Basari oykuleri

96
Derleyen Adem ÖZBAY Krizleri Fýrsata Çeviren BAÞARI ÖYKÜLERÝ

Transcript of Basari oykuleri

Page 1: Basari oykuleri

Derleyen

Adem ÖZBAY

Krizleri Fýrsata Çeviren

BAÞARIÖYKÜLERÝ

Page 2: Basari oykuleri

Tüm yayýn haklarý Genç Geliþim dergisine aittir. Kaynak gösterilerek tanýtým veiktibas yapýlabilir. Çoðaltýlamaz, basýlamaz, senaryolaþtýrýlamaz ve farklýbiçimlerde hazýrlanýp satýþa sunulamaz. Elektronik ortamlarda yayýnlanamaz.

Krizleri Fýrsata Çeviren

BAÞARI ÖYKÜLERÝAdem Özbay

Yayýn Yönetmeni : Bilal ÖzbayEditör : Zeynep ÖzkanKapak Tasarým : Gökhan KoçÝç Tasarým : Yeliz YýldýzBaský-Cilt : Aykut Basým Yayýn

0212 428 54 26

Genel Yapým : Endülüjans Ýçerik Hizmetleri1. Baský : Ocak 2009 Ýstanbul

ISSN : 1305 - 4139

GENÇ GGELÝÞÝMKiþisel Geliþim ve Yaþama Sanatý Dergisi

Merkez Mah. Karaoðlanoðlu Cad.

Konut Sok. No:9 Mahmutbey - Ýstanbul

Tel: 0212 445 00 45 pbx Fax: 0212 445 00 90www.gencgelisim.com - [email protected]

Genç Geliþim dergisinin ücretsiz ekidir.

Page 3: Basari oykuleri

DAHA HIZLI KOÞMAK ................. 5

SERÇENÝN AZMÝ ............................ 5

KOMÞUM SÝFTAH ETMEDÝ ......... 5

DEVEMÝ GERÝ ALAYIM................. 6

HERKES AYAKTA ALKIÞLADI .... 6

SEN GELME NAMIN GELSÝN....... 7

MUTLU YAÞAMAK........................ 7

KERTENKELEYÝ DOYURANDOSTLUK........................................ 8

BÜLBÜL ÝLE BAÐCI ....................... 9

ÜÇ ÖGÜT....................................... 11

HEMEN KARAR VERMEYÝN....... 12

SORUMLULUK BENÝM,KARAR VERME HERKESÝN ........ 14

ALIÞKANLIKLAR .......................... 14

SEVÝNCÝN KENDÝSÝ...................... 15

AYAKKABININ TEKÝ .................... 16

BÝLGELÝÐÝN ÝLK ADIMI............... 16

OLAYLARI TAM GÖRMEK ......... 17

ÇÝZGÝYÝ UZATMAK ...................... 19

TAMÝR OLMAYAN DELÝKLER.... 20

OLTAYA YEM TAKMADIM......... 20

SEVGÝYÝ ANLAYABÝLENZAMAN .......................................... 21

DÜNYANIN EN KISAANAYASASI................................... 23

EN TEHLÝKELÝ ZEHÝR .................. 24

VAKTÝNDEN ÖNCE BÜYÜMEK. 25

EÞEÐÝN GÖLGESÝ KÝME KALIR?.. 25

GERÇEK BASÝTTÝR....................... 26

RESSAM.......................................... 27

SUYU TAÞIRMAYAN GÜLYAPRAÐI ........................................ 29

HADEME ........................................ 29

KARAR VERMEK .......................... 30

GERÇEKTEN HÝSSETMEK........... 31

MEVSÝMÝNDE GÖRMEK.............. 32

GERÇEK MUTLULUÐUNGÝZEMÝ............................................ 33

BALTAYI BÝLEMEK ....................... 36

ÝÞE DOSTÇA BAÞLAYINIZ.......... 37

ÝYÝMSERLÝÐÝN GÜCÜ .................. 37

KABAK GÝBÝ MÝ KAVAKGÝBÝ MÝ? .......................................... 38

KELEBEÐÝN UÇUÞU ..................... 39

KÖPRÜ............................................ 40

ZARAR GÖZÜKEN BAZENFAYDADIR ..................................... 42

BAÞKASININ KURABÝYESÝ ......... 43

HER ZAMAN KABA KUVVETEGEREK YOKTUR!.......................... 44

HAYATI KEÞFETTÝRENMUZLAR......................................... 45

DÜÞMANA KARÞI OKULYAPMAK......................................... 46

ÖÐRETMENE ÖZEL TRAFÝKCEZASI............................................ 47

HAYATIN TATLARINI ALMAK... 47

PENCERE VE AYNA FARKI......... 49

SORUNU ÇÖZMENÝN FARKLIYÖNTEMÝ....................................... 50

KÖÞEDE BEKLEYEN ASKER ....... 51

ÝÇÝNDEKÝLER

Page 4: Basari oykuleri

ÝLAHÝ YARDIMIN SIRRI .............. 53

CESUR OL ÖZELLÝKLE HATAYAPARKEN! ................................... 54

NEYLESÝN MAHMUT? ................. 55

EN ÖNEMLÝ ÝÞ NEDÝR? ................ 56

BAÞKASINI RENCÝDEETMEMEK ...................................... 61

KÝM BÝLÝYOR KÝ?........................... 61

GÜNÜN BÝRÝNDE ......................... 64

GERÇEK DEÐERÝ KEÞFETMEK... 65

ÝMKANSIZI GERÇEKLEÞTÝRMEK... 65

SÝHÝRLÝ HARDAL TOHUMU...... 67

DERS VEREN AÐAÇ .................... 69

GELECEÐÝNÝ BÝLÝYORDUM ........ 69

DERTLERE DERMAN OLANSEVGÝ.............................................. 70

YAÞAMAYA ÝHTÝYAÇDUYMAK........................................ 71

BABAM DEÐÝLDÝ.......................... 72

HAVUZA ÝTÝLMEK ....................... 73

BÝR GÜNÜ DEÐÝL BÝR HAYATI.. 74

UMUDUNUZ YOLDAÞINIZ OLSUN! .......................................... 74

ÝSRAF BÝLMEYEN KIZ .................. 75

DENÝZ YILDIZI............................... 76

DÝLSÝZ ÇORAPÇI .......................... 76

ELÝNDEKÝYLE YETÝNMEK........... 77

ÝNANÇ VE AZÝM........................... 79

EN GÜZEL BÝRÝNCÝLÝK ................ 79

BAÞKALARININ RAHATI ÝÇÝN... 81

KÜÇÜK BÝR TEBESSÜM .............. 82

HAYATIN SIKINTILARI............... 82

SOL KOL......................................... 84

TOKMAKSIZ KAPI........................ 85

BAÞARIYI GÖRMEK..................... 86

KÜÇÜK CIVATA ........................... 86

HEDEFE GÝDERKEN YÜRÜMEK... 87

ASLAN GÝBÝ OLMAK ................... 87

ASLANA YEM OLMAMAK ......... 88

HAYATIN GÝZEMÝ......................... 89

DOSTU ÝHMAL ETMEK............... 90

SEVGÝNÝN ÝÞBÝRLÝÐÝ.................... 90

ÝNANÇ VE ÇALIÞMAK ................ 91

HALKIN AÐZINI KAPATMAK.... 91

BAHÇENÝN SIRRI ......................... 92

PÜF NOKTASINI ÖÐRENMEK ... 92

BERNARD KÝM? ............................ 93

ÝÞLERÝMÝZ YANKIMIZDIR ........... 94

Page 5: Basari oykuleri

5

DAHA HHIZLI KKOÞMAKAfrika'da her sabah bir aslan uyanýr, en yavaþ ceylandan daha

hýzlý koþmasý gerektiðini, yoksa yok olacaðýný bilir.

Afrika'da her sabah bir ceylan uyanýr, en hýzlý aslandan dahahýzlý koþmasý gerektiðini yoksa yok olacaðýný bilir.

Aslan ya da ceylan olmanýzýn önemi yok. Yeter ki her sabahkalktýðýnýzda daha hýzlý koþmanýz gerektiðini bilin.

SERÇENÝN AAZMÝOldukça serin bir sonbahar günü, bir çiftçi, tarlasýnda yerde

sýrtüstü yatmakta olan bir serçe görmüþ. Tarlasýný sürmeyi býrakmýþ,eðilip tüylü, narin yaratýða bakmýþ ve sormuþ:

- Neden böyle sýrtüstü yatýyorsun?" Serçe çiftçiye:

- Bugün gökyüzünün yere düþeceðini iþittim, demiþ.

Yaþlý çiftçi gülmüþ:

- Sanýrým minik bacaklarýnla gökyüzünü tutmaya çalýþýyorsunöyle deðil mi?

- Herkes sadece elinden geleni yapar, demiþ.

KOMÞUM SSÝFTAH EETMEDÝFatih, fetih öncesinde sýk sýk yaptýðý üzere bir sabah yine ký-

lýk deðiþtirip esnafý teftiþe çýkar. Dükkaný yeni açmýþ, temizliðiy-le uðraþan satýcýya selam verip birkaç sipariþ verir. Dükkan sahi-bi istediklerinin yarýsýný fazlasýyla tarttýktan sonra kalanlarýnýyandaki komþusundan almasýný ister. Fatih ayný mallarýn onda daolduðunu, neden komþu dükkandan almasý gerektiðini soruncasatýcý 'komþu dükkanýn henüz siftah yapmadýðýný' söyler.

b

b

Page 6: Basari oykuleri

6

DEVEMÝ GGERÝ AALAYIMÖlmek üzere olan yaþlý bir baba, yataðýnýn baþýna üç oðlunu

çaðýrarak onlara vasiyette bulunur: “Oðullarým, ben ölünce bir-birinize düþmemeniz için, size sahibi olduðum; 17 deveyi paylaþ-týrmak istiyorum. Miras olarak develerin yarýsýný büyük oðluma,üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oðluma býrakýyorum."

Babalarýnýn ölümünden sonra, mirasý babalarýnýn vasiyetiuyarýnca paylaþmak üzere kardeþler bir araya gelirler. Fakat birtürlü iþin içinden çýkamazlar. Mirasý babalarýnýn istediði gibi payedemezler. Çünkü 17 sayýsý ne 2'ye, ne 3'e, ne de 9'a bölünebilir.

"Bu iþin üstesinden ancak bizim bilgi gelebilir." diye düþünüpona gidip danýþýrlar.

Bilge; "Benim bir devem var, onu da alýp, yeniden hesap ya-pýn" der. Bu cömertliðe çok þaþýran oðullar, 18 deveyi pay etme-ye giriþirler. Önce 2'ye bölerler, büyük oðul 9 develik payýný alýr.Sonra 3'e bölerler, çýkan 6 deveyi de ortanca oðul alýr. Daha sonra9'a böldüklerinde 2 deveyi de küçük oðul alýr. Ama bütün deve-leri paylaþtýktan sonra ortada fazladan bir deve kalýr yine...

Oðullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yenidenbilgeye baþvururlar. Bilge güler ve:

"Ýyi öyleyse" der. "Sorununuz çözümlendiðine göre ben dedevemi geri alabilirim artýk."

HERKES AAYAKTA AALKIÞLADIMozart, bulunduðu yerden uzakta bir konser verecekti. Tüm

hazýrlýklar tamamlanmýþtý ve konser baþlamak üzereydi. Mozartkonser salonuna girdiðinde salonda sadece on kiþi vardý.

b

b

Page 7: Basari oykuleri

7

Salondakiler konserin iptal edilip edilmeyeceðini birbirlerinesoruyorlardý. Mozart piyanosunun baþýna geçti ve tuþlara dokun-maya baþladý. Mozart salonda kaç kiþi olduðunu deðil, yalnýzcavereceði konseri düþünüyordu. Düþüncesi yalnýzca piyano çalmaüzerinde yoðunlaþmýþtý. Bu yüzden iç durumu ve vücut etkinliðimükemmeldi. Tüm vücudu müziðin ahengi ile yoðrulmuþtu. Osanatýn üstün gücüne inanýyordu. Kendini ve onu dinlemeye ge-len insanlarý adeta tedavi ediyordu. O sýrada Mozart'a salondakaç kiþi olduðunu sorsalar, her halde söyleyemezdi.

Konserini bitirdiðinde salondaki on kiþinin alkýþý bütün salo-nu dolduruyordu. Mozart ve onu dinleyenler müstesna bir günyaþamýþlardý. Mozart, akþam eþine yazdýðý mektupta þöyle diyordu:"Burada harika bir konser verdim ve herkes ayakta alkýþladý."

SEN GGELME NNAMIN GGELSÝNDaðlarýn namlý eþkýyasý Köroðlu günün birinde, bir dað baþýn-

da koyunlarýný otlatan bir çobana rast gelir. Günlerdir aç olduðu-nu ve bir kuzuyu kendisine getirmesini ister. Çoban karþý çýkýncaaralarýnda tartýþma baþlar, daha sonra da bu tartýþma kavgaya dö-nüþür. Çoban Köroðlu'nu tuttuðu gibi yere serince Köroðlu: "Senbenim kim olduðumu biliyor musun? Ben Köroðlu'yum. Ne yapý-yorsun?" der. Çoban biraz mahcup edayla Köroðlu'nu hürmetleyerden kaldýrýrken: "Caným Köroðlu, sen git namýn gelsin…" der.

MUTLU YYAÞAMAKBir sahil kasabasýna yolu düþen Amerikalý iþ adamý, kayýðýnýn

içinde birkaç ton balýðý bulunan balýkçýya 'balýklarý ne kadarsürede yakaladýðýný' sorar: "Fazla sürmedi, senyör." Amerikalýhayretle sorar: “Öyleyse neden daha çok balýk tutmadýn?""Bu bugünlük bana ve aileme kafi, senyör."

b

b

Page 8: Basari oykuleri

8

Ýþ adamý bu durumu son derece verimsiz bulur. "Ben Harvardmezunuyum, sana yardýmým dokunabilir." der. "Her þeyden öncedaha fazla balýk tutmalýsýn." Balýkçý hayretle sorar: "Niçin sen-yör?" "Artan balýklarý satar, daha çok kazanýrsýn. Sonra daha bü-yük bir tekne alýrsýn, daha çok balýk tutarsýn. Sonra baþka tek-neler alýr, filo kurarsýn. Sonra balýklarý iþlemek için kendi konser-ve tesisleri kurarsýn. Bu arada Los Angeles veya New York gibibüyük bir kente taþýnmýþ olursun." "Sonra senyör." "Büyüyüncehalka açýlýr, hisse senetlerini satarsýn. Zengin olursun milyonlar-ca dolarýn olur." "Milyonlar mý dediniz, senyör? Peki, sonra." "Bukadar paran olduktan sonra çalýþmana gerek kalmaz. Emekliyeayrýlýr, bir sahil kasabasýnda kafaný dinlersin. Sabahlarý geç saatle-re kadar uyursun. Biraz balýk tutar, çocuklarla oynar, öðlen eþinleþekerleme yapar, akþam bir þeyler içip amigolarýnla gitar çalarsýn.Hayatýný mutlu bir þekilde sürdürürsün!" Balýkçý kendini tutamaz,güler: "Senyör zaten ben de burada böyle yapýyorum."

KERTENKELEYÝ DDOYURAN DDOSTLUKSalonu geniþletmek için, çiftlik evindeki bir duvarý yýkmak is-

teyen yaþlý çiftçi çekiçle iþe baþlar. Birkaç tuðla parçasýný yerin-den kopardýktan sonra gözleri, hareket eden bir nesneye takýlýr.Etrafýný temizledikten sonra bunun bir kertenkele olduðunu anlar.Fakat kertenkele kaçamaz. Çünkü ayaðýndan bir çiviyle tuðlayaçakýlmýþtýr.

Dikkatlice bakýnca tablo asmak için çakýlmýþ bir çivinin ker-tenkeleyi duvara hapsettiðini görür. Ýþin inanýlmaz tarafý bu çivien az 3-4 yýl önce oraya çakýlmýþtýr. Nasýl olur da bir kertenkeleo kadar süre tuðlanýn içinde hareket etmeden beslenebilir veyaþayabilir? Cevabý, bir süre bekledikten sonra görür yaþlý adam.

Bir baþka kertenkele ürkek tavýrlarla, tuðlanýn içinden aðzýndakýrýntýlarla çýkagelir.

b

Page 9: Basari oykuleri

9

BÜLBÜL ÝÝLE BBAÐCIGül bahçesi... Kýrmýzý, pembe, sarý güller... Çevreyi gül ko-

kusuna boðan, rengarenk güllerin yetiþtiricisi ihtiyar bir bað-cýydý. Geçimini saðlamak bir yana, bir gülün açmasýyla sankibayram ederdi. Bahçede deðil de sanki kalbinde büyütüyordutomurcuklarý.

Gül mevsiminde baðcý kendisini kaybederdi adeta.

Bu yýl yeni bir gülün aþýsýný yapmýþtý. Açýlmasýný sabýrsýzlýklabekliyordu. Onu veren bahçývan, "Bu gül, güllerin sultanýdýr.Rengi, kokusu çok farklýdýr. Diðer güllere benzemez." demiþti.

Baðcý, gülü özenle büyütüyordu. Daldaki tomurcuklarý gözügibi koruyordu.

Sonunda tomurcuklar goncaya dönüþtü. Gonca patladý vebahçeyi güzelliðe boðan bir gül çýkýverdi ortaya. Baðcýnýn içi içinesýðmýyordu sevinçten.

O günü akþama dek baðda geçirdi.

Gece uzadý da uzadý. Baðcýnýn gözüne bir türlü uyku girmedi.Sabahý zor etti. Þafaktan sonra, günün ilk ýþýklarýyla birliktebaða gitti. Baktý ki ne görsün!

Bir bülbül, güle konmuþ, hoyratça yapraklarýný yoluyor.

Baðcý dehþet içinde olup biteni seyretti bir süre. Bülbülüyakalamak için çok uðraþtý. Fakat kaçýrdý.

Ertesi gün, bülbül yine ayný güle konmuþ, kalan yapraklarýnýyolmuþtu. Baðcý bu kez de bülbülü kaçýrdý.

Artýk kararýný vermiþti. Bir tuzak kuracaktý bülbüle.

Ustaca hazýrladý tuzaðý.

Bülbül geldi yine aðaca konmak için, bir güzel tuzaða düþtü,baðcý alýp eve götürdü, kafese hapsetti.

b

Page 10: Basari oykuleri

10

Baðcý ertesi gün bülbülü kafeste býrakarak baðýna gitti.Akþam dönüp geldiðinde bülbül aðlýyordu.

- Ben sana ne yaptým da beni buraya hapsediyorsun?

Sesimi beðendiysen kafese koymana gerek yok, ben, zaten seninbahçenin bülbülüydüm...

Baðcý kýzgýn kýzgýn:

- Sen benim en güzel gülümü yoldun.

- Nasýl olsa, birkaç gün sonra kendisi solacaktý, yapraðýnýdökecekti, dedi bülbül.

Baðcý baktý, doðru söylüyor bülbül... Kýzgýnlýðý geçti, acýyarakserbest býraktý onu.

Bülbül, pencereye kondu. Uçmadan önce:

- Beni özgür býraktýn... Çok teþekkür ederim. Ben de bunakarþýlýk sana bir sýr söyleyeceðim. Baðýnýn kuzey ucunda, o büyükdut aðacýnýn yanýnda bir hazine gizli, dedi.

Sonra kanatlanarak gözden kayboldu.

Baðcý, baþlangýçta inanmadý kuþun söylediðine. Sonra, içinebir kuþkudur düþtü, "belki doðrudur" diyerek kazdý bülbülünsözünü ettiði yeri. Kazdý ki ne görsün... Büyük bir küp, içi dolualtýn.

Ertesi gün bülbül yine baðdaydý.

Baðcý, bülbüle:

- Bir þeyi çok merak ediyorum.

- Neyi?

- Sen, hazinenin yerini bildin de, tuzaðý nasýl fark edemedin?

- Kurduðun tuzak, kaza ve kaderin önüme sürdüðü bir araçtý.Bu gibi durumlarda hikmet gözü kapanýr, görmez olur... Ne kadargözü açýk olsa da farkýna varamaz...

b

Page 11: Basari oykuleri

11

ÜÇ ÖÖGÜTAdamýn birisi hile ile tuzaðýna bir kuþ düþürdü. Kuþ ona dedi ki:

- Ey ulu hoca! Sen þimdiye kadar birçok deve kurban ettin,birçok öküz, koyun yedin! Dünyada onlarla doymadýn da, be-nimle mi doyacaksýn? Eðer býrakýrsan beni, sana öyle üç öðüt ve-ririm ki, aklýn þaþar! Birincisini elinde iken, ikincisini samanlakarýþýk balçýktan yapýlma þu damýn üzerinde, üçüncüsünü deaðacýn dalýna konduðumda veririm. Bu üç öðütle bahtýn iyileþir,rahat edersin. Ne dersin? Bak ilkini söylüyorum: "Olmayacak söze;kim söylerse söylesin, inanma!”

Adamýn aklý yattý kuþun bilgeliðine, gevþetiverdi parmaklarýný,pýrrr diye uçtu, azat oldu, duvarýn üzerine konup dedi ki:

- Geçmiþ, gitmiþ þeye gam yeme... Fýrsatý kaçýrdýn diye dö-vünme! Bak beni býraktýn ama þu küçücük bedenimde on dir-hem aðýrlýðýnda, deðerine paha biçilemeyecek bir inci var idi. Sa-na da, oðullarýna da yeterdi de artardý bile! O inci senin hakkýn-dý! Fakat kýsmetin deðilmiþ kaçýrdýn... Dünyada bir eþi bulunma-yacak kadar kýymetli ve emsalsiz idi...

Adam, gebe kadýn doðururken nasýl feryat eder, baðýrýrsa öylebaðýrmaya, dövünmeye baþladý.

Kuþ dedi ki:

- Sana geçmiþ, gitmiþ þeye üzülme, gam yeme diye nasihat et-medim mi? Madem ki, geçip gitti... Neden üzülürsün? Sen; yabenim öðüdümü anlamadýn yahut da saðýrsýn! Aslaným, benkendim üç dirhem gelmem zaten, içimde on dirhemlik inci nasýlbulunabilir?

Adam bu söz üzerine kendine geldi:

- Haydi, o üçüncü güzel öðüdü de ver bakalým!

Kuþ dedi ki:

Page 12: Basari oykuleri

12

- Allah için, o ikisini iyi tuttun, üçüncüsünü sana bedavasöyleyeceðim!

“Uykuya dalmýþ, bilgisiz kiþiye öðüt vermek, çorak yere tohumsaçmaktýr.

Aptallýk ve bilgisizlik yýrtýðý yama kabul etmez!”

HEMEN KKARAR VVERMEYÝNKöyde yaþlý bir adam varmýþ. Çok fakir. Ama kral bile onu

kýskanýrmýþ... Öyle dillere destan bir beyaz atý varmýþ ki; kral atiçin ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamýný teklif etmiþ amaadam satmaya yanaþmamýþ..

"Bu at, bir at deðil benim için, bir dost... Ýnsan dostunu satar mý"dermiþ hep..

Bir sabah kalkmýþlar ki, at yok. Köylü ihtiyarýn baþýna toplan-mýþ. "Seni ihtiyar bunak, bu atý sana býrakmayacaklarý, çalacak-larý belliydi. Krala satsaydýn, ömrünün sonuna kadar beyler gibiyaþardýn. Þimdi ne paran var, ne de atýn" demiþler.

Ýhtiyar "Karar vermek için acele etmeyin" demiþ. Sadece 'Atkayýp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz veverdiðiniz karar. Atýmýn kaybolmasý, bir talihsizlik mi, yoksa birþans mý, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir baþ-langýç. Arkasýnýn nasýl geleceðini kimse bilemez." Köylüler ihti-yar bunaða kahkahalarla gülmüþler. Ama aradan 15 gün geçme-den, at bir gece ansýzýn dönmüþ. Meðer çalýnmamýþ, daðlara git-miþ kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahþi atý peþinetakýp getirmiþ. Köylüler, ihtiyar adamýn etrafýna toplanýp özürdilemiþler. "Babalýk" demiþler. "Sen haklý çýktýn. Atýnýn kaybol-masý bir talihsizlik deðil adeta bir devlet kuþu oldu senin için.Þimdi bir at sürün var.."

b

Page 13: Basari oykuleri

13

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiþ ihtiyar. Sa-dece atýn geri döndüðünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu.Ondan ötesinin ne getireceðini henüz bilmiyoruz. Bu daha baþ-langýç. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitaphakkýnda nasýl fikir yürütebilirsiniz?.."

Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemiþler açýktan ama, iç-lerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmiþler. Bir hafta geç-meden, vahþi atlarý terbiye etmeye çalýþan ihtiyarýn tek oðlu at-tan düþmüþ ve ayaðýný kýrmýþ. Evin geçimini temin eden oðulþimdi uzun zaman yatakta kalacakmýþ. Köylüler gene gelmiþlerihtiyara: "Bir kez daha haklý çýktýn" demiþler. "Bu atlar yüzündentek oðlun bacaðýný uzun süre kullanamayacak. Oysa sana baka-cak baþkasý da yok. Þimdi eskisinden daha fakir, daha zavallý ola-caksýn" demiþler. Ýhtiyar: "Siz erken karar verme hastalýðýna tu-tulmuþsunuz" diye cevap vermiþ. "O kadar acele etmeyin. Oðlumbacaðýný kýrdý. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiðiniz karar. Ama aca-ba ne kadar doðru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir veondan sonra neler olacaðý size asla bildirilmez."

Birkaç hafta sonra, düþmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldýr-mýþ. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çaðýr-mýþ. Köye gelen görevliler, ihtiyarýn kýrýk bacaklý oðlu dýþýnda bü-tün gençleri askere almýþlar. Köyü matem sarmýþ. Çünkü savaþýnkazanýlmasýna imkan yokmuþ, giden gençlerin ya öleceðini ya esirdüþüp köle diye satýlacaðýný herkes biliyormuþ. Köylüler, gene ihti-yara gelmiþler. "Gene haklý olduðun kanýtlandý" demiþler. "Oðlununbacaðý kýrýk, ama hiç deðilse yanýnda. Oysa bizimkiler belki asla kö-ye dönemeyecekler. Oðlunun bacaðýnýn kýrýlmasý, talihsizlik deðil,þansmýþ meðer." "Siz erken karar vermeye devam edin" demiþ, ihti-yar. Oysa ne olacaðýný kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var.Benim oðlum yanýmda, sizinkiler askerde. Ama bunlarýn hangisinintalih, hangisinin þanssýzlýk olduðunu sadece Allah biliyor."

b

Page 14: Basari oykuleri

14

SORUMLULUK BBENÝM,KARAR VVERME HHERKESÝN

Vietnam Savaþý’nýn en þiddetli günlerinde bir gazeteci, asker-lerle röportaj yapmak için ormanýn derinliklerine girdi. Savaþ ko-þullarýnýn çetinliði karþýsýnda dehþete kapýlan gazeteci, Amerikalýgenç piyade yüzbaþýsýna sordu:

"Bu kargaþalýk içinde komutayý nasýl saðlýyorsunuz?"

Genç yüzbaþý þöyle cevap verdi:

"Bu askerler ormana daldýklarýnda ne yapacaklarýný bilmiyor-larsa onlara bunu söylemeyecek kadar uzakta olurum. Benim gö-revim bunu onlara önceden öðretmektir. Ondan sonra ne yapa-caklarý, karþýlaþtýklarý duruma göre verecekleri kendi kararlarýnabaðlýdýr. Sorumluluk daima bendedir ama karar yetkisi cephedekiherkesindir."

ALIÞKANLIKLARThomas Cook bir araþtýrma gezisi sýrasýnda Atlas Okyanu-

su'nun ýssýz bir yerinde milyonlarca kuþun havada çýðlýklarla, da-ireler çizerek uçtuðunu görür. Kulaklarý saðýr edecek kadar yük-sek sesle çýðlýklar atan kuþlardan yorulanlar, okyanusun devdalgalarý arasýnda kendilerini atarak intihar etmektedir.

Bu olayý yýllar boyunca birçok balýkçý görür, birçok bilim ada-mý araþtýrýr. Kuþ bilimcileri yaptýklarý araþtýrmalarda göçmen kuþ-larýn farklý yönlerden gelerek okyanusta bir noktada birleþtik-lerini keþfederler; ancak intihar etmelerinin nedenini bir türlüçözemezler.

Yýllar süren araþtýrmalar sonucunda, bu trajik olayýn yaþandý-ðý yerde bir ada olduðunu; kuþlarýn göç yolu üzerinde bulunan buadanýn bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüðünü bulurlar.

b

Page 15: Basari oykuleri

15

Ýnsanlarýn yokluðunu bile fark etmedikleri ada, kuþlar içingöç yollarýnýn vazgeçilmez bir duraðýdýr ve kim bilir belki debinlerce yýldýr alýþkanlýkla bilmektedirler adanýn yerini. Binler-ce kilometrelik yolculuktan sonra çýðlýk çýðlýða aradýklarý adayýbulamayýnca, yorgunluktan bitkin bedenlerini okyanusun sula-rýna býrakmaktadýrlar.

SEVÝNCÝN KKENDÝSÝBir zamanlar, bilgeliðiyle meþhur olan ve bildiklerini öðrenci-

lerine de aktaran bir öðretmen vardý. Bu alim, ayný zamanda birtacirdi ve adamlarý vasýtasýyla uzak diyarlara ticaret yapardý.

Bir gün talebelerine ders verirken, bir adam yanýna gelip kötübir haber verdi:

"Haber aldýk ki, senin mallarýný taþýyan gemi batmýþ! Hiçbirmal kurtulamamýþ."

Bilge bir an dersi kesti. Etrafýndaki talebeler onun dudaklarýn-da küçük bir gülümsemenin belirdiðini fark ettiler. Sonra, hiçbirþey olmamýþ gibi dersine kaldýðý yerden devam etti.

Bir hafta kadar sonra, bilge yine talebeleriyle birlikte dersteyken,ayný adam bu defa "müjde" dedi:

"Gözün aydýn! O gemi senin mallarýný taþýyan gemi deðilmiþ.Senin mallarýn sapasaðlam limana ulaþtý."

Bilge yine bir-iki saniye durdu, talebeleri onun yüzünde yineküçücük bir gülümsemenin parladýðýný fark ettiler. Önceki gibi,yine hiçbir þey söylemeden dersine devam etti.

Öðrencileri birbirine zýt iki durumda da ayný tepkiyi verenhocalarýna dayanamayýp þu soruyu sordular:

"Geminizin battýðý haberinde de, batmayýp limana ulaþtýðýhaberinde de gülümsediniz, neden?"

Bilgenin cevabý þöyle oldu:

b

Page 16: Basari oykuleri

16

"Geminin battýðý, mallarýmýn denize döküldüðü haberini aldý-ðýmda, kalbimi yokladým. Gelip geçici olan ve mezarýn ötesindebana arkadaþlýk etmeyecek dünya malýný kaybetmekten dolayýiçten içe üzülüyor muyum diye kendime baktým. Kalbimde küçü-cük de olsa bir üzüntü görmeyince sevindim ve þükrettim.

Geminin aslýnda batmadýðý ve sað salim geri döndüðü haberikarþýsýnda, bu defa, dünya malýný kazanmaktan dolayý seviniyormuyum diye kalbime baktým. O malý geri kazanmaktan dolayý se-vinç ve mutluluk görmediðim için yine sevindim ve þükrettim."

AYAKKABININ TTEKÝBir bilge bir gün tam trene biniyordu ki, ayakkabýlardan biri-

si ayaðýndan çýktý ve yere düþtü. Aþaðý inip onu almasý imkansýz-dý, çünkü tren çoktan harekete geçmiþti. Yanýndaki arkadaþlarýne yapacaðýný merakla bekliyorlardý. O gayet sakin bir biçimde,diðer ayaðýndaki ayakkabýyý da çýkardý ve az önce düþürdüðüayakkabýya yakýn bir yere fýrlattý.

Talebelerinden birisi dayanamayýp sordu:"Neden böyle yaptýnýz?"Gülümseyen bilgenin cevabý gayet basit ama hakikat yüklüydü.:"Demiryolunun üzerindeki ayakkabý tekini fakir birisi bulursa,

diðer tekini de bulup giyebilsin diye."

BÝLGELÝÐÝN ÝÝLK AADIMIBir zamanlar, bir delikanlý bir bilgeye talebe olmak istedi."Bana talebe olmak zordur, korkarým sen bunu baþaramazsýn"

dedi bilge.Ama genç kararlýydý. Kendisinden ne isterse yapmaya hazýr ol-

duðunu söyledi. Bilge de ona manevi yoldaki ilk vazifesini verdi:

b

b

Page 17: Basari oykuleri

17

"Bir yýl boyunca kim seni kýzdýrmaya çalýþsa ona bir lira vere-ceksin."

Genç denileni yaptý ve tam bir yýl boyunca kendisini öfkelen-dirmeye çalýþan insanlara para verdi. Bir yýlýn sonunda genç, bil-geye geldi ve bundan sonraki vazifesine hazýr olduðunu bildirdi:

"Önce þehre git ve bana biraz yiyecek al" dedi bilge.

Genç yanýndan ayrýlýr ayrýlmaz, bilge dilenci kýyafetine bürü-nüp sadece kendisinin bildiði kýsa bir yoldan gençten önce þeh-re ulaþtý. Gencin geçeceði yola oturdu ve onu bekledi. Tam gençyanýndan geçecekken dilenci ona hakaret etmeye baþladý. Baþ-kalarýnýn duyacaðý sesle onun ne kadar aptal göründüðünü söy-ledi ama gençte hiçbir öfke iþareti yoktu. Tam aksine:

"Ne kadar harika!" diye karþýlýk verdi genç sakin bir þekilde."Tam bir yýl bana hakaret eden herkese para ödemek zorundakaldým, þimdi tek kuruþ ödemek zorunda deðilim."

Bunun üzerine üzerindeki dilenci kýyafetini çýkaran ve yüzünügösteren bilge gence þöyle dedi:

"Baþkalarýnýn ne dediðine aldýrýþ etmemeyi baþaran bir kiþibilgelik yoluna adým atmýþ demektir. Eminim ki sen bundan böy-le hakaretlere aldýrýþ etmeyeceksin ve doðru bildiðin yoldan aslaþaþmayacaksýn.

OLAYLARI TTAM GGÖRMEK"Vaktin birinde padiþahýn biri bir rüya görmüþ. Rüyada deni-

zin dibinde geziniyormuþ. Uzakta dev bir karaltý fark etmiþ. Ka-raltý ona seslenmiþ; "Yaklaþ ve beni gör. Benim mahiyetimi kav-rarsan saadetin en büyüðüne ulaþacaksýn." Padiþah tam yaklaþ-maya karar vermiþ ki o anda uyanmýþ.

Uyanýnca meraka kapýlmýþ. Acaba gerçekten denizin dibin-de böyle bir þey var mýydý? Bu nasýl bir rüyaydý ve niçin ona

b

Page 18: Basari oykuleri

18

yaklaþamamýþtý? Sonunda dalgýçlarý toplamaya ve bu iþin mahi-yetini öðrenmeye karar vermiþ. "kim bana deniz dibinde gördü-ðüm þeyin resmini çizebilirse ona yeryüzünün en büyük ödülünüsunacaðým" diye ferman çýkarmýþ ve bunu tellallar aracýlýðýylatüm memlekete duyurmuþ. Dünyanýn dört bir yanýndan dalgýç-lar gelmiþ. Her gelen dalgýç, verileceði bildirilen ödüllere bir anönce kavuþmak arzusuyla suya dalarak deniz dibindeki karaltýnýnneye benzediðini anlamaya çalýþmýþ. Sayýsýz dalgýç denize dalýpçýkmýþ.

Kimisi, o bir hortumdur demiþ; kimisi, o bir sütundur demiþ;kimisi, o bir kamçýya benziyor demiþ; kimisi, yayvan bir et parça-sýdýr demiþ; kimisi de, yan yana iki hançerdir demiþ. Her dalgýç,kendi gördüðünün doðru olduðuna yemin ediyormuþ. Padiþah isesöylenenlerden bir türlü tatmin olamýyormuþ. Çünkü onun gör-düðü karaltý dalgýçlarýn söylediði bütün þekillerinden çok farklýy-mýþ. Sabýrla, onun tamamýný kavrayacak ve onu olduðu gibi tarifedecek bir dalgýcýn çýkmasýný bekliyormuþ. Sayýsýz dalgýç denizindibine dalmýþ, çýkmýþ. Hiçbirinin söylediði tam olarak diðeri ileörtüþmemiþ. Sonunda danýþmanlarýndan biri bu parçalarý birleþ-tirmeyi akýl etmiþ. Bütün parçalar yerli yerine oturtulunca göv-desi, baþý, kuyruðu, hortumu, sütun gibi ayaklarý ile ortaya bir filçýkmýþ. Danýþmaný çizilen resmi padiþahýn önüne koyunca, pa-diþah büyük bir heyecanla "Evet iþte benim gördüðüm buydu!'demiþ.

Çocuklar:

"Peki, padiþah kime ödül vermiþ?" diye sorunca Yaþlý bilge,onlarýn gözlerinin içine bakarak, þu cevabý verir:

“Bakýn çocuklar, siz de o acemi dalgýçlar gibi tek unsurda ka-lýyorsunuz. Bunu aþýn. Eþyayý önce bir harf olarak algýlayýn, son-ra bütüne ulaþýn. Eðer 'A' ya 'A' derseniz, o kendisinden baþkabir þey ifade etmez. Ama onu bir harf olarak görürseniz o hemalfabeyi, hem katibi, hem kendisini göstermiþ olur.”

Çocuklar bu yanýt üzerine:

Page 19: Basari oykuleri

19

"Yani herkese ödül mü verilmiþ?" diye sorunca Yaþlý bilge;

"Bundan size ne?" diyerek sözlerine devam etmiþ: "Siz eðerödüllere takýlýp kalýrsanýz bu hikaye size hiçbir þey anlatmaz.Þimdi ben size sorayým: 'Fili sütuna benzeten' yalan mý söylemiþoldu? Yahut 'Fil bir hortumdur' diyen padiþahý aldattý mý? Ya onuhançere benzeten? Hayýr, herkes kendi algýlama kapasitesinceonu kavrayabildi ve öyle anlattý. Kimse yanlýþ bir þey söylemedi.Ama hepsi eksik söyledi. Çoðu doðrular da böyledir. O yüzden si-ze göre olan, ötekine göre deðiþir. Eðer doðrularý üst üste koyabi-lir ve onlardan bütün meydana getirebilirseniz gerçeðe ulaþmýþolursunuz. Ama gerçeði asla tam olarak bilemezsiniz. Mutlak vesonsuzu ne kadar kavrayabilirsiniz ki?

Tabi böyle olunca sizin doðrularýnýz size, ötekilerin doðrusuonlar ait kalýr ve herkes kendi doðrusunu daha sevimli bulur.Herkes kendi doðrusunda ýsrar edince de çatýþma baþlar. Ýþin özübudur." der.

ÇÝZGÝYÝ UUZATMAKÖðretmen sýnýftaki zeki ayný zamanda kýskanç öðrenciye sordu:

"Niçin arkadaþlarýný çekemiyor, onlarýn yaptýklarýný bozupkavga ediyorsun?"

Öðrenci: "Çünkü onlarýn beni geçmelerini istemiyorum, eniyi ben olmalýyým." dedi.

Öðretmen, masasýndan kalkýp eline bir parça tebeþir aldý ve25 cm. uzunluðunda bir çizgi çekti, öðrencinin yüzüne bakýp:"Bu çizgiyi nasýl kýsaltýrsýn?" diye sordu.

Öðrenci bir süre bu çizgiyi inceleyip, içinde çizgiyi birçokparçaya bölmekte olan birkaç cevap verdi.

Öðretmen cevaplarý kabul etmedi ve yere ilkinden daha uzunbir çizgi çekti.

b

Page 20: Basari oykuleri

20

Öðretmen: "Þimdi birincisi nasýl görünüyor" diye sordu.

Öðrenci: "Daha kýsa" dedi, baþýný eðdi.

Öðretmen: "Bilgini ve yeteneklerini arttýrarak kendi çizginiuzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalýþmandan daha iyidir." dedi.

TAMÝR OOLMAYAN DDELÝKLERKötü huylu bir genç varmýþ. Bir gün babasý ona çivilerle dolu

bir torba vermiþ. 'Arkadaþlarýnla kavga ettiðin zaman her seferbu tahta perdeye bir çivi çak.' demiþ. Genç, ilk gün tahta perde-ye otuz çivi çakmýþ. Sonra ki haftalarda kendi kendini kontroletmeye çalýþmýþ ve geçen her günde daha az çivi çakmýþ.

Nihayet bir gün gelmiþ ki hiç çivi çakmamýþ. Babasýna gidipsöylemiþ. Babasý onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüþ.

Gence:

'Bugünden baþlayarak tartýþmayýp kavga etmediðin her güniçin tahta perdeden bir çivi çýkart.' demiþ.

Günler geçmiþ. Bir gün gelmiþ ki her çivi çýkarýlmýþ. Babasýona 'Aferin, iyi davrandýn ama bu tahta perdeye dikkatli bak.Artýk çok delik var. Artýk geçmiþteki gibi güzel olmayacak.'

Arkadaþlarla kavga edildiði zaman kötü sözler söylenir. Herkötü kelime bir yara (delik) býrakýr. Arkadaþýna kendisini affetti-ðini söleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak. Bir arkadaþ enderbir mücevher gibidir. Seni dinler, yüreklendirir, güldürür, senihtiyaç duyduðunda yardýmcý olur, sana yüreðini açar.

OLTAYA YYEM TTAKMADIMBaba, oðul göl kenarýna gelince, oltayý göle atýp otele döndüler.

Bir saat sonra oltaya balýk takýlýp takýlmadýðýný görmek için göle

b

b

Page 21: Basari oykuleri

21

gittikleri vakit, dört beþ balýðýn takýldýðýný gördüler. Çocuk:"Ben, balýklarýn oltaya takýlacaklarýný biliyordum," dedi.

Babasý sordu: "Nereden biliyordun?"

"Dua ettim de onun için," dedi, çocuk.

Oltayý yeniden hazýrladýlar ve yemek için otele gittiler.Yemekten sonra göle gittikleri vakit, yine birkaç balýðýn yakalan-dýðýný gördüler. Çocuk: “Böyle olacaðýný biliyordum," dedi.

Babasý sordu: "Nereden biliyordun?"

Çocuk: "Dua ettim de onun için," dedi.

Baba oðul, oltayý tekrar göle attý ve otele geri döndüler. Yat-madan önce, göle gidip oltaya baktýklarý vakit, bu defa bir tekbalýðýn bile oltaya takýlmadýðýný gördüler. Çocuk: "Ben oltaya balýkgelmeyeceðini biliyordum," dedi.

Babasý sordu: "Nereden biliyordun?"

Çocuk: "Dua etmedim de onun için," dedi.

Babasýnýn, niye dua etmediðini sormasý üzerine de çocuk, þucevabý verdi: "Oltaya yem takmadýðýný hatýrladým da onun için."

SEVGÝYÝ AANLAYABÝLEN ZZAMANBir zamanlar, bütün duygular bir adada yaþarmýþ. Mutluluk,

Üzüntü, Sabýr, Öfke, Korku, Kibir, Bilgelik, Sevgi... Her türlüduygu bu adada olduðu için de, adaya "Duygu Adasý" deniliyormuþ.

Ada sakini duygular, günün birinde, tespit edemedikleri biryerden, adanýn birkaç gün içinde batacaðý yönünde ýsrarlýanonslar duymuþlar. Ýlk anda bunun bir þaka olduðunu düþün-müþ bazýlarý, ama anonslar devam ettikçe, durumun ciddi oldu-ðunu düþünerek, birer ikiþer adadan ayrýlmaya baþlamýþlar.

Hemen her duygunun kendine ait bir kayýðý yahut gemisi ve-yahut yatý olduðundan, adadan ayrýlmak nispeten kolay olmuþ

b

Page 22: Basari oykuleri

22

onlar için. Ama Sevgi’nin küçücük bir salý bile yokmuþ. O yüzden,kendisini alacak biri buluncaya kadar, mecburen adada kalmýþ.

Duygularýn büyük kýsmýnýn adadan ayrýldýðý günlerden birinde,ada, anonsta söylendiði þekilde, yavaþ yavaþ batmaya baþlamýþ.Bunun üzerine, Sevgi, yüksekçe bir kayaya çýkýp yardým istemeyebaþlamýþ adadan henüz ayrýlan diðer duygulardan.

Ýlk önce, Zenginliði görmüþ büyük ve güzel bir yatýn içinde.El edip, yüksek sesle baðýrmýþ.

"Zenginlik, beni de alýr mýsýn?"

Yatýn her tarafýna yýðdýðý eþyalarý gösteren Zenginlik:

"Hayýr, alamam." demiþ. "Görüyorsun altýn, gümüþ, zümrütderken yat doldu. Senin için yer kalmadý."

Zenginlik’ten vefa görmeyen Sevgi, biraz daha geride, büyü-cek bir yelkenli görmüþ. Dikkatlice baktýðýnda anlamýþ ki, bu yel-kenli Kibir'in:

"Kibir, Kibir!.. Benim sandalým bile yok, ada da batýyor, yar-dým et lütfen!"

"Sana yardým edemem" demiþ Kibir. "Biraz daðýnýk gözükü-yorsun; yelkenlimin fiyakasýný bozacaksýn."

Bu cevap karþýsýnda çok üzülen Sevgi, bir kayýða binip kürekçeker vaziyette, Üzüntü’yü fark etmiþ o sýrada. Üzüntü, kayayaçok yakýn bir yerdeymiþ. Sevgi bu kez ondan yardým istemeyekarar vermiþ:

"Üzüntü, seninle gelebilir miyim?"

"Ah sevgili Sevgi’ciðim!" demiþ Üzüntü. "Yalnýz gitmeye kararverdiðim için o kadar üzgünüm ki!"

Bu cevap üzerine üzüntüsü daha da artan Sevgi, yüzünü ada-nýn öbür tarafýna doðru çevirdiðinde, bir mavnanýn üstünde ne-þeyle zýplayýp duran birini görmüþ. Mutluluk’muþ bu. Sevgi onada seslenmiþ; ama Mutluluk o kadar mutluymuþ ki, Sevgi’ninona seslendiðinin bile farkýna varmamýþ.

Page 23: Basari oykuleri

23

Çaresiz biçimde Mutluluða seslenmeye devam eden Sevgi,ansýzýn bir ses duymuþ yakýnda:

"Buraya gel Sevgi! Seni ben götüreyim."

Sevgi çok sevinmiþ ve koþar adým sahile koþup içinden yaþlý-ca bir adamýn kendisine seslendiði kayýða atlamýþ. Kayýkla fazlacabir yerden gitmeden de, adanýn büsbütün sulara gömüldüðünügörmüþler.

Sevgi, bu kadar duygu çaðýrdýðý halde onu almazken kendisi-ni kayýðýna çaðýran bu saçý baþý aðýrmýþ duyguya teþekkür etmiþdefalarca. Ama, Duygu Adasý’nda o güne kadar hiç görmediðiyaþlýyý adýný bile sormayý unuttuðunu, ancak karaya varýp davedalaþmalarýndan sonra fark etmiþ.

Sonra da, günlerden bir gün geldikleri bu yeni kara parçasýn-da Bilgeliðe rast gelince, ismini bile sormadýðý bu kadirþinas yaþ-lýyý tarif edip ismini sormuþ kendisine.

"O, Zaman’dan baþkasý olamaz." diye cevap vermiþ Bilgelik.

"Zaman mý? Peki niye yalnýz o bana yardým etti?"

"Çünkü" demiþ Bilgelik, "Sevgi’nin gerçek deðerini ancakZaman kavrayabilir."

DÜNYANIN EEN KKISA AANAYASASIBir zamanlar üç bilge bir araya gelip dünyanýn en kýsa anayasasý-

ný yazmaya koyuldular. Ýnsanýn hareketlerine ve davranýþlarýna hük-meden kanunu gösterebilen kiþi, dünyanýn en bilge kiþisi seçilecekti.

"Allah suçlularý cezalandýrýr" diye teklif etti bilgelerden birisi.Tek cümleydi; kýsa ve özdü.

Fakat diðerleri bunun bir kanun deðil bir tehdit olduðunu söy-leyerek itiraz ettiler. Birinci bilgenin bu teklifi kabul edilmedi.

"Allah sevgidir" dedi ikinci bilge.

b

Page 24: Basari oykuleri

24

Ama bu teklif de kabul görmedi, çünkü insanýn görevlerinitam anlamýyla açýklamýyordu.

Sonra üçüncü bilge tane tane þu teklifte bulundu:

"Kendinize yapýlmasýný istemediðiniz þeyi, baþkalarýna yapmayýn."Ve ilave etti:

"Kanun budur; gerisi sadece yoruma kalmýþtýr."

Diðer bilgelerde bu teklifi kabul ettiler. Ve o bilge zamanýn enbilge kiþisi seçildi.

EN TTEHLÝKELÝ ZZEHÝRBir zamanlar, yaþlý bir kabile þefi kendisinden sonra kabilenin

baþýna geçecek þef adayýnýn ne kadar bilge olduðunu anlamak is-tedi. Bu sebeple yaþlý þef, genç þef adayýna yemeðe gitti. Birinciyemek, dünyanýn en güzel, en lezzetli, ikinci yemek ise en kötüve tatsýz yemeði olmalýydý.

Belirlenen günde, genç þef adayý yaþlý þefin önüne çok iyi pi-þirilmiþ, harika derecede lezzetli bir inek dili koydu. Çeþitli seb-zelerle süslenmiþ bu yemek gerçekten çok lezzetliydi. Ertesi gün,genç adam yaþlý þefin önüne en kötü ve lezzetsiz yemeðini geti-recekti. Ama genç, yaþlý þefin önüne bir önceki günle týpatýpayný yemeði koydu; bu yemek de dilden yapýlmýþtý!

Bunun nedenini soran yaþlý þef, alacaðý cevapla yerine geçecekadamýn kendisinden daha bilge olduðunu anladý:

"Dünyanýn en lezzetli þeyi dildir, çünkü hakikati dile getiripinsanlarýn iyiliði bulmasýna yardým eder. Doðru sözler baþka in-sanlarý doðru yola yöneltir ve onlarý cesaretlendirir. Diller sevgive ahenk kelimeleriyle bütün köyümüzü bir arada tutar.

Dil, dünyanýn en tatlý þeyi olduðu gibi en kötü þeyi de olabilir.Öfke ve yalan söyleyen diller insanlarý kýrar, onlarý yanlýþa yönel-tir. Dilin söylediði yalanlarla bir toplum parça parça olur. Bütün si-lahlardan daha korkunç þekilde köyümüzü felakete sürükleyebilir."

b

Page 25: Basari oykuleri

25

VAKTÝNDEN ÖÖNCE BBÜYÜMEKBir zamanlar bir bilge öðrencileriyle birlikte yolculuk yapýyor-

du. Yakýndaki bir köyde çok zeki bir çocuðun yaþadýðýný öðrenin-ce o köye gittiler. Bilge, çocukla konuþmak için yanýna yaklaþtýve þakayla sordu:

"Eþitsizliklerden kurtulmak için bana yardým eder misin?"

"Eþitsizliklerden neden kurtulayým ki?" diye cevap verdi ço-cuk. "Daðlarý düzleþtirecek olursak, kuþlar sýðýnacak yer bula-maz. Nehirlerin ve denizlerin bütün çukurlarýný ortadan kaldýrýr-sak balýklar ölür. Köyün delisi, reisiyle ayný yetkilere sahip olur-sa kimse ne yapacaðýný bilmez. Dünya yeterince büyük býrakalýmfarklýlýklarýyla devam etsin."

Bilgenin öðrencileri bu cevap karþýsýnda hayran kalmýþlardý.Köyden ayrýlýp yollarýna devam ederken birisi þöyle dedi:

"Keþke bütün çocuklar o çocuk gibi akýllý olsa!"

"Hayatým boyunca, yaþýtlarý gibi oyun oynamak ve sýradanþeyler yapmak yerine dünya üzerine kafa yoran çocuklarla karþý-laþtým." diye cevap verdi bilge. "Vaktinden önce büyüyen bu ço-cuklarýn hiçbirisi daha sonraki hayatlarýnda önemli þeyler yap-madýlar. Çünkü çocukluðun masumiyetini ve saðlýk iþareti olanheyecanýný yaþayamadýlar."

EÞEÐÝN GGÖLGESÝ KKÝME KKALIR?Eski Yunanistan'ýn büyük hatibi Demosten ülkeyi ilgilendiren

önemli bir mesele hakkýnda Atinalýlar'a hitap etmeye çalýþýyor,fakat halk pek ilgilenmiyordu. Büyük hatip, bunun üzerinekonusunu deðiþtirdi.

b

b

Page 26: Basari oykuleri

26

"Bir adam, evindeki eþyasýný bir diðer köye götürmesi içineþek kiraladý. Sahibi de, eþeði ile birlikte gideceðini söyledi; eþe-ðin iþi bitince, hayvaný geri getirecekti. Öðle üzeri, yemek içinmola verildi. Güneþ, yakarcasýna kýzdýrýyordu. Eþeði kiralayan,hayvanýn gölgesine uzanarak dinlenmek istedi, "sen, sadece eþeðikiraladýn, gölgesini deðil. Eþeðin gölgesinde ben dinleneceðim."

"Eþeði kiralayan adam ise hayvaný, her þeyi ile kiraladýðýnýsöyleyerek, hayvanýn gölgesinde dinlenme hakkýnýn da kendisininolduðunu iddia etti."

Demosten, konuþmasýnýn bu noktasýnda durdu ve kürsüdenayrýlmak için davrandý. Fakat dinleyiciler, hep bir aðýzdan, kür-süden ayrýlmamasýný, eþeðin gölgesinin kimin üzerinde kaldýðýnýsöylemesini istediler.

Çaðýn bu büyük hatibi, o zaman baðýrarak dedi ki: "Siz ne ap-tal insanlarsýnýz. Sizi çok yakýndan ilgilendiren hayati bir meseleüzerindeki konuþmayý dinlemek istemiyor, ama eþeðin gölgesiyleilgileniyorsunuz...”

GERÇEK BBASÝTTÝRBir gün bilge hýrkasýný çýkardý ve onunla bir yumurtayý sarýp

sarmaladý. Sonra da kasabanýn ana meydanýna gelip insanlarýnkendi etrafýna toplanmalarýný istedi. Onlarca, yüzlerce kiþi bilgeninçevresini sardý.

"Bugün hepinizin katýlabileceði büyük bir yarýþma düzenliyo-rum." diye seslendi bilge. "Kim bu hýrkanýn içinde ne olduðunubilirse, onun içindeki yumurtayý ona vereceðim."

Ýnsanlar birbirleriyle bakýþtýlar, meraklandýlar. Ama kimse birtahminde bulunmak istemedi. Sonunda kalabalýktan birisi bilgeyeþöyle dedi:

"Bunu nereden bilebiliriz, bize vahiy gelmiyor ki."

Bilge ýsrarla ayný soruyu sordu:

b

Page 27: Basari oykuleri

27

"Bakýn, bu hýrkanýn içindeki þeyin yumurta sarýsý gibi sarý birgöbeði var ve yumurta beyazý gibi þeffaf bir sývýyla kaplý. Hepside, kolayca kýrýlabilen bir kabukla çevrili. Hadi bilin bakalým buhýrkanýn içinde ne var?"

Çevresini saran herkes bilgenin elinde bir yumurta tuttuðunudüþünüyordu, ama cevap o kadar besbelliydi ki, hiç kimse o ka-dar insanýn önünde rezil olmak istemiyordu. Öyle ya, o þey ya biryumurta deðilse, bilgenin derin ilmiyle söylemek istediði baþkabir þey ise? Hayýr hayýr, bilge mutlaka baþka bir þeyi ima ediyordu.

Bilge, iki defa daha sordu. Ama aptal durumuna düþmek is-temediði için kimse cevap vermedi. Bilge sonunda hýrkayý açýpyumurtayý herkese gösterdi ve þöyle dedi:

"Aslýnda cevabý hepiniz biliyordunuz. Ama kimse cesaretedip de bunu dile getiremedi. Bu haliniz, riske girmeye, kaybet-meyi göze almaya cesaret gösteremeyenlerin haline benziyor.Gerçekte çözümler çok basit. Bu basit çözümleri Allah akýl gö-zümüze gösteriyor. Ama insanlar hep karmaþýk açýklamalarýn pe-þine düþüyorlar, sonunda ise bu açýklamalardan bir þeyler yapmayasýra gelmiyor.”

RESSAMBir ülkenin öyle bir padiþahý vardý ki; kýlý kýrk yarar, haklý ile

haksýzý, doðru ile yanlýþý tam ayýrýr, adaletinde kimsenin þüphesikalmaz, verdiði karar gönül rahatlýðý ile herkes tarafýndan kabulgörürdü.

Bir gün tebaasýnda bulunan Çinliler ile Rumlar:

- Biz en iyi ressamýz!

- Hayýr, en iyi ressam bizleriz! diye aralarýnda tartýþýr, lakin birsonuca varamazlar. Ulu hakem olarak Padiþah’a arz ederler

b

Page 28: Basari oykuleri

28

durumlarýný. O zamana kadar yaptýklarýný bir bir sayar dökerlerve bununla diðerine üstünlük kurmaya yol ararlar.

Padiþah:

- Sizi imtihan edeceðim, bakalým hanginiz davasýnda dahahaklý?

Çinliler:

- Padiþah’ým; bizlere iki ayrý oda verin, marifetlerimizi bir bi-rimizden habersiz ve gizli olarak icra edelim... Ta ki nihayetindehakemimiz olarak vereceðin karar ile üstün olan belirlensin...

Rumlar:

- Padiþah’ým: Tek oda verin, ama birbirimizi görmeyecek veseslerimizi duymayacak þekilde örtülerle ayýrýn ortasýndan ki, de-ðerlendirme vaktinde ikisini bir arada görüp karar vermek kolayolsun...

Herkes tarafýndan kabul gören bu fikir uygulandý. Bir oda,Çinlilerle Rumlarýn birbirlerinden habersiz çalýþabilecekleriþekilde ortadan ikiye ayrýldý.

Çinliler her sabah türlü türlü boyalar istediler, padiþah hazi-nelerini açtýrarak her isteneni verdi.

Rum ressamlar ise:

- Pas gidermekten baþka ne resim iþe yarar, ne de boya... de-diler kendi kendilerine.

Kapýlarýný kapatýp baþladýlar duvarlarýný cilalamaya. Gök gibitertemiz, saf ve berrak hale getirdiler duvarlarý. "Ýki yüz rengeboyamaktansa renksizlik daha iyi, renk bulut gibidir, renksizlikise ay... Bulutta parlaklýk ve ýþýk görürsen bil ki yýldýzdan, aydanyahut güneþtendir..."

Çinli ressamlar iþlerini bitirdiler haber verdiler, padiþah gelerekyapýlanlarý seyre daldý. Hepsi akýldan, idrakten dýþarý, fevkaladegüzel þeylerdi. Perdenin kaldýrýlmasýný emretti. Görülenler karþý-sýnda gözler adeta yuvalarýndan fýrladý... Hayret nidalarý salonu

Page 29: Basari oykuleri

29

doldurdu... Çinli ressamlarýn yaptýklarý tüm resim ve nakýþlarodanýn cilalanmýþ duvarýna vurmuþ, orada bulunanlarýn tamamýdiðer duvarda daha iyi görünüyor, resimlerin akisleri göz alýyordu.

SUYU TTAÞIRMAYAN GGÜL YYAPRAÐIUzakdoðu'da bir budist tapýnaðý, bilgeliðin gizlerini aramak

için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlat-mak istediklerini konuþmadan açýklayabilmekti. Bir gün tapýna-ðýn kapýsýna bir yabancý geldi. Yabancý kapýda öylece durdu vebekledi.

Burada sezgisel buluþmaya inanýlýyordu, o yüzden kapýda her-hangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapý açýldý,içerdeki budist, kapýda duran yabancýya baktý. Bir selamlaþma-dan sonra söz'süz konuþmalarý baþladý. Gelen yabancý, tapýnaðagirmek ve burada kalmak istiyordu.

Budist bir süre kayboldu, sonra elinde aðzýna kadar suyla do-lu bir kapla döndü ve bu kabý yabancýya uzattý. Bu, yeni bir ara-yýcýyý kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancý tapý-naðýn bahçesine döndü, aldýðý bir gül yapraðýný kabýn içindekisuyun üstüne býraktý.

Gül yapraðý suyun üsünde yüzüyordu ve su taþmamýþtý. Ýçeri-deki budist saygýyla eðildi ve kapýyý açarak yabancýyý içeriye aldý.Suyu taþýrmayan bir gül yapraðýna her zaman yer vardý.

HADEMEÜlkenin en iyi iþletme fakültelerinden birisinde okuyordu.

Okuldaki ikinci senesiydi ve okulun en baþarýlý öðrencilerindenbirisiydi. Sene sonu sýnavlarýndan birine daha girmiþti. Soru

b

b

Page 30: Basari oykuleri

30

kaðýdýný alýp sorularý hýzlýca incelediðinde, onuncu soru karþýsýn-da þaþýrýp kaldý. Soru kaðýdýný basan görevlinin iþgüzarlýðý mýydýyoksa? Veyahut bir dalgýnlýk eseri mi sorular listesine girmiþti?

Ayný þaþkýnlýðý diðer öðrenciler de yaþýyorlardý. Ýçlerinden biri,cesaretini toplayýp:

"Hocam," diye seslendi. "Onuncu soruyu soracaktým."

"Evet arkadaþlar" dedi profesör, "o soruyu oraya ben koydum.Ve bundan da puan alacaksýnýz."

Soru þöyleydi:

"Her gün okulu temizleyen hademe kadýnýn adý nedir?"

Bütün öðrenciler bu kadýný her gün, özellikle de sabah ve ak-þam saatleri koridoru temizlerken görürlerdi. Elli yaþlarýnda,uzun boylu, siyah saçlý bir kadýndý. Ama, öðrencilerin onunla neiþi olabilirdi ki? Adýný nereden bileceklerdi? Ne o cevap verebildionuncu soruya, ne de diðer öðrenciler.

Sonuçta, o sene dersten tam not alan olmadý. Ama, kaðýtlarýverip sýnavdan çýkarken profesörün söylediði sözü hiçbiri hayat-larýnýn sonuna kadar unutamayacaktý:

"Hayatýnýz boyunca insanlarla karþýlaþacaksýnýz. Hepsi birbi-rinden farklý insanlar. Ama sizin ilginizi ve dikkatinizi hak edeninsanlar bunlar. Onlarý göz ardý etmeden yaþamayý öðrenmenizgerek."

Delikanlý bu dersi hayatý boyunca unutmadý. Hademeninadýný da. Adý Dorothy idi.

KARAR VVERMEK"Yaþlý bilge!" demiþ çocuk. "Ellerimde tuttuðum kuþun canlý

mý, ölü mü olduðunu söyleyebilir misin?" Yaþlý bilge gözünü dikipçocuða sessizce bakmýþ ve "Evlat," demiþ. "Ellerinde esir kalmýþ

b

Page 31: Basari oykuleri

31

kuþun canlý olduðunu söylersem, ellerini iyice sýkýþtýrýp onu öl-düreceksin. Ölü olduðunu söylersem ellerini açacaksýn ve kuþözgürlüðüne uçacak. Ellerinde, yaþamýn ve ölümün gücünütutuyorsun. Yaþam ile ölüm arasýnda seçim yapabileceðini bile-cek kadar bilgi var sende.

Kuþun veya herhangi bir olayýn sonuçlarýna benim yanýtýmýnbelirlemesine izin verirsen, kendi gücünden ve kararlarýndanyoksun kalýrsýn. Ayný zamanda, doðru seçimi yapma sorumlulu-ðunu üzerinden atmýþ, kendi gücün ve bilginin mutluluðunuhissetme ve kullanabilme fýrsatýný yitirmiþ olursun."

"Kendin karar ver ve sonradan da piþman olma!"

GERÇEKTEN HHÝSSETMEKGünün birinde bir krallýða baþka bir düþman krallýk tarafýn-

dan savaþ açýlmýþ ve krallýðýn kalesi ele geçirilip kral aranmayabaþlanmýþ. Ama o esnada bizim kral kendi halkýnýn arasýna karý-þýp kendini gizlenmeyi baþarabilmiþ. Halktan bir köylüye de ken-disini düþmanlardan saklamasýný, bunu yapmasý ve kendisininkurtulmasý halinde de kendisine ne isterse verebileceði vaadindebulunmuþ. Bunun üzerine köylü kralýný kendi evine kaçýrýp yata-ðýnýn altýna saklamýþ. Bu sýrada kralý bulamayan düþman asker-leri tüm evleri aramaya karar vermiþler. Köylünün evine de bak-mýþlar tabi ki... Kralýn altýnda bulunduðu yataðý, düþman asker-lerinden biri kýlýçla yoklamýþ ama þans eseri kralý fark edemeye-rek oradan ayrýlmýþ. Böylelikle kral askerlerin eline düþüp öl-mekten kurtulmuþ. Yataðýn altýndan çýkýp köylüye teþekkür et-miþ ve sözünü tutacaðýný söyleyip köylünün isteklerini söyleme-sini buyurmuþ. Bunun üstüne köylü, kendini ve ailesini ölene ka-dar rahat yaþatacak kadar para ve toprak almýþ kraldan. Amaköylü son bir arzusunun olduðunu da belirtip; “Askerler sizi

b

Page 32: Basari oykuleri

32

öldürmek için eve girip de yataðý kýlýçla yolladýklarýnda neler his-settiniz?" diye sormuþ. Bu soru üzerine kral hiddetlenmiþ... "Na-sýl olur da bir köylü kendisine böyle bir soru sorabilir" diye kö-pürmüþ... Ve hemen askerlerine emir verip köylünün bu soru-su sebebiyle asýlmasýný istemiþ. Kralýn isteði üzerine hemen birdaraðacý kurulmuþ ve ip köylünün boynuna geçirilmiþ. Tam köy-lünün ayaðýnýn altýndaki sandalye çekilecekken kral celladýna"Dur" emri verip köylünün yanýna yaklaþmýþ ve demiþ ki: “Þim-di anlýyor musun neler hissettiðimi?" Evet ayný þeyi hissedebil-mek-ayný duyguyu birebir anlamak için aynýsýný tecrübe etmek lazým.Yoksa anlayamazsýnýz ne kadar anlamaya çalýþsanýz da...

MEVSÝMÝNDE GGÖRMEKDört oðlunun herhangi bir kimse veya þey hakkýnda acele

hüküm vermekten kaçýnmasýný isteyen bir baba vardý. Baba, birgün en büyük oðluna, kýþýn, ülke dýþýna bir yolculuk yaparakmango aðacýný görmesini söyledi. Bahar gelince, ikinci büyük oð-lunu mango aðacýný görmesi için gönderdi. Yazla birlikte onunbir küçüðü yola çýktý. En küçük oðlu da sonbaharda çýktýðý yol-culuktan dönünce, bu akýllý adam, dört oðlunu da yanýna çaðýrarak,"Gördüðünüz mango aðacýný bana anlatýnýz," dedi.

En büyük oðlu ki aðacý kýþýn görmüþtü. Aðacýn, yanmýþ, kav-rulmuþ bir kütükten farksýz olduðunu söyledi.

Onun bir küçüðü, "Dantel gibi yapraklarý var," dedi.

Üçüncü oðlu, aðacýn çiçeklerinin gül kadar güzel olduðunusöyledi.

Çocuklarýnýn en küçüðü ise, "Aðacýn, armudun tadýný andýrannefis meyveleri var," dedi.

Akýllý baba, o zaman, "Evlatlarým, hepiniz haklýsýnýz," dedi."Çünkü her biriniz aðacý ayrý mevsimlerde gördünüz."

b

Page 33: Basari oykuleri

33

Þu halde, diðerlerinin düþünce ve davranýþlarý hakkýnda hü-küm vereceðimiz zaman, aðacý her mevsimde görüp görmediði-mize emin olmalýyýz.

GERÇEK MMUTLULUÐUN GGÝZEMÝÜlkesi yerkürenin en önemli bölgesinde bir denizden bir de-

nize dek uzanýyordu. Halký onu çok seviyordu. Rüzgarla yarýþansüvarileri, koca dalgalara kafa tutan kalyonlarý vardý. Zengindi.Yemek yediði tabaktan su içtiði çeþmelere dek her þeyi altýndan-dý. Sarayýn odalarý týka basa dünyada eþi menendi bulunmayandeðerli taþlarla, altýn paralarla doluydu. Sarayýnýn çeþitli odala-rýnda yaþayan kadýnlarýna taktýðý kolyeler, gerdanlýklar, tek taþpýrlantalar, ayaklarýndaki halhallar öylesine aðýrlýk yapýyordu kikadýnlar neredeyse yürüyemiyordu. Tüm diðer ülkelerin hüküm-darlarý onun gücü ve zekasý karþýsýnda þaþkýn ve suskundu.

Dünyanýn en güçlü, en zengin ve zeki hükümdarý bir sabahuyandýðýnda yataðýndan kalkamadý. Kollarýný, bacaklarýný ha-reket ettiremiyordu. Yardýmcýlarýna seslendi. Gelenler de hü-kümdarlarýný ayaða kaldýramadýlar. O güçlü efendileri birdenhastalanmýþtý.

Yataðýna tekrar yatýrýlan hükümdarýn bedeni beyninin dene-timi dýþýna çýkmýþtý ama belleði yerindeydi. Her þeyi düþünebili-yor, sesleri duyabiliyor, konuþabiliyor ama kýmýldayamýyordu.Hükümdar, kendine yakýþan biçimde paniðe kapýlmadý. Nasýl ol-sa dünyanýn en güçlü hükümdarýydý ve dünyada bir sürü hekim,mistik güçlerle donanmýþ insan vardý. Onlar mutlaka derdine birçare bulabilirlerdi.

Hükümdarýn adamlarý dünyanýn dört bir yanýna haber saldýve ünlü hekimler art arda hükümdarýn sarayýna gelmeye baþladý-lar. Hepsi teker teker hükümdarý baþtan ayaða özenle inceledi.Sihirli güçleri olduðunu iddia edenler hükümdarýn yataðýnýn

b

Page 34: Basari oykuleri

34

çevresinde büyüler yaptýlar, tütsüler yaktýlar. Hiçbiri kar etmedi.Dünyanýn en guçlü, en zengin ve zeki insaný umarsýz bir hastalýðýnpençesinde yataðýnda çaresiz yatýyordu.

Bir gün hükümdarýn sarayýna çok uzak bir ülkeden ak saçlý,ak sakallý bir yaþlý geldi.

"Hükümdarý bir de ben göreyim" dedi. "Belki derdine birderman bulabilirim."

Yaþlý adam, hükümdarýn vücudunu elleriyle okþadý.

Parmaklarýný tüm eklemlerinde tek tek gezdirdi sonra yavaþ-ça çevresinde merakla ne diyeceðini bekleyen saray nazýrlarýnadöndü ve þöyle dedi:

"Hükümdarýnýz iyileþecek yalnýz bunun için dünyanýn enmutlu insanýný bulmanýz ve onun gömleðini hükümdara giydir-meniz gerek."

Nazýrlar sevindiler. Bu kolay bir çözümdü. Yaþlý adamý pahalýarmaðanlarla yolcu ettikten sonra sarayýn tüm çalýþanlarýný, or-dularýn komutanlarýný, askerleri, hocalarý sarayýn önündeki mey-danda topladýlar ve hepsinin dünyanýn dört bir yanýna daðýlarakdünyanýn en mutlu insanýný bulmalarýný ve onun gömleðini ala-rak getirmelerini istediler. Hükümdar, nazýrlar ve hükümdarýnsevgili kadýnlarý soluklarýný tutarak beklemeye baþladýlar.

Gidenlerden bir süre ses çýkmadý. Sonra hepsi teker tekerdönmeye baþladýlar. Aðlayarak mutlu bir insan bulamadýklarýnýnazýrlara anlatmaya çalýþtýlar. Herkesin bir sorunu, herkesin birderdi vardý. Hiç kimse yaþamýnda mutlu deðildi. Acýlar mutlulukdenen þeyi çoktan tüketip bitirmiþti.

Gidenlerin içinden dönmeyen bir grup vardý. Bunlar uzak,çok uzak ülkelere gitmiþerdi. Nazýrlar heyecanla onlarý beklemeyebaþladý. Onlar ülkenin de, hükümdarýn da son umuduydular.

Hükümdarýn bu çok uzaklara giden bu adamlarý bir gün yü-ce daðýn eteðindeki bir köye geldiler. Köyde yaþayanlarý köyün

Page 35: Basari oykuleri

35

meydanýnda toplayýp dertlerini anlattýlar. Köyün en yaþlý kiþi-si "Þanslý kiþilersiniz" dedi. "Dünyanýn en mutlu insaný köyü-müzde yaþýyor."

Hükümdarýn adamlarý heyecanla "Nerede, nerede?" diye sor-dular. Yaþlý adam eliyle daðýn doruðuna yakýn bir yerdeki kulübeyiiþaret etti ve "iþte orada" dedi.

Hükümdarýn adamlarý köylülere teþekkür etmeyi bile unuta-rak daðýn doruðuna doðru týrmanmaya baþladýlar ve bir süre son-ra soluk soluða kulübenin kapýsýna vardýlar. Çok heyecanlýydýlar.Sonunda hükümdarlarýný kurtaracaklardý. Kapýyý usulca vurdular.Ýçeriden bir ses "Girin" dedi.

Hükümdarýn adamlarý telaþla içeri girdiler. Kulübenin bir kö-þesinde yaþlý bir adam oturuyordu. Yaþlý adam "Buyurun beyler"dedi. "Size nasýl yardýmcý olabilirim?"

Hükümdarýn adamlarýndan biri heyecanýný gizlemeye çalýþaraktane tane anlatmaya baþladý:

"Hükümdarýmýz dünyanýn en güçlü hükümdarýdýr" dedi."Çok zengindir ve çok zekidir. Halký onu çok sever fakat bugünhükümdarýmýz hastadýr. Hekimler onun mutlu hir insanýn göm-leðini giydiði zaman iyileþeceðini söylediler. Çok yer gezdik. Buköye gelene dek hiçbir yörede mutlu hir insana rastlayamadýk.Köylüler bu köyün en mutlu insaný olduðunuzu söylediler.Söyleyin lütfen. Gerçekten mutlu musunuz?

Köþedeki adam þaþkýn bir biçimde hükümdarýn adamlarýnabaktý ve "evet mutluyum, hem de çok mutluyum" dedi.

"Gerçekten mutlu musunuz? Hiçbir sorununuz, hiçbir derdiniz,hiçbir acýnýz yok mu?"

"Elbette mutluyum. Yaþamým boyunca hiçbir þeyi dert edin-medim. Yaþamý ve tüm güzelliklerini bir soluk gibi içime çektim.Duya duya, doya doya yaþadým ve þu anda anlayamayacaðýnýzkadar mutluyum."

Page 36: Basari oykuleri

36

Hükümdarýn adamlarý sevinçle birbirlerinin yüzüne baktýlar.

Yaþlý adama "Aradýðýmýz adam sensin" dediler. "Yüce hüküm-darýmýz senin sayende saðlýðýna kavuþacak. Seni altýnlara,gümüþlere, ipeklere boðarýz. Tüm bunlara karþýlýk senden bir tekþey istiyoruz. Bize gömleðini ver."

Yaþlý adam hükümdarýn adamlarýna anlaþýlmaz bir þaþkýnlýk-la baktý. Onlarýn dediklerini, altýnlarý, gümüþleri, ipekleri anla-yamamýþtý. Bunlar ne iþe yarar bilmiyordu. Usulca onlara þöylededi:

"Mutluyum ama benim gömleðim yok ki!"

BALTAYI BBÝLEMEKBir zamanlar gür aðaçlarla dolu bir ormanda iki oduncu aðaç

kesiyorlardý. Birisi sabahlarý diðerinden çok daha erken kalkýyor,aðaçlarý kesmeye baþlýyor, bir aðacý devirir devirmez hemen öte-kini kesmeye baþlýyordu. Dinlenmediði gibi, öðle yemeði için bi-le kendine zaman ayýrmýyordu. Akþamlarý ise arkadaþý eve dön-dükten sonra bile çalýþmalarýný sürdürüyordu.

Ýkincisi ise, aðaç keserken zaman zaman dinleniyor, öðleyingüzelce karnýný doyuruyor, akþamüzeri de evine dönüyordu.

Bir süre sonra, ikisi de kestikleri odunlarý ayrý ayrý dizmeyebaþladýlar. Sonuç þaþýrtýcýydý. Ýkinci oduncu, çok çalýþan arkada-þýndan neredeyse iki kat daha fazla odun kesmiþti.

Çok çalýþan adam, hayretler içinde: "Nasýl olur, anlamýyo-rum?" dedi. "Ben senden daha çok çalýþtým halbuki..." Ötekioduncu, gülümseyerek açýkladý: "Ortada anlaþýlmayacak bir þeyyok. Doðru, sen durmadan çalýþtýn, ben ise arada oturup dinlen-dim. Dinlenirken, bir yandan da baltamý biledim. Baltasý keskinolunca, insan daha az çabayla daha çok odun kesebiliyor."

b

Page 37: Basari oykuleri

37

ÝÞE DDOSTÇA BBAÞLAYINIZRüzgar, Güneþ'e der ki:

- Ben senden daha kudretliyim. Bak þu ihtiyarýn ceketini sýr-týndan fýrlatývereceðim...

Rüzgar esmeye baþlar, fýrtýnaya dönüþür ama ihtiyar ceketinedaha çok sarýlýr.

Güneþ "Beceremedin." der:

- Ben daha kudretliyim. Ýhtiyara ceketini þimdi çýkarttýracaðým.

Saklandýðý bulutun arkasýndan çýkan Güneþ bir gülümsemeyleortalýðý ýsýtýverir. Ýhtiyar ceketini çýkarýr neþe içinde yürür.

Güneþ rüzgara döner:

- Nezaket ve dostluk, sertlikten kuvvetlidir.

ÝYÝMSERLÝÐÝN GGÜCÜBir okul müdürü, yeni baþlayan bir eðitim-öðretim yýlýnýn ilk

kurul toplantýsýnda öðretmenlerine þöyle seslenir:

"Arkadaþlar bu yýl son sýnýflarda çok özel bir sýnýf oluþturdum.Not ortalamalarý yüksek, zeki öðrencileri 8-A sýnýfýna topladým.O sýnýfta dersi olan arkadaþlar bu konuya dikkat etsinler."

Ders yýlý biter sene sonu öðretmenler kurulunda sýnýflarýn ba-þarý durumlarý deðerlendirilirken, 8-A sýnýfý öðrencilerinin baþa-rýlý yüksek not aldýklarý görülür. Müdür, öðretmenlere bu baþarý-nýn sebebini sorar. Öðretmenlerden biri, okul müdürüne senebaþýndaki sözlerini hatýrlatýr ve sýnýfýn zeki öðrencilerden oluþtu-ðunu söyler. Müdür gülümser ve herkesi þaþýrtan þu cümleyi söy-ler: "8-A sýnýfýný kura ile oluþturdum. Sanýldýðý gibi notu yüksekve zeki öðrencilerden meydana getirilmedi."

b

b

Page 38: Basari oykuleri

38

Bu defa öðretmenler, o sýnýfa dersi olan öðretmenlere bakar.Öðretmenlerden biri: "O sýnýfa branþýnda daha baþarýlý olanöðretmenler gönderildi."

"Hayýr" der müdür , "O sýnýfa derse giden öðretmenleri de kuraile belirledim."

Herkes þaþýrýr. Bu durum karþýsýnda öðretmenlerden biri, okulmüdürüne, bu baþarýyý kendisinin neye baðladýðýný sorar. Okulmüdürünün cevabý þaþýrtýcýdýr: "Ýyimserlik ve olumlu düþünme.Siz 8-A' daki öðrencileri çalýþkan ve zeki kabul ettiniz. Öyledavrandýnýz. Dersleri daha özenli anlattýnýz. Not verirken iyimseroldunuz ve baþarý ortaya çýktý."

KABAK GGÝBÝ MMÝ KKAVAK GGÝBÝ MMÝ?Bir kavak aðacýnýn yanýnda bir kabak filizi boy göstermiþti.

Bahar ilerledikçe bitki, kavak aðacýna sarýlarak yükselmeye baþ-ladý. Yaðmurlarýn ve güneþin etkisi ile büyümesini hýzla sürdürenkabak bitkisi, kýsa sürede kavak aðacý ile neredeyse ayný boyageldi.

Bu hýzlý büyümesinden gururlanan bitki, bir gün dayanamayýpkavaða sordu:

'Sen kaç ayda bu duruma geldin, aðaç?'

'On yýlda' dedi kavak.

Kabak, çiçeklerini sallayarak güldü:

'On yýlda mý?' dedi. 'Ben neredeyse iki ayda seninle ayný boyageldim bak.'

Kavak ise, kabaðýn bu sözlerine güldü:

'Doðru' dedi. 'Çok doðru'.

Günler günleri kovaladý ve sonbaharýn ilk rüzgarlarý baþladý-ðýnda kabak önce üþümeye baþladý, sonra yapraklarýný düþürmeye,soðuklar arttýkça da aþaðýya doðru inmeye baþladý.

b

Page 39: Basari oykuleri

39

Bu kez biraz da kuþkuyla sordu kavaða:

'Neler oluyor bana aðaç?' dedi.

Kavak, sakin bir þekilde yanýtladý kabaðý:

'Telaþlanmaya gerek yok' dedi. 'Ölüyorsun.'

Kabak hiçbir þey anlamadý:

'Niçin?' diye sordu.

Kavak, yine sakin sakin yanýtladý:

'Çünkü benim on yýlda geldiðim yere sen iki ayda gelmeyeçalýþtýðýn için.'

KELEBEÐÝN UUÇUÞUBir gün, kýrlarda gezintiye çýkan bir adam, kenarýna oturduðu

otlardan birinin dalýnda, küçük bir kozanýn varlýðýný fark etti.Koza ha açýldý ha açýlacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek ko-zasý olduðunu tahmin ediyordu. Böyle bir fýrsat kolay ele geçmezdiye düþündü; ve bir kelebeðin dünya yüzü gördüðü ilk dakikalaraþahit olmak istedi.

Dakikalar dakikalarý kovaladý, saatler geçmeye baþladý, amahenüz kelebeðin küçük bedeni o delikten çýkmadý.

Sanki, kelebek dýþarý çýkmak için çaba harcamaktan vazgeç-miþ gibi geldi adama. Kelebeðin elinden gelen her þeyi yaptýðýnýama kozadan dýþarý çýkmayý baþaramadýðýný düþündü. Bu yüzden,kelebeðe yardýmcý olmaya karar verdi. Cebindeki küçük çakýyýçýkarýp, kozadaki deliði bir cerrah titizliðiyle büyütmeye baþladý.

Böylece, bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dýþarý çýký-verdi.

Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatlarý buruþ buruþtu.

b

Page 40: Basari oykuleri

40

Adam kozadan çýkmýþ kelebeði izlemeye devam etti. Çünkükelebeðin kanatlarýnýn az sonra açýlýp geniþleyeceðini, böylecenarin bedenini havada taþýyabileceðini umuyordu.

Ama bunlardan hiçbiri olmadý. Kelebek, hayatýnýn geri kala-nýný kurumuþ bir beden ve buruþmuþ kanatlarla yerde sürünerekgeçirdi. Ne kadar çabalarsa çabalasýn, asla açýlamadý.

Adamýn bütün iyi niyetine ve yardýmseverliðine raðmen an-layamadýðý þey þuydu: Kozanýn kýsýtlayacaðý ve buna karþýlýk ke-lebeðin daracýk bir delikten dýþarý çýkmak için göstermesi gerekençaba, kelebeðin uçuþu için lazým olan þeylerdi.

KÖPRÜBir zamanlar, birbirine bitiþik iki çiftlikte yaþayan iki erkek

kardeþ vardý. Günlerden bir gün bu iki kardeþ arasýndanda biranlaþmazlýk baþ gösterdi. Ýki kardeþ arasýnda o zamana deðin ilkkez görülen bu anlaþmazlýk, giderek büyüdü ve kardeþler arasýn-da ayrýlýða neden oldu. Ýki kardeþ, birbirlerine yalnýzca küsmek-le kalmadýlar, yýllardýr ortaklaþa kullandýklarý tarým makinelerinedeðin sahip olduklarý tüm araç gereçlerini ve mal varlýklarýný daayýrdýlar. Küçük bir yalnýþ anlama sonucu baþlayan anlaþmazlýðýizleyen ayrýlýk, giderek büyüyen bir uçuruma dönüþtü ve en so-nunda yerini, karþýlýklý kullanýlan hoþ olmayan sözlere býraktý.Bunun arkasýndan beklenenler oldu ve kardeþler önce þiddetlibir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yaþanmaya baþladý.

Bir sabah, bu iki kardeþten büyüðünün kapýsýna bir usta geldi. Elindebüyük bir marangoz çantasý vardý. Ev sahibinden geçiçi bir iþ istedi:

"Yapýlacak ufak tefek bir iþiniz varsa, size yardýmcý olmakisterim" dedi.

"Elimden hemen hemen her iþ gelir. Birkaç gün çalýþýrým, iþibitiririm." Büyük kardeþin aklýna o an bir "iþ" geldi.

b

Page 41: Basari oykuleri

41

"Evet, sana göre bir iþim var" dedi ve küçük kardeþinin çiftli-ðini iþaret etti:

"Þu derenin karþýsýndaki çiftlik, komþumundur. Daha doðru-su, benim küçük kardeþime aittir o çiftlik. Geçen haftaya dek be-nim çiftliðimle onun çiftliði arasýnda bir otlak vardý. Sonra o,buldozeriyle oraya ýrmak bendi yaptý ve þimdi aramýzda, otlakyerine, çiftliklerimizi birbirinden ayýran bir dere var."

Ýþ isteyen adam, büyük kardeþin söylediklerini dikkatle dinle-dikten sonra sordu:

"Benden ne yapmamý istiyorsunuz?" dedi.

Büyük kardeþ önce kuþkusunu, sonra da kararýný açýkladý:

"Kardeþim bunu, bana acý vermek için yapmýþ olabilir." dedi."Fakat þimdi ben, onun yaptýðýndan daha büyük bir þey yapa-caðým."

Bunlarý söyledikten sonra adamý aldý, ahýrlarýn olduðu yeregötürdü ve duvarýn dibinde yýðýlý duran kütükleri gösterdi:

"Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasýnda üç met-re yükseklikte bir çit yapmaný istiyorum" dedi. "Kaç gün çalýþýrsançalýþ, nasýl yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki, gözlerimkardeþimin çiftliðini artýk görmek zorunda kalmasýn."

Ýþ arayan usta, baþýný salladý:

"Sanýrým durumu anladým, efendim" dedi. "Þimdi bana çivilerin,kazma ve küreðin yerini gösterin ki hemen baþlayayým."

Büyük kardeþ ustaya kazma, kürek ve çivilerin olduðu yerigösterdikten sonra, alýþveriþ yapmak için kasabaya gitti.

Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sýkýbir biçimde çalýþmaya koyuldu.

Akþam güneþ batarken o iþini bitirmiþ, çiftlik sahibi büyükkardeþ ise alýþveriþini tamamlamýþ, kasabadan dönüyordu. Çiftli-ðe gelir gelmez ustanýn yaptýklarýna baktý ve þaþkýnlýktan gözleri,yuvalarýndan fýrlayacakmýþ gibi açýldý. Karþýsýnda, yapýlmasýný

Page 42: Basari oykuleri

42

istediði çit yoktu ama, derenin bir yakasýndan öteki yakasýnauzanan görkemli bir köprü vardý.

Biri kendi çiftliðinin topraðýna, öteki küçük kardeþinin çiftliði-nini topraðýna oturtulmuþ saðlam iki ayak üzerinde, yanlarýndakikorkuluklarýna varýncaya dek tüm ayrýntýlarýyla yapýlmýþ ve tamanlamýyla "usta iþi" denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanýyordu.

Büyük kardeþ, hala geçmeyen þaþkýnlýðý ile bu köprüyü seyre-derken, karþýdan birinin geldiðini gördü. Dikkatle baktýðýnda gelenkiþinin, komþusu, yani küçük kardeþi olduðunu anladý.

Kardeþi, kollarýný iki yana açmýþ olarak köprünün karþý ucundankendisine doðru yürüyordu.

"Benim sana karþý yaptýðým bunca haksýzlýða ve söylediðimbunca kötü sözlere karþýn sen, bu köprüyü yaptýrarak ne denli iyive ne denli büyük bir insan olduðunu gösterdin" dedi aðabeyine."Þimdi bir büyüklük daha yap sen de kollarýný açarak bana gel..."

Köprünün iki ucundan ortaya doðru yürüyen kardeþler, köp-rünün ortasýnda bir araya geldiler ve özlemle kucaklaþtýlar.

Büyük kardeþ bir ara arkasýna baktýðýnda, çantasýný toplayýp,oradan ayrýlmakta olan ustayý gördü.

"Gitme, dur, bekle" diye seslendi ona. "Sana yaptýracaðým birkaçiþ daha var, çiftliðimde..."

Usta gülümsedi:

"Ben buradaki iþimi tamamladým, gitmem gerek" dedi ve ekledi:

"Yapmam gereken daha birkaç köprü var."

ZARAR GGÖZÜKENBAZEN FFAYDADIR

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battý. Ge-miden tek bir kiþi sað kurtuldu. Dalgalar bu adamý küçük, ýssýz

b

Page 43: Basari oykuleri

43

bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarma-sý için Allah'a yakardý ve yardým bulurum umuduyla ufka baktý.Ama ne gelen oldu, ne giden.

Daha sonra rüzgardan, yaðmurdan ve zararlý hayvanlardankorunmak için aðaç dallarýndan ve yapraklardan bir kulübe yaptý.Sahilde bulduðu, gemiden arta kalan konserve, pusula vs. gibieþyalarý bu kulübeye koydu. Günler hep ayný þekilde geçiyordu.Balýk avlýyor, piþirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarmasýiçin Allah'a dua ediyordu.

Bir gün tatlý su getirmek için yürüyüþe çýkmýþtý, geri döndü-ðünde kulübesinin alevler içinde yandýðýný gördü. Duman dansede ede göðe yükseliyordu. Baþýna gelebilecek en kötü þeydi bu.Keder ve öfke içinde donakaldý. Þimdi bu ýssýz adada, baþýný so-kabileceði bir kulübe bile kalmamýþtý.

"Allah'ým, bunu bana nasýl yapabildin?" diye feryat etti. O ge-ceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi. O kadar dua ettiði haldeAllah'a, bu olayý baþýna getirmesinden dolayý sitemler etti.

Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaþmakta olan birgeminin düdük sesiyle uyandý!

"Benim burada olduðumu nasýl anladýnýz?" diye sordu bitkinadam kendisini kurtaranlara.

Cevap onu hem þaþýrttý, hem de utandýrdý:

"Dumanla verdiðiniz iþareti gördük!"

BAÞKASININ KKURABÝYESÝHavaalanýnda uçaðýnýn rötar yaptýðýný öðrenen hanýmefendi-

nin biri, fýrsattan yararlanarak her zaman yediði ve çok sevdiðikurabiyelerden almak üzere büfeye doðru gitti. Aldýðý taze kura-biyeleri bir kesekaðýdýna koyup çantasýna yerleþtirdi. Geri dönerekboþ bulduðu bir banka oturdu.

b

Page 44: Basari oykuleri

44

Bir süre sonra çantasýndan çýkardýðý kitabý okumaya baþladý. Ya-nýna bir beyefendi oturdu. Hanýmefendi bir taraftan kitabýný oku-yor, bir taraftan da yanýnda bulunan kesekaðýdýndaki kurabiyelerialýp yiyordu. Elini her kesekaðýdýna atýp kurabiye aldýktan sonrayan taraftaki beyefendinin de ayný þeyi yaptýðýný fark etti. Aynýolay birkaç kez tekrar edince, hanýmefendi kendi kendine sinir-lenip "Ne saygýsýz ve açgözlü bir adam" diye söylenmeye baþladý.Adamýn her kurabiye alýþýndan sonraki tebessümü onu çýldýrt-maya baþladý.

Kesekaðýdýnda tek kurabiye kalýnca hanýmefendi "þimdi neyapacaksýn?" diye içinden geçirirken, beyefendi kurabiyeyi alýpikiye böldü. Yarýsýný hanýmefendiye gülümseyerek verdi. Diðeryarýsýný da kendisi yedi.

Ruh dünyasý ve sinirleri tamamen altüst olan hanýmefendibüyük bir sinirle, uçaðýna doðru yol aldý. Uçakta, otururken ha-la saygýsýz, izinsiz ve alay ederek gülümseyen adamýn suratý gö-zünün önünden gitmiyordu. Uçakta koltuðunda otururken birara çantasýný yanýna alarak kitabýný içine koymak istedi. O sý-rada büyük bir þaþkýnlýk yaþadý. Büfeden aldýðý kurabiyeler ol-duðu gibi çantasýnda idi. Demek ki o saate kadar yediði kura-biyeler yanýnda oturan beyefendiye aitti. Bir anda sinir, nefretve gerginlik yerini mahcubiyet, utangaçlýk ve gülümsemeyeterk etmiþ oldu.

HER ZZAMAN KKABA KKUVVETEGEREK YYOKTUR!

Bir psikoloji profesörü emekli olur ve sakin bir kasabaya yer-leþir. Emekliliðinin keyfini yaþamak ister. Ancak eve yerleþmesi-nin ertesi günü, uykusunun en tatlý yerinde sabahýn erken saat-lerinde büyük bir gürültü ile uyanýr. Çýkan gürültüye bir anlam

b

Page 45: Basari oykuleri

45

veremez. Sinirle dýþarýya çýktýðýnda kasabanýn çobaný ile birliktehayvan sürüsünün çýngýrak sesleri ile geçtiðini görür.

Bu çekilmez gürültü günlerce sürer. Kurnaz profesör bir önlemalmaya karar verir.

Ertesi gün çoban, sürüsü ile ayný gürültüyle geçerken, profe-sör kapýnýn önüne çýkar, çobaný durdurarak þöyle der:

"Çok tatlý bir çobansýn. Çok da güzel kaval çalýyorsun. Her sa-bah bu kuzu ve koyunlarýn sesleri, bu doðal armoni bana büyükbir zevk veriyor. Eðer her gün ayný bu saatte buradan geçersen ka-pýnýn önüne sana özel olarak para býrakacaðým onu alabilirsin."

Çoban bu teklifi duyunca þaþýrýr, hoþuna gider ve kabul eder.Nasýl olsa her gün buradan geçiyorum. Bu benim için güzel birfýrsat der...

Aradan birkaç gün geçer, profesör bir sabah çobanýn önüneçýkarak:

"Yaþadýðýmýz ekonomik kriz beni de etkilemeye baþladý. Bunedenle bundan sonra sana vereceðim paranýn ancak yarýsýnýverebilirim" demiþ.

Çoban, bu tekliften pek hoþlanmamýþ. Ama yine de her sabahayný yerden geçmeye devem etmiþ.

Birkaç gün sonra, profesör bu parayý da belirtilen yere koyma-yýnca, çoban daha da sinirlenmiþ. Bir daha bu yoldan geçmeye-ceðim diye kendi kendine söylenmiþ. Sürüsüyle birlikte güzerga-hýný deðiþtirerek aklýnca intikam almýþ.

HAYATI KKEÞFETTÝREN MMUZLARBir gezgin uzak ülkelerin birisinde yolculuk ederken, bir aða-

cýn altýnda oturmakta olan bir bilgeye rastladý. Bilge kucaðýndabir torba, anlamlý bir þekilde gülümsüyordu.

"Niye gülümsüyorsunuz?" diye sordu gezgin.

b

Page 46: Basari oykuleri

46

"Muzlar sayesinde hayatýn anlamýný keþfettim de ondan." diyecevap verdi bilge.

Bunu söylerken yanýndaki torbasýný açtý; çürümüþ bir muzçýkarýp elinde tuttu ve þöyle dedi:

"Bu, vaktini tamamlamýþ bir hayatý simgeliyor. Zamanýndakullanýlmamýþ ve onun için artýk çok geç."

Daha sonra, torbasýndan yemyeþil bir muz çýkarýp gezginegösterdi ve þöyle dedi:

"Bu da henüz vakti gelmemiþ bir hayat ve doðru zamanýbekliyor."

Son olarak da olgun bir muz çýkardý, soydu ve gezginlepaylaþtý:

"Bu da içinde bulunduðumuz zamaný simgeliyor. Ýnsan onuyaþamasýný, onun için þükretmesini iyi bilmeli.

DÜÞMANA KKARÞI OOKUL YYAPMAKDüþman çok güçlü bir ordu ile saldýrmak için yola çýkmýþtý.

Kendi halinde masum bir hayat yaþayan bu küçük ülkede her-kes paniðe kapýldý. "Düþman gelip bizi dümdüz edecek; buna na-sýl engel olalým?" diye fikirler ortaya atýlýrken bilge biri ortayaçýkmýþ:

"Okul yapýn" demiþ...

"Yahu zaman mý var? Düþman bugün yarýn gelir.”

Bilge gülümsemiþ:

"Belki bu geliþinde onlara direnemeyiz, ama gelecek seferehazýr oluruz.

b

b

Page 47: Basari oykuleri

47

ÖÐRETMENE ÖÖZEL TTRAFÝK CCEZASIGenç kadýn arabasýyla kýrmýzý ýþýkta geçtiði için hakim karþýsýna

çýkarýlmýþtý. Genç kadýn mahkemenin uzamasýný istemiyordu.

"Ben öðretmenim hakim bey" dedi. "Lütfen davayý hemensonuçlandýrýn ki, dersime yetiþebileyim."

Kadýnýn sabýrsýzlýðý karþýsýnda önce yüzü asýlan hakim, sonragülümsedi ve emin olmak istercesine sordu:

"Demek siz öðretmensiniz, öyle mi?"

Genç kadýn sonunda hakimin kendisini anladýðýný düþünerekumutla cevap verdi:

"Evet" dedi. "Öðretmenim."

Hakim yüzünde mutlu bir gülümseme ile bildirdi kararýný:

"Yýllardýr bu mahkemeye bir öðretmenin dava için gelmesinibekledim" dedi. "Þimdi lütfen karþýdaki sýraya oturun ve 500 kez'Ben kýrmýzý ýþýkta geçtim' diye yazýn."

HAYATIN TTATLARINI AALMAKBir zamanlar, her þeyden sürekli þikayet eden; her gün hayatýnýn

ne kadar berbat olduðundan yakýnan bir kýz vardý. Hayat ona göre,çok kötüydü ve sürekli savaþmaktan, mücadele etmekten yorul-muþtu! Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çýkýyordu karþýsýna.

Genç kýzýn bu yakýnmalarý karþýsýnda, mesleði aþçýlýk olan ba-basý ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfa-ða götürdü. Üç ayrý cezveyi suyla doldurdu ve ateþin üzerine koy-du. Cezvelerdeki su kaynamaya baþlayýnca, bir cezveye patates,diðerine yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdekleri koydu.

Daha sonra kýzýna tek kelime etmeden, beklemeye baþladý.Kýzý da hiçbir þey anlamadýðý bu faaliyeti seyrediyor ve sonundakarþýlaþacaðý þeyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabýrsýzlandý ki,

b

Page 48: Basari oykuleri

48

sýzlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceðini sormaya baþladý.Babasý onun bu ýsrarlý sorularýna cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra adam, cezvelerin altýndaki ateþi kapattý.Birinci cezveden patatesi çýkardý ve bir tabaða koydu. Ýkincisin-den yumurtayý çýkardý, onu da bir tabaða koydu. Daha sonra soncezvedeki kahveyi bir fincana boþalttý.

Kýzýna dönerek sordu:

"Ne görüyorsun?"

"Patates, yumurta, kahve" diye alaylý bir cevap verdi kýzý.

"Daha yakýndan bak bir de" dedi baba, "Patatese dokun."

Kýz dediðini yaptý ve patatesin yumuþamýþ olduðunu söyledi.

"Ayný þekilde yumurtayý da incele."

Kýz kabuðunu soyduðu yumurtanýn katýlaþtýðýný gördü.

En sonunda, kahveden bir yudum almasýný söyledi. Söyleni-leni yapan kýzýn yüzüne, kahvenin nefis tadýyla bir gülümsemeyayýldý. Ama yine de bütün bunlardan bir þey anlamamýþtý:

"Bütün bunlar ne anlam geliyor baba?"

Babasý, patatesin de, yumurtanýn da, kahve çekirdeklerininde ayný sýkýntýyý yaþadýklarýný, yani kaynar suyun içinde kaldýklarý-ný anlattý. Ama her biri bu sýkýntý karþýsýnda farklý farklý tepkilervermiþlerdi.

Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynarsuyun içine girince yumuþamýþ ve güçten düþmüþtü.

Yumurta ise kýrýlgandý; dýþýndaki ince kabuðu içindeki sývýyýkoruyordu. Ama kaynar suda kalýnca, yumurtanýn içi sertleþmiþ,katýlaþmýþtý.

Ancak, kahve çekirdekleri bambaþkaydý. Kaynar suyuniçinde kalýnca, kendileri deðiþtiði gibi suyu da deðiþtirmiþlerdive ortaya tamamen yeni bir þey çýkmýþtý.

"Sen hangisisin?" diye sordu kýzýna. "Bir sýkýntý kapýný çal-dýðýnda nasýl tepki vereceksin? Patates gibi tamamen yumuþayýp

Page 49: Basari oykuleri

49

ezilecek misin? Yumurta gibi kalbini mi katýlaþtýracaksýn?Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, baþýna gelen her olayýn duygu-larýný olgunlaþtýrmasýna ve hayatýna ayrý tat katmasýna izin mivereceksin?

PENCERE VVE AAYNA FFARKIÇok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yanýna gidip

nasihat almak istedi. Bilge onu pencereye götürüp sordu:

"Pencereye baktýðýnda ne görüyorsun?"

"Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenarýnaoturmuþ, dilenen fakir bir adam var."

Bilge, baþka bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü ve sordu:

"Peki bu aynaya baktýðýnda ne görüyorsun?"

"Kendimi."

"Yani artýk baþkalarýný görmüyorsun! Farkýnda mýsýn, pencerecamý da ayna da ayný maddeden, yani camdan yapýlmýþlar. Amaaynanýn camýnýn üstüne incecik bir gümüþ tabakasý kaplandýðýiçin ona baktýðýnda kendisinden baþkasýný göremiyorsun."

"Ýþte insan kalbi de cam gibi aslýnda þeffaftýr, baþkalarýný gör-memize engel deðil vesile olur. Onlara merhamet besleriz o za-man. Ama ne zaman ki altýn, gümüþ gibi dünya süsleriyle kalbi-mizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizdende merhamet çekilip alýnýr.

Yapman gereken; kalbini temizlemek. Altýnlarý ve gümüþlericebinde taþýmak, kalbinde deðil. O zaman bencillikten kurtulupbaþkalarýna merhamet beslemeye baþlarsýn."

b

b

Page 50: Basari oykuleri

50

SORUNU ÇÇÖZMENÝN FFARKLIYÖNTEMÝ

Adamcaðýz kan çanaðýna dönmüþ gözlerle psikoloðun odasýnagirer.

Uyuyamýyorum doktor bey der. 1 haftadýr uyuyamýyorum.Yataða uzanýyorum, tam uykuya dalacakken birden karyolanýnaltýnda birisi var gibi geliyor.

Doktor Bey: “Þu ilaçlarý kullan ve bir hafta sonra kontrole gel.”

Adam gider ve geldiðinde gözler öncekine nazaran dahafazla þiþtir.

Doktor: “Ne oldu?”

Adam: “Sorma doktorum. Ýlaçlarý aldým almasýna ama karyola-nýn altýnda hala birileri saklanýyor olsa gerek. Tam ben kontrol et-mek için karyolanýn altýna baktýðýmda oradan yok olduklarýný farkediyorum.”

Doktor: “Bu hafta deðiþik bir usül uygulayalým. Yataðýn altýndabirilerinin olduðunu anladýðýn anda yataðýn altýna gir ve uyu.”

Adam bir hafta sonra yine kan çanaðý gözlerle gelir.

Doktor bey, karyolanýn üstünde yatarken, karyolanýn altýnda bi-rileri var zannettiðimde, söylediðiniz gibi karyolanýn altýnda yatýyo-rum. Bir müddet sonra da bu sefer karyolanýn üstünde birileri vargibi geliyor. Bir alta bir üste taþýnmaktan gözüme uyku girmiyor.

Doktor: “Sana Hint usulü bir terapi uygulayacaðým ve bununücreti de 500 dolar.”

Adam: “Kusura bakmayýn, o kadar param yok.”

Adam muayenehaneden çýkar gider. Ertesi hafta doktor has-tasýyla yolda karþýlaþýr. Hastanýn kan çanaðý gözleri bile düzelmiþ-tir. "Ne oldu?" der doktor hayretle. "Hiiiç!..." der adam, umursa-maz bir tavýrla. "Sorunu marangozumla 10 dolara hallettik.""Nasýl yani?" der doktor.

Page 51: Basari oykuleri

51

Adam: “Marangozum geldi ve karyolanýn ayaklarýný kesti.Problem de bitti. Þimdi yataðýn üstü de altý da bir artýk.

KÖÞEDE BBEKLEYEN AASKEROtobüs yolcularý elinde beyaz bir baston taþýyan genç ve gü-

zel kadýnýn otobüse biniþini içten gelen bi sempati ile izlediler.Basamaklarý geçti, boþ olduðu söylenen koltuðu el yordamýylabuldu, oturdu, çantasýný kucaðýna aldý. Bastonunu koltuða yasla-dý. 34 yaþýndaki Susan, bir yýldýr görmüyordu. Bir yanlýþ teþhissonucu görmez olmuþ, birden karanlýk bir dünyanýn içine düþ-müþtü. Öfke, kýzgýnlýk, kendine acýma.. Hayatta tek dayanaðý ar-týk kocasý Mark'tý. Mark hava kuvvetlerinde subaydý. Susan'ý bü-tün kalbiyle seviyordu. Susan gözlerini kaybedince Mark karýsý-nýn içine düþtüðü umutsuzluðu hemen fark etmiþti. Ona yenidengüç kazanmasý, kaybettiði kendine güvene yeniden sahip olmasýiçin yardým etmeliydi.

Susan, gene kendi kendine yeterli olduðuna inanmalý, kimse-ye baðýmlý olmadan yaþayabilmeliydi. Sonunda Susan'ý iþine dön-meye ikna etti. Peki ama evden iþe nasýl gidecekti? Genelde oto-büsle giderdi. Ama þimdi kenti bir uçtan ötekine tek baþýnageçmekten korkuyordu.

Mark her sabah onu arabasý ile iþe býrakmayý önerdi. Kendi iþitam tam aksi yönde olduðu halde. Ýlk günler Susan kendini ra-hat hissetti Mark da "Görmüyorum, artýk hiçbir iþe yaramam" di-yen karýsýný çalýþmaya baþlattýðý için mutluydu. Ama bir süresonra Mark iþlerin iyi gitmediðini fark etti. Baþkasýna baðýmlý ya-þamýn Susan'ý mutlu etmesi mümkün deðildi. Ýþe eskiden olduðugibi kendi baþýna otobüsle gitmeliydi. Ama Susan hala o kadarhassas, o kadar kýrýlgan, o kadar öfkeliydi ki ne yapabilirdi?

"Otobüs" lafý aðzýndan çýkar çýkmaz Susan öfkeyle haykýrdý.."Nasýl yaparým? Görmüyor musun ben körüm! Nerede olduðumu

b

Page 52: Basari oykuleri

52

nereden bilirim, nereye gittiðimi nasýl anlarým? Galiba sana aðýrgelmeye baþladým, beni baþýndan atmaya çalýþýyorsun..." Duy-duklarý Mark'ýn kalbini fena halde kýrdý. Ama ne yapacaðýnýbiliyordu.

"Her sabah ve her akþam otobüsü, arabalarý takip edeceðim.Sen bu yolculuðu tek baþýna yapmaya hazýr olana dek sürecekbu." Tam iki hafta Mark, Susan'ýn otobüsünün arkasýndan gitti.Ýki hafta boyunca karýsýna görme dýþýndaki duyularýný nasýl kul-lanacaðýný anlattý. Özellikle duymanýn pek çok sorunu çözecece-ðini izah etti. Kulaklarý ona nerede olduðunu söyleyebilirdi. Yeniyaþam tarzýna alýþmasýna yardýmcý olabilirdi. Otobüs þoförü ileahbap olursa, her þey kolaylaþýr, þoför her gün önde bir yer ayýrýr-dý. Nihayet Susan yolculuða tek baþýna yapmaya hazýr olduðunuhissetti. Pazartesi sabahý geldi. Ayrýlýrken otobüsün geçici es-kortu kocasýna, hayattaki büyük dostuna sarýldý. Gözleri yaþladoluydu Susan'ýn.

Kocasýna öyle teþekkürle doluydu ki; onun sabrý, sadakati,desteði ve sevgisiyle umutsuzlýk uçurumundan nasýl çýkmýþ, na-sýl yeniden hayata dönmüþtü... "Allahaýsmarladýk" dedi kocasýnave uzun zamandan beri ilk defa ters yönlerde yola çýktýlar. Pazar-tesi, Salý, Çarþamba... Her gün mükemmel geçti Susan için. Ken-dini hiç bu kadar iyi hissetmemiþti, yapýyordu, baþarýyordu, tekbaþýna baþarýyordu. Kendi kendine gidip gelebiliyordu iþte. Cumasabahý, Susan her günkü gibi otobüse bindi, ofisinin karþýsýndakidurakta inerken bilet parasýný uzattý þoföre.

"Sizi kýskanýyorum bayan" dedi þoför. "Neyimi kýskanýyorsu-nuz benim" diye sordu þoföre. "Sizin kadar sevilmek, bu kadarþefkat ve sevgiyle korunmak çok hoþ bir duygu olmalý bayan" de-di þoför. "Nasýl yani?" dedi Susan. "Bir haftadýr, her sabah yaký-þýklý bir subay köþede duruyor ve siz otobüsten inene kadar izli-yor. Yolu kazasýz geçmenize bakýyor, ofisinize girene kadar oradanayrýlmýyor. Sonra size bir öpücük yolluyor, elini sallýyor ve yü-rüyüp gidiyor. Siz çok talihli bir kadýnsýnýz bayan..." Mutluluk

Page 53: Basari oykuleri

53

gözyaþlarý Susan'ýn yanaklarýndan akmaya baþladý. Ve birdenhatýrladý Mark'ý hiç görmüyordu ama bir haftadýr yanýnda oldu-ðunu hem de öyle kuvvetli hissediyordu ki. Talihli gerçekten çoktalihli idi. Öyle bir armaðan vermiþti ki ona hayat, görmektendaha deðerliydi. Bu armaðanýn varlýðýna inanmasý için görmesigerekmiyordu.

ÝLAHÝ YYARDIMIN SSIRRIBilge, sarp tepelerin birisinde kayanýn üzerinde oturmuþ, dað-

larý ve gökyüzünü seyrediyor, tefekkür ediyordu. O sýrada, dahaaþaðýdaki patikadan geçen bir yolcunun yorgunluktan olsa gerekdurduðunu gördü. Yolcu, daðdan aþaðý uzanan bir uçurumunkenarýnda, kayalýklarýn arasýnda kývrýlýp uyuyakaldý.

Bilge yolcunun bu halini seyrederken, birden kayalarýn ara-sýndan zehirli bir yýlanýn týslayarak uykudaki yolcuya doðru iler-lediðini gördü. Her þey çok kýsa bir zaman içinde olup bitiyordu.Bilge tam kalkýp adamý uyandýrmak için baðýrmaya hazýrlanýyor-du ki, kocaman bir kertenkele iki kayanýn arasýndan fýrladý veyýlaný öldürdü.

Tam bu sýrada, yolcu uykusundan uyandý ve yoluna devametmek üzere ayaða kalktý. Önünde uzanmýþ yatan cansýz yýlanýgördüðünde çok þaþýrdý. Eþyalarýný çabucak topladý ve yoluna ko-yuldu. Ve tam bu sýrada az önce uzandýðý kayalar gürültüyle çöktüve uçuruma yuvarlandý.

Gördüðü bu olaylar zinciri bilgeyi meraklandýrmýþtý, adamýnarkasýndan koþtu ve ona yetiþti. Sonra da, kendisi uykudaykenolan-biteni yolcuya anlatýp sordu:

"Bütün bu harika olaylarýn sence sýrrý nedir?"

Yolcu önce cevap vermek istemedi, ama sonra bilgenin sami-miyetini hissedince sýrrýný ortaya açtý:

b

Page 54: Basari oykuleri

54

"Bütün hayatým boyunca kimseye kötülük yapmamaya çalýþ-tým ve kimsenin de bana kötülük yapmamasýna gayret ettim.Dostlarýmla iyi geçindim ve aramýzda bir problem çýktýðýnda bu-nu tatlý dille çözmeye; içimde düþmanlýða ve kýrgýnlýða yer býrak-mamaya çalýþtým. Sanýrým ilahi yardýmýn sýrrý bu."

CESUR OOL ÖÖZELLÝKLEHATA YYAPARKEN!

Bir bilim adamýnýn týp konusunda yeni ve çok önemli buluþ-larý olmuþtu. Kendisiyle röportaj yapan gazeteci sordu: "Ortala-ma bir insandan nasýl daha yaratýcý bir insan olduðunuzu anlatýrmýsýnýz bize?"

Bilim adamý "Ýki yaþýndayken annemin yaþadýðý bir deneyimnedeniyle" diye yanýtladý gazeteciyi. Sonra açýkladý:

"Buzdolabýndan süt þiþesini almaya çalýþýrken, þiþe elimdenkayýp yere düþmüþ ve ortalýk süt gölüne dönmüþtü. Annem mut-faða geldiðinde, bana baðýrmak, söylenmek ya da cezalandýrmakyerine, 'Robert, ne kadar güzel bir hata yaptýn! Daha önce bu ka-dar büyük bir süt gölü görmemiþtim. Evet, olan olmuþ. Þimdi bir-likte burayý temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak is-ter misin?' dedi. Ben de eðilip, oynadým yere dökülen sütle. Bir-kaç dakika sonra annem, 'Robert, böyle bir þey yaptýðýnda, bunusenin temizlemen ve her þeyi eski haline getirmen gerektiðini bili-yor musun? Bunu nasýl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalým,bir havlu ya da bez mi? Hangisini istersin?" dedi. Ben süngeriseçtim ve birlikte yere dökülen sütü temizledik.

Daha sonra annem: 'Biliyor musun burada yaþadýðýmýz olay,senin iki minik elinle bir süt þiþesini taþýyamadýðýn kötü bir de-neyimdi. Þimdi arka bahçeye çýkalým ve þiþeyi suyla doldurup,senin dolu bir þiþeyi düþürmeden taþýmaný saðlayalým' dedi.

b

Page 55: Basari oykuleri

55

Böylece þiþeyi boðazýndan iki elimle tutarsam, düþürmeden taþý-yabileceðimi öðrendim. Ne kadar güzel bir ders deðil mi?

Daha sonra, o anda bir hata yaptýðým zaman bundan korkma-mam gerektiðini öðrendim.

Yapýlan hatalarýn yeni bir þeyler öðrenmek için çok güzel ola-naklar olduðunu anladým. Ýþte bilimsel araþtýrmalardaki deneylerde bu temele dayanýr zaten. Bir deney baþarýsýz olsa bile, o de-neyden çok deðerli bilgiler elde edilir.

NEYLESÝN MMAHMUT?Sultan Mahmud devrinde adamýn biri su tesisatçýsýymýþ. Sul-

tan kendi adýna bir çeþme yaptýrýyormuþ. Bu çeþme yapýmýndaçalýþan tesisatçý bir musluktan az miktarda su aktýðýný görür veisraf olmasýn diyerek orayý bir tahta parçasýyla týkar. Bunu týka-dýktan sonra da:

- Musluðu da týkadýk, iþlerimiz de týkalý, diyerek sýkýntý ile doluhayatýndan dert yanmýþ...

Adamýn bu sözleri merhametli Sultan’ýn kulaðýna gelir. Emirbuyurur ve o adama bir paket baklava hazýrlattýrýr. Her diliminaltýna da birer altýn koydurtur ve adama gönderir...

Baklava adama ulaþýnca:

- Þimdiye kadar sýkýntý ile yaþadýk, kaç kere baklava yedik ki?diyerek paketi tamamýyla satar.

Sultan Mahmud adamýn bu hareketi üzerine ona bir hindihazýrlattýrýr içini de tamamýyla altýn ile doldurtur. Hindi adamaulaþtýðýnda:

- Þimdiye kadar sýkýntý ile yaþadýk, kaç kere hindi yedik ki? di-yerek hindiyi de satar.

Sultan Mahmud bunun üzerine celallenir ve adamý yanýnaçaðýrmalarý için emir verir. Adam yanýna geldiðinde der ki:

b

Page 56: Basari oykuleri

56

- Eline yerden bir taþ al ve atabildiðin kadar uzaða at. Taþýngittiði kadar yeri sana vereceðim. Adam eðilir ve yerden bir taþalýr. Taþý uzaða atmak için Elini gerer gerer... Yalnýz öyle bir hadi-se olur ki adam da padiþah da saçlarýný yolar. Elini gererken den-gesini kaybeden tesisatçý olduðu gibi gerisin geri düþmüþtür.

Bunun üzerine padiþah hazine odalarýndan birini açtýrtýr.Adamý hazine odasýna sokar ve der ki:

- Eline þu gördüðün küreði al ve daldýr. Küreðe ne kadar altýngelirse senin olsun.

Adam hazinede yýðýlý altýnlarýn göz kamaþtýran ýþýltýsý altýndaheyecanla küreði daldýrýr ve çeker. Görenler bu sefer de hayretedüþer. Ne yazýk ki adam küreði ters tutmuþ ve küreðin üstünde tekbir altýn parçasýndan baþka bir þey alamamýþtýr. Bunun üzerine sultanbitkin ve üzgün bir þekilde þöyle demiþ:

- Vermeyince Mabud neylesin Sultan Mahmud.

EN ÖÖNEMLÝ ÝÝÞ NNEDÝR?Bir zamanlar bir kralýn aklýna þöyle bir düþünce geldi: "Eðer bir

iþe ne zaman baþlayacaðýmý; kimi dinleyeceðimi ve yapmam gerekenen önemli þeyin ne olduðunu bilseydim, girdiðim her iþi baþarýrdým."

Aklýna böyle bir fikir düþünce, krallýðýn dört bir yanýna kimkendisine her iþ için en uygun vakti, bu iþ için en gerekli kiþininkim olduðunu ve yapýlmasý gereken en önemli þeyin ne olduðunuöðretirse ona büyük bir mükafat vereceðini ilan etti.

Bilgeler kralýn huzurunda toplandý, fakat sorulara verdiklericevaplar birbirinden tamamen farklý çýktý.

Ýlk soruya cevap olarak; kimileri "her hareketin doðru vakti-ni bilmek" için önceden günlerin, aylarýn, yýllarýn yer aldýðý birtakvim hazýrlamak ve sýký sýkýya buna uyarak yaþamak gerektiðinisöylediler.

b

Page 57: Basari oykuleri

57

"Ancak böylece her þey tam zamanýnda yapýlabilir" dediler.Diðerleri ise her hareketin doðru vaktine önceden karar verile-meyeceðini, kiþinin kendisini boþ eðlencelere kaptýrmayýp, hepdaha önce olmuþ olaylarý izleyerek lüzumlusunu yapabileceðiniiddia ettiler.

Baþka bilginler de, kral neler olup bittiðine ne kadar dikkatederse etsin, tek bir kiþinin her hareket için en uygun vakte ka-rar vermesinin imkansýz olduðunu; kralýn, her þeyin en uygunvaktini tespitte ona yardým edecek bir bilge kiþiler konseyi kurmasýgerektiðini söylediler.

Fakat bu defa da baþka bilginler; "Bir konseyin önünde bek-lemesi imkansýz bazý þeyler vardýr, bu iþlerin yapýlýp yapýlmayaca-ðýna ancak tek bir kiþi anýnda karar verebilir" dediler.

"Buna karar vermek içinse neler olacaðýný önceden bilmekgerekir. Neler olacaðýný önceden bilenler de yalnýzca sihirbazlardýr.Dolayýsýyla her hareketin doðru vaktini bilmek isteyen, sihirbaz-lara danýþmalýdýr."

Ýkinci soruya da ayný þekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kra-lýn en "fazla ihtiyaç duyduðu, en gerekli kiþiler" bazýlarýna göredanýþmanlar; bazýlarýna göre papazlar; bir kýsmýna göre hekimler;daha baþka bir kýsmýna göre ise savaþçýlardý.

Üçüncü soruya, yani "en önemli iþin ne olduðu" konusuna ge-lince; bazýlarý dünyadaki en önemli þeyin bilim olduðunu söyle-di. Bir kýsmý savaþta ustalaþmak; daha baþkalarý da dini ibadetdediler.

Bütün cevaplar birbirinden farklý çýkýnca, kral bunlarýn hiç-birisini kabul etmeyip hiç kimseye de ödül vermedi. Ama haladoðru cevaplarý aradýðý için, bilgeliðiyle ünlü bir münzeviye da-nýþmaya karar verdi. Münzevi, hiç ayrýlmadýðý bir aðaç kovu-ðunda yaþar, yanýnaysa sade halktan baþkasýný kabul etmezdi.Bu yüzden kral üstüne sýradan elbiseler giyerek kendisini halktanbiri gibi göstermeye çalýþarak yola düþtü.

Page 58: Basari oykuleri

58

Münzevinin kovuðuna yaklaþtýklarýnda atýndan indi ve mu-hafýzýný da geride býrakýp yola devam etti.

Kral yaklaþýrken münzevi, kovuðunun önüne çiçek tarhlarýkazýyordu. Geleni gördü, selamlayýp kazmaya devam etti. Mün-zevi mecalsiz ve zayýf birisiydi; küreðini topraða her sokuþundabir parçacýk toprak çýkarýyor, soluk soluða kalýyordu. Kral yanýnagelip þöyle dedi.

"Ey bilge münzevi, size üç sorunun cevabýný almak için geldim:Doðru þeyi doðru zamanda yapmayý nasýl öðrenebilirim?

En fazla muhtaç olduðum, dolayýsýyla diðerlerinden fazla ilgigöstermem gereken insanlar kimdir?

En önemli ve her þeyden önce kendimi vereceðim iþler ne-lerdir?"

Münzevi, kralý dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarýna tükürüpkazmaya devam etti.

"Yoruldunuz" dedi kral. "Küreði bana verin de biraz dinle-nin." Münzevi; "Saðolun" diyerek küreði krala verdi, yereoturdu. Kral iki tarh kazdýktan sonra durup sorularýný tekrar-ladý. Münzevi yine cevap vermeden ayaða kalktý, elini küreðeuzattý ve:

"Biraz dinlenin; bir parça da ben çalýþayým." dedi. Fakat kralküreði ona vermeyip kazmaya devam etti. Bir saat geçti, bir saatdaha... Güneþ, aðaçlarýn ardýndan batmaya baþladý. Sonundakral küreði topraða saplayarak konuþtu:

"Ey bilge kiþi... Senin yanýna sorularýma bir cevap bulmak içingeldim. Eðer cevap vermeyeceksen, söyle de evime gideyim".Münzevi:

"Buraya koþarak birisi geliyor, dedi. Bakalým kimmiþ?" Kral daarkasýný döndüðünde bir adamýn koþarak kendilerine doðru gel-diðini ve karnýna bastýrdýðý ellerinin altýndan kan sýzdýðýný gördü.Yaralý adam onlarýn yanýna ulaþýnca, kendinden geçercesineinledi, sonra da bayýlýp yere düþtü.

Page 59: Basari oykuleri

59

Kral ve münzevi, hemen adamýn üstündeki elbiseleri çýkardý-lar. Karnýnda büyük bir yara vardý. Kral yarayý elinden geldiðin-ce yýkadý, mendiliyle ve münzevinin havlusuyla sardý. En sonun-da kan durdu, adam kendisine gelince içecek bir þey istedi. Kraldereden taze su getirip ona verdi. Bu arada akþam olmuþ havasoðumuþtu. Kral, münzevinin de yardýmýyla yaralý adamý kovuðataþýyarak yataða yatýrdý. Yataða uzanan adam gözlerini kapatýpderin bir uykuya daldý. Kral koþuþturmaktan ve yapmýþ olduðuiþlerden öylesine yorulmuþtu ki eþiðe çöktü ve uyuyakaldý; kýsayaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyanýnca nere-de olduðunu, yatakta uzanmýþ, þaþkýn gözlerle ve dikkatle kendi-sine bakan yabancýnýn kim olduðunu uzun süre hatýrlayamadý.

Kralýn uyandýðýný ve kendisine baktýðýný gören adam:

"Beni affedin" dedi, zayýf bir sesle. Kral:

"Sizi tanýmýyorum, üstelik affedilecek bir þey yapmadýnýz ki"dedi.

"Siz beni tanýmýyorsunuz, ama ben sizi tanýyorum” dediyataktaki adam...

Ben, kardeþini astýrdýðýnýz ve mallarýný elinden aldýðýnýz içinsizden öç almaya yemin etmiþ bir düþmanýnýzým. Tek baþýnýzamünzeviyi görmeye gittiðinizi öðrendim ve dönerken yolda siziöldürmeye karar verdim. Ama akþam olduðu halde dönmediniz.Ben de sizi arayýp bulmak için pusuya yattýðým yerden çýkýncamuhafýzlarýnýza rastladým, beni tanýyýp yaraladýlar. Onlardankaçtým, fakat yaramdan çok kan akýyordu. Yaramý sarmasaydýnýzkan kaybýndan ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise haya-týmý kurtardýnýz. Eðer yaþarsam þimdiden sonra en sadýk kölenizolup size hizmet edeceðim ve oðullarýma da ayný þeyi emredeceðim.Affedin beni."

Kral, düþmanýyla bu denli kolay barýþtýðý ve onun dostluðunukazandýðý için çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayýp uþakla-rýný ve kendi doktorunu gönderip onun tedavisini yaptýracaðýnýsöyledi.

Page 60: Basari oykuleri

60

Ayrýca mallarýný iade edeceðine de söz verdi.

Yaralý adamla vedalaþan kral, kapýnýn önüne çýkýp münzeviyiaradý. Gitmeden önce, sormuþ olduðu sorulara cevap vermesinibir kez daha rica etmek istiyordu. Münzevi dýþarýda, bir gün öncekazmýþ olduklarý tarhlara çiçek tohumlarý ekmekteydi.

Kral ona yaklaþtý ve þöyle dedi:

"Sorularýma cevap vermeniz için size son defa yalvarýyorum!.."

Yorgun dizlerinin üstünde çömelmiþ olan münzevi, gözlerinikaldýrýp krala baktý ve:

"Cevabýnýzý aldýnýz ya" dedi.

"Nasýl aldým? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu kral.

"Anlayamýyorsunuz" diye cevapladý münzevi.

"Dün eðer benim dermansýzlýðýma acýmayýp þu tarhlarý kaz-masaydýnýz, gidecek ve þu adamýn saldýrýsýna uðrayacaktýnýz. Veyanýmda kalmadýðýnýza piþman olacaktýnýz. Yani en önemli vakit,tarhlarý kazdýðýnýz vakitti. En önemli kiþi bendim ve en önemliiþiniz bana iyilik yapmaktý. Daha sonra bu adam yanýmýza koþa-rak geldiðinde, en önemli vakit onunla ilgilendiðiniz vakitti,çünkü eðer onun yaralarýný sarmasaydýnýz, sizinle barýþmadanölecekti. Dolayýsýyla en önemli kiþi oydu, en önemli iþ de onuniçin yaptýklarýnýzdý.

Bundan sonra þu gerçeði unutmayýn: Tek önemli vakit vardýr.

Ýçinde bulunduðunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sa-dece o zaman elimizden bir þey gelebilir... En önemli kiþi; kiminleberaberseniz odur.

Zira hiç kimse bir baþkasýyla bir daha görüþüp görüþmeyece-ðini bilemez... Ve en önemli iþ; iyilik yapmaktýr. Çünkü insanýnbu dünyaya gönderilmesinin en önemli sebebi budur."

b

Page 61: Basari oykuleri

61

BAÞKASINI RRENCÝDE EETMEMEKYeni mezun olmuþ bir öðretmen olan Mary, Navajo Kýzýlderi-

lilere ait bir yerleþim bölgesinde öðretmenlik yapmaya baþlamýþ-tý. Her gün beþ öðrenciyi tahtaya çaðýrýyor ve ödev olarak onla-ra vermiþ olduðu basit bir matematik problemini çözmelerini is-tiyordu. Onlar ise, tahtanýn önünde sessiz ve isteksiz bir þekildeduruyorlardý. Mary bir türlü anlayamýyordu. Ne eðitim derslerinde,ne de Phoenix'de staj yaparken öðrendikleri bir iþe yarýyordu.

"Neyi yanlýþ yapýyorum? Neden hep problemi çözemeyeceköðrencilerimi tahtaya kaldýrýyorum acaba?" diye kendi kendinesorup duruyordu. En sonunda, öðrencilere sormaya karar verdive genç Kýzýlderili öðrencilerinden benlik imgesi ve öz deðer ko-nusunda þaþýrtýcý bir þey öðrendi.

Öðrenciler birbirlerine birey olarak saygý duyuyorlardý ve her-kesin problemleri çözmeyi beceremeyeceðini biliyorlardý. Bugenç yaþlarýnda bile sýnýf içerisinde kazanan-kaybeden yaklaþýmý-nýn sergilenmesinin bir iþe yaramayacaðýný düþünebiliyorlardý.Tahtanýn önünde bir öðrenci mahcup olursa bunun kimseye birþey kazandýramayacaðýna inanýyorlardý. Onun için, herkesinönünde birbirleriyle rekabete girmeyi reddediyorlardý.

Bunu öðrendikten sonra, Mary sistemi deðiþtirdi. Artýk öð-rencilerinin ödevlerini teker teker kontrol ediyordu. Hiçbirini dediðerlerinin önünde mahcup duruma düþürmüyordu. Gençlerinhepsi öðrenmeye hevesliydi. Ama bunu yaparken baþka birisinikötü duruma düþürmeyi istemiyorlardý.

KÝM BBÝLÝYOR KKÝ?Bilge kiþi ile uzak yol gezgini, kendisi gibi ulu ve yaþlý bir çý-

narýn gölgesine sýðýnmýþ, uyuklamakta olan ak saçlý bilgenin ya-nýna sokuldu. Yaþlý bilge aslýnda uyuklamýyor, derin ve yoðun dü-þüncelere dalmýþ bulunuyordu. Uzak yol gezgini çok yorgundu.

b

Page 62: Basari oykuleri

62

Uzun mesafeler kat etmiþ, demir çarýk, çelik asa aþmadýðý dað,geçmediði dere, sürünmediði çöl kalmamýþtý. ‘Allah'ýn iyiliði üs-tüne olsun,' dedi gezgin, yavaþça ulu çýnarýn altýna serili, üstün-de yaþlý bilgenin oturduðu hasýrýn bir kýyýsýna iliþirken. Yaþlý bil-ge, yüzünde o bilgelere özgü susku dolu gülümseyiþle gezginebaktý. Gözleri karanlýk ve dipsiz kuyular gibi kara, okyanuslar gibiderin ve uðultulu ormanlar kadar ferahlýk vericiydi. Gezgin içininönce ürpermeyle ve hemen sonra da tatlý bir güven duygusuyla dol-makta olduðunu hissetti. Yaþlý bilge, bir düþte fýsýldar gibi konuþtu:

'Senin de bahtsýz yolcu.'

Sonra elini ak sakallarýna atarak gözleri yine dalgýn, üstündeoturduðu hasýrýn gülerini seyretmeye koyuldu. 'Ne yaptýðýnýzýsorma cesaretini gösterdiðim için beni baðýþlayýn ulu efendim,'dedi gün görmüþ geçirmiþ gezgin, 'Ama bu ýssýz yol kavþaðýnda,herkesten uzak... Yoksa uzlette misiniz?'

Yaþlý bilge bu kez gezgine bakmadan konuþtu:

'Þu üstünde oturduðum eski hasýrý, bundan on yýl mukad-dem, ince ve maharetli parmaklarýyla örmüþ olan çingene ha-tunuyla konuþuyordum,' dedi. 'Bana acý dolu yaþam öyküsünüanlatýyordu...'

Uzak yol gezgini düþündü. Bazý bilgelerin hayvanlar, taþlar veaðaçlarla konuþtuðunu duymuþtu. Hatta Hz. Süleyman'ýn kuþ-larla hasb-ý hal eylediði rivayet olunurdu. Gezgin bu konu üstün-de fazla durmadý. Onu meþgul eden, bütün ömrünü bu iþe ayýrýp,yýllar yýlý yollara düþüren, o medrese senin bu tekke benim dolaþ-týran o büyük meseleydi. Ýliþtiði hasýrýn üstünde azýcýk tedir-gindi. Toparlanarak namaz kýlar gibi dizlerinin üstüne çöktü.Sonunda dili çözüldü ve bir dizi sorusunun ilkine baþladý:

'Ey ulu bilge', dedi, 'uzun yollarý aþarak bilgeliðinden yararlan-maya geldim. Bir iki sual sorabilir miyim?'

Yaþlý bilge olumlu anlamda baþýný salladý. Gezgin ise daha ön-ce yüzlerce medrese, katedral, manastýr, kilise, havra, tekke ve

Page 63: Basari oykuleri

63

Asya'nýn ulu camilerinde yine yüzlerce rahip, keþiþ, hoca, imam,katedratik ve ermiþe sorduðu sorular dizisine baþladý.

'Bu dünya gerçek mi?'

Yaþlý bilge dudaklarýnda yine o sessiz tebessümle karþýlýkverdi:

'Acýnýn gerçek olduðu kadar...'

'Ölümden sonra ne var?'

'Onu kim biliyor ki?'

'Tanrý var mý?'

'Var olduðunu düþünüyorsan, evet.'

'Nerden gelip, nereye gidiyoruz?'

Yaþlý bilge eliyle gezginin izlediði yolun batý ufkundaki baþlangýçnoktasýyla, doðu ufkundaki sonuç noktasýný göstererek:

'Ben de senin kadar görebiliyorum,' dedi.

Gezgin bu karþýlýða bayýlmýþtý. Heveslenerek sormayý sür-dürdü:

'Evrenin sýrrý nedir?'

'Görebildiðin ve anlayabildiðindir.'

Bu kadarýný gezgin de biliyordu. Asýl can alýcý soruya sýragelmiþti.

'Büyük sýr nedir?'

Bilge yine ayný karþýlýðý verdi:

'Görebildiðin ve anlayabildiðindir.'

'Ama' dedi yolcu, siz de baþka bir þey söyleyemiyorsunuz.'

Yaþlý bilge bu kez azýcýk hüzünle karþýlýk verdi.

'Baþkalarýnýn görebildiði ve söyleyebildiði kadar.'

Bilgenin altýnda uyukladýðý aðacýn dallarý arasýnda bulunanbir ispinoz yuvasýnda yumurtalar çatlýyor, baþka bir dalda ise ar-dýç kuþlarý ötüþerek, evrenin türküsünü söylüyorlardý. Yolcudüþündü. Önüne baktý. Beklediklerini bulamamýþ ama þimdiye

Page 64: Basari oykuleri

64

kadar duyduklarýndan farklý þeyler duymuþtu. Yine de yaþlý bilge-ye saygýda kusur etmiþ olmamak için teþekkür edip, ellerini öpe-rek hayýr dualarýný aldý ve yola koyuldu.

Ulu çýnardan bir kuru yaprak, dalýndan koparak hafif akþamrüzgarýnda usulca, dans eder gibi döne döne gelip bilgenin önü-ne düþtü. Gezgin, giderken, yuvasýna bir ýsýrgan tohumu taneci-ðini taþýmaya çalýþan karýncayý ezdiðinin farkýna bile varmamýþtý.Yaþlý bilge ise dalgýn gözlerle karýncayý topraða gömen gezgininçarýk izine bakýyordu. Dua okur gibi:

'Kim biliyor ki?' diye mýrýldandý.

GÜNÜN BBÝRÝNDETarihteki en büyük baþarý öykülerinin bazýlarýnýn arkasýnda,

yüreklendirmek için edilmiþ bir söz ya da seven bir insanýn veyabir dostun güven veren bir davranýþý vardýr. Eþi Sophia olmasay-dý, belki de Nathaniel Hawthorne'un adý edebiyatýn ünlü isimle-ri arasýnda olmazdý. Bir gün Nathaniel eve morali çok bozuk ge-lip, eþine gümrükteki iþinden atýldýðýný söyleyince, eþi neþeyleçýðlýk atmýþ.

"Artýk" demiþ, "Kitabýný yazabilirsin!" "Evet," demiþ Nathaniel,"Ama neyle geçineceðiz kitabýmý yazarken?"

Bunun üzerine eþi çekmeceyi açmýþ ve bir avuç para çýkarmýþ."Nereden buldun onca parayý?" diye sormuþ Nathaniel eþine.

Eþi: "Senin hep bir deha olduðuna inandým. Günün birindebir þaheser yazacaðýný biliyordum. Bu yüzden evi geçindirmemiçin bana verdiðin haftalýktan bir kýsmýný kenara ayýrdým ve iþtebize bir yýl yetecek kadar paramýz var."

Eþinin Nathaniel'e olan güveni, Amerikan edebiyatýnýn enbüyük romanlarýndan biri olan Scarlet Letter'in doðuþuna iþteböyle neden olmuþ.

b

Page 65: Basari oykuleri

65

GERÇEK DDEÐERÝ KKEÞFETMEKGenç adam yöresindeki bilge ve yaþlý kiþilerle ilgili olumsuz söz-

ler söylüyordu. Bir gün Dhu Nun ona küçük bir ders vermek istedi.

Genç adamý yanýna çaðýrdý ve parmaðýndaki yüzüðü elineverdi.

"Þimdi" dedi. "Pazara git ve bu yüzüðü bir altýna sat."

Genç adam bilgenin verdiði yüzüðü satmak için pazara gitti.Ama hiç kimse yüzüðe on gümüþten fazla vermiyordu. Sonundaumutsuzca Dhu Nun'un yanýna döndü ve olanlarý anlattý.

Yaþlý bilge, genç adamýn uzattýðý yüzüðü almadý. Ona bu kezyeni bir görev verdi:

"Þimdi kuyumcuya git ve bu yüzüðün deðerinin ne kadarolduðunu sor."

Genç adam bu kez elindeki yüzükle kuyumcuya gitti. Kuyum-cu genç adamýn gösterdiði yüzüðü inceledikten sonra "Size buyüzük için bin altýn verebilirim" dedi.

Genç adam kuyumcunun verdiði rakamý duyunca þaþýrdý. Hemenyaþlý bilgenin yanýna giderek ona bu kez kuyumcuda olanlarý anlattý.

Dhu Nun genç adamý dinledikten sonra ona hiç unutamaya-caðý bir yaþam dersi verdi:

"Dünyadaki her varlýðýn gerçek deðerini anlaman için çokçalýþýp okuman, o iþin uzmaný olman gerekir."

ÝMKANSIZI GGERÇEKLEÞTÝRMEKKonfüçyüs, bir gün elinde bir cam kavanoz, öbür elinde irice,

kýrmýzý bir elmayla sýnýfa girdi. Girer girmez sað elini havaya kal-dýrarak sordu: "Bu elimde gördüðünüz þey nedir?"

b

b

Page 66: Basari oykuleri

66

"Kavanoooz!..." diye koro halinde cevap verdi öðrenciler.

Konfüçyüs diðer elini havaya kaldýrdý: "Peki bu nedir?"

"Elmaaa..."

Ellerini indirdi. Kavanozu kürsünün önüne koydu. Elindekielmayý içine attý. Gülümseyerek sýnýfa döndü.

"Kavanozdan çýkarmayý baþaran elmayý yer."

Çocuklardan biri kalktý. "Ben çýkarabilirim."

"Gel çýkar bakalým." dedi Konfüçyüs. Elini kavanoza rahatçasoktu, elmayý kolayca avuçladý. Ama bir türlü elmayý dýþarý çekeme-di. Elma ile birlikte eli kavanozun aðzýna sýðmýyordu. Fakat çocukelmayý da býrakmak istemiyordu. Konfüçyüs'e yalvarýrcasýna baktý:

"Hocam elimi kurtaramýyorum."

"Elmayý býrak" dedi Konfüçyüs.

"Ama elma yemek istiyorum"

Bütün sýnýfla birlikte Konfüçyüs de bir kahkaha attý:

"Ýki þeye ayný anda her zaman kavuþamayabilirsin, oðlum.Tercih yapmak zorunda kalabilirsin."

Çocuk düþünüyor, formül arýyor, ama bulamýyordu. Ya eli ka-vanozda kalacak ki o taktirde zaten elmaya kavuþamayacaktý, yada elmadan vazgeçip elini kurtaracaktý.

Ýki þýkta da elmayý yeme zevkinden mahrum kalýyordu. Mec-buren elmadan vazgeçti elini kurtardý.

Konfüçyüs sýnýfa sordu "Baþka denemek isteyen var mý?"

Birkaç çocuk daha denemek istedi, ama baþarýlý olamadýlar.Sonunda herkes yerine oturdu...

Konfüçyüs sýnýfa dikkatle baktý.

"Peki bu elmayý kavanozdan ben çýkarabilir miyim?"

"Hayýýr!..." diye baðýrdý tüm sýnýf "imkansýýýz."

Ve Konfüçyüs imkansýzý baþardý. Herkesin gözünün önünde avu-cunu açtý. Kavanozu ters çevirdi, elma yuvarlanarak eline düþtü.

Page 67: Basari oykuleri

67

Bu sonucu gören herkes çok þaþýrmýþtý. Bu kadar basit biryöntem neden kendi akýllarýna gelmemiþti?

Konfüçyüs ise herkesin aksine son derece ciddi görünüyordu.

"Çocuklar" dedi. "Aslýnda bu göründüðü kadar basit bir þeydeðil."

"Ama çok basit" diye cevap verdi çocuklardan biri, "Kavanozuters çevirince elma avucuna düþüyor."

"Görünene aldanma evlat" derken konuþan çocuða döndüKonfüçyüs.

Elma tutan elini havaya kaldýrdý, herkese gösterdi:

"Gerektiði zaman bir þeyi býrakabilmek, gerçekten basit bir iþdeðil."

Býrakmanýz gereken þey bazen bir elma olabilir.

Býrakmanýz gereken þey bazen bir makam olabilir.

Býrakmanýz gereken þey bazen bir maaþ olabilir.

Býrakmanýz gereken þey bazen bir ünvan olabilir.

Býrakmanýz gereken þey bazen bir rütbe olabilir.

Býrakmanýz gereken þey bazen iktidar olabilir.

"Unutmayýn: Býrakmanýz gerekeni býrakmadan özgür ola-mazsýnýz."

SÝHÝRLÝ HHARDAL TTOHUMU Çin'de, tek oðlunu yitiren bir anne, yüreðindeki büyük üzün-

tüsüyle bir din adamýna gitti ve derdine bir çare bulmasýný iste-di: "Oðlumu bana hangi dualarýn, hangi sihirlerin geri getirebile-ceðini öðrenmek istiyorum" dedi. "Söyleyin, o dualarý edeyim, osihirleri yapayým."

Çinli din adamý, üzüntülü anneye acýsýný yatýþtaracak sözlersöylemek yerine, ona bir görev verdi:

b

Page 68: Basari oykuleri

68

"Bana, yaþamlarý boyunca bireylerinden teki bile hiçbir acýtatmamýþ bir evden, bir havuç hardal tohumu getir" dedi. "Onu,senin yaþamýndan acýyý yok etmek için kullanacaðýz."

Üzüntülü anne, bu sihirli tohumu isteyebilmek için, acýnýnbilinmediði bir ev aramaya baþladý.

Sonunda, çok güzel ve çok büyük bir konak gördü ve gitti,umutla kapýsýný çaldý.

"Ýçinde, acýnýn asla yaþanmamýþ olduðu bir ev arýyorum" de-di. "Bu güzel ve büyük konaðý görünce, burada acýnýn yaþanma-dýðýna inandým ve aradýðým yerin burasý olduðuna karar verdim."

Konaðýn sahipleri, acýlý anneyi içeri aldýlar, ona ikramda bu-undular ve acýsýný dinledikten sonra ona, "aradýðý evin burasý ol-madýðýný" söylediler.

"Siz yalnýþ yerdesiniz" diye söze baþladýlar ve sonra da, baþla-rýndan geçen tüm acýlý olaylarý anlatmaya baþladýlar.

Acýlý anne, ev sahiplerini dinlerken onlara acýmaya baþladý:

"Bunlar benden daha acýlý" dedi kendi kendine. "Bunlarabirilerinin kesinlikle yardýmcý olmasý gerekir."

Çevrede onlara yardým edecek kiþilerin bulunmadýðýný gö-rünce bir süre orada kaldý ve elinden geldiðince bu acýlý aileyeyardýmcý oldu.

Acýlý anne daha sonra kentte yine sokak sokak dolaþarak,içinde acýnýn yaþanmadýðý baþka evler aramasýný sürdürdü. Fakathangi evin kapýsýný çaldýysa, tümünde acýlý öyküler dinledi. Ýçin-de acýnýn yaþanmamýþ olduðu bir ev bulamamýþ, fakat kapýsýnýçaldýðý bu evlerdeki acýlý tüm kiþilerin acýlarýný paylaþarak onlarayardýmcý olabilmiþti.

Acýlý anne, gittiði evlerde tanýþtýðý acýlý kiþilerin acýlarýný azal-tabilmek için onlara yardýmcý olmaya kendini o denli kaptýrdý ki,bir süre sonra kendi yüreðindeki evlat acýsýnýn da azalmaya baþ-ladýðýný gördü. Ve sonunda, sihirli hardal tohumunu aramayý da,içindeki acýyý da unuttuðunun ayýrdýna vardý.

Page 69: Basari oykuleri

69

DERS VVEREN AAÐAÇKesif ve taptaze dallarý etrafa gölge salan, yapraklarý neþe ile

cývýldaþan bir aðaç... Otuz metreye yaklaþan boyu var. Muntazambir daire þeklindeki gövdesi zümrüt yeþili çimene ölçü ile dikilmiþbir anýt. Üç kiþinin el ele verip ancak kucaklayacaðý bu gövdeenine uygun yüksekliði ile ne kadar zarif görünüyor. öyle bir va-kar ve emniyetli oturmuþ ki fýrtýnalara, kasýrgalara meydanokuyor sanýrsýnýz. Sordum:

"Nasýl bu kadar boy attýn; yýkýlmaktan korkmuyor musun?

"Ben mi, dedi, ben toprakta tutunacaðým yerleri, oradan ala-caðým gýda ve kudreti saðlamadan bir santim bile yükselmedimki. Ýçten gelen, kökten gelen kuvvetle dayanýp yükseldim. Onlartoprak altýndadýr; görünmez. Fakat asýl kudret oradadýr. Benkuruyuncaya kadar böyle dimdik ve ayaktayým.

Muhitime gölge, neþe ve saadetten baþka bir þey vermiyorum ki.Zararlý deðilim; neden korkayým?”

Hakikaten öyle ölçülü ve ahenkli büyümüþtü ki deðme fýrtý-na onu topraðýndan söküp atamazdý. Biz insanlar cok haksýz iþ-ler yaparýz, idraksiz olanlara, odun gibi adam, deriz. Þu odun ka-dar aklýmýz olsa idi nice saman alevi þöhretlerin, nice pamuk ip-liðine baðlanan saltanatlarýn, ikballerin hazin akýbetlerine þahitolur muyduk? Aziz aðaç, sen muhitine gölge, neþe ve saadettenziyade; ders veriyorsun, ders...

GELECEÐÝNÝ BBÝLÝYORDUMSavaþýn en kanlý günlerinden biri. Asker en iyi arkadaþýnýn az

ileride yere düþtüðünü gördü.

b

b

Page 70: Basari oykuleri

70

Ýnsanýn baþýný bir saniye bile siperin üstünde tutamayacaðýateþ yaðmuru altýndaydýlar.

Asker teðmene koþtu ve:

Teðmenim fýrlayýp arkadaþýmý alýp gelebilir miyim?

Delirdin mi? der gibi baktý teðmen...

Gitmeye deðer mi?Arkadaþýn delik deþik olmuþ. Büyük olasý-lýkla ölmüþtür bile... Kendi hayatýný da tehlikeye atma sakýn...

Asker ýsrar etti ve teðmen "Peki" dedi... "Git o zaman..."

Ýnanýlmasý güç bir olay. Asker o ateþ yaðmuru altýnda arkada-þýna ulaþtý. Onu sýrtýna aldý ve koþa koþa döndü. Birlikte siperiniçinde yuvarlandýlar. Teðmen, kanlar içindeki askeri muayene etti...Sonra onu sipere taþýyan arkadaþýna döndü:

Sana hayatýný tehlikeye atmaya deðmez demiþtim. Bu zatenölmüþ..." “Deðdi teðmenim" dedi asker.

"Nasýl deðdi?" dedi teðmen. “Bu adam ölmüþ görmüyormusun?”

“Gene de deðdi komutaným. Çünkü yanýna ulaþtýðýmda he-nüz saðdý. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benimiçin...”

Ve arkadaþýnýn son sözlerini hýçkýrarak tekrarladý:

Geleceðini biliyordum...demiþti arkadaþý...Geleceðini biliyordum...

DERTLERE DDERMAN OOLAN SSEVGÝRivayete göre adamýn biri birden hastalanmýþ. Arkadaþlarý zi-

yarete gelince, kendisinde bir hafiflenme ve rahatlama görmüþve nereden geldiklerini sormuþ. "Falanca kiþinin ziyaretinden."Cevabýný alýnca da "Acaba sözünü ettiðiniz kimse hasta mýydý?"demiþ. "Evet öyle, fakat iyileþmiþtir." Cevabý üzerine de, "Ben buhastalýðýn nasýl, nereden geldiðini bir türlü anlayamamýþtým.

b

Page 71: Basari oykuleri

71

Ancak benim bir dostumun bu hastalýða yakalanýþýndan bana si-rayet eden bir hastalýk olduðunu þimdi anladým. Yüce Mevla'nýnkendisine þifa bahþettiðini duyunca ben de kendimi iyi hissetmeyebaþladým." Ardýndan kaðýt kalem isteyip dostuna þu þiiri yazmýþ:

“Hiç þüphesiz ben sýtmaya yakalandým, fakat senin de yakala-nýþýný hissetmemiþtim; ta ki ziyaretçilerin, senin rahatsýzlýðýndanbana haber getirinceye dek.

Ben dedim ki, bende sýtmaya yakalanacak bir hal yoktur;senin yakalanýþýndan bana sirayet eden sýtmadan baþka.

Þimdi ben beklenmedik bir rahatsýzlýða yakalanmýþ durumda-yým. Allah sana afiyet verince, ben de þifa bulmuþ olacaðým.

Öylesine ki benliklerimiz iç içe karýþtý; þimdi benim olduðumyerde sen, senin olduðun yerde ben varým."

YAÞAMAYA ÝÝHTÝYAÇ DDUYMAKBir gün genç bir adam, büyük düþünür Aristo'ya gider yalvarýr;

"Lütfen, Aristo, bana bildiðin her þeyi öðret." der.

"Bildiðin her þeyi, ama her þeyi bilmek istiyorum!"

"Ýstediðini düþüneceðim. Ama önce birlikte nehre doðru þöy-le yürüyelim, ne dersin?" der Aristo. Genç adam nehre doðruAristo'yla birlikte yürür. Nehre vardýklarýnda Aristo eðilip yer-den bir taþ alýr, suya býrakýr ve genç adama taþý sudan çýkarmasý-ný söyler. Genç adam taþý çýkarmak üzere eðilince Aristo onu en-sesinden kavrayýp kafasýný suya sokar ve genç adam canhýraþ birhalde kollarýný sallayana dek öylece tutar. Genç adam nefes ala-bilmek için debelenip durur. Aristo, genç adamýn bu numaradankendine bir ders çýkarmýþ olacaðýna kanaat getirdiðinde kafasýnýsudan çýkarýr.

Nihayet tekrar konuþabilecek hale gelince þaþkýnlýk ve öfkeylesorar genç adam: "Neden yaptýn bunu? Az kalsýn boðuluyordum!"

b

Page 72: Basari oykuleri

72

Aristo yanýtlar: "Sana bildiðim her þeyi öðreteceðim. Ama öð-reteceklerimi öðrenmek için, öðreteceklerime fena halde ihtiyaçduyman lazým. Yaþamak için nefes almaya duyduðun kadar gerek-sinim duymuyorsun, öðreneceklerinin sana bir faydasý olmaz."

BABAM DDEÐÝLDÝHemþire, yorgun ve endiþeli, genç adamý yaþlý adamýn yataðýnýn

yanýna götürdü.

"Ýþte oðlunuz geldi" diye fýsýldadý hasta adamýn kulaðýna.

Birkaç defa tekrarladý bu sözleri. Nihayet, yaþlý adamýn gözle-ri yavaþ yavaþ açýldý. Geçirdiði aðýr kalp krizinden sonra, þimdison derece bitkin ve halsiz durumdaydý. Onu, yatýrdýklarý oksi-jen çadýrýndan, dýþarýda, yataðýnýn ucunda duran genci hayalmeyal görebiliyordu.

Genç adam, çadýrýn içinden uzanan buruþuk eli ellerinin ara-sýna aldý ve parmaklarýyla okþamaya baþladý. Parmaklarýndanhem sevgi, hem de ümit mesajý akýyordu yaþlý adamýn eline.

Hemþire, gencin oturmasý için bir sandalye getirdi ve yataðýnyanýna koydu. Genç adam, bütün yorgunluðuna raðmen, geceboyunca yaþlý hastanýn elini tuttu ve ona ümit dolu sözler fýsýlda-dý. Oðlunun elini sýký sýkýya tutarken, ölüm döþeðindeki adamhiçbir þey söylemedi.

Þafak sökerken hasta öldü. Genç adam, saatlerdir tuttuðu,þimdi hayatýn terk ettiði eli yataðýn kenarýna koydu usulca;sonra da durumu hemþireye bildirmeye gitti.

Hemþire, ölümden sonra yapmasý gereken iþlemleri yaparken,hala orada bekliyordu genç adam. Hemþire iþini bitirdikten sonra,ona takdir dolu birkaç þey söyledi.

Ama genç adam hemþirenin sözünü kesti:

"O adam kimdi?"

b

Page 73: Basari oykuleri

73

Þaþýran hemþire:

"Sizin babanýz olduðunu düþünmüþtüm" diye cevapladý.

"Hayýr, babam deðildi. Onu daha önce hiç görmemiþtim bile."

"O halde, neden sizi ona götürdüðümde hiçbir þey demediniz?"

Genç adam gülümseyerek þöyle dedi:

"Oðluna ihtiyaç duyduðunu ve oðlunun burada olmadýðýnýbiliyordum. Ona oðlu olmadýðýmý söyleyecektim, ama o kadarhastaydý ki yapamadým. Sadece þunu hissettim: o anda banaihtiyacý vardý."

HAVUZA ÝÝTÝLMEKÝçinde bulunduðumuz durumlarý her zaman kendimiz seçme-

yiz, ama nasýl baþ edeceðimize kendimiz karar verebiliriz. Önem-li olan, yalnýzca baþýmýza gelen þey deðil, o durumda ne yapaca-ðýmýzdýr.

Çok varlýklý bir iþadamý çalýþanlarýný yýl sonu kutlamasý yap-mak üzere görkemli evine davet etmiþ. Çalýþanlarýndan en cesurve en sadýk olaný anlamak için de bahçesindeki havuzu timsah-larla doldurmuþ. Yemekten sonra çalýþanlarýný içinde timsahlarýnbir aþaðý bir yukarý yüzdüðü havuzun kenarýna çaðýrmýþ.

"Ýçinizde en sadýk kim?" diye sormuþ. "Suya kim dalýp, havu-zu yüzerek bir uçtan diðerine geçebilir?" Bunu baþaracak olanaon bin dolarlýk bir ikramiye vereceðini açýklamýþ. Fakat kimseyerinden kýpýrdamamýþ.

Adam bu kez ikramiyeyi yirmi bin dolara cýkarmýþ. Birden ha-vuza birinin atladýðýný duymuþlar. Ofiste calýþanlardan biri suyaatlamýþ ve yüzmeye baþlamýþ, timsahlar da topuklarýndaymýþ.Sadýk eleman havuzun diðer ucundaki merdivene tutunup,kendisini güvenli bir þekilde yukarý çekmiþ.

b

Page 74: Basari oykuleri

74

"Bravo!" demiþ iþ adamý. "En yürekli, en sadýk calýþaným sensin.Kimse bunu baþaramadý bugüne kadar. Bunu nasýl yaptýn?"

Giysilerinden sular süzülen adam: "Nasýl mý yaptým? Yalnýzcabeni kimin ittiðini öðrenmek istiyorum!"

BÝR GGÜNÜ DDEÐÝL BBÝR HHAYATIBir lisenin eski mezunlarýnýn buluþtuðu gün, bazý eski öðren-

ciler kürsüde okula dair hatýralarýný anlatýyorlardý.

Yirmi yýl önce mezun olmuþ öðrencilerden biri, ikinci sýnýfta-ki sanat öðretmeninden bahsetti. Üniversiteye gitmeye onunteþvikiyle karar verdiðini ve þimdi iyi bir üniversitede profesörolduðunu, hayatýndan da memnun olduðunu söyledi.

Günün ilerleyen saatlerinde, öðretmen ile eski öðrenci, uzunyýllar sonra birbirini bulmayý baþardýlar.

"Öðrettiklerim hakkýnda söylediklerin için teþekkür ederim" de-di sanat öðretmeni. "Bana çok güzel bir gün geçirmemi saðladýn."

"Rica ederim" diye cevap verdi öðrencisi. "Teþekkür etmekbenim boynumun borcu. Çünkü siz, günümü deðil, bütün birhayatýmý güzelleþtirdiniz!"

UMUDUNUZ YYOLDAÞINIZ OOLSUN!Ýki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye

karar verirler. Piknik yerine vardýklarýnda anne yemeði hazýr-larken, çocuklar babalarýyla birlikte yürüyüþe çýkar. Uzun biryürüyüþten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarýrcasýnabakan gözlerle, 'Babacýðým çok yoruldum. Lütfen beni kucaðýn-da taþýr mýsýn?' der. Baba; 'Ben de yorgunum oðlum'' der demezçocuk aðlamaya baþlar. Baba tek kelime etmeden aðaçtan bir dal

b

b

Page 75: Basari oykuleri

75

keser. Dalý býçakla biçimlendirip, çocuða zarar vermeyecekbiçimde yontar. Sonra dalý oðluna verir. 'Al oðlum, sana güzel birat' der. Çocuk sevinçle dal parçasýndan yontulmuþ ata biner vesýçrayarak, ata vurarak annesinin yanýna doðru gitmeye baþlar.Babasýný ve ablasýný geride býrakmýþtýr bile...

Baba gülerek kýzýna: 'Ýþte yaþam budur kýzým. Bazen zihnen yada bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. Ýþte o zamankendine deðnekten bir at bul ve neþe ile yoluna devam et. Bu at,bir arkadaþ, bir þarký, bir çiçek, bir þiir ya da bir çocuðuntebessümü olabilir.'

Deðnekten atýnýz hiç eksik olmasýn!

ÝSRAF BBÝLMEYEN KKIZBir zamanlar, bir adam evlenme çaðýna gelen oðluna uygun

bir eþ bulmak istiyordu. Oðlu da kendisi gibi dýþ güzellikten baþ-ka özellikler de arýyordu. Akýllý babanýn bir meyve bahçesi var-dý. Bir gün kendisine getirilen her torba çöpe elma vereceðiniilan etti.

Civarda yaþayan herkes bu çaðrýya þaþýrdý, ama yine de çöp-lerini adama götürüp elma almak istediler. Getirilen çöp mikta-rýna göre, yaþlý adam kimine on, kimine on beþ elma verirdi.Kimse bu iþi anlamadýysa da, çöp karþýlýðýnda elma almayý çoksevmiþlerdi. Çok çöp getiren çok elma alýyordu.

Bir gün adamýn kapýsýný genç bir kýz çaldý. O da getirdiði çöpkarþýsýnda elma almak istiyordu. Adam kýzýn elindeki torbayabaktý. Torbada azýcýk çöp vardý.

"Kýzým" dedi yaþlý adam. "Bu kadar az çöp olur mu? Bu kadarcýkçöp bir elma bile yapmaz."

"Özür dilerim amca" dedi genç kýz boynunu bükerek. "Amane yapabilirim? Biz her þeyi hep iktisatlý kullandýðýmýz için, bizimevimizden çok çöp çýkmaz."

b

Page 76: Basari oykuleri

76

Adam kýzýn bu cevabý karþýsýnda sevinçle gülümsedi. Sonrada onun nerede oturduðunu, babasýnýn kim olduðunu öðrendi.Birkaç gün sonra da bu iktisatlý ve tutumlu ailenin kýzýný oðlunaistemek için o eve gitti. Hem adam, hem de oðlu israf nedirbilmeyen bir gelin bulduklarý için mutlu oldular.

DENÝZ YYILDIZIYazý yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha

karþý kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür.

Biraz yaklaþýnca, bu kiþinin sahile vuran denizyýldýzlarýný,okyanusa atan genç bir adam olduðunu fark eder. Genç adamayaklaþýr: Neden denizyýldýzlarýný okyanusa atýyorsun?

Genç adam yanýtlar; Birazdan güneþ yükselip, sular çekilecek.

Onlarý suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar; Kilometrelercesahil, binlerce denizyýldýzý var.

Ne fark eder ki? Genç adam eðilir, yerden bir denizyýldýzýdaha alýr, okyanusa fýrlatýr.

- Onun için fark etti ama...

DÝLSÝZ ÇÇORAPÇIVapurdaki yolcular kapýnýn sýk sýk açýlýp örtülmesinden hoþ-

lanmazlar. Özellikle kapýya yakýn oturanlar. Serin hava içeriye gi-rip biraz ýsýnmak, nefeslerin ýsýttýðý havaysa dýþarýya çýkýp birazserinlemek ister.

Ýþte bu sýrada elinde çoraplarla bir genç girdi içeri. Yolcularaaz sonra elindeki çoraplarý tanýtacak. Ucuz ve iyi çoraplar bun-lar, diyecek. Ýki çift alana bir çift hediye edecek henüz kimse

b

b

Page 77: Basari oykuleri

77

yüzüne bakmýyor. Konuþmasý ilgilerini çekerse merakla baþlarý-ný kaldýracaklar birer birer. Gazete okuyanlar biraz eðip gazete-lerini, üzerinden göz ucu ile bakacaklar. Çoðunun umurundabile deðildir satýcýlar. Hep ayný þeyleri satarlar çünkü. Taraklar,masa örtüleri, havagazý çakmaklarý, tükenmez kalemler.. Bu kez deçorap.

Duyduklarý garip seslerle birer ikiþer baþlarýný kaldýrdýlar. Söy-lenenlerden hiçbir þey anlamamýþlardý. Delikanlý bir yandanelindeki çoraplarý daha iyi görsünler diye havaya kaldýrýyor, diðeryandan hiç kimsenin anlamadýðý bir dilde çoraplarýný övüyordu.

Evet, almanýz gerek bu çoraplardan. Kýþ geldi. Ayaklarýnýzüþüyor. Üstelik ucuz. Bunlarý mý söylüyordu yoksa daha baþkaþeyler mi? Alýn, yoksa bu akþam eve döndüðümde gereken paratamamlanmýþ olacak.

Kaþlarýný, ellerini oynatýyor. Yüzü þekilden þekile giriyor, ýsrar-la anlatýyor, anlatýyordu. Sonra sustu. Sýralarýn arasýnda dolaþ-maya baþladý...

Bir ara gözlerini bana çevirdi; dudaklarýnýn titrediðini gör-düm. Bir þeyler söylemek istediðini hissediyordum; ama konu-þamýyordu. Onun sormak istediðini anlamak için cümlelereihtiyacým yoktu.

Kapý örtüldü. Dýþarý çýkarken satýcý, serinlik doldu içeriye.Soðuk mu titretmiþti ön sýralarda oturan þu adamý, yoksa diliolduðu halde anlatamadýklarý mý?

ELÝNDEKÝYLE YYETÝNMEKZamanýn birinde bir kasabada yaþayan dünyalar güzeli bir kýz

varmýþ. Bu kýz öyle güzelmiþ ki çok uzak þehirlerden, diyarlardan

b

Page 78: Basari oykuleri

78

çok yakýþýklý, çok zengin asil pek çok delikanlý onu görmeye gelir-miþ. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, þövalyeyi reddedenbu genç kýz kimseleri beðenmezmiþ. Bu arada ayný kasabada yaþa-yan ve bu kýza aþýk olan genç bir delikanlý da bu kýzý istemiþ. Ara-dan uzun yýllar geçmiþ. Bizim delikanlý kasabadan ayrýlmýþ, ken-dine baþka bir hayat kurmuþ ve evlenip çoluk çocuða karýþmýþ.

Bir gün yolu bir zamanlar yaþadýðý güzel küçük kasabaya düþ-müþ. Orada tanýdýk birine rastladýðýnda aklýna bir zamanlar ora-da yaþayan dünyalar güzeli kýz gelmiþ ve ona ne olduðunu sor-muþ. Yaþlý adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kýzýnevlendiðini söylemiþ. Bizim ki bir zamanlar herkesi reddetmiþolan kýzýn kocasýný pek merak etmiþ. Bir gün gizlenip kocasýnýevden çýkarken görmüþ. Kýzýn kocasý þiþman, kel ve çirkin mi çir-kin bir adammýþ. Üstelik zengin bile deðilmiþ. Çok merak edenadam kocasý gittikten sonra evin kapýsýný çalmýþ. Kýz kapýyý açýn-ca kendisini tanýtmýþ ve neden böyle bir adamla evlenmiþ oldu-ðunu sormuþ. Kýz da ona arkasýnda ki gül bahçesinden en güzelgülü koparýp getirirse cevabý vereceðini ama bu arada tek þartý-nýn bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduðunu söylemiþ.Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduðu bahçedeilerlemeye baþlamýþ. Birden çok güzel sarý gül görmüþ. Tam onadoðru eðilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarp-mýþ. Tam ona uzanýrken daha ilerde muhteþem güzellikte kýrmý-zý bir gül goncasý görmüþ. Derken bir de bakmýþ ki bahçenin so-nuna gelmiþ ve mecburen oradaki bir gülü koparýp kýza getirmiþ.

Bahçenin en güzel gülünü getirmesini beklerken kýz bir de negörsün; yapraklarý solmuþ cýlýz bir gül... Bunun üzerine adamadönen kýz þöyle demiþ;

"Bak gördün mü her zaman daha iyisini bulmak isterkenömür geçer ve sen en kötüsüne razý olmak zorunda kalýrsýn. Buyüzden zamanýnda elindeki ile yetinebilmeyi öðrenmek gerekir.

b

Page 79: Basari oykuleri

79

ÝNANÇ VVE AAZÝMSir Hillary, 1952 yýlýnda da Everest'e çýkma giriþiminde

bulunmuþ, fakat bu giriþimi baþarýsýzlýkla sonuçlanmýþtý.

Bu giriþiminden birkaç hafta sonra Ýngiltere'de bir okulunöðrencilerine konuþma yapmak için çaðrýlmýþtý. Konuþmanýnkonusu, onun zirveye týrmanýþ giriþimiydi.

Edmunda Hillary, bu giriþiminde baþarýsýz olduðunu kabul et-tikten sonra bir süre durdu ve mikrofonu býrakýp, konuþma kür-süsünün yanýnda duran Everest'in büyük boy fotoðrafý önünedoðru yürüdü.

Sonra da fotoðrafa dönüp, yumruðunu havaya kaldýrarak,yüksek sesle koca zirveye meydan okudu:

"Beni bu ilk denememde yendin ama, senle davam bitmedi,ey Everest" diye haykýrdý. "Bekle beni, sana yine geleceðim veseni bu kez, ayaklarýmýn altýna alacaðým..."

Everest'e bu meydan okumasýndan sonra Hillary salondakiöðrencilere döndü ve onlara, bir yýl sonra ulaþacaðý baþarýsýnýngizini o gün açýkladý:

"Beni bu kez yendiði için Everest gözümde þimdi daha da bü-yüdü ama" dedi. "Benim bunu bildiðim gibi, o da þunu iyi bilmekzorundadýr: Onu yenmediðim için, bendeki inanç ve azim dedaha da büyüdü, daha da güçlendi..."

Bu konuþmadan bir yýl sonra Everest, Hillary'nin ayaklarýaltýndaydý...

EN GGÜZEL BBÝRÝNCÝLÝKYýllar önce, Seattle'de düzenlenen Engelliler Olimpiyatýnda,

sýra 100 metre finallerine gelmiþti. Finale kalan dokuz yarýþmacýdanher biri ya fiziksel açýdan engelliydi yahut zihinsel açýdan.

b

Page 80: Basari oykuleri

80

Yarýþmacýlar, baþlama çizgisindeki yerlerini aldýlar ve baþlamaiþareti verilir verilmez var güçleriyle ileri atýldýlar. Hiçbiri, atle-tizm yarýþmalarýnda görmeye alýþýk olduðumuz türden bir hamlegerçekleþtiremedi elbette. Ama hepsi de bu yarýþý kazanmayaistekliydi ve yapabildikleri en iyi koþuyu yapmaya çalýþýyorlardý.

Biri hariç!

O, daha ilk birkaç metrede tökezleyip yere yuvarlanmýþ, den-gesini koruyamadýðý için yerde iki kere takla atmýþ, sonra dahüngür hüngür aðlamaya baþlamýþtý.

O kadar yüksek sesle aðlýyordu ki, öndeki sekiz yarýþmacý daonun hýçkýrýklarýný iþitip önce yavaþladýlar, sonra baþlarýný geriyeçevirdiler, sonra da bitiþ çizgisine doðru koþmayý býrakýp yerdekibu sakat gencin yardýmýna koþtular. Ýçlerinden, Down Sendro-mu'ndan muzdarip bir kýzcaðýz eðildi, gözyaþlarý içinde yerde otu-ran genci öptü, ve elinden tutup onu kaldýrmaya çalýþtý. Diðerle-ri de yardýmcý oldular kendisine. Sonra, dokuz yarýþmacý el eletutuþup bitiþ çizgisine doðru beraberce koþmaya baþladýlar.

Yarýþ pistindeki bu tablo karþýsýnda bütün stadyum ayaðakalkmýþtý. Seyirciler dokuz yarýþmacýyý da ayakta alkýþlýyor; kimi-si de, bir duygu seli içerisinde, gözyaþlarýný silmeye çalýþýyordu.Alkýþlar yarýþmacýlar el ele bitiþ çizgisini geçtikten sonra dahibitmek bilmedi.

O gün o stadyumda bulununlar, bu olayý hala anlatýrlar. Zirao an, hayatlarý boyu unutamayacaklarý bir þey öðrenmiþlerdi: ha-yatta gerçekten deðerli olan, her halükarda kazanýp birinci ol-mak deðildir; baþkalarýnýn da kazanmasýna yardým etmek çok da-ha deðerlidir. Bu, bizi bir derece yavaþlatsa, hatta yürüdüðümüzistikameti bir parça deðiþtirmemizi gerekli kýlsa bile...

b

Page 81: Basari oykuleri

81

BAÞKALARININ RRAHATI ÝÝÇÝNEski devirlerden birinde, bilge bir kral, sarayda büyük bir da-

vetin olduðu bir gün, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir ka-ya koydurmuþ, kendisi de sarayýn geniþ pencerelerinden birininkenarýna oturmuþtu.

Güneþ yavaþ yavaþ yükselmeye baþladýðýnda, davetliler yoladüþmeye baþlamýþtý. En zengin tüccarlar, en güçlü kervancýlar, enmeþhur sanatçýlar, civarda oturan saray görevlileri, sair davetli-ler... Hepsi birer ikiþer saraya doðru yola koyuldular ve yolun or-tasýnda koca bir kaya parçasý görünce de mecburen kayayý dola-þýp yollarýna devam ettiler. Birçoðu kendi kendine söylendi, ken-di kendine söylenmekle kalmayýp güvendiði dostlarýyla da bu ka-yanýn lafýný edenler oldu. Ýçlerinde, "Halktan bu kadar vergi alý-nýyor ama þu iþe bak sarayýn yolu bile doðru dürüst yapýlmýyor. "diye yüksek sesle konuþmaya cesaret edenler bile vardý.

O gün þehrin pazarýna sýrtýnda mal getirmekte olan köylü deo yolun yolcularý arasýndaydý. Her hafta þehre mal indirdiði yol-da kocaman bir kaya görünce, sýrtýndaki küfeyi yere koydu, ikieliyle kayaya sarýldý ve ýkýna sýkýla itmeye baþladý. Kaya öyle bir-iki hamleyle yerinden oynayacak gibi deðildi. Ama köylü, gele-nin gidenin rahatý için kayayý yerinden oynatmaya kararlýydý.Öyle etti, böyle yaptý, yoruldu, terledi, ama en sonunda kayayýyolun kenarýna itmeyi baþardý.

Sonra küfesini almaya yöneldi ki, kayanýn eski yerinde bir ke-senin durduðunu fark etti. Merakla keseyi açtý. Kese altýn doluydu.Ýçinde de kral adýna yazýlmýþ bir not vardý:

"Bu altýnlar, baþkalarýnýn rahatý için kendi rahatýndan feda-karlýk edebilen birine, yani bu kayayý yoldan çeken kiþiye aittir.Güle güle kullansýn"

b

Page 82: Basari oykuleri

82

KÜÇÜK BBÝR TTEBESSÜMGenç kýz üzgün görünen yabancýya gülümsedi. Adam kendi-

ni daha iyi hissetti. Geçmiþte bir arkadaþýnýn ona yapmýþ olduðubir iyiliði anýmsadý ve ona bir teþekkür mektubu yazdý.

Bu mektup arkadaþýnýn o kadar hoþuna gitti ki, yemek yediðilokantaya iyi bir bahþiþ býraktý. Bu bahþiþin miktarýna þaþýrangarson tümünü bir bahse yatýrdý.

Ertesi gün, kazandýðý parayý aldý ve bir kýsmýný yolda gördüðüfakire verdi. Adam çok sevindi çünkü iki gündür aðzýna bir lok-ma bile koymamýþtý. Yemeðini bitirdikten sonra, kaldýðý izbe oda-ya gitmek üzere yola koyuldu.(O sýra da baþýna bir felaket gele-ceðinden haberi yoktu.)

Yolda soðuktan titreyen bir köpek yavrusuna rastladý ve onualýp eve götürdü. Soðuk fýrtýnadan kurtulup baþýný sokacak biryer bulduðu için köpekçik çok mutluydu.

O gece evde yangýn çýktý. Köpek yavrusu havlamaya baþladý.Bütün ev halkýný uyandýrana kadar havladý ve böylece yangýndanherkes kurtuldu.

HAYATIN SSIKINTILARIBir zamanlar, tahta oymacýlýðýyla uðraþan, hayatýn sadece yü-

zeyinde kalmayýp, hakikatlerini de hissetmeyi beceren yaþlý birusta yaþardý. Bu ustanýn, her þeyden þikayet eden bir çýraðý vardý.Çýrak, baþýna gelen en küçük sýkýntýdan bile þikayet ediyordu.Hayat onun için sanki sýrf kötülüklerden, sýkýntýlardan vemutsuzluklardan ibaretti.

Ustasý bir gün çýraðý tuz almaya gönderdi. Adeti olduðuüzere, çýrak söylene söylene denilen þeyi yaptý. Döndüðünde

b

Page 83: Basari oykuleri

83

"Þimdi tuzun ne gereði vardý?" gibisinden bir edayla tuzu ustasýnýnönüne koydu.

Usta, ona þimdi bir avuç tuzu bir bardak suya döküp karýþtýr-masýný söyledi. Çýrak yine suratý asýk bir þekilde söyleneni yaptý.Usta "Þimdi de o suyu iç" diye emretti. Çýrak, önce kaþlarýný çat-tý. Bir bardak tuzlu suyu içmesini nasýl isterdi ki ustasý? Ama onaolan saygýsýndan, zorlanarak da olsa bardaktan bir yudum aldý,almasýyla suyu tükürmesi bir oldu.

"Tadý nasýldý?" diye sordu usta.

"Acý!" diye kýzgýnlýkla cevap verdi çýrak.

Usta, anlamlý anlamlý gülümseyerek çýraðý bu defa köyün ke-narýndaki tatlý su gölünün kýyýsýna götürdü. Çýraðýna ayný þeyiburada yapmasýný, bir avuç tuzu göle atmasýný, sonra da göldensu içmesini söyledi.

Çýrak söyleneni yaptý, tuzu göle atýp tatlý suyundan kana kanaiçti. O aðzýnýn kenarlarýndan akan suyu eliyle silerken ustasý sordu:

"Tadý nasýldý?"

"Bal gibi tatlý!" diye karþýlýk verdi çýrak.

"Tuzun tadýný alabildin mi?" "Hayýr."

Bunun üzerine, bilge usta, suyun yanýnda diz çökmüþ olançýraðýnýn yanýna oturdu ve ona ömrü boyunca unutamayacaðý þudersi verdi:

"Evladým! Hayatýmýzdaki sýkýntýlar tuz gibidir, ne azdýr ne deçok. Sýkýntýlarýn miktarý hep aynýdýr. Ancak, bu sýkýntýlarýn kiþi-ye ne kadar ýstýrap vereceði onun neyin içine konulacaðýna bað-lýdýr. Bir sýkýntýn, ýstýrabýn olduðunda yapman gereken þey duy-gularýný geniþletmektir. Bardak olmayý býrakýp göl olmaya çalýþ-maktýr. O anda görmesen bile, o sýkýntýlarýn sonucundaki güzel-likleri görebilmektir."

b

Page 84: Basari oykuleri

84

SOL KKOLJaponya'da bir çocuk 10 yaþlarýndayken bir trafik kazasý geçir-

miþ ve sol kolunu kaybetmiþ. Oysa çocuðun büyük bir ideali var-mýþ, büyüyünce iyi bir judo ustasý olmak. Sol kolunu kaybetme-siyle birlikte bu hayali de yýkýlan çocuðunun büyük bir depres-yona girdiðini gören babasý, belki bir ümit ýþýðý olabilir düþünce-siyle Japonya'nýn ünlü bir judo hocasýna gidip, çocuðun duru-munu anlatarak yapýlacak bir þey olup olmadýðýný sormuþ.

Judo hocasý "Çocuðu getir bir bakalým." demiþ. Ertesi gün ba-ba ile oðul çýkmýþlar hocanýn karþýsýna. Hoca çocuðu öyle birsüzmüþ ve "Tamam." demiþ. "Yarýn çocuðun eþyalarýný getirbaþlýyoruz."

Ertesi gün çocuk geldiðinde hocasý ona bir hareket göstermiþve "Bu harekete çalýþ." demiþ.

Çocuk bir hafta ayný hareketi çalýþmýþ. Sonra hocasýnýn yanýnagidip, "Bu hareketi öðrendim, baþka hareket göstermeyecek misi-niz?" diye sormuþ. Hocanýn cevabý "Çalýþmaya devam et." olmuþ.

2 ay, 3 ay, 6 ay derken çocuk okuldaki bir yýlýný doldurmuþ.Bu bir yýl boyunca da hep o ayný hareketi tekrarlamýþ. Hocanýnyanýna tekrar gitmiþ.

Hocam 1 yýldýr ayný hareketi çalýþýyorum. Ýyi de yapýyorum.Bana yeni bir hareket göstermeyecek misiniz?

Sen ayný harekete çalýþ oðlum. Zamaný gelince yeni hareketegeçeriz.

2 yýl, 3 yýl derken çocuk hocanýn nezaretinde 5 yýlýný doldur-muþ. Bir gün hocasý çocuðun yanýna gelip, "Hazýr ol. Seni büyükturnuvaya yazdýrdým. Yarýn maça çýkacaksýn." demiþ. Delikanlýþok olmuþ. Hem sol kolu yok, hem de judoda bildiði tek birhareket var. Ünlü judocularýn katýldýðý turnuvada hiçbir þansýnýnolmayacaðýný düþünmüþ; ama hocasýna saygýsýndan dolayý da sesçýkarmamýþ.

Page 85: Basari oykuleri

85

Turnuvanýn birinci günü delikanlý ilk müsabakasýna çýkmýþ.Rakibine bildiði o tek hareketi yapmýþ ve kazanmýþ. Derkenikinci, üçüncü maç... Çeyrek final, yarý final ve umulmadýk birbiçimde finale katýlmaya hak kazanmýþ.

Finalde delikanlýnýn karþýsýna ülkenin son 10 yýldýr yenilme-yen þampiyonu çýkmýþ. Rakip, judoda tam bir üstad. Delikanlýdayanamayýp hocasýnýn yanýna koþmuþ.

Hocam, hasbelkader buraya kadar geldik. Rakibime bir bakýnhele, yýllarýn þampiyonu. Bende ise bir kol eksik ve bildiðim tekbir hareket var. Bu kadarý bana yeter. Çýkýp da rezil olmayayým.Ýzin verin turnuvadan çekileyim.

Olmaz. Yenilsen de bu turnuvadan çekilmeyeceksin.

Çocuk çaresiz çýkmýþ müsabakaya ve maç baþlamýþ. Delikan-lý yine bildiði o tek hareketi yapmýþ ve bir hamlede rakibini yeresererek þampiyon olmuþ.

Hocam nasýl oldu bu iþ? Benim bir kolum yok ve bildiðim tekbir hareket var. Nasýl oldu da ben kazandým?

Bak oðlum, ilk olarak, 5 yýldýr ayný hareketi çalýþýyorsun. Okadar çok çalýþtýn ki yeryüzünde o hareketi senden daha iyi ya-pan kimse yok. Ýkinci olarak da, o hareketin tek bir karþý hareke-ti vardýr. Onun için de, rakibin senin sol kolunu tutmasý gerekir.

TOKMAKSIZ KKAPI19. yüzyýlýn büyük Ýngiliz ressamlarýndan William Holman

Hunt'ýn, bir bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londra KraliyetAkademisi'nde sergileniyordu. Hunt'ýn "Kainatýn Iþýðý" adýný ver-diði bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozofkýlýklý bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapý-ya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu. Tablo-yu tetkik eden bir sanat eleþtirmeni Hunt'a dönerek: "Güzel bir

b

Page 86: Basari oykuleri

86

tablo doðrusu, ama manasýný bir türlü kavrayamadým" dedi,"Adamýn vurduðu kapý hiç açýlmayacak mý? Ona tokmak takmasýnýunutmuþsunuz da..."

Hunt gülümsedi: "Adam alelade bir kapýya vurmuyor ki.." dedi.

"Bu kapý, insan kalbini temsil ediyor. Ancak içeriden açýlabil-diði için dýþýnda tokmaða ihtiyaç yoktur."

BAÞARIYI GGÖRMEK4 Temmuz 1952 günü, 34 yaþýnda bir kadýn Pasifik Okyanusu-

na bir dalýþ yaptý. Catalina Adasý'ndan 21 mil batýsýnda kalan Ka-liforniya'ya doðru yüzmeye baþladý. Eðer baþarýlý olursa bunu ya-pan ilk kadýn olacaktý. Adý Florence Chadwick olan bu yüzücü,Manþ Denizi'ni her iki yönde geçen ilk kadýndý. O sabah su vücu-du uyuþturacak kadar soðuktu. Ve sis o kadar yoðundu ki; bera-berindeki tekneleri güçlükle görebiliyordu. Milyonlarca insan te-levizyonlardan onu izliyordu. Köpek balýklarýnýn ve dondurucusoðuðun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakýndaki teknedebulunan annesi ve antrenörü hedefe çok yaklaþtýðýný ve devametmesini söyledilerse de o kendisini sudan çýkarmalarýný istedi.Azimli yüzücü, Kaliforniya kýyýsýna yarým mil kala sudan çýkýþýnýnnedenini þöyle açýkladý: "Karayý görseydim baþarabilirdim."

KÜÇÜK CCIVATAVaktiyle koskoca bir gemide küçücük bir cývata vardý. Bu, iki

büyük çelik levhayý birbirine baðlayan küçük cývatalardan biriy-di. Gemi Hint Okyanusu'nda yol alýrken bu küçük cývata, bir-den bire laçka olmaya baþladý, düþme tehlikesiyle karþýlaþtý.Öteki cývatalar, "Sen düþersen biz de düþeriz!" diye seslendiler.Geminin teknesindeki perçinler de, "Biz de çok sýkýþýðýz, biz de

b

b

Page 87: Basari oykuleri

87

laçka olalým" dediler. Bunu duyan demir kaburgalar ise "Ne oluryapmayýn" diye yalvardýlar. "Siz tutmazsanýz biz mahvoluruz!"

Derken, küçük cývatanýn niyeti yýldýrým hýzýyla bütün gemi-ye yayýldý. Gemi titremeye baþladý. Bunun üzerine bütün ka-burgalar, levhalar, cývatalar, en küçük perçinler el ele verip kü-çük cývataya bir elçi gönderdiler. Küçük cývata yerinde kalma-lýydý. Aksi halde gemi parçalanacak, içlerinden hiçbiri vatanakavuþamayacaktý.

Küçük cývata kendine bu kadar önem verilemesine çoksevindi ve olduðu yerde kalacaðýný bildirdi.

HEDEFE GGÝDERKEN YYÜRÜMEKTarlasýnda çalýþan hocaya tanýmadýðý biri yaklaþýr: "Efendi

amca, falanca köye kaç saatte gidebilirim?" Hoca cevap vermemiþ.Halbuki üç kez seslenmiþ yabancý. "Her halde saðýr" diye düþünüpyoluna devam etmiþ. Epey uzaklaþtýktan sonra, Hoca "Evlat gel!"diye baðýrmýþ. Merakla geri dönen gence: "Sen üç saatte ancak gi-dersin." demiþ. Adam kýzmýþ: "Be adam biliyordun da daha önceniye söylemedin?" "Evet!" demiþ Hoca, "Yolu biliyorum ama seninnasýl yürüdüðünü görmeden nasýl cevap verebilirdim ki?"

ASLAN GGÝBÝ OOLMAKAdamcaðýzýn biri geceyi ýssýz bir kýrda geçirmek mecburiye-

tinde kalmýþ. Fakat yýrtýcý hayvanlardan korktuðu için büyük biraðaca çýkmýþ. Bakmýþ aðacýn dibinde bir kötürüm tilki yatýyor.Bu tilki acaba ne yer ne içer? diye merak etmiþ.

Biraz sonra bakmýþ ki, uzaktan bir aslan geliyor. Aðzýnda birceylan var. Aslan aðacýn dibine gelmiþ, ceylaný parçalamýþ, yiye-ceði kadarýný yemiþ, çekilip gitmiþ. Arkadan tilki sürüne sürüne

b

b

Page 88: Basari oykuleri

88

ceylanýn yanýna varmýþ, atýklarý yiyerek karnýný doyurmuþ. Aðacýnüstündeki adam:

"Ya... demiþ, demek ki, kötürüm bir hayvanýn bile yiyeceðiniAllah ayaðýna gönderiyor, onu aç býrakmýyor. Öyleyse ben niyeböyle çalýþýp yoruluyorum. Bundan sonra ben de bir köþeye çe-kilip bekleyeyim..." Böyle diyerek yolun üzerindeki bir maðara-ya çekilmiþ. Bir gün, iki gün, üç gün beklemiþ. Gelen giden yok.Açlýktan baygýn düþüp uyumuþ. Rüyasýnda kendine þöyle denil-diðini iþitmiþ:

"Ey budala adam, ne yatýp duruyorsun, kalk. Vücudun saðlamiken bu miskinlik niye? Niçin kendini sakat tilkinin yerine koyu-yorsun? Git aslan gibi ol da avýnýn artýðýyla baþkalarý geçinsin?"

ASLANA YYEM OOLMAMAKBir Amerikalý iþadamý ile bir Japon meslektaþý orman içerisin-

deki bir otelde düzenlenen bir seminer arasýnda ormanda dolaþý-yorlardý. Duyduklarý vahþi bir sesle her ikisi de irkildi. Dönüp ar-kalarýna baktýklarýnda aç bir aslanýn üzerlerine doðru koþmayabaþladýðýný gördüler. Her ikisi de hýzla oradan kaçmaya baþladý.Kaçarken Japon aniden durdu ve yere oturarak çantasýndan birþeyler çýkarmaya baþladý. Bu sýrada Amerikalý yaklaþýk 20 metrekadar fark atmýþtý.

Japon'un ne yaptýðýný merak eden Amerikalý geriye dönüpbaktýðýnda gözlerine inanamadý. Aç aslan hýzla üzerine yaklaþý-yor olmasýna raðmen, arkadaþý çantasýndan spor ayakkabýlarýnýçýkarmýþ ve giyiyordu. Amerikalý "O spor ayakkabýlarýný giyinceaç bir aslandan daha hýzlý koþabileceðini mi sanýyorsun!" diyebaðýrarak kaçmaya devam etti. Spor ayakkabýlarýný giyen Japonok gibi yerinden fýrlayarak, Amerikalýyý önce yakaladý sonra dageçti. Amerikalý iþ ayakkabýlarýyla koþarken Japon spor ayakka-býlarýyla koþtuðu için, Amerikalýya fark atmaya baþlamýþtý.

b

Page 89: Basari oykuleri

89

Amerikalýnýn gerilerde kaldýðýný ve aslana yem olmak üzere ol-duðunu gören Japon. Amerikalýya cevabýný verdi: "Evet ben buspor ayakkabýlarýmla aç bir aslandan daha hýzlý koþamayabilirimama senden hýzlý koþarým."

HAYATIN GGÝZEMÝHayatýn gizemini ve mutluluðun kaynaðýný arayan bir genç

vardýr. Bu genç hayatýn gizemini ve mutluluðun kaynaðýnaulaþmak için bilgelerden yardým ister. Sonunda sorusuna birkralýn cevap vereceðini öðrenerek bilge kralýn karþýsýna çýkar."Bana hayatýn gizemini ve mutluluðun kaynaðýný anlatýr mýsý-nýz?” der. Kral kendisine daha sonra yardýmcý olabileceðini veþimdi gidip sarayýný dolaþmasýný söyler. Gence bir kaþýk verir.Kaþýðýn içerisine de iki damla yað koyar ve yaðý dökmemesinitembihler. Genç gidip sarayý dolaþýr ve kendisine söylenen sa-atte tekrar kralýn karþýsýna gelir. Kral: "Sarayýmý iyice dolaþtýnmý?" der. Genç "Evet" der. "Peki" der kral. Gencin elindekikaþýða bakar, yað dökülmemiþtir. Kral "Sarayýmdaki ünlü ipekhalýlarý gördün mü?" der. Genç: "Hayýr." der. Kral: "Peki, bahçe-mi gezdin mi? Çok güzel çiçekler vardý, bahçývaným onlarý uzunyýllarda yetiþtirdi, onlarý gördün mü?" diye sorar. Genç: "Hayýr."der. Kral: "Ya muhafýzlarý gördün mü? Çok eðitimli ve disiplin-li bir ordum var." Genç: "Görmedim." der. Kral, tekrar kaþýðayaðý damlatýr ve "Yeniden sarayýmý gez." der. "Etrafýna iyi bak."demeyi de ihmal etmez.

Genç elinde kaþýkla birlikte tekrar sarayý gezmeye baþlar. Sa-rayýn muhteþemliðini görür, þaþkýnlýkla tekrar kralýn karþýsýna ge-lir. Hayretler içinde krala gördüðü bahçeden, ipek halýlardan vesarayýn muhteþemliðinden söz eder. Bilge kral: "Peki kaþýktakiyaða bir bakalým." Gencin elindeki kaþýkta yað kalmamýþ, hepsidökülmüþtür. Yaðdan eser yoktur. Bilge kral gence: "Ýþte hayatýn

b

Page 90: Basari oykuleri

90

gizemi ve mutluluðunun kaynaðý budur. Elindeki iki damla yaðýyitirmeden etrafýna bakabilmeyi öðrenmektir." der.

DOSTU ÝÝHMAL EETMEKBilge zatlardan biri, evinde otururken birden kapý çalýnýr. Ýnip

bakar. Eski tanýdýklarýndan biri. Fakat Allah rýzasý için sadaka is-temeye gelen bu eski dostu mahcup etmek istemediði için ken-disine görünmez. Hemen içeri koþup sandýkta ne geçerse eline,hepsini getirip, kapý aralýðýndan uzatýr. Adam dua ederek gittiktensonra o zat hüngür hüngür aðlamaya baþlar.

Karýsý:

- Verdiklerin gözüne çok göründü, yaptýðýn cömertliðe piþ-man oldun da, onun için mi aðlýyorsun? diye sorar.

- Hayýr! der, aklýna gelen yanlýþ! Ben verdiðim para için deðil, uzunzamandan beri görmediðim bir dostumun halini sorup araþtýrmadýðýmiçin, onu dilenmeye zorlanacak duruma getiriþime aðlýyorum!..

SEVGÝNÝN ÝÝÞBÝRLÝÐÝOlay, bundan elli yýl kadar önce, Newyork Limanýnda geçer.

Rýhtýma baðlý duran bir gemiye binmekte olan yolculardanbiri dört yaþýndaki çocuðunun elini nasýlsa býrakýr ve zavallý kýz-caðýz merdivenlerden yuvarlanarak denize düþer. Geminin rýh-týmdan bir metre açýlmasý lazým ki çocuk kurtulabilsin. Zamanýnazlýðý, geminin manevra yapmasýný engeller. Rýhtýmda bulunan130 kiþinin var gücüyle gemiye dayanmasý görünen son çaredir.Gücünü sevgiden alan insan kollarýna ihtiyaç vardýr. Coþkuyla260 kol ve elin bir araya gelmesiyle maksat bir anda gerçekleþirve kýz da kolayca kurtarýlýr...

b

b

Page 91: Basari oykuleri

91

ÝNANÇ VVE ÇÇALIÞMAKYýllarca önce Amerika'nin Mississippi Nehri'nde, nehrin bir

yakasýndan ötesine yolcu taþýyarak geçimini saðlayan yaþlý bir ka-yýkçý, kayýðýndaki küreklerden birisine "Ýnanç", diðerine "çalýþ-mak" yazmýþ. Sebebi sorulduðunda bu güngörmüþ kayýkçý:

"Nehri karþýdan karþýya geçmek için her iki küreðe de ihtiyaçvar. Çalýþmaksýzýn inanç ve inançsýz çalýþmak sizi bir dairede dön-dürür durur. Hayat yoluna tek kürekle çýkmak da nehri tek küreklegeçmeye çalýþmaktan farksýzdýr. Hiçbir yere gidemezsiniz." demiþ.

HALKIN AAÐZINI KKAPATMAKBir zamanlar Çin'de bilgeliðinin ülkesini bir güneþ gibi ay-

dýnlattýðý, zekasý ve zenginliðine kimsenin ulaþamadýðý birhükümdar yaþardý.

Bir gün veziri üzgün bir halde yanýna geldi ve "Yüce hüküm-darým" dedi. "Siz ülkemizdeki en yüce insansýnýz, yaþamýmýzýnefendisisiniz. Ülkede yolculuk ederken ne duydum biliyor musu-nuz? Her yerde insanlar size þükrediyorlardý. Fakat kimi insanlarsizin hakkýnýzda konuþuyorlar, kararlarýnýzý eleþtiriyorlardý. Engüçlüden daha güçlü olan sizin gibi bir hükümdarýn ülkesinde,böyle bir baþkaldýrma nasýl olabilir?"

Hükümdar vezirini gülümseyerek dinledi ve "Krallýðýmdaki her in-san gibi sizler için de ne yaptýðýmý biliyorsun" dedi. "Yedi ülke benimdenetimimde. Benim yönetimimdeki bu ülkeler geliþti ve zenginleþti.Bu yedi ülkedeki insanlar beni adaletimden dolayý seviyor. Tamamenhaklýsýn. Birçok þey yapabilirim. Kentlerimin kapýlarýný kapatabilirim.Fakat yapamayacaðým bir þey var. Halkýmýn aðzýný kapatamam. Asýlönemli olan kimi insanlarýn benim hakkýmda kötü þeyler söylemelerideðil, benim onlar için gerçekten iyi olan þeyleri yapmam."

b

b

Page 92: Basari oykuleri

92

BAHÇENÝN SSIRRINebraska'da yaþlý bir adam yaþardý. Patates ekini için bahçe-

yi bellemesi gerekiyordu lakin bu çok zor bir iþti. Tek oðlu olanDavid ona yardým edebilirdi fakat o da hapisteydi.

Yaþlý adam oðluna bir mektup yazdý ve derdini izah etti.

Sevgili David,

Patates bahçemi belleyemeyeceðimden kendimi çok kötü hissedi-yorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaþlanmýþ sayýlýrým. Buradaolsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim içinhallederdin. Sevgiler, Baban.

Birkaç gün sonra oðlundan bir mektup aldý.

Babacýðým,

Babacýðým Allah aþkýna bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri göm-müþtüm.

Sevgiler, David

Ertesi gün sabaha karþý 4'te FBI ve yerel polis çýkageldi vetüm sahayý kazdýlar lakin hiçbir cesede rastlamadýlar. Yaþlý adam-dan özür dileyerek gittiler. Ayný gün yaþlý adam oðlundan birmektup daha aldý.

Þimdi patatesleri ekebilirsin. Bu þartlarda yapabileceðimin eniyisini yaptým.

PÜF NNOKTASINI ÖÖÐRENMEKVaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan bi-

rinde, uzun yýllar bu meslekte çalýþan bir çýrak, kalfa olup artýkkendi baþýna bir dükkan açmayý arzu eder olmuþ. Ne yazýk ki herdefasýnda ustasý ona:

b

b

Page 93: Basari oykuleri

93

- Sen, demiþ, daha bu iþin püf noktasýný bilmiyorsun, birazdaha emek vermen gerekiyor.

Ustanýn bu sonu gelmez nasihatlerinden sýkýlan kalfa, artýkdayanamaz ve gidip bir dükkan açar. Açar açmasýna da yeni dük-kanýnda güzel güzel yaptýðý testiler, küpler, vazolar, sürahiler on-ca titizliðine ve emeðe raðmen orasýndan, burasýndan yarýlmaya,yer yer çatlamaya baþlar. Kalfa bir türlü bu çatlamalarýn önünegeçemez. Nihayet ustasýna gider ve durumu anlatýr. Usta:

- Sana demedim mi evladým, sen bu iþin püf noktasýný henüzöðrenemedin. Bu sanatýn bir püf noktasý vardýr.

Usta bunun üzerine tezgaha bir miktar çamur koyar ve:

- Haydi geç bakalým tezgahýn baþýna da bir testi çýkar. Ben desana püf noktasýný göstereyim.

Eski çýrak ayaðýyla merdaneyi döndürüp çamura þekil verme-ye baþladýðýnda usta önünde dönen çanaða arada sýrada "püf!"diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazý küçük havakabarcýklarýný patlatýp giderir. Böylece çýrak da bu sanatýn püfdenilen noktasýný öðrenmiþ olur.

BERNARD KKÝM?Genç baba, küçük oðlunu bebek arabasý ile gezdiriyordu. Be-

bek arabada hiç sakin durmuyor, aþaðý inmek için çabalýyor, ara-badaki oyuncaklarý yere atýyor, sonra da babasýnýn onlarý gerivermesi için sesinin çýktýðý kadar baðýrýp, aðlýyordu.

Baba, oyuncaklarý kaldýrýmdan toplayýp tozlarýný sildiktensonra tekrar bebeðe veriyor, ama bebek oyuncaklarý alýr almaztekrar yere fýrlatýyordu. Kim bilir kaçýncý kez oyuncaklarý bebeðeveren baba sakin bir sesle söylendi:

"Kendine hakim ol, Bernard!" dedi. "Sessizliði elden býrakma oðlum."

b

Page 94: Basari oykuleri

94

Onlarý uzaktan izleyen bir kadýn, hoþgörüsü nedeni ile babayýkutlama gereði duydu:

"Siz çocuklarla anlaþma sanatýný kavramýþsýnýz efendim" dedi."Sizi kutlarým."

Kadýn arabanýn üzerine eðildi ve çocuðun kafasýný sevgi doludokunuþlarla okþarken, bir yandan da sordu:

"Demek bu tatlý yaramazýn adý Bernard, öyle mi?"

Genç adam yüzünde utangaç bir gülümseme ile yanýtladý kadýný:

"Hayýr efendim" dedi. "Onun adý Andre, Bernard benim adým!"

ÝÞLERÝMÝZ YYANKIMIZDIRÝki kardeþ bir dað yolculuðuna çýkmýþlardý. Daðlarýn görünüþü

ve ihtiþamý iki kardeþi oldukça büyülemiþti. Bu güzellikleri ilk defagörmüþ küçük kardeþi birden haykýrdý:

"Muhteþemmmmmm!"

Sesi karþýki daðlarda yankýlanýp geri döndü:

"Muhteþemmmmmm!"

"Sen kimsin?"

Sözü biter bitmez cevap geldi:

"Sen kimsin?"

Kendisiyle dalga geçen birinin olduðunu düþünerek:

"Sen benimle dalga mý geçiyorsun?" dedi.

Cevap aynen kendisine geldi:

"Sen benimle dalga mý geçiyorsun?"

Genç iyice öfkelendi:

"Salak mýsýn be?"

Cevap yine deðiþmedi:

"Salak mýsýn be?"

b

Page 95: Basari oykuleri

95

Bunun üzerine abisine dönüp:

"Neler olduðunu sen anlayabildin mi?" dedi.

Abisi bir yandan tebessüm ediyor, bir yandan da kardeþininiçine düþtüðü durumu izliyordu. Ona:

"Bak beni izle" dedi. Sonra daða yönelip seslendi:

"Güzel gören güzel düþünür." dedi.

Cevap gecikmedi:

"Güzel gören güzel düþünür."

"Yaþamak çok güzel."

"Yaþamak çok güzel."

"Seni çok seviyorum."

"Seni çok seviyorum."

Kardeþi, olanlarý hayretler içinde seyrediyordu. Ama yine debir anlam verememiþti. Abisine dönerek:

"Olanlarý bana anlatabilecek misin?" dedi.

Ýnceden inceye tebessüm eden abisi, kardeþini daha fazlameraklandýrmamak için:

"Ýnsanlar buna 'yanký' derler. Ama o bizim hayatýmýzýn ta ken-disidir. Hayatta söylediðin her þey bir gün gelir ve seni bulur.Týpký daða söylediðin sözler gibi. Baþkalarýndan güzel þeyler duy-mak istiyorsan, kendi kalbini güzel þeylerle doldurmalýsýn." dedi.

Kardeþi durumu anlamýþtý. Ama son söz daha söylenmemiþti.Kardeþine dönerek konuþmasýný bitirdi:

"Sen hayata ne verdiysen, emin ol ki onu sana geri iade edecektir."

b

Page 96: Basari oykuleri