Artuklu Mimarisinde Figürlü Süsleme
description
Transcript of Artuklu Mimarisinde Figürlü Süsleme
Artuklu Mimarisinde Figürlü Süsleme
Oğuzların Kayı boyuna mensup bir Türk sülalesi olan Artuklular Hasankeyf ve
Diyarbakır (1101-1231), Mardin (1108-1408) ve Harput’ta (1185-1233) üç kol halinde hüküm
sürmüştür.
Başlangıçta bir göçebe kabile niteliği taşıyan Artuklular, Hasankeyf, Mardin, Diyarbakır gibi
önemli merkezlere yerleştikten sonra yavaş yavaş aşiret niteliğinden kurtularak göçebelerin
yanı sıra yerleşik unsura da dayanmaya başlamıştır. Buna karşın göçebe etkilerinin kültürel
yaşamda uzun süre devam ettirildiği gözlenmektedir.
Gerek Diyarbakır, gerekse Silvan’daki, mimari yapıtlarda karşımıza çıkan figürlerin büyük
bir bölümü Artuklu dönemine aittir. Biçimsel ve içeriksel bakımdan İslam öncesi
örneklerle güçlü bir bağlantı sergileyen figürler, sözü edilen göçebe geleneğin etkinliğinin birer
kanıtıdır.
Yaşadıkları bölge kültürlerin kavşak noktası konumundadır. Bu dönemde Asya, Anadolu ve
Mezopotamya kültürlerinin iç-içe geçtiği güneydoğu Anadolu bölgesi, Artukluların sanat
anlayışını da yönlerdirmiştir. Artuklu mimari süslemelerinde Anadolu’nun diğer bölgelerinden
farklı olarak Arap-İslam, Türk ve Anadolu Hıristiyan unsurları bir arada yer almaktadır.
Artuklu figürlü süslemelerinde başta kartal ve aslan gelmek üzere ejder, boğa, koç gibi hayvan
figürlerine sıklıkla rastlanır. Suriye bölgesinin etkileri görülmekle birlikte figüratif özellikler
çoğunlukla Avrasya Hayvan Üslubu’na yakındır. Figürler, devlet ve sultana yönelik sıfatlara
karşılık geldikleri gibi astronomik semboller ve koruyucu tılsımlar olarak da kullanılmıştır.
ÖRNEKLER
Diyarbakır Urfa Kapı, Artuklu Figürlü Süslemeleri1
Diyarbakır’ı batısından Urfa’ya bağlayan yolun başlangıcında yer alan Urfa Kapı, MS.
4. yüzyılda inşa edilen Bizans dönemi kent surunun dört ana kapısından biridir. İki burç
ve bu burçlar arasından, kente giriş çıkışların gerçekleştirildiği Urfa Kapı, Hasankeyf
Artuklu Sultanı Nureddin Muhammed’in, Selahaddin Eyyübi’nin de başında bulunduğu
Eyyübi kuvvetleriyle birlikte Nisan 1183 tarihinde kuşatarak 9 Mayıs 1183 tarihinde
1 İkonografik çözümleme için bkz: Parla, Canan (2015). «Diyarbakır Artuklu dönemi Urfa Kapısı’nın Figürlü Kabartmalarına İkonografik Yaklaşım». Turkish Studies. Volume 10/6, Spring 2015. ss. 763‐788.
almasından hemen sonra yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme sırasında Artuklu dönemi
kuzey kapısı figürlü kabartmalarla bezenmiştir.
Kapı üstündeki ağır sur duvarının yükünü hafifleten düz boşaltma kemerinin kilit taşına
üst üste yerleştirilen iki kabartmadan alttaki bir boğa başına, üstteki boğanın boynuzlarına
konmuş bir kartala aittir. Boğa başı kabartmasının boynuzları haricindeki baş kısmı ile
kartal kabartmasının başı günümüze gelememiştir. Günümüze gelebilen izlerden boğanın
ağzında bir halka bulunduğu anlaşılmaktadır. Kapı ile boşaltma kemeri arasında oluşan
altı düz, üstü yay biçimli boşlukta, iki yanından gövdeleri düğüm ve büklümlü birer kanatlı
ejder kabartmasıyla sınırlanan tarih kitabesi bulunmaktadır.
Kapının sövelerinin birbirlerine bakan iç yüzlerindeki konsollarda ayrıca başlarına çelenk
gibi halka geçirilmiş birer boğa başı kabartması bulunmakta, kapının demir kanatların çok
sayıdaki boğa başı ve koç başı biçimli kakmalarıyla kompozisyon tamamlanmaktadır.
Diyarbakır, 9 Mayıs 1183 yılında Boğa burcu hükmünü sürerken alındığından kapının
kilit taşına bu burcu sembolize eden boğa başı kabartması işlenmiş olmalıdır. Bu da
Diyarbakır’daki Artuklu hakimiyetinin başlangıcı için çıkartılan horoskopun, en uygun
sembollerle Urfa Kapısı üzerinde ifade edilmesi anlamına gelir ve boğa başı kabartmasının
ağzındaki halkayı, Diyarbakır’ın kilidinin 1183 yılında, Boğa burcu hükmünü sürerken
açıldığını duyuran bir zafer halkasına dönüştürür. 1183 yılının ardından gelen 1184 yılının
On iki hayvanlı Türk takvimine göre ejder yılına denk gelmesi de ayrıca dikkate değer bir
olgudur.
Kapının inşa edildiği tarih aralığı içerisinde gerçekleşen Ay ve Güneş tutulmaları Artuklu
dönemi Urfa Kapısı’nın ejder kabartmalarının, yalancı gezegen olarak adlandırılan sekizinci
Cevzeher gezegeninin sembolü olarak bu kompozisyonda yer aldıklarına işaret etmektedir.
Diyarbakır’ın alındığı tarihe (9 Mayıs 1183) en yakın olarak 23 Mayıs 1183’de İkizler
burcunda Güneş tutulması gerçekleşmiştir. Urfa Kapısı’nın kuzey kapısının üstündeki
duvara yerleştirilen ikizler burcuyla ilgili tutulan cevzeher (rahu) ve tutulma canavarı
olarak da adlandırılan ejder kabartmaları, ejder yılını (1184) ifade edebileceği gibi, bu
tutulmayla ilgili de olabilirler.
Diyarbakır Urfa Kapı, Artuklu Dönemi Kuzey Kapısı (1183-1194 civarı)
Diyarbakır Urfa Kapı, Artuklu Dönemi Kuzey Kapısı (1183-1194 civarı), yazıt ve kabartmalar
Diyarbakır Surları Yedi Kardeş ve Ulu Beden Burçları Figürlü Süslemeleri
Bu iki burç Artuklu Sultanı Melik Salih Mahmud tarafından 1208-1209 civarında
yaptırılmış olup üzerlerindeki kitabelerinde projelerinin Sultan Mahmud tarafından çizildiğinin
belirtilmesi bakımından özel örneklerdir. İki burç birbirine çok benzemekle birlikte farklı
figürlü süsleme tasarımlarına sahiptirler:
Yedi kardeş Burcu’nda silmelerle çerçevelenmiş yazıt kuşağının üzerinde üstte ve eksende
çift başlı kartal, iki yanda kanatlı aslan figürleri yer alır.
Çift başlı kartal figürü stilize verilişi, baş, kanat, gövde, pençe özellikleri ve yer yer eğri
kesim tekniğinin kullanılışı ile Avrasya hayvan stilinin özelliklerini gösterirler. Başlar kısa ve
kalın boyunlarla gövdeye birleşir. Kanatlar uçları aşağıya bakacak şekilde iki yana açılmıştır.
Kuyruk kısımları iki yana doğru balık kuyruğu şeklinde ayrılırlar; uçları helezonik
kıvrımlarla iki yana doğru volüt meydana getirir.
Aslan figürlerinde başlar cepheden verilmiştir. Baş ve vücut tipik Selçuklu aslanı tarzındadır.
Ön kalçayı çevreleyerek yükselen ve volütlü kıvrımlarla son bulan kanat Avrasya Hayvan sitili
ile Mezopotamya’nın bitkisel süsleme öğelerinin bir sentezi gibidir. Kuyruk Selçuklu sitiline
uygun olarak «S» şeklinde sırta doğru kıvrılmıştır. Burada karşılıklı duran iki kanatlı aslanın
kutsal koruyucu olarak tasvir edildiği düşünülebilir.
Diyarbakır Surları, Yedi Kardeş Burcu (1208-1209)
Diyarbakır Surları, Yedi Kardeş Burcu (1208-1209) kabartmaları
Anadolu Türk Sanatında Çift Başlı Kartal Figürü
Anadolu’da «Çift Başlı Kartal» cami, kale, saray, han gibi yapıların en
belirgin yerlerinde nazarlık, tılsım, koruyucu unsur, güç ve kuvvet
sembolü olarak yer almıştır. Kalelerde şehri koruma amaçlı bir nevi
koruyucu ruh olarak ve nazarlık-tılsım olarak kullanılmıştır. Saraylarda
ise asalet simgesidir. Cami, saray, han ve kalelerin kapısında ise arma,
totem olarak yer almıştır.
Çift başlı kartallar boyun, kuyruk farklarına göre bölge ve devir bakımından
üç grupta incelenir:
1- 12. ve 13. yüzyıl başlarında Diyarbakır Bölgesinde Artuklu çift başlı
kartalları,
2- Orta ve Doğu Anadolu’da 13. yüzyıl Selçuklu örneklerinde çift başlı
kartallar,
3- Orta ve Doğu Anadolu’da 14-15. yüzyılda Selçuk geleneğinde çift başlı
kartallar.
Anadolu Türk Sanatında Kanatlı Aslan Figürü
Stil ve tip bakımından Selçuk arslan kabartmalarına eş bazı arslanlarda ön
dış kalçadan yükselen bir kanat görülmektedir. Tanıdığımız örnekler sadece
sivil mimaride yer almaktadır.
Diyarbakır Surları haricinde bu gruptan örnekler tam profilden işlenmiştir.
Başlar gövdeye göre büyük tutulmuştur. Yürür vaziyette verilen
kabartmalarda bir ön ayak göğüs üzerine doğru ya da hafifçe geriye doğru
çekilmiştir. Vücut ve baş detayları belirtilmemiştir. Açık ağızlarda sivri
dişler görülür. Bazı örneklerde yele kaba çizgilerle verilmiştir. En dikkate
değer taraf kanatların dekoratif bir şekilde kıvrılan rumiler veya volütlerle
son bulmasıdır. Bu özellik de Avrasya hayvan stilinin etkisini gösterir.
Kuyruklar Diyarbakır Ulu Beden burcu kabartmasında ejder başıyla,
diğerlerinde ise sırt üzerine kıvrılıp son bulur. Kanatlı arslanlar genellikle
çift olarak kullanılmışlardır. Devletin gücünü temsil etmelerinin yanı sıra
koruyucu tılsımlar olarak da kullanılmışlardır.
Ulu Beden (diğer adı Evli Beden) Burcu’nda ise en üstte-eksende yine benzer özelliklerde bir
çift başlı kartal, iki yanda sfenks, altta iki yanda aslan kabartmaları bulunur. Kitabenin iki
ucunda ise birer ejder kuyruklu aslan kabartması yer almaktadır.
Diyarbakır Surları, Ulu Beden Burcu (1208-1209)
Kitabe bordürünün üzerinde, sivri dilimli kemerle kuşatılan sağır nişin içerisinde 0.60 X 0,70
metre ölçülerinde çift başlı kartal kabartması yer alır. Kabartma eğri kesim tekniğinde yüksek
kabartma olarak yapılmıştır. Stilize edilen çift başlı kartal, sivri kulaklar, kıvrık gagalar, dikey
dilimli açık kanatlar, kısa yelpaze şeklinde dilimlenen, iki yana açılan ve helozonik kıvrım ile
birer volüt meydana getiren kuyruk uçları bulunur.
Diyarbakır Surları, Ulu Beden Burcu (1208-1209) ana figürler
Kulaklı kartal figürünün Orta Asya kökenli olduğu düşünülmektedir. Erken örnekleri İskit ve
Hun sanatında karşımıza çıkar. Anadolu’da ise Artuklu ve Anadolu Selçuklu sanatında çift başlı
kartal figürlerinin kulaklı olduğu görülür. Bu durum Anadolu Türk sanatına özgüdür.
Sfenks olarak düzenlenen figürlerin vücutları aslan, başları insan şeklindedir. Vücutlar
profilden, baş cepheden verilmiştir. Kuyruk arka ayakların arasından geçerek
kıvrılmaktadır. Ön ayakların arasından gelişen rumi formlu kanatlar sırtın üstünü aşarak
başın yanında sonlanmaktadır. Başın üstünde başlığı anımsatan basık bir bölüm
bulunmaktadır. Yüzde kaşlar, gözler, burun ve ağız belirtilmiştir. Gözler badem formundadır.
Burun iri tasvir edilmiştir. Ağız kıvrımı kabaca betimlenmiştir.
Anadolu Türk Sanatında Sfenks Figürü
İki farklı yaratığın uzuvlarının birleştirilmesiyle elde edilen sfenkslerin
Budizm yolu ile Türk sanatına geçtiği ifade edilmektedir. Meleklerle
benzer bir konuma sahip olan bu figürlerin uğurlu yaratıklar olduğuna
inanılmıştır.
Gazneli Mimarisi’nde ve İran Büyük Selçuklu kullanım eşyaları üzerinde
gördüğümüz sfenks figürleri Anadolu’da Artuklu ve Selçuklu eserlerinde
güç ve aydınlığı simgelediği gibi kötülüklere karşı koruyucu bir tılsım
olarak da kabul edilmektedir. Doğaüstü sihirli güçleri olduğuna inanılan
bu figürlerin sarayı her türlü kötülük, düşman ve hastalıktan koruyacağı
düşünülmektedir. Bunun yanında insanlara yol gösterip yardımcı olan,
iyilik niteliği taşıyan büyülü bir varlıktır
Kitabe bodürünün altında, yukarıdaki iki sfenksin simetriği olan kı-sımda, düz dikdörtgen niş
içerisinde, karşılıklı iki aslan figürü bulunmaktadır. Birbirine yürür vaziyette tasvir edilen ve
boyutları, 60 x 70 cm. olan yüksek kabartma aslan figürlerinin baş, kuyruk ve arka ayakları
tahrib olmuştur. Soldaki aslan figürünün kalçası üzerinde bir kaba-rıklık vardır. Bu kabarıklık
bir hayvan başı gibi görünmektedir. Gövdenin ön kısımları iri ve kuvvetli arka kısmı daha
ince olan aslan figürleri, oldukça stilize edilmişlerdir.
Burcun gövdesini bir uçtan bir uca çevreleyen ortadaki uzun kitabe frizinin iki ucunda da
kanatlı birer aslan figürü bulunmaktadır. Kitabe şeridine doğru ilerler vaziyette ve yüksek
kabartma olarak tasvir edilen aslan figürlerinin üstünde birer konsol bulunmaktadır. Aslanlar
daha sağlam durumda ve 50 x 60 cm boyutlarındadırlar.
Diyarbakır Surları, Ulu Beden Burcu (1208-1209) kitabenin iki ucundaki figürler
Ön ayakları ileri atılmış, arka ayaklarda yürüyüş ritmine uydurulmuştur. Baş ve gövde
tama-men yandan tasvir edilmiştir. Baş üçgen şeklinde, yaprak biçiminde dik kulaklıdırlar.
Ön kalçayı dolaşan kanat kısmı, yelpaze biçiminde kıvrıla-rak bir rumi ile son bulmaktadır.
İleri atılmış arka bacağın altından kıvrılan kuyruk kısmı yukarıda bir ejder başı ile son
bulmaktadır.
Anadolu Türk Sanatında Ejder Kuyruklu Aslan
Güneşi, aydınlığı, gücü simgeleyen arslan ile yer altı, karanlık ve ay
sembolü olan ejderin bir arada uygulanması, zıt prensiplerin aynı
kompozisyonda uygulandığı örneklerdendir. Bu tür tasvirlerin İslam
öncesi kozmik mitolojik inanışlarla ilgisi olduğu düşünülmektedir.
Ejderlerin duruşları onların tehdit edici yönlerini vurgulamaktadır.
Güneş ve aydınlığın karşısında karanlığı temsil eden ejderler güneşi
simgeleyen aslan figürünün karşısında zıt gücü sembolize etmektedir.
Bu şekilde tasvir edilen ejder figürlerinin egemenlik, güç ve aydınlığı
simgelediği ileri sürülmektedir. Birbirini takip eden hayvanlardan
arkadakinin önde gideni ısırma hareketi hayvan üslubunda sık karşılaşılan
bir durumdur. Ejder başı şeklinde sonlanan kuyruklarda ejderin hayvanı
ısırır şekilde tasviri bu geleneğin bir uzantısı olarak ikilik anlamına
gelmektedir. Aslanların kuyruklarının ejderle sonlanması geleneği
Gaznelilere kadar uzanmaktadır.
Malabadi Köprüsü Kabartma Figürleri
Köprünün üç satırlık kitabesinden H.542 (M.1147-48) tarihinde Artukoğullarından
Timurtaş tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Malabadi Köprüsü gibi Artuklu dönemine ait diğer köprüler üzerinde de yoğun bir
figürlü süsleme programı dikkat çekmektedir. Bunlar köprülerin plastik ifadelerini
zenginleştirmekten ziyade, simgesel içerikleri ile ön plana çıkan uygulamalardır. Genelde
astral sembollerin yer aldığı Artuklu köprüleri içinde Malabadi Köprüsü içerdiği insan
figürleri ile ayrı bir yer tutmaktadır.
Malabadi Köprüsü’nün güney cephesinde üç insan figürüne yer verilmiştir. Altta ayakta durur
şekilde cepheden tasvir edilen figürün kabaca ayakları, gövde kısmı ve başı işlenmiştir.
Yukarıya doğru kaldırdığı sağ kolu kırılmış durumdadır. Bir başlıkla tasvir edildiğini tahmin
ettiğimiz baş kısmında yüzle ilgili hiçbir ayrıntı görülememektedir. Bu figürün üstündeki
diğer iki figürden ayakta olanı, oturana bir şey sunmakta, o da ellerini uzatarak bunu almaktadır.
Profilden tasvir edilmiş olan figürleri başlarında sivri uçlu külahlar vardır.
Malabadi Köprüsü (1147-1148). Güney cephede yer alan insan figürlü kabartmalar (solda) ve kuzey
cephede yer alan güneş ve aslan kabartması (sağda)
Malabadi Köprüsü’nün kuzey cephesinde dikdörtgen prizma bir konsol içine yerleştirilen
düzenlemede üstte bir güneş kabartması ile bunun altında bir aslan kabartmasına yer verilmiştir.
Kabartmanın yüzeyi büyük ölçüde tahrip olmuştur. Üstteki güneş tasviri, bir daire ile bu daireyi
güneş ışınlarını simgeler tarzda çevreleyen 36 sivri dilimden meydana gelmektedir. Alttaki
aslan kabartması bugün sadece ana hatları ile anlaşılabilmektedir. Batıya doğru yürür
vaziyette tasvir edilen figürün baş bölümüne işlenen göz kısmen belli olmaktadır.
Hasankeyf Köprüsü Kabartma Figürleri
Çeşitli görüşler bulunmakla birlikte ortak kanı köprünün 1147-1172 civarında
Artuklular tarafından yaptırıldığı yönündedir.
Köprü ayaklarının üçgen su yaranlarının üst kısmında tahrip olmuş bazı kabartma insan
figürleri bulunmaktadır. Günümüzde beş figür tespit edilebilmektedir. Bununla birlikte
orijinalde bu figürlerden köprü ayaklarının her bir yüzünde üçer adet olmak üzere iki ayağın
dört cephe-sinde (üçgenlerin sivri iki yüzeyi) toplam on iki tane olduğu iddia edilmektedir.
Mevcut beş figürden üçü figürlerin tamamını, ikisi ise belden aşağısını tanımlayabilmemizi
sağlar. Figürler tahmini sayılarından (12) ve bir takım nesneler taşımalarından dolayı yola
çıkılarak Zodyak (burçlar sistemi) ile ilişkilendirilse de daha basit bir manada saray
muhafızlarını temsil ettikleri de düşünülebilir. Böylece hem devletin gücünü temsi eden hem
de köprüyü koruyan figürler olarak değerlendirilebilirler.
Hasankeyf Köprüsü (1147-1172), köprü ayaklarındaki figürler