DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve...

51
2

Transcript of DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve...

Page 1: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

2

Page 2: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Ankara ÜniversitesiDilbilim Bölümü Başkanı:Prof. Dr. İclâl Ergenç

Akademik Yayın Danışmanı:Arş. Gör. İpek Pınar Bekâr

Yazı İşleri Sorumlusu:Tuğhan AlpaslanIşın Tekin

Teknik Yapım ve Kapak Tasarımı:Ozan Ergün

Yayın Düzeltme Sorumlusu:Ebrar Sönmez

Sanat Sorumlusu:Ebrar SönmezDeniz ÖzdemYasemin ÖzkanTuğçe Horoz

Redaksiyon:Berna AçıkyıldızBuse Kayabaşı

Mizanpaj:Işın TekinMesut Öztürk

DİLBİLİM DERGİSİAnkara Üniversitesi Dilbilim ÖğrencileriYIL: 2015 DÖNEM: GÜZ

5Dünyada ve Türkiyede Islık Dili

11Tolkien’in Dili

15İşaret Dilinde Sınıflandırıcılar

43Sözlükbilim ve Sözlükçülük

47Cinsiyetin Dil Kullanımındaki Yeri

551989 Bulgaristan Göçünün Türkçe Üzerindeki Etkileri

61Yapısalcılık Ve Anlatı Kuramı Çerçevesinde Bir Film Çözümlemesi: V For Vendetta

77Konuşan Eller: Türk İşaret Dili

83Müziğin Dil Üzerindeki Tonal Etkisi

88Islık Dili

74 Her Dilbilimciye Sorulan

86Ölümcül Soru

39Dilbilimcinin Film Rehberi

58Anlambilimsel Boyutta Beyin Yakan 10 Şarkı Sözü

95Bulmaca

27Anlambilim

30Şiir Dili ve Türk Şiir Dili

34‘Australian Sign Language’

Page 3: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

ÖNSÖZ

Dilbilim Dergisi, Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü’nün değerli öğrencileri tarafından hazırlanan, araştırma ve mizahi yazıları içeren bir öğrenci dergisidir. Ücretsiz olarak öğrencilere dağıtılması ve yılda üç kere çıkartılması hedeflenen bu derginin hazırlanış ve basım aşamasında pek çok öğrencimizin değerli katkıları bulunmaktadır. Bu sayıda, ‘Dil ve müzik’ alanlarını biraraya getiren Hacettepe Üniversitesi’nden Nur Berrak Sayal’ın ve film çözümlemesiyle yazın eleştirisi üzerine değerli bir yazısını bizlerle paylaşan Ankara Üniversitesi’nde doktora eğitimini sürdürmekte olan Meltem Ayabakan’ın da konuk yazar olarak destek verdiği dergimizin 6 ay sonra çıkartılması beklenen bir sonraki sayısında, Ankara Üniversitesi dilbilim öğrencileri başta olmak üzere, Türkiye’deki tüm dilbilim öğrencilerinin değerli destekleri beklenmektedir.

Öğrencilerin çalışma isteklerinin en az olması beklenen yaz tatili döneminde bizleri şaşırtarak, bu derginin gerek metinleştirilmesi, gerek tasarımı, gerekse mizanpajaşamalarında çok büyük emekleri olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Özellikle de, derginin mizanpaj ve edisyon aşamasında yoğun iş temposuna rağmen, bizleri kırmayarak her türlü emeği gösteren değerli arkadaşım Mesut Öztürk’e ve derginin basımındaki değerli katkılarıyla bizlere yol gösteren değerli hocamız Prof. Dr. İclal Ergenç’e teşekkürü borç biliriz.

Öğrencilerimiz bu dergiyi, 9 Ekim 2015 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu’nda düzenlenecek olan Doğan Aksan Çalıştayı’na yetiştirmek ve Prof. Dr. Doğan Aksan Hocamıza armağan etmek için çok büyük emek sarf ettiler. Herbirini ayrı ayrı yürekten kutluyoruz. Bu dergi, onların gönül verdikleri işe duydukları saygıları ve takım inançlarıyla ortaya çıktı.

Dilbilime ait güncel kitap tanıtımlarının, akademik yazıların ve dile ilişkin her türlü mizahi yazıların, bulmacaların yer alacağı bir sonraki sayıya Türkiye’deki tüm dilbilim öğrencilerini bekliyoruz!

Yeni dönemin dolu dolu ‘dilbilim’le geçireceğiniz bir yıl olması dileklerimle...

DÜNYADA ve TÜRKİYEDE ISLIK DİLİ

Berna AçıkyıldızAnkara Üniversitesi Dilbilim Bölümü2. Sınıf Öğrencisi

İnsanlığın varoluşundan günümüze dek en temel gereksinimlerden biri olan iletişim dil ile karşılanmıştır. İnsanlar yeri geldiğinde beden dilini kullanmış, işaretlerle anlaşmış, yeri geldiğinde sözlü dili kullanarak düşüncelerini

sesletmiş ya da yazı dilini kullanarak iletişim gereksinimlerini karşılamıştır. Dil gereksinime göre şekillenerek farklı biçimlere girmiştir. Dilin bu kullanımlarıyla, iletişimin mümkün olmadığı coğrafik alanlarda dil farklı bir biçimle devreye girmiş ve bize ıslık dilini sunmuştur. Islık dili, konuşulan dilin ortak özelikleri temel alınarak, ıslık çalma tekniğinin kullanılması ile geliştirilmiş bir iletişim sistemidir. Islık dilinin ortaya çıkmasında ve yaygınlaşmasında coğrafi koşullar etken konumdadır. Islık sayesinde, yüksek frekansta ses elde edilmektedir. Bu nedenle, ıslık dili dağlık, engebeli ve iletişimin zor kurulduğu alanlarda kullanılmaktadır. Çinin güneyi, Avustralya kıtasında bulunan Papua Yeni Gine, Amazon ormanları, Kuzey Afrika dışında kalan ve Sahra Altı Afrika diye adlandırılan Afrika Bölgesi, Meksika ve Türkiye’de Karadeniz Bölgesi ıslık dilinin kullanıldığı başlıca alanlardır. Engelleri aşmak, ormanda yolculuk edip iletişim kurmak yerine, yüksek ses hacmi sağlayan ıslığı kullanmak, yöre insanları için büyük bir kolaylık olmuştur. Doğal ıslık dili kullanıcıları, bu dili ne zaman nasıl edindiklerini ve nasıl kontrol ettiklerini bilmemektedir. Islık dili bölge halkı için, şarkı söylemek bağırmak, fısıldamak gibi kendilerini ifade etmek için kullanılan herhangi bir araç olarak görülmektedir.14. yüzyılda Kanarya Adalarında kullanıldığı kayda geçen ıslık dili adına ilk araştırma, antropolojik bir araştırmaydı. Ancak 20. yüzyılın son evresinde, ıslık dilinin sesbilgisel ve akustik betimlemeleri konusunda ciddi girişimlerde bulunuldu.

4 5

Page 4: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Yakın zamanda bu çalışmalar, Uluslararası Bilimsel Araştırmacılar Ağı ve yerel yetkililer işbirliği ile ilerleme kaydetmiştir. Islık dili çalışmaları, hem bu dili kullanan azınlık nüfusu tekrar canlandırma ve tehdit altındaki sözlü gelenekleri devam ettirme isteği, hem de alternatif dil sayesinde iletişimi kolaylaştırma düşüncesi temel alınarak devam ettirilmektedir. Bir dilbilimci olan ve farklı ülkelerin ıslık dilleri üzerine araştırmalarıyla bu konuda önde gelen isimlerden biri olan Dr.Julien Meyer, ıslık dilinde pek çok teknik olduğunu belirlemiştir. Islık dilini kullanan pek çok grubun kendi tekniğini ürettiğini ve bu teknik seçimi yaparken, esas noktanın dilin pratik kullanımına dayandığını ileri sürmüştür. Ortak olarak kısa sözcükler için çift dudaksıl ve dişsil dudaksıl teknikler uygun bulunmuştur. Bir ya da iki parmağın, iki dudak arasına yerleştirilmesi ve parmakların dili kontrol ederken nefesin dışa verilmesi ile çalınan ıslık tekniği, yüksek sesin yayılmasına olanak sağlamakta ve uzaklığın ya da engebenin fazla olduğu alanlarda tercih edilmektedir. Islık tekniği vokal titreşim gerektirmemektedir. Bu teknikler, dil ve dudaklar ya da dil ve parmaklar arasında kalan sıkıştırılmış basınçlı havanın ani bir şekilde dışa verilerek şok etkisi yaratması ile üretilmektedir.Islık dilinde sözcük bilgisi dilin temel sözcüklerini yansıtır ve çoğunlukla bir dilin ıslık formu o dille aynı sözcük zenginliğine sahiptir. İstenen her sözcük ıslık ile söylenebilme olanağına sahipken, ıslık dili konuşucuları daha çok günlük aktiviteler sırasında haberleşmek için bu dili kullandığından, yaygın kullanımda olan sözcük sayısı kısıtlıdır. Sekiz kilometrelik alan içinde 1000 Hz ve 3000 Hz arasında hızla yayılan ve bu mesafede kolaylıkla duyulan ıslık dili, günlük yaşamda sık kullanılan sözcüklerin daha rahat anlaşılmasına olanak sağlamaktadır. Oluşabilecek herhangi bir anlam bulanıklığını da önlemek amacıyla, konuşma eylemi sırasında sesteş sözcüklere yer verilmemekte ya da kullanım oranı en az düzeye indirilmektedir. İşitme engelliler ise, konuşmalarda çok düşük bir algı düzeyine sahiptir. Dudak okuma yöntemi ile bu dili anlayabilirler, ancak konuşmadan kesin sonuç çıkarabilmeleri için iletişim kurdukları kişilerle ortak geçmişlerinin, paylaşımlarının olması ve olayın zamanını bilmeleri gerekmektedir. İletişimde anlaşılabilirliği sağlayan unsurlardan biri de tonlamadır. Bazı dillerde sözcükler tonlama ile anlam kazanırken, diğer dillerde tonlama anlam ayırtedici değildir, başka bir deyişle sesbirim özelliği yüklenmemektedir. Bu konu üzerine dilbilimciler ve akustik dil uzmanları ıslık dilinde geliştirilmiş iki temel yol olduğunu öne sürmüşlerdir. Highland Mazateco gibi tonal diller için ıslık, parçalarüstü özelliklere (bürünsel özelliklere) dayanmaktadır ve ıslık konuşulan dilin temel frekansı ile üretilmektedir. Diğer yandan, Türkçe ve İspanyolca gibi tonal olmayan dillerde ise, ıslık frekansı dilin segmental özellikleri ile üretilmektedir.

Islık Dilinin Türkiyedeki Durumu

Türkiyede ilk ıslık dili araştırması 1968 yılında Prof. Dr. Doğan Aksan tarafından yapılmıştır. Ardından 1970 yılında Giresun'un Çanakçı iline bağlı Kuşköy köyünde yapılan çalışma sonrasında, 2000'li yıllarda

Julien Meyer, Türkçe Islık Dilinin korunmuş en iyi ıslık dili formu olduğunu saptamıştır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Meyer 2007; 2008). Türkiyede ıslık dili, dağlık alan olan ve gürültünün yoğun olduğu Karadeniz Bölgesinde halen kullanılmakta ve her yıl Kuşköy'de düzenlenen çeşitli festivallerle tehlikeli bir dil olmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.

Türkçe ıslık dilinde, sesler olduğu şekliyle alınmamış şu sesler içinde şifrelenmiştir. Doğan Aksan gibi bu konuda Türkiye'de yapılan araştırmaların öncülerinden biri olan Başkan (1967)'ye göre, ıslık dilinde iletişim /i/, /ö/, /ü/ ünlüleri ve /f/, /ç/, /k/ ünsüzleri ile gerçekleştirilmektedir.Başka bir deyişle, ıslık dilinde çoğu ses kendi biçimiyle değil, farklı bir ses olarak karşımıza çıkmaktadır. Islık çalarken titreşim gerçekleşemez. Bu durum sürekli ünsüzlerin seslendirilememesine neden olmaktadır. Dudakların birleşmemesi çift dudak seslerinin çıkmasını engellemekte ve bu sesler karşımıza /f/ sesi olarak çıkmaktadır. Islık çalarken ağız ve dil hareketinin durumu /o/ sesinin ve /ç/ sesinin daha rahat çıkarılmasını sağlamaktadır. Türkçe ıslık dili konuşma diline benzetilmiştir. Sesbilgisel yönden sadeleştirilmeler yapılmış olmasına karşın, vurgu ve tonlama gibi kimi bürünsel özellikleri açısından Türkçede kullanılan sesbilimsel özellikler ıslık diline de aktarılmıştır. Bu kapsamda yapılan en güncel araştırma Çelik, Bekâr ve Ergenç (2012)'dir. Bu araştırmada Türkçe ıslık dilinde bildirim tümcelerindeki bürünsel özellikler konuşma dili ile karşılaştırılarak, konuşma dilinden farklı olarak F6 formant frekansının da olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

/i/ = /i/

/ü/, /ö/ = /e/

/ö/, /o/ = /ı/, /u/, /a/

/of/ = /p/, /b/, /f/, /v/, /h/

/mç/ = /t/, /d/, /ç/, /c/, /s/, /z/,

/r/, /l/, /ş/, /j/, /n/

6 7

Page 5: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Spanish Silbo

Silbo, İspanyada Kanarya Adalarına bağlı La Gomera adasına ait bir ıslık dilidir. Bölgede küçük bir

kesim tarafından konuşulan ve zamanla unutulmaya yüz tutmuş ıslık dili için bu bölgede çalışmalar başlatılmış ve Silbo yeniden canlandırılmıştır. La Gomera Bölgesi’nde ilkokullarda zorunlu dil olarak öğretilmeye başlanan Silbo ıslık dili için, bu dili iyi bilen ve kullanan bölge insanları öğretmenlik yapmaktadır. Pek çok biçimi bulunan, bölgeden bölgeye farklılık gösteren Silbo ıslık dili için geleneksel ıslık dili biçiminin öğretilmesinde karar kılınmıştır.Silbo ıslık dilinin özelliklerine göre /i/, /e/, /a/, /o/, /u/ sesleri kullanılmakta ve bu sesler birbiri ardı sıra bulunduklarıdan aynı frekans aralığında sesletilmektedir.Örneğin, /u/ sesi çok nadir kullanılan bir sestir ve çoğunlukla /o/ sesi biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Yalnızca çok tecrübeli dil kullanıcıları /u/ ve /o/ sesleri arasındaki farkı ayırt edebilmektedir. /o/ ve /a/ sesleri ise, birarada kullanılmamakta ya da bu kullanım çok nadir gözlenmektedir Bu çerçevede dört farklı ses süresi bulunmaktadır, bunlar /i/,/e/,/a/ ve /o/, /u/ şeklindedir.Bürünsel özellikleri açısından incelendiğinde, Silbo ıslık dilinde vurgu bağlamda işlevsel olarak iki farklı şekilde yapılmaktadır. Ünlü sesler daha baskılı ve sesli sesletilmekteya da ünlüler uzatılmakta ve uzun soluklu sesletilmektedir.

Silbador Silbo Gomero ıslık dilini kullanan Silbador (Manuel Carreiras, Jorge Lopez, Francisco Rivero and David Corina. (2005). Nature (433): 31-32.

Dr. Julien Meyer

Yunanistan Islık Dili

Bu ıslık dili, Yunanistan'ın Girit'ten sonraki en büyük adası olan Eğriboz Adası'nda (Euboea) kullanılan bir ıslık dilidir. Kullanımı çok yaygın olmayan bu dilin beş ünlü sesi bulunmaktadır. /i/, /e/, /a/, /o/,

/u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle birarada kullanılmamaktadır. Anlamı doğru yakalamak için /u/, /e/ sesleri orta frekansta sesletilirken, /a/, /o/ alçak frekansta kullanılmaktadır. /u/ ve /e/ sesleri işitsel anlamda birbirine benzemesinin yanında, /a/ ve /o/ sesleri de benzerlik göstermektedir. Son olarak, /i/ /o-a/ ve /e-u/ şeklinde üç farklı ses bandı bulunmaktadır.

Sonsöz

Teknolojinin gelişmesi sonucu günümüz koşullarında çok daha az kullanılmaya başlanan ıslık dili dünyadaki tehlikeli diller sınıflamasındaki yerini almıştır. Özellikle sesbilimsel özellikleri açısından önemli bir

araştırma alanını oluşturan bu diller coğrafik nedenlerden ötürü ortaya çıkmış ve teknoloji ilerledikçe iletişim gereksinimi olarak görülmediği için yavaş yavaş tükenmektedir. Bu açıdan ıslık dillerinin korunması ve bu dillerin dilbilimsel yapılarının, bu diller tamamen tükenmeden önce incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiyede Doğan Aksan ve Özcan Başkan'ın girişimleriyle başlayan bu süreç sayıca az da olsa çeşitli araştırmacılar tarafından halen

sürdürülmektedir.

8 9

Page 6: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

KaynaklarAKSAN, D. (1968). "Anadolu'da Islık Dili (langue sifflée) Araştırması Ön Raporu": Türkoloji Dergisi, III/1, Ankara: DTCF, 49-64.

BAŞKAN, Ö. (2003). Lengüistik Metodu. (s. 160-164). Multilingual Yayınları. Birinci Basım: 1967.

MEYER, J. (2007). Whistled Turkish.Statistical Analysis of Vowel Distribution and Consonant Modulations. Proceedings of XVI. International Conference ofPhonetic Sciences. Barcelona.

MEYER, J. (2008). Acoustic Strategy and Typology of Whistled Languages. Phonetic Comparison and Perceptual Cues of Whistled Vowels. Journal of the International Phonetic Association 38:(1). Cambridge University Press. 64-90.

ÇELİK, F., Bekâr, İ.P. ve Ergenç, İ. (2012). "Türkçe Islık Dilinde Ezgi Görünümleri”. Proceedings of 25. Ulusal Dilbilim Kurultayı. Çukurova Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Adana. 5-7 Mayıs, 2011. s.114-120.

CARREIRAS, M.,LOPEZ, J., RIVERO, F. veCORINA,D. (2005). Linguistic perception: Neural processing of a whistled language. Nature (433): 31-32.

doi:10.1038/433031a.

TOLKIEN'İN DİLİ

Işın TekinAnkara Üniversitesi Dilbilim Bölümü2. Sınıf Öğrencisi

J.R.R. Tolkien, Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi ve Hobbit gibi epik fantezinin sevilen örnekleriyle tanınan bir yazar, profesör, şair ve dilbilimciydi. Uzmanlık alanı Anglo-Sakson edebiyatı olsa da, Tolkien hem eski hem de

modern diller hakkında pek çok bilgiye sahipti. Çocukluğunda annesi Latince, Fransızca ve Almanca dilleri ve kültürleriyle onu tanıştırmış, o da öğrenimi ve kariyeri boyunca bu dillere Fince ve İrlandaca gibi yenilerini ekleyerek, "dil"i hayatının belki de en büyük parçası haline getirmiştir.

Tolkien'in kitaplarında kurguladığı Orta Dünya evreninde birden fazla dil konuşulur. Bunlardan en gelişmişleri olan Elfçe, Tolkien'in arka planını uzun yıllar boyunca tasarladığı ilk dil ailesidir. Elfçenin yanı sıra cücelerin konuştuğu Khuzdul, Sauron'un yarattığı Kara Lisan, yarı insan yarı ağaç Entlerin dili de yalnızca birkaç tümce örnekle sınırlı kalmış olsa da, Yüzüklerin Efendisi'nde yer alan dillerdendir.

10 11

Page 7: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

DİRSEL OYUN

Orta Dünya’da yer alan diller kitap basılana kadar hem dilbilgisi hem de sözcük bilgisi açısından pek çok değişime uğramıştır. Bu değişimlerle eklemeler ve çıkarmalar, Tolkien için bir “oyun”du, hem de küçük yaşlardan gelen bir oyun. Yazar, dil ile çocukluğundan beri iç içeydi ve bir dil oluşturmak onun tutkusu

hâline gelmişti. On üç yaşlarındayken kuzenlerinin ürettiği bir çeşit şifreli dil olan Animalic’i öğrenmiş; daha sonra Nevbosh adında başka bir şifreli dil üretmişlerdi. Bu iki dil, diğer çocuklar için cezbediciliğini kaybetse de, genç Tolkien dil üzerinde çalışmaya devam ederek, sadece kendinin ürettiği ilk

dili yani Naffarin’i ortaya çıkarttı. Önceki iki dil gibi, İngilizce sözcüklerin değiştirilmiş versiyonlarıyla oluşmamış, kendi ses kuralları ve sözcükleri olan bir dildi. Naffarin, sesbilgisel özellikleri açısından Latince ve İspanyolca’dan etkilenmişti. Sözcükler, Yüksek Elfçe olarak da betimlenebilecek Quenya’ya benzediği için Tolkien Elfçenin temellerini Naffarin ile atmış denebilir.

Quenya ya da diğer adıyla Yüksek Elfçe ise, Tolkien'in ürettiği ve Elfçe olan ilk dildir. Fince ve İrlandaca, Quenya'nın esin kaynağı olurken, Tolkien

Latince, Yunanca ve eski Germen dillerinden de yararlanmıştır. Quenya ve diğer Elf dilleriyle ilgili dikkat edilmesi gereken bir nokta da, Tolkien'in bu dilleri öylece gökten indirmediği, tıpkı doğal dillerin oluşumu gibi onlara içsel bir dünya, bir

tarih ve mitoloji kazandırdığıdır. Bu açıdan bakıldığında,

Tolkien'in dilbilimci kimliği ve dile yaratıcı bakış açısı oldukça büyük bir önem kazanmaktadır.

Tolkien, dilin onu konuşan bir toplum ve o toplumun bir tarihi, kültürü olmadan tamamlanamayacağını düşünüyordu. Hatta, yapay diller hakkındaki görüşlerini Mr. Thompson'a yazdığı bir mektupta( şöyle açıklamıştır:

"Volapük, Esperanto, Ido, Novial dilleri ölmüştür. Hatta, eski ve kullanılmamış dillerden daha ölülerdir; çünkü yazarları hiç efsane yaratmamıştır." (Ayrıntılı bilgi için bkz. Tolkien, Carpenter-The Letters of JRR Tolkien no. 180, 1958) Tolkien, mitolojinin dille bir bağı olduğuna ve kurmaca bir dil yaratabilmek için dilin mitolojik, kültürel bir altyapıyla gelişmesi gerektiğine inanmaktadır. Esperanto gibi amaca yönelik bir dilden öte, Tolkien'in dilleri adeta gerçek bir dil gibi canlıdır, Tolkien'le ve Arda'nın (Orta Dünya evreninde Dünyaya verilen isim) mitolojisiyle birlikte değişir ve gelişir.

Kitapların basılmasıyla bu değişim kısıtlanmış, oyunun kuralları da değişmişti. Bu oyuna gelen ilk değişiklik, Tolkien dillerin dilbilgisinde ya da sözlükçesinde bir değişiklik yapmak istediğinde, kitaplara bağlı kalmak durumunda kalıyordu. İkinci değişiklik ise, oyununun artık sadece Tolkien’e özel olmamasıydı. Kitapların hayranları çabucak Tolkien'in ürettiği alfabeler olan Cirth ve Tengwar ile yazmayı öğrenmiş, İngilizce de olsa kendi dilsel oyunlarını başlatmışlardı. Tolkien de bu etkinliklere zamanı yettiğince katılıp, onları yüreklendirdi. Elfçe

şiirlerin detaylı analizlerini, mektuplarında dillerine ait dilbilgisel öğelerin açıklamalarını paylaştı.Bitmemiş Öyküler, Silmarillion ve Orta Dünya Tarihi'nin her bir cildinde, Tolkien'in dil dünyası biraz daha ortaya çıkmıştır. Ancak hiçbir zaman, en gelişmişlerden biri olan Quenya dili bile, tam olarak bilinebilen bir dil olmayacaktır. Çünkü bu dillerin ne dilbilgisi ne de sözcük hazinesi günümüzde kullanılacak kadar yetkinliğe ve bütünlüğe sahip değildir.

12 13

Page 8: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Yine de, bu dilsel oyuna katılmak isterseniz faydalanabileceğiniz kaynaklar bulunmaktadır:

Başta Tolkien'in eserleri olmak üzere, Helga K. Fauskanger'ın Quenya Course isimli Quenya dilbilgisi kitabı ve David Salo'nun Sindarin dilbigisini anlatan A Gateway to Sindarin kitabını okuyarak da, Elf dilleri üzerine daha ayrıntılı bilgiye sahip olabilirsiniz.

KaynaklarTOLKIEN, J. R. R. (2012) Kralın Dönüşü (Çiğdem Erkal İpek, çev.) İstanbul: Metis.NOEL, R. S. (1980) The Languages of Tolkien’s Middle-earth ss. 58-59. Boston: Houghton Mifflin.TOLKIEN, J. R. R-Christopher ve HUMPHREY,C.(2000). The Letters of J. R. R. Tolkien no. 180 Mariner Books.DOUGHAN, D. “Who was Tolkien?”http://www.tolkiensociety.org/author/biography/

ISARET DILINDE SINIFLANDIRICILAR

Yasemin GüçlütürkAnkara Üniversitesi Dilbilim BölümüÜçüncü Sınıf Öğrencisi

Bu makalede ‘sınıflandırıcılar’ konusu incelenecektir. Öncelikle sınıflandırıcıların ne olduğu açıklanıp araştırmacıların ne tür bilgi ortaya koydukları ve bu bilgileri nasıl tanımladıkları anlatılacaktır

Daha sonra sınıflandırıcıları belirlemek için ve diğer işaret dillerdeki sınıflandırıcıları karşılaştırmak için yapılan araştırmaları açıklanıp elde edilen bulguları yazılacaktır Sonuç bölümünde ise ‘sınıflandırıcılar’ın neler olduğunu belirlenecek ve diğer diller arasında karşılaştırmalar yapılacaktır.

Sınıflandırıcılar;(Classifiers) yer, yön, durum, durağanlık (sabitlik) ve varsa hareket belirten birden fazla anlambirimden oluşan söz öbekleridir ki sözcüklerden yani işaretlerden en belirgin farkı da budur. Bu

anlambirimler sözcük ulamlarından ad, sıfat ve eylemin bir veya birden fazlasını içermektedirler. Supalla sınıflandırıcıların anlambirimlerden oluştuğunu düşünmektedir fakat Lidell (2003) ve Cogill-Koez (2000) sınıflandırıcıların anlambirim olmadıklarını ve jest olduğunu ve dolayısıyla dilbilimsel olarak incelenemeyeceğini savunmaktadırlar. Bu nedenle sınıflandırıcıların özne-yüklem uyumu gibi dilbilgisel kuralları taşıyıp taşımadığı tartışmaya açıktır. Emmory ve Herzig (2003) sınıflandırıcıların dilbilgisel ve ikonik arasında olduğu tartışmayı ortaya koymuştur. Bunun üzerine iki farklı deney yapmışlardır. (Bu deneylerin detaylarına http://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12609654/index.pdf linki 92. sayfadan bakabilirsiniz) deneylerin birinde konuma yönelik diğerinde ise el şekline yönelik çalışılmıştır. Bu deneyin sonucunda ise konumun ikonik olduğunu fakat el şeklinin dilbilgisel olduğunu ortaya koyulmuş ve sonuç olarak bazı sınıflandırıcıların dilbilgisel olduğu bazılarının da ikonik olduğunu kabul edilmiştir.

. . .,

14 15

Page 9: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Genellikle de nesneleri sınıflandırırlar (Supalla 1986, Engberg-Pedersen 193, Emmorey 202, vd.). Bu nedenle pek çok yazar tarafından işaret dillerindeki sınıflandırıcılar işaret dillerinin görüntüsel/ikonik yapısına örnek olarak gösterilmektedir. (Taub 201, Salandre vd. 202, Emmorey vd. 203, Schembri 203, Wilcox 204, Talmy 206, Pernis 207, vd.).Schembri (203) işaret dillerindeki sınıflandırıcıların işlevlerini kapsamlı bir şekilde incelediği çalışmasında sınıflandırıcıların karmaşık eylemler, uzam-yer belirteçleri, çok-bileşenli-biçimbirimler, çok-bileşenli eylemler veya daha doğrusu, çok-bileşenli işaretler (bkz. Slobin vd. 203) olarak adlandırıldığını ve konuşma dillerinde direk bir karşılığı bulunmadığını düşünmektedir. Hohenberger (2008) sınıflandırıcıların işlevlerinin değiştiğini ad, eylem, özne ve nesne olabileceğini söylüyor. Sınıflandırıcılar tıpkı diğer işaretler gibi ellerle yapılır, yüzle veya mimikle yapılan bir sınıflandırıcı yoktur. Şimdiye kadar yapılan bilimsel araştırmalar işaret dillerinin hemen hepsinde gözlemlenen bir işaret grubu olan sınıflandırıcılarınişaret dillerine özgü olduğunu ve evrensel bir nitelik taşıdığını düşünmektedir. Fakat işaret dillerinde kaç tane sınıflandırıcı olduğu bugüne kadar belirtilmemiştir. Bunun nedenlerinden birisi işaret dilleri üzerine yapılan bilimsel çalışmaların daha yeni olmasıdır. Yine de, Amerikan İşaret Dili (ASL) ile ilgili bazı dilbilgisi kitaplarında ve internet kaynaklarında 20 civarında çok kullanılan sınıflandırıcı belirtilmiştir (Baker-Shenk ve Cokely 1980).

Supalla (1986) ve onu takip eden çalışmalarda da belirtildiği gibi bir sınıflandırıcıdakisözcük kökü olarak düşünülebilecek el şekli nesneyi sınıflandırmaktadır. Örneğin yuvarlak bir nesne, düz bir nesne, ayaklı bir nesne, bir yüze sahip olan bir nesne, ayakta duran bir nesne vb. gibi. Elin tamamının ve seçilmiş parmakların düz, kavisli veya dairesel hareketleri isenesnenin hem kendine ait hareketlerini (bir canlının bacaklarının hareketetmesi, bir insan figürünün yürümesi, bir kitabın yere/zemine düşmesivb. gibi) hem de başka nesnelere göre hareketlerini belirtmektedirler. Ayrıca bir ele yapılan el şeklinin kendisi diğer ele yapılan el şekline göreve/veya işaretçinin bedenine göre yön ve durum bilgisini de anlamlı kılmaktadır(bir eve doğru gitmek, yere/zemine doğru düşmek vb. gibi).

Yapılan çalışmalarda, Hollanda İşaret Dili (NGT) (Zwitserlood, 2003), İngiliz İşaret Dili (BSL) (Sutton- Spence, Woll, 1999), İsrael İşaret Dili (ISL) (Aronoff, Meir ve Sandler, 2005), Australyan İşaret Dili (AUSLAN)

(Johnston, 1991; Schembri, 1996), Amerikan İşaret Dili (ASL) (Supalla, 1982) ve birçok farklı işaret dillerinde sınıflandırıcıların oluşumundagörüntüsellik/ikoniklik ten faydalanılmaktadır. Buna göre sınıflandırıcılar evrensel kabul edilebilir (Sandler&Lillo-Martin, 2006:p.76). Fakat(Schembri vd. 205) Amerikan İşaret Dil (ASL) Anlambirim ve Sözdizimi İçin Test Batarya (the Test BateryforAmericanSign Language (ASL) MorphologyandSyntax) çalışmasında AUSLAN, Tayvan İşaret Dil (TSL) ve İngilizce konuşanları karşılaştırmıştır. Ayrıca TİD, Hırvat İşaret Dili ve ASL karşılaştırmış ve ellerin işaret alanlarındaki yerler ve hareketler benzer olmasına rağmensınıflandırıcıların köklerinin oldukça farklı olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmaya bakarak sınıflandırıcıların evrensel olduğunu söylemek yerine sınıflandırıcıların dile özgü olduğunu söylememiz daha doğru olur. Türk İşaret Dilindeki sınıflandırıcılara birkaç örnek verelim. Bu makaledeişaret dillerindekullanılan sözcüklerin konuşmadillerindeki sözcüklerle karışmaması için genel kabul gören sözcükleme yöntemikullanılarak küçük-büyük harflerle ve Türkçe karşılıkları ile yazıldı; sınıflandırıcılar snf olarak kısaltıldı. Yukarıda tartışıldığı gibi sınıflandırıcılar çok-bileşenli işaretler olduğu için uluslararası literatürde belirtildiğigibi dik, bükük vb. gibi bazı bileşenleri de veri satırında belirtildi. Adam işaretini ele alalım, bu işaret el şeklinin çeneye dokundurulmasıyla oluşturuluyor. Şimdi aşağıdaki anlatımlara bakalım:

(1) ADAM SNF2bükük-‘OTURMAK’‘Adam oturuyor’

16 17

Page 10: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

(2) ADAM SNF2dik-‘AYAKTA DURMAK’ ‘Adam ayakta duruyor’

(3) ADAM SNF2bükük-parmaklar hareketli -el dışarıya hareket halinde- -‘YÜRÜMEK’

‘Adam yürüyerek uzaklaşıyor’

(4) ADAM İKİ SNF1dik-her iki el-‘KARŞILIKLI DURMAK’

(5) ADAM İKİ SNF1dik-her iki el- -eller birbirine doğru hareketli-

‘İLERLEMEK’ ‘İki adam birbirlerine doğru ilerliyor’

18 19

Page 11: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

(6) ADAM İKİ SNF1dik-her iki el- -eler hareket etmekte-‘TAKİP ETMEK’

‘Adam başka bir adamı takip ediyor’

Bu anlatımlarda adam işareti yapıldıktan sonra, iki farklı sınıflandırıcı,işaretçinin önünde yer alan işaret alanında kullanılmıştır. Görüldüğü gibisınıflandırıcı snf2 (1), (2) ve (3) numaralı örneklerde

ve sınıflandırıcı snf1(4), (5) ve (6) numaralı örneklerde yer almaktadır. Sınıflandırıcı snf2 bacaklarıikonik bir şekilde temsil ederken, sınıflandırıcı snf1 gövde ve bedenintamamını temsil etmektedir. Her bir sınıflandırıcı çeşitli ikonik özelliklertaşımaktadır. Bunun bir örneği olarak yukarıdaki örneklerde gösterilenadamın hareket halinde olduğunu belirten ifadelerde işaretçinin ellerinin de işaret alanında hareket etmesini gösterebiliriz. Her bir sınıflandırıcı, adamın başka bir nesneye veya işaretçinin bedenine göre yerini, yönünü, durumunu ve varsa hareketini belirtmiştir. Örneğin (1), (2) ve(4) numaralı örneklerde eller sabit ama (3), (5) ve (6) numaralı örneklerdehareketlidir. Ellerin hareketli olduğu örneklerde, anlatımda yürümek, takip etmek, ilerlemek gibi hareketli eylemler belirtilmiştir. Bununla birlikteellerin sabit olduğu işaret tümcelerinde, anlatım durmak, oturmakgibi durağan eylemlere karşılık gelmektedir. Ayrıca sınıflandırıcı snf1 kullanıldığızaman işaret parmağının iç kısmı adam’ın ön tarafını, dış kısmıarka tarafını belirtmektedir. Bu nedenle mesela örnek (4)’te her iki elinişaret parmaklarının iç kısımları birbirlerine dönüktür. Bundan dolayıanlatımdan da ‘İki adam karşılıklı duruyor’ ifadesi anlaşılmaktadır. Benzer şekilde sınıflandırıcı snf2 işaret ve orta parmağın dış kısmı adamların öntarafını dolayısıyla yürümenin yönünü belirtmektedir.

Mesela örnek (3)’teişaret ve orta parmağın dış kısmı işareti yapan kişiye doğru değil dış tarafadoğru dönük olup el, dış alana doğru hareket etmektedir. İfade bu nedenle ‘Adam yürüyerek uzaklaşıyor’ anlamına gelmektedir. Yine örnek (3)’teişaret ve orta parmak elin hareketiyle beraber birbirlerinin aksi yönündehareket etmektedir. Bu şekilde, adamların yürüme biçimi, örneğin kayarakgitmedikleri, ifade edilmiştir. Bu örneklerden anlaşıldığı üzere TİD’de de sınıflandırıcılar kullanılmaktadır.

TİD’deki sınıflandırıcılara dolaylı olarak değinen çalışmalar şunlardır: Özyürek vearkadaşları (Özyürek vd. 2010, Özyürek vd. 201, Pernis vd. 208, Pernis vd. 201, Sümer vd. 2012, Zwitserlod vd. baskıda) ile

daha öncekiçalışmalar örnek olarak verilebilir (Arık 203, 208a, 208b, 209, 2010a,2010b, 201, 2012, Arık vd. 207, 2010). Yapılan araştırmalarınbilimsel çalışmalara olan en büyük katkılarından birisi, sınıflandırıcı ve işaret alanı kullanımının dilden dile farklılaştığını göstermeleridir. Bu araştırmada ruhdilbilimsel yöntemlerin kullanıldığı önceki araştırmalardaTİD, ASL, HZJ ve Avusturya İşaret Dil’inde (ÖGS) durağan ve hareketlinesnelerin yer aldığı resim ve kısa filmlerin anlatımları çözümlendi. Buçözümlemeler kodlandı. İstatistiksel yöntemler kullanılarak sonuçlar karşılaştırıldı. Sonuç olarak bu diller arasında benzerlikler bulunduğu gibi istatistikselolarak anlamlı farklıklar da bulundu: Her dört dilde de katılımcılar bu resim ve filmleri anlatırlarken sınıflandırıcılardan ve işaret alanlarındanyararlandılar. Bu dillerde, sınıflandırıcılar nesneleri sınıflandırdıklarıgibi işaret alanı ile birlikte ele alındıklarında yer, yön, durum ve varsa hareketide ifade etmektedirler. Ayrıca, bu dört dilde de sınıflandırıcı ve alankullanımıikonik gözükse de bu dört dilin ikonikkullanımları birbirlerindenistatistiksel olarak anlamlı farklıklar göstermekte.

Bu araştırmanın detaylarına http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/779.pdf bu linkten bakabilirsiniz.

20 21

Page 12: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Araştırmanın her bir bölümünde TİD, ASL ve HZJ’de rastlanılan sınıflandırıcılar onların sınıflandırdığı nesnelere göre karşılaştırıldı. Durağan resim anlatımlarında sınıflandırıcı kullanılıpkullanılmadığı ve varsa hangi türlerde sınıflandırıcılar olduğu incelendi. Her üç işaret dilinde de sınıflandırıcılar bu türresim anlatımlarında kullanıldığını görüyoruz. Fakat anlatılan nesneleregöre kullanılan sınıflandırıcılar değişebilmektedir. O yüzden her bir nesneye göre kullanılan sınıflandırıcıları karşılaştırılmıştır.

’de hareketsiz insan figürlerinin anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcılargörülmektedir. Bu tabloya göre sınıflandırıcı snf2 her üç işaret dilindede kullanılmışken sınıflandırıcı snf1 ve snfbsadece HZJ’dekullanılmıştır. Tablolara yukarıdaki linkten bakabilirsiniz.

’de hareketsiz hayvan figürlerinin anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcıları karşılaştırılmıştır. Bu tabloya göre sınıflandırıcı snf2 her üç işaretdilinde de kullanılmışken sınıflandırıcılar snfb, snfy ve snf3bükük sadece TİD’de kullanılmıştır. Sınıflandırıcı snfaçık ASL ve HZJ’de kullanılırken TİD’de kullanılmamıştır. Sınıflandırıcı snf1 ise hem TİD’de hem ASL’de görülürken HZJ’de görülmemiştir.

'de ise hareketsiz araba ve kamyon gibi figürlerin anlatımlarındakullanılan sınıflandırıcıları görülmektedir. Bu tabloya göre ASL’de sadecesınıflandırıcı snf3 kullanılmış. Bu sınıflandırıcı diğer işaret dillerinde kullanılmamıştır. Sınıflandırıcı snfbTİD ve HZJ’de kullanılmıştır. TİD ayrıca sınıflandırıcı snf1 ve snfa’ya izin verirken HZJ sınıflandırıcısnf2 ve snfaçık’a izin vermektedir.

’de hareketsiz uçak figürlerin anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcılar yer almaktadır. Bu tabloya göre sınıflandırıcı snf2 her üç işaret dilinde de kullanılmaktayken sınıflandırıcı snf1 sadece ASL’de kullanılmış. Aynı zamandaTİD ve HZJ’de UÇAK işareti anlamına da gelen sınıflandırıcısnfy TİD ve HZJ verilerinde yer alırken ASL’de UÇAK işareti anlamına gelen sınıflandırıcısnfY yer almıştır. Ayrıca TİD ve HZJ’de sınıflandırıcısnfbde kullanılmıştır.

’te ise hareketsiz kitap ve defter gibi figürlerin anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcılar karşılaştırılıyor. Bu tabloya göre her üç işaret dilinde desınıflandırıcı snfb kitap ve defter gibi nesneler için kullanılmış.

’da hareketsiz bardak ve kupa gibi figürlerin anlatımlarında kullanılansınıflandırıcılar karşılaştırılmış. Buna göre sınıflandırıcılar snfa vesnf5azkapalı her üç işaret dil verilerinde gözlemlenirken sınıflandırıcı snfYTİD’de, sınıflandırıcı snfaçık ise ASL verilerinde yer almıştır. Ayrıca sınıflandırıcısnfc hem ASL hem de HZJ’dekullanılmıştır.

ise hareketsiz sandalye figürlerinin anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcılarıgösterilmektedir. Bu tabloda sınıflandırıcısnf2bükük her üç işaret dilinde kullanılmış ve sınıflandırıcı snfb hem TİD veHZJ’dekullanılmıştır. Ayrıca sınıflandırıcı snf3bükük sadece TİD’de, sınıflandırıcısnfaçık ise sadece HZJ’dekullanılmıştır.

’de hareketsiz orta büyüklükte meyve anlatımlarında kullanılan sınıflandırıcılar da karşılaştırılmıştır. Bu tabloya göre sınıflandırıcı snf5azkapalı ve kapalı üç dilde de kullanıldı snfcve snfa sadece ASL’de kullanılmış.

insan ve hayvan figürleriyle yapılan hareketli filmlerin anlatımlarındakullanılansınıflandırıcıları karşılaştırmaktadır Bu tabloya göre üç dilde de snf1 ve snf2 kullanılmıştır. Fakat sınıflandırıcılar snfb ve snf3 bükük TİD veASL’de, sınıflandırıcısnfy ise ASL veHZJ’de yer almıştır. Bunların dışında ASL kullanansağırlar sınıflandırıcılar snfa, snf3 ve snfaçık kullanmıştır.

daise, meyvelerin yer aldığı hareketli filmlerin anlatımlarını karşılaştırılmış. Buna göre TİD’de sadecesınıflandırıcı snf5azkapalı kullanılırken HZJ sadece sınıflandırıcı snf1 kullanılmıştır. ASL’de ise bu iki sınıflandırıcıya ek olarak sınıflandırıcısnfa ve snfckullanılmıştır.

22 23

Page 13: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

SONSÖZ İşaret dili son yıllarda diğer diller kadar ağırlık verilip bilimsel araştırmalar yapılan bir alan haline gelmiştir. Türk İşaret Dili

çalışmaları daha sonra başlamasına rağmen verilerin toplanması gecikmemiş ve bu veriler hızla artmaktadır.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bütün İşaret Dillerinde sınıflandırıcılar bulunmakta ve bu bakımdan sınıflandırmalar aslında evrenseldir fakat her dilde farklı olduğu için dile özgü olduğunu söylenebilir. Sınıflandırıcılar hareketli veya hareketsiz nesnelerin birbirine göre konumlarını anlatırken kullanılmaktadırlar (Supala 1986, Engberg-Pedersen 193, Emmorey 202, vb.). Bazı araştırmacılar sınıflandırıcıların tamamen ikonik olduğunu düşünürken bazıları dilbilgisel olduğunu düşünmüş, bunun üzerine yapılan araştırmalar sonucunda bazı sınıflandırıcıların dilbilgisel (özellikle el şekilleri) diğer sınıflandırıcıların (özellikle konum ile ilgili olanlar) ikonik olduğunu ortaya koymuşlar.

Tablolarda gösterildiği üzere, sınıflandırıcısnfb hareketsiz insan, hayvan, araba, kamyon, uçak, kitap, defter, sandalye ve hareketli insan ve hayvan figürleri içinkullanılabilmektedir. Bir nesne için nesnenin konumuna, yönüne, durumuna, hareketine göre genelde birden fazla sınıflandırıcı kullanılmaktadır. Yine bir önceki bölümdeki tablolarda gösterildiği gibi, örneğin hareketli ve hareketsiz insan figürleri için TİD verilerindesınıflandırıcılarsnfb, snf1 ve snf2 yer almıştır. TİD ile karşılaştırıldığında görülüyor ki, ASL ve HZJ’de de sınıflandırıcılar kullanılmaktadır. Bu bulgu daha önce ASL’de yapılan araştırmalarla paralellikgöstermektedir. Bilindiği kadarıyla HZJ’de de bu konuda yapılan ilk araştırma bu çalışmadır. TİD’deki bulgularımıza paralel olarak ASL ve HZJ’de de her bir sınıflandırıcı tek bir nesne için kullanılmamaktadır. Ayrıca, bir nesne için nesnenin konumuna, yönüne, durumuna, hareketine göre genelde birden fazla sınıflandırıcı kullanılmaktadır. Fakat kullanılansınıflandırıcılar işaret diline bağlı olarak değişiklikler gösterebilmektedir. Örneğin, hareketli ve hareketsiz hayvan figürlerinin anlatımlarında TİD, sınıflandırıcı snf3bükük kullanabilirken ASL ve HZJ bu sınıflandırıcıyı kullanmamaktadır. Bu bulgulardan çıkan sonuç ise, her ne kadar ikonik gözükse de (Taub 201, Salandre vd. 202, Emmorey vd. 203, Wilcox204, Talmy 206, Pernis 207, vb.) sınıflandırıcılar işaret dillerinin kendi dilbilgisi kuraları içerisinde şekillenmektedirler.

O yüzden işaret dilinin kuralları değiştikçe sınıflandırıcılarda değişmektedir.Araştırmalarda da görüldüğü gibi, sınıflandırıcılar bazı yerlerde benzerlik gösterse de birçok yerde farklı oldukları görülmüştür.

KaynaklarKUBUŞ, O. (2008).An Analysis Of Turkish Sign Language (TID) Phonology and Morphologyhttp://etd.lib.metu.edu.tr/upload/12609654/index.pdfARIK, E. Türk İşaret Dili’nde Sınıflandırıcılar Üzerine Bir Çalışmahttp://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/779.pdfScottishSensoryCentre.http://www.ssc.education.ed.ac.uk/courses/deaf/bslcl.htmlLIDDELL, S. K. (2003).Grammer, gestureandmeaning in Americansign Language.Cambridge: Cambridge UniversityPress.COGILL-KOEZ, D. (2000). A model ofsignedlanguage “Classifierpredicates” as templatedvisualrepresentation.EMMOREY, K. ve HERZIG, M. (2003). Categoricalversusgradientproperties of classifierconstructions in ASL. Supalla, T. (1986). “Theclassifiersystem in ASL”.ENGBERG-PEDERSEN, E. (1993). Space in DanishSign Language: Thesemanticsandmorphology of theuse of space in a visuallanguage.JOHNSTON,T.veSCHEMBRI, A. (2007).AustralianSign Language (AUSLAN): An introductiontosignlanguagelinguistics.ÖZYÜREK, A.,ZWITSERLOOD, I. ve P. M. PERNISS. (2010).Locativeexpressions in signedLanguages: A viewfromTurkishSign Language.TAUB, S. (201). Language fromthe body: Iconicityandmetaphor in AmericanSign Language.TALMY, L. (2006). Therepresentation of spatialstructure in spokenandsignedlanguage.ARIK, E. (2010). Causativemotionevents in signlanguages. Learning &Perception2, Suplement, 1-36. (Abstracts of the 2nd Dubrovnik Conference onCognitiveScience, 6-9 Mayıs, 2010).

24 25

Page 14: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

KİTAP İNCELEMELERİ

ANLAMBİLİMAnlambilim Konuları

Türkçenin Anlambilimi

Tuğçe HorozAnkara Üniversitesi Dilbilim Bölümüİkinci Sınıf Öğrencisi

Doğan Aksan. Anlambilim: Anlambilim Konuları - Türkçenin Anlambilimi, Ankara: Engin Yayınevi, Ekim 2009, 232 s.

Doğan Aksan, anlambilimi konusunda ülkemizde ismini ilk duyuranlardan birisidir. Doğan AKSAN’ın 1971’de yayımladığı ‘Anlambilimi ve Türk Anlambilimi’adlı eseri, anlambilimi konusunda Türkçe’de yayımlanmış

ilk çalışmadır. Daha sonra ‘Her Yönüyle Dil’adlı eserinde de anlambiliminden yer yer söz etmiş ancak 1999’da yayımlanan ‘Anlambilim’(Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi)’nde anlambilimi daha kapsamlı bir şekilde yeniden ele almıştır.

26 27

Page 15: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Doğan AKSAN, Anlambilimi’nde, anlamı sorgulamada dili hareket noktası olarak belirlemiştir ve kitabın giriş bölümünde ilk olarak ‘’dil’’ kavramı üzerinde durulmuş sonrasında dil çalışmaları ile anlambilimi arasındaki ilişkiler ve dilin sistem olma özelliklerinden söz edilmiştir. Bunun haricinde dil ve anlambilimi çalışmalarının tarihçesi üzerinde kısaca durmuştur.

Aksan, dilsel metinleri anlama ve öğretme amacıyla başlayan dille ilgili çalışmaların zamanla çeşitlenip geliştiği ve bugün dile Ferdinand deSaussure’den sonra çeşitli yaklaşımların getirildiği ve anlam

çalışmalarının edimbilim (pragmatics), söz-eylem kuramı, biçembilim (stylistics), göstergebilimgibi dili inceleyen birçok akımlarla birlikte yürütüldüğünü ifade etmiştir. Öte yandan, Doğan Aksan Giriş Bölümü'nden sonra,anlamı sözcük ve tümce düzeyinde ele alarak dört ana başlık altında incelemiştir.

Sözcük Anlambilimi Türkçenin Sözcük Anlambilimi Açısından Görünümü Tümce Anlambilimi Türkçenin Tümce Anlambilimi Açısından Özellikleri

Sözcük Anlambilimi’nde tümce, sözce, (Saussure’nin) gösterge kavramları ve özelliklerinden bahsetmiş, sonrasında Saussure’den sonra gelen dilbilimcilerin kuramları ve dile kazandırdıkları terimler (anlambirim

(moneme), ikon, indis, sembol) tanıtılmıştır.Temel anlam, yan anlam konusuna değinilmiştir.Bunların devamında ‘’benzetme, aktarma, deyim aktarması, ad aktarması, çok anlamlılık, eş anlamlılık’’ gibi sözcük düzeyinde anlamı belirleyen sınıflandırmalardan bahsettikten sonra konuyla ilgili Türkçeden örnekler vermiştir. Tümce Anlambiliminde ise tümceyle ilgili birtakım terimler ve kavramlara değinmiş sonrasında Türkçede tümce anlamının oluşumunda ‘’söz dizimi’nin’’, ‘çekim ekleri’nin, ve birtakım anlam kalıplarının nasıl rol aldığını örneklerle ortaya koymuştur.

Doğan Aksan,ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştığımız Anlambilim kitabıyla ve bundan önce yazdığı eserlerle Türkçede dilbilimi ve anlambilimi konularının ele alınmasında önde gelen isimlerden biri olmuştur.

Aksan’ın Anlambilim adlı çalışması dilin açıklığı ve anlaşılırlığı ile anlambilim alanına ilgi duyanların ilk okuyacağı kaynaklar arasındadır.Anlambilimine ilgi duyanlar yola bu kitaptan başlayabilirler.

28 29

Page 16: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

SIIR DILIVE

TÜRK SIIR DILI

Işın TekinAnkara Üniversitesi Dilbilim Bölümü2. Sınıf Öğrencisi

Doğan Aksan. Şiir Dili ve Türk Şiir Dili (Dilbilim Açısından Bakış), Ankara: Bilgi Yayınevi, Mayıs 2013, 293 s.

Şiir Dili ve Türk Şiir Dili; Doğan Aksan'ın şiir ve şiir dilini, Türk şiirinden örneklerle ele aldığı ilk çalışmasıdır. Doğan Aksan bu kitabında, şiir dilinin belirsiz noktalarının dilbilimin sağlam ve

bilimsel verileriyle aydınlığa kavuşabileceğini savunmuştur. İlk baskısı 1993'te yayınlanmış bu çalışmadan sonra, Halk Şiirimizin Gücü (1999), Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri (2003), Yunus Emre Şiirinin Gücü (2005), Nazım Hikmet Şiirinin Gücü (2009) gibi şiiri konu edinen pek çok kitabı kaleme almıştır.

Şiir Dili ve Türk Şiir Dili'nin giriş bölümünde Doğan Aksan şiirin tanımı, şiir kavramını yansıtan sözcüklerin kökenleri konularına

değinmiş. Şiir dili terimi üzerine düşüncelerini çeşitli şair, düşünür ve dilbilimcilerden yaptığı alıntılarla destekleyerek açıklamıştır.

Bu girişin ardından, kitabın ilk bölümünde şiir dilinin dilbilimle olan bağını vurgulayarak, şiir dilinin her alandan önce dilbilimin görev ve yetkisinde olduğunu belirtmiş ve şiir çözümlemelerinin dilbilimsel açıdan incelenme

tarihine kısaca değinmiştir: 1919'da Rusya'da bir dilbilim çevresinde oluşturulan Rus biçimciliğinin önemli bir yeri olduğunu ve daha sonraki tarihlerde Prag Dilbilim Okulu'na bağlı R. Jakobson'ın şiirsel işlevini, şiirin öteki metinlerden hem ses yönü (müzikalite) hem de anlam yönüyle farklı olduğunu anlatmıştır.

Kitap, Türk şiirinin tüm dönemlerinden örnekler ile sekiz ana başlık altında ele alınmıştır: Şiir Dilinin İncelenmesi ve Dilbilim, Şiir Dilinin İncelenmesinde Temel Alınacak Görüş Açıları, İletişim ve İşlev Açısından Şiir Dili,

İnsan Açısından Şiir Dili, İçerik, Öz Açısından Şiir Dili, Sunuluş Açısından Şiir Dili, Şiir Dilinin Metin Dilbilim Açısından Özellikleri ve Şiirde Konu Bütünlüğü, Şiir Dilinde “Kalıcılık”.

Doğan Aksan, şiirin içerik ve sunuluş açısından özgün, etkilemeye ve duygulandırmaya yönelik olduğunu ve yaratı niteliği taşıyan bir söz sanatı ürünü olduğunu kitabının ilk sayfalarında belirtmiştir. İkinci bölümde ise önce şiir dilini incelerken ele alacağı başlıklardan söz etmiştir.

. . . .

. . . .,

,

30 31

Page 17: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Bir sonraki paragrafta doğrudan şiiri incelerken, temel alınacak iki noktanın yukarıdaki açıklamasına bağlı olarak içerik, öz ve sunuluş olduğunu açıklamış ve bu iki öğenin birbiriyle nasıl bir ilişkisi olduğunu göstermek için Aşık Veysel'in “Dağlar çiçek açar, Veysel dert açar.” dizesini aşağıdaki gibi incelemiştir:

a)“Dağların çiçek açması” ilkbaharın simgesidir. İnsanda ilkbahar imge ve tasarımlarını uyandırır.b) “İlkbahar” imgesiyle tam bir karşıtlık oluşturan “dert” kavramı bir araya getirilmiştir.c)Dağların çiçekle donanmasıyla, Veysel'in dertle donanması arasında bir eşlik kurulmuş, dağların çiçeğe bürünüşüyle Veysel'in derde bürünüşü eşleştirilince, şairde derdin çokluğu, onun her yanını sarışı daha güçlü bir biçimde anlatılmıştır. d) Dertlere bürünmenin yakınılacak bir şey olmadığı ortaya konulmuştur. Tıpkı Fuzûli'nin, göğsündeki -aşk ateşinden-yanıkları gül sayışı, Yunus Emre'nin;

Âşık gözü yaş gerek Bağrı dolu baş gerek deyişi gibi.

a)“Çiçek açmak” deyiminin örneksenmesiyle (İng. Analogy) “dert açmak” öğesi yapılmış, alışılmamış bir bağdaştırmayla güçlü bir anlatım sağlanmış, ayrıca her iki öğre bir arada kullanılarak çağrışımlara yol açılmıştır.

b)“Açar” öğesi yinelenerek yine bir anaphore yaratılmıştır.

Kitabın diğer bölümlerinde alt başlıklarda yer alan, imge, önceleme, yan anlam, anlam çerçevesi gibi kavramlar ve terimler önce Türk şiirlerinden örnekler verilerek, daha sonra dilbilimcilerin ve araştırmacıların düşünceleriyle Doğan Aksan'ın düşünceleri birlikte sunularak, dilbilim alanıyla daha önce ilgilenmemiş bir okuyucunun da konuyu anlaması kolaylaştırılmıştır.

Dilbilim alanına ait bu kitabında Doğan Aksan,şiirseverler, dilbilimciler, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmen ve öğrencilerine açık ve anlaşılır bir dille şiir dilini ve dilbilimle olan ilişkisini, Türk şiirinden çözümlemelerle sunmuştur. Şiir dili hakkında araştırma yapmak isteyenlere de karmaşık terimlerle yazılmamış olduğu için bu eser iyi bir başlangıç kitabı olacaktır.

32 33

Page 18: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

INTRODUCTION TO SIGN LANGUAGE

LINGUISTICS

Yasemin GüçlütürkAnkara Üniversitesi Dilbilim BölümüÜçüncü Sınıf Öğrencisi

Australian Sign Language - An introduction to sign language linguistics: Avustralya işaret dili - işaret dili dilbilimine giriş, Trevor Johnston ve Adam Schembri. New York: Cambridge University yayınevi, ilk baskısı 2007, 6. Baskısı 2012. 332s.

Trevor Johnston, dünyaca tanınan bir işaret dilbilimcisidir, şu an Macquarie Üniversitesi’nde Dilbilim bölümünde profesörlük yapmaktadır. Annesi ve babası işitme engelli olduklarından işaret dili dünyasının içine doğmuştur bu nedenle anadili Avustralya işaret dilidir.(AUSLAN) Ailesinde de birçok işitme engelli vardır, hatta kitabı yazımında birçok yardımları olmuştur. Auslan (coinage) sözcük yapımını Johnston bulmuştur.

Adam Schembri, Avustralya işaret dili üzerine olan çalışmalarıyla tanınır, kendisi Deafness, Cognition and Language Research Centre üyesi ve University College London’da araştırma görevlisidir. Aynı zamanda işaret dili tercümanlığı yapmaktadır. Auslan alanında birçok çalışması ve yazısı bulunuyor.

'Australian Sign Language' (Avustralya İİaret Dili), 10 ana bölümden oluİmaktadır:

Birinci Bölüm:Isaret dilleri ve dilbilim Bu bölümde Johnston ve Schembri dilin ne olduğunu ve dilbilimin ne olduğu anlatmakta, basit ve anlaşılır bir şekilde bu alanda bilgisi olmayan kişilerin de rahatlıkla anlayabilmesini sağlamaktadır. İşaret dilinin tarihine de kısaca değinilmiştir. İşaret dili hakkındaki doğru bilinen yanlışlar ve söylentiler de ilgi çeken bir konu olarak bu bölümde yer almaktadır. İşaret dili ve jestler arasında bir bağ kurup arasındaki farkları,

34 35

Page 19: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

jestlerin işaret dilinde ne kadar yer ettiğini açıklamışlardır. Bu ilk bölüm kitaba giriş tarzında yazılmış, okurların devamında okuyacakları konulara bir ön hazırlık olmuştur.

Ikinci Bölüm: Sosyal baglamda Auslan

Bu bölüm sağır kültürüne, Avustralya’da yaşayan işitme engelliler hakkında bilgilere, işitme engelli camiasındaki toplum dilbilim değişkelerine ve ikidillilik ve toplumsal ikidillilik durumlarına değinmektedir. Avustralya’da şu an kullanılan dört işaret çeşidi bulunmaktadır: Auslan, İngilizce, Contact signing (dil bilgisi ve işaret dilinin birlikte kullanıldığı bir iletişim biçimi) ve Australasian İngilizce işaretleri.

Üçüncü Bölüm: Auslan ve diger isaret dilleri

Bu bölüm, İngiliz işaret dili (BSL), Amerikan işaret dili (ASL), Yeni Zelanda işaret dili (NZSL) ve İrlanda işaret dili (ISL) ile Auslan’ın benzerlik ve farklılıklarını ortaya koymakta ve birbirleriyle ilişkilerine değinmektedir.

Dördüncü Bölüm:Sesbilim ve sesbilgisi

işaretlerin temelleri. En küçük çiftlerden sözcüklerin iç yapısına kadar işaret dilini ilgilendiren bütün olayların ele alındığı bölümdür.

Besinci Bölüm:Biçimbilim

işaret oluşumu ve kipler. Konuşma ve işaret dilindeki biçimbirimlerle başlayıp işaret dilinde işaret yapımı, kip ve biçimbirim süreçleriyle bilgilendirmeye devam etmiştir.

Altıncı Bölüm:Sözlük

Auslan’ın sözlük yapısı. Burada yerli ve yerli olmayan sözcüklere bakılmaktadır. İngilizcenin Auslan’a etkisinin olduğu birçok yerde gözlemlenebilmektedir. Bura-da da yerli olan Auslan’a ait olan sözcükler, yerli olmayan ise İngilizceden gelen işaretlerdir.

Yedinci Bölüm:Sözdizimi

Auslan’ın tümce yapısı. İşaret dilinin en zor ve karmaşık alanlarında birisi, işaret dilinin sözdizimidir. Karışık olmasına rağmen yazarların konuları anlatma şekilleri ve sözdizimi ağaçlarıyla örnek tümceler kullanmaları o karmaşıklığı az da olsa ortadan kaldımaktadır.

Sekizinci Bölüm:Anlambilim ve kullanımbilim

İşaret anlamı ve tümce anlamı. Burada anlam türlerine değinilmiştir, bunun yanı sıra işaret dillerinde oldukça yer kaplayan sözcüklerin ikonikliği ve metafor oluşumlarına değinilmektedir.

36 37

Page 20: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

İzlerken teknik bilgimizle birleştirerek keyif alacağımız, zihnimizdeki dilbilimsel içeriğe gönderimde bulunacak filmlerden derlenmiş bir tanıtım köşesi…

Dokuzuncu Bölüm:Söylem

Tümcenin ötesinde bir yapı ve kullanım. Bu bölümde işaret dilindeki söylem, tutarlılık, bağlam konuları incelenmektedir.

Onuncu Bölüm: Isaret dili çalısmalarındaki meseleler

Bu son bölümde yazarlar çalışmalarının sonuçlarını ve araştırma yaparkenki yaşanabilecek sıkıntıları değinmiştir. Bu alanda bazı bilgilerin farklı araştırmacılar ve dilbilimciler tarafından farklı görüşler ortaya koyduğu görülmüş ve bu görüşlerden bahsedilmiştir.

İşaret dili meraklılarının ya da araştırma yapmak isteyenlerin okuyabileceği ve oldukça rahat anlayabileceği bir kitap. Kitapta şimdiye kadar yapılan araştırmalardan çok bilgi almış ve bunları sunmuş, hatta aksi düşünceler olduğunda güzel bir şekilde iki fikri de koymuş ortaya. Bununla beraber güncel tartışmalara

da değinmektedir. Kitabın kullandığı dil sade ve anlaşılabilir bir düzeydedir. Birçok terimin açıklaması yapılmış ki bu da bu alanda çalışma yapmamış bir insanın rahatlıkla anlayabilmesini sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, işaretlerin çizimleri ve kullanılan örnek tümceler konuları daha anlaşılır hale getirmiştir.Yazarlar bu kitapta çok fazla konuya değinmiş, Auslan’ı tüm dilbilim alanları açısından değerlendirmiştir. Geniş alanlı bir çalışma olduğu için konulara değinmekle yetinilmiş, konular bütün detaylarıyla incelenmemiştir, Buna karşın her konu bilgi verici şekilde ele alınmış, detayların eksikliğinden kaynaklanabilecek konu bütünlüğünün bozulması gibi durumlara rastlanılmamıştır.

DİLBİLİMCİNİN FİLM REHBERİ

Ebrar Sönmez Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü Dördüncü Sınıf Öğrencisi

38 39

Page 21: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Bu Sayının Filmi: THE KING'S SPEECH

Film, 2010 Toronto Uluslararası Film Festivali'nde People's Choice Ödülü’nü kazanmış ve 14 BAFTA (yedi ödülü), 12 Akademi (dört ödül) ve 7 adet Altın Küre Ödülü'ne aday gösterilmiştir.

Peki, bu bol ödüllü filmin konusu nedir?

Colin Firth’ün hayat verdiği, İngiltere Kraliyet ailesinin küçük oğlu VI.George kekemelikten mustariptir.

Konuşma bozukluğu sebebiyle birçok konuşma terapistine gitmiş fakat hiçbir terapiden olumlu sonuç elde edememiştir, ta ki Geoffrey Rush’ın canlandırdığı Lionel Logue’a rastlayana kadar. Bu sıra dışı terapist işe, Kral’ı tüm sıfatlarından ve hiyerarşiden soyutlayarak ona aile içinde kullanılan ismiyle hitap etmekle başlar: Bertie.

Aralarında hararetli bir atışma vardır. Lionel’in rahatlığı, VI.George’un canını sıkar. Tedaviye cevap vermeye pek de niyeti yoktur. Umudunu yitirmiş, tüm önyargıları ve gerginliği ile terapi koltuğunda oturmaktadır. VI.George, ilk seansta bu terapiyi de reddetmiştir. Fakat Lionel profesyonel bir konuşma terapistidir. Sinirle çarpılan kapının ardında, kralın geri döneceğinden emin, bekler. Sıra dışı terapi yöntemlerinin uygulandığı sürükleyici hikaye, heyecan verici bir şekilde başlamıştır.

40 41

Page 22: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Sözlükbilimin henüz dilbilimciler ya da dil ile ilgilenen diğer uzmanlar arasında kesinleşmiş tek bir tanımı bulunmamaktadır. Kayda değer birçok farklılığın bulunduğu tanımlar arasından çoğunluğu

kapsayan tanımlar üç ulama ayrılmaktadır: genel kaynaklardaki tanımlar, sözlükbilimi sözlüklerindeki tanımlar ve bilimsel yayınlardaki tanımlar.Genel kaynaklardaki tanımlar önemsenmelidir, çünkü alanında uzman olmayan ve herhangi bir nedenden ötürü internet ortamında araştırma yapan bireyleraşağıdaki biçimde sıralanan tanımlara ulaşacaklardır.

Tanım 1: ‘Sözlüklerin derleme uygulaması’ (The New Oxford Dictionary of English)

Bu tanım, kuramsal bileşenlere hiç değinmeyen bir tanımdır.

Detaylar:

Filmin senaristi David Seidler, ilk gençlik yılları boyunca mücadele ettiği kendi kekemeliğini yendikten sonra VI. George’u okudu ve bilgili hayal gücünü kullanarak senaryoyu yazmak için kolları sıvadı. Filmin çekilmesinden dokuz hafta önce Logue’un not defterini keşfetti ve buradaki alıntıları senaryoya dahil etti. Film, ağır dili gerekçe gösterilerek başlarda Birleşik Krallık’ta “15” reyting ile sınıflandırıldı fakat eleştirilerden sonra bu reyting düşürüldü.

Zoraki Kral, Birleşik Krallık gişesinde üst üste üç haftada en yüksek kazanan film oldu ve günümüze kadar 100 milyon İngiliz sterlininden fazla kazanç elde etti. Film, yaygın olarak görsel stil, sanat yönetmenliği

ve oyunculuk alanında film eleştirmenlerinden beğeni topladı. Diğer yorumcular, filmin anlattığı tarihsel olayların temsil edilişini tartıştı.

Favori Replik Lionel Logue: “Why should I waste my time listening to you?”

VI.George : “Because I have a voice.”

Lionel Logue: “Yes you do.”

Sözlükbilim ve

Sözcükbilim

Buse Kayabaşı Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü İkinci Sınıf Öğrencisi

42 43

Page 23: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Tanım 2: ‘Anlamın, sözcüksel gelişimin ve bir dilin sözvarlığı birimlerinin derleme amacıyla bir kitapta toplanmasını amaçlayan uygulama bir çalışma, kısacası sözlük hazırlama sürecidir.’ (a nswer.encyclopedia.com)

Bu tanım, sözlükbilimin uygulamaya dönük yönünden bahsetmesi açısından ilk tanıma göre daha doğru olsa da, anlam üzerine fazla yoğunlaştığı için (her sözlük, sözcüklerin sadece anlamlarını vermez) yeterli bir tanım değildir.

Tanım 3: ‘...Sözlükbilim, yaygın bağımsız bir bilimsel disiplin olarak kabul edilmesine rağmen dilbilimin içindeki bir alt daldır. Sözlükbilim birbiriyle ilişkili iki alana ayrılabilir. Sözlük yazma veya düzenleme eylemi, uygulamalı sözlükbilim olarak bilinir. (…) Kuramsal sözlükbilimi, sözlüğün kuramsal analizini kapsadığı için metaleksikografi olarak da bilinir.’ (www.wisegeek.com) Bu tanım, sözlükbilimin iki farklı yönü olan uygulamalı ve kuramsal sözlük-bilime değinmesi yönünden olumlu, bazı dilbilimcilerce henüz kabul edilmey-en, sözlükbilimin dilbilimin bir alt dalı olması konusunu kesin olarak kabul etmesi yönünden olumsuzdur.

Tanım 4: ‘ Sözlükbilimi birbiriyle ilgili iki alana ayrılır: uygulamalı sözlükbilimi; derleme, yazma ve sözlük düzenleme sanatı veya zanaatıdır. Kuramsal sözlükbilim; bir dilin söz varlığının anlamsal, dizimsel ve dizisel ilişkilerini gözeterek bilimsel bir disiplin içinde analiz ve tarif eden, sözcüklerin bileşenlerinin gelişmesine hizmet eden, sözlük kullanıcılarının ihtiyaçlarını takip eden, daha fazla en iyi bilgiye ulaşılmasını sağlamaya çalışan bilimsel bir disiplindir…’ (wikipedia.org)

Bu tanım, sözlükbiliminin ne olduğunu öğrenmek isteyen biri için hem doyu-rucu hem de en doğru tanımdır.

Sözlükbilimi sözlüklerinde verilen tanımlar alanında uzman kişilerce yazıldığı için kullanıcılara daha çok yardımcı olacaktır. Örneğin, Hartmann ve James The Dictionary of Lexicography (1988)’de sözlükbilimini şöyle tanımlar: ‘Sözcüklerle ve diğer referans çalışmalarla ilgilenen mesleki etkinlik ve akademik alandır. İki temel alana ayrılır: sözlükbilimsel uygulama veya sözlük yapımcılığı ve sözlükbilimin kuramı veya sözlük araştırması.’ Sözlükbilimin çeşitli kuramları için bir referans kaynağı olarak bu tanımın bazı nitelikleri gözden kaçıştır. Lex-icography: A dictionary of basic terminology (Burkhanov 1998)’de ise sözlükbilimi şöyle tanım-lanır: ‘Sözlükbilimi, uygulamalı dilbilimin bir dalı olarak kabul edilir…,bilgibilimin bir dalıdır…,filolojik ve tarihsel çalışmanınbir dalıdır…,kuramsal bakış açısı

kuramsal dilbilimin içinde yer almasına rağmen çalışmaları uygulamalı dilbilimin bir kademesi olan konu alanıdır…’ Burkhanov’un bu tanımı uzman kullanıcılar için oldukça anlaşılır ve yeterlidir. Fakat yine de sözlükbilimini diğer bazı bilimlerin bir alt dalı olarak göstermesi ve bunun tüm bilginlerce kabul gören bir durum olmaması sebebiyle tartışmaya açıktır.

Bilimsel yayınlardaki tanımların ortak noktası sözlükbilimin uygulamalı ve kuramsal olarak iki dala ayrılmasıdır. Ancak bu durumda da tartışılması gereken ‘sözlükbilimin kuramı’ kavramının kabul edilip edilmediğidir. Atkins ve Rundel (2008:4): ‘Böyle bir şey olduğuna inanmıyoruz.’derken, Bejoint (2010:381): ‘Sözlükbilimin kuramının var olduğuna inanmıyorum, var olabileceğine de şüpheyle yaklaşmaktayım.’ demektedir. Bunların yanısıra, sözlükbilimsel kuram kabul edenlerin bile hepsinin aynı kurama bağlı olmadığını bilmek gerekir. Çeşitli sözlükbilimsel kuramlar vardır ve sözlükbilimi diğer bilimlerin alt olarak görülmemelidir. Aksine, sözlükler kendileri ve onların asıl konularıyla birlikte ele alınıp, sözlükbilimi ayrı bir disiplin olarak kabul edilmelidir. Wiegand (1984:13), sözlükbilimini bağımsız bir disiplinin tohumu olarak kabul eder. Kempcke (1982:44): ‘Sözlük kuramı sözcükbilimin bir parçası olmak zorundadır.’ derken; Urdang gibi bazı sözlükbilimciler, sözlükbilimin uygulamalı dilbilimin bir alt dalı olduğunu kabul ederler.

Görünen o ki, uzmanlar bile kendi aralarında ortak bir noktaya varamamışken, biz öğrencilerin sözlükbilimi hakkında kesin bir tanım yapabilmesi çok da olanaklı değildir. Ancak bu bilime farklı açılardan bakan ve hatta bazen çelişen her tanım ve yorum incelendikten sonra genel ve kapsayıcı olanın sözlükbiliminin kuramsal ve uygulamalı olarak iki bileşeninin olduğu, çeşitli sözlükbilimsel kuramların var olduğu ve sözlükbilimin ayrı bir disiplin olduğu görülecektir.

Sözlükbilimin çalışma ürünü olan sözcükler ezelden beri insanoğlunun merak edip araştırdığı bir konudur. 20. yüzyıl başlarından geriye doğru gidildikçe dilden söz edildiğinde doğrudan doğruya sözcüklerin düşünüldüğünü bilmekteyiz. En eski dilbilimciler olarak varsaydığımız Hint dilcileri, M.Ö. 5.-4. yüzyıllarda sözcüklerin kökenlerini, işaret ettikleri nesnelerle olan ilişkilerini ve sözcükleri oluşturan seslerin ayrı ayrı anlamlarının olup olmadığını araştırıyorlardı (Panini’nin yapıtını açıklayan ve tanımlayan Hint dilcilerden

44 45

Page 24: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

ÖzetBu çalışmada dilbilimin son yıllarda bilimsel araştırmalara sıkça konu olan dili, toplum boyutuyla inceleyen toplumdilbilimin alt dallarından biri olan cinsiyetin dil kullanımındaki etkisi üzerinde durulacaktır. Dil ve toplum çerçevesinde, toplumdilbilimin ne olduğu, toplumsal dilbilim kuramları, bu kuramlardan yola çıkarak hangi çalışmaların yürütüldüğü, cinsiyetin dil kullanımı üzerinde etkisi olup olmadığı açıklanmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: toplumdilbilim, dil, toplum, cinsiyet

AbstractIn language usage; the effect of gender, which is one of the sub-branches of sociolinguistics, has often been subject for scientific researchs lately as well examines language in terms of society will be emphasized in our study. In the framework of language and society; what sociolinguistics is, the theories of sociolinguistics and from that point ; what kinds of searches have been conducted, whether the gender affects the language use or not will be attemped to be explained.

Key Words: sociolinguistics, language, society, gender

Katyayana (M.Ö. 3. yüzyıl) harflerin anlamları olduğunu kabul ederken kimi dil bilginleri buna karşı çıkıyorlardı.). Böylece Doğu’daki sözcükbilim uğraşlarının çok eskilere dayandığını görüyoruz. Batı dünyasında ise özellikle 19. yüzyılda sözcükbilim çalışmaları fazlaca görülmektedir. Yeni Gramercilerle sözcüklerin geçirdiği ses değişimleri incelenirken bir yandan da anlambilimin ortaya çıkmasıyla bu alana da ilgi duyulmaya başlanmıştır.

Tüm bunlar bize dilini, konuşurken kullandığı her sözcüğü merak eden ve araştıran insanoğlunun sözlükbilime (ya da sözcükbilime) doğru yol aldığını gösterir. Sözlükbilimi günümüz dil araştırmalarında kesinlikle bilinmesi gereken, irdelenmesi kaçınılmaz bir alandır.

KaynaklarBOZKURT, F. (2014). Sözlükbilimi nedir? (BERGENHOLTZ, H. & GOUWS, H.R.). Dil ve Edebiyat Araştırmaları (9): 85.AKSAN, D. (2004). Dilbilim ve Türkçe Yazıları. Multilingual Yayınları.

CİNSİYETİN DİLE KULLANIM DÜZEYİNDEKİ ETKİSİ

Ergün Yılmaz Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü İkinci Sınıf Öğrencisi

46 47

Page 25: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

DİL VE TOPLUM BAĞINTISI Dil ve toplum birbirinden bağımsız olarak düşünülemeyen ve açıklanamayan olgulardır. Aksan (1998)’e göre dil terimiyle beraber herhangi bir toplumun, ulusun bireyleri arasında anlaşma sağlayan yerleşik bir dizge anlatılır. Toplumdilbilim, toplum ile dil arasındaki bağlantıyı oluşturan tüm unsurları araştıran bir bilim dalıdır. Dilbilimin bir alt dalı olan toplumdilbilim; kendi içinde pek çok disiplini barındırır. Toplumdilbilimin amacı; kimin nerede, nasıl, hangi amaçla, hangi bilişsel olgulardan geçtiğinin betimlemesini yapmaktır.Dağabakan (2012)’ye göre toplumdilbilim dil temasını, insan, dil ve toplum kavramlarında birleştirmektedir. Başka bir deyişle, toplumdilbilim sosyal yapının, kültürün, dilin karşılıklı bağıntılarını ve kesişme noktalarını araştırmaktadır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Vater 2002: 252).

Yukarıdaki betimlemelerden de anlaşılacağı üzere dil ve toplum birbirine bağlı iki olgudur ve bu etkileşim toplumdilbilimin temelini oluşturmaktadır. Bu durum dilde toplumdan yansımalar olabileceğini , yani dilde konuşulduğu toplumdan izler olacağını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, toplumdilbilimin çeşitli alt dallarının olması oldukça doğaldır. Toplumdilbilimin ortaya çıkmasının altında yatan en temel neden farklı yerlerde farklı dillerin konuşulduğunu ortaya koymak ve dilin nasıl toplumsal anlam oluşturduğunun belirlemektir. Toplumdilbilim geçmişte 'makro' ve 'mikro' olmak üzere iki yaklaşım doğrultusunda incelenmiştir. Toplumdilbilimciler için önemli olan bir dilin konuşulduğu toplumdaki kullanım tarzlarıdır. Bu tarzlar ise, yeni teknikler doğrultusunda konuşucuların geçmişteki edincine göre sorgulanmaktadır. Mikro toplumdilbilim belirli dilsel özellikler üzerindeki bireysel etkiyi baz almaktadır.Bu çerçevede, katılımcıların bireysel dil kullanımı üzerindeki farklılıkları araştırılır. Örneğin bireylerin ‘singing’ yada ‘singin’ seçimi arasındaki çeşitli nedenselleştirmeler gibi.Makro toplumdilbilim ise, çoğunlukla genelleştirmeye yönelik konuşma ve dil üzerine olan çalışmaları kapsamaktadır. Bu bağlamda, genelleme ve saptama için sonuca yönelten büyük ölçekli dil verileri baz alınmaktadır. Örneğin ; iletişimsel yapılarda tercih edilen seçimler gibi.

Dağabakan (2012)’ye göre dilin içerisindeki çeşitlilik, türlere ayrılarak belirtilmektedir. Bu ayrımdaki sosyal değişkenler şöyle sıralanmaktadır:1. coğrafya,2. toplumsal tabaka3. yaş4. cinsiyet5. iletişim durumu6. rol

Dittmar (1976), bu dil çeşitlerini dört başlıkta sınıflandırmaktadır :a) Ölçünlü (Standard)b) Bölgesel (Regional)c) Toplumsal (Social)d) İşlevsel (Functional) Toplumsal Dilbilim Kuramları

Toplumsal Dilbilim söz konusu olduğunda iki ana unsurdan söz etmemiz gerekir.Basil Benstein’in Eksiklik Kuramı ve bu kurama eleştiri ve tepki olarak gelmiş olan William Labov’un Ayrılık Kuramı.

Eksiklik KuramıSelen (Ayrıntılı bilgi için bkz.2001 – s.20)’e göre İngiliz toplumbilimcisi olan Bernstein ; meslek okullarında ders verirken öğrencilerinin başarısızlıkları onun ilgisini çekmiş ve bunun nedenlerini aramaya karar vermiştir. Toplumda genellikle çocukların başarıları zeka ile ölçülür. Fakat, Bernstein diğer çocukların başarısızlıklarının zeka ile alakalı olmadığını , bu durumun dilsel bir durumdan kaynaklandığını düşünmüştür. Araştırmaları sonunda bir teoriye ulaşmış ve Eksiklik Kuramını ortaya çıkarmıştır. Eksiklik kuramı toplumsal katmanların kendilerine özgün dil kullanımlarının olduğunu öne sürer. Bu katmanlar alt ve orta katman olmak üzereye ikiye ayrılır. Bernstein alt katman üyelerinin dil davranışlarının orta katmandakilerden farklı olduğunu belirtir. Alt katman konuşucularının başarısızlıklarının sebebi ; orta katman konuşucularının sahip olduğu dilsel niteliklere sahip olmamalarından kaynaklandığı belirtilir.

48 49

Page 26: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Bu görüşte kadınlarda etki ve yetki eksikliği görülmektedir. Dağabakan’a göre bu görüşteki araştırmacılar Otto Jespersen’in düşüncesinden yola çıkmakla beraber , bu düşünceleri kendi bakış açılarından değerlendirmektedirler. O dönemdeki kadınların dil kullanım şekilleri, kadının toplumdaki güçsüzlüğünün ifadesi olarak görülmekteydi.

Ayrılık KuramıAyrılık kuramı, Eksiklik kuramına karşı çıkması sebebiyle William Labov tarafından ortaya konmuştur. Bu kuram çevçevesinde çeşitli dilsel türler sunulmuştur. Dilsel türler Dittmar (1976) tarafından daha önce belirtildiği gibi şu şekilde sınıflandırılmaktadır :- Ölçünlü tür (standart dil) - Bölgesel türler (diyalektler)- Toplumsal türler (sosyolektler)- İşlevsel türler (en küçük tür birimler)Bu dilsel türler ile kadın ve erkek dilinin kendine has özellikleri olduğunu ortaya çıkartmıştır. Ayrılık Kuramı kadınların dilinin bir eksiklik olarak değil, erkeklerin dillerinden farklı olarak görülmesi ve ayrılık açısından incelenmesi gerektiğini öne sürer. Lakoff (1973) daha önce de belirtildiği gibi bu kurama uygun şekilde birtakım bulgular elde eder ve sunar.

Toplumsal Açıdan Kadın Dili ve Erkek Dili

Dağabakan (2012)’ye göre toplumu oluşturan kadınlar ve erkekler yaş, cinsiyet, köken, eğitim, mevki, sosyal statü gibi değişkenlerle birbirlerinden ayrılırlar. Bu değişkenlerden en önemlisi ise cinsiyettir. Dolayısıyla toplumları birbirlerinden ayıracak ilk değişken cinsiyet olacaktır. Toplumlarda kadınları ve erkekleri birbirinden ayıran özellikler hemen hemen aynıdır. Erkekler doğal olarak görünüşleriyle, tavırlarıyla ve dilleriyle kadınlardan ayrılmaktadır. Toplum içinde erkekler ve kadınlar aynı dili kullanmasına rağmen, dili kullanım tarzları da farklılaşmaktadır. Örneğin bir erkeğin 'şekerim' demesinin toplumda yadırganan bir kullanım olması gibi. Pek çok araştırmacı, kadın ve erkeklerin dili kullanım tarzlarına ilişkin farklılıkları öne sürmektedir. Bunlardan biri de Otto Jespersen’in araştırmalarından ortaya çıkan sonuçlardır. Otto Jespersen bu sonuçlarının bir kısmını ‘Language : Its Nature, Development and Origin (1992)’ adlı çalışmasında aşağıdaki gibi ortaya koymuştur.

-Kadınların sözcük hazinesi daha azdır. -Kadınlar konuşmalarında gereksiz sıfatlar (önadlar) kullanırlar. -Tümceleri yarım bırakırlar. -Abartılı konuşurlar. -Kaba sözcükler ve küfür kullanmaktan kaçınırlar. -Dolaylı ifadeleri tercih ederler. -Tümcelerini sık sık ‘ve’ sözcüğü ile birbirine bağlarlar. -Daha az sözcük kullanmalarına karşın, daha akıcı konuşurlar. Jespersen’in bu bulguları daha çok kadın dilinin zayıflığı yönünde olduğu görülmekte ve bu araştırma erkek dili ve kadın dili arasındaki farklılıkları tam olarak yansıtamamaktadır. Öte yandan, bu konu üzerine derinlemesine çalışan araştırmacılardan biri Robin Lakoff’tur. Lakoff ’Language and Woman’s Place (1973)’ adlı kıtabında kadın dilinin ortak özelliklerini ve erkek dilinden farklılıklarını öne çıkartmıştır. Bu çerçevede kadın dili ve erkek dili arasındaki temel farklılıklar Lakoff’a göre aşağıdaki gibi sıralanmaktadır. -Kadın dili oldukça kibardır. Örneğin ‘Bir mahzuru yoksa‘ – ’Yaparsan çok memnun olurum’ gibi ifadeleri kullanırlar. -Düz tümceleri bile soru tonlamasıyla sesletiler. -Dilbilgisini daha özenli kullanırlar. -Düşündüklerini doğrudan ifade etmeye çekinirler. ‘Sanırım’ – ’Öyle olduğunu düşünüyorum’ gibi ifadeleri kullanırlar. -Onaylatma tümceleri kurarlar. -Erkeklerden daha tiz (alçak) bir sesle konuşurlar. -Erkeklere oranla daha çok özür dilerler. -Beğenilerini göstermek için kullandıkları sıfatlar (önadlar) daha abartıldır. -Kadınlar hoşlanmadıkları bir konu olduğunda genellikle yakınırken, erkekler seslerini yükseltmeyi tercih ederler. -Kadınlar bir konuda sinirlendiklerinde ’Aman Allahım’ – ‘Ya rabbi’ gibi sözcükler kullanırken , erkekler ‘Allah kahretsin’ gibi sözcükleri tercih ederler. -Erkekler kadınlara oranla argo sözcükleri daha sık kullanırlar. -Kadınların renkler konusunda kendilerine özgün sözcük dağarcıkları vardır. -Konuşurken bazı sözcükleri vurgularlar.

50 51

Page 27: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Lakoff’un öne sürdüğü bu bulgularla, kadınların ve erkeklerin dil kullanımındaki farklılıklarına çözümlemeler getirmiştir. Buna benzer bir söylem çözümlemesi Newman ve diğerleri (2008)’de yazılan ’Gender Differences in Language Use: An Analysis of 14,000 Text Samples (2008)’ adlı çalışmada da ortaya konulmuştur. Araştırmacılar cinsiyetin dil kullanımındaki etkisini sunmak amacıyla 5.971’i erkek , 8.353’ü kadın bireylerden oluşan bir deney yapmışlardır. Bu deneyde katılımcılardan herhangibir bağlam içeren metin yazmaları istenmiştir. Toplam 14.324 metinden oluşan deneyde, kadınların sadece kurgu ve sınav bağlamında erkeklerden daha az metin oluşturduları gözlemlenmiştir. Ayrıca kadınların bağlam unsuru gözetmeksizin erkeklerden daha fazla sözcük kullandığı da saptanmıştır.

Tablo 1. Verilen Bağlamlardaki Metin , Kelime Sayısı ve Yazım Oranı

Bununla birlikte, bu araştırmaya benzer bir çalışma olan Uzun (1996)’da deneklere uygulanan metinlerdeki sözel uyaranların ortalama değerleri açısından dikkate değer bir anlamlılık olduğu ortaya konulmuştur. Öte yandan, sözel uyaran kullanımlarında açık bir bireyselleşme görülmektedir. yandan, sözel uyaran kullanımlarında açık bir bireyselleşme görülmektedir. Cinsiyetin, kullanılan sözel uyaranların seçimi açısından fark yaratmadığı, tüm deneklerin yorumlama metinlerini oluştururken sözel uyaranlardan

yararlandığı belirtilmektedir. Cinsiyet değişkeninin, kullanılan sözel uyaran sayısı açısından farklılaşmaya neden olduğu da elde edilen bir diğer olgudur. Kız deneklerin kaynak metinde ilgilendiği odaklar, erkek deneklere göre belirgin bir fark sunduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmada, bu tarz farklılıklara kısa metinlerde de rastlanmıştır. Aynı sözel uyaranla ilgilenen kız ve erkek deneklerin, bu uyaranları birbirlerine göre farklı, ancak kendi kümeleri içinde benzer eğilimleri belirginleştirerek yorumladıkları ortaya çıkmıştır. Bu da bize aslında aynı düşünceleri, farklı dilsel birimler kullanarak yorumladıkları sonucunu iletmektedir. Ana konu seçiminde, cinsiyete göre gözlemlenen bu farklılaşmanın temelinde kız ve erkek deneklerin kendi içlerinde benzer, ancak birbirlerine göre farklı ana konulara dayandırdığı yorumların ortaya çıkması, daha kapsamlı bir çalışma için zemin hazırladığını göstermektedir.

Tablo 2. Kız-Erkek Bireylerin Ana Konu Seçimi, Veri Tablosu

Sonuç Bu ön çalışma, sürmekte olan bir lisans tezinin ilk kuramsal çerçevesini oluşturmaktadır. Toplumdilbilim alanını konu alan bu ön çalışmada, toplumdilbilim alanının temel olarak hangi araştırma nesnelerini içerdiği ve ve sosyal değişkenler çerçevesinde ele alının toplumsal dilbilim kuramlarının (eksiklik ve ayrılık kuramları) önemi üzerinde durulmuştur. Sosyal değişkenlerin –cinsiyet- başta olmak üzere, dil kullanımına etkisi olduğu davranışsal gözlem tekniklerine dayalı deneylerde gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, cinsiyetin kadın ve erkeklerin genel dil kullanımları arasında dilsel birim kullanımı gibi pek çok farklılıklar oluşturduğu sonucuna da varılmıştır. Bu bulgular üzerinden daha geniş kapsamlı bir çalışmanın yürütülmesi söz konusu alana katkı sağlayacaktır. Bu çalışmaya benzer, fakat daha ayrıntılı bir lisans tezi

52 53

Page 28: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

üzerinde de çalışmalar sürmektedir.

KaynaklarAKSAN, D. (1998). Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, AnkaraAll about linguistics-The University of Sheffield–https://sites.google.com/a/sheffield.ac.uk/all-about-linguistics/branches/sociolinguistics/how-is-sociolinguistics-studied.DITTMAR N. (1976). Sociolinguistics. A critical survey of theory and application. Translated from the German by Peter Sand, Pieter A. M. Seuren and Kevin Whiteley. London: Edward Arnold, 1976.JESPERSEN, O. (1992). Language: Its Nature. Development and Origin. New York : Henry Holt & Co.LAKOFF, R. Language and Woman's Place. Source : Language in Society, Vol (2):1 (Apr. 1973), pp. 45-80, Cambridge University Press.NEWMAN, M.L. (2008). Gender Differences in Language Use: An Analysis of 14,000 Text Samples. Discourse Processes, 45:211–236, 2008. Taylor & Francis Group, LLC ISSN: 0163–853X print/1532–6950 online DOI: 10.1080/016385308020737122.ÖZTÜRK-DAĞABAKAN, F. (2012). – ‘Toplum Dilbilimsel Bir Kavram Olarak Kadın-Erkek Dil Ayrimina Türkçe ve Almanca Açisindan Bir Yaklasim’. - Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arastirmalari Enstitüsü Dergisi (47).SELEN, N. (1989). Toplumsal Dilbilime Giriş, Eskisehir.UZUN, G.L. (1996). ‘Anlamlandırma sürecinde kimi eğilimler ve cinsiyet değişkeni’. Dilbilim Araştırmaları, s.88-99. Ankara: Bizim Büro.VATER, H. (2012). Einführung in die Sprachwissenschaft, 4., vollst. Überarb. u. erw. Aufl., Paderborn:UTB/BRO.WARDHAUGH, R. (2006). An Introduction to Sociolinguistics. Oxford: Blackwell Yayınları.

1989 BULGARİSTAN

GÖÇÜNÜN TÜRKÇE

ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Deniz Özdem Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü İkinci Sınıf Öğrencisi

Tutor Jivkov’a göre, 14. yüzyıldan itibaren Bulgaristan’da yaşayan Bulgaristan Türklerinin II.Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaristan için yapacağı en yararlı girişim Türklere yapılan asimilasyon hareketiydi. Bu

girişimin asıl nedeni, o dönemde Türk nüfusunun Bulgar nüfusundan daha hızlı ilerlemesiydi. Böyle devam ederse, birkaç yıl sonra ülkelerinin tehlikeye girebileceğini düşünen Tutor Jivkov nedeniyle 1949-1978 arası pek çok Türk Türkiye’ye göç etti. Ancak gidenlerin kalan akrabalarının tehlike oluşturabileceğini düşünen Jivkov asimilasyona son hızla devam etti. Türk okullarını kaldırdı, okullarda seçmeli ders olarak dahi Türkçeyi yasaklı dil olarak görmeye başladı. Sadece okullarda değil, bir süre sonra bilmeyen insanlar arasında Türkçe konuşmayı da yasakladı. Zamanla Türk basınını, gazeteleri de ortadan kaldırdı.

54 55

Page 29: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Yavaş yavaş Türklerin benliklerini ellerinden almaya çalıştı.Tutor Jivkov sadece dil ile sınırlı kalmayıp Türklerin dinlerini yaşamasını da yasakladı. Sünnet yasaklandı, çocuklarını sünnet yaptıran aileler hapis cezası ya da para cezası alıyordu. Camileri kapattı, hacca gitmeyi yasakladı. Yine Jivkov bunlarla sınırlı kalmayıp sosyal hayatı da daralttı. Şalvar giyenleri cezalandırdı, birkaç kişi toplanıp konuşanlara engel oldu. Türkleri her fırsatta götürüp işkence etti. Sonra “Soya Dönüş Süreci’” adını verdiği bir girişimle Türkçe isimlerini Bulgarca ile değiştirdi. Zor kullanarak sanki Türkler kendi istiyormuş gibi gösterdi. Yani dilin; din, kültür, tarihle birlikte yaşadığını bilerek Türkçeyi ve Türkçülüğü yok etmeye çalıştı.Bütün bu olanlardan sonra, 1989’da Türkiye sınır kapılarını açtı ve Bulgaristan’daki Türkler; dillerini, dinlerini, benliklerini yaşamak için Türkiye’ye göç etti. Ancak bundan sonra da, Bulgaristan göçmenleri için zorlu bir süreç vardı. Gelirken hepsi malsız mülksüz geldiler. Birçoğu yaşadığı yerlerde Bulgar olarak karşılandı, istenmedi…Bulgaristan’dan göçten sonra Türkçeye geçmiş sözcük sayısı çok az olmakla birlikte yine de belirli bir sayının üzerindedir. Örneğin, çete, gocuk, kuluçka gibi. Ancak günümüzde Türkçeden Bulgarcaya geçenler on binlerle ifade edilmektedir. Bulgaristan’da konuşulan Türkçe ile Türkiye’de konuşulan Türkçe arasında hâlen geçerli olan bazı kavramsal anlam farklılıkları vardır. Mesela, Türkiye Türkçesinde 'pavyon'TDK anlamı ile "Bir kuruluşun, bir kurumun, bir bahçe içindeki yapılarından her biridir." Ama halk arasında yaygın olarak "Geceleri geç vaktekadar açık olan içkili eğlence yeri" olarak bilinir. Bulgaristan Türkçesinde ise ‘dükkan, büfe’ olarak kullanılır. Yine başka bir örnek olarak, TDK sözlükte 'reis' sözcüğü, ‘başkan, lider ve denizcilikte küçük tekne kaptanı' olarak geçmektedir. Ancak, Bulgaristan Türkçesinde ‘otobüs’ olarak kullanılır. Ek olarak bazı kelimeler TDK’deki ikinci ya da üçüncü anlamları, yani Türkiye Türkçesindeki yan anlamları, Bulgaristan Türkçesinde kavramsal anlam olarak kullanılmaktadır. Mesela, TDK sözlükte ‘anne’ sözcüğünün kavramsal anlamı ‘çocuğu olan kadın, valide’ iken, yan anlamı ‘nine’ olarak geçmektedir. İşte buradaki yan anlam olan ‘nine’ sözcüğü, Bulgaristan Türkçesinde ‘anne’ demektir. Bu yüzden de, annelerine de 'nine' diye hitap etmektedirler. Bu görünümlere aşağıdaki gibi örnekler verebiliriz:

Bulgaristan Türkiye yemeni ayakkabı

tekerlek bisiklet

anteri bluz

kaymak dondurma

fistan elbise

kompil patates

Öte yandan, orada kullanılan Türkçe sözcüklerin buradaki Türkçe ile pek bir ilişkisi de bulunmayabilir. Bu görünümler de aşağıdaki gibi örneklendirilebilir:

isere çivi

markuç hortum

56 57

Page 30: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Üretici Dilbilgisi: Az sayıda kural önererek sonsuz sayıda cümle üretimini önermeye çalışan yaklaşımdır. Bu yolda; insanlar anadillerini nasıl öğrenirler, anadilleri hakkındaki soyut bilgileri nelerdir ve bu soyut dilbilgisi nasıl kullanılır gibi sorulara cevap arar. Anadilinizde sonsuz sayıda cümle kurabiliyor olsanız da ne yazık ki bu, o dilde şarkı sözü yazabileceğiniz anlamına gelmiyor. İşte bunu gözler önüne seren, anadili konuşucularının gaflete düştükleri o 10 şarkı sözü:

Listemizin 1 numarasını, çocukluğumuzun sanatçısı Barış Manço’nun ismiyle müsemma bir şahanesi çekiyor: Kara Sevda

ANLAMSAL BOYUTTA

BEYİN YAKAN 10 ŞARKI SÖZÜ

Ebrar Sönmez Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü Dördüncü Sınıf Öğrencisi

1- Dışarısı buz gibi lapa lapa kar var, benim içim yanıyor-40° soğuk suda bile yüzerim inan ki

“Fakat Barış Abi, eksi kırk derecede buz oluyor o, su değil. Artık nasıl bir kara sevdaysa seninki, boş ver be abi. Ne gerek var böyle işlere?”

2 numarada Demet Akalın’dan Dans Et:2- Üzgünüm ama ilk kez tanıştığım birine telefonumu veremem.“Haklısın önce birkaç kez tanışmalısınız. Ama sen yine de telefonunu verme. Telefon numaranı ver ki arayabilsin zavallım. Sonuçta iletişim dediğin çift yönlü bir şey.”

3 numarada Serdar Ortaç isimli usta söz yazarımızın şahanelerinden ilki: Hadi Çal3- Hadi çal giderken kapımı.“ Şimdi Serdarcım, kapıyı içerideyken mi çalsın dışarıya çıkınca mı? Bak kafasını karıştırdın kızın, gideceği yeri şaşırdı. Hem kapı giderken değil gelince çalınır. Bunu sana kimse söylemedi mi?”

4 numarada Gülşen Sakınca’lı bazı durumlar yaşıyor:4- Al Tanrım aklımı ki zaten bende değil“Aaa zaten burada yokmuş. Yoksa?! Tanrım ne kadar da hızlısın!”

5 numarada Teoman’dan Rapsodi İstanbul:5- Bitene kadar bitmez hayat, bitti de mi biter ama.“Böyle söyleyince felsefik duruyor değil mi? Ne kadar karmaşık o kadar felsefik düsturu diyorsun? Olur tabi.”

6 numarada Ferhat Göçer Cennet:6- Cenneti değişmem saçının telineFerhat Beycim siz de takdir edersiniz ki sözdizimi anlam açısından önemli bir mesele. Biz sizin içinizin temizliğini, safiyane duygularınızı anlayabiliyoruz tabi. Fakat yine de “Saçının telini cennete değişmem.” demeniz herkes için daha hayırlı olacaktı. Bu haliyle “Cennet mi sen mi? Kamoon!” gibi bir durum olmuş da azıcık.

58 59

Page 31: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Yapısalcılık incelenen nesnenin yapısına yönelmektir. Yüzeydeki olayların altında derinde yatan bazı kurallar vardır. Yapısalcı yazın eleştirisinin temel amacı; yüzeydeki yapıya yansıyan somut verilerden yola çıkarak,

metnin derin yapısını kavramak ve bir anlamda da metnin yüzeysel anlamından uzaklaşmaktır. Yapısalcılıkta önemli olan; sistemdeki birimlerin kendi başlarına bir anlam taşımadığı, sistem içinde birbirleriyle bağıntı kurarak bir anlam kazandıkları ve ancak o zaman sistemin parçası olarak ele alınabilmeleridir. (Moran, 1991). Yapısalcılık, gerçeği tek tek nesnelerde değil nesneler arasındaki ilişkilerde arar. Yapısalcı yöntem metnin kendi içinde incelenmesi gerektiğini savunur. Yapısalcılık Ferdinand De Saussure’ün Genel Dilbilim Dersleri adlı yapıtı üzerine temellenmektedir. Saussure “dil-söz” ayrımı yapmıştır. Dil ve söz karşıtlığında birey ve toplum karşıtlığı öne çıkar. Yapısalcılık dil ve toplum üzerinde durur. Bu karşıtlıkla söze ve bireye ulaşmayı amaçlar. Saussure, dilin dizgesel olduğunu ve onun kendi başına incelenecek bir nesne olduğunu göstermiştir. Bu da yapısalcılığın temelini oluşturur. Yapısalcılığın ilkelerini ilk kez dil dışına çıkaran antropolog Levi-Strauss olmuştur. Jacques Lacan da yapısalcılığı psikanalize uygulamıştır. Lacan bu yöntemle Freud’un kuramını yeniden yorumlamış, bilinçaltının yapısı ile dilin yapısı arasındaki benzerlikleri belirlemiştir. Michel Foucault felsefeye, bilgi ve kültür sorununa yapısalcı yöntemle yaklaşmıştır. Jacobson’un çalışmaları da yapısalcılığa yön vermiştir. Jacobson ses dizgesi üzerine çalışmış ve en küçük birimlerin karşıtlık dizgesini

7 numarada karşımıza yeniden Demet Akalın çıkıyor. Herkes Hak Ettiği Gibi Yaşıyor:7- Kaç aydır ilk kez yüzüm gülüyor, bende yaslar kısa sürüyor“Nasıl yani?!”

8 numarada usta söz yazarımız Serdar Ortaç’tan bir harika daha. Bebeğim Oldun:8- Bebeğim oldun daha ilk günden ne çabuk dediğin zaman ağlıyorum“Motosikletli gibi basıp gitmişsin de dostum bu cümlede bir sakatlık var. Yazdıklarını hiç geriye dönüp okuyor musun sen?”

9 numara yine yeniden Serdar Ortaç Poşet:9- Aşk bu kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem“Serdarcım gel otur şöyle. Al su iç. Geçti, tamam geçti.”Listemizin sonuncu ve en bomba parçası, “Sözüme değil müziğime bak” felsefesiyle, çok değil bundan 35 yıl önce, bu topraklarda, bu ülkenin radyo ve televizyonlarında arz-ı endam etmiş, bangır bangır dinlenmiş Honki Ponki:

10- Honki ponki torino, çalına bimbo porinoMuşi muşi popopo kozizoÇıkı çıkı şayne tiki tak tok“Hayır, sizi temin ederim dünya üzerinde böyle bir dil yok sevgili okur. Trust me I’m a linguist.”

Konuk Yazar

YAPISALCILIK ve ANLATI KURAMI ÇERÇEVESINDEBIR FILM ÇÖZÜMLEMESI:

V FOR VENDETTA

Meltem Ayabakan Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü Doktor Öğrencisi

60 61

Page 32: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

ele almıştır. Jacques Derrida ise felsefe metinlerini yapısalcı yöntemle analiz etmiştir. Derrida, Lacan ve Foucault’un yapısalcılık anlayışına Post-yapısalcılık denilmiştir. Daha sonraları yapısalcılığı Louiss Althusser toplumbilime, Christian Metz sinemaya, Umberto Eco, Fiske ve Berger ise televizyona uygulamıştır. Yapısalcılığın çıkış yeri dilbilim olsa da Greimas yapısalcılığı göstergebilimle özdeşleştirmiştir. Yapısalcı yazın eleştirisi eşzamanlı yaklaşımla bir yapıtı diğer olgulardan soyutlayarak ele alır. Yapısalcılıkta bir metin kendi içinde işlerliği olan bir dizge olarak ve eşzamanlı bir yaklaşımla incelenir. Metin dışı olgularla değil metin içi olgularla ilgilenilir. Yapısalcılık var olanın yorumlanmasını gerektirir. Dil dizgesini açıklamada ikili karşıtlıkları kullanır.Çünkü dil dizgesindeki öğelerin diğer öğelerle olan bağlantılarının belirleyicisi ikili karşıtlıklardır. Bu karşıtlıkların da ayırıcı işlev taşıması gereklidir. Yapısalcı yaklaşım tekil olguları genel yasalara bağlamaya çalışır. Yani parçadan bütüne ulaşmayı amaçlar. Yapısalcılıkta yöntem değerlendirici değil analitiktir. Yapısalcılıkta üç önemli olgu vardır: uzam, zaman ve kişiler. Uzam yani olayın yaşandığı yer, olayın gerçekleştiği zaman dilimi ve karakterler çok önemlidir. Çünkü olaylar bu üç olgunun etrafında şekillenir. Yapısalcılıkta içeriğe ulaşma yolu tamamen biçime bağlıdır.

Anlatı Kuramı Anlatı insanların dünyayı anlamalarının bir yolu ya da bir olayın yeniden sunumudur (Kıran-Kıran 2003: 60). Anlatı bir toplumun varlığını belirleyen en önemli unsurlardan biridir. En kısa tanımda anlatı: belli bir zaman ve mekan dilimi içinde meydana gelen sebep-sonuç ilişkisi içinde birbirine bağlanan olaylar dizisidir. Anlatıda önemli olan ya olayların sıradan ve anlamsız bir biçimde dile getirilmesidir, ya da başka anlatılarla ortak olan ve çözümlemeye açık bir yapı içermesidir (Barthes1999). Anlatı kuramı temelde iletişim modeline dayanmaktadır. Bu modelde de katmansal bir yapı vardır. Dış gerçeklikte karşımıza gerçek okur bileşeni çıkar. Bu modelde bir anlatıcı ve bir de alıcı vardır. Alıcı, kurgusal niteliğe bağlıdır. Gerçek okur ve gerçek yazarın olduğu düzlem gerçek iletişim düzlemidir. Anlatının düzleminde birbiriyle konuşan figürler vardır. Yazar nasıl isterse okurla iletişim o şekilde kurulur.

Anlatı kuramının iki boyutu vardır: Birincisi öyküdür. Yani ‘Ne oluyor? Kime oluyor?’ İkincisi ise söylemdir. Yani ‘Öykü nasıl anlatılıyor?’(Allen: 1992). Öykü yani hikaye düzlemi eylemler ve durağan bileşenlerden oluşur. Durağan bileşenler de uzam ve figürdür. Eylemler ise amaçlı eylem ve olaylar ile oluşumlardan meydana gelir. Eylem anlatı metninin önemli unsurlarından biridir. Eylemin çok anlamlı olması yöntem açısından güçlük yaratır. Çünkü eylem bir karakterin belirli durumdaki eylemini kapsadığı gibi bütün metinin eylem örgüsünü de kapsayabilir. Eylem çözümlemelerinde iki yol izlenir: yüzey yapıdaki somut eylemlerin görünümleri ve yüzey yapıdan ulaşılan derin yapı çözümlemesi. Amaç yüzey yapının arkasındaki soyut yapıya ulaşmaktır. Eylemin dört tane bileşeni vardır: olay (event), olaylar dizisi (series of events), hikaye düzlemi ve eylem şeması. Bu bileşenlerden en çok öne çıkan sonuncusu yani eylem şemasıdır. Çünkü eylem şeması diğer üç bileşenin toplamından oluşmaktadır. Söylemden kast edilen ise anlatı söylemidir. Hikaye düzlemi ne anlatıldığının üzerinde dururken, anlatı düzlemi anlatılan şeyin nasıl anlatıldığıyla ilgilidir. Aralarında biçemsel açıdan fark vardır. Bir estetik metni incelerken eylemler şeması, karakterler ve uzam arasındaki ilişki belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu model; film, drama, öykü gibi alanların hepsini kapsayıcı niteliktedir. Anlatı metninde üç boyuttan bahsedilir. Bunlar: kim anlatıyor, ne anlatıyor ve nasıl anlatıyor sorularının cevaplarıdır. Anlatı metninde ayrıca konusallık da öne çıkan kavramlardan biridir. Konusallık, anlatının içeriksel bütünlüğünü ortaya koyar. Burada estetik de önem kazanır. Çünkü konu bütünlüğü estetik öneme göre oluşur. Anlatı çözümlemesinde anlatı yapısı çok önemlidir. Anlatı yapısı sadece metinlerin yapısını çözümlemez aynı zamanda metin içi anlamı ve ideolojilerin kuruluşunu da inceler. Anlatı çözümlemeleri iki şekilde karşımıza çıkar: 1.Propp’un oluşturduğu Dizimsel Yaklaşımlar (Syntagmatic Approach) 2.Levi-Strauss’un ortaya attığı Dizisel Yaklaşımlar (Paradigmatik Approach)Sinemasal anlatıda temel ilke aksiyondur. Aksiyonu hareketlendiren ise olaylar dizisidir. Kurmaca sinemada çekim, sahne ve sekansla anlatı yapısı oluşturulur. Her anlatı yapısı ise beş evre içermektedir (Kıran-Kıran 2003.): 1.Evre: Başlangıç Durumu 2.Evre: Dönüştürücü Öğe 3.Evre: Eylemler Dizisi 4.Ecre: Dengeleyici/Düzenleyici Öğe

62 63

Page 33: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

5.Evre: Bitiş DurumuBu beş evrenin tamamı olaylar dizisini anlatır.

Dizimsel Yaklaşım (Syntagmatic Approach)

Dizimsel ilişkiler Propp tarafından ortaya atılmıştır. Yapısalcılık ve anlatı kuramının temel alınarak yapıldığı bir çözümlemede dizimsel ilişkilerin önemli olduğunu savunur. Dizimsel ilişkileri oluştururken de göstergebilimden yararlanmıştır. Kavram, uzam ve sekans arasındaki ilişki, gösteren ve gösterilen olarak karşımıza çıkar.

Dizimsel İlişkiler

Düzlemler

Gösterilen Kavramsal(conceptual)Gösteren Sekansal (sequential) Uzamsal(spatial)

Dizimsel ilişkiler (syntagmatic relations) tablosu.Sekans: Bir filmde sahnelerin arka arkaya kurgulanmasıdır. Yazın açısından bakıldığında bir metindeki paragrafla aynı işlevi görmektedir.Propp, dizimsel ilişkileri bu şekilde belirlemiştir. Burada kavram gösterilen; sekans ve uzam ise gösteren düzlemindedir. Bu dizimsel ilişkilere olayların dizilişi açısından baktığımızda da beş evre karşımıza çıkar. Bu beş evreyi roman metinlerindeki giriş-gelişme ve sonuç gibi düşünebiliriz.

Anlatı Yapısının Beş Evresi: 1.Evre: Başlangıç Durumu: Kurulu düzenin bozulmasından önce kişilerin, zaman ve uzamın sergilendiği andır. 2.Evre: Dönüştürücü Öğe: Birdenbire bir olay başlangıçtaki bir olayı sarsar ya da altüst eder. 3.Evre: Eylemler Dizisi: Düzenin bozulmasıyla olaylar birbirini izler. 4.Evre: Dengeleyici-Düzenleyici Öğe: Olaylar dizisine son veren ve durumu dengeleyen olay gerçekleşir.

5.Evre: Bitiş Durumu: Başlangıç durumuna dönülür ya da yeni bir durumun başlangıcı ortaya çıkar.

Dizisel Yaklaşım (Paradigmatic Approach)

Dizisel yaklaşım, Levi-Strauss tarafından ortaya atılmıştır. Strauss, yapısalcı yaklaşımda dizimsel ilişkiler kadar dizisel ilişkilerin de önemli olduğunu savunur. Dizisel ilişkiler aracılığıyla anlatının netlik kazanacağını düşünür. Dizisel ilişkilerin temeli ikili karşıtlıklara dayanır. İkili karşıtlıklar kullanılarak olayların anlatımı güçlendirilir. İkili karşıtlıkları kullanarak bir metnin özünü daha iyi anlayabiliriz. Dizisel yaklaşımlarda, derin ve yüzey yapı ilişkisi öne çıkar. Dizisel çözümleme, söylemde yer alan birbirine karşıt bir dizi modeli incelemektedir. Özetle: Dizimsel yaklaşım, biçim kuramcı Vladimir Propp tarafından oluşturulan bir yaklaışımdır ve anlatıdaki olaylar dizisinin sekansal gelişimi üzerinde durur; dizisel yaklaşım ise antropolog Levi Strauss tarafından oluşturulmuştur ve anlatı içinde mevcut ikili karşıtlıklar ve bunların öykünün gelişimine nasıl katkıda bulunduğu üzerinde durmaktadır.

Eyleyensel Şema

Bu iki yaklaşıma ek olarak bir de Greimas’ın eyleyensel şeması vardır. Bu şemada: Bir gönderici ve alıcı arasında nesne; bir yardımcı ve engelleyici arasında özne vardır ve özne nesne arasındaki isteyim eylemi dikkat çekmektedir. İlki iletişim eksenini, ikincisi güç eksenini oluşturmaktadır. İletişim Ekseni

Gönderici Nesne Alıcı İsteyim ekseni

Yardımcı Engelleyici Özne Güç ekseni

64 65

Page 34: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Greimas kişiyi ne olduğuyla değil ne yaptığıyla değerlendirir. Oluşturduğu modelle de altı eyleyensel sınıfı kendi aralarında ikişerli birleştirir. Bunlar:

1.İsteyim ekseni üzerinde Özne-Nesne karşıtlığı, 2.İletişim ekseni üzerinde Gönderici-Alıcı karşıtlığı, 3.Güç ekseni üzerinde Yardımcı-Engelleyici karşıtlığıdır.

Burada özne başkahramanı, nesne ise kahramanın elde etmeyi istediği soyut ya da somut şeyi temsil eder. Nesnesi olmayan özne, öznesi olmayan nesne düşünülemez.

Sinema ve Yazın Eleştirisi

Yazın eleştirisi üretici, metin ve alıcı eksenini kapsar. Yazarın ürettiği okurun kendi dünya ve artalan bilgisine bağlı olarak tekrar ele alınır. Yazınsal metin çokanlamlı ve kurmacayla ilişki içerisindedir. Sinemada da yazın eleştirisine benzer bir biçimleniş vardır. Üretici yani yönetmen, metin yani film ve alıcı yani izleyici sinemanın temel yapısını oluşturur. Sinemada konu, anlam, anlatı, olayların diziliş sırası öne çıkan kavramlardır. Filmde konu çok önemlidir ama film sadece konudan ibaret değildir. Aynı zamanda o konunun belirli amaçlar doğrultusunda ve belirli anlamlar yaratılması amacıyla yorumlanmasını da içerir. Bir konuya özel bir anlam yüklenmesi, incelemenin odağını oluşturur. Film incelemesinin en iyi yollarından biri; sorgulama ve açımlamadır. Bir filmi incelerken; filmin başlığı öyküyle ilişkili olarak ne anlama geliyor, neden film bu biçimde başlıyor, film ne zaman yapılmıştır, sonlanış nasıl yapılıyor, kamera görüntüleri nasıl gibi sorular önemlidir. Filmin ana temalarını saptamak gereklidir. Konunun yanında anlatım da çok önemlidir. Burada da yazın eleştirisinin anlatı ve öykü düzlemi çıkar karşımıza. Anlatının temel öğesi de öyküdür. Öykü, sunulan olayların bütünüdür. Olay örgüsü, olayların düzen ve yapı içinde düzenlenmesidir. Öyküde zamandizinselliğin olup olmadığı da önemlidir. Öykü, olay örgüsü ve anlatı yapısı arasındaki ilişkiler çok çeşitlidir. Anlatı gibi görüş noktası da önemlidir. Görüş noktası, bir şeyin görüldüğü konumu simgeler.

Yazın eleştirisi kapsamında bir metni incelerken dilbilimsel verilerden yararlanılır. Bunlardan biri de metni oluşturan tümcelerin nasıl kurulduğu yani sözdizimidir. Sinemanın da bir sözdizimi vardır ve bu kurgudur. Kurgu; iki farklı film parçasının birleştirilmesidir. Bir tür mesaj içerir. Kurgu, filmin her parçasını doğru kurmayı sağlayan bir sözdizimidir. Çekimlerin filme alınmasında kullanılan merceklerin çözümlenmesi; bu merceklerin alıcı açıları ve aydınlatmanın gereklerine göre kullanılmalarının çözümlenmesi; bütün bunların biçemin gereklerinden ve filmin içeriğinin niteliğinden nasıl doğduğunun çözümlenmesi; bir yazın ürününde tümcelerin, sözcüklerin ve sesbirimlerin anlatım özelliklerinin çözümlenmesine karşılık olacaktır.( Eisenstein,143) Sinemada dilbilimin önemli kavramlarından biri olan göstergebilim de sıkça kullanılmaktadır. Dilbilimdeki gösteren-gösterilen ilişkisi sinemada da karşımıza çıkmaktadır. Diyelim ki üzüntüyü göstermemiz gerekiyor. ‘Genelde’ üzüntü diye bir şey yoktur. Üzüntü somuttur, izlekseldir. Kişi üzüntülüyse, taşıyıcısı vardır; izleyiciyi üzgün kılacak biçimde gösterildiğinde de tüketicileri vardır. Gösterim ile gösterilen arasında bir tutum sorunu vardır. Gösterilene karşı tutum, sunuluş biçimiyle ortaya çıkar. Burada önemli bir soru karşımıza çıkar: Bir olguyu filmde hangi yöntemler ve yollarla göstermeli ki, bu film yalnız olgunun ne olduğunu ve kişilerin buna karşı tutumunu göstermekle kalmasın, aynı zamanda yaratıcının bu olgu karşısındaki tutumunun nasıl olduğunu, izleyicinin gösterilen bu olguyu nasıl algılamasını, duymasını, tepki göstermesini istediğini de açığa vursun? Burada düzenleme çok önemlidir. Düzenleme, gösterilen olayın yapısal öğelerini alır ve bunlarla yapıtın kuruluşundaki örgensel yasayı yaratır. İnsan davranışı temel alınır.Kurgu kadar önemli olan bir diğer kavram da montajdır. Montaj duyuların ve anlamın aktarımı için önemlidir. Montajın kullanılma amacı, duyuların ve anlamların yaratımıdır. Bu, görüntülerin birleştirilmesi sayesinde olur. Mozhukhin artı ölü çocuk eşittir acıma- bu soyut bir sonuçtur. Bu sonuç öncellerin hiçbirinde bulunmaz; genç kızlar artı çiçek açan elma ağaçları eşittir umut. Bu tür birleşimler sonsuzdur. Ancak bu açımlamanın yapılabilmesi için fikirlerin birleşimi veya metaforların anlamları düşüncesi ortak bir kavram yaratmalıdır. Bu şekilde düzenlenen senaryoların estetik bir gönderim gücü vardır. Anlam görüntüde değil, izleyicinin zihnine ilişkin olarak kurgulanmış görüntü gölgesindedir. Özetle, montaj kaynağı olarak görüntülere yüklenen anlamlar, izleyicilerin belli çözümlemeler yapmalarını gerektirecek şekilde ortaya konulmuşlardır. Kompozisyon ve montaj sinema dilinin temel özellikleri

6766

Page 35: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

olmaktadır. Ayrıca yazın eleştirisinde sıkça karşılaştığımız derin ve yüzey yapı ilişkisi sinemada da öne çıkar. Böylece soyut ve somut ayrımı da belirginleştirilebilir. Sinemanın başlangıç materyali, romanlara ve yorumlara dayanmaktadır. Sinema gerçekçiliği fotoğrafik doğa ile doğrudan ilişkilidir. Sinemanın paradoksu somut olan ile soyut olanın diyalektik durumlarından kaynaklanmaktadır. Bir filmde kullanılan nesneler anlatım açısından çok önemlidir. Jean Mitry’e göre sinemanın temelleri imgeler arası ilişkiler ve imge-söz ilişkileridir. Sinema kendini ancak onlarla anlatabilir. Eğer bir film görüntülerin ve diyalogların art arda sıralanmasından oluşuyorsa, en ilkel anlatım düzeyine sahip demektir. Anlam açısından sinemaya bakıldığında göstergebilim ve anlambilimin iç içe geçtiği görülmektedir. Anlam, mantıksal bir yapıda olmalıdır. Anlamın yapısı dilbilgisel ya da sözdizimsel kurallarla belirlenir. Sözcükler ya da göstergelere baktığımızda sözcüklerin bir sözlüksel ya da düz anlamları bir de bağlama göre çıkarılan anlamları vardır. Göstergelerin sinemada bir temel anlamı bir de ruhsal anlamı vardır. Bu ruhsal anlam renk, ışık vb. öğelerle sunulur. Sinema temelinde tek yönlü bir dışavurum ve iletim aracıdır. Sinemanın kendine özgü kuralları vardır. Göstergebilimsel açıdan Metz ilk defa sinematografik kodun kurgu olduğunu söylemiştir. Dilin dayanağı sözcükler ve yazı iken sinemanın dayanağı film şeridi ve imgelerdir. Bir yazın metninin içindeki tümce birimleriyle, metnin doğrudan birimleri olan tümceler ve metnin kendisi arasında dolaylı bir ilişki vardır. Aynı ilişki sinemada imgeler ve karakterle olarak kendini gösterir.Yazın eleştirisi ve sinema arasında böyle güçlü bir bağ olması da bizi film çözümlemesi yapmaya yöneltir. Moran’ın da dediği gibi; eleştirinin görevi, sanat eserinin zenginliğini ortaya çıkarmaya yönelik olmalıdır. Böylelikle çözümlenen nesne daha iyi anlaşılır bir hale gelmektedir. Sinemayı biçimsel açıdan inceleyebilmek için dil yetisi ve dil biçimlerine ihtiyaç vardır (Jean Mitry). Bir filmdeki psikolojik temeller, imgelerin algılanması, imgelerin zihinsel yapıları ve kurguyla ilişkileridir. Bir sözdizimi ve dilbilgisi aracılığıyla her çeşit estetik yapılabilir. Gösterilen ve gösteren arasında ilişkiler ve karşılıklı etkiler vardır.Biri olmadan diğeri olamaz. Film dilinin dilbilgisi çekim, sahne sekans(sahnelerin arka arkaya kurgulanması) şeklinde dizilmektedir. Bu sözdizimi sinema türüne ilişkin anlam yaratır. Filmlerde anlam ve anlatım yapısı vardır. Anlam gösterilenleri, anlatım yapısı göstereni ortaya çıkarır. Yönetmenin filmin anlam ve anlatımını kurarken yaptığı iş ile Jakobson’un Dil Yetisi Kuramları kitabında söz ettiği kuramların

uygulanmasında benzerlikler vardır. Filmde anlatım; görüntü artı ses, anlam ise içeriktir. Yani anlatım filmin fiziksel boyutu, anlam ise filmin kavramsal boyutudur. Anlam gösterilen, anlatım gösterendir. Kurgunun en küçük birimi çekimdir. Filmlerin anlatım yapısı, “gösteren” inin çözümlenmesi aşamasında bu kodların taşıdığı estetik ve psikoloji filmin “gösterilen” inin, anlamının çözümlenmesi demektir. Sinemanın kendine özgü kuralları içinde anlam yaratmada birinci derecede işlevi olan ve önem taşıyan öğelerden biri kurgudur. Filmlerde görüntülerin belirli bir düzen içinde bir araya getirilmesiyle farklı anlamların yaratılabileceği kurguyla ortaya çıkmıştır.

V For Vendetta Filminin Çözümlemesi

V for Vendetta filmi yapısalcılık ve anlatı kuramı esas alınarak dizisel ve dizimsel ilişkiler aracılığıyla çözümlenecektir. Bu kuramlarda yer alan kurallar kullanılarak film ele alınacak ve filmdeki olay, zaman ve karakterler arasındaki ilişki gösterilmeye çalışılacaktır.

Filmin Özeti

Film 5 Kasım 1605 tarihinde barut komplosuyla Parlamento Binasını havaya uçurmakla görevli olan Guy Fawkes’in asılış sahnesiyle başlar. 2020 yılında İngiltere’nin diktatörlükle yönetimini konu almaktadır. Halkın baskı ve şiddetle bastırılmasını, geceleri sokağa sıkma yasağı gibi uygulamalarla halkı sürekli kontrol altında tutmak isteyen başkan Satler ve hükümetinin uygulamalarını protesto eden V isimli bir adamın halka gerçekleri göstermek istemesini ve bu sırada tanıştığı Evey’le olan ilişkilerini anlatır. Yıllar önce toplama kampında işkence gören ve denek olarak kullanılan, çıkan bir patlamada da vücudu ve yüzü yanan V, Guy Fawkes’in idam edildiği 5 Kasım’ı halkın tekrar hatırlamasını ve o gün parlamento binasını havaya uçurmayı ister. Bu sırada bir gece Evey’in hayatını kurtarır ve daha sonra Evey’in çalıştığı televizyon kanalına yaptığı baskında tekrar karşılaşırlar. O günden sonra da yaşanan bütün olaylarda Evey ve V’nin yolları hep kesişmektedir. Film V’nin planlarını hayata geçirmesi ve bu sırada Evey’le aralarında doğan aşkı çarpıcı bir biçimde gözler önüne

68 69

Page 36: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

sermektedir. Filmin sonunda da V, başkan Satler ve adamlarından öcünü alır ve ölür. Ama geriye tek bir plan kalmıştır, o da parlamento binasını havaya uçurmaktır. Bunu gerçekleştirmek de Evey’e düşer ve film parlamento binasının önünde toplanan ve Fawkes maskeleri takan halkın gözleri önünde parlamento binasının havaya uçması sahnesiyle biter.

Filmin Künyesi

V for Vendetta

Filmin Türkiye Afişi

Yönetmen James McTeigue

Yapımcı Joel Silver Larry ve Andy WachowskiSenarist Larry ve Andy Wachowski

Oyuncular Natalie Portman Hugo Weaving Stephen Rea John Hurt Stephen Fry

Müzik Dario Marianelli

Görüntü yönetmeni Adrian Biddle Kurgu Martin WalshDağıtıcı Warner Bros

Cinsi Sinema filmiRenk RenkliYapım yılı 2005Süre 132 dakikaÜlke ABD - Almanya

Dil İngilizceBütçe 54,000,000 $ Vizyon Tarihi Ağustos 2006

Filmin Dizimsel Çözümlemesi

Propp’un ortaya attığı dizimsel ilişkiler açısından bu filmi ele aldığımızda kavram, sekans ve uzam’ın birbiriyle olan ilişkileri öne çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında; adalet, özgürlük, eşitlik, dürüstlük, öfke, salgın, savaş, barış, suç, korku, cesaret ve umut gibi kavramların filmde öne çıktığı görülmektedir. Bu kavramlar çeşitli imgeler kullanılarak anlatılmaya çalışılmıştır. Filmde en çok dikkat çeken imge ise V’nin film boyunca yüzünden çıkarmadığı ve filmin sonunda bütün halkın taktığı ‘maske’dir. Bunun dışında V’nin kurbanlarının üzerine bıraktığı Scarlet Carson cinsi kırmızı güldür. Sekanslara baktığımızda ise olayların belirli bir sırayla birbirini takip ettiğini görürüz. Filmin açılış sahnesinde Guy Fawkes’un idam sahnesinin öncesinde Evey’in söyledikleri bir zincirin halkaları gibidir.

7170

Page 37: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

“5 Kasım gecesini hatırla; barutu, ihaneti ve komployu… Hiçbir neden bilmiyorum ki gerektirsin, barut komplosunun unutulmasını.”Daha sonra V ve Evey’in karşılaşması, Evey’in V’nin baskın düzenlediği televizyon kanalında çalışması, polislerin onların peşine düşmesi, V’nin geçmişinin yansıtılması, Evey’in ailesi hakkındaki gerçeklerin anlaşılması, Evey’in kendini bulması ve korkusunu yenmesi için V’nin Evey’e yaptıkları, V’nin geçmişte yangından çıkış sahnesiyle Evey’in yağmura çıkış sahnelerinin arka arkaya gösterilmesi… Bütün bunlar sekanslar arasındaki ilişkileri göstermektedir.Son olarak uzama baktığımızda, uzamın çoğunlukla V’nin evi, televizyon binası, parlamento binası ve sokaklardan oluştuğunu görürüz.Yapısalcı bakış açısıyla yaklaştığımızda bu filmin yüzeyde V’nin başkan Satler ve adamlarından almak istediği öcü yansıttığını, derin yapıda ise eşitlik, adalet ve özgürlük gibi kavramların yer aldığını görürüz. Karakterler, zaman ve uzam açısından ise karakterlerin başında V ve Evey’in olduğunu, uzamın genel olarak İngiltere olduğunu, zamanın ise 2020 yılı olduğunu görürüz. Gösteren ve gösterilen ilişkisine bakarsak anlam gösterilen, anlatım gösterendir. Örneğin filmin başındaki idam sahnesinde kadının ve Guy Fawkes’un gözlerine yapılan yakım çekimle anlatılmak istenen üzüntü ve çaresizliktir. Burada gösteren gözler, gösterilen ise üzüntü ve çaresizliktir.

Filmdeki Anlatım Evreleri

1.Evre: Başlangıç Durumu: Kurulu düzenin bozulmasından önce kişilerin, zaman ve uzamın sergilendiği an.Film Guy Fawkes’ın idam edilme sahnesiyle başlar. Bu sahnede acı ve çaresizlik öne çıkar. Guy Fawkes eşitlik, adalet ve özgürlük için parlamento binasını havaya uçurmayı planlar ama bunu gerçekleştiremeden idam edilir. Bu, filmin açılış sekansıdır. Daha sonraki sekanslarda da eşitlik, adalet, özgürlük gibi kavramlar hep ön planda olacaktır.

2.Evre: Dönüştürücü Öğe: Birdenbire bir olay başlangıçtaki bir olayı sarsar ya da altüst eder.

Filmin ikinci sekansında V ve Evey karşılaşır. Daha sonrada V’nin Evey’in çalıştığı televizyon binası basması ve Evey’in V’ye yardım etmesiyle ikisi için polislerden kaçma süreci başlar.

V daha önce toplama kampında kendisine ve diğer insanlara yapılan işkencelerden sorumlu tuttuğu “Komutan Protero” yu öldürür. Evey, V’den hem korkmakta hem de ona güvenmektedir. Bu ikilemden kurtulmaya çalışan Evey, V ile yaptıkları bir plan esnasında kaçar ve bir arkadaşının evinde saklanır. Böylece bu evrede kişiler, zaman ve uzam sergilenir. Olaylar dizisinde düğümler ve çatışmalar bu sekansta filme yerleştirilir.

3.Evre: Eylemler Dizisi: Düzenin bozulmasıyla olaylar birbirini izler.Bu sekansta Evey arkadaşının da adalet, özgürlük ve eşitlik yanlısı olduğunu öğrenir. Yaptığı bir televizyon programı nedeniyle polisler tarafından götürülen arkadaşını görürken, çocukken annesinin benzer şekilde polisler tarafından götürülmesini hatırlar. Bu sırada evden kaçmaya çalışır ama yakalanır. Yakalandıktan sonra uzun süre işkence gören ama yine de V’nin yerini söylemeyen Evey tam öleceğini zannederken serbest bırakılır. Kendisine bu işkenceleri yapanın polisler değil de V olduğunu öğrenir. V bunu Evey’in korkularından kurtulması ve kendini bulması için yapmaktadır. Bundan sonra da Evey için yeni bir süreç, bir dönüm noktası başlayacaktır.

4.Evre: Dengeleyici-Düzenleyici Öğe: Olaylar dizisine son veren ve durumu dengeleyen olay gerçekleşir.Evey, korkularından kurtulduktan sonra V’nin yanından ayrılır ve yaşamına devam eder. Bu sırada V bütün halka Fawkes maskeleri gönderir. Bu maskelerin kullanımı nedeniyle bir kaos başlar. Bu aşamada V’nin istediği de budur. Evey ise bir süre sonra V’nin evine tekrar gelir ve V ile dans ederler.

5.Evre: Dengeleyici-Düzenleyici Öğe: Olaylar dizisine son veren ve durumu dengeleyen olay gerçekleşir.

Bu son evrede artık denge yeniden kurulur, olaylar çözülür ve hiçbir sorun kalmaz. Filmin bu son sahnesinde olaylar çözüme kavuşur. V, başkan Satler ve Creedy’den intikamını alır. Evey’e aşkını itiraf eder ve ölür. Evey de V’nin cesedini patlayıcıyla dolu trene yerleştirir ve parlamento binasını havaya uçurur. Bütün halk Fawkes maskeleriyle bu patlamayı izler.

72 73

Page 38: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Filmin Dizisel Çözümlemesi

Levi-Strauss’un oluşturduğu dizisel yaklaşım ikili karşıtlıkları temel alır. Bu yaklaşımla filmi ele aldığımızda filmde ikili karşıtlıklarla kodlanmış mesajlar olduğunu görürüz. Filme yerleştirilen bu merkezi karşıtlıklar filmdeki anlatı yapısı içerisinde geliştirilir. Filmdeki anlamı ortaya koyabilmek için anlatı yapısının kurulmasını sağlayan ikili karşıtlıklar ele alınmalıdır. Filmin dizisel yapısı üzerinde aşağıdaki ikili karşıtlıklar yer almaktadır:

V for Vendetta filminde ele alınan karşıtlıklar bunlardır. Temel karşıtlık ise haksızlık ve adalettir. Halka yapılan zulüm ve baskıların haksızlık olduğu, bu baskılardan kurtularak adaletin sağlanabileceği düşüncesi filmin başından sonuna kadar filme hakim olan konudur. Bir başka karşıtlık olan umut ve umutsuzluk ise halkın umutsuzluğu karşısında V’nin umut dolu olması şeklinde gösterilmektedir. V’nin yangın sahnesiyle, Evey’in yağmurdaki sahnesindeki benzerlik ise su ve ateş, yağmur ve yangın gibi karşıtlıklar aracılığıyla oluşturulmuştur. Filmde Satler ve adamları kötülüğü temsil ederken, V iyiliği, adaleti ve özgürlüğü temsil eder. Film bütün bu karşıtlıkların üzerine kurulmuştur.

adalet

hoşgörü

sevgi

su

yağmur

hatırlamak

barış

iyilik

merhamet

haksızlık

acımasızlık

nefret

ateş

yangın

unutmak

savaş

kötülük

zulüm

Greimas’ın eyleyensel şemasına göre de özne V, yardımcısı ise Evey’dir. Evey, V’nin planlarını gerçekleştirebilmesi için ona yardım eder. Başkan Satler ve adamları ise ona engel olmaya çalışırlar. Buradaki baskı ve şiddet nesnedir. Baskı ve şiddet kullanılarak halk sindirilmeye çalışılır. Bu nedenle halk da alıcı konumundadır. Halkı baskı ve şiddetle sindirmeye çalışan Satlar da göndericidir.

Sonsöz

Yapısalcılık ve anlatı kuramı çerçevesinde “V for Vendetta” filmi dizisel ve dizimsel ilişkiler açısından ele alınmıştır. Bu kuramların içerdiği kuralların filmde kendini nasıl gösterdiği anlatılmış ve yüzey yapı-derin yapı ilişkisine değinilmiştir.

V for Vendetta Filminin İdeolojisi

• Adalet ve özgürlük: Mutlu ve huzurlu bir yaşamın ancak eşitlik, adalet ve özgürlükle mümkün olabileceğini yansıtır.

• Baskı ve şiddet: Halkın baskı ve şiddetle sindirilmesi, diktatör bir rejimi yansıtır.

Greimas’ın Eyleyensel Şeması Aracılığıyla Filme Genel Bir Bakış

İletişim EkseniGönderici Nesne Alıcı(Başkan Satler) (Baskı ve şiddet) (Halk)

İsteyim ekseni

Yardımcı

Özne Engelleyici

(Evey)

V)

(Başkan Satler ve adamları)

Güç Ekseni

(

7574

Page 39: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Bunların yanında Greimas’ın eyleyensel şeması da kullanılarak film bu şema üzerinde gösterilmiştir. Ayrıca yazın eleştirisi ve sinema arasındaki ilişki ele alınmış ve sinemanın yazın eleştirisinde nasıl şekillendiği anlatılmıştır. Sinemada kullanılan kavramların dilbilimde kullanılan kavramlarla olan benzerliğine de değinilmiştir.

KaynaklarCORRIGAN, T. (2008). Çev: Ahmet Gürata, “Film Eleştirisi El Kitabı”, Dipnot yay., Ankara.EISENSTEIN, S. M. (1985). Çev: Nijat Özön, “Film Biçimi”, Payel yay., İstanbul.BAZİN, A. (2000). Çev: İbrahim Şener, “Sinema Nedir?”, İzdüşüm yay., İstanbul.ADANIR, O. (2003). “Sinemada Anlam ve Anlatım”, Alfa yay., İstanbul.AKVER, K. (2011). “Berna Moran ve Edebiyat Sosyolojisi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 26, Konya.ADANIR, O. (2006). “İşitsel ve Görsel Anlam Üretimi”, Kitap yay., İstanbul.PARSA, S. (200). “Film Çözümlemeleri”, Multilingual yay., İstanbul.ERDEN, A. (1993). “Çözümleyici Yazın Eleştirisi Işığında Bir Yaşar Kemal Hikayesi: Süpürge”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, Ankara.

Editör: Bildiğiniz gibi işaret diline ilişkin toplumsal bir merak ve farkındalık artmasına karşın hâlâ tüm işaret dillerinin aynı olduğu veya Türkçe ile Türk İşaret Dilinin aynı yapısal özelliklere sahip olduğu yanılgısı çok yaygın durumda. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bahtiyar Makaroğlu: Toplumdaki işaret dilinin, konuşma dilinden türediğine ve tüm dilsel toplulukların tek bir işaret dili kullandıklarına ilişkin görüş büyük bir yanılgıdan ibarettir. Ne işaret dilleri konuşma dillerinden türemiştir ne de tüm dünyada geçerli olan tek bir işaret dili bulunmaktadır. Örneğin, Türk İşaret Dili kullanan bir işitme engellinin Amerika’ya gittiğinde Amerikan İşaret Dili’ni kullanan bir kişiyle anlaşması mümkün değildir. Her bir işaret dili, kendine özgüdür ve içinde özerk dilbilgisel, anlamsal yapılar barındırmaktadır. Öte yandan, işaret dilinin uluslararası pantomim, belirsiz jestler ya da konuşma dilinin elle oluşturulan biçimleri olduğu görüşü de birçok bilimsel araştırmayla çürütülmüştür. Bununla birlikte, beyin görüntüleme teknikleriyle yapılan çalışmalar, işaret ve konuşma dilinin beyinde temel olarak aynı yapılanışa sahip olduklarını göstermektedir. Yani, dilbilimde doğuştan getirildiği ileri sürülen ‘bir dili edinme ve kullanma yetisi’ konuşma dilinin yanı sıra işaret dili için de geçerlidir. Ancak, işaret ve konuşma dillerinin, kullandıkları farklı

KONUŞAN ELLER: TÜRK İŞARET DİLİ

76 77

Page 40: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

iletişim kanallarına bağlı olarak dillerin işleyişlerinde farklı beyin bölgelerinin katkısı da söz konusu olmaktadır.İkinci soruya gelince ise Türk İşaret Dili ve Türkçe coğrafi açıdan aynı bölgede yer almasına karşın bu iki dil tamamen özerk olmanın yanı sıra farklı dilbilgisel yapılara sahiptir. Tabi ki bu iki dil arasında yapısal bir benzerlikler olmakta ve bu durum Türkçe-İngilizcenin bazı özelliklerinin aynı olması ile benzerdir.

Editör: Nedensizlik ilkesi açısından bakıldığında işaret dillerinin sözlükçesi nasıl bir görünüm sergilemekte? Diğer bir deyişle Gösterimsellik (iconicity) olgusu, konuşma dilleri ile benzer bir sıklığa mı sahip olmakta?

Bahtiyar Makaroğlu: Konuşma dillerinde, doğaya ait seslerin (miyav, hav) taklidi gibi gösterimsel sözcükler bulunmasına karşın, gösterimselliğin ses temelli olan tek boyutta aktarılması nedeniyle bu tür sözcükler, zihinsel sözlükçede çok az oranda görülmektedir. Buna karşın, işaret dillerinin görsel temelli ve üç boyutlu iletişim kanalına sahip olması, gösterimsel işaretlerin konuşma dillerine göre zihinsel sözlükçede daha fazla oranda görülmesini sağlamıştır. Fakat buna rağmen bu işaretler işaret dili sözvarlığının çok sınırlı bir bölümünü oluşturmaktadır. Gösterimsel işaretler, gönderimde bulunduğu kavramın şeklini, özelliğini ya da hareketini temsil etmektedir. Örneğin, Türk İşaret Dilinde “MUZ” işaretinin üretiminde, sol elin parmak uçlarını yukarı bakacak şekilde birleştirilip el muza benzetilmekte ve sağ el ile muz kabuğunun soyulmasına benzer hareket yapılmaktadır. Gösterimselliğin zihinsel modellerdeki görünümüne bakıldığında, iki varlık arasında karşılaştırma (benzerlik açısından) yapılırken, yapı koruyucu uyumlar oluşturulmaktadır. Böylece, varlığın yapısı algılanıp bu yapı başka bir varlığa aktarılmaktadır. Gösterimsel işaretler, gerçek dünyada bulunan nesneleri, eylemleri temsil etmelerine karşın oluşum yapılarının dillere göre farklılaştığı görülmektedir. Somutlaştırmak gerekirse, Amerikan İşaret Dilinde, Danimarka İşaret Dilinde ve Çin İşaret Dilinde bulunan “ağaç” işareti, gösterimsel olmasına karşın farklı yapılarda oluşmaktadır. Tıpkı konuşma dilinde gösterimsel sözcüklerin dilden

dile farklılaşması gibi (İngilizce “bark”, Türkçe “havlamak”). Editör: Türk İşaret Diline ilişkin çalışmaların son 10-15 yılda bir ivme kazandığı bilinmekte. Peki, Türk İşaret Dilinin geçmişi nereye kadar uzanmaktadır?

Bahtiyar Makaroğlu: Dünyadaki tüm işaret dillerin tarihine bakıldığında en eski yazılı kaynaklar Osmanlı döneminde yer almakta. Türk İşaret Dili ve işitme engelli bireylerin eğitimi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1500’lü yıllara kadar gitmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan işaret dili ile modern Türk İşaret Dili arasındaki bağlantı, Türk İşaret Dilini dünyadaki en eski işaret dili olmaya aday haline getirdiğini çok açık bir şekilde söyleyebiliriz.

Editör: Dilbilim Bölümümüz başkanı Prof.Dr. İclâl Ergenç’in Türkiye yürütücülüğünü yaptığı ve Avrupa Birliği tarafından desteklenen büyük bir işaret dili projesinde yer aldığınızı biliyoruz. Bunun hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bahtiyar Makaroğlu: Konuşma dilinde ikidillilik ve çokdillilik konularının birer alt-araştırma alanı olarak uzun bir süredir oluşturulmuş bulunduğu ve bu konularda kapsamlı çalışmalar yapıldığı bilinmekte, fakat dilbilimin başka alt alanlarında olduğu gibi ikidillilik ve çokdillilik alanlarında da işaret dili araştırmalarının çok yavaş bir ilerleme kaydettiği görülmektedir. Türk İşaret Dili (TİD) üzerine de bu kapsamda daha önce yapılmış bir araştırma bulunmamaktaydı. Bu doğrultuda geliştirilmiş olan ‘İşaret Dili Kullanıcılarında Çokdilli Görünümler’ adlı, sürmekte olan çok-uluslu bir proje, çapraz-işaretleme (cross-signing / çapraz işaret dili üretimi), işaret-değiştirimi (sign-switching /işaret dilleri arasında kod değiştirimi) ve işaret-konuşma (sign-speaking / işaret ve konuşma dilinin eşzamanlı üretimi) adlarını taşıyan üç alt-projeyi içermekte. Biz projenin Türkiye ayağında işaret-değiştirimi ve işaret-konuşma alt projelerini uygulamaktayız.İşaret-değiştirimi alt projesinde, anadili TİD olan ve başka bir işaret dilini, bu alt-proje kapsamında Alman İşaret Dilini edinen ikidilli bireylerin, kendi

78 79

Page 41: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

anadillerinde konuşurken, bildikleri diğer dillerin etkisinde kalıp bu dillerin dilbilgisi yapılarını kendi anadillerine aktarıp aktarmadığı araştırılmaktadır. Alanyazında bu kapsamda daha önce yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır. Bu nedenle, proje kapsamında ulaşılacak tüm veriler ilk olma özelliğini taşıyacaktır. İşaret-konuşma alt projesi ise ilk alt projeden biraz farklı örneklem grubu içermekte. İşaret dillerinin iletişim kanalı el ve yüz hareketlerini içermekte, dolayısıyla, tüm işaret dilleri bu hareketlerin belirli bir dilbilgisel sistem içerisinde üretilmesi sonucunda oluşmakta. Konuşma dillerinin iletişim kanalı ise ses telleri ve konuşma organlarını içermekte. Böylece farklı iletişim kanallarına sahip olmaları nedeniyle konuşma dili ile işaret dili eşzamanlı olarak üretilebilmekte. Dolayısıyla bu, işaret dili üretiminin konuşma dilinin üretimini tamamen sonlandırmadığını ya da engellemediğini göstermektedir. Annesi ve babası işitme engelli olup kendisin de ise işitme kaybı olmayan kişiler, konuşma ve işaret dilini bilmekte ve bu iki dili eş zamanlı olarak üretebilmektedir. Bu kişilerin hem işaret hem de konuşma dilinde bulunan tek bir sözlüksel kavramı iki farklı dilde de ürettikleri öne sürülmesine karşın, dilbilgisel açıdan iki farklı dilin eşzamanlı üretiminin nasıl gerçekleştiği bilinmemekte. Farklı dilbilgisel özelliklere sahip olan iki dilin eşzamanlı üretiminde, her iki dilin de özgün dilbilgisel yapılarının ayrı ayrı kodlanıp kodlanmayacağı ya da bu dillerden birinin diğer dilin dilbilgisi yapısına uyum sağlayıp sağlamayacağı bu alt projenin amacını oluşturmakta. Editör: Bu çok güzel proje için sizi tebrik ederim. Türk İşaret Dili eğitimi ile ilişkin başka bir projeniz yakın zamanda sonuçlandı. Bu projenin çıkış noktası hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bahtiyar Makaroğlu: Teşekkür ederim öncellikle. 3 Eylül 2013 tarihinde YÖK’te farklı kurumlardan temsilcilerin katıldığı toplantı sonucunda, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Engelli Öğrenci Komisyonu'nun da önerisiyle tüm yükseköğretim programlarına Türk İşaret Dili seçmeli ders olarak eklendi. İşitme engelliler öğretmenliği programlarında, 2014-2015 eğitim öğretim yılından itibaren ise zorunlu ders olarak okutulmaya başlanmıştır. Kabul edildiği tarihte herhangi bir eğitim materyaline sahip olmayan Türk İşaret Dili dersine ilişkin yapılacak çalışmaları hızlandırmak ve gerekli eğitim programlarını hazırlamak bizim için büyük önem taşımaktaydı. Bu nedenle proje ekibimiz olarak böyle bir çalışmanın Türk İşaret Dili eğitimine büyük katkısını olduğunu düşünerek

Bu bölümde Johnston ve Schembri dilin ne olduğunu ve dilbilimin ne olduğu anlatmakta, basit ve anlaşılır bir şekilde bu alanda bilgisi olmayan kişilerin de rahatlıkla anlayabilmesini sağlamaktadır. İşaret dilinin tarihine de kısaca değinilmiştir. İşaret dili hakkındaki doğru bilinen yanlışlar ve söylentiler de ilgi çeken bir konu olarak bu bölümde yer almaktadır. İşaret dili ve jestler arasında bir bağ kurup arasındaki farkları, araştırmalarımıza başladık. İşleyişi ve içerdiği dilbilgisel görünümleri, Türkçe konuşma dilinden farklı olduğu çeşitli bilimsel araştırmalarla ortaya konmuş olan Türk İşaret Dili’nin, bu dili anadili olarak edinmemiş bireylere “yabancı dil” olarak öğretilmesi gerektiği açıktır. Bu nedenle çağdaş bir TİD eğitim müfredatı ve eğitim materyali hazırlamak için Avrupa Konseyi Yabancı Diller Ortak Başvuru Metninin önerileri ve yöntemlerini takip etmek kaçınılmazdır.

Editör: Hazırlanan eğitim materyali hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Bahtiyar Makaroğlu: Konuşma dili temel alınarak hazırlanmış olan Avrupa Konseyi Ortak Başvuru Metni’ndeki beceri düzlemleri, işaret diline özgü görünümleri barındırmamakta. Bu eksikliği gidermek için bu eğitim seti, işaret diline özgü yapıları betimlenmekte ve bu yapıların öğretimini de içermektedir. Bu doğrultuda hazırlanan kitap, aynı zamanda geniş kapsamlı araştırmalara dayanan bir uyarlamadır. Kitapta, Karekod (QR kod) uygulaması ve videolar yardımıyla öğrencinin ders içinde ve dışında farklı türden alıştırmalar yaparak Türk İşaret Dilinde kavrama ve üretim becerilerini geliştirmesi hedeflenmekte. Kitabın hazırlanma sürecinde Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü öğretim üyelerinin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışından birçok akademisyen danışmanlık yapmıştır. Eğitim seti hakkında daha detaylı bilgi almak isteyenler, https://tidegitim.com adresimizi ziyaret edebilirler.Türk İşaret Dili, “Sağır Toplum” için önemli bir iletişim kaynağıdır. Kişi, işitme engelli olmasa bile iş, aile ve sosyal yaşantısında kendini sağır toplum içinde bulabilir. Sağır toplumu tanımak ve onlarla iletişime geçebilmek için işiten bireylerin yabancı dil olarak Türk İşaret Dilini öğrenmesi, toplumsal bir gereksinimdir. Yabancı dil olarak Türk İşaret Dili eğitimi alan, alacak ya da almak isteyen bireylerin

80 81

Page 42: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

profiline baktığımızda çok geniş bir yelpaze ile karşılaşabiliriz: sağır çocuk sahibi bir ebeveyn, sağır öğrencisi bulunan öğretmen, sağır hastası olan bir doktor… Ankara Üniversitesi olarak bu eğitim setinin, İşiten Toplumla Sağır Toplum arasında bir iletişim köprüsü oluşturacağına inanmaktayız.

Editör: Hem işaret dillerine yönelik yanılgılara hem de Türk İşaret Diline ilişkin güncel çalışmalara ilişkin verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

Bahtiyar Makaroğlu: Ben de bu sayınızda bu konuya yer vererek işaret dillerine ilişkin biraz daha farkındalık arttırdığınız çok teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim.

Dil, insanoğlu için kaçınılmaz bir iletişim aracıdır.Dünya üzerinde yüzlerce ülke ve eski çağlardan bu yana binlerce kültürün gelmiş geçmiş olduğu varsayılırsabirçoğu aktif olarak kullanıcısı varken, birçoğunun

ne yazık ki unutulmaya yüz tuttuğunu ve yok olan medeniyetlerle birlikte tarihe gömülüp ölü dil sınıfına girdiği söylenmektedir.Aynı zamanda dili, yaşayan bir varlık olarak göz önünde bulundurarak tarih ve kültürler boyunca ihtiyaç doğrultusunda ortaya çıkıp zamanla geliştiği, yok olabildiği de gözlenmektedir.

Müzik, insan kulağının yaşadığı müddetçe duyabileceği en güzel tınıya sahip bir olgudur. Tanımlamak gerekirse, sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış halidir. Dilde olduğu gibi müziğin de çağlar öncesine ait bulgular taşıdığı

keşfedilmiştir. Müzik, başlı başına kendi içinde tonalite ile var olan bir kavramdır ve bu özelliği dil ile olan bağlantısını olumlu yönde etkiler.Dil ile müziğin birçok ortak yönü vardır. Her ikisinin de

yapıtaşının ses olduğu, belirli ritmik ve tonal yapı içerdiği, toplumların kültür ve yaşayışlarından etkilendikleri ve ikisinin de doğaçlamaya yatkın oldukları gözlenmiştir. .İlk çağlardan beri dilin keşfedilmesinin ilk evrelerinde insanların birçok yöntemle anlaşmaya çalıştığını söyleyen birtakım seslere ve tonalitelere

MÜZİĞİN DİL ÜZERİNDEKİ TONAL ETKİSİ

Nur Berrak Sayal Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dilbilimi Bölümü Dördüncü Sınıf Öğrencisi

82 83

Page 43: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

dayalı teoriler de insanoğlunun dilsel yolla eksik olsa bile işitsel anlamda müzikle bilinçli olmadan da içli dışlı olduğunu göstermektedir. ‘İnsanın konuşma aygıtının hem müzikal hem de konuşma seslerini üretebilen çift işlevli bir nitelikte olması akla dil ve müziğin aynı kökenden gelmiş olabileceğini getirmektedir. İki alanın da ana unsuru sestir. Müzik, sesin frekans özelliğini ön planda tutarak, belirli sayıda ve sabit frekanslarda sesler kullanır.’(Önal. Özay, Dil Dergisi Sayı: 155,2012). Yapılan birçok araştırma dâhilinde de müziğin öğrenmeye ve dil edinimine büyük ölçüde katkı sağladığı, çocuklarda dahi zekâ gelişiminde önemli rol oynadığı gözlenmiştir. Aynı zamanda müzik eğitimi almış olan ya da müzik aleti çalan bir bireyin dil edinirken daha az zorluk çektiği ve tonal açıdan daha rahat telaffuz ettikleri gözlenmiştir. Her insan konuşurken, bir tonaliteye yani bir ses rengine sahiptir; kendine ait bir konuşma stili ve öğrenme süreci vardır. Aynı zamanda her enstrümanın sahip olduğu dizilime göre bir ses rengi vardır.Dilin ve müziğin insan tarafından bulunup zamanla geliştirildiği düşünülürse, müziğin dil konuşucusuna sağladığı katkılar da doğru orantıda kendini göstermektedir. “Dil ve müzik, tarihsel olarak ne zaman ortaya çıktıkları belli olmayan insani yetilerdir. Bazı araştırmacıların da ileri sürdüğü gibi, müzik aslında varlık nedeni tam olarak bilinemeyen bir yetidir” (Jackendoff,1993;170, Peretz,2006). Leipzig Max Planck Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmada da dil ve müziği ortak özelliklerini inceleyerek yerel bir koroda müzik eğitimi almış çocuklar, müzik eğitimi olmayan akranlarıyla karşılaştırıldıklarında sonuç gözle görülür şekilde ortadaydı. Müzik eğitimi almış olan çocukların müzikteki ve dildeki söz dizim hatalarını daha iyi ayırt ettikleri ve daha rahat telaffuz ettikleri kanıtlanmıştı.

Bu tür araştırmalardan yola çıkarak, sonuçlarını somut olarak elde edebilmek adına bir deney yürütülmüştür. Bu deneyin amacı müziğin dil üzerindeki tonal etkisini tanımlamak ve insan üzerindeki olumlu yönlerini kanıtlamaktır. Yapılan deneyde farklı yaş

gruplarından 11 katılımcı ile çalışılmıştır. Öncelikle katılımcıların bildikleri dillerin verisi toplanmış olup, müzik eğitimi alıp almadıkları öğrenilmiştir. Verilere göre 5 katılımcı daha önce müzik eğitimi almış ya da en az bir müzik

aleti çalarken 6 katılımcının müzik eğitimi almamış olduğu saptanmıştır. Bilinen diller, ana dil haricinde başta ortak dil olarak İngilizce, diğer diller de Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Japonca, Azerice ve Rusça çıkmıştır. Kelime tanıma, tonaliteye olan duyarlılık ve ritim duygusunu ölçmek adına deneklere bilinçli olarak bilmedikleri bir dilde şarkı dinletilerek tepkileri ölçülmüştür. Dinletilenşarkı Arapça olup duygusal temaya sahiptir. Deneklerden şarkıyı dinlerken, benzetebildikleri kelimeleri, ritmik yapıyı ve kulakta tonal açıdan kalıcılığı hakkında yorumlar yapılması istenmiştir. Yapılan deney sonucunda, deneklerin şarkıya olan ilgisi verdikleri tepkiler ve tahminleri ölçülmüştür. Bu sürecin sonucunda deneklerden müzik eğitimi almış yahut müzisyen olanların 8-17 kelime arası kelimeyi telaffuz açısından benzer şekilde tahmin ettikleri, müzik eğitimi almamış olanların 2-7 arası kelime tahmin ettikleri ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda gözlem sürecinde müzikle ilgilenmeyen katılımcıların şarkıya fazlaca tepki vermediği fakat şarkıyı genel anlamda akılda kalıcı buldukları; müzisyen/müzik eğitimi almış katılımcıların ayaklarıyla ritim tuttukları, nakaratı bilmedikleri halde mırıldanmaya başladıkları ve şarkıcının ses tonundan şarkının duygusal bir tema içerdiğini düşündükleri tespit edilmiştir. Sonuçlar öngörüldüğü şekilde ortaya çıkmıştır ve müziğin dille olan etkileşimine pozitif bakış açısı sağlamıştır. Sonuç olarak müziğin de dilin de insan üretimi olup, bireyin kendini düşünce yoluyla ifade etmesini hem dilsel hem müziksel olarak mümkün kıldığı kanıtlanmıştır. Her iki olgu da kendi içinde işitsel ve sözdizimsel olarak düzen içerdiğinden ötürü birbirlerine olan katkıları her açıdan önemli rol oynamaktadır. Yapılan bu deney ve diğer benzer çalışmalar da bu etkiyi destekler niteliktedir.Her ne kadar diğer çalışmalarla paralel sonuçlar elde edilmiş olsa da, katılımcı sayısının az olması çalışmanın sınırlılıklarından biridir. Yapılan deneyin tek dille ve bir şarkıyla kısıtlanmış olması da ayrı bir etken rolü oynamaktadır.İleride bu konuya ilişkin yapılacak olan çalışmalarda bahsi geçen noktaların göz önünde bulundurulması önerilmektedir.

KaynaklarÖZAY, Ö. (2012). Ses, Dil ve Müzik. Dil Dergisi (155). Ocak, Şubat, Mart.BİNGGÖL, Fatih. (2006). Ulusal Müzik Eğitimi Sempozyumunda Sunulan Bildiri. 26-28 Nisan, Pamukkale Üniversitesi.JACKENDOFF, R ve LERDHAL, F. (2006) The capacity for music: What is it, and what’s special about it?. Cognition (100): 33-72. Elsevier.

84 85

Page 44: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

HER DİLBİLİMCİYE SORULAN 10 ÖLÜMCÜL SORU

Ebrar Sönmez Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü Dördüncü Sınıf Öğrencisi

Henüz öğrenciyken başlayıp meslek hayatınız boyunca da peşinizi bırakmayan sorular silsilesidir. Eğer siz de dilbilimci adayı ya da dilbilimcinin ta kendisiyseniz, ekteki alternatif cevapları yeri geldikçe kullanabilirsiniz, lütfen çekinmeyin.

Başta aile fertleri olmak üzere herkesin aklını kurcalayan o efsanevi soru:

1- Bitirince ne olacaksın?- Dilbilimci. Tahmin etmek neden bu kadar zor?

Bu bilginin, soruyu sorana ne yarar sağlayacağını asla bilemeyeceksiniz:2- Hangi dilin bilimi bu?- Hepsinden azar azar işte. Maksat bilim olsun.

Sakin olun ve yavaşça ona istediğini verin:3- Siz şimdi kaç dil biliyorsunuz?- Üüff, deli misin? Hepsini tabi ki. Omoshiroi kodomomasu, das ist so lustig, hablo todos los idiomas. Did you understand?

Vazgeçin, anlatamayacaksınız:4- Öğretmenlik yapabilecek misiniz?- Anlatsana biraz neden öğretmenlik? Biz bitirince direkt doktor oluyoruz. Dil doktoru. (Öyle soruya böyle cevap.)

Bunu soran da “Hadi İngilizce bir şeyler söyle! Aa bak turist!” diyenkişinin kuzeni olmalı: 5- Duyduğunda bunun hangi dil olduğunu anlıyor musun?- Kamoon! Ofkors I can. İngiliççe.

Her şeyi devletten bekleyengiller:6- Şu kelimenin anlamı ne? - Bak yavrucum biz buna halk arasında sözlük diyoruz. Sor bakalım o ne diye-cek? Haydi tanışın. Ben yokken de oynarsınız.

Yalnızca günü kurtarmak isteyenler:7- Bu nasıl telaffuz ediliyordu canım ya?- (Sözgelimi “audacious” sorulmuş olsun) “Oğdeyşıs” diyeceksin. Böyle ne tam ‘a’ ne de ‘o’ gibi, dilinin üzerinde kuş lokumu var gibi. Söyle bakayım.

Çünkü dilbilimci dediğin biraz da ailemizin çevirmeni:8- Yavrum gel bak bakalım ne diyor, Yunan Meclisi kemer sıkma politikasına ne demiş? (BBC PRIME’a kilitlenmiş gözlerle)-Eeöö şey, evet dedi. Yes. Sıkacaklarmış kemeri.

Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır:9- Peki Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil mi?-Fonetik böyle ayaküstü konuşulacak bir mesele değil. Bir ara bana gel, uzun uzun anlatacağım ben sana.

Tasnif ve derecelendirmeye doyamayanlar: 10- Söyle hadi en zor dil hangisi?-En zor 1.dil Japonca, 2.dil İsp.. Bu şekilde giden bir liste olduğuna mı in-anıyorsun sahi? Üzgünüm ama yok be Arif. Senin anadiline göre şekillenen bir durum bu. Keşke dil öğrenmenin bir hapı olsa değil mi? Hepimiz nasıl da rahat ederdik…

86 87

Page 45: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

ISLIK DİLİYasemin GüçlütürkAnkara Üniversitesi Dilbilim BölümüÜçüncü Sınıf Öğrencisi

Islık; diş, dudak, yanaklar ve bazen de parmak yardımıyla oluşan sese denilmektedir. Islık ile kurulan iletişim ıslak dili veya bazen de kuşdili olarak adlandırılmaktadır. Dünyada ıslık dilinin kullanıldığı yerler Güney Meksika’da HuautlaJimenez Bölgesi, İspanya Kanarya Adalarından La Gomera, Fransız Pireneeler’inde Aas Köyü, Yunanistan’da Euboa Bölgesi, Amazonlar, Tayland ve Türkiye olarak belirlenmiştir. Meyer2007’deki çalışmasında, sözlü dilin işleyişindeki görünümleri genelde ıslık diline de yansıdığını söylemektedir. Buna ek olarak Meyer 2008a’daki çalışmasında Türkçe ıslık dilinde kullanılan ünlü sayısının diğer ıslık dillerine oranla daha fazla olduğunu ve bu dilin en iyi korunmuş dizge olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de ıslık dili üzerine ilk araştırmalardan birini yapan Prof. Dr. Doğan Aksan, 1968’deki çalışmasında, ıslık dilinin ortaya çıkışı, işleyişi ve algılanış özelliklerinden, dünya üzerinde benzer coğrafi özellikler gösteren bölgelerde kullanımı keşfedilmiş olan 60’a yakın ıslık dili çeşidinden bahsetmiştir. Türkiye’de ıslık dilinin yoğunlukla görüldüğü Trabzon ve Giresun illerinde kullanılan ıslık dilleri arasında tıpkı sözlü dillerdeki gibi ağız farklılıklarının bulunduğunu da belirtmiştir. Türkiye’de birçok ilde ve köyde ıslık dili kullanılmaktadır. Giresun ilindeGörele’nin Çanakçı bucağına bağlı Karabörk, Deregözü, Karalıbel, Yukarısığırlık,

Aşağısığırlık, Karakeş, Önerli, Akköy köylerinde ıslık dili yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca ıslık dili; Bayezıt, Çatakkırı, Esenli, Beşirli, Hamzalı (eski adı Sadeköy), Bakımlı, Kuzcaköy, Taşdikmen, Yeşilköy, Kızılcainek, köylerinde, Giresun'un Eynesil ilçesinin Ören, Uğuz köylerinde, Tirebolu ilçesinin özellikle Günyüzü (eski adı Törnük), Sarıyar, Karademir, İsrail, Eynece, Çatalağaç (eski adı Şadı), Çatak, Güdül, Furun, Düzçukur, Boncukçukur, Yukarıboynuyoğun, (eski adı Boynuyolu), Aşağıboynuyoğun, Sekü, Oryaca, Süttaşı, (eski adı Dandı) köylerinde, Trabzon ilinin Vakfıkebir ilçesinde Dorukkiriş, Geyikli, Pelitçik, Doğancı, Kabasakal, Deregözü, Tarlacık, Şahinli, Doğancık öylerinde köylerinde kullanılmaktadır. (43 Doğan Aksan, Dilbilim ve Türkçe Yazıları, Multılıngual Yay., İstanbul 2004, s. 80-81-82. 44 Aksan, Dilbilim ve Türkçe Yazıları, s. 83. 22) Samsun, Ballı, Mahmutlu köylerinde kısmen kullanılan ıslık dili, Akçaabat ilçesinin Eskiköy, Üzümlü, Yalıköy, Sarıca köylerinde araştırmalardan anlaşıldığı kadarıyla yüzde elli kullanılmaktadır. Ayrıca Gümüşhane ilinin Kürtün bucağına bağlı Uluköy'de de konuşulduğu duyulmuştur.

Türkiye’de ıslık dili 2002 yılında Giresun’da bulunan Kuşköy köyü ile tüm yurtta bilinir hale gelmiştir. İki dağın arasındaki köylerin birbirleri ile iletişime geçmek ve haberleşmek için kullandıkları ıslık dili, sadece köy halkının günlük iletişimiyle sınırlı değildir. Her yıl haziran ayında geleneksel kuşdili şenlikleri düzenlenir. Bu şenliklerde ıslık dili konuşanlar arasında yarışmalar düzenlenmektedir. Yapılan araştırmalara göre duyulan ıslığın kadına mı, erkeğe mi ait olduğu çoğunlukla anlaşılmaktadır. Yaş açısından, ıslık çalan kişinin yaşı anlaşılmamaktadır. Çocuk ıslığı ile kadın ıslığı birbirine benzediği için birbirinden pek ayırt edilememektedir. Ancak devamlı görüşen kişilerin,

88 89

Page 46: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

örneğin aile fertlerive yakınların ıslıkları tanınabilmektedir. Islık dili ile konuşmak genel olarak çocuklukta öğrenilmekte, ilkokul çağındaki çocuklar bu dili rahatça konuşabilmektedir. Kadın erkek olarak baktığımızda, kadınlar da erkekler kadar bu dili öğrenip, konuşabilmekte ve anlayabilmektedirler. Karabörk köyünden Hüseyin Köse, 7¬ 8 yaşlarından başlayarak bu dili konuştuğunu söylemiştir. Islık dilinin ne zaman ortaya çıktığına dair bir bilgi günümüze ulaşmamıştır fakat çıkma sebebinin coğrafik zorluklardan dolayı olduğu bilinmektedir. Karadenize bakıldığında engebeli dağlı bölgelerde evlerin birbirine uzak olması iletişim kopukluğuna

sebep olmuştur. Islık diliyle ise bir tepeden bir tepeye, ya da bir köyden bir köye rahatlıkla iletişim kurulabilmektedir. Fakat son yıllardaki internet ve cep telefonu kullanımı, artık genç nesillerin bu dili daha az kullanmasına yol açmaktadır. Daha öncesinde genci yaşlısı bu dili kullanırken rahat iletişim kurmakta, şimdi gençler tarafından cep telefonları ve akıılı telefonlar daha çok tercih edilmektedir.Islık dilinde, anadilinin sözcükleri, heceleri tek tek ıslığa çevrilerek söylenmekte ve aralarına kısa aralıklar bırakılarak tümceler kurulmaktadır. Bu da bize yukarıda Meyer’in çalışmasının sonuçlarının neden böyle olduğunu anlamamızı sağlar. Islık dilinin konuşma dilinden etkilendiğini görüyoruz ve her dil için bu

durum mevcutsa o zaman ıslık dillerin benzerlik ve farklılıkların konuşma dilindeki benzerlik ve farklılıklara çok yakın olduğunu gözlemleyebiliriz.Islık dilinin temelini, dilin ağız içinde özel bir şekle getirilmesi, ses organlarının mümkün olduğu ölçüde, çeşitli fonemlerin boğumlanmasındaki duruma

gelmesi suretiyle çalınan tiz bir ıslık oluşturmaktadır. Islık dili, ses organlarının çeşitli durumlarından meydana gelen farklı seslerden birleşen heceler üzerine kurulmuştur. Anadilin kelimeleri, heceleri, tek tek ıslık ile söylenmekte,

İlkokul müdürü Hamdi Dede’nin anlatımıyla:

“Bazen çocuklar hep birlikte ıslığa başlar durmadan ve hepsi beraber konuştuğu için de çok fazla gürültü çıkıyor hiçbir şey anlaşılmıyor. Bunu önlemek için onları uyarmak zorunda kaldım hep, bir ara yasaklamayı da düşünmedim değil.”

bunların aralarına kısa aralıklar bırakılarak cümleler oluşturulmaktadır. Buradaki önemli nokta, yukarıda belirtilen, ses meydana getiren organların, fonemlerin ortaya çıkarılmaları sırasındaki şekli almakta olmaları, özel bir duruma getirilen dilin de bu şekline rağmen, boğumlanmada üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmasıdır. Bu özelliğiyle ıslık dilinin, dar anlamdaki dilin (la langue) ancak ses niteliği bakımından farklı bir türü olduğunu kabul edebiliriz. (Osman Toklu, Dilbilime Giriş, Akçağ Yay., Ankara2003, s. 139. Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, s. 73. 21) Kısacası, kelimeler, sesbirimlerin tek tek boğumlanması sonucunda meydana gelmekte, fakat bunlar ses şeklinde değil, ıslık şeklinde çıkarılmaktadır. Islık çalmanın iki türü vardır birisi, parmakların yardımı olmaksızın dile özel bir şekil verilerek ıslık çalınması, ikincisi ise parmakların yardımıyla dilin bu özel şekle getirilmesiyle ıslık çalınmasıdır.İkinci tür ıslık çalma şeklinde, parmakların da aynı zamanda kullanılması daha uzayan bir ses aygıtı elde edilmesini sağlamaktadır.Prof. Dr. Özcan Başkan 1996’de Türkiye de kullanılan ıslık dilinin ilk defa betimlemiştir. Başkan bu betimlemesinde Türkçe ıslık dilinde /i/, /ö/, /ü/ ünlüleri ve /f/, /ç/, /k/ ünsüzleri kullanıldığı belirtilmektedir. Türkçenin ses dizgesindeki seslerin hepsi ıslık dilinde bu 6 ses ile karşılanmaktadır. Ünsüzlerin tamamının sesletilmemesinin sebebi Başkan’ın araştırmalarına göre ıslık çalarken ses tellerin titreşim yaşanmamasından dolayıdır. /f/, /v/, /h/, /p/, /b/, /m/ sesleri yerine /f/ sesine yakın bir ses çıkarılmaktadır. /k/ ve /g/ sesleri için /k/ sesi çıkarılmakta. /t/, /d/, /s/, /z/, /ş/, /j/, /c/, /ç/, /r/, /l/, /n/, /y/ sesleri için ıslık çalarken yalnızca /ç/ sesi çıkarılmaktadır. Ünlülerin çıkarılışında dudakların şekli ve ağız boşluğundaki dilin konumu konuşma organlarından /o/ sesine yakın bir sesin çıkmasına olanak verdiğinden /ı/, /a/, /u/, /o/ ünlüleri için /o/ sesi, /i/ ve /ü/ ünlüleri için /i/ sesi, /e/ ve /ö/ ünlüleri için /ö/ sesi çıkarılmaktadır.Islık dilinde kısıtlı seslerin çıkarılmasının nedeni, dil-ucunun üst sıra ya da alt sıra dişlerin ardında sabit kalması ve gırtlakla dil-ucu arasında kalan bölümün dalgalanmasıyla akciğerlerden gelen havanın biçimlendirilmeye çalışılmasıdır.

Pınar Bekar, İclal Ergenç ve Fatma Çelik tarafından 2012 yılında hazırlanan “Türkçe Islık Dilinde Ezgi Görünümleri” araştırmasında Kuşköy’de her yıl düzenlenen Kuşdili şenliklerine katılan konuşurlardan 35-45 yaş arası 5 erkek ve 6 kadın olmak üzere 11 denek kullanılmıştır.Bu ıslık dili konuşurlarına 10’ar tümce okutulmuş ve bunlar ses analizi programı ile perde örüntüleri, odak, enerji yoğunluğu, süre ve F0 (temel sıklık) açısından değerlendirilmiştir.

90 91

Page 47: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Kullanılan tümcelerden birkaçı şöyledir: “Festival iki gün sürüyor”, “Festival dün başladı, bugün de devam ediyor”, “Ayşe buraya mı geldi?”, “Islık yarışmaları düzenlenir”, “Kaç yıldır burada yaşıyorsunuz?”.

Islık dili ve sözlü dilde aynı sözcüklerden türetilen bildiri tümcelerininve /mı/ soru ekinin eylem-sonu bulunduğu soru tümcelerininperde örüntüsünün incelenmesinde elde edilen bulgular şöyledir; tümce başı görünümler genel olarak benzerlik göstermiş, fakat tümce sonlarında bu iki tümce yapılarında

farklılıklar olduğu ortaya çıkmıştır. Sözlü dilde yükselen-alçalan şeklinde gözükürken, ıslık dilinde yükselen-alçalan-yükselen şeklinde gözükmektedir.

Ses çözümlemelerinde odak belirlenmesi perde örüntüsünden daha çok enerji yoğunluğu ile yapılmıştır. Sözlü dilde ve ıslık dilinde türetilen bildiri tümceleri ve soru tümcelerin enerji yoğunluğuna bakıldığında, ıslık dili ve sözlü dilinin enerji birikiminin birbirine benzer olduğu görülmektedir. Yandaki resimde de bu benzerlik görülmektedir.

Sözlü dilde ve ıslık dilinde türetilen tümceleri süre açısından bakıldığında, ıslık dilindeki sürenin sözlü dildeki süreden daha fazla olduğu görülmektedir.“Islık dilinde çıkartılan ses sayıları ve ses özellikleriyle, sözlü dildekilerin farklı olmasının bu sonucu doğurduğu kanısındayız.” (F. Çelik, İ.P.Bekar, İ. Ergenç. Türkçe Islık Dilinde Ezgi Görünümleri Makalesinden s.5). Bulgulara bakıldığında bir tümcenin süresi ıslık dili ile 2.812 saniyede sesletilirken aynı konuşur bu tümceyi sesli dil ile 1.625 saniyede sesletilmekte, bu bulgular sesli dil ile ıslık dilinin arasındaki

süre farkının çok olduğunu ortaya koymaktadır. /ç/ sesi afrike bir ses olduğu için süreyi uzatır, ıslık dilinde ise /ç/ sesi en çok kullanılan sestir.Bu durum tümcelerin süre farkının bu kadar olmasının başlıca sebebidir.

Islık dilinde ve sözlü dilde türetilen tümceleri cinsiyet değişkenine göre incelenmiştir, F0 değerlerine bakılmıştır, F0 ise bireyin özgüllüğünü simgeler. Islık dilinde de sözlü dilde de erkek ve kadınların F0 değerleri birinden farklı olduğu görülebilir. Yukarıdaki ve yandaki resimler, Grafik 1 de ıslık dilinin değerleri Grafik 2 de ise sözlü dilin F0 değerlerini göstermektedir. Burada gördüğümüz gibi kadınların F0 değerleri erkeklerinkinden daha yüksek, ayrıca Islık dilinde ki fark sözlü dildeki farktan daha yüksek, şöyle ki; sözlü dilde F0 değer farkı 0-250 Hz iken Islık dilindeki F0 değer farkı 0-480 Hz.

Sözlü dilde ve Islık dilindeki formant değerler ise şöyle; sözlü dilde F1-F5 frekans aralığında formant değerler erkeklerde 0-5000 Hz, kadınlarda 0-5500Hz arasında gerçekleşmekte, Islık dilinde ise F1-F6 frekans aralığında erkeklerde 0-6000 Hz, kadınlarda 0-6300 Hz arasında gerçekleşmekte. Buradan gördüğümüz kadarıyla kadınların değerleri her iki dil için erkeklerden daha yüksek, ve F0 değerlerinin aksine burada sözlü dilin fark aralığı Islık dile nazaran daha yüksek.

Bu araştırmanın sonucunda, ıslık dilinin fizyolojik ve fiziksel kısıtlamaların, ıslık dilinin ezgi örüntülerinin sözlü dilden farklı olmasına sebep olduğu görülebilmekte. “Ulaştığımız bu sonuçlar, ıslık dilinin beyinde sözlü dille aynı yerde işlemlendiği izlenimi de uyandırmaktadır.” (F. Çelik, İ. P. Bekar, İ. Ergenç, Türkçe Islık Dilinde Ezgi Görünümleri Makalesi s.8) Bunun yanı sıra ıslık dilleri üzerine birçok çalışması bulunan Meyer ıslık dilinin ait olduğu yöredeki konuşulan sözlü dilin tüm özelliklerini büyük bir oranda yansıtmakta olduğu söylemektedir, ayrıyeten ilk dilin sonradan öğrenilen iletişim dilinin doğal olarak bu ilk dilden etkilenmesi çok doğaldır.

92 93

Page 48: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

Sonuç olarak, ıslık dilinın sonradan çıkması, bulunduğu bölgesindeki dilden etkilenmesi ve o dili yansıtmasının çok doğal olduğunu söylenebilir. Bunu yansıtırken farklılıkların olması da çok normal çünkü fiziksel farklılıklar, ses dizgesinde farklılıklar buna yol açar.Islık dili iletişim ihtiyacından doğan bir dildir. Türkçe işaret diline baktığımızda aynı Türkçe gibi değişkeleri olduğu Doğan Aksan tarafından ortaya konulmuştur. 6 sesle birçok ihtiyacı anlatabilmeye ve konuşurları anlayabilmeyi sağlayan ıslık dilinin ilginç bir beceri olduğuna katılmayacak insan yoktur sanıyorum.Bu dilin bir zenginlik olduğunu, korunması ve ilerideki nesillere taşınması gerektiğini düşünüyorum Günümüzde, teknolojinin hızla ilerlediği bir dünyada, ihtiyaç duyulmadığı düşünülse de bu kültürel mirasın.geleceğe taşınması gerektiğini düşünmekteyim.

KaynaklarBAŞKAN, Ö. (2003). Lengüistik Metodu. (s. 160-164). Multilingual Yayınları. Birinci Basım: 1967.MEYER, J. (2007). Whistled Turkish.Statistical Analysis of Vowel Distribution and Consonant Modulations. Proceedings of XVI. International Conference of Phonetic Sciences. Barcelona. MEYER, J. (2008a). Acoustic Strategy and Typology of Whistled Languages. Phonetic Comparison and Perceptual Cues of Whistled Vowels. Journal of the International Phonetic Association 38:(1). Cambridge University Press. 64-90. AKSAN, D. (2003). Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim. (s. 42-46). TDK Yayınları. İkinci Baskı. Birinci Basım: 1977.AKSAN, D. (2004). Dilbilim ve Türkçe Yazıları, Multılıngual Yayınları, İstanbul. s.80-81-82. 44 Aksan, Dilbilim ve Türkçe Yazıları, s. 83.TOKLU, O. (2003). Dilbilime Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara. Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, s. 73.

Fatma ÇELİK, İpek Pınar BEKAR, İclal ERGENÇ, (2012). Türkçe Islık Dilinde Ezgi Görünümleri Makalesi.

SURESAUS

……………

…………..

MİBİLLİD

……………

…………..

GEZİ

……………

…………..

MANİMALİB

……………

…………..

OTASİR

……………

………….. SCHLİCHEER

……………

…………..

LİD

……………

…………..

İÇBEM

……………

…………..

TARZAMALNILIK

……………

…………..

KİLDİLİLİKİ

……………

………….. HELÇE

……………

…………..

PERSANOTE

……………

…………..

MEDÜGÜLEN

……………

…………..

ADİNALİ

……………

…………..

JİLONOFO

……………

………….. FERMOM

……………

ÖKNEK

……………

RUDAK

……………

ÇELİG

……………

SKYHOMC

……………

Karelerin içinde bulunan sözcüklerdeki harflerin yerlerini değiştirerek aşağıdaki tanımlara uygun sözcükleri oluşturun ve çizgilere yazın. Bulduğunuz yeni sözcüklerin arasında rakamları belirtilenlerin ilk harflerini sırayla yazdığınızda dil evrensellerinden biri oluşacaktır.

94 95

1 2 3 4 5

6 7 8 9 10

11 12 13 14 15

16 17 18 19 20

Page 49: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

1.Yapısalcı dilbilimin öncüsü 2. Dilin bilimi 3. Seslem ve sözcükleri kapsayan ton değişimlerinin tümü 4. Dilin anlam yönüne eğilen bilim 5. İlk sözcük sınıflandırmasını yapan kişi 6. Dünya dillerini üçe ayıran kişi 7. Dil çalışmalarında geçmişe yönelik olan bir yöntem 8. Stil,tarz 9. Konuşma yeteneği 10. Bir bireyin iki dil bilmesi ya da bir toplumda iki dil kullanılması 11. Seslerin dil içindeki görevlerini saptayan bilim 12. Aileden ya da yakın çevreden öğrenilen, bireylerin içselleştirdiği, toplumla güçlü bağlarını kurduğu dil 13. Bir hedefe dönük olarak davranışı harekete geçiren, sürdüren ve yönlendiren güç 14. Yapma dillerin en ünlüsü 15. Bir dilin ses, yapı ve sözdizim özellikleriyle ayrılan kolu 16. Modern dilbilimin babası 17. Cümle içinde sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kuran ve cümleye değişik anlamlar katan, tek başına anlamı olmayan sözcükler 18. Bir tümce ya da sözce içinde bulunan birden çok bilgi öbeği arasında verilen kısa ara 19. Daha küçük parçalara bölünecekmiş gibi duran ama anlamsal olarak bölünemeyen biçimbirimler 20. En küçük anlamlı birim.

ANAHTAR SÖZCÜK

SURESAUS

SAUSSURE

…………..

MİBİLLİD

DİLBİLİM

…………..

GEZİ

EZGİ

…………..

MANİMALİB

ANLAMBİLİM

…………..

OTASİR

ARİSTO

………….. SCHLİCHEER

SCHLEİCHER

…………..

LİD

DİL

…………..

İÇBEM

BİÇEM

…………..

TARZAMALNILIK

ARTZAMANLILIK

KİLDİLİLİKİ

İKİDİLLİLİK

………….. HELÇE

LEHÇE

…………..

PERSANOTE

ESPERANTO

…………..

MEDÜGÜLEN

GÜDÜLENME

…………..

ADİNALİ

ANADİLİ

…………..

JİLONOFO

FONOLOJİ

………….. FERMOM

MORFEM

ÖKNEK

KÖKEN

RUDAK

DURAK

ÇELİG

İLGEÇ

SKYHOMC

CHOMSKY

…………..

Karelerin içinde bulunan sözcüklerdeki harflerin yerlerini değiştirerek aşağıdaki tanımlara uygun sözcükleri oluşturun ve çizgilere yazın. Bulduğunuz yeni sözcüklerin arasında rakamları belirtilenlerin ilk harflerini sırayla yazdığınızda dil evrensellerinden biri oluşacaktır.

96 97

1 2 3 4 5

6 7 8 9 10

11 12 13 14 15

16 17 18 19 20

Page 50: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1 2

1.Yapısalcı dilbilimin öncüsü 2. Dilin bilimi 3. Seslem ve sözcükleri kapsayan ton değişimlerinin tümü 4. Dilin anlam yönüne eğilen bilim 5. İlk sözcük sınıflandırmasını yapan kişi 6. Dünya dillerini üçe ayıran kişi 7. Dil çalışmalarında geçmişe yönelik olan bir yöntem 8. Stil,tarz 9. Konuşma yeteneği 10. Bir bireyin iki dil bilmesi ya da bir toplumda iki dil kullanılması 11. Seslerin dil içindeki görevlerini saptayan bilim 12. Aileden ya da yakın çevreden öğrenilen, bireylerin içselleştirdiği, toplumla güçlü bağlarını kurduğu dil 13. Bir hedefe dönük olarak davranışı harekete geçiren, sürdüren ve yönlendiren güç 14. Yapma dillerin en ünlüsü 15. Bir dilin ses, yapı ve sözdizim özellikleriyle ayrılan kolu 16. Modern dilbilimin babası 17. Cümle içinde sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kuran ve cümleye değişik anlamlar katan, tek başına anlamı olmayan sözcükler 18. Bir tümce ya da sözce içinde bulunan birden çok bilgi öbeği arasında verilen kısa ara 19. Daha küçük parçalara bölünecekmiş gibi duran ama anlamsal olarak bölünemeyen biçimbirimler 20. En küçük anlamlı birim.

ANAHTAR SÖZCÜK

Deniz Özdem Ankara Üniversitesi Dilbilim Bölümü İkinci Sınıf Öğrencisi

98

Page 51: DİLBİLİM DERGİSİlinguistics.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/03/10.pdf2020/03/10  · /u/ ve beş farklı frekansta sesletim mümkündür. /i/ sesi hiçbir zaman diğer seslerle

1