Bedreddin

14
7/16/2019 Bedreddin http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 1/14 Şeyh Bedreddin, tam adı Bedreddin Mahmud; Simavnalı Şeyh Bedreddin veya Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin olarak tanınır. İslam mistisizminin (tasavvuf) Vahdet-i Vücud okuluna mensup ünlü mutasavvıf ve düşünürdür. Hayatı Hayatı hakkında bilinenler büyük oranda torunu Hafız Halil’in yazdığı Menakıbname’ ye dayanır. Günümüzde Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğmuştur. Kesin doğum tarihi bilinmemekle beraber çeşitli kaynaklarda 1358, 1359 veya 1365 olarak verilir. Büyükbabası Abdülaziz Selçuklu soyundandır. Menakıbname’ye göre son Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubad‘un yeğeni ve veziridir. Babası İsrail ise Rumeli’yi fethe girişen ilk gazilerdendir. Daha sonra Simavna kadısı olur. Annesi Rum asıllı bir Hıristiyan iken Müslüman olan Melek Hatun’dur. Edirne‘nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile buraya yerleşir. Şeyh Bedreddin eğitimine Edirne’de babasının yanında başlar. Hocası Molla Yusuf sayesinde fıkıh ilmiyle tanışır. Hocası ölünce Bursa’ya gider, astronomi ve matematik alanlarında büyük şöhret kazanan Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı Şeyh Mahmud’den ders alır. Daha sonra Konya’da Feyzullah’tan mantık ve astronomi dersleri alır. Daha sonra dönemin İslam dünyasının ilim merkezi olan Kahire’ye gider. Menakıbname’ye göre 8 Aralık 1382 tarihinde Yemen’e varır. Burada Memluk Sultanı Berkuk’un dostu ve danışmanı olan dönemin ünlü alimlerinden Ekmeleddin el- Bayburti’nin öğrencisi olur. Sultan Berkuk Bedreddin’i oğlu Ferec’in özel hocalığına tayin eder. Sultan Berkuk’un sarayında geçirdiği üç yıl zarfında Hüseyin Ahlati ile tanışır ve düşüncelerinden etkilenir. Berkuk Bedreddin ve Ahlati’ye birer Habeş cariye sunar.  Menakıbname’nin yazarı Hafız Halil’in babası İsmail’i bu cariyelerden biri olan Cazibe doğurur. Diğer cariye Mariye (Meryem) ise Ahlati’nin öğretisini özümsemiştir. Bedreddin, Mariye ile yaptığı konuşmalarda kendisini gülün dikeni gibi gördüğünü söyler: “Anı gül gördi vü kendüni diken”. Ahlati Bedreddin’in tasavvuf yolunda yol göstericisi olur. Hüseyin Ahlati bir süre sonra Bedreddin’i Tebriz‘e yollar. Burada Anadolu seferinden dönen Timur‘la karşılaşan Bedreddin, ilmiyle Timur’u ve maiyetini etkiler. Timur kendisiyle beraber gelmesini istese de Bedreddin bunu kabul etmez ve Kahire’ye döner. Ahlati ölümünden hemen önce Bedreddin’i halifesi ilan eder. Ancak müritlerinin bazıları  buna tepki gösterir. Bedreddin altı ay sonra Mısır’ı terk eder.  Menakıbname bu ayrılışın sebebini Rumeli’ye dönme arzusu olarak gösterse de, müritlerin muhalefeti ve Mısır’ın içinde bulunduğu siyasi karmaşa da bu kararın sebeplerinden olabilir. Bedreddin önce Halep’e sonra Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarına gider. Gittiği yerlerde tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın’a gelir. Menakıbname’ye göre, yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanışır. Daha sonra Tire üzerinden İzmir’e geçer.  Menakıbname’de

description

The Life of Shaykh Bedereddin

Transcript of Bedreddin

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 1/14

Şeyh Bedreddin, tam adı Bedreddin Mahmud; Simavnalı Şeyh Bedreddin veyaSimavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin olarak tanınır. İslam mistisizminin (tasavvuf)Vahdet-i Vücud okuluna mensup ünlü mutasavvıf ve düşünürdür.

Hayatı

Hayatı hakkında bilinenler büyük oranda torunu Hafız Halil’in yazdığı Menakıbname’ yedayanır.

Günümüzde Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğmuştur. Kesindoğum tarihi bilinmemekle beraber çeşitli kaynaklarda 1358, 1359 veya 1365 olarak verilir. Büyükbabası Abdülaziz Selçuklu soyundandır. Menakıbname’ye göre sonSelçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubad‘un yeğeni ve veziridir. Babası İsrail iseRumeli’yi fethe girişen ilk gazilerdendir. Daha sonra Simavna kadısı olur. Annesi Rumasıllı bir Hıristiyan iken Müslüman olan Melek Hatun’dur. Edirne‘nin Osmanlılar tarafından alınmasından sonra ailesi ile buraya yerleşir.

Şeyh Bedreddin eğitimine Edirne’de babasının yanında başlar. Hocası Molla Yusuf sayesinde fıkıh ilmiyle tanışır. Hocası ölünce Bursa’ya gider, astronomi ve matematik  alanlarında büyük şöhret kazanan Koca Efendi diye de bilinen Bursa Kadısı ŞeyhMahmud’den ders alır. Daha sonra Konya’da Feyzullah’tan mantık ve astronomi derslerialır. Daha sonra dönemin İslam dünyasının ilim merkezi olan Kahire’ye gider.Menakıbname’ye göre 8 Aralık 1382 tarihinde Yemen’e varır. Burada Memluk SultanıBerkuk’un dostu ve danışmanı olan dönemin ünlü alimlerinden Ekmeleddin el-Bayburti’nin öğrencisi olur. Sultan Berkuk Bedreddin’i oğlu Ferec’in özel hocalığınatayin eder.

Sultan Berkuk’un sarayında geçirdiği üç yıl zarfında Hüseyin Ahlati ile tanışır ve

düşüncelerinden etkilenir. Berkuk Bedreddin ve Ahlati’ye birer Habeş cariye sunar. Menakıbname’nin yazarı Hafız Halil’in babası İsmail’i bu cariyelerden biri olan Cazibedoğurur. Diğer cariye Mariye (Meryem) ise Ahlati’nin öğretisini özümsemiştir.Bedreddin, Mariye ile yaptığı konuşmalarda kendisini gülün dikeni gibi gördüğünüsöyler: “Anı gül gördi vü kendüni diken”. Ahlati Bedreddin’in tasavvuf yolunda yolgöstericisi olur.

Hüseyin Ahlati bir süre sonra Bedreddin’i Tebriz‘e yollar. Burada Anadolu seferindendönen Timur ‘la karşılaşan Bedreddin, ilmiyle Timur’u ve maiyetini etkiler. Timur kendisiyle beraber gelmesini istese de Bedreddin bunu kabul etmez ve Kahire’ye döner.Ahlati ölümünden hemen önce Bedreddin’i halifesi ilan eder. Ancak müritlerinin bazıları buna tepki gösterir. Bedreddin altı ay sonra Mısır’ı terk eder. Menakıbname bu ayrılışınsebebini Rumeli’ye dönme arzusu olarak gösterse de, müritlerin muhalefeti ve Mısır’ıniçinde bulunduğu siyasi karmaşa da bu kararın sebeplerinden olabilir.

Bedreddin önce Halep’e sonra Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarına gider.Gittiği yerlerde tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın’agelir. Menakıbname’ye göre, yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerindenBörklüce Mustafa ile tanışır. Daha sonra Tire üzerinden İzmir’e geçer. Menakıbname’de

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 2/14

İzmir’den, Hıristiyan nüfuslu Ceneviz hakimiyetindeki Sakız Adası‘na geçtiği anlatılır.Kütahya ve Domaniç üzerinden Bursa’ya yaptığı yolculuğu sırasında Sürme köyündediğer önemli müridi Torlak Kemal ile tanışır. Gelibolu üzerinden Trakya’ya geçer veEdirne’ye ulaşır. Kahire’den Edirne’ye kadar gittiği her yerde müritler toplamıştır. Birkaçay sonra Bursa ve Aydın’a tekrar gider, sonrasında yedi yıl Edirne’de kalır.

Bu sırada Osmanlı Devleti Fetret Devri‘ndedir. Bedreddin Musa Çelebi‘yi destekler.Şeyh Bedreddin Osmanlı Devletinin içinde bulunduğu yönetim bunalımı içinde hiç bir zaman taraf olmamıştır. Ne Süleyman Çelebi’yi ne Musa Çelebi’yi ne de çelebi MehmetHan’ı desteklemiştir. Musa Çelebinin kendisene kazaskerliği önermesinden sonra bir süredüşünmüş ve herkesin eşit olacağı bir dünya özlemini yaşama geçirebilmek içinkendisine önerilen bu görevi kabul etmiştir. Musa Çelebi Edirne’ye hakim olunca onukazasker yapar. Bu görev sayesinde Bedreddin Balkanlarda yaşayan halkla yakın ilişkiler kurar. Musa Çelebi’nin kardeşi Mehmet Çelebi karşısında yenik düşmesiyle 1413’teailesi ile birlikte İznik ‘e sürgün edilir. Kendisine 1000 akçe maaş bağlanır. Bu sıradaAydın ve Manisa’da Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in yönettiği isyan patlak 

verince, kaçarak İsfendiyar Beyine sığınır. Sinop üzerinden Eflak ‘a gider. Daha sonraEdirne’ye dönmeye karar verir. Sultan Mehmet isyanların başındaki kişi olarak gördüğüŞeyh Bedreddin’i Edirne’ye varamadan ele geçirir. Bir heyet tarafından yargılananBedreddin’in, malı ve ailesi korunmak şartıyla idamına karar verilir. Serez çarşısındaasılır ve burada defnedilir. Ölüm tarihi çeşitli kaynaklarda 1416 veya 1420 olarak verilir.1961‘de kemikleri, Divanyolu‘ndaki II. Mahmut Türbesi haziresine defnedilmiştir.

İsyanKazaskerliği sırasında kethüda [kahya] olarak yanına aldığı Börklüce Mustafa,Bedreddin’in sürgüne gitmesiyle beraber Aydın’a döner. Burada Osmanlı idaresindenmemnun olmayan köylüleri ve yoksul dervişleri etrafına toplayarak isyan eder. İsyanınmerkezi Karaburun Yarımadasıdır . İsyancıların sayısını Bizanslı tarihçi Dukas 6.000,Osmanlı tarihçilerinden Şükrullah bin Şehabettin 4.000, İdris-i Bitlisi ise 10.000 olarak verir. İsyanı bastırmak üzere harekete geçen Saruhan Beyinin ordusu bozguna uğrar.Bunun üzerine Sultan Mehmet oğlu Murat ile veziri Beyazıt Paşa’yı bölgeye yollar. İsyan bastırılır isyancılar Börklüce Mustafa’nın gözü önünde kılıçtan geçirilir. BörklüceMustafa ise bir deve üzerinde çarmıha gerilerek öldürülür ve şehirde gezdirilir.Börklüce isyanıyla muhtemelen aynı zamanlarda, Manisa civarında Torlak Kemalliderliğinde bir isyan daha patlar. Daha küçük olan bu isyan da şiddetle bastırılır veisyancılar öldürülür.

Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının Bedreddin’in onayıyla gerçekleşipgerçekleşmediği belirsizdir. Ancak bu kişilerin Bedreddin’in müritleri olduğu konusundatüm kaynaklar hemfikirdir.

Bu sırada Sinop üzerinden Eflak’a giden Bedreddin’in Edirne’ye dönüş yolculuğunda,Osmanlı otoritesinin çok güçlü olmadığı Balkan topraklarında kaynaşmalar başlar.Osmanlı tarihçileri Bedreddin’in düzenli bir isyan örgütlediğini yazarlar. Menakıbname ise Bedreddin’in tek amacının yeni yazmış olduğu Nurü’l-kulub adlı eserini sultanasunmak olduğunu yazar ( Menakıbname’nin yazılış amaçlarından birinin de Bedreddin’i

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 3/14

Osmanlı yöneticilerinin gözünde aklamak olduğu hatırda tutulmalıdır). Osmanlı ordusu bu isyanı da şiddetle bastırır ve Bedreddin ölüme mahkum olur.

FikirleriŞeyh Bedreddin’in bugün geniş kitlelerce tanınmasının en önemli sebeplerinden biri

 Nazım Hikmet‘in Şeyh Bedreddin Destanı adlı eseridir. Nazım Hikmet örneğindegörüldüğü gibi, modern Türk yazarları Şeyh Bedreddin’i sınıf mücadelesinin öncüsü veOsmanlı otoritesine isyan ederek  sosyalist bir düzen kurmayı kendine amaç koyan bir devrimcidir . Bu düşünce Bizanslı tarihçi Dukas’ın Börklüce Mustafa isyanı ile ilgiliyazdıklarına dayanır. Dukas’a göre Börklüce Mustafa “Ben senin emlakine tasarruf edebildiğim gibi sen de benim emlakime aynı surette tasarruf edebilirsin” diyerek ortak mülkiyeti savunmaktadır.

Bedreddin’in yaydığı söylenen diğer önemli fikir, dinler arasında fark olmadığı, bütündinlerin eşit ve benzer ilkeler üzerine kurulduğudur. Kendisi İslam alimi olmakla birlikteannesi, eşi ve gelini ihtida etmiş Hıristiyanlardır, Hıristiyan Balkan halklarıyla yakın

ilişkiler içindedir, tasavvuf anlamında kaynaştırmacı Türk-Anadolu mistisizminin bir halkasıdır. Bütün bu verilerin ışığında dinler arasında fark olmadığına inanıp budüşüncesini yaymış olması olasıdır.

Mutasavvıflığıİslam mistisizminin Vahdet-i Vücud okuluna mensup diğer mutasavvıfların etrafındakitartışmaların bir benzeri Şeyh Bedreddin için de yapılmıştır. Kimileri kendisini bâtıl(yoldan sapmış) kimileri de büyük bir sûfi olarak görmüş hatta eseri Varidat ’a şerhler yazmışlardır. Mutasavvıflardan Sofyalı Bâlî Efendi, Aziz Mahmud Efendi ilk görüşesahip olanlardır. Ancak mutasavvıf ve şair Niyazi Mısri ve son devrin Melami şeyhlerinden Seyyid Muhammed Nur ikinciler arasında yer almışlardır.

YapıtlarıÖlümünden sonra eserlerinin birçoğu gizlenmiş veya kaybolmuştur. Menakıbname’yegöre 48, başka kaynaklara göre 38 yapıtı vardır. Bazı yapıtlarının adı bilinmekle beraber günümüze ulaşmamıştır. En iyi incelenmiş yapıtı Varidat ’tır.

VaridatCami’ü’l-fusuleynLetai’fü’l-işarât et-TeshilMeserretü’l-kulûbUnkudü’l-cevahir Çerağu’l-fütuh Nurü’l-kulub

KaynaklarMichel Balivet : Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000Abdülbâki Gölpınarlı, Melâmilik ve Melâmîler , Gri Yayın, İstanbul, 1992.Mesut Keskin: Das Toleranzverständnis der anatolischen Heterodoxie am Beispiel 

Scheich Bedreddin Mahmud Israils, 2 cilt, Berlin 1999

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 4/14

TürkçeCemil Yener : Varidat , İstanbul : Elif Yayınları, 1970.Vecihi Timuroğlu : Şeyh Bedrettin Varidat Ankara : Türkiye Yazıları Yayınları, 1979İsmet Zeki Eyüboğlu : Şeyh Bedreddin Varidat , Derin Yayınları, 1980Cengiz Ketene: Varidat : Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Simavi, 823/1420 ; trc.

Cengiz Ketene, Ankara : Kültür Bakanlığı, 1990.Seyyid Muhammed Nur : Varidat şerhi . Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Simavi,823/1420; Haz. Mahmut Sadettin Bilginer, H. Mustafa Varlı, İstanbul : Esma Yayınları,1994Michel Balivet : Şeyh Bedreddin Tasavvuf ve İsyan Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000.Radi Fiş: Ben de Halimce Bedreddinem, Evrensel Basım Yayın. Nazım Hikmet: Şeyh Bedrettin Destanı YKY.Esat Korkmaz: Şeyh Bedreddin ve Varidat , Anahtar Kitaplar Yayınevi, 2007.Ernst Werner, Şeyh Bedreddin ve Börklüce Mustafa, Kaynak Yayınları.Prof. Dr. Eren Omay, “Şeyh Bedreddin’in soyu ve gençliği”, Bilim ve Ütopya, No. 105.Prof. Dr. Eren Omay, “Şeyh Bedreddin’in düşüncesi ve eserleri”,  Bilim ve Ütopya, No.

105Prof. Dr. Eren Omay, “Şeyh Bedreddin’in ihtilali”, Bilim ve Ütopya, No. 105Dr. Hikmet Kıvılcımlı, “Şeyh Bedreddin”, Bilim ve Ütopya, No. 105Dr. Hikmet Kıvılcımlı, “Şeyh Bedreddin”, Bilim ve Ütopya, No. 106Ömer Tuncer, “Karşı-devrime direnen filozof: Şeyh Bedreddin” Bilim ve Ütopya, No.107)Erol Toy, Azap OrtaklarıOrhan Asena: Simavnalı Şeyh Bedrettin, Gerçek Sanat Yayınları

More Bibliography:Serafeddin Yaltkaya: Simavne Kadisioglu Seyh BedreddinFerid Kam: Ibn Arabi’de Varlik DusuncesiFathrettin Oztoprak: Seyh Bedreddin ve Onun Hakkinda Yazanlar Hilmi Yavuz: Bedreddin Uzerine Siirler Ismail Fenni Ertugrul: Vahdet-i Vucud ve Ibn-i ArabiAhmet Yasar Ocak: Osmanli Toplumunda Zindiklar ve Muritler William Griswold: Anadolu’da Buyuk Isyan, 1591-1611T. Olsson: Alevi Kimligi

Varidat:

Varidat: Tam bir materyalist. Bedreddin Varidat ’a cennet, huri, cehennem vs gibimeselelerin zahiri inancinda oldugu gibi ahiret ile degil bu dunya ile ilgili seyler oldugunu iddaa ederek basliyor. Kainatin kadim yani baslangicsiz oldugunu, kainatintanri ile ayni seyler oldugu icin yaratilmadigini, oncesiz ve sonrasiz oldugunu ve bundandolayi kiyametin kopmayacagini iddaa ediyor. Ona gore olumden sonra dirilme yoktur.cennet ve cehennem insanin dunyadaki iyi ve yahut kotu durumlarindan ibaret olanseylerdir. Yani bu dunyada mutluysan cennette, mutsuzsan cehennemdesindir demeyegetiriyor. Tanri’nin gucunun herseyi yapabilecegine inanmiyor, O’nun gucunun ancak 

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 5/14

esyanin tabiatinda olani yapmak ve istemekle sinirli oldugunu iddia ediyor. yani ona goremesela ates tanri dahi istemis olsa bir kimseyi islatamaz, ancak yakabilir. Dinler vemezhepler arasinda fark gozetmemek gerektigini ileri surup, topraklarin yoksul halka esit bir bicimde paylastirildigi bir toplum duzeni vaadediyor. Idam edilme sebebinin dinigorusleri mi yoksa siyasi sebebler mi oldugu muallaktadir. Siyasi sebebler kanimca biraz

daha agir basan bir sebebtir.Devrimci bir site:Kesin olmayan tarihlere göre Şeyh Bedreddin 1365 yılında Edirne’nin kuzeyindeEskizagna-Kızanlık yolu üzerinde Simavna kasabasında doğmuştur. Eğitimine deEdirne’de başlamıştır. Buradan Bursa ve Konya’ya geçerek fıkıh, hadis, kelam, belagat,tefsir gibi eğitiminlerini tamamlar. Daha sonra hayatını değiştirecek yer olan Mısır’adoğru hareket eder. Mısır’da Muhammed Bin Ekmeleddin, sonradan ünlü bir tıp bilginiolan Hacı Paşa, ozan Ahmedi, Şemsettin Fenari gibi islam düşüncesinin o çağda önemliaydınları arasında yer alıp ilk tasavvuf eğitimini alır. Şeyh Hüseyin Ahlati de bu bilginlerden birisidir. Şeyh Ahlati Alevidir. Şeyh Bedreddin ise, aldığı eğitim

çerçevesinde sünnidir. Ancak aradan geçen zaman Şeyh Bedreddin’i Alevi anlayışadoğru sürüklemiştir. Şeyh Hüseyin Ahlati öldükten sonra onun yerine geçer. Bu görevifazla uzun sürmez. Şam, Halep, Karaman, Konya, Aydın, Tire ve İzmir’e uğrar ve 1406yılında Edirne’ye gelir.

Bu zamanlar yukarıda bahsettiğimiz Osmanlı’nın taht kavgaları yaşanmaktadır. MusaÇelebi bu kavgadan “galip” çıkarak Edirne’yi ele geçirir. Şeyh Bedreddin kazaskerdir artık. 1413 yılında bu görevi son bulur. Musa Çelebi’nin kardeşi Çelebi Mehmet tahtı elegeçirir ve Şeyh Bedreddin’i İznik’e sürgüne gönderir. Şeyh Bedreddin burada örgütlenmefaaliyetlerini artırır. İnsanlar daha önce de söylediğimiz gibi, taht kavgalarından dolayıhuzursuzdur. Bu huzursuzluğunun yanında Osmanlının baskıları da eklenince bıkkınlık artar.

Bedreddin’in de insanlara vaat ettiği düşünceler bu çerçevededir. Bedreddin sevgiyi,insanın bütün kötülüklerden kurtulması, yücelmesi ve Tanrı katına yükselmesi olarak anlar. Eşitlik ve kardeşlik düşüncesini hep ön planda tutar. Bu anlamıyla dönemininkomünar önderlerindendir. Bu önderlik Anadolu topraklarında bir kesişme noktasıolmuştur.

Bedreddin cenneti dünyada arayanlardandır. Varidat adlı eserinde Tanrıyı “bütün işlerinkendi özünden doğması, olgunluk nitelikleriyle nitelenmiş olması yüzünden salt varlık”olarak açıklarken, “salt varlığa” yüklenen “yalnız kendisiyle, kendi özü ile varolan, başka bir nesnenin varlığını gerektirmeyen varlık” anlamıyla, hem yaratılmanın hem de yoktanvarolmanın reddiyle, her insanın Tanrı’nın dünya üzerindeki görünümü olduğu biçimdeaçıklar. Bu anlayış İslama, şeriat ilkelerine tamamen aykırıdır. Biraz daha açarsak ŞeyhBedreddin, yeniden dirilişi “bir gövde ile ayrıntıları, dağılıp yokolduktan sonra yenideneski biçimine dönmez, yeniden birleşip bütünleşemez, var olamaz” diyerek ret eder.Bu görüşler Anadolu’ya yayılır. Bunda en önemli rol de Şeyh Bedreddin’in müritlerindenözellikle Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’dir. Anadolu’nun değişik kentlerindeörgütlenme çalışmaları yapan bu insanlar Şeyh Bedreddin’e oldukça insan kazandırmıştır.

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 6/14

Börklüce Mustafa Aydın’da, Torlak Kemal ise, Manisa’da Osmanlı ordusuna karşıdirenişler gerçekleştirmektedir.

Bu direnişler Osmanlı tahtı için tehlikeli görülür. Çelebi Mehmet direnişi bastırmak içinaskeri gücünü seferber eder. Karaburun’da Börklüce Mustafa işkence edilerek öldürülür.

Bu direnişlerde Osmanlı ordusu kayıplar vermektedir. Fakat, direniş bastırılır. BörklüceMustafa ve Torlak Kemal işkencelerden geçirilir. Bu işkencelere karşı kahramancadirenilir, teslim olunmaz. Bu yenilgiden sonra Şeyh Bedreddin, Rumeli’de önce Eflak,oradan da kendisini sevenlerin çok olduğu Deliorman’a gider. Burada Osmanlı Ordusunaesir düşer ve Serez Çarşısı’nda, 1420’de idam edilir.

Şeyh Bedreddin’in müritlerinden Börklüce Mustafa, bazı kaynaklara göre, Sakız Adasıyörelerinde Hıristiyanlar ve keşişlerle ilişki kurup, onlara Şeyhin görüşlerini açıklamış, böylece belki de o güne kadar dini farklılıkların üstünü örttüğü “hak edilmiş bir ortak yaşantı” kurmak amacıyla ortak davranma yollarını araştırmıştı.

Bedreddin’i diğer ayaklanmalardan ayıran fark kolektif emeği savunması ve emeğeverdiği değerdir. Sömürünün ortadan kalkmasıdır. Eşit, ezilen-ezen çelişkisininyaşanmadığı bir dünya özlemidir. Bedreddin’e göre, dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insanların ortak malıdır. Bedreddin bu bağlamda derki “Ben senin evindekendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin.Çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizin malıdır.” Ayrıca bir farkı da13. yüzyıl boyunca Anadolu’daki ayaklanmaların öncüsü, esin kaynağı olmasıdır. Devlet düzeninizora dayanarak sarsmasıdır. Devletle çatışarak yaşamını kaybetmesidir.

Mısır’da aldığı eğitimin bunda oldukça etkisi olmuştur. Bu süreç, Bedreddin’i uğrundacanını kaybettiği eşitlikçi-devrimci düşüncelere yöneltmiş, tanrısal gerçeklere varmanınyolunu ancak Tanrı ile kurulacak yakınlık sonucu Tanrı ışığının içe doğuşundan geçtiği,insanın Tanrı ile özdeşleştiği ve cennetin ancak bu dünyada kurulabileceği fikrineulaştırmıştır. Bu da Bedreddin’le, aynı kanıları paylaşmayanlarca, dinsiz, sapkın ve asiilan edilmesini sağlamıştır. Aynı zamanda yeryüzünde olduğunu iddia ettiği cenneteerişmek isteyen, çünkü cehennemi yeryüzünde bulmuş olan ezilenlere yol gösterdiği için,egemenler tarafından bir kargaşalık kaynağı olarak algılanmasının gerekçelerini yaratmış,egemenler katında kargaşalığın kaynağı olarak gösterilmesine yetmiştir.

Ayrıca İslam dininde Tanrı ile kul arasında kurulan ilişkilerin başında gelen ibadet, islamgeleneğinde Tanrı’ya bağlanmak, kulluk etmek biçiminde geçerken, Bedreddin’de farklı bir içerik kazanır. Bedreddin’e ibadetin esas anlamı, namaz, oruç, zekat vb. biçimlerialtında yapılırken, insanın bütün kötülüklerden arınması, Tanrı’ya kavuşmasıdır. İbadetancak bütün kötülüklerden ve özellikle bütün çıkarlardan arınmış bir gönülle yapılmasıgereken ahlaki bir sorundur.

Bedreddin’in cennet hakkındaki görüşlerini biraz daha açarsak, “birtakım insanlar, birtakım insanlara taparlar, kimi altın ve gümüş paralara, kimi yenilecek, içilecek nesnelere tapar da Tanrı’ya taptığını sanır” derken, ibadetin dışa dönük bir görevin yerinegetirilmesi, bir çıkarın sağlanması, cennete gidilmesi amaçlarıyla yapılmasını açık bir 

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 7/14

dille ret eder. Bedreddin’e göre Tanrı’ya ya da başka bir deyişle Tanrı’nın bir görünüşüniteliğine kavuşma çabasındaki insana yakışan, mülk ortaklığının olduğu bir toplumdüzenidir.

Ismail Kaygusuz

Elimizde tasavvuf konularında, Şeyh Bedreddin’in olduğu kesinlikle bilinen yapıtlar vardır. Bu yapıtlarda adını anmış olduğu mutasavvıfları tanıyoruz.

İ. Zeki Eyüboğlu Bedreddin’in ilk el aldığı Seyyid Hüseyin Ahlati’den pek etkilenmişolduğunu kabul etmezken, Abdülbaki Gülpınarlı, “Ahlati’nin kimya ve hekimlikleuğraştığı bilindiğinden, Varidat ’ın akla dayalı bir yapıt olmasında büyük etkisi olduğunusöyleyebiliriz” demektedir. (A. Gölpınarlı: Simavna Kadısıoğlu şeyh Bedreddin. İstanbul l966: 4-5)

Eyüboğlu, Bedreddin’in tasavvufi gürüşleri üzerinde Gazali ve Muhyiddin-i Arabi’nin

etkilerinden söz etmektedir. Gazali’de düşünce düzeninin odak noktası haline gelen sezgi(keşf) ve gönül, Şeyh Bedreddin için de gerçeğe varmanın iki yoludur. Gazali ile uskonusundaki gürüşleri birse de yaratılış, yaratan ve evren konusunda farklıdırlar.Bedreddin’in onun İhya-yıUlum ve Kimya-yı Saadet kitaplarını eleştirdiği görülür.

Muhyiddin-i Arabi’de tek gerçek varlık Tanrıdır, yaratılış ve yoktan varoluş yoktur.Tanrıda özünden ortaya çıkış (zuhur, südur) vardır. Tanrının görünüm alanına çıkmasıevreni ve onu dolduran varlıkları oluşturur. İnsanla Tanrı özdeştir. Sezgi, bir içe doğuş vetanrısal gürünüştür. Ölüm ruhun gövdeden ayrılmasıdır, ama yok olması değildir. HerşeyTanrı görünüşü olduğundan yok oluş düşünülemez.

Muhyiddin-i Arabi’nin bu düşünceleri genelde “tanrı-insan-evren” üçlüsü üzerindeyoğunlaşır. Şeyh Bedreddin, daha somut ve kesin olması dışında tasavvufta Muhyiddin-iArabi ile eş düşünce ortamındadır. Muhyiddin-i Arabi’nin Fususü’l-Hikem’ine yazdığıyorum, bir bakıma tasavvuf çizgisindeki aşamaları gösterir. Ama gerçekte Bedreddin, buçizgisini Halep, Tebriz, Tokat, Karaman, Aydın, Tire, Ege adaları, Edirne ve Balkanlarakadar uzatıp Batınilik-Alevilik somutunda son aşamaya ulaştırmıştır.

İbni Arabşah’ın onun için, “bilimler alanında bütün arkadaşlarından üstün olarak yurdunadöndükten sonra sufi oldu” demesi, onun batıni yönünün eleştirisiydi. Bedreddin,zamanında Konya’da çok büyük ünü olan Mevlana’dan, hiçbir yazısında ve tek bir sözcük etmemiştir.(2) Buna karşılık Bedreddin’in Yunus Emre’nin şiirlerini okuduğu,derin bir sezişle dinleyip duygulandığı biliniyor.

Şeyh Bedreddin’in 1407 yılında yazmış olduğu Varidat (malvarlığı, zenginlik değil; aklagelen şeyler ya da içe doğuşlar anlamına gelir), kimilerine göre yüce bir din kitabı vekimilerine göre ise bir dinsizlik kitabıdır. Üç çarpıcı örnekle Osmanlı din adamlarınınVaridat ’a ve yazarına nasıl baktıklarını görelim:

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 8/14

İskilipli Halveti Muhyiddin Muhammed (ölm. 1516) Hakıykat ül Hakayik adını vermişolduğu, Varidat’ın açıklamasını (şerh-i Varidat) yaptığı kitabının başında özetle şunları söylemektedir:

“Bu risaleyi Peygamber şeriatının güneşi, Mustafa yolunun Bedr’i (ayı)... Hakkı

 bilen, gerçeği gerçekleştirmiş erenlerin seçkini, olgunluğa irmişlerin enolgunlarının en olgunu... Allaha mensup bilginlerin tam inanç gerçeğinevaranların sultanı, hak, şeriat ve takva ve dinin Bedr’i yazmıştır. Allah aziz sırrınıkutlasın.” (Abdülbaki Gölpınarlı: Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin, s.42)

Osmanlı Şeyhülislamlık makamını Kanuni, II. Selim ve III. Murad zamanlarında tam 28yıl işgal etmiş, Kızılbaş kanına doymayan Ebusuud Efendi -ki Muhyiddin Muhammed’inoğludur- 1548 yılındaki fetvalarında ise, babasının yüzde yüz karşıtı bir görüş içindeBedreddin ve yapıtını mahkum etmektedir:

- “Soru: Şeyh Bedreddin Simavi ki Varidat yazarıdır; Bedreddin yandaşlarına

küfür ve lanet etmeyen kafirdir, diyen birine ne yapmak gerekir?”

- “Cevap: Aslında, Bedreddin yandaşı olanlar kafirdir, demek doğrudur. Ama,diğer kafirlerin olduğu gibi bunların da adını anmayıp, lanet etmeyen kendihalindeki Müslümanlar kafir olamaz.”

- “Soru: Bedreddin yandaşlarından, yani Simavilerden bir bölük insan şarap içip,izinle birbirlerinin karılarını kullansalar, bunlara ne yapmak gerekir?”

- “Cevap: Derhal öldürülmeleri gerekir.”

- “Soru: Bir kişi; ‘kim Şeyh Bedreddin dervişlerini evinde konuk ederse onucezalandırıp, ayrıca cürüm parası almak gerek’ dese bu uygulama dine uyar mı?”

- “Cevap: Konuk olan kötü Simavi yandaşıysa uyar.” (Rıza Zelyut: Osmanlı’da Karşı Düşünce ve İdam Edilenler , s. 40-41)

 Kısas-ı Enbiya yazarı Cevdet Paşa, 1850’lerde Osmanlı Şeyhülislamı Arif HikmetBey’in , Varidat ’ı nerede bulursa ucuz-pahalı satın alıp yaktığını anlatmaktadır.(Aldülbaki Gülpınarlı, agy, s.50) Öyle ki, gözüm açık yazıcılar Arif Hikmet beye satmak üzere uyduruk Varidat ’lar yazmışlar.

Varidat’ da, Bedreddin’in savunduğu adına uygun ileri sürülen nitelikte bir toplumdüzeninden söz edilmez. Bugüne ulaşan yapıtlarında malda, toprakta mülkiyetinkaldırılıp, ortaklaşa kullanılmasını açıkça belirleyen cümleler yoktur. Ama öte yandanŞeyh Bedreddin’in komünistik düşünceler doğrultusunda vaazlar verdiğini, malkonusunda ortaklığı benimsediğini, ona bağlananların ve özellikle Börklüce Mustafa’nınolduğu söylenen konuşmalardan çıkaran kaynaklarda, bu konuda tam birlik vardır.Çağdaş Bizans tarihçisi Dukas’tan, Ebusuud Efendi’ye değin birçok kimse, Şeyh

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 9/14

Bedreddin’in ve yandaşlarının ortakçılığı önerdiklerini açık açık yazar.

Varidat ’da sistematik bir anlatım düzeni bulunmamaktadır. Kitap, sohbet toplantılarındayapılan konuşma ve açıklamaların, o anda akla gelmiş gözlemlerin, nakillerin derlenipyazılmasından oluşur ve Arapçadır.

Varidat (İçe Doğuşlar), yazarının çağını aşan, yeni ve şeriata aykırı sayılan düşünceleriiçermektedir. Yapıtta yaratılış, insan, tanrı, evren, diriliş ve yargıgünü, cennet, cehennem,ölüm ve ölümsüzlük, düş, cinler ve melekler vb. soyut konular işlenmiş, karşılıklar aranmış ve onlarla ilgili düşünce ve yorumlar ortaya konmuştur. Sorunlar üzerindedururken İslam dininin uygun görmediği bir bakış açısı benimsenmiştir.

R. Yürükoğlu bunun açıklamasını şöyle anlatıyor:

“Varidat’da öne sürülen düşünceler, Babai-Bektaşi düşüncesinin, kendi mantığıiçerisinde ilerletilmesidir. Bedreddin’e göre insan Tanrıya en yakın varlıktır.

Tanrı, insanın özündedir. Bu nedenle insan Tanrı, Tanrı insandır. İnsanla, doğaylaAllah arasında hiç fark gözetmeyen bu düşünce, panteizmin en gelişmiş, ateizmle buluşmuş biçimidir.”

“Tanrı yaratıcılığı, ‘yoktan var ediş’ değil, Tanrı özünden dışa taşmadır... Tümnesneler, türlerine, niteliklerine göre sıralandıkları evrende bir bütün oluştururlar.Bu bütün Tanrıdır.”

“Bir nesnenin yapısında olmayanı Tanrının istemeye yetkisi yoktur..”.

“Bedreddin’e göre ölümden sonra dirilme yoktur. Çünkü tüm aşamalar cisimler aleminde toplanmıştır. ‘Cisim ortadan kalkarsa ne ruhlardan, ne de soyutvarlıklardan iz kalır’ der.

Bu anlayışa göre doğuş başlangıç, ölüm sona eriştir. (Burada M. Arabi’dentamamıyla ayrılır-İ.K.) Cennet ve cehennem, bu dünyadaki iyi ve kötüdavranışların, ruhlardaki acıya da tatlı etkileridir.” (R.Yürükoğlu: Okunacak En Büyük Kitap İnsandır. 4.basım, İstanbul 1994: 245)

Varidat: Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından toplanan kamusal gelirlere verilenaddır.

Public Debt Administration: Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasaİdare-i Merkeziyesi, 1881 - 1928. [muhassasat: (Muhassas. C.) Devlet bütçesinden,devlet dâireleri için ayrılan para; bir kimseye verilmiş olan maaş veya tayın.] [CentralAdminsitration of the General—Public—Debt of the Ottoman State Revenues.]

Vâridât: (Vâride. C.) (1.) Kâr, gelir; Vârid olan. (2.) Bir kimseye veya hazineye ait gelir ve paralar; (3.) Hatıra gelen, içe doğan. Inspirations or Illuminations?

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 10/14

Vârid(e): (1.) (Vürud. dan) Ulaşan, yetişen, gelen, erişen, akla gelen; (2.) Olan, bir şeyhakkında söylenip tatbik edilen; (3.) Hâzır, nâzır; (4.) Bahadır.

Vâridîn: (Vârid. C.) Gelenler, vâsıl olanlar.

Vürud: (1.) Geliş. Gelme. Vârid olma. Gelip yetişme; (2.) Suya gitme; (3.) (Verid. C.)Toplar damarlar. Siyah kan damarları.

İrad: (1.) Varid kılmak. Getirmek. Söylemek; (2.) Gelir. Kazanç. Bir mal veya mülküngetirdiği kazanç.

Vücud: (1.) Varlık. Var olmak. Bulunmak; (2.) Cesed, cisim, ten, gövde.

Vücud mertebeleri muhteliftir. Ve vücud âlemleri ayrı ayrıdır. Ayrı ayrı oldukları için,vücudda rüsuhu bulunan bir tabaka-i vücudun bir zerresi, o tabakadan daha hafif bir 

tabaka-i vücudun bir dağı kadardır ve o dağı istiab eder. Meselâ: Âlem-i şehadetten olankafadaki hardal kadar kuvve-i hâfıza âlem-i mânadan bir kütübhane kadar vücudu içinealır. Ve âlem-i hâricîden olan tırnak kadar bir âyine-i vücudun, âlem-i misal tabakasındankoca bir şehri içine alır. Ve o âlem-i hâricîden olan o âyine ve o hâfızanın şuurları vekuvve-i icâdiyeleri olsaydı, bir zerrecik vücud-u hâricîleri kuvvetiyle, o vücud-umânevide ve misâlide hadsiz tasarrufat ve tahavvülât yapabilirlerdi. Demek vücud rüsuh peyda ettikçe, kuvvet ziyadeleşir; az bir şey, çok hükmüne geçer. Hususan vücud rusuh-utam kazandıktan sonra, maddeden mücerred ise, kayıt altına girmezse; o vakit cüz’î bir cilvesi, sair hafif tabakat-ı vücudun çok âlemlerini çevirebilir. [Osmanlica-Turkcesozluk]

Vahdet-ül Vücud:(Vahdet-üş şuhud) Her yerde ve herşeyde kalbini yalnız Allah ile meşgul etme hali veyaşayışıdır. (Bu mesele hakiki olarak ancak veraset-i nübüvvet muhakkikleri olanmüceddid ve asfiyaların tarifleriyle anlaşılabilir.) (Aziz kardeşim; Vahdet-ül vücuda dair  bir parça izahat istiyorsunuz. Bu mes’eleye dair Otuz Birinci Mektubun bir Lem’asında,Hazret-i Muhyiddin’in bu mes’eledeki fikrine karşı gayet kuvvetli ve izahlı bir cevabvardır. Şimdilik bu kadar deriz ki: Bu mes’ele-i vahdet-ül vücudu şimdiki insanlara telkinetmek, ciddi zarar verir. Nasıl ki teşbihat ve temsiller, havassın elinden avamın eline veilmin elinden cehlin eline girse, hakikat telâkki edilir. (Hâşiye) Öyle de: Vahdet-ül vücudmes’elesi gibi hakaik-ı ulviye, ehl-i gaflet ve esbab içine dalan avamlara girse, tabiattelâkki edilir ve üç mühim zarar verir: Birincisi: Vahdet-ül vücudun meşrebi, Cenab-ıHak hesabına kâinatı âdeta inkâr etmek iken; avama girdikçe, gafil avamlara, hususanmaddiyyun fikirleriyle âlude olan fikirlere girdikçe, kâinat ve maddiyat hesabınauluhiyeti [divinity, god-ness] inkâr yoluna gider. İkincisi: Vahdet-ül vücud meşrebi,mâsivâ-yı İlâhînin rububiyetini o derece şiddetle reddeder ki, mâsivâyı inkâr ve ikiliğiref’ediyor. Değil nüfus-u emmarenin, belki herbir şeyin müstakil vücudunu görmemek iken, bu zamanda fikr-i tabiatın istilâsiyle ve gurur ve enaniyetin nefs-i emmareyişişirmesiyle ve âhireti ve Hâlik’ı bir derece unutmak cihetiyle; bazı nüfus-u emmareküçük birer firavun, âdeta nefsini mabud ittihaz etmek istidadında bulunan insanlara

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 11/14

vahdet-ül vücudu telkin etmek, nefs-i emmareyi el-iyazübillâh öyle şımartır ki, ele avucasığmaz. Üçüncüsü: Tegayyür, tebeddül, tecezzi, tahayyüzden mukaddes, münezzeh,müberra, muallâ olan Zât-ı Zülcelâl’in vücub-u vücuduna ve tekaddüs ve tenezzühünemuvafık düşmeyen tasavvurata sebebiyet verir ve telkinat-ı bâtılaya medar olur. Evetvahdet-ül vücuddan bahseden; fikren serâdan Süreyya’ya çıkarak, kâinatı arkasında

 bırakıp nazarını Arş-ı Alâ’ya diken, istigrakî bir surette kâinatı ma’dum sayıp herşeyidoğrudan doğruya kuvvet-i iman ile Vâhid-i Ehad’den görebilir. Yoksa kâinatınarkasında durup kâinata bakan ve önünde esbabı gören ve ferşten nazar eden, elbetteesbab içinde boğulup, tabiat bataklığına düşmek ihtimali var. Fikren Arş’a çıkan,Celâleddin-i Rumî gibi, diyebilir: “Kulağını aç! Herkesten işittiğin sözleri, fıtrîfonoğraflar gibi Cenab-ı Hak’tan işitebilirsin.” Yoksa, Celâleddin gibi bu derece yükseğeçıkamayan ve ferşten Arş’a kadar mevcudatı âyine şeklinde görmeyen adama, “Kulak ver, herkesten Kelâmullah’ı işitirsin.” desen, mânen Arş’tan ferşe sukut eder gibi, hilaf-ıhakikat tasavvurat-ı bâtılaya giriftar olur! L.) (Haşiye): Nasıl ki iki melâike, teşbihin sırr-ımünasebetiyle Sevr ve Hut tesmiye edilen, avamca koca bir öküz ve koca bir balık telâkki edilmiştir.

Sheikh Bedrettin (1359-1420) was a revolutionary theologian and charismatic preacher who led a rebellion against the Ottoman Empire in 1416.

Born of mixed Muslim and Christian parentage in the Anatolian city of Simav,Bedrettin’s father was the great-great son of the Seljuk Sultan of Rum Kaykaus II andKadı of the town. Bedreddin began his education in this town. Later he went to Bursa andthen to Cairo, where he heard lectures on astronomy, mathematics, logic, and philosophy.He studied law and other Islamic subjects. While in Cairo, he was tutor to the son of theMamluk Berkuk, the first sultan of the Burji dynasty. He married Cazibe Hatun, aMamluk princess.

Amid the dynastic struggles following the Battle of Ankara and the death of SultanBayezid I, Musa Çelebi appointed Bedreddin chief military judge (  kazasker).When in 1413 Musa’s brother and chief rival Mehmet Çelebi became sultan, Bedreddinwas exiled to Iznik.

Sheikh Bedrettin’s insurrection took place in the period after the Battle of Ankara. In this period the Ottoman Empire had become unmanageable because of the fratricides betweenthe sultans. It was also a period of great unrest and the population suffered enormouslyfrom exaggeratedly high taxes and exploitation. Sheikh Bedrettin had a great feeling for social justice and freedom. He was an adherent of a democratically elected governing

model and defended the oppressed Turkish, Greek and Jewish poor people. For thisreason he organized the biggest insurrection Anatolia ever saw. His motto was: “Share allyou have apart from the lips of your beloved one”.

In 1416 he led the revolt against the sultan in the Aegean coastal region of Anatolia. Themain uprising theme of Bedrettin and his companions (Torlak Kemal and BörklüceMustafa) was to share the land equally among people of Karaburun and not to pay thehigh taxes demanded by the local representatives of the central Ottoman government.

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 12/14

Börklüce Mustafa, after a series of initial victories on the troops of the sultan, had towithdraw on the Karaburun Peninsula with 10,000 of his men. A final battle took place inthe Valley of the Torment (located between Balıklıova village and Gerence bay) on theKaraburun Peninsula , where all his men were slaughtered. Börklüce Mustafa wascrucified while Sheikh Bedrettin was taken to the city of Serez where he was hung. This

was the end of a remarkable uprising.After the revolt was put down, Bedreddin was hanged in 1420 at Serez and buried there.In 1961 Sheikh Bedrettin’s remains were transferred from Greece to the mausoleum of Sultan Mahmud in Divanyolu, Istanbul.

His writings were condemned by a number of Ottoman religious scholars such as IsmailHakki Bursevi. Others instead praise the Sheikh. He is a popular figure among Turkey’sleft. Nazim Hikmet was jailed for inciting rebellion after encouraging military cadets toread Bedreddin’s work. The musicians Cem Karaca and Zulfu Livaneli composed a song based on a Hikmet’s epic poem, the Şeyh Bedrettin Destanı. In Hikmet’s work, Bedrettin

and his companions emphasize that all things must be shared “except the lips of the beloved.”

* Cami’ü’l-fusuleyn* Letaifü’l-işarât* Varidat (Inspirations)* Meserretü’l-kulûb* Ukudü’l-cevahir 

*****

Torlak : Kayıtsız, saçını, kaşlarını, sakal ve bıyıklarını tıraş etmiş kişi; Kalenderi. Bir Kalenderi zümresi olan ‘torlak’lar, her tarafını tıraş eden, keçe külah giyen, yarı çıplak veyalın ayak bir yerden ötekine ‘çeng ü çeğane’ ile gezen dervişlerdi. Kışın kendilerinikalın postlarla korurlardı.

Börklüce Mustafa, Şeyh Bedreddin’in başlıca müridi. 14.yüzyılın ikinci yarısı ile15.yüzyıl başında yaşadı. Günümüzün komünist sistemini andıran bir sistem vazederek,Karaburun yarımadasında etrafına topladığı köylülerle isyan etti.

14. yüzyılın sonlarında Aydın yakınlarındaki köyünü ziyaret eden Şeyh Bedreddin’inmüridi oldu. Bir dönem Sisam Adasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Fetret Devrindekısa süreliğine Edirne Kazaskerliği yapan Bedreddin, Börklüce Mustafa’yı yanınakethüda olarak aldı. Fetret Devri sona erince Bedreddin sürgüne gönderildi, Börklüce iseAydın’a döndü. Burada Osmanlı idaresinden memnun olmayan köylüleri ve yoksuldervişleri etrafına toplayarak isyan etti. Çeşitli kaynaklara göre etrafına 4.000 ila 10.000kişi toplamıştı. Karaburun Yarımadası merkezli isyanın başlangıcında Saruhan beyiniyenilgiye uğrattı. Bunun üzerine Osmanlı sultanı I. Mehmet oğlu Murat komutasındaki bir orduyu isyanı bastırmak üzere bölgeye gönderdi. Galip gelen Osmanlı ordusuisyancıları teker teker Börklüce Mustafa’nın gözü önünde kılıçtan geçirdi. İsyancıların

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 13/14

ölüme giderken sadece “İriş Dede Sultan, iriş!” (Yetiş Dede Sultan, yetiş!) dedikleririvayet edilmiştir. Börklüce Mustafa ise çarmıha gerilip şehirde gezdirildi. Ölümündensonra aslında ölmeyip Sisam Adasında yaşamaya devam ettiği efsanesi yayıldı.Günümüzde Börklüce Mustafa’yı komünist fikirler uğruna isyan eden ilk kişi olarak görenler vardır. Mustafa’nın etrafına topladığı köylülere “Ben senin emlakine tasarruf 

edebildiğim gibi sen de benim emlakime aynı suretle tasarruf edebilirsin” diyerek  bireysel mülkiyet karşıtı bir öğreti yaydığı bilinmektedir. Bu fikirlerin kendisine mi,Bedreddin’e mi ait olduğu net değildir.

 Nazım Hikmet, Şeyh Bedreddin Destanı’nda “yarin yanağından gayri paylaşmak her şeyi” dizeleri ile Börklüce Mustafa’nın yaydığı öğretiyi anlatmış, Bedreddin’i veBörklüce’yi günümüzde de popüler hale getirmiştir.

*****

Irene Melikoff reviews: Celia Hawkesworth, Muriel Heppel and Harry Norris (ed.):

 Religious Quest and National Identity in the Balkans (Basingstoke: Palgrave, 2001).Bernard Hamilton, ‘Dualist heresy in the Latin Empire of Constantinople’ (pp. 67–77).The author gives a very clear description of Bogomilism and its relationship toCatharism. While Catharism was eradicated in the thirteenth century in Western Europe,dualistic heretic currents still persisted in the Balkan and Aegean regions where theycontinued during the fourteenth and the beginning of the fifteenth century and hadrepercussions in events that took place during the early part of the Ottoman period.

The influence of Bogomilism may be found in the revolt of Sheikh Bedreddin and thetwo riots that took place at the same time: that of Torlak Kemal who was hanged inManissa, and that of Börklüce Mustafa who was crucified in Ephesus in 1415. Whenexamined more closely, these three events appear dissimilar: the revolt of the ulema Sheikh Bedreddin looks like a struggle of dogmatic ideas, while the popular uprising of Torlak Kemal was led by an ignorant wandering dervish of the Kalender kind. But the problem is quite different in the case of Börklüce Mustafa whose action took place in theregion of Aydın. According to the Byzantine historian Dukas, Börklüce Mustafa wasclose to groups of dissident Franciscans known as Fraticelli, and who were Cathars. Heoften went to Samos and Chios where those Fraticellis were located, and visited a hermitwho considered himself to be his disciple. The cruel death that sanctioned his uprising,death by crucifixion, was not common in the Ottoman Empire and could only beexplained if Börklüce Mustafa was considered a renegade. We might therefore supposethat he may have been a Christian monk who converted to Islam but later rejected thatcreed and joined Christian heretic groups. The surname ‘Börk’ could refer to his wearinga cowl.

19. yüzyılda Varidat’ı toplattırıp yaktıran pislik:

Ş eyhülislam Arif Hikmet Bey (1786-1859)

7/16/2019 Bedreddin

http://slidepdf.com/reader/full/bedreddin-563388f072841 14/14

Türk divan şiirinin son şairlerinden olan Arif Hikmet Bey, Vezir İbrahim İsmet Bey’inoğludur. Mısır, Medine, İstanbul kadılıklarında bulunda. Nakîbüleşraflık, RumeliKazaskerliği de yaptı ve 1845’te şeyhülislâm oldu. 1854’de bu görevden ayrıldı.Medine’de bir kütüphane kurarak buraya beş binden fazla kitap hediye etti.Bijcp.,cömert ve dürüslbir inaandL Araçça ve Farsça’yı çok iyi biliyordu ve âlimliği

şairliğinden üstün idi. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerinin toplandığı Divan’ı 1666’daİstanbul’da basılmıştır.