BAŞLANGlÇTAN GÜNÜMÜZE TURKLERIN KUR' AN...
Transcript of BAŞLANGlÇTAN GÜNÜMÜZE TURKLERIN KUR' AN...
BAŞLANGlÇTAN GÜNÜMÜZE •• • • •
TURKLERIN KUR' AN TEFSIRINE o •
HIZMETLERI -Tebliğler ve Müzakere ler-
Tarhşmalı İlmi Toplanh
21-22 Ekim 2011
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Nuri Sevil Salonu - Üsküdar 1 İstanbul
İstanbul 2012
Giriş
OSMANLI TEFSİR GELENEGİNDE KUR' AN' A İŞARİ YAKLAŞlMLAR
Doç. Dr. MURAT SÜLÜN
Tefsir ilminin başlıca konulanndan biri, "işari tefsir" adıyla anılan bir
yorum tekniğidir. Bu teknik öteden beri eleştirilere konu edilmiş; tekniğe
sahip çıkıp uygulayanlar olduğu gibi, onu net biçimde reddedenler de olınuştur. Uzlaşmacı alimler ise belli şartlara bağladıkları bu tekniğe sıcak bakmışlardır. İkinci olarak; "Osmanlı Tefsir geleneğinin icat
çı/ibda' cı olınadığı, mevcudu tekrarla dığı" şeklinde yaygın kabul görmüş bir iddia bulunmaktadır. [Tabii bu salt bir tekrar değildir; büyük bir yetkinlikle şerh ve haşiye edilen mevcud metinler, zaman zaman eleşti
rilmekte, zaman zaman ilmi ve fikri açılardan daha da ileri götürülebilmektedir.] Bu bakımdan, 'Osmanlı Tefsir geleneğinde işari yaklaşımların
ağırlıklı bir yer tuttuğu' düşüncesinin ele alınarak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. "Türklerin Kur'an tefsirine hizmetleri" başlıklı bir
sempozyum konunun tarhşılınası için münasip bir zemin oluşturmakta
dır.
Meselenin etraflıca tarhşılabilınesi için konuyu, giriş mahiyetinde iki temele oturtmak yerinde olacakhr: Öncelikle; işari tefsirin mahiyeti,
dayanakları, delilleri ve sınırları; ikinci olarak; Türklerin İslamiyet'le tanışmalarının ve bu din ile sonradan geliştirdikleri ilişkilerin genelde
Tasavvufi bir özellik arzetmesi... [Tasavvufi eğilimler, her ne kadar ahlak (tezkiye-i nefs) alanında İslamiyet'in ihsan boyutu alınası itibariyle
son derece verimli/faydalı etkiler bırakmışsa da, insaniann dünyaya ve
112 MURATSÜLÜN
dünya ile alakah şeylere ilgisizliğini de körüklemiştir. İnsanın daha ziyade iç dünyasıyla (manevi mirac) ilgilenen Tasavvuf, aynı başarıyı,
insanları bilime motive etmekte gösterememiştir. Burada bilim derken, sadece pozitif bilimleri kasdetmiyoruz; Tasavvufun sadece pozitif billm
lere değil, şer'! (dini) bilimlere yaklaşımı da o kadar müspet değildir. Tasavvuf ve tarikat erbabının bu ilimlerin müntesipleriyle hemen hiçbir
zaman aniaşamamış olmasının altında, mezkur disipliniere bakışlarındaki şaşılık etkili olmuştur, denilebilir. Çünkü onlara göre bütün' ilim'ler 'zahir'dir; gerçekilimse sufilerin sahip olduğu Batınl marifettir; irfan
dır ... ]
I. İşari Tefsir; Mahiyeti, Dayanağı ve Sınırları
İşarf kelimesinin kökü işarettir. Tasavvuf erbabına "ehl-i keşf' ve "ehl-i mükiişefe"; Tasavvuf'a da "işaret ilmi" dendiği bilinmektedir.
İşarf kelimesi zaman zaman -şu'ur kökünün if'aJ. kalıbı olan- iş'iira
nispetle iş'iirf şeklinde telaffuz edilmekteyse de, hatalı bir kullanışhr.
Renız/sembol ile eş anlamlı kullanılan işaret; Usul-i Fıkıh'ta "lafzın
sevkediliş amacı dışında kalan, fakat asıl manadan ayrılmayan ve onun gereği olan ikincil bir manaya delaJ.eti" anlamında; Arap Edebiyah'nda
ise "örtül_ü olarak anlahlmak isteneni (mekniyyun 'anh) doğrudan veya az bir vasıtayla anlatan alakası açık kinaye türü, ima" anlamında kulla
nılmaktadır; ilkinde delillet bahisleri, ikincisinde ise kinaye başlığı altında incelenir1• Nahiv'de "bir kişi ya da nesneyi gösterme"ye yarayan isimlere ism-i işiiret denilir.
Tasavvuf'ta ise "maksadı söz aracılığı olmadan başkasına bildirme;
ibareyle anlatılamayan, yalnızca ilham, keşf gibi yollarla elde edilmiş bilgi ve sezgi sayesinde anlaşılabilecek kadar gizli mana" şeklinde tanımlanmış; Kur' an ayetlerinin bir kısmının ya da tamamının keşf ve ilhamla
yorumlandığı tefsirlere işar1/remz1 tefsir denıniştir. Söz konusu yorum tarzına, serbestlik derecesine göre, istinbiit ve i'tibiir da denilebilmekte; bu
metodla ulaşılan bilgilere hakikat, liitife ve sır adı verilerek, bunların
1 Bkz. İmzasız,"işaret", DİA, İstanbul: TDV Yayınlan, 2001.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞlMLAR 113
toplandığı eseriere bunu gösteren adlar konulmaktadır: Hakii'iku't-Tefszr (Sülemi), Bahru'l-hakii'ik (Necrneddm Daye), Letii'ifu'l-işarat (Kuşeyri),
Keşfu 'I-esrar (Meybfrdi)2.
"Bir anlamı üstü kapalı biçimde; dalayli ve kirrayeli bir şekilde anlatmak" şeklinde özetlenebilecek olan işaretin kök anlamı; "balı bulunduğu yerden çıkartmak" anlamına gelen "ş-v-r" difl. Şura, nıeşveret, nıüşfivere,
ınüşavir, istişfire, nıüsteşar kelimeleri de aynı köktendir. Tıpkı balansının
farklı tad ve kokulardaki çeşitli çiçeklerin özsularıru alarak onlardan farklı bir sıvı meydana getirmesi" gibi, istişare eden kişi de, farklı görüş
lerden tek bir görüş çıkartmak istemektedir. Çıkartma fiili belli bir çaba gerektirdiğinden, işarz yaklaşım; "ilk anda gözüken normal anlamın
ötesine geçerek, daha derindeki manayı almaya çalışmak" demek olur.
İşari okumalar yapan bir kişi; cümle dışında iken farklı sinyalleri bu
lunan kelime ve terkiplerden alabildiği bütün muhtemel anlamlan o metne yükleyebilmektedir. Usuleillerin dall bi'l-işareden ayn millahaza
ettikleri dall bi'd-deltlle, dtill bi'l-ıktizii gibi delalet türleri4 işbu sinyaller kapsamında mütalaa edilebilir gözükmekteyse de, bu delilletler tama
men metinden kaynaklanmaktadır, okuyucunun kültüründen, bilgibirikiminden ve hayal dünyasından değil ...
İmdi; aslında başta bilinıselci tefsir olmak üzere, çeşitli ilim dallarının tefsir anlayışı da işarz tefsir kategorisinde mütalaa edilebilir. Çünkü tıpkı
Tasavvuf erbabı gibi ayetlerden bunlar da tartışmalı işaretler almaktadırlar. Meranumızı ünlü bir ayet üzerinden anlatalım:
Bilimseki tefsir çevreleri, bu ayeti 'evrenin genişlemesi' teorisiyle bağlanlılı olarak anlamakta ve XX. asırda ortaya alılan bir evren modelinin, Kur'an-ı Kerim tarafından 14 asır evvel belirtilmesinin kıvancıru yaşamaktadır. Oysa ayet-i celilede söylenen şudur: "Gökıjiiziinii 'el'lerimizle inşfi ettik; Biz (yani 'el'lerimiz) gerçekten geniştir." Ay ete Tefsir ilminin: (i) "Ayetler tabii bağlamları çerçevesinde anlaşılmalıdır";
Bki:. Süleyman Uludağ, "işaret" md., DİA, İstanbul: TDV Yayınları, 2001, XXIIl, 424. Ragıb, el-Mıifredat, "ş-v-r" md. Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslfimiyye ve Istılfilıfit-ı Fıklıiyye Kamusu, İstanbul 1985, I, 86, 87, 88, 90. Ayrıca bkz. Bkz. Molla Husrev, Mir'fitii'l-usiil fişerizi Mirkiiti'l-vusiil, İstanbul, ts. (Dağıtun: Salah Bilici Kitabevi), s. 297-318.
114 MURATSÜLÜN
(ii) "Kur' an ayetleri birbirini tefsir eder" ve (iii) "Ayetlere ilk muhataplarının anlayamayacağı manalar yüklenemez" ilkeleri çerçevesinde yaklaşıldığında, anlaşılacakhr ki, bu ayette evrenin genişlemesinden değil, Allah'ın 'el' inin geniş olmasından -dolayısıyla, insanları O'nun zenginleştirdiğinden- bahsedilmektedir. Çünkü ayetin ilk odak kelimesi olan <lo..!.ll [gökyüzü] liifzı birkaç ayet önce (22. ayette) "Rızkınız da göktedir, size va'dedilenler de" buyrulurken geçmiştir. Yani (a) rızkın/ zenginliğin kaynağı gökler olması bir yana, (b) <lo..!.llliifzına evren manası verilemez; evren "Semaviit ve Arz'ın toplamı" dır ... İkinci olarak; ayetinikinci odak kelimesi olan 0~_,;'un müfredi (erJI) de Bakara sılresinin 236. ayetinde "eli geniş olan/ zengin" manasında kullanılmışhr. Kaldı ki; evrenin genişlemesi,
Kur'an'ın -tamamen farklı bir evren modeline sahip- ilk muhataplarının zihirı dünyaları açısından hiçbir anlam taşımamaktadır. İddia edilen işaret, ayette mevcutmuş gibi görünebilir; ancak bu manayı verebilmek için, 0 ~_,;'dan sonra bir zarnir getirerek, "onu genişletmekteyiz" demek zorunda kalmaktadırlar. Oysa ayette 'onu' ifadesi yoktur.
Ayetlerden kendi re'yi doğrultusunda işaretler alan bütün yaklaşım
lar işar'i tefsir adıyla anılabilir, dedik; ancak işar'i tefsir terimi, "Kur'an
ayetlerinin bir kısmının ya da tamamının keşf ve ilhamla yorumlanması"
anlamıyla Tasavvuf erbabına özgü bir terim olarak algılanmaktadır.
Tasavvufi yaklaşımın, işaretçi [sinyalci, sembolcü] anlamında iştirete
nispetle anılması, onun sürekli işaretlerle hareket ettiğini, Kur'an-ı
Ker'im'i bu çerçevede aniayıp açıkladığını göstermektedir. -Ayetlerden
alınan sinyallerin, gönül aynasına ını, akla ını geldiği; ayrıca, ayetin reel
manası ile uyum arz edip etmediği ayrı bir konudur.- Aynı şey, batını
kelimesi için de geçerlidir ... Bir metnin derin anlamlarından bahsedebi
lirsiniz; ancak o metnin, seçkinlerce anlaşılabilen 'iç yüzü'nden ibaret
olduğunu, 'dış yüzü'nün hiçbir önemi olmadığını, metni o şeklide ancak
avaının -hatta yer yer geri zekaııların- anlayabileceğini söylerseniz, bu
durumda btitınf olarak nitelendirilirsiniz. Tıpkı kendilerini metnin içyü
züne tamamen kapatanların ziihirf diye nitelendirilmesi gibi ... İfrat ve
tefrit ... Doğru ve isabetli yaklaşım genelde 'orta' dadır; düşünce tarihi
incelendiğinde görülür ki, daima mutedil olanlar kazanmıştır.
İşarf tefsiri anlayabilmek için Tasavvuf realitesini iyi anlamak gerekir.
Tasavvufun mahiyeti hakkında onlarca tanım yapılmış; herkes kendi
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 115
anlayışından hareketle bir Tasavvuf tanınu geliştirmiştir5• Görebildiği
miz kadarıyla, Tasavvufun karakteristiği şudur:
Tasavvuf, sılret ve ziihirle yetinmeyip sürekli mtina ve btitın peşinde
koşan, ihstin gibi temel bir kavramdan da güç alarak, dini ritüellerin
(ibadet) zahiri anlamlarının ötesine geçen, dini verileri akli olmaktan
ziyade derin ve duygusal bir yoruma tabi tutan, dini ilimiere hem de
bizzat kendi sahalarıyla ilgili farklı alternatifler sunan -bir ilim değilyüksek şuur düzeyindeki bir lıtildir (ruhi tecrübeler bütünü). Ortalama
bir Müslümana göre daha hassas bir yaratılışa sahip olan sufiler; şiir,
musıkl ve raks gibi doğrudan doğruya insan ruhuna tesir eden hususla
rın temsilcileri olagelmiştir. Sufiler normal ve olağan ile yetinmezler;
daima ideal olanın, hatta olağanüstünün peşindedirler; her şeyin en
mükemmelini elde edeceklerdir: Konu tevhitse, sufi vahdet-i vücutçu olacak; konu Allah sevgisiyse, sufi O'nun cemal aynasından tecelli eden
'güzel'lere müzmin ve platonik bir aşkla tutulacak; konu Kur'tin'sa onun
normal anlamıyla yetinmeyip içinde bulunduğu hal ve makama göre
ondan anlam üstüne anlam devşirecek; konu Peygamberse onu 'varlığın
sebebi' görerek nur-i muhammed! doktrinleri geliştirecek, levltike sırrından dem vuracak; konu evliytiullahsa onları beşer üstü güçlerle donata
cak; konu insansa onu Hakk'ın tecellisi sayarak yetmiş iki millete bir
gözle bakacak; konu ilimse zahiri ilimle yetinmeyip ma'rifetullah peşinde koşacak; konu zikirse enva-i çeşit zikir türü geliştirerek normalin üzerine
çıkacak; konu ahirete rağbetse dünyayı adeta tamamen unutacak; konu
uhrevf milkilfatsa cenneti elinin tersiyle itecek; konu cihatsa -cihadın en
büyüğü sayarak- nefsiyle uğraşacak; konu oruçsa orucu sadece yeme
içme ve cinsellik çerçevesinde bırakınayıp gözüne, kulağına, ·eline, aya
ğına da oruç tutturacak ve bırakın orucu bozacak şeylerden kaçınmayı,
orucnn bozulmasına davetiye çıkarabilecek şeylerden dahi uzak dura
cak; hatta Ramazan orucuyla yetinmeyip pazartesi ve perşembeleri de
nafile oruçla geçirecek; konu hacsa hacdaki bütün rükünlere sembolik
Ma'rfif-i Kerhl'den (v. 200/815) Ebu'I-Hasen Barakarn'ye (v. 425/1034) kadar çeşitli sufilere ait altmış beş Tasavvuf -ya da sufi- tarunu için bkz. Ebu'l-'Ala Afifi, İsiilm'da Manevi Devrim Tasavvııf, çev. H.İ. Kaçar- M. Sillün, İstanbul: Risale Yayınlan, 1996, s. 47-64.
116 MURATSÜLÜN
anlamlar yükleyecek; konu zektitsa mal varlığının gerektiği kadarını vermekle yetinmeyip zekatı, malın nasıl kazanıldığından başlayarak
verdiğini başa kakmadan ve caka satmadan verebilmek olarak yorumlayacakhr ... "Bütün bu uğraşların yegane amacı ise, 1 gerçeği, bizzat yaşa
yarak anlamak' hr. Sufiler bu uğurda nice hakaretlere göğüs gererek -hatta idam edilme pahasına- davalarından vazgeçmeinişler ve kendi
çağlarını aşarak asırlar sonrasına ışık tutabilınişlerdir. Tasavvuf; mutlak bir hakikatin sadece var olduğunu öngörmekle kalmayıp, onun hem tanmabilecek hem de bağlanh kurulabilecek bir hakikat olduğunu belir
ten yegane yaklaşım tarzıdır."6
İşte, hiçbir zaman mevcut verilerle yetinmeyen sufinin; kutsal kitabını okurken de, ilk anda gözüken anlamın ötesine geçerek, daha derindeki
manayı çıkartmak istemesi doğaldır. Sadece arifler değil, ilimler de "Kur'anlı sana indiriliyormuş gibi oku!" dedikleri için, büyük birihlas ve
ciddiyetle okuduğu ayetler sufiye reel anlamın ötesinde birtakım sinyaller yakmakta; o da kapasitesi oranmda işaret edilen bu farklı anlamları 1 çıkartmak' ta dır.
"İlahi kelanu; müşahede ederek, himmeti toplayarak, saf/kalışıksız bir zikirle, hüsn-i edeple, tertemiz bir gönülle, tahkik ve tasdiki destekleyen güçlü duygularla, dünya meşguliyetinden uzak olarak, huzür-i kalp ile bizzat Allah'tan dinler gibi dipleyen kimsede idraki harekete geçiren, Allah' ın." (Ebu Sa'id el-Harraz)7
İşari tefsir kapsamındaki eserlerin8 isimlerine yönelik bir araşhrma, bu çerçevedeki eserler adlandırılırken, kabuğu geçip 1 öz' e vardığı iddiası
taşıyan hakii'ik 1 hakikat, işiirilt 1 işaret, letii'if 1 ltitife, havtiss 1 htissa, cevtihir 1 cevher, esrtir 1 sır, envtir 1 nur, ma 1iinf 1 ma'nti1 maliirif, 1 malrifeti te'vfltit 1 te'vfl, 'ayn, ruh, bahr ve keşf gibi kelimeler kullanıldığını göstermektedir.
Kur'an metnine Dilbilim ilkeleri ışığında mutedil yaklaşmak varken,
acaba niçin reel delaletle yetinilmeıniş de Kur' an metninden; -esrar,
6 Afifi', s. 22. 7 Hasan Karnil Yılmaz, Ebu Nasr es-Serrac et-Tüsi, el-Liima', İsitim Tasavvııfıı; Tasavvııjla
İlgili Sorıılaı· ve Cevaplar, İstanbul: Altınoluk Yayınlan, ts., s. 78. 8 Bkz. Süleyman Ateş, İşfirl Tefsir Okıılıı, İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1998.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 117
havass, letii'if, hakii'ik, futılhiit vb. adlar altında- "herkesin kavrayamayacağı", "seçk:inlere özgü" birtakım sinyaller alınmışhr?
"Kur' an' m zahirf tefsirin verdiğinden başka anlamı yoktur diyen kişi, sadece kendi çapıru ortaya koymuş olur!" (Gazzali'9)
Kur' an' da anlama bağlamında çeşitli kelimeler kullanılrruşhr. Her farklı kelime kökü, farklı bir anlam ifade ettiğine göre, Kur'an açısından
da farklı anlamalar söz konusu demektir. Şöyle ki; anlama ifade eden temel kelime ftklı olup, Kur' an' da en fazla yer verilen masdar da bu
dur10. Fıklı; "görünür bir şeye dair bilgiden gaibin bilgisine ulaşmak"
olarak tanımlanmaktadır11 • Tefakkulı ise itikadi ve arneli bilgilerde anlayış sahibi olabilmek için çalışmak demektir. Felım Kur'an'da geçmemekle birlikte, sadece bir ayette; aynı kökten gelen tejhfm kullanılarak, "hukuki
bir meselenin çözüm ünün, Hazret-i Süleyman' a babasından daha iyi
kavrahldığı" anlahlmışhr12. FeTını insana ait ait genel bir durum olup,
güzel bulunan şeyin manaları onun sayesinde gerçekleşir13• İstinbiit ise "yeri kazarak dipteki suya erişme" anlamındaki n-b-t (~) kökünden
gelmektedir14; sadece bir ayette "zahir bir habere bakarak, meselenin iç yüzünü çıkarsayabilme" manasında kullanılrruşhr15 .
İşarf yaklaşım da aslında serbest bir istinbattır. Şu farkla ki; istinbiitın faili okur, işaretin faili ise metindir, yani işari yaklaşımda -iddiaya göre
metin aktif, sufi pasif olup, sadece metnin yakhğı sinyalleri almaktadır. Fakihler ve müfessirler ayetin derinlerine inme eylemini kendi dirayetle
rine atfederken, sufiler, çıkardıklan o ilginç manalan ayetlere, hatta bizzat Allah' a isnat etmektedirler.
Ebu Hanud Muhammed el-Gazzali, İhyfi'ıı 'ulılmi'd-dfn, Kahire: Diiru İhya'i'l-kütübi'l' Arabiyye, ts., I, 290.
10 Biri tefakkuh kökünden olmak üzere, toplam 20 kez. 11 Ragıb, el-Miifredfit, "f-k-h" md. 12 Enbiya 21/79 (.)~ I.At';jiö). 13 Ragıb, age, "f-h-m" md. 14 Ragıb, age, "n-b-t" md. 15 Nisa 4/83 (r-f"' iJt,=: ·ı cr..iJI ~).
118 MURAT SÜLÜN
Aslında, Usulcülere göre de, Kur'an-ı Kerim metni zahirinden ibaret
görülmemiştir; Kur'an'ın sadece mantüku16 yoktur; onun mejhılmu17 da söz konusudur; mti-szka-leh, mağzti, maksad, medlıll, mukteza, ma'na, müşarun ileyh terimleri de bir cüınlenirı ifade ve mesajının hemen bir
çırpıda kestirilip atılamayacağını göstermektedir. Hele, temsil, teşbih ve mecazlara yer vererek, sık sık hakikatın dışına çıkan bir metinle karşı
karşıyaysak .. Dolayısıyla, "Falan ay etin anlamı nedir?" sorusu cevaplanırken,
- Böyle diyor, ama ne demek istiyor? - Söylediği budur; ama bununla neyi amaçlamakta; neyi hedeflemekte-
d. ? ır.
- Burada böyle dendiğine göre, bu neyi gerektirir, bizi nereye götürür? - Kullandığı kelimelere farklı/derin çağrışunlar yaptırmakta mıdır? - İlk muhatapların dışındakilere de seslenmekte midir?
gibi sorular da cevap bulmalıdır. Satır aralarını okuma olarak da tanımlanabilecek olan bu okumalar, yine o metinden elde edilmekle birlikte,
'anlama' dan çok, 'çıkarsama' (istidlal/istinbat) olarak adlandırılabilecek
daha üst düzey, ama daha öznel anlamalar olup, zaman zaman ayetlerin
reel anlamının ötesine geçerek, istismara dönüşmektedir. Ayetlerin reel deltiletlerinin kesin usul ve kaidelere oturtulması; bunların tespiti adına ilkeler geliştirilip, zabıtalar koyulması boşuna değildir.
Özetle; metnin kişiye yaptırdığı birtakım çağrışıınlar mevcuttur; reel
mananın işbu zıt, hatta çelişik çağrışıınlar arasından süzülerek çıkartılması, sonra da bunun çağın gereklerine uygun biçimde yorumlanması ciddi bir uzmanlık işidir ... "Her ayetin zahir, batın, had ve matla' olmak
üzere iç içe dört anlam katmanı vardır"18 ifadesinin -hadis olup olmadığı bir yana- bir çırpıda reddedilmemesi gerekir.
16 Mantük Bir lafzın nutuk mahallinde, söz sahasında üzerine dela.Iet ettiği şeydir (Bilmen, age, I, 19).
17 Mefhfun: Bir lafzın nutuk mahallinde olmaksızın üzerine dela.Iet ettiği şeydir. Mefhfun-i mutabakat, mefhfun-i muhalefet, mefhfun-i Iakap, mefhfun-i sıfat, mefhfun-i şart, mefhfun-i gaye, mefhfun-i istisna mefhfun-i innema, mefhfun-i adet ve mefhfun-i hasr gibi mefhfun türleri vardır. (Bkz. Bilmen, age, I, 19-20).
18 Bu anlam katmanlan ve açıklaması için bkz. Ateş, İşiiri Tefsir Okulu, s. 29 vd.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 119
Cevize dışandan bakan, onu yeşil kabuğundan ibaret görebilir; oysa cevizin en iç kısmına kabuk ve zarlar geçildikten sonra ulaşılabilmektedir.
Bununla birlikte, sufi aklının, anlam katmanlan realitesini de abartbğı
görünmektedir. Çünkü genelde, ceviz misalinde olduğu gibi; iç içe dört
katmandan söz edilmekteyse de, zaman zaman sayı yediye kadar çıkarh
larak, bütün ayetlerin zii.hir, biitm, işaret, emiire, liitife, sır ve hakikat olarak
yedi katmanı olduğu iddia edilmektedir. İddia sahiplerine göre; ziihir halka (avam), biitın seçkinlere (havass), işiiret seçkinlerin de seçkin olan
larına (havassu'l-havass), emitre velilere, liitife sıddıklara, sır asıklara,
hakikat ise peygamberlere özgü anlam katmanıdır. Aynca, her bir keli
menin hatta her bir harfin altmda kesin bir hüküm, derin bir deniz ve
geniş bir ufuk vardır. Ariflerden bir şahit ve aşıklardan bir sadık Kur'an
okuduğunda, onun her bir harfi için kendisine bin anlam; her bir anlam
için bin kavrayış; her bir kavrayış için de bin ibret verilir ki tek bir ibret göklerin ve yerin taşıyamayacağı ağırlıktadır. Kur'an'ın her bir ayetinin
alhbin anlam içerdiği görüşünde olanlardan söz eden el-Bfıni (v.622/
1225), Kur'an'ın yetmişyedi bin [dörtyüz elli] ilim içerdiğini19 söyler20•
Ona göre;
Kur'an-ı Kerim saklı bir inci, gizli bir bilgi, büyük bir dikkatle korunan muazzam bir sır, kadim bir hazine, şifa kaynağı bir panzehir ve her derde deva bir kitaptır. Öyle bir cevherdir ki işaret ve sembollerinin yanı sıra, hazinelerini ortaya çıkaracak tılsımiarı bulabilmek, sır okyanusuna dalıp nurlarının derinliklerindeki iri incileri çıkarabilmek, harfi ve sayısal değerlerine ve bunların teker teker ve çifter çifter taşıdıklan lıiissalara ve bunların gereği olan menfaatlerin yanında vefk şekillerine, hatırlattıklan kutsal hassalara, samediini isimlerine ve -az sayıdaki kamil ve derin alim ve ariflerden başka- hiç kimsenin muttali olamayacağı nılıanf esriirın da aralarında bulunduğu diğer sırlarına vakıf olabilmek. .. işte bütün bunlar, Allah'ın lütfu olup, bunu dilediklerine vermektedir; Allah gerçekten büyük lütuf sahibidir. Bu bakırndan kimi, işin özüne inen (liibılbi) tefsirin yerine liigavf tefsirle; batınının yerine zahiriyle yetinirken, kimi onun dalgalan arasına dalıp kibrit-i alımeri elde eder. Kimi de vardır ki onun derinliklerine dalarak dipten kızıl yakutlar, parlak inciler, yemyeşil zümrütler çıkarır. Yine, onun en uçtaki kıyılarına ulaşarak oradaki hay-
19 Gazzali'nin 77200 olarak naklettiği (İiıyii, I, 290) bu göriiş, Ebu Bekr b. el-' Arabl'ye ait olup bütün Kur'an kelimelerinin 4'le çarpımı sonucu elde edilmiş bir rakamdır. 4'le çarpılmasının hikıneti de her Kur'an lafzının zahrı, batnı, haddi ve matla'ı bulunduğuna inanılınasıdır. "Kur' an ilirnleri" tabiri için bkz. Ömer Çelik, "Hicri V-XL Asırlarda Kur'an İlimleri", s. 48-53.
20 el-Bfuıl, Şemsü'l-ma'iirifi'l-kübrii, IT, 54.
120 MURATSÜLÜN
vanlardan en büyük panzehirleri ve en güzel misk kokularıru getirir( ... ) Evvelkilerin ve sonrakilerin bilgileri ondan hareketle çıkanlabilir; hiçbir sır yoktur ki o onu ihtiva etmesin ... ıı
Kutsal bir metne işari ve havasçı yaklaşım, bundan daha iyi özetlenemezdi ... İslamiyet Arabistan'ın dışına yayılmca, Müslümanlar zaptettikleri muhtelif ülkelerin ve ırklarm tabiat üstü bütün inançları, sihir
sanatları ve dini menasikini ihtiva eden kitapları ile temasa geçrnişlerdir; bu inançlar Kur'an'ın ve Arabistan'ın telakkileri ve yerleşmiş adetleri ile
karışrnıştır22; diğer din mensuplarının kendi kitaplarına atfettikleri olağanüstü özellik ve kutsallıklar (havass) Kur'an ayetlerine de atfedilrneye
başlanmıştır. Allah kelann kavramıyla Kur'an-ı Kerim'in özdeşleştirilmesi23 de bu anlayışı desteklemiştir. Sadece burada değil bilimseki tefsirde de Kur'an'a yüklenen özellikler, Kur'an-ı Kerim'den ziya
de -Levh-i Mahfuz kavramıyla sembolleştirilen- Allah'ın ilmine ya da
kelannna ait özelliklerdir. Kelarnullah'm bir tecellisi olan Kur'an-ı Kerim söz konusu kelarnia eşitlenince, onun ayetlerinde ileriye dönük şifreler(!)
bulunmakta -yani Kur'an'a dayanarak! kehanette bulunmakta- gecikilmemiştir24. Bu yaklaşırnın sahipleri, Müşriklerin Kur'an'a yönelik temel
suçlamalarmdan biri olan kehanet vehrnini güçlendirmiş olduklarının farkmda değiller miydi acaba ...
Havassçı yaklaşım bir tarafa, iç içe derin anlarnlar realitesinin Kur' an' da da makes bulduğunu yukarıda belirtmiştik.
Sufiler "falan mana kalp aynarna yansıdı" ya da "bana şöyle zahir oldu"; "içirne doğdu ki" gibi bir cümle kurduklarmda, aslında "aklıma
21 el-BfuU, age, II, 61. 22 D. B. MacDonald, 'sihir' md., İslam Aıısiklopedisi, İstanbul: MEB, 1988, X, 600. 23 Örneği: Gazzali, İhyti', I, 294. Gazzali'ye göre; Kur'an'ın lafızlan bütün ilimlerin
sadefieri dir; sadefte takılıp kalan inciyi bulamaz. Fıkıh ve Tefsir ilimleri Kur' an' dan çıktığı gibi, Tıp, Astroloji, Astronomi, büyü ve tilsırnlara da Kur'an'da işaret vardır; bunların ilkeleri Kur'aiı'ın dışında değildir. Zira bütün ilimler Allah'ın bilgi denizinden avuçlanmıştır (Ateş, İşiiri Tefsir Okulu, s. lll; Cevtilıiru'l-Kur'fiıı'dan naklen). Aynı özdeşleştirmeyi Ruzbihan el-Bakli'de de görmekteyiz (Bkz. 'Artiisii'l-beymı'dan naklen, İşiiri Tefsir Okulıı, s.l37-138).
24 İbn Berracan'ın, Kudüs'ün Müslümanlar tarafından 583'te geri alınacağını bu tarihten 47 yıl evvel (522' de) söyleyebilmiş olması ilginçtir (Ateş, age, s. 132-133). Bu bağlamda, Haram de önemli bir şahsiyettir (Bkz. a.mlf, age, s. 162).
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 121
şöyle bir mana geldi" demiş olmaktadırlar. Gazzali örneğinde olduğu gibi, işari tefsir kendisini Kur'an ayetlerinin tazammun ettiği ekstra
marralara dayandırırken, bir dirayet ürünü olduğunu zımnen kabul etmiş olmaktadır25 • Ancak bu dir ayet, kaid~leri, zabıtaları, ilke ve usulü
olan dört başı marnur bir ilim değil, "tamamen" sübjektif bir yaklaşımdır. Sufileri böyle konuşmaya iten, galiba, ulemadan ve onların etkisi
altındaki devlet adamlarından çekinmeleridir. Herkes gibi, sufiler de ürettikleri ilginç manaları, vardıkları garip sonuçları bir şekilde Kur'ana
onayiatmak istemişlerdir. Çünkü sistemin odağında Kur'an-ı Kerim vardır. Ve Kur'an'ın nasıl tefsir edileceği bellidir ...
"Lafzın delaleti ile de@! de kıyas ve i'tibar yoluyla metinden batırıi bir mana çıkarmak kıyas kabilindendir. Fakihlerin kıyas dediğine sufiler işiiret demektedir. Bu ise tıpkı kıyas gibi doğru da olabilir batı! da ... " (İbn Teyrniyye)26
Yalnız, işari: marraların sufinin kalbine Allah tarafından bırakıldığı söylenmektedir. İbn Arabi işi daha da ileri götürerek, Kur'an ile onun
ehlullah dilinden tefsiri arasında bir fark görmemiştir:
"Nasıl, Kur'an Allah'ın sözü olduğundan ona önünden ve ardından onu hükümsüz kılacak bir şey gelrnezse, hakikat adarnlarının tefsirlerini de hükümsüz kılacak bir şey gelmeyecektir. Çünkü o tefsirler, onların kalbine Allah'tan doğmuştur. Allah bazı kullarına bizzat ilhamıyla ögTetıniştir. "Kişiye ve onu dizayn ederek giiııalıkiirlığmı da takvasını da ona yediren [yani yapısına yerleştiren] (giic)e yemin ederim ki' (91/7-8) buyurmuştur. Nasıl kitabın aslı Allah'tan peygamberlerinin kalbine indirilrnişse, manası da öyle bazı mürnirılerin kalbine indirilrniştir. Böylece, aslı gibi şerhi de Allah tarafından indirilrniş olur."27
Oysa Kur'an müminlerin ya da sufilerin değil, Hazret-i Peygamber'in
kalbine indirilmiştir ... Kur'an'ın manası müminlerin kalbine indirilmiş
sayılırsa, yeryüzündeki mürnin sayısınca Kur'an-ı Kerim ortaya çıkacağı aşikardır. -Bu sakınca, tefsirde sübjektiviteye sıcak bakan Hermenötik
yaklaşımlar için de söz konusudur ... - Bununla birlikte İbn Arabi, ziiliiıi
25 Sözgelimi Gazzall'nin çeşitli ayetlere getirdiği açıklamalar tamamen dirayete dayanmaktadır (Bkz. İlıyii, I, 293).
26 Mesut Okumuş, Kur' mı' m Çok Boyutlu Okımuşu-İmam Gazzali Örneği-, Ankara: Ankara Okulu Yayınlan, 2006, s. 174-175 (İbn Teyrniyye, Risiile fi 'İlmi'l-bfitm ve'z-ziilıir'den naklen).
27 Ateş, İşiiri Tefsir Okulu, s. 180 (el-Fiitıılıatii'l-Mekkiyye, Kahire 1293, I, 363-65'ten naklen).
122 MURATSÜLÜN
manaya uymayan açıklamalar yaphğında, "Bu işaret kabilindendir; tefsir kabilinden değil" tenbihinde bulunmayı ihmal ehnemiştir28•
İşari tefsir -pratikte öyle değilse de teorik olarak- nazari ve işari diye
ikiye ayrılmakta; saf işarfden başlayarak havftssçı, hurilfi, şifreci, hatta ibfthf
marjinal noktalara kadar gidebilmektedir. ~itekirn işari yaklaşım hakkında aiimler ikiye aynlmışlardır. Vahidi (v.468/1075) gibi, işari yaklaşımı neredeyse inkarcılık olarak nitelendirenlerin yanında, konuya daha
mutedil yaklaşanlar da vardır29• Çünkü İbn Teyıniyye'nin (v.728/1328) dediği gibi3°, Kur' an' dan çıkarıldığı iddia edilen bahni manaların bir
kısmı reel zahiri mana ile uyumlu iken, diğer kısmı, reel manayla çelişmekte, ona aykın düşmekte, hatta onu ortadan kaldırmaktadır.
Bu durumda, işari tefsir derken yeniden düşünmeliyiz: İşari tefsir mi, işari te'vil mi?
Dönmek anlamındaki evl kökünden gelen te'vil, bir şeyi sonuna kadar götürmek demektir31• Mesela bir rüyanın -te'vil edilerek- sonuna
kadar götürülmesi, "zahiri ile bırakılınayıp gerçekte ne dediğinin ortaya çıkartılması" demektir. Yani aynı iş bir açıdan te'vfl, bir açıdan ta'bfr
olmakta; yalnız, ta'bfr rüya dışında kullanılmamaktadır. Te'vil masdan,
Kur'an'da bir açıdan övgüye, bir açıdan ise yergiye konu olmuştur: Yerilmektedir; çünkü müteşabih ayetlerle ilgili kullanıldığında, bu tür
ayetlerin mecazi, temsili anlamını bir tarafa bırakarak işi sonuna kadar götürmek, yani ilgili kelime ya da ayet için bütün muhtemel anlamlan söz konusu etmek demektir. Cümleler, zahirde ifade ettikleri mananın
'gerçek'le uzlaşmadığı düşünüldüğü için te'vil edilmekte, yani te'vilciye göre doğru olan neyse, cümle o manaya hamledilmektedir32• Kur' an' da
28 Ateş, age, s. 181 (el-Fiitulıatü'l-Mekkiyye, Kahire 1329, IV, ll' den naklen). 29 ez-Zeheb!, et-Tefs'ir ve'l-Miifessirılıı, Kahire: Mektebetü Vehbe, 1409/1989, II, 326 vdd., s.
338 vdd.; Uludağ, "İşan Tefsir", DİA, İstanbul: TDV Yayınlan, 2001, XXIII, 426 vd.; Mesut Okumuş, age, s. 173-175.
30 Okumuş, age, s. 174-175 (İbn Teymiyye, Risfile fi 'İlmi'l-bfitııı ve'z-ziilıir' den naklen). 31 Nitekim "Kur'iin'ın te'vilini bekleme" temasında (Bkz. A'r§f 7/53; Yı1nus 10/39) müş
riklerin Kur'an'ın vaat ve tehditlerinin akıbetini, yani gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini beklemeden hemen yalanlayıvermeleri tenkit edilmiş olmaktadır.
32 Sözgelimi" Allah'ın eli onların elinin üzerindedir." (~J.:I J_,.i .ıııı J.:) ayetinde, "O zorlu Hudeybiye şartlannda Allah Resillüne 'el' vererek ona b!at edenlerin, aslında Allah'a
KUR' AN' A İŞ ARİ Y AKLAŞIMLAR 123
Hazret-i Yusuf bağlamında övülen te'viP3 ise anlama faaliyetine konu
olan herhangi bir nesneyi, yani yazı veya rüyayı, zahiri ile bırakınayıp gerçek mesajını, derfınl anlamını çıkartma çabasıdır. Taberi ve Matürldi
gibi büyük te' viicilerin yaptığı da budur.
Tefsir terimine gelince, maddi/görünür bir kapalılığı açmak anlamın
daki fesr (sefr) kökünden gelen tefszr, "bir söz dizgesinin anlaşılınasını engelleyen maddi kapalılıkları gidermek" demektir. Tefsir daha ziyade
lafızlarda olurken, te'vil manada olur, şeklinde bir kanaat vardır.
Tefsir tarihi incelendiğinde, bir tefsir usulüyle değil, çeşitli tefsir usul
leriyle karşılaşılınaktadır. Evet, Tefsir ilminin tarihi; çeşitli ilimlerin Kur'an ayetlerine yaklaşım tarzlarının tarihidir. Lügavi, kelami, tasav
vufi, fıkhi, ilmi (bilimci) tefsir çerçevesine sakulabilecek Kur'an tefsirlerinde izlenen metodlar, Tefsir'in değil, ilgili ilimlerin metodlarıdır; lü
gavi tefsir hariç, hiçbirinde Kur'an ayetlerine mazbut bir tefsir metodolo
jisi ile yaklaşılınamıştır. İhtilafların ana sebeplerinden biri, ilgili ayetlere birden fazla metodolojiyle yaklaşılmış olmasıdır. Yani, genelde yakındı
ğımız şahsi sübjektivizmden önce grupsal branş sübjektivizminden söz edilebilir. Doğru anlamı yakalama çabasından ziyade, sözgelimi
Tasavvufi -amaçları önceleyen- bir yaklaşım, hangi meşrebe ait olursa olsun, Kur'an'ın ilgili ayetlerini doğru anlamaya hizmet etmez. Kur'an
ayetlerini anlama çabasında, diğer tefsir kaide ve zabıtalarına riayet
edilmek şartıyla, lüğavi 1 edebi yaklaşım esas alınmalı, ilgili ayetlerin bağlı olduğu branşlardan istifade edilmeli; ama öncelik onlara bırakılmamalıdır.
Aslında, Kur'an'a yönelik felsefi, kelami ve tasavvufi yorumları tefsir adı altında değil, te'vil adı altında incelemek gerekir; ancak bu konumuz
dışındadır ... Burada soru şudur: Nasıl, alıkarn ayetlerini anlamada Fıkıh;
biat etmiş olduklan, yani el verelikleri Peygamber'in 'el'inin 'yüce' Allah'ı temsil etti-. ği" anlatıldığı halde, bu mecaz! 'el'i alıp Müşebbihe gibi normal bir ele dönüştürmeye
ya da Mutezile gibi kudret vs. ile açıklamaya çalışmak, "kelimeyi te' vii etmek" olmaktadır. Allah hakkında kullanılan insanbiçimci (antropomorfik) ifadeler ve Ahiret hayatı hep böyledir. Kur'an'ın (Al-i İmriin 3/7) eleştirdiği husus, kutsal kitaplardaki bu tür kelimeleri sonuna kadar götürüp sündürmektir.
33 Bkz. Yusuf 12/6, 21, 36, 37, 100, 101.
124 MURATSÜLÜN
itikadi ayetleri anlamada da Kelfun kendine özgü usuller geliştirmişse, diğer ilimlerin alanma giren ayetlerde de o ilmin usulü mü esas alınacak
hr? Tarihl bir vak'ayı ilgilendiren ayetler Tarih ve Dinler Tarihi verileri
ışığında; bu ilimlerin usulü çerçevesinde mi açıklığa kavuşturulacakhr? Yine, insanın ahlaki, deruni yapısını ilgilendiren ayetler Tasavvuf usulü
ne emanet edilebilir mi? ilmi (objektif) bir işarl tefsir usulünden söz
edilebilmekte midir? Yoksa aynı ayetlerden farklı işaretler mi alınmak
tadır? Bunca farklı usul, aynı ayetten aynı (reel) manayı yakalayarnıyor
sa, bir hata söz konusu demektir.
Tefsir uzmanı; vahyinden başlayarak, kitaplaşmasına, hedefinden ana
konularına, muhtevasına, diğer ilirnlere etkisi ve toplumsal yansımalarına varıncaya kadar Kur'an-ı Kerim'i çok iyi tanımalı; her ilim gibi Tefsi
rin de kaide, zabıta ve incelikleri olduğunu unutmamalıdıı:-34. Kur'an müfessiri, bağımsız bir Tefsir Usulü'nün var olduğu bilinciyle; Fıkıh
Usulü'nün elfaz bahisleri ile sınırlı kalmaksızın, Dilbilim, Anlambilim, Yorumbilim ilkelerini iyi öğrenip, bunların gereğine inanıp, onlardan
kaçmayıp, korkmayıp, bunları Kur'an yorumuna uyarlamalı ve Tefsir esnasında bunları mutlaka uygulamalıdır. Aksi takdirde, 'anlamada keyfilik' ya da öznellik meselesi giirıdeme gelecek; ihtilafların önü alı
namayacak35 ve her kafadan bir ses çıkması rahmet sanılmaya devam
edecektir. İlim denilen şeyin doğrulanabilir ve yanlışlanabilir olması gerekirken, bu durumda herkes kendi indi (istediği) anlayışlarını kutsal
bir iş yapıyormuş edasıyla tefsirlere doldurmaya devam edecektir.
Şeyh Sadreddin Konevi (v.673/1274) .:r..ıJI pı ..!.ll. ifadesini tefsir ederken demiştir ki: Kur'an lafzırun, gerek sahih rivayet gerekse sahih dirayet yoluyla tefsir edildiği bütün anlamlar Allah'ın muraclıdır; fakat çeşitli mertebe ve kabiliyeHere göre ... Yoksa herkes hakkında [genel olarak] değil ... 36
:ı.ı Bkz. Ali fiimmet Berki, Hııkıık Mantığı ve Tefsir: Kanun ve Mııkavelelerin Tanzim ve Tefsiriııe Ait Kızide ve Asıllar, 1948, Ankara: Güney Matbaaalık ve Gazetecilik s. 4, 8.
35 Nitekim bugünkü içtihat ihtiliillarının çokluğu, Tefsir kaide ve esaslarının nazara alınmamasından ve kanunlar kaleme alınırken, hükümler arasındaki ahenk ve tenazura ve ibarelerin medlüllerine dikkat edilmemesinden ileri gelmektedir. (Berki, age, s. 4)
36 Bkz. Molla Fenari'nin Tefsirıı'l-Fatilıa'sından özetle Katib Çelebi, Keşf ei-Zııııı1ıı, I, 427-
428.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞlMLAR 125
II. Osmanlı ya Gelince ...
Osmanlı Tefsir geleneğinde işari yaklaşımlar etkili ise de medrese müf
redah İslam ilimlerinin ana çizgisine sadık kalmış; Zemahşeri, Beydavi ve Razi tefsirleri Kur'an-ı Keriın'i anlama adına en fazla yararlanılan eserler olmuştur. Yazmalada ilgili bir taramamızda, Osmanlı'nın Kur'an
ile ilişkilerinde "Kur' an kıraati" çerçevesindeki eserlerin de ciddi bir yer kapladığını görmüştük.. Elit kesimde bu ilmi eğilim revaçta olmakla
birlikte, cumhurun Kur' an algı ve anlayışı daha ziyade işari ağrrlıklı tefsirlere dayanır. Nitekim Osmanlı Tefsir geleneğinin tarhşmasız bir
numarası olan; padişah huzurunda icra edilen tefsir derslerinde esas alınan, pek çok tefsire kaynaklık eden, üzerine yüzlerce şerh ve haşiye37
yazılan Beydavi tefsiri de işari eğilimden hali değildir. İşbu eğilimin önemli sebeplerinden biri, Osmanlının esasının oluşturan Türklerdeki
Tasavvufi eğilimlerdir:
2.1. Türkler ve Tasavvuf
Türkler halk tipi Müslümanlık kanalıyla İslam'a girmişlerdir; manhkl
ve zihnl temelden ziyade hissi çerçeveye oturan halk dindarlığı da halkın kitabi bilgiye erişme zorluğuna paralel olarak sahih doktrinlerden
ziyade, olağanüstülüklere dayanır. Türk halkında Tasavvufi eğilimin ağır basması, bir açıdan avantaj ise de bir başka açıdan dezavantajdır:
Müsamaha, zahire değil içe önem verİne, diğergamiık 1 !sar, gaza, mücahede 1 cihad38 vb. faziletiere karşılık, dışı hiç önemsememe, miskinlik,
her şeyi Allah'tan bekleme, hulill, ittihad ve Alevi-Bektaşilerde olduğu gibi Halık-mahlfık hiyerarşisini, cennet-cehennem, hukuk vb. temelleri kökünden sarsan, Panteizme varan vahdet-i vücutçuluk39 da toplumu-
37 Osmanlıda şerh ve haşiyeye ağırlık verilmesinin sebepleri hk. bkz. Zıya Demir, Osmanlı Milfessir/eri ve Tefsir Çalışmaları, Kııruluştmz XVI. Asrm Soıızm Kadar, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006, s. 94-96.
38 İslil.m'a girenierin genellikle, ahiili açıdan kemale ermiş bu tip alperenlerden, süfi kadınlardan (bikiyan-ı rfun) ve tüccarlardan etkilendiği bilinmektedir (Ocak, "Anadolu" md. III, 114-115). Günümüz için de durum pek farklı değildir: İslil.m'a giren Bablılar genelde İbn Arabl, Mevlana gibi süfilerin hayat felsefelerinden etkilenerek ihtida etmektedirler.
39 Vahdet-i vücud ya da tevhld-i vücfrdl prensibi, Tasavvuf'ta ulaşılması gereken bir zirve olarak görülürse de ikinci binyılın müceddidi olarak ün yapan Ahmed Farılk-ı
126 MURAT SÜLÜN
muzun Tasavvuf kaynaklı realiteleridir. -Bazı İslam kavimlerini 'İslam öncesi kültürlerinin hasretini çekme' hastalığından kurtaran40- Türklerin
halk tabakası, Kur' an öncesi gelenek, inanç ve düşüncelerini tamamen
terk edebiimiş sayılmaz. Tasavvuf ise sanıldığı gibi tamamen İsıarnı bir hayat felsefesi değildir; isıarnı temelinin yanı sıra, Neoplatonist felsefe
den, Hıristiyan ruhhanlığından ve Hind mistisizminden de etkilenmiş ve -Afifi'nin tespit ettiği gibi- Kur'an'ın başta tevhid olmak üzere temel yaklaşımlarında devrim yapmışhr1 ki İslam medeniyetinin geri kalışının en önemli sebeplerinden biri budur. ·
Osmanlı bünyesinin manevi kültürünün temelinde Tasavvuf müesse
sesi bulunmaktadır. Mana etrafında bütünlük arzeden ziraat, sanayi, maliye ... gibi çeşitli müesseseleri bütünleştirici prensiplerı Tasavvuf
erbabı tarafından yorumlanan Kur'ani değer hükümleridir. Sözgelimi Mevlana'ya göre43 hayat insanın manen yükselmesi için bir vasıtadır; bu yükselişte bir merdivenden çıkar gibi olan insan, maddeyi vasıta olarak
kullanmalı (hayır gayelerine harcamalı) fakat onu gaye olarak kabul
etmemelidir. Nihai gaye, çıkınlanmış değil fakat hayır yoluna harcanmış servete sahip olabilmektir. Böylece, vakıflar artmış ve bugün amme hizmeti sayılan pek çok iş bu müesseseler tarafından ifa edilmiştir. Vakıf
müesseselerinde hiçbir suiistimalin görülmediği yükselme devri sosyokültürel yapısı dinin diğer müesseselere temel teşkil edecek karakterde
olduğu ve yorumlarda hiçbir bozulmanın meydana gelmediği bir yapıdır. Fakat diğer müesseseler bozulduğu zaman şahsiyet tipi de bozul
makta ve dinin öz değerlerini hiç saphrmadan, yozlaşhrmadan izah edebilen tevhid ehli mutasavvıfların sözleri, o sözlere layık muhatap
bulmadan ziyan olmaktadır44. İktisadi zihniyetimizin bozulmasında
Sirhindl'ye (Rabbaru) göre, bu makanun da atlarup vahdet-i şühı1da ya da tevhld-i şühı1dlye geçilmesi gerekir (II, 128 vdd., 43. mektubun sonları). Bu iki kavram için bkz. Afifi, s. 207 vdd.
40 Zeki Vetidi Togan, Kur'aıı ve Türkler, 8-12 Şubat 1968 tarihinde Pakistan Rawalpindi'de toplanan Kur'an Kongresine sunduğu "The Qur'an and the Turks" başlıklı tebliğden oluşturulmuş, İstanbul, Kayı Yayınları, 1971, s. 24.
4ı Afifi, s. 177 vdd. 42 Arniran K. Bilgiseven, Diıı Sosyolojisi, İstanbul, Filiz, 1985, s. 450-460. 43 Mevlana, Fı-lıi nıfi filı, çev. Tarıkiiliya, İstanbul, 1954, s. 95.
44 Bilgiseven, s. 460-462.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 127
Tasavvuf ahlakının değil, aksine Tasavvufun yanlış yorumlanır hale
gelmesinde iktisadi daralmanın rol oynadığını söylemek mümkündfu45•
2.2. Türk Müfessirler
Türk müfessirler açısından belgelere dayalı, gerçekçi ve kesin konu
şabilmek için, ciddi çalışmalar yapılması gereği aşikardır; ancak Felsefe Tıp, Astronomi gibi akJi ilimler yanında, Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi ilimiere
çoğunlukla, Ortaasya ve Ma.veraünnehir kökenli Ebu Hanife, Buhan, Taberl, Dfuiirıl, Tirmizi, Nesel, Taberl, Zemahşerl, Razi gibi ulema öncü
lük etmişf:ir46. Tefsir hareketine hız kazandıran, metod ve muhtevasında
değişiklikler yapan önemli eserler Türklerin kaleminden çıkmıştır. Bu, Osmanlılara kadarki dönemde bütün canlılığıyla görülür; ancak, genellikle Zemahşerl, Beydavl, Razi, Semerkandl, Ebussuud ve Bursev1'nin47
damgasını vurduğu Osmanlı Tefsir geleneği, şerh ve haşiyecilik üzerinde
yoğunlaşmış; Ebussuud, Sivas! ve Nahçıvam örneklerinde olduğu gibi, nadiren müstakil tefsir yazılmışhr. Bu dönemde, ümit edilen seviye tutturulamamış ve çığıraçan [icatçı, inşacı, ibda'cı] teorisyenlerden çok,
açılmış yolları ustalıkla izleyen, hatta yer yer öncekileri aşan müfessirler
yetişmiştir. Osmanlı müfessirleri, hazır 1 açılmış bir yol dururken yeni bir yol açma külfeti, icat ve yeniliklerin bid' at yaftası vurularak redde
dilmesi, her şeyden önemlisi de, Kur'an'ın mevcut yorumlarının yeterli görülmesi gibi bazı sosyokültürel gerekçelerle önceki tefsirlerin metod
ve muhtevasına bağlı kalmış, orijinal bir metod geliştirememiştir. Osmanlı dönemi eserlerinin, İslam düşüncesinin istikrar ve sürekliliğinin
sağlanmaya çalışıldığı, asıl buna ihtiyaç duyulduğu asırlarda vücud
45 Bilgiseven, s. 484-487. 46 Sakıp Yıldız, "Osmanlı Tefsir Hareketine Toplu Bakış", Wudağ Üniversitesi hiilıiyat
Fakültesi Dergisi, 1987, II/2, s. 8. 47 Klasik Osmanlı Tefsirini gayet iyi yansıtan özellikle tarikat çevrelerinde çok tutulan
meşhur eseri Rıllııı'l-beyiiız; zahi:r ve biitın tefsiri belli ölçüde birleştirmiş olmakla birlikte, devrinin bilim anlayışuun etkisinde kalmış hikayelerle doludur; "işari tefsire ilişkin özellikle Te'v'ili1t-ı Necmiyye'den yapılan iktihaslar rnuhakkıkane ise de özellikle tarihe [ve tabiat bilirnlerine] dair nakiller zayıftır; bu özelliği göz ardı edilmernek şartıyla genel özellikleri itibariyle istifade edilmesi gereken bir eserdir." (Bursalı Mehıned Tahir, Osmanlı Miiellijleri (A Biobibliografical Dictionary of the Ottornan Literature), 1971, Gregg International Publishers Limited, I, 29-30).
128 MURATSÜLÜN
bulmuş olması da önemli bir etkendir. Çünkü bir medeniyetin kuruluş
aşamasında inşa edici aJ.irnler ortaya çıktığı gibi, istikrar dönemlerinde de mevcut çerçeveyi muhafaza edip geliştiren aJ.irnlere ihtiyaç duyulur. İnşa aşamasındakille benzer farklılık ve yenilikler yerine artık birtakım
ayrıntılara (şerh-haşiye) dalınrnası doğaldırs. [Ancak bu, zamanla olumsuz sonuçlara yol açtığı aşikardır. Tıpkı hareketsiz bir suyun zamanla
kokuşması gibi...] Böylece, müstakil ya da konulu tefsirler yapmak yerine, Zemahşer!'nin Keşşiifı ile Beydav!'nin Enviiru't-Tenzll'ine şerh,
ta'likat ve haşiye yazmak tercih edilrnişJ:ir49 •
Bu gelenekte işari tefsirin de önemli bir yeri olup bu alandaki eserler Necrneddln-i Kübra'nın Te'vlliit-ı Necmiyye diye bilinen Balıru'l
lıakiiik'ından ve Kaşaru'nin -İbn Arab! tefsiri diye ünlenen- Te'vlliit-ı
Kiişiiniyye' sinden etkilenrniştir. Osmanlı işar! tefsir geleneğinde aşağıdaki isimlerin öne çıktığı görülmektedir: Bedreddin Simavi (v.1420), Molla Fenari (v.1431), Cemal Halveti (v.1494), Muhyiddin Niksari (v.1495),
Nirnetullah Nahçıvani (v.1514), Beyazıt Halife (v.1516?), Aziz Mahmud Hüdayi (v.1628), İsmail Ankaravi (v.1632), Karabaş Veli (v.1686), Abdul
lah Bosnevi (v.l644), Niyazi Mısri (v.1694), İsmail Hakkı Bursevi (v.1725), Eşrefzade İzzeddin Efendi (v.1789)50• Buzevatın müstakil tefsir
lerine ek olarak, Fatiha51, YaSm, Mülk, Yusuf sfıreleri başta olmak üzere müstakil sur e tefsirleri, ayete'l-kürsi, nfır ayeti, hel yenzurtme illa ... (En' am 6/158), innii 'aradne'l-emiinete ... (Ahzab 33/72) vb. ayetler de tefsir
48 Dücane Cündioğlu, "Çağdaş Tefsir tarihi tasavvurunun kayıp halkası: Osmanlı Tefsir mirası-bir histografik eleştiri denemesi-", İsliimiyiit, II/4, s. 59.
49 Bu iki tefsir üzerine yapılan tam ve yanın şerh-hiişiye-ta'ükat çalışmalarnun sayısı 300'ü geçmektedir (Bkz. Bilmen, Biiyiik Tefsir Tarihi, Tabakiitii'l-miifessirfn-, II, 531 vdd., II, 469 vdd.)
50 Mustafa Öztürk, "Osmanlı Tefsir Kültürüne Panoramik Bir Bakış", Osmanlı Toplıımımda Kıır'an Kiiltiirii ve Tefsir Çalışma/an, İstanbul: ilim Yayma Vakfı Kur'an ve Tefsir Akademisi, 2011, s. 113-114. Süleyman Ateş, "işari tefsirde gerileme" olarak nitelendirdiği Osmanlı dönernindeki 36 işari tefsiri müfessirleri ile birlikte tarutmaktadır (Bkz. age, s. 211-257).
51 Fatiha tefsirleri üzerine müstakil bir tez yapılmıştır: Ziya Demir, İstanbul Kiitiiplımıeleriııde Mevcut Matbu ve Yazma Fiitilıa Tefsirleri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans tezi, 1987.
KUR' AN' A İŞARİ YAKLAŞlMLAR 129
edilrnişfu52• Tefsir adı taşımadığı halde ayetlerin tefsir edildiği medilis türü kitaplar da bu bağlamda incelenebilir.
Kur' an' a Tasavvufi yaklaşım, -Bey da vi ve Aıusi örneğinde olduğu gibi- tefsirlerde çeşni kabilinden yer alsa bu sağlıklı bir tutum olabilir; ancak tefsir deyince akla bu yaklaşımın gelmesi, Kur'an'ın bu şekilde anlaşılınası ilm-i siyaset bakımından -da- hatalıdır.
Burada Mustafa Öztürk'ün Osmanlı tefsir geleneği hakkındaki bir
değerlendirmesine yer vermek istiyoruz:
"Osmanlı devrinde işari-tasavvufi tefsirin rağbet görmesi, siyasi otoritenin dengeli yönetim anlayışı sayesinde tekke ile medrese arasında tesis edilen yakınlığa bağlanabilir." [Siyasi erkin bu uzlaştırmacı yaklaşımı kuruluş ve yükseliş dönemlerinden soma da sürdürüp sürdüremediği tartışılabilir. İkinci olarak; 'tekke' ve 'medrese' kavramları doğru kullanılmış gibi gözükmemektedir. Mutlak kemaline masruftur; tekke kavramı, Batırıi manalan yüceltip zahiri ilimleri küçümseyen bir tutumu akla getirmekte; medrese dendiğinde ise -elbette zahiri yönü ağır basanşer'i ilimler anlaşılmaktadır. Yani, yazarın da belirttiği gibi, burada tekke- medre-
52 Bu tefsirler için tebliğin sonundaki EK-2 başlığına bakınız. yazmalar.gov.tr' de tespit ettiğimiz şu Tasavvufi tefsirler de üzerinde çalışacak araştırmacılan beklemektedir: Çukurluzade Hacı Torun Mehmed Salih b. Abdullah Kaysari (v.l302m.), İşaratii'lKıır'aıı
Şerns ed-din Mahmud b. Abd er-Rahman el-İsfaharu (v.l349m.), Eııvanı'l-Hakıliki'rRabbılııiyye fi Tefslri'l-ayati'l-Kıır'aııiyye Ali b. Hüsiim ed-din el-Muttaki el-Hindl (v. 1567m.), el-Hikemii'l-İrfaııiyye fi Ma'aııl İrşadiyye ve İşarati Kur'aııiyye Feyz! Feyzullah b. el-Mübarek el-Hindl (v. 1596m.), Sevatı'ıı'l-İllıılnı fi Tefslri'l-Kur'fiıı Nfueddm Ali b. Sultan Muhammed el-Kan (v.1605), Eııvfinı'l-Kıır'aıı ve Esrfirıı'l
Furkiiıı
Gazzizade Abd el-Latlfb. Mehmed Es'ad (v.l831), Fııtıllııltu Keıızi'l-Kur'aıı Hafız Abd er-Rahman, Filıristıı'l-Mıısiilıabfiti'l-Felekiyye ft'l-İşarati'l-Kur'fiııiyye Abdulkadir b. Osman el-Yemen!, Tefslrıı'l-Kıır'fiıı ve Teııvlnı'l-İrf!iıı Bursevi'nin tefsire dair eserleri (Bursalı, I, 29-30) klasik dönem Osmanlı tefsir çalışmalan hakkında fikir verebilir: Ta 'llkiit ale'l-Ffitilıa li-Tefslri'l-Kiidl Hfişiye ala sılreti'ıı-Nebe' Tefslrıı bi-yedike'l-lıaynı
Tefslru imıe'llezlııe yıılıfiddılııa 'llii/ıe ve rasıllelı Tefslrıı ve lekad elıazııfi nılsfika Beııl İsrml Tefslnı ve mfi besse fi-lııl nıiıı dfibbe '{efslnı ya eı;yü/ıe'ıı-ııfisii'bııdıl.
130 MURATSÜLÜN
se uzlaşmasından ziyade, zahlr ile batını şahsında cem' eden mutasavvıf alim tipinin tercih edildiği aşikardır. Ve bu, İslam düşüncesinin beı;an, burhan, iıfan terimleriyle özetlenen üç temel ilim alaruru -bir başka deyişle, üç farklı epistemolojiyitevlıid eden müstesna bir yaklaşımdır. Ancak bu üç yaklaşımdan beı;anın merkeze oturtulması, burlıanın onun çevresinde; irfanın da en dış dairede yer alması gerekir. Bu sıralama bozulduğunda ilim ciddi darbe alır; almıştır da ... İşte, kuruluş ve yükseliş devirlerindel "medrese eğitiminin yanı sıra tekke eğitimine de vakıf olan mutasavvıf alimierin telif ettikleri eserlerde Kelam, Fıkıh ve Tasavvufu mezcederek meseleleri hem zahlr hem de batın açısından ele almaları, zahlr ilimlerinde kullarulan akıl ve burhan metodu ile batın ilimlerinde geçerli olan keşf metodu hakkında mukayeseli değerlendirmeler yaparak batın ilminin zahlr ilmine katkılarmdan söz etmeleri Tasavvufla diğer disiplinlerin ilmi zeminde yakınlaşmasını sağlamıştır. Farklı bilgi sistemlerine ait görüş ve yorumların mezcedilmesi Osmanlı tefsir kültürünün temel özelliklerinden biridir. Bu özellik 'Tefsirde Senkretizm' şeklinde nitelendirilebilir. (Kısaca uzlaştırmacılık anlarıuna gelen senkretizm; farklı din, kültür veya düşünce ekallerinin birleştirilınesi yahut birbirinden farklı öğreti, düşünce ve kültür yapılarının kaynaştırılması şeklinde tanımlanabilir.) ... Bu noktada, senkretizmin eklektisizmden (seçmecilik) farklı olduğu belirtilınelidir. Zira eklektisizm, farklı düşünce sistemlerinden seçilen unsurların ayrı bir sistem içinde birleştirilmesini ifade eder. Ayrıca eklektisizm, söz konusu unsurlara kaynaklık eden sistemlerin bütününü benimsemediği gibi, aralarında çözümleme amacı da gütmez. Dolayısıyla, farklı düşünce sistemlerini uzlaştırma yönteıni olan senkretizmden bu yönüyle de farklılık arz eder."53
Peki, senkretizm iyi bir şey midir, yazar buna değinmemiş ... Felsefi
anlamda, ''birbirinden farklı düşünce, inanış veya öğretileri kaynaşhrma çabası"54 anlamına gelen senkretizm, çeşitli dini, ilmi gelenekler ve
düşünce sistemleri arasındaki bir kararsızlık hali olup, aslında, 'çözümleme yeteneğinin zayıf olması'ndan kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan
beyan, burhan ve irfan arasındaki öncelik ve sonralık iyi belirlenemediği takdirde, senkretizmin -hpkı su, patates, et, soğan, biber, salça ve tuz
oranlan yerli yerinde olmayan bir yemek gibi- iyi sonuçlar vermeyeceği, zihni ve gönlü doyurmayacağı aşikardır. Bir başka husus da irfani bilgi sistemini ilgilendirmediği, mesela 'bilim'le ilgili olduğu halde, irfani
sisteme göre tefsir edilmeye çalışılan ayetler meselesidir. Kur'an'ın
mucize oluşunu temellendirmek için indirilen55 hurfrf-i mukattaa üzerine tamamen sübjektif 'buluş'lar yapıp bu harfleri ebced hesabı ile tefsir
etmek yerine, (ihtişam devirlerindeki Türk devletlerinde ve modem)
53 Öztürk, "Osmanlı Tefsir Kültürüne Panoraınik Bir Bakış", s. 114-116. 54 Bkz. İsmail Parlatır vdğr., "Senkretizm", Türkçe Sözlük, Ankara: TDK, 1988. 55 Zemahşeri, el-Keşşfif, Bakara 2/2 hk.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR 131
Avrupa fikir muhitlerinde yapıldığı gibi somut başarılar getirecek, maddi gelişme sağlayacak hususlarda kafa yorulmalıdJ.r56•
Kur' an sahasında ciddi ve köklü çalışmaların yapıldığı Tanzimat
Meşrutiyet arası dönemde, yine aynı eğilim hakim olmakla birlikte, Kur'an'ı halkın idrakine daha fazla sunmaya yönelik muhtasar müfid
çalışmalar: tercemeve te'lifler yapılmıştır. Daha çok, YiiS'ln, Yılsuf, Fatiha sfuelerinin yanı sıra, namaz sfueleri terceme ve tefsir edilmiştir. Biri
dışında, tamfunı Arapçadan çeviri olan tam tefsirler, ayet ve sfue tefsirlerine oranla bu dönemde de azdı.r57• Cumhuriyet devrinde ise, belli bir
fetret devri sonunda İsıarnı neşriyat alanında belli bir kıpırdama başlamış ve bu, günümüze kadar artarak devam etmiştir. Buna karşılık,
Cumhuriyet döneminde, hayat ile Kitabın [realite ile Kur'an'ın] doğrudan doğruya ilmi ve dini bir metod çerçevesinde birleştirilmesi felsefe
siyle hareket eden ilahiyat fakülteleri, kutsal kitabımızın hayata tuttuğu ışık çerçevesinde -her biri içtihad seviyesinde- yüzlerce tez58 yaptırmıştır;
halen de yaptırmaktadır.
56 Bedir, s. 268 (İ. Doğan, s. 356). 57 Geniş bilgi için bkz. Murat Kaya, Taıızfnıat'tan II. Meşrutiyet' e Kadar (1989-1908) Matbı1
Türkçe Kur'lin-ı Kerim Terceme ve Tefsirleri (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2001), sonuç kısmı.
58 Tasavvuf ile Tefsiri birleştiren birkaç örnek çalışma: İşarl tefsir okulu; Fahruddin er-Razi'nin Mefiitfhu'l-gayb adlı eserindeki işarl tefsir yönü; Gariiibu'l-Kur'an ve reğiiibu'l-Furkiin' da işari tefsir; Sülerrıl ve tasavvufi tefsiri; Meşhur Tefsir literatürlinde Tasavvufa bakış; Kur' an kaynaklı tasavvufi kavramlar; Razi'nin tefsirinde Tasavvuf; Ni'metüllah Nahcivani ve tasavvufi tefsiri; Necmuddin Daye ve tasavvufi tefsiri; Elmalılı Muhammed Harndi Yazır ve Tasavvuf anlayışı; Aliyyü'l-Kiiri'nin hayatı, eserleri ve Enviiru'l-Kıır'an ve esriirul-furkiin adlı eserindeki metodu; Aıtısi'nin Rilhıı'l-nıeiinl isimli eserinde işarl tefsir; Aıus!'nin Rfihu'l-meiinf tefsirinde Tasavvuf.
132 MURATSÜLÜN
Değerlendirme ve Sonuç
Osmanlı Tefsir hareketinin genel karakteri hem zahiri/normal tefsirde
hem de işari tefsirde -orijinallik değil- taklittir. [Zemahşeri, Beydavi ve Mefatihu'l-gayb'ın çıkarb.lınası durumunda normal tefsirlerimizde; Ku
şeyri, İbn Arabi, Kaşam ve Te'vilat-ı Necmiyye çıkartıldığında ise işari tefsirlerimizde nelerin kalabileceği ciddi bir araşhrmayı hak etmektedir.]
Anlaşılan; Osmanlı, teoriden ziyade pratiğe önem vermiş; 25 milyon kilometrekarelik muazzam bir alana yayılan büyük bir imparatorluğun
sağlıklı bir şekilde hayatiyetini sürdürebilmesi için bunu yeterli görmüştür. Türklerin hakim karakteri, var olanı daha da geliştirmektir ... İslam
medeniyetinde iken, Arapça eserlerle ilgili örneklerini gördüğümüz bu yaklaşım Batı medeniyetinin etkisine girdiğimiz Cumhuriyet devrinde bu kez -mesela- Klasik Batı müziğinin Batılılara taş çıkarıncasına iyi icra
edilmesi gibi sonuçlar intaç etmiştir. Dinin asli kaynaklarına bizzat
ulaşıp yeni sorunlara yeni çözümler üretilmesi gerekirken, Kur' an ve hadislerin ekolleşıniş -ama yer yer köhneıniş- açıklama ve yorumları
onlara parmak ısırtacak derecede geliştirilmiştir.
*** Kur'an-ı Kerim, zahirinden ibaret değildir; her metin gibi, onun da
yan anlamları vardır; mantükunun yanı sıra, mefhumu, ma'ntisı, medlıllü,
muktezası, mağztisı, maksadı, müştirun ileyhi söz konusudur. Özellikle, ilk muhatapların akli ve ilmi seviyesini aşan konularda, ayetler elbette onlardan farklı şekillerde anlaşılabilir. "Kur' an ayetleri; sözgelimi Yerkürenin şekli, Güneş'in dünya etrafında seyri, Arz merkezli evren algısı vs.
ile aynen o giinkü Araplar gibi anlaşılmalıdır; Kur'an budur!" denilirse, o zaman Kur'an-ı Kerim' deki evrensel ilahi ruh göz ardı edilmiş olur. Bu
ilahi nefestir ki, Kur'an ifadelerini her çağda dipdiri tutmakta; alimi de cahili de hala ondan tefeyyüz etmektedir. Dolayısıyla, Hak Te'iHa'nın
Kur' an' da tecelli eden son mesajı, Arap kültürel çevresinin ürünleri olan rivayetlerin insafına da terk edilemez; ilk muhatapların anlayışına da
terk edilemez. Çünkü nüzul devresinden itibaren, ilk neslin -gerek
ayetlerin inişine sebep olan olayları bizzat yaşamaları gerek Hazret-i Peygamber'in rahle-i tedrisinde öğrenim görmeleri gerekse hassas dil ve
belagat özellikleri sayesinde- aşina oldukları sahih Kur'an anlayışı
KUR' AN' A İŞ ARİ Y AKLAŞIMLAR 133
zamanla farklılaş~ş; 'Bilim'in gelişmesine paralel olarak birtakım 'yeni ve daha doğru' algılar ortaya çıkmış olabilir. Kaldı ki, n~ul çağı Arap toplumu Kur'an'ı anlamakla birlikte, aslında bu anlayış, kendi yaşadık
ları dönemin olaylarıyla ve makasıd itibariyle genel bir anlamadır; kevni (Fizik) bilimlerle ve tarilli olaylarla ilgili detayları anladıklan anlamına
gelmez. İlk muhataplar, Kur'an ayetlerinin lafzi/literal anlamlan ve gayeleri açısından pek bir sorun yaşamamışlaı:sa da, ayetlerin tafsilatı..rı
da pekala sorunlar yaşamışlardır.
İşte, işari yaklaşım da, "Kur'an ayetlerinin insanla ilgili her tür du
ruma hitap kabiliyetini ispat etme, yani her tür modem gelişme ve çağdaş sorun karşısında Kur'an'ın hayatiyetini ortaya koyma" olarak değerlendirilebilir; Müslüman aklının; "itikadi, hukuki, bilimsel, psikolojik,
sosyal ... her alanda Allah kelamrna yer açma teşebbüsü" olarak gerçekten tebrike şayandır. Yalnız, bu iş; Tefsir ilminin usul, kaide ve zabıtala
rından habersiz çevreler ma' rifetiyle gerçekleştiğinde, keyfiliğe varan bir
sübjektifliği de beraberinde getirmektedir. Nitekim işari tefsir için bir takım şartlar geliştirilerek, söz konusu yaklaşım sınırlandınlmaya çalı
şılmış ve işari tefsir çeşitli açılardan [gah makbul ve merdut diye gah işari ve nazari diye] bölümlere ayrılmışhr.
Bu gayretler, işari tefsir alanında sorun olduğunu açıkça göstermektedir. Zira hiçbir alanda olmadığı gibi, Tasavvuf'ta da tek bir yapı yok
tur; Kur'an ve Sünnete son derece bağlı tasavvuf erbabının yanında, işi ibahiliğe vardıran marjinaller de bulunmaktadır. İşari tefsirin önde gelen
şahsiyetlerinden biri olan İmam Gazali'nin, Batıni yaklaşımlarla nasıl
mücadele ettiği bilinmektedir. Havassçılık, hurı1filik, şifrecilik, cefr vb. hususlar insanlara hoş geliyorsa da, hatta bazılannın imanının artmasına dahi vesile olabiliyorsa da, bunların -nihai kertede- Kur'an ve Sünnetin
ruhuna ters olduğu, Kur'an nurunu kararttığı aşikardır. Kur'an'ın Kıya
mete kadar insanlığı aydınlatacak kapasitedeki nuru, ayetlerin reel anlam ve delaletlerinde gizlidir. Tefsir ilminin görevi de bu gerçek
manaları tespit etmektir.
Bunlar belirlenebildiği takdirde, Mutlak Gerçek'in Kur'an-ı Kerim
aracılığıyla yansıyan 'ses'i herkesi etrafına çekecek; ilahi nur bütün
134 MURATSÜLÜN
ihtişamıyla belirecektir. Bu nuru -nurun kendisine giderek- kendi çağım
za yönlendirmek, yani çağdaş sorunlarımza akıl ve bilimin ışığında çözümler üretmek sizin işinizdir. Ancak öncelik, reel nurun beşeri işari yaklaşımlarla kararhlmamasıdır. Gerek bilimseki gerekse Tasavvufi işari yaklaşımlar, kendi realitelerinden hareketle Kur'an'a giderek, yani mev
hfun küçücük 'nur'larıru Kur'an nurunun üzerine doğru tutarak onun parlaklığıru arhrdıklarıru, Kur'an'a hizmet ettiklerini sanmakta iseler de,
aslında Kur'an nurunun ziyasını engellemekte, onu bulandırmaktadırlar. Bunun yerine, Kur'an'ın çağımıza tuttuğu ışığın yanına biz de akli ve
bilimsel ekstra nurlarımızı ekleyerek ça~ meselelerine yaklaşmalıyız. Akli ve bilimsel beşeri 'nur'larımızı, çağımız problemlerinin üzerine
değil de, 1500 yıl evvelinden bugünlere ışık tutan Kur'an nurunun üzerine doğru tutarsak, bu nuru arhrınak bir yana, engellemiş, kararhnış oluruz. Kur'an'ın gerçek nuru yeterlidir; o; akıl, can, mal, namus ve din güvenliği, sorumluluk bilinci, kalite, çalışma, inceleme-araştırma, adalet, kötülükte kimseı;e arka çıkmama, aksine iyilikte yardımlaşma ve emrin mahiyetini tartışmak yerine ftiliyata geçirme gibi evrensel ilkeleri uygulayan herkesi
taşıdığı etikete;. sahip olduğu isim ve sıfata bakmadan başanya götüren bir rehberdir. Kutlu Sahabe neslinin, onun gösterdiği yolu izleyerek
müthiş bir silkiniş gerçekleştirmesi ve çağındaki hakim güçleri benzeri görülmemiş bir sürede dize getirmesi ve dünyanın en büyük, en insani
medeniyetini kurması bunun ispah sayılabilir. Dolayısıyla mesele, Kur'an nurundan hakkıyla yaradarup yararlanmadığımızda, yani hayata geçirip geçirmediğimizde ve bu nuru çağımıza nasıl taşıyacağımızda
düğüınlenmektedir ...
*** Bununla birlikte, Kur' an-ı Kerim' de tecelli eden reel mesajlarm keşf
ilham, rüya vb. iddialarla örtüldüğü gözlemlenmektedir. Bu yaklaşım; bir yandan, metnin ilk bakışta anlaşılınayan deruni anlamlarının keşfedilmesi, satır aralannın okunınası ve çağnşım ve sinyallerinin alınması
anlamında soylu bir çaba olarak değerlendirilirken, bir yandan da Haz
ret-i Peygamber ve onun vasıtasıyla insanlığın idrakine indirilen reel ilahi mesajın tahrif edildiğini düşündürebilmektedir. Yani, işari tefsir
aslında tefsir değil, te'vil olduğu için, te'vilin de tek bir türü olmadığı
KUR' AN' A İŞARİ YAKLAŞIMLAR 135
ıçın, söz konusu yaklaşım ne toptan reddedilebilmekte ne de toptan benimsenebilmektedir. Tıpkı Tasavvuf gibi ... Tasavvuf ekolleri de,
Kur'an ve Sünnete en yakınından en uzağına; Nakşibendlsinden Batınl İsmailisinekadar çeşit çeşit değil midir? Yine, İslamiyet'in yabancı cereyanlara en açık penceresi de, gayr-ı müslimleri İslamiyet' e en fazla çeken
yönü de Tasavvuf değil midir?
"Bir metnin herkesçe kabul edilmesi gereken (objektif) tek bir anlamı
mı vardır yoksa anlam herkesin idrak seviyesine göre değişen sübjektif bir şey midir?" sorusuna doyurucu bir cevap verilmediği takdirde,
günümüzde iyice yaygınlaşan "Kur'an'ı aniayarak okuma"ya yönelik teşvik ve teşebbüsler iyi niyetli birer iddia olmaktan ileri gidemeyecektir.
Şayet keşf ve müşahede ile elde edilen mana, objektiflikten uzaksa, rabbani bir ilhama değil, felsefi bir görüşe dayamyorsa ve zahir alimlerinden daha deruni biçimde anlaşıldığı iddia edilen metin 'Allah'ın kelamıysa, o
zaman "Her kim Kur'tin'ı kafasına göre [bi-ra'yiht] tefsir ederse, Cehennem'deki yerine hazırlansın!" (Buhari, ilm 38) tehdidi üzerinde iyi düşünmek gerekir. Metin bir şey söylüyor, siz ise ona başka şeyler söyletiyorsanız -ve reel anlamı kabul etmiyorsanız- bu durumda, ayetin Hak
katından indirilen gerçek anlamını tahrif etmiş, hatta -farkında olmadaninkar etmiş olmaktasınız. Kur'an'ı; ilmi usul, kaide ve zabıtalardan
bağımsız olarak; kafamıza göre, mezhebl/meşreb1 önyar~arımız çerçevesinde tefsir edersek, bizi hangi gök altında barındırır, hangi yer üze
rinde yaşatır?!
KAYNAKLAR
Afifi, Ebu'l-' AHi, İslfim'da Manevi Devrim Tasavvııf, çev. H.İ. Kaçar- M. Sülün, İstanbul: Risale Yayınlan, 1996.
Ateş, Süleyman, İşari Tefsir Okulu, İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, 1998. Berki, Ali Himmet, Hukuk Mantığı ve Tefsir: Kanım ve Mukavelelerin Tanzim ve Tefsirine
Ait Kaide ve Asıllar, 1948, Ankara: Güney Matbaaalık ve Gazetecilik. Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslfimiyye ve Istılfihfit-ı Fıklıiyye Kamusu, İstanbul1985. Buhari, el-Bfınl, Ebu'l-' Abbas Ahmed b.' Ali el-Kuraşi, Şemsii'l-ma'iirifi'l-kiibrfi, Mısır:
el-Huseyniyye, ts. (4 cilt, tek mücellet). Bursevi, İsmail Hakkı, Rıllıu'l-beıJfin, İstanbul1389.
136 MURATSÜLÜN
Çelik, Ömer, "Hicri V-XI. asırlarda Kur'an ilimleri", Kur' !in ve Tefsir Araştınııaları-III, İslami İlimler Araştırma Vakfı (İSA V), İstanbul, Ensar 2002.
Demir, Ziya, Osmanlı Miifessirleri ve Tefsir Çalışmaları, Kımılııştaıı XVI. Asrııı Somm Kadar, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2006.
Demir, Ziya, İstanbul Kiitiiphaııelerinde Mevcut Matbfi ve Yazma Ffitiha Tefsirleri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans tezi, 1987
el-Gazzali, Ebu Hfunid Muhammed, İ/ıyfi'u 'ultmıi'd-din, Kahire: Daru İhya'i'l-kütübi'l-' Arabiyye, ts.,
İmzasız, DİA, "işaret", DİA, İstanbul: TDV Yayınları, 2001. MacDonald, D.B., 'Sihir' md., İslfim Ansiklopedisi, İstanbul: MEB, 1988. Mevlana, Mesııevl, çev. Veled İzbudak, gözden geçiren: Abdilibaki Gölpınarlı,
MEGSB, İstanbul1988. Molla Husrev, Mir'fitii'l-ıısıll fişerizi Mirkiiti'l-vusül, İstanbul, ts. (Dağıtım: Salalı Bilici
Kitabevi). Okumuş, Mesut, Kıır'aıı'ııı Çok Boyutlu Okımıışıı -İmam Gazzali Ömeği-, Ankara:
Ankara Okulu Yayınları, 2006. Ragıb el-Isfahani, el-Mıifredat fi Garibi'l-Kıır'fin, Beyrut, ts. Uludağ, Süleyman, "İşaret" md., DİA, İstanbul: TDVYayınları, 2001. __ "İşari Tefsir", DİA, İstanbul: TDV Yayınları, 2001. __ "Keşf" md. DİA, İstanbul: TDV Yayınlan, 2002. Yılınaz, Hasan Kihnil, Ebu Nasr es-Senfic et-Tüsi, el-Lüma', İslfim Tasavvıifıı; Tasavvıifla
İlgili Sorular ve Cevaplar, İstanbul: Altınoluk Yayınları, ts. ez-Zeheb!, et-Tefsir ve'l-Miifessirtm, Kahire: Mektebetü Vehbe, 1409/1989. ez-Zerkaru, Mustafa Abdülazlın, Menfilıilii'l-'irjfin fi 'ııltmıi'l-Kıır'fiıı, Kahire ts. ez-Zerkeş!, Bedreddin, el-Burlıfin fi 'Wılmi'l-Kur'fin, nşr. M. Ebu'l-Fazl İbrahim,
Beyrut, 1988.
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞlMLAR 137
EK-1 RÔHU'L-BEYAN'DAN İŞARİ TEFSİR ÖRNEKLERİ
Ömekl: "Öyleyse, tevbe ederek Senin yoluna uyanlan bağışla." (40/7)
"Bu ifadede meleklerin ancak heveslerine tabi olmaktan tevbe ve rücu
edip Hak Teala'run yoluna sağlam bir niyet ve samimi bir istekle uyanların bağışlanmasını istediklerine işaret edilmektedir. el-Es'iletü'l-muk
lıame'de der ki: 'Öyleyse ... bağışla' ibaresi, şefaatin ancak tevbe edenlere
edilebileceğini gösteren bir üslup taşımaktadır (denilirse), bunun cevabı
şudur: Şefaat herkesle ilgili olmakla birlikte tevbe etmiş birinin şefaate ihtiyacı çok daha açık olduğu için (ayette) özellikle tevbekarlar zikredilmiştir. Ayrıca biz (Ehl-i Sünnet)e göre; Allah tevbekarm tevbesini kabul
etmek zorunda değildir. En güçlü görüş, buradaki tahsisin (yani tevbenin özellikle zikredilmesinin) tevbe ve ittibaa teşvik amaçlı olmasıdır.
Benim kalbime gelen de budur. Bu konuda serdedilen en enteresan fikirlerden biri de Ruzbihan el-Bakli'nin Te'vllat'mdaki şu sözüdür:
Meleklerin rahmeti bana ilginç geldi; çünk(.i baksanız a, günahlarında ısrar edenleri nasıl istiğfarlarından hariç tutuyorlar; bu, meleki tarzda
vaki olmuş bir tür zühddür (fazla şey istememe). Bunlar, İnsanoğlunun
Efendisi (sas)'nin -kavmi kendisine işkence ve eziyet ettiği sırada- sarf ettiği şu sözleri sarf etmekten ne kadar uzaklar: 'Allalı'ım! Şu kavmimi
doğru yola ilet, çünkü bilm(eden hareket ed)iyorlar.' İlahi rahmetin her şeyi
kapsadığını kendileri belirtiDelerine rağmen, bu rahmete ancak tevbekar
olanlan layık görüyorlar. Keşke, ilk sözleri üzerinde kalıp, tevbekar olsun isyankar olsun herkes için ilahi mağfireti istemiş olsalardı!" (An
cak) Fakir der ki: isyankar biri ya mürnindir ya da kafirdir; ikinci şıktaki
lere mağfiret taalluk etmez (kafir için -mağfiret söz konusu değildir); çünkü mağfiret, mutlak manada yani isyan etmiş olsun olmasın 'mümin'lere özgü bir şeydir. İşte, Allah'ın, kendisine şirk koşulmasını asla
affetmediğini bildikleri içindir ki, melekler -Müşrikleri müstesna tutmak
için- sadece tevbekarlar için mağfiret talebinde bulunmuşlardır." (Bur
sevi, Rulıu'l-beyan, 40/7 hk.)
138 MURATSÜLÜN
Ömek2: ''İnkar edenlere," Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağnldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir." (40/10)
"Fakir şöyle diyorum: 'İmana çağrıldığınızda' ifadesi ilahi gazabın sebebinin inkar olduğuna delalet eder; bir nevi şöyle buyrulmuş oluyor: Bu inkarıntzı hatırlayın; çünkü dünyada da Ahirette de hışma uğramanızın ve o yakıp tutuşturarak mahveden azaba girmenizin sebebi odur. Nitekim az ileride şöyle buyurur: 'Bunun sebebi, yalnız Allah çağrıldığı
zaman inkar ederken, O'na eş koşulunca inanmanızdır.' İşin hakikati şudur ki, gerçek anlamda 'sevenler seveni' Allah iken, 'düşmanlar düşmanı' nefistir. İmdi; her kim sevenler sevenine göstermesi gereken sevgiyi düşmanlar düşmanına gösterip, onun hakimiyeti altına girerse, Allah da onun üzerindeki inayet nazarını çeker ve buğzedip uzaklaşır." (Bursevi,
Ruhu'l-beıJtin, 40/10 hk.)
Ömek3: "Meydana çıkacakları gün ... işte o zaman onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. 'Bugün hükümranlık kimindir?' denir; hepsi: 'Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır' derler." (40/16)
"Hani o fena bularak kendi varlıklarından çıkacakları gün... işte o zaman, onların varlıklarından hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz: O varlıklarını ifna ettikleri esnada Allah'tan başka hiçbir şeyleri kalmaz da bunun üzerine Allah kendilerine: 'Bugün hükümranlık yani varlık hükümranlığı ve Cüneyd'in (ks): 'Varlık aleminde Allah'tan başka hiçbir şey yoktur!' sözüyle işaret ettiği makam kimindir?' der. Allah'tan başkasında hiçbir 'varlık hükümranlığı' söz konusu olmadığına göre, soran da cevaplayan da O olmuş olur ve şöyle der: 'Gücü her şeye yeten tek Allah'ındır.' Çünkü Allah Teala, kahhariyet sıfahyla tecelli ettiği için, ortada Allah'tan başka ne soru soran ne de cevap veren vardır." [Bursevi, Ruhu'l-beytin, 40/16 hk. (Daye, Te'vlltit-ı Necmiyye' den naklen)]
Ömek4: "Firavun dedi ki: 'Ey Haman! Bana bir kule inşa et, belki o yollara; göklerin yollarına ulaşırım da Musa'nın tanrısına muttali olurum.
ı 1
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞlMLAR 139
Doğrusu, ben onun yalancı olduğu kanaatindeyim!' Yaptığı kötü iş böylece Firavun'a güzel gösterilmiş ve doğru yoldan alıkonulmuştu ... " (40/36-37)
Te'vfliit-ı Necmiyye'de der ki: Ayet-i kerime, Firavun gibi, Allah Tea
la'nın gökte bulunduğunu zannedenlerin kendi zamanlarnun firavunu olduğuna işaret etmektedir. Allah Teala'nın gökte olduğuna inanan
birisiyle bir kafu arasında sadece bu benzerlik bulunsa, mezhebinin
yamukluğu ve inancırun yanlışlığı konusunda ona bu yeter. Çünkü _ Firavun da Allah'ın gökte olduğunu vehmetmek suretiyle yanlışa düş
müştü. Allah gökte olsaydı, Firavun da yukarıdaki talebinde haklı olurdu. ,Böylece' ifadesi onun, Allah'ın gökte olduğuna dair inancırun yanlış
olduğuna ve doğru yoldan sırf bu inancı yüzünden çevrilip menedildiğine delalet etmektedir." (Bursev1, Ruhu'l-beyiin, 40/37'nin tefsirinde)
Örnek S: ,,(Kıyamet) saat(i) gelip çathğı gün ise ,,Firavun'un adamlarını daha şiddetli bir azaba sokun!" (denir ve oraya ahlırlar ... )" (40/46)
"(Kıyamet) saat(i) gelip çathğı gün .. : ifadesi, ruhların ölümle beden-lerinden ayrılmasına işaret eder; çünkü "ölen birinin kıyameti kopmuş" demektir. 'Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun' denir. Zira
nefis firavununun uğrayacağı en şiddetli azap ayrılıktır ve bedeni terke
derken tabiatı gereği alışıp bağlandığı şeylerden bir anda kopacaktır.
İnsanın alıştığı bir şeyden kopması ise gerçekten çok sıkıntı vericidir. Nitekim bağlılığın şiddet ve büyüklüğüne göre elem de şiddetli olınaktadır." [Bursevi, Rılhu'l-beı;fin, 40/46 hk. (Daye, Te'vfliit-ı Necmiyye' den)]
Ömek6: JJ ••• sizi tertemiz şeylerle nzıkland.ıran, Allah'tır." (40/64)
"Tertemiz (tayyib) olan, yaratıkların tertemiz gördüğü şeyler değil, Yaratıcırun tertemiz bulduğu şeylerdir. Çünkü O öyle bir 'Tayyib'dir ki
tayyib olanın dışındakileri kabul etmez. Allah'ın kulundan -bizzat kendi yaptığı bir şey olarak- kabul edebileceği tertemiz şeyler, [riya ve şüphe
den uzak] tertemiz kelimelerdir (kelim-i tayyib). Nitekim bir ayette;
'O'na ancak temiz ve güzel kelimeler ulaşır.' [35/10] buyrulmuştur.
'Allah'ın hibesi olan' tertemiz ise, O'nun cemal ve celaı sıfatlarırun tecel-
140 MURATSÜLÜN
lisidir. İşte 'Ve sizi tertemiz şeylerle nzıklandıran, Allah'tır' ifadesiyle bu iki sıfata işaret edilmektedir. Hasılı, tertemiz kavramı, birkaç kısma
ayrılır: Tertemiz nzıklar, tertemiz zikirler ve tertemiz haller." [Bursev1, Rılhu'l-beyfin, 40/64 hk. (Te'vllfit-ı Necmiyye' den naklen)]
EK-2 OSMANLI GELENEGİNDE TEFSİR EDİLENAYET ve SÜRELER
Aşağıdaki liste
https://www.yazmalar.gov.tr/detayli_arama.php?cmd=liste&ss=93
ve Muhammet Abayın Osmanlı müfessirleriyle ilgili na-tamam bir
çalışmasından yararlanılarak oluşturulmuştur. Maksat, 'Osmanlı tefsir
geleneğinde işlenen ayet ve surelerin kataloğunu çıkartınak' değil, 'Osmanlı aydınının Kur'an-ı Kerim'in hangi bölümleri üzerinde i'mai-i fikr ettiğini tespit etınek' olduğundan, Fatiha ve Ayete'l-kürs1 gibi çok sayıda
yazma tefsiri bulunan surelerin -aynı adı taşıyan- mükerrerleri listeye dahil edilmemiştir. Bu liste, Osmanlı döneı:nirli merak eden Kur'an
araştırınacılarına kılavuzluk edebilir.
(1) Sure Tefsirleri
Ahseııü 'l-kasas (Tefslrıı sılreti Yusuf) Dürretü'l-Bahr 'ala sılreti'l-'Asr Eshelü 'l-meııfihic fi tejslri sılreti'l-Ma'iiric Esranı 'I-Fatiha es-Seb'u 'l-Mesanl Faslii 'l-hitiib fi tefslri Ümmi'l-Kitab Fatiha sılresi tejsiri Fatiha-i şerife tefsiri el-Fütılhiitü 'l-'ayniyye (Fütılhiit-i 'Ayniyye) Gurretü 'l-asr fi tefslri sılreti'n-Nasr Haşiye 'ala tejslr-i sılre-i Nebe' Hediyyetü 'l-eslaf fi tefs'iri sılreti Kiif Hısııü 'l-ayeti'l-'iziim fi tejs'iri evaili sılreti'l-Eıı 'iim İhlas sılresi tefsiri 'İzzetii'l-'asr fi tefslri sılreti'ıı-Nasr
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞlMLAR 141
el-Lfiihiitü 'l-barkıyye fi keşfi'l-lıııcubi ve'l-estfir 'an vüci'ihi esrfiri bazi'l-ehiidfsi ve'l-fiyfit
Letiiifü 'l-fiyfit ve nııküşu 'l-beı;yinfit Mecmıl'u 'l-fiyfiti'l-müntehabe Medfiricü'l-meliki'l-mennfin fi beyani ma'iirid'l-insan Mi'racu 'l-'ulfi fi tefs1ri sılreti'l-İsrfi Miftfihu 'l-Ffitiha el-Muhiikeme beı;ne arai'l-muhakkıkfn fi sılreti'l-En 'am Mulıtasaru 'l-münteha fi tefs1ri sılreti'l-İsra Mülk sılresi tefsiri Netfiicü'l-efkar fi tefs1ri's-süveri's-selfis el-Fatiha ve'l-'asr Net1cetü't-tejfis1r fi sılreti Yılsuf Risfile fi esrari'l-Fatiha Risfile fi tejs1ri "Nun ve'l-kalem" Risfile ma'mılle 'ala sılreti'l-En'fim Risfiletii rfifi'i'l-hicfib fi ittisali'l-Besmele bi-Fatihati'l-Kitfib er-Risfiletü 'l-fethiyyetü 'l-malımıldiyye fi beyani merfitibi'l-cevleti'l-'aliyye Secencelü 'l-ervfilı fi tefs1ri'l-Fatiha Sın-ı furkiin tefszr-i sılre-i Furkiin Sırr-ı İnsfin Sırr-ı İstiva Sırr-ı Kur'an Sırr-ı Meryem Sırr-ı Tenzll Sırrıı 'l-feyz ve'n-ııılr fi tejs1ri sılreti'l-'Asr Sılre-i İhlfis ve Alfik tefsirleri Sılretü 'l-halfis fi tejs1ri sılreti'l-İhlas Şerlıu tejs1ri sılreti'l-Kelıf Şerlıu 'l-Ffitihati' ş-şerife Tahk1kıı teveccülıi'l-Beydfiv1 fi sılreti'l-Burılc Tavzllıu tejs1r-i sılreti'l-Fatilıa Tefslr-i Ffitiha (çok sayıda) Tefs1r-i Fatiha-i Şerife Tefslr-i Kıssa-i Yusıif Tefslr-i sılre-i 'Amme Tefslr-i sılre-i A 'raf Tefs1r-i sılre-i Bakara Tefslr-i sılre-i Duhfi
142
Tefslr-i sılre-i Elem neşrah Tefslr-i sılre-i En' iim Tefslr-i sılre-i Enbiyli Tejsfr-i sılre-i Flitiha
MURATSÜLÜN
Tefslr-i sılre-i Flitiha (Dibace-i Tefslr-i Kebirde) Tefslr-i sılre-i Flitiha ve Kader Tefslr-i sılre-i Flitiha ve kısmün min sılreti' l-Bakara Tefslr-i sılre-i Flitiha ve Tevhld Tefslr-i sılre-i Feth Tefslr-i sılre-i Hadld Tejsfr-i sılre-i İhllis Tefslr-i silre-i İhllis ve sılre-i 'Allik Tefslr-i sılre-i İnslin Tefslr-i sılre-i İnşirlik Tefslr-i sılre-i İsrli Tefslr-i sılre-i Kadr illi Nlis Tefslr-i sılre-i Kevser ve Ayeti'l-Kürsl Tefslr-i sılre-i Mülk Tefslr-i sılre-i Mülk ve YliSin Tejsfr-i sılre-i Nalıl Tejsfr-i sılre-i Nasr Tejsfr-i sılre-i Nebe' Tefslr-i sılre-i Necm Tefslr-i sılre-i Rahmlin Tefslr-i sılre-i Vlikı'a Tejsfr-i sılre-i ved-Duhii illi sılre-i Kiifirı1n Tejsfr-i sılre-i YliSfn Tejsfr-i sılre-i YliSfn ve Ayete'l-Kürsl Tejsfr-i sılre-i YliSfn ve ba'zi liylit Tefslr-i sılre-i Ylisfn ve ba'zi's-süver Tejsfr-i sılre-i YliSin ve ciiz-u Nebe' Tefslr-i sılre-i Ylisln ve Tebiireke Tejsfr-i sılre-i Yılsuf Tefslr-i sılre-i Zliriylit Tefslr-i YliSin-i Şerif Tejsfru sı?.reteyi'l-Kadr ve'l-Feth Tefslru sılreteı;i'l-Muavvizeteıjlı Tefslru sılreti f:lud
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR
Tefslru sureti Kureyş Tefslru sureti ve'd-Duha Tefslru sureti ve'l-ildiyat Tefslru sareti YilSin Tefslru sureti YilSin ve silreti'l-Vilkı'a Tejsfru sılreti Yılsıif Tejsfru sılreti' d-Duhiin Tejsfru sılreti'l-Asr Tefslru sılreti'l-Bakara Tejsfru sılreti'l-Beled Tejsfru sı1reti'l-Beled ve'l-Kevser Tejsfru sı1reti'l-En 'iim Tejsfru sı1reti'l-Enfill Tefs1ru sılreti'l-Filtiha Tejsfru sılreti'l-Filtiha ve sılrettl-Mülk ila fihiri'l-kitfib Tefs1ru sılreti'l-Fecr Tejsfru sılreti'l-Feth Tejsfru sılreti'l-Furkiin Tejsfru sılreti'l-İhlils Tejsfru sı1reti'l-İhlfis (el-İhlilsiyye) Tejsfrıı sı1reti'l-İnsiln Tejsfru sı1reti'l-Kadr Tefs1ru sılreti'l-Kevser TeJsfru sı1reti'l-Mülk Tefs1ru sılreti'l-Mü 'minıln Tejsfru sı1reti'l-Vfikı'a Tejsfru sı1reti'l-Vird (44) Tefs1ru sılreti'n-Nilzi'iit Tefs1ru sılreti'n-Nebe' Tejsfru sılreti Nı1h Tefs1ru sı1reti't-T egilbun Tejsfru sı1reti't-Tekilsür TeJsfru sılreti'z-Zelzele Tejsfru 'l-Filtiha Tercemeve Tejsfr-i Sı1retii 'l-Kadr Terceme-i Tefsrr-i sılre-i Fetih Terceme-i Tejsfr-i sılre-i Kevser Terceme-i Tefs1r-i sılre-i Nebe'
143
144 MURATSÜLÜN
Terceme-i Tejsfr-i sılre-i Yiisfn Terceme-i Tejsfr-i sılreti'l-Viikz'a YilSin sılresi tefsiri Zübdetü '1-enfiis tejsfru sılreti '1-İlıliis
(2) Ayet T efsirleri
Ceviib 'an suiil fi tejsfri kavlihf te'iilii "Ve'n-necmi izii hevii" Def' u işklili'l-istisnii' fi kavlihf te'iilii "Fe-emme 'llezfne ... " Dej'u'l-işkiili'l-viiki' fi kavlihf te'iilli "Ve lev 'alime'lliihu fihim hayran ... " ed-Diirru '1-meıısılr fi hiziineti esriiri' n-Nılr el-Ecvibe fi tejsfri'l-liyeti'l-'acfbe Enfsü 'r-rams fi tejsfri liyeti ceryi'ş-şems Fethu '1-beıJiin li-husüli'n:..nasr ve 'l-eman Giiyetii'l-burhiin fi beyani a'zami iiyetin fi'l-Kur' iin Hall-i mesele-i tüflin Hiişiye 'alil tefszri kavlihf te'iilii "Fe-siihkan li-lishabi's-se'fr" el-Keşf 'ani'l-emr fi tejsfri iihiri sureti'l-Haşr Keşfii '1-esriiri'l-berarah fi tejsfri iiyeti "Kutile '1-insamı ma ekferah" Keşfii 's-sirri'l-miibhem fi evveli sılreti Meryem el-Maşriku'r-rılhiiniyye ve'l-mağribu'l-cismliniyye fi tejsfri liyeti "Hatta izii be
leğa mağribe'ş-şems"
el-Miisteve'l-a'lli fi;ş-şurbi'l-ahlii fi tejsfri kavlihf te'iilli "Ve kfine 'arşuhıl 'ale'l-mli' _"
en-Nazmu '1-mubfn fi'l-liyiiti'l-erba'fn en-N evadir ve'l-letiiif fi tejsfri'l-liyiiti'lletf ihtevet 'ale'n-nuket ve'z-zariiif Nüzhetü '1-ihviin fi tejsfri kavlihf te'iilii "Ya Lıltu İnnii ... " Risiile 'alil kavlilıf te'iilii "İ yy !ike na 'budu ... " Risiile fi iiyeti "el-Haccii eşhurun ma'lumiit ... " Risfile fi def' i't-te' iirıız beıJııe '1-iiyeteıjlı Risiile fi istisna "İllii mii şiie rabbuk..." Risiile fi fziihi sebebi't-ta'lfl fi kavlihf te'iilii "İıme ... " Risiile fi kavlihf te'iilii "İıınema Ye'muru Mesacide'llah ... " Risiile fi kavlihf te'iilii fi'l-Enfal ... Risfile fi tahkiki saliiti'l-vusti'i Risiile fi tahkfki'l-istisnii' fi kavlilıl te'iilii "İllii tezkiraten limeıı yahşii" Risiile fi tahlfli işkfili'l-istisııa fi kavlihf te'iilii "Ve ... " Risiile fi tejsfri 'aşerati iiyiitin fi Ahviili'l-Haşr Risiile fi tejsfri iiyete'l-kiirsf
KUR' AN' A İŞARI Y AKLAŞIMLAR
Risiile fi tefsiri tiyeti "Bela men esleme vechelıı1li'lltih" Ristile fi tefsiri tiyeti "el-Haccu eşhürun ma' lftmtit..." (2119 7) Ristile fi tefsiri tiyeti "Emme's-sefinetü fe-ktinet ... " Ri stilefi tefsiri tiyeti "Fesühkan li-ashiibi 's-se 'ır ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Hel yenzurune ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Hüve'llezf haleka's-semtivtiti ve'l-arda fi sitteti eyytiın" Ristile fi tefsiri tiyeti "İn ne rabbeke le-zıl mağfiratin ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Küllü men aleyhti Jan ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Külıl ve'şrabıl ve lti tüsri.JU" Risiile fi tejsfri tiyeti "Ltibisine fi-Jıti ahkiibti ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Lev ktine fi-himti tililıetım illti'lliihu le-fesedetti" Ristile fi tefslri tiyeti "Ma ktine 'ale'n-Nebiyyi min haracin ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Ma ktine ale'n-nebiyyi min haracin ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Süınme'llezine keferıi ... " Ristile fi tefsiri fiyeti "Tebtirake'llezi bi-yedilıi'l-mülk ... " Risfile fi tefsiri tiyeti "Valliilıu yelıtassu bi-ralımetihi men yeşti' ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Ve ctiveznti bi-beni İsrmle'l-balıra" Ristile fi tefsiri tiyeti "Ve ktine 'arşulııl 'ale'l-mti' ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Ve lekad erselnti Musa bi-fiyfitinti" Risfile fi tefsiri tiyeti "Ve levlti en yekune'n-ntisu ummeten vfihideten ... " Risfile fi tefsiri fiyeti "Ve mti teştiılne illa en yeştialliih ... " Ristile fi tefslri tiyeti "Ve men yebtaği ğayra'l-isltimi dinen ... " Ristile fi tefsiri tiyeti "Ve yekfurılne bi-nıti vertiehıl..." Risfile fi tefsiri fiyeti "Velfikin ezekna'n-nfise minnti bi-rahmetin" Risfile fi tefsiri fiyeti "Ve'llezine yermılne'l-muhsantit..." Ristile fi tefsiri tiyeti "Ve'ş-şemsü tecri li-müstekarrinlelıti ... " Risiile fi tefsiri fiyeti "Ya eyyühe 'n-ntisu 'budıl rabbekum" Risfile fi tefsiri tiyeti "Yevme lti yenfe'u mtilım ... " Ristile fi tefsiri tiyeti'l-vudü' Ristile fi tefslri tiyetin min sılreti'l-ahztib Ristile fi tefsiri ba'zi'l-tiyfit redden li'l-Mu'tezile Risfile fi tefsiri evaili sılreti'l-Enbiyti Risfile fi tefsir-i kavlilıl te'iilti "Ev kesebet fi fmfinihti hayran ... " Ristile fi tejsfr-i kavlilıf te'iilti "Felti tec'alft lilltilıi endtiden ... " Ristile fi tefsir-i kavlilıf te'iilti "Felemmti beleğa me'ahu's-sa'ye ... " Ristile fi tefsir-i kavlilıl te'iilti "İ'melıl ale Dfivılde şükran ... " Ri stilefi tefsir-i kavlihf te'iilti "İnne ba 'da' z-zanni ismun ... "· Ristile fi tejsfr-i kavlilıf te'iilti "Kad ejlelıa ... "
145
146 MURATSÜLÜN
Risiile fi tefs'ir-i kavlih'i te'iilii "Kiile'l-meleu'llez'ine'stekberılmin kavmih'i..." Risiile fi tejsfr-i kavlihf te'iilii "Kul innemii yılhii illeıjye ... " Risiile fi tefslr-i kavlilıl te'iilii "Kuli'lliihümme miilike'l-mülki..." Risiile fi tejslr-i kavlilıl te'iilii "Lem tekiin timenet min kablu ... " Risiile fi tefslr-i kavlihl te'iilii "Ma kezebe'l-fuiidu ma raii ... " Risiile fi tefslr-i kavlilıl te'iilii "Uskun en te ve zevcuke'l-cennete ... " Risiile fi tefslr-i kavlilıl te'iilii "Ve etimmu'l-hacce ve'l-umrate lilliih ... " Risiile fi tejsfr-i kavlihl te'iilii "Ve hüve'l-gaftlru '1-vedıld ... u Risiile fi tefsfr-i kavlihf te'iilii "Ve hüve'lliihu fi's-semiiviiti..." Risiile fi tefslr-i kavlihl te'iilii "Ve ma teşiiılne illa en yeşiialliih ... u Risiile fi tefslr-i kavlihf te'iilii "Ellezfne yehmilılne'l-arş ... u Risiile fi tefslr-i kavlihlte' iilii "Ya ard u 'bla'l miieki ... u Risiile fi tejsfr-i kavlihf te' iilii "Yevme ye' tl ba 'du ayati Rabbik ... u Risiile fi tefslr-i kavlihf te'iilii "Yuhallevne fihii min esavira min zehebin ve
lü'lüii ... u
Risiile fi tefs'iri kavlihl te' iilii "Hatta ize' steı/ ese 'r-rusulu u Risiile fi tefs'iri kavlilıl te'iilii "Ma enzelnii 'aleyke'l-Kur'iine li-teşkii ... " Risiile fi tefs'iri kavlilıl te' iilii "Ve ize 'l-nıev 'ıldetu suilet ... u Risiile fi tevc'ihi 'unıumi'l-hasri mine'l-iiyeti... Risiile tete'allaku bi-kavlihi te'iilii "Velev alime'lliihu fihim hayran le-
esme' ahum .. u Risiile-i tefslr-i ayet-i "Ve men 'indehıl 'ilnıu 'l-kitiibu Risiile-i tefslr-i iiyeti'l-kiirsl Risiile-i tejsfr-i kavlihl te'iilii "Anıener-resUlu bimii unzile ileyhiu er-Risiiletii'l-cıldiyye fi tefs'iri iiyetin fi'l-kıssati'n-nılhiyye er-Risiiletii 'n-nasriyye [Tefslru ay eti' n-nasr (22/35) 1 er-Risiiletii 'n-nılriyye fi keşfi'l-esriiri'n-niiriyye fi tefslri iiyeti'n-nılr er-Risiiletü 'n-nılriyye ve'l-mişkiitu 'l-kudsiyye Sırru '1-yak'in fi tefs'iri ay eti "Ve 'bu d rabbeke hatta ye' tiyeke 'l-yak'in u Şerlııt risiiletin fi ayati' t-tevlı'id . Ta'llka 'ala tefslri kavlilıl te'iilii "Ve uliitu '1-ahmiili ... u Tecelli'n-nılri'l-mubln fi mir' iiti "İyyiike na 'budu ve iyyiike neste'ln u Tefsir min ayati sılreti'l-A 'raf Tefslr-i Ayete'l-kiirs'i Tefs'ir-i iiyeti "Fa'hlii' na'leıjku Tefslr-i iiyeti "Hel yenzurılne ... " Tefslr-i iiyeti "İmıe's-saliite tenha 'ani'l-fahşii ... u Tefszr-i iiyeti "Kul in nemli yıllıii ileyye ennemii iliilıukum iliilıun viilıid ... u
KUR' AN' A İŞARI YAKLAŞIMLAR
Tejsfr-i ayeti "Ma kane ale'n-nebiyyi min haracin" Tefszr-i ayeti "Rabbena enzil 'aleyna maideten mine' s-sema" Tefszr-i ayeti "Ve enne'lliihe leı;se bi-zallaminli'l-'abfd ... " Tefszr-i ayeti "Ve lekad erselna Musa bi-ayatina ... " Tejsfr-i ayeti "Ve ma nekamuminhum illa en yu' minıl billa/ı ... " Tefslr-i ay eti "Yevme ye'tf ba' du ayati Rabbik ... " Tefszr-i ayeti "Yuhiidi'üne'lliilıe ... " Tefszr-i ayeti "Züyyine li'llezfne keferu 'l-hayatu 'd-dünya ... " Tefslr-i ayeti "Bi-eyyi zenbin kutilet" Tefslr-i ayeti "er-Rahmanu 'ale'l-arşi'steva" Tefslr-i kavlilız te'iila "Ev ke-sayyibin mine' s-sema" Tejsfr-i kavlihf te'iila "Ve levla fadlu'liilıi 'aleı;kum" Tefszr-i kavlilıf te'iila "Hüvellezf haleka lekum ... " Tefslr-i kavlilız te'iila "Kad ejlelıa'l-mü'minıln" Tefslr-i kavlilıf te'iila "Ve lıuve'lliihu fi' s-semavati ... " Tejsfr-i kavlilıf te'iila "Ve iz ehaze'lliilıu mfsaka'n-nebiyyfn ... " Tefslr-i kavlihl te'iila "Akımi' s-salate li-düliki' ş-şems" Tefslr-i kavlilı'i te'iila "el-Hamdi lillalıi lıaleka's-semavati ve'l-arz" Tefszr-i kavlilıf te'iila "İkterabe li'nnasi lıisabuhum" Tejsfr-i kavlilıf te'iila "İnna a'taynake'l-kevser Tefslr-i kavlihf te'iila "İrame zfiti'l-'imad" Tefslr-i kavlilıf te'iila "Kiile innf zahibım ila Rabbi" Tefslr-i kavlihl te'iila "Kiile selamun 'aleı;k" Tefslr-i kavlilıf te'iila "Ma la yedurruhıl" Tefslr-i kavlilıf te'iila "Ma lekum min ilalıin ğayrulı" Tefslr-i kavlilıf te'iila "Va'bud Rabbeke hatta ye'tiyeke'l-yakfn" Tefszr-i kavlilıf te'iila "Ve ca'ale'z-zulumati ve'n-nılr" Tefslr-i kavlihl te'iila "Ve en leı;se li'l-insani illa ma se' ii" Tefslr-i kavlihl te'iila "Ve izi'btela İbralıfme Rabbulı" Tefszr-i kavlihl te'iila "Ve la tarkenıl ile'liezine zalemıl" Tefslr-i kavlilız te'iila "Ve ma kaderulliilıe hakka kadrilıf" Tefszr-i kavlilıf te'iila "Zalike bi-ma kaddemet. .. " Tefszr-i kavlihfte' ii la "Alliilıu n uru' s-semavat" Tefslr-i kavlilıl te'iila "Fe-men ya'me'l-miskiile zerretin hayran" Tefslr-i kavlilıf te'iila "İnne Evvele beı;tin Vudi'a linnas" Tefszr-i kavlilıf te' aza "le-kad nasarakumu 'lliilıu fi mevatıne kesfratin"
147
Tefslr-i kavlihf te'iila "Ma Enzelna 'aleı;ke'l-Kur'ane li-teşkii illa tezkireten ... "
148 MURATSÜLÜN
Tefs!r-i kavlilıl te'iila. "Ve lekad 'aliımi le-meni'şterahu ma lehu fi'l-ahirati min halak"
Tefs!r-i kavlilıl te'iila "Ya eı;yuhellezlne amenıl" Tefslr-i kavlihl te'iila "Yes'elılneke 'ani's-sa'ati ... " Tejsfr-i Amene'r-Resıllü Tefslr-i ayet-i "İmıa 'aradna" Tefslr-i ayet-i "Ve ma Muhammed ün illa resul. .. " Tefslr-i ayet-i "Ve sabikıl ila ınarifetin ... " Tefslrıı ay eti' l-kiirsl Tefslru ba'zi'l-ayat min sılreti'r-Rılm Tejsfru evveli sılrettl-Enbiya Tefslru kavlihi te'iila "Yevme yecmeulliihu 'r-rusiile" Tefslrıı'l-ayati'l-musaddera bi-Rabbena Ünsü 'l-valıfd fi tejsfri ayeti'l- 'adli ve 't-tevlıfd