BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A...

9
BÜYÜK HOCAM VE (FAZLUR RAHMAN) ANILARIM Dr. W an Mohd N or WAN DAUD ve Medeniyeti Enstitüsü, Islam Üniversitesi, l'.falezya Çeviren: Bekir DEMiRKOL A. Ü ilahiyat Fakültesi Görevlisi Bazen bir anlama konusunda onun birçok eserinden daha olabilir. sekiz boyunca beraber olma gerçekten iyi insan, filozof, ciddi ve özgün merhum Fazlur tas- viridirler. Öyle ki , ilk defa 1979 ile, dok- tora tezimi. savunduktan sonra 1987 tarihleri onu hocam olarak zamanda bir olarak da görüyordum ve o da beni ve olarak görüyordu. Resmi derslerin onunla beraber çok vakit geçirdik. Üniversitesi'nde iken soru sormak ve için derslerine erken girerdim. Bazen kendisinin sandviç ve meyveden olu§3n Bazen de Üniversitesi'nin kampüsünde Cuma gidip gelirken kendisine refakat ederdim. düzenl .i onun Cuma bul- belerini dinler ve evinde onu ziyaret ederdi m. ..... -·· .. . . .... Burada Malezya ve Medeniyeti EnstitUsü'niln merhum Prof. kütüphanesini, ve tezlerin da dahil, belirtmek isterim. Bu, enstitünün müdürü Prof.Dr. Seyyid Muhammed Nakib ve jesti sayesinde Merhum Profesöre ait kitaplar ve onun Enstitüye· Her .ne kadar ciltlerin çok fazla de onun bizim, iyi bir insan ve alim olarak ona sevgimizin ve ve sevgili Begom göre, bir ki:smi"" Pakistan'da samimi Prof. Kemal Faruk1'nin Profesörün kütüphanesini alma için Begüm ziyaret Prof . en son eseri olan "ls- J!e[ o,rm " bitirmeyi ve Joumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT SCHOLAR TEACHER AND FRIEND Dr. Wan Mohd Nor WAN DAUD (Ph. D University of Chicago, March 1988) Research Fellow, International Institute of Islamic Thought and Civilization, International Islamic University, Malaysia Sametimes informal ancedotes can provide a belter insight into a man than many of his published works. These anecdotes are permanent images of the Iate Professor Fazlur Rahman, a serious and creative scholar and philosopher and a genuinely good man, whom I am lucky enough to have known for about eight years; that is, between May 1979, when I first met him, and Novem- 'b'i,r 1987 when we last met after my successful doctoral defence. I knew him not onlyasa teacher, but also asa friend; and he likewise considered me "like a son and friend". Wc spent a lot of time together, aside from the formallectures. While I was studying at the University of Chicago, I would go early for classes in order to ask questions and talk. Sametimes I would join him dur ing his lunch of fruits and sandwiches, and sametimes I would walk with him to and from Friday prayers at the campus of the University of Chicago. I alsa regularly at- tended · his Friday sermons and visited him in his residence. I would like to mention that the International In- stitute of Islamic Thought and Civilization, Malaysia- thanks to the visian and friendly gesture of its raunder- director Prof. Syed Muhammad Naqu,ib ai-Attas- has acquired the Iate Professor's library calleetion in Chicago including his personal Jetters and copies of dissertations supervised by him. The books belonging to the Iate Professor have now been catalogued and placed undcr his name at the Institute. Even though the number of volumes is not big, its acquisition is a testimony of our love and respect for him as a scholar and a good man. We understand from his devoted and beloved wife Begum Bilqis, that some of his library is in Pakistan, in the care of his dear friend, Prof. Kemal Faruki. The Begum in formed me, when I visited her to finalise the ac- quisition of the Professor's library, that Prof. Rabman managed to complete his latest work on Islamic Refonn, which is now in the hands of a professor at the Center for

Transcript of BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A...

Page 1: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

BÜYÜK BİR ALİM, HOCAM VE ARKADAŞIM (FAZLUR RAHMAN) İLE KİŞİSEL ANILARIM

Dr. W an Mohd N or WAN DAUD Uluslararası İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü, Uluslararası Islam Üniversitesi, l'.falezya

Çeviren: Bekir DEMiRKOL A. Ü ilahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi

Bazen kişisel anılar, bir kişiyi anlama konusunda onun yayınlanmış birçok eserinden daha yararlı olabilir.

Aşağıda olçuyacağınız anılar, yaklaşık sekiz yıl boyunca

beraber olma §3nsına erdiğim, gerçekten iyi insan, filozof, ciddi ve özgün aıim, merhum Fazlur Rahma~'ın kalıcı tas­viridirler. Öyle ki, ilk defa tanışıığımız Mayıs 1979 ile, dok­

tora tezimi. ba§3rıyla savunduktan sonra ~ görüştüğümüz Kasım 1987 tarihleri arası, onu sade~ hocam olarak değil, aynı zamanda bir arkadaş olarak da görüyordum ve o da beni aynı şekilde oğlu ve arkadaşı

olarak görüyordu. Resmi derslerin dışında onunla beraber çok vakit geçirdik. Şikago Üniversitesi'nde öğrenci iken

soru sormak ve konuşmak için derslerine erken girerdim. Bazen kendisinin sandviç ve meyveden olu§3n öğle

yemeğine katılırdım. Bazen de Şikago Üniversitesi'nin

kampüsünde Cuma narnazına gidip gelirken kendisine

refakat ederdim. K,Ç~ düzenl.i o!~rak onun Cuma bul­belerini dinler ve evinde onu ziyaret ederdi m. -......~ ..... -·· .. . . ....

Burada Malezya Uluslararası isıarn DUşüneesi ve Medeniyeti EnstitUsü'niln merhum Prof. Rabman'ın

Şikago'daki kütüphanesini, kişisel mektupları ve yönettiği tezlerin nüshaları da dahil, satın aldığını belirtmek isterim. Bu, enstitünün müdürü Sayın Prof.Dr. Seyyid Muhammed Nakib el-Attas'ın feras~ti ve arkadaşça jesti sayesinde gerçekleşmiştir. Merhum Profesöre ait kitaplar kataloglanmı.ş ve onun ad'laftında Enstitüye· yerleştiril­miştir. Her .ne kadar ciltlerin sayısı çok fazla değilse de onun satın alınması bizim, iyi bir insan ve alim olarak ona sevgimizin ve saygımızın kanıtıdır. Sadık ve sevgili eşi

Begom Be_ı~~·tan öğrendiğimize göre, kOtÖphanesi~in~ bir -·ki:smi"" Pakistan'da samimi arkadaşı Prof. Kemal Faruk1'nin korumasındadır. Profesörün kütüphanesini satın alma işini sonuçlandırmak için Begüm Hanım'ı

ziyaret ettiğimde Prof. Rabman'ın en son eseri olan "ls­~n:ıiç J!e[o,rm" kitabını bitirmeyi başardığını ve Şikago-·

Joumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October

PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT SCHOLAR TEACHER AND FRIEND

Dr. Wan Mohd Nor WAN DAUD

(Ph. D University of Chicago, March 1988) Research Fellow, International Institute of Islamic Thought and Civilization, International Islamic University, Malaysia

Sametimes informal ancedotes can provide a belter insight into a man than many of his published works. These anecdotes are permanent images of the Iate Professor Fazlur Rahman, a serious and creative scholar and philosopher and a genuinely good man, whom I am lucky enough to have known for about eight years; that is, between May 1979, when I first met him, and Novem-

'b'i,r 1987 when we last met after my successful doctoral defence. I knew him not onlyasa teacher, but also asa friend; and he likewise considered me "like a son and friend". Wc spent a lot of time together, aside from the formallectures. While I was studying at the University of Chicago, I would go early for tıis classes in order to ask questions and talk. Sametimes I would join him during his lunch of fruits and sandwiches, and sametimes I would walk with him to and from Friday prayers at the campus of the University of Chicago. I alsa regularly at­tended · his Friday sermons and visited him in his residence.

I would like to mention that the International In­stitute of Islamic Thought and Civilization, Malaysia­thanks to the visian and friendly gesture of its raunder­director Prof. Syed Muhammad Naqu,ib ai-Attas- has acquired the Iate Professor's library calleetion in Chicago including his personal Jetters and copies of dissertations supervised by him. The books belonging to the Iate Professor have now been catalogued and placed undcr his name at the Institute. Even though the number of volumes is not big, its acquisition is a testimony of our love and respect for him as a scholar and a good man. We understand from his devoted and beloved wife Begum Bilqis, that some of his library is in Pakistan, in the care of his dear friend, Prof. Kemal Faruki. The Begum in formed me, when I visited her to finalise the ac­quisition of the Professor's library, that Prof. Rabman managed to complete his latest work on Islamic Refonn, which is now in the hands of a professor at the Center for

Page 2: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

·-·,

. f

254 BÜYÜK BİR ALİM iLE KİŞİSEL ANlLARJM 1 PERSONAL ANECDO'l13S ON A GREA T SCHOLAR

Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi'ndeki bir profesörOn elinde olduğunu bana söyledi. Ümidimiz eserin bir an önce basılmasıdır. Ne yazık ki, merhum Prof. Fazlur Rabman bizim için büyük bir kayıp olan ve kendisinin Kur'an tefsiri metoduna dayalı olarak yazmayı dOşOndüğü Kur'an AhUikı konusundaki eserını

yaıamadı. Kendisi bunu "son eseri" olarak yazmak is­tediğini söylemişti.

Fazlur Rabman ustabunun zorluğu ile tanınır; özel­likle M:ü;ıü;;a7ı'ların ... tarihte gerçeiı~Ştirdikk;;inC"değerlen­dirirken sık sık haksız yere ustabunda bir tepeden bakma havası olduğu söylenmektedir. Bir defasında ben, ona MOstümanların sorunlarını tahlil edip çözümler öne~irken kendisinin neden saldırgan ve silip süpüren bir yöntem izlediğini sordum. TebessOm ederek şöyle dedi: "Muhammed N'ur;-· MosH.imanıar ycizferce yıldan ' hcri · uy~)'agelmektedfrl~r:::n Eğer "oiilari üyanctırmak- isliycir~ san bu ancak bir seri şoıC te'daviSi "Tie-mümkil~Cıur ... Tatlı

'veyumuş3k~bir sesi'C de'ğffiô.

Fazlur Rahman'a göre, Müslüman ıslahatçıtar iki belirgin tipe ayrılır: Birincisi, kendilerinin kim olduğundan ve buldukları çözümlerden emin olan ve bu nedenle, vardıkları sonuçları doğrudan ve bazen de sert bir uslupla ifade eden kişiler tarafından temsil edilmek­tedir. İbn Hazm ve İbn Teymiye'yi ve samyorum ki ken­disini de bu kategoriye dahil ederdi. İkinci grup ise, gereğinden fazla dikkatli ve tavır değiştiren kişiler olup bunlar fikri hayallarında pek çok değişim geçirenlerdir. Bu kategoriye girenlere örnek, Gaıall'dir.

O siyasi uzlaşmayı dikkate almada mahzur

görmediğini fakat, fikri' çizgisinden taviz vermeyi asla

düşüncmeyeceğini hep söylerdi. Fazlur Rahman'ı tanıyan

ve onun bazı eserlerini incelemiş olan Amerika'daki

tanınmış Müslüman derneklerinin liderlerinden birkaçı

onun Aruı Konulanyla Kur' an. (1980), İsttim ve Çağdaşlık (1982) adlı eserlerini Arapça'ya çevirmek ve gerek

Amerika'da gerek İslam dOnyasında Arapça konuşan cemaallere dağıtmak istediler. A!!_~~ b!Jl)Unj çLn .Q!!!~r.

özellikle ~iba ((aiz) ve .. vahiy konusun~a olm~k üzere .

tartışmalı gördükleri bir iki fikrini değiştirmesi şartını koştular. Eserlerinin bu kesimlerce tanınmaması

pahasına bu telçlifı, nazikçe reddetti.

Prof. Fazlur Rahman, diğer bütün samimi J Müslümanlar gibi Kur'an'a derinden bağlıydı. O Kur'an'ı 1 yaklaşık 20 yıl · önce yeniden keşfettiğini bir kaç defa

bclirtmişti. Muhamı:n~d İkbal'ı andırır~~ın.a o bize,.sanki. ilk defa vahyediimiş gibi KÜr'an'ı okumamızı ve üzerinde doşunmemizi tavsiye ed.erdi. Bir defasında, İ'kbal'in hiz­metçisinin kendisine şunu-söylediğini sınıfla bize anlattı: İkbal gece yarısı her ne zaman uyanırsa, Kur'an ile bir

Middle Eastern Studies, the University of Chicago. It is our hope that the work shall be puhlished very soon. Un­fortunately, and to our great loss, the Iate Professor Faz­lur Rahman could not write the book - wbich he men­tioncd he would really !ike to do as his "last work"- on the ethics of the Qur'an, based on his notion of Qur'anic hermeneutics.

Professor Fazlur Rahman is known for his tough style of writing, which is often mistakenly interpreted as arrogant; particularly when he evaluates the perfor­mance of Muslims in history. Once I asked him why his method is generally rather sweeping and aggresive when analysing the problems of the Muslims and proposing their solutions. He smiled, and said, "Muhammad Nur, the Muslims have been sleeping for hundreds of years ... If you want to wake them up, it must be by a series of shock treatment, and not with a sweet, soft voice!"

Muslim reformers, according to him, are gencrally divided in to two distinctive styles: One is rep­resented by pcople who are very certain and .sure of who they are and of thcir solutions, and who thcreby preseni .

thcmsclvcs in a direct straightforward and sametimes harsh manner. I re would ineJude Ibn Tlazm and Ibn Taymiyah, and perhaps himsclf in this category. ·me other group of people are too careful and tentative and have expcrienced much changes in their intellectual lives. An example of one who falls in this category is ai-Ghaz­ıali.

Ile used to remark that white he would not mind considering political compromises, he certainly could not think of compromising his intellectual posi tion. A few teaders from an established Muslim Organization in the

· United States who have known him and studied some of his works wanted to transiate his Major Themes of the Qur'an (1980) and Islam and Modernity (1982) into Arabic and distributc them in the Arabic speaking com­munities in the US and the Muslim world. However, they stated one condition that he should change one or two positions that they considered controversial, particularly on riba and revelation. Not withstanding the possible loss of popularity, he politely declined.

Prof. fazlur Rahman, !ike all true Muslims, was

dceply aııached to the IToly Qur'an. Quite a few times, he mentioned that he had rediscovered the Qur'an about 20 years ago, and echoing, I think, Muhammad Iqbal, he advised us to reıid and think about the Qur'an as if it were revealed to us for the fırst time. Oncc he men­tioned in class that a servant of Tqbal told him that when­ever Tqbal woke up in the middle of the night, he would request for the Qur'an and a pen and ' paper. Professor Fazlur Rahman was constantly urging his stu-

İ.vlami Araştırmalar Cilt: 4, Sayı: 4, Ekim 1990

Page 3: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

DR. W AN MOHD NOR WAN DAUD (ÇEV: BEKİR DEMIRKOL)

kalem ve kağıt isterdi. Prof. Rabman öğrencilerini -hem Müslüman hem de Müslüman olmayanlan aynı §ekilde­Kur'an'ı tutarlı ve bütancül bir öğreti olarale baştan sonuna kadar iyice anlamaya devamlı teşvik ederdi. Bazen International House'un ikinci katındaki salonda, bazen de Bond Chapel'cİe özel olarak hazırlanan bir yerde kılınan cuma namazlannda verdiği hutbeleri, esas olarak, bazı Kur'an ayetleri üzerindeki kısa tersirinden oluşuyordu. Hutbelerindeki açıklamalarında sık sık

İlebal'den şiirler okurdu ve bir defasında, kuşkusuz hiç unutmayaeağım, yine irtiealen birkaç sanskritçe şiir oıcun\uştu. Onun öğrencileri olarak bir çoğumuz Kur'an'ın fikri ve kişisel hayatımııda bize rehber olması fikrini ruhumuza aşıladığına kan iyiz.

Bir Ramazan gün O Nurhalis Mecid, Şafi Maarif ve ben, tefsir dcrsi için onun evine gittik. Herbirimiz mukayese için çağdaş veya klasik tersirlerden birini

beraberimizde getirirdik. Her ayeti okuduğumuzda o

kendi açıklamasını yapar ve bize diğer mofessirlerin nasıl tefsir ettiklerini okumamlZI isterdi. Aynı yöntemi, ken­

disinin "Kur'an Okuma" derslerinde de takip ederdi.

'/ Akademik mevkiine rağmen öğrencisinin fikirlerine ' daima saygılıydı. Şikago Üniversitesi'nde ilk (lisansüstü) öğrenci olduğum dönemde, 1979'un sonuna doğru, ken­disinin Islam and Modemity (İslam ve Çağdaşhk) kitabının- mOsveddc.~inf -okuma fırsatını buldum. Ru küçilk kitabın global düzeyde MOslümanlann, fikri durumlannın ve gelişme dOzeylerinin cesur bir değerlen­dirmesi olduğu ve yeniden oluşması (reconstruction) için kökiO fikirler tavsiye ettiği sonucuna vardım. Ancak Karaçi Üniversitesi eski Rektör Yardımcısı İştiyak Haseyin Kureyşi ilc tutucu gurup Cemaat-ı İstamrnin kurucusu ve uzun süreden beri lideri Ebu'l-A'la Mev­dudi hakkındaki tenkitlerinin gereğinden çok kişisel olduğunu düşOnüyordum. Kitap ve Mevdudi hakkındaki dilşilnce ve hislerimi kendisine söyledim. Müdafaaya çekilmedi, belki birşeyler yapabileceğini belirtti. Kitabın başında yer alan "Giriş Notu"ndaki kısa ifadenin benim mOtalaalarımın sonucu eklendiğine içten inanıyorum. Not ta şöyle denmektedir:

Tashih aşamasında, müteakip bazı gelişmelere dikkat ettiysem de, bu kitabı 1977'de yazmaya başladım ve 1978'de bitirdim, bu-arada iki Pakistan aydını Abu'I­A'la Mevdudrnin Eylül 1979'da ve lşıiyak Hüseyin Kureyşrnin de Ocak 198l'de verat ettiklerini kaydet­meliyim. Benim onlan sert ve inanıyorum ki tamamen haklı tenkitlerime ragmen, onlann veratı lsUlm için bir kayıptır.

İslam'ın TOrkiye ve Malezya'daki geleceği konusun­da son derece iyimserdi,_ ÇünkO, bu her iki ülkede de İslam'ın dinamik yorumu ve uygulanmasında büyük potansiyel olduğunun farkındaydı. Türkiye'de İslam

Journal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October 1990

255

dents -Muslims and non-Muslims alike- to under­stand the Holy Qur'an thoroughly, as a unified and coherent teaching. His Friday sermons which were same­times held at the second floor lounge of the International House, and others at a specially prepared place at tlte Bond Chapel, consisted primarily of short commentaries on same Qur'anic verseS. Quite a few times in his ser­mon-commentaries, he would even quote same verses from Jqbal, and once -which I certainly eannot forgel­he extemporaneously quoted several lines of Sanskrit poetry. Many Muslim students of his feel that he has ef­fectively implanted in all of us the retevance of the Qur'an asa guide in our intellectual and personal lives.

One Ramadhan, Nurcholish Madjid, Syafıi Maarif and I went to his house on Sunday for our Quranic com­

mentary lessons. Each one of us would bring a copy of an

important classical or modern Qur'an tafsir for com­parison. As we went through each verse, be would make

his commentary, and he would ask us to convey what was said by other authors. This same method was used by

him in his "Readings on the Qur'an" classes.

He was atways respectful of his studcnts' opinions, in spite of his aeademic position. I had the opportunity to

read the man u script of his Islam and Modernity towards the end of 1979, during my first quarter at the University of Chicago. I thought that the smail book isa brave assess­

mcnt of the global intcllcctual condition and development of the Muslims, and that he had recommended many

radieal ideasfor reconstruction. I thought, however, that

his criticisms of Tshtiaq Husain Qurcishi, the former Vice Chancellor of Karaebi University, and Abu'I-A'Ia Maw­

dudi, the Jang-standing founder-leader of the fundamen­

talist group, lamaat Islami as being too personal. I in­

formed.him of my feelings and thoughts on the book and on Mawdudi. He was not defensive, but stated that he

would do somcthi'?g about it. It is my sineere feciing that

the brief statcmcnt made in the Prcfatory Note of the

published version of the book was motivated by my com­

ments. The Note reads:

1 began writing this book in 1977 and completed it in 1978, although 1 have noted certain subsequent developments at the revision stage. Here 1 want to record that two Pakisıani intellectuals, Abu'I-A'Ia Maududi and lshtiaq Husain Qureshi, passed away in September 1979 and in Januaıy 1981. 11ıeir departure is a loss to Islam, despite my severe, and 1 believe per­fectly justified, criticism of them.

He was very optimistic about the future ofislam in Turkey and in the M alay World, for in these .two areas, he notices grcat potential (or a dynamic interpretation

Page 4: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

256 BÜYÜK BIR ALİM İLE KİŞlSEL ANlLARIM 1 PERSONAL ANECDOTES ONA GRDAT SCIIOLAR

geleneğinin varlığı hemen tümüyle kazınıp temizlendi ve -hiç kuşkusuz bu kültürel ve tileri birçok sorun yarattı­bunlara rağmen bunun olumlu sonuçlan da olmuştur.

Özellilde Hint-Pakistan alt kıtasında olmak üzere

geleneksel birçok Müslüman toplumuna haıa sıkıntı

veren popUler sufilerin sersemletici ( opiate) eticilerine ve fakibierin lcatılığına bu ülke daha az maruz lcalml§tır.

Nedeni her ne lcadar farldı ise de Yakın-Doğu ve Alt­Kıta'ya klyasla Malay dünyası isıarn tarafindan daha geç

etlcilenmiştir. Fulcahanın ve popüler sufilerin bu ülkelerde elit tabalca ve halk yığınlan üzerindeki et­kilerinin yaygm ve bağucu olmadığı lcanısmdaydı. Bu

nedenle olumlu yeni bir İslami geli§menin TOrkiye ve Malay dünyasındaki halldar tarafından benimsencceğine kani idi.

Onun ilimdeki ciddiyeti erişilmez 'dUzeyde idi. Eğer Şikago'nun talcriben 30-40 mil dışında Napcrville, Il­linois'deki evini ziyaret etseydiniz badrum katındaki

çalışma odasını görürdUnüz. Yere oturarak yazardı, çev­resinde kolunun yeti§Cceği mesafede kitaplar ve notlar

onu çevrelerdi. Aile üyeleri bana, temel ihtiyaçlan dl§ında onun pek az dl§3rı çıktığını söylediler. Bana latifc ederek, balık gibi kendisine gerekli oksijen ihtiyacını karşılamak

için dl§3rı çıktığını söylemişti. Bana, görevinin okumak, düşünmek, öğretmek ve yazmak olduğunu ve politikayı,

dünyada her yere koşup, yönetici ve politilcacılarla

tanışmak isteyen diğer çağdaşı alimiere bıralemayı yeğlediğini söylerdi. Üniversite'deki çalışma odasına haf­tada sadece iki defa gelmek için Üniversite yetkililerine

ba§VUrdu. Telefon numarası lcaydcdilmediğindcn hiç doymak bilmeyen basın tarafından ona ulaşılamıyordu.

Odasının kapısında şöyle bir not vardı: "Basın için bütün mülakatlar randevu iledir".

İlim adamı o;arak kendisine daima ulaşılabilirdi. ' ö V . zellikle hayatının son on yılında şeker hastalıgı ve kalp

; rahatsızlığına rağmen Müslüman olan ve olmayan din-leyicilerinin konferans davetlerini çok ender olarak red­

dederdi. Aleademik yükü çok ağır idi. Bir sömcstirde en azından iki ders verdiğini bala hatırlarım. Kendisinin

danışmanı olduğu ve çeşitli alanlarda doktorasını yapan öğrencilerine oıeuma dersleri verirdi. Çok seyahat eder, hem bazı fikirlerinden dolayı kendisine karşı hasmane

tavır takınan cemaat gruplarına ve hem de Müslüman olan ve olmayan öğrencilere sık sık konferans verirdi.

Sağlığı iyi olmamasına rağmen Endonezya hükümetinin bu ülkede "İstam•ın durumunu değerlendirmesi" için

yaptığı daveti lcabul etti. O seyahatte toplantılar yaparak,

konferansiarta çeşitli grup ve şanıstarta konuşarak, çok yararlı fakat çok yorucu birkaç ay geçirdi. 1985 yazında

Endonezya'ya yaptığı seyahat, Müslüman bir ülkeye yaptığı belli başlı en son seyahat oldu. Şunu ilave etmek gçrekir lci, o ziyaretin ve belki de kendisinin ilci eski öğren-

and application of Islam. In the former, the slate of Is­lamic tradition has almost been swept clean -produccd many intellectual and cultural difficulties- yet the posi­

tive result is that Turkey is less bound by the rigidity of the fuqaha and opiate effects of popular sufıs that are

stili burdening many other traditiOI;lal Muslim societics, particularly Indo-Palcistan subcontineot. Similarly, al­though for a different reason, the Malay World is only

relatively recently influeoccd by Islam, compared to the Near East or the Sub-Con.tinent. He felt that because of

this, the grip of the fuqaha and the P,OPUiar sufıs on the elites and the masses in these couotries has not been per­

vasive and strangulating. Therefore, any positive new Is­lamic development will be easily embraced by peoplcs in

Turkey and the Matay World,

His seriousness in scholarship is beyand reproach.

If one were to visit his residence in Naperville, Illinois about 30-40 miles outside Chicago, one would see his

study in the basement. Ile writes silting on the floor, with papers and books surraunding him ina big circle at a dis­tance of an arm's length. His family members told me

that he seldam came out of the study cxcept for certain necessities. Ilc himself, in a joking mood, told mc that

like a fısh, he comes out only to get necessary oxygen

suppty. To him, his duty is to read, thinlc, teach, and write, and he said he would leave politics to other Mus­

lim contemporary scholars who prefer to trot the globe meeting functionaries and polilicians. He requested the

university authorities to allow him to come to the office only twice a week, Monday and Friday, for he could work beller at home. His telephone number is unlisted, and

therefore he cannot be reached by the ever hungry

media. A large note on his office door reads something like this: "All interviews for the Press are given only by ap­

pointment".

As a scholar he was very acccssible, and rarely

declined any request for lectures from Muslim and non­Muslim audiences, even though his health, particularly in

the last decade of his life, was affccted by diabetes and

heart problems. His academic load was nevertheless very heav}ı. I can stili remcmber that in one semester he

would teach at least two courses; excludlng the Reading Courses in various fıelds and the independent readings

with graduate students under his supervision. H e travelled a lot and lectured widely to Muslim and non­Muslim students as well as to community groups, botb of

whom sametimes showcd hostile attitudes to some of his

ideas. Despitc his bad health, he stili acccpted the invita­tion of the l ndonesian government "to assess the situa­

tion of Islam" in that country. He spcnt several months of very cxhausting, tbough very fruitful travelliog, meet­

ings, lectures and talks with variuous groups and

İslami Araf(ınnalarCilt: 4, Sayı: 4, Ekim 1990

Page 5: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

DR. WAN MOHD NOR WAN DAUD (ÇEV: BEKiR DcMiRKOL) 257

cisi Dr. Ahmet Şafi Maarif ile Dr. Nurhalis Mecid'in gayretlerinin sonucu olarak Endonezya'daki MiisiUman bilginleri arasında Prof. Fazlur Rabman'ın

~üşüncelerinin ve eserlerin!n etkisi çok barizdir. Tarihte . lslamfMetodoloji (1965), Isitim (1968),Ana Konularıykı Kur'an (1980), Islam ve Çağdaşlık (1982) gibi felsifi ol­mayan eserlerinin ·hepsi Endonezyacaya tercüme edil­miştir. Kendisinin hukuki düşüncesini inceleyen en azından belli başlı bir çalışma bulunmaktadır. ls/mn and the Cha~nge of Modemity: A Study on the Legal Tlıought of Fazlur Rahman,_ (İslam ve Çağdaşçılığın Meydan Okuyuşu: Fazlur Rabman'ın Hukuki DüşOneesi Üzerine Bir Araştırma); Tevfik Adnan Emel'in yaptığı bu çalışma Mizan Press tarafından basılmışlfr (Randung 1989). Bu çalışmada bazen yanlış anlama, bilgisizlik veya gerçekten fikri açıdan farklı düşünme sebebiyle yapılan itirazlar çok açık olarak görUimektedir.

İlk alimler ve özellikle filozoflar tarafından kul­lanılan ve kendisinin "çifte hakikat metodolojisi" diye

nitelendirdiği metodolojiyi kullanmayacak kadar açık

SÖZIU ve dUrUsttü ve bu konuyu kendisinin Prophecy in

Islam: Philosophy and Ortodoxy (1958) (İstam'da Peygamberlik: Felsefe ve Ehl-i Sunnet (1958) adlı

eserinde halk için bir hakikat, alimler için ayrı bir hakikat

şeklinde ilk defa işlemiştir. Onu eleştirenierin "saf dillik" veya "hikmetten yoksun" olmak şeklinde değerlendirdik­leri onun bu açık sözlüiUğüdUr ki, onu tartışmalı bir alim yapmıştır. Onun fikirlerini ve bunların dayandığı esasları

anlamadan geleneksel zihniyete sahip birçok Müslüman, merhum Profcsörün, Hadis'e ve Kur'an'ın ilahi vahiy

olduğuna inanmadığı yolunda dedikodular yaydılar. [Sözüm ona] mUttaki bir Pakistanlı doktora öğrencisi

Kur'ilnf vahyin mahiyeti konusundaki düşüncelerinden dolayı korkuya kapılmış ve bana onun arkasında namaz

kılmayacağını söylemişti. İstarnı kitaplan satan

Şikago'nun belli başlı kitapevlerinden biri, Bemard Lewis gibi ilim adamlannın ve "diğer oryantalistlerin eserlerini

satmasına rağmen Fazlur Rahman•ın· eserlerini pazar­lamayı reddetmekteydi.

Düşüncesini daima hiç saklamadan söylerdi. Storrs'daki Connecticut Üniversitesi Yahudi

Araştırmaları Merkezi'nde verdiği; "İstam'ın Yahudiliğe Karşı Tavrı" başlıklı konferansında -ki daha sonra

, makale olarak yayınlandı- konuyu Kur'ani öğretinin bu

ı konudaki tavrı ve Ortaçağ'da Müslilmanlarla Yahudiler arasındaki tarihi ilişkilerle pekata sınırlayabilirdi. Fakat

konuşmasıoın yarısını çağdaş gelişmelere, Ozellikle İsrail

Devleti'nin kuruluşuna ve Amerikan dış politikasına

ayırdı. Hiç taviz vermeden, "Yahudilerin 'Altın Çağı ',

Journal of lslamic Research VoL· 4, No: 4, October 1990

individuals. That visit in the summer of 1985 ~o In­donesia turn~d out to be his last major visit to a Muslim country. It must be added that the influence of Prof. Faz­lur Rahman's thoughts and writings is very visible among many Muslim intellectuals in lndonesia as a result of that visit, and perhaps more importantly asa result of the ef­forts of his two former students, Dr. Ahma9 Syafu Maarif and Dr. Nurcholish Madjid. All of his non­philosophical books such as lslamic Methodology in His­tory (1965), Islam (1968), Major Themes of the Qur'an (1980),Iskım andModemity (1982) have been translated into Jndonesian. There is at least one major book in In­donesian that studies his legal tbought; i.e. Islam dan Tantangan Modernitas: Studi atas Pernikiran Hukum Fazlur Rabman (Islam and the Challenge of Modernity: A Study on the Legal Thouglıt of Fazlur Rahman) by Taufik Adnan Amal, published by Mizan Press (Ban­dung, 1989). The opposition, sametimes relying on mis­reading or ignorance, or true intellectual disagreemcnt, are quite apparcnt in this study.

Prof. Rabman is too honest and straightforward in

his talks and wrilings to employ what he termed as "double truth meıhodology" used ·by somc earlicr Mus­

lim scholars, particularty the philosophers: one truth for

the layman, and anather for scholars as fırst documcnted

in his Prophecy in Islam: Philosophy and OrtJıodoxy

(1958). It is this straight-forwardness which critics tend

to consider as "naive" or "lacking in wisdom" that makes him a controverı;ial scholar. There were many traditional

Muslims, who, without prop<:r undersıanding of his thoughts and thcir background, circulatcd rumours that the Iate Professor did not believe in hadith and the divine

authorship of the Qur'an! One pious Pakisıani graduate

student who was appalled by his ·statements on the na­turc of Qur'anic revelation, declared to me that he would

not pray behind the .man again. A major Muslim booksto.re in Chicago, whiclı supplies Islamic books

rcfused to seli any of the professor's works in early 1980's,

yct the works of scholars such as Bemard Lewis and other

orientalists were available in that shop.

He always spokc his mind. In a Iceturc -which was subsequently published as an arıicle- "lslam's Aıtitude Toward Judaism" delivered at the Center for Judaic Studies, University of Connecticut, Storrs, Prof. Rabman could have safely limited his discussion to the Qur'anic tcachings on the subject and on the histarical retalion­ship between the Jews and Muslims in Mcdicval times, but he actually spent half of the papcr on the modern devetopmen ts, pıırticularly on the creation of the state of Isracl and on the U.S. foreign policy. Withouı any apol-

Page 6: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

258 BÜYÜK BİR ALİM İLE KİŞİSEL ANlLARIM 1 PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT SCHOLAR

İspanya'da Müslüman yönetimi altındaki dönemleriydi"

diyen Yahudi Bıt.§balcanının sözlerini iktihas etti. Buradan hareketle "İsrail'deki Yahudi Devleti"nin dinsel,

ırki, kültürel ve hepsinden öte siyasal olarak Orta

Doğu'nun yerli olgusu olmadığını, Batı tarafından kendi askeri' ve siyasi gücüne dayalı, Orta Doğu'ya kendi çıkar­

lan için yamanmış yabancı bir unsur olduğunu savundu. İsrail'in doğuşunun uzun vadede başarılı olamayacak

sömürgeci bir olgu olduğunu; dolayısıyla İsrail tarafından yapılan hiçbir saldırının onun sömürgeci varlığını temize

çıkaramayacağını ileri sürdü. O aynı şekilde ABD'nin hem hakim hem davalı gibi çelişen iki ayrı rolü oynamasını

hatalı bulduğuı:m belirtti.1

Bütün Müslüman toplumtacına yayılan İsllimi diri li~ konusunda da Prof. Rahmah, bu dirilişin, yabancı et--------. -~--kilerin yaygın nüfuzuna, Mastürnan topluınıarda J.~,Ld.an eTindebüıundl!i.:mı~a ve -geıe-neıcsel .. ütemanlnkisırıığ!!ill... --- ----·--·~ .. ---·- --.--..---···-ka!§ı gü_çl~~Qlcinin so~~~ olduğu -~_ey_ğj, Bu hareketlerin belirgin ahialci ve siyasi özellikleri bir yana bıralcılırsa, ona göre bu hareketler dinamizmden ve genelinde dikkate değer bir fikri görüş ve muhtevadan yoksundurlar. Bunların ortaya koyduğu sonuç şudur: Yaptıkları radikal eylemler ve ürettikleri dar kafalı

yorumlar pekala aynı güçte yeni bir sekülarist tepki meydana getirebilir. Onun özellikle İsiilm ve Çağdaşlık adlı eserinde yeni-kölcenci grupların ciddi fikri muh­tevadan yoksunluğuna karşı tenkitli değerlendirmesi eylemcilerin kendilerinin olumlu tepkisi ile karşılandı, En­donezya ve Malezya'da önemli sayıda taraftarı olan ve 11-linois'e komşu eyatellerden birinde doktorasını yapan En­donezyalı tanınmış bir eylemci onun bu anatizi ile mutabıktı. Bu kişi İsltlmi meseleleri tartışmak ve öğren­mek için Prof. Rabman'ın Naperville'deki evine bir grup arkadıt.§ıyla düzenli ziyaretlerde bulunurdu. Amerika'nın

Doğu kıyısındaki Tvy League* diye adlandırılan Üniver­sitelerden birinde Doktora öğrencisi bir Arap, ProL Rah­man'a mektup yazarak Profesörün analiz ve tekliflerine hayranlığını belirtti. Aynı Arap öğrenci kendisinin Mısır ve Kuveyt'teki isıarnı hareketlerin içinde olduğunu da ifade etti. Fakat onların fikir bilinçlerinin seviyesinden büyük ümitsizliğe düşerek onları tek tek terketti ve şöyle dedi: "Onlar fıkhın teknik kuralları uğruna isıarnı ahiliktan çok kez taviz verdiler." 2

ı. Fazlur Rahman, "Islam's Attitude Towards Judaism, The Muslim World, vol, LXXII, january, 1982.

2. Prof.Dr. Fazlur Rahman'a öÇenci tarafından 5 Haziran 1986'da yazılan mektup. Fazlur Rahman kolleksiyonu, In­ternational Institute of Islamic Thought and Civilization, International Islamic University, Malasia. .- Amerika'nın Dogu kısmında bulunan en tanınmış üniver­siteler grubu. (Mütercim)

ogy, he referred to the opinions of the Jewish Prime Mini­ster in the nineteenth century who said that ~he "Golden Period" of the Jews was u nder the Muslim rule in Spain. Prof. Rabman proceeded to argue that "The new Jewish state of Israel... is not indigenous to the Middle East, but religiously, racially, culturally -and, above all, political­Iy- a foreign element, grafted on to the Middle East as a sheer fiat of political and military power on the part of the West..." He argued that the genesis of Israel is a colonial phenomenon that cannot be successful in the long run for no aggression on the part of the Israelis could remove its colonial nature. He also chided the US for paradoxically playing the dual and contlicting roles of the Judge and defendent.1

On the Tslamic resurgence that has swept Muslim Communities all over the world, Prof. Rahman saw it as a consequence of strong reaction against the impotence of the traditional ulema and power bolders in the Mus­lim communities against the pervasive infıltration of foreign influences. Regardless of the obvious moral and political flavour of these movements, they are stili, ac­cording to him, generally devoid of a substantive intellec­tual content and vision, which has consequently produced narrow-minded interpretations and radical ac­tions which may thereby elicil an equally sırong neo­secularist response. His critica! assessment against the lack of serious intellectual content of the neo-fundarnen­ta list groups, particularly in his Islam and Modernity, has received favorable respanses from the activists themsel­ves. One prominent Islamic activist from lndonesia, who was completing his doctoral thesis in one of the states bordering lllinois, and_who stili holds some considerable. following in Indonesia and Malaysia, agreed with his analysis. He would make regular visits with a group of friends to Prof. Rahman's residence in Naperville to learn and discuss Islamic issues. One Arab Ph.D student a~ an Ivy League school on the East Coast of the United States wrote to Prof. Rabman expressing his adıniration at -the Professor's analysis and proposals. The Arab stu­dent admitted of having been involved wilh several Is­lamic movements in Egypt and Kuwait. However, he deserted each one of them, extremely dismayed with their level of intellectual awareness. He said, "Many times they compromised Tslamic morality for the sake of technical rules of ftqh."2

1. See his "lslam's Attitude Towards .Tudaism", The Muslim World vol. LXXII, Januaıy, 1982.

2. Letter written by the student to Prof. Ra h man dated June · 5, 1986 in Fazlur Rahman's Collection, International In­stitute of lslamic Thought and Civilization, International Is­lamic University, Malaysia. -·

İslamf Araştırmalar Cilt: 4, Sayı: 'lı Ekim 1990

Page 7: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

DR WAN MOHD NOR WAN DAUD (ÇEV: BEKiR DEMİRKOL) 259

Fazlur Rabman çok anlayışlı ve yardımsever bir hoca idi. Mali sıkıntılarla tedirgin olmaksızın öğrenim­lerini sürdürebilmeleri için görevinin gereklerini çok aşilrak öğrencilerine burs bulmaları için yardım ederdi. Bazı Mosıoman hükümetlerin, öğrencilerin doktoralarını tamamlamalan için onlara en fazla dört yıl tanıma

politikalarına şaşar ve hayret ederdi. Halbuki, bu süreden sorira devletten aldıkları bursları kciileceğinden ve bu durum öğrenciler üzerinde büyük baskıda bulunacağından, onların mesleki durumunu olumsuz yönde ve büyük ölçüde etkileyecektir. Uzağı göremeyen bu tür bir politika biraz para tasarrufu sağlayabilir,

bununla beraber öğrencileri, öğrenimlerinin kalitesinden taviz vermeye zorlar; çünkü, eğitim kalitesi daha düşük üniversitelere kaydolurlar. Hiç kuşkusuz bunun bedelini uzun vadede ödemek durumundayız. Müslüman hükümetlerin eğitim politikaları ile ilgili olarak, Batı üniversitelerinde çağdaş bilim ve teknoloji öğrenimi için en zeki ve en iyi öğrencilerin gönderilmelerine; ancak öyle görOlUyor ki, büyük çoğunluğu yeterli formasyondan yoksun bulunan dini ilimler alanındaki öğrencilerin öğrenim ve kalitelerine önem vermemelerine üzüntüsünü sık sık ifade ederdi. Şunu da sık olarak söylerdi: "Bu hükümetler ülkelerinin yolları, köprüleri, binaları ve ekonomileri ile ilgilenmektedirler, insantarının kafa ve ruhlarıyla değil".

Bir hoca olarak, öğrencilerinin düşüncelerini geliştirmelerine müsaade eder, kendi düşüncelerini

öğrencilerine kabul ettirmeye asla girişmezdi. Kısa süre önce son eseri Ana Konulanyla Kur'an basılm~tı. Ben kitabı (okuduğumu ve) çok beğendiğimi heyecanla ona söyledim. Ancak beni h.ayrete düşüren şu karşılığı verdi: "Fakat. .. ben senin gerçekten tenkit etmeni beklerdim!"

Onun hadis literatürünü tenkid eden görüşleri çok iyi bilinmektedir, özellikle lslamic Methodology in History adlı esennın yayınlanmasından sonra, Gelenekçi­MüsiOmanlar, oryantalistleri (özellikle Ignaz Goldziher ve Joseph Schacht) taklid ediyor diye ona çabucak hücum ettiler. Batılı birçok meslektaşı ve öğrencisi

Profesörün delillerini ve mantığını kabul cdebilmekteydi; fak.at Müslüman öğrencilerin çoğu bunu kabul edemiyor­lardı. Onun bu konudaki düşüncelerini kabul etmeyen­ler, eğer tutarlı deliller ileri sürebiliyorlarsa bu onu rahatsız etmezdi. Kendisi Sünnilerin, Şiilerin, Ilaricilcrin, Murci'enin siyasf veya çeşitli dinf görüşlerine hücum"\ etmek veya onları desteklemek: için -Bu harf ve M aslim \ gibi en sahih hadis mecmualarında bile yer alan- birçok hadisin sonradan Hz.Peygambcre atfedildiği kanaatin­deydi. Güneydoğu Asya'dan gelmiş MÜslüman bir öğrenci, bu gerilimli toplantıların birinde Profesörün fik­rinin ikna edici olmadığını nazik bir şekilde ifade etti ve şöyle devam etti: Geçerli toplumsal-tarihsel şartlar dik:-

Journal of lslamic Research Vol· 4, No: 4, October 1990

Prof. Rabman was a very helpful and under· standing teacher. He would go out of his way to help his studeots to obtain scholarships or any other help neces­sary so that they could pursue their studies, unhampered by' financial coostraints. Often times he expressed his perplexity and astonishment at the policy of some Mus­lim governments which allows only a maximum period of four years to obtain a Doctor of Philosophy, after which the students' scholarship from the government shall be terminated thus causing tremendous pressure on those students, and severely affecting their professional posi­tion. While such a short-sighted policy will certainly save money, it will, nevertheless, force students to com­promise the quality of their education, as they would have to enroll in universities with less demanding programmes. We will certairıly have to pay the price in the Iong run. In canncetion w:ith the educational policy of Muslim governments, he often expressed his regrets that while they would send their best and brightest students to study the technical and modem sciences in Westem uoiversities, they apparently do not care about the quality and training of those who study the religious scieoces, the majority of whom do not possess adcquate iotellectual training. Ile used to remark that "these governments are concerned only with the quality of the roads, bridges, buildings, and economies, but not with the minds and souts oftheir people."

As a teacher, he always allowed his students to

develop their own think:ing, and he would never force his

opioions on his students. After carefully reading his then la test work, Major Themes of tlıe Qur'an, which was just publisbed in hardcover, J enthusiastically told him how

much I liked the book. However, to my surprise he retorted: "But. .. I want you to be very critica!! ... •

His critica! views on haditllliterature are very well

known, particularly after the publication of his lslamic

Methodology in History. Traditional Muslims quickly at­

tacked him as imitating the orientalists, parlicularly Ignaz

Goldziher and Joseph Scbachı. Many Western coi­Ieagues and students could accept the Professor's argu­

ments and rationale, but most Muslim students of his

could not. This he generally did not mind if they could

provide coherent arguments. He held that many a hadith, even in the highly authoritative corpus of al-13uk:­

hari and Muslim, are project ed back:ward to supporı or at­taek the various religious or political positions of the Murji'ah, Khawarij, Ahi a/.Sımnah wa'[.Jamaah, and the

Shi'ites. One Muslim student from South East Asia, in

one ofthese tense sessions, politely stated that the Profes­sor's position was not convincing and may be interpreted

Page 8: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

260 BÜYÜK BIR ALİM İLE KİŞİSeL ANnARlM 1 PERSONAL ANECDOTES ONA GREAT SCI-IOLAR

\'' '

..

kate alınarak Kur'an ayetlerini bir bütün olarak yorum­lama metodunuzia (hadis inceleme metodunuz) çelişki halindedir diye dOşOnillebilir. Eğer Kur'an için böyle bir metod gereldi ise aynı §CY hadis için de geçerlidir. öğrenci, mesela, diyerek tartışmasına §Oyle devam etti; Peygamberin (S.AS) Bubarf ve Mostim'de yer alan ve bir sahabinin rivayet ettiği "AIIah'tan baŞka ilah yoktur diyen cennete girecektif, kişi zina da etse, }ursızlık da ·yapsa, yalan da söylese" hadisini ele -alaiım.-Prof. Rab­man hemen uydurnia ·hadis diye bunu- reddettC ve bu ..... _ • • ~ • .,. - .,J. • • • ~ -.. - • ~

haôısı Müslilmanlar arasında ahlaki s~_naar~~rın ge'!el dÜşüşüne etkide bulunmalda suçladı ve bunun da ancak 'toplumsal yönden yıkıcı olan Hancilere tepki olarak · müsamahakaı:. Mürcie tarafından uydurulduğu kanaatinde olduğunu söyledi. öğrenci, hadis kendi

~ başına alınırsa bu yorum da yapılabilir; fakat diğer badis­ler vardır ki, zina edenlerin, hırsızlık yapanların ve yalancıların cehennemde cezalandırılacağını, bu hadisin amacının ise, muhtemelen günahkarı nihai aşamada

tövbeye sevketmek ve iyi işler işlemeye dönmesini sağlamak için Kelime-i Şehadct'in insan ruhu üzerindeki eşsiz gücünü vurgulamak olduğunu söylt:.di. Devamla öğrenci şöyle dedi: Eğer bunun gibi bir günahkar, dünyada tövbe etmezse varlığına inandığı Rahman olan Allah tarafından cezalandırılacak ve ondan sonra cennete sokulacaktır. Herşeye rağmen günah işleyen birçok insan bu hadisin varlığından bile haberdar değildirler. Prof. Rabman tartışmanın uzamarnası için §Öyle bağladı: "O da pele ala mümkündür".

, . -- ---- Riba ve faiz bizim heyecanla tartışagcldiğimiz

konulardandı: Ve bu sorun gelenekçiterin Ozellikle lcökeneilerin ona hücum etme sebeplerinden biriydi. ~Lbelirtmek .gere.kirse; borç verilmiş bir .mal içiiL ödenen artık değerlerin hepsinin riba olmayabileceğini !f~de eder y!L,ıjbgrun __ evyJilidnirdLQIDID_söm!lrü~ü _ ~~_!1: tanı~landığ~ııı. söylerdi._ Kendi odasında Orta Dogulu, Pakisıantı ve Malezyalı bazı Müslüman eylem­cileric (Muslim activists) bu heyecanlı tartışmalardan

birini yaparken eylemciler ABD'inde faiz oranlarının

yüksek olduğunu (takriben 1983-1984 yıllarında) ve küçük sanayiler, endüstriler, öğrenciler ve ev satın alanlar vb. gibiler için sorun yarattığını savundular. Çeşitli kaynaklardan deliller naklettiler ve bu nedenle faiz yasak­lanmalıdır dediler. Profesör, faizsiz olan her ekonominin

r\ mutlak_a İslam ekonomisi olmasının · gerekmeyeceğiili ' çüi1k:ü; MarkS1sflerin bile bu fikre inandıklarını sÖyledi.

' / Eğer faizsiz-birekonomi işletilebilirse "ne ata" dedi ve şunu ekledi:· "Fakat_ bÜna)~ıamr deme". İsl~m ekonomi s~ sadece ~iz oran_larını yasaklam~ktan çok_ daha fazlasını içermektedir. ·

- . ·~ -· -----· Her ne kadar politikada pek faal değil idiyse de

İslam dOnyasındaki siyasf gelişmelerle yakindan ilgilcnir-

as contradictory to his own (i.e. the professor's) method of interpreting the Qur'anic verses as a unity and taking

into consideration the relevant socio-historical context. If such a method is needed for the Qur'an, then more so

for the hadith, the student said. For example,. the student argued, the hadith in al-Buklıari and Muslim, in which a

companian related that the Prophet (PBUH) said to the effect that "whoever declares that there is no god but Allah shall enter Paradise even if he fornicates, ·steals or

ties". Prof. Rabman outrightly rejected this hadith as forged, and blamed that such hadith has contributed to

the generaltowering of moral standards among the Mus­lims, and which could only be coincd by the permissivc

Mıtrjialı, as a reaction to the socially destructive

Khawarij. The student suggcstcd that taken in isolation, the hadith may yield to such an interpretation; but there

are other hadith which promise punishmcnt and belifire to

fomicators, Lhieves and liars, and that the in tention of that particular hadith is perhaps to undertine the unique

power of the kalimah over human conscience that will ul­timately make the sinner repent and returo to proper be­

haviour. If such a sinner does not rcpent here on earth, he

will be punished by the One Merciful God whose exist­ence he admits, and after which he will then be brougbt to heaven. Nter all, many people who sin do not even know

the hadith.The Professor, realising that the argument

should not go any further, concluded: "Well, that is alsa

possible".

We used to have heated discussions on Riba and in­terest, anather issue on which the traditionalists, par­ticularly the fundamentalists, attackcd him. Gen_erally speaking, he held the position that not all incremcnts over loancd capital is riba, and that riba is first defıned by its exploitativc character. Tn one of these heated discus­sions with somc Muslim activists from Malaysia, Pakis­tan, and the Middle East in his ofticc, the activists argued that the high intcresıs rates in US (at that time, circa 1983-4) caused many problems for smail businesses and industrics, students and homeowners, ete. They also quoted textual bases, and said that therefore interest should be abolished. The Profcssor countered that an no­interest economy is not necessarily an Islami.c economy, _ for even the Marxists bclicvcd in such a position. If one can operaıe an no-interest economic system successfully, "fine", he said; "but do not call it Jslamic". There is more to an Islamic cconomic system than just the abalition of interest rates.

Even though he was not particularly active in politics, he was very concerned about the political

İslami Araştınnalar Cilt: 4,- Sayı: 4, Ekim 1990

Page 9: BİR ALİM, PERSONAL ANECDOTES HOCAM VE ON A ...isamveri.org/pdfdrg/D00064/1990_4/1990_4_DEMIRKOLB2.pdfJoumal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October PERSONAL ANECDOTES ON A GREAT

OR W AN MOHD NOR WAN DAUD (ÇEV: BEKİR DEMIRKOL) 261

di, özellikle de kendi ülkesi Pakistan'daki gelişmelerle! Her ne kadar merhum Ziya'üi-Hakk'ı esasında dindar olarak kabul ediyor idiyse de, halktan yetki almadan ik­tidara yapıştığı için General Ziya'yı tenkit ederdi.

·Gerçekten Profesör bu konuda birşeyler yapİnayı ken­disine görev bilirdi. Aralık 1982'de Cumhurbaşkanı

Ziya'üi-Hakk'ın Amerika Birleşik Devletleri'ne, yaklaşan resmr ziyaretini öğrendikten sonra Profesör, Başkan Ronald Reagan'a iki sayfalık bir mektup yazarak, Ziya'OI­Hakk'ın Pakistan'da seçim yapması için ciddi bir biçimde sözvermesi yolunda Başkan'a ısrarla tavsiyede bulundu?

Son bir not: Kendisi birçok disiplinde yaratıcı bir bilim adamı olan Prof. Seyyid Muhammed Naquib ai­Attas, Şikago'da hastahanede ilk kalp krizini atlattıktan sonra iyileşmekteyken , Prof. Fazlur Rahman'ı ziyaret etti. Montreal'deki McGill Üniversitesi'nde Prof. lzutsu ve merhum Prof. İsmail Faruqi 1960'1arda birbirlerini tanıyorlardı. Şikago'daki görüşmelerinde Prof. Rahman, Prof. ai-Attas'a Enstitü'de çalışma arzusunu izhar etli. Ancak sağlığının bariz bir şekilde bozulması nedeniyle, aktif olarak katılamadı.

Prof. Fazlur Rabman'ın bu dünyadan göÇü hem İslam dünyası için ve hem de uluslararası ilim camiası için büyük bir kayıp olmuştur. Mücadeleleri bir yana onun düşünce ve fikirleri, hiç şüphesiz Kur'an'ın

bütüncOI ve ahenkli dünya görüşOne ve Peygamberin sahih sünnetine olduğu kadar, İslam'ın fikri mirasının eleştirel bilgisine dayanmaktadır. Ve hepsinden önemlisi, onunla bulunduğum süre zarfında edindiğim tecrübelerin ışığında diyebilirim ki, o gerçekten samimi ve iyi bir insandı .

3. Fazlur Rahman'ın Ronald Reagan'a yazdıtı mektubun tarihi 15 Kasım 1982. Fazlur Rahman özel kolleksiyonu, Uluslararası İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü, Uluslararası İslam Üniversitesi, Malezya.

Journal of Islamic Research Vol: 4, No: 4, October 1990

developments in the Muslim world, particularly in his home country, Pakistan. Even though he regarded the Iate General Ziaul Haq as a basically pious man, yet he criticized General Zia for clinging to power without man­date from the people. In fact, the Professor took it his duty to do something about it. Upon koowing the im­pending official visit at President Ziaul Haq to the United States in December 1982, the Professor wrote a two-page Jetter to President Ronald Reagan urging him to see to it that Ziaul Haq should solemnly promise to hold elections in Pakistan?

One last note: Prof. Syed Muhammad Naquib ai­Attas, a creative scholar in many disciplines, visited Prof. Fazlur Rabman in the hospital in Chicago when the !at­ter was eecovering from his initial heart attack. They were acquinted at McGill University, Montreal in the 1960's togcther with Prof. Izutsu and the Iate Prof. Ts­mail Faruqi. At their meeting in Chicago, Prof. Rahman expressed to Prof. ai-Attas his willingne..'iS to be as­sociated with the Institute. However, due to the obvious

. failing health, he could not be actively involved.

The absence of the Iate Prof. Fazlur Rabman from this world has been a great loss not only to the Mıulim ummah but also the international intellectual com­munity. His thoughts and ideas, notwithstanding the con­troversies, are certainly grounded in his commitment to a unifıcd and coherent weltangschauung of the Qur'an and the authenlic sunnah of the Prophet as well as in his eriti­cal knowledge of the Islamic in telleetual heritage. Above all, as far as my experience can teli, he is a sineere and a goodman.

3. Fazlur Rahman's letter to President Ronald Reagan daıed November 15, 1982. Fazlur Rahman's Collection, Interna­tional Institute of lslamic Tbouglıt and Civilization, Inter­national Islamic University, Malaysia.