Düük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem … · 2018-06-22 ·...
Transcript of Düük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem … · 2018-06-22 ·...
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı
Türkiye Ulusal Programı, 2013
InstrumentforPre-Accession Assistance
Düşük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel
Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi
Teknik Destek Projesi
Proje No: EuropeAid/136032/IH/SER/TR
Sözleşme No: TR2013/0327.05.01-01/001
Faaliyet 1.1.1 İklim değişikliği ile ilgili strateji,
politika, plan ve mevzuatın durumunun
gözden geçirilmesi ve incelenmesi
(Durum Raporu)
Ankara, 2017
ii
Projenin Adı: Düşük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi Teknik Destek
Projesi
Hizmet Sözleşmesi No: TR2013/0327.05.01-01/001
Proje Kimlik No: EuropeAid/136032/IH/SER/TR
Proje Bütçesi: € 3,865,010.00
Başlangıç Tarihi: 29 Mayıs 2017
Bitiş Tarihi / Süre: 29 Mayıs 2020 / 36 Ay
Sözleşme Makamı: Merkezi Finans ve İhale Birimi (MFİB), Ankara, Türkiye
Sözleşme Müdürü: Hacer BİLGE
Adres: T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, E-Blok No:36 İnönü Bulvarı 06510 Emek/Ankara / TÜRKİYE
Telefon: + 90 312 295 49 00
Faks: + 90 312286 70 72
E-posta: [email protected]
Faydalanıcı: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Adres: Mustafa Kemal Mahallesi Eskişehir Devlet Yolu (Dumlupınar Bulvarı) 9. km. No: 278 Çankaya / Ankara
Telefon: + 90 312 410 10 00
Faks: + 90 312 474 03 35
Yüklenici: Hulla & Co Human Dynamics KG (Konsorsiyum Lideri).
Proje Direktörü: Rade Glomazic
Adres: Kralja Milana 34, 1st Floor, 11000 Belgrade, Serbia
Telefon: + 381 11 785 06 30
Faks: + 381 11 264 30 99
E-posta: [email protected]
Proje Ekip Lideri: Mykola Raptsun
Adres (Project Office): Mustafa Kemal Mahallesi, 2138. Sokak, No:5/3, Çankaya/Ankara
Telefon/Faks: +90 312 219 41 08
E-posta: [email protected]
Bu doküman, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin finansal desteği ile hazırlanmıştır.
Yasal Uyarı: Bu yayının içeriğinden yalnızca Hulla & Co Human Dynamics KG liderliğindeki Konsorsiyum sorumludur ve hiçbir şekilde
Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
iii
İçindekiler
İçindekiler ....................................................................................................................... iii
Şekiller Listesi ................................................................................................................. ii
Tablolar Listesi ............................................................................................................... iv
Kısaltma ve Sembol Listesi ............................................................................................. v
1. Giriş ...................................................................................................................... 8
1.1. Ülke Altyapısı .................................................................................................. 10
1.2. Uluslararası Süreç ve Taahhütler .................................................................... 12
1.2.1. AB’ye Katılım ve AB İklim Politikasının Aktarımı (AB müktesebatı) ............. 12
1.2.2. BMİDÇS Süreci ........................................................................................... 14
1.2.3. Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Hedefler ............................................. 15
1.3. Birinci Çalışma Grubu Çalıştayına Paydaşların Katkısı .................................. 17
2. Türkiye Sera Gazı Emisyonları: Eğilimler ve Projeksiyonlar ............................... 22
2.1. Sera Gazı Emisyon Eğilimleri .......................................................................... 22
2.2. Dolaylı Sera Gazı Emisyonları ........................................................................ 29
2.3. Sera Gazı Emisyon Projeksiyonları ................................................................. 29
3. Önceden Tanımlanmış Dönem İçin (2053) Makroekonomik Görünüm ............... 34
3.1. Türkiye’nin Makroekonomik Gelişim Özeti ...................................................... 34
3.2. Çevre Politikası ve İklim Değişikliği Ekonomisi ............................................... 37
3.3. Toplam Makro Ekonomi ve Enerji Görünümüne Dair İleriye Dönük Öngörüler42
3.3.1. Küresel Ekonominin Ana Hatları .................................................................. 42
3.3.2. Küresel Enerji Görünümü ............................................................................ 47
3.3.3. Türkiye: Makroekonomi ve Nüfus Öngörüleri .............................................. 51
4. İklim Eylemi ve Düşük Karbonlu Kalkınma Konularında Türkiye’de Mevcut Yasal
ve Politik Çerçeve.......................................................................................................... 55
4.1. Tarihsel gelişim ............................................................................................... 55
4.2. Türkiye’nin iklim Değişikliği ve Düşük Karbonlu Kalkınmaya İlişkin Düzenleyici
Çerçevesinin (Politika Belgeleri, Strateji Belgeleri, Mevzuat) Haritalanması .............. 56
4.2.1. Politika ve Strateji Belgeleri ......................................................................... 57
iv
4.3. Ulusal Mevzuat ............................................................................................... 76
4.3.1. Türkiye’deki İklim Değişikliği İle İlgili Temel Yasal Yapı ............................... 77
4.4. Düşük Karbonlu Kalkınmayla İlgili Ulusal Çalışmalar ...................................... 88
4.5. İklim Değişikliği Politika Raporlarının E-Envanteri ........................................... 94
5. Sonuçlar, Tavsiyeler, ve İleriye Dönük İncelemeler için Girdiler ......................... 96
ii
Şekiller Listesi
Şekil 1. Düşük karbonlu kalkınma türleri ......................................................................... 8
Şekil 2. 2050’ye kadar AB’de olası %80 sera gazı emisyonu (100%=1990) ................. 13
Şekil 3. Türkiye Hükümeti’nin 2030 yılına kadar resmi INDC sera gazı hedefi .............. 15
Şekil 4. Sektörlere göre sera gazı emisyonu, 1990-2015 .............................................. 22
Şekil 5. Sera gazı emisyonları ve GSYH, 1990-2015 .................................................... 23
Şekil 6. Kişibaşı sera gazı emisyonları, 1990-2015 ....................................................... 24
Şekil 7. Birincil enerji arzı, 1990-2015 ........................................................................... 25
Şekil 8. Yanma kaynaklı sera gazı emisyonları, 1990-2015 .......................................... 26
Şekil 9. Sera gazı türlerine göre sera gazı emisyonları, 1990-2015 .............................. 26
Şekil 10. Sera gazlarının, toplam sera gazı emisyonlarına katkısı, 1990,2015 ............. 27
Şekil 11. Sera gazı emisyon projeksiyonu ..................................................................... 33
Şekil 12. 1990 CO2 emisyonlarına göre Türkiye’nin sera gazı emisyon artış oranı ....... 37
Şekil 13. OECD ülkeleri için toplam sera gazı emisyonundaki değişim oranları (%), 1990–
2012 .............................................................................................................................. 38
Şekil 14. Çevresel Vergi Hasıla Oranı vs. Türkiye ve OECD'deki % GSYH .................. 40
Şekil 15. Türkiye’deki çevre vergileri ve CO2 emisyonu ................................................ 40
Şekil 16. Dünya Gayri Safi Hasılası............................................................................... 43
Şekil 17. OECD ve OECD üyesi olmayan ülkelerdeki GSYH Yıllık Ortalama Değişim
Yüzdesi (2015-2050) ..................................................................................................... 44
Şekil 18. Toplam faktör verimiliğinde ortalama büyüme hızı ......................................... 45
Şekil 19. İmalatta robot yoğunluğu ................................................................................ 46
Şekil 20. Seçilmiş bölgelerde enerji talebindeki değişim, 2014-2040 ............................ 48
Şekil 21. Üç ekonomik büyüme senaryosunda dünya enerji tüketimi. ........................... 48
Şekil 22. Son kullanım sektörüne göre dünya enerji tüketimi ........................................ 49
Şekil 23. OECD ve OECD dışı ülkelerdeki nüfus oranındaki yıllık ortalama değişiklik (%)
...................................................................................................................................... 50
Şekil 24. Kişi başı GSHY’ye düşen enerji yoğunluğu ve seçilen bölgelerdeki nüfus artışı
...................................................................................................................................... 51
iii
Şekil 25. Yakıt Türlerine Göre Dünya Enerji Kaynaklı CO2 Emisyonları ....................... 51
Şekil 26. 2050’ye Kadar Türkiye GSYH Projeksiyonları ................................................ 52
Şekil 27. Türkiye’deki üretkenlik artışı ........................................................................... 53
Şekil 28. Türkiye Nüfus Projeksiyonu ............................................................................ 53
Şekil 29. Ortalama işsizlik oranı öngörüleri ................................................................... 54
Şekil 30. Türkiye’nin iklim politika ve stratejilerinin oluşturulmasını sağlayan tarihsel süreç
...................................................................................................................................... 57
Şekil 31. Türkiye’deki Mevzuat Hiyerarşisi .................................................................... 77
Şekil 32. Proje websitesindeki politika belgeleri sayfasından bir ekran görüntüsü ........ 95
iv
Tablolar Listesi
Tablo 1. Seçilmiş yıllarda Türkiye nüfusu ...................................................................... 24
Tablo 2. Sera gazı türlerine göre sektörel sera gazı emisyonları, 1990-2015 ............... 27
Tablo 3. Dolaylı sera gazı emisyonları, 1990-2015 ....................................................... 29
Tablo 4. Projeksiyon çalışmasına temel teşkil eden varsayımlar .................................. 29
Tablo 5. Sektörel sera gazı emisyon projeksiyonları ..................................................... 32
Tablo 6. Sera gazı türlerine göre sera gazı emisyon projeksiyonları ............................. 32
Tablo 7. İklim Değişikliğiyle Bağlantılı Politika ve Strateji Belgeleri Listesi .................... 57
Tablo 8. UİDS kapsamındaki sektöre özel İklim Değişikliği Stratejileri .......................... 60
Table 9. Uyum için kesişen konularda amaç ve hedefler .............................................. 64
Tablo 10. EVSB stratejik amaç ve hedefleri .................................................................. 67
Tablo 11. Yürürlükte Bulunan İklim Değişikliği ile İlgili Mevzuat .................................... 82
Tablo 12. İklim değişikliğine uyumla doğrudan ilişkili mevzuat ...................................... 83
Tablo 13. İklim değişikliğine uyum konusuyla dolaylı ve ikincil olarak bağlantılı mevzuat
...................................................................................................................................... 84
Tablo 14. İlkim değişikliği üzerine kurumsal yapı ile ilgili mevzuatlar ............................ 84
Tablo 15. ETKB Stratejik Planı, yenilenebilir enerji hedefleri (2015-2019) .................... 87
Table 16. Düşük Karbonlu Kalkınmaya İlişkin Ulusal Çalışmalar .................................. 88
v
Kısaltma ve Sembol Listesi
AB Avrupa Birliği
ABD-EBYİ ABD- Enerji Bilgi Yönetim İdaresi
AFAD Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
AKAKDO Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık
AR&GE Araştırma ve Geliştirme
BAU Önlem Gözetilmeyen Senaryo
BEP Bina Enerji Performansı
BM Birleşmiş Milletler
BMÇP Birleşmiş Milletler Çevre Planı
BMİDÇS Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
BMKP Birleşmiş Milletler Kalkınma Planı
BMTKK Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı
CAN Avrupa İklim Ağı
CH4 Metan
CO Karbon monoksit
CO2 Karbon dioksit
CO2-eşd Karbon dioksit eşdeğeri
COP Taraflar Konferansı
ÇŞB Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ÇYEP Çok Yıllı Eylem Planı
DEF Dünya Ekonomi Forumu
DEKS Düşük Emisyonlu Kalkınma Stratejisi
ESMAP Enerji Sektörü Yönetim Yardım Programı
ETKB Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
ETS Emisyon Ticaret Sistemi
EVSB Enerji Verimliliği Strateji Belgesi
F gazları Florlu gazlar
vi
GSYH Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla
GWh Gigavat saat
IEA Uluslararası Enerji Ajansı
IMF Uluslararası Para Fonu
INDC Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı
İDBP Ulusal İklim Değişikliği Bilgi Portalı
IPA Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı
IPCC Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli
IPPU Endüstriyel İşlemler ve Ürün Kullanımı
KENTGES Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı
kt Kilo ton
mpc Marjinal Tüketim Eğilimi
N2O Diazot Monoksit
NE Tahmin Edilmemiş
NHYP Nehir Havza Yönetim Planları
NMVOC Metan dışı uçucu organik bileşikler
NO Azot Oksit
NOx Azot Oksitler
OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü
PJ Petajoule
SKH Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri
SO2 Kükürt Dioksit
SOP Sektör Operasyonel Programı
STK Sivil Toplum Örgütü
TCDD Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları
TCMB Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
TPF Türk Hayırseverlik Fonları
TFV Toplam Faktör Verimliliği
vii
TKB Türkiye Kalkınma Bankası
TTKMSEP Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı
TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu
TÜSİAD Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği
TWh Teravat saat
UAYSP Ulusal Afet Yönetimi Stratejik Planı
UBSEP Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı
UHYS Ulusal Havza Yönetim Stratejisi
UİDEP Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı
UİDUSEP Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı
UİDS Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi
UKP Ulusal Kalkınma Planı
WWF Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı
YEKDEM Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması
8
1. Giriş
Düşük karbonlu kalkınma kavramı, 1992’de Rio’da benimsenen BMİDÇS’ye
dayanmaktadır. Bu sözleşme bağlamında, düşük karbonlu kalkınma genel olarak,
düşük emisyonlu kalkınma stratejileri (DEKS-aynı zamanda düşük karbonlu kalkınma
stratejileri veya düşük karbonlu büyüme planı olarak bilinen) terimi kullanılarak ifade
edilmektedir. Resmi olarak kabul edilmiş bir tanımı mevcut olmasa da DEKS’ler düşük
karbon ve/veya iklim dirençli ekonomik büyümeyi içeren ileriye dönük ulusal ekonomik
kalkınma plan veya stratejilerini tanımlamak için kullanılmaktadır (OECD, IEA 2010).1
Kavram, 2009’da Kopenhag’da düzenlenen COP15’den bu yana BMİDÇS müzakere
metinlerine dahil edilmiştir ve DEKS’lerin sürdürülebilir kalkınma için vazgeçilemez bir
unsur olduğu ve gelişmekte olan ülkelerde bu tür stratejilerin geliştirilmesinin gerekli
olduğu hem Kopenhag Mutabakatı (BMİDÇS 2009) hem de Cancun Antlaşması’nın
(BMİDÇS, 2011) metinlerinin bir parçası haline gelmiştir. Terminolojiden açıkça
anlaşılmasa da DEKS’lerin iklim değişikliği etkilerine karşı hassasiyeti azaltmaya
yönelik hükümleri de içerdiği anlaşılmaktadır (bkz. Şekil 1).
Şekil 1. Düşük karbonlu kalkınma türleri2
1 International Energy Agency World Energy Outlook 2010- http://www.worldenergyoutlook.org/media/weo2010.pdf
2 modified from Mulugetta and Urban 2010; IDS 200
9
Kavram, BMİDÇS dışında da ve 2009 yılında İtalya’da gerçekleştirilen Büyük
Ekonomiler Forumu’nda ülkelerinde düşük karbonlu büyüme planı geliştireceklerini
beyan eden liderler de dahilolmak üzere tüm dünya liderleri tarafından
desteklenmektedir. BMKP, BMÇP, Dünya Bankası Enerji Sektörü Yönetim Yardım
Programı (ESMAP), ClimateWorks, İklim Kalkınma Bilgi Ağı, Avrupa Birliği ve iki taraflı
bağış sağlayıcıları kapsayan birçok uluslararası organizasyon ve danışmanlık, düşük
karbonlu kalkınma programına dahil olmaktadır.
Genel olarak, yeşil büyüme, yeşil ekonomi ve düşük karbonlu kalkınmanın tanımları
incelendiğinde, hem sürdürülebilir kalkınmayı temel hedef olarak alan hem de sosyal
tarafları göz ardı etmeksizin ekonomik ve çevresel şartları bağdaştıran anlamlardan
oluşacak şekilde birbiriyle uyumlu kavramlar oldukları görülmektedir (Dünya Bankası
2012)3.
Gelişmiş ve gelişmekte olan çoğu ülke, daha şimdiden düşük karbonlu kalkınma
stratejilerini ve yol haritalarını hazırlamıştır. Paris Antlaşması’nı takiben, düşük
karbonlu kalkınma, küresel ısınmayı durdurmak için gerekli olan CO2 azaltımını
sağlamak amacıyla daha da önem kazanmıştır.
Paris Antlaşmasının 4. Maddesi uyarınca, tüm Taraflar;
“2020 yılına kadar, Sözleşmenin 4. Maddesinin 19. Paragrafı uyarınca, orta ve uzun
vadeli düşük sera gazı emisyonlu kalkınma stratejilerini Sekretarya ‘ya iletmeye ve
Sekreterya tarafların düşük sera gazı emisyonlu kalkınma stratejilerinine dair
bildirimlerini BMİDÇS web sitesinde yayınlamaya” davet edilmiştir.
Küresel hareketin ışığında düşük karbonlu kalkınma, AB gündeminde ön sıralara
yükselmiş ve 2011 yılında düşük karbonlu kalkınma için AB 2050 Yol Haritası
yayımlanmıştır.
AB Düşük Karbonlu Yol Haritasının enerji güvenlilği ile ilgili beklenen faydaları
şunlardır:
Yakıt tasarrufu: 2010-2050 arasındaki süreçte ortalama yıllık 175 - 320 milyar
€ (270 milyar € yatırıma kıyasla),
AB ekonomisini daha enerji güvenli kılarak, enerji hizmetlerini olumsuz yönde
etkilemeksizin 2005 yılının yaklaşık %30 altında birincil enerji tüketimi,
3 World Bank (2012c). Inclusive Green Growth: The Pathway to Sustainable Development. The World Bank, Washington, DC,
U.S.A.
10
Günümüze kıyasla petrol ve gaz ithalatının yarıya indirilmesi
2050'de AB petrol ve gaz ithalat faturasında 400 milyar €’luk tasarruf, bugünkü
GSYH'nin %3'ünden fazla tasarrufa denk gelecek şekilde,
Gelecekteki enerji fiyat artışlarının makro ekonomik etkilerine karşı korunma,
Hava kalitesi ve sağlık faydaları: 2030'da 27 milyar € ve 2050'de 88 milyar €.
Türkiye için Endikatif Strateji Belgesi (2014-2020), 26/08/2014 tarihinde AB tarafından
kabul edilmiştir. IPA II olarak adlandırılan Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı, 2014’den
2020’ye kadarki süreci kapsamaktadır ve 21/03/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türkiye için Gösterge Strateji Belgesi, katılım müzakereleri, Çevre ve İklim Eylemleri
(2014-2020) Sektör Operasyonel Programı ile ilgili olarak, Türkiye için karşılıklı olarak
kabul edilenöncelikleri ortaya koymaktadır. İklim Değişikliği, yeni IPA II dönemini
kapsayan bu stratejik belgelerde yüksek bir önceliğe sahiptir. “Çevre ve İklim Eylemi
için Çok Yıllı Eylem Programı (MAAP 2014-2016)” altında yer alan Eylem III
kapsamında iklim değişikliği etkilerinin azaltımı, iklim değişikliğine uyum ve düşük
karbonlu kalkınma, Türkiye için IPA II dönemindeen önemli öncelik olarak kalmıştır.
IPA II’nin amacı; gerekli yatırımlar da dahil olmak üzere ilgili tüm direktifl ve
mevzuatları benimseyerek, Türkiye’nin AB çevre ve iklim değişikliği müktesebatına
tam uyum sağlamasına yardımcı olmaktır. Bu amaç doğrultusunda ilerlemeleri ölçen
göstergelerden biri, AB gerekliliklerine uyum ve iklim değişikliği ile ilgili konuların diğer
sektör politikalarına yansıtılması ile iklim değişikliği azaltım ve uyum
tedbirlerininhazırlanmasıdır.
Bu rapor, Türkiye için sera gazı emisyon eğilimlerini incelerken, uzun vadeli
makroekonomik bakış açısı sunmakta, en önemli ulusal ve sektörel politika
dokümanlarına değinerek, Türkiye’nin düşük karbonlu kalkınma isteğinin bir
göstergesi olan yasal değerlendirmeleri sunmakta ve AB müktesebatı ve BM
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini karşılaştırılması da dahil olmak üzere politika
uygulama durumunu ve ulaşılan hedef/hedefleri içermektedir.
Projenin amacı; Türkiye için uzun vadede düşük karbonlu kalkınmayı desteklemek için
iklim değişikliği eylem planlarına bir temel hazırlamak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ve ortak faydalanıcılarının kapasitelerini arttırmaktır.
1.1. Ülke Altyapısı
Türkiye; coğrafyası, doğal kaynakları, yerleşim düzeni ve geçim kaynaklarıyla eşsiz
çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik, iklim değişikliğinin öngörülen etkilerinin yanına
konulduğunda, gerekli azaltım önlemlerinin alınması için uygun uyum
mekanizmalarının ve erişilebilir finansal kaynakların bulunması anlamına gelmektedir.
Bu şekilde, Türkiye’nin etkilenebilirliğini azaltmanın ve doğal kaynakların, ekonomik
11
sektörlerin ve toplumun bir bütün olarak direncini arttırmanın mümkün olduğunu
kanıtlamaktadır. Türkiye’nin coğrafi, çevresel, toplumsal ve ekonomik özelliklerini göz
önünde bulunduran, su kaynakları, kuraklık, balıkçılık, turizm, kültürel miras, enerji,
ulaştırma, sanayi, sivil korunma, ticaret ve sigortacılık gibi çeşitli alanlarda hedeflenen
çok yönlü yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır.
2012 yılında Türkiye, 2023 yılına kadar tam olarak uygulanacak uzun vadeli süreci,
Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı (UİDUSEP, 2011)4,
benimsemiştir. UİDUSEP temelde uyum ve azaltım bölümlerinden oluşmaktadır.
Uyum bölümü altında, su kaynakları yönetimi, tarım ve gıda güvenliği, ekosistem
hizmetleri, biyoçeşitlilik ve ormancılık, doğal afet risk yönetimi ve kamu sağlığı gibi
Türkiye’de öncelik arz eden konular ile ilgili temel hedefler ve eylemler
listelenmektedir. Bununla birlikte Türkiye, UİDUSEP uygulama aşamalarında
ilerledikce ve izleme/değerlendirme süreçlerine devam ederken zorluklar ile
karşılaşmaktadır. Özellikle karşılaşılan zorluklar, eylemlerin geniş kapsamlı
tanımlamaları, ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir göstergelerin ve temel
değerlendirmelerin olmamasıdır. Bu zorluklar, UİDUSEP’nin AB İklim Değişikliği Uyum
Stratejisine göre güncellenme gerekliliğinin altını çizmektedir. Aşağıda da detaylı
şekilde açıklandığı gibi, bu amaca ulaşmak için, öncelikle iklim değişikliğinin beklenen
sonuçları ve Türkiye’nin belirli çevresel hassasiyetleri incelenecek ve iklim değişikliği
için hem ulusal hem de bölgesel/havza seviyelerinde iklim değişikliğine uyum için
politika seçenekleri ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Ardından, hibe programının bir
parçası olarak kapasite geliştirme faaliyetlerini destekleme önerisi ile alternatif
finansman mekanizmaları araştırılacak ve öncelikli yatırımlar belirlenecektir.
Bu bağlamda, önerilen eylemin genel amacı, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik
çabaları ve 2015 yılında kabul edilen Paris Anlaşması şartlarıyla tam uyumlu olacaktır.
Ulusal Eylem Planının Çevre ve İklim Değişikliği hakkındaki 27. Bölümü, AB Katılım
Sürecinde (2016-2019) Türkiye'nin idari organları arasında koordinasyonu
güçlendirmek ve her seviyede kapasite oluşturma çalışmalarına devam etmek
amacıyla Türkiye'yi, AB'nin çevre politikası çerçevesini yatay olarak aktarmayı
amaçlayan mevzuatı kabul etmeye çağırmaktadır.
Türkiye için Çevre ve İklim Eylemi üzerine Çok Yıllı Eylem Programı (ÇYEP) (2014),
iklim değişikliğine uyum planlarını, çevre müktesebatına uyum kapsamındaki program
tarafından desteklenmesi gereken alanlar arasında değerlendirmektedir. ÇYEP,
4 Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kasım 2011, Ankara (1.Basım)
12
müktesebat ile ilgili kurumsal kapasite arttırma faaliyetlerinin bir parçası olarak, iklim
değişikliği etkileri, ulusal ve havza düzeyinde uyum tedbirlerinin hazırlanması, bu
alanda kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve eğitimi alanındaki çalışmaların yanı sıra,
finanse edilebilecek diğer girişimleri listelemiştir.
Sektör Operasyonel Programı: Çevre ve İklim Eylemi (2016) (SEP), ekonomik
faaliyetlerin ve altyapıların, iklim değişikliğinin olumsuz etkilere karşı savunmasızlığını
kabul etmekte ve ulusal ve havza düzeylerinde uyum tedbirlerinin hazırlanması ve
uygulanması çağrısında bulunmaktadır. Müktesebat ile ilgili kurumsal kapasite
arttırma faaliyetleri kapsamında, SOP , ana müdahale alanları arasında iklim
değişikliği uyum planlarını, listelemekte ve iklim değişikliğine direncin arttırılması ve
iklim eylemlerini teşvik etmek amacıyla hem ulusal hem de yerel seviyede kurumsal
kapasite gelişiminin önemini vurgulamaktadır..
AB Genişleme Stratejisi (2015), sınır ötesi nehir havzaları ve hava kirliliği ve sınır ötesi
korunan alanlardaki doğa koruma alanlarında sel önleme ve su kaynakları
stratejilerine odaklanarak, çevresel konularda bölgesel iş birliğini sürdürmenin önemini
vurgulamaktadır. Türkiye’nin Yeni AB Stratejisi (2016) AB üyelik sürecinin, üretimden
tüketime, adaletten güvenliğe, sağlıktan eğitime, tarımdan sanayiye ve enerjiden
çevreye kadar günlük hayatın her alanında köklü değişiklikler gerektirdiğini kabul
etmektedir.
1.2. Uluslararası Süreç ve Taahhütler
1.2.1. AB’ye Katılım ve AB İklim Politikasının Aktarımı (AB müktesebatı)
AB İklim Değişikliği Politikası üç ana unsuru içeren uzun vadede kapsamlı politika
çerçevesine ve stratejisine dayanmaktadır5
2020 iklim ve enerji paketi
2030 iklim ve enerji çerçevesi
2050 düşük karbonlu yol haritası.
2020 iklim & enerji paketi, AB’nin 2020 yılı için iklim ve enerji hedeflerine ulaşmasını
sağlayan bağlayıcı bir mevzuattır. 2009 yılında benimsenmiştir ve üç ana hedefi
bulunmaktadır. Bunlar 1) sera gazı emisyonunda %20 azaltım (1990 seviyesinden), 2)
AB enerjisinin %20’sinin yenilenebilir enerjiden sağlanması ve 3) enerji verimliliğinde
%20 artış. AB emisyon ticaret sistemi (ETS), “Çaba Paylaşım kararı” ve Yenilenebilir
5 https://ec.europa.eu/clima/policies/strategies_en
13
Enerji Direktifi kapsamındaki yıllık bağlayıcı hedefler, Enerji Verimliliği Planı ve Enerji
Verimliliği Direktifi çerçevesinde enerji verimliliği iyileştirilmesi tedbirleri ve düşük
karbonlu teknolojileri destekleyen araştırma & yenilik programları, bu paketin
uygulanmasındaki başlıca eylemlerdir.
2030 iklim ve enerji çerçevesi 2014 yılında benimsenmiştir ve 2030 yılı için üç kilit
hedef oluşturmaktadır.
Sera gazı emisyonlarında en az %40 azaltım (1990 seviyesinden)
Yenilenebilir enerjinin payı en az %27Enerji verimliliğinde en az %27 iyileştirme
2030 çerçevesinde, AB emisyon ticaret sistemini güçlendirerek ve Üye Devletler için
(2005 yılına kıyasla) emisyonların %30 azaltılmasını sağlayan bireysel bağlayıcı
hedefler oluşturarak 2030 yılına kadar AB bünyesinde emisyonları 1990 seviyesinin
en az %40 altına düşürmek (2005 yılına oranla emisyonlarda %43 azaltım amacıyla
bağlayıcı bir hedef bulunmaktadır.
2050 düşük karbonlu ekonomi yol haritası aşağıdakileri önermektedir:
2050’ye kadar, AB sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerinin %80 altına
çekmelidir.
Bunu başarmak için kilometre taşları 2030'a kadar %40 emisyon azaltımı ve
2040 yılına kadar %60'dır.
Tüm sektörlerin katkıda bulunması gerekmektedir.
Düşük karbon geçişi mümkün ve ekonomiktir.
Şekil 2. 2050’ye kadar AB’de olası %80 sera gazı emisyonu (100%=1990)
Avrupa emisyonlarının ara hedefleri, 2030 yılına kadar 1990 seviyesinin %40 altına,
2040 yılına kadar 1990 seviyesinin %60 altına düşmek olmalıdır. Yol haritası, düşük
karbonlu topluma geçişin mümkün ve düşük maliyetli olduğunu öngörmekte ancak,
14
yenilik ve önemli yatırımlar gerektirmektedir – AB’nin 2050’ye kadar 270 milyar € (yıllık
GSYH’nin ortalama %1,5’i) ek yatırım yapması gerekmektedir.
Avrupa emisyonlarından sorumlu ana sektörler için yol haritaları ile beklenen azaltım
oranları arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır.
En büyük emisyon azaltım potansiyeline sahip olan enerji sektörü, fosil yakıt üretim
kapasitelerini, rüzgâr, güneş, su ve biokütle gibi yenilenebilir kaynaklarla veya nükleer
enerji santralleri veya karbon yakalama ve depolama teknolojisine sahip fosil yakıt
enerji santralleri gibi diğer düşük karbonlu kaynaklar ile değiştirerek, 2050 yılına kadar
CO2 emisyonunu tamamen ortadan kaldırabilir. Bunu uygulamak için, akıllı
şebekelerin geliştirilmesine yönelik güçlü yatırımların yapılması gerekmektedir.
Ulaştırma kaynaklı emisyonlar, 2050 yılına kadar kısa ve orta vadede benzinli ve
dizel motorların yakıt verimliliğinin daha da geliştirilmesi ve hibrit ve elektrikli
otomobillere geçilmesi yoluyla 1990 seviyesine kıyasla %60 azaltılabilir.
Ev ve ofis binaları kaynaklı emisyonlar, 2050 yılına kadar %90 oranında önemli
ölçüde azaltılabilir. Yeni binalarda pasif konut teknolojisi uygulanması, eski binaların
enerji verimliliğinin arttırılması için yenilenmesi, ısıtma, soğutma ve pişirmede fosil
yakıt yerine yenilenebilir enerji veya elektrik enerjisinin kullanılması, enerji
performansında güçlü bir iyileşmeye imkân sağlayacaktır.
Enerji yoğun endüstriler, daha temiz ve daha enerji verimli üretim teknolojileri ile
2050 yılına kadar emisyonları %80’den fazla bir oranda azaltabilir.
Gıda talebinde beklenen küresel artışa rağmen, tarım alanında gübre, çiftlik gübresi
ve hayvancılık kaynaklı emisyonların azalacağı ve bu durumun toprak ve ormanlık
alanlarda CO2 depolamasına katkı sağlayacağı umulmaktadır. Daha fazla sebze ve
daha az et içeren sağlıklı beslenme de emisyonu azaltabilir.
AB aday ülkesi olarak Türkiye, AB iklim politikası ve mevzuatına (AB iklim
müktesebatı) uyum sağlanmasını ve sera gazı emisyonu yoğun sektörlerde iklimle ilgili
önemli önlemlerin geliştirilmesini hedeflemektedir. Ayrıca, uyumlaştırılan politika ve
mevzuatların, AB yasal belgelerine uygun olarak uygulanmasına yönelik daha fazla
çaba göstermek gerekmektedir.
1.2.2. BMİDÇS Süreci
Türkiye 2004 yılında BMİDÇS’ye taraf olmuş ve 2009 yılında Kyoto Protokolünü
onaylamıştır. Kyoto Protokolü kapsamında Türkiye’nin emisyon azaltım hedefleri
olmamasına rağmen, taraf olunmasıyla birlikte hükümet tarafından ulusal iletişim
dokümanları BMİDÇS’ye sunulmuştur. İklim Değişikliği Üzerine 6. Ulusal Bildirim
2016'da sunulmuştur. Türkiye, yeni ve yenilenebilir enerjinin arttırılması, daha az
15
karbon emisyonu salan toplu taşımacılığa yönelik yatırımların hızlandırılması, iklim
değişikliği ile mücadele ve seragazı emisyonlarınınazaltılması için enerji verimliliğinin
arttırılması gibi konularda yoğun çalışmalar yapmaktadır. Ülke, gönüllü karbon
piyasasının geliştirilmesi ve zorunlu piyasalara entegrasyonu için çaba
göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 22 Nisan 2016’da New York’ta yapılan imza töreninde
Paris Antlaşmasını imzalamıştır. Bununla birlikte, Paris Antlaşmasının yükümlülükleri,
Türk Parlamentosu yeni iklim sözleşmesini kabul ettiğinde sadece Türkiye için
bağlayıcı olacaktır. Yeni anlaşma kapsamında, Türkiye Cumhuriyeti, Niyet Edilen
Ulusal olarak Belirlenmiş Katkısını 2030’a kadar emisyonlarda %21’e varan artıştan
azalış olarak açıklamıştır.
Şekil 3. Türkiye Hükümeti’nin 2030 yılına kadar resmi INDC sera gazı hedefi6
1.2.3. Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Hedefler
2015 yılında ülkeler, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve 17 Sürdürülebilir
Kalkınma Hedefini (SKH) kabul etmiştir.
Hükümetler, iş dünyası ve sivil toplum, Birleşmiş Milletler ile birlikte 2030’a kadar
Sürdürülebilir Kalkınma Gündemine ulaşmak için çaba göstermektedir. Evrensel,
kapsayıcı ve bölünemez olan Gündem, her ülkedeki insanların hayatlarını iyileştirmek
için eylem çağrısı yapmaktadır.
Türkiye, "Sürdürülebilir Kalkınma İçin 2030 Gündeminin Uygulanmasına Yönelik
Türkiye'nin İlk Adımları" Raporunda belirtildiği üzere (bu noktadan itibaren Türkiye'nin
6 6. Ulusal Bildirimi, 2016, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇSB)
16
Gündem 2030 Raporu olarak anılacaktır), aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması,
çocuk ölümlerinin azaltılması, anne sağlığının iyileştirilmesi, çevresel
sürdürülebilirliğin sağlanması (içme suyunun erişilebilirliğinin ve sağlık koşullarının
iyileştirilmesi gibi alanlarda) gibi hedefler göz önüne alındığında,ortalama yıllık
ilerleme oranıyla ilk on performans arasına girmiştir. Tüm bunların sonucu olarak,
SKH’ler, Türkiye’nin Milenyum Kalkınma Hedefleri sürecinde edinilen tecrübelere
dayanmaktadır. Türkiye, ilk olarak 1996 Rio Konferansı'ndan sonra 7. Kalkınma
Planı'nda sürdürülebilir kalkınma kavramı ile tanışmıştır. Son on yılda, Rio + 20
sonuçları 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. Kalkınma Planı ile uyumlu hale getirilmiştir.
10. Kalkınma Planı’nın temel ilkelerinden biri sürdürülebilir kalkınmadır ve Plan “insan
merkezli kalkınma” yaklaşımına dayanmaktadır. Türkiye halihazırda 11. UKP'nin uzun
vadeli vizyonunu hazırlama aşamasındadır. Vizyon, uluslararası ve ulusal kalkınma
eğilimlerini göz önüne alarak Plan'ın gelişim perspektifini sağlamakta ve Plan'ın
kendisi için bir başlangıç noktası olarak hizmet etmektedir. Türkiye, SKH’leri, 11.
Kalkınma Planının dayandığı vizyonun temel girdilerinden biri olarak kabul etmeye
niyetlidir7. 17 SKH olmasına rağmen, bu raporda SKH 8 ve 13’e odaklanılacaktır.
Hedef 8: Sürekli, kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi, herkes için tam ve
üretken istihdamı ve iyi çalışmayı teşvik etmek
Küresel SKH 8, son 25 yılda aşırı yoksulluk içinde yaşayan işçi sayısı, 2008 ekonomik
krizinin ve küresel durgunluğun devam eden etkisine rağmen önemli ölçüde azaldığını
açıklamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde, orta sınıf, toplam istihdamın %34’ünden
fazla bir kısmını oluşturmaktadır, ki bu rakam 1991-2015 yıllarında üç katına çıkmıştır.
10. Kalkınma Planı’nın SKH 8 ile tutarlılığına bakıldığında, 10. Kalkınma Planı’nın
temel hedeflerinden birinin, refah artışını hızlandırmak ve uzun vadede yüksek ve
istikrarlı büyüme sağlamak olduğu belirtilmiştir. Yüksek ve istikrarlı büyüme için temel
strateji, özel sektör liderliğinde, açık ve rekabetçi üretim yapısının geliştirilmesidir.
Temel hedef, toplumun tüm kesimine hitap eden ve iyi iş olanakları sunan istihdam
piyasası oluşturmak, iş gücündeki kabiliyetlerin iyileştirilmesini ve etkin kullanımını
sağlamak, cinsiyet eşitliği, mesleki sağlık ve güvenlik şartlarını iyileştirmek ve
güvenceye dayandırmaktır. Iyi iş gereksinimleri göz önüne alındığında, Plan’ın
uygulama sürecinde çalışma koşulları iyileştirilecek ve ücret verimliliği ilişkisi
güçlendirilecektir. Ayrıca, yoksulluğa bağlı olarak çocuk mahrumiyetinin ortadan
7 Türkiye'nin 2030 Gündeminin Uygulanmasına Yönelik İlk Adımlar Raporu Sürdürülebilir Kalkınma, Kalkınma Bakanlığı,
Temmuz 2016, Ankara.
17
kaldırılması, gençlerin, özellikle de kız çocukların eğitim ve istihdamına kayıt ve
katılımlarının artırılması planlanmaktadır. Sürekli, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir
ekonomik büyüme için, yeni iş olanakları, gelir kaynakları, enerji, sanayi, tarım, ulaşım,
ticaret, inşaat, hizmetler ve kentleşme gibi alanlarda ürün ve teknoloji gelişiminde
çevre dostu yaklaşımların potansiyellerinden istifade ederek yeşil büyüme
yaklaşımının sağlanması hedeflenmektedir.
Hedef 13. İlkim Değişikliği ve İlkim Değişikliğinin Etkileriyle Mücadele için Acilen Harekete Geçmek
10. Kalkınma Planında, iklim değişikliğine uyum ve mücadelenin, ulusal koşullar göz
önüne alınarak "ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar" ve "göreceli kapasiteler"
ilkeleri doğrultusunda sürdürüleceği belirtilmiştir. İklim değişikliği, su havzaları miktarı
ve kalitesi ile ilgili tüm faaliyetlerin etkilerini değerlendirerek, su tasarrufu, kuraklıkla
mücadele ve kirliliğin önlenmesi ile ilgili önlemler 2014-2018 yılları arasında
vurgulanan alanlardır.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) küresel SKH göstergelerine dayalı olarak 2030
Gündeminin izlenmesinde merkezi rolü olacağı bilinmektedir.
1.3. Birinci Çalışma Grubu Çalıştayına Paydaşların Katkısı
Öncelikle, önceki ulusal çalışmaların yanı sıra, ulusal iklim ile ilgili politika, plan, strateji
ve bunlara bağlı mevzuatlar hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olan paydaşların entegre
edilmesi hayati önem taşımaktadır. Bu aktivitenin bir parçası olarak, iklim değişikliği
alanındaki kilit organlar ve departmanlardan oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur.
Durum Raporu ile ilgili ilk bulguların paylaşılması ve paydaşların konuya katkı
sağlamaları amacıyla Birinci Çalışma Gurubu Çalıştayı (ÇG 1) 2 Kasım 2017 tarihinde
gerçekleştirilmiştir.
ÇG1’de amaç; proje makroekonomik görünüm ve incelenmesi kararlaştırılan politika
dokümanları hakkında bilgilendirme yapmaktı.
ÇG1, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili bölümleri,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TÜİK, Kayseri Ulaştırma Şirketi ve Türkiye
Kalkınma Bankası (TKB) gibi kuruluşlardan 50'den fazla temsilcinin katılımı ile Ankara,
Holiday Inn Otel’de gerçekleştirilmiştir. Proje ve ilk bulgular hakkında bilgilendirme
yapıldıktan sonra, paydaşlar, yuvarlak masalarda sektörel çalışma guruplarına
ayrılmış ve katkıları alınmıştır. Aşağıda yuvarlak masa çalışmasından elde edilen
çıktıların özeti bulunmaktadır:
18
Bina Sektörü’nün Katkısı
Yukarıda belirtilen paydaşlara ek olarak, Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü ve
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan temsilciler de bu masaya katılım sağlamıştır. Bina
sektörünün olduğu yuvarlak masadaki paydaşlar aşağıdaki konuları belirlemiştir:
Sürdürülebilir Binalar ve Yerleşmeler için Yeşil Sertifikasyon Yönetmeliği
Sürdürülebilir Binalar ve Yerleşmeler için Yeşil Sertifikasyon Yönetmeliği, 2014
tarihli Sürdürülebilir Yeşil Binalar İle Sürdürülebilir Yerleşmelerin
Belgelendirilmesine Dair Yönetmeliğin yerine geçecek ve yakın zamanda
yürürlüğe girecektir. Bu yönetmelikte, Yeşil Sertifikasyon Komisyonu,
sertifikasyon organları, sürdürülebilirlik uzmanları ve uzmanların değerlendirme
yetkileri tanımlanmıştır.
Ulusal Enerji verimliliği Eylem Planı: bu plan, 2017-2023 yılları arasında sanayi,
bina, tarım, ulaştırma sektörlerini ve yatay konuları kapsamaktadır. Kalkınma
Bakanlığı Yüksek Planlama Kurulu onayını takiben yayınlanacaktır.
Bina Enerji Performans (BEP) Yönetmeliği, bina sektöründe enerji verimliliğin
başarılması ve sera gazı emisyonlarının azaltılması için hayati bir önem
taşımaktadır. Bu durum, enerji verimliliğini başarmak ve enerji performans
sertifikalarını (BEP) alabilmek için, 2011 yılı itibari ile inşa edilen yeni binaların
Yönetmelik uyarınca inşa edilmesini gerektirmektedir. Mevcut binalar için
BEP’lerin 2017 yılında tamamlanması planlanmıştır fakat bu tarih
yönetmelikteki son güncellemeler ile 2020 tarihine ertelenmiştir. BEP
Yönetmeliği 2010, 2011 ve 2017 yıllarında güncellenmiştir. 1. Çalışma Grubu
Çalıştayında BEP Yönetmeliği veritabanlarına dayanarak, yönetmeliğin
uygulamasının beklenilenden yavaş olduğu belirtilmiştir.
ÇŞB tarafından yürütülen Turkuaz Şehirler Projesi, bina sektörünün mevcut
durumu ile ilgili önemli bir çalışma olarak tanımlanmıştır. Projenin amacı;
şehirlerdeki iklim değişikliği ile mücadele etmek ve yerel iklim değişikliği eylem
planlarının hazırlanması için rehber dokümanların oluşturulmasını sağlamak,
STK’larla iş birliğini ve belediyelerde yaygınlaştırma çabalarını içermektedir.
Türkiye'de mevcut ve yeni inşa edilen binaların enerji verimliliği ile ilgili yasal ve
kurumsal boşluk ve ihtiyaçlarla mücadele etmeyi amaçlayan, Binalarda Enerji
Verimliliğinin Arttırılması amacıyla Teknik Yardım Projesi ile Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (BMİDÇS) raporlama
gereksinimlerinin yerine getirilmesini ve Türkiye'de sera gazı emisyonları için
bir izleme mekanizmasının kurulmasını amaçlayan, Türkiye'nin Sera Gazı
Emisyonlarının İzlenmesi Mekanizmasına Destekl için Teknik Yardım
Projesinin çıktılarının incelenmesi tavsiye edilmiştir.
19
Bunlara ek olarak, birinci çalıştay sürecinde politikaların uygulaması ve önündeki
engeller hakkında tavsiyeler verilmiştir fakat bu tavsiyer, Bileşen 1 kapsamında
hazırlanacak diğer raporlarla daha bağlantılı olduğundan bu bölümde
sunulmamaktadır.
Atık Sektörünün Katkısı
Atık sektöründen oluşan masa; ÇŞB İklim Departmanı, Belediye Atık Departmanı ve
özel atıklar departmanı temsilcilerine ek olarak TÜİK, ve TKB temsilcilerinden
oluşmuştur. Atık sektörünün olduğu yuvarlak masadaki paydaşlar aşağıdaki konuları
belirlemiştir:
Atıkların bertaraf edilmesiyle ilgili emisyonlar için TÜİK, sanayi ve belediyeler
tarafından iki yılda bir toplanan verileri kullanmaktadır. Karbon emisyonları için IPCC
kılavuzlarıyla uyumlu olarak, belediye ve sanayi atıkları ile ilgili veriler toplanmaktadır.
Atık emisyonları dört ana başlık altında hesaplanmaktadır. Bunlar: 1) Katı Atık
Depolama Sahaları 2) Kompostlama, 3) Atıkların açıkta yakılması 4) Atık Su Arıtımı
ve Deşarjı. Bu kılavuzda (özellikle atık su verileri için), 2019 yılında kapsamlı
iyileştirmelerin olması beklenmektedir.
Metan göz önüne alınmakta fakat karbon dioksit alınmamaktadır.
Katı atıklar için Düzenli Depolama Sahası Yönetmeliği’nin biyolojik olarak çözünebilir
atıkları azaltım hedefi bulunmaktadır. Yönetmelik ve hedefleri ayrıca incelenecektir.
Ambalaj atığı özellikle önlenen emisyonları hesaplamak açısından önemlidir.
Katı atıkların kesişen etkileri bulunmaktadır. Eğer atık yakma ile enerji elde
ediliyorsa ve atıklar çimento fabrikasında yakılıyorsa, atıklardan kaynaklanan
emisyon enerji kaynaklı emisyonlar olarak sayılmakta ve çöp araçları ulaştırma
sektörü kapsamında ele alınmaktadır.
Toplantıda sunulan 22 belgede, Ulusal Atık Yönetim Planı, atık stratejisi ve
eylem planının yerini aldığı belirtilerek bu yeni belgenin de dikkate alınması
önerilmiştir.
Ulusal Geridönüşüm Stratejileri ve Eylem Planı’nın belgeler arasına eklenmesi
tavsiye edilmiştir.
Atık sektörü emisyonlarının azaltılması konusuyla ilgili olarak, atığın
kaynağında ayrıştırılarak toplanmasının karbon emisyonları üzerindeki olumlu
etkisi vurgulanmıştır.
Metan geri kazanım tesisleri ve metandan enerji üreten tesislerin gerçek
kapasitelerinin hesaplanmasının önemi vurgulanmıştır.
20
Tarım Sektörünün Katkısı
Tarım sektöründen oluşan masa; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, TÜİK, ve TKB temsilcilerinden oluşmuştur. Bu masada temsilciler;
önerilen 22 politika belgesi üzerine istişarede bulunmuştur. Masada gerçekleştirilen
istişarelerin özeti aşağıdadır:
Tarım masasındaki temsilciler, bu politikaların/stratejilerin, sera gazı emisyonu
azaltımı ve Türkiye’de düşük karbonlu kalkınmayı desteklemek adına önemli rol
oynayan zorunlu belgeler olduğunu vurgulamıştır.
Tarım sektörü ile ilgili olarak, katılımcıların tavsiyeleri ışığında, aşağıda verilen
dokümanlar ayrıca incelenmelidir:
Çölleşmeyle Mücadele için ulusal Strateji ve Eylem Planı (2015-2023)
Organik Tarım Strateji Planı (2012-2016)
Kırsal Kalkınma Eylem Planı (2015-2018)
Türkiye Arazi Tahribatının Dengelenmesi Ulusal Rapor (2016-2030)
Tarım masasındaki katılımcılar, listelenen bazı politikaların hali hazırda
tamamlanmış olduğunu, özellikle sektör tabanlı dokümanların gözden
geçirilmesi gerektiği tavsiyesinde bulunmuşlardır.
22 politika belgesinin yanı sıra, özellikle enterik fermantasyon, tarım toprakları
ve gübre yönetimi gibi tarım sektörü ile ilgili önemli konularda mevcut uyum ve
azaltım stratejilerine odaklanılmıştır.
Katılımcılar, hayvancılık tesisleri ve çiftçilerin, hayvan beslenme alışkanlıklarını
değiştirmek ve yoğun enterik fermantasyonun engellenmesi için farkındalığın
arttırılmasına yönelik kampanyaların, düşük emisyon stratejilerine önemli
katkısının olabileceğini vurgulamıştır.
Tarımsal toprakların en büyük emisyon payı inorganik gübre kullanımı olarak
belirlenmiştir. İnorganik gübre kullanımını azaltmak ve anaerobik arıtmadan
sonra hayvan gübresi, atık su arıtma çamuru gibi organik gübre kullanımının
teşviki, tarım topraklarında emisyonu azaltmak için önemli önlemlerden biri
olarak belirlenmiştir.
Hayvan gübresinden biyo gaz enerjisi elde etmek için gübre yönetimi kaynaklı
sera gazı emisyonlarının azaltımı hakkındaki fikir birliğine varılmıştır.
Düşük karbon stratejileriyle ilgili akademik çalışmalar, projeye katkı sağlaması
amacıyla, ayrıca incelenmelidir.
Tarım sektörü kaynaklı karbon emisyonlarının doğrudan etkilerinin yanı sıra,
gıda kaybı gibi dolaylı etkileri de göz önüne alınmalıdır. Son tüketiciye giden
21
yolda nakliye ve depolama sırasındaki gıda kayıpları, üretim sırasında çıkan
sera gazı emisyonları açısından önemli bir sorun olarak tanımlanmaktadır.Bu
konuda nakliye ve depolama koşullarının iyileştirilmesi, nihai tüketicilerin
bilinçlendirilmesini içeren önlemler tartışılmıştır.
Türkiye ile benzer iklim şartlarına sahip ülkelerin 6. Ulusal Bildirim
Raporlarındaki, benzer önlemlerin incelenmesi ve karşılaştırılması amacıyla
gözden geçirilmesi tavsiye edilmiştir.
Ulaştırma Sektörünün Katkısı
Ulaştırma masası, TKB uzmanlarının yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları (TCDD), ve Kayseri Ulaştırma firması temsilcilerinden oluşmuştur.
Aşağıda, masada üzerinde durulan konular özetlenmiştir:
Ulusal ulaştırma master planı, sektör için hazırlanmış iyi bir strateji belgesi
olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, en önemli hedefin karayolu ulaştırmasını
azaltarak demir ve deniz yolu taşımacılığının arttırılması olduğu belirtilmiştir.
Sektör uzmanları ayrıca, mevcut sayısal hedeflerden bahsetmiş ve 2014-2015
hedeflerinin kısmen başarıldığını vurgulamıştır.
Kayseri’de, üçüncü parti nakliyecilerle brüt yakıt tüketimi modelinin kullanılması
ve toplu taşıma araçlarında güzerghın yeniden düzenlenmesi gibi bir iyileştirme
ile, yakıt tüketiminde ve emisyonlarda günlük 20 km tasarruf sağladığı
belgelenmiştir.
KENTGES raporlama mekanizmaları, toplu taşımacılık ile ilgili iklim değişikliği
eylemleri için kaynak olarak belirlenmiştir.
Akıllı toplu taşımacılığın tüm resmî belgelerde mevcut olduğu fakat
uygulamanın tüm yerel belediyelere indirilemediği vurgulanmıştır.
10. Kalkınma planı yeşil uluşım politikaları için bir kaynak olarak belirlenmiştir.
22
2. Türkiye Sera Gazı Emisyonları: Eğilimler ve Projeksiyonlar
2.1. Sera Gazı Emisyon Eğilimleri
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Ek I
partisi olarak her yıl sera gazı envaner raporlarını hazırlamaktadır. En güncel sera gazı
emisyon envanteri 1990-2015 dönemi için ulusal sera gazı emisyon / karbon giderim
tahminlerini içermektedir.
Türkiye’nin son sera gazı envanterine8 göre, toplam sera gazı emisyonu 2015 yılında,
AKAKDO sektörü hariç 475,1 Mt CO2 eşdeğeri (CO2-eşd) ve AKAKDO sektörü dahil
411,0 Mt CO2-eşd’dir. Bu durum, 1990 seviyesine göre sırasıyla %122 ve %123,7’lik
artışı ifade etmektedir.
AKAKDO hariç toplam 2015 sera gazı emisyonlarında enerji sektörü %71,6’lık oranla
en yüksek paya sahiptir. Enerji sektörünü %12,8 ile endüstriyel işlemler ve ürün
kullanımı sektörü (IPPU), %12,1 ile tarım ve %3,5 ile atık sektörü takip etmiştir.
1990-2015 yılları arasında tüm sektörlerde emisyonlarda artış eğilimi izlenmektedir.
1990’a kıyasla enerji sektörü emisyonları %153,1 artmıştır. IPPU sektöründe emisyon
artışı %156,2 iken, tarım sektöründe %28,1 ve atık sektöründe %52,2’dir.
Şekil 4. Sektörlere göre sera gazı emisyonu, 1990-2015
8 Türkiye’nin Ulusal Sera Gazı Envanteri, 2017 (1990-2015)
http://unfccc.int/national_reports/annex_i_ghg_inventories/national_inventories_submissions/items/10116.php
23
Büyüyen ekonomi, nüfus artışı ve şehirleşme, Türkiye’deki sera gazı emisyonunun
temel etmenleridir. Şekil 5’de gösterildiği gibi, toplam ve net sera gazı emisyon
eğilimleri, 1990-2015 yılları arasındaki GSYH9eğilimleri ile benzerlik göstermektedir.
1990-2015 döneminde genel olarak emisyonlardada artan bir eğilim gözlenmektedir.
Fakat 1994,1999, 2001 ve 2008 yıllarındaki ekonomik kriz nedeniyle, sera gazı
emisyonları azalmıştır. Kriz yıllarında sera gazı emisyonları bir önceki yıla göre
sırasıyla, %2,7, %0,4, %6,3 ve %8 oranında azalmıştır.
Şekil 5. Sera gazı emisyonları ve GSYH, 1990-2015
Kişi başına düşen sera gazı emisyonları10 toplam sera gazı emisyonu ile benzer bir
artış eğilimi göstermektedir (Şekil 6). Kişi başına düşen eşdeğer CO2 emisyonu 1990
yılında 3,88 tondan 2015 yılında 6,07 tona yükselmiştir.
9Dünya Bankası (popüler göstergeler)
http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?Code=NY.GDP.MKTP.KD.ZG&id=af3ce82b&report_name=Popular_indicators
&populartype=series&ispopular=y#
10 TÜİK (istatistik göstergeler), https://biruni.tuik.gov.tr/gosterge/?locale=tr
24
Şekil 6. Kişibaşı sera gazı emisyonları, 1990-2015
1990 yılında 56,4711 milyon olan Türkiye nüfusu 2015 yılında 78,7412 milyona ulaşmış,
1990-2015 yılları arasında kentsel nüfus artarken kırsal nüfus azalmıştır. Kentsel
nüfus oranı 1990’da %59 iken 2015 yılında %92,1’e ulaşmıştır. Kentsel nüfus artışı ve
şehirleşmenin, konut, enerji, ulaşım vb. konulardaki talebin artmasında oldukça büyük
payı bulunmaktadır.
Tablo 1. Seçilmiş yıllarda Türkiye nüfusu
1990 2000 2010 2015
Toplam 56 473 035 67 803 927 73 722 988 78 741 053
Şehir 33 326 351 44 006 184 56 222 356 72 523 134
Belde/Köy 23 146 684 23 797 743 17 500 632 6 217 919
1990’larda toplam birincil enerji arzı 2200 PJ iken bu rakam 2015 yılında (%146’lık bir
artışla) 5407PJ’e yükselmiştir.13 Toplam enerji arzında fosil yakıtların payı 1990 yılında
%82, 2015 yılında ise %88 dir. Diğer taraftan yenilenebilir enerjinin payı %9–18
arasında değişmekted,r.. 1990-2015 döneminde, toplam birincil enerji arzında
doğalgazın payı %5’den %31’e yükselirken, sıvı yakıtların payı %46’dan %30’a
11 TÜİK (nüfus göstergeleri), https://biruni.tuik.gov.tr/nufusmenuapp/menu.zul
12 TÜİK (nüfus göstergeleri), https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr
13Enerji veTabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016, Enerji DengeTabloları.
25
düşmüştür. Kömürün payı ise %30’dan %27’ye, yenilenebilir enerjinin payı %18’den
%12’ye düşmüştür. Birincil enerji arzı, Şekil 7’de verilmiştir.
Şekil 7. Birincil enerji arzı, 1990-2015
Yakıt yanmasından kaynaklı emisyonlar, Türkiye’nin insan kaynaklı sera gazı
emisyonlarının başlıca kaynağıdır. 2015 için enerji sektörünün toplam emisyonu 340
Mt CO2-eşd ve bu oranın %99’u yakıtların yanmasından kaynaklanmaktadır. Çevrim
ve enerji sektörü, %40,3’lük oranla enerji sektöründeki sera gazı emisyonları içinde en
büyük paya sahiptir. Bunu %22,3 ile ulaştırma, %16,9 ile imalat sanayi, %16,4 ile konut
ve hizmetler sektörü ve %2,9 ile tarım/ormancılık/balıkçılık sektörü takip etmektedir.
0
500
1000
1500
2000
2500
3000
3500
4000
4500
5000
5500
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
(PJ)
Kömür Sıvı yakıtlar Doğalgaz Yenilenebilir enerji
26
Şekil 8. Yanma kaynaklı sera gazı emisyonları, 1990-2015
Şekil 9’da, CO2 eşdeğer olarak sera gazlarının AKAKDO hariç toplam emisyonlara
katkısı verilmiştir. Her bir gaz için CO2 eşdeğer emisyonunda artış eğilimleri
gözlemlenmektedir. CO2 emisyonu 1990’a kıyasla %158,7 oranında artmıştır. CH4,
N2O ve F gazlar emisyonları sırasıyla %24,7, %39,6 ve %897,5 artmıştır (Tablo 2).
Şekil 9. Sera gazı türlerine göre sera gazı emisyonları, 1990-2015
50
100
150
200
250
300
35019
90
19
91
19
92
19
93
19
94
19
95
19
96
19
97
19
98
19
99
20
00
20
01
20
02
20
03
20
04
20
05
20
06
20
07
20
08
20
09
20
10
20
11
20
12
20
13
20
14
20
15
(Mt CO2-eşd.)
Çevrim ve enerji İmalat sanayi ve inşaatUlaştırma Konut ve hizmetlerTarım/ormancılık/balıkçılık
0
50
100
150
200
250
300
350
400
450
500
19
90
19
91
19
92
19
93
19
94
19
95
19
96
19
97
19
98
19
99
20
00
20
01
20
02
20
03
20
04
20
05
20
06
20
07
20
08
20
09
20
10
20
11
20
12
20
13
20
14
20
15
CO2 CH4 N2O F Gazları
(Mt CO2 eşd.)
27
AKAKDO hariç toplam sera gazı emisyonu içinde en yüksek pay CO2 emisyonudur.
CO2 emisyonlarının toplam emisyonlar içindeki payı 1990’da %69 iken bu oran 2015
yılında %81’e yükselmiştir. CH4 emisyonu %19’dan %11’e düşmüş ve aynı dönemde
N2O emisyonu %11’den %7’ye düşmüştür. Diğer taraftan F-gazlarının emisyonu
%0,3’den %1,5’e yükselmiştir (Şekil 10).
Şekil 10. Sera gazlarının, toplam sera gazı emisyonlarına katkısı, 1990,2015
CO2 emisyonu enerji ve IPPU sektörlerinden kaynaklanmaktadır. 2015 yılında toplam
CO2 emisyonlarının %86,1’i enerjiden, %13,6’sı endüstriyel işlemler ve ürün
kullanımından, %0,2’si ise tarımsal faaliyetler ve atıktan kaynaklanmıştır. 1990-2015
yılları arasında enerji kaynaklı CO2 emisyonu 126 Mt’den 330 Mt’ye yükselmiştir
(%163’lük artış ile). IPPU sektöründe CO2 emisyonu, 1990’a kıyasla %139 artmış ve
2015 yılında 52,3 Mt’ye ulaşmıştır (Tablo 2).
Tablo 2. Sera gazı türlerine göre sektörel sera gazı emisyonları, 1990-2015
Sera Gazı Yıl Enerji
Endüstriyel
işlemler ve
ürün
kullanımı
Tarım Atık Toplam
CO2 (kt)
1990 125 801 21 907 460 27,4 148 195
2000 201 534 25 544 617 22,9 227 719
2010 276 856 44 549 645 6 322 057
2015 330 280 52 336 811 0,5 383 427
1990 yılına göre değişim (%) 162,5 138,9 76,2 -98 158,7
CH4 (kt)
1990 264 1,4 1 000 384 1 650
2000 305 1,6 873 513 1 692
2010 441 2 952 654 2 049
2015 241 2,3 1 220 593 2 058
80.7%
10.8%
7.0% 1.5%
2015
69.3%
19.3%
11.1%0.3%
CO2
CH4
N2O
F Gazları
1990
28
1990 yılına göre değişim (%) -8,7 58,1 22 54,6 24,7
N2O (kt)
1990 6,5 3,6 65 4,9 80
2000 8,5 2,8 67 5,5 84
2010 13,3 5,5 72 6,2 97
2015 12,5 4,7 88 6,8 112
1990 yılına göre değişim (%) 91,1 33,1 34,8 39,1 39,6
F gazları
(kt CO2-
eşd)
1990 - 693 - - 693
2000 - 1 374 - - 1 374
2010 - 4 736 - - 4 736
2015 - 6 910 - - 6 910
1990 yılına göre değişim (%) 897,5 897,5
Metan emisyonları, daha çok tarımsal faaliyet ve atık sektörü kaynaklıdır. 2015 yılında
Metan emisyonları 2,06 Mt dur. Toplam CH4 emisyonlarının %59,4’ü tarım, %28,8’i
atık ve %11,8’i enerji ve IPPU sektörlerinden oluşmaktadır. 1990-2015 için CH4
emisyonu enerji sektörü dışındaki tüm sektörlerde artmıştır. 1990 yılına kıyasla CH4
emisyonları tarım sektöründe %22,0, atık sektöründe %54,6, IPPU sektöründe ise
%58,1 oranında artmıştır. Tarım sektöründeki emisyon artışı esas olarak enterik
fermantasyon ve gübre yönetimi ile ilgilidir. Atık sektörü metan emisyonları, düzenli
depolanan atık miktarındaki artışa paralel olarak artmıştır. Enerji sektörü 2015 yılı CH4
emisyonları, yeraltı kömür üretimindeki düşüşe bağlı olarak 1990 yılına göre %8,7
oranında azalmıştır.
N2O emisyonunun temel kaynağı tarım sektörüdür. 2015 yılında N2O emisyonu 0,11
Mt dur. N2O emisyonunun %78,4’ü tarım faaliyetlerinden, %11,2’si enerji, %6,1’i atık
ve %4,3’ü IPPU sektörlerinden kaynaklanmaktadır. 1990 yılına göre N2O emisyonu
tarım sektöründe %34,80, atık sektöründe %39, ve enerji sektöründe %91 oranında
artmıştır. N2O emisyonları temel olarak tarımsal topraklar, yakıtların yanması, atık su
arıtma ve deşarjı ile gübre kullanımından kaynaklanmaktadır.
F- gazlarının tek kaynağı ise IPPU sektörüdür. F-gazları emisyonu 1990-2015 yılları
sırasında %897,5 artmış ve 6,9 Mt CO2-eşd’ye ulaşmıştır. Toplam F-gaz
emisyonlarına katkıda bulunan ana etken, Ozon tabakasını incelten maddelerin (ODS)
yerine HFC gazlarının kullanımı ve elektrikli ekipmanlardan kaynaklanan SF6
emisyonlarıdır.
29
2.2. Dolaylı Sera Gazı Emisyonları
CO, NOx, NMVOC ve SO2 emisyonlarının8 da iklim değişikliği üzerinde etkileri
bulunmaktadır. Tablo 3, dolaylı sera gazı emisyonlarını göstermektedir. 2015 yılında
CO emisyonu 2,35 Mt, NOx emisyonu 0,88 Mt, NMVOC emisyonu 1,02 Mt ve SO2
emisyonu 1,9 Mt’dir. CO, NOx ve SO2 emisyonlarının temel kaynağı enerji sektörüdür
ve emisyonlarınun %99’undan sorumludur.. NMVOC emisyonunun en büyük kaynağı
ise %41’lik oranla tarım ve %29’luk oranla enerji sektörüdür.
Tablo 3. Dolaylı sera gazı emisyonları, 1990-2015
(kt)
Gaz 1990 1995 2000 2005 2010 2011 2012 2013 2014 2015
NOX 562,0 700,0 671,6 720,1 768,5 876,4 830,5 796,7 782,8 877,7
CO 2 023,0 2 008,0 2 875,3 2 365,3 2 833,4 2 725,5 2 917,4 2 107,1 1 991,2 2 347,1
NMVOC 942,0 1 035,2 1 108,0 1 015,1 1 045,9 1 066,4 1 125,0 1 073,2 1 078,1 1 017,3
SO2 1 747,2 1 886,5 2 238,8 2 002,5 2 558,1 2 637,5 2 713,5 1 940,7 2 145,0 1 935,3
2.3. Sera Gazı Emisyon Projeksiyonları
Türkiye, Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı’sını (INDC) 2015 yılında
BMİDÇS’ye sunmuştur. Türkiye için INDC hedefi, BAU seviyesinde 2030’a kadar sera
gazı emisyonunu %21’e varan oranda azaltmaktır.
Sera gazı emisyon projeksiyon çalışmaları INDC hedeflerini belirlemek için
gerçekleştirilmiştir. Projeksiyonda baz yıl 2012’dir. Emisyon tahminlerinde iki senaryo:
BAU senaryosu ve azaltım senaryoları kullanılmıştır. Sera gazı emisyonu için
kullanılan temel parametreler Tablo 4’de6 verilmiştir.
Tablo 4. Projeksiyon çalışmasına temel teşkil eden varsayımlar
Parametre 2012 2015 2020 2025 2030
Nüfus (bin kişi) 75 627 78 151 82 076 85 569 88 427
Yıllık nüfus artış hızı (%) 1,38 1,07 0,93 0,75 0,60
Yıllık GSYH büyüme hızı (%) 2,10 3,50 4,15 4,25 4,12
Türkiye’nin yıllık GSYH büyüme hızı 2012 yılında %2,10 oranındaydı ve 2030 yılına
kadar bu oranın %4’e ulaşması öngörülmektedir. Nüfus 1990’dan 2012’ye %30’dan
fazla bir büyümeyle 75,6 milyona ulaşmıştır. Türkiye’nin enerji talebi her yıl %6-7
oranında artmaktadır. BAU senaryosu altında, 2030 yılında elektrik talebinin 580
TWh’ye ulaşacağı öngörülmektedir.
30
BAU senaryosu, 2030 yılına kadar emisyon azaltım tedbirleri alınmadan sera gazı
emisyonlarının tahminini içermektedir. Azaltım senaryosunda ise, çeşitli politika ve
strateji dokümanları baz alınarak 2012-2030 yılları için emisyon tahmini yapılmıştır.
Azaltım senaryoları için kullanılan plan ve politikalar her sektör için aşağıda
listelenmiştir.
Elektrik Üretim Sektörü;
Güneş enerjisinden elektrik üretim kapasitesinin 2030'a kadar 10 GW'ta
çıkarılması,
Rüzgâr enerjisinden elektrik üretim kapasitesinin 2030 yılına kadar 16 GW'a,
çıkarılması,
Hidroelektrik potansiyelinin tümü geçiş,
Nükleer santralin 2030'a kadar işletmeye alınması,
2030'da elektrik iletim ve dağıtım kayıplarını %15'e düşürmek,
Kamu elektrik üretim santrallerinin rehabilitasyonu,
Mikro jenerasyon, kojenerasyon sistemleri ile yerinde elektrik üretimi yapılması.
Sanayi Sektörü;
Enerji Verimliliği Ulusal Strateji ve Eylem Planının uygulanması ile emisyon
yoğunluğunun azaltılması,
Sanayi tesislerinde enerji verimliliğinin artırılması ve enerji verimliliği projelerine
maddi destek sağlanması,
Atıkların uygun sektörlerde alternatif bir yakıt olarak kullanılmasını artırmak için
çalışmalar yapmak.
Ulaştırma Sektörü;
Karayolu taşımacılığındaki payı azaltarak yük ve yolcu taşımacılığında ulaşım
modlarının dengeli bir şekilde kullanılmasını sağlamak ve deniz ve demiryolu
taşımacılığının payını arttırmak,
Birleşik nakliye Kombine taşımacılığın geliştirilmesi,
Kentlerde sürdürülebilir ulaşım yaklaşımları uygulamak,
Alternatif yakıt ve yeşil araçların teşvik edilmesi,
Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi (2014-2023) ve Eylem Planı
(2014-2016) ile yakıt tüketimini ve karayolu taşımacılığı kaynaklı emisyonları
azaltmak,
Yüksek hızlı tren projelerini gerçekleştirmek,
Kentiçi raylı sistemleri arttırmak,
31
Tünel projeleriyle yakıt tasarrufu sağlamak,
Eski araçları trafikten çekmek,
Enerji verimliliğini sağlamak için yeşil liman ve yeşil havaalanları uygulamak,
Denizyolu taşımacılığı için özel tüketim vergisi muafiyeti uygulanması.
Konut ve Hizmet Sektörü;
Yeni yapılan konut ve hizmet binalarının Binalarda Enerji Performans
Yönetmeliğine uygun enerji verimli olarak inşa edilmesi
Yeni ve mevcut binaların Enerji Kimlik Belgesi oluşturularak enerji tüketimlerinin
ve seragazı emisyonlarının kontrol altında tutulması ve metrekare başına enerji
tüketimlerinin azaltılması
Geliştrilmiş tasarım, teknolojik ekipman, yapı malzemeleri vasıtasıyla ve
yenilenebilir enerji kaynaklarını (kredi, vergi düşürme vb.) teşvik eden
finansman mekanizmalarının geliştirilmesi ile yeni ve mevcut binaların birincil
enerji tüketimini azaltmak,
Enerji talebini en aza indirgemek ve yerel enerji üretimini sağlamak amacıyla
Yeşil Bina, pasif enerji ve sıfır-enerjili ev tasarımlarının yaygınlaştırılması
Tarım Sektörü;
Tarım alanlarında arazi toplulaştırılması ile yakıt tasarrufu,
Gübrenin kontrollü kullanımı ve iyi tarım uygulamaları,
Minimum toprak işleme yöntemlerini desteklemek.
Atık Sektörü;
Atıkların düzenli depolama alanlarında depolanması,
Atıkların yeniden kullanımı, geri dönüşümü ve ikincil hammadde geri kazanımı
veya enerji üretimi amaçlıkullanımı,
Atıkların geri dönüşümü, biyolojik kurutma, biyo-metanizasyon, kompostolama,
ileri termal işlemler veya yakma gibi işlemler kullanarak atıkan enerji geri
kazanımını sağlamak,
Düzenli ve düzensiz atık depolama sahalarındaki deponi gazından metan gazı
geri kazanımı,
Endüstriyel atıkların başka bir sektörde alternatif hammadde veya yakıt olarak
kullanılması, Besi ve tavuk çiftliklerinden çıkan atıklardan yararlanmak için
çalışmalar yürütmek,
Düzensiz atık depolamam alanlarının rehabilitasyonu ve atıkların düzenli
depolama sahalarında biriktirilmesini sağlamak.
32
Karbon Giderimleri;
Yutak alanlarının arttırılması ve arazi kaybının önlenmesi,
Orman Rehabilitasyon Eylem Planının ve Ulusal Ağaçlandırma Seferberliğinin
Uygulanması.
1990-2012 yılları arasındaki sera gazı emisyonları ile 2030’a kadar emisyon
projeksiyonları, sektörel detayda Tablo 5’de ve sera gazı türlerine göre Tablo 6’da
verilmiştir.
Tablo 5. Sektörel sera gazı emisyon projeksiyonları
(Mt CO2-eşd)
Sera Gazı Emisyonları
Önlem Gözetilmeyen
Senaryo (BAU)
Önlem Gözetilen
Senaryo (Azaltım)
1990 1995 2000 2005 2010 2012 2020 2030 2020 2030
Enerji 132 159 214 252 285 321 539 944 499 738
Endüstriyel
İşlemler ve Ürün
Kullanımı
31 34 36 47 60 70 95 170 95 170
Tarım 42 40 40 38 40 46 52 59 52 59
AKAKDO -30 -30 -36 -44 -47 -51 -40 -39 -70 -70
Atık 14 17 21 25 27 28 28 41 24 31
Toplam 188 219 275 318 364 413 673 1 175 599 929
Tablo 6. Sera gazı türlerine göre sera gazı emisyon projeksiyonları
(Mt CO2-eşd)
Sera Gazı Emisyonları
Önlem
Gözetilmeyen
Senaryo (BAU)
Önlem Gözetilen
Senaryo
(Azaltım)
1990 1995 2000 2005 2010 2012 2020 2030 2020 2030
AKAKDO hariç sera gazı emisyonları
CO2 154 184 239 286 326 368 602 1 057 564 860
CH4 47 48 51 52 60 68 77 108 71 92
N2O 17 16 19 20 19 21 26 33 25 31
HFC NO NO 1 3 5 6 8 13 8 13
PFC 1 1 1 0 NE NE NE NE NE NE
SF6 NE NE 0 1 1 1 1 2 1 2
Toplam 218 250 311 362 412 464 713 1 213 669 999
AKAKDO dahil sera gazı emisyonları
CO2 124 154 203 242 279 317 562 1 018 494 790
33
CH4 47 48 51 52 60 68 77 108 71 92
N2O 17 16 19 20 19 21 26 33 25 31
HFC NO NO 1 3 5 6 8 13 8 13
PFC 1 1 1 0 NE NE NE NE NE NE
SF6 NE NE 0 1 1 1 1 2 1 2
Toplam 188 219 275 318 364 413 673 1 175 599 929
BAU senaryosunda, enerji tüketiminden kaynaklı emisyonun 2012-2020 yılları
arasında her yıl 27,3 Mt CO2-eşd arttığı ve 2020-2030 yılları arasında yılda yaklaşık
40,5 Mt CO2-eşd artacağı öngörülmektedir. 2020 ve 2030 yıllarında AKAKDO dahil
toplam sera gazı emisyonu sırasıyla 673 ve 1175 Mt CO2-eşd olarak tahmin edilmiştir.
Yukarıda listelenen politikaların uygulanmasına dayanan azaltım senaryosuna göre
2030'a kadar %23,2' ile en yüksek azaltım atık sektöründe ye gerçekleşecektir.
Düzensiz atık bertaraf alanlarının rehabilitasyonu atıkların düzenli depolama
sahalarında depolanması ve bu sahalarda metan geri kazanımı emisyon azaltımında
önemli bir rol oynayacaktır. Enerji sektöründe 2030 yılına kadar %21,8'e kadar azaltım
sağlanacaktır. Yenilenebilir kaynaklar ve nükleer enerji politikası, enerji sektöründeki
azaltıma önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Ayrıca, konut-hizmet sektöründeki kentsel
dönüşüm uygulamaları ve sanayi sektöründe dönüşüm programların benimsenmesi,
bu sektörlerde sera gazı emisyonunun azaltımında yardımcı olacaktır. AKAKDO
sektörü ile ilgili olarak, orman alanlarının 2023 yılına kadar %30'a (23.400.000 ha)
çıkarılması ile 2030 yılında %80 oranında karbon giderimi sağlanacağı
öngörülmektedir. Şekil 11 iki senaryoya göre sera gazı emisyon projeksiyon
sonuçlarını göstermektedir.
Şekil 11. Sera gazı emisyon projeksiyonu
1175
929
0
200
400
600
800
1000
1200
1400
1990 1995 2000 2005 2010 2012 2020 2030
Mt CO2-eşd.
Önlem Gözetilmeyen Senaryo Önlem Gözetilen Senaryo
34
3. Önceden Tanımlanmış Dönem İçin (2053) Makroekonomik
Görünüm
Bu bölüm; iklim değişikliği azaltım politikaları açısından Türkiye ekonomisine
makroekonomik perspektiften genel bir bakışı içermektedir. Bu bölümde sunulan
çerçeve, mevcut eğilimlerin ayrıntılı bir şekilde ele alınmasının yanı sıra geniş
makroekonomik toplamların projeksiyonu, yeni teknolojilerin uygulanması ve
önümüzdeki birkaç on yıl zarfında seragazı emisyon rotasının projeksiyonunu kapsayan
dinamik bir çerçeve olacaktır.
Bu bölüm ana hatlarıyla üç kısımdan oluşmaktadır. Bölüm 3.1, Türkiye’nin
makroekonomik ortamının bir özetini sunmaktadır. Bölüm 3.2, sera gazı emisyonlarını,
ve Türkiye’nin sahip olduğu mevcut ve ileriye dönük politika önlemlerini incelemektedir
ve bölüm 3.3, hem küresel ekonomi hem de özellikle Türkiye için makro toplam
büyüklüklerin ileriye dönük projeksiyonlarını sunmaktadır.
3.1. Türkiye’nin Makroekonomik Gelişim Özeti
Türkiye ekonomisi çok ilerlemiş ve işleyen bir piyasa ekonomisi olarak görülebilir14.
Ancak, Türkiye 1990’larda göreceli olarak inişli çıkışlı bir büyüme perfonmansı
göstermiştir.
“Genişlemeci mali daralmayı” teşvik etmek amacıyla 2000 yılının başında IMF programı
tasarlanmıştır. Nitekim, 2002-2006 yılları arasında yıllık büyüme oranı %7,6 civarında
olmuştur ve bu yabancı sermaye girişiyle sağlanmıştır.
Türkiye’nin GSYH’si, arz yönüne odaklanmayan öncelikli olarak hanehalkı tüketimine
bağlı bir büyüme modeline sahiptir. Üretim tarafına daha yakından bakılacak olur ise,
imalat sektörünün 1998 yılında %22,3 olan payı, 2017 yılının 2. çeyreğinde %17,1’e
düşmüştür. İmalat sektörünün payındaki bu kayıp, inşaat ve konut sektörlerinin
paylarındaki artışla telafi edilebilir gibi gözükmektedir. Bu sektörler, büyük ölçekli konut
projelerine sağlanan devlet teşviği de dahil olmak üzere çeşitli unsurlarca öne
çıkarılmıştır.
İnşaat sektörünün hızla büyümesi ekonominin içinde bazı zayıflıkların gizlenmesi riskini
de beraberinde getirmektedir. Örneğin, inşaat sektörünün güçlü performansından
kaynaklanan artan bir sabit sermaye oluşumu olmasına rağmen, inşaat sektörünün
etkileri çıkartıldığında makine ve yatırım harcamalarının aslında düştüğü görülmektedir.
14 AB Türkiye İlerleme Raporu {COM (2016) 715 final}
35
Veriler, düşük ve orta-düşük teknoloji sektörlerinin imalat sektöründeki girişimlerin
%90’ını, çalışanların %78'ini ve üretimin %72'sini oluşturduğunu vurgulamaktadır.
Çalışanların en düşük ve en ileri teknoloji seviyelerindeki katma değerleri arasında
oldukça büyük bir fark bulunmaktadır. Dolayısıyla; ileri teknolojide çalışan bir kişi, düşük
ve alt-orta teknolojide çalışan bir kişiye göre çok daha fazla katma değer sağlamaktadır.
Yine de ülkedeki tartışmalar büyüme kalitesine değil, daha çok günlük manşetlere
yansıyan büyümeye odaklanmaktadır.
Birkaç istisnai yıl dışında, Türkiye ekonomisi, neredeyse geleneksel olarak, cari hesap
açığı vermektedir. Büyük bölümü ithalata dayalı olması nedeniyle enerji açığı cari açıkta
en büyük paya sahiptir. Aslında enerji dışı denge, enerji açığına kıyasla oldukça
sınırlıdır. Bu süre zarfında dünyada düşüşe geçen petrol fiyatları, ülkenin enerji
faturasını sınırlandırarak kısmi bir rahatlama sağlamakla beraber kaynağın kendisine
olan bağımlık doğal olarak değiştirmemektedir.
Ülkenin enerji bağımlılığına ek olarak, Türkiye’nin teknoloji açığı ve tasarruf açığı,
mevcut cari açığına yapısal zaaflar eklemektedir. TCMB tarafından yapılan bir
çalışmaya göre, artan teknoloji açığı düşük ve alt-orta teknolojili üretim faaliyetlerindeki
artan küresel rekabet ile birleştiğinde, Türkiye’nin yapısal mevcut cari açığının da
genişlediğini göstermektedir (Kara, Sarikaya, 2013)15. Tasarruflarla ilgili olarak,
uluslararası bir karşılaştırma bize Türkiye'nin neredeyse ölçeğin orta noktasında
durduğunu söyleyecektir. Kısa bir süre önce açıklanan milli gelir istatistikleriyle birlikte,
Türkiye'nin tasarruf oranının Haziran 2017 itibarıyla %25,06 seviyesinde olduğunu ve
on yıl öncesine kıyasla yaklaşık bir puanlık bir iyileşme gösterdiğini görmekteyiz.
Yine de tasarruf ve yatırımlar arasındaki denge kontrol edildiğinde, Türkiye’deki kronik
sorunun, tasarruf açığı ve dış tasarruflara bağımlılığı nedeniyle devam ettiği
görülmektedir. Bu da Türkiye’nin GSYH performansının büyük ölçüde yabancı sermaye
girişlerine bağımlı ve ilişkili olduğunu doğrulamaktadır.
Bugüne kadar küresel likiditenin sırtındaki yükü kaldıran Türkiye’nin finansman ihtiyacı,
geçici bir dertten ibarettir. Riskin yüksek olduğu zamanlarda, Türkiye'nin cari hesap açığı
ve buna bağlı finansman ihtiyacı hoş karşılanırken, ters bir durum olduğu anda durum
piyasada negatif bir haber haline dönüşme riskini taşımaktadır.
Finansmana baktığımızda, doğrudan yatırım değer kaybederken, %100’ün altına düşen
devir oranlarıyla kurumsal bankaların uzun vadeli kurumsal kredileri azalmaktadır.
15 Kara, A.H. ve Sarıkaya, C. (2013), "Dögüsel Olarak Düzeltilmiş Cari İşlemler Dengesi", TCMB Ekonomi Araştırma Notları,
2013-18.
36
Portföy yatırımları ılımlı fakat 2018 için riskler oldukça açıktır. Bilindiği üzere, mevcut
cari hesap açığının GSYH’deki oranı 2011’den beri düşüş göstermektedir. Türkiye,
uluslararası rezervler ile ilgili kaynakların sınırlı olması sebebiyle, ülkenin
finansmanındaki herhangi bir zayıflık, para birimi ve faiz oranlarında baskı yaratacaktır.
İmalat sektörünün ithal malzemelere olan bağımlılığı %40-50 civarında seyrederken,
otomobil ve teknolojik ürünlere olan talep ile ortaya çıkan ciddi tüketim iştahı da ithalat
artışını tetiklemektedir. Ayrıca, Türkiye ekonomisindeki büyüme dönemleri, genellikle
yüksek ithalat ile dikkat çekici bir şekilde ilişkilidir ve net ihracatın GSYH’ye katkısı bu
dönemlerde genellikle negatiftir.
Coğrafi yakınlık ve Gümrük Birliği nedeniyle Avrupa, Türkiye’nin en önemli ticari
partneridir. Avrupa ekonomisi iyileşme sürecine girdiğinde bu durum Türkiye’ye de iyi
gelmektedir. Avrupa talep koşullarındaki iyileşmenin umut verici olduğunu işaret eden
bileşik öncü göstergeler, Türk ihracatçıları için de destekleyici olacaktır. Bu arada, son
dönemlerde Türk Lirasındaki değer kaybı, Türk ürünleri için fiyat avantajı yaratan bir
fırsat penceresi de oluşturabilir. Bu nedenle, ihracat talebi önümüzdeki yıllarda iç
talepteki beklenen kademeli zayıflamayı kısmen telafi edebilir.
2000 ve 2001 yıllarında peşpeşe gelen krizler sonrasında açıklanan ekonomik
programının temelinde mali disiplin yatmaktadır. Hükümet, IMF programındaki
vaadlerine uymuş ve sıkı maliye politikası, özel sektörün, büyümenin öncüsü olmasının
yolunu açmaya yardımcı olmuştur. Kamu borçlanma ihtiyacındaki düşüş yurt içi kredi
kanallarına yardımcı olurken aynı zamanda yabancı sermaye çekmeye ve büyüme
performansını artırmaya yardımcı olmuştur.
2012 yılından 2017’nin üçüncü çeyreğine kadar olan dönem itibari ile, 6 milyon yeni
insan iş gücüne eklenmiş ve iş gücüne katılım oranı yüzde 6,2 artarak %47,6’dan
%53,7’ye ulaşmıştır. Yine de istihdam oranındaki artış %4,5 ile sınırlı kalmıştır. Başka
bir deyişle, işsiz kişi sayısı 2012 yılına kıyasla 2017’nin üçüncü çeyreğinde 1,2 milyon
daha fazladır. OECD verileri, Türkiye’nin istihdam edilmeyen, eğitim ve öğretim
görmeyen gençler bakımından, en yüksek rakamlara sahip olduğunu göstermektedir.
Genç işsiz sayısının yüksek olması ve kadınların işgücüne katılımının düşük olması, iş
piyasasındaki yapısal sorunlardır. Bu zayıflıklar aynı zamanda, daha fazla istihdam
yaratmak için önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ekonomi politikalarının büyüme sürecini
şekillendirmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Dünya Ekonomi Forumu (DEF), 2010 yılında 61. sırada olan Türkiye’yi, Küresel Rekabet
Endeksi’ne göre 2017 itibari ile 53. sırada göstermektedir.
Sonuç olarak, çevresel ve iklim ekonomilerini göz önünde bulundururken, Türkiye’nin
önemli ölçüde ülkeye akan yabancı tasarruflara bağımlı bir ekonomik çevresi olduğu
37
dikkate alınmalıdır. Bu nedenle Türkiye, sadece arz ve üretime değil de önemli ölçüde
tüketime bağımlı ve dalgalı büyüme gibi yapısal zayıflıkları olduğu halde cazip bir
yükselen piyasadır. Türkiye teknoloji açığını düşürme iştahı yüksek genç bir nüfusa
sahip olmakla beraber, büyük payı bu genç nüfusa ait yüksek işsilik rakamlarına sahiptir.
Buna ek olarak, Türkiye ithal edilen birincil enerji kaynaklarına bağımlıdır, ticarete açıktır
ve birincil ticaret ortağı AB’dir.
3.2. Çevre Politikası ve İklim Değişikliği Ekonomisi
İkinci bölümde de belirtildiği gibi, 2015 yılında, Türkiye’nin kişi başına düşen sera gazı
emisyonu 6 ton CO2-eşd’ye ulaşırken $GSYH (sabit fiyatlarla ABD doları üzerinden)
başına emisyon 0,524 kg CO2-eşd’ye ulaşmıştır. Dolayısyla, dünya ve OECD
ortalamalarıyla karşılaştırıldığında, Türkiye’nin emisyonları nispeten daha düşüktür.
Fakat Türkiye, CO2-eşd emisyonlarındaki artış oranı bakımından en yüksek ilk beş ülke
arasındadır. Türkiye’nin CO2-eşd emisyonu 1990’da 214 Mt iken, 2015’de (%122
oranında bir kümülatif artış ile) 475 Mt’ye ulaşmıştır. Bu, Türkiye'nin önümüzdeki on
yıllar boyunca yükselen piyasa ekonomilerinin çoğuna ve dünya ortalamalarına karşı
farklı bir eğilim göstereceğini göstermektedir.
Şekil 12. 1990 CO2 emisyonlarına göre Türkiye’nin sera gazı emisyon artış oranı16
İkinci bölümde de belirtildiği üzere, TÜİK’e göre (2017), enerji sektöründen kaynaklanan
CO2 emisyonu 1990’dan bu yana iki katına çıkmıştır ve enerji talebindeki büyümeyi
takiben uzun ve orta vadede yükselmenin devam etmesi beklenmektedir (2. bölümdeki
16 http://www.turkstat.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18744 adresinden düzenlenmiştir.
38
4. ve 7. şekillere bakınız). Nitekim, 2015’de toplam sera gazı emisyonuna %71,6’lık oran
ile en çok enerji sektörü katkı sağlamıştır. Enerji sektörünü ise endüstriyel işlemler
(%12,8), tarım (%12,1) ve atık (%3,6) sektörleri takip etmiştir.
Ayrıca, 1990-2012 yılları arasında sera gazı emisyonu artış oranında Türkiye, OECD
ülkeleri arasında (Kore’den sonra) 2. sırada yer almıştır (Şekil 13). Aynı dönemde
neredeyse OECD ekonomilerinin yarısı, emisyon oranlarında düşüş göstermiştir.
Şekil 13. OECD ülkeleri için toplam sera gazı emisyonundaki değişim oranları (%), 1990–201217
Bu eğilimler, Türkiye'nin gelişmiş ekonomilerde 20 yıldan uzun bir süredir devam eden
enerji kullanımında olduğu gibi, ekonomik büyümesini artan enerji kullanımından henüz
17 OECD (2014), "Kaynaklara göre sera gazı emisyonu", OECD Çevre İstatistiği (veri tabanı). http://dx.doi.org/10.1787/data-
00594-en. BMİDÇS, Sera Gazı Envanter Verisi (2014)
39
ayrıştırmadığını göstermektedir. Nitekim, Aşıcı (2015)18, "2003-2009 döneminde
kaydedilen ekonomik büyümenin, 1995-2002 dönemine kıyasla giderek daha fazla
enerji ve kirlilik yoğun olduğunu gösteren güçlü bir kanıt sunmaktadır (Aşıcı, 2015)18. Bu
kirlilik yoğunluğu artışının bazı nedenleri yerel mali politikalardan kaynaklanmaktadır.
Acar &Yeldan'ın yaptığı yeni bir modelleme çalışması (2016)19 kömür üzerindeki mali
sübvansiyonların toplam CO2 emisyonları üzerine etkisini araştırmış ve bu
sübvansiyonların ortadan kaldırılmasıyla 2015-2030 yılları arasındaki sera gazı
emisyonlarının referans senaryoya kıyasla %5,5 azaltılabileceği öngörüsünde
bulunmuştur. 2015 itibari ile Türkiye’nin toplam CO2-eşd emisyonlarının 475,1Mt
olduğunu göstermektedir. 2. bölümdeki Şekil 4’te gösterildiği gibi, 1990-2015 yılları
arasında toplam emisyonlar ve sektörel dağılımları, yanma kaynaklı toplam sera gazı
emisyonlarında hızlı bir artış olduğunu göstermektedir. 2015’yılında toplam 475.1 Mt
sera gazı emisyonunun, 339 Mt'u yanma kaynaklıdır. Bu dönemde endüstriyel
işlemlerden kaynaklanan emisonlar da 62,8 Mt CO2 eşdeğerine yükselmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, enerji girdilerinin vergilendirilmesi OECD genelinde temel
politika normu olmuştur. Çevresel vergilerin OECD ülkeleri genelinde toplam GSYH'ye
oranı yaklaşık %2,5 iken, bu oran Meksika'da %0,5 ve ABD'de %0,9’dan Türkiye'de
%3,7, Hollanda'da %3,8 ve Danimarka'da %4,7’ye kadar farklılık göstermektedir. Şekil
14, son yirmi yıldaki OECD ülkelerindeki çevre vergileri yükü ile ortalama CO2 azaltımları
arasındaki ilişkinin bir görüntüsünü vermektedir.
18Aşıcı, A.A. (2015) "Türkiye Ekonomik Büyüme Yolunun Sürdürülebilirliği, 1995 - 2009", Yenilenebilir ve Sürdürülebilir Enerji
Yorumları, 52: 1731-1741.
19Acar, S. ve Yeldan, E. (2016), "Türkiye'deKömür Sübvansiyonlarının Çevresel Etkileri: Genel Bir Denge Analizi", Enerji
Politikası, Cilt 90, Sayfa 1-15
40
Şekil 14. Çevresel Vergi Hasıla Oranı vs. Türkiye ve OECD'deki % GSYH
Vergi yüküne rağmen, karbon emisyonlarındaki pozitif eğilimlerin öne sürüldüğü
kapsamlı gözlemler, eşlik eden teknolojik yenilikler olmadan emisyon azaltımlarındaki
kazançların oldukça düşük olacağı gerçeğini işaret etmektedir. Şekil 15, pek çok bilim
adamının dikkat çektiği üzere, tüm dünyadaki emisyon yayıcılar arasında kaydadeğer
bir ilişki ve biribirine bağlı durum olduğuna işaret etmektedir. Sonuç olarak, bu ilişki ve
biribirine bağımlılık yolundaki zinciri kırabilecek ek yenilik hedefleri olmaksızın,
vergilendirme ve piyasa fiyatları tek başına emisyonların başarıyla azaltılması için yeterli
değildir. Türkiye’de çevre vergilerinin yükü önemli boyuttadır ve son on yılda GSYH’nın
%4’üne ulaşmıştır. Yine de bu yükün 1990-2014 yılları arasında neredeyse toplam
emisyonda %5 artış ile, CO2 azaltımı üzerinde fazla etkisi olmadığı görülmektedir (Şekil
15).
Şekil 15. Türkiye’deki çevre vergileri ve CO2 emisyonu
41
Türkiye’deki Mevcut Enerji ve Çevre Politikaları
Türkiye, nüfusu ve sanayi sektörleri için maliyet açısından rekabetçi bir enerji arzı ve
enerji güvenliğinin sağlanması gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Ülke, belirli bir
ulusal enerji stratejisi planına sahip olmamasına rağmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı sırasıyla 2010-14, ve 2015-19 yıllarını kapsayan Kurumsal Stratejik Planlar
oluşturmuştur. Bu planların ortak amacı şöyle sıralanabilir:
Yerel kaynaklara öncelik vererek enerji arzını güvence altına almak; yenilenebilir
enerji kaynaklarının enerji arzındaki payını arttırmak; enerji verimliliğini arttırmak,
tam işleyen serbest piyasa koşulları oluşturmak ve yatırım ortamının
iyileştirilmesi; petrol ve doğal gaz arz kaynaklarının çeşitliliğini sağlamak.
Bölgesel iş birliği süreçleri çerçevesinde coğrafi stratejik konumu kullanarak
ülkeyi bir enerji merkezi ve terminal haline getirerek bölgesel ve küresel enerji
alanında Türkiye'nin etkisini arttırmak.
Enerji ve doğal kaynaklar ile ilgili faaliyetlerin olumsuz çevresel etkilerini en aza
indirmek.
Doğal kaynaklar sektörünün ulusal ekonomiye katkısını arttırmak, endüstriyel
hammadde üretimini artırmak, metal ve metal dışı mineral rezervlerini artırmak
ve ulusal ölçekte kullanımlarını sağlamak.
Enerji ve doğal kaynakların yönetiminde etkinliğin artırılması ve enerji ve doğal
kaynaklar alanında yeniliğin öncüsü ve destekçisi olmak.
Türkiye'nin iklim değişikliği politikaları, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2023) ve
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı'nda (2011-2023) açıklanmaktadır. İlki; iklim ile ilişkili
sonuçlara karşı eylemler tanımlamakta ve karbon yoğunluğu azaltma hedeflerini ve
enerji sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonlarının azaltım hedeflerini belirlemektedir
(1990 seviyesine kıyasla 2020 yılına kadar %-7).
Türkiye’nin ulusal emisyon azaltım hedeflerini açıklayan en güncel resmî belge, Paris’te
gerçekleşen COP21 öncesinde BMİDÇS Sekreyeryası’na 30 Eylül 2015 tarihinde
sunulan INDC belgesidir. Bu belgede, BMİDÇS 1/CP.16 numaralı kararında belirtilen
özel durumuna vurgu yapılarak Türkiye’nin, ulusal koşulları sunulmuştur. Belge,
Türkiye'nin emisyon azaltım ve uyum stratejilerini bu çerçevede tanımladığını
belirtmektedir. 2012-30 döneminde uygulanması öngörülen bu belgede, Türkiye, temel
senaryo altında öngörülen 1175 Mt CO2-eşd sera gazı emisyonlarının, 2030 yılına kadar
%21'e varan oranda azaltılarak 929Mt CO2-eşd sera gazı emisyonuna indirilmesi
niyetini bildirmektedir (Şekil 3'e bakınız). Bu doğrultuda, düşük karbonlu kalkınmaya
42
doğru, küresel düzeyde 2ºC hedefine ulaşmak için önemli bir adım atılmış olacağı
belirtmektedir20
INDC Bildirimi ayrıca, emisyon yoğun sektörler için uyarlanacak bazı plan ve politikaları
belirtmektedir (bu politikaların bir listesi için Bölüm 2.3'e bakınız). Bildirimde, bu
politikaların ve önlemlerin, 2021-30 döneminde BAU senaryosu kapsamında öngörülen
emisyon azaltımları ile karşılaştırıldığında beklenen emisyon azaltmaları ile ilgili hiçbir
veri veya projeksiyon bulunmamaktadır.
3.3. Toplam Makro Ekonomi ve Enerji Görünümüne Dair İleriye Dönük
Öngörüler
3.3.1. Küresel Ekonominin Ana Hatları
OECD'nin uzun süre boyunca yaptığı küresel ekonomi tahminlerine göre, 90 trilyon brüt
dünya üretimi 2040 yılına kadar (2010 satın alma paritesi fiyatlarıyla) 210 trilyon ABD
Dolarına ulaşacaktır. ABD Enerji Bilgi Yönetim İdaresi (ABD EBYİ) 201721 enerji
görünümü, GSYH'nın OECD ülkelerindeki %1,7’lik büyümeye karşın, OECD dışı
ülkelerin 2015-2040 yılları arasında yılda %3,8 büyüyeceğini belirtmektedir. Buna göre
geçen çeyrek yüzyılda, dünyadaki ekonomik büyümeye OECD ülkesi olmayan ülkeler
öncülük etmiş ve bu da enerji kaynaklarına yüksek talebi beraberinde getirmiştir. 1990-
2015 süresinde, OECD dışı ülkelerde gerçek GSYH büyümesi %4,9 iken, OECD
ülkelerinde %2,1 olarak görülmüştür. Gelecekte, OECD dışı ülkelerde ekonomik
büyüme olgunlaşacağından ve modernleşeceğinden, iki grup arasındaki ekonomik
büyüme oranı farklılıklarında daralma olması beklenmektedir. Bu, büyük olasılıkla enerji
yoğun sanayilerden hizmet sektörüne geçişe eşlik edecek ve böylece enerji
tedariğiüzerindeki baskıları azaltacaktır.
20 Türkiye Cumhuriyeti İstenilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı.
https://www.csb.gov.tr/db/iklim/editordosya/The_INDC_of_TURKEY_v_15_19_30-TR.pdf
21 ABD Enerji Bilgi Yönetim İdaresi, Uluslarası Enerji Görünümü, (2017). https://www.eia.gov/outlooks/ieo/pdf/0484(2017).pdf
43
Şekil 16. Dünya Gayri Safi Hasılası22
ABD Enerji Bilgi Yönetim İdaresi (ABD-EBYİ), OECD ülkeleri arasında Avustralya ve
Yeni Zelanda’nın birleşiminin en hızlı ekonomik büyümeye sahip olduğunu ortaya
koymaktadır. 2005’den 2040’a kadar her yıl, bu bölgedeki GSYH’nin %2,6 oranda
artması beklenmektedir. Buna karşın Japonya, yıllık %0,2 oran ile en yavaş büyüme
oranına sahip ülkedir. Bunun, azalan nüfus ve genel yaşlanmaya bağlı olduğu iddia
edilmektedir. Buna karşılık, Çin'in 2015-2040 yılları arasında GSYH büyümesinde yıllık
%4,3'lük bir oran elde etmesi beklenmektedir. Ancak bu, Çin'in son on yılda %9,6'lık bir
büyüme oranına ulaşması nedeniyle önemli derecede yavaşlaması anlamına gelecektir.
Genel olarak, Hindistan'ın Çin'i aşması ve 2040'larda ortalama %5'lik bir büyüme
oranına sahip olan OECD dışı ülkeler arasında lider konumda olması beklenmektedir.
22 OECD İstatistikleri ve ABD Enerji Bilgi İdaresi, 2017.
44
Şekil 17. OECD ve OECD üyesi olmayan ülkelerdeki GSYH Yıllık Ortalama Değişim Yüzdesi
(2015-2050)22
Dünya, küresel ekonominin merkezinde yer alan ABD ve diğer beli başlı ekonomilerin
yenilikçi rehberliği ve genişlemesi altındadır. OECD verisi, 21. yüzyılın ikinci on yılı
boyunca, ABD ve diğer temel ekonomi gruplarında verimlilik artışının belirgin şekilde
yavaşladığını ortaya koymaktadır. Toplam faktör verimliliğindeki (TFV) ortalama
büyüme oranı, ABD'de 2000-2010 döneminde %2,2’den 2010-2016 döneminde %0,2'ye
düşmüştür. Japonya’nın TFV büyüme oranı ise %1,4’ten %0,3’e düşmüştür ve aynı
dönemlerde Almanya’nınki %1,2’den %0,6’ya düşmüştür. Fransa ve İngiltere’deki
toplam faktör verimliliği büyümesi de aynı şekildedir (Şekil 18’e bakınız).
45
Şekil 18. Toplam faktör verimiliğinde ortalama büyüme hızı23
Genel olarak, küresel coğrafi düzenlemelerçok çeşitlidir. 1970’li döneme kıyasla
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (BMTKK) belgeleri24 Asya ve Sahra
altı Afrika'nın üretim ve istihdamdaki büyümelerini devam ettirmesinin beklenildiğini;
buna karşılık gelişmiş ekonomiler ve Latin Amerika ülkelerinin yavaşlamadan nasibini
alacağını ortaya koymaktadır. Asya ülkelerinde işgücü verimliliği artarken gelişmiş
ülkelerde işgücü verimliliği kavramı daha yavaş gerçekleşmiştir. Bunun nedeninin bir
kısmı hem istihdamda hem de genel katma değerde üretimin payının azalmasıdır.
Sanayisizleşme olarak bilinen bu olay, aslında bölgesel özelliklere bakılmaksızın
küresel ekonominin ortak bir özelliğidir.
Yatırım önceliklerinin endüstriden spekülatif finansa doğru kayması, küresel ekonominin
gerçek alanlarındaki sabit yatırımlara, özellikle sanayiye zarar vermiştir. Birçok ülkede
sabit yatırım eğilimleri, 21. Yüzyılın ilk yirmi yılındaki “biçimlendirilmiş gerçeklik”lerden
bir tanesi olarak değerlendirilmiştir
Sabit yatırım harcamalarının yavaşlaması, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, global güncel
zamanların en büyük gizemlerinden birini açıklayan faktörlerin bir parçası olmuştur:
verimlilik oranı düşme eğilimi, OECD ve BMTKK verileri, sanayi sektörlerinde ortalama
işgücü verimliliğinin, özellikle birçok ülkede büyük daralma dönemi boyunca olumsuz
etkilendiğinin gözlendiğini raporlamıştır. Bu gözlemin 21. yüzyılın üçüncü on yılında da
23 OECD İstatistikleri ve Penn Dünya Tabloları
24Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), "DünyaYatırım Raporu,2017”,
http://unctad.org/en/PublicationsLibrary/wir2017_en.pdf
46
kalıcı olduğuna işaret edilmektedir. Latin Amerika’da sanayi işgücü verimliliğinin sıfır,
Doğu Asya’da ise sürekli ve kararsız bir iş işgücü verimlilik büyümesi olduğu rapor
edilmiştir.
Sanayisizleşme eğilimi kısmen, istihdam yoğun üretimden, sermaye ve teknoloji yoğun
robot teknolojisine geçişi gerektirmektedir. Sanayi üretimleri, giderek artan bir yenilikçilik
ve robotik tabanlı üretim süreci haline gelmekte, üretim sektöründe istihdam
azalmaktadır. 2015 itibari ile BMTKK (2017)24 endüstriyel robot stoklarının 1632 milyon
adete ulaştığını ve gelişmiş ülkelerin bu ekonominin %58.7’sine sahip olduğunu
bildirmişir.
Robotların işgücü istihdamının yerini alacağı sık sık tartışma konusu olmaktadır.
BMTKK (2017)24 çalışması robot yoğunluğu ile ilgili delilleri ortaya koymaktadır (10,000
işçi başına düşen robot sayısı). Bu oran, Kore, Japonya ve Asya ülkelerindeki robotik
yoğunluğun gücünü ortaya koymaktadır. Robot yoğunluğu, nispeten büyük otomasyona
sahip üretimi olan İsveç, Almanya ve ABD gibi ülkelerde de yüksektir. Türkiye, 10.000
imalat sanayi çalışanı başına 25 robot ile vasat sayılabilecek bir robotik yoğunluk
oranına sahiptir (Şekil 19).
Şekil 19. İmalatta robot yoğunluğu24
47
OECD çalışmasına göre (OECD, 2014)25,
2014-2030 yılları arasında %3,6 olan Küresel ekonominin büyüme hızı, 2030-
2060 yılları arasında yavaşlayarak %2,7’ye düşecektir.
OECD gelişmiş ekonomileri arasında, 2014-2030 yılları arasında % 2,4 olan yıllık
büyüme oranının 2060’da %0,5’e düşmesi öngörülmektedir.
Sanayi süreçlerinden ve fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan küresel sera
gazı emisyonları önümüzdeki 50 yıl içinde iki katına çıkacak ve 48.700 Mt’den
2060 yılında toplam 99.500 Mt’ye ulaşacaktır.
İklim şartlarındaki değişikliğin sonucu olarak Asya ve Uzak Doğu Asya, üretimde
kayıp yaşayacak ve gelir oranı %1,5 ile 5 arasında olacaktır.
Büyümenin kaynakları, fiziki sermaye birikiminden, araştırma geliştirme ve
inovasyona dayanan beşerî sermayeye dayalı teknolojilere yönelme eğiliminde
olacaktır. Fiziksel (saf) işgücü ile eğitimli / vasıflı işgücü istihdam olanakları ve
ücretleri arasındaki farklar giderek açılacaktır.
Bu gelişmeler, dünya genelinde sosyal kırılganlıkları ve gelir farklılaşmasını
derinleştirecek ve 2014-2060 yılları arasında toplumsal huzursuzluk ve şiddet
kaynaklı olaylara yol açacaktır.
3.3.2. Küresel Enerji Görünümü
Uluslararası Enerji Ajansı, 2040 yılına kadar önümüzdeki otuz yıl boyunca dünya
çapında kullanılan enerjinin 1/3 artacağını rapor etmiştir. Bu, 2015-2040’a kadar enerji
talebinin Çin’de 2000 Mt ve Hindistan’da 1100 Mt artarak Asya ülkeleri liderliğinde
gerçekleşeceğini belirtmektedir. Buna karşın AB enerji talebi aynı zaman içerisinde %15
düşecektir.
25 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, (2014), "Önümüzdeki 50 YıliçinPolitikaZorlukları", OECD Ekonomik Politika Dokümanı,
Temmuz, No 9.
48
Şekil 20. Seçilmiş bölgelerde enerji talebindeki değişim, 2014-204026
Genel olarak, referans senaryo bölgesel enerji talebine karşın düşük ve yüksek
ekonomik büyüme senaryoları, dünya enerji talebinin büyük ölçüde artacağını
göstermektedir. Referans senaryoya göre dünya enerji tüketimi 2040 yılında toplamda
736 katrilyon BTU olacaktır. Bunun 262 katrilyon BTU’su OECD ülkeleri tarafından ele
geçirilirken, kalan 475 katrilyon BTU ise OECD dışı ülkelerin olacaktır (bkz. Şekil 21).
Şekil 21. Üç ekonomik büyüme senaryosunda dünya enerji tüketimi.
26 Uluslararası Enerji Ajansı
49
ABD-EBYİ verilerine göre, sanayi sektörü 2040’a kadar enerji tüketiminde en yüksek
paya sahip olan sektör olmaya devam edecektir (bkz. Şekil 22). Madencilik, imalat, tarım
ve inşaattan oluşan sanayi sektörü, 2015-2040 döneminde %50’den fazla bir paya sahip
olacaktır. Dünya sanayi sektörü enerji tüketimi bu sürede %18 artacak ve 2040 yılına
kadar 280 katrilyon BTU’ya ulaşacaktır.
Şekil 22. Son kullanım sektörüne göre dünya enerji tüketimi
Sanayi sektörü, küresel enerji talebinde en yüksek paya sahip olsa da diğer sektörlerin
talepleri de artmaktadır. Ulaştırma sektörü enerji talebini %1, bina sektörü ise yıllık
talebini %1,1 arttırmıştır. Dünya enerji fiyatlarındaki belirsiz gidişat sebebiyle, ABD-EBYİ
2040 yılında referans senaryoda 109 $ / varil ve yüksek senaryoda 226 $ / varil,düşük
senaryoda ise fiyatın 2016 yılında Kuzey Denizi Brentfiyatı olan 43 $ / varil olacağını
vurgulamaktadır.
Benzer eğilimlere dayanarak, Dünya Bankası tahminleri kömürün fiyatının (Avustralya)
yaklaşık 60 dolar civarında sabit kalacağını, ham petrolün ortalama fiyatının ise 70 dolar
seviyesinde olacağını ortaya koymaktadır (Dünya Bankası, 2017).27
27 Dünya Bankası, (2017), “Dünya Bankası Emita Fiyat Tahminleri”,
http://pubdocs.worldbank.org/en/678421508960789762/CMO-October-2017-Forecasts.pdf
50
Şekil 23. OECD ve OECD dışı ülkelerdeki nüfus oranındaki yıllık ortalama değişiklik (%)
Dünya çapında, GSYH dolar başına enerji tüketim miktarı, gelişmiş ülkelerde istikrarlı
bir şekilde düşüş göstermiştir. Özellikle, enerji tüketimi kaynaklı CO2 emisyonu, 2008
yılından bu yana OECD ülkelerinde azalmıştır. Bu gruptaki büyük ekonomilerin birçoğu,
yukarıda belirtildiği gibi, dijitalleştirme ve robot odaklı üretim eğilimi ile birlikte, üretimi
daha az enerji yoğun sektörlere ve hizmetlere kaydırmaya başlayacaktır. ABD EBYİ’nin
“referans senaryo” raporuna göre OECD dışı ülkelerde, enerji yoğunluğu ilk 10-15 yılda
devam etmektedir.
51
Şekil 24. Kişi başı GSHY’ye düşen enerji yoğunluğu ve seçilen bölgelerdeki nüfus artışı
Yakıt tiplerine göre, enerji ile ilgili CO2 emisyonlarının 2040 yılına kadar yaklaşık 45
milyar ton artacağı öngörülmektedir. 2020’lerde kömür talebinde beklenen istikrara
rağmen bunun 17 milyar tonu kömürden kaynaklanacaktır. Sıvı ve gaz yakıtların
kullanımından kaynaklanan CO2 emisyonlarının artması bu yolu güçlü bir şekilde
yönlendirmektedir (Şekil 25).
Şekil 25. Yakıt Türlerine Göre Dünya Enerji Kaynaklı CO2 Emisyonları26
3.3.3. Türkiye: Makroekonomi ve Nüfus Öngörüleri
Kalkınma Bakanlığı, kısa vadeli tahminlerini “Orta Vadeli Program” adı ile
yayınlamaktadır. En son Orta Vadeli Program 2018-2020 projeksiyonlarını içermekte ve
başlıca üretim sektöründeki yatırımlarla desteklenen üretim artışına dayalı olarak yıllık
%5,5 büyüme oranını hedeflemektedir. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında
52
yerini alma arzusu ile, reel koşullarda yıllık %5 büyüme, Türkiye’nin resmi 2023 hedefi
olarak telaffuz edilmektedir. Yıllık büyüme %5 olarak kabul edilerek, 2050 yılına kadar
aynı şekilde devam edeceği ön görülerek Şekil 26’da gösterilmiştir.
Şekil 26. 2050’ye Kadar Türkiye GSYH Projeksiyonları
2018-2020 dönemine ilişkin yıllık% 5,5'lik GSYH büyüme hedefine karşılık, enflasyon
oranının% 5'e düşmesi, işsizlik oranının% 9,6'ya gerilemesi ve cari işlemler açığının
GSYH'nin 3,9'u seviyesine düşmesi gibi önemli makroekonomik değişkenlere yönelik
hedefler de bulunmaktadır.
Resmi büyüme tahminleri ağırlıklı olarak artan verimlilik hedeflerine dayanmaktadır. Bu
nedenle, en belirgin değişken verimlilik artışı oranıdır. Çalışmalar, dünyadakiyle de
benzer bir şekilde, Türkiye’nin üretkenlik performansında durgunluk yaşadığını
göstermektedir. Toplam Ekonomi Veri Tabanı Konferans Kurulu verileri, Ocak 201328,
Türk Hayırsevelik Fonları (TPF) büyümesinin 2008’den beri durgun olduğunu
belirtmektedir. Bu, 1963-1976 yılları arasındaki genişleyen atılımların ardından, diğer
atılımlar 1982-1987; ve son olarak 2002-2008 yılları arasında gerçekleşmiştir (Şekil 27).
28 Konferans Kurulu, "Toplam Ekonomi Veritabanı", Ocak 2013, http://www.conference-board.org/data/economydatabase
53
Şekil 27. Türkiye’deki üretkenlik artışı23
Bir bütünleyici olarak, Şekil 28’de TÜİK tarafından açıklanan, Türkiye nüfus projeksiyonu
bulunmaktadır. Türkiye’nin nüfusu 2045-2050 yılları arasında 94 milyona ulaşacak
(uluslararası göç dışında) ve yavaşça azalarak 2075’de 89 milyona düşecektir.
Şekil 28. Türkiye Nüfus Projeksiyonu23
54
Şekil 29. Ortalama işsizlik oranı öngörüleri29
.
29 TR kalkınma Bakanlığı, Orta vadeli Programlar; OECD, (2014) “Önümüzdeki 50 yıl için politik Zorluklar” OECD Ekonomi
Politika Belgesi, Temmuz; Acar, Sevil, Ebru Voyvoda ve Erinç Yeldan (2018)İkili Bir Ekonomide İklim Değişikliğinin
Makroekonomi: Bölgesel Hesaplanabilir Genel Denge AnaliziElsevier, basımda.
55
4. İklim Eylemi ve Düşük Karbonlu Kalkınma Konularında Türkiye’de
Mevcut Yasal ve Politik Çerçeve
Geçen yıllar içerisinde Türkiye, çevresel konuların ele almasını sağlayacak son derece
gelişmiş bir yasal çerçeve oluşturmuştur. Söz konusu çerçeve hâlihazırda iklim
değişikliğine dair uluslararası kaygılarla da uyum içindedir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, iklim değişikliği etkileriyle mücadele edilmesini sağlayacak detaylı bir
stratejik plan geliştirmiş ve eylemlerin sorumluluğunu ilgili kamu kurumlarına
dağıtmıştır.
4.1. Tarihsel gelişim
Türkiye Cumhuriyeti için çevrenin korunması 1973 tarihli 3. Beş Yıllık Kalkınma Planı
kapsamında bir öncelik olarak tanımlanmıştır. Söz konusu Plan, haneler, tarımsal
kullanıcılar ve sanayi için yeterli miktarda su temin edilmesini sağlarken çevrenin de
korunması gerekliliğini vurgulamıştır. Başbakanlık çatısı altında bir Devlet
Bakanlığı’na bağlı olarak, 1978 yılında, çevre konularıyla ilgili tüm ulusal ve
uluslararası konuların koordinasyonundan sorumlu Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı
kurulmuştur. Aynı Müsteşarlık, Ağustos 1991 tarihinde Çevre Bakanlığı olarak yeniden
yapılandırılmıştır. İlk Çevre Kanunu 1982’de hazırlanmış ve 1983’te yürürlüğe
girmiştir. Kanun, çevreyi bir bütün olarak ele almış ve çevre kirliliğinin önlenmesi ve
engellenmesiyle birlikte, doğal kaynaklar ve toprak yönetimine imkân sağlamıştır.
Çevre Kanunu’nu oluşturan temel ilkeler ve Anayasada da belirtildiği üzere, çevrenin
korunması devletin olduğu kadar vatandaşların da sorumluluğudur. Bu doğrultuda,
Hava Kalitesi (1986), Su Kirliliği Kontrolü (1988), Katı Atık Yönetimi (1991), Çevresel
Etki Değerlendirme (1992), Tıbbi Atıkların Yönetimi (1993), Zararlı Kimyasal Madde
ve Ürünlerinin Kontrolü (1993) ve Tehlikeli Atık Yönetimi (1993) yönetmelikleri de
yürürlüğe girmiştir. İlk olarak 1983 yılında uygulanmaya başlanan ve en son 2006
yılında değiştirilen Çevre Kanunu, AB standartlarıyla uyum sağlamayı ve
yürürlüğünü güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Söz konusu Kanun, genel anlamda
Türkiye’nin çevre politikalarını tanımlamakta ve “kirleten öder” ilkesini
benimsemektedir. Kanun etkinliğinin güçlendirilmesi amacıyla hava kalitesinin
korunması, hava kalitesi kontrolü, düzenli depolama, entegre atık yönetimi, atık su,
kimyasallar, gürültü yönetimi, ozon tabakasına zarar veren maddeler ve seragazı
emisyonlarının izlenmesi gibi konularda ikincil düzenlemeler de oluşturulmuştur.
Türkiye, ilk Ulusal Çevre Eylem Planını 1998’de geliştirmiştir. Plan, Türkiye’nin bazı
kentsel ve sanayi alanlarında meydana gelen olumsuz çevresel gidişat ve doğal
kaynaklarında oluşan sorunların (erozyon ve kıyılardaki hasar gibi) giderilmesi
amacıyla belirlenmiş bir dizi tedbirden oluşmaktadır. Çevrenin korunması Anayasal bir
56
sorumluluktur bakış açısından hareketle, Türkiye 1990’lardan bu yana bu konuda
önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Buna ilaveten, Türkiye aynı zamanda gerçekleştirdiği
çeşitli olumlu yapısal değişikliklerden de önemli ölçüde fayda sağlamıştır.
Raporun bu Bölümü’nde, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele ve özellikle
ulaştırma, tarım, atık ve bina sektörlerine odaklı olarak ulusal sera gazı emisyonlarının
azaltılmasına ilişkin, mevcut düzenleyici çerçevesinin (politika belgeleri, strateji
raporları, mevzuat) genel bir değerlendirmesi sunulmaktadır.
4.2. Türkiye’nin iklim Değişikliği ve Düşük Karbonlu Kalkınmaya İlişkin
Düzenleyici Çerçevesinin (Politika Belgeleri, Strateji Belgeleri,
Mevzuat) Haritalanması
İklim değişikliğine ilişkin düzenleyici çerçevenin incelenebilmesi amacıyla, belgeler iki
ana gruba ayrılmaktadır: “Politika Strateji Belgeleri” ve “Mevzuat Belgeleri”. “Politika
ve Strateji Belgeleri” grubunda belgeler, “çok sektörlü” ve “sektör özel” olarak
sınıflandırılmaktadır. “Mevzuat Belgeleri” grubunda ise belgeler, “mevzuat yapısı” ve
“kurumsal yapı” olarak sınıflandırılmaktadır. “Mevzuat yapısı” başlığı altında belgeler,
“doğrudan uygulanabilir” ve “doğrudan geçerli” olarak ikiye ayrılmaktadır. Dolaylı
olarak uygulanabilen ve dolaylı olarak geçerli mevzuat belgeleri, sadece adlarıyla
listelenmiştir.
Türkiye’nin iklim değişikliğine ilişkin politikalarının temelleri Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı’na dayanmaktadır. Söz konusu Plan kapsamında, 2000 yılında, İklim
Değişikliği Özel İhtisas Komisyon Raporu yayımlanmıştır. Dokuzuncu ve Onuncu
Kalkınma Planları, sürecin ilerlemesini sağlayacak yeni hedefler belirlemiştir. Sekizinci
Kalkınma Planı bir yandan BMİDÇS’ne taraf olunmasına ilişkin çalışmaların devam
ettirilmesinden bahsederken, diğer yandan sera gazı emisyonlarının azaltılması
amacıyla enerji verimliliği alanında ilgili düzenlemelerin yapılması gerekliliğini de
belirtmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda öngörüldüğü üzere, iklim değişikliğiyle
mücadele konusunda bir adım daha atılmış ve Türkiye’nin şartlarına uyumlu olarak
sera gazı emisyonlarının azaltılmasını sağlayacak politika ve tedbirleri içeren “Ulusal
İklim Değişikliği Eylem Planı” hazırlanmıştır. Hâlihazırda geçerli olan 10. Kalkınma
Planı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi amacıyla, “yeşil
büyüme” kavramının temel alınması gerektiğini ifade etmektedir. Türkiye’nin bugün
sahip olduğu iklim politika ve stratejilerinin oluşturulmasını sağlayan kurumsal gelişime
ilişkin tarihsel süreç aşağıda yer alan Şekil 3’de özetlenmektedir.
57
Şekil 30. Türkiye’nin iklim politika ve stratejilerinin oluşturulmasını sağlayan tarihsel süreç
4.2.1. Politika ve Strateji Belgeleri
Türkiye 2010 yılından bu yana, AB ve diğer önemli uluslararası politika ve sözleşme
karşısında, ulusal stratejisinde ciddi oranda ilerleme gerçekleştirmiştir. Politika ve
strateji belgeleri, sektörler üzerinden doğrudan düzenleyici bir etkiye sahip değildir,
daha çok ilgili bakanlıkların rehber niteliğinde kullanabileceği bir dizi tedbiri içeren
belgelerdir30. Ancak, söz konusu belgelerin güvenilirliği ve belirledikleri hedefler
bağlamında, genel “iklim değişikliği” politikaları üzerinde önemli etkilere sahip oldukları
söylenebilir.
Bazı sektörler ve/veya kurumlar üzerinde etkisi olan politikalar kesişen politikalar
olarak ve belirli sektörlerle ilgili olan diğer politikalar kendi sektör adlarıyla belirlenmiştir
(Tablo 7).
Tablo 7. İklim Değişikliğiyle Bağlantılı Politika ve Strateji Belgeleri Listesi
No. Politika, Strateji Belgeleri ve Eylem Planları Dönem Sektör(ler)
1 10. Ulusal Kalkınma Planı 2014-2018 Kesişen
2 Ulusal İklim Değişikliği Startejisi (UİDS) 2010-2023 Kesişen
30 ETS Belgeleri
58
3 Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP) 2011-2023 Kesişen
4 Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı 2011-2023 Kesişen
5 Enerji veTabii Kaynaklar Bakanlığı StratejikPlanı 2015-2019 Enerji
6 Enerji Verimliliği Stratejisi 2010-2023 Kesişen
7 Ulaşım ve İletişim Strateji Belgesi 2011-2023 Ulaşım
8 Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi ve Eki
Eylem Planı 2014-2023 Ulaşım
9 Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı 2016-2023 Atık
10 Atıksu Arıtımı Eylem Planı 2015-2023 Atık
11 T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Stratejik Planı 2015-2017 Kesişen
12 Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2011-2014 Sanayi
13
T.C. GıdaTarım ve Hayvancılık Bakanlığı Stratejik
Plan(ları)
2013-2017
ve 2018-
2022
Tarım
14 TürkiyeTarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem
Planı 2013-2017 Tarım
15 Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı
(KENTGES) 2010-2023 Kesişen
16 T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Stratejik Plan 2013-2017 AKAKDO, Tarım
17 Ulusal Havza Yönetim Stratejisi 2014-2023 Atık, Tarım
18 Ulusal BiyoçeşitlilikStratejisi ve Eylem Planı 2007 Tarım
19 Havza Koruma Eylem Planları 2013-2023 Atık
20 Ulusal Afet ve Acil Yönetimi Stratejik Plan 2013-2017 Kesişen
21 IPA II Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı - Gösterge
Strateji Dokümanı 2014-2020 Kesişen
22 Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2014-2017 Atık
10. Ulusal Kalkınma Planı (2014-2018)
Kalkınma Planları’ndan 2014-2018 dönemini kapsayan 10. Plan, Devlet Politikalarına
“Yeşil Büyüme” kavramını ilk defa katan plan olması itibarıyla önem taşımaktadır. Söz
konusu Planın 62, 900, 1032 ve 1041. paragrafları “yeşil büyümenin” küresel
öneminden bahsetmekte ve iklim değişikliği politikaları altında enerji, sanayi, tarım,
ulaştırma, inşaat, hizmetler ve kentleşme gibi alanlara bu kavramı katmaktadır. Öte
59
yandan, “yeşil büyüme” yüksek ekonomik potansiyel ve yeni istihdam olanaklarına
sahip bir AR&GE alanı olarak da ifade edilmektedir.
Plan uyarınca, Türkiye’nin kalkınma politikaları sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda
şekillenmekte ve Türkiye, “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ve “göreceli
kapasite” kavramlarını benimsemektedir31. Öte yandan söz konusu Plan, kirliliğin
önlenmesi çalışmaları, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir kullanımı ve
biyolojik çeşitliliği öncelik alanları olarak tanımlamaktadır. İklim değişikliği ve farklı
ekonomik sektörler üzerindeki etkisi dikkate alınmaktadır. Örneğin, Kalkınma Planı’nın
72. maddesinde yerel enerji kaynaklarının önemine değinilmekte ve linyit, nükleer
enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılmasıyla birlikte enerji
verimliliğinden bahsedilmektedir. Buna ek olarak, 793. satırda yerli kömürün elektrik
üretiminde kullanılacağı ifade edilmektedir. Yenilenebilir enerji ve enerjinin verimli
kullanılmasının önemi de ayrıca vurgulanmaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere
1041. satırda, “Enerji, sanayi, tarım, ulaştırma, inşaat, hizmetler ve kentleşme gibi
alanlarda yeşil büyüme fırsatları değerlendirilecek ve çevreye duyarlı ekonomik
büyüme sağlayan yeni iş alanları, AR&GE çalışmaları ve inovasyon desteklenecektir”
denilmektedir.
Planda mevzu bahis bütün bu stratejik unsurlar Türkiye’nin sera gazı emisyonlarında
etkisi olan sektörlere, iklim değişikliğiyle birlikte plan dönemi ve sonrasında düşük
karbonlu kalkınmaya bakış açısını anlamak açısından önem arz etmektedir.
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (UİDS) (2010-2023)
Ulusal İklim Değişikliği Strateji (UİDS) Belgesi, 2010-2023 dönemini kapsayacak
biçimde, mülga Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından (ÇOB), geniş kapsamlı bir
paydaş katılımıyla (CBCC üyeleri, ilgili kamu ve özel sektör kurumları, üniversiteler ve
STK’lar dâhil) hazırlanmış ve 03 Mayıs 2010 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu32
tarafından onaylanmıştır. Söz konusu belge, Türkiye’nin kendi özel şartları ve
kapasitesi dikkate alınarak, iklim değişikliği etkilerinin küresel boyutta azaltılmasına
katkıda bulunmak amacıyla hazırlanan temel politika belgelerinden birisidir.
UİDS, ulusal iklim değişikliği vizyonunu, “Türkiye’nin iklim değişikliği kapsamındaki
ulusal vizyonu; iklim değişikliği politikalarını kalkınma politikalarıyla entegre etmiş;
enerji verimliliğini yaygınlaştırmış, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
31 10. Kalkınma Planı (2014-2018), Kalkınma Bakanlığı, 2014, sayfa 13.
http://www.mod.gov.tr/Lists/RecentPublications/Attachments/75/The%20Tenth%20Development%20Plan%20(2014-2018).pdf,
32Türkiye Cumhuriyeti, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2023)
60
kullanımını arttırmış; iklim değişikliğiyle mücadeleye özel şartları çerçevesinde aktif
katılım sağlayan ve yüksek yaşam kalitesiyle refahı tüm vatandaşlarına düşük karbon
yoğunluğu ile sunabilen bir ülke olmaktır” olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, stratejik bir
hedef olarak, “Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltma ve bu etkilere
uyum sağlama doğrultusunda, ulusal hazırlık seviyesi ve kapasitesini artırmak; bu
çabalarda elde edeceği tecrübe ve kazanımlarını bölge ülkeleri ile paylaşmak ve
azaltım ve uyuma yönelik ikili ve çok taraflı ortak araştırma projeleri geliştirmek” olarak
belirtilmektedir.
Öte yandan UİDS, kısa vadeli (1 yıl içinde), orta vadeli (1-3 yıl içinde) ve uzun vadeli
(10 yıldan fazla) dönemlerde uygulanacak bir dizi hedeften de bahsetmektedir. Aynı
zamanda, 2010-2020 döneminde iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında enerji,
ulaştırma, sanayi, atık, arazi kullanımı, tarım ve ormancılık sektörlerindeki sera gazı
emisyonlarının azaltılması amacıyla rehberlik yapmaktadır (enerji verimliliği tedbirleri,
yenilenebilir kaynak kullanımı, ulaştırma modları gibi). UİDS kapsamında tanımlanmış
sektöre özel iklim değişikliği stratejileri, aşağıda yer alan Tablo 8’de sunulmaktadır.
Tablo 8. UİDS kapsamındaki sektöre özel İklim Değişikliği Stratejileri
Enerji
Kısa vade Orta vade Uzun vade
Bütün yerli kaynakların, enerji
güvenliği doğrultusunda
kullanılması
Binalar için enerji kimlik belgesi ve
binalarda yenilenebilir enerji
kullanımının arttırılması
Binalar için enerji verimliliği
tedbirleri
Binalar için enerji yönetim
standartları
Düşük ve sıfır sera gazı emisyon
teknolojilerinin arttırılması (temiz
kömür, nükleer, yenilenebilir enerji)
Alternatif yakıtların kullanılması
Termal ve hidro enerji tesislerinde
enerji verimliliği tedbirleri
Enerji yoğunluğu seviyelerinin,
2020’ye kadar 2004 seviyesine
indirilmesi
2030’da yenilenebilir enerji
oranının %30 olması
2020’ye kadar, elektrik üretiminden
kaynaklı sera gazı emisyonları
referans senaryoya kıyasla %7
azalması
Ulaştırma
Kısa vade Orta vade Uzun vade
Yok Kısa mesafeler için deniz ve göl
ulaşımının desteklenmesi
Şehirlerde bisiklet ve yaya
erişiminin arttırılması. Toplu
taşımın iyileştirilmesi
Alternatif yakıtların kullanılması
Akıllı ulaştırma sistemleri ve yol
standartlarının iyileştirilmesi
aracılığıyla yakıt kullanımı azaltımı
için AR&GE
Yolcu taşımacılığında demir ve
deniz yolu payının arttırılması
CO2 ve NOx azaltımı için yakıt
değişimi
Havacılığın desteklenmesi
61
Enerji verimliliği tedbirleri
Sanayi
Kısa vade Orta vade Uzun vade
Yok Yılda 5.000 tep üzerinde enerji
tüketen bütün sanayi
kuruluşlarıdaenerji etütleri
Sanayide ısı geri kazanımı
seçenekleri, motorlarda hız
kontrolü ve endüstriyel
kojenerasyon sistemleri teşvik
edilmesi
Sanayide alternatif hammadde ve
yakıt kullanımının teşvik edilmesi
AR&GE çalışmaları ve teknoloji
transferinin teşvik edilmesi
Temiz üretim, iklim dostu ve
yenilikçi teknolojiler için inisiyatifler
Enerji verimliliği tedbirleri.
Atık
Kısa vade Orta vade Uzun vade
2010 yılı sonuna kadar belediye
atıkları mevzuatının
uyumlaştırılması
Atık Eylem Planı (2008/2012)
kapsamında atıkların yeniden
kullanımı ve geri kazanımının
arttırılması
104 düzenli depolama tesisi
kurulması ve belediye atıklarının
%76’sının düzenli depolama
tesislerinde bertaraf edilmesi
Atık yönetiminde kaynağında
azaltma, yeniden kullanım, geri
dönüşüm ve kazanım
sıralamasının daha etkin
uygulanması
Düzenli depolama tesislerine giden
organik madde miktarının
azaltılması, biyobozunur atıkların
enerji veya kompost üretimine
yönlendirilmesi
Depolama tesislerinden
kaynaklanan gazların toplanıp
doğrudan veya işlenerek enerji
üretiminde kullanılması, eğer
kullanılamıyorsa yakılarak bertaraf
edilmesi
Tarım
Kısa vade Orta vade Uzun vade
Bilinçli gübre kullanımı sağlanması;
sulama, toprak işleme, tarımsal
ilaçlama gibi konularda modern
teknikler kullanılarak emisyonların
sınırlandırılmasının sağlanması;
organik tarım ve kuraklığa
dayanıklı bitki türleri ile sertifikalı
tohum üretiminin desteklenmesi ve
yaygınlaştırılması
Yok Yerleşim alanlarında iklim
değişikliği azaltım ve uyum
stratejilerinin planlama ve imar
prosedür ve ilkeleriyle birlikte
geliştirilmesi
Kırsal ve doğal alanlarda
kentleşme baskısının azaltılması
için tedbirler alınması
62
Toprak analiz sonuçlarıyla örtüşen
gübre kullanımı uygulanması –
Toprakta karbon emilimini artıracak
teknikler geliştirilmesi – tarım
uygulamalarında bu tekniklerin
kullanımı desteklenmesi – Tarımsal
biyokütle ve tarımsal orman
faaliyetlerinin enerji kaynakları
olarak geliştirilmesi
Tarımda azaltım ve uyum
stratejilerinin birbirini güçlendirmesi
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP 2011-2023)
Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (UİDEP), Türkiye’nin ulusal UİDS hedeflerine
ulaşması amacıyla sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim dayanıklılığının
arttırılması için sektörel iklim eylemleri belirleyen temel ulusal stratejidir. UİDEP, UİDS,
Kalkınma Planı ve diğer ulusal politika ve strateji belgeleri çerçevesinde hazırlanmıştır.
Sera gazı emisyonları ve iklim değişikliğine uyum konusunda 2011-2023 dönemini
kapsayan bir dizi stratejik amaç ve ilke ortaya koyan belge, Temmuz 2011 tarihinde
yayımlanmıştır. Plan, veri toplama, raporlama, izleme ve doğrulama gibi kesişen
konularda düzenlemelerle birlikte, kısadan uzun vadeliye kadar, çoklu ve kesişen
sektörlerde uygulanacak azaltım tedbirlerinitanımlamaktadır. UİDEP, iklim
değişikliğine ilişkin olarak hem azaltım hem de uyum konularında açık hedefler
belirlemektedir. “UİDEP, hem Kyoto Protokolü Ek-A, hem BMİDÇS Ulusal Bildirimleri
ve hem de SG Envanter rapor formatlarında belirlenen sektörler doğrultusunda
hazırlanmış ve enerji, bina, ulaştırma, sanayi, atık, tarım, arazi kullanımı ve ormancılık,
iklim değişikliği uyum ve kesişen konularda amaç ve eylemler içermektedir”33. Plan,
“enerji verimliliğinin yaygınlaştırılması, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
arttırılması, Türkiye’nin kendine özgü şartları içinde iklim değişikliğiyle mücadeleye
aktif katılım verilmesi ve düşük karbon yoğunluğuyla ülke vatandaşlarına yüksek
kalitede yaşam ve refah şartları temin etme” konularına vurgu yapmaktadır. UİDEP,
sekiz başlık altında (enerji, sanayi, ormancılık, tarım, bina, ulaştırma ve atık ve iklim
değişikliğine uyum) kısa, orta ve uzun vadeli amaçlar belirlemektedir.
UİDEP, her sektör başlığı için ayrı ayrı amaç ve hedefler tanımlamaktadır. Söz konusu
sektörel hedefler, “düşük karbonlu kalkınma” düzenlemeleri açısından önemli rol
33 Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011-2023), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara, 2011,
http://www.dsi.gov.tr/docs/iklim-degisikligi/%C4%B1depeng.pdf?sfvrsn=2
63
oynayabilirler. UİDEP’de sıralanan bazı sektörel hedefler 2. Bölüm’de incelendiğinden,
burada tekrar edilmemektedirler.
UİDEP kapsamında, her sektör için ayrı sera gazı emisyon kontrol eylemleri
belirtilmektedir. Bunlardan bazıları:
Karbon piyasaları için kilit sektörlerin belirlenmesi ve bu sektörlerin her birisi için
sera gazı emisyon azaltım potansiyelinin belirlenmesi,
Emisyon ticaret sistemi kapsamında kamu kurumlarının üstleneceği düzenleyici
ve denetleyici rolleri belirleyecek mevzuat düzenlemelerinin yapılması,
Karbon unsurlarının maksimum ekonomik değerle takas edilmesini ve
değerlerinin arttırılmasına katkı sağlayacak yeni sistemler geliştirilmesi ve
varolanların geliştirilmesi,
Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi’nin oluşturulması için altyapı çalışmalarına
başlanması,
Türkiye’de karbon piyasalarına ilişkin farkındalık arttırıcı faaliyetler
düzenlenmesi,
Paydaşların karbon projeleri belirleme, geliştirme, pazarlama ve yönetmeleri
amacıyla desteklenmesi.
Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı (UİDUSEP 2011-2023)
Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı, kısadan uzun vadeliye kadar,
sektör düzeyinde azaltım tedbirleri belirlemektedir. Eylem Planı, Türkiye’nin
sorumluluklarından kaynaklanan kurumsal raporlama gerekleri açısından önemli beş
öncelik alanında veri toplama, raporlama, izleme ve doğrulama konularında kesişen
düzenlemeler belirlemektedir.
Söz konusu beş öncelik alanı teknik/bilimsel çalışmalar ve katılımcı süreçler
sonucunda belirlenmiştir. Öncelik alanları, i) su kaynakları yönetimi, ii) tarım ve gıda
güvenliği, iii) doğal afet risk yönetimi, iv) ekosistem hizmetleri, biyoçeşitlilik ve ormanlar
ve v) halk sağlığı. Plan, her alan için “amaç” ve “hedefler” belirlemekte ve bunlara ait
eylemleri Tablo 9’da listelemektedir.
64
Table 9. Uyum için kesişen konularda amaç ve hedefler
Uyum için kesişen konular
Amaç Kesişen konularda iklim değişikliğine uyumun sağlanması
Hedef
İklim değişikliğine uyumun ulusal kalkınma plan, program ve politikalarına entegre edilmesi
Karar-alma süreçlerini destekleyecek bilgilendirme, izleme ve değerlendirme sistemlerinin
geliştirilmesi ve uygulanması
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi’nin uygulanması için gerekli finansman miktarının belirlenmesi
İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum kapasitesinin geliştirilmesi için gerekli eğitim, farkındalık ve
bilgilendirme faaliyetlerinin düzenlenmesi
İklim değişikliğine uyum konusunda AR&GE kapasitesinin geliştirilmesi
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Stratejik Planı (2015-2017)
Plan, sürdürülebilir kalkınma uzun dönemli hedeflerine katkıda bulunabilmek
amacıyla, 2015-2017 dönemi için, açık politika hedef ve eylemleri belirlemektedir. Aynı
zamanda, UİDEP’le uyumlu biçimde düşük karbonlu faaliyetlerin desteklenmesi
amacıyla yapılacak çalışmalara bir temel oluşturmaktadır. Plan içerisinde riskler
tanımlanmakta, bu risklerin yönetimi için çözümler sunulmakta ve bununla birlikte,
amaç ve hedefler değerlendirilmektedir. Örneğin, hedef 2.7 altında “atık su ve baca
gazı emisyonları için bir izleme sistemi geliştirilmesi” yer almaktadır. Hedef 3.3 altında,
binalarda enerji verimliliği vurgulanmakta ve hedefler arasında, %10 enerji tasarrufu
ve karbon emisyon azaltımı hedeflenmektedir. Ulusal emisyon envanteri kapsamında
raporlar hazırlanması öngörülmekte ve ek olarak, hava/su/toprak kirliliğine sebep olan
sanayiden kaynaklı emisyonların önlenmesi ve/veya azaltımı için entegre bir çevre
kirliliği kontrol ve önleme sistemi oluşturulması ifade edilmektedir.
Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (KENTGES 2010-2023)
Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (KENTGES), 2010-2023
dönemini kapsayacak biçimde, 2010 yılında yayımlanmıştır. KENTGES sağlıklı,
dengeli ve yaşanabilir kent ortamlarının sağlanması amacıyla birlikte, kentleşme için
yapısal çözümler önermekte ve şehircilik ve planlama kapsamında ulusal ve yerel
yönetimlere bir yol haritası sunmaktadır. Plan, ulaştırma, iskan ve arazi temini, afetler,
doğal ve kültürel varlıklar, iklim değişikliği, yaşam kalitesi, sosyal politikalar ve katılım
konularında, merkezi ve yerel düzeylerde çeşitli çalışma ve faaliyetlerin
düzenlenmesinden bahsetmektedir.
Plan kapsamında iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma için temel ilke ve
değerlerden bahsedilmektedir. Bunlar, i) doğal kaynak kullanımında ekolojik dengenin
gözetilmesi, ii) doğal ve teknolojik afet ve risklerden arındırılmış, sağlıklı, güvenilir ve
kaliteli bir ortam temin edilmesi, iii) sürdürülebilir bir ulaştırma sistemiyle birlikte,
65
yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, iv) Çevresel, doğal ve ekolojik eşitliğe
önem verilmesi, v) Yerleşim alanlarında tüketim alışkanlıklarının doğal ve kültürel
ortam üzerindeki etkilerinin azaltılmasını sağlayacak girişimlerin teşvik edilmesi.
Toplam sera gazı emisyonlarında en büyük payın şehirlere ait olduğu ve şehirlerde a)
kentsel yoğunluğu artırma, b) yayılmanın önlenmesi için kentsel tasarımın iyileşmesi,
c) kentsel toplum taşımın gelişmesi, d) bina alışkanlıklarının değişmesi ve e) enerji
kaynaklarının değişmesi gibi unsurlar değişmediği halde büyük ilerlemeler elde
etmenin mümkün olmayacağı düşünüldüğünde, KENTGES düşük karbon ve
sürdürülebilir kalkınma arasında kesişen bir strateji belgesi teşkil etmektedir.
IPA II Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı – Gösterge Strateji Belgesi (2014-2020)
Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA), AB tarafından reformların mali ve teknik
yardımlarla desteklenmesi amacıyla kullanılan bir araçtır34. Türkiye Strateji Belgesi
(Strateji Belgesi), Türkiye’nin uyum sürecinde desteklenmesi amacıyla, 2014-2020
dönemi için AB mali yardım önceliklerini belirlemektedir. AB uyum öncelikleriyle
bağlantılı olarak, iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma ve düşük karbonlu kalkınma
alanlarında açık politika ve mali yardım rehberliği sunmaktadır.
Strateji Belgesi, Türkiye’yi “henüz bir sera gazı emisyon azaltım hedefi sunmamış, en
büyük sera gazı kaynaklarından birisi” olarak tanımlamakta ve Türkiye’nin iklim
değişikliği politikalarını AB’nin ilgili politikalarıyla uyumlaştırma ihtiyacı
vurgulanmaktadır. Çevre ve iklim değişikliği alanlarında yapılması gereken çalışmalar
Belgenin 27. Bölümü’nde özetlenmektedir.
Belge, azaltım politikaları tasarlama, uygulama ve izleme konularında kurumsal
kapasitenin güçlendirilmesine yönelik faaliyetler öngörmekle birlikte, Ulusal İklim
Değişikliği Eylem Planı’nda belirtildiği üzere, Türkiye’nin AB 2030 iklim ve enerji
çerçevesi kapsamında, özellikle sera gazı emisyonları azaltımasına odaklı olarak,
düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş kapasitesini iyileştirmeyi hedeflemektedir.
Öte yandan Belge’ye göre, “Türkiye, tarımsal üretim, su temini, doğal kaynaklar,
ekosistemler, halk sağlığı ve bunlara bağlı olarak geçim olanaklarının zarar görmesi
riskleriyle, iklim değişikliği etkilerine en hassas bölgelerden birinde yer almaktadır.
Türkiye aynı zamanda doğal afetlerden de etkilenmektedir; buna bağlı olarak nüfus
yerleşim alışkanlıkları etkilenmekte ve sürdürülebilir olmayan kalkınma gidişatı
güçlenmektedir. Varolan şartlara uyum sağlayabilmek, Türkiye’nin direncini
34https://ec.europa.eu/neighbourhood-enlargement/instruments/overview_en
66
güçlendirmesi, afet risk yönetimi ve acil yardım kapasitesini arttırması ve sürdürülebilir
kentsel uygulamalar geliştirmesini gerektirmektedir”.
Belgeye göre, iklim değişikliği sorununun ele alınabilmesi ve düşük karbonlu, iklime
dirençli bir ekonomiye doğru kaymak önemli ölçüde gayret gerektirecektir. Örneğin,
enerji sektörü, toplam ulusal sera gazı emisyonlarında en büyük pay sahibi olarak
anılmaktadır. IPA II dönemi yardımları enerji sektörü hedefleri, Türkiye’nin Avrupa
elektrik ve gaz piyasalarıyla ilişki ve entegrasyonunu iyileştirme, AB kaynak verimliliği
ve iklim eylem hedefleri doğrultusunda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjinin teşvik
edilmesi ve AB standartlarıyla uyumlu olarak nükleer güvenlik düzenlemeleri ve
operasyonel çerçevenin geliştirilmesi olarak belirtilmektedir. Yenilenebilir enerji ve
enerji verimliliğinin teşvik edilmesi doğrultusunda, yenilenebilir enerji ve enerji
verimliliği mevzuatının AB müktesebatıyla uyumlaştırılması, enerji tasarrufu ve sera
gazı emisyonlarına ilişkin izleme ve raporlama, sanayi, ticaret ve hanelere odaklı
olarak enerji verimliliği konusunda farkındalığın arttırılması ve bilginin
yaygınlaştırılması enerji sektörünün önemli faaliyetleri olarak nitelendirilmektedir.
Ulaştırma sektörü için IPA II, AB standartlarıyla uyumlu sürdürülebilir, düşük karbonlu,
akıllı ve güvenli uygulamalar geliştirilmesini amaçlamaktadır. Sektörde kaynak
verimliliği ve ulaştırma ağlarının optimizasyonu büyük önem taşımaktadır.
T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Stratejik Planı (ETKB 2010-2019)
Türkiye’nin enerji politikalarına yol haritası niteliğinde olan Enerji ve Tabi Kaynaklar
Bakanlığı Stratejik Planı (ETKB) misyonunu, “Enerji kaynaklarını ve doğal kaynakları
verimli ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirerek ülke refahına en yüksek katkıyı
sağlamak” olarak ifade etmektedir. Planda belirlenen bazı amaçlar tam olarak
gerçekleşemese de, enerji sektörünün iklim değişikliği üzerinde sahip olduğu
doğrudan etki bakımından büyük önem taşımaktadırlar. Belgede sıralanan bazı
amaçlar:
Güçlü ve güvenilir enerji altyapısı. Bu amacın gerçekleşmesi için doğal gaz
depolamanın artırılması.
Optimum kaynak çeşitliliği. Bu amacın gerçekleşmesi için yerli kömür kullanımı,
yenilenebilir enerji payının artırılması ve elektrik üretiminde doğal gaz
kullanımının azaltılması ve var olan yerli kömür kaynaklarının elektrik enerjisi
üretim yatırımlarına dönüştürülmesi ve yeni kaynakların araştırılmasının
sağlanması.
Devletin sahip olduğu enerji santrallerinin özelleştirilmesi ve modernizasyonu,
daha verimli sokak aydınlatmaları, kayıp ve kaçak kullanımın azaltılması ve
67
bölgesel ısıtma sistemlerinin yaygınlaştırılmasıyla enerji verimliliği tedbirlerinin
uygulanması.
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (2010-2023)
İklim değişikliğiyle mücadelede enerji verimliliği politikaları önem taşır, çünkü “Düşük
maliyetli düşük karbon politika karmalarının çok önemli bir parçası olan, maliyet etkin
tedbirlerin uygulanmasını aksatan, mali olmayan engellerin ortadan kaldırılmasına
odaklı enerji verimliliği politikalarını destekler”. Enerji Verimliliği Strateji Belgesi, hem
enerjinin sera gazı emisyonlarının çok ciddi bir kaynağı olması hem de geliştirilen
stratejilerin diğer sektörlerde sera gazı emisyonlarını doğrudan etkiliyor olması
nedeniyle ayrıca önem taşımaktadır.
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi (EVSB), uzun dönemli stratejik amaçları arasında
2023 yılına kadar, 2011’e kıyasla, elektrik enerjisi yoğunluğunu en az %20 azaltmayı
ifade etmektedir. Söz konusu Belge, 27 Şubat 2012 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu
tarafından onaylanmıştır. Belge, Türkiye genelinde kurumlar arası sorumluluk
paylaşımını belirleyerek tüm sektörlerde enerji verimliliğini artıracak faaliyetlere, sivil
toplum ve özel sektörle işbirliğini güçlendirmeye ışık tutmakta ve tedbirlerle birlikte
amaçları gerçekleştirecek somut politika çalışmaları belirlemektedir.
EVSB, sanayi, elektrik sistemi, kamu/özel binaları, elektrik ürünleri ve ulaştırma odaklı
olarak, yedi stratejik amaç ve bunlara bağlı stratejik hedefler ortaya koymaktadır
(Tablo 10).
Tablo 10. EVSB stratejik amaç ve hedefleri
EVSB Stratejik Amaç ve Hedefleri
Amaç 1 Sanayi ve hizmet sektörlerinde enerji yoğunluğunu ve enerji kayıplarını azaltmak.
Hedef Her sanayi sektörü için azaltım hedefi sektörlerle işbirliği içinde belirlenecek olmakla birlikte,
belgenin yayım tarihi itibariyle 10 yıl içerisinde, belgede tanımlanan her bir sanayi alt
sektöründeki enerji yoğunlukları en az %10 azaltılacaktır.
Amaç 2 Enerji verimliliği yüksek binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını azaltmak ve
yenilenebilir enerji kaynakları kullanan sürdürülebilir çevre dostu binaları yaygınlaştırmak.
Hedef 2023 yılında, toplam kullanım alanı 10.000 m2’nin üzerindeki ticari ve hizmet binalarının
tamamında, yürürlükteki standartları sağlayan ısı yalıtımı ve enerji verimli ısıtma sistemleri
bulunacaktır.
2010 yılındaki yapı stoğunun en az 1/4’ü 2023 yılına kadar, sürdürülebilir yapı haline
getirilecektir.
Amaç 3 Enerji verimli ürünlerin piyasa dönüşümünü sağlamak.
Hedef Asgari enerji verimlilik sınıfının üzerindeki lambaların, buzdolaplarının ve elektrik
motorlarının piyasa dönüşümü 2012 yılı sonuna kadar, ısıtma/soğutma sistemlerinin ve
68
EVSB Stratejik Amaç ve Hedefleri
diğer enerji verimli ürünlerin piyasa dönüşümü ise AB uygulamalarına paralel olarak
tamamlanacaktır.
Amaç 4 Elektrik üretim, iletim ve dağıtımında verimliliği artırmak; enerji kayıplarını ve zararlı çevre
emisyonlarını azaltmak.
Hedef 2023 yılına kadar; ülke genelindeki kömürlü termik santrallerin, atık ısı geri kazanımı dahil
ortalama toplam çevrim verimleri %45’in üzerine çıkarılacaktır.
2023 yılına kadar, elektrik enerjisi yoğunluğunu en az %20 azaltmak amacıyla talep tarafı
yönetimi konusunda tedbirler geliştirilecektir.
Amaç 5 Motorlu taşıtların birim fosil yakıt tüketimini azaltmak, kara, deniz ve demir yollarında toplu taşıma
payını artırmak ve şehiriçi ulaşımda gereksiz yakıt sarfiyatını önlemek
Hedef Yolcu veya yük taşıyan küçük araçlar (M1/N1 kategorileri) CO2 emisyonuna ilişkin AB
direktifleri doğrultusunda çıkarılacak ikincil mevzuat şartlarını karşılayacak, 2013 yılına
kadar büyük şehirlerdeki ulaşım master planları yürürlüğe konulacaktır.
Ulaştırmada biyokütle kaynakları veya sentetik yakıt kullanımı teşvik edilecektir.
Amaç 6 Kamu kuruluşlarında enerjiyi etkin ve verimli kullanmak
Hedef Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde, yıllık enerji tüketimi 2015 yılına kadar %10 ve
2023 yılına kadar %20 azaltılacaktır.
Amaç 7 Kurumsal yapıları, kapasiteleri ve iş birliklerini güçlendirmek; ileri teknoloji kullanımını ve
bilinçlendirme etkinliklerini artırmak; kamu dışında finansman ortamları oluşturmak.
Hedef 2012 yılı sonuna kadar; uygulayıcı kurumların kurumsal yapıları, kapasiteleri ve
aralarındaki iş birlikleri güçlendirilecektir.
2015 yılı sonuna kadar, ülke genelindeki sertifikalı enerji yöneticisi sayısı en az 5.000 kişiye
ve sanayi sektörlerinde uzmanlaşmış EVD sayısı en az 50 şirkete çıkarılacaktır.
2023 yılına kadar; enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları alanlarında, yurt içinde
gerçekleştirilen AR-GE sonuçlarına dayanarak üretime aktarılmış özgün tasarım ve/veya
ürün sayısı en az 50 olacaktır.
“Ulusal Enerji Verimliliği Hareketi” kapsamında sürdürülen bilinçlendirme ve özendirme
etkinlikleri kamu, özel ve sivil toplum iş birlikleri ile yaygınlaştırılacaktır.
Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili uygulamalar için kamu dışında
sürdürülebilir finansman ortamları bağlamında, Türkiye’de karbon ticareti ve karbon borsası
alt yapısını geliştirme çalışmaları 2012 yılı içerisinde tamamlanacaktır.
Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2011-2014)
Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2011-2014), çevre ile ilgili bir alt başlığa ve bununla
bağlantılı iklim hedeflerine sahiptir ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından
Aralık 2010’da onaylanmıştır. Belge, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020), AB
Entegre Çevre Uyum Stratejisi 2007-2023 (ABUS), Çölleşme ile Mücadele Türkiye
Ulusal Eylem Programı ve Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Strateji Belgesi’yle uyumlu olan
sanayi politika uygulamalarının öneminden bahsetmektedir. Stratejinin genel amacı
ise, “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya
ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri
69
teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve
topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” olarak
özetlenmektedir.
Sanayi kaynaklı sera gazı emisyonları Türkiye’nin toplam emisyonlarının önemli bir
bölümünü oluşturmakta olduğundan Strateji Belgesi, sanayiye sürdürülebilir kalkınma
ilkelerini göstererek, çevresel politika uygulamaları ve geçiş stratejilerine
deyinmektedir. Bu bakış açısıyla Stratejinin 254.satırına bakıldığında, biyosfere
minimum düzeyde sera gazı emisyonuna (özellikle karbondioksit) neden olacak bir
Düşük Karbonlu Ekonomi’den (DKE) bahsedilmektedir. Öte yandan, yenilenebilir
enerji ve enerji verimliliğine ve üretim, tarım, ulaştırma ve elektrik gibi birçok sektörde
düşük emisyonlu teknolojiler kullanarak enerji ve hammadde üretilmesine dayalı
olarak bir “sıfır karbon toplumuna” geçiş ve buna ilişkin ekonomik model
uygulamalarının önemi de ifade edilmektedir:
İklim değişikliğinin ve bu konuya ilişkin uluslararası sözleşme ve protokollerin
Türk Sanayisine muhtemel etkileri belirlenecek ve buna göre Türk Sanayisinin
uluslararası düzenlemelere uyum süreci tasarlanacaktır. Bu çerçevede 2012
sonrası iklim rejimine ilişkin uluslararası müzakere süreçleri izlenerek ülkemiz
şartlarına uygun pozisyon belirlenecektir.
Düşük karbon ekonomisine ve sanayide temiz üretim süreçlerine geçiş
desteklenecek ve bu konuda bilgilendirme faaliyetlerine ağırlık verilecektir. Bu
doğrultuda, sanayinin düzenli altyapı olanakları ile üretim yapmalarını sağlayan
üretim bölgelerine taşınmaları teşvik edilecek, ayrıca sera gazı emisyonlarının
kontrolü sağlanacak, izlenecek ve raporlanacaktır.
Temiz üretim ile örtüşen ve sürdürülebilir kalkınma, ekonomik gelişim ve
çevresel performansı birlikte ele alarak, iş mükemmelliği ile çevresel
mükemmelliğe bir arada odaklanan, kaynakların verimli kullanılması ve
çevreyle uyumlu üretim prensiplerinin benimsenmesi doğrultusunda, kaliteli
ürün ve hizmet üretilmesi yoluyla işletmelerin rekabet edebilme yeteneklerini
artıran eko-verimlilik programlarının ülke genelinde uygulanması sağlanacaktır.
Tüm çevresel eylem planlarına ilişkin olarak önümüzdeki dönemde yürürlüğe
girecek düzenlemelerin uygulama süreçlerinin belirlenmesi amacıyla çevre
mevzuatına ilişkin Düzenleyici Etki Analizleri yapılacaktır.
Ulusal İklim Değişikliği Strateji Belgesi (2010-2020), AB Entegre Çevre Uyum
Stratejisi (UÇES) (2007-2023), Çölleşme ile Mücadele Türkiye Ulusal Eylem
115 Programı ve Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi belgeleri ile uyumlu sanayi
politikaları yürütülecektir.
70
Türkiye Ulaşım ve İletişim Strateji Belgesi (2011-2023)
Ulaştırma sektörü kaynaklı sera gazı emisyonları hızla artmakta ve gelecekte de
artmaya devam etmesi beklenmektedir. Öte yandan, ulaştırma sektörü bütün olarak,
enerjiden sonra ikinci en büyük emisyon kaynağı olarak görülmektedir. Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Ulaşım ve İletişim
Stratejisi (2011-2023), daha sürdürülebilir bir ulaşım sistemi geliştirilmesini
amaçlamaktadır.
Ulaştırma sektörünün 2023 ve 2030 hedefleri bu belge ve Türkiye’nin BMİDÇS’ne
sunduğu altıncı ulusalbildirimiyle uyum göstermektedir.
Ulaştırma sektörü için belirlenen hedefler:
Özgün Hedefler – 2023’e kadar:
2023 yılı sonuna kadar demiryolunun yük taşımacılığındaki payını (2009’da %5
olan) %15’in üzerine ve yolcu taşımacılığındaki payını ise (2009’da %2 olan)
%10’un üzerine çıkarmak,
2023 yılı sonunda demiryolunun yük taşımacılığındaki payını %15’in üzerine
çıkarılabilmesi, yolcu taşımacılığında ise %10’un üzerine çıkarılabilmesi
hedeflenmiştir. Böylece 2023 yılı sonuna kadar karayolunun payını yükte %60
(2009’da %80.63olan), yolcuda %72 (2009’da %89.59 olan) oranına çekmek,
2023 yılı sonuna kadar deniz yük taşımacılığındaki payın %10’a (2009’da
%2.66 olan) ve yolcu taşımacılığında %4 (2009’da %0.37 olan) oranına
çıkarmak,
2023 yılı sonuna kadar hava yük taşımacılığındaki payın % 1’e (2009’da %0.44
olan) ve yolcu taşımacılığında % 14 (2009’da %7,82 olan) oranına çıkarmak.
Özgün Hedefler – 2030’a kadar:
Dengeli bir ulaşım altyapısının kurulmasına yönelik olarak tüm uygun alt
sektörleri koordineli olarak kullanabilecek şekilde projeler geliştirilecek ve
özellikle yük taşımacılığında demiryolu, denizyolu ve boru hatları payının
tedricen artırılması,
Kombine ulaşımın güçlendirilmesi,
Kentsel alanlarda sürdürülebilir ulaşım yaklaşımları uygulanması,
Alternatif yakıt ve temiz araçların teşvik edilmesi,
Yakıt tüketim ve emisyonlarının Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Stratejisi (2014-
2023) ve Eylem Planı (2014-2016) doğrultusunda azaltılması,
Yüksek hızlı tren projeleri yapılması,
Kentsel raylı sistemlerin artırılması,
71
Tünel projeleriyle yakıt tasarrufu sağlanması,
Eski araçların trafikten çekilmesi,
Enerji verimliliği sağlanması amacıyla yeşil liman ve havaalanı uygulamaları
yapmak,
Deniz ulaşımında özel tüketim vergi muafiyetleri sağlamak.
Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2014-2023)
Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi (2014- 2023) ve Eylem Planı (2014-
2016), Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından, 2014 yılında kabul
edilmiştir. Belge vizyonunu, “Tüm ulaşım hizmetlerinin bilgi ve iletişim teknolojileriyle
yönetildiği ve yönlendirildiği, kendi içinde ve dünya ile entegre bir Türkiye” olarak ifade
etmektedir. Bu vizyona ulaşmak için belirlenen genel amaç ise “Bütün ulaşım
türlerinde bilgi ve iletişim teknolojilerini gereğince kullanarak entegre, güvenli, etkin,
verimli, yeniliğe açık, insana saygılı, çevre dostu, sürdürülebilir ve akıllı bir ulaşım
ağına erişmek” olarak belirtilmektedir. Belgede stratejik hedefler listelenmekte ve
bunların gerçekleşebilmesi için eylemler açıklanmaktadır. Stratejik amaçlardan bir
tanesinde (stratejik amaç 5) “karayolu ulaştırması kaynaklı yakıt tüketimi ve
emisyonların azaltılmasından bahsedilmektedir. Belgede bu amaca bağlı olarak iki de
eylem yer almaktadır: a) enerji verimliliğini sağlayacak çevre dostu AUS
uygulamalarının geliştirilmesi ve b) kent içi ulaşımda emisyonların azaltılmasına
yönelik çözümler üretilmesi.
Atıksu Arıtımı Eylem Planı (2015-2023)
Atık su Arıtımı Eylem Planı, 2015-2023 dönemi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından hazırlanmıştır. Plan, atık su arıtma tesisi yatırımlarını artırmayı
amaçlamakta ve AB uyum süreci doğrultusunda yeni tesis yatırımları öngörmektedir.
Eylem Planı, 2023 yılına kadar çeşitli faaliyetleri kapsamaktadır;
Arıtma tesisi tipi ve ilk yatırım maliyetlerinin belirlenerek, yeni atık su arıtma
tesislerinin inşa edilmesi,
Varolan atık su arıtma tesislerinin, tipi ve maliyetlerini belirleyerek, yenilenmesi
ve dönüştürülmesi,
Gerekli yeni kanalizasyon sistemleri ve ilk maliyetlerinin belirlenmesi,
Yenilenmesi gereken eski kanalizasyon sistemleri ve yenilenme maliyetlerinin
hesaplanması,
Tesislerin işletme ve finansman maliyetlerinin çıkarılması.
Plan, “temiz üretim” kavramının önemine değinmekte ve tesis planlarına çevresel
konuların dahil edilmesinin önemine dikkat çekmektedir. “Atık ve emisyonların
72
kaynağında azaltılması” gibi temiz üretim avantajlarından bahsetmektedir. Buna ek
olarak, daha az elektrik tüketimini hedefleyen “temiz üretim” aracılığıyla, yeni
teknolojiler kullanılarak daha kaliteli ve daha az atık üreten atık su arıtımıyla düşük
karbonlu kalkınmaya destek olunabileceğini ifade etmektedir. Söz konusu Plan, atık
su arıtma ve bununla ilişkili emisyonlara dair gelecek projeksiyonları üretecek olması
itibarıyla da ayrıca önem taşımaktadır.
2014-2018 dönemi için, Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan 10. Kalkınma Planı,
çevrenin korunması amacıyla çeşitli politikalar ortaya koymaktadır. Planda
bahsedildiği üzere, emisyonların olumsuz etkilerinin azaltılması açısından atık
yönetimi önemli hale gelmektedir.
Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı, 2016-2023 dönemi için, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından hazırlanmıştır. Plan kapsamında, 81 ilde atık yönetimininanaliz
edilmesi, atıkların kaynakta ayrı olarak toplanması, farklı yöntemlere geri dönüşüm ve
geri kazanım yapılması ve bertaraf için yeni yöntemler geliştirilmesi öngörülmektedir.
Aynı zamanda, “sürdürülebilir bir atık yönetimi stratejisi” belirlenmesi de
amaçlanmaktadır. Plan, atık yönetiminin hâlihazırdaki durumunu, geliştirme ve
iyileştirme için gerekli adımları ve nüfus ve atık projeksiyonları içermektedir. Öte
yandan, Plan kapsamında, emisyon ücretlendirmesi, atık yönetimi için en ekonomik
araç olarak belirtilmektedir.
Nehir Havza Koruma Yönetim Planı (2013-2017)
Nehir Havza Koruma Eylem Planları, 2014 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından Yönetim Planlarına dönüştürülmüştür. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
tarafından, AB Su Çerçeve Direktifi doğrultusunda, 25 nehir havzası için hazırlanan ve
Türkiye’nin en etkili su yönetim araçlarından biri olan Nehir Havza Yönetim Planları
(NHYP), “su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesini sağlamaktır. Çeşitli su kalitesi
modelleri kullanılmakta ve modeller aracılığıyla farklı tedbir senaryoları kapsamında
elde edilecek farklı su kaliteleri analiz edilmekte ve paydaşlarla görüşülmektedir.
Böylelikle havzalardaki yüzey ve yeraltı su kaynakları kalitesinin arzu edilen düzeye
getirilebilmesi için gerekli tedbirler belirlenebilmektedir”.
Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2014-2017)
Günümüzde kaynak kullanımı hızla artmakta ve bunun sonucunda da “atık” ve
“emisyonlar” artmaya devam etmektedir. Bu durum, “geri dönüşümü” çok önemli bir
kavram haline getirmektedir. Ulusal Geri Dönüşüm Strateji Belgesi ve Eylem Planı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanmış ve geri dönüşüm
sorunlarına çözüm bulunması ve sürdürülebilir geri dönüşüm sistemleriyle birlikte etkili
bir yapı oluşturulması amacıyla, 03 Aralık 2014 tarihinde Resmî Gazete’de
73
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Belgenin genel amacı, “Çevreye ve insana saygılı,
kaynakların etkin kullanıldığı ve geri dönüşümün ekonominin vazgeçilmez
parçalarından biri haline geldiği üretim ve tüketim kültürünün oluşumunu sağlamak”
olarak ifade edilmektedir. Plan 5 ana hedef ve 54 eylemden oluşmaktadır. Bu
kapsamda, atık kayıt sistemi oluşturulması ve etkili bir kontrol sisteminin geliştirilmesi
hedefler arasında yer almaktadır. Bu hedefin eylemleri arasında, düşük karbon
yönetimi için de önemli olan, online bir izleme ve kontrol sistemi oluşturulmasından
bahsedilmektedir.
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB) Stratejik Planı (2013-2017)
“Tarımın geleceği bakımından rekabetçilik ve sürdürülebilirlikle birlikte küreselleşme
temel kavramlar haline gelmiştir” ancak, “küresel iklim değişikliği, ülkelerin arz
güvenliği ve tarımsal üretimlerini tehdit etmektedir. Böylesi değişim ve gelişmelere
paralel olarak yeterli tarımsal üretim, sürdürülebilirlik, kalkınma ve ekolojik dengenin
korunmasını amaçlayan gıda güvenliği politikaları geliştirilmektedir”.
GTHB tarafından 2013-2017 dönemine ilişkin hazırlanan Stratejik Plan, aşağıda yer
alan amaçları kapsamaktadır:
Stratejik Amaç ve Stratejiler
Yerel üretici ve organizasyonlar arasında iş birliğini geliştirmek,
Ulusal bir üretici organizasyon ağı oluşturmak,
Yerel üretici organizasyonları aracılığıyla destek sağlamak,
Tarımsal (balıkçılık) ürünlerinin alanda kullanımını sağlamak ve katma
değerlerini artırmak,
Tarımsal Altyapı ve Kırsal Kalkınma
Üretici bilgi seviyesini artırmak,
Kooperatif, birlik ve diğer üretici organizasyonlarına olanak sağlamak,
Kooperatif, birlik, oda, üretici organizasyonları ve bağlı yapılarını denetlemek
ve desteklemek,
Yapılan faaliyetlerin yasal mevzuatla uyumlu olmasını sağlayacak tedbirler
almak.
Plan hedeflerinden 3.’sü kapsamında, çevre dostu üretim tekniklerinin halk sağlığı
öncelikleri doğrultusunda kullanılması belirtilirken, çevre dostu üretim tekniklerinin
teşvik edilmesi, üretim üzerinde iklim değişikliği etkileri araştırmalarının desteklenmesi
ve tarımda AB uyum çalışmalarının geliştirilmesi “çevresel etkilerin” azaltılmasına
yönelik eylemler arasında sıralanmaktadır. Plan, tarımla ilişkili konuların modellenmesi
açısından önemli bir belge teşkil etmektedir.
74
Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi Eylem Planı (TTKMSEP 2013-
2017)
Tarımsal kuraklıkla mücadelenin en etkili yöntemlerinden birisi halkın sürdürülebilir
tarımsal sulama planlaması, kuraklık olmayan dönemlerde gerekli tedbirlerle daha
sonra için önlem alması ve kriz dönemlerinde etkili kuraklıkla mücadele programları
uygulayarak etkileri en aza indirmeleri konularında bilinçlendirmektir. Söz konusu
stratejinin iklim değişikliği ve tarımda kuraklık riskiyle mücadeleyle ilişkili önemli
hedefleri bulunmaktadır. Örneğin, Plan tedbirlerinden 5.1 kapsamında kuraklık riskinin
yönetilmesi amacıyla iklim değişikliğinin kuraklık ve su üstündeki etkilerine yönelik
araştırmaların desteklenmesinden bahsedilmektedir.
T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Stratejik Planı (2013-2017)
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Stratejik Planı, Bakanlık tarafından 2013-2017 dönemi
için hazırlanmış, daha sonra da 2017-2021 dönemi Planıyla devam edilmiştir. Yeni
Plan, bir önceki dönemin aksaklıklarını da dikkate alarak, verimlilik ve faaliyet
seviyelerini artırmayı öngörmektedir. Bakanlık görevlerine dair fırsat ve tehditler hem
kurum içi hem de kurum dışı katılımcılarla birlikte belirlenmiştir. Kurum dışı
katılımcılarla, orta ve uzun vadede Bakanlık faaliyetleri üzerinde etkisi olacağı
düşünülmesinden dolayı, “iklim değişikliği”, “sanayi, enerji ve ulaştırma politikaları” ve
“doğa koruma farkındalığı” gibi konular ele alınmıştır. Buna ek olarak, Plan
kapsamında çölleşmeyle mücadele, su kaynaklarının daha iyi yönetimi ve
ağaçlandırma sera gazı emisyonlarını azaltma yoluyla düşük karbonlu kalkınmayı
destekleme yöntemleri arasında sıralanmaktadır. Örneğin, kuraklık ve iklim değişikliği
etkilerinin izlenme, değerlendirme ve raporlanması, arazi kullanım durumları, flora
değişimleri ve karbon emisyon depolama, kuraklıkla mücadele ve iklim değişikliğine
uyum konularında çalışan ilgili kurum ve kuruluşlarla politika ve strateji hazırlanması,
iklim değişikliğinin su kaynakları, sel ve kuraklık konuları üstündeki etkilerinin
belirlenmesi, bu doğrultuda gerekli tedbirlerin geliştirilmesi ve uygulanmalarının
sağlanması.
Plan’da yer alan ve “düşük karbonlu kalkınma” ile bağlantılı olabilecek bazı stratejiler:
İklim değişikliğinin doğa üstündeki olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla ilgili
kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılması ve bu konuda lider rolü üstlenilmesi,
Sel Zararları ve Risk Raporları hazırlanması ve gerekli tedbirlerin geliştirilmesi,
Ulusal Su Sistemi’nin oluşturulması,
Su, biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma konularında mevzuat geliştirilmesi,
75
Toplumda orman, su, doğa koruma, biyolojik çeşitlilik ve kuraklıkla mücadele
konularında farkındalığın artırılması amacıyla etkinlik, yayın ve eğitim gibi
faaliyetler tasarlamak.
Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi ve Eylem Planı (UBSEP 2007-)
Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri bir yandan iklim değişikliğine uyum
sağlamamız ve değişikliği azaltmamıza yardım ederken, iklim değişikliğinin biyolojik
çeşitlilik üstünde de olumsuz etkileri söz konusudur. Sulak alanlar, turbalıklar, toprak,
orman ve okyanuslar karbon tutma ve depolama ve sağlıklı bir ekosistem/biyolojik
çeşitlilik sera gazı emisyonlarının engellenmesinde hayati rol oynayarak bizleri iklim
değişikliğinden korumaya yardımcı olurlar. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin, 1992’de
imzalanmasını takiben, biyolojik çeşitliliğin korunması, unsurlarının sürdürülebilir
kullanımı ve genetik kaynakların kullanımıyla elde edilen faydanın eşit paylaşımı için
önemli bir uluslararası araç haline gelmiştir. Türkiye, 1996 yılından bu yana
Sözleşmenin tarafıdır. UBSEP, Sözleşmenin ulusal düzeyde uygulanması için temel
araçtır. UBSEP’in son versiyonu 2007 yılında yayımlanmıştır ve belgein güncellenme
çalışmaları Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Sürdürülebilir
kalkınma politikaları, iklim değişikliğine uyum ve düşük karbon yönetim çalışmaları
açısından büyük önem taşıyan biyolojik çeşitlilik ve ekosistemlerin korunması için ne
tür tedbirler alınmakta olduğunu anlamak amacıyla bu belge büyük önem taşımaktadır.
UBSEP, tarımsal biyolojik çeşitlilik, dağ ve orman biyolojik çeşitliliği, plansız ve yoğun
kentleşme, plansız ve yoğun sanayileşme, yanlış su yönetimi gibi konuları ele almakta
ve iklim değişikliğini hem biyolojik çeşitlilik hem de ekosistemler açısından önemli bir
tehdit olarak kabul etmektedir.
Ulusal Havza Yönetim Stratejisi (UHYS 2014-2023)
Toprak kullanımındaki değişim sera gazı emisyonlarının artması ve yerel iklim
koşullarının değişmesine neden olmaktadır. Havza yönetimi bu kapsamda büyük
önem taşımaktadır. Türkiye’nin, Ulusal Havza Yönetim Stratejisi (2014-2023),
Kalkınma Bakanlığı'nın 13.06.2014 tarih ve 2014/11 no.lu kararıyla kabul edilmiştir.
UHYS, güçlü bir entegre kaynak yönetimi politika çerçevesinin bir parçasıdır ve
Türkiye’nin AB Su Çerçeve Direktifinde belirtilen AB çevre ve su yönetimi
standartlarıyla uyum sağlaması için gerekli stratejileri önceliklendirmektir. Buna ek
olarak, iklim çeşitliliği ve değişimine uyum sağlamak açısından anahtar bir bileşendir
ve potansiyel olarak kayda değer miktarlarda azaltılmış sera gazı emisyonları ve
karbon yutaklarının sunulması biçiminde kazanımlar sağlamaktadır. Strateji, öncelikli
ekonomik teşvikler dâhil yatırım ve kurumsal düzenlemelerin tanımlanmasında,
katılımcı su havzası rehabilitasyon çalışmalarında ve doğal kaynaklar için
sürdürülebilir su yönetimi faaliyetlerine ve yerel yönetim, toplum ve özel sektör gibi
76
paydaşların katılımıyla iklim değişikliği zararlarının azaltılması gibi konularda
kazanımlar sağlamaktadır.
Ulusal Afet ve Acil Yönetimi Stratejik Planı (UAYSP 2013-2017)
Küresel iklim değişiminin bir sonucu olarak, Türkiye kuraklık, çölleşme,
hidrometeorolojik afetler ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi doğal ya da insan
kaynaklı afetlerle mücadele etmek zorunda kalacaktır. Aşırı sanayileşme ve
şehirleşme, insan kaynaklı afetlerin ve insan yaşam ve mülkiyetine vereceği zararların
artmasına neden olmaktadır. Bu aşamada, riskleri azaltma, iklim değişikliğine uyum
ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda eylem planları büyük önem taşımaktadır.
AFAD’ın 2013 – 2017 dönemi, Ulusal Afet Yönetimi Stratejik Planı (UAYSP), 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre hazırlanmış ve afet yönetim
sistemi içindeki tüm paydaşların görev ve sorumluluklarını belirlerken, ulusal planlar
çerçevesine de uyum sağlamaktadır. UAYSP’nin temel amacı afet yönetiminde yer
alacak tüm kuruluşları ulusal seviyede bir araya getirmek ve bu kuruluşlar tarafından
yürütülen çalışmaların stratejik hedefler belirlenirken göz önünde bulundurulmasını
sağlamaktır. Strateji ’de yer alan Amaç 5’in içeriğinde, iklim değişikliğiyle bağlantılı risk
haritaları ve afet yönetim planlarına kamu erişiminin sağlanabileceği bir mekanizmanın
geliştirilmesi öngörülmektedir.
4.3. Ulusal Mevzuat
Her ne kadar Türkiye uluslararası iklim anlaşmalarına görece yeni katılmış olsa da
iklim değişikliği, etkilerinin azaltılması ve uyum ile ilgili hâlihazırda hatırı sayılı miktarda
yasal düzenleme yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenlemeler takip eden tablolarda
(12’den 15’e kadar) özetlenmektedir. Tablolarda yer alan mevzuat, “Boşluk Analizi”
bölümünde detaylı olarak ele alınmaktadır. Yasal belgeler doğrudan bağlayıcıdır ve
aşağıda bahsi geçen yasal hiyerarşiye göre uygulanmaktadır. Aşağıda yer alan şekil,
Türkiye’deki düzenleyici çerçeve içerisinde yapısal hiyerarşiyi göstermektedir (Şekil
31).
77
Şekil 31. Türkiye’deki Mevzuat Hiyerarşisi
4.3.1. Türkiye’deki İklim Değişikliği İle İlgili Temel Yasal Yapı
Anayasa
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. Maddesi uyarınca “Herkes sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirliliğini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf
ve verimi artırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki
sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık
hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası
kurulabilir”.
Uluslararası Antlaşmalar/Protokoller
Bu bölüm, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaları incelemektedir. İlk olarak,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) incelenecek ve
ardından, Viyana Sözleşmesi ve Montreal Protokolü hakkında bilgi verilecektir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
BMİDÇS, iklim değişikliği ile ilgili uluslararası bir çerçeve antlaşması olarak; 9 Mayıs
1992'de kabul edilmiş ve Rio de Janeiro'daki Dünya Zirvesi'nde imzaya açılmıştır.
Sözleşme 21 Mart 1994'te yürürlüğe girmiştir ve Türkiye, Sözleşmeye 2004 yılından
beri Ek I ülkesi olarak Taraftır. Sözleşmenin amacı "atmosferdeki sera gazı
78
emisyonlarını, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir
düzeyde tutmayı başarmaktır”.35
Sözleşme, sera gazı emisyonlarını azaltma amacıyla, ülkelerin ortak ama
farklılaştırılmış sorumlulukları, özel ulusal ve bölgesel kalkınma öncelikleri, hedefleri
ve durumlarını göz önüne alarak ülkelerin “ortak ama farklılaştırılmış sorumluluklarını”
öngörmektedir. Taraflar Konferansı üç kategoriye ayrılmıştır. Bunlar Ek-I ülkeleri, Ek II
ülkeleri ve Taraf olmayan ülkelerdir. Ek-I ülkeleri, 1992’de OECD’ye üye olan ülkeler
ve pazar ekonomisine geçiş sürecindeki (EIT) ülkelerdir. EK-II ülkeleri, Ek I'de
listelenen OECD ülkeleri olup, gelişmekte olan ülkelerce üstlenilen ve mutabık kalınan
gereklilikleri yerine getirmek için yeni ve ek finansal kaynaklar temin etme yükümlülüğü
altında olan ülkelerdir. Ek-I dışı ülkeler, gelişmekte olan ve Ek-I ve Ek-II ülkeler gibi
bağlayıcı yükümlülükleri olmayan ülkelerdir.36
Aşağıdaki alt bölümlerde, Türkiye’nin de taraf olduğu Kyoto Protokolü ve imzaladığı
Paris Anlaşması ele alınmaktadır. Son olarak, Aralık 2015'te Paris'te yapılan Taraflar
Konferansı öncesinde BMİDÇS'ye sunulan ilk emisyon azaltma hedefi olan Türkiye'nin
Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkısı (INDC) hakkında bilgi verilmektedir.
Kyoto Protokolü
Kyoto Protokolü, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” ile bağlantılı
uluslararası bir anlaşmadır ve Tarafları, Ek-B’de37 belirtilen uluslararası olarak
bağlayıcı emisyon azaltma hedefleritevdi eder. 1997 yılında Kyoto, Japonya’da
gerçekleştirilen 3. Taraflar Konferansı’nda (COP) benimsenmiştir ve 2005 yılında
yürürlüğe girmiştir. Protokolün amacı sera gazı emisyonlarını azaltmak ve ülkelere
göre azaltım hedefleri belirlemektir. Protokol, 36 gelişmiş ülke ve AB için bağlayıcı
emisyon hedeflerini ortaya koymaktadır. Türkiye, Kyoto Protokolü’ne 26 Ağustos 2009
yılında taraf olmuştur ve COP38 tarafından tanınan özel statüsü göz önüne alındığında,
Kyoto Protokolü kapsamında bağlayıcı emisyon azaltım hedefi bulunmamaktadır.Her
ne kadar ülkelerin hedeflerine öncelikle ulusal önlemler yoluyla ulaşmaları gerekse de
daha düşük maliyetli emisyon hedefleri için Protokol üç piyasa temelli mekanizma
35BMİDÇS’nin 3. Maddesine bakınız.
http://unfccc.int/files/essential_background/background_publications_htmlpdf/application/pdf/conveng.pdf
36http://unfccc.int/parties_and_observers/items/2704.php
37http://unfccc.int/kyoto_protocol/items/2830.php
38Türkiye, 2004 yılındanbuyanaBMİDÇS’yeve 2009'dan buyana Kyoto Protokolü'ne (KP) tarafolmuştur. MarakeşAnlaşması'nda
(CP7) Türkiye, KP EkII'dekiülkelerlistesindençıkarılmıştırveTürkiye'ninözelşartlarıtaraflarcakabuledilmiştir
79
tanımlamaktadır:” Uluslararası Emisyon Ticareti”, “Temiz Kalkınma Mekanizması”
(TKM) ve EK-I tarafları için kullanılabilecek “Ortak Uygulama” (OU).
Türkiye, Kyoto protokolü'ne taraf olmasına rağmen, emisyon azaltım hedefleri
kapsamında herhangi bir bağlayıcı zorunluluğu bulunmamaktadır fakat özel
durumundan dolayı TKM ve OU gibi esnek piyasa mekanizmalarına erişimi yoktur.
Paris İklim Değişikliği Antlaşması
Paris İklim Değişikliği Antlaşması (Paris Antlaşması) Aralık 2015 tarihinde
gerçekleştirilen Paris İklim Konferansının kilit çıktısıdır. Paris Antlaşması’nın kilit
hedefi, sanayileşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 2°C’nin
olabildiğince altında tutulması. ve sıcaklık artışını 1,5 santigrat dereceye kadar
sınırlandırarak iklim değişikliği tehdidine karşı küresel tepkiyi güçlendirmektir. Ayrıca,
Antlaşma, ülkelerin iklim değişikliği ektileriyle başa çıkma kabiliyetlerini güçlendirmeyi
amaçlamaktadır.
Paris Anlaşması, tüm Tarafların “ulusal olarak belirlenen katkılar” (NDC) yoluyla en iyi
çabalarını ortaya koymasını ve önümüzdeki yıllarda bu çabaları güçlendirmesini şart
koşmaktadır. Ayrıca, tüm taraflar emisyonlarını ve uygulama çabalarını düzenli olarak
bildirmelidir. Gelişmiş ülkelerin belli emisyon azaltım hedeflerinin olması ve 2050
sonuna kadar nötr karbon ekonomisine geçişlerini tamamlamaları umulmaktadır.
Paris Antlaşması 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açılmıştır. Bugüne kadar (Ocak
2018) Türkiye’de dahil olmak üzere 197 ülke Antlaşmayı imzalamış fakat 172 ülke
onaylamıştır. Antlaşma 4 Kasım 2016 tarihi itibari ile yürürlüğe girmiştir. Paris
Antlaşması Türkiye tarafından imzalanmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından onaylanmamıştır. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için niyet edilen ulusal
olarak belirlenen katkılar, INDC, 2020 yılından sonra kesinleşmiş katkılar, NDC, olarak
adlandırılacaktır.
Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkısı (INDC)
Türkiye, 30 Eylül 2015 tarihinde, 2030 yılında 1175 Mt CO2-eşd olması beklenen, sera
gazı emisyonlarını (arazi kullanımı, arazi kullanım değişikliği ve ormancılık (AKAKDO)
dahil olmak üzere) BAU senaryosunun altında %21’e kadar indirme niyetini INDC ile
sunmuştur. TÜİK verilerine göre göre bu rakam, 2015’de 475.1 Mt CO2-eşd’ olan
değerin nin iki buçuk katıdır.
Viyana Sözleşmesi
Ozon tabakasının korunması amacıyla Viyana Sözleşmesi 22/03/1985’de imzalanmış
ve 22/09/1988’de yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin temel amacı; ozon tabakasını
incelten veya inceltmesi olası insan faaliyetleri sonucu olarak doğan veya doğması
80
mümkün olumsuz etkilere karşı insan sağlığını ve çevreyi korumak, hukuk, bilim ve
teknik alanlarda uluslararası iş birliğini teşvik etmek ve ülkeler arasındaki bilgi
alışverişini teşvik etmektir. Sözleşme ayrıca, stratosferik ozon tabakasının durumu ve
CFC'ler ve diğer ilgili kimyasalların emisyon ve konsantrasyonları hakkında araştırma,
izleme ve veri alışverişinde uluslararası iş birliği için bir mekanizma oluşturmuştur.
Viyana Sözleşmesi, bir çerçeve sözleşmesidir ve hukuki olarak bağlayıcı kontrol ve
hedefler içermemektedir. Aday ülke olarak Türkiye, 20 Eylül 1991’de taraf olmuştur.
“Ozon Tabakasını İncelten Maddelere ” dair Montreal Protokolü ile güncellenmiştir ve
16/09/1987 tarihinde 29 ülke tarafından imzalanmıştır. Viyana Sözleşmesi ve Montreal
Protokolü ile “Ozon Antlaşmalarını” oluşturmaktadır. Protokole katılım Sözleşmeye
katılımı gerektirmektedir (Madde 16(1)).
Montreal Protokolü
Ozon Tabakasını İncelten Maddelere dairontreal Protokolü Eylül1987 de kabul
edilmiştirve ozon tabakasını incelten maddelerin üretimi ve tüketimini düzenlemeyi
amaçlamaktadır (OTİM). Kontrol altına alınan maddeler dört ekte sunulmuş ve Ozon
tabakasının incelmesi eğilimine ilişkin bilimsel kanıtlar güçlendiğinden ve söz konusu
OTİM’ın yerine geçtiği için zamanla aşamalı olarak sıkıştırmaya izin verecek şekilde
ayrılma zaman çizelgeleri tasarlanmıştır. Taraflar, 1998 yılına kadar CFC’lerin
üretimini ve tüketimini yarıya indirmeyi ve 1992’ye kadar halon üretimi ve tüketimini
durdurmayı taahhüt etmişlerdir. Sözleşme; 1990 (Londra), 1992 (Kopenhag), 1995
(Viyana), 1997 (Montreal), 1999 (Pekin) ve 2007’de tekrar Montreal olmak üzere
toplam yedi kez düzeltilmiştir. Ayrıca, başka tür kontrol tedbirleri getirmek ve
anlaşmaya yeni kontrollü maddeler eklemek üzere tadil edilmiştir.
Türkiye, Protokol’e 19 Aralık 1991 tarihinde taraf olmuştur ve tüm değişiklikleri
benimsemiştir. Protokol kapsamındaki tüm ulusal ve uluslararası işlerin gözetimi
Ulusal Merkez Noktası pozisyonundaki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın
koordinasyonunda gerçekleştirilmektedir.
Avrupa Birliği (AB) Katılımı
Türkiye, hali hazırda AB adayı olduğundan ve Türkiye’nin ilerlemesi yıllık olarak AB
Komisyonu tarafından değerlendirildiğinden, “Çevre ve İklim Değişikliği” 2016 tarihli
AB Komisyonu Türkiye ilerleme raporunun 27. Bölümü uyarınca aşağıdaki şekilde
değerlendirilmiştir:
Geçtiğimiz yılda, özellikle atık yönetimi ve atık su arıtımı konularında kapasite artışı ile
ilgili bazı ilerlemeler kaydedilmiştir fakat özellikle atık yönetimi ve endüstriyel kirlilik
konularının yürürlüğe koyulması ve uygulanması hala zayıftır. Nehir havzası yönetim
planlarında çalışmalar yapılmaktadır. Fakat, daha iddialı ve daha iyi koordineli çevre
81
ve iklim politikalarının oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Strateji planlama,
önemli yatırımlar ve daha güçlü idari kapasite gereklidir. Önümüzdeki yıl Türkiye
özellikle aşağıdaki konulara odaklanmalıdır:
Atık yönetimi, endüstriyel kirlilik ve su direktifleri ile tam uyum ve çevresel etki
değerlendirme mevzuatının doğru uygulanmasını sağlamak;
Halkın katılımı ve kamuoyunun çevresel bilgilere erişimine ilişkin müktesebata
ve iklim eylemlerinin şeffaflığı ile ilgili mevzuata uyum sağlanması;
İklim değişikliği ile ilgili Paris Anlaşmasının onaylanması ve katkıda
bulunulmaya başlanması.
Yasalar&Yönetmelikler
Yasalar
9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu
Yönetmelikler
17/5/2014 tarihli ve 29003 sayılı Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi
Yönetmeliği
Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Yönetmelik (Yön:12,01,2008-
27052)
Endüstriyel Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği
Tebliğler
22/7/2014 tarihli ve 29068 sayılı Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi ve
Raporlanması Tebliği
2/4/2015 tarihli ve 29314 sayılı Sera Gazı Emisyon Raporlarının Doğrulanması
ve Doğrulayıcı Kuruluşların Yetkilendirilmesi Tebliği
Gönüllü Karbon Piyasa Proje Kaydı Tebliği
Genelgeler:
Ozon Tabakasını İnceltici Maddelerin İthalatı ve Kullanımı Genelgesi (2016/1)
İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Genelgesi (2013/11)
Halon Genelgesi (2007/4)
Aşağıdaki 11 – 14 tablolarda, iklim değişikliği ile ilgili doğrudan veya dolaylı
mevzuatlar, sistematik bir şekilde verilmiştir.
82
Tablo 11. Yürürlükte Bulunan İklim Değişikliği ile İlgili Mevzuat39
Yürürlükte Bulunan İklim Değişikliği ile İlgili Mevzuat
Kanun
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun (4990)
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (5836)
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
(5346)
Elektrik Piyasası Kanunu (6446)
Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu (5686)
Yönetmelik
Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksam
Yönetmeliği
Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Dokümantasyonu ve Desteklenmesi Yönetmeliği
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Alanı Yönetmeliği
Rüzgâr enerjisine Dayalı Elektrik Üretim Tesisleri Teknik Değerlendirme Yönetmeliği
Güneş Enerjisi ’ne Dayalı Elektrik Üretim Tesisleri Teknik Değerlendirme Yönetmeliği
Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği ve Ekleri
DSİ Su Kütleleri Denetleme Yönetmeliği
Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetlerini Sürdürebilmek İçin SU Hakları Anlaşmasının
İmzalanmasına yönelik usul ve yöntemler yönetmeliği
Tebliğ Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretiminin Düzenlenmesinin Uygulaması Tebliği
39 REC, https://rec.org.tr/2016/12/07/cop22marakessonuclardegerlendirildi/ and 6th National Communication Report
83
Tablo 12. İklim değişikliğine uyumla doğrudan ilişkili mevzuat40
Kategori İklim değişikliğine uyumla bağlantılı mevzuat
Afet Risk
Yönetimi
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
(5902)
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanun (7269)
KıyıKanunu (3621)
Biyoçeşitliliğin
Korunması
Çevre Kanunu (2872)
Orman Kanunu (6831)
6831 Sayılı Orman Kanunu’na Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında
Yönetmelik (15.07.2004), ve Turizmi Teşvik Kanunu (2634)
Kara Avcılığı Kanunu (4915)
Orman Yönetimi Düzenlemesi (05.02.2008)
Milli Parklar Kanunu (2873)
Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak
Yardımlara Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun (7269)
Tarım Kanunu (5488)
Mera Kanunu (4342)
Tohumculuk Kanunu (5553)
Çevre ve Şehircilik BakanlığıTeşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu (5403)
Su Kalitesi ve
Güvenliği
Çevre Kanunu (2872)
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği
Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği (17.05.2005)
Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği (31.12.2004)
İmar Kanunu (3194)
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretim iAmaçlı Kullanımına İlişkin
Kanun (5346)
Gıda Hijyeni
ve Güvenliği
Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun (5179)
Denetleme (5179)
Biyogüvenlik Kanunu (5977)
Tarım Kanunu (5488) veTarım HavzalarıYönetmeliği (07.09.2010)
40 Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı (2011-23)
84
Tablo 13. İklim değişikliğine uyum konusuyla dolaylı ve ikincil olarak bağlantılı mevzuat
Kategori Yasal Düzenlemeler
Afet Risk
Yönetimi
Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik
(BakanlarKurulu: 88/12777 - 1.4.1988)
İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri ile Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik
Müdürlükleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik
Sivil Savunma ve Arama Kurtarma Birlik Müdürlüğü
Biyoçeşitliliğin
Korunması
Anayasa
Ormanve Su İşleriBakanlığıTeşkilat veGörevleri Kanunu
Çevreve Şehircilik BakanlığıTeşkilatve Görevleri Kanunu
Orman Genel MüdürlüğüTeşkilat ve Görevleri. Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin. Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu
6831 Sayılı Orman Kanunu’na Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında
Yönetmelik
Ağaçlandırma Seferberliği Taslak Kanunun Çerçevesinde Doğa ve Biyoçeşitliliğin
Korunmasına Dair Sirküler No. 2007/28
Kadastro Kanunu
AhşapA mbalaj Malzemeleri ile Bitki Sağlığ ıİlişkisi Hakkında Düzenleme
Doğal Soğanların Köklendirilmesi, Yetiştirilmesi ve İhracatı Yönetmeliği
Arıcılık Mevzuatı
Balıkçılık Kanunu
Balık Çiftlikleri Yönetmeliği
BalıkYetiştiriciliği (Akuakültür) Yönetmeliği
Balıkçı Barınakları Yönetmeliği
Devlet Orman Yönetimi ve Su Kaynakları Mevzuatı
Su Kalitesive
Güvenliği
Anayasa
Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy
ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkinTebliğ
Sulak Alan Tebliği
Tablo 14. İlkim değişikliği üzerine kurumsal yapı ile ilgili mevzuatlar
Mevzuatın Türü Mevzuatın Adı Mevzuatın Hedefi
Kararname 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında. Kanun Hükmünde Kararname
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
organizasyonunu, görevlerini, yetkilerini
ve sorumluluklarını düzenlemektedir.
Yönetmelik İkim değişikliği ve Hava Yönetimi
Koordinasyon Kurulu'nun Çalışma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik
İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi
Koordinasyon Kurulu'nun çalışma usul ve
esaslarını düzenlemektedir.
Genelge
2013/11 sayılı Başbakanlık Genelgesi
İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi
Koordinasyon Kurullarının
Birleşirilmesidir.
85
İlgili bakanlık ve kurumlar tarafından hazırlanan böylesi kısa ve orta vadeli strateji
belgeleri, Türkiye’nin iklim değişikliği etkileriyle mücadele ve gelecekteki düşük
karbonlu kalkınmasına giden yola ışık tutan önemli araçlardır.
Bu doğrultuda,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) 2015-2017 dönemine ait Strateji Belgesi;
çevreyle ilgili temel amacı olarak: “Çevre kirliliğini önlemek, çevre standartlarını
yükseltmek, iklim değişikliği ile mücadele etmek ve tabiat varlıklarını koruyarak
geliştirmek” ifadesini kullanmaktadır. Bu amaca bağlı hedeflerse, aşağıda
sunulmaktadır:
Plan dönemi sonuna kadar belediye nüfusunun en az %85’ine atık su arıtma
hizmeti verilecek, katı atık bertaraf hizmeti verilen nüfus oranı %83’e
çıkarılacaktır (2014 yılında bu hizmetlerden faydalanan nüfus oran %70),
Ulusal emisyon envanteri kapsamında ilgili raporlamalar yapılacak, stratejik
gürültü haritaları hazırlanacak, Büyük Yakma Tesisleri Yönetmeliği kapasite
geliştirme çalışmaları ve entegre çevre izni altyapısının oluşturulmasına yönelik
sektörel çalışmalar yapılacaktır,
İklim Değişikliği Eylem Planı uygulanacak, Ozon Tabakasını İncelten
Maddelerin (OTİM) alternatiflerine geçiş sağlanacak, kimyasalların etkin
yönetimine ilişkin düzenlemeler yapılacak ve plan dönemi sonuna kadar AB
REACH Tüzüğü kapsamında 11 kimyasal maddenin daha kullanımı
kısıtlanacak/yasaklanacaktır,
Plan dönemi sonuna kadar kara ve deniz kaynaklı kirleticilerin azaltılmasına
yönelik olarak çalışmalar yürütülerek temiz denizlerimizin göstergesi olan mavi
bayraklı plaj sayısı artırılacak ve kıyı tesislerine ilişkin acil müdahale planlarının
%100’ü tamamlanacaktır,
Elektronik ortamda gerçekleştirilmekte olan ÇED, çevre izin ve lisans
uygulamaları güçlendirilecek, stratejik çevresel değerlendirme uygulamaları
ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır,
E-denetim sistemi ile etkin çevre denetimi ve yaptırımı sağlanacaktır,
Çevre analizlerinde ölçüm ve analiz kalitesin artırılacak, deniz, nehir havzası ve
hava alıcı ortamlarında düzenli izleme ağları kurulacak ve yaygınlaştırılacak,
atıksu ve baca gazı emisyonlarının gerçek zamanlı takip sistemleri
geliştirilecektir,
Korunan alanların tespit, tescil ve ilanı ile plan ve projeler çerçevesinde
yönetilmesi, plan ve uygulama çalışmalarının yapılması, doğal ve kültürel
değerlerinin araştırılması, korunması ve izlenmesi sağlanacaktır,
86
Plan dönemi sonuna kadar IPA kapsamındaki fonlar etkin şekilde kullanılacak,
belediyelerin altyapı ihtiyaçları karşılanacaktır.
T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı (OSİB) çevrenin, suyun ve doğal kaynakların
korunmasında ve iklim değişikliğiyle mücadelede son derece önemli bir kamu
kurumudur. .C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Stratejik Planı 2013-2017 dönemini
kapsamakta ve 5 stratejik amaç belirtmektedir. Söz konusu amaçlar, aşağıda
sunulmaktadır:
Orman, su, biyolojik çeşitlilik ile meteoroloji konularında ulusal ve uluslararası
politika geliştirmek ve etkin uygulanmasını sağlamak,
Çölleşme ve erozyonla etkin mücadele etmek,
Su kaynaklarının korunması, iyileştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimini
sağlamak,
Biyolojik çeşitliliğin etkin korunması ve sürdürülebilir yönetimini sağlamak.
Çölleşme ve erozyonla etkin mücadele kapsamında OSİB, i) ulusal bir çölleşme
haritası hazırlayacak, ii) ulusal erozyon haritasını güncelleyecek, iii) ulusal toprak
haritasını güncelleyecek, iv) ulusal erozyon eylem planını uygulayacak, v) 10 entegre
nehir havzası erozyon ve çölleşmeyle mücadele planı hazırlayacak, vi) 50 erozyon
kontrol projesi uygulayacak, vii) 46 sel kontrol projesi uygulayacak, viii) 13 çığ projesi
uygulayacak ve ix) 15 heyelan projesi uygulayacaktır.
Su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimleri amacıyla OSİB,
i) su düzenlemeleriyle ilgili uluslararası gereklere uyum için 29 mevzuat hazırlanacak
ve güncellenecektir, ii) havza koruma eylem planları hazırlayacaktır, iii) 5 yıl içinde 11
havza için havza yönetim planı hazırlayacaktır, iv) 17 sel yönetim planı hazırlanacaktır,
v) 102 içme suyu kaynağının su kalite kategorisini belirleyecektir, vi) 18 nehir havzası
için online izleme sistemi geliştirecektir, vii) mobil su analiz laboratuvarları kuracaktır,
viii) 18 havzada su kalitesi standartları ve referans noktalarının belirlenmesi için izleme
sistemleri oluşturacaktır, ix) 2016’ya kadar belediyelerde su potansiyeli çalışmalarını
tamamlayacaktır, x) 2015 sonuna kadar ulusal su bilgi sistemini tamamlayacaktır, ve
xi) 2017’ye kadar 22 modül ve karar alma destek aracı geliştirecektir.
T.C. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na (ETKB) ait Enerji Stratejisi (2015-
2019), 2 ve 3. hedefleri kapsamında, 2019 yılına kadar, aşağıda yer alan tabloda
sunulan önemli politika yönlendirmeleri sunmaktadır. Strateji, son derece iddialı
olarak, 2019 yılına kadar, 5 yenilenebilir sektörde toplam yenilenebilir artışının %53
olmasını öngörmektedir.
87
Tablo 15. ETKB Stratejik Planı, yenilenebilir enerji hedefleri (2015-2019)41
Yenilenebilir enerji
kaynaklarına dayalı
planlanan kurulu güç
değerleri (MW):
Baz Yıl 2013 2015 2017 2019
Hidrolik 22,289 25,000 27,700 32,000
Rüzgâr 2,759 5,600 9,500 10,000
Jeotermal 311 360 420 700
Solar - 300 1,800 3,000
Biyokütle 237 380 540 700
.
Bakanlık, Stratejik Planı’nda yer alan 2. Amacı kapsamında, şu hedefleri
öngörmektedir: i) Elektrik enerjisi üretimi, ısıtma ve diğer amaçlara uygun jeotermal
sahaların arama çalışmalarına ağırlık verilecektir, ii) Yenilenebilir enerjinin teşvikinde
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizmasına (YEKDEM) devam
edilecektir, iii) Jeotermalde arama aşaması için uygun teşvik yapısının tasarlanması
ve diğer tedbirlerle birlikte hayata geçirilmesi sağlanacaktır, iv) Kesintili üretim yapan
yenilenebilir enerji kaynaklarının (rüzgar ve güneş) şebekeye entegrasyonunu
teminen gereken altyapı güçlendirmelerinin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır, v) Uygun
olan bölgelerdeki termik santrallerde besleme suyunun güneş enerjisiyle ön ısıtmaya
tabi tutulduğu hibrit sistemlerin kullanımının artması sağlanacaktır, vi) Yenilenebilir
enerji kaynaklarına dayalı projelere ait izleme ve takip sistemi kurulacaktır, vii)
Ülkemizin dalga enerjisi potansiyelinin tespit edilmesine ilişkin çalışmalar
yürütülecektir, viii) Kamu ve hazine arazilerinde elektrik enerjisi üretimine uygun
Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanlarının (YEKA) belirleyen çalışmalar desteklenecektir,
ix) Yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin kullanımına yönelik pilot projeler ile hibrit
sistemlere dayalı pilot projelerin geliştirilmesine destek sağlanacaktır, x) Yenilenebilir
enerji yatırımlarının (lisanslı olanlar ve planlananlar) hayata geçebilmesini teminen
finansman imkanlarının ve teşviklerin geliştirilmesine yönelik tedbirler alınacaktır, xi)
Pompaj depolamalı HES uygulaması başlatılacak ve yaygınlaştırılması sağlanacaktır,
ve xii) Yenilenebilir enerjinin ısı enerjisi elde etmede ve soğutmada kullanımının
arttırılmasına yönelik tedbirler tasarlanacaktır.
41 ETKB Stratejik Planı 2015-2019
88
T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na ait, Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2011-
2014 / Bölüm 5.7-Çevre), AB uyum hedefleri çerçevesinde, düşük karbonlu bir
geleceğe ve temiz üretime doğru ilerlemenin önemini açıkça vurgulamaktadır.
“Düşük karbon ekonomisine ve sanayide temiz üretim süreçlerine geçiş desteklenecek
ve bu konuda bilgilendirme faaliyetlerine ağırlık verilecektir. Bu doğrultuda, sanayinin
düzenli altyapı olanakları ile üretim yapmalarını sağlayan üretim bölgelerine
taşınmaları teşvik edilecek, ayrıca sera gazı emisyonlarının kontrolü sağlanacak,
izlenecek ve raporlanacaktır” [267-b, pg 115].
Benzer şekilde, Türkiye Cumhuriyeti 2011, Yıllık Planı’nda yer alan “F. Çevre
Koruma ve Kentsel Altyapının Geliştirilmesi” ve “E. Enerji ve Ulaştırma Altyapısının
İyileştirilmesi” başlıkları altında iklim değişikliğiyle mücadele ve çevre şartlarının
iyileştirilmesine dair taahhütler yenilenmektedir.
4.4. Düşük Karbonlu Kalkınmayla İlgili Ulusal Çalışmalar
Türkiye’de düşük karbonlu kalkınmanın desteklenmesi amacıyla, hâlihazırda
yürütülmekte olan bu projenin yanısıra, birçok başka ulusal ve uluslararası çalışma,
proje ve program da uygulanmış ve uygulanmaktadır. Söz konusu çalışmalar
arasından önemli görülenler aşağıda özetlenmektedir:
Table 16. Düşük Karbonlu Kalkınmaya İlişkin Ulusal Çalışmalar
Önemli Ulusal Çalışmalar
Türkiye’de Yeşil Büyüme: Zorluklar ve Fırsatlar (TYB), Dünya Bankası, 2013
Türkiye henüz düşük karbon ya da yeşil büyüme politikaları geliştirmenin erken aşamalarında olsa da, Dünya
Bankası desteğiyle, Türkiye’de yeşil büyümenin kapsamını inceleyen, Türkiye’de Yeşil Büyüme (TYB) başlıklı,
yarı-resmi bir belgenin oluşturulmasıyla önemli adımlar atılmıştır.
Belge, genel ekonomik büyüme ve rekabetçilik gündemi konularına çevresel sürdürülebilirlik ve bununla
bağlantılı sosyal ve ekonomik konuların entegre edilebilmesi için fırsatlar belirlenmesi aracılığıyla Türkiye’nin
yeşil ekonomi vizyonunu analitik çalışma ve paydaş görüşmeleriyle besleme konusunda katkı vermesi
açısından, Kalkınma Bakanlığı’nın talebi üzerine Dünya Bankası tarafından hazırlanmıştır. Bu noktada,
Türkiye’nin kalkınma vizyonunun insani gelişimi merkez aldığını da ifade etmek gerekir. TYB çalışması,
Türkiye’nin kalkınma yolunda politikalarını yeşilleştirmenin etkilerini değerlendirme konusuna
girmemektedir. Oysa böylesi bir analiz yeşil büyüme doğrultusunda politik destek geliştirilebilmesi
açısından çok büyük önem taşımaktadır.
Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri, WWF Türkiye
ve İstanbul Politikalar Merkezi (IPM), 2015
Çalışmanın amacı:
2°C hedefi doğrultusunda Türkiye’nin emisyon azaltım hedefinin belirlenmesi
Böyle bir hedefin gerçekleştirilebilmesi için gerekli politika paketinin belirlenmesi
Böylesi politikaların olası maliyet, fayda ve etkilerinin belirlenmesi
89
Çalışma, Türkiye’nin kalan karbon bütçesi içindeki payını “minimum tarihi sorumluluk” ve “maksimum kalkınma
ihtiyacı”na dayalı olarak belirlemektedir. Bu kapsamda yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, referans senaryo
karşısında Türkiye’nin 2030 yılına kadar kümülatif karbon emisyonlarını 2,980 MtCO2 azaltması gerekmektedir.
Çalışma Türkiye’nin yüksek büyüme senaryosu kapsamında 2013 yılındaki 363 Mt CO2 emisyonunun 2030
yılında 851 Mt CO2 ‘a yükseleceğini öngörmektedir. Gerçekçi büyüme senaryosu doğrultusunda ise emisyonun
2030 yılında 659 Mt CO2 olacağı düşünülmektedir. Yüksek büyüme senaryosu iki varsayımdan hareketle
oluşturulmuştur; ilki Resmi Planlar Senaryosu ve ikincisi de daha gerçekçi olan Olağan Durum (business as
usual / BaU) senaryosu.
Oluşturulan 2°C hedefi kapsamındaki model uyarınca, CO2 emisyonları 2020 yılında tepe nokta olan 390 MtCO2
‘ye ulaşmakta ve daha sonra yavaş yavaş azalmaya başlayarak, 2010 düzeyi olan 340 MtCO2 ‘ye 2030 yılında
ulaşmaktadır. Oluşturulan 2°C hedefi modeline göre, “İklim Politika Paketi” de üç temel politika aracı
önermektedir: karbon vergisi, karbon vergisi gelirleriyle yenilenebilir enerji yatırım fonu geliştirilmesi ve bağımsız
verimlilik kazançları (örneğin, herhangi bir özel enerji verimliliği politikası olmaksızın olacak teknolojik gelişmeler,
rekabetçi piyasa şartları, tüketici davranış değişiklikleri).
Enerji [D]evrimi, Greenpeace, 2015
Türkiye için yapılan Enerji [D]evrimi çalışması, 2015 yılında Greenpeace tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu
çalışmadaki senaryo, Greenpeace International tarafından geliştirilen ve 2050 yılında kadar enerji kaynaklı
küresel CO2 emisyonlarının nasıl yarı yarıya azaltılabileceğini gösteren küresel enerji senaryosuna
dayanmaktadır. Türkiye senaryosu, enerji ve ulaştırma sektörlerinde nasıl emisyon azaltımları olabileceğine dair
dikkat çekici, iddialı ve ihtiyaç duyulan bir yol haritası ortaya koymakta ve Türkiye enerjinin yüzyılın ortasına
kadar nasıl sürdürülebilir bir biçimde yönetilebileceğini göstermektedir. Enerji [D]evrimi çalışmasında yer alan
beş temel ilke, aşağıda sunulmaktadır:
Özellikle merkezi olmayan enerji sistemleri ve şebeke genişlemeleriyle yenilenebilir çözümler
uygulanması
Çevrenin doğal limitlerine saygı gösterilmesi
Kirli, sürdürülebilir olmayan enerji kaynaklarının zamanla ortadan kaldırılması
Kaynak kullanımında daha geniş bir eşitlik sağlanması
Ekonomik büyümenin fosil yakıtları tüketiminden ayrıştırılması
İklim Hareketine Geçmenin Yan Faydaları, Türkiye İklim Taahhüdünün
Değerlendirmesi Raporu, IklimAğı Türkiye, Yeni İklim Enstitüsü ve Avrupa
İklim Ağı, 2016
Yeni İklim Enstitüsü ve Avrupa İklim Ağı’nın (CAN) katkılarıyla hazırlanan bu rapor, istihdam yaratma, halk
sağlığı ve enerji ithalatına bağımlılık eksenlerinde Türkiye için iklim değişikliğiyle mücadele doğrultusunda
politikalar benimsemenin yan faydalarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Raporda yapılan analize göre Türkiye
1,5°C ve 2°C hedefleriyle uyumlu ve yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğini önceliklendiren bir yol seçerse,
enerji ithalat bağımlılığını önemli ölçüde azaltabilir, yenilenebilir enerji sektöründe on binlerce yeni istihdam
olanağı yaratabilir ve hava kirliliğine bağlı on binlerce erken ölümün önüne geçebilir.
Söz konusu rapor, erişilebilir ve güncel veriler kullanarak sadece enerji sektöründe %100 yenilenebilir geçişi
yapıldığı takdirdeki yan faydaları ortaya koymakla birlikte, bütün sektörleri kapsayacak, ulaştırma ve inşaat gibi
enerji yoğun sektörlerin güncel verileri erişilebilir hale geldiği takdirde bunları da kullanarak hazırlanacak daha
kapsamlı bir çalışmanın çok daha fazla yan fayda ortaya koyabileceğini de akılda bulundurmak gerekebilir.
90
Önemli Ulusal Çalışmaların Analiz Özeti
Dünya Bankası ve WWF gibi iki farklı kurum tarafından yapılan, iki ayrı yeşil büyüme / düşük karbon çalışması,
aynı hesaplanabilir genel denge (computable general equilibrium - CGE) modelini farklı senaryo hedefleriyle
kullanmış olmalarına rağmen, Türkiye ekonomisindeki GSYH büyüme hedefleri devam ettirilirken
karbonsuzlaşmanın mümkün olduğuna dair benzer sonuçlara varmışlardır. Yapılan diğer iki çalışma farklı
yöntemler kullanmışdır. Greenpeace raporu kendi küresel modellerini kullanırken, Yeni İklim Enstitüsü ve CAN
tarafından yapılan çalışma belli yenilenebilir elektrik teknolojilerine ait kurulu kapasite ve birim kurulu kapasite
istihdam faktörlerine dayalı olarak geliştirilmiştir.
Bahse konu bütün çalışmalar, genel enerji üretim ve tüketimiyle makro-ekonomik verileri biraraya getiren
hesaplanabilir genel denge (computable general equilibrium - CGE) modeline ait yukarıdan-aşağıya yaklaşımını
kullanmışlardır. Söz konusu model analiz edilmekte olan ülkeye ait makro-ekonomik yapının temsil edilmesine
olanak sağlamakta, böylelikle de herhangi bir politika değişiminin tüm ekonomi üstündeki etkisinin
değerlendirilmesine imkân vermektedir. Ancak, söz konusu modeller standart kalibrasyon sürecinde istatistiksel
arka plan eksikliği göstermektedirler. Bu tür modeller, ekonomik değişkenleri kümelenmiş biçimde kullandıkları
için enerji sektörünün açık kapital temsilini ihmal edebilmektedirler. Dolayısıyla da detaylarda teknolojik kısıtları
temsil etmek konusunda zayıf olarak değerlendirilmektedirler. Öte yandan, yukarıdan-aşağıya yaklaşımlar
geçmiş verilere dayanmakta ve rasyonel bir temsil varsaymaktadırlar. Bu durumda da yakıtlar-arası ikame
olasılıklarını temsil etmekte zayıf kalmaktadırlar.
Diğer Ulusal Çalışmalar
BMİDÇS İklim Değişikliği Ulusal Bildirim ve Katkı Beyanı Hazırlama Projesi,
TUBITAK, 2013-2015, 2,3 Milyon TL, Devlet Fonu
Türkiye’nin BMİDÇS kapsamındaki sorumluluklarının bir parçası olan projeksiyon çalışmaları TÜBİTAK’la birlikte
yürütülen bu projeyle tamamlanmıştır. Böylelikle, TÜBİTAK tarafından hazırlanan 6.Ulusal Bildirim Raporu 2016
yılı başlarında sonuçlandırılmıştır.
Birinci ve İkinci İki Yıllık Raporların Hazırlanması, BMKP, 2014-2016, $412.000
Dolar
Çalışma sonucunda şu çıktılar sağlanmıştır: 1) Ulusal şartlar gözden geçirildi ve güncellendi, ulusal bildirim ve
iki yıllık raporların hazırlanabilmesi için gerekli kurumsal düzenlemelerle birlikte iki yıllık raporun hazırlanabilmesi
için gerekli destek düzeyi tanımlandı, 2) İki yıllık raporlama gerekleri doğrultusunda 2012 için ulusal sera gazı
envanteri gözden geçirildi ve yorumlandı, 3) Gerekli oldukları doğrultuda iklim değişikliği azaltım faaliyetleri ve
ilgili yöntem, varsayım ve uygulama gelişimleri tanımlandı, 4) Var olan mali, teknolojik ve kapasite geliştirme
ihtiyaçlarıyla birlikte sağlanan destek tanımlandı, 5) Atık sektörüne ait MRV düzenlemeleri desteklendi, 6) Var
olan bilgi tablo formatında biraraya getirildi ve düzenlendi, FBR yayımlandı, 7) İzleme, raporlama ve mali
denetimlerin hazırlanması.
İklim Değişikliği Hakkında Farkındalık Yaratılması Projesi, Kalkınma Bakanlığı,
2015-2016, 4 milyon TL
Proje, öğrenci ve öğretmenlere odaklı olarak, iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
Proje, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi tarafından uygulanmıştır. Proje kapsamında, eğitim programlarının
gerçekleştirildiği 16 ilde bulunan 48 ortaöğretim okulunda eğitim gören 240 öğrenci için 12 adet iklim kampı
planlanmıştır.
91
AB Fonlu Proje: Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık
(AKAKDO) Sektörü için Analitik Temel Geliştirilmesi Projesi, 2017-2019, 2
milyon EUR
Proje Türkiye’nin IPCC rehberleri doğrultusunda, AKAKDO sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını
hesaplamak ve raporlamak konularında kapasitesinin geliştirilmesini amaçlamıştır.
AB Fonlu Proje: F-Gazları Konusunda Kapasite Oluşturma ve Aktarım için
Kapasite Geliştirme, 2017-2019, 2 Milyon EUR
Proje, iklim değişikliğine önemli ölçüde olumsuz etkileri olan F-Gazların kullanımının azaltılması ve
sonlandırılması amacıyla gerçekleştirilmektedir. Uygulama süresince; iklim değişikliğine duyarlı düşük karbonlu
kalkınmaya yönelik orta ve uzun vadeli hazırlık için ulusal ve yerel kapasite artırılacak, bilimsel kanıtlarla uyumlu
olarak, iklim değişikliğini engellemeye katkı sağlanacak ve insan kaynaklı sera gazı emisyonları azaltılacaktır.
AB Fonlu Proje: İklim Hareketi Alanında Ortak Çabaların Desteklenmesi için
Kamu Farkındalığının Artırılması ve Paydaş Kapasitesinin Geliştirilmesi
Projesi, 2017-2019, 2 milyon EUR Teknik Yardım ve 5,5 milyon EUR Hibe
Bileşeni
Proje, Türkiye’de ortak iklim değişikliği etkilerini azaltma çabalarını güçlendirmek için kamu farkındalığını ve
paydaş kapasitesini artırmak suretiyle AB iklim politikası ve mevzuatına kademeli olarak uyum sağlanmasını
amaçlamaktadır. Genel olarak belediye, yerel yönetim, sivil toplum ve diğer paydaşlara odaklı olarak
uygulanacaktır. Hibe bileşeni teklif çağrısı hâlihazırda yayımlanmış olup, seçilen projelerin Ocak 2017’de
açıklanması beklenmektedir. Projenin teknik yardım bileşeni, hibe programının uygulanmasını desteklemekle
birlikte, seçilen hedef gruplar için geniş kapsamlı kapasite geliştirme faaliyetleri düzenleyecektir.
AB Fonlu Proje: Emisyon Kontrolünün İyileştirilmesi Projesi, 2011-2013, 2,02
milyon EUR
Emisyon Kontrolünün İyileştirilmesi Projesi, iki bölümden oluşmuştur; bir eşleştirme, bir de teknik yardım bölümü.
Projenin amacı, Ulusal Emisyon Tavanları Mevzuatı (NEC Direktifi - 2001/81/EC) gereğince Türkiye için Ulusal
Emisyon Tavanlarını tespit etmeye yardımcı olmaktır. Proje dört büyük faaliyetten oluşmuştur:
- Dört kirletici (SO2, NOx, NMVOC ve NH3) için ulusal emisyon envanteri geliştirmek ve birçok sayıda
senaryo oluşturarak emisyon planlaması yapmak
- NECD uygulaması için düzenleyici etki analizi hazırlamak
- NECD emisyon envanteri ve gelecek planlamalarının hazırlanması için ana hatların belirlemek
- NECD uygulaması için çok sayıda olası emisyon tavanını göz önünde bulundurarak Maliyet-Kazanç
analizi hazırlamak
- 1990-2010 dönemi için NECD kirleticileri için Türkiye’nin ulusal emisyon envanterini hazırlamak
AB Fonlu Proje: Binalarda Enerji Verimliliğinin İyileştirilmesi İçin Teknik
Yardım, 2015-2017, 3,33 Milyon EUR
Bu projenin amacı yeni binaların daha iyi tasarlanması vasıtasıyla binalarda enerji verimliliğinin iyileştirilmesi ve
mevcut binaların tipoloji ve gerekliliklerini inceleyerek iyileştirme ilkeleri oluşturmaktır.
Sonuç 1: Kurumsal inceleme ve mevcut durumun değerlendirilmesi ile, Bina Enerji Performansı (BEP)
Sistem ve Araçları ve kurumsal kapasite geliştirilecektir.
Sonuç 2: BEP’in uygulanması için iyileştirilmiş politika ve mevzuatlar
92
Sonuç 3: Dört iklim kuşağı bina stoğundaki bina tipolojileri tamamlanmıştır.
Sonuç 4: Merkezi ve yerel seviyedeki mevcut ve yeni binalardaki EV bilgisinin ve farkındalığının
arttırılması
AB Fonlu Proje: IPPC (EKÖK) – Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrolü Projesi,
2014-2016, 1 milyon EUR
Proje, Büyük Yakma Tesisleri Direktifi (2001/80/EC) hâlihazırda tam uyum aşamasında olan Endüstriyel
Emisyonlar Direktifi (2010/75/EU) uygulamaları için gerekli kapasiteyi oluşturacaktır. Proje kapsamında aşağıda
yer alan sonuçlar elde edilecektir:
Türkiye’de varolan bütün büyük yakma tesislerine ait detaylı bir envanter ve kullanıma uygun büyük
yakma tesisleri konusunda da bilgi içeren bir web sitesi
Büyük Yakma Tesisleri Direktifi uygulaması konusunda Düzenleyici Etki Analizi
Büyük Yakma Tesisleri Direktifi’nin uygulanması için gerekli kurumsal kapasite, teknik kapasite ve
prosedür düzenlemelerinin tanımlanması
AB Fonlu Proje: Türkiye’nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi
Mekanizmasına Destek Projesi, 2014-2016, 3 Milyon EUR
AB tarafından fonlanan Türkiye’nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi Mekanizmasına Destek için Teknik
Yardım Projesi, Türkiye’de konuyla ilgili varolan kapasiteyi desteklemeyi ve aşağıda sunulanların yapılmasını
amaçlamaktadır.
Avrupa Komisyonu 280/2004/EC no’lu kararını mülga eden AB İzleme Mekanizmaları Regülasyonu
(525/2013) doğrultusunda, sera gazı emisyonlarını izleyecek bir mekanizmanın Türkiye’de tam
anlamıyla uygulanması,
Ulusal sera gazı envanteri, ulusal bildirim ve iki yıllık raporlar gibi BMİDÇS kapsamındaki raporların
hazırlanmasına destek olunması
Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklık Projesi (PMR), Dünya Bankası Grubu,
2014-2017, $3 milyon Dolar
Proje, karbon piyasa mekanizmaları ve bu mekanizmalara hazırlık konularında kararlar, kapasite geliştirme,
farkındalık yaratma ve eğitim faaliyetleri gibi konularda analitik çalışmalar yürütmeyi öngörmektedir.
Türkiye, Dünya Bankası ile hibe anlaşmasını ilk imzalayan ülke olmuş ve 2013 yılından bu yana izleme,
raporlama ve doğrulama mevzuatının uygulanması ile karbon fiyatlandırma mekanizmaları hakkındaki
çalışmaların yapılmasına ülkemizde öncülük etmektedir. Proje kapsamında, emisyon ticaret sistemi, karbon
vergisi gibi karbon fiyatlandırma mekanizmalarının yanı sıra beyaz ve yeşil enerji sertifikaları, genişletilmiş
kredilendirme mekanizmaları (scaled-upcrediting mechanism), sonuç odaklı finansman gibi emisyon azaltım
mekanizmaları da analitik olarak detaylı bir şekilde çalışılacaktır. Bu mekanizmaların uygulanması durumunda
yaratabilecekleri ekonomik ve sektörel etkiler de belirlenerek ülkemizde karbon fiyatlandırma politikalarının
uygunluğu hakkında bir sentez raporu hazırlanacaktır. Proje süresince, karbon fiyatlandırma mekanizmaları ile
ilgili kapasite geliştirme, farkındalık yaratma ve eğitim çalışmaları tüm ilgili paydaşlar ile koordinasyon içerisinde
gerçekleştirilecektir.
PMR’ın hedefleri:
Sera gazı emisyonlarının azaltımında piyasa temelli yaklaşımların teşvik edilmesi
Yenilikçi karbon fiyatlandırma araçlarının desteklenmesi
Teknik tartışmalar için platform sağlanması
Piyasa araçları için yenilikçi ve kollektif yaklaşımların sağlanması
93
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi taraflarını da içeren uluslararası toplulukla,
tecrübelerin paylaşılması.
Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Entegrasyon Teknik Yardım Projesi, Dünya
Bankası Grubu, 2015-2017, $1 milyon Dolar
Projenin amacı, iletim planlaması kapasitesinin geliştirilmesiyle birlikte üretim karmasında yenilenebilir enerji
payının artmasına yönelik öngörüleri doğrultusunda şebeke yönetimi konusunda Türkiye’ye destek olmaktır.
TÜSİAD’ın42 İklim Değişikliği Mücadelesinde Siyasi Duruş Belgesi, TÜSİAD
Görev Gücü43
Bu belge, TÜSİAD'ın iklim değişikliği ile mücadelede gündemdeki ana konulardaki anlayışını paylaşmak
amacıyla 9 Şubat 2017 tarihli TÜSIAD Yönetim Kurulu Kararı ile oluşturulan Görev Gücü tarafından hazırlanmış
ve TÜSİAD Yönetim Kurulu 7 Eylül 2017 tarihli kararı ile kabul edilmiştir.
Belge, iklim değişikliği sorununu iki açıdan ele almaktadır: A. Türkiye'nin müzakere gücünü güçlendirmek ve
Türkiye'nin uluslararası platformlarda konumlandırılmasına yardımcı olmak ve B, Düşük Karbonlu Bir Geleceğe
Hazırlanmak. İkincisi aşağıdaki gibi detaylandırılmıştır:
İzleme, Raporlama Doğrulama (MRV)
Finansal kaynaklar ve destek mekanizmaları
Düşük Karbonlu Enerji Temini portföyü
Enerji verimliliği.
Bu politika belgesinde TÜSİAD şunları vurgulamaktadır: “Paris Anlaşması'nın ardından, Türkiye ekonomide
karbon yoğunluğunu yavaş yavaş azaltmaya yönelik küresel eğilime katılmalıdır. Tüm büyük emisyon üreten
sektörlerin önümüzdeki dönemde dönüştürülmesi gerekecek; birincil enerji karışımında yenilenebilir enerji
kaynakları ön plana çıkmalı; Yüksek emisyon endüstrileri bu yeni döneme adapte olmalı ve demiryolu ve
kombine taşımacılık gibi düşük emisyonlu ulaşım yöntemleri geliştirilmelidir”
TÜSİAD ayrıca, “Düşük karbon ekonomisine geçişin, sadece sera gazı emisyonlarının azaltılmasını değil, aynı
zamanda dikkate alınması gereken diğer faydaları da içer diğini belirtmektedir. Bu ek faydalar, ilk olarak, enerjide
ithalat bağımlılığının azaltılması, enerji güvenliğinin artırılması, hava kirliliğinin ortadan kaldırılması ve yeni
istihdam olanaklarının yaratılmasını içermektedir.
TÜSİAD Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu, TÜSİAD'ın üyesi olduğu İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi
Koordinasyon Kurulu çalışmalarına ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansına
sürekli olarak katkıda bulunmaktadır. Grup ayrıca, REC Türkiye ve TÜSİAD ortaklığıyla kurulan İklim
Platformu'nun çerçeve çalışması kapsamında, Türkiye'de iklim değişikliği alanında iş dünyasında farkındalık
artırma faaliyetlerini desteklemektedir.
42TÜSİAD, Türkiye’nin önde gelen girişimcilerinin ve iş dünyası yöneticilerinin oluşturduğu gönüllü bir iş organizasyonudur.
43 Görev gücünü oluşturan kurumlar: Akçansa, Arçelik, Çimsa, Enerjisa, GarantiBankası, Koç Holding, OMV, OYAK,
PolatEnerji, Sabancı Holding, TSKB, Turcas Petrol, TÜPRAŞ, TÜSİAD, Yaşar Holding, ZorluEnerji
94
4.5. İklim Değişikliği Politika Raporlarının E-Envanteri
Proje aktivitelerinden 1.1’in faaliyetlerinden birisi projenin web sitesinde elektronik bir
envanter bölümü oluşturarak bazı belgelere doğrudan erişim sağlamaktır. Bu amaçla,
proje web sitesinde (www.lowcarbonturkey.org) bir “iklim politikaları” sayfası
oluşturulmuş ve 22 belge elektronik ortamda paylaşılmıştır. Söz konusu belgeler,
aşağıda verildiği şekilde yedi farklı grupta sınıflandırılmış ve basit bir arama özelliği
oluşturulmuştur:
Politika, strateji ve eylem planının adı
Uyum yılı
Kapsam süresi
Sorumlu kamu kuruluşu
Ekonomik sektör(ler)
Tamamlanma durumu
Raporların tamamına erişim
Tablonun sağ üst köşesindeki basit arama sekmesi kullanılarak raporlara kolayca
erişilebilmektedir. E-envanter sayesinde ilgili tüm politika raporlarına
ulaşılabilmektedir. İki farklı Çalışma Grubu çalıştaylarında yapılan tartışmalardan
sonra, proje paydaşları bu listenin genişletilebilir olmasını, diğer ilgili dokümanların da
ilave edilebilmesini ve bazı raporların da yeni versiyonlarıyla güncellenebilmesini
istemişlerdir. E-envanter, açık uçlu bir sistem olarak güncellemelerin hızlı ve kolayca
yapılabilmesine ve daha fazla geliştirmelerin, yorumların ve önerilerin eklenmesine
olanak sağlayacak biçimde tasarlanmıştır.
Ulusal İklim Değişikliği Bilgi Portalı (İDBP), hala geliştirilmekte (Aktivite 1.4) olup, daha
anlaşılabilir bir e-envanter sistemi de sağlanacaktır. İDBP (CCKP), iklim değişikliği ile
ilgili her türlü mevzuat ve düzenleyici eylem, politika, strateji, plan, iletişim raporu ve
benzer kaynakları tek bir platform altında bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. E-
envanter bölümümüz İDBP’nın temel veri kaynağı olacaktır.
Aşağıda, web sitesinden alınmış ve politika raporları envanterinin bulunduğu bir ekran
görüntüsü yer almaktadır. Tam erişim için, projemizin web sitesine şu bağlantıdan
ulaşabilirsiniz, http://www.lowcarbonturkey.org/climatepolicies/
95
Şekil 32. Proje websitesindeki politika belgeleri sayfasından bir ekran görüntüsü
96
5. Sonuçlar, Tavsiyeler, ve İleriye Dönük İncelemeler için Girdiler
Dünya çapındaki analitik ve modelleme çalışmaları; teknoloji, araştırma, yenilikçilik,
yatırım ve sosyal davranışlardaki değişimin avantajlarını kullanarak ve adım adım
yaklaşımların yanı sıra, gerekli yatırımların sağlanması ve sosyal davranışların
değişimi ile düşük karbonlu kalkınmanın elde edilebileceğini ortaya koymaktadır.
Bu, birçok ekonomik sektörde politika uyum ve geçişleri gerektirmektedir. Elektrik
üretimi, sanayi, ulaştırma, bina, inşaat, atık ve tarım gibi önemli sektörler, teknolojik ve
ekonomik potansiyellerini gibi kullanarak düşük karbonlu geçişe katkıda bulunmalıdır.
Bu raporda, proje ToR’unda da istenildiği gibi, üç önemli ve bağıntılı alanda –
Türkiye’nin sera gazı emisyon eğilimleri, ülkenin 2053’e kadar makroekonomik
görünümü ve iklim eylemleri ve düşük karbonlu kalkınma üzerine hukuki ve politik
çerçeveler- mevcut durum analizi yapılmaktadır:
Yapılan incelemelere dayanarak, aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir:
Büyüyen ekonomi ve artan nüfusun, özellikle kentsel nüfus artışının bir sonucu
olarak, Türkiye’de enerji talebi artmaktadır. Enerji tüketimine paralel olarak sera
gazı emisyonları da artan bir eğilim içindedir. Enerji sektörü, ülkedeki sera gazı
emisyonlarının temel kaynağıdır ve toplam sera gazı emisyonlarının
%71,6’sından sorumludur. Toplam birincil enerji arzındaki fosil yakıtların payı
%88 iken yenilenebilir enerjinin payı %12’dir. Enerji tüketiminde yakıt karışımın
sera gazı emisyonu azaltımında önemli rolü bulunmaktadır. Yenilenebilir
enerjilerin artan payı ve kömürden, doğal gaz gibi daha düşük CO2 emisyonlu
yakıtlara geçiş, düşük karbonlu kalkınma politikalarının odak noktası olmalıdır.
Ülke hala düşük karbonlu kalkınma “politika formasyonunun ilk
aşamalarındadır. 10. Ulusal Kalkınma Planı, Türkiye için yeşil büyüme politika
hedeflerini ve dolayısıyla düşük karbonlu kalkınma seçeneklerini açıkça ortaya
koymaktadır. Bu seçenekler özellikle Türkiye Yeşil Büyüme Politika Belgesi,
Dünya Bankası ve Kalkınma Bankası ile ortak hazırlanmıştır.
2000’li yılların başında yaşanan ikiz krizleri takiben, Türk ekonomisi yapısal
reformlarda dikkat çekici düzenlemeler yapmıştır. Yeni kazanılan Özerk
yapısına bağlı olarak Merkez Bankası’nın mali disipline ve fiyat istikrarına açık
taahhüttü, yatırımcılarda güven uyandırmıştır.
İki rakamlı yüksek enflasyon, 2002-2006 yılları sırasında örtülü enflasyon
hedefiyle başarılı bir şekilde tek haneli rakamlara çekilmiştir. Yine de mevcut
yüksek ve istikrarsız enflasyon ile kanıtlanan fiyat sabitliğine uymak için
önümüzde uzun bir yol vardır. Yıllık tüketici enflasyonu 2017 sonunda %11,9
iken %5’lik resmi hedef, bazı sektörlerde fiyatların değişmezliğini kesmek için
97
yapısal reformların yanı sıra tedbirli para politikasına da ihtiyaç olduğunu
göstermektedir.
Aynı zamanda güncel manşet büyüme performansı, 2017 itibari ile %7’lik
beklenen büyüme oranı ile şaşırtıcı bir şekilde iyiye gitmektedir. Diğer taraftan,
kişi başına düşen $GSYH düşmekte ve iş yaratma performansları kadınların ve
gençlerin daha çok katılımına ihtiyaç duymaktadır. Yüksek büyüme
performansına daha yakından bakıldığında, imalat sektörünün payı azalırken
inşaat sektörünü desteklediği ve orta-uzun vadeli büyüme performansını
sınırladığı görülmektedir.
Büyüme bileşimi ve mali tercihler açısından, Türkiye ekonomisini artan enerji
kullanımından hala ayrıştıramamıştır, ki bu durum gelişmiş ekonomilerde yirmi
yıldan fazla bir zamandır süregelmektedir. 1990-2015 yılları arasında tüm
sektörlerde emisyonlarda artış eğilimi görülmüştür. 1990’a kıyasla enerji
sektöründen kaynaklanan emisyon %153 artmıştır. IPPU sektöründe %156,2,
tarım sektöründe %28.1 ve atık sektöründe %52,2 emisyon artışı olmuştur.
Enerji girdilerinin vergilendirilmesi OECD’de temel politika normudur. Çevresel
vergilerin, OECD ülkeleri genelinde toplam GSYH'ye oranı %2,5 civarındadır;
ancak, Meksika'da %0,5, ABD'de %0,9 ve Türkiye'de %3,7 olmak üzere farklılık
göstermektedir. Bu durum, vergi yüküne rağmen, teknolojik yenilikler olmadan,
emisyon azaltımlarındaki kazanımların oldukça küçük olacağı ve vergilere
bağımlı olacağını ve sadece piyasa fiyatlarının emisyonlarda uygulanabilir
indirimlerin elde edilmesi için yeterli olmadığını göstermektedir. Uzun vadeli
küresel ekonomi üzerine OECD’nin öngörüleri, mevcut 90 trilyon dünya brüt
üretiminin 2040 yılına kadar 210 trilyon ABD dolarına ulaşacağını
göstermektedir (2010 satın alma paritesi fiyatlarıyla). ABD Enerji Bilgi
İdaresi’nin 2017 Enerji Tahmini, referans senaryoya göre OECD dışı ülkelerde
ortalama GSYH, 2015 yılından 2040 yılına kadar yıllık %3,8 artacaktır. Bu oran
OECD ülkelerinde %1,7’dir.
Kalkınma Bakanlığı, kısa vadeli tahmin ve Orta Vadeli Programında büyüme
oranını yıllık %5 vermektedir ve 2023 yılında- Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü
yılında- Türk ekonomisinin dünyadaki en büyük 10 ekonomi arasında yer
alacağı beklenmektedir. Bunun çok iddialı bir hedef olduğu aşikardır, yine de
mevcut rapor bunu resmi (yüksek/iyimser) öngörü oranı olarak kabul
etmektedir.
GSYH öngörülerinin kilit bileşeni yatırım harcamalarının davranışıdır. Resmi
hedef kapsamında, yatırım harcamaları, yıllık %5 oranında genişleyerek 2010
fiyatıyla 2050 yılında 2800 milyar TL’ye ulaşacaktır. Acar ve diğerleri ve
OECD’ye dayanan diğer alternatif ve ılımlı kaynaklar, tahmini olarak bu rakamı
98
2050 yılında 1061 milyar TL olarak vermektedir. İki tahminde de GSYH’deki
yatırım harcamaları %26-%28’lik bir oranı takip etmektedir. Bu, dışa dönük
olarak öngörülen sermaye (net) girişleri göz önüne alındığında, reel döviz
kurunun serbest dolaşımı ile makroekonomik dengeye getirilen yerli ve yabancı
tasarrufların (cari açık) akışını gerektirmektedir.
Büyüme üzerindeki orta vadeli aşağı yönlü baskılar, mali dengeyi bozma riski
taşımakla birlikte, kamu borçlanması üzerinde önemli bir risk teşkil
etmemektedir. Hem resmi hem de alternatif büyüme tahminleri, hükümetin mali
politikalarının uzun vadede zarar görmeyeceğini varsaymaktadır. Türk
hükümetinin şu andaki duruşu (gelişmekte olan ekonomilerin neredeyse
tamamı tarafından paylaşıldığı gibi), kamu bütçesinin azaltılması ve kamu
sektörünün borç yükünün hafifletilmesi için sıkı bir mali disiplin stratejisine bağlı
kalmaktadır. Aynı zamanda, GSYH’ye oranla kamu sektörü borçlanmalarını,
sıfır-seviyesinde tutularak, kamu sektörünün borçlanmaya ektisinin olmadığı
belirtilmektedir. Cari hesap açığının 2050’ye kadar %2,2‘ye ulaşacağı
gözlenmektedir. Bu, Türkiye’nin 2050’ye kadar önemli ölçüde yabancı sermaye
akışına bağımlı kalacağının bir göstergesidir. Kalıcı cari açığın finansmanının
(düşüşte olsa bile) yanısıra, mevcut dış borç seviyesinin hizmet şartlarının dış
borç üzerinde ek baskı oluşturması olasıdır.
Varsayılan büyüme modelleri azalan bir işsizlik oluşturmakta. Ortalama olarak,
açık iş oranının 2050 yılına kadar %6,1 düşeceği gözlenmektedir. Bu
performans; özellikle nüfus artışı ile ilgili birçok destekleyici verinin ve eşlik eden
varsayımların bir çıktısıdır. TÜİK nüfus projeksiyonlarına göre, 2045-2050
yıllarında Türkiye’nin nüfusu 94 milyona ulaşacaktır (uluslararası göç dışında)
ve 2075’de 89 milyona gerileyecektir.
Sektör stratejilerinin bazıları karbon yoğun teknolojileri daha da destekleyici
nitelikte olmakla birlikte, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji anahtar sektör
stratejilerinde daha da güçlenmektedir. İklim değişikliği ile ilgili stratejiler,
Ekonomik ve sosyal kalkınmanın yanında artan GSYH ve refah artışı
ihtiyaçlarını dikkate alarak, genel olarak düşük karbonlu kalkınma ilkelerini
açıkça destekleyen iklim değişikliği azaltım ve uyum hedeflerine
odaklanmaktadır.
Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi (UİKD 2010-2023), Ulusal İklim Değişikliği
Uyum Stratejisi ve Eylem Planı (UİDUSEP 2011-2023), Ulusal İklim Değişikliği
Eylem Planı BMİDÇS (2011-2023) gibi İklim Değişikliği ile ilgili birçok strateji
belgesi, iklim değişikliği hedef ve sratejilerle ilgili istenen ulusal mutabakata
varmada bazı sorunların olduğunu ortaya koymaktadır. Farklı sektörlerde
"düşük karbonlu kalkınmayı" etkileme potansiyeline sahip belgeler birbirleriyle
99
uyumlu değildir, aynı hedef (karbon emisyonunu artışını engelleyen önlemler
almak) dağınık ve çok parçalıdır.
İklim değişikliği ulusal mevzuat çerçevesi oldukça yenidir ve AB katılım
hedefleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ilerlemekte olup, diğer sektörlerin
ihtiyaçlarını ve Türkiye’nin ekonomik büyümesini göz önüne almak için daha
bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır.
Temel iklim politikalarını uygulamak, Türkiye’nin iklim değişikliği hedefleri için
yeterli olamayacağa benzemektedir. Özellikle enerji ve ulaştırma sektörleri gibi
karbonsuzlaştırmada ön plana çıkan kilit sektörlerde önemli çaba ve yatırım
gerektirmektedir.
Çözümsel araçlara dayanan ve bilim tarafından desteklenen bir yol haritasıyla,
daha hedefli ve ölçülebilir iklim değişikliği stratejileri ve açık sorumluluklar
geliştirilmesine ihtiyaç var gibi görünmektedir. Mevcut stratejiler, Türkiye'nin
düşük karbon isteğini karşılamak için gözden geçirilmelidir.
Aktörler (özel paydaşlar, kamu paydaşları, Bakanlıklar); düşük karbona geçişte
aynı motivasyona sahip olmayabilirler. Bu durum; farklı ortak paydaşlar için net
sorumluluklar ve görevler içeren, ölçülebilir hedeflerin tanımlanması, etkin
koordinasyon ve sonuç odaklı izleme ve hatta "ortak hedefler" oluşturulmasını
gerektirmektedir.
Bunlara ek olarak, “düşük karbonlu kalkınma“ ile ilgili tüm dokümanlara
erişilebilen bir platform ve halkın bilinçlendirilmesi için çeşitli araçlara ihtiyaç
duyulacaktır.
Genel olarak, Ülke çapında düşük karbonlu kalkınma yolunu kolaylaştırmak için
politikaların daha iyi uyumlaştırılması gerekmektedir. Sera gazı emisyonu artışına
karşı mücadele etmede önemli yararı olan “çift taraflı kazanç” yaklaşımıyla planlanır
ve aynı zamanda artan toplumsal refaha, istihdama ve sürdürülebilir büyüme
hedeflerine hizmet ederse, düşük karbonlu kalkınma yolunun Türkiye için önemli bir
fırsat olduğu aşikardır.
Bu doküman Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin finansal desteği ile hazırlanmıştır.
Bu yayın içeriğinden yalnızca Hulla & Co Human Dynamics KG sorumludur ve hiçbir
şekilde Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.