı ile kabakulak
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yoktu (p>0.05-Tablo 43). Tablo 43. Hanede yaşayan 7–14 yaş çocuk durumu ve kabakulak antikor dağılımı
Hanede yaşayan 7–14 yaş çocuk
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 44 31.4 96 68.6 140 42.3
Var 73 38.2 118 61.8 191 57.7
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=1.63 SD=1 p=0.201
59
4.3.13. Hanede Yaşayan ≥15 Yaş Kişi Sayısı ve Kabakulak Antikor Dağılımı
Hanede yaşayan 15 yaş ve üzeri kişi sayısı bir ya da iki olan çocuklarda
kabakulak seropozitifliği %37.0 (80 çocuk) iken, üç ve üzerinde olanlarda %32.2
(37 çocuk) idi. Hanede yaşayan 15 yaş ve üzeri kişi sayısı ile kızamıkçık seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak fark yoktu (p>0.05-Tablo 44). Tablo 44. Hanede yaşayan ≥15 yaş kişi sayısı ve kabakulak antikor dağılımı
Hanede yaşayan ≥ 15 yaş kişi sayısı
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
1–2 80 37.0 136 63.0 216 65.3
≥3 37 32.2 78 67.8 115 34.8
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0,78 SD=1 p=0,37
4.3.14. Hanede Okula Giden Kişi Durumu ve Kabakulak Antikor Dağılımı
Hanelerinde okula giden olmayan çocuklarda kabakulak seropozitifliği %32.1
(52 çocuk) iken, olanlarda %38.5 (65 çocuk) idi. Okula giden kardeş sayısı ile
kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu
(p>0.05-Tablo 45). Tablo 45. Hanede okula giden kişi durumu ve kabakulak antikor dağılımı
Okula giden kişi
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
Yok 52 32.1 110 67.9 162 48.9
Var 65 38.5 104 61.5 169 51.1
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=1.47 SD=1 P=0.22
4.3.15. Çocukların Boy Uzunluğu Persentiline Göre Kabakulak Antikor
Dağılımı
Uzunluğu <%3 persentilin altında olanlarda kabakulak seropozitifliği %26.2
(11 çocuk), %3–97 persentil arasında olanlarda %37.5 (98 çocuk), >%97 persentil
üzerinde olanlarda %28.6 (8 çocuk) idi. Boy uzunluğu ile kabakulak seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05-Tablo 46).
60
Tablo 46. Çocukların boy uzunluğu persentiline göre kabakulak antikor dağılımı
Boy persentili
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
<%3 11 26.2 31 73.8 42 12.7
%3–97 98 37.5 163 62.5 261 78.9
>97 8 28.6 20 71.4 28 8.4
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=2.66 SD=2 p=0.26
4.3.16. Çocukların Ağırlık Persentiline Göre Kabakulak Antikor Dağılımı
Vücut ağırlığı <%3 persentilin altında olan çocuklarda kabakulak seropozitifliği
%38.1 (8 çocuk), %3–97 persentil arasında olanlarda %35.1 (97 çocuk), >%97 persentil
üzerinde olanlarda ise %35.3 (12 çocuk) idi. Vücut ağırlığı ile kabakulak seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yok idi (p>0.05-Tablo 47). Tablo 47. Çocukların ağırlık persentiline göre kabakulak antikor dağılımı
Ağırlık Persentili
Seropozitif Sayı %*
Seronegatif Sayı %*
Toplam Sayı %**
<%3 8 38.1 13 61.9 21 6.3
%3–97 97 35.1 179 64.9 276 83.4
>97 12 35.3 22 64.7 34 10.3
Toplam 117 35.3 214 64.7 331 100.0 *Satır Yüzdesi **Kolon Yüzdesi x2=0.8 SD=2 p=0.96
61
5. TARTIŞMA
Bulgular üç başlık altında tartışılmıştır: Sosyodemografik özellikler, kızamıkçık
antikor durumu ve bunu etkileyen faktörler, kabakulak antikor durumu ve bunu
etkileyen faktörler,
5.1. Sosyodemografik Özellikler
Çalışmaya katılan 332 çocuğun %14.5’i 0–11 ay, %22.6’sı 12–23 ay, %22.6’sı
24–35 ay, %20.8’i 36–47 ay, %19.6’sı ise 48–59 ay yaş grubundadır. Çocukların
%48.9’u erkek, %51.1’i kızdır. Çalışmaya katılan çocukların yaş grupları ve cinsiyete
göre dağılımları ile Doğankent Sağlık Ocağı Beldesi’nde yaşayan 0–59 aylık çocukların
yaş grupları ve cinsiyetlere göre dağılımı benzer idi (80).
Çocukların sosyal güvence durumu incelendiğinde %40.7’sinin herhangi bir
sosyal güvencesi yokken %43.1’i Yeşil Kart, %12.6’sı SSK, %2.4’ü Bağ-Kur, %1.2’si
ise Emekli Sandığı güvencesine sahip idi. Ülke genelinde nüfusun %90.0’ı herhangi bir
sağlık yardımından faydalanmakta iken çalışmanın yapıldığı kişilerin %40.8’i herhangi
bir sağlık yardımından faydalanmamaktadır. Yine ülke genelinde halkın %15.0’ı yeşil
kart sağlık güvencesinden faydalanırken çalışmanın yapıldığı kişilerin %42.6’sı yeşil
kart sağlık güvencesinden faydalanmaktadır(83). Çalışmaya katılan kişilerin ailelerinin
çoğunun sosyal güvencesinin olmaması ya da yeşil kart güvencesine sahip olması kırsal
alanda kişilerin genellikle mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmasına bağlı olabilir.
Çocukların %93.1’i rutin aşı takvimine göre tam aşılı, %6.3’ü eksik aşılı,
%0.6’sı ise aşısız idi. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2003(84) verilerine
göre ülke genelinde tam aşılı çocuk oranı kentsel alanda %63.0, kırsal alanda ise %37.0
olup, 2005 Sağlık Bakanlığı(85) verilerine göre ise ülke genelinde tam aşılı çocuk oranı
%81.0, Adana İli genelinde ise %82.0’dır. Araştırmanın yapıldığı populasyonda tam
aşılı çocuk oranı ülke ve Adana ili ortalamasına göre yüksekdir. Bu bulgu koruyucu
hekimlik uygulamalarının bölge sağlık ocağı tarafından iyi yürütüldüğünün bir
göstergesidir.
Çocukların %83.4’ünün vücut ağırlığı %3–97 persentil sınırları içindedir.
%6.3’ünün vücut ağırlığı %3 persentilin altında olup %10.2’sinin ise %97persentilin
üzerindedir.
62
Çocukların %78.9’unun boyu %3–97 persentil arasında, %12.7’sinin ise
%3 persentilin altında olup %8.4’ünü ise %97 persentilin üzerindedir.
Çalışmaya katılan çocukların annelerinin %64.2’si 29 yaş ve altı, %31.3’ü
30–39 yaş, %4.5’i 40 yaş ve üzeri grupta olup, annelerin ortalama yaşı 27.93±5.73 idi.
Annelerin %42.8’si OYD iken, %9.9’u OY, %41.9’u ilkokul mezunu, %5.4’ü ise
ortaokul ve üzeri eğitim almıştır. TNSA 2003(84) raporuna göre ülke genelinde okul
eğitimi almayan ya da ilköğretimi bitirmemiş kadın dağılımı kentsel alanda %33.8,
kırsal alanda %48.8 olup ilköğretim birinci kademe ve üzeri eğitim alan kadın dağılımı
ise kentsel alanda %66.0, kırsal alanda ise %51.2’dir. Devlet İstatistik Enstitüsü
(DİE)(86) raporuna göre ise Türkiye’de 15–49 yaş kadınların %12.5’i okuma yazma
bilmemektedir. Çalışmanın yapıldığı çocukların okuma yazma bilmeyen anne oranı
TNSA 2003 bulguları ile benzerken, DİE bulgularına göre yüksektir.
Annelerin %99.1’i ev hanımı iken, sadece %0.9’u gelir getiren bir işte
çalışmaktadır. TNSA 2003(84) raporuna göre ülke genelinde kadınların %27’si, DİE(86)
verilerine göre ise %31.2’si çalışmaktadır. Çalışan kadınlar oranı her iki veriye göre de
daha düşüktür. Bu kadınların eğitim seviyesinin düşük olmasına ve kırsal alanda
yaşamalarına bağlı olabilir.
Çalışmaya katılan çocukların babalarının %43.7’si 29 yaş ve altı, %44.0’ü
30–39 yaş, %12.3’ü 40 yaş ve üzerinde olup babaların ortalama yaşı 31.78 ± 6.72’dir.
Babaların %14.5’i OYD, %6.0’sı OY, %57.8’i ilkokul mezunu, %10.5’i
ortaokul, %9.6’sı 1ise ve %1.5’i üniversite mezunudur. TNSA 2003(84) raporuna göre
ülke genelinde okul eğitimi almayan ya da ilköğretimi bitirmemiş erkek dağılımı kentsel
alanda %19.8, kırsal alanda %30.5 olup ilköğretim birinci kademe ve üzeri eğitim alan
erkek dağılımı ise kentsel alanda %80.2, kırsal alanda ise %68.8’dir. DİE(86) raporuna
göre 20–60 yaş erkeklerin %4.2’si okuma yazma bilmezken, %95.8’i okuma yazma
bilmektedir. Babaların eğitim düzeyi dağılımı TNSA 2003 bulgularına göre annelerin
aksine kentsel alanla uyumluluk göstermekte iken DİE bulgularına göre ise eğitim
düzeyi daha düşüktür.
Babaların %49,1’inin gelir getiren düzenli bir işi yok ya da işsizken, %25.0’i
serbest meslek sahibi, %23.8’i işçi, %1.2’si memur, %0.9’u ise emeklidir. DİE(86)
verilerine göre Türkiye’de erkeklerin %13.8’i işsizdir. Çalışmanın yapıldığı bölgede
63
kişilerin işsizlik oranının ülke genelinden yüksek olmasının sebebi kişilere ankette
sürekli gelir ve/veya iş sahibi olup olmadıklarının sorgulanmasının sonucu olabilir.
Hanelerinin %24.4’ünde bir, %48.2’sinde iki, %27.4’ünde ise üç ve üzerinde
0–6 yaş grubu çocuk bulunmaktadır (ortalama 2.07±0.8). Hanelerin %42.2’sinde
7–14 yaş grubu hiç çocuk yokken, %21.4’ünde bir, %36.4’ünde ise iki ve üzeri çocuk
bulunmaktadır (ortalama 1.20±1.31). Hanelerin %65.4’ünde 15 ve üzeri yaş grubunda
bir ya da iki kişi, %36.4’ünde üç ve üzeri sayıda 15 ve üzeri yaş kişi bulunmaktadır
(alt- üst değer;1–9, ortalama 2.89±1.62, ortanca 2). Hanelerin %24.2’sinda üç-dört kişi,
%38.6’sında beş-altı kişi, %37.2’sinde yedi ve üzerinde kişi yaşamaktadır
(ortalama 6.15 ± 2.13). Ülke genelinde hane halkı büyüklüğü ortalama 4’dür. Bu oran
kentsel alanda 3.9, kırsal alanda ise 4.5’dir(84). Bizim çalışmamızda bulunan ortalama
değer TNSA 2003 araştırmasından daha yüksektir.
Hanelerin %48.9’unde okula giden çocuk bulunmazken, %34.5’inda bir-iki
çocuk, %16.6’sında ise üç ve üzerinde de okula giden çocuk vardır
(ortalama 1.08±1.28).
5.2. Kızamıkçık Antikor Durumu ve Bunu Etkileyen Faktörler
Çalışmamızda, kızamıkçık seropozitifliği %17.5.olarak tespit edilmiştir.
Kızamıkçık seropozitifliğini ülkemizde yapılan diğer çalışmalarda; Akşit ve ark’ı (30)
1–4 yaşta % 38.3, 5–9 yaşta %70.5, Çavuşoğlu ve ark’ı(32) 2–5 yaşta % 12.5, Cengiz ve
ark’ı(34) 0–5 yaşta %51.3, Öz(87) ise 0–1 yaşta %22.5, 2–6 yaşta ise %73.1 olarak
bulmuşlardır. Kızamıkçık seropozitifliği Doroudchi ve ark’nın(88) İran’da yaptıkları
çalışmada 2–7 yaşta %97.0, Hindistan’da Bhaskaram ve ark’nın(89) yaptığı çalışmada
1–5 yaşta %69.2, Zaire’de Omanga ve ark’nın(90) yaptığı çalışmada ise 2–4 yaşta %58.0
olarak bulunmuştur. Çalışmamızdaki kızamıkçık seropozitiflik oranı ülkemizde yapılan
diğer çalışmalar ile karşılaştırıldığında sadece Çavuşoğlu ve ark’nın yaptığı çalışmadan
yüksektir. Meksika’da doğurgan çağ kadınlarda yapılan iki farklı çalışmada kırsal
alanda yaşayanlarda seropozitifliğin daha düşük oranda olduğu bildirilmiştir (91,92).Bizim
çalışmamızda da seropozitifliğin düşük oranda olması çalışmanın kırsal alanda
yapılmasının bir sonucu olabilir.
Yaş gruplarına göre kızamıkçık seropozitifliği 0-11ay, 12–23 ay, 24–35 ay,
36–47 ay ve 48–59 ayda sırası ile %12.5, %6.8, %14.7, %21.7, %32.3 olup yaş
gruplarına göre kızamıkçık seropozitifliği açısından istatistiksel olarak farklılık vardı ve
64
bu farklılığı 48–59 aydaki çocuklar oluşturmakta idi. Kızamıkçık her yaşta
görülebilmesine karşın, kızamıkçık aşısının rutinde kullanılmadığı ülkelerde en sık
5–9 yaş arasında görülmektedir(1,3,6,7,9,10). Kızamıkçık ilk bir yaşta ise anneden geçen
antikorlar nedeni ile nadir görülmekte olup yapılan çalışmalarda anneden geçen
antikorların yaşamın ilk 5–8 ayında hızla yıkıldığını göstermiştir(93-95). Omanga ve
ark’nın(90) yaptığı çalışmada kızamıkçık seropozitifliği yenidoğanlarda % 91.0, 9–18 ay
çocuklarda % 32.7, 2–4 yaşta % 58.0, Desgranchamps ve ark’nın (94) yaptığı çalışmada
ise 0–3 ayda % 91.0, 3–6 ayda % 42.0, 6–9 ayda % 10.0, 9–12 ayda % 12.0, 12–16 ayda
% 7.0 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda,0–11 ayda %12.5 olan kızamıkçık
seropozitifliğinin 12–23 ayda %6.8’e düşmesi muhtemelen anneden geçen
transplasental antikorların yıkılmasının sonucudur.
Ülkemizde kızamıkçık duyarlılık çalışmaları genellikle adelosan ve erişkin
çağda yapılmıştır. Ancak, çocukluk yaş grubunun da çalışmaya dahil edildiği birkaç
çalışmada yaş arttıkça seropozitifliğin de arttığı gösterilmiştir (30,32,34,87). Son 20 yılda
Ürdün(96), Nijerya(97), Yemen(22), Suudi Arabistan(98), Libya(99), Tayvan(100), İtalya(101),
Brezilya(102), Etiyopya’da(103) serolojik çalışmalarda kızamıkçık seropozitifliğin yaşla
beraber arttığı gösterilmiştir. Bizim çalışmamızda da 12. aydan itibaren yaşla beraber
seropozitifliğin arttığı görülmüş olup bu bulgu literatür bilgileri ile benzerdir.
Ülkemizde kızamıkçık aşısı, 2006 yılında çocukluk çağı rutin aşılama programına
girmiştir(104) dolayısı ile bildirilen bu seropozitiflik oranları kazanılmış enfeksiyon
sonrası gelişmiştir.
Çalışmamızda kızamıkçık seropozitifliği dağılımının cinsler arasında farklı olup
olmadığını incelediğimizde erkeklerde %16.0, kızlarda ise %18.9 olup istatistiksel
olarak anlamlı bir fark yoktu. Benzer şekilde yapılan diğer çalışmalarda da cinsiyet ve
kızamıkçık seropozitifliği açısından bir fark gösterilememiştir (30,31,34,101, 104-107)
Çalışmamızdaki 331 çocuğun sadece 5’inde kızamıkçık geçirme öyküsü olup bu
çocukların da sadece 1’inde kızamıkçık seropozitifliği saptanmıştır. Oysa kızamıkçık
geçirmediği söylenen 326 çocuğun 56’sında (%17.5) kızamıkçık seropozitifliği
saptanmıştır. Dolayısı ile, kızamıkçık geçiren çocukların %98.3’ü enfeksiyonu belirtisiz
geçirmiştir. Kızamıkçık geçirme öyküsü ile kızamıkçık seropozitifliği arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Kanbur ve ark’nın(31) 9–16 yaş
grubunda 440 çocukta yaptığı çalışmada ise çocuğun herhangi bir döküntülü hastalık
65
geçirip geçirmediği sorgulanmış ve seropozitif olguların %66’sında pozitif öykü olduğu
görülmüştür. Bizim çalışmamızda seropozitif çocuklarda kızamıkçık öyküsü çok nadir
olup, Kanbur ve ark’nın bulgularından düşük olmasının nedeni muhtemelen, ankette
döküntülü herhangi bir hastalığı değil sadece kızamıkçık geçirip geçirmediğinin
sorgulaması ve bizim çalışmamızdaki çocukların yaş aralığının daha küçük yaşları
içermesidir. Zira, yaş arttıkça döküntülü birçok hastalığın da geçirilmesi olasıdır.
Asemptomatik olguların çoğunlukta olması toplumda kızamıkçığın kesin prevalansını
belirlemede serolojik çalışmaların önemini vurgulamaktadır(31). Kızamıkçık ve
enfeksiyonların %25-50’si asemptomatik geçirilmektedir-(47).
Çalışmamızda, anneleri ve/veya babaları herhangi bir okul eğitimi almamış
çocuklarda kızamıkçık seroprevalansı; anneleri/babaları okul eğitimi almış çocuklara
göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulunmuştur. Ebeveynlerin çalışma durumu ile
kızamıkçık seropozitifliği incelendiğinde anne ve/veya babanın çalışıp çalışmaması ile
kızamıkçık seropozitifliği arasında fark yoktur. Bu sonuçlardan; eğitimin düzeyinin ve
sosyoekonomik durumun viral enfeksiyonlardan korumada önemli olabileceğini
düşünmekteyiz. Nitekim, düşük sosyoekonomik gruplarda(3) ve ebeveyn eğitim
düzeyinin -özellikle anne eğitimi daha önemli olmak üzere- düşük olduğu çocuklarda
enfeksiyon hastalıklarının artması beklenen bir durumdur(84).
Çalışmamızda ailesinde kızamıkçık geçirme öyküsü olan ve olmayan çocuklar
arasında kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel olarak farklılık yoktu. Pozitif
aile öyküsünün, kızamıkçık bulaşında etkili olmamasının bir nedeni kızamıkçık
enfeksiyonunun kızamık ve suçiçeği kadar bulaşıcı bir hastalık olmaması olabilir.
Örneğin bir kızamık olgusu 10–14 kişiyi enfekte edebilirken bir kızamıkçık olgusu
5–6 kişiyi enfekte etmektedir(16). Aile içi bulaş kızamıkçıkta %50–60 oranındadır(10).
Ancak kızamıkçık enfeksiyonlarının %25-60’si asemptomatik geçirildiği için(8,10),
kızamıkçık geçirmediğini söyleyen kişilerin de gerçekten seronegatif olup olmadığını
bilememekteyiz; dolayısı ile çalışmamızdaki bu sonuç şüphe ile karşılanabilir.
Hanedeki toplam kişi sayısı üç ya da dört olan çocuklarda kızamıkçık
seropozitifliği %12.5, beş ya da altı olan çocuklarda %17.2, yedi ve üzerinde olan
çocuklarda ise %21.1 olarak tespit edilmiştir; hanede yaşayan toplam kişi sayısı ile
kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Fakirlik ve kalabalık ortamda yaşamın, kızamıkçık bulaşında etkili olduğu bilinse de
66
bizim çalışmamızda fark saptanmamıştır. Ancak, her ne kadar istatistiksel anlamlı bir
fark bulunmasa da, 7 ve daha fazla kişi ile yaşayan çocuklara bakıldığında kızamıkçık
geçirme riskinin, 3–4 kişi ile yaşayanlara göre 1.6 kat daha fazla olduğunu görmekteyiz.
Çalışmamızda hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı ile kızamıkçık
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Bilindiği gibi kızamıkçık
okul öncesi dönemde nadirdir(108). Cengiz ve ark’nın(34) çalışmalarında okul öncesi
dönemde %12.5 olan seropozitiflik oranı ilköğretim çağında %65.3’e yükselmiştir. Bu
bulgu okul öncesi dönemde çocuğun virusla daha nadir karşılaştığını düşündürmektedir.
Bizim bulgumuz da bu bilgi ile uyumlu olup, evde yaşayan 0–6 yaş çocuklarda
kızamıkçık seropozitifliği düşük olacağından 0–6 yaş çocuk sayısının kızamıkçık
seropozitifliğini etkilemediğini düşünmekteyiz.
Çalışmamızda, hanelerinde 7–14 yaş grubunda kardeşi olan çocuklar ile bu yaş
grubu kardeşi olmayan çocuklar kızamıkçık seropozitifliği açısından incelendiğinde
istatistiksel anlamlı farklılık bulunamadı (%20.4’e karşın %13.6). Benzer şekilde
hanelerinde bulunan 15 yaş üzeri birey sayısının artması da seropozitiflik üzerine
belirgin bir etki yaratmamıştır. Oysa, okula giden kardeşi olanlarda seropozitiflik
(%22.5), okula giden kardeşi olmayana göre (%12.3) anlamlı olarak daha yüksek idi.
Ayrıca okula giden kardeş sayısı arttıkça seropozitiflik de anlamlı olarak artmakta idi.
Bilindiği gibi kızamıkçık en sık 5–9 yaşında pik yapmaktadır ve bu çağ okul çağıdır ve
okul, kışla gibi kapalı toplumlarda duyarlı kişilere bulaş %100 iken, ev ortamında
%50-60’dır(10). Okula giden kardeşi olan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliğinin
yüksek olması beklenen bir bulgudur. Zira, okulda kazanılan enfeksiyon evdeki
seronegatif bireylere taşınmaktadır.
Çalışmamızda çocukların boy ve ağırlıkları ile kızamıkçık seropozitifliği
arasındaki ilişkiyi de inceledik. Bilindiği gibi çocuk büyümesinin en iyi
göstergelerinden olan ağırlık ve boy, sosyoekonomik düzeyi düşük olan çocuklarda
etkilenmektedir. Çalışmamızda boyu normal ve uzun olan çocuklarda kızamıkçık
hastalığı görülme riski kısa olanlara göre 2–3 kat azalırken, ağırlığın hem seropozitiflik
hem de hastalık görülme riski üzerine bir etkisi gösterilemedi.
67
5.3. Kabakulak Antikor Durumu Ve Bunu Etkileyen Faktörler
Çalışmamızda kabakulak seropozitifliği %35.3 olarak tespit edilmiştir.
Kabakulak seroprevalansı ile ilgili olarak ülkemizde yapılan çalışmalar oldukça
sınırlıdır (tablo 5). Kabakulak seropozitifliği, Özsan ve ark’nın(75) yaptığı çalışmada
0–5 yaşta %47.5; Ataş’ın (78)yaptığı çalışmada 1-2 yaşta %25.0, 4-6 yaşta %48.0,
Yıldırım’ın(74) yaptığı çalışmada ise 12-59 aylık çocuklarda %24.9 olarak bulunmuştur.
Kabakulak seropozitifliği aşılanmamış gruplarda Arrayo ve ark’nın(109) yaptığı
çalışmada 3 yaşta % 25.5, 4 yaşta %27.8, 5 yaşta %41.9, 7 yaşta %42.0; Pistoia ve
ark’nın(110) yaptığı çalışmada 1–2 yaşta %17.5; 4 yaşta %35.6, Morgan-Capner ve
ark’nın(111) çalışmasında 1-2 yaşta %20.0, 3-4 yaşta %45.0; İspanya’da bir çalışmada
çalışmada 12-59 ayda %25.8 (112), İtalya’da (113) yapılan bir çalışmada ise 1-4 yaşta
%30.2 olarak bulunmuştur.
Kabakulak seropozitifliğinin yaşla beraber arttığı bilinmektedir (73–75,78,79,109,110,116,115). Yıldırım’ın yaptığı çalışmada kabakulak seropozitifliği
12–23 ayda %9.4, 24–35 ayda %22.6, 36–47 ayda %25.3, 48–59 ayda ise %37.3 olarak
bulunmuştur(74). Kabakulak seropozitifliği Özsan ve ark’nın(75) yaptığı çalışmada
0–6 ayda %42.8, 7–12 ayda %16.6, 1–2 yaşta %44.1, 2–3 yaşta %58.8, 3–5 yaşta
%57.7; Şıklar ve ark’nın(73) yaptığı çalışmada 0–2 yaşta %22.6, 2–4 yaşta %37.5,
4–6 yaşta ise %56.5 olarak bulunmuştur. Bizim çalışmamızda ise yaş gruplarına göre
kabakulak seropozitifliği 0–11 ayda %33.3, 12–23 ayda %29.7, 24–35 ayda %40.0,
36–47 ayda %33.3, 48–59 ayda ise %40.0 olup, yaş gruplarına göre kabakulak
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yok idi ve yaşın artması ile beraber
kabakulak seropozitifliğinde düzenli bir artış görülmedi.
Kabakulak enfeksiyonu anneden geçen transplasantal antikorlar nedeni ile
1 yaştan küçük bebeklerde nadirdir(8,35,37,93-95). Aşılanmış toplumlarda Desgrandchamps
ve ark’nın (94) çalışmasında kabakulak seropozitifliği 0–3 ayda %62.0, 3–6 ayda %2.0,
6–9 ayda %2, 9–12 ayda %0.0, 12–16 ayda %7.0; Nicoara ve ark’nın (95) çalışmasında
ise 9–12 ayda %2, 12–15 ayda ise %2.1 olarak bulunmuştur. Çalışmamızdaki 0–11 ayda
bulunan yüksek seropozitifliğin bir kısmının kazanılmış enfeksiyon sonucu olduğunu
düşünmekteyiz.
68
Bizim çalışmamızda kabakulak seropozitifliği erkeklerde %36.4, kızlarda ise
%34.3 olup istatistiksel olarak fark yoktu. Kabakulak her iki cinste eşit sıklıkta
görülmesine rağmen(35,37,39), erkeklerde kabakulak geçirme hikayesinin daha fazla
olduğuna dair çalışmalar da vardır(35). Ülkemizde yapılan çalışmalarda kabakulak
seropozitifliği cinsiyetler arasında benzer bulunmamıştır(73,74,76,78,79,118). Bizim
çalışmamızda da cinsiyetler arasında fark bulunmamışken, yaş ve cinsiyetlere göre
sadece 12–23 ay çocuklar arasında erkeklerde istatistiksel olarak anlamlı yüksek
bulunmuştur.
Çalışmamızda kabakulak geçirdiği söylenen çocukların %48.7’sinde, kabakulak
geçirmediği söylenen çocukların ise %33.6’sında antikor pozitif idi. Kabakulak öyküsü
veren ve vermeyen çocuklarda seropozitiflik bakımından istatsitiksel farklılık yoktu.
Kabakulak geçiren çocukların %16.2’si semptomatik, %83.8’ı ise enfeksiyonu belirtisiz
geçirmiştir. Ataş’ın (78) çalışmasında asemptomatik enfeksiyon oranı %59.2, Şıklar ve
ark’nın(73) yaptığı çalışmada %20.8, Kanbur ve ark’nın(79) çalışmasında %61.7,
Yıldırım’ın(74) çalışmasında ise %86.4 olarak bulunmuştur. Asemptomatik enfeksiyon
oranı Falk ve ark’nın (117) çalışmasında %42.0 olarak, Liao ve Benenson’un(119)
askerlerde yaptığı çalışmada ise %29.0 bulunmuştur. Bilindiği gibi kabakulak
enfeksiyonlarının sadece %30-40’ı tipik akut parotit şeklinde, %40-50’si asemptomatik
ya da nonspesifik üst solunum yolu enfeksiyonları şeklinde, %20-30’u asemptomatik
olarak geçirilmektedir(47). Bizim çalışmamızdaki bulgular kabakulak hastalığının kesin
tanısında serolojik çalışmaların önemini vurgulamaktadır.
Çalışmamızda kabakulak seropozitifliği anneleri herhangi bir okul eğitimi
almamış çocuklarda %39.1 iken, anneleri okul eğitimi almış çocuklarda %31.2 olup
anne eğitimi ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yok idi. Bu
çalışmada benzer şekilde kabakulak seropozitifliği babaları herhangi bir okul eğitimi
almamış çocuklarda %30.9 iken, babaları okul eğitimi almış çocuklarda %36.5 olup
baba eğitimi ile kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yok idi.
Özellikle anne eğitimi daha önemli olmakla üzere ebeveynlerin eğitim seviyesi
düştükçe çocuklarında enfeksiyon hastalıklarının artması beklenen bir durumdur(84).
Fakat bizim çalışmamızda ebeveyn eğitimi ile kabakulak seropozitifliği arasında bir
fark saptanmamıştır.
69
Annelerin çalışma durumu ile kabakulak seropozitifliği açısından istatistiksel
olarak fark yokken, babaları çalışmayan/sürekli geliri olmayan çocuklarda kabakulak
seropozitifliği anlamlı olarak yüksek bulundu.
Çalışmamızda kabakulak geçirme öyküsü olan ve olmayan çocuklar arasında
kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak farklılık yoktu. Pozitif aile
öyküsünün, kabakulak bulaşında etkili olmamasının bir nedeni kabakulak
enfeksiyonunun kızamık ve suçiçeği kadar bulaşıcı bir hastalık olmaması olabilir.
Ancak kabakulak sadece %30-40’ı tipik parotit belirtileri ile geçirildiği için(47),
kabakulak geçirmediğini söyleyen kişilerin de gerçekten seronegatif olup olmadığını
bilememekteyiz; dolayısı ile çalışmamızdaki bu sonuç şüphe ile karşılanabilir.
Çalışmamızda hanede yaşayan toplam kişi sayısı ile kabakulak seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık yok idi. Sosyoekonomik düzeyi düşük
kişiler çok kalabalık bir ortamda (örneğin şehir) bulunmadıkça kabakulak insidansında
bir artış beklenmemektedir(35). Arrayo ve ark’nın(109) yaptığı çalışmada da düşük
sosyoekonomik düzey, kırsal kesimde yaşama değişkenlerinin kabakulak prevalansını
etkilemediği gösterilmiştir. Bizim bulgularımız da bu çalışmadaki bulgularla benzerdir.
Hanede yaşayan 0–6 yaş grubu çocuk sayısı ile kabakulak seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yok idi. Bilindiği gibi kabakulak 5–9 yaşlarda
sık görülmektedir(8,35-38). 0–6 yaş çocuklarda kabakulak seropozitifliği düşük
olacağından 0–6 yaş çocuk sayısının kabakulak seropozitifliğini etkilemediğini
düşünmekteyiz. Çalışmamızda, hanelerinde 7–14 yaş grubu kişi olan ve olmayanlar
kabakulak seropozitifliği açısından incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı fark yok
idi. Benzer şekilde hanelerinde bulunan 15 yaş üzeri birey sayısının artması da
seropozitiflik üzerine belirgin bir etki yaratmamıştır. Ataş’ın(78) çalışmasında kabakulak
seropozitifliğinin kardeş sayısı ile orantılı olarak arttığı gösterilmişken, Arrayo ve
ark’nun(109) çalışmasında kardeş sayısının kabakulak insidansını etkilemediği
görülmüştür. Bizim çalışmamızda da evde yaşayan çocuk ve kişi sayısı ile kabakulak
seropozitifliği arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Çalışmamızda ailelerinde okula giden kişi olup olmaması ile kabakulak
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yok idi. Yapılan çalışmalarda
kabakulak enfeksiyonunun okullardaki çocuklar tarafından topluma yayılımın
olabileceği gösterilmiştir (41).
70
Çalışmamızda çocukların boy ve ağırlıkları ile kabakulak seropozitifliği
arasındaki ilişkiyi de inceledik. Bilindiği gibi çocuk büyümesinin en iyi
göstergelerinden olan ağırlık ve boy sosyoekonomik düzeyi düşük olan çocuklarda
etkilenmektedir. Çalışmamızda boy ve ağırlığın seropozitiflik üzerine bir etkisi yok idi.
Kabakulak epidemiyolojisini beslenme durumu ve genetik faktörler eğer kişide
immünsüpresyona neden olan bir hastalık ya da immünsüpresif tedavi alma durumu
yoksa etkilememektedir. Çalışmaya katılan çocukların herhangi bir immünsüpresyona
neden olacak hastalığı olmadığından bulgularımız bu bilgi ile uyumludur(35).
71
SONUÇ ve ÖNERİLER
SONUÇLAR:
1. Çalışmaya katılan çocuklarda kızamıkçık seropozitifliği %17.5,
kabakulak seropozitifliği ise %35.3’dir.
2. Kızamıkçık seropozitifliği 0–11 ayda %12.5, 12–23 ayda %6.8,
24–35 ayda %14.7, 36–47 ayda %21.7, 48–59 ayda ise %32.3 olup yaş gruplarına göre
kızamıkçık seropozitifliği istatistiksel olarak farklı olup (p<0.05), bu farklılığı 48–59 ay
yaş grubu çocuklar yaratmakta idi. Kabakulak seropozitifliği ise 0–11 ayda %33.3,
12–23 ayda %29.7, 24–35 ayda %40.0, 36–47 ayda %33.3, 48–59 ayda ise %40.0 olup
yaş gruplarına göre kabakulak seropozitifliği açısından istatistiksel açıdan fark yok idi
(p>0.05).
3. Kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği ile cinsiyetler arasında fark
yoktu (p>0.05).
4. Yaş ve cins grubuna göre kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak anlamlı fark yok iken (p>0.05), kabakulak seropozitifliği sadece 23–35 aylık
erkek çocuklarında anlamlı olarak yüksek idi (p<0.05).
5. Kızamıkçık ya da kabakulak geçirme öyküsü ile kızamıkçık ya da
kabakulak seropozitifliği açısından fark yoktur (p>0.05).
6. Okul eğitimi almayan ebeveyn çocuklarında kızamıkçık seropozitifliği
anlamlı olarak yüksek iken (p<0.05), kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel
olarak fark yoktur (p>0.05).
7. Annelerin ev dışında çalışma durumu ile kızamıkçık ve kabakualak
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yoktur (p>0.05).
8. Sürekli gelir ve/veya iş sahibi olmayan babaların çocuklarında
kızamıkçık seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yok iken (p>0.05), babaları
sürekli gelir ve/veya iş sahibi olmayan çocuklarda kabakulak seropozitifliği anlamlı
olarak yüksekti (p<0.05).
9. Ailesinde kızamıkçık ya da kabakulak geçirme öyküsü olan ve olmayan
çocuklar arasında kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği açısından istatistiksel
olarak fark yoktur (p>0.05).
72
10. Hanede yaşayan kişi sayısı ile kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p>0.05).
11. Hanede yaşayan 0–6 yaş çocuk sayısı ile kızamıkçık ya da kabakulak
seropozitifliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p>0.05).
12. Hanede yaşayan 7–14 yaş grubu çocuk sayısı ile kızamıkçık ya da
kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yoktur (p>0.05).
13. Hanede yaşayan 15 yaş ve üzeri kişi sayısı ile kızamıkçık ya da
kabakulak seropozitifliği arasında istatistiksel olarak fark yoktur (p>0.05).
14. Hanelerinde okula giden kişi olanlarda kızamıkçık seropozitifliği
istatistiksel olarak anlamlı yüksek iken (p<0.05), kabakulak seropozitifliği arasında fark
yoktur (p>0.05).
15. Boy uzunluğu ile kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur (p>0.05).
16. Vücut ağırlığı ile kızamıkçık ya da kabakulak seropozitifliği arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur (p>0.05).
ÖNERİLER
1. 0–11 aylık çocukların büyük bir çoğunluğu her iki hastalığa karşı duyarlı
(kızamıkçık için %87.5, kabakulak için %66.7) olduğundan Sağlık Bakanlığı’nın ulusal
aşılama programına almış olduğu MMR’nın aşısının hızlı bir şekilde tüm ülkeye
uygulanması sağlanmalıdır.
2. MMR aşısının serokonversiyon oranını ve koruyucu etki süresini tespit
etmek için seroprevalans çalışmaları ve MMR aşısının kullanılmasına bağlı olarak
hastalığın epidemiyolojik özellikleri değişebileceğinden epidemiyolojik çalışmalar
sürdürülmelidir.
3. 0–59 ay yaş grubu çocukların büyük bir çoğunluğu her iki hastalığa karşı
duyarlı (kızamıkçık duyarlılığı %82.5, kabakulak duyarlılığı %64.7) olup, 2005 yılından
önce doğan çocuklar iki doz MMR ile aşılanmalı ve yeni program bu çocuklar için de
düzenlenmelidir.
4. Kızamıkçığı ve CRS’nu eredike edebilmek için kızamıkçık ya da MMR
ile aşılanmamış doğurgan çağ kadınların hepsi ya da serolojik testler sonucu kızamıkçık
duyarlılığı olan kadınlar kızamıkçık ya da MMR aşısı ile aşılanmalıdır.
73
5. Kızamıkçık ve kabakulağı eredike edebilmek için askere alınan erkeklere
tetanoz ve BCG aşısı gibi MMR aşısının da uygulanması sağlanmalıdır.
74
KAYNAKLAR
1. Cherry JD. Rubella Virüs.In: Feigin RD, Cherry MD. Textbook of Pediatric Infectious Diseases Volume 2, 4rd Ed, Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1998: 1922–1949
2. Akan E. Genel ve Özel Viroloji. 3. baskı, İzmir: Saray Medikal Yayıncılık Tic Ltd Şti, 1994: 324–334, 444–452
3. Horstman DM. Rubella. In: Evans AS. Viral Infections of Humans Epidemiology and Control. 3rd Ed, New York: Plenum Medikal Book Company, 1989: 617–631
4. Centers for Diseases Control and Prevention: Rubella and congenital rubella syndrome-United States, January 1 1991-May 7 1994. MMWR Mortal Wkly Rep.1994; 43 (21): 391, 397–401
5. Köksal İ. Kızamıkçık (Rubella, Alman Kızamığı). İnfeksiyon Hastalıkları. İliçin İ, Biberoğlu K, Ünal S, Akalın S, Süleymanlar G. Temel İç Hastalıkları, Cilt 2, Ankara: Güneş Kitabevi Ltd. Şti.1996: 2364–2565
6. Gershon AA. Rubella Virüs (German Measles). In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R. Principles and Practice of Infectious Diseases Volume 2, 5th Ed, Philadelphia: Churchill Livingstone Com, 2000: 1708–1714
7. Plotkin SA. Rubella Vaccine. In: Plotkin SA, Orenstein WA. Vaccines, 3rd Ed, Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1999: 409–439
8. Krugman S, Katz SL, Gershon AA, Wilfert CM. İnfectious Diseases of Children, 9th Ed. St. Luis: Mosby Year Book. 1992: 381–401
9. Balık İ. Kızamıkçık. Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. İnfeksiyon Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti, 1996: 732–734
10. Maldonado Y. Rubella. In: Behrman RE, Kliegman RM, Jenson HB. Nelson Textbook of Pediatrics, 16th Ed. Philadelphia: W.B. Saunders Company, 2000: 951–954
11. White DO, Fener FJ. Medikal Viroloji. Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti, 2000: 427–432
12. Buescher EL. Behavior of rubella virüs in adult populations. Arch. Ges. Virusforsch. 1965; 16: 470–476
13. Perkins FT. Licensed Vaccines. Rev Infect Dis.1985: 7.73–76
75
14. Ceyhan M, Erdem G. Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak (MMR) Aşıları. Katkı Pediatri Dergisi, 1998; 19 (2–3) 172–194
15. Robertson SE, Featherstone DA, Gacic-Dobo M, Hersh BS. Rubella and congenital rubella syndrome: global update. Pan Am J Public Health 2003; 14(5): 306–315
16. Anderson RM, May RM. Vaccination against rubella and measles: quantitative investigations of different policies, Journal of hygiene, 1983; 90: 259–325
17. Masat E et al. A model-based desing of a vaccination strategy against rubella in a non-immunized community of Sao Paula State, Brazil. Epidemiology and infection, 1994; 112: 579–594
18. Jose MV et al. Epidemiology of rubella in Mexico. Salud Publica de Mexico, 1992; 34 (3): 318–327
19. Cutts FT, Robertson SE, Diaz-Ortega J-L, Samuel S. Control of rubella and congenital rubella syndrome (CRS) in developing countries, part 1: burden of disease from CRS. Bülletin of the World Healt Organization, 1997; 75 (1): 55–68
20. Dowdle WR et al. WHO Collaborative Study on the Sero-epidemiology of Rubella in Caribbean and Middle and South American Populations in 1968. Bülletin of the World Healt Organization, 1970; 42: 419–422
21. Gomwalk NE, Ezeronye OU. Sero-epidemiology of Rubella in Imo State of Nigeria. Transactions of the Royal Society of Tropical Medicine and Hygiene, 1985; 79: 777–780
22. Strauss J et al. Serological survey of rubella in Yemen in 1985. Journal of Hygiene, epidemiology, microbiology and immunology, 1989; 33: 163–167
23. Cockburn WC. World aspect af the epidemiology of rubella. American journal of diseases of children, 1969; 118: 112–122
24. Rawls WE et al. WHO Collaborative Study on the Sero-epidemiology of rubella. Bülletin of the World Healt Organization, 1967; 37: 79–88
25. Expanded Programme on Immunization. Rubella out break, Oman. Weekly epidemiological record,1994; 69 (45): 333–336
26. Cutts FT, Vynnycky E. Modelling the incidance of Congenital rubella syndrome in developing countries. Int J Epidemiol, 1999; 28: 1176–1184
27. World Health Organization, Regional Office for Europe. Strategic plan for measles and congenital rubella ınfection in the European Region of WHO, 2202–2007. Copenhagen: WHO Regional Office for Europa;2003
76
28. Akdağ R, Taşyaran MA, Akyüz M. Erzurum bölgesindeki kız çocuklarında ve genç kızlarda kızamıkçık seropozitiflik oranı. Klinik Dergisi. 1994; 3: 150–151
29. Şaşmaz T, Kurt AÖ, Öztürk C, Buğdaycı R, Öner S. Mersin’de 15–49 yaş arası kadınlarda kızamıkçık seroprevalansı. 9. Ulusal Halk Sağlığı Günleri-GATA. Ankara-Türkiye, 28 Eylül–01 Ekim 2005:334
30. Aksit S, Egemen A, Ozacar T at al. Rubella seroprevalence in an unvaccinated population in İzmir: recommendations for rubella vaccination in Turkey. Pediatr Infect Dis J. 1999; 18: 577–580
31. Kanbur NO, Derman O, Kutluk T, Kinik E. Age specific rubella seroprevalence of an unvaccinated population of adolescents in Ankara, Turkey. Jpn J Infect Dis. 2003; 56: 23–25
32. Çavuşoğlu Ş, Öncül O, Erdemoğlu A, Özsoy MF, Emekdaş G. Çocuk ve erişkin serum örneklerinde rubella seroprevalansı. İnfeksiyon Dergisi. 2001; 15(4): 419–424
33. Ay P, Topuzoğlu A, Korukoğlu G, Çalı Ş. İstanbul Ümraniye’de ilkokul birinci sınıf öğrencilerinde rubella seroprevalansının değerlendirilmesi. 9. Ulusal Halk Sağlığı Günleri-GATA. Ankara-Türkiye, 28 Eylül–01 Ekim 2005:321
34. Cengiz AT, Kıyan M, Dolapçı Gİ, Aysev D, Tibet M. Çeşitli yaşlardan çocukların serumlarında rubella IgG ve IgM antikorlarının ELISA ile araştırılması. İnfeksiyon Dergisi. 1996; 10(3): 249–252
35. Feldman HA. Mumps. In: Evans AS. Viral Infections of Humans Epidemiology and Control. 3rd Ed, New York: Plenum Medikal Book Company, 1989: 471–491
36. Cherry JD. Mumps Virüs. In: Feigin RD, Cherry MD. Textbook of Pediatric Infectious Diseases Volume 2, 4rd Ed, Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1998: 2075–2083
37. Baum SG, Lıtman N. Mumps Virüs. In: Mandell GL, Bennett JE, Dolin R. Principles and Practice of Infectious Diseases, 4th Ed, Philadelphia: Churchill Livingstone Com, 1995: 1496–1501
38. Plotkin SA, Wharton M. Mumps Vaccine. In: Plotkin SA, Orenstein WA. Vaccines, 3rd Ed, Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1999: 267–292
39. Maldonado Y. Mumps. In: Behrman RE, Kliegman RM, Jenson HB. Nelson Textbook of Pediatrics, 16th Ed., Philadelphia: W.B. Saunders Company, 2000: 954-956
40. Cooney MK, Fox JP, Hall CE. The Seattle Virüs Watch. VI. Observations of infections with ilness due to parainfluenza, mumps and respiratory syncytial viruses and Mycoplazma pnömoniae. Am J Epidemipl 1975; 101: 532–551
77
41. Meyer MG. An epidemiologic study of mumps; its spread in schools and families. Am. J. Hyg. 1962; 75: 259
42. Wesselhoeft C, Wallcott CF. Mumps a military disease and its control. War Med. 1942; 2: 213–222
43. Gordon JE, Heeren RH. The epidemiology of mumps. Am J Med Sci. 1949; 218: 338–359
44. Hope-Simpson RE. Infectiousness of communicable diseases in the household (measles, chickenpox and mumps). Lancet 1952; 2: 549–554
45. Reported mumps cases, by 4 week interval, in the United States, 1990–1996. CDC Atlanta
46. Bakır M. Kabakulak. İliçin İ, Biberoğlu K, Ünal S, Akalın S, Süleymanlar G. Temel İç Hastalıkları, Cilt 2, Ankara: Güneş Kitabevi Ltd. Şti.,1996: 2366-2569
47. Centers for Diseases Control and Prevention: Measles, mumps and rubella: vaccine use and strategies for elimination of measles, mumps, rubella and congenital rubella syndrome and control of mumps. Recommendations of the Advisory Comittee on Immünization Practices (ACIP). Morbid Mortal Wkly Rep, 1998; 47 (RR–8):1–57
48. Tolpin MD. Mumps Virus. In: Belshe R et al. Eds. Textbook of Human Virology. St. Louis: Mosby Year Book, 1991; 351–364
49. Sever J, White LR. İntrauterine viral infections. Ann Rev Med. 1968; 19: 471–86
50. Siegel MS, Fuerst HT, Pres NS. Comparative fetal mortality in maternal virus disease: A prospective study on rubella, measles, mumps, chicken pox and hepatitis. N Engl j Med. 1966; 274: 768–771
51. Siegel MS. Congenital malformations following chickenpox, measles, mumps and hepatitis: Results of a cohort study. JAMA. 1973; 226: 1521–1524
52. Siegel MS, Fuerst HT. Low birth weight and maternal virus diseases: A prospective study on rubella, measles, mumps, chicken pox and hepatitis. JAMA. 1966; 197: 88
53. Lacour M, Maherzi M, Vienny H et. al. Trombosytopenia in a case of neonatal mumps infection: evidence for further clinical presentations. Eur J Pediatr. 1993; 152: 739–741
54. Neyzi O, Ertuğrul T. Pediatri Cilt 1. İstanbul; Nobel Tıp Kitabevi, 1989: 651–652
55. Member States using mumps vaccine in their routine national immunization system, 2004 http:://who.int/immünization_monitoring/diseases/mumps_map_doses Erişim Tarihi: 27 Nisan 2006
78
56. Centers for Diseases Control: Mumps surveillance. January 1975-December 1982. Issued September 1984
57. Garcia AG, Pereira JM, Vidigal N et al. İntrauterine infection whit mumps virus. Obstet. Gynecol. 1980; 56: 756–759
58. Gordon Sc, Lauter CB. Mumps artritis: A rewiev of literature. Rev Infect Dis. 1984; 6: 338–344
59. Van Loon FPL et al. Mumps surveillance-United States 1988-1993. M.M.W.R. 1995; 44 (SS-3): 1-14
60. Centers for Diseases Control: Summary of notifiable diseases, United States,1989. M.M.W.R.1990; 43:1-80
61. Peltola H et al. The elimination of indigenous measles, mumps and rubella from Filland by a 1 year, two doze vaccination program. New England joyrnal of medicine. 1994; 331: 1397–1402
62. Koskiniemi M, Vaheri A. Effect of measles, mumps, rubella vaccination on pattern of encephalitis in children. Lancet. 1989; 1: 31–34
63. Galazka AM, Robertson SE, Kraigher A. Mumps and mumps vaccine: a global rewiev. Bülletein of the World Health Organization. 1999; 77 (1): 3–14
64. Galbraith NS et al. Mumps surveillance in England and Wales 1962–91. Lancet. 1984; 1: 91–94
65. Gay N et al. Mumps surveillance in England and Wales supports intoduction of a two dose vaccination shedule. Communicable disease report. 1997; 7: R21-R20
66. Slater PE, Roitman M, Costin C. Mumps incidance in Israel-impact of MMR vaccine. Public Health Rev. 1990; 91: 88–93
67. Dias JA, Cordiero M, Afzal MA et al. Mumps epidemic in Portugal despite high vaccine coverage-preliminary report. Eurosurveillance. 1996; 1: 25–28
68. Chamot E et al. Estimation of the efficacy of three strains of mumps vaccine during an outbreak in Geneva State (Switzerland). Epidemiology and public health. 1998; 46: 100–107
69. Paccaud MF et al. Two mumps outbreaks in retrospect. Sozial und Praventivmedizin. 1995; 40: 72–79
70. Toscani L et al. Comparasion de l’efficacite de differentes souches de vaccin ourlien: une enquete en milieu scolaire. Sozial und Praventivmedizin. 1996; 41: 1–7
79
71. De Serres G et al. Epidemiology of mumps in Quebec, 1970–1995. Canada communicable disease report. 1997; 23 (2):1–4
72. Krugman S, de Quadros C. Eradication of measles, rubella and mumps in Cuba: Report of a tecnical advisory group. Washington, DC, Pan American Health Organization, May 1989
73. Şıklar Z, Tıraş Ü, Özışık AD, Yımaz Ö, Erdeve Ö, Tezer H, Acar N, Tanyer G, Dallar Y. Türkiye’nin Başkentinde bir Araştırma Hastanesine Başvuran 1–15 Yaş Grubu Çocuklarda Kabakulak Seroprevalansı. Gülhane Tıp Dergisi 2002; 44 (2): 134–136
74. Yıldırım RC. Ankara Batıkent 1 Nolu Sağlık Ocağı Bölgesi’nde 12–59 Aylık Çocuklarda Kabakulak Seroprevalansı.Doktora Tezi.Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara, 1998
75. Özsan M, Aykut E, Cengiz AT, Özkul A, Karaarslan A. 0–5 Yaş Arasındaki Çocuklarda Kabakulak Virus Antikor Pozitifliğinin Araştırılması. Mikrobiyoloji Bülteni. 1998; 32 (2): 137–142
76. Akın A, Altanlar N, Kocabeyoğlu Ö. Vero Hücre Kültürlerinden Hazırlanan Kabakulak Virus Antijenlerinin Kullanıldığı Hemaglütinasyon Önlenim Testiyle Değişik Yaş Gruplarında Seropozitifliğin Araştırılması. Mikrobiyoloji Bülteni. 1996; 30 (4): 339–404
77. Kocabeyoğlu Ö, Emektaş G, Yücel N, Özyurt M, Kısa Ö. Kabakulak Virus Antikorlarının Araştırılmasında ELISA Yönteminin Uygulanması ve 3–10 Yaş Grubunda Kabakulak Virus Antikorlarının Dağılımı. Türk Mikrobiyoloji Kongresi Özet Kitabı. 1990: sayfa 2
78. Ataş E. Konya Bölgesi’ndeki Çocuklarda Kabakulak Antikorlarının Araştırılması. Uzmanlık Tezi. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi. Konya, 1994
79. Kanbur NO, Derman O, Kutluk T, Kinik E. Age specific mumps seroprevalence of an
unvaccinated population of adolescents in Ankara, Turkey. Jpn J Infect Dis. 2003; 56: 213–215
80. Akbaba M, Sütoluk Z, Yücel B, Özdener N. Doğankent S.E.A.B. 2003 Yılı Çalışma Raporu, 2003 Adana
81. Yoldaşcan E, Şaşmaz T, tanır F, Akbaba M. Doğankent Beldesine göç eden ailelerin konut ve çevresindeki bazı fiziki koşulların değerlendirilmesi. I. Ulusal Çevre Hekimliği Kongresi. Ankara, Türkiye, 08–12 Aralık 1997; 67–69
82. Yücel AB, Aytaç N, Akbaba M. Doğankent Sağlık Eğitim ve Araştırma Bölgesi’nde 1 Ocak 2000-31 Aralık 2004 Tarihleri Arasında Tespit Edilen Kabakulak Olgularının Değerlendirilmesi. 9. Ulusal Halk Sağlığı Günleri-GATA (Çevre Sağlığı), Ankara, Türkiye; 28 Eylül–01 Ekim 2005
83. Tebliğ: Kamu reformu veya kamunun tavsiyesi
htpp://www.ses. org.tr/bilgi/kamureformu/15.htm Erişim Tarihi: 10 Nisan 2006.
84. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2003. Ekim 2004 Ankara
80
85. htpp://www.saglik.gov.tr/extras/istatistikler/2005geribildirim/Tablo%2015.htm Erişim Tarihi:
19 Nisan 2006
86. Okur yazarlık ve yaş grubuna göre nüfus 1970-2000 htpp://www.die.gov.tr/tkba/t101.xls Erişim Tarihi: 19 Nisan 2006
87. Öz N. Sivas Bölgesinde Çeşitli Yaş Gruplarında Kızamıkçık Antikor Durumunun Araştırılması. Yüksek lisans tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sivas 1984
88. Doroudchi M, Dehaghani AS, Emad K, Ghaderi AA. Seroepidemiological survey of rubella immunity among three populations in Shiraz, Islamic Republic of Iran. East Mediterr Health J. 2001 Jan-Mar; 7 (1–2): 128–138
89. Bhaskaram P, Pamalakshmi BA, Raju LA, Raman L. Need for protection against rubella in India. Indian J Pediatr. 1991 Nov-Dec; 58 (6): 811–814
90. Omanga U, Goussard B, Kapepela K, Bamba M, Salaun JJ, Piollet M. Seroprevalence of rubella in Kinshasa (Zaire). Bull Soc Pathol Exot. 1991; 84 (5 Pt 5): 994–1001
91. Tapıa-Conyer R, Sepulveda J, Salvatierra B et al. Determining factor of rubella in the women of reproductive in Mexico. Salud Publica Mex. 1992; 34: 211–221
92. Macias-Hernandez AE, Ponce-de Leon S, Munoz-Barret JM et al. The seroepidemiology of rubella in a female antibodies of reproductive age in Leon, Guanajuato. . Salud Publica Mex. 1993; 35: 339–344
93. Condorelli F, Stivala A, Gallo R, Marino A, Battaglini CM, Messina A, Russo G, Castro A, Scalia G. Use of a microqantity enzyme immünassay in a large-scale study of measles, mumps and rubella immünity in Italy. Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 1998 Jan; 17 (1): 49–52
94. Desgrandchamps D, Schaad UB, Glaus J, Tusch G, Heininger U. Seroprevalence of IgG antibodies against measles, mumps and rubella in Swiss children during the first 16 mounths of life. Schweiz Med Wochenschr. 2000 Oct 14; 130 (41): 1479–1486
95. Nicoara C, Zach K, Traschsel D, Germann D, Matter L. Decay of passively acquired maternal antibodies against measles, mumps and rubella viruses. Clin Diagn Lab Immunol. 1999 Nov; 6 (6): 868–871
96. El-Khateeb MS, Tarawneh MS, Hijazi S, Kahwaji L. Seroimmunity to rubella virüs in Jordanians. Public Healt London. 1983; 97: 204–207
97. Odelola HA, Familusi JB, Akinyema A. Rubella immünity in Nigerian children. R. Soc. Trop. Hyg. 1980; 74: 743–744
81
98. Abdullah MA, Jamjoom G, Karar ZA, Badreldine A, Al Jishi N, Taha SA. Seroepidemiology of rubella in Saudi Arabia: an adepted vaccination policy. J. Epidemiol. Comm. Health. 1984; 38: 236–239
99. Gebreel AO, Gilles HM, Prescott JE. Studies on the seroepidemiology of endemic disease in Libya. II. Rubella. Ann. Trop. Med. Parasit. 1984; 5: 519–525
100. Fu-Jen Yuan C, Heung-Tat N. Serepidemiologic study of rubella in Taiwan’s female population. Am. J. Public Health, 1988; 78: 1366–1367
101. Bartoloni A, Bartalesi F, Roselli M, Mantella A, Dini F, Carbollo ES, Baron VP, Paradisi F. Seroprevalence of varisella zoster and rubella antibodies among rural populations of the Chaco region, South-eastern Bolivia. Trop Med Int Health. 2002; Jun; 7(6): 512–51770.
102. Aseffa A. Viral diseases in Ethiopia: a review. East. Afr. Med. J. 1993 Oct; 70 (10): 624–626
103. Çocukluk çağı aşı takvimi.(01/01/2006’da başlayan yeni düzenlemeye göre) http://www.manisa.saglik.gov.tr. Erişim Tarihi:10.04.2006
104. Yazgı H, Arseven G, Dilli N, Ayyıldız A. Erzurum yöresinde anti-rubella antikor sıklığının değerlendirilmesi. Türk Mikrobiyol Cem Derg. 1996; 26: 117–119
105. Köksal İ, Alnacı M, Kardeş B, Aydemir V. Doğu Karadeniz bölgesinde erişkin yaş grubunda toksoplazma, kızamıkçık ve sitomegalovirus seropozitiflik oranları. Mikrobiyoloji Bülteni. 1994; 28: 58–66
106. Matter L, Germann D, Bally F, Schopfer K. Age- stratified seroprevalence of measles, mumps and rubella (MMR) virüs infections in Switzerland after the introduction of MMR mass vaccination. Eur J Epidemiol. 1997 Jan; 13(1):61–66
107. Gil MA,Astasio AP, Ortega MP, Dominguez R, Gonzalez LA. Seroprevalence of antibodies against measles, rubella, mumps and varicella among scholl children in Madrid. An Esp Pediatr. 1999 May; 50(5): 459–462
108. Wıtte JJ, Karchmer AW, Case G, Herrmann KL, Kassanoff I, Neill JS. Epidemiology of rubella. Am J Dis Child. 1969; 118: 107–111
109. Arrayo M, Alia JM, Mateos ML et al. Natural immunity to measles, rubella and mumps among Spanish children in the pre-vaccination era. International Journal of Epidemiology. 1986; 15 (1): 95–100
110. Pistoia D, Di Stefano R et al. Serological Determination of Anti-mumps immünity in a population sample from Palermo. Boll Ist Milan. 1991–92; 70: 483–485
82
111. Morgan-Capner P, Wright J et al. Surveillance of antibody to measles, mumps and rubella by age. BMJ. 1988; 297: 770–772
112. Saurez J, Castaneda MR, Gutierrez C, Tascon R, Rodriquez EF. Prevalence of Anti-mumps antibodyes in a pediatric population. Enferm Infecc Microbiology Clinic. 1992; 10: 130–134
113. Zardi O. Rubella, measles and mumps. Epidemiology and prophylaxis. Annual Sclavo. 1978; 20: 487–509
114. Clardy WF. Susceptibility in USAF recruits to vaccine-preventable diseases. Vaccine. 1993; 11: 573–575
115. Struewing JP, Hyamps KC, Tueller JE et al. The risk of measles, mumps and varicella among young adults: A serosurvey of US Navy and Marine Corps Recruits. AM J Public Health. 1993; 83: 1717–1720
116. Onaç HK. Puberte öncesi ve sonrası dönemdeki çocuklarda ve gençlerde kabakulak virusunun seroepidemiyolojisi. Uzmanlık Tezi. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adana,1997
117. Falk WA, Buckhan K, Dow M et al. The epidemiology of mumps in southern Alberta, 1980-1982. Am J Epidemiol. 1989; 130 (4): 736–740
118. Liao SJ, Bebenson AS. Immunity status of military recruits in 1951 in the United States. II. REsults of mumps complement-fixation tests. Am J Hyg. 1954; 59: 273–281
83
EKLER
EK I. SORU KAĞIDI DOĞANKENT SAĞLIK OCAĞI BELDESİNDE YAŞAYAN 0–59 AYLIK ÇOCUKLARDA
KIZAMIKÇIK VE KABAKULAK SEROPREVALANSI ÇALIŞMASI Tarih :….....………....
1- Anket No :.........................
2- Anketi yapan kişi : .....……….............................................
3- Anket sorularına yanıt veren
1-Anne 2-Baba 3-Diğer(belirtiniz):……………………
4- Çocuğun adı soyadı:……………………………….
5- Cinsiyet: 1-Erkek 2-Kız
6- Doğum Tarihi:…../…../….. (gün/ay/yıl)
7- Doğum yeri ........................... ilçe ......................ili
8- Kaç kardeşi var?
1- Kardeşi yok 2- …… tane büyük, ........... tane küçük
9- Okula giden kardeşi var mı?
1- Yok 2- …………tane
10- Ailenin kaçıncı çocuğu ? ………… çocuğu
Anne ve baba ile ilgili olarak aşağıdaki tabloda uygun kutucuğa (x) işareti koyunuz.
Soru Anne Baba Soru 11- Yaş …………..yaşında …………yaşında 15
12- Öğrenim durumu 16-
Okur-yazar değil Okur-yazar İlkokul mezunu Ortaokul mezunu Lise mezunu
Üniversite/yüksek okul mezunu
13- Gelir getiren bir işte çalışma durumu 17-
Hayır, çalışmıyor Evet, çalışıyor (ne iş yapyor) ………………… …………………
14- Sosyal güvenceye sahip olma durumu 18
Yok Var, Bağ-Kur Var, SSK
Diğer (belirtiniz).......
84
19- Evdeki kişi sayısı :
Anne Baba 0-6 yaş 7-14 yaş 15 yaş ve+ Toplam kişi
20- Çocuğun sürekli olarak yattığı odada bu çocuktan başka kaç kişi yatıyor?
Yaz aylarında ........... kişi, kış aylarında ..............kişi
ÇOCUĞUN KABAKULAK/KIZAMIKÇIK GEÇİRME DURUMU İLE İLGİLİ BİLGİLER
Soru Kabakulak Kızamıkçık Soru ............. hastalığını geçirdi mi? Evet
Kaç yaşında geçirdi.............
Kaç yaşında geçirdi.............
Hayır →28. soru →32. soru Bilmiyorum →28. soru →32. soru
21
Hatırlamıyorum →28. soru →32. soru
28
....... hastalığını geçirdiğini kim farketti? Annesi
Babası Komşu- akraba
22-
Diğer (yazınız.......) .................................... ....................................
29-
....... hastalığını geçirirken tanıyı kim koydu? Pratisten doktor
Uzman doktor Sağlık personeli Diğer (belirtiniz.......) ................................... ................................... Hayır Hatırlamıyorum
24
Bilmiyorum
31-
AİLEDE KABAKULAK/KIZAMIKÇIK GEÇİRME DURUMU İLE İLGİLİ BİLGİLER
........... doğduktan sonra evinizde ............... hastalığını geçiren oldu mu? Evet
Kim(ler) geçirdi..................... Ne zaman geçirdi............ ........................................
Kim(ler) geçirdi..................... e zaman geçirdi............ ........................................
Hayır Bilmiyorum
32
Hatırlamıyorum
33
34- .................’nin aşı kartı bilgileri:
Yaşına göre tam aşılı Eksik aşılı Aşısız
35. ...............’a sağlık ocağı aşısı dışında farklı bir aşı yaptırdınız mı?
Hayır Evet (Açıklayınız.......................................)
36. ................’a kızamıkçık ve/veya kabakulak ve/veya MMR aşısı yaptırdınız mı?
Hayır Evet (Açıklayınız.......................................)
37- Şimdiki boyu:……....cm
38- Şimdiki ağırlığı:…......kg
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı: Ayşe Berrin YAPICIOĞLU
Doğum Tarihi ve yeri: 01.01.1973-Kozan
Medeni Durumu: Bekâr- üç kız çocuk sahibi
Adres: Süleyman Demirel Bulvarı
Güzelyalı Mah. 114 Sok. Sun Apt 4/7
Seyhan/ADANA
Telefon: 0532 7284081
E-mail: [email protected]
Mezun Olduğu Tıp Fakültesi: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Görev Yerleri: Bingöl SSK Hastanesi
Mardin SSK Hastanesi
Adıyaman SSK Hastanesi
Yabancı Dil: İngilizce