BThaber CXO Özel Yayını - Nisan 2016
description
Transcript of BThaber CXO Özel Yayını - Nisan 2016
KoçSistem Genel Müdürü
Mehmet Nalbantoğlu
Nisan 2016
Dijital devrimle gelen ‘dönüşüm fırsatlarını’ kaçırmayın
Önce yönetim kurulu benimsemeli
20
Digitalizmin önündeki en büyük engel
30
Kara Şimşek bile kusursuz değil!
16
Gelecek 2.0 - Yarına şekil verme zamanı!
4
www.pixage.tv
Mesajlarınızı doğru hedef kitlesine,
doğru zamanda ulaştırabiliyor
musunuz?
Sizi Sayısal Yayıncılık Deneyimini
Yaşamaya Davet Ediyoruz...
1
HANDAN AYBARS
BT kavramı belli sektörde faaliyet gösteren şirketlerin belli titre sahip yöneticilerinin sorumluluğu olmaktan çıkalı oldukça uzun bir zaman oldu. Öncelikler artık yeni işe başlayan kişinin masasına yeni
bilgisayarını koyup, onu kurumsal ağ yapısına bağlamaktan çok daha fazlası.
Teknoloji son yıllarda mobil cihazlardaki gelişim sayesinde iyiden iyiye
tüketiciye indi, artık herkesin teknoloji ve onun gerek gündelik hayat
gerekse iş hayatında nasıl kullanılabileceğine dair fikirleri gırla. Bu yönüyle
BT departmanının işi aslında birçok açıdan daha zor desek abartmış
olmayız. Çünkü bir tarafta birim olarak yenilikleri ve bunların şirkette
konumlandırılabilme potansiyelini ele almak, bir taraftan da teknoloji
konusunda aynı dili konuşmaya giderek yaklaştıkları diğer departmanlardaki
çalışanların geçmişe kıyasla çok daha ‘net’ beklentilerine yanıt vermek
zorundalar. Bu yönüyle kurumsal verimliliğin anahtarının bilişim odaklı gelişim
olduğunun farkına varılması, bu farkındalığın da sadece BT birimi veya diğer
departmanların teknoloji takipçisi çalışanları ile sınırlı kalmaması, hatta asıl en
tepeden, CEO seviyesinden başlaması giderek önem kazanıyor. En tepede
bilişimi bu şekilde benimsemek, şirket çalışanlarının yeniliklere karşı olası
direncini ortadan kaldırma potansiyeline sahip olduğu gibi, kurumsal anlamda
verimli, rekabet gücünü gerçek anlamda şirkete taşıyan bir BT yapısının inşası
için de ‘olmazsa olmaz’. Çünkü geldiğimiz noktada, yazımızın başında da
belirttiğimiz gibi, bu sadece BT biriminin veya CIO’nun sorumluluğu olmaktan
çıkalı çok oldu. Bu farkındalıkla, kurumun bütününü kapsayabilmek ise gelişim
için hiç olmadığı kadar önem taşıyor. Zaten biz de bu nedenle CIO demiyor,
yayınımızı CXO olarak tanımlıyoruz. Yani ‘C’ seviyesindeki tüm yüneticiler, bu
yöneticilere bağlı çalışan tüm şirket yetkilileri bu farkındalıkla yol almalı.
C seviyesinin bütününde gelişip yayılan farkındalık
ÖNSÖZ
Handan Aybars
VİZYON / 4-19
Gelecek 2.0 – Yarına şekil verme zamanı! 4-6
Kara Şimşek bile kusursuz değil! 15-19
ARAŞTIRMA / 20-22Önce yönetim kurulu gereklilikleri benimsemeli 20-22
YÖNETİM / 24-25
BT projenizin akıbeti hezimet olmasın… 24-25
İLETİŞİM /26-27
Kurumsal BT’de üçüncü devir: Sayısallaşma 26-27
BULUT BİLİŞİM / 28-29
Bir ‘buluta geçiş’ hikayesi 28-29
GÜVENLİK / 30-32
Dijitalizmin önündeki en büyük engel 34-35
OC Mart 2016
Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş.
Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBUL
Tel 0216- 291 13 90 ISSN 1300-6495
Baskı AJANS ES GÖRSEL SANATLARLitros Yolu 2.Matb.Sitesi No:ZC/7
Topkapı / İSTANBULTel: 0212 493 24 84
BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır.
Fiyatı 1 Yeni Kuruş (KDV dahil)BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun
2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.
BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş.
adına Sahibi
Bülent Nevres
BThaber Grubu Yayın Koordinatörü
Ayhan [email protected]
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Bülent [email protected]
Editörler
Handan Aybars [email protected]
Ekrem Uç[email protected]
Ankara Temsilcisi
Sedef Özkan [email protected]
Görsel Tasarım Nevzat Karataş
Mukadder Keskingö[email protected]
REKLAM SATIŞ GRUBU
Evrim Koç [email protected]
Perihan Kıtay Ö[email protected]
Özge Karataş[email protected]
Canan Ş[email protected]
Abone ve Dağıtım Sorumlusu
Kutay Göç[email protected]
içindekiler
Devrimle gelen “dönüşüm
fırsatlarını” kaçırmayın
sayfa
8-14
www.pixage.tv
Mesajlarınızı doğru hedef kitlesine,
doğru zamanda ulaştırabiliyor
musunuz?
Sizi Sayısal Yayıncılık Deneyimini
Yaşamaya Davet Ediyoruz...
4
ViZYOn
Gelecek 2.0 – Yarına şekil verme zamanı!Gelecek çok güzel olacak. Seyirci kalmayın, gelecek tasarımına siz de katılın, geleceğe şekil verin.
Dünya her zamankinden hızlı, her zamankinden büyük bir değişim
içinde. Siyasi düzlemde tektonik güç kaymaları yaşanmakta ve 21. yüzyılın yeni düzen dengesi aranmakta. Ekonomik ortamdaki değişim sistemi post-kapitalist gereksinimlere evrilmeye zorlamakta. Şehirleşme ve bireyselleşme
toplumsal anlaşmaları değiştirmektedir. İklim değişimi, enerji devrimleri ve tabiat dengesi insanlığı sürdürülebilir ile imtihan etmektedir.
Diğer yandan yaşam bilimleri alanında bir devrim yaşanmaktadır. Malzeme bilimleri alanında aynı şekilde yeni ufuklara yelken açılmıştır. Tüm bunların altında dijitalleşme dünyanın yüzeyini adeta sanal bir katman olarak kaplamakta
Halil Aksu ve dev bir ağ olarak yeryüzünü örtmektedir. Her şey internete bağlanmak, her şey akıllı hale gelmektedir.
Bu gelişmeler karşısında iki seçeneğiniz vardır. Seyirci kalmak veya şekil vermek. Tercih sizin!
Seyirci kalmak bu değişimi okumak, rekabete dikkat etmek, pozisyon almak ve gereğini yapmak anlamına gelmektedir. Reaktif bir yaklaşımdır. İşinize odaklanmak, müşteriye hizmet
5
vermek, operasyonu sürdürmek ve trendlere uygun yapılanmak bir seçenektir. Herkes lider olamaz, herkes mucit olamaz. Bu yolu tercih edenler haklı olabilir, başarılı da olabilirler.
Konforu az olan yol diğeridir.
Ama hazı ve olası getirisi daha
yüksek olan yol da riskli olan,
aktif olan, vizyoner olandır. Tarih
Atilla’dan bahseder, Kolomb’dan,
Magellan’dan bahseder,
Neil Armstrong’dan, Steve
Jobs’dan bahseder. İkincilerden,
yardımcılardan, yenilenlerden,
diğerlerinden bahsetmez.
Öncelikle değişimin eksponansiyel
cereyan ettiğinin farkına varmamız
gerekmekte. Yani 1 olan seneye 2,
öbür sene 3, 10 yıl sonra 11 veya
12 olmayacak. Bu sene 1 olan,
seneye 2 olarak, sonra 4 olacak,
on sene sonra 1.000 olacak.
Tahmin edebildiğinizden 100 kat
daha büyük olacak. Hele süreyi
20 yıl veya 30 yıla uzatırsak,
eksponansiyel artış biner
kat artmaya devam edecek.
Yani 10, 20 ve 30 kat değil,
bin, milyon, milyar, trilyon,
katrilyon şeklinde.
Nesnelerin interneti her yıl
yüzde 10 - 20 artmayacak.
1, 2 veya en geç 3 yılda
bir katlanarak artacak. Bu
durumda 10 yılda 1.000
veya 500 veya en az 100
kat artacak demektir.
Fabrikanızda bugün akıllı
odaklanmalısınız. Bu
sadece iyi ürün,
kusursuz hizmet
ile mümkün değil.
Artık sürat zamanı,
konfor zamanı.
Öyle bir deneyim
oluşturmanız lazım
ki, müşterinin
keyfine
varmanın
dışında
bir opsiyonu
kalmamalı.
Yoksa onun bir
tık ile komşuya,
rakibe geçmesine
mani olamazsınız.
Bundan dolayı yeni
yetkinliklere ihtiyacınız var.
En başta tasarım
yetkinliğine ihtiyacınız var.
Tasarım bütünleşik bir disiplindir.
Ürün tasarımı, servis tasarımı,
ambalaj tasarımı, etkileşim
tasarımı, iletişim tasarımı, marka
tasarımı, mağaza tasarımı, süreç
tasarımı, ara yüz tasarımı ve
daha niceleri. Bundan sonra
tasarım her şeyden daha önemli
hale gelecektir. Sadece Apple’da
değil, Samsung, Philips, Pepsico
gibi şirketlerde artık bir CDO
var, Chief Design Officer. Hayırlı
olsun. Sizin var mı? Olmasını
isteseniz, tandığınız iyi tasarımcı
var mı? Benim var…
İyi bir tasarımcı alelade bir
şirkette çalışmaz. Tasarımcı
havalı bir ofis istemez, olsa
hayır demez. Ama kritik olan
ekiptir, atmosferdir, kurum
kültürüdür, yaratıcılık ortamıdır,
şirketin vizyonudur. Dünyayı
mı değiştirmek istiyorsunuz,
yoksa sektörün yaptıklarını
taklit ederek sıradan bir işletme
ve internete bağlı 10 nesne
veya cihaz varsa, 5 yıla kadar
100’den fazla olacaktır,
10 yıl sonra 1.000’den
fazla olacaktır. Aynı şekilde
mağazalar, okullar, binalar,
yollar, AVM’ler ve aklınıza
gelecek her türlü yaşam ortamı
akıllı ve internete bağlı bir hale
gelecek. Er yada geç, daha
kapsamlı, daha az kapsamlı,
ama mutlaka internete ve
sisteme entegre olacak. Hazır
mısınız? Seyirci mi olacaksınız,
şekil veren mi olacaksınız?
Daha heyecan verici
gelişmeler büyük veri ve yapay
zeka alanında yaşanmaktadır.
Bugün Siri veya Cortana
aptal olabilir. Pek çok komutu
anlamıyor, algılayamıyor,
dolayısıyla cevaplayamıyor.
Ama her gün üzerinde
yüzlerce bilim insanı ve yapay
zeka uzmanı çalışmalarına
devam ediyorlar, veri miktarı
sürekli büyüyor, yapay zeka
her gün zeka kazanıyor. 10
yıl sonra epeyce akıllanmış
olacak, 20 yıl sonra ortalama
insan zekasına yaklaşması
son derece olası, 30 yıl sonra
insan zekasını geçme ihtimali
çok yüksek.
Böyle bir zaman hazır mısınız?
Seyirci mi olacaksınız, şekil
mi vereceksiniz? Yapay
zeka tarafından ekarte
edilen mi olacaksınız?
Yapay zekayı kendi lehinize
kullanıp, insanlığa katkıda mı
bulunacaksınız?
Eğer ticari bir kurumsanız,
müşteriye odaklanıp,
ona en iyi deneyimi
nasıl yaşatacağınıza
mi olmak istiyorsunuz? İkinci
grubu tarihin anmayacağını
tekrar etmeme gerek
yok sanırım. Birinci grup
medeniyetin ve insanlığın
ilerlemesine katkıda
bulunanlardır. Bu size heyecan
vermiyor mu?
Bundan dolayı Gelecek 2.0.
Gelecek 2.0 aktif ve katılımcı
bir gelecektir. Sizin kararınız,
sizin aksiyonunuz, sizin
hayaliniz ile gelecek güzel veya
sıradan olacak. Hani hepimiz
bir takım olumsuzluklarla
ilgili şikayet ederiz ya; peki
kendi etki alanımızda her şeyi
olması gerektiği gibi yapıyor
muyuz? Yapmak isteyenlere
fırsat veriyor muyuz? Hani
bazı kurumlar hiç ehil olmayan
insanlar çalıştırıyorlar diyoruz;
peki biz her iş için en ehil kişiyi
bulmak için elimizden gelen
her şeyi yapıyor muyuz?
6
ViZYOn
7
Esnek-Entegre-Bulutta. Üstelik %100 yerli CRM.
T. 0216-361-54-38 www.selphiu.com.tr
B2B CRM
Geleneksel
B U L U T TA
HE
RŞEY DAHİL
√ Dijital müşteri davranışı analizi,√ Bilgi ve davranış temelli segmentasyon,√ E-Posta ve SMS kampanyaları ve analizi,
√ Satış funneli ve satış ekibi yönetimi
Selphiu ile mümkün.
ÜCRETSİZ DENEYİN
www.selphiu.com.tr
Müşteri kaydını tutmaktan, takip edilemez kampanyalardan daha fazlası için...
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
8
ViZYOn
Dijital devrimle gelen ‘dönüşümfırsatlarını’ kaçırmayınGelişen rekabet karşısında ayakta kalmanın zorluğunun da etkisiyle, kurumları bugüne getiren hiçbir unsur, yarın da var olmayı garanti etmiyor. Tam tersi, kurumlar değişime ayak uydurmazlarsa kesinlikle yok olacaklar. Bu noktada teknolojinin sunduğu imkânları doğru bir kurgu ile kullanmak kritik bir önem taşıyor. Teknoloji stratejilerinin temelinde artık hizmet var.
Sayısal dönüşüm, bireylerin hayatını, bunun bir yansıması olarak kurumsal hayatı tepeden
tırnağa, hem de önceki değişim başlıklarından çok daha hızlı biçimde değiştiriyor. Bu dijital dönüşüme gerektiği biçimde odaklanan kurumlar ve elde edecekleri faydalar da, ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının yeni belirleyicisi olacak. Sayısal değişim ve mega trendlerle ilgili önümüzde sınırsız bir dünya var. Öyle ki, gelişen rekabet karşısında ayakta kalmanın zorluğunun da etkisiyle, kurumları bugüne getiren hiçbir unsur, yarın da var olmalarını garanti etmiyor. Tam tersi, değişime ayak uydurmazlarsa kesinlikle yok olacaklar. Bu noktada teknolojinin sunduğu imkânları doğru bir kurgu ile kullanmak kritik önem taşıyor. Ama teknoloji, bu başlıkta doğru entegrasyon
ve yetkinlikler buzdağının sadece görünen yüzü. KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu’na göre, bu noktada asıl önemli olan konu yöneticilerin de doğru farkındalığı geliştirmesi. Nalbantoğlu’nun dikkat çektiği gibi, ‘Şu teknolojiyi kullanmak başarı getirir’ gibi bir tespit yapmanın anlamı yok. Asıl önemli olan, teknolojiyi kullanarak, şirket yöneticilerinin kendi işlerini farklılaştırma, böylece rekabette öne çıkabilme vizyonu. Bu tespiti yapan Nalbantoğlu’nun da belirttiği gibi, ‘dijital transformasyonlar fırsatlar sepeti’ olarak tanımlanabilecek bu yapıdan daha iyi faydalanabilen liderler, kurumlarını da rekabette öne çıkartacak. Nalbantoğlu, kurumsal dönüşümün başlangıç noktası olarak tanımladığı yönetici yetkinliği konusunda yorumlarını şöyle çeşitlendiriyor:
“Yönetici yetkinliği üst seviyede bir bakış açısı değişimi gerekiyor. Profesyoneller, şirketlerinin bütçeleri ile en son model bilgisayar ve cep telefonlarını, en güncel depolama yapılarını alıp sayısallaştıklarını, teknolojiden çok iyi faydalandıklarını sanıyorlardı. Ama artık böyle bir dünya yok. Şirket yöneticilerine bir mesajım var: Gereksiz BT harcamaları yapmak yerine, kurumsal teknolojide neye ihtiyacınız varsa, bunu hizmet olarak almanın yollarını sorgulayın. Çünkü işlevsellik, her şeye sahip olmak demek değil artık. Bu bence önümüzdeki 3-4 yılın kurumsal dijital dönüşüm önceliği olacak. Bu da iş birimleriyle beraber oturup o teknolojiden kurumun nasıl fayda sağlayacağını tanımlayıp, bu tanımlanan teknolojiyi hizmet olarak aldıkları bir dünya demek.”
KoçSistem Genel MüdürüMehmet Nalbantoğlu
9
ViZYOn
Türkiye’de çok büyük değişim ve dönüşüm yaşanması gerekiyor. Bu saptamayı yapan Nalbantoğlu’nun da vurguladığı gibi, bu küresel dönüşümün dışında kalma çabası da nafile. Sektör ve şirket bazında kâr baskısının artması ve kâr marjlarındaki daralmalar tüm sektörlerde şirketlerin dönüşüm trenini yakalamasını sağlayacak.
Kamu, öncülük yapıyorBireyler ve kurumların bu değişim dalgasındaki ilerleyişinden bahsederken, kamuyu da unutmamak gerek. Mehmet Nalbantoğlu, bu başlıkta çok önemsediği iki boyuta dikkat çekiyor. Birincisi, ülkelerin, kendi gelecekleri adına dijital dönüşümün konumu, ülkenin rekabet gücünü arttırması için sayısal dönüşümün bütün sektörlere yaratıcılıklarını ön plana çıkartacak şekilde kullanması ve bu yeni dünyada yeni fırsatlarla ekonomiyi büyütmesi. Ekonominin şekillenmesi için BT sektörünün de ülke içinde politikalar geliştirmesi lazım ve Nalbantoğlu ekliyor: “Teknolojiye Turquality desteği, Ar-Ge fonları ve Ar-Ge teşvikleri sunuluyor ve bu gibi fonlar, aynı zamanda siyasi bir sorumluluk taşıyor.” İkincisi ise vatandaş boyutu, yani kamunun vatandaşa hizmet konusunda daha çevik ve odaklı olması, maliyet ve verimlilik ekseninde ilerlenmesi. Bu iki temel strateji, Nalbantoğlu’na göre, hem devlet-vatandaş ilişkilerini geliştirme ve paylaşımla birlikte daha verimli kılma, hem de kamunun dijital dönüşümde doğru maliyet kontrolünü yapabilmesi anlamına geliyor. Bunu, bir yönüyle ‘açık veri stratejisi’ olarak tanımlayan Nalbantoğlu’nun da belirttiği gibi, eskiden bilgi bireylere ‘sunulan’ bir konsept iken, gelinen noktada kamunun sayısallaşması ile birlikte bireyler kamu bilgi havuzunda istedikleri bilgiye ‘kendileri’ erişiyor. Bunun ilk akla gelen örneği ise tüm hastaneleri kapsayan otomasyon, hastane ve eczaneler arasındaki sistem entegrasyonu, SGK ile bağlantılar.
Küresel bazda çok büyük dönüşümlerin olduğunu, bu yolda alınacak daha uzun da bir yol olduğunu belirten Nalbantoğlu’na göre, dijital dönüşüm başlığında kamunun yapması gereken daha birçok çalışma var. Bu gereklilikler, KoçSistem’in geleceğe yönelik iş planlarının oluşumunda da belirleyici bir konuma sahip. Kamunun teknolojiyi
daha etkin kullanarak vatandaşların hayatını kolaylaştırma adımları hız kesmiyor. Türkiye için bu başlıkta kritik olan ise ülkenin refahına ve zenginliğine yönelik ulusal stratejiler oluşturmadaki öncelikleri doğru saptamak. Nalbantoğlu, bu noktada KoçSistem olarak Ar-Ge yetkinlikleri gibi niteliklerinin önemine dikkat çekiyor.
10
Baştan sona analiz, doğru kararların temeli
Hiçbir kurum bugünden yarına bu büyük mega trendlerle kimliğini değiştiremez. Bunların hepsi planlı bir dönüşüm içinde olmak
zorunda. Başarılı liderler kimler olacak derseniz, mevcut gelir kalemlerinde ve iş modelinde kan kaybetmeden rekabeti iyi okuyup, sayısallaşma teknolojilerinin önceliklerine göre kullanıp dönüştürürken yarını iyi okuyanlar olacak. IoT örneğini ele alırsak, yeni rekabet alanlarını tanımlayıp kurumlarını oralara yönelik konumlandıran liderler öne çıkacak. Bu yolda teknolojiyi hizmet olarak kullanma felsefesini içselleştirmek önem kazanıyor. Sayısal dönüşümde hizmet modelini benimseyen şirketlerde yöneticilerin ilk yapması gereken, neyi hizmet olarak alacağını belirlemek, kendi iş süreçlerini sorgulamak, tüm paydaşları ile hangi alanlarda entegrasyon yapacağına karar vermek. Ama bu adımları atmazsanız, bahsettiğimiz bu dönüşüm sizi zorlar, yok olmanıza bile yol açabilir.
11
KoçSistem’den yaratıcılığa tam destekKoçSistem İstanbul Çamlıca, İstanbul One ve Ankara olmak üzere 3 veri merkezinde, 2 bin metrekarenin üzerinde alan ile 250 farklı müşterinin 7 binden fazla sunucusu için hizmet veriyor. Hem Çamlıca veri merkezinde hem de İstanbul One’da bulut altyapısı iki farklı lokasyonda aktif-aktif olarak işliyor. Bu da yetkin bir yedekleme ve felaket kurtarma yapısı anlamını taşıyor. BT alanında küresel gelişimi doğru okuyarak, bulut bilişim başlığında küresel öncü yapılardan biri olduklarını söyleyen Nalbantoğlu, “KoçSistem olarak vizyonumuz çerçevesinde arzu ettiğimiz noktadayız” diyor.Sektörel gelişim için KoçSistem, Ar-Ge odağında farklı bir öncülüğü de hayata geçiriyor: Teknoloji üreten, araştırma ve geliştirmeye önem veren küçük ölçekli yapıların hayali olan dönüşümlerde onlara her konuda
liderlik yapıp, onları kendi yapısı ve kendi kaynakları ile buluşturmak. Bu kaynaklar üretimden finansmana, veri merkezi hizmetlerinden yararlanmadan analitik uygulamalara erişime kadar birçok başlığı içeriyor. Girişimlere sundukları bu desteğin önemine işaret eden Nalbantoğlu, böylece küresel arenada yepyeni iş modellerini hayata geçirmek için liderlik yapan, kendi ekosistemini oluşturan bir KoçSistem’in varlığına dikkat çekiyor. Nalbantoğlu, bu uçtan uca zengin desteği sunacakları girişimleri seçerken izledikleri yöntemleri şöyle anlatıyor: “Bu amaçla teknoparkları da ziyaret ediyoruz, orada danışmanlarla da bir araya geliyor, kendi önceliklerimizi de tanımlama fırsatı elde ediyoruz. O teknolojilerle ilgili arka tarafta bir proje çıktığı zaman o kurumları alıp projemizin bir parçası haline getiriyor, daha güçlü ve küreselde de öne çıkabilecek referanslar oluşturmaya
çalışıyoruz. Bu ülke için de çok büyük katma değer demek. Sektörümüzde zaten Türkiye’de pazar lideriyiz. Bu nedenle bu liderliğimizi pekiştirirken, rehberlik yaptığımız ve değer sunan girişimleri küresel arenada bir rekabet avantajı olarak sunmaya odaklanıyoruz.” Nalbantoğlu’nun dikkat çektiği gibi, tüm kurumların önünde ‘teknolojiyi hizmet olarak alma’ fırsatı var. Bu fırsat, son birkaç yılda KoçSistem gibi entegratör firmaları içeren pazarda da önemli dönüşümleri beraberinde getirdi. Özellikle veri merkezlerindeki büyük yatırımlarla, örneğin buradaki yazılımların hizmet modeliyle sunulabildiği bir dünyaya geçiş oldu. Yani teknoloji, gerçekten uçtan uca bir hizmet modeliyle kullanılabilir noktaya geldi. KoçSistem olarak özellikle son 10 yıldır bu değişimi, mega trendleri analiz etmeye odaklandıklarını, bu gelişimin iş ihtiyaçlarına paralel her müşteri için özelleştirilmesine odaklandıkları bilgisini
Endüstri 4.0 için geri sayım
Mobil dünyadan yapay zekaya, genetik başlığındaki gelişime kadar birçok yenilik bizi bekliyor. IoT odağında milyarlarca
minik robot geliyor dünyamıza. IoT olarak tanımladığımız bu küçücük cihaz, sıcaklığı, rutubeti okuyor, veriyi bir yere gönderiyor ve bu işi milyarlarca kere, biz hangi sıklıkta istersek o düzende yapıyor. Sensör maliyetleri düştükçe, Endüstri 4.0 da daha yoğun biçimde tartışılıyor. Ama bu konsept henüz yerine oturmadı. Endüstri 4.0 aslında milyarlarca sensör, benim tabirimle mikro robotlar ve bu mikro robotlardan gelen bilgileri farklı bir şekilde işleyerek, bu üretim avantajını rekabete çevirmek gibi bir program var. Bu program iyi anlaşılırsa, gelişmekte olan ülkelerde bunu rekabet avantajına çevrilmesi de şaşırtıcı olmaz. Endüstri 4.0; aslında Almanya’nın sayısal dönüşümle beraber, endüstrisine yönelik yaptığı analizin bir sonucu. Sanayi devriminden sonra, özellikle işgücünün gelişen ülkelerde ciddi bir maliyet unsuru olmasından dolayı, sanayi üretimi ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelere yöneldi. Uzakdoğu ve Türkiye gibi ülkeler, sanayinin bu üretim tarafında büyük roller almaya başladılar. Endüstri 4.0; yapay zeka ve robotlarla gelen yeni bir üretim konsepti olsa da, aslında bütün sektördeki dönüşümü temsil ediyor. Bu yönüyle de sanayideki üretim mantığını bütünüyle değiştireceği için Endüstri 4.0, Türkiye gibi ülkeler adına bir fırsat olduğu kadar, ciddi tehditler de içeriyor. Bu gerçeği göz ardı etmemek gerek.
12
ViZYOn
veren Nalbantoğlu, “Biz de gerekli dönüşümü sağladık ve geldiğimiz noktada, Türkiye’de hizmetler pazarında liderliği üstlenmekten dolayı büyük gurur duyuyoruz” bilgisini veriyor. Nalbantoğlu, bulut bilişim hizmetleri örneği ışığında bu tarz ‘dış kaynak kullanım’ eğiliminin, küresel eğilimlere paralel Türkiye’de de gelişeceği beklentisini dile getirirken, şu bilgileri veriyor:
Şirketlerin en büyük derdi, bugünkü değil yarınki rakipleri“KoçSistem olarak özellikle Koç Grubu’nun verdiği büyük bir güce sahibiz. Grup şirketlerinin her biri sadece yerelde değil, küresel pazarda da alanlarında büyük oyuncular. Böylece edindiğimiz tecrübelerle her ölçekte şirkete kendileri için en uygun BT altyapısı, servislerini konumlandırma adına genel veya özel bulut başlığında danışmanlık desteğini de sunuyoruz. Bu stratejimiz ışığında hedefimiz, bu birikimi küresel pazarlarda Türkiye adına bir rekabet gücüne çevirebilmek. Bu pazarda özellikle bulut bilişim tecrübemizi, uygulama yönetim hizmetlerinden edindiğimiz deneyimi bölgesel güç haline getirmek, bu kabiliyetleri stratejik değer haline getirip Türkiye’de küresel arenada öncelik yapmak hedefimiz. Aynı paralelde,
stratejik iş ortaklıklarıyla farklı bazı çalışmalar da gündemimizde.”Bir yönüyle, şirketin kendine tutmakta isteksiz davrandığı aynayı tutan, şirketin gerçek ihtiyaçlarını karşılaması için doğru çözümleri sunan, şirketin tüm birimlerinin ve paydaşlarının yararlanabileceği bir yol haritası ortaya koyan bir danışmanlık söz konusu. Nalbantoğlu, bu tespitini şöyle detaylandırıyor: “Geldiğimiz noktada bir veri merkezi kurup sunucuları işletmek artık bir rekabet avantajı değil. Kurumlar için asıl rekabet avantajı; kendi iş modellerinde neyi farklı yapacaklarını arayıp bulmalarından geçiyor. Bu öncelikle sayısal dönüşümde ilk adım atılırken, paralelde de küresel yenilik ve gelişimleri sürekli takip etmek şart. Çünkü bütün yöneticilerin en büyük derdi bugünkü değil, yarınki rakipleri. Çünkü örneğin gerçekten vizyoner iseniz, ciddi bir sermaye ihtiyacı olmadan, büyük yatırım yapmadan çok büyük dönüşümlerin altına imza atabilirsiniz.
KOBİ’ler BT ile gelişecekKurumsal büyük müşteriler odaklı çalışmalar yürüten KoçSistem, Türkiye’nin en büyük kuruluşlarına hizmet verme vizyonuyla hareket ediyor. Ekonominin büyük bölümünü oluşturan KOBİ’ler de teknoloji
kullanımı ihtiyacı ile öne çıkıyor. Önümüzdeki dönemde telekom operatörlerinin farklı hizmetlerle bu ihtiyacı adreslemesi gerektiğine inandıklarını belirten Nalbantoğlu, burada orta ve küçük ölçekli dev potansiyele işaret ediyor ve ekliyor: “Bu kurumsal ölçeklere yönelik olarak ses, veri, mobil iletişim ve BT’nin bütünleşik hizmetler olarak sunulacağı yeni bir dünyaya geçeceğiz.”Sadece büyük değil, her ölçekte şirketin bu dönüşümde yerini almasında kamunun e-Dönüşüm uygulamaları önemli bir itici güç. Küresel bazda da yılların donanım şirketleri, uzmanlıklarını bulut bilişim ekseninde güncelliyor, geliştiriyor. Bu da, teknoloji kullanımının tabana yayılmasını, KOBİ’ler nezdinde erişilebilir olmasını mümkün kılıyor. Bu teknolojileri yazılım katmanı dahil işletme kabiliyetine sahip nadir şirketlerden biri halini alan KoçSistem’in vizyonu da bu binlerce KOBİ’ye hizmet verecek olan telekom şirketlerine destek sunmak. Bu yeni teknolojileri ‘hizmet modeliyle’ sunmayı içeren dönüşümde bir uzmanlık merkezine ve bu merkezin birikimine, yetkin olmasına yönelik ihtiyacın önemli olduğunu vurgulayan Nalbantoğlu, bu niteliklerin her ölçekte şirkete sunulan danışmanlığın çok ötesinde olduğunun altını çiziyor.
Gelecek için kurumsal öncelikler neler olmalı?
KoçSistem olarak bu konuda önerilerimiz net. Burada zaman
boyutuna baktığımızda, bahsettiğimiz dönüşümlerin birçoğu farklı sürelerde olacak, farklı zamanlar alacak. Yani hangi alanda ne kadar dönüşüm olacak bilmiyoruz. Yalnız temel bir unsur var: Her işin başında kendi iş modelimizi konumlandırırken, bir kurumun uçtan uca teknoloji kullanım ihtiyaçlarını masaya yatırıyor, ağ yapılarından sunucu ve depolamaya her başlığı ele alıyoruz.
Bu gelişimi gören küresel donanım üreticileri de bu yönüyle bulut bilişime yöneliyor. Ama burada bazı sıkıntılar da var. Temel sebep ise bulut hizmet sağlayıcının direkt temas kurduğu müşteri gerçeği karşısında bayilerin sürdürülebilir bir gelir modeli oluşturamaması. KoçSistem ise bu yapıda farklılaşıyor. 400’e yakın saha elemanımız vardı, ama teknik hizmetlerde bunları her bölge bazında 100’e çektik. Ama 100’e yakın da kanalla çalışmaya başladık. Böylece cihazın SLA yapısını yöneten bir
altyapı kuruyor, cihazın içindeki verilerin güvenliğini sağlıyor, bilgileri güvenli kılma ve tüm süreci yönetme hizmetini de merkezi olarak sunuyoruz. SLA yapısındaki bu değişime KoçSistem olarak imza attık ve sürekli geliştiriyoruz. Teknolojinin hizmet modeliyle verileceği, IoT’nin öne çıktığı bir dünyada saha tarafında farklı ihtiyaçlar, farklı hizmetler gündeme gelecek. Bu noktada KoçSistem’in ekosistemini oluşturan kurumlar, bu dönüşümü çok daha hızlı yapacaklar.
Biz otomotivden tarıma, enerjiden finansa, üretimden ulaşıma kadar ‘akıllı’ bir dünya var ettik. Geçmişimizden aldığımız güçle inşa ettiğimiz bu yeni dünyada, sizi, gerçek teknolojiyi yaşamaya, teknolojinin
yarattığı fırsatlardan ŞİMDİ faydalanmaya davet ediyoruz...
Ezber bozmak hiç bu kadar gurur verici olmamıştı!
Gerçek Teknoloji Şimdi!
444 0 262 [email protected]
14
ViZYOn
KoçSistem gerçek teknolojiyi şimdi, şu anda sunuyor
Nalbantoğlu’nun dikkat çektiği gibi artık dünya daha akıllı. Güvenlik sistemlerinden kurumsal uygulamalara kadar her şeyin daha akıllı, daha bağlı olduğu teknolojik bir dönüşüm yaşıyoruz. Bu dönüşüm, pek çok fırsatı içinde barındırıyor. Bu tabloda KoçSistem, 70 yılın birikimi ile, sektörde her konuda öncü olduğu gibi, sayısal dönüşüm konusunda da öncü. “Biz, bu dönüşüm dalgasını önceden görerek hazırlıklarımızı yaptık” diyen Nalbantoğlu, bu nedenle bu ‘yeni’ dünyayı ‘NoW – New Opportunities World’ diye adlandırdıkladırı vurguluyor. Nalbantoğlu, bu konsepti ve kurumsal dönüşüm başlığında müşterilerine önerilerini, 2016 yılı hedefleri ile birlikte şöyle anlatıyor: “Müşterilerimizi bu fırsatlardan ŞİMDİ faydalanmaya davet ediyoruz. NoW; müşterilerimizin sayısal dönüşümünü gerçekleştirirken onları gerçek teknolojiyi yaşamaya, teknolojinin yarattığı fırsatlardan faydalanmaya davet ettiğimiz gerçek teknolojiyi şimdi, şu anda sunan KoçSistem demek! Müşterilerimizin sayısal dönüşümünü sağlayacak pek çok projeyi hayata geçirdik ve hayata geçirmeye devam ediyoruz. Mobil ve IoT tarafında yeni iş modellerini tanımlayıp bunlara yönelik projeler bizim için önemli. SAP kullanan her ölçekte şirkete de destek sunuyor, maliyet avantajı ve maksimum fayda elde etme imkânı veriyoruz. Türkiye’deki tüm SAP kullanıcıları için dev bir veri merkezi hayalimiz var ve bunu başarmak istiyoruz. Yatırımda yetkin bir noktadan know-how alabileceksek, yatırımı kendimiz yapmamız konusunda ısrarcı olmadığımız için işbirliğine açık davranıyoruz. Bu aslında diğer bütün yöneticilere örnek olması gereken bir konu. Biz veri merkezinin fiziksel altyapı yatırımını yapmayı artık durdurduk. Bu
konuda küresel işbirliği yaparken, veri merkezinin altyapısını kiralayıp, onun üzerinde bütün teknoloji katmanını ve kendi tasarımımızı koyarak bu şekilde hizmet sunuyoruz. Herhangi bir sektörden şirket gidip bir veri merkezi kurmasın, bu gibi bir maliyete ihtiyacı yok. KoçSistem danışmanlığı ile ihtiyacı olan, önceliklerine uygun modellenmiş bir altyapı ve veri
merkezine sahip olsun. KoçSistem’in bu yıl bir önceliği de sayısal dönüşüm yapmak isteyen kurum ve kuruluşların projelerini önceliklendirmek. Bu yönüyle yeni müşteriler bulmanın temel hedef olmadığının altını çizen Nalbantoğlu, bunun yerine mevcut kaynakları en doğru projelerde önceliklendirip kullanma hedefiyle yol aldıklarını vurguluyor.
Sigorta sektörü bir başarı hikayesi
Net söylüyorum, sigorta sektörünün yönetim ekibini
Türkiye’de diğer sektörlere dağıtmak isterim” diyen Nalbantoğlu’na göre, teknolojiyi bu kadar etkin kullanıp, çok hızlı biçimde karar verip dönüşümü yapan dünyadaki başarı örneklerinden biri sigorta sektörü ve sektör şirketlerinin yöneticileri. Öyle ki, sektör şirketlerinin büyük bölümünün, aslında küresel yapıların Türkiye ayağı olması, yurtdışına da know-how transferi anlamına geliyor. Hem de Nalbantoğlu’nun dikkat çektiği gibi, küreselde bu şirketlerin hizmet aldığı BT şirketleri olmasına rağmen, Türkiye’de bu ihtiyaçlarını KoçSistem’den temin
etmeleri de apayrı bir başarı hikayesi. Nalbantoğlu, şöyle devam ediyor:“Bu konuda öncülük yapan kurumlar bir adım öne çıkacaklar. Türkiye’de bu konuda liderlik yapan, teknolojiyi hizmet olarak dışarıdan kullanmada istisnasız öncülüğü üstlenen sektör sigorta sektörü. Sigorta şirketlerimiz yazılımlarını gerçekten profesyonel olarak dışarıdan almakla kalmıyor, teknoloji altyapılarını, güvenlik katmanları dahil olmak üzere her başlığı hizmet olarak aldıkları bir dünyadalar. Profesyonel hizmet olarak bu yapıların alınması ile teknoloji kullanım maliyetlerinde önemli tasarruflar sağladılar
15
16
ViZYOn
Seksenli yıllarda fenomen olmuş Knight Rider,
Türkiye’de yayınlanan adıyla
Kara Şimşek dizisini hatırlayanlar olacaktır. Kahramanımız Michael Knight maceradan maceraya koşarken, konuşabilen, kendi kendine hareket edebilen, yapay zekâya sahip arabası Kitt, ona eşlik etmektedir.
Gelişen teknoloji ile birlikte artan ve farklılaşan riskler, ‘Siber Risk Sigortası’nı, yakın gelecekte önemli bir konuma getirecek.
Kara Şimşek bile kusursuz değil!
Nesnelerin IoT ekosistemine dâhil olması yeni riskleri ortaya çıkartıyor. Örneğin, sıradan bir araba kaza, yangın, çalınma, doğal afetler gibi risklere sahipken, Kara Şimşek gibi dışarıdan farklı şekillerde komut alabilen, yorumlayan ve buna göre hareket eden bir araba, farklı riskleri de beraberinde getiriyor.
(*)Mustafa Özen
Knight, arabası Kitt ile bir kol saati aracılığı ile iletişim kuruyordu. Seksenli yıllarda bu durum, “senaristin hayal gücü” olarak değerlendirilebilirdi. Peki, bugün bir kol saati kullanarak bir arabaya sesli komut vermek, arabanın
bu komutu anlaması, yorumlaması ve buna göre hareket etmesi mümkün mü? Soruyu genelleştirirsek, telefon, tablet, bilgisayar, araba, saat, klima, kombi gibi “şeyler”in birbirleri ile iletişim halinde bulunmaları ve uzaktan
yönetilebilmeleri mümkün mü? Her şeyin Eywa ağacına bağlı olduğu bir Pandora gezegeni var mı?
1999’da “Her yere yerleştirilmiş sensörler ile fiziksel dünyanın internete bağlı olduğu bir sistem” tanımlaması ile Kevin Ashton tarafından Internet of Things (IoT) kavramı ortaya atıldı. Bugün teknolojinin yükselen trendlerinden biri olan “Şeylerin/Nesnelerin İnterneti”, her şeyin Eywa ağacına bağlı olduğu, Na’vilerin gezegeni Pandora’yı anımsatmaktadır. İnternet, IoT dünyasının Eywa ağacıdır ve ağ üzerinden iletişim sağlanabilen tüm nesneler IoT ekosisteminin bir parçasıdır. Hayatımızdaki sıradan nesneler, IoT ekosistemine dâhil olunca akıllı nesnelere dönüşmektedir. Örnek olarak, sıradan bir klima IoT ekosistemine dâhil olduğunda, ortama yerleştirilen sıcaklık sensörleri ile ortam sıcaklığını tespit edip, dışarıdan verilecek komutlara göre ortam sıcaklığını ayarlayabilen akıllı bir cihaza dönüşebilmektedir. Akıllı cihazların kullanıldığı akıllı evler, akıllı fabrikalar, akıllı enerji sistemleri ile IoT ekosistemi gün geçtikçe büyümektedir.
Nesnelerin IoT ekosistemine dâhil olması yeni riskler ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, sıradan bir araba kaza, yangın, çalınma, doğal afetler gibi risklere sahiptir. Kitt gibi dışarıdan farklı şekillerde komut alabilen, yorumlayan ve buna göre hareket eden bir araba ise ek olarak aşağıdaki risklere de sahiptir:• Sistem zafiyetleri istismar
edilerek Kitt’in ses tanıma
17
18
ViZYOn
ile kimlik kontrolü yapması atlatılabilir. Kontrolü ele geçirilen araç, uzaktan kontrol edilebilir.
• Kitt’in sistemleri, siber saldırı ile kısmen veya tamamen etkisizleştirilerek araba çalışamaz duruma getirilebilir.
Siber risklerin sigortalanması
Sadece IoT ekosistemleri değil 3D Printers, Drones, Cloud, Big Data, Mobilite, Sosyal Medya gibi farklı teknoloji alanları da siber tehditlerle karşı karşıyadır. Peki, bu riskler, sigorta tarafında nasıl teminat altına alınabilir? Siber saldırı yöntemlerinin dinamik yapısı ve teknolojilerin birbirleri ile ilişkili olması, siber riskleri teminat altına alabilmek için kapsam belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Her teknoloji alanında risklerin, riskler gerçekleştiğinde meydana gelecek zararların belirlenmesi ve meydana gelen zararlar için ne gibi teminatlar verilebileceği üzerine çalışmalar yapılması gerekmektedir. Sonrasında, risk seviyesine göre Siber Risk Sigortası adı altında farklı prim seviyelerinde farklı kapsamlarda ürünler sunulabilir. Peki, risk seviyesi nasıl belirlenecek? Siber risklere karşı teminat altına alınacak sistem için
aşağıdaki sorular cevaplandırılarak, risk seviyesi daha belirgin hale getirilebilir:1.Sistemdeki varlıklar nelerdir? 2. Sistemdeki roller nelerdir ve bu
rollerde olanlar kimlerdir?3. Sistemin korunması gereken
tehditler nelerdir? 4. Muhtemel tehditleri
gerçekleştirecek aktörler kimlerdir? 5. Tehdit aktörlerinin yetenek ve
kaynakları nelerdir? 6. Hangi tehditler hangi varlıkları
etkiler? 7. Mevcut durum, tehditlere karşı
korunma için yeterli mi? 8. Tehditlere karşı kullanılabilecek
güvenlik mekanizmaları nelerdir?
Risk seviyesi ortaya koyulduktan sonra risklerin gerçekleşmesi durumunda
nasıl bir maliyet çıkacağı ve bu
maliyetlerin nasıl teminat altına alınabileceği üzerinde çalışılabilir. Belirlenecek teminatın sigorta şirketlerinin ödeme gücünü sarsmamasına dikkat edilmelidir.
Siber risklerin sgortacılık mevzuatına etkisi
Siber saldırıya uğramış Kitt örneğinde zararın, Tam Kasko genel şartları kapsamında yer alan “tüm risklerin karşılanması” teminatı çerçevesinde karşılanabileceğini düşünebilirsiniz. Ancak “her türlü savaş olayı” teminat dışı zararlar içerisinde yer almaktadır. Bugün ülkeler arasında, gerek devletten bağımsız kişiler, gruplar gerek ise devlet seviyesinde gerçekleştirilen, gayr-i resmi bir siber savaş vardır. X ülkesinde meydana gelen bir olaya kızan Y ülkesindeki gerek bireyler ya da gruplar gerek
devlet seviyesindeki birimler, X ülkesine gayr-i resmi
siber savaş ilan edip, X ülkesine
ait bütün hedeflere
Siber riskler için verilebilecek teminatlar
Siber Risk Sigortası alan işletme veya bireylere, poliçe kapsamında aşağıdaki teminatlar verilebilir:
•Maruz kalınan siber saldırı neticesinde maddi bir kayıp söz konusu ise poliçe kapsamına göre maddi kaybın tamamı veya bir kısmı tazmin edilebilir.
•Siber saldırı neticesinde devre dışı kalan cihazların onarım veya değişimi sağlanabilir.
•Adli olaylar söz konusu olduğunda hukuksal destek sağlanabilir.
•Sigortalının mevcut durumunun, siber tehditler karşısında yeterli korumaya sahip olup olmadığını tespit konusunda destek verilebilir.
•Belirli periyodlarla, siber tehditlere karşı işletmenin sistemlerinde risk taraması yapılabilir.
•Marka değeri veya kişisel itibara yönelik
saldırılarda iletişim ve hukuksal destek verilebilir.
•Cryptolocker gibi saldırılar neticesinde, veriler kullanılamaz hale gelirse, verilerin kullanılabilir hale getirilmesi için destek sağlanabilir. Fidye istenmesi durumlarında maddi destek sunulabilir.
•Veri hırsızlıklarına karşı, veriler belirli sınıflandırmalara tabi tutularak, her sınıftaki veri için maddi bir teminat belirlenebilir.
•Kişisel bilgilerin gizliliğinin ihlali neticesinde karşılaşılacak davalarda, hukuksal ve tazminat cezalarına karşı maddi destek sunulabilir.
•Siber Risk Sigortasına teşvik için sigorta şirketleri gerek kendisi alt yapı hazırlayarak gerek ise çözüm ortakları üzerinden, işletmelerin bilgi teknolojileri ihtiyaçlarını servis olarak sunarak, verilen hizmetlerde yaşanacak kesintileri makul bir teminat ile sigortalayabilir.
19
Türkiye ve dünyada Siber Risk Sigortası
Türkiye’de sadece bir sigorta şirketi, Veri Koruma Sigortası adı altında Siber Risk Sigortası hizmeti sunmaktadır. Siber risklerdeki belirsizlikler ve Siber Risk Sigortası pazarını değerlendirebilecek yeterli aktüeryal verinin olmaması ürünün yaygınlaşmasını engellemektedir. Avrupa Birliği Veri Koruma Mevzuatı(EU General Data Protection Regulation), kişisel bilgilerin ihlali durumunda, ihlalin gerçekleştiği işletmeye 1.000.000 Euro veya yıllık cirosunun %2’si oranında ceza getirmektedir (EU General Data Protection Regulation(Article 79, Number 6), 2012). Bu da, AB vatandaşlarının kişisel bilgilerini saklayan kurum ve işletmelerin Siber Risk Sigortası’ndan faydalanmaları konusunda zorlayıcı bir unsur olacaktır. Bir ihtimal, devletler bu nedenden dolayı Siber Risk Sigortası’nı belirli işletme ve kurumlara
zorunlu yapabilir.3 Aralık 2015’te gerçekleşen OECD Sigortacılık ve Özel Emeklilik Komitesi(IPPC) konferansındaki oturumlardan birinin konusu Siber Risk Sigortası’ydı. Oturum sonucunda, Siber Risk Sigortası’nın üç başlık altında incelenecek bir proje teklifi olarak ele alınmasına karar verildi. Bu başlıklar:
•Siber Risk Sigortası pazarının ve Siber Risk Sigortası kapsamının araştırılması
•Riskten korunma ve risk azaltmada sigortanın rolü ve siber saldırılara karşı risk farkındalığı
•Siber Sigorta Pazarının geliştirilmesi ile ilgili politik ve yasal konular
Birinci başlık altında, pazar kapasitesi, siber risklerin tanımlanması, koruma ve prim seviyeleri, Siber Risk Sigortası poliçelerinin kapsam ve kapsam dışı durumlarının araştırılması, Siber Risk Sigortası poliçesi
hazırlamak için diğer sigorta poliçeleri ile karşılaştırılabilirlik durumu, potansiyel sigortalı profili konularının araştırılması tavsiye edilmiştir. İkinci başlık altında, sigorta şirketlerinin ne gibi teşvikler sağlayabileceği, Siber Risk Sigortası ile risk azaltma ve önleme tedbirlerinin kurumsallaşmasının sağlanması, risk tabanlı prim seviyelerinin belirlenmesi, Siber Risk Sigortası ile daha iyi korunma için risk farkındalığının artırılması konularının araştırılması istenmiştir. Üçüncü başlık alında, belirli senaryolar için siber risk sigortasının zorunlu olabilme durumu, vergi teşviklerinin sağlanabilme durumu, Siber Risk Sigortası pazarının izlenmesi ve şeffaflaştırılmaya çalışılması, sigorta şirketlerinin ödeme gücü ve mali istikrarına etkisi, Siber Risk Sigortasının geleceği için politikalar geliştirme konularının araştırılması istendi.
saldırı düzenliyorlar. Hatta bu durum çoğunlukla, X ve Y ülkesini destekleyen farklı ülkelerdeki resmi - gayr-i resmi bireylerin/grupların dâhil olmaları ile siber dünya savaşına dönüşüyor. Sistemleri ele geçirilen veya zarar gören Kitt’in sıradan bir saldırıya mı maruz kaldığı yoksa gayr-i resmi siber savaştan mı etkilendiği nasıl tespit edilecek? Oluşan zarar “her türlü savaş olayı” ileri sürülerek teminat dışı mı bırakılacak yoksa “tüm riskler”e dâhil mi edilecek? Bu örnekten de anlaşılacağı gibi siber riskler, sigortacılık mevzuatında güncellemeler gerektirmektedir. Teknoloji, birçok alanda hayatımıza girdiği için mevcut sigorta ürünlerinin birçoğunun genel şartlarını siber risklere göre güncellemek gerekebilir.
Siber risk sigortası hedef kitlesiBüyük işletmeler yüzbinlerce dolar yatırımla siber tehditlerden kaynaklanacak zararları minimize etmeye çalışmaktadır. Bilgi güvenliğini sağlamak için yüzbinlerce dolar yatırım bütçesi olan bu
işletmeler, Siber Risk Sigortası’nı kendileri için gereksiz görebilir. Ancak, bu kadar yatırıma rağmen hâlâ siber saldırılar sonucu mağdur olabilmektedirler. Bilgi güvenliği yatırımları ile siber riskler minimum düzeye indirgense de, sigortalatmak yoluyla var olan riski devretmek, büyük işletmeler için de tercih edilebilecek bir yaklaşımdır.
Siber Risk Sigortası ile hedeflenecek esas kitle, bilgi güvenliğini sağlamak için yüzbinlerce dolar bütçesi olmayan küçük ve orta ölçekli işletmeler(KOBİ) ve bireylerdir. KOBİ’lerin siber riskleri sigortalatması anlaşılabilir belki ama bireyler neden siber risk sigortası yaptırsın? Akıllı ev, akıllı araç sahipleri siber saldırılardan kaynaklanacak zararlara karşı evini, arabasını sigortalatmak isteyebilir. Teknolojinin hayat ile bütünleştiği bir noktada, I Robot filmindeki başkahramanımız, dedektif Del Spooner gibi insanlar biyonik organlara sahip olabilirler. Bireyler, biyonik organlarını siber saldırılara karşı sigortalatmak isteyebilir. Ya da, kendisine yardımcı olması için aldığı robotu NS-5’i
sigortalatmak isteyebilir.
Siber saldırıları sadece, çeşitli amaçlar için bir işletmenin sistemlerine saldırı yapılması olarak algılamamak gerekir. İşletmeler ve bireyler, sosyal medya üzerinden itibar ve güvenilirliğine yönelik saldırılara da maruz kalabilir. Neticede sosyal medya, paylaşılan bir haberin doğruluğu teyit edilmeden oldukça hızlı yayılabildiği ve bunu engellemeye yönelik üçüncü tarafların yapabilecek bir şeyinin olmadığı oldukça dinamik bir ortamdır. İşletmeler ve bireyler, marka değeri ve itibarlarını sosyal medya saldırılarına karşı sigortalatmayı tercih edebilirler.
Gelişen teknoloji ile birlikte artan ve farklılaşan riskler, ‘Siber Risk Sigortası’nı, yakın gelecekte önemli bir konuma getirecek. Bilgi güvenliği uzmanları ve sigortacılık uzmanlarından oluşan bir komite kurularak, Siber Risk Sigortası pazarı, poliçe kapsamı, kapsam dışı tutulacak durumlar, teminatlar, pazarın genişlemesi için teşvikler, mevzuat değişiklikleri ile ilgili çalışmalar acilen yapılmalı.
(*) Türkiye Sigortalar Birliği Bilgi Teknolojileri Bölüm Yöneticisi
20
ArAŞTIrMA
Önce yönetim kurulu gereklilikleri benimsemeliRiskler git gide artarken, güvenlik sadece BT’nin veya kurum içinde bazı departmanların görevi olmaktan çıkıyor. Bu noktada yönetim kurullarının farkındalığının gelişmesi ve bazı konularda öncü rol üstlenmesi hem güçlü savunmanın hem de kurumsal birliğin garantisi niteliğinde.
21
Günümüzde tüm şirketler sahtekarlık ve suiistimal riskleri ile karşı karşıya. Bu
kaçınılmaz acı gerçek karşısında, her sektörde her ölçekte şirket de risklerle başa çıkmak için daha etkili metotların peşinde olmak zorunda. Yönetim kurulları, bu gereklilik ışığında hiçbir şeyi gözden kaçırmama rolünü üstleniyor. Günümüzün küresel iş ortamında veri analitiği, teknoloji ve süreç takibi teknikleri, bahsettiğimiz risklere karşı güçlü araçlar olduğu
gibi, kurumsal karar alma süreçlerinde de gelişimi beraberinde getiriyor. Bu arada, geldiğimiz noktada büyük veri de artık yönetim kurulu için bir satış ve pazarlama aracından çok daha fazlası. Yani yönetim kurullarının büyük verinin, siber savunma süreçleri için önemli olduğunun farkına varması şart.
EY’nin ‘Global Forensic Data Analytics Survey 2016’ çalışması, 665 orta ve büyük ölçekli şirketin yanıtlarını içeriyor ve tüm bu şirketlerden yetkililere göre, siber
açık veya içerden öğrenilenlerin dışa aktarımı (insider) odaklı tehditler öncelikli risk başlıkları. Araştırmaya katılanların yüzde 62’si geçen iki yılda bu tarz riskleri daha da fazla göz önüne aldıklarını belirtiyor. Rüşvet ve yolsuzluk da yönetim katmanında önemli risk başlıkları olurken, finansal açıklamalardaki sahtekarlıkların geçen iki yılda arttığı yorumunu yapıyor.
Veride büyüme hızı artarken, modern risk yönetiminin temeli olarak etkili
22
ArAŞTIrMA
bir analitik yönetim yapısını da
kurmak şart. Kurumsal risk, çalışanlar
ve şirketin tüm süreçlerinde bağlantı
içinde olduğu üçüncü parti yapılar
odaklı karmaşık sorulara sofistike
yanıtlar verebilmenin önemi bu
nedenle artıyor. Yani raporda dikkat
çekildiği gibi, bilgi ve beklentiler
için geleneksel veri kaynaklarından
elde edilen verilerin ötesine geçen
yönetim kurulu, yeni kaynakları da
gündemine alıyor.
E-postalar, sosyal medya, ses ve
metin mesajları gibi temel risklerin
veya olayların anlaşılması konusunda
güvenlik araştırmacılarına bu
araçlar da rehber oluyor. Bu yeni
bakış açısı konusunda farkındalık
olması sevindirici, ama araştırmada
da dikkat çekildiği gibi, özellikle
yapılandırılmamış veri, risklerin
temelini oluşturuyor. Geleneksel
takip verilerinden farkı ile iç kontrol
süreçlerinde gözden kaçırılıyor.
Kurumsal yatırımların yönü
Yöneticilerin büyük verinin değeri
konusunda farkındalığı giderek
artıyor, karar alma süreçlerinde
gerçek verim için bunu da önemli bir
araç olarak tanımlıyor. Dolandırıcılığa
karşı veri madenciliği ve analiz odaklı
yaklaşımın önemi bu yönüyle git
gide artıyor. Hukuki veri analitiği
ise burada bir adım öne geçerek,
yapılandırılmış ve yapılandırılmamış
verileri toplamayı ve kullanmayı,
uygunsuz işlemleri, olayları veya
kişilerin davranışı bağlantılı yanlış
adımları önlemeyi içeriyor. Uyumu
izlemek ve süreçler bazında test
etmek için daha yetkin analiz
kullanmak, kurumsal politikalara
uyum döngüsünü, dolandırıcılıktan
korunmada gelişmiş yöntemleri
ve hissedarlar için daha güçlü bir
şeffaflığı yaratıyor.
EY araştırmasında da görüldüğü
gibi, şirketlerin hukuki veri analitiği
odaklı yatırımlarında artış, siber
suç risklerinde önü alınamayan
artışın da bir sonucu. Araştırmaya
katılanların yüzde 53’üne göre siber
suç, kapsamlı güvenlik yatırımlarında
artışın temel sebebi. Katılımcıların
yüzde 43’üne göre artan yasal
düzenleme uygulamaları ve takipler
de önemli bir gerekçe. Yönetim
kurulunun veya yönetim ekibinin
baskısı ise yüzde 31’lik kesime göre
yatırımların artma sebebi.
EY araştırmasında da görüldüğü
gibi, geleneksel kaynakların ve
uygulamaların dışında elde edilen
veriler, güvenlik için inşa edilen
süreçleri daha da güçlendiriyor.
Örneğin, şirket içinde bir
dolandırıcılığı tespit için artık şirket
politikalarına veya prosedürlerine
bağlı kalmanın pek bir anlamı yok.
Bunun yerine, yönetim birimlerinin
işlemler ve olaylarla ilgili kurumdışı
uygulanan testlere, çoklu veri
kaynaklarını doğru biçimde entegre
etmeye, bunu yaparken risk sıralama
tekniklerini de kullanmaya önem
vermesi gerekiyor. Bu gibi yeni
teknikler erişilebilen güncel veri
havuzunu genişlettiği gibi, temel
risk alanlarına odaklanmayı da
kolaylaştırıyor. Risk değerlemesi
yaparken sahtecilik ve dolandırıcılık
odaklı tahminlemeler yapılandırılmış
verinin de hala temel kaynağı. Ancak,
araştırmada da dikkat çekildiği gibi,
bu tarz soruşturma süreçlerinde
yapılandırılmamış kaynaklar derinliği
artıracağı gibi, süreç takibi ve
karar verme noktasında da giderek
önemini artırıyor. Örneğin işvereni
hakkında olumsuz yorumlar yapan,
Facebook gibi sosyal ağlarda yanlış
bilgiler yayan bir çalışanı bu şekilde
tespit etmek artık veri kaynaklarının
belirttiğimiz gibi çeşitlenmesi ve bu
verilere doğru analiz edebilmekle
bağlantılı. Büyük verinin bu şekilde
analizi, şirketin kimlerle iş yaptığını
anlaması, böylece kamunun olası
sınırlamalarına uygun adımları
atabilmesini de sağlama gücüne
sahip. Sonuçta, araştırmada dikkat
çekildiği gibi, bunlar asla yeterli değil.
Ama teknolojik gelişim ve büyük veri
analizi odaklı yetkinliklerde önemli
faydalar sağladığı da bir gerçek.
Yönetim kurulunun öncelikleri
Yönetim kurulu ve diğer yönetimsel birimler veri analitiği yatırımları için kendilerine doğru soruları da sormak zorunda. Kendi üstlerine düşen görev itibariyle yönetim kurulu
üyeleri netliğin ve tüm yapılar arasında işbirliğinin sağlanmasını talep etmeli. Bu beklenti, her bir veri analitiği yatırımlarının geri dönüşünü de en üst seviyeye çıkartacak. Yönetim kurulunun üstüne düşen bir görev de düzenli olarak yönetim birimlerine kullanılan kaynaklar, analitik için gerçekten yetkin iş gücünün istihdam edilip edilmediğini onlarla birlikte sorgulamak. Daha güçlü bir dolandırıcılık karşıtı güvenlik yapısını kurgulamak doğal olarak zaman alır. Ayrıca yönetim birimlerinin her üyesi de gerek maliyet gerekse bu başlığın ortak yönetimi konusuna sıcak bakmayabilir. Hatta birçok eski şirkette bu konuda bir direnç kendini gösterebilir. Bu noktada yönetim birimlerine üç temel unsur detaylı biçimde anlatılmalı: Fırsatlar, değer ve stratejik planla elde edilecek değer. Bunların doğru anlatımı, hele de güçlü kurumsal kültürü sergilemek adına önemli.
Yönetim kendine bu soruları sormalı
Yasal uyum başlıkları, eğitim gibi alanların dışında, kontrol
başlıklarını yerinde inceleyen iç denetim veya uyum birimi nasıl olmalı? Yönetim kurulu, bu test başlıklarında iç denetim yapısından düzenli güncel bilgiler alabiliyor mu? Birim ekipleri, yönetim kurulu ile bu süreçler konusunda detaylı ortak çalışmalar yaptı mı?
Veri Merkezleri
Star of Bosphorus Veri Merkezi
Bulut Bilişim ve SanallaştırmaNGN Cloud
Ağ Çözümleri
Bilgi Güvenliği
3D Çözüm Merkezi
Akıllı Bina Çözümleri
Video Konferans ve Bileşik İletişim Sistemleri
BT Danışmanlığı ve Dış Kaynak Hizmetleri
Sistem ve Veri Depolama Çözümleri
NGN olarak, Bilgi Teknolojileri ve
sistem entegrasyonu alanlarındaki uzmanlığımız ile
Türkiye’nin lider kuruluşları için yenilikçi, kusursuz,
özgün ve güvenilir çözümler üretiyoruz.
Bizim işimiz, sizin gücünüz!
Her İşinBir Uzmanı Var!
ngn.com.tr
Her ölçekte kurumsal şirket, BT adına kapsamlı projeleri hayata geçirmek, doğru
süreçlerde bunları güncellemek ve yenilemek zorunda. Son yıllarda bu zorunlulukta farkındalık seviyesinin
yükseldiği görülüyor. Ama yine de yetmiyor…
Çünkü bazı projeler
başarısızlıkla sonuçlanıyor, bazıları planlanan süreyi
aşarak anca tamamlanıyor,
bazıları yol
YÖneTiM
BT projenizin akıbeti hezimet olmasın…BT profesyoneli Bahar Madazlı, BT projelerinde başarı için deneyimlerine dayanarak derlediği ipuçlarını kitabında, “Yoldan Çekilin Hedefteyim” ile buluşturdu.
‘Yoldan Çekilin Hedefteyim’ kişisel gelişim kitabını yazma fikri nasıl doğdu? Ne gibi eksikleri, iş hayatındaki hangi yanlış algıları bu kitapla ortaya koymayı hedeflediniz?
Deneyimlerimin pek çok insana bir parça umut olabileceğine, aynı zamanda farklı bakış açısı ile olaylara bakabilmelerini sağlayabileceğine inandım. Çalışma hayatımdaki gözlemlerimi en iyi şekilde ifade edebileceğim yöntem, bir kitap yazmaktı. Okurlarımın kitabımla, iş yaşamında kuraldışı düşüncelerle hareket etmenin “hiçbir sakıncasının olmadığı” fikrinin keşfine varmalarını ve yazdıklarımdan zevk almalarını, okurken eğlenmelerini istedim. Genç kuşakları özellikle önemsedim. Aslında deneyimlerinin sonunda, onlar da benim vardığım sonuca ulaşabilirler. Ama ona kavuştuklarında, yıllar uçup gitmiş olacak. Nedense gençlerin bu duygularla vakit kaybedip
Madazlı’ya göre, bunlardan ‘uzak’ durun- Her zaman çözümün bir parçası olun, ama asla problemin bir parçası olmayın. - Her sorunda bir çözüm görün, ama asla her çözümde bir sorun görmeyin. -“Zor, ama mümkün” diyebilirsiniz, ama asla “mümkün ama zor” demeyin.-Konuşmak yerine yapın, ama asla yapmak yerine konuşmayın.
24
üstünde önemli değişimlere uğruyor, ama tüm bu gibi süreçlerin sonunda BT biriminin iş yükü de katlanıyor, iş birimleri ve BT arasındaki gerilim de… İşte sektör profesyoneli Bahar Madazlı, ‘Yoldan Çekilin Hedefteyim’ kitabı ile bu gibi sorunların üstesinden gelebilmenin ipuçlarını okurla paylaşıyor. Elektronik Fon Transferi (EFT) programının ilk yazılımcılarından biri olan ve uzman yardımcılığı ile başladığı iş hayatını Yazılımdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak tamamlayan Madazlı’ya göre; yapılan işin başarı göstergesi, hedefi tam 12’den vurarak doğru sonuca ulaşmak. Doğru sonuçlandırılamayan her işin bedeli ise başarısızlık olarak adlandırılmaya mahkum. TÜBİTAK destekli birçok projeye imza atan, hatta başında bulunduğu yazılım departmanının TÜBİTAK tarafından yerinde Ar-Ge departmanı olarak onaylanmasını sağlayan, 30 yıllık iş hayatında BT sektöründe birçok
projeye imza atan Madazlı ile bir BT projesinin mutlu sona ulaşmasına
dair ipuçlarını, kitabını hayata geçirme süreçlerini konuştuk:
25
yavaşlamalarına gönlüm elvermedi. Ayrıca bu kitapla, çalışanların kişisel gelişimlerine katkı sağlayabileceğime inandım. Ortaya koymak istediğim önemli algı; iş hayatında eğlenmenin bir sakıncası olmadığının farkına varılması ve akıp giden suyu tutmak için güç sarf etmemiz gerektiği. Diğer yanlış gördüğüm algılardan birkaçı da; çalışanların bilmedikleri işleri de yapabileceklerine inanmaması, anlık karar alıp bu karara kilitlenmekten korkmaları, sorunun değil sonucun parçası olmayı hedeflemeleri ve en önemlisi, hatalarından keyif almayı bilmemeleri.
Bu kitabı tasarlamak ve yayına hazırlamak ne kadar sürdü?
Kitabın hazırlık ve baskı süreci yaklaşık 2 yılı buldu. Bu kitabı yazarken sadece kendi bilgilerimden yararlanmadım. Kitaplar okudum, araştırdım, bu bir süreç oldu. Sonrasında yazdığım ilk bölümleri Sunay Akın, Nebil Özgentürk, Süreyya Ciliv gibi bazı arkadaşlarımla paylaştım ve olumlu görüşlerini alınca kitabımı tamamladım. Yayınevlerini araştırmak ve kitabı yayına hazırlamak da zaman alan süreçlerden biriydi.
BT profesyoneli ve 30 yıllık iş sürecinizde yürüttüğünüz projelerden edindiğiniz deneyimlere dayanarak, bir BT projesinin başarılı sonuçlandırılabilmesi için izlenmesi gereken adımlardan bahseder misiniz?
Projede işi zamanında ve çalışır halde sonuçlandırmak esas olmalı. Sonuca ulaşmak çok basit gibi görünse de, bizi zorlayacağı kesin. Proje yolunda ilerlerken, dışarıdan ve içeriden gelen saldırılarda rol
almak zorunda olmadığımızı bilerek hareket etmeliyiz. Bir şekilde hedefe kitlenmeli, hedeften gözümüzü ayırmamalıyız. Kitabımın adı da bu yüzden “Yoldan Çekilin Hedefteyim”. Yeniliklere açık olmalı, yanına mutlaka risk alma ve hata yapmayı göze alma unsurlarını eklemeliyiz. Çünkü küçük yaratıcılıklar, bazen baş döndürücü sonuçlar ve sonuca gitme ihtimalini doğurur. Projede başarılı olmanın en doğal yolu hata yapmaktan geçer. Yapacağımız hatalar bizi geriletmeyeceği gibi, engelleri aşabilmemiz için örnek oluşturur. Yeter ki aynı hatayı bir kez daha tekrarlamayalım. Çünkü aynı hatayı tekrarlayacak kadar vaktimiz olmayacak. İletişimin gücünü de bir kenara yazmak lazım. Yaptığımız işte mutlaka ekip arkadaşlarımız ve projeyi onaylayacak müşterilerimizin olduğunu unutmamalıyız. Bir uyum içinde ilerleyebilmek için tek hedefimiz ‘iletişimimizi iyi yönetmek’ olmalı. Ekip arkadaşlarımıza onları geride bırakmayacağımıza
ve başarısızlıkta bile yalnız kalmayacaklarına dair güven vermeliyiz. Projede sıkıntılı süreçler yaşayabiliriz. Problem çıktığı andan itibaren bunu kabullenmeli ve çözümü için harekete geçmeliyiz. Bazen proje sırasında öyle bir an gelir ki işin sonunu göremeyebiliriz. Böyle durumlarda asla pes etmemeli ve eleştirilere sağır olup, çalışmayı bırakmadan yolumuza devam etmeliyiz.
Bu başlıkta Türk şirketlerinin bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk şirketlerinin son zamanlarda BT projelerine önem verdiklerini görüyorum. Ama şirketlerin bunu planlı yaptıklarını düşünmüyorum. Ekonomik problemlerden dolayı daha az elemanla iş yapmak zorunda kalarak, eleman açığını kapatmak için “BT projelerine bir kere yatırım yaparım” felsefesiyle hareket ettiklerini düşünüyorum.
Şirketleri ne gibi riskler bekliyor?
Şirketini kurumsal bir boyuta taşımak isteyen her işverenin BT projelerinin desteğine de ihtiyacı var. Kurumsal olarak düşünmedik-leri taktirde, birilerine güvenmek zorundalar. Fakat o kişinin ne kadar güvenilir olduğunun veya o kişiyi de zan altında bıraktıklarının farkına varamazlar. BT projeleri, şirketlerin bir çeşit ‘bağımsız denetçileri’. Önem vermedikleri taktirde;
•Ne kadar üretim yaptıklarını,•Nasıl üretildiğini,•Üretimde ne kadar malzeme kullanıldığını,•Girdilerini ve çıktılarını kontrol etmelerini,•Kaç tanesinin satıldığını,•Gerçekte kaç paraya satıldığını,•Gerçekte satılıp satılmadığını,•Ne kadar kâr yapabildiklerini,•Hesaplarını doğru tutabildiklerini tespit etmekte zorlanırlar.
26
ileTiŞiM
Kurumsal BT’de üçüncü devir:
SayısallaşmaKurumsal faydaları ile uçtan uca iletişim çözümleri, maliyet avantajı ve iletişimde etkili çözümler demek.
Farklı cihazlar, bulut bilişimden IoT ve M2M’e evrilen teknolojik yet-kinlikler, teknolojinin bireyselleş-
mesi ve böylece her ölçekte şirketin de çalıştığı kurumdan benzer yetkinlikleri beklemesi, tüm bu çerçevede BT birim-leri odaklı taleplerin, doğal olarak BT bi-rimlerinde de stresin artması… Günümüz bilişim ve iletişim sektöründe tüm adım-larda ana fikir artık ‘hız’. Tüm sektörler ve her ölçek için esas farkı karar alma ve uygulama başlığında aslında her adımda-ki hız belirliyor. Yani geleneksel iletişim
yapıları ile bağları koparmanın da zamanı geldi. Mobilite başlığındaki gelişim, bi-reylerin süreç içinde edindiği yetkinlik ile artık kurumsal ihtiyaçları ve yatırımları da şekillendiriyor. İletişim başlığında cihazla-rın yetkinliği ve bağlantı gücünün git gide yükselişi de kurumsal BT yatırımlarında iletişimi entegre bir çözüm olarak edin-me tercihini beraberinde getiriyor. Bu da gerek cihaz gerek uygulama gerekse varolan BT sistemleri ile güçlü entegras-yonu sunabilen Karel gibi markaları ön plana çıkartıyor. Bu konuda yapılan ‘doğ-
ru’ yatırımlar, şirketlerin birçok başlıkta
masraflarını azaltarak yatırımın hızlı geri
dönüşünü beraberinde getirme potansi-
yeline sahip. Yani bu konuda yatırımlar
artık ulaşılmaz, sadece belli sektörlerde
belli ölçeklerde şirketlere mahsus ol-
maktan çıktı. Karel Pazarlama Direktö-
rü Nurşen Yıldırım, her ölçekte şirketin
bu konuda farkındalığının geliştiğini de
belirtmeden geçmiyor. Nurşen Yıldırım,
gerek kurumsal iletişim başlığındaki ge-
lişim ve beklentilerini, gerekse Karel’in
bu alanda sunduğu çözümleri anlatıyor:
Kurumsal iletişim alanındaki teknolojik gelişmeler hakkın-da bilgi verebilir misiniz?
Bu alandaki en önemli gelişim kav-
ramsal alanda sağlandı. Kurumlar
artık iletişime, sadece süreçlerin işle-
yişi için gereksinim duyulan bir araç
olarak bakmıyor. Artık iletişim tekno-
lojilerinin performans ve verimliliği
artırıp, rekabet avantajı sağlayacak
üstünlükler yaratabildiğini biliyorlar.
Bu kavramsal değişim iletişim tekno-
lojilerinin gelişimini de etkiledi.
Yeni iletişim teknolojilerindeki önemli
başlıklar ise Bulut Bilişim, nesnelerin
interneti olarak tabir edilen IoT, öte
yandan iş hayatında giderek artan
iletişim ihtiyacıyla birlikte hızın ve
çeşitliliğin artması, tümleşik iletişim,
sanallaştırma, birlikte çalışabilirlik gibi
kavramlar gündeme geliyor.
Bu pazarın dünya ve Türki-ye’deki gelişimi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünyadaki trendler de kurumsal ileti-
şimin öneminin anlaşıldığını gösteri-
yor. Bu da kurumsal iletişim teknolo-
jilerini geliştiriyor ve bunun yarattığı
pazarı büyütüyor. Kullanım iştahı açı-
sından Türkiye, dünya sıralamasında
üst sıralarda yer alıyor. Teknoloji üre-
ten gelişmiş birçok Avrupa ülkesinden
daha hızlı yeni teknolojilere geçebili-
Karel Pazarlama Direktörü
Nurşen Yıldırım
27
yor. Özellikle iletişimin en hızlı katma
değer yarattığı bankacılık ve finans
sektörü bu konuda öncü sayılabilir.
Bunun sağladığı marjinal faydanın
yanı sıra riskli olan tarafı, teknoloji
gelişim hızının artmasıyla birlikte ma-
liyetlerin de hızla düşmesi. Dolayısıyla
geçiş teknolojileri denilen ara teknolo-
jilere yüksek bedeller ödenirken, kar-
şılığında ciddi sorunlarla karşılaşılabili-
yor. Makro düzeyde bakacak olursak;
teknolojiyi sadece kullanan değil, üre-
ten, geliştiren olmak önemli. Bu, top-
lam harcamalar içinde gittikçe daha
büyük pay alan ve tüm sektörler için
lokomotif olan bir sektör. Bu yüzden,
orta ve uzun vadede büyük yansıma-
ları olacağını söyleyebiliriz.
Kurumsal iletişim çözümlerini hangi başlık ve ürün grupları altında toplayabiliriz?
Kurumsal iletişimi birkaç farklı başlık
altında gruplayabiliriz: Ürün ve çözüm-
ler, Hizmetler- Altyapı, Üst Yapı- Kutu
Çözüm ve Hizmetler ile Proje Çözüm ve Hizmetler.
Bu ürün ve çözümleri kulla-nan kurumlar ne tür avantajlar elde ediyorlar?
İletişim çözümleri; temel olarak, iş sü-reçlerine entegre edilerek verim artışı ve müşteri memnuniyetini arttırmakta önemli bir katalizör görevi üstleniyor.
Sizin bu pazardaki hedefleri-niz neler?
Biz işletmelerin iletişim ve görüntülü güvenlik ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmetler sunuyoruz. Teknolojideki gelişmeler sonucu çözümlerimiz IP tabanlı tümleşik iletişime doğru ev-rildi. Tümleşik iletişimle kullanıcıları-mıza ses, görüntü, yazılı mesajlaşma gibi farklı kanallar üzerinden iletişim kurma imkânı sağlıyoruz. Çoklu cihaz desteği sayesinde ise kullanıcılarımız iletişimlerini masaüstü telefon, DECT,
WiFi telefon, akıllı telefon ya da tablet gibi farklı cihazlar üzerinden alabiliyorlar. Sunduğumuz çağrı mer-kezi çözümleriyle de firmaların müş-terilerine yaşattıkları deneyime olum-lu katkı sağlıyoruz. Çağrı merkezini; kullanılan CRM, müşteri destek, ERP gibi iş uygulamalarıyla entegre ede-rek toplam faydayı arttırıyoruz. Pazara sunmaya hazırlandığımız web konfe-rans çözümü sayesinde müşterileri-mizin iletişimine yeni bir boyut daha kazandıracağız. Bu çözümle farklı lo-kasyonlardaki çalışanlar, bilgisayarları üzerinden sesli ve görüntülü olarak aynı mekândaymış gibi toplantı yapa-bilecek, ekran paylaşma özelliğiyle bir dokümanı birlikte inceleyebilecekler. Bu sayede iş gücü ve ulaşım masraf-larından önemli tasarruflar sağlamak mümkün olabilecek. Bunların yanı sıra firmalara kameralı güvenlik çözümleri de sunuyoruz. Görüntü işleme ve vi-deo analiz çözümleriyle de müşterileri-mizin ihtiyaçları doğrultusunda katma değerli çözümler geliştiriyoruz.
28
BUlUT
Bir ‘buluta geçiş’ hikayesiDört yıl önce bulut bilişim daha bu kadar moda değilken bir risk
alarak Türkiye’de ilk bulut bilişime geçen şirketlerden biri olduk. Dört sene sonra kazandıklarımızı görünce, “İyi ki bu riskleri alıp bulut bilişime geçmişiz” diyorum.
Yaklaşık dört yıldan beri kullandığımız bulut bilişim sayesinde elde ettiğimiz faydaları
sizlerle paylaşmak istedim.
Kurumsal BT’de üçüncü devir: Sayısallaşma
Dört yıl önce şirketimizdeki ihtiyaçlarımızı belirlediğimizde alttaki maddeler karşımıza çıkmıştı.
• Mail sisteminin yenilenmesi• Şirket içi haberleşme portali kurulması• Anlık haberleşme sistemine geçilmesi• Office lisanslarının yenilenmesi• Disaster Site kurulması• Uygulamaların cluster bir mimariye geçmesi• Uygulamalar için test ortamı oluşturulması• Raporlama sisteminin hızlanması
İhtiyaçlarımızı ya lokalde ya da bulut altyapısını kullanarak yapacaktık. Bizim tercihimiz bulut altyapısı oldu.
Bilindiği üzere bulut bilişimde IasS, PaaS ve Saas hizmet modelleri mevcut. Biz PaaS ve Saas modellerini kullanıyoruz. Paas üzerinden genellikle işletim sistemi ve veritabanı yönetimi alıyoruz. Bizler sadece ilgili ERP/CRM programlarında modül geliştiriyoruz. İlgili makinaların yedeklenmesi, güncellenmesi, sanallaştırma v.b
işlemleri platform hizmeti sağladığımız yerden karşılıyoruz. SaaS modeli ile de e-posta, portal, anlık haberleşme hizmetlerini bir servis sağlayıcıdan alıyoruz. Sitelerde hayat başladıktan sonra devreye giren şirketimizde de ayrı bir site yönetim yazılımını yine SaaS hizmeti olarak alıyoruz.
Projenin ilk başlarında genel bulut kullanıyorduk. Daha sonra leasing şirketimizin kurulması ile özel bulutumuzu da kurduk. Artık hibrit bir yapımız mevcut. Bazı uygulamalarımız sadece bize özgü, bazıları ise internetten herkesin belli bir bedel alarak kullanabileceği uygulamalar. Biz tüm bu ihtiyaçlarımızı lokalde de yapabilirdik. Ama süreçlerimizi ve altyapımızı bulut mimariye geçirerek alttaki kazanımları sağladık.
• İş süreçlerine zaman ayırma: Eskiden zamanımızın büyük bir kısmı yedek almak, bir sorun olduğunda yedekten dönmek, test etmek, güncelleme, güvenlik işleri gibi temel BT süreçlerine gidiyordu. Bulut bilişime geçtikten sonra bu gibi işlerimizde azalma oldu. Artık zamanımızın büyük kısmını departmanların süreçlerine dahil olup onlara yardımcı olmaya harcıyoruz. Mesela muhasebe departmanı ERP sisteminde detay mizan almada sorun
(*) Hakan Cem Topal
29
yaşıyorsa veya pazarlama departmanı vermiş olduğu reklamın anlık çağrı merkezindeki geri dönüşlerini raporlamak istiyorsa biz devreye giriyoruz.
• Güncelleme işlemleri olmayacak: Artık SaaS hizmeti aldığımız uygulamalarda güncelleme işlemleri gibi bir sorunumuz olmayacak. Eskiden 2 yılda bir çıkan ilgili ürünlerin yeni versyonlarına geçişini projelendirip hem zaman hem de maliyet harcıyorduk. Örnek vermek gerekirse anlık haberleşme uygulaması ve maillerin kotaların bir gecede güncellenmiş oldu, biz hiçbir işlem yapmadık.
• Ofis yazılım lisansları: Şirket içindeki ofis yazılımlarının yeni versiyonuna geçecektik. Ama kullanıcı sayımızın değişkenliği ve lisans satınalma opsiyonlarının maliyetli olmasından dolayı kafamızda soru işareti vardı. Aldığımız SaaS hizmetinin içinde bu bileşeninde gelmesi bizim için çok güzel oldu.
• Felaket kurtarma: Şirket içinde kullandığımız uygulamalar ve veriler için bir felaket kurtarma merkezi planlamamız gerekiyordu. Bu çalışmayı Ankara’daki lokasyonumuzda yapabilirdik. Ama o lokasyona bir sistem odası kurulması, ürün ve hizmet alımı ile minimum bir personel çalıştırma gereği yüzünden maliyetler çok yüksek değerlere çıkıyordu. Bulutu felaket kurtarma merkezi olarak kullanarak maliyetleri oldukça aşağıya çektik.
• Uygun maliyet: Tüm bu istekleri şirket içinde lisans, personel, sunucu, depolama ve hizmet alımı ile yapabilirdik . Çıkan maliyetin yüzde 80‘lik kısmını peşin olarak ödememiz gerekecekti. Ama bulut bilişime geçerek dörtte bir fiyatına ve peşin ödeme yapmadan aylık olarak düzenli
bir ödemeye geçtik.
• Hızlı çözüm: Bulut ortamında
herhangi bir kurulum ve donanım ile
uğraşılmadığından tüm işlemler birkaç
fare hareketi ile tamamlayabildik.
• Süreklilik: Dört senedir bulut
bilişim altyapısında hizmet veriyoruz
ve bu süre zarfında sistemlerimiz bir
gün bir dakika bile kesilmedi. Eğer
lokalde bir kurulum yapsaydık en
azından güncelleme için bile belli bir
kesinti olabilirdi. Ayrıca 7x24 hizmet
alıyoruz, eğer aynı hizmeti şirket
içinde kurmak isteseydik vardiyalı bir
şekilde BT personeli bulundurmamız
gerekiyordu.
• Güvenlik: Lokalde ne kadar
güvenlik tedbirleri alırsak alalım,
bulut bilişim hizmeti veren şirketlerin
altyapısı kadar güvenli bir sistemi
uygun maliyetlere kuramazdık.
•Kullandığın kadar öde: Bizde
dönemsel olarak personel sayılarında
değişiklik olmakta. Aldığınız lisanslar
bazı ay fazla olurken bazı ay az
olabiliyordu. Gereksiz bir lisans takibi
ile vakit kaybediyorduk. Bulut bilişime
geçerek gereksiz lisans kullanımız
engellenmiş oldu. O ay içinde ne kadar
kullandıysak o kadar ödeme yapmaya
başladık, ne eksik ne fazla.
• Sürpriz maliyet artışları olmaması: Bilişim teknolojileri
projelerinin genelinde proje
başladıktan sonra ilk başta
düşünülmeyen maliyetleri ortaya çıkar.
Bulut bilişim projelerinde ise bu tür
maliyetler minumum seviyededir hatta
yok diyebiliriz.
• Capexten opexe geçilmesi: Maliyetlerimizi Capex’ten Opex’e
çevirmemizde bulut bilişimi tercih
etme nedenlerimiz arasında yer aldı.
• Kurulum, yedekleme, bakım: Bilgi teknolojileri
departmanlarının oldukça zamanını alan bu süreçler için artık zaman harcamıyoruz. Hizmet aldığımız firmalar bizim için bu süreçleri otomatik yapıyor.
• Kümeli yapı : Lokalde kullandığımız bazı uygulamaları bulutta kümeli bir yapıda çalıştırarak sistemlerimizi anlık yedekledik.
• Test ve geliştirme ortamı: Uygulamalarımızın test ve geliştirme ortamını buluta taşıdık.
• Raporlama: Ayın sadece bazı günlerinde çalışan, çalıştığında uzun süren raporlarımız bulunmaktaydı. Bu raporları bulut ortamına taşıdık. Raporları çalıştıracağımız an sistem kaynaklarını maksimum kapasiteye getirdik. Böyle olunca hem raporlarımız çok hızlı çalıştı hem de sadece raporu çalıştırdığımız süre için ödeme yaptık.
Bizim bu kadar fayda sağladığımız bulut bilişim için Türkiye’de bazı şirketler maalesef endişeler duymaya devam ediyor. Bu endişelerin gizlilik ve güvenlik olduğunu söyleyebiliriz. Ama unutulmamalıdır ki Türkiye’de veriler, daha çok kurumdaki iç kullanıcılar tarafından bilinçli bir şekilde bir yerden bir yere transfer olmakta. Bulut bilişimin güvenlik altyapısı lokaldeki sistemlere göre bence çok daha güvenlidir.
Son olarak, bazı şirketler regülasyonlara takılıp verilerini yurtdışında saklayamıyorlar. Ama isterlerse Türkiye içinde de bu altyapıyı kurabilirler, tabi yazdıkları uygulamalar bulut bilişim altyapısına uygunsa.
(*) Sinpaş GYO Bilgi Teknolojileri Müdürü
30
GÜVenlik
Dijitalizmin önündeki en büyük engelKüçükten büyüğe tüm işletmeler müşterileri daha iyi tanımak, kurumsal kaynakları en verimli şekilde kullanmak, üretim faaliyetlerinde verimliliği artırmak için, yani rekabette ayakta kalmak için dijitalizm yolunda büyük çaba sarf ediyorlar. Tabii dijitalizm, çözülmesi gereken birçok problem ve tehditleri de beraberinde getiriyor.
iş dünyasının son yıllarda aklı fikri bulut bilişim, mobilite, sosyal medya, büyük veri gibi
unsurlarda. Tüm bu başlıklarda
Hayatımızda internet ile başlayan değişim baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Dijitalizm etkisi, özel hayatımızdan iş hayatımıza kadar her alanda artırıyor. Nesnelerin interneti dediğimiz olgu yavaş yavaş çevremizi sarmaya başladı. Yani artık sadece biz değil, evimizdeki buzdolabını, televizyonu, kombiyi internete bağlıyoruz. Bu cihazların durumunu izleyip gerektiğinde komut göndererek çalışmalarını veya durmalarını sağlamak artık olağan gelmeye başladı. Artık buzdolabının sütün azaldığını anlayıp otomatik sipariş vereceği günlerde yaşıyoruz. Küçükten büyüğe tüm işletmeler müşterileri daha iyi tanımak, kurumsal kaynakları en verimli şekilde kullanmak, üretim faaliyetlerinde verimliliği artırmak için, yani rekabette ayakta kalmak için digitalizm yolunda büyük çaba sarf ediyorlar.
Dijitalizm ile birlikte gelen yeni sorunlar ve tehditler
Web sayfaların ele geçirip, sayfayı değiştirip eğlenen liseli hacker’ların yerini siber teröristler almış durumda. Nesnelerin interneti ile beraber, sistemlere zarar verme veya bilgi hırsızlığı yanında, artık çok daha büyük bir tehdit unsuru karşımıza çıkıyor. Siber teröristler, artık ölümlere neden olabilecek atak yapabilecek seviyedeler.
Üretim faaliyetinde bulunan kurumlar, otomasyon altyapılarını yıllar içinde geliştirdiler. PLC sistemleri ile makinler daha akıllı hale geldi. Zaman içinde bu makinler kapalı devre ve kendi dillerinde (TCP-IP değil) birbirleri ile iletişim kurarak çok daha karmaşık otomasyon sistemleri oluşturdular. Fakat üretim ve kontrol sistemlerinin merkezileştirilmesi ve ilgili yazılımlar ile bütünleşik çalışması için artık ağa bağlama ihtiyacı doğdu. Oluşan bu büyük yapıya genel olarak SCADA (Supervisory
Control And Data Acquisition) adı verilmiştir. SCADA’nın temel mantığı tüm üretim aşamalarının tek merkezden gözlenmesi, denetlenmesi, veri toplanması-raporlanması ve ünitelerin kontrol edilebilmesidir. Sağladığı bu özelliklerden dolayı büyük kullanım alanına sahiptir.
SCADA sistemlerinin genel olarak kullanıldığı alanlarda kullanılıyor. • Nükleer Tesisler• Enerji Tesisleri• Su Toplama-Arıtma-Dağıtım Tesisleri• Trafik Kontrol Sistemleri• Otomotiv Endüstrisi• Doğalgaz Tesisleri• Petrol Boru Hatları• Limanlar• Köprü, Otoyol ve Tünel yönetimi• Gıda Endüstrisi vb.
SCADA sistemlerini hedef alan bilinirliği en fazla olan saldırı, Stuxnet olarak tarihe geçmiştir. İran nükleer çalışmalarını sekteye uğratan bu saldırı, kapalı devre çalışan SCADA sistemine bağlı PLC’leri hedef almıştır. Saldırının
(*) Hakan Uluğ
etkilediği PLC sistemleri, kontrol ettiği motorları farklı frekans ve hızda çalıştırarak, İran’ın nükleer santrifüjlerinin beşte birini kullanılamaz hale getirmiştir.
Stuxnet ile yapılan saldırının etkisi, SCADA sistemlerine yönelik siber saldırıların potansiyel yıkıcı etkilerini gözler önüne sermiştir. Bilgisayar sistemlerine karşı yapılan geleneksel saldırılarda, fiziksel bir etki ve fiziksel maddi hasar ortaya çıkmazken, Stuxnet ile birlikte, siber saldırıların sadece hizmet durdurmaya yönelik veya şirket verilerine karşı değil, barajların su kontrol sistemlerine, petrol boru hatlarına, havaalanlarına, petrol rafinerilerine, kimyasal madde üretimine ve enerji altyapılarına karşı yıkıcı kapasiteye sahip olduğunun farkına vardık.
SCADA sistemleri artık teröristlerin yeni hedefi. Aynı şekilde düşman/rakip ülkeler de bu konuda birbirlerinin zafiyetlerini bulma ve yıkıcı zararlar verme yoluna gidebilirler.
Artık savaşlar top ve tüfeğin yanında, 1 ve 0’ların hâkim olduğu dijital dünyaya da taşınmış durumda. Dünyanın herhangi bir yerindeki saldırganın, ülkenin en büyük barajının kapağını açtığını veya köprü, otoyol ve trafik ışıkları ile oynayarak bir şehrin ulaşımını felç ettiğini düşünsenize! Bu büyük tehlikeyi artık görmezden gelmememiz lazım. Bu konuda devlete çok ama çok büyük iş düşüyor. Bu tehdidi ciddiye alan ülkeler gerçek anlamda siber ordularını kurmuş durumda. Çok iyi eğitimli, yetenekli ve tecrübeli personel istihdam edilerek, ulusal güvenlik için ciddi tehdit olan bu yeni cephede savaşa hazırlık yapıyorlar.
Siber tehditlere karşı ülkemizde durum
Siber tehditlere hazır olmak açısından ülkemizde ciddi adımlar atılmış durumda. 2012 yılında başlayan Ulusal Siber Güvenlik Çalışmaları meyvesini vermiş ve 2014 Şubat ayında 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na eklenen bir madde ile Siber Güvenlik Kurulu’nun kuruluş görevi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na
verilmiştir. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na verilen görevler özetle aşağıda gibidir;• Politika, strateji ve hedefleri belirlemek• Siber güvenliğimize ilişkin usul ve esasları belirlemek
• Eylem planlarını hazırlamak• Siber Güvenlik Kurulunun
sekretaryasını yapmak• Siber olaylara
müdahale organizasyonunu oluşturmak (USOM ve SOME)• Bilinçlendirme, eğitim ve farkındalığı artırma
faaliyetlerini yürütmek ve yürüttürmek
• Teknoloji geliştirme ve
31
Hakan UluğBurganbank Network ve İletişim Birim Yöneticisi
32
GÜVenlik
Ar,Ge ile ilgili faaliyetleri yürütmek ve yürüttürmek• Kritik altyapıları belirlemek (Baraj, köprü, enerji tesisi )
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve STK’ların katkılarıyla 2013-2014 Eylem Planı oluşturuldu. Eylem planı kapsamında, öncelikle devlet içindeki yapılanma tamamlandı. • Haziran 2012 TSK Siber Savunma Merkezi Başkanlığı kuruldu• Temmuz 2012 TÜBİTAK Siber Güvenlik Enstitüsü kuruldu• Ağustos 2012 UDHB ve TÜBİTAK ile Siber Güvenlik Projeleri• Ekim 2012 Siber Güvenlik Kurulu Kuruldu• Ocak 2013 UDHB Siber Güvenlik Dairesi kuruldu• Haziran 2013 Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve 2013-2014 Eylem Planı yürürlüğe girdi• Şubat 2014 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na eklendi
2013-2014 Eylem Planı kapsamında aşağıdaki 7 ana başlık belirlendi.• Yasal Düzenlemelerin Yapılması• Adli Süreçlere Yardımcı Olacak Çalışmaların Yürütülmesi• Ulusal Siber Olaylara Müdahale
Organizasyonunun Oluşturulması• Ulusal Siber Güvenlik Altyapısının Güçlendirilmesi• Siber Güvenlik Alanında İnsan Kaynağının Yetiştirilmesi• Siber Güvenlikte Yerli Teknolojilerin Geliştirilmesi• Ulusal Güvenlik Mekanizmalarının Kapsamının Genişletilmesi
Eylem planında belirlenen ana başlıkların hepsi birbirinden önemli. Ama içlerinde bir teknik adam olarak beni en çok heyecanlandıran maddeler, insan kaynağı ve yerli teknolojinin geliştirilmesi ile ilgili olanlar.
İnsan kaynağının yetiştirilmesi ile ilgili adımların atıldığı görülüyor. Birçok üniversitede siber güvenlik ve bilgi güvenliği ile ilgili yüksek lisans programları açılmış durumda. Ayrıca yaz kampları ile mevcut öğrencilerin bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. Diğer yandan siber güvenlik alanında faaliyet gösteren firmalar, özel eğitim programları ve kamplar ile bu alanda yetişmiş insan gücüne destek veriyor. Sürekliliğin sağlanması ve kalitenin yükselmesi için devletin desteği şart. Gidilecek daha çok yol var!
Yerli teknolojinin geliştirilmesi ve devlette kullanılması
gerçekten kritik bir konu. Şu anki durumumuz Rahmetli Demirel’in Kıbrıs çıkarması yapmak istemesi ama çıkarma yapacak gemi bulamaması gibi bir durum. Sektörde güvenlik amacıyla kullanılan tüm yazılımlar yabancı menşeili. Aynı şekilde kamu ve özel sektörde işletim sistemi olarak yabancı bir yazılım kullanılıyor. Bu yabancı firmalara karşı o kadar güven duyuyoruz ki, ister güvenlik amacıyla, isterse de işletim sistemi amacıyla kullanılan tüm yazılımların güncellemelerini sorgusuz sualsiz yapıyoruz. Tehlikenin büyüklüğünü bir örnekle açıklamak istiyorum. 2000’li yılların başında, ünlü bir anti virüs üreticisi, virüs tanıma güncellemesini yanlış derlemiş ve müşterilerine dağıtmıştı. Bu yamayı yükleyen tüm bilgisayarlar restart edildiğinde açılmamıştı. Türkiye’de bu hatadan birçok kurum etkilenmiş ve o gün hizmet verilememişti. Bu konuda hizmetin durdurulmasından, veri hırsızlığına kadar birçok senaryo üretebiliriz.
He ne kadar geç kalınmış olunsa da siber güvenlik ile ilgili konunun devlet nezdinde ciddiye alınması ve bu konuda eyleme geçilmiş olması gelecek için umut verici.
(*) Burganbank Network ve İletişim Birim Yöneticisi
www.pixage.tv
Mesajlarınızı doğru hedef kitlesine,
doğru zamanda ulaştırabiliyor
musunuz?
Sizi Sayısal Yayıncılık Deneyimini
Yaşamaya Davet Ediyoruz...
MÜŞTERİ SERVİS YÖNETİMİNDE EN ÇOK TERCİH EDİLEN ÜRÜNCUSTOMER SERVICEMANAGEMENT
MÜŞTER İ L ER İN İ Z E BUNUNLA Y ET İ Ş EMEZS İN İ Z .
ESK İ HANTAL ÇÖZÜMLERİN İZ İ AT IN !
OMNICHANNEL & SÜREÇ TABANLIMÜ�TER� H�ZMETLER� YÖNET�M� YAZILIMI
Mi4biz'i DENEY�N
B
U L U
TT
AÜS
T E L İ K
T. 0216-361-54-38 www.mi4biz.com.tr
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K