Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

25
T.C ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ BULGARİSTAN’DA KOMÜNİST DÖNEM ULUSLARARASI POLİTİKADA BALKANLAR YRD.DOÇ.DR.GALİP ÇAĞ

description

Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Transcript of Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Page 1: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

T.C

ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ

BULGARİSTAN’DA KOMÜNİST DÖNEM

ULUSLARARASI POLİTİKADA BALKANLAR

YRD.DOÇ.DR.GALİP ÇAĞ

Page 2: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

İÇİNDEKİLER

I Giriş.....................................................................................................................................3

II KOMÜNİST DÖNEM ÖNCESİ SİYASAL GELİŞMELER VE KOMÜNİST DÖNEM (1944 – 1989).........................................................................................................................4

III KOMÜNİST DÖNEMİN TÜRK AZINLIĞA ETKİSİ....................................................6

IV TODOR JİVKOV DÖNEMİ (1962 -1983).....................................................................9

V KİTLE HALİNDE TÜRKLERİN GÖÇÜ........................................................................12

VI TÜRKİYE VE DİĞER DEVLETLERİN TEPKİLERİ..................................................14

VII BÜYÜK GÖÇ SONRASI TÜRKİYE...........................................................................14

VII SONUÇ..........................................................................................................................15

VII KAYNAKÇA................................................................................................................16

2

Page 3: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

I Giriş

Coğrafi konum olarak Türkiye’ye komşu ülkelerden olan Bulgaristan Türkiye Cumhuriyetinden önce uzun yıllar boyu Osmanlı Devletinin egemenliği altında homojen bir toplum olarak varlığını sürdürmüş ve Osmanlı Devletine sorun çıkarmamıştır.Türkiye Cumhuriyetinin dış politikalarını uluslararası alanda Balkanlar strateji açısından önem arz etmektedir.Balkanlar denildiği zaman da yıllar boyu Türkiye Cumhuriyetinin komşusu olan Bulgaristan Balkan politikaları uygulanmasında dikkate alınacak devletlerin başında gelmektedir.Yapılan bu çalışmada Bulgaristan’ı etkisi altına almaya başlayan komünist akımın doğrultusunda Bulgaristan’ın iç ve dış politikası , azınlık hakları ve siyasal gelişmelerin öncesi ve sonrasını incelenmektedir.

Öncelikle Osmanlı devleti zamanından itibaren devletin Bulgaristan’a yaptığı istikrarlı iskan politikaları bulunmaktadır.Bu politikaların neticesi olarak batıdan gelebilecek her türlü tehdit’e karşı bu bölgeye Türk nüfusu yerleştirilmiştir.Yerleştirilen Türk nüfusu genellikle konar-göçer olan Yörük gibi Türk halklarından seçilmiş ve o bölgede adapte olmalarının daha kolay olunması sağlanmıştır.Bu durum zamanla artmış ve Bulgaristan da böylelikle Türk nüfusu artmıştır.Osmanlı devleti balkanlarda uyguladığı iskan politikasının faydalarını zamanla görmüştür.Osmanlının bu politikasından rahatsız olan diğer devletler ise balkan halkları üzerinde Osmanlı karşıtı ve kendi özgürlüklerini kazanmaları için bir takım politikalar uygulanmıştır.Buradan da anlayacağımız gibi Bulgaristan balkanlarda devletimiz açısından önem arz etmektedir ve edecektir.Bulgaristan da yaşanmaya başlanılan bu komünist dönem Türk ve Slav halklarına pahalıya mal olacaktır.Bulgarların komünist dönemle birlikte gelen tek uluslu yapı oluşturma fikri diğer azınlıklara asimile politikaları ve bir çok olumsuz istenmeyen olaylara sebebiyet verecektir.Bu olaylar gelişirken Türkiye Cumhuriyetinin , uluslararası örgütlerin tepkisi incelenecektir.Ancak konuya girmeden önce bir noktaya değinmeliyiz.Sözüm ona BM kendi kökeninden olan halklara yapılan haksızlıklara bile dayanamazken Bulgaristan da Türk halkına uygulanan insan dışı muamelelere karşı tepkisi sadece kınamak olmuştur..

3

Page 4: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

II KOMÜNİST DÖNEM ÖNCESİ SİYASAL GELİŞMELER VE KOMÜNİST DÖNEM (1944 – 1989) İkinci dünya savaşı sonrası güç dengeleri değişime uğramış ve iki kutuplu bir sistem ortaya çıkmıştır.İki kutuplu sistemi oluşturan Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği savaş sonrası politikalarını değiştirmiştir.ABD daha çok iç politikasına yönelmiş , SSCB ise yayılmacı politikayı tercih ederek kendi ideolojik akımlarını diğer devletlere empoze etmeye çalışmıştır.Bu doğrultuda SSCB 5 Eylül 1944 yılında Bulgaristan’a savaş ilan etmiş ve 8 Eylül 1944 yılında Bulgaristan resmen işgal edilmiştir.Böylelikle komünizmin ilk aşaması gerçekleştirilmiştir.İşgalden sonra Bulgaristan da ‘’Vatan Cephesi ‘’ adı altında SSCB destekli komünizmi temel alan hükümet kurulmuştur.Vatan cephesinin yönetimi almasından sonra zamanla bir takım ayrılıklar yaşanacak ve Bulgaristan Komünist Partisi kurulup yönetimi ele alacaktır. Bu arada ülkede yapılan seçimlerde Bulgaristan Komünist Partisi mecliste en büyük oranı almış ve komünizm sempatizanı olan kişiler ise Çiftçi partisi ile bazı bakanlıkta görevler almıştır.

Bulgaristan’ın uluslararası plâtformda güvence altına alınmasının ardından hükümete katılan komünist bakanlarca Sovyetlerin emriyle tasfiye süreci başlatılmıştır. Muhalif parti liderleri Hitler’le işbirliği yapmak ya da Batının casusu olmak gibi suçlarla yargılanarak idam edilmiştir. Çiftçi Partisi lideri Nikolay Petrov bahsedilen gerekçelerle Eylül 1947’de idam edilmiştir. Böylece, ülkedeki tek güçlü muhalefet de etkisiz hale getirilmiştir. Komünist rejim yanlısı olmayan binlerce kişi ya idam edilmiş ya da hapis cezasına mahkûm olmuştur. Resmi rakamlara göre 2.680 kişi idam edilirken 6.870 kişi de hapse

mahkûm olmuştur. 1 Resmi verilere de bakıldığı zaman görüldüğü üzere komünizm döneminde azınlıkların haricinde sosyalist düşünce karşıtı olan kendi vatandaşlarına bile insiyatif göstermeden idam edilmiştir.

Bu tarihten sonra Sovyet orduları Bulgaristan dan çekilmiş ve komünist anlayışla hareket eden iktidar yöneticileri 1947 tarihinde tüm kuruluşları kamulaştırma alanına gidip özel mülkiyet’i yasaklayıp sadece kooperatifleşmeye izin vermiştir.Bu dönemlerde parti liderleri Sovyet liderlerini kendilerine örnek alıp onların yaptığı icraatlarını örnek alıp , aynısı ülkelerine uygulama uğraşına girmişlerdir.Bu duruma örnek olarak Şubat 1950 ‘de Bulgaristan , ABD ile tüm diplomatik ilişkilerini durdurmuştur.Türk-Bulgar ilişkilerinde ise göç yüzünden siyasi gerginlikler yaşanmaktaydı.

______________________________

1-Ömer Engin Lütem, Türk-Bulgar İlişkileri 1983–1989, C. I, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 2000, s. 26.

4

Page 5: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

1954 yılına gelindiğinde Sovyetlerin lideri Stalin’in ölümü üzere SSCB dışarıda ılımlı politika uygulamaya başlamıştır.Bulgaristan’da ise BKP (BULGARİSTAN KOMÜNİST PARTİ) ‘de genel sekreterliğe Çervenkov görevi bırakınca yerine Todor Jivkov2 getirilmiştir.Bulgaristan gelişen olaylar üzerine dışarıda Sovyetler gibi ılımlı politika izlemeye başlamış ancak iç politikada işler Todor Jivkov döneminde daha da karışacak ve bir takım olumsuz gelişmeler ortaya çıkacaktır.Parti genel sekreterliğine getirilen Jivkov Sovyetlerinde desteğini zamanla kazanmış ve parti içinde kendisine yakın olmayan ve görüşlerini desteklemeyen kişileri , parti içinden ihraç etmeye başlayıp yerlerine genç komünizme bağlı kişileri almıştır.Ayrıca Jivkov’un bu kadar kısa sürede güçlenmesine olumlu bir faktörde Stalin’in yerine geçen Kruşçev ile ilişkilerini daha da güçlendirmesidir.

______________________________

2-Todor Jivkov kimdir ?

Bulgaristan'ın batısındaki Pravets kasabasında, yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Jivkov, gençlik yıllarını Sofya'da geçirdi. Genç yaşta Bulgaristan Komünist Partisi üyesi oldu. II. Dünya Savaşı sırasında Devrimci Halk Kurtuluş Ordusu olarak bilinen direniş hareketinin örgütlenmesinde görev aldı. Savaştan sonra yönetim kademelerinde yükselerek, başta binlerce siyasi muhalifi tutuklayan Halk Milisleri'nin komutanlığı olmak üzere birçok önemli görevde bulundu. 1951'de Politbüro üyesi oldu. Mart 1954'te, Vulko Çervenkov'un yerine Merkez Komitesi birinci sekreterliğine getirilerek sosyalist ülkeler arasında en genç parti lideri oldu.1962 - 1971 yılları arasında başbakan olarak olarak görev yapan Jivkov 1972'de Bulgaristan'ın yeni anayasasıyla oluşturulan Devlet Konseyi başkanlığına seçildi. 1965'te sosyalist bir ülkede ilk kez görülen muhalif parti üyeleriyle subayların önderliğindeki bir darbe girişimini önlemeyi başardı. Jivkov iç ve dış politikada Sovyet çizgisine sıkı sıkıya bağlı kaldı.Onun yönetiminde Bulgaristan'da sanayileşme aksamadan ilerledi ve halkın yaşam düzeyi büyük ölçüde yükseldi. Buna karşılık Jivkov yönetimi ülkedeki Türk azınlığa karşı zorla asimilasyon politikası uygulayarak 1989 baharında Türkiye'ye doğru büyük bir göç akınının başlamasına neden oldu. Ülkede bulunan Türk azınlığa büyük eziyetler etmiş, adlarını değiştirtmiş, çok büyük kitleleri Türkiye'ye göçe zorlamıştır. Görev günlerinin sonuna yaklaştığını bildiği için içindeki Türk düşmanlığını kusmuş, tamamen komünist, faşist ve ırkçı kararlar almıştır. 1985’te “Bulgarlaştırma” politikasına girişmiştir. Türklerden isimlerini değiştirmeleri, Türkçe konuşmamaları ve ibadet etmekten vazgeçmelerini istemiştir.1989 sonbaharında Doğu Avrupa'yı saran demokratikleşme dalgası sonucunda Jivkov Kasım 1989'da bütün görevlerinden çekilmek zorunda kaldı. Ocak 1990'da tutuklandı. İki yıl sonra Hükümet fonlarını zimmete geçirmek suçundan 7 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. Ancak bozulan sağlık durumu nedeniyle hapis cezası ev hapsine çevrildi. 1996'da Bulgar Yüksek Mahkemesi tarafından aklandı. 1998'de zatürreden hayatını kaybetti.

 http://www.msxlabs.org/forum/siyaset-ww/419005-todor-jivkov-todor-jivkov-kimdir-todor-jivkov-hakkinda.html#ixzz2Ay9QSOY1 ‘’28.10.2012 Tarihinde siteye erişildi.’’

5

Page 6: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

III KOMÜNİST DÖNEMİN TÜRK AZINLIĞA ETKİSİUluslararası gelişmeler ışığında çıkan ikinci dünya savaşı itibariyle Bulgaristan’da yaşayan Türklerin hakları çeşitli yönlerden ellerinden alınmış , engellenmiştir.Türk azınlığa uygulanan okul kapatma , özel cemiyetleri dağıtma , Türkçe gazete çıkarılmasının yasaklanması ve bir çok Türk vatandaşın tutuklanıp hapse atılması şeklinde gerçekleşen olaylarda azınlığın çoğu hakkı gasp edilmiştir.

Bulgaristan da ki Türk halkı siyasi yönden ilk zamanlarda Sovyetlerin darbesi sonrası

kurulan Vatan Cephesi yönetimine desteklerini vermiş ve bu haklarının yönetim sayesinde

geri getirebileceğini düşünmüşlerdir.Ancak durum pek istenilen düzeyde gerçekleşmemiştir.Örneğin Türkler kapatılan okullarının ve bastırılması yasaklanan gazetelerinin tekrar aktif olması için komiteler toplayıp isteklerini yönetime bildirmekleri sonucu olumlu karşılanmıştır.Resmiyette Türk azınlığa bu haklar geri verilmiş , ancak gerçekte ise resmi olarak izin verilen hiçbir husus faaliyete geçirilmemiştir.1945 – 1946 yılları arasında Türk azınlık haklarının geri verileceği heyecanını kaybetmiştir.Hatta o dönem BKP genel başkanının yaptığı bir açıklama işlerin daha da kötüye gidip azınlık haklarının ve asimile politikalarının artacağını göstermiştir. Asimilâsyon politikasının yeni hükümetin plânladığı ana politikalar-dan biri olduğunu bizzat komünist rejimin ilk Başbakanı Georgi Dimitrov, 6 Şubat 1946’da yaptığı konuşmada “Balkanların yalnızca Balkanlılara ait olmasını ve Slavların Balkanlarda başrolü oynamasını sağlamalıyız. Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlara hükmettiği geçmiş zamanın nişaneleri tamamen

silinmelidir.” sözleriyle dile getirmiştir.3Savaş ve işgal sonrası Türk kimliğine vurulan en büyük darbelerden birisi ise Türk okullarının kapatılıp Bulgar halkla aynı çatı altında birleştirilip devletleştirilmesi olmuştur.

Devletleştirme ile okulların durumu iyileştirilse de Türklerin azınlık kimliğine ilk darbe

vurularak asimilâsyon politikasının temeli atılmıştır. Komünist rejimin yardım yaparak Türk

okullarının kısa zamanda durumunu düzeltmek yerine devletleştirmesinin asıl amacı,

azınlıkları kaynaşma tezi altında birleştirerek ve kimliklerini unutturarak şeklen tek milletten

oluşan “Büyük Bulgaristan devleti” ülküsüdür.4

______________________________

3- Hüseyin Memişoğlu, Balkanlar’da Pomak Türkleri, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayını, İstanbul, 1999, s.624- İlker Alp, Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezalimi (1878–1989), Trakya Üniversitesi Yayınları, Ankara,1990, s. 181

6

Page 7: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Türk azınlığı kaynaşma bahanesi ile Bulgar halkıyla aynı çatı altına toplamanın yanı sıra sürekli olarak Türk halkına komünizmi aşılamaya çalışmışlardır.Aynı zamanda Türk azınlığın Türkiye ile bir alakalarını olmadığını hissettirmek için çeşitli siyasi ve tarihi oyunlar oynanıp Türkiye ile bağlarını manevi anlamda kesip kendi istekleri doğrultusunda etkileri altına almak istemişlerdir.Buna en büyük örnek olarak Başbakan Dimitrov’un 1947 yılının Aralık ayında yaptığı bir açıklamada “Türk halkı gözlerini İstanbul ve Ankara’ya değil Sofya’ya dikmelidir” diyerek buradaki amaçlarını açıkça ortaya koymuştur.İnsan hakları ihlallerini etkileyen bir olay gerçekleşmiş ve 10 şubat 1947 yılında Paris Barış Antlaşması imzalanmıştır.İmzalanan antlaşmanın hükümlerinden biride ezilen bu azınlıkları kapsamaktaydı.Bu antlaşmanın hükümlerine göre Bulgaristan da yaşayan herkesin eşit haklara sahip olması gerekmekteydi.Antlaşmanın hükümlerine5 göre Bulgaristan bir Sovyet anayasasını örnek alarak bu hükümleri barındıran bir şekilde anayasasında düzenlemeye gitmiştir.Hukuki açıdan Bulgaristan gerekli düzenlemeleri yapmış olsa da bu durum hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.

Bulgaristan yöneticileri sistemli bir şekilde Türklüğü yok etmek için büyük gayretlerle çalışmıştır. Özellikle 4 Ocak 1948 tarihinde Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesince alınan bir kararla Türk azınlık “ ülkenin bir kısmından kurtarılması gereken verimsiz ve potansiyel güvensiz bir unsur” olarak ilân edilmiştir. Alınan bu karardan sonra Başbakan Dimitrov Bulgaristan Komünist Partisi toplantısında yaptığı bir konuşmada Bulgar olmayan etnik grupları “toplumun kanayan yarası” olarak ifade etmiş ve Türk azınlık için bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştır.6

Tüm bu olaylar olurken Bulgaristan da bu dönemde azınlıklar sürekli bir sorun haline getirilip kademeli şekilde asimile etme politikaları aralıksız sürdürülmüştür.Türklerin haklarını koruduklarını göstermek için eğitim seviyelerini yükseltme maksadıyla ekstra eğitimler verilmiştir.Ama buradaki temel amaç komünizmi verilen bu eğitimler sırasına ellerinden geldikçe empoze etmektir.Hatta Türkçe eğitim veren anaokullar açılarak Bulgarlar burada da daha küçük yaştan itibaren Türk çocuklarına bu ideolojiyi aşılamaya çalışmışlardır.Zamanla bu okullarda Türkçe dersi kaldırılmış ve Türkiye’ye karşı anti pati oluşturulmaya çalışılmıştır.Aynı zamanda komünist parti 1951 yılından Türkçe gazete çıkarılabileceğine izin vermiş ancak gazete yazılan yazılarda komünist ideoloji dışına çıkılmaması şartı sürülmüştür.Bunun nedeni ise böylelikle ideolojiyi Türk azınlığa daha kolay empoze edeceklerini düşünmeleridir.

______________________________

5-Paris Barış Antlaşması’nın ikinci maddesi “Bulgaristan, ırk, cinsiyet, dil ya da din farkı gözetmeksizin yönetimi altındaki herkesin söz, basın ve yayın, ibadet, düşünce ve toplantı özgürlükleri dâhil, tüm insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanmasını sağlayacak bütün gerekli tedbirleri alacaktır”.

6-Nurcan Özgür, Etnik Sorunların Çözümünde Hak ve Özgürlükler Hareketi, Der Yayınları, İstanbul,1999, s. 72.

7

Page 8: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Azınlıkları empoze etmeye ilk olarak Hıristiyan halklarında başlanmış ve bu Hıristiyan azınlık politikalara karşı koymamış benimsemeye başlayıp Bulgar yöneticilerine zorluk çıkarmamışlardır.Diğer yandan üst kimliği yani dini inancı Müslüman olan azınlıklarda ise durum tam tersi olmuş ve azınlıklar kendi içlerinde daha da güçlenmeye başlamışlardır.Üstelik ülkede yaşananlara bir tepki olarak Pomaklar, Müslüman Çingeneler ile Tatarlar da kendilerini Türk olarak tanıtmaya başlamışlardır. Bu durum karşında Bulgaristan Komünist Partisi yöneticileri daha sıkı politikalar üretme ve uygu-lama kararı almıştır. 1948 yılından itibaren Pomaklara yönelik geniş çaplı bir asimilasyon politikası başlatılmıştır. 1952 yılına kadar devam eden bu süreçte Pomaklar küçük gruplar halinde ülkenin değişik bölgelerine sürülmüştür7.Bulgaristan da Türkler genelde kırsal kesimlerde yaşayıp geçimlerini tarım arazilerinden sağlamaktaydılar.Komünist dönemle beraber daha öncede söylediğimiz gibi kooperatifleşme süreci başlamış ve Türk azınlığın sahip olduğu topraklarda kooperatiflere geçmiş ve kendi arazilerinde kötü şartlarda işçi olarak çalışmaya başlamışlardır.Bir de komünist rejimin tarım ürünlerini ucuza alma politikasını gerçekleştirmesiyle birlikte Türklerin hayat standartları daha da düşmüştür.

Giderek kötüleşen durum karşısında Türk azınlık çareyi anavatana dönmekte bulmuştur.1945 – 1949 yılları arasında toplam 6.284 Türk anavatanına göç etmiştir.Göçler gerçekleşirken Bulgaristan hükümeti kötü işleri yapacak eleman bulamayınca göç eden ve etmekte olan Türk vatandaşlara göçmen vizesi vererek Bulgaristan’a geri dönmelerini istemiştir.Ancak bir süre sonra göç etmeyip kalanların daha kolay asimile edileceğini düşünmeye başlamıştır.Kalan azınlık haklarından olan Müslüman Çingeneler politikalar sonrası kendilerini Türk olarak tanıtmış ve bu durum yüzünden onlarda asimile politikalarına maruz kalmışlardır.Hatta 1953 – 1954 yılları arasında bu Çingene azınlığa isim değiştirmeleri yönünde baskı uygulanmıştır.

Yapılan baskı ve asimile edici yöntemlerin etkili olmadığını gören Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi üyelerinin 1956 yılı Nisan ayında yaptıkları toplantıda azınlıklara uygulanması gereken politikalar asıl olarak belirlenmiştir. Bu toplantının sonunda ülkede bulunan Müslümanların isimlerinin değiştirilmesi kararlaştırılmıştır8.

______________________________

7- Ali Dayıoğlu, Bulgaristan’daki Müslüman-Türk Azınlığı (1878-2000), Ankara Üniversitesi, Sos- yal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2002, s. 219.

8-Ali Eminov, Turkish and Other Muslim Minorities of Bulgaria, The Institute of Muslim Minority Affairs, London, 1997, s. 6.

8

Page 9: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Bulgaristan Komünist Partisi hükümeti Türk azınlığı asimile etmek için elinden gelen her türlü imkanı kullanmış ve Sofya’da günlük 4-5 saat süren Türkçe komünist ideolojiyi anlatan yayınlar dahi yapmışlardır.Eğitim ve sosyal hayta yaptıkları zulüm yetmezmiş gibi birde komünizmin dayanamadığı bir nokta ise dini yönde olmuştur.1946 yılından itibaren aşamalı olarak okullardan din dersleri kaldırılmış ve 1949 yılına gelindiğinde ise hemen hemen dini içerikli dersler veren herhangi bir kurum kalmamıştır.Ülkede bulunan camilerin çoğu lokanta ve eğlence mekanlarına çevrilmiştir.1952 yılına gelindiğinde ise dini içerikli her türlü faaliyet ve eğitim yasaklanmıştır.Buna bir delil olarak 1956 yılında 2.393 din görevlisi varken ,1961 yılında ise 460 tane din görevlisi ancak kalabilmiştir.

IV TODOR JİVKOV DÖNEMİ (1962 -1983)Jivkov döneminde genel siyaset anlamında bakıldığında BKP genel sekteri ve başbakan sıfatıyla dönemde çok güçlü olan Jivkov , komünist milliyetçi duyguların tekrar canlandırılmasını ve azınlıklara uygulanan politikaların daha da sertleşmesini sağlamıştır.Bu dönemde anayasada yapılan bir takım değişiklikler ile sosyalist düşüncenin Bulgaristan da iyi gittiği ve bu sürecin Bulgaristan’a uygun olduğu kaydedilmiş ve sosyalist toplum düzeninin yerleştiği iddia edilmiştir.

Komünizmin Bulgaristan’da kökleşerek yerleşmesini amaç edinen Jivkov dış politikalarını genelde Sovyet politikalarına paralel olarak yürütmüştür. Her konuda Sovyetler Birliğini model alan Jivkov bu bağlılığını Bulgaristan Komünist Partisi’nin on birinci kongresinde şu sözlerle dile getirmiştir: “ … Biz Bulgaristan komünistleri, Lenin’in yüce partisine, Sovyetler Birliği’ne, sosyalist toplum düzenini yıllarca süren savaşımları ile, barışçı emekleriyle ve silahla savunan, barış ve halklar için güvenlik koşulları içinde ilerlemenin gelişmesine en büyük sonuç belirleyici ve katkıda bulunan ve bulunmaya devam eden Sovyet kardeşlerimize hayranlık ve şükranlarımızı bu kürsüden bir daha dile getiriyoruz… Biz Bulgar komünistleri, Bulgar emekçileri, tüm Bulgaristan halkı, Bulgaristan’da gelişmiş sosyalist toplum kuruculuğu ve daha sonraları da komünizm kuruculuğu için, Lenin’in partisiyle her yanlı en sıkı işbirliği koşullarında, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin yüce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne gittikçe daha eksiksiz ve daha organik yakınlaşması koşullarında Sovyet kardeşlerimizle omuz omuza yürümekten başka bir yol görmüyoruz.”9

Jivkov döneminde göze çarpan diğer bir gelişme ise sosyalist ülkeler arasında Bulgaristan ekonomik anlamda ilişkilerini daha da güçlendirip çıkarlarını korumayı başarmıştır.Komünist kardeş ülkelerle artan bu ikili ilişkiler en çok bu dönemde dikkat çekmiştir.Ayrıca SSCB ‘de başlayan dış politikada ılımlı hareket etme sürecinde de Jivkov diğer komünist olmayan ülkelerle dış politikasını yumuşatmayı başarmıştır.

______________________________

9-Todor Jivkov, Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesinin On Birinci Parti Kongresinde Okunan Çalışma Raporu, Sofya Pres, 1976, s. 13. ve 17.

9

Page 10: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Komünizm ile gelen devletleştirme modeli ile Bulgaristan da ekonomik iyileştirilmeye çalışılmış ve ağır sanayi , kimya endüstrisi alanlarında gelişimi sağlamak için Bulgaristan Komünist Parti yeni programlar ileri sürmüş ve ekonomileri geliştirmeyi başarmışlardır.Daha öncede söz ettiğimiz gibi devletleştirilen topraklar kooperatifleri beraberinde getirmiş ve kalkınmaya yardımcı olmuştur.Ekonomiyi iyileştirmek için uygulanan bu modelde ileriki yıllarda kooperatifler ile ağır sanayi merkezleri birleştirilerek üretim olanakları daha da artırılmıştır.Bu iç politikalar haricinde ayrıca Bulgaristan Ekonomik Yardımlaşma Konseyi10 üyesi olmuş ve bu üyeliğin getirdiği ürettiği malları geniş pazarda satma ve ülkesine döviz akışını sağlama yönünde başarılı olması da ekonominin hızla yükselmesine önemli bir katkı sağlamıştır.Ekonomik gelişmelerin dışında ,değinilmeden geçilmeyecek bir konu ise Jivkov dönemindeki Türk azınlığın durumudur.Daha önceki dönemlerde yöneticilerin uyguladığı asimilasyon , okul kapatma , Türkçe yayın basımının yasaklanması ve Türklerin isimlerinin zorla değiştirilmesi gibi politikalar bu döneme kadar uygulanmıştır.Ancak Jivkov başa geldikten sonra bugüne kadar uygulanan bu politikaların Müslüman halk üzerinde pek bir etkisi olmadığını görmüş ve hatta Müslüman Çingenelerinde artık kendilerini Türk olarak tanıtmasını ve aralarındaki manevi bağların daha da arttığını fark etmiştir.Jivkov bu dönemden sonra uygulanan asimilasyon politikalarını daha sistematik şekilde uygulamaya başlayacaktır.

Ülkede en çok azınlığa sahip olan Türkler karşısında Bulgar yönetim sürekli bir endişe içerisinde olmuş ve neden bir türlü Türkleri asimile edemediklerini anlayamamış ve sonrasında ise sosyolojik çalışmalar başlatmıştır.Yapılan çalışmalar neticesinde Türklerin asimile edilememesinin tek nedeni ortaya çıkmıştır.Bu neden ise Türklerin dinine bağlı olması olmuştur.Araştırmanın sonuçlarına göre hareket eden yönetim bu yıllarda Ezan’ı ve cenaze törenlerini yasaklamıştır.Bu uygulamanın sonucu olarak 1946 yılında namaz kılma oranı %100 e yakın iken geçen yıllar sonucu 1973 yılında bu oran %9.1 ‘e kadar düşmüş , cenaze namazı kılan kişilerde ise 1946 yılında oran %100 iken 1973 yılına gelindiğinde artık bu gelenekten eser kalmamıştır.

______________________________

10-1949 yılında Marshall yardımlarına alternatif bir model arayışı olarak Sovyetler Birliği'nin inisiyatifi ile Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan bölgesel bir ekonomik örgütlenme kurulmuştur. Daha sonra bölge dışında da üye alan COMECON'un 1961'den sonraki üyeleri Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Demokratik Alman Cumhuriyeti, Küba, Macaristan, Moğolistan, Polonya, Romanya, SSCB ve Vietnam olmuştur. Avrupa Kalkınma Programına karşıt bir hareket geliştirerek üyelerin sanayileşmesini hızlandırmak, verimi artırmak, teknik gelişmeye önem vermek, üyeleri arasında işbirliğini geliştirmek amacı ile oluştu-rulmuştur. Liberal Avrupa'ya karşı güçlenme beklentisindeki COMECON üyeleri, merkezi planlamanın araç olarak kullanılmasını kabul ederek bir araya gelmişlerdir. Dünya koşullarındaki ve COMECON üyesi ülkelerdeki ekonomik, siyasal değişim süreci, örgüt ilke ve faaliyetlerinde değişiklik doğmasına yol açmıştır. Komünizmin Rusya'da çöküş süreciyle beraber Şubat 1991'de örgüt feshedilmiştir.

http://www.ekodialog.com/ekonomi_kurumlari/karsilikli_ekonomik_yardim_konseyi.html ‘’29.10.2012 Tarihinde kaynağa erişim sağlanmıştır’’

10

Page 11: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Bunların dışında Jivkov Türk azınlığın çoklukta olduğu köylere giderek konuşmalar yapmış ve konuşmalarında Türklerin anavatanlarına dönmelerini engellemeye çalışarak çeşitli yalanlar söylemiş ve böylece Türk azınlığın Türkiye’de şartların kötü olduğunu düşünmesini hedefleyerek Bulgarlaşma hissiyatı doğurmaya çalışmıştır.Ama Jivkov ne kadar uğraşsa da bu politikası da başarılı olamamış ve Türkler göç için sürekli olarak dilekçeler yazmış ,Jivkov bu dilekçe yazımını yasaklamış dilekçe yazıp konsolosluğa getiren her Türk’ü darp etmiş ve aşağılık işkencelere maruz bırakmıştır.Türk halkı var olan sağlam karakteri sayesinde yine yılmamış dilekçe vermeye devam etmiş ve her geçen yıl dilekçe verenlerin sayısı artmıştır..

Jivkov sürekli,yılmadan asimilasyon politikalarını değiştirerek devam ettirmiştir.Bu sefer ki planı ise Türk azınlığın yaşadığı bölgelerin ekonomik düzeyini ve refah şartlarını yükselterek azınlığın Bulgar halkı arasına daha iyi karışması ve kaynaşmasını hedefleyerek ileriki yıllarda kendilerinden değişeceklerini umut etmiş fakat Jivkov’un hayalleri yine suya düşmüştür!.

1965 yılından sonra Bulgaristan genel bir nüfus sayımına gitmiş ve Türk azınlığın genel nüfus içindeki oranının %9.5 çıkması sonucu daha da endişelenmiş ve bu oranın %10’u bulmasından korkmuşlardır.Bunun üzerine yönetim Türk azınlık içinde Milli bilinci yüksek olan Türk vatandaşlarının göçüne sıcak bakmaya başlamıştır.Bu süreç sonucunda 22 Mart 1968 tarihinde bir göç anlaşması Bulgaristan Başbakanı Todor Jivkov ile Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel arasında imzalanmıştır.Bu anlaşma sonucunda şartlıda olsa göç sağlanmıştır.Jivkov yine rahat durmamış ve göç’ü kısıtlamak için haftada sadece 300 Türk vatandaşın geçişine izin vermiştir.Böyle yaparak Jivkov göç’ü sınırlandırıp bitirmeyi amaçlamıştır.Ve Türk vatandaşların Bulgaristan’dan göç ederken mallarını satıp paralarını ülkelerine götürmelerine izin verilmemiştir.İmzalanan antlaşma 1969 yılında yürürlüğe girmiş , birkaç kez durdurulmaya çalışılmış ve 1970 yılında Bulgaristan tarafından durdurulmuş ve bu kadar kısa sürede 120.000 işçi anavatanına göç etmiştir.Göçün kısıtlanarak durdurulmasının ardından ,Bulgar yöneticileri tarafından bu göç hareketlerinin sosyalist ideolojiyi zedelediği öne sürülmüştür.Ve resmi ağızlar tarafından resmi açıklamalarla azınlıkların kendi başlarına bırakılmamaları dile getirilmiş ve yeni asimilasyon politikalarının uygulanacağı belirtilerek ilk kez resmi açıklamalarla asimilasyon politikaları uluslararası arenada dile getirilmiştir.

16 Haziran 1970 tarihinde Bulgaristan Komünist Partisi Türk azınlığın ekonomik, sosyal

ve kültürel açıdan gelişmesi için birtakım tedbirler almıştır. Türk azınlık nüfusun yoğun

olarak yaşadığı Kırcaali, Silistre, Razgrad, Şumen (Şumnu), ve Tırgovişte ( Eskicuma)

şehirlerde yaşayan 38.750 kişiye iş imkânı sağlayacak değir-menler, fabrikalar ve

endüstriyel kurumların açılması plânlanmıştır. 1971–1975 yılları arasında eğitim

seviyesinin artırılması içinse yeni okul ve yurtlar açılmıştır. Açılan yeni okullarda Türk

çocuklarında Bulgaristan’a karşı sevginin oluşması sağlanırken aynı zamanda da Türkiye

düşmanlığı aşılanması hedeflenmiştir. Ayrıca Türk azınlığın yoğun olarak yaşadığı

yerlerde Çitalista adı verilen ve içinde kütüphane, sinema gibi sosyal kullanım alanları

oluşturulmuştur.11

11

Page 12: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

Bulgar yöneticileri alınan yeni kararlardan sonra da emellerine ulaşamayacaklarını

anlayınca bu defa yeni bir strateji arayışına girmişlerdir.Arayışlar sonucunda 1970 yılında

‘’Gizli Tedhiş ile Milliyet ve Din Değiştirme’’ kararları alınmıştır.Alınan bu gizli karardan sonra 1968 yılından beri devam eden Bulgarlaştırma faaliyetleri zirveye ulaşmış milliyetini, dinini, ismini değiştirmemekte direnen Pirin Makedonyası, Rodoplar, hatta Deliorman ve Dobruca’da yaşayan binlerce Türk azınlık yaşlı, kadın çocuk denilmeden acımasızca katledilmiştir.Meriç Baraj Gölü’nde 1000 kişinin toplu cesedinin ortaya çıkarılışı bu vahşeti doğrulamıştır. Bu vahşetin tüm dünya kamuoyuna duyuran

Yugoslavya Televizyonu (YRT) yapılan katliamı şiddetle kınamıştır.12 Bulgaristan’da uygulanan asimilasyon politikaları yüzünden şehir yaşanmaz hale gelmiş artık azınlıkların canına yetmiştir.Yıllar boyu süre gelen , sürekli boyut değiştiren asimilasyon politikaları ileri tarihlerde büyük göç dalgalarını yaratacaktır.

V KİTLE HALİNDE TÜRKLERİN GÖÇÜ

Asimilasyon uygulamaları sonunda ülkedeki Türklerin huzursuzlukları iyice artmıştır. Bulgaristan yönetimi bir an önce kurtulmak istediği direniş gösteren ve gösterilere başlayan Türkleri Kapıkule sınırına yığmaya başlamıştır. Türkleri sınıra yığmadan önce Bulgaristan parlamentosunca çıkarılan bir yasa ile dış ülkelere seyahatlerin serbest bırakılarak beş yıl geçerli olacak pasaportların verileceği ve 1944 yılından sonra ülke

dışına kaçanlara da af getirildiği belirtilmiştir. Bu yasanın çıkması Bulgaristan Türkleri’nce sevinçle karşılansa da aslında Bulgaristan bu yasayla Türkler’i zorla ülkenin dışına göndermenin yasal dayanağını oluşturmuştur. Bulgaristan bu yasaya dayanarak baskılardan iyice bunalmış olan Türklere alelacele pasaportlar vererek Türkiye’ye göndermeye başlamıştır. Bulgaristan yönetimi bu yasanın yürürlüğe konulmasından sonra Türk bölgelerinde “insan hakları derneklerine” üye olan, yapılan gösterilere katılan ve açlık grevi yapan Türkleri birer birer evlerinden çıkararak verilen beşer yıllık pasaportlarla ülke dışına göndermeye başlamıştır. Pasaportu hazırlanan Türkler en kısa zamanda ilk trenle Yugoslavya, Macaristan ve Çekoslovakya üzerinden Avusturya’ya gönderilmiştir.Bulgar yönetimi bir an önce kurtulmak istediği Türkleri 2 Haziran’dan itibaren taktik değiştirerek Türk sınır kapısına yığmaya başlamıştır. Bulgaristan’ın köy ve kentlerinden toplanan 110 kişi Bulgar sınır kapısında bırakılmıştır. Sınır kapısına bırakılan bu soydaşlarımız Türk sınırı ile aradaki tampon bölgeyi yürüyerek Kırklareli Dereköy sınır kapısından Türkiye’ye geçmiştir. Bu soydaşlarımızın pasaportlarında “Türkiye içindir” ifadesinin olması dikkat çekicidir. Anlaşılan Bulgar yönetimi her ihtimali göz önüne bulundurarak sınır dışı ettiği bu insanlara geri dönme imkânı tanımak istemiştir.

______________________________

12

Page 13: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

11Mete Uluyurt, Bulgaristan Sosyal ve Siyasal Yaşamında Türkler, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli, 2005, s. 114.

12 M. Haluk Çay, “Bulgaristan Olayları ve Türk Meselesi”, Türk Kültürü Dergisi, Bulgaristan Türkleri Özel Sayısı, Sayı: 263, Yıl: XXIII, C. 23., Türk Kültürü Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1985, s. 154.

11 Haziran günü 2.000 Türk Kapıkule ve Dereköy sınır kapılarından geçerek Türkiye gelmiştir. Bu rakam bir gün içinde, o ana kadar, Türkiye’ye gelen en fazla göçmendir.12 Haziran günü yirmi dört saat içinde giriş yapan 3.000 Türk’le beraber Türkiye’ye gelen göçmen sayısı 12.000’e ulaşmıştır. Bu rakamla beraber göç olayına başından beri sıcak bakan Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz sınırın kapatılabileceğinden ilk kez söz etmiştir.12 Haziran günü 12.000 olan göçmen sayısı 48 saat içerisinde 5.000 artarak 17.000’e ulaşmıştır. Son dört gün içinde gelenlerin yanlarında istedikleri eşyayı getirebilmesi dikkat çekicidir. Gelenlerin anlattığına göre de Bulgarlar artık her isteyene pasaport vermeye başladığından bu sayının daha da artacağı anlaşılmıştır. Göç sayı-sının artması karşısında Başbakan Özal Bulgaristan’ı uyararak “Günün birinde bu hesap mutlaka sorulacaktır.” demiştir.Aynı anda binlerce kişinin gelmesi ve Türkiye’nin böyle bir duruma hazırlıksız olmasından kaynaklanan izdihamı Bulgarlar Kapıkule’deki askeri gözetleme kulesinden filme almıştır. Daha sonra da Bulgar televizyonunda “Türkler kapıları kapattı, sizleri sınırdan almayacak” diyerek propaganda malzemesi olarak kullanmışlardır.* 1951 Göçü: Bu tarihte 150.000 Türk’ün aniden göç ettirilmesi Türk-Bulgar ilişkilerinde yaşanacak olan buhranlı günlerin başlangıcı olmuştur. Ayrıca, 10 Ağustos 1950 tarihinde Bulgaristan Hükümeti’nin Türkiye’ye nota vererek 250.000 kişiyi göçmen olarak almasını istemesi ilginçtir. 1951 göçüne Türkiye’nin Kore Savaşı’na katılmasına Rusya’dan yanıt olduğu şeklinde bakmak kendi içinde tutarlı ve araştırmacılar tarafından kabul edilen bir görüştür.

* 1969–78(Akraba Göçü):1968 yılında yapılan göç antlaşmasıyla bu 10 yıllık süre zarfında Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaklaşık olarak 130.000 Türk göç etmiştir.

* 1989 Göçü:1985 yılında hat safhaya ulaşan politikalar, klasik insan hakları kural ihlalleri bir tarafa dursun; medeniyet tarihine ağır hakaretler içermektedir. 1984 sonu itibariyle yüz binlerce Türk’ün isim değişikliğine karşın yapılan insanlık dışı uygulamalar Türklerin mukavemetini artırmış ve örgütlenmelerine olanak sağlamıştır.6 Mayıs 1989 tarihinde 300 kişiden fazla Türk açlık grevine başlamış ve bu grevler zamanla protesto yürüyüşlerine dönüşmüştür. Yankı getiren protestolar sonucunda 29 Mayıs 1989’da Jivkov’un televizyona çıkarak Türkiye’yi sınırlarını açmaya davet etmesi üzerine mal varlığına el konulmuş yüz binlerce Türk, kanunlara aykırı olarak sınır dışı edilmiştir. 1989 Aralık ayı itibariyle 320.000 kadar Türk anavatan Türkiye’ye göç etmiştir. Bu rakam, II. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşen en büyük kitlesel göç olma vasfını taşımaktadır.13

______________________________

13 Kaynak ; http://www.gocmenizbiz.com/bg-tarihi.html?start=2

13

Page 14: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

VI TÜRKİYE VE DİĞER DEVLETLERİN TEPKİLERİ

Bulgaristan’daki Türk azınlığa karşı yürütülen asimilasyon politikasına en çok tepki Türkiye’den gelmiştir.Türkiye’nin her yerinden bu insanlık dışı olaya karşı sesler yükselmiştir.Türkiye’den başka diğer devletler ve uluslararası kuruluşlarda Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyon politikasına tepki göstermiştir.Ancak bu tepkiler yüzeysel ve yaptırım gücünden yoksun olduğu için kınama seviyesinde kalmıştır.Bulgaristan, ilk başlarda yapılan asimilasyonu gizleme ya da inkâr etme yoluna gitmişse de bunda başarılı olamamıştır. Yapılan baskılar sonucunda soydaşlarımız “Türk” kimliklerine daha sıkıca bağlanarak direniş göstermiştir. Umutlarını yitirmeyen Bulgaristan Türkleri her fırsatta olayların durdurulması için Türk ve dünya kamuoyundan yardım istemiştir. Bulgaristan’da Türklere yapılan baskılar nedeniyle Türkiye’nin çoğu ilinde gösteriler yapılmıştır. Yapılan bu gösterilerin yanında Bulgaristan’da yaşayan Türklerin Türkiye’deki akrabaları tarafından ölüm orucu tutan veya açlık grevi yapan kişilerde olmuştur. Türkiye’de ilk olarak İstanbul, İzmir, Tekirdağ ve Bursa’da 15 Ocak 1985 günü gösteriler yapılmak istenmiş ancak Dışişleri Bakanlığı’nın isteğiyle bu gösterilere müsaade edilmemiştir.Hükümet, ilk günlerde soydaşlarımıza yapılan baskıları birkaç küçük olaydan ibaret sandığı için gösterilere izin vermemiştir. Daha ileriki günlerde Bulgaristan’daki olaylardan emin olununca gösteriler yapılmasına izin verilmiş hatta hükümetçe de desteklenmiştir.

VII BÜYÜK GÖÇ SONRASI TÜRKİYEBulgaristan’ın Türklere asimilasyon uygulaması ve sonunda yapılan zorunlu göç sonrası soydaşlarımıza yeterince imkân sağlanamaması Türkiye’nin başka ülkelerde yaşayan Türk asıllı vatandaşlara karşı resmi politikası olmadığını göstermiştir. Türkiye Cumhuriyetinin en üst mercideki kişiler bile konuyla yakından ilgilenilmesine rağmen gelen göçmenlere mevcut koşullar gereği istenen refah ortamı oluşturulamamıştır. Bu durumun Türkiye’nin uluslararası itibarını azalttığı düşünülebilir. Türkiye’ye geldiklerinden itibaren bir-iki hafta gibi kısa süre içerisinde Bulgaristan’a tekrar geri dönmek isteyen soydaşlarımızın olması Bulgaristan için aslında iyi bir propaganda malzemesi olmuştur. Fakat Jivkov yönetiminin 10 Kasım 1989’da devrilmesi ile başlayan demokrasi gösterileri sonucu bu fırsatı değerlendirememeleri Türkiye’nin lehine gelişmiştir.Her fırsatta ülkesinde yaşayan insanların çok mutlu ve huzurlu olduğunu söyleyen Bulgaristan’dan pasaport vermeye başlamasından sonra binlerce Türk yollara dökülmüştür. Gelişigüzel bir şekilde Türkiye’ye gönderilen bu insanların göç esnasında hiç de hoş gözükmeyen durumları ile sınır kapısında görülen izdiham, Bulgaristan’ın gerçek yüzünü dünya kamuoyuna göstermesi bakımından Türkiye’nin yararına olmuştur. Bu da göç anlaşması yapmamakta direnen Bulgaristan’ın aleyhine olmuştur. Oysa göç anlaşmasıyla Türkleri düzenli bir şekilde gönderse sınır kapılarında bu olumsuz hava görülmezdi.Türkiye çok sayıda göçmenin

14

Page 15: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

geleceğini beklemediğinden ilk başlarda sınır kapısını hiçbir kısıtlama yapmadan açmıştır. Ama zamanla bu şekilde sorunun çözülemeyeceğini anlayarak vize uygulamış ve göçün düzenli bir şekilde olmasını sağlamıştır.Türkiye ekonomisinin pek güçlü olmadığı dönemlerde gerçekleşen göçün Türkiye’de var olan işsizliği daha da artırdığı söylenebilir.

VII SONUÇBulgaristan’da komünist dönemle birlikte sistematik bir şekilde uygulanmaya başlanan ve sürekli olarak strateji değiştiren asimilasyon politikaları döneme damgasını vurmuştur.Bulgar yöneticileri SSCB etkisi altına hemen girmiş ve zor zamanlar geçirmiştir.Bulgaristan halkının(Türk Azınlık hariç) Milli şuur bilincine sahip olamaması ve kendi kimliklerine sahip olmamasından dolayı üzerlerine yapılan ilk baskıda empoze edilen o kültürü, ideolojiyi benimsemişlerdir.Benimsedikleri bu komünist ideoloji özellikle Todor Jivkov döneminde ekonomi ve sanayileşme alanlarında katkı sağladıysa da ülkeyi yaşanmaz hale getirmiştir.Bu dönem incelendiğinde tek ve büyük hadise olarak azınlıklara uygulanan asimilasyon politikalarının siyasi ,kültürel ve dini sonuçları olmuştur.Türk ve Slav kökenli vatandaşların Bulgaristan’da yaşamaları sonucu bu politikalara maruz kalmışlardır.Bulgarlar Hıristiyan ve Müslüman üst kimliğe sahip azınlıklara politikalar uygulamışlardır.Politikaların sonuçlarına bakıldığı zaman Hıristiyan kimliğe sahip olan azınlıklar hemen teslim olmuş ve asimile edilerek komünist ideolojiyi benimsemişlerdir.Ancak durum üst kimliği Müslüman olan azınlıklara geldiğinde hele ki Türklere geldiğinde durum tam tersi olmuş hatta yıllarca istikrarlı bir şekilde uygulanan politikalar karşısında zulüm,vahşet ve isim değiştirilmeye kadar gitmiş olsa dahi bir işe yaramamıştır.Ancak dini yönden zamanla bazı kopmalar yaşandığı da bir gerçektir.Komünist dönem denildiği zaman Bulgaristan’ın parlak diyebileceğimiz zamanı şüphesiz Jivkov sağlamıştır.Todor Jivkov elinde bulundurduğu her türlü imkanı ve politikayı istikrarlı şekilde uygulamaya koyulmuş ve aynı zamanda ülkesini belirli alanlarda ilerletmeyi başarmış fakat aynı zamanda kınama dahi olsa yaptığı zulümler sonucu ülkesinin zaten yok denecek kadar az olan prestijini de uluslararası alanda kaybettirmiştir.

Zamanla baskılara daha çok dayanamayan Türk kökenli vatandaşlar çareyi anavatanları olan Türkiye Cumhuriyetine dönmekte bulmuş ve ülkesine de geçici de olsa istemeden sıkıntılar vermişlerdir.Bulgaristan’da yaşanan komünist döneme genel olarak bakıldığında artılarının eksilerinden daha az olduğu çok rahat söylenebilir.Artı olarak ekonomi ve sanayi alanında gelişmeler gösterilirken,eksi olarak ise;SSCB gibi bir düzenin boyunduruğuna hemen girme,Azınlıklara uygulanan haksız asimile politikaları,kendi prestijlerini daha da düşürmek diyebiliriz.Todor Jivkov özellikle güçlü olduğu dönemlerde o kadar kendisi yormasına rağmen bu dönemden sonra kendi ülkesi tarafından cezaya çarptırılmıştır.Yaşanan bu kadar tatsız olay boşuna yaşanmış olup bu dönemden sonra Bulgaristan’da ,komünist döneme ait tarihi eserler bile Bulgarlar tarafından yok edilmiştir.Bundan daha çarpıcı ne olabilir..

15

Page 16: Bulgari̇stan'Da Komüni̇st Dönem

VII KAYNAKÇA

Alp,İlker, Belge ve Fotoğraflarla Bulgar Mezalimi (1878–1989), Trakya Üniversitesi Yayınları, Ankara,1990

Çay,M.Haluk, “Bulgaristan Olayları ve Türk Meselesi”, Türk Kültürü Dergisi, Bulgaristan Türkleri Özel Sayısı, Sayı: 263, Yıl: XXIII, C. 23., Türk Kültürü Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1985

Dayıoğlu,Ali, Bulgaristan’daki Müslüman-Türk Azınlığı (1878-2000), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2002

Eminov,Ali, Turkish and Other Muslim Minorities of Bulgaria, The Institute of Muslim Minority Affairs, London, 1997

Lütem,Ömer Engin, Türk-Bulgar İlişkileri 1983–1989, C. I, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 2000

Memişoğlu,Hüseyin , Balkanlar’da Pomak Türkleri, Türk Dünyası Araştırma Vakfı Yayını, İstanbul, 1999

Uluyurt,Mete, Bulgaristan Sosyal ve Siyasal Yaşamında Türkler, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli, 2005

16