D. E. O.ilahiyat Fakiiites i Dergisi Say1 XXI....
Transcript of D. E. O.ilahiyat Fakiiites i Dergisi Say1 XXI....
D. E. O.ilahiyat Fakiiites i Dergisi Say1 XXI. İzmir 2005. ss. 117-148
EMEVILERDEN ABUASILERE GEÇİŞ SÜRECiNİN BİR TANIGI: AUDULLAH İHNÜ'L-MUKAFFA VE "RİSALETÜ'S-SAHABESİ"
Mustafa DEMİRci•
AN EYE WITNESS ACCOUNT OF TRANSITION FROM UMA YY ADS TO ABBASIDS: ABDULLAH IBN-AL MUKAFFA
AND HIS RİSALETUS' SAHABE
The rise of Abhasids after the Uınmuyad' full was one of the most important tuming point in Isluınic history. In his report. Risa!ctu's-Salıabe, subınitted to Caliplı Mansur, Abdullah Ilm-al Mukuffa, u d erk of Iranian migin, guvc u deta il ed uccount of the sıruelural dimensions of the changes occurring in the reulın of politics, society und religion. In tlıı:: risule, Mukuffu underlined a series of reform which he suw necessary. Thesı:: included turning purumililary groups of Horosuniuns in to u rı::gular army, tlıı:: need for legislation in ord er to put an emi to legal chuos, net:d for rudical rcforms in tuxation und !und system, giving prioıity to Iruqi ulemu in state-rcligion relutions and strong ceııtrulised bureaucrucy. Muukuffa's disputcd pı::rsonulity; he wus accuscd of heresy, and his intcllcctuul capucity as ınuch iınportant as that of his Risala iL~elf. The purpose of the puper is to exuıninc the wı;itcr and his lmok in thcir historical context.
Key Words: Abbusids revolu tion, puruınilitary urıny of Horosunians. Religion. stute and reııson, lslaınic lcgislation.
Emev!krin yıkılıp yerine Abbasilt:rin. kurulması, sadece hanedanlığın el değiştirmesinden öte; siyasi, asker!, iktisadi ve sosyal bakımdan çok köklü değişmeleri. de açığa çıkardığından ve yeni bir dönemi başlattığındimİslam tarihinde en önemli kırılma noktalarından birini teşkil eder. Abbasi devrimi
nin tabiatma ilişkin şimdiye kadar pek çok araştırmalar yapıldı, fakat dev
rimden hemen sonraki sürecin nasıl işlediğine dair çok az çalışıldı.
Emevilerin son dünemlerinde üst bürokraside katip olıırak görev yapımş, Emevilerin çöküşüne ve Abbasi devrimine şahit olmuş Abdullah ibnu'lMukatia adındalran asıllı bir katip, devrimden hemen sonra Halife Mansur'a (136/754-158/775) bir Risfıle sundu. Daha sonralcırı Risc/1etu's-Salıc?be 1 ola-
Yrcl. Doç. Dr. Yiizüııdl Yıl Üniversitesi, lıahiyaı Fakilllesi, Islam Tarihi BlilUmü. Üzerinde çalışlığımız RisO/etil's-Sa/ı{}be'ııiıı farklı hir çok neşri yapılmıştır. Ancak biz burada aşağıdaki tahkikli ııeşrini esas aldık: Alıdullah llınii'J-Mıkaffa, " Risı1/e1i!'.ı·Salı0be", nşr. Alımeı Zeki Safvet, Cemlıeretu ResOi/i'l-Amb, (Mı.qır 1 937), lll, "s. 25-47".
.!.!.Lt.Xl!.!.~~·J?..~!.f:.!!.!.:.M.!!.~:!.!!.t.~!.J2!l"t!.!!i~1.. .................................................................................................................... .
rak me:;;hur olan bu layilüıüa lhnu'I-Muka!Ta, Islam toplumunun Emevilerden Abbasilere geçi~ sürecinde yüz yüze olduğu askeri, mali, siyasi ve dini alandaki problemlere halifenin dikkatini çekmekte, sonnı da reform niteliğinde kökiii çözümler önermektedir. Problemierin ortaya konıliası esnasıııdaki tasvirleri ile yazar aslında bu dönemin yapısal tarihini de anlatımıkıadır. Fars geleneğine olan aşinalığı, hürokratik tecrübesi, siyasi meselelerdeki derinliği ve aktif ısiahaıçı tavırlarıyla İslam siyasi dü~iiııce tarihinin en dikkat çekici ve iizgün simalarından biridir. Ancak bu iizelliğini en çok yansıttığı
Risftletu's-Salıilbe'si ise şimdiye kadar üzerinde en az çalı~ılan eseri olmuştur. Bu yazınuzda Abdullah İhnii'l-MukafTil'nın hayatı, eııtelektüel ki:;;iliği ve kurulmakta olan Ahbasileriıı siyilsl bünyesinin olu:;;ıurulması için bir ıslah
projesi olarak sunduğu Risôfetü 's-Salu1he 'nin tarihi bağlaını içi nde yorumu:' nu yapacağız.
1.1. ABDULLAH İUNÜ'L-MUKAFFA'NIN HAYATI:
Abdullah lbııii' 1-Mukaffil'nın do~um tarihi kesin olarak tespit eclilemiyor, muhtemelen 106/724 veya l 021740 yıllarında lraıı'm Cfır (Firuzfıhild) kasithasında dünyaya geldi. 36 yaşında şaibeli bir şekilde Basnı'da iildürlildü.2 Asıl adı Ruzbih'tir. Babası Dadaveyh Eınevllerin ünlü Irak genel valisi Haccac b. Yusuf un (75/695-95/714) vergi talısildarlığıııı yapmı~, bu görevini kötüye kullandığından dolayı işkence yapılırken eli sakat kaldığından eli büzük veya çolak anlamına gelen "ımıka!Hi" lakabı verilmiş. 3
tır .
.,. Babası ilmrünün sonuna kadar Meclisi dini üzerinde yaşadığından
İbııii'l-Mukaffil'ııııı da ilk eğitimini Cur ~ehrinde Mecusi geleneği Uzerine alması muhtemeldir. Bu dönemde iranl unsurlar Sasanllerden beri devam ettirdikleri katiplik mesleğiııdeki tecrübelerinden dolayı Emevilerin bürokratik
Muhammed Kürd Ali onun 9(Jn09 yılımı doğnı doğduğu kantıaıiııdedir. 36 yaşıııclıı iildüğil dikkale ıılıııırsa 142n59 veya 1 43n6o yılında iildüriildilğü giiıiişil kendiliğinden yanlış olınakladır. Bkz. OmaOu '/-Beyan, K:ıhinı 194:\. 2. Baskı. 1. 103. r:. Gabıidli ise 'İbnü'l-Mukafffi'nın 3fi yaşında iildüğüııden ve doğum larillinin de en erken 102-!fJ3n20-72l yılında olnıa.~ı gerekliğinden h:ırekelle 139n56-757 yılında öldilıilldilğü kııııiıaıindedir. Bkz. ''L'openı di ilm al-Muqııffa' " Reı•isla tl<!gli Studi Orientali. XIII (1931-32) s. 197-247. Muhammed lı. Ahdus d-Celışiyfiı1. d-Jiflzerı1 ı>c'/-Killlt1b, nşr: Muslnf:ı .Sakkfi-lbrfllıiııı EhyiJô-Ahdu'l-1-latiz Sa'Jelii, Kalıiıl! 140!/1080, s.l03-104; Ehi'l-Ahh~s Alımed h. Mu hanını ed il ın Hallikllıı (6N l/1282 ). Jlefeyt1tfi'l-A 'yan. ll ık: İh~aıı Ahlıa.~. 1-VIII. 13eynıı 1977. ı. 412-413.
6
7
E'MEVlLERDEN ABBASILERE GIEÇ-1Ş SORECiNiN BiR TAN !Cl!... .ç,. 1/9 ....................................................................................................................................................................................................................................
kademelerinde iıntiyazlı konumlarda bulummı:;:lardır.4 Ancak divanların A-. rapçala:;:tırılması lraıılı katipierin imtiyaziarına büyük bir darbe indirmi:;:tir. Bundan dolayı lhnü'l-Mukafffı'nın Basra'da geçirdiği çocukluk dönenli aynı zamanda Abdulmelik b. Mervfm'ın (65/685-861705) Farsça ve Rumca tutulan divanları ve resmi yazı:;;maları Arapçala:;;tırma reformlarılll yaptığı döneme rastlar. Ku:;:kusuz bu reformları n en hızlı gerçekle:;;tiği yerlerden biri de Haccac ·ın valiliği ni yaptığı Irak bölgesi idi. 5 lbııü '1-Mukafffı ·n nı babası da diğer lran asıllı katipler gibi kfıtiplik mesleğiniıı geleceğinin artık Arapça bilmekten geçtiğini en erken fark edeıılerdendi. Bundan dolayı oğlunun bürokrasi mesleğiııdeki geleceğini garantiye almak için Arap-İslam kültürü ile yeti:;;Lirmek için bizzat babası tarafından eğitimi ile yakından ilgileuilerek Arap geleneğine göre yeti:;;mesi amacıyla Basra'daki ünli.i ediplerden dersler almasını sağladığı, hatta ona Arap geleneği ne uygun olanı k Ebu Amr künyesinin verildiği göriilmektedir. 6
Arap dilinin yanında lbnii'l-Mukafl'fı'ııın en dikkat çc:iken bir diğer ö
zelliği de tarihten felsefeye, ahlaktan mantığa, siyasetten edebiyatakadar geniş bir kültürel ve ilmi birikime sahip olmasıdır. Bu birikimi kazanırken yetiştiği Basra'daki entelekttiel muhitten t:tkilenmi:;;, devrin alimlerinden ve yöneticilerden dersler almıştır. Bu dönemde zengin ve canlı bir kültür merkezi olan Basra, dini ilimler kadar felsefi fikirterin de harmanlandığı bir yerdi. Bu zengin kültür muhiti içinde sadece Arap edebiyatı ve dini ilimler değil, aynı zamanda kendini ait hissettiği güçlü bir İran siyfısl geleneği ile Yunan ve Hint kültür ve medeniyetine ait bilgileri de edinmiştir. Bu haliyle lbnu'l-Mukaffa Basra'nın c;uılı kelam, dil, tarih ve felsefe tartı~ınaları içinde yetiş mi:;; genç bir aydın prototipi çiznıektedir. 7 Çok erken sayılabilecek bir
Bkz. Fe.ıiıad Daftary, "Sectaıimı and National Moveıııents in Iran. Khun\san and Tmnsoxaııia Duıing Uıııayyııd and Early 'Ahhasid Time..~". Histol~' rır Civi/izations uf Cuntral Asia, c. IV: The age of aclıievenıL~nı: A.D. 750 lo llıt! enel of the tifteenth cenıuıy. Bölilm 1: The hislmical. Social and Ecmmınic Setting. Ed. M.S. Asinıov and C. E. Boswonh, Paris: UNESCO, 1998, pp. 41-59. Bkz. İbn 1-lallikan. Vefeyalil'l-A 'yan, ll. 15 1; Divanlan n Ampçala~tınlnıası hakkında geniş bilgi için bkz. Hassan Ahmed Hallaf, Ta 'ri/m 'n-Nukl1d ve 'd-De~>avln, Beyıut 1986. İbnU'l-Mukafffl'nın Anıpça'yı öğrendiği kiım;t:fer anısında o diint:ıııin fesl\lıatiyle Unlü edipleıinclen Yemenasıllı Ali Etlıeııı'in ailesi yanında Basm civarındaki Bedevilerle yakm ilişkiler kurarak onlardan da resahat ve Arap diline ilişkin sağlanı bilgiler ainuştır. Isınail Dunııuş. "ihn(l'i-MukaiTfl", DiA, lstanhul2001. XXI. 130. M. Mu hanınıedi Mer·a. Nıtzwntt'l-Mt1liyye \'c '1-iktisadiyye F /Jel'leti 'J-A!iln1styye, Katar 1987, .~. 58.
.!.?t!....f.:. ... K~!.~rU!..'!..f::.P..!.:.M.!!.·!.!.!(l.~! . .!?..!~'.M.!.!j~t ........................................................................................................................ ..
dönemde Yunan felsefi metinlerinin en ağırlarından olan Aristo' nun Mantık kitaplarına ilgi duyınası, hatta bunları çevirenilecek bir yeıerliliğe sahip olması hile onun ula:;;lığı bilgi ve birikim seviyesini gösterir.s
Kalip bir babanın çocuğu olan lhnü'l-Mukaffil' Eniev!Jerin sonlarında ilk olarak Irak gt:nel valisi Ömer h. Huhcyre'nin oğullım olan Basra valisi Yezid h. Ömer ile Kirman valisi Dfıvfid b. Ömer'in (l271744-130/74X) katipliği ile i:;;e başlamıştır. Abbasllerin kurulu:;; yıllanııda da seçkin konumunu kayhetmemiş, önce Basra valisi Süleyman b. Ali'nin (1321750- 1:191756), ardından Kirman valisi lsa b. Ali'nin sekreterliğini yapmıştır. Esas şöhretine ise onun zamanında (1321750-1341752) ula:;;nuştır. O zamana kadar Mecfisi inancını muhafaza eden İbıii.i' 1-Mukaffft' nın, lsa h. Ali' nin tesvikiyle Mü s-' ,, lüınan olduğu riv~ıyet edilir. Bir süre Hıilife Mansfır'uıı amcalarından Musul vt: Ehvaz valiliklerinde bulunan !smail b. Ali'nin katipliğini ve çocuklarının mürebbiliğini de yapmış, kısa bir süre dt Nişabur valisi Mesih b. Havari'nin yanında katip olarak çalışmıştır.9 Müsliinuuı olduklan sonra zaten fazla yaşamanuş, dolu dolu hir hayal sürerek 36 gihi genç yitşıııda, ı 40/757 tarihine doğnı hem kişisel hem de siyasi nedenlerden dolayı Basra vfılisi Süfyan b. Muaviye (1391756-1441761) tarafından ş ai beli bir şekilde öldürülınüştlir. 10
1.2.Öidüı·ülnıesi ile İlgili Spekülasyoıılaı·:
Onun ölümü ile ilgilenen araştırmacılar esas ölüm sebebinin burada ele aldığınuz Risc7/etii 's-Sahtlbe 'de dile getirdiği görtişlerindeıı kaynaklandığını ileri sürmi.i:;;lerdir. Özellikle onun öli.imüı~ü görüşlerine tahammül edemeyen
Müslitnmıı çevrelerin bir engizisyonuynıuş gibi gösterme eğilimindedirler. Gerçekten de bu Risa!e' nin girişinde endişeli hir hava var. Daha ilk satırlarında, yazarın bir korku ve endişe içinde olduğu açıkça hissedilmektedir. Haraç ve toprak meselesi ile ilgili konuları aı;ıklarken; "Bu görüşleri açıklamamn bedeli ağır, siiyleyeni az,faydasr ise uzun vl/delidir" sözleri 11 ile de başını belaya sokacak işlere giriştiği ni zıınnen iliraf etmiş, ancak sorumlu bir ay-
10
/1
Sfiid ei-Eııde!Osl, Tabak{!lü'I-Omem, Kalıire ty. s. 77. Celışiyaıi, ıd-Vt:izer{!, s. ı 05. Ölüm tıııihi konusunda da kaynaklar farklı tarihler veıirler. 1-lalifl! b. Hayat, onun ölümünil J37n55 yılıııııı Raınazan (Şubat) ayında verir. Bkz. Tarilt, 1,417; İhıı Hallikilıı, ll, 152-153. Rist1/elil'.r-Saltôbe, 45.
EMEViU~'RDl!.'N ABBASiLERE GEÇİŞ SORECİMN BİR TAN!CTJ ... ~ 121 ....................................................................................................................................................................................................................................
dı n olarak düşüncelerini açıklamaktan da geri durmamıştır. 12 İbnü'l-Mukafffı· yer yer acı eleştirilerde de bulunmaktadır. Risôletii's-Salıôbe'deki bazı önerilerinin yönetim nezdinde ve yeni teşekkül eden devletin etrafındaki menfaal grupları tarafından hoş karşılanmadığı düşünülebilir. Taha Hüseyin bu Risôle' nin Halife Mansur' a karşı bir ihtilal beyannamesi mahiyeti taşıdığı, tercüme eltiği K eli/e ve Dimne' deki hikayelerde Halife Mansur' a üstü kapalı eleştirilerde bulunduğu gerekçesiyle öldüriildi.iğüııü iddia etmektedir. 13 Buradan hareketle O'nun gerçek ölüm sebebinin ele aldığımız Risô/e'deki fikirleri olabileceğini ileri sürmekteclir. 14 Fakat bu iddialara katılmak mümkün değildir. Çünkü İbn MukalTa bu Risôle' ele güçlü bir merkezi idare kurulmasını ve bütün yeLkilerin de halifenin elinde toplanmasını önermektedir. Ayrıca Risôle'de sunulan fikirler Halife Maıısur tarafı ndan kısmen dikkate alınmış, vergi ve hukuk reformu gibi konularda İcraatlara girişi! miştir. Bu sebeple O'nun bu Risôle'dcki siyasi fikirlerinin lilümüne yol ·açması için herhangi bir neden yoktur. Aksine linerdiği görüşler yönetimin hoşuna gidehilecek görüşlerdir.15
İbnü' i-Mukafffı' nı n öldürülmesi hakkında kaynaklardaki yaygın rivayetlere baktığımızda yazdığı bir emfuı belgesinin halife ile aralarının açılımısına sebep olduğu gösterilir. Mansur'tın halildiğini kabul etmeyerek isyan eden Suriye villisi ve amcası Abdullah b. Ali, yenildİkten sonra Mansur'dan aı· dilemişti. 16 Halife de kendisinden yazılı olarak af dilemesi halinde bağışlanacağını bildirmişti. Ancak Mansur'un hir fırsatını bulup Abdullah'ı cezalandıracağı tahmin ediliyordu. İsa b. Ali tarafından İbnü'l-Mukaffa bu "Emel n" metnin i hazırlamakla görevlendi ri I miş ı i. lbnü' 1-MukalHl halifenin hiç bir açık bulaımıınası için yoruma kapalı, biiyük bir zeka ürüni.i ve ağır şartlarla dolu bir eınfiıı metni yazdı. Emanııfimede, halife eğer sözünelen dö-
ıı
ı:;
14
ıs
ı6
S. D. Goitcin, Diras{}t.fi't-Tarilıi'l-İsf{}m'i ve'n-NUzilmi'l-İslı?miyye, İngilizce'den J\rapçu'ya çeviren: Aliye Kavsl, Kuveyl 1980, s. 61-63. Taha Hllseyin. Min Hadisi 'ş-Şi'r ı•e 'u-Nesr. Kalıiı·e 1961, s. 41; Ümt•r Fernıh. el-Min/ı {Jr .fi'I-Ede/ıi'I-Ara!Jf ve Tarilıilı. Beynil 1960, ll. X3. Ahmed Emin, Dulıa'/-İslam. K ahi re 1964, 1. 215; !lhan Kutluer. "lııııll' 1- Mukaffil". DİA. istanhul2001, XXI, s.l37. Said Amir Arjomand, "Alıci Allah ilııı ai-MuqaiTa' andthe 'Ahbasid Revolulion", Iranian Studies, XVII/4, Talmın J 995. s. 9-36. Abdullah lı. Ali, Alıbfisl davetini başlalan Mulıammedi h. Ali'nin kardeşidir. Abbfisl ihtilali esnasında Şam b()Jgesinin teslim alınınasında ve bölgedeki isyanlan haslımmda htlyllk nılll olnuışıur. MansOr'un halifeliğini ıaııımadığıııdaıı isyan eııııişlir. Aynnlılı bilgi için bkz. Cem Zorlu, Alılıt?s/lere l'ilne/ik Dltı/ı•e Siyasi isyan/ar, Ankara 2001, s. 45-88. ·
/.~.~ .... f.. .. X.'!:!.1.:!?..'!..1:':.P..!.:.M.!~.~!.:!l'!..!?.!fM.i.B.ç_L .................................................................................................................. .
ner ve şartları ihlal ederse; "kan/an boş, köleleri azC/1 edilmiş, biatı batı! ve biitil n dinlerde kafir ,\'ayılaca.,~ı ... " gibi oldukça ağır i fadeler bulunmaktaydı. 17 Bu ifadelere çok kızan MansOr, aralarında husumet bulunan Basra valisi Süfyan b. Muaviye eliyle lbnii'l-Mukal'l'ii'yı öldürttliğii · nak.ledilmektedir.
Ancak halifenin olaya dahli, o zaman dahi bir zaııdan öte geçıniştir. Basra valisinin yanına emirinin bir işi vesilesiyle giden lhnii'I-Mukaffil'ııın, oradan bir daha çıkmadığı aktarılır. Yaygııı rivayete göre Basra valisi Süfyan b. Muaviye tarafından parça parça kesildikten sonra fırında yakılınıştır. IM
Öyle anlaşılıyor ki İhnii'l-Mukaffa'nın esas ölüm sebebi, Irak viı.Iisi ile aralarındaki kişisel husumettir. Ancak yazdığı "emfuı" mektubunda halifenin tepkisini çekmesi, daha sonraki dönemlerde yaygııılaşan hakkındaki zındık-lık suçlamaları; toplunıda ortaya çıkan 'siyasi bloklaşmalar ve Abbasllerin kuruluş aşamasındaki iktidar nıiicaddesindc, Iran] unsurların siy.asi blokunda yer alan açık sözlü ve kendinden emin tıfvırları ile siyasi rakiplerinin tepkisini ve kinini üzerine çekmiştir. Bu yüzden. de bu istenmeyen adanun Basra valisi eliyle kişisel hir husumet ve siyasi bir hesaplaşma gerekçesiyle öldüriiidüğünü g1isterir.
1.2.Edebi ve Entelektüel Kişiliği:
·Çok genç yaşlarından itibaren baba mesleği kfıtiplikle i~e başlayan
lbni.i'l-Mukaffil, bir kiltipte olınası gereken belfığatı, zenginliği, cömertliği, dos,tluklarına olan sadakati, zerafeti, geniş kültürü, ılınllı tutkuları ve !nın! asfıleti ile islamı değerleri ~ahsıııda hütüııleştirıni~, zarif hayat yaşayan asil
le~miş. bir mevltl örneğini ve kendi devrinin sosyete adaını modelini temsil eder. Etrafındaki dostları, Risc7ledc kendinin ele kısmen vurguladığı gibi e-
Bkz. Cı.!hşiyfiri, el-Vazera, s. ı 04.
,,
17
IH liınü'l-Mukaffa ile Basra vali.~i Süfyun lı. Muflviyc ar.ısıııdaki lıusuıııeı ile ilgili olarak kaynaklar ~u bilgiyi akıanr: Bir defasında Süfyan h. Muaviye. lhnü'l- Mukafffi'ya kilfreınıişıi. Buna kıırşılık o dıı Silfyan'a; "SI!nin anana Irak'ın tikekleıi yeııııedi. O da giııi Şmn'lılaı1a evll!ndi" dedi. Bundan so ımı da anılanndaki sUı1(işıııenin devıını elliği. haııa .. lbnU1-MukııJT!l'nın SUfyıın'ı her gördüğünde : "ikinize de Sl!laııı olsun" diyerek bıımu çok bUyUk olan SUfyan'm bumuna vu sana selanı olsun ıınlaıııına gelen sözlerle alaya aldığı akııınlır. Bu husuıneı valiele deıin bir kin bıraknuş ve intikam alacağı tirsalı kollaıııııya baŞiııııuştı. Mansur'dan gelen haber üzerine onu feci bir şekilde llldürerek fmnda yaklığı rivuyel edilir. Bkz. Celışiyfiıi. el- Vazerı?, 1 04; llııı 'Aseın el-KOfi', Kittıbu'I-Futalı, (I-VIII), l·Iiıydıımbad 1907, VIII, s. 218-219; ilın Hallikfin, Il, 153; Genel biyognıtisi için aynca lıkz. Doıninique Sourdel ... Lıı Biyognıplıie cl'ilın ııl-Mukııfffi d'apres !es Sources Anciennes ", Arabic·a, (!- 1954), s. 307-323.
EM EViLERDEN ABBASiLERE OEÇ1Ş SOREC/NİN BiR TAN/Gl ... ~ 123 ....................................................................................................................................................................................................................................
dipler, l'akihler, vfıliler, önde gelen komutanlar, kahilc reisieri hatta daha
sonra vezirlik makamına gelen vczirler gibi yüksek tabakadan oluşmakta~ dır. 1 Y Eğer genç yaşında öldürülmcse idi lhnü'I-MukaftTı' nın da Abbasilerde vezirlik makamına kadar yükselmesi ve bir çok reform nilcliğindcki dönü
şüme imza atması muhtemel görünmektedir.
Yazar, Emevilcrin yıkılışı ve Abbasllerin kuruluş yıllarında yaşadığından dolayı, Emcvllerin son döneminin siyasi, kültürel ve sosyal olaylarıııın
canlı bir şiihididir. Emcvilerin yıkılışıııı ve onun sebeplerini bizzat hadiselerin en merkezinde yaşayarak gözlcmlcmişıir. Yaşadığı dcvrin siyfısl çalkanu
ları ve yeni bir devletin tesisi karşısındaki entclcktücl sorumluluğunun ve a
rayışının bir sonucu olarak, döneminin siyfısi ve toplumsal hayatma aktif ola
rak katılnuştır. Görevleri, siyasi k.işiliklerle olan ilişkileri211 ve tecrübeleri ilc iki devlet arasında sağlıklı karşılaştırmalar yapımı fırsatı bulmuştur. Ancak
görüşleri halkın genel anlayışını değil, yeni oluşmaya başlayan seçk.inlerin bakışını yansııır. Özdliklc de mevfıli sııııfının ve kfıtiplerin nazarında Emcvfler iflas etmiş kötü bir sistemdir. Çökmüş bir geçmiş ve henüz belirsiz bir gdecek arasında tarihsel hafızaya ve birikime sarılır. O'na göre Sasfuıi
ımıdeli en iyi modeldir ve Ahhiisllerc de zımnen bu ımıdeli önerir. Bu çerçevede Hint, Yunan ve lran düşünce dünyasının siyasi yönlerine ilgi duymuş ve yazılarını da bu konulardan seçmiştir. O, bu haliyle ''eliko-siyftsi" yönleriyle belirginleşen bir akımın öncüsü olarak ortaya çıkar; bir bilge ve siyasi
feylesof olarak devlete, hükümdara, bürokrasiye, iktidarın kullanımına, dindevlet ilişkilerine, tehaaya ve yönetime ilişkin öneriler sunar. Devrim yıllarının aşırılıkları onu siyasi düşüncelerinde oldukça itidalli ve ihtiyatlı olmaya zorlamış göri.inüyor. 21 Düşünce sistematiğinin hiçbir yerinde şiddete baş vurmayı di.işi.inmez.
19
Eri1evllerin aksine kapılarını farklı milletiere ve ki.ilti.irlcre açan AbbfL
sllerin kuruluşu ile birlikte, Hint, Yunan ve İran medeniyetleri ve kmti.irle-
lbn MukatTa'nın yakın dosilan ve ilişkileri hakkında bkz. Mclhcın Clıokr, Zmdık/ık ve Zmdıklar, tre. Ayşe Menıl, Istanbul 2002. 265-6.
·ı o Tespit edebildiğimiz kadanyla llınii'J-Mukaffii' nın Basnı' daki yakın dosthın, Basra vl\lisi Selm lı. Kuteybe el-Biihili. eski Eıııevl knımıtanlanndan Mfian h. Zfıide, dalııı sonra Ehu'l·Ahhas'ın ınevl\lisi olan Uıııfıre h. Hamza. Basra Kfidısı lhn Ebi Leyla ve lbn ŞUhrüme gibi k.imseleıdir. Bunlann dışında i\hdullah h. Ali ve Silleyıııan b. Ali gibi Abbllsl ailesinden kimseler de vardır. Cchşiyfıri, e/-Vazerı1, 75; Ayrıca bkz. Fanık Ömer Fevzi. Bulıfl.1· Fi'f-T{Irllıi"I-Abb{lsl, Bağdat 1977. 264.
ll M. Chokr. 266.
.!.~.t .... ?...X.lf;!.~U?..'!.f.:.P..!.:.M.!!.·~!.~!/i!..!?.!J.!!!.!.B.f.:.:t... .......................................................................................................................... ..
rindeıı temel eserler tercüme edilmeye ha~lannu:;;tır. Bu alanda ltıni.i'IMukaffft öncü bir rol da oynamış ve Ketile ve Dimne, el-Miilak, Ayinnilme ve Aristo'nun Mantrk kitaplarını tercüme ederek geride Islam ki.ilti.irüni.in en kalıcı eserlerini hırakınıştır. Bu tercümeler ile Hiııd'iıı, Sasfuıiler'in, YunanRoma geleneğinin yüzyıllar içinde biriktirmiş oldukları tecri.lbt:lcriııi İslam siyası diişi.lncesin<:: katmaya çalışmaktadır. Bu faaliyetleri çerçevesinde siyaset alanında iki mi.ihinı kitap yazmıştır: f~'debii's-.'i'ağir'dc Yunanlıların kişi
siyasetini ve yönetimini, siyfısi-felsefi olarak incelemektedir. Edehii'I
Kebfr'de ise Yunan siyasi düşüncesindeki şehir siyasetini ele almıştır. Her iki kitabında da muhatahı halk değil yalnızca devlet adamı dır. Müellif h u eserlerinde öncelikle yönetim kademesinde bulunan kfıtiplcre, valilere ve cmirlere seslenir. Mesela, Edehii 's-.)'ağ'ir'tle seçkinleri n sullan la kurması ge. reken ili:;;kilerde uyulması gereken kurallıu·dan söz edilir. 22
Cahiri, derin Araplık hissiyatı içinde İbnü'I-Mukal'ffı'nı.n hu faaliyetlerini, su götürmez derecede Arap hakimiyetine karşı gizli siyasi hedefler gö-
'3 • zettiğini düşi.inmektedir.- O'nun yabancı eserleri çevirmedeki asıl amacının da Fars milliyetçiliği ile alakalı olduğunu söylemektedir. Halhuki dikkatli hir şekilde incelendiğinde göri.ilecektir ki O'nun temel kaygısı siyaseuir; İçinde yaşadığı toplumun sılantılarıııa siyasett:n çözlim hulma ve hir aydın tavrı içinde Ahbasl devletini geniş hir tarih perspektifi üzerine kurımı arayışı içindedir. Bundan dolayı aşağıda da kısmen vurgulanacağı gihi Aristo'nun Mantı,k kitaplarını çevirmekle Islam toplumunun dil, düşünce ve hukuk mctodolojisindc kıyasın kullanımını kurallara hağlamayı; Iran siyasetine ve tarihine dair~eserkrin çevirisiyle, Ahhasllere göre daha köklü ve gelişmiş hir düzene · sahip olan bu düşüncenin Islam siyaset ve idaresine ymıi ufuklar açmayı; Hint hikmetine dair eserlerin çevirisiyle de ferL ve toplum hayatına yeni açılımlar kazandırmayı hedeflemektedir. Yaptığı hu tercüme ve telifler ile i.iç hi.iyiik klasik medeniyelin (Yuııan, Hint ve Iran) siyasi, felsefi ve ııJ1laki hirikimini ve değerlerini kaynaştırınış, huııları Islam küllür ımıhitiııe aklararak raydalanma zemini oluşturmuştur. Kellle ve Dimne ve Aristo'nun Mantık rlsal~leriııiıı tercümeleri de gösteriyor ki onun eııtclektüel hirikiiniııin kökleri, M.S. V. asırda Sasaııl hiiki.imdarı I. Hiisrev zamanında Cündişapur ve
-ız
ı.ı
Muhaııııııecll Abid Cl\biı1, Arap Aklılilll 0/llşttmu, ırc: lhrııhiııı Akbalıa, lsımıbul 1997. s. 670. A.g.e, 96.
EM EViLERDEN ABBASiLERE Gl?ÇİŞ SORECİNİN BİR TAN/Gl ... ~ 125
Ehvaz'da Yunanca ve Hintçe'den yapılan tercümelerlc başlayan "Iran aydınlanması na" da yanmaktaci ır. 24
1.3.Zmdıklığı İle İlgili İddialal':
Bınevlierin yıkılıp Abbasllerin kurulduğu kritik bir dönemde ortaya çıkan Maniheistler, İslam dünyasında kağıdın imal edilmesi ve yaygınlaşmasına paralel olarak25 "sözlü kiiltiirden" "yaZIII kiiltiire" hızlı bir geçiş yapmışlardı.26 Maniheistler hu değişimi erken fark ederek Arapça yazılı kültür ala
nında hakimiyet kurmaya başlamışlardı.27 Usta cedelci Mani rahiplcri yazdıkları eserlerde Mani' nin Eski Ahid'e yönelttiği eleştirinin benzerlerini uy
gulayarak lslam'a karşı eleştirel apolojiler yayıyorlar/~ Müslümanlar ile a
teşli tartışmalara giriyorlar, Islami söylem ve kavramlarla Sasanl kültürüne
dair eserleri Arapça'ya tercüme ediyorlardı.29 lran monarşi geleneği ve poli-
26
27
tik felsefesini Islam ve Arap hakimiyeti karşısında üstün duruma geçirmek -,
için de figünıtif desenieric ve altın yaltlızlcu·Ia süslenmiş, etiebi zcvki oldukça yüksek eserler ve tercüme kitaplar yayıyorlardı.30 Bu mütcrcimlerin en ha~ şında gelen.lhııü'l- Mukaffft'nın tam bu dönemde Mazdck, Mani, lnın tarihi
Elıu'l-Ferec Muhammed lı. Ehu Ya'kup l$hak llımı'n-Nedim (ii.385/995). e/-Filırist. lhk. Rıza Mazindeıilni. Danı'l-Mesire. Beynıt 1 9X8. 132, 305. 309; Dinıilri Gutas, Ywıwıca Daşance Arapça Ka/tar, ırc.Lülli Şimşek, lsıaıılıul :2003, 35-37; Mahfuz Siiylemez. Bilimin Yitik Şe/ı ri Cflllllişapur, Ankara 2003. 90-94. Kağıdın Islam dünyasına ginnı!.~i 94n 12 tarihinde Semerkanl'lan gelirilen iki kağıl ustasının rehberliğinde Basra'da bir iıııalalhanenin açılımısıyla başlar. Yaygınlaşması ise çeyrek asırlık bir zaman gerekıinııişlir. Islam toplumunun sözlll kllltilrden yazılı kllllllre geçerken yaşadığı Imiışınalar henUz ınllslakil bir çalışmaya konu olmaıııışıır. Halih el-Bağdfidi. bu geçiş silrecine ilişkin oldukça ilginç anekdotlar aktarır. Bkz. Takyldu'I-İim. lhk. Ytı$Uf el-Iş, Dımaşk 1974, s. 61 vd. Ayııca yazılı küllüre geçiş döneminde anlama. bilgi akıanmı ve yorumlaımı problemlerine ilişkin geiıiş bilgi için bkz. Dücane Cündioğlu. Stlz;/fl Ktlltflrdeıı Yazılı Kalif/re Anlamm Tarilıi. lsıanbul 1997, s.HJ7-126. Divanlann Arapçalaşlırılmıısı hakkında geniş bilgi için hkz. Hassan Ahmed Hallaf. Ta 'rilm'n-Nıtkad ve 'd-Dev[lı>lu. Beynıı l 9X6. Melhem Chokr, Kur'an'a yönelik Maniheisılerin yazdıkları edebi laklillcre (mu'ı?rada) ve bununla ilgili tııiaya çıkan edehiyaıa özellikle dikkal çekmiş ve humııı için bir bölilm tıyırnıışıu·. Bkz. Zmdıklık ve Zmdtklar. 213-237. Cflhız. el-llayal'an, nşr. A. I· I anın. (1-V lll). K alı i re l 965, I, 55.
JO Hamilion Gibb, İslam Meden(wti Ozeritıe Araştırmalar. ırc. Hayrcııin Yilcesoy, !.~tanbul 1992, 24. Manihesitlerin yaydıkları allııı yaldızlı ve ligilmlif desenlerle silslü kilaplardan 14 çuval dolusu kilap 326/937 ıarilıind~ Bağdat'la sarayın unıunı kapısının linünde yakılııııştı. Yanan kilapiann külll!ri içinde kağıı üzerindeki alım ıezyinallar elidiğinden kiliçe haline gelıııişıi. Adıını Mez. Ommcu Yflzyı/da İslam Medeniyeti. lrc. Salih Şaban. Istanbul 2000, s. 2 1 l.
.ll
.!.?..Lf: .. X.f!:! .. 1.:.!?..~!f:.P..!.:.M.!!.~J.ql.if...!?.!ll!.1.!R~1.. .......................................................................................................................... ..
ve Zerdüştliikle ilgili kitapları Arapçiı' ya tercüme etmesi/ 1 İslam kültürüne kar~ı Fars kliltüriinü yayma gayreti ve eski Iran dinlerine ve geleneğine bağlılık olm·ak anla~ılmı~ ve faaliyetleri Manilıeist bir çerçeveye oturmu~tu. O· nun niçin zındık olarak algılanmasının sebeplerini burada aramak gerekir. Nitekim zındıklara karşı mücadelesi ile me~hur olan Abbiisi Halifesi Mehdi'· nin ( 158/775-169/785); "Zmdık/ıklarla ilgili ne kadar kitap buldumsa, hepsinin aslı İbn Mukajj'ct'ya dayantyordu" sözü, 32 bu itimının yaptığı tercüme ler ve çevresiyle alakalı olduğunu gösterir. Yazıırın hayatında zındıklıkla suçlandığına dair herhangi bir i:;mret mevcut değildir, ölümünden 16 yıl sonra zındıklıkla suçlannıı~tır.33 Nitekim ölümünden çok sonralıırı, Kur'an'a nazlre olarak yazıldığı iddia edilen Mu'ôrazmu'I-Kur'an isimli bir eser ona nispet edilıni~,34 bu sebeple de zındıklıkla suçlanınıştı. 35 Bl.iti.in buna kar~ın onun e-
Bcydcha'nın Ketile ıoe Dinme'si, lludayntlme, Ayimıtfme, Mazdek. er-Taç ji Sirari Em?şilwm, E'debu'l-Kebir ıoı• Ya'rifil Bimtl Kararisııes, Ei:lubu'.\·-Safjir, el-Yetlme .fi Restlil, Ejisla, (Zerdüşılükle ilgili olup, şerlılcıi Anıpça'yıi çevrildi. Bunlardan bazılan şunlardır: 1-Jezar Efsane (Binbir gece ıııa.,allan), Hurtlfe ve'n-Nuzlu:, ed-D/b ıoe Sa'leb(fcib!), Ruzbe'l·Yerlm, eıı-Nemnid, Alıdi Erdeşir ji'I-Tedrib. Bunlar daha çok Iran ımihiııe dair eserlerdi. Bkz. llııı Nedim, s. 1 32; lbıı Ebi Usayhia. l~vfinu'l-Enbı?' ji Tabaktlti'l~Etibbtl, Uık. Nizar Rıza, Beynıı ıy .. ~. 413; lbıı 1-lallikfiıı, Vejeytllu't-A:vtln, ll. 152; A. Emin. Dulıa'l-isltlm, 1. 179; Mustafa Deıııirci. llel'ff/'1-Hikme, Istanbul 1990, s. 95-97.
32
.ı:ı lım Hallikfiıı, el-Vefeytllli'l·A :w? n, ll, 151 . Zmdıklık: Maııi'nin Zerdüştün kitabı Avasıayı kendi görüşUne göre yoruııılaclığı (Zendi Avesıa) için zınclık denilmiştir. lslUnıi dönemde ise Zenci kelimesi zınclık olarak diiııü~tiirülnıil~ ve Isianı iiııc.:e$i kitaplan kendi giiıilşleıine göre·yonıııılayaıı Maııiheisllere de· nilıııişıir. Teıinı Eıııevilcıin son 7ıııııuıılunııduıı itilıııren helirgiııleşıııeye haşlaıııı~ıır. Önce Mıınilıeistler için kullanılıııı~. daha sonra Ma1.clekileri ve diğer Inm dinlerini de ihtiva edecek şekilde genişleıııişıir; Marsiyoııcu, Muzdckçi, Dcy.,aııi ve özellikle Manilıeisı oJaıılııra deniyordu. Fakat VIII. ve IX. yüzyıllarda Alılıfisller 7.mııanında zınclıklık ile iizd olarak Manilıe$istler kasdedilıııiştir. (Bkz.Cahız, el-Hayıll'an, I. 55). Bu konuda çok de· ğerli çalışımılar yapılıııışllr. bkz. Glıulaııı Hu~eyıi Sadiglıi, Les MoUI'emeııts Religieux lrmıiens au 1/'e et ll/'e Sitfce! de 1'/Jicre, Paıis 1938, s. 84-85; Alıduınılınıan Bedevi, eiİllıad.fi'l-islam, Kalıirc 1945. s.32-34; Alunet Yaşar Ocak. Zııuilk!ar ııe Zmdıklık, İstanbul 1998, s. 6 vd; Melheııı Chokr. Zuıdıkltk l't! Zuulıklar, tre: Ayşe Mcr.ıl, Istanbul 2002.
.M 7 ı -99. . Bu kitabın lhnii'J-MııkaiTil'ya ailolıııaclığıııa dair bir değerleııdinııc için hkı. J.Vaıı Es.~. ··sonıe Fragıneni of the Mıı'firııdfit ai-Qıır'aıı atnihuıcd to Ilm al-Mukafffi". Srudie Ambic.·u er islamic,a, Beyıuı 1981, s.I5J-l64; Buna karııııı Beyıilni, "İimtf'I-Mukqj/11 fer· cflmeniıı başma maksat/ı olarak Berzfiye adlı bir ilaıoe .mklu. Amacı dini iıumca şflplıe sokarak zayıjlarmak ve Matıilıeiı;me ythıelfmekli. Kilabm !lin/çe asimda bu kısım ynkrur" dimıek1edir. Bkz. Kittlbu M{}fi'l-1/ind, Uık. Edward C. Sac.:lıou, 1887, s. 76, ı23.
Niildeke ve Gahrielli de bu yazının ıııüierciıııe ai! olduğunu dilşilnıııUştilr. Tlı. Niilcleke, llurzoes E'inleiııtng zu Bul'lı e Kalila ıoe Dinma. Sırııslıurg. ı 912. s. ı- ll; Ferdiımııci
EMEVfDERDEN ABBASfLERE GEÇİŞ SORECiNiN BiR TAN/Gl... ~ 127 ....................................................................................................................................................................................................................................
serlerincle, İslam·a açıkça aykırı bir glirü:;;i.i ve kendisinin zındık olduğunu gösteren açık bir delil yoktur.36 lbnü'l-Mukaffa'nın ölümünden sonra zıııdık- . lığı ile ilgili ortaya atılan iddiaların doğruluk ve yanlı:;;lığı ise, ancak yazarın gericle bıraktığı kendi göri.i:;; ve yazılarına dayanarak ortaya . konabilir. Pehlevke'den Arapça'ya tercüme ettiği Ketile ve Dinıne adlı kitabın. ba~nnda yazarı Berzeveyh (Berzl1ye) kendi felsefi arayışının son safhasında dinleri, taklit ve geleneğe dayalı olduğundan tatmin edici bulmayıp gerçeği bilimde aradığılll dile getirdiği37 görii:;;ler ona nispet edilıniştir. 3~ Bu konuyu etraflıca tartı:;; an Melhem Chokr, Berzeveyh ( Berzuye) bölümündeki metnin İbnü '1-Mukafffi'ya ait olmadığını ve onun tercümeye sadık kaldığını; bu metnin Arapça tercümesi dışındaki nüshalarda ve günümüze ulaşmayan Pehlevice aslında da bu kısmııı bulunması, buradaki görüşlerin ona ait nlınadığmı gösterir. Yine yazar lbni.i'l-MukatTa'nın bu görüşlerin sahibi olmakla ilgili suçlaınaların ölümi.inden bir buçuk asır sonra otaya çıktığına dikkat çekmektedir.39 Ayrıca ibnu'l- Mukalla'nın burada incelediğimiz Ristlletii's-Salıabe'de, din-akıl ilişkileri hakkında serdettiği göri.işleri, hem Maniheistlerin (zındıkların) savunduğu fikirler ile, hem de kendine attedilen Berzeveyh'in dinleri taklitçi ve tatmin edici bulmayan ve peygamberleri inkar eden göriişk:ri ile tamamen zıttır:ııı Bilakis O'nun eserlerinde İslam'a aykırılık bir tarafa, bir Müsli.iman duyarlılığı ve derinliği görülmektedir.·
35
.l6
.17
jt)
40
Gabıielli, .. L'Opera d'lhn ei-MuqaiUI". Rel'isla Degli Slttdi Orienta/i, Xlll. (1931-32), s. 197-247: Melhem Chokr, Zmdıklık ve Zmdıklar, s. 270-274 . Alunet Emin. Du/w'I-İslam, 1. s. 223 vd . Ke/ile 1'1! Diımıe'nin bu ıııetinlcıi de içeren Tilrkçe çevirisi için lıkz. tre. Sail Aykut. Şule Yay. Istanbul 2001. · Bu iddialar için bkz. Kfisıııı h. hmıhim (ii.246/860), er-Redd Ala ez-Zmdkı'Uiin İlma'IMuka.{l'O. Edisyon. M. Guidi. Rnıııa 1927. s.26; Kildı Abdu'I-Cahbar ((i.385/995), Tebsiltt De/{Ji/(1 'ıı-Nıtbawe, Beyıut 1966, 71-72. M. Chokr, s.274-290. Ehfi Reyhan d-Birfinl (li.440/1048). bu kitabın değişik dönemlerde farklı dillere tercüme edildiğini. hu süre~: içinde de talıı·ifala uğradığını söyledikten snnnı, Arapçtı'ya ıerdlıne ~!den llıııu'I-Mukaffa taratindıııı insanlımn inancında ~(lphe doğurmak w Maniheizın'e davet için Berzeveyh kısmını ilave elliğini ve eseri yanlış tercüme eıtiğini. halla yer yer tulııiflerin olduğunu söyleyerek, eserin tekrar tercüme edilınesi gerektiğini siiyleınektedir. Muhtemelen Binıni'nin yargılan kendi zuınanına kadar Islam toplumunda İbnii'I-MukalTillmkkında yerleşmiş olan kanaalleri tekrardan ibareıtir. Bkz. Kitabu MO/i'I-Hind, Haydaratıad 1958 .. ~. 123. 220; Aynca bkz. Isınail Dunmış. ··ttınu'l-Mukafln" DiA. s. 131. Bkz. Rislllelil's-Sa/ıa!Je. 32.
.!.?..~L?.: .. X.~!!.:~!.:!?..~!.ı::.!2!.:.M.!:!:~!.!!.t.''!J2§!!.1.!.!!.f::1. ............................................................................................................................ ..
İbnu'I-Mukaffa'nın bu risaledeki din-akıl ilişkilerini siyasi bir bağlamda tartışırken, dini n "ruhsal" alanı ile "azi nıet" alanı arasında yaptı ğı, herkesçe h il inen ayrımdan hareketle, Goitei ıı gibi bazı Batılı araştırınacı lar, lhnü' 1-Mukafffı'yı İslam Tarihinin "ilk laik diişi.iniirii" olarak taııımlanuşlar, hatta O'nu Makyavelli ve Russo gibi Aydınlanmacı düşiiııürleriıı önciisü olarak dcğerlendirmişlerdir.41Bu yüzden Gabrielli, İbn ii· 1-Mukaffa' yı "Doğu literaliiriinde kaybo{fllltŞ bir Bat!lt" olarak sunar.42 Cilbiri de onun eserlerinin tslam öncesi kültiirii açıkça teşvik ettiğini savunur ve laik bir karakter taşıdığı kanaatimledir. Cilbiri'ye göre thnü'I-Mukal'fa, bu Risliledeki teklifleri ile Arap-Fıırs kıırı~ımından oluşan Abbas! toplumunun külliiriinii ve devletini, İslami değerlerden uzaklaştınırak laik temeller üzerine oturtmaya çalışmak-( d 43 a ır.
Aslında lbnii'l-Mukafffı içinde yaşadığı toplumun problemlerini çöz-. . meye ve geleceğini inşa etmeye çalı~ırkeıı, ddğrudaıı dini referanslcıra gön-derme yapıırak ortaya konan salt dini ıslah yerine; t<ırihsel gözlem ve tecrübe ile referanslcırını iiç biiyük medeniyelin (Hint, Yunan ve Silsfınl} tecrübe ve birikimlerinin bir sentezini yapıırak bir medeniyet perspektifi içinde konuhıra yakla~makta ve çıkıırdığı sonuçlcırla, siyfısl, idfırl, mali ve adli ıslahı yeğle
mektcdir. Bu ıslahatlıırı da medeni çerçevede akla, mantığa ve yerleşik güçlü gelenekiere dayandırınaktadır. Risaletii's-."ı'alwhe'de de göriildüğü gibi ünerilerini lslfım! düşünce içinde kalıırak geniş bir bilgi birikimi ve tıırihscl analiz i.izcrindeıi geli:;;tirmektcclir. Fakat dtiştincclerini fıyet ve hadislerden lüırekct eden bir fılim formatında değil; olaylcırdaıı ve realitelcrden hıırekel eden
~
Mi.isltimaıı hir bürokral veya teknokratın tislfıbu ve kalıpl<ırı içinde sunmak-
•ll
tadır. Din dışı ilan edilmesinin hir sebebi de eliişiince sistematiğinde dini referanslcıra.hiç dayanmaması değil, kullandığı yöntem ve iisllıhu olsa gerekir. Kitaplcırında Kur' an, Hadis ve Islam külliiriine ait unsurıcırdan hiçbir surelle hahsetmecliği ve delil göstcrmediği tiiriindcn Oryantalistler tıırafından dile getirilen iddiahır doğru değildir. Özellikle ele aldığımız Risc1lede ideal hir yönetici olcırak Kur'an'da halısi geçen Hz. Yusuf'u göstermesi; Hfıricilcrin slogcınlcırıııı bir ylinctim problemi olıırak ele alması ve hunu dini hir sliylem ve ;ırgümaııla nırtışması; Cabirl ve onun alıntı yaptığı Batıli cıraştırmacıların
41 Guiıein. DirasOI,/i'I-Ta rilıi'l-islllmlve'n-Nilzilmi'l-is!Omiyye. 7 4. F. Galııielli. "L'npera di ilm al-MuqalTa' ", s.l 'J7 -198. Cllbiıi'. a.g.e, 96.
. BM EV] LERDEN ABBASltER E fii?ÇiŞ S0RECiNjN BiR TANIÖI ... 1- 129 ....................................................................................................................................................................................................................................
hiç de haklı olmadıklarını gösterir. Yazar ele aldığı gündelik problemleri, bir
Müslüman illimde olması gereken derinlik ve bilgi düzeyinde tartışmakladır.
Diğer eserlerinde felsefi bir söylem içinde daha çok lslam Uncesi Hint, Yunan ve İran külllir mirasından bahsetmesi, onun Oryantalist duyarlılıklar ve kalıplar içinde sistem olarak laik bir karakter taşıdığı iddialarına· sebep ol-muştur. " '
2. RİSALE1'Ü'S-SAHABE'NİN ÖNEMİ VE MUHTEVASI:
2.1. Risaletii 's-Salıabe'ııiıı Önemi:
Risôletii's-S'ahc?be'ııin lutkiki tabiatını belirlemek kolay değildir. Onu yöneticilere yönelik tavsiyeleri içeren bilinen türden edebi bir tür olarak da
görmek mümkün değildir. Derin bir felsefi birikim ve tarihsel gözlem üzerinde, ait olduğu elinin ve siyftsl geleneğin sınırları ve imkanlan içinde dile getirilmiş, mevcut bir durumu dikkate alarak nihai çözümler öııeren, daha
çok yeni kurulmakta olan Ahbftsl devletinin genel durumuna ait siyftsl bir deklarasyon olarak kabul etmek gerekir. 4
;; Çağıııııı pek çok meselesine parmak basması, bir devre tanıklık etmesi ve islam siyftsl di.işünce tarihinin ·en -erken siyftsl metinlerinden biri olması yönüyle ayrı bir Unemi haizdir. Muhteva bakımından da lslftm Tarihinde mftll ve iktisftdl alanda bilinen en eski
ıslahatçı yazı türlerinden biridir. Müellif, haştıi askeri sistemin eksiklikleri, adli karışıklı klar, üst yönetici kes i md eki bozukltı ki ar, vergi sistemindeki
haksızlıklar ile imparatorluğun büyük eyalerleri hakkında siyftsl ve sosyolojik değerlendirmelerde bulunmaktadır. Sadece olumsuzlukları şikayet etmek
le ve nazari düşünceler sunmakla yetinmiyor aynı zamanda Halifeye çözüm ()nerileri ve ıslah yolları da gt1stermektedir. Çöken Bınevi örneği üzerinden tarihsel ve sosyal analiz yapıtrak görüşlerini bu gözlemlere dayandırmaktadır. Buradan hıtreketle ideal bir yöneticinin yaşanmış hu olaylerrdan ders ala
rak ne yapması gerektiğine dair somut tckliflerde bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı İbnü'l-Muka!Tft ve Risllletii's-Salıôbe'si gerek Batılı ve gerek
Doğulu pek çok <traştırmacının dikkatini çekmiştir. Bu eser üzerine bir ırra~
tırımı yapan Goitein, O'nu Volter ve Russo' ya benzetıniş, siyftsl düşünceleri
ve fikirlerine bakıtrak Makyavelli düzeyinde bir düşüntir ohtrak değerlendirnıiştir. Gabrielli ise ele aldığımız Risôletii 's-Sa lu:? he 'deki konulma Oryan-
A. g . e .. s. 96. . . Goitei n, Di ra sOl ji't-Ta rilr i'l-ls/Oml ve'II-Nilzf/111 i'/-Jsh1111 ~vye. 6 1 .
.!.:~Q ... :?: .. X~!tf!.:.P..ç!.r::.!?..!.:.!1.!.(~!.f.1l'!..!!./!:.~.1.!.!!:.~1. ............................................................................................................................ ..
talizınin Doğuda görmek isteyip de bulamadığı(!); rasyonel hukuk, kamu hukuku, bağımsız şehirler, dOzenli ·ordu, laik devlet(!), üretime dayalı ekonomi, güçiii biirokrasi gihi 46 modern Batıyı var eden temel değerlere bir Batılı gibi yakla~tığı zaıını yla. Ib n ii ·ı-Mukafl'a' yı "Do/tu literatliri:inde kaybolmuş bir Ballft" olarak tanıınlamı:;:tır. 47 Edebi açıdan tanı bir şaheser kabul edilen bu Risa!e'yi Iran! kiillilriiıı Islam kültürline aktırrılnıasında ve yönetimin her kademesinde aktif bir sınıf olan katip sınıfının, u lemadan f<rrklı olarak siyfısl, dini ve mfıli meselelerc bakışlarının bir göstergesi olcrrak da yoruınlayabi liriz.
Gerçekte Rist/letii 's-Salıc1be'yi Abbfıs7 devri mi sonrası nda Islam toplumunun çok yünlü kökHi değişimlere sahne qlduğu bir dönemde yazıldığındaıı, devrin değişim dinamiklerine ve yapısal döniişümkrine dikkat çeken ve pratik çözümler üneren bir belge ohrrak görpıek gerekir. Bu sebeple onun buradaki görüşleri sadece naz<rri dli:;:linceler ilc sınırlı olmayıp, aynı zamanda ki~isel güzlemlerini ve müşahedderini de dile gl!tirdiğiııden. kendi ku:ıağının sıkıııtıhrrıııı ve o günkü Islam toplumunun genel manzarüsını yansıtan tcrrihi bir belge niteliği ta:;:ın'ıaktadır. Bu yiiniiyle Risôletii 's-Salıôhe ls lanı T;rrihinde alışık olmadı.ğımız sosyolojik düşünce ve iktisadi ıslah tarzında güııünıiizc ulaşan en eski metinlerden biri özelliğini taşıınaktadır.4N Kanlı bir devrim sonrası isyanlcrr, katliamlcrr ve iktid<rr ıniicaddelerinin her t<rrafı kasıp kavurduğu bir dönemde yazılmasına rağmen önerilerinin hiçbir yerinele şiddet ve tehdit unsuruna rasllannıamaktadır. Yazar. sorunların görünenden çok daha derin ve y<ıpısal olduğunu, bunun da ancak idfrri, mali, askeri hakundan mükemmel bir şekilde te;ıkilatlanmış güçiii merkezi bir devlet ve iyi tanımlanmış dini, siyfısi ve bu kO ki h ir yapının yeniden inşası ile çöziilebileceğini diişiiniir. Bumın için tbnii'I-Mukatlfı kişisel birikim ve tccriibesiyle lslam toplumunun problemlerini çözmek amacıyla, zamanın yöneticilerine çeşitli alanlcrrda önerilerde bulunmaktadır. O'nun siyasi ve sosyal olayierra yönelik bu önerileri, Hint, Yunan ve Fcrrs medeniyetlerinden siizdiiğii geniş bir l<rrih, tecrübe ve bilgi birikiminin iiriiııiicliir.l:;:te Risôlefii's-Satıabe'yi önemli kılan da onun böylesine zengin bakış açısının bir iiriinii olmasıdır.
Oıyaıııalizın'iıı Doğuya hakı~ıııda belirli p<ırıııneıreleriıı neler olduğu ifzerine geniş bilgi için bkz. Bıyan S. Tunıer, Oı)•antalizm, Kapitalizm ı•e islam. trc:Ahıııed Deıııirkan. Istanbul 1997, s:ıs-53. F. Gabrieli. "L'openı di ilın ul-Muq<ıffa' ", 197-X. Gnilein. Dira.ı·Ot.fi't-Ta rilıi'l-is/{)mll'e'tı-Nilzflmi'l-is/{)miyye,s. 6/.
EMJ?Vil.ERDI!N ARBASitERE GIEÇİŞ SORECİNİN BiR TANIÖ/ ... ~ 131 ....................................................................................................................................................................................................................................
2.2.Risaletü 's-Saha benin Muhtevası:
Yazıldığı dönem, bir tarafta Halifenin amcası Abdullah b. Ali'nin, bir tarafta Hz. Ali'nin torunlarından Muhammed en-Nefsü'z-Zckiyye ve kardeşi
Ihrahim'in halifelik için isyanları, diğer tıu·afta Cezire Migesinde Harici, Honısan ve Mfıveraü'n-Nehir'dc Ebu Müsliın taraftarlarıııın yıkıcr isyanları ilc çalkalanmaktadır.49 Bundan dolayı ihnu'l-Mukaffa eserin girişinde liderliğin önemi üzerinde durmakta ve başta halife olmak üzere yöneticilere kararlılık ve irade tavsiye etmektedir. Bu bfıdireden çıkmak için de görüş ve düşünce sahipleri ile İstişarenin gerekliliğinin vurgulamaktadır. 511 Bu genel girişten sonra lhni.i'l-Mukafl'fı, Ahbfısl devletinin isıiknır ve siirckliliğinin sağlanması için luılifeyc beş temel konuua tcklifler sunmaktadır:
1) Horasanlıl<ırdan oluşan ihtilal ordusunun ucvletc bağlı nizaınl bir orduy~ı döniişli.irülmesi için gerekli di.izcıılemclcr.
2) Diiıi-Politik gruplar ilc devletin sağlıklı bir ilişkisini temin için dinakıl ve din-devlet ilişkileri hakkındaki yorumları.
3) Hukuk alanındaki kaosa son vermek için devletin yapacağı kanunların gerekliliği.
4) Güçlü bir merkezi biirokrasi ile Ahh,asi ailesine yönetimele yıırdımcı olacak kimselerin belirlenmesi.
5) Bozulan ekonomik yapıyı diizeltmek için vergi ve toprak reformu çalışmalıırının yapılması.
Bunların arasında Şam ve Cezire gibi Emevi, Ensar ve Muhacir torun
hırının ve Hz.Ali eviadı taraftarlıırının yaşadığı Hicaz ve lrak gibi muhalif bölgderlc ilgili Abbasilerin takip edeceği siyaseti belirlemek için sosyopolitik değerlcndirım:lcrde ve tavsiyelerde bulunur. Yazar, bütün bu konuları ele alırken önce problemleri ortaya koymakta, ardından da sistematik bir şekilde pratik çözümlerini sıralaımıkıauır.
2.2.1) Denhud Uıısul'lardan (E/ıl-i Horasan) Nizaıui Orduya
İbnii'l-Mukafffı, kfıtipler sınıfının bir temsilcisi olarak yeni iktidarın (Abbôsfleriiı) sosyo-politik durumunun tahlilini yap<ırak i:;;c başlamaktadır.
Bu devıin isyanlan lıakkıııda l!c!lli~ bil!! i icin hkz. Cem Zorlu. Abbflsl/ae Yilne/ik Dini l'e ._ 1 '- T
Siyasi İ.1:wmlar, Ankara 2001. Ri.\·u/etii's-Salıflbe, s. 26-28.
.!..:~? ..... ?.. ... Y..~!.(:fY2.!!.ı::.!?..D.!!:!.!!.:~!.!!.&.P..!~?!1.!.!l.~L ........................................................................................................................... .
En çok üzerinde durduğu konu ise devrimi gerçekleştiren Efıf-i Horasan ınesclesidir. Ehl-i Horasan kelimesi, Abbas! devrimi esnasında ortaya çıkmış olup, sadece Arap kahilelerini değil, silah altındaki gayr-i Arap unsurları da ifade ederY İbııii'l-Mukafffi'ııın Horasan askerlerini överken ''onlamı konuşmalarının geliştirilmesi"52 gercğiııe işaret etmesi, onların liimüyle Arap olmadıklarını gösterir. Fakat Abbasllerin kaldırdığı siyah devrim bayrağı altında, ihtilalin temel olarak lranlılardan oluşan kiınseleree yüriitiildiiğü yönündeki yerleşik katmilerin aksine Araplarla birleşmiş yerli unsurlardan oluştuğu görülür. Fetihlerden hemen sonra Basra, Kufe ve Hire'deıı gitmiş olan bir çok Arap kabilesi toplu lıaldç Horasan bölgesine is kan edilmişti. Bunlar sürekli fetih seferlerine katıldıklarından savaşçılıkla geçinen kimselerden oluşuyordu. Ahhasl ihtilali, özellikle hu Arap k·ahilelerine dayanınışu:'3 Mesela; Ebu MUslim'in ilk isyan hareketini başlattığı Merv yakınlarında
Sifezenç köyü bir Arap köyü idi. Ihtilali deste~leyen kabileler daha çok Yeıneııli/Kaysl kabilelerdeıı, fakat ordunun esas kuımında heyeti ise daha ziyade Araplardan oluşuyordu. 54 Devrimi gerçekleştiren 47 kişinin 38'i Arap kökeııliydi.55 Devrim esnasıııdaki Ahhasl ordusunun hel keıniğiııi oluşturan da Elma yada Elma-t Efıl-i Horasan denilen hu kiınselerdi.5 ~> Bu kavram Horasan ordusunun Arap ve Iran! unsurlardan ıqekkiil ettiğini, hatta hiilgeııi.ıı eınik zenginliğini dikkate aldığımızda anılarında Tiirklerin de bulunduğunu gösterir.57 Dolayısıyla E/ıl-i Horasan terimi Arapların, lraıılıların ve Tiirklt:riıı ortak 'ya:;;amıııı temsil etmenin yaıııııda, esas olarak si vi l h ir halkı değil, Abbas! ihtilalini gerçekleştiren, Horasan bölgesiile yerleşmiş orduların öncü-.,. . lük ettiği "devrinu:i birlikleri" ifade eder. Bunların içinde lranlı köylüler ve topı'umun all kısımlarını olu~llıran değişik millet ve bölgeden kimseler vardır.
51
s·> s: ı 5<1
55
56
57
E/ıl-i Horasan terimi Emev! karşıtı politik bir guruba da işaret ettiğin-
lsaın Selıiı1'n1', ei-Abbasiyyflnji Seneııtiii'I-Te'sll', Aınınaıı 1998, s. 307. Rist?leltl's-Sa/ı(}be, s. 29. Bkz. Faruk öıııcr Fcvil, Tlıe Ablu1sfd Calip/ıate, Bağdaı 1969, ,q, 67-75, 81-94. Hakkı Dursun Yıldız, "Ebu MUslim-i Horilsııııl", DİA. X, 19R. 1. Sııhııiııi. A/J/J[Isfvvmw 'I-El'l1il. s. 244. "Ebııf\" hakkında: geniş bilgi iı,:in bkz: Aınik:ıııı Elad. T/11! Abbt1sld Army, Jenısdaın 1986, s. 14. S. D. Goileiıı. Diras{ltji't-Tarilti'/-İs/Omlw'n-Ni/Zflllli'I-İs/amiyye. s. 63.
EM EViLERDEN ABBAS!WRE' GEÇİŞ SOREc:İNiN BİR TAN/Gl... ~ 133 .....................................................................................................................................................................................................................................
den, 5Hkurulu~ yıllarında Abbasllerin gözdesi olarak öne çıkını~lar, devrimden sonra Abbas! devleti kurulurken de doğal olantk askeri ve itlfırl yapılanınada anahtıır bir konum kazaıınu~lcırdır.59 Abbftsl halifeleri nezdinde de üst sınıf gibi saygı görmüşler ve pek çok askeri serere konmta etınişlerdir.611 Ba~ından itibııren Abhftst halifeliğinin Horasaıılılıır ile bağlcırı öyle kuvvetlidir ki, Ab
hftsl idııresindeki siyfısl olayleırın en önemli helirleyicilcri olmu~lıırdır. 61 Bu
tlöncındt: Ehl-i Horasan, Eınevllt:ri teınsi 1 eden Ehl-i Şam' ı n zıtldı olıırak Ab
bftsllerin devriınci güçlerini ifade için kullanıldığından, hu Risaledt: Emevi
Abbftsl kıır~ıtlığı Ehl-i Horasan ve Elıl-i Şam olcırak sunulmuştur. Ayrıca
İbııi.i'I-Mukat'fft Bıneviler devrinde daima ikinci sınıf ol<ırak görülen mevftllııiıı halifeye bağlanınası için Horasanlılcırdaıı sonra halifeye en yakın bU!geııin Basra ve KGfe ~ehirleri olduğunu söylemesi, bu iki bUlgeniıı
Emevllere kcırşı sürekli muhalif duru~lcırındaıı ve Horasaıı'a tehcir edilen ka
bilelerin bu ~ehirlerdcıı gönderildiğiııdeıı, ııralcırında akrabalıktan dolayı Ho
rasanlılıırdan sonra en yakın yanda~ olduklıırıııdan söz edilmesi dikkat çeki
cidir. 62
İbnü'I-Mukaffft'nııı orduyla ilgili dü~ünceleri, devrim ortamından sivil
ortama, yani sava~ ortaınıııdaıı normal istiknır dönemine geçerken, kabile vt: költ:lerden tt:~ekkül etmiş olan bu unsurlarıiı, dt:vi'im havasından hızlı bir ~e
kilde çıkıırılcırak, düzt:ııli bir orduya dönii~türi.ilınesi bağlaınında gelişmi~tir. Bir devrim akabinde, ilk yapılması gereken şey, dt:vrimci güçlerin kontrol
altına alınması ve bu giiçlert: kcır~ı devletin koruıımasıdır. Bu kritik öneminden dolayı düşünüri.iınüz ordu-devlet ilişkilerini "aslan fizerindeki adam "a
Simnın Black Ba11ners Fmm t!ıe East, Kudii.~ 1983, s. 25, 67 dipnot no: 51; F. Ümer, 'l1ıe Abb{}sfd Ca/iplıaie. s. 67-75. 133-134. Amikaııı Elad, "Aspl!cls of the Tnııısition fnıııı Uıııayyad lo the Abhfisids Caliphall!", .ISAİ, 19 (1995) 98-99.
60 İlk devir Alıbfisi ordusu ve kabileler iizeıine ıııüstakil bir çalışına henüz yapılmadı. Ancak komutaniann isıninden hareketle hile belli bir· kanaale van labilir. Aynntılı bilgi için bkz. EhO Zekeıiya Yahya h. Zeyd el-Ezdi, Tarilıu Maıısı/, tlık. Ali Hallıhe, Kahire 1967, 391-392; A. Elad, The Abh!l.~id Anny, 317-325; a.ııılt', "Aspects of the Transition from Uınayyad to the Abbll~ids Caliphale", s. 100-103.
61
62
1-Iıılife MansOr bu noktaya şu siizleıi ile vurgu yapıır; " Ey Horasan/ılari Siz bizim yandaşmuz. destekçimiz ve vatandaşmuzsuıız. Allalı sizi bize tarajlar ı•e yardımcı o/amk glinderdi. Şe rejimizi ve mıuıwnuzu siz Horasanlı/ar ile yace/lli. Batı/ salıiplerini yok etli, hakkımızı ortaya çıkardı. Peygamberimizden kalan mira.\·umzı gai dtlndarda ... "Bkz. Muhammed h. Ceıir ct-Taheıi, TOrilm'r-Rusul ve '1-Malnk, Tlık. M.Ehu'l-Fazl İbrahim, (1-Xl)Beynıt 1964, IV. 372-3. Rist11elli's-Salu1be. s. 35; l. Sl!hııiııi .. ~. 305.
.!.!:!.. .. :?: .. X.~!!.'!!.:P..~~f:.!?..!.:-.M.!!.~!.!!.8.! .. !?..1J.t1.!.!3.f.!. ......................................................................................................................... .
benzetmektedir63; eğer asianı terbiye etmezsen, devleti parçalar. Bundan do
layı Risa!e'de ordu meselesi en geniş yeri tutmaktadır. Yazar çözüm önerilerine geçmeden önce mevcut askeri sistemin içinde aksayan yönlerine ilişkin tespitlerini sıralar. Bunlar; askerlerin cahilliği ve eğitimsizliği, ordu ile sivil idare arasındaki yetki ve haklarının belirsizliği, komutanların liyakatsizliği, askerin matiye işlerinde görcvlendirilmcleri ve askerlerin maaşlarının muvakkat vakitlerde ötlenmemesi gibi eksikliklerdir. Bu konular doğuracağı sonuçlar hakımından fıciliyet arz etmektedir. Bunun için lhnii'l-Mukaffft ordu için bir dizi öneride bulunur ve kendi içinde uyumlu, eğitimli ve devlete bağlı bir ordunun gerekliliği üzerinde ısrarla durur.&'
Kendi içinde uyumlu nizaıni bir ordu için ilk yapılacak şey, askerleri ,, hem ahlaki, hem de dini-ilmi bakımdan eğiterek, hareketleri ve düşünceleri sistemin istediği şekilde bir ordunun olu~nırulmasıtlır. Bu eğitim 'için halile tarafından kısa, öz, anlaşılır bir kitap hazırlatılmalı ve hu kitap onlara ezberletilmditlir. Bu kitapta askerlerin ve koınuıaı1tarının uy~nası gereken kuralla-rın açıkça belirlenmesi, askerlerin yapınası gerekenler ilc yapmaması gere-ken fiilierin açıklanması gerekir. Komutanların en salih kimselerden seçile-rek hem ordunun düzeninin sağlanacağı, hem de halk nezdinde ilibarının artacağına dikkat çek.ilmektedir. Zira askeri sistem bu kurallara göre hareket eder, aksini yapanlar cezalandırılır. Bu eğitimin temelini Kur'an ve Hadisin kaynaklık ettiği dini esaslar olu~turnıalıdır. Aynı zamanda hu eğitim askerle-rin din in öziinii aniayacak kadar bilgi vcrme.li ve "maruf' olarak adlandırdığı giivenirlik, iffet sahibi ve ifrattaıı sakın an, sağlam kcu·akterli olmaları ııı sağlamalıdır. Orduının sapık fikirlere kapılması durumunda devletin onların clinde tehlikeli bir oyutıcağa Jöneceği uyarısında bulunarak, ordu ilc halife arasındaki en sağlam bağ olandinin "doğru yonımunun!", hazırlanan kitabı ezherletmek suretiyle askerlerin beyinleri yıkanmalı ve tam ilaalleri sağlanmalıdır.65 Öyle ki "halife dağlara yiiriinıesini emretse ilaC/linden yiiriimeli, namaz ktlan.{ara kılıfevi değiştirmesini emretse dahi itaat etmelidif'66 sözle-
(d
&1
65
(i(j
Risc1/elfl's-Salıl)be, 29. Ordunun eğitim ve ıslahı ile ilgili görüşler için hkz. Risı71eUI's-Sa/ı/)be, 32-34. A. K. S. Laııılıtoıı, Slale and Gnı•enımenl in Medieııa/ lı·lmu. Aıı iıılroduclirm lo 1/ıe
SI/lt~\' r~f' /slamic Po/ilim/ Tllemy: lfıt, jurisls, Oxford 198 ı, s. 5 ı -52. Risı1/elfi's7Sa/ı/lbe. s. 29.
BMEVfLERDEN ABBlıSfLERB GEÇ'İŞ SORECiNiN BiR TAN/Gl ... ~ 135 ............................................................ ; ..................................................................................................................................................................... ..
riyle, bu itaatin dini emirleri aşacak düzeyde olmasını savunur.67
lbni.i'l-Mukaft1i Horasan askerlerinin önemine vurgu yaparken, aslında onların şahsında devrimci birliklerin taımımen devlete bağlı, eğitimli, maaşlı bir orduya dönüştürülmesini hede11emektedir. Bu teklif' daha derinlerde fetihlerden beri süre gelen ve Emevilerin devlet ve toplum yapısıııın. temelini
teşkil eden kabilev! ordunun terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bunun için lhnü'l-Mukafl'a, üneelikle askerlerin ınaaşlı sisteme bağlanarak maliye işlerinden uzaklaştırılmasını, ardından da ordunun artık mali ve sosyal işlerden tamamen uzaklaştırılarak kışlasına çekilmesini, hiçbir kamu görevine, özellikle de haraç işlerine atanmamasıııı teklif etmektedir. Çünkü ordumın haraç işleri gibi halktan para toplama ve insanlarla yüz göz olma işlerine karışımtsı, onların şerellerine gölge düşürür. Ayrıca askerler her hangi bir haksızlık yaptıklarında, askeri nüfuzlarından dolayı onları engelleyecek, haksızlıklarına dur diyecek başka bir güç yoktur. Bu yüzden ordunun maaşlarıııın hazineden verilerek sadece savaşla ve askerlikle meşgul olmalan gerekir. Böyle-
ce İbnü'l-Mukaffii devlete bağlı profesyonel hir ordu tasarlamaktadır. Bu " model, modern anlamda siyasette sivilleşme ve hukuk i.isli.inli.iğüne dayalı bir
sistemin ikamesi anlamına gelir.
2.2.2. Akıl-Din ve Devlet İlişkileri:
lbııü'l-Mukaffft, kendi döneminde devlete karşı i.iç farklı dini-siyasi akımın olduğundan bizleri haberdar etme.ktedir. llki,"A/lalı 'a isyan kmııısurula kulaitaat yoktur" sözünü sloganlaştırarak devlete isyanı bahane edenlerdir. 6
H
Bu kimseler muhtemelen Haricilerdir. 69 Hariciler "Allalı'uı hükmü" kavramını indirgemeci h ir şekilde anlamışi ar, "Hüküm ancak Allah 'a aillir" slo
ganını istedikleri olaya tatbik etmişler, bu da iktidar ile ilişkilerinde bir keyfilik doğurduğundan bazı siyasi tahrikçilcrin dini istismar etmelerini ·kolaylaştırmı~tır.70 Bundan dolayı Emevilere kıu·şı otuzdan fazla isyan gerçekle:;:-
70
Askeri eğilimde dini eğitim, Saıııanilerde, Memluklülerde ve Osmmılılarda özel askeri birliklerin eğitiminde önt;!m(i bir yer tutmuştur. Bkz. Goitein. s. 66. Risı11eta 's-Sa lu? be, s. 30. Haıicileıin siyasi göıilşleri ve iktidarlar karşısındaki tutunılan hakkında bkz: Mustafa Nevin. islam Dllşt1ncesinde Mulıalejet, Tre: Veeeli Ak')'ilz, Istanbul 1990, s. 187-229; .l. Welhausen, isltJmiyetiıı ilk Devrinde DM-Siyasi Mulıa/ej'el Partileri. tre: Fikret l~ılt<ın, Ankam 1996, s' 1 -87; Adnaıı Deıııircan. /Jaril'ileriıı Siyasi Faaliyetleri, İstanbul 1996. Harici!t;!r için bkz. W. M. Watt, islam Dqşfltwesiııin Teşekkal Devri. Tre. E. Ruhi Fığlalı, Ankara 1981, s. 11-42.
.!.Hf.. .• ?:. ... '!'.!.!!.:1.:P..i.ı::.P..!.:.!!1.!!.·Y.!.:!.f.~!.J2P::l!:!.!.B..~1... ...................................................................................................................... .
tirnıişlerdir. Daha önce gerek' Basra' da71, gerekse diğer yerlerde h u durumuıı
bir çok örneğine şahit olan thnii'l-Mukaffa, "AIIalı'a isyan konusunda kula itaaı yoktur sözii, insanları devlet /Jaşktllıtna iwalfen ç1kartinak için bir vesi· /edir" demektedir. 72 İkind grup ise dini duyarlılık taşımadan devletin her emrine uyulımısı gerektiğini savunurlar. Bunlar da muhtemelen Abbasllerin resmi doktrinine biitiinüyle bağlı olan · Keysc?niler'dir.73 Ancak İbnü'IMukarm, dini, iıııama itaate indirgeycn hu görii~ü, Kur'anl ilkelerin açıkça ihlaline götüreceği, helalleri lıanıııı yapacağı, ilalıi değerlerden kopan böyle bir sistemin ınulıteris yöneticiler eliyle de ahlaki koku~maya yol açacağı, sonuçta devlet ile halk arasındaki nıe~ruiyel zeminini zedeleyeccği gerekçesiyle en az birinciler kadar tehlikeli hulur.Yazarın kendini yakın bulduğu üçüncü yol ise, amirler Kur'an'ın emirlerine uydukları siirece itaat edilmesi gerektiğini savunan Efıl-i Sevc/b ve E/ıl-i Fazi{et dediW'' itidalli Müslümanların
. tavrıdır. Bu siyasi tavır da nıulıtenıelen orta yolu bulmaya çalı~an SUnnilerin tavrı dır.
'71
Ancak lbnü' 1-MukaftTı din ile akıl ilişkileri noktasında vuzulıa kavuşturulması gereken yönlerinin bulunduğuna dikkat çekerek bu üçüncü tavrı da eksik bulur. Bundan sonra yukarıda tavsif ettiği dini-siyasi grupların devletle ilişkilerini sıhhatli bir tenıele oturtmak için, bu siyasi-dini tavırların ortaya çıkışında ve l'arklılaşımısıııda belirleyici olan ve vuzulıa kavuşturulması gerektiğine inandığı "din-akıl-siyaset" ilişkilerini, dini-siyasi bir açıdan ele alan geni~ hir dii~ünce çerçevesinde, filozofç.a bir tutarlı lık, alimane bir dcrinlik içinde çözünılcmeye giri~ir. Burada dile getirdiği görüşleri, Islam düşün-
Mesela; lhfidiye Haıieiliği Basra lllL'rkezliydi ve lmk~ızlığa kan;;ı lahanımill edilmemesi d(iş(lncesindeydi. Bkz. J. Welhausen. Arap lkıılı:ti ve St1ku11t, ırc. Fikri!! Jşıllıın, Ankara 1963, s. 82-84.
n 73
Risaletfl's-SalltJbe, s. 30. Keysalli)iyı:; bazı ıivayellerde Hz. Hüseyin'in inlikanıını alınak için EıııeVılere karşı ayaklanan Mulıtar es-SekııHye dayandınlır. lımınıelin Hz. Ali soyu ile sınırlı ıuıulıııaımısı gef\!kliği, Ben-i 1-laşinı'in hakkı olduğunu sm·unurlar. Böylece Ahhfisileıin· de lııııınıeıine ıııeşnıiyeı kıızıındııılnıakıadır. Ahlıll.~i devıiıııinden sonra Elıu Müsliııı hu akıııun ıenı~ilciliğini yııpıııış, lııiııa hıızı isyııncıhın bu göıilşlerle ikna eımişıir. Keysilniye ve Alıb!lsiler ile ilişkisi konusunda daha geniş bilgi için hkz. Maelliti ~.eclıOl, Alıbı1ru 'dDev/eti'I-Abba.l'iyyı:. !lık: Ahdillflziz DOn-Ahdulcabbar Müıelebb7. Beyıuı 1 97l. s. 170-1 78; Abdlllaziz ed-DOri, ei-Asm '1-Abbaslyyi '1-EPı•e/, BeyrOl 1997, 20-21; l. Salınlnl, ııge, s. 448-58; 1-lcmy Laousı, İslam'da Aynlıkçı Akımlar, ırc. E. Ruhi Fığfalı-Sabri Hiznıelli, lsıanhul 1999, s. 77; M. Chokr. s. 269, Dipnoı no: 44. Risı1/elfl 's-SalltJbe, 30.
E'MHVil.ERIJEN ARBASiLERE Gli'ÇİŞ SORECİNİN BİR '/i\N/Cil ... .ç. /37 .....................................................................................................................................................................................................................................
cesi tarihi boyunca geniş bir fdsefi tartışmaya konu olması ve bu anlamda. akıl-din ilişkisini sistematik bir tarzda ele alan en eski siyasi-felsefi metin
teı:den birisi olması yönüyle ayrı bir öneme sahiptir. O'na göre din de, akıl da bir birini tamamlamaları ve insan hayatıııııı mükemmel bir şekilde sürdü
rtilebi'lmesi için bizzat Allah tarafından yaratılmış ve o şekilde tabiatları be
lirlenmiştir. Dolayısıyla akıl ile din arasında özde bir çelişki olamaz. Din,
yapısı itibariyle bir iman meselesidir, bu yönüyle kişisel düşünceden farklıdır. Kişisel düşünceler ise herhangi bir kesinliğe sahip olmadıklarından tar
tışmaya ve müzakercye açıktır. Eğer dinler her konuda kesin hükümler getirselerdi, akıl işlevsiz hale gelir, bu da insanlar için çok zor ve hayat çekilmez
olurdu. Buna karşılık akıl kendi başıııa bütün hakikatleri bilem0z, hatta dini anlaması bile bütünüyle mümkün olmadığıııdan insanlığın gerçeğe ulaşması için Peygamberlik kurumunu zaruri görür. lbnü'I-Mukaffil'nııı b~ı sonuca va
rırken kullandığı en önemli dayanağı, aklın sıııırlılığı üzerine kuruludur. Bunu tamamlamak için de peygamberliği gerekli görür ki o dönemde öz<::llikle Sümeniyyc ve bir takım Manihcist gruplar pcyganıberliği ·inkar eelerek aklın
yeterli olduğunu savunuyorlardı.75 lbnü'l-Mukafta bu durumu şu ifadelerle dile getirir:7<; " İnsaniann aktiian -her ne kadar Allah 'm insanlara verdiği biiyük bir nimeti ise de- hidllyeti ö.~rerune ve salıiplerini Allah' ın rızllstm kazamna derecesine, ancak Allalı (c.c.)'tn onlara gönderdiği, yolurıu gösterdi.~i. aktiiamurt yetersizli,~ini tamanı/ayan bir din ve onlardan gönüllerini açarak lıidôyet verdiği kimseler ile miimklin olur."
lbnü'l-Mukafffı elimizdeki metinde akıl-din ilişkilerini, islam örneğine
göre tartışıyor. Ona göre, İslam; "azimet üzere değil, ruhsat üzere vazedil~ miştir". Dini n özüne mü teailik konuların dışıııclaki konuları kesin/değişmez
kurala bağlamaınıştır. Kesin k~rala bağladığı alanlar, namaz, oruç, zekat gibi ibadetler; hadd cezaları gibi farz hükümlerdir ki bunlar "azimet" alanıdır. Bu
konularda devlet başkanma dahi yetki verilmemiştir. Bunun dışındaki alan insan aklına ve tecrübesine bırakılınıştır ve devlet hayatında bunlar: savaş
açma, ateşkes ilfm etme, vergi ve zekatlm·ı toplaımı ve dağıtımı, görevliler tft
yiıı ve azietme vs. gibi konulardır ki bu da dini n "ruhsal" alaıııdır. Bu haliyle Islam vahyi ne insan aklını bütünüyle işlevsiz hale getirecek bir tabiatta vazedilmiştir, ne de akıl bütün hakikatleri anlamada tek başına yeterli bir şekil-
75
76 M. ChoKr, s. 268. RisO/eUI's-Safı{Jbe. s. 30-31.
.!..:!~~ ... ?.:. ... !~~!.!:~!.:l?.'!.ı::.!!.D.M.!!.·~!.!!.(!.!..!.!..f.Y..!.!!.Ç!... ...................................................................................................................... ..
de yıU'atılmıştır. Bilakis İslam bir t<mıfta insan aklıııın kullanabileceği geniş bir alan bırakırken, diğer tıU'af'ta da akıl Peygamberlerin getirdiği vahiy ile tamamlanmaktadır. 77 Yaz<U'a göre akli alan siyasi anlamda devletin siyaset icra edebileceği alandır, halla devlet başkaıııııa hasredilmelidir. 7xAııcak bu akıl, sıradan kimselerin ya da hatılı anlamda "saf akıl" değil; icma, kı yas gibi bir dizi metodotojik süreçten sonra, inanca, toplumsal hafızaya ve köklü geleneklere dayanan kurumsal akıldır. Aklın bu iizelliğini vurgulamak için de aklııı da din gibi ilahi kökenli ve gliciinüıı sınırlı olduğuna iŞ<U'et eder. Bu özelliğinden dolayı Islami olan ilc siyasi olan ımısıııda keskin bir ayrım yapmak oldukça zordur, fakat siyasi anlamda neyin dini, neyin siyasi olcluğuııwı belirlenmesi için bu ayrımı zorunlu göriir.79
İbnii'I-Mukal'fa bu çözümlemelerden· sonra dini-siyasi gruplar ile devletin ilişkisinde, "doğru inancr" sistemin devamı açısıııdan bu siy<~si projenin köşe taşı oi<U'ak koy<U'.~11 Çünkü sistemin ö:r.ü İslami değerler üzerine oturduğundan, halife-ordu, hukuk-toplum, eğitim-al)lak ıll'asındaki tek ve en iinemli bağ bu inanç etrafında kunılıııaktadır. Burada devlet ile değişik gruplcU' ıU'asıııda uleımı vasıtasıyla sapık fikirleriii öıılt:nebileccğini ve hunlıU' vasıtasıyla doğru bir tslfıml inancın insanlıU'a öğretilmesi ve toplumsal ahiakın yaygııılaştırılmasını'iinerir.M1 Bu model öziinde Sasanllerdeki Zerdüşt nıhiplerde olduğu gibi,M2 ulemaııın resmi hiyerar:;;i içinde tutulmasılll öngörlir.~3 O zamana kad<U' iktid<U'a kar:;;ı genellikle mesafeli duran ulama, bu :;:ekilde devletten ımıaş· alan meınurlıU'a dönüştürülerek doğrudan iktidıll'ın kontrolüne girmekte ve bağımlı hale getirilmektedir. Nitekim iktidarı bir ıslah vesilesi görenN4 ulemaclaii pek çok kimsenin Abbasiler döneminde devletin resmi kadısı olcU'ak
MO
HI
Rist1/elil's-Salu1be, .~. 31-32. Goiıen, .~. 66, 74. Dini emir ile siyfisl içiilmi ııynıııııııı vurgu yııpııııık için Mfiverdl de "rizye ıwss/a, lwrllc içlilıat/a(/ir" veeizesini bııynıkla~lırıııı~ıır. Bkz. Ehu'I-1-Iıısmı Ali b. Muhammed eiMfiverdl, ei-AIIkOmu 's-Su/lO niye, Beyıuı 1985. s.l42. A. K. S. Lıınıbıoıı, s. 5 1, 54. Melheııı Ciıokr, s. 269. Bkz. Chıisıeıısen Anmır, /'İ mn sous le Siısmıirl.v, Copenimgen !944 .. ~. 361-2 (fr.). M.G.S. Hodgson, isimımı Seraı·eni, ırc. Komisyon, lsıanbul 1994, I, s. 238-9. · Ahmed Beclr "Fukalıfiu'ş-Şfiııı li Asıi'l· · Alılıllslyyi'l-Ewel ve 'Alfikıııulıuııı hi'! Huleffii' I·Aiıhfislyyln", ei-Mu'temim'd- Deıı/i'/-1-JOmis li Ta rllıi Bi JOdi' ş- ŞOm.fi 'J. 'Asri'IAbbO.I·f, Anıman 1990, (87 -i 02), s. 95-6.
EMB'VfLERIJf~'N ABBASiLERE U EÇIŞ SORECİNIN BİR TAN/Gl ... 1- 139 ....................................................................................................................................................................................................................................
görev aldıkları dikkat çekmektedir.~5
2.2.3 )Hukuk Alanında Yaşanan Pmhlemleı· ve Öneı·ileı·:
tbnü'l-Mukafffı'nın ele aldığı en dikkat çekici konulardan birisi de hukuk alanındaki önerileridir. Bu bölümele anlattıkları İslam fıkhıııın teşekkül sürecine ve bu süreçte yaşamın problemlere iş;ıret eder. Yazarın tasvirine gt\re Emev'ilerden beri hukuk uygulamahırında tam bir k;ırgaşa yaşanınaktadır. Bu durumu şöyle dile getirir: "H/re bölgesinde adam öldürme ve zirtil ile ilgili hir suç lıelôl sayılırken. bu iki suç Kı?f'e'de haram sayılmaktadır. Bu farklılıklar ve görüş aynlıklan. Kı1f'e içinde bile mew:uttur. Hatta Kı~f'e'n.in
hir tarq{irula helili olan bir mesele. başka bir tarq{inda haram sayılmaktadır. Öyle ki bütün Inı .f'arklılıklar. Müslümanlarm kanlan ve mahremiyetlerini ilgilendiren alanlarda dahi uygulannıaktadır".x6 Ancak bu türden bir k;ırmaşa gerçekte ne ölçüde ve hangi yaygınlıkta yaşanmıştır? Yoksa bazı örnekler genelleştirilmiş midir? Bu ayrıca bir inceleme konusu olabilir.
İbnü'l-MukatTa önce hukuk alanındaki l'<ırklı uygulaı'nalcıra yol açan sebepleri çözümlemeye başlayarak işe giri:;;ir. Anlatılanlara göre bu f;ırklılık bir usul eksikliğinden, yani henüz tanı ol;ırak şekillenmeıni~ olan sünnet, kı- ' yas ve icmfı'nın kullaııınunda sistematik bir anlayı~ın henüz gelişmemesinden kaynaklanmaktadır. Sünnet alaııındaki problem, kfıdılıırın siz "bu uygulanıayı hangi silnnete göre yapıyorsunuz'!" sorusuna; "lmgiine kadar uygula11ıa böyleydi" ya da "Abdulmelik b. Mervtm veya bunun gibi bazı emirlerin böyle yaptığuıı" söylemeleri.~7 Emevllerin idari' uygulamahırının ve mahalli geleneklerin Hz. Peygamberin sünneti ilc kcırış;ırak sünnetin kapsaınınlll genişleınesinden kayııaklandığmı göstermektedir. Ayrıca sünnet ile amel edilmediği durunıhırda kadıl<ır icmaya önem vermeelen örle göre h;ıreket ettikle-. d ~~ l'k'll . ,. lk'/ . .. '( dAl' S" )"H9 ı l'kl . rın ·en, ·a ·ı ı erın evve ·ı en n sunnet ı ıne · ac u s- un ne c ec ı· erı ma-
86
87
HH
8<)
lıın Kuıeylıe, d-imtlme ve 's-Siyt1se, lhk:Talıa Zlııl. Beynıı-ıy; ll. 144-145; Salınlııl, s. 353-364. Ristllt:lfl's-Sa!I{Jbe, s. 37. Rist7/etll 's-Salı{} be, s. 37; lımını Muhammed h. Hasan e~-Şeyhaııl(l89/805), davacının
Yenıine ilave olarak ek bir sahil ueıiııne sm1ını. Enıevl halifeleıinden Muaviye ve . ~ . Abdulnıelik b. Mervan'ııı uygulaıııalmımı dayaııdınıu~lı. Mulmnınıedi h. Hasan eş
Şeyhaııi. el-MIII'lllla, Deoband. ıy. s. 363. Goiıein. s. 72-73; A. Emin, Dıılıa'l-islam, ll. 209. Nilekim Ehu Yusuf, Evzm ve Hicazlı lllimler ıanıfındıııı "eı•l'elkileriıı süııneli(medlldu'ssllnne)" dedikleıi şeyin, bir vllli yada emir tarafından verilmiş lıllkilın olma ihtimaline
J.1t!. .... ?.: .... Y.!.!!.~!..P.!!.r::.!!.!.:-.!'!!.!.(:~'!.f.!f.l.! . .P.iK~1.!.!!.Ç,!... ........................................................................................................................... ..
halli bazı icmaların sliııııelig yerine geçmesi de söz konusudur: "Hiikiimlerin çe~itli ve farkit olnıa.l·mm sebeplerine gelince, bu genellikle üzerinde "icma" olmayan ve öncekilerden (sele.flen) tel'ilriis eden .şeylerden kaynaklanmakradtr .. Çiinkii bu lıiikiimleri bir grup bu ~ekilde yorumlarken diğeri başka bir şekilde yorumluyor .. ." •ıo Bundan dolayı Hicazlılarııı kararları ile Iraklıların kararları bir birinden oldukça farklıla:;;ahiliyordu. Nilekim bu Rislllenin yazıldığı yıllarda Sait h. Müseyyeb ile Rabiatu'r-Reyy arasında, sünnete göre içtihat ve rcye göre içtihal çerçevesinde sert tartı~nıalar ya~anınaktaydı. 91
Hukuk alanındaki farklıla~ınanın bir diğer sebebi, kıyasın ilkelerine uymamaklan ve yanlış yerde kıyas yapmaktan kaynaklanmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki hu dönemde kıyasla henliz ortak bir temel unsur ilc bir birine bağlı bliyük ve küçük mantık] önermeler düşlineesi gelişmemişti. Kıyasa da- '' yanarak içtihat yapanlar ya kı yası n kurallarını bilmemektc ya da her konuda kıyasla hliküın vermeye kalkışmaktadırlar. lhnü'I-Mukaffil bu durumu şöyle dile getirir: ilıtillljin esas kaynağt, ktyas yaptiırken ktya.\'1/l ilkelerine uymamaktan ve bir /akun yanltşlıklamı yapılma.l'llulan doğmuştur. Sonuçta hiç alllka.l'tZ bir durum ortaya ftknuşttr. İ ht ilc?/' ve farkltltklar, bazen ktyasafazla dayanmaktan da kaynaklanmaktadır." 92Bu sebeple kı yasa hağlı kalıııcU'ak verilmiş hükümler arasında ciddi farklılıklar çıkniaktadır. 93
Bu sorunl<U'ın nereden kayııakladığıııın çok iyi f<U'kında olan İbııii'lMukaffft, kıyasııı kullaııımıııı nıetodolojik hir disipline sokmak ve bu sürecin hızlanmasına katkıda hulunnıak amacıyla, tercüme faaliyetleri açısından erken sayılabilecek bir devirde Aris to' nun Mantık kilaplıU'ınııı kı yas ile ilgili bölünüeri olan, Kategoriler. Bamıenyas, Analitikler ve Ferforyos'uıı
l)f}
~ı
dikkal çeker. Bkz. EbG Yusuf, er-Redd ala Siyeri'f-EI'zı11, Ehu'I-Vefıı Afğani', Kıılıinı-ıy. s. 1 ı. 41.46,76.; ıı. mlf, Kirllbu'I-!Jarllr. Kahira 1302, s. 33,99. 105. Rist1leiJ1's-SaMbe. s. 37-38. lık devirele silnmıı eınıfınclııki ıaıiı~nıalar ve geli~inıi hakkında geniş bilgi için hkz Ahmed 1-la.~sıın. i1hmı Hukukunun Doğuşu ı•e Gelişimi. lrc: A. H. (avuşıığlu-H. Esen. isı 1999, .~. 120 vd; Rahiaıu'r-Reyy !nık'ıan Meditıt!'ye diindilğilnde şiiyle denıişıi: "Ueldiijim yerde t1y/t1 bir miller gtln/am ki lwlallerimiz onlamı lwmnu, /ıammlammz mılarmlıdali olmuş" denıişıi. Bkz. Ahmed Emin, IJu/w'l-islam. ll. 21 O. Risôlelfi's-Sdlu1be, s. 3R. Bkz. A. Hassaıı, s. 156-166.
· EMEViLERDI!."'N ABBASiLERE GEÇiŞ SORECiNiN BiR TAN !Cil... .ç.. I4J OOoOH .. OOUHOOOOOOO .. UOoOoooooOO .. OOOOOOO"""'"'''"'""'''H"UOOOOoooo .... Ooot>UotoU .. OOOOOOOO"o"0"0'""'"'""""' .. "'""'"''''"'""""""'"'"'"""'""'' .. ""'"''""> .. 0000U000000,tltoOOOOOOOOO
isagoji'sini Farsça· dan Arapça· ya tercüme 0tmi~tir. 94 lbni.i'I-Mukat'fil' ııııı bu Risclledc kıyasın hukuk alanmda yanlı~ uygulanmasıııın karma~aııın bir sebebi olarak ortaya koymasıııı dikkate alırsak, Aris to' nun mantık kitaplarını tercüme etmekteki temel hedel'inin, hukuk alanında kıyasın yanlı~ kullanımım önlemek ve fıkıh usulünde kıyası sistematik hale getirmek, bu suretle de hukuk alanındaki karma~aya son verme amacına matuf olduğu neticesine varahiliriz.
İbnü'l-Mukaffii hlıkuk alanındaki karma~aya çözüm olarak bütün kadılar tarafından verilen kararların halifeliğe yazılarak bir merkezde toplanmasını, daha sonra da bunlar arasından dini n ruhuna ve sünnete en uygun olanın scçilmesini, seçilen bu kararların hepsinin bir kilap haline (Kiıôben Cclmi'an)
getirilerek ve biitün kadılam gönderiterek her yerde uygulatmasını tcklif <::dcr. 95 Bir anlamda bu karga~adan çıkı~ için özellikle idari, askeri ve mali alanlarda anayasa v<::ya kanun çalı~ması için devlet başkanını inisiyatif alınaya çağırır. Bu süreçte değişik göri.işlerc müracaat edilebilir, fakat nihai karar halifeniııdir. ·Ancak lhııii'l-Mukaffii'nın ; Imk halkırıdaki.fikıh. akıl. ijfet, diişüıu:e, güzellisan vs. şeyler. hiç şüphesiz onlarm dışmdaki kıble ehli arasın-.
l b . 1 b ·ı k .. .. ı . % B KA ı· 'd ı· kt ı a enzerı. ıatıa yansı ı e yo ·tur soz erı, asra ve u c ·e ge ı~ me· e olan Ehl-i Reyy cko\i.ini.i devlete benimsetmeye yt)nelik bir tc~ebhi.is olarak · yorumlanabilir.. Bu da fıkıhta KGfc mt:rkt:zli EbG Hanife ve Kclam'da İbnu'IMukat'fa'nın da içinde hulunduğu Basra merkezli Mutezileyi çağrı~Lırmakta-d Y7
ır.
İbni.i'l-Mukal'l'fi'ııın sunduğu hu model, devletten bağımsız bir :;;ekilde gelişen Islam hukukuna karşın, Bizans ve Sasanller'deki kaııunlaştırmalara henzetiterek "teşrii devletleştirme" teşebbüsü olarak yorumlanmı~Lır.9s Halife
t)!)
~7
•lM
lbn Ebi' Usaybia s. 413; Paul Kraus, "eı-Terfıdınu'l-Arislolalis cl-MensCibelu ila llınü'lMuka11'fi". 1im1su '1-l'wı{Jııf ji '/-/l{J(/{Jratu '1-İs{{Jm~vye içinde, Derleyen: · Ahdurnıhınaıı Bedevi', Kahira 1980, s.l O 1-120. Rı:1·t1/ett1's-Sa/ıilbe, s. 38. Ris{}letil's-Salılibe. s. 37. Osman Taştan, "Merkezilt:şme Sürecinde Islam Hukuku:Bölgeselliğe Veda yada Şfıfi'nin Rolü" (l49-Hi2). Siimıi Pcmu/igm(/111/1 Oluşumumla Şr(fi'inin Rolil. Hz. Hayri Kırhaşoğlu, Ankara 2003, 150-15 1. Islam reıilılminden yanın asır iince Ferıuh Mard uelında hirisi ıarafıııdan Sfısfiııi'ler için "Biıı Kaııull(l·le7Aıı· Kanun)" adıyla l'elılevicL• hir · kilap yazılnıı~lı. Bkz. Chrisıensen. Cirwı smıs /es Sas{Jnfdes, 51 -52; Goiıein ise Suıiye'dı! M:S: VIII. yllzyılda hir Hıristiyan !arafından yazılmış henzl!r kilapiarın bulunduğuna ve Bizans iıııparalorlannın dini
.!:!.? ..... ?.:. ... r..~!.~~U~!!.f:.!?..!.}!.!t.?.!.!!.f.(! .. !?..!!:.'M.!.!!:.Ç;:L ........................................................................................................................ ..
MaıısOr, bu tcktilleri İmam Malik' e götürerek, Muva!la'nın esas kabul edilerek her tarafa gönderilmesini teklif elti.Y~ Imanı Mftlik bu teklife: "Böyle bir . . şeyi sakm yapmaym, çiinkii insanlar dalıa önce duyduklcm hadisiere göre amel ettiler ve buna altşlllar. Bunlar sünnetin farkllltklarultr. İnsanlarm uy
guladtk!an ve altşliklan yerleşik geleneklerini terk etmeleri zordur. Her biJlgeyi bildikleri fizere lnrak" sözleri ile kcu·~ı çıktı. 11111 Hukuklaki !'arklı uygulamaların önüne geçmek için halifenin karar vermesi yerine alimierin ''inna" nazariyesi beniınsenmi~tir. lema fakibierin ~ahsi hukuk faaliyetlerinin sonucu olarak ortaya çıkan farklı görüşleri blitünleştiren bir mekanizma işlevi
gördüğünden, İslam hukuk usulünün sistematik hale gdmesinde ve buna bağlı olarak mezheplc~mc silrednin hızlanmasında katkısı biiyük olmu~tur. ıoı
2.2.4. Abbasi Yönetici Elitinin (Sa/uıbesi)Teşekkülü
Sahllbe kelimesi ile kast edilen halifc'hiıı yönetimdeki yakın arkadaşlarıdır ve burada İbııli'l-Mu kffil yönetimin kinllerden oluşacağı sorununu ele aldığından dolayı bu eserc Risll!etii's-Sa/ulbe deııilnıiştir. Bazı kaynaklarda yönetici elil Abbasilerden oluştuğundan Risflletii'l-Hôşimiyye de denilmiştir. 102 Esas olarak Sahôbeler hüklimdarın en yakın dostları, devlet yönetiminde si.irekli keıı"dileri ile istişare ve g1irilş alış-verişi içinde bulunduğu danışmanlar, nedimler ve saray erkanı, valilcr, komutanlar, maliyeci ve hukukçu-ı d ı ı l ·ı· . "/ . k 1 " k' I d' IIIJ ar an o uşaıı 1a ı emıı ıeym. ra 'f!llll"ll an ·ıınse er· ır.
Daha tince olduğu gibi Inırada da yazar önce bu konuda yaşamın problemleri ortaya koyarak işe başlamaktadır. ·ona göre ilk Ahbfısl Halifesi
"
1)1)
ı ncı
ıuı
w ı
103
anlıışııııızlı klarcia t!ll üst usll."uf sıfatıyla nihai ııwrci olan dini ve siyllsl otodtelerint! dikkat çekerek Ib nU' 1-Mukııffil' nın da Bizans iıııparııtmluğuııdııkint! henzer hir halifelik/iktidar ımıdeli tasarladığını iddia eder. Bkz. Goiıein. s. 67. 76. Muvaııll' nı ıı Halife MansOr'un hu tekiili llzcıine yazıldığı. lıaııa onun zaımınındıı tıi
ınaınlaııııııuıdığı. Halife Mehdi devrinde tanıaııılıınclığı rivayet edilir. O eseıinin bUlUn biilgelere şanıil olmasına nza göstenneıııiştir. Ilanın er-Rtışid Kanun olarak kabul etmek ve hir nilshıısıııı Kalıe'ye asııııık istemiş, Imanı Malik ona da rıızı olmaııuştır. Bkz. M. Ebu Zelırıı. Mezhepler Tarihi, tre: Abdulkadir Şener, Istanbul 1976, 349-350: Bkz. Ebi 'Aınr YO.~ur ibn 'Aiıdillıt!rr ei-Kunubl (li.463/J070). el-iııtikı1 fi Fedai/i'~Se/aseti '1-Eimmeti '1-Fukalıll. i lık: · Alıci u '1-Feıınıı Ebu' 1-Gudde, Beynıt 1997, 80-81. A. I:!ııssıın, 67,80, 1 56; lhrahiııı Kati Diinınez. "lcıııfi". DiA, XXI. 420-421. MansOr'un· zaınıınıııdıın itibaren ise ·•salı ı? be" kelimesinin kullanımı aı1ııuştır. Belki de Salıabc kııvrıımıııı hu şekliyle ilk kullanan llıııli'I-Mukaffil'ııııı bizzat kendisidir. Tabeı'i'. IV, 312, 345, 361. 374. 376. Salınini. s. 199.
EM EViLERDEN ABBASiLERE CiEÇİŞ SOREÖNİN BİR TAN/Gl ... ~ 143 ................................................................................................................................................................... ' ................................................................ .
Ebu'I-Abbas es-Saffah Basra'ya geldiği zaman yakın çevresini sırran kimseler, halk nezdinde kötü şöhret yapmış, ahlaksız ve dalkavuklcırdan oluşuyt)rdu: 104"Emlru '1-Mii 'min/n 'in fıilôfetinden ii nce, yöneticilerin etrqjinda son derece kötü ve çirkin işler yapan vezir ve kcltipler vardı. Bu khtıl'eler, asl/leti, alılôkı ve siyôseti bozan. kölilliiklere delvetiye çıkaran, iyilikleri ı.ızaklaştı.ran, bir biçimde hareket elli/er. Bu sebeple bu tiir kimseler/e dostluk. aşağılık bir işe döniiştii. Sonuçta nerede se,f/lı ve alçak insan varsa onlarla dost olduklamıdan, bunların dışındaki onurlu kimseler uzak durdular ... " Bu ifadeler lbnü'I-Mukaffft'nın da ııralcırında hulunduğ:u Basra'daki kibirli Arap eşrafının1115 humanzııradan dolayı Halifeden uzak durduklcırını anlatır. 10" Halifenin
yakınındaki bu kimseler muhtemelen henUz taııınmamı:;;, Ahhfısl devrimini gerçekleştiren, Emevller devrindeki iliimiş ve dışianmış köylüler ve köleler
den oluşuyordu. 107Bu devrimci unsurlıır doğal o lerrak büroh.ıatik bir deneyimc sahip değillerdi. Devrimin haşıırıya ulaşınasından sonra bu kimseler hiç
layık olınadıkhırı halde çok önemli gürevlere gctirildiicr. 111H Bu sayede
Kureyş eşrafından ve Ensıır ve Muhacir neslinden daha öncelikli hir statü
kazandılıır. lşte lhnü'I-Mukafffi'nın da şikayet ettiği kimseler sanki devrime" katılmış, hu sayede imtiyaz kazanmış tecrübesiz kimselerdir.
Risalenin MaıısGr devrinde yazıldığı dikkate alınırsa, ıırtık devrimin ·
psikolojik havası kaybolmuş, Ahhfısl yönetiminde daha tecri.ibeli yöneticilere ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. lhni.i'I-Mukafffı' nın kendisi de eski bir katip olıırak sınıfsal menfaatlerini gözeten hir yaklaşımla devrim ortamıııdan isliknırtı döneme geçerken, devrimci unsurlcırın yerini, bürokratik gelenekten ge
len ve hasep ve nesep hakımından seçkin ailelerin almasını telkin cder.w9 Ni-
104
105
IO(ı
107
IIIH
ıoıJ
Ris{Jidfl 's-Salı{Jbe, s. 41. Tespit l!dehildiğiıııiz kudanylu lhnü'l-Mukafffı'nın Ba.~nı'daki yakın dostluıı, Basra vfilisi Selııı h. l((ltt>.ylıı.ı ei-Bfihili, eski Eıııevl knınuıanlanndan Milan h. Zfiide, daha snnrıı Ehu'I-Ahhas'ııı ınevmi.~i ·nlan Umare b. Hamza. Basra Kfıdısı lbn Ehl Leyla w llııı Şilbıilme gibi kimselerdir. Bunların dı~ında i\hdullah lı. i\li ve Silleyman h. Ali .. gibi Ahhfısl ailesinden kimseler de vardır. Cehşiyfiı'l. e/-Vı'li:.er{J, 75; Ayncıı bkz. Fıınık ümer Fevzi. Bu/ı(ls Fi't-T{Jrflıi'l-Abb{Jsl, Bağdul 1977. 264. Risı1/elfl 's-Sa/ı{Jbe. 41. Alıhfisl devrimciletine karşı Horasanda mücadele eden Eıııevl vfilisi Nasr b. Seyyar onlan ~öyle tarif etıııekıedir:·· Bunlar sağdan so/ılwı toplllllllllŞ, itibarsız, ıU(fiau olmayan kimselerdir. Aralarmda ne taliilliiliŞ meşlıur araplar vardır, ne ıle makam-mevki salıibi mel'O!i." Bkz . .1. Welhausen, Arap Devleti ve Sukıilll. s. 253 Goileiıı, s. 70.
A. Emin, Dulıa '/-İslam. 1. 2 12.
.!:H. .... t. .. X~!.!:!!.·P.f!f:.!2!.:.!!1.!!.~!.!!.(l!...!?..!;.~M!.!if.!.... ...................................................................................................................... .
teki m son zamanlardaki Abhftsl araştırmaları, hürokrati k eleneyi me sahip tran asıllı katipierin devriınci Horasanlıların yerini aldığını ortaya koymuştur. ı 10
Halife'nin sahahesini olu~turınası gereken ki~iler şunlardır: " ... kendine has iizeflik/eri bulunan kimseler, Em/ru 'l-Mü 'min/n· e yakuıhğ1 ve mi incisebeli olanlar, şerefi, giJriişii ve yapflğt işlerle Emlru '/-M ii' mini'lı'in meclisinde bulumnav1 hak eden ve sözleri ile istişl/re edilehi/eak durumdaki/er; sahip olduğu kişiliğiyle tanman ve itibar gören asc1let ve ijfet salıipleri ki bunlar ordu mensubu ise/er. sultarım adam1 olmaya te1j'i elliri/erek bu meclise katilabilirler; ıakvô sahipleri, dinde faki/ı ve 1sltllıalçı kişiler: ne kendine, ne de başkasına hiçbir kôliiliik yapnuimtş, kendi.1·ini ve başka.l·uu (!:w1 emıeyen şere,fli kimseler olmalulır. Bu künseler, kendilerinin yardım ve tavassu/ıma lıaşvurulduğunda. herhangi bir işi bozmadem ve bir kantlat ve g~riişii kiiçiiltmeden o kimseye iyilik ve lıaylf' kon.usuiula yeterli olabilen kişiler olmaluhr ... " 1 ı ı Bunlar halifenin görüşüp sohbet ec!ehileceği, mü him meselelerele görlişleriııi alabileceği ki ııısclerdir. 1 rı Ayrıca bu kimseler idari ınekanizmaııı n dışında, hatta iistüııdı.: devletin genel siyasetini belirleyen, fikir ve nüfuz sahiplerinden olu~ımıktadır. 113 Burada t<ırif edilen kimselerin kimlere tekabül ettiği iıyrı bir ıiraştırma konusudur. Ancak MansOr'un bu manadeıki "salıabesi" 700 ki~iye ulaşıyordu. Bağdal kurulurken bu 700 kişiye yerleşmeleri için ;ırazi tahsis edilerek bu projenin Bağdat'ın kurulu~u esnasında uygulandığını görmekteyiz.' ı 4
lbııli'I-Mukal'tTı'ııın önerdiği sistem dikkatle iııceleııirse, Sasfıııllerde
olduğu gibi, özünde merkeziyetçi ve <ıristokratik hir nıodeldir. 115 Devlete bağlı ııizami ordu, hukuklle~rinin devlet eliyle yapılması, kabileciliğin legal alanda dikkate alınmaması, uleımıııın siyfısl bünyeye dahil edilerek kontrol altında tutulmak istenmesi, lıalifeye bağlı sivil bir yönetici elitin bulunması bu seçkinci-merkeziyetçi yapının uıısurlarıdır. Ancak onun temel hedefi, güçili bir merkezi otorite ile devletin istiknır ve si.ireldiliğini sağlamaya yö-
ı ırı
lll
Jl:!
ıı.ı
11·1
115
A. Elucl, s. 1 17. Ris{l/elft's-Sa/ı{lbe, .~. 43. Risı1/etli's-Sa/ı{/be, s. 43. Goiıein. s. 71. Yıı't...ilhl hıı ikıntarlu ilgili hill!iler veıir. 13kz. Kit{Jbii'l-Riildı1n, ııs,·r: M . .J. De noeje. - -Ltıiden 1896, s. 235 vd. Cl\biıi, s. 675.
EM EViLERDEN ABBASfWRE' GEÇ/Ş SOREC/N/N BiR TAN/Gl... .ç,. J.J5 ....................................................................................................................................................................................................................................
neliktir. 116 Böylesi merkt:zi bir iktidarın kurulması için önündeki en büyük engelin kabileler olduğunun çok iyi farkında olan yazar, Emevllerin aksine
hiçbir yerde kabilelere !ega! alanda her hangi bir stali.i tanımaz. Onun yerini eşraftan oluşan bü yii k aileler alımştır. B urada devlet, gücünü kabilelerden
değil, taşra teşkilatında yerleşik hale gelmiş büyük ailelerden alıi1aktadır. 117
Halife Mansfır devrindeki görevlilere bakıtdığı zaman, eyalet vfıliliklerinin
tamamına yakınının Abhfısl ailesinin fertlerinden oluştuğu görülür. Buna karşın merkezi görevlere Arap ol maya n mevfıli. unsurlar atanımşur. 118 Bir
başka açıdan bu durum Emevllerin kabilevi ve fetihçi yapısının Abbfısllerden itibaren yerleşik bir medeniyete geçişini yansıtır. 11 ~
2.2.5.Toprak ve Vergi Ret'oı-nm:
Emevllerin yıkılış devrinde yaşanan olumsuzluklar, toprak ve vergi düzenini büyük bir kargaşa içinde bırakm1ştı. İbnü'l-Mukafffı bu Risc'lleyi ka
lem aldığı zaman da bu olumsuzluklırr aynen devam e.ttiğindt!n, söz konusu
durumu şöyle dile getirir; "Eyôletlerdeki görevlendirmeler/e ilgili yaşarıarı sorwı1amı temelinde hir süreklilik ve belgelerin olmamast yatar. Vergi mik- " tarlan defalarca değiştirilmemiş hiçbir yer yoktur." rıo Devletin vergi kayıt
l~rrının kaybolduğundan, 121 merkezi iderren in zayıflığından faydalanan görevlilerin keyfi tutuınhrrı yüzünden köylüler ağır vergikr kırrşısında yerlerini
terk ediyor, topraklcrr boş kalıyordu. Işte bu şartlcrr karşısında İbııü'IMukafffı; "/~v Emirtı '1-mii 'min/n! toprak ve lıaraç meselesi. gerek tehlikesinin biiyiikliiğii, gerek ilgiye ve yattrıma oları ilıtiyact ve gerekse (ihmal edildiği takdirde)luzft bir şekilde hemen bozu/nıaya yiiz ltıtnw.wrulan dolayt., en önemli, en tehlikeli ve en hassas meseledir" 122diyerek geniş kitlelerde lmzursuzluk kaynağı olan bu durumun önüne geçilmezse clevkt için tehlikeli
gelişmelerin olacağına halifenin dikkatini Çekiyordu.
llti
117
llM Jfl)
120
121
Goit!!in. s. 72. 76. Goiteiıı, s. 71. Goitdn, s. 70. Cfibiıi, 677-678. Risfilet ii 's-Salıllhe, 44. Ahdurnıhmmı ihn Eş-as öııderliğiııd!!, Basnı w Küfe'deki mevl\lil!!rin w köytlııtl terk ed!!n kiiylilleıin iştimkiyle Irak vfilisi Hacctll' h. Yusul'a karşı çıkan isyan sırasında, meydana gel!!ıı Cemekim savaşında (82nOI) KOfe w Basm'daki dMinlar yakılınışıı. Bundan soıım vergi kayıtlan ve ıııillk.iyetleıi giisteren bdgeler kaybolduğundan mali sistem tanı hir keşmekeş içine dtlşnıüştii. Bkz .. l.Welhausen, s. 114-115. Risı1/eıa 's-Salı!lbe, s. 44.
/46 -1- Yard.Dorz.D!:MIIstafct DEMİRCİ ...................................................................................................................................................................................................................................
İbnu'l- MukalTa soruıil'arı ortaya koyduktan sonra, bunların üstesinden gelmek için iki aşamalı, kapsamlı bir vergi ve toprak reformu önerir. İlk olarak acilen vergi ve tapu kayıtlarının yenilenerck, her araziden ne kadar vergi alınacağı tescil edilmeli, tck bir vergi sistem.i ortaya konınali, yerel görevlilere yetki taııııınıalı, fakat sı kı bir şe ki lde kontrol edilmelidir. KI asi k İslam i mparatorluklarınııı belli periyotlarla yaplıkları bu çalı~malar (ladll, lafırir) ilc imparatorluk sathıııdaki her karış toprak iilçiiliir; insanlar ve hayvanlar sayılır ve takdir edilen vergiler tescil cdilirdi. Bu belgeler vergi koyma işleminin
·en temel vesikaları olduğundan, bunlara dayanarak devlet ülkenin her kii~e-sindeki vergi kaynaklarını hilebiliyor ve ona göre bütçe hesaplarını yapıyordu. 123 Buııdan dolayı lbnu'l- Mukaffa'nın hazırlanmasını istedig'i hu belgeler· clcvlctin iktisadi ve mali hayatıııııı en temel helgclcriclir. O'nun tcklifleri yö-netim nezdinde milkes bulımı~ olmalı ki Risc?le'nin yazıldığı yıllarda
(140/757-141/758) Halife MansOr'un Şant Irak ve Cezlre'de toprak ve vergi reformu yaptırdığı giiriilür. 124
Ikinci olarcık ibııü'l-Mukaffa'ııın ''lıaraç (toplmiıa us/Jlü) eğerfiymlan viikselliVOI:I'll" 125 ifadesine bakılırsa. mevcut vergi IO]Jlama si:hemi ciddi fiyat • • . 1
dalgalaııımıl~ırına yol açmaktadır. Vergiler ekili alaııı(mesc7/ıa) dikkate aldı-ğından, köyiiiler sahil bir miktıırı nakdi olıırak ödemek zorundadır. Her yıl üriin rekoltesi değiştiğiııdeıı, ve::rgi toplaımı mevsiminde piyasadaki mahsul fiyatlcırıncla aşırı dalgalaııımılcır olmaktadır. Fiyfıtltırııı yüksek olduğu durumlcırcla çiftçi az bir ımıhsOI satcırak vergi horc.unu nılıaıça ödeyehiliyordu. Buna kıır~ılık~devlct vergi olarak topladığı pcıra ilc yükselen tiyatlar kcırşısında ihtiyaçlcırını satın alamıyordu. Fiyatl<ırııı dii~iik olduğu dunıınlcırda ise, çiftçi vergi borcunu ödeyebilmesi için elincieki mahsullin çoğunu satmak zorunda kalıyordu. 12r' Öte taraftan fiyatlcır ylikselcliği zaman nakdi olıırak maaş alan
12·1
1:!5
1:?6
ı.~ıaııı ıaıilıinde bu ![ir reform çalı~ıııatan için lıkz. Musıııfa Deınirci. js/am'ui ilk Oç Asnnda1(ıprak Sistemi. lslanhul2003. s. 333-34'!. ElıO ca·rer Mansar'un emriyle Sevflcl {Imk). $anı ve Cezire biilg<!sindc hu çalışıııalıır yuiı:ııiilıııllş!Ur. Bkz. Cehşiyari. el-Vtizı~rl1,s.l34. Taheıi', Tı1rllt. V lll. 67 -8; Ay nca bk. C. Caheıı ."Fiscıılile, pnıpıiele, anlogiııisınes Soı.:iııux mı hmıl Mesopoloıııaie au teıııp., de prcınier Ablıi'lslcls cl' ııprcs Deııy., T<!ll-Malıre". il mbica, 1. (Paıi.' 1954). t 37-138. Ris{//etfl'.ı·-Saltl1be, s. 34. Süryi'lııl lıırihçi Tetıııelııi', Cezirc'dt! normalde 30 c~ılh, l!ll fazla 40 ı.:e.rih buğday bir dinanı salılırkeıı; vergi iideıııe ıı'ıevsimiııde çiftçilerin para leıııiıı elmek i\:iıı 60 lıaıııı 70 ceıib buğdayı bir din:ırıı salmuk znnıııda kalclıklıırıııdan; Illecariann ise tıu ıııalısuHI 5 veya 6 diııarıı salarak hUylik kazançlar t!lde eııikleıindeıılıah~eder. Bkz .. Doııius Tclıııelıı1(Tell-
.,
EM EViLERDEN ABBASiLERE cmç:iş SORECiNiN BiR TANIÖI ... .ç.. 147 ....................................................................................................................................................................................................................................
askerler, ımıa"ları ile gerekli ihtiyaçlarını alamıyorlardı Nitekim hu Risa/e'nin yazıldığı yıllarda St!vad'dan (Güney Irak) bir grup köylü Halifl! Mansfır'a gell!rek fiyatların a"ırı dü"mesinden dolayı elde ettikleri ürün ile devlete ödenınesi gereken harftcı karşılayamaz hak geldiklerini, bundan dolayı köylülerin arazi'lerini terk elmek zorunda kaldıklarıııı ve Sevfıd'ın harftp olma tehlikesi ile yliz ylize olunduğtınu "ikfıyet etıni"lerdi. 127 Bundan dolayı hal'iTcden vergilerinin yarıcılık usfılüyle (llıukôsenıe) alınmasını istemişler
di.ı2M Anlaşılan odur ki bu sistem hem dt!vleuen maa" alan kt!simleri, hem de vergi ödeyicilerini olumsuz etkilcmt!kledir.
İbn li' 1-Mukafffı, köyli.l leri n teklif t!lli ği gibi çiftçi ile devleti karşı kar"ıya gl!tirmemek ve fiyat dalgalanmalarını iinleml!k için yarıcılık(mt.ıkôseme) sisteminin karına bir modelini önerir. Buna göre yeli"l!n mahsulden yüzdelik nispetinde vergi alınır. Vergi mahsul cinsinden ve belli bir oranda alındığından ne köylü zarar görür, ne de devlet ve askerler. Asker maaşlarının bir kısmı yiyecek maddesi, diğer bir kısmı da hayvan yen)i olarak ödenirse, fiyatlardiıki mevsimsel yükselmenin önüne geçileceği düşüni.ilmektedir. Bt~
"ekilde nakil para yerine onun kıymetinde yem ve yiyecek verildiğinden fiyatlıtr kontrol edilmi" olacaktır. m
İbnü'l-Mukafffı, burada Halife Mansur··a Sfısfınllerde olduğu gihi özü · ilibırriyle tarıma dayalı sağlam bir mutlakiyel kurmayı önerir. Bu programa göre Halife MansGr'daııtıtrımla uğraşıuı sınıllıtrın koııuınlıtrının sağlanılaştırılctrak devletin bürokratik ve askeri gi.ici.iııiin btııılma dayaııdırılmasıııı teklif eder. Ayrıca askerin ımıliye işlerinden uzaklaştırılarak hem devlete bağlı profosyonel bir ordu, hem de bu şekilde kabilcler <trası çalışmalctrındaıı uzak lululahilcceğini düşi.inür.ı 3n
Sonuçta lbnii'l-Mukal'fa, hukuk, asker, ımıliye ve diğer alalarda birliği sağlamak için halifenin istediği gtirüşii beııimsemesi ve buna dayalı olıtrak kanunlıtr, tüzükler, emirler çıkıtrılırkcn; devletin, biili.iıı faklılıklar ıtrası uyuımı sağlayan, yönlemlir<::n ve kontrol eden bugünkü anlamda belli bir ideolojik l<::melinin olması gerektiğine inanır. Sist<::min lt!ml!!ini olu"turan bu değer-
127
1'21\
I".N
ı.ıu
Mahre) (111/IX.yy). '/'t1rflıu'l-Meıılı(l/, Silıyfiııil'e'dl!ıı Anıpı.,a'ya tre: Yumıs Mella İshak, 13eyıilı Anıeıikmı Üniversitesi 1979. s. 197-199. Mfiverdi, ei-Aiıkı?mu's-Su/t{iniyye. s. 17fi. Bdfızur'l. 379 (1.389). Ri.w1/ctii's-Salıı1be, .~. 34. M.li.S. Hııdgsuıı, fy/amm Serüveni, ı. 238-9.
.!:!§ .. ::!::..X.~!!.:~Y2.'!f:.!2!.:.M.!!.:~f.!.({lf..!?.!JN!.IJ.f.!. ............................................................................................................................ ..
'' lerden bir anlamda bir anayasa çıkıu·ılacak ve bu esaslar bütiin toplumlar için anlaşmazlık, güvenlik, yönetim konusunda müracaat kaynağı olacaktır. 131
Devletin bu "kurucu kanunları" bir anlamda devletin değişmez ilkeleri olmalı ve kendinden sonra gelen devlt:ı. başkanları tarafından da devam ettirilmelidir. Abbasllerin kurulduğu yıllarda hir çok dini ve siyasi akınıııı yaygın olduğu Llikkate alınırsa, ihtilalci gliçlerin ve urdu ınensuplcU'ının bu tür akımlara kapılmaması için sistemin biiyle hir temelinin olması aynı zamanda koruyucu bir vazife de görecektir. 132
Bu teklifierin Halife Mansur tımıfından ne kadıU' dikkate alındığının cevabını daha sonraki uygulamalara bakarak verebiliriz. Bu gelişmelerin o-nun teklitlerinclen ııe kadar etkilenerek uygulamaya konulduğunu kesin ola- ,, rak bilemeyiz. Ancak lhnli'I-Mukal'l'fı yaşadığı Llönemin tarihi realite::lerini
. dile getir mi:;; ve bir "ufuk turu" yapmıştır.:Burada önerilen giirüşierin Halife Mansur tımırından dikkate alındığını gösteren önemli ipuçlıU'ı vıU"dır; vergi sistemindeki düzenlemeler, p<U'alı ordu, pnıfcsyont:l hir biirokrasiııiıı oluşturulması, hiiyi.ik ailelerin Ahhfısller zamanında daha hellrleyici hale gelmeleri, giiçlii bir merkezi idıU"eııin ve eyalellerdeki yöneticileri denetleyen geniş bir istihhımıt teşkilatının kurulması, hukuk alanındaki kıU'gaşaya son vermek i-çin Halifenin lımım Malik ile görüşmesi gibi. Ancak O'nun teklillerinin İslam toplumunun bünyesiyle uyuşması imkansız bazı unsurlcU'ı b<U'ındırdığın-dan tümiiyle uygulandığı söylenemez. Gerçek :;;u ki hu öneriler ister dikkate alııımış olsun ister olmasııı, Ahhfısl tıU'ihi hu teklillerin doğrultusunda akmış-tır. BunıJaıı dolayı Ahbasi tıU'ihi yazılırken bu Risfıleniıı çizdiği doğrultu dikkate alınarak yazı lmalıdır.
IJJ
13'2 Rıdvan·Seyyid, el-Onun~ ve '!-Cem[/ 'a ve 's-Sul ta, s. l 05. Ahbfısl ihtilalinin geliştiği Honısıın bölgesimıe yayılan Şii. 1-Iıışiıniyye, Keysaniyye, Hurreıniyye ve Kııdeıiyye gibi lirkıılar ve ihtilalciler ile ilişkisi için bkz. Roberto Marin Guzımııı. "The 'Aiıb9sid Revolution in Central Asııı and Honı~an: An Analytieal Study of the Role of Taxaıion, Convcrsion, and Religiuus Gnıups in lls Genesis" lç/amic Studies 33 (1994), s.228-252; Bu devirdeki diğer ürkalar ilc ilgili geniş bilgi için bkz. Henıy Laousı, islam 'da Aynitkp Gtirllş/er, s.73.