ARAPÇA –ARAPÇA YAZILMIŞ DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN...
Transcript of ARAPÇA –ARAPÇA YAZILMIŞ DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN...
T.C
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI
(ARAP DİLİ VE E DEBİYATI)
ANABİLİM DALI
ARAPÇA –ARAPÇA YAZILMIŞ DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN YÖNTEM
VE İÇERİK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Gamze Yücetürk
Ankara – 2011
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI
(ARAP DİLİ VE E DEBİYATI)
ANABİLİM DALI
ARAPÇA –ARAPÇA YAZILMIŞ DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN YÖNTEM
VE İÇERİK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Gamze Yücetürk
Tez Danışmanı
Prof. Dr. M. Faruk Toprak
Ankara-2011
T.C
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI
(ARAP DİLİ VE E DEBİYATI)
ANABİLİM DALI
ARAPÇA –ARAPÇA YAZILMIŞ DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN YÖNTEM
VE İÇERİK AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı :…………………………….
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
…………………………………….. ………………………….
…………………………………….. ………………………….
…………………………………….. ………………………….
…………………………………….. …………………………..
……………………………………. ………………………….
Tez Sınavı Tarihi:………………………….
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış
ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin
gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı
ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. (…../……/2011)
Tezi Hazırlayan Öğrencinin
Adı ve Soyadı
…………………………………..
İmzası
…………………………………..
I
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………………….I
ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………….III
KISALTMALAR………………………………………………………………………….IV
TRANSKRİPSİYON………………………………………………………………………V
GİRİŞ
1. SÖZLÜK KELİMESİNİN VE EŞANLAMLILARININ TANIMI………………………….1
2. DÜNYA DİLLERİNDE SÖZLÜK ÇALIŞMALARINA KISA BİR BAKIŞ……………….2
3. ARAPLARDA SÖZLÜK ÇALIŞMALARININ TARİHÇESİ……………………………....5
I. BÖLÜM
ARAPÇA - ARAPÇA YAZILMIŞ ÇAĞDAŞ DÖRT SÖZLÜĞE GENEL
BİR BAKIŞ
1.1. EL-MUNCİD…………………………………………………………………………………..13
1.2. EL-MUʽCEMU’L-VASÎT…………………………………………………………………….18
1.3. LÂRÛS…………………………………………………………………………………………23
1.4. EL-MUʽCEMU’L-ʽARABİYYU’L-ESÂSÎ…………………………………………………..26
II. BÖLÜM
DÖRT ÇAĞDAŞ SÖZLÜĞÜN, YÖNTEM, İÇERİK, BİLGİ AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
2.1. YABANCI KÖKENLİ KELİMELER……………………………………………………….30
2.2. ANSİKLOPEDİK BİLGİ……………………………………………………………………..33
2.3. FELSEFİ TERİMLER………………………………………………………………………...39
2.4. TÜRKÇE KÖKENLİ VE TÜRKÇE ARACILIĞIYLA GEÇEN KELİMELER…………43
2.5. KİMYA TERİMLERİ………………………………………………………………………....45
2.6. AYRINTILI BİLGİ VERME…………………………………………………………………47
2.7. DEYİM VE ATASÖZLERİ…………………………………………………………………...50
2.8. YEREL KULLANIMDAKİ KELİMELER………………………………………………….53
II
2.9. EKSİK BİLGİ…………………………………………………………………………………56
2.10. YANLIŞ BİLGİ……………………………………………………………………………...60
2.11. FİİLLER……………………………………………………………………………………...61
2.12. YENİ TERİMLER…………………………………………………………………………..63
2.13. ANLAM KAYMASINA/DEĞİŞİKLİĞİNE UĞRAMIŞ KELİMELER ……………….64
2.14. ASTRONOMİ TERİMLERİ……………………………………………………………….65
2.15. COĞRAFİ TERİMLER…………………………………………………………………….66
2.16. HUKUK TERİMLERİ……………………………………………………………………...68
2.17. DİNÎ TERİMLER…………………………………………………………………………...69
2.18. TIP TERİMLERİ……………………………………………………………………………71
SONUÇ…………………………………………………………………………………..73
KAYNAKÇA………………………………………………………………………………………………...75
TEZ ÖZETİ/ ABSTRACT………………………………………………………………………………….78
III
ÖNSÖZ
Bu tez çalışmasında, XX. yy.da yazılmış Arapça tek dilli ve alfabetik sözlüklerin
karşılaştırmalı eleştirisini yaparak, sözlüklerin yazılış amacı, tarihçesi ve yöntemine
değinilecek ve bunları göz önünde bulundurarak sözlüklerin eksik veya hatalarına dikkat
çekilmektedir.
Tezimizin Giriş bölümünde sözlük kelimesinin ve eşanlamlılarının tanımına, insanlık
tarihi boyunca yapılan ilk sözlük çalışmaları ve Arapça sözlükçülüğünün tarihçesine
değinilmektedir.
Birinci Bölümde, XX. yy.da hazırlanan ve gerek Arap dünyasında ve gerekse
ülkemizde de araştırmacılar ve dil öğrenmek isteyenler tarafından belli dönemlerde
kullanılmış olan dört Arapça sözlük belirlenip ve bu sözlükler hakkında genel bilgiler
verilmektedir. Bu dört sözlük, çalışmamız içinde, kısa rumuzlarla gösterilmektedir: el-
Muncid, M; el-Muʽcemu’l-ʽArabiyyu’l-Esâsî, M.E.; el-Muʽcemu’l-Vasît, M.V.; Lârûs ise,
L.R.
İkinci bölümde ise bu dört sözlükten belli kelimeler seçilip incelenerek, adı geçen
sözlüklerin yöntemi, içeriği, varsa hataları veya eksiklikleri vb. ele alınıp sözlüklerin
karşılaştırılması ve ayırt edici özellikleri Sonuç bölümünde belirtilmektedir.
Tez çalışmam süresince bana vakit ayıran ve yardımcı olan Sayın Hocam ve tez
danışmanım Prof. Dr. M. Faruk Toprak’a, tezimle ilgili kaynak bulmamda yardımcı olan
Sayın Prof. Dr. Kenan Demirayak ve Prof. Dr. Selami Bakırcı’ya, çalışmam süresince
sorularımı cevaplama nezaketini gösteren Sayın Hocam Prof. Dr. Bedrettin Aytaç’a,
çalışmaya eleştirileri ve yine önerdiği kaynaklarla katkı sağlayan Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr.
Kemal Tuzcu’ya ve Araş. Gör. Dr. Osman Düzgün’e teşekkürlerimi sunar, desteklerinden
dolayı aileme de ayrıca teşekkür ederim.
Gamze YÜCETÜRK
IV
KISALTMALAR
a.g.e. : adı geçen eser
a.g.m. : adı geçen makale
AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
c. : Cilt
Çev. : Çeviren
H. : Hicri
LR. : Lârûs
M. : el-Muncid
M.E. : el-Mu’cemu’l-ʽArabiyyu’l-Esâsî
M.V. : el-Muʽcem’ul-Vasît
TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
ö. : ölüm tarihi
s. : sayfa
vb. : ve benzeri
yy. : yüzyıl
V
TRANSKRİPSİYON
Sessiz Harfler
أ: a,e :ض ê
ب: b :ط ù ت: t :ظ ô ث: å :ع è ج: c :غ ğ ح: ó :ؼ f خ: ò :ؽ ú د: d :ؾ k ذ: õ :ؿ l ر: r :ـ m ز: z :ف n س: s :و v ش: ş :هػ h ص: ã :ي y
Uzun Sesliler
â : ػآ
û : ػو
î : ػي
1
GĠRĠġ
1. SÖZLÜK KELĠMESĠNĠN VE EġANLAMLILARININ TANIMI
Türkçe bir sözcük olan “sözlük” terimi, bir dilde yer alan kelimenin öncelikle
birincil daha sonra da gelebilecek diğer anlamlarını, farklı telif edilme gayelerine
matuf olarak deyim veya cümle içinde söyleyiş ve yazılış şekillerini, kelimenin
iştikakını, kökünü, bunların telaffuz ve başka unsurlarla meydana gelen söz ve
anlamlarını bazen de örneklendirerek veren çalışmalardır1.
Sözlük teriminin Arapçadaki karşılığı muʽcem, úâmûs ve lügat şeklinde
kullanılmıştır. Sözlük teriminin Arapça karşılığı olan “muècem” lafzı ise “anlamı
kapalı kelime” anlamını taşımaktadır2. “Anlaşılmayan, kapalı, müphem” olarak da
tanımı yapılan „muècem‟ kelimesi Arapça „ػج‟ (sınamak, denemek, imtihana tabi
tutmak) fiilinden gelir. Bu kelimenin ilk kullanımı hicri 3. asra dayanır. Ebû Yaèlâ
(H. 210-307)‟nın el-Muècem adlı kitabında belirtilmiştir. Bundan sonra, adında el-
Muècem başlığı altında pek çok kitap telif edilmiştir. Bu eserlerin pek çoğunda
alfabetik sıraya uyulmuştur. En önemlileri arasında, Ebu‟l Kâsım el- Beğâvî (ö.
351/963)‟nin Muècemu‟ã-äaóâbe, İbn Úâni (ö. 360/971)‟nin Muècemu‟ã-äahâbe, eù-
Ùaberânî‟nin el-Muècemu‟l-Kebîr, Ebu Bekr el-İsmâèîlî (ö. 371/982)‟nin el-Muècem
fi‟l-Esâmî, İbn Cemîè (ö. 402/1015)‟nin el-Muècem‟i sayabiliriz. Kelimeyi bu
şekliyle ilk kullanan kişi, el-Muècem fî Baúiyyeti‟l-Eşyâ‟ adlı eseriyle Ebu Hilâl el-
1 Eren, Cüneyt, Arapça Sözlükler ve Kullanma Kılavuzu, İstanbul 2010, 9. 2 Alpak, Mehmet Nuri, Arap Dilinde Sözlük Çalışmaları ve Nazım Efendi‟nin “Tercümanu‟l Lügat”
Adlı Eserinin İncelenmesi, (yayımlanmamış yüksek lisans tezi), Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2006, 4.
2
èAskerî (ö. 395/1005) olmuştur1. “Ḳâmûs” kelimesi de Arapça‟da „deniz, denizin
ortası ve deniz suyu‟ anlamına gelir2.
Bu kelime, Arapça „ ظ fiilinden türemiştir. Ancak (batırmak, daldırmak) ‟ل
kelimenin Yunanca kökenli olma ihtimali de vardır. Batlamyus‟a göre kâmûs,
Grekçe „okeanus‟tan (okyanus) gelmiştir. Arap coğrafyacıları kelimeyi ûkıyânûs
biçiminde almışlar ve mânasını tam karşılamak üzere “Bahru‟l-ûkıyânûsi‟l-muhît”
(arzı kuşatan deniz, Atlas Okyanusu) şeklinde kullanmışlardır. Bu terkip zamanla
“el-úâmûsu‟l-muóîù” olmuştur. IV/X. yüzyılın ortalarından itibaren bazı Arap
müelliflerinin sözlüklerine deniz adını vermeleri gelenek halini almıştır. Nitekim
äâóib b. èAbbâd (ö. 385/964), sözlüğüne el-Muóîù, İbn Sîde el-Muókem ve‟l-
muóîùu‟l-aèôam adını koymuştur. Bu geleneğin bir devamı olarak el-Fîrûzâbâdî,
yazdığı sözlüğü el-Úâmûsu‟l-Muóîù diye isimlendirmiştir. Bu sözlüğün ilim
muhitlerinde çok ilgi görmesiyle ḳâmus kelimesi “sözlük” anlamında kullanılmaya
başlanmıştır3.
“Lügat” ise, Arapça „غ‟ (konuşmak; hükmü kalmamak, geçersiz olmak)
fiilinden türeyip „lisan, dil, lehçe‟ anlamlarına gelir. Başka bir ifadeyle “ toplum
bireylerinin duygu ve düşüncelerini birbirine anlatmak için kullandıkları
kelimelerden meydana gelen eser” demektir4.
2. DÜNYA DĠLLERĠNDE SÖZLÜK ÇALIġMALARINA KISA BĠR BAKIġ
Dilin daha iyi anlaşılması ve kullanılması için önemli bir etken olan sözlükler
üzerine çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bilinen en eski sözlük, bazı Sâmî halklar
1 Maómûd Fehmî el-Óicâzî, Sözlük Yapımında Yeni Akımlar, çev. A. Kâzım Ürün, 2003, VIII / 158. 2 Eren, Cüneyt, a.g.e., 9. 3Durmuş, İsmail, “Sözlük” maddesi, TDVİA, İstanbul 2009, XXXVII / 398. 4 Aynı eser, XXXVII / 398.
3
(Asurlular, Akkadlar) tarafından milattan önce 3000‟li yılların başlarında Sümerce-
Akkadca olarak kil tabletlere yazılmıştır. Bu sözlüğün bir nüshası, Asurbanibal‟in
(m.ö. 669-633) Ninovâ‟da kurduğu kütüphanede bulunuyordu. Günümüzde bazı
parçaları British Museum‟da mevcuttur. Bunu, milat öncesine ve sonrasına ait Çince
ve Yunanca bazı sözlükler takip etmiştir1. Bazı kaynaklara göre, tarihte ilk sözlük
çalışması2 M.Ö. II. yüzyılda İskenderiye Müzesi kütüphanecisi Bizanslı
Aristophanes‟in yapmış olduğu, güncel, eski, eşanlamlı ve teknik kelimelerle
atasözlerini içeren Lexicon‟dur3. Bu sözlük, Yunancada seyrek kullanılan ve
açıklaması güç birtakım sözcükleri bir araya getiren bir yapıttır4.
M.Ö. XI. yüzyılda Bawetshi‟nin hazırlamış olduğu söylenen Çince sözlüğü
de, ilk yazılı leksikografi örneği olarak zikredilmektedir5. Yine bir Çinli olan Kuyu
Wang tarafından hazırlanmış olan sözlüğün de M.Ö. 530 yılında o dönemin
imkânlarına göre basıldığından bahsedilir. Ayrıca Hushin isimli bir kişinin
hazırladığı ve 150 yıllarında basıldığı söylenen Shwo Wan adındaki sözlüğün de
Çinliler ve Japonlar tarafından kullanılan temel sözlüklerden olduğu belirtilmiştir6.
Arap sözlükçülüğünden etkilenen Türk sözlükçülüğü, XI. yüzyılda yaşamış
ünlü Türk bilgini Kâşgarlı Mahmud (Mahmûd el-Kâşgarî)‟un Dîvân-ı Lüğâti‟t-Türk
adlı eseriyle başlar. Kâşgarlı Mahmud bu eserini, ilk önce klasik Arap
sözlükçülüğünün öncülerinden olan el-Òalîl b. Aòmed‟in Kitâbu‟l-èAyn‟ındaki
sistemde düzenlemeyi düşünmüş; ancak bu sistemin kullanışsız olduğunu görünce
vazgeçmiş ve Dîvân‟ı Türk asıllı Arap sözlükçüsü Ebû İbrâhîm İsóâú b. İbrâhîm el-
1 Durmuş, İsmail, a.g.m, 398. 2 Eren, Cüneyt, a.g.e., 10. 3 Durmuş, İsmail, “Sözlük” maddesi, TDVİA, İstanbul 2009, XXXVII / 398. 4 Bingöl, Zekeriya, Sözlük ve Sözlükçülük Üzerine Bir Araştırma, Akademik Bakış Dergisi, IX, 200. 5Eren, Cüneyt, a.g.e., 10. 6 Alpak, Mehmet Nuri, a.g.m., 6.
4
Fârâbî‟nin Dîvânu‟l-Edeb‟indeki sistemde düzenlemiştir1. Türk dili açısından önemli
bir yere sahip olan bu sözlük, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir şiveler
sözlüğüdür. Türkçenin söz varlığını inceleyen ve önemine göre sözcükleri geçtikleri
metinlerle gösteren dilbilgisi çalışması olarak da nitelendirilebilir2.
Dünyada sözlük terimi ilk defa 1225‟te John Garland tarafından
kullanılmıştır. Bu yüzyıla gelinceye kadar birkaç önemli köken bilgisi sözlüğü de
hazırlanmıştır. Doğu dünyasında da sözlükçülüğün köklü bir geçmişi vardır. Batı
dünyasında ise sözlükçülükteki gelişme, daha sonraki yüzyıllarda ve doğudakinden
sonra olmuştur. Batıda sözlükçülükteki ilk gelişme, Rus Çariçesi II. Katerina‟nın
emriyle Alman gezgin P. S. Pallas‟a yaptırılmıştır. Aslında dünya dillerinin
tanınması ve karşılaştırmasına yönelik olan bu çalışmada Pallas, Rusya sınırı içindeki
dillere ait kural, kaide ve çekimleri belirlemiş ve bunlardan faydalanarak 285
kavramı temel alarak 200 Asya ve Avrupa dilinde bu kavramların karşılıklarını
vermiş; böylece ilk defa çok dilli sözlüklerin de örneğini vermiştir. Pallas‟ın 1787
yılında Linguarum Totius Orbis, Vocabularia Comparativa adıyla yayınlanan
sözlüğün 1790-91 Petersburg baskısına, Afrika ve kimi Amerika dillerine ait bazı
öğeler de eklenmiştir3.
Modern Avrupa dillerinde sözlük çalışmaları ise, XVI. yüzyılda en parlak
dönemini yaşamıştır. İlk Fransızca sözlük (1523) ve ilk İngilizce sözlük (1604), bu
dönemde ortaya çıkmıştır. Dictionnaure de la Language Française adlı sözlük,
Fransız dilci Emile Littre‟nin bir yüzyıl kadar süren ortak çalışma sonucu
tamamlanarak 1873‟te Paris‟te basılmış ve bu alanda çok önemli bir yer tutmuştur4.
1 Yavuzarslan, Paşa, Osmanlı Dönemi Türk Sözlükçülüğü, Tiydem Yayıncılık, Ankara 2009, 4-5. 2 Alpak, Mehmet Nuri, a.g.m., 8. 3 Bingöl, Zekeriya, a.g.m., XI, 201. 4 Alpak, Mehmet Nuri, a.g.m., 7.
5
XVIII. yy.da Avrupa‟da sözlük yapımında büyük bir gelişme gözlenmiştir.
Bu da daha çok sözlük hazırlamada kanıt göstermeyi esas alma üzerine kurulmuştur.
Almancada Frisch‟in (1741) sözlüğü, bu alanda yapılmış ilk sözlüktür. İngilizcede
ise bu dilde hazırlanan sözlükler üzerinde büyük bir etkisi olan Bailey‟in sözlüğüdür.
3. ARAPLARDA SÖZLÜK ÇALIġMALARININ TARĠHÇESĠ
Arap toplumu, Cahiliye Döneminde göçebe yaşadığı için okuma yazma
bilenlerin sayısı az idi. Yazı fazla kullanılmadığı için sözlüklere de fazla ihtiyaç
duyulmamıştır. İslâm dini geldikten sonra dinin etkisi ile bilimsel alanda birçok telif,
şerh, haşiye ve ihtisar şeklinde sözlükçülük alanında birçok çalışma yapılmaya
başlanmıştır1. Araplarda sözlük çalışmaları, İslamiyet‟in yayılmasıyla Ḳurʽân-ı
Kerîm‟i okuma ve anlamada herhangi bir hata yapmamak, Arapçaya uygun olmayan
kelimelerin Ḳurʽân‟a girmesini önlemek amacıyla başlamıştır. Bu çalışmanın öncüsü
de Abdullah b. ʽAbbâs kabul edilmiştir. İlk önceleri yazılı bir lügat veya mu‟cem
olmadığından İbn èAbbâs, lügatlerin yapacağı bu görevi yerine getirmiştir. İbn
ʽAbbâs‟ın bu çalışması, kelimeleri dil açısından açıklaması bir lügat çalışması
mahiyetinde olup daha sonraki dil çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Bu
çalışmayı, sahabenin ileri gelenleri daha dar bir çerçevede de olsa yapmaya
çalışmışlardır2.
Araplarda sözlük çalışmaları, şu alanlarda verilen ürünlerle başlamıştır :
1 Alpak, Mehmet Nuri, a.g.m., 9. 2 Bakırcı, Selami, IV. Abbasi Asrında Dil Çalışmaları(Lügat- Nahiv-Sarf), (Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993, 8.
6
a) Kelime düzeyinde izahların ağırlıkta olduğu Garîbu‟l-Ḳur‟ân ve Garîbu‟l-
Hadîs‟e dair risaleler,
b) Hayvan, bitki ve lehçelere dair kitaplar,
c) Fıkhî terimlerin -sözlük anlamları yanı sıra- terim anlamlarını konu alan
kitaplar,
d) Arapçalaşmış (dahîl, muèarreb) kelimeleri ve az kullanılan (nevâdir)
kelimeleri konu alan kitaplar1
Arap dünyasında lügat çalışmalarının temeli, İslam hukukunun iki temel
kaynağı olan Ḳurʽân ve Hadîs içerisindeki garip kelimeleri anlamaya yönelik, H. I.
asrın ilk yarılarında2 Garîbu‟l- Ḳur‟ân ve Garîbu‟l-Hadîs terimleri ile şöhret
kazanmış mevzu-i lügat de denilen teliflerle başlamıştır. Bu türe örnek teşkil eden ilk
eser, İbn èAbbâs‟ın Garîbu‟l-Úur‟ân‟ıdır.3. Bu eser, anlamı, kapalı, herkesçe
bilinmeyen, zor ve kent merkezlerinden uzak yerlerde yaşayan kabilelerin
konuştukları kelimeler anlamına gelen garîb lafızları içermektedir. Garîbu‟l-Ḳur‟ân
alanında İbn èAbbâs‟tan sonra çalışanların başında, Ebân b. Tağlib el-Cerîrî (ö.
141/758)4 ve Ḳurʽân‟daki 200 kadar garib kelimeyle ilgili olarak kendisine
sordukları soruları, eski Arap şiirinden örnekler zikrederek cevapladığı Mesâ‟il Nâfi„
b. El-Ezrak adlı eseriyle Hâricî liderleri Nâfi„ b. Ezraú ile Necde b. èÂmir5
gelmektedir. Garîbu‟l-Kur‟ân ile ilgili çalışmalar Me„âni‟l-Úur‟ân, Tefsîru‟l-Úur‟ân,
1 Abdülkerîm Mücâhid, Semantiğin Arap ve Batı Dünyasındaki Serüveni, çev. Celalettin Divlekci,
AÜİFD, II, (2006), 260-261. 2 Bakırcı, Selami, a.g.e., 27. 3 Eren, Cüneyt, a.g.e., 10. 4 Bakırcı, Selami, a.g.e., 8-9. 5Durmuş, İsmail, a.g.m., 399.
7
Müşkilu‟l-Úur‟ân ve Te‟vîlu‟l-Úur‟ân gibi isimler almış; Ḳurʽân ile ilgili çalışmalar
Râğıb el-İsfehânî ile zirvesine ulaşmıştır1.
Bunun yanı sıra dilciler, Ḳurʽân ve hadisteki garip kelimeleri derledikleri
esnada, gerek çalışmalarında karşılaştıkları gerekse Arap kabilelerinden işittikleri
nadir kelime ve kullanımları içeren Kitâbu‟n-Nevâdir adı altında değişik eserler telif
etmişlerdir. Bu amaçla nadir kelimeler konusunda ilk eser telif eden kişinin Basra
ekolünün ileri gelenlerinden olan Ebû „Amr b. el-èAlâ‟nın olduğu görülmektedir2.
Ebû Zeyd el-Enãârî (ö. 215/830), yazmış olduğu en-Nevâdir fi‟l-Luğa adlı hem nesir
hem de nazım şeklinde yazılan eserinde, bedevilerden duyduğu bazı recezleri, garip
lafızları ve el-Mufaêêal eê-ëabbî‟den (ö. 178/794) öğrendiği nadir şiirleri
toplamıştır.
Zamanla gelişen sözlükçülük konusunun yanı sıra, ilim adamları tek bir konu
yerine birkaç konuyu ihtiva eden ve bir nevi konulara göre düzenlenmiş sözlükler
yapmışlardır. İnsan, at, deve, bitkiler vs. gibi varlıklara ait özellikleri sıralayan bu tür
lügatler, genellikle el-Garîbu‟l- Muãannaf veya Kitâbu‟ã-ãıfât olarak adlandırılmıştır.
Bu konuda ilk eser veren Ebu Òayra el-èArabî'yi, el-Garîbu‟l-Muãannaf ‟ın sahibi el-
Úâsım b. Maèn ve Kitâbu‟ã-ãıfât adlı eseriyle Naêr b. Şumeyl izlemektedir3.
Arap gramerinin ve aruzunun ilk kurucusu sayılan el-Òalîl b. Aòmed,
kaynaklarda Arap sözlükçülüğüne ilk metodu getiren kişi olarak görülmektedir.
Ebu‟ù-Ùayyib el-Luğavî, Halil‟in daha önce hiç yapılmamış bir metot geliştirerek
Kitâbu‟l-èAyn isimli eserini, harfleri gırtlaktan çıkış sırasına göre dizdiğini ve bu
1 Bakırcı, Selami, a.g.e., 8-9. 2 Aynı eser, 11. 3 Aynı eser, 11-12.
8
bölümleri sıralayanın bizzat kendisi olduğunu, ancak kitap haline getiremediğini
belirtmektedir1.
Halil, ilk kez kendisinin geliştirdiği bu metotta, harfleri mahreçlerine göre bir
sıra düzenleyerek her harf için bir bölüm ayırmış ve ilk bölümü (ع) harfinden
başladığından eserinin adını Kitâbu‟l-èAyn olarak isimlendirmiştir. Kendisinden
sonra çalışacak olan sözlükçülerin de takip edeceği bir çığır açan Halil, metodunu
kalb, yani kelimedeki harflerin yer değiştirmesi esasına dayandırmıştır. Örneğin,
ظش، شص، طش، طش، سض، kelimesini ele alarak bunda kalb yapınca اظش
kelimeleri ortaya çıkmaktadır سط2.
el-Òalil‟in Kitâbu‟l-èAyn‟ını esas alarak sözlük çalışmasına katılanların
başında Ebu èAmr eş-Şeybânî gelmektedir. Kitâbu‟l-Luğa veya Kitâbu‟l-Óurûf diye
de bilinen Kitâbu‟l-Cîm adındaki eseri, muhtasar bir durumda olup el-Òalil‟in
çağdaşı olmasına rağmen onun metodunu kullanmıştır.
el-Òalil‟den sonra gelen önemli sözlükçülerden biri de Ebû èUbeyd el-Úâsım
b. Sellâm‟dır. İbn Sellâm, el-Garîbu‟l-Muãannaf adındaki eserini, manalara ve
konulara göre bölümlere ayırmıştır. Daha önce konulara göre yazılmış sözlükleri bir
araya getirerek bölümlere ayırmış ve belli bir sistem içerisine koymuştur. İbn
Sellâm‟ın bu eseri, değişik konularda otuz kadar bölüm ihtiva etmektedir. Òalúu‟l-
İnsân, en-Nisâ‟, el-Libâs, eù-Ùaèâm, eş-Şarâb vb. gibi muhtasar bir sözlük sayılan el-
Garîbu‟l-Muãannaf, on yedi bin civarında madde başından oluşmaktadır3.
IV./XI. asırda yapılan ve Arap sözlükçülüğünde yeni bir dönem açacak olan
bir diğer önemli çalışma da, İsóaú b. İbrâhîm el-Fârâbî (ö. 350/961)‟nin Dîvânu‟l-
1 Bakırcı, Selami a.g.e., 12. 2 Aynı eser, 13. 3 Aynı eser, 14.
9
Edeb adındaki sözlüğüdür. el-Fârâbi, Divânu‟l-Edeb‟inde, kelimenin yapısına göre
bir sıralama yapmış ve sözlüğünü böylece düzenlemiştir. Daha önce sadece èİlmu‟l-
èarabiyye diye bilinen nahiv ilmiyle kelimenin yapısal ilmi olan sarf ilminin dil
çalışmalarında büyük etkileri olduğundan el-Fârâbi de eserini sarftaki kısımlara göre
altı kısma ayırmıştır. Sâlim, mudâ‟af, misâl, zevâtu‟s-selâse (ecvef), zevâtu‟l-erba‟a
(nâkıs) ve el-hemz (mehmuz) gibi kısımlardan oluşup aynı sırayı takiple her bölümü
önce isimler sonra fiiller olmak üzere iki kısma ayırmış ve bu kısımlarda kelimeleri
alfabetik sıraya göre sıralamıştır. Alfabetik sırayı kullanırken ilk harfi değil de son
harfi esas almıştır1.
El-Fârâbi‟nin çağdaşı olan diğer bir dilci Ebû Manãûr el-Ezherî (ö.
370/980)‟dir. El-Ezherî‟nin Tehõîbu‟l-Luğa‟sı kapsamlı olarak yazılmış ilk sözlüktür.
Bu eser, dikkat ve araştırma açısından kayda değer bir önemi olup seçkin eserler
arasında yer almaktadır2.
IV./X. Asırda sözlükçülük, sahih kelimeleri tespit etme ve maddeleri
araştırıcılar için kolay elde edilir hale getirme gibi iki önemli esasa dayanırken, H. V.
asra gelindiğinde sözlükçülüğün artık değişik bir boyut kazandığı, kalb ve mahreç
harflerine dayanan sistemin kalktığı görülmektedir. Bunun yerine kelimenin asıl
harflerine dayanan alfabetik bir sıra kullanılmaya başlanmış ve öncüsü, Tâcu‟l-Luğa
ve Sıóâóu‟l-èArabiyye adlı eseriyle Ebû Naãr İsmâèil b. Óammâd el-Cevherî (ö.
393/1002) olmuştur. H. IV. asırdan beri yaygın olan seci‟li yazı yazma sanatına
yardımcı olur düşüncesiyle ilk kafiye sistemini kullanan ilim adamı sayılan el-
Cevherî, sözlüğünde alfabetik sırayı kullanmış; ancak vâv ( ) harfini, nûn () harfi
ile ye () harfi arasına almıştır. Alfabetik sırayı kelimenin son harfine göre
1 Bakırcı, Selami, a.g.e., 15-16. 2 Aynı eser, 17.
10
sıralarken her harf için bir bölüm (bâb) ayırmış; sonra bu bölümler içerisinde ilk
harfe göre fasıllara bölmüştür. Her fasıl içersinde kelimeleri alfabetik sıraya
dizmiştir1.
Aynı şekilde kelimeleri önce son harf, daha sonra birinci, ikinci, üçüncü harf
sırasına göre dizen belli başlı önemli sözlükler arasında İbn Manôûr‟un (ö.
711/1311)‟un Lisânu‟l-„Arab‟ı, Murtaêâ ez-Zebîdî‟nin (ö. 1205/1790)‟nin Tâcu‟l-
„Arûs‟u ve Mecduddîn el-Fîrûzâbâdî‟nin (ö. 817/1415) el-Ḳâmûs el-Muóîù’i başta
gelir. el-Ḳâmûs el-Muóîù, 1632 yılında İtalya’da Latince’ye çevrilmiştir2.
Sözlükçülükte oluşan ekollere baktığımızda kalb etme ekolü, konulara göre
tasnif ekolü, kafiye ekolü ve alfabetik ekol olmak üzere temel olarak dört ekolden
oluştukları görülmektedir. Kalb etme ekolünde, kelimelerin kök harfindeki ünsüz
harfler esas alınmış ve sözlüğün ilk kelimesi de “ayn” (ع) sesi ile başlatılmıştır.
Konulara göre tasnif ekolünde ise, kelimeler konularına göre derlenerek içerdikleri
bu konuların isimleriyle anılan müstakil sözlükler halinde hazırlanmıştır. Kâfiye
ekolünün yöntemi kelimelerin „bâb‟ denilen son harfine göre tertiplenmesiyledir3.
Alfabetik ekolde sözlükler genellikle fiilin üçüncü tekil-eril şahsına göre çekimi esas
alınarak veya harflerin fonetik yapıları gözetilerek kelimenin iştikaklarından arınmış
aslî harflerini esas alarak tertip edilmiştir4. Günümüzde en yaygın şekilde kullanılan
ve tercih edilen yöntem budur5.
1 Bakırcı, Selami, a.g.e., 20. 2 Hişâm en-Naóóâs, “el-Mu„cemul-mechûl ve‟l-fiãâhul-maôlûmât”, et-Turâsu‟l-„Arabî, LXXVII,
(1420/1999), 84. 3 Alpak, Mehmet Nuri, Arap Dilinde Sözlük Çalışmaları ve Nazım Efendi‟nin “Tercümanu‟l Lügat”
adlı eserinin incelenmesi, 2006, 48-49. 4 Eren, Cüneyt, Arapça Sözlükler ve Kullanma Kılavuzu, İstanbul 2010, 13. 5 Alpak, Mehmet Nuri, a.g.m., 50.
11
Sözlük yazarlarının, hazırladıkları sözlüklere farklı bir isim verme geleneği,
Modern Arap Edebiyatı‟nın başladığı dönemlerde de devam etmiştir. İlk Arapça
ansiklopedinin yanı sıra ilk modern Arapça sözlüğün de müellifi olan Buùrus el-
Bustânî (1819-1883)‟yi en başta zikretmek gerekir. Kelimeleri, - bugünkü yaygın
şekilde olduğu gibi – ilk harfini değil de kökünü esas alarak sıraya dizdiği Muóîùu’l-
Muóîù adlı sözlüğü, ilk olarak Beyrut‟ta 1870 yılında iki cilt halinde basılmıştır.
Dönemin Osmanlı Sultan Abdülmecid‟ e sunulan bu sözlük, üçüncü derece Mecîdî
nişanıyla taltif edilmiştir. El-Bustânî, öğrenciler için bu sözlüğü Úaùrul-Muóîù adıyla
ihtisar etmiştir. Sıradan kelimelerin yanı sıra çok sayıda bilimsel terim, yabancı
dillerden geçmiş kelimeler ve bazı avam kullanımlarını da içeren bu sözlük, baskı
hatalarını düzeltilip gözden geçirilerek ve kullanım kolaylığı açısından bazı
kelimeleri renklendirilerek 1977 yılında Beyrut‟ta tek cilt halinde yeniden
basılmıştır.
Modern dönemde ve çağdaş anlamda Arapça sözlükler hazırlayan
doğubilimcileri de burada kısaca zikretmek gerekir. İngiliz Edward William Lane (ö.
1876)‟in hazırladığı ve genellikle Tâcu‟l-„Arûs‟a dayanan Arabic-English Lexicon,
ya da Arapça adıyla Meddu‟l-Úâmûs (Edinburg 1863) ve Hollandalı Reinhart
Dozy‟nin (1820-1883) klasik Arapça sözlüklerdeki eksiklikleri gidermek amacıyla
bir ek/zeyl/tekmile amacıyla yazdığı iki ciltlik Supplément aux dictionnaires arabes
(Leyden, 1877-81) adlı sözlükler, bilim dünyasınca tanınan ve itibar gören
sözlüklerdir. Dozy‟nin sözlüğü, Tekmiletu‟l-Me‟âcimi‟l-„Arabiyye adıyla Arapça‟ya
çevrilmiştir (Beyrut 1991).
12
I. BÖLÜM
ARAPÇA - ARAPÇA YAZILMIġ ÇAĞDAġ DÖRT
SÖZLÜĞE GENEL BĠR BAKIġ
13
1.1. el-Muncid (اجذ): Yazarı Luvis Maèlûf olup ilk baskısı 1908‟de Beyrut‟ta
yapılmıştır Bu sözlükte Muóîù‟ul-Muóîù‟in metodu izlenmiş; ayrıca Tâcu‟l-
èArûs‟tan da faydalanılmıştır. Eser, ilk baskısında el-Muncid: mu’cem ‘arabî
medresî maèa’r-rusûm adıyla bir okul sözlüğü olarak çıkmış, beşinci baskıda (1927)
yeni bir mukaddime ile Arap atasözlerine dair Ferâ‟idu‟l-edeb kısmı ve 1000
civarında resim ilave edilmiştir. Yedinci baskısı 1931 yılında yapılan sözlük, bu kez
el-Muncid : muècem medresî li’l-luğati’l-èArabiyye ismiyle, birinci ve beşinci
baskıların mukaddimeleriyle birlikte yayımlanmıştır. On birinci baskıdan (1949)
itibaren bir okul sözlüğünden daha hacimli olduğu düşünülerek adı el-Muncid:
Muècem li’l- luğati’l-èArabiyye şeklinde değiştirilmiştir. On beşinci baskısına
(1956) edebiyat, dini ve ilmi terimlerin açıklandığı bir ansiklopedi (el-Muncid fi‟l-
edeb ve‟l-èulûm) eklenmiş; sözlüğün adı da el-Muncid fi’l-luğa ve’l- edeb ve’l-
èulûm olmuş, sonraki baskılarda el- Muncid ve’l-luğa ve’l-èulûm ve nihayet el-
Muncid fi’l-luğa ve’l-aèlâm şeklinde değiştirilmiştir. Her iki kısımda da çok sayıda
resim, tablo ve haritaya yer verilmiştir. Yapılan ilavelerle hacmi daha da büyüyen
sözlüğün otuz üçüncü baskısında (Beyrut 1992) yalnız lügat kısmı tek cilt halinde
yayımlanmıştır. Baş tarafta, sözlüğün yöntemiyle kullanılan kısaltma ve işaretler
açıklandığı gibi sözlük bilimiyle yakından ilgili bazı gramer kurallarına da yer
verilmiştir. Lügat kısmında yapılan yenilik ve ilaveler, Kerem el-Bustânî, Anùuvân
Ni‟me, èÂdil Enbûbâ ve Peder el-Yesûèî Mûtred gibi alimler tarafından
gerçekleştirilmiştir. El-Muncid‟in ard arda basılması ve sıkça kullanılması, adını
14
sözlükle eşdeğer haline getirmiştir. Eskiden herhangi bir sözlüğe kâmûs denirken,
yakın zamana kadar da sözlük için muncid kelimesi kullanılırdı1.
el-Muncid, Arapça sözlükler içinde ilk defa resim, tablo ve haritaların
kullanılması, batı sözlük tekniğine uygun olarak az hacme çok kelime sığdırılması,
madde başları ile açıklanan kelimelerin siyah veya kırmızı renkte yazılması, ez-
Zemaòşerî‟nin Esâsu‟l-Belâğa‟sında olduğu gibi kelimelerin kökün ilk harfinden
itibaren alfabetik dizilmesi, aranan kelimenin kolay bulunması ile kullanım rahatlığı
sağlaması gibi sebeplerle en çok basılan Arapça sözlük olma imtiyazını muhafaza
etmektedir. Sözlüğün bir özelliği de ilk defa İbn Fâris‟in Muècem meúâyîsi‟l-
luğa‟sındaki uygulamasına benzer şekilde farklı manalar taşıyan köklerin anlam
kümelerine bölünmesi ve türevlerin bu kümeler içinde sıralanmasıdır2. Bunun yanı
sıra sözlükte çok sayıda Hıristiyan ibareleri yer alırken, İslami terimlerin yorumları
yanlış verilmiştir. Örneğin; “azatlı köle” (ؽ١ك) kelimesinin anlamı “İslam‟a isteksiz
girenler” şeklinde verilmiş ve Hz. Muhammed‟i sadece Müslümanların peygamberi
olarak niteler. Yani onun tüm insanlık için bir peygamber olmadığını belirtir3 اضواج .
(zekat) kelimesinin karşılığı olarak da “arınmak için maldan bağışlanan şey, sadaka,
temizlenme/arınma” olarak verilmiş ve zekatın İslâm‟daki yeri ve önemine hiç
değinilmemiştir4.
1 Hişam en-Naóóâs, a.g.m., 84. 2 Durmuş, İsmail-Demirayak, Kenan, “el-Müncid” maddesi, TDVİA, İstanbul 2006, XXXII /1. 3 Ahmed b. „Abdullah el- Baùlî, el-Me„âcimu‟l-Luğaviyye ve Turuú tertîbihâ, Riyad, h. 1412, 50. 4 Luvis Maèlûf, el-Muncid, XXXXIII. Baskı, el-Mektebetuş-Şarkiyye, Beyrut 2008, 303.
15
Resim 1: El-Muncid’in ilk sayfası (XXXXIII. baskı)
16
Resim 2: el-Muncid’de bazı böcek türlerini gösteren bir tablo
17
Resim 3: el-Muncid’de değiĢik aletler ile bazı bitki ve hayvan adlarını gösteren
bir tablo
18
1.2. el-Muècemu’l-Vasîù (اعج اىعيو): Mısır Arap Dil Kurumu tarafından
çıkarılmıştır. Hazırlanmasına ancak 1940‟da başlanmış, ilk baskısı 1380/1960‟ta
gerçekleşmiştir. 30.000 madde başı ve 600 resim ihtiva eden eser, İbrâhîm Mustafâ,
Ahmed Óasan ez-Zeyyât, Óâmid „Abdulkâdir ve Muhammed Ali en-Neccâr
tarafından hazırlanmıştır.
Kurumun genel sekreteri İbrâhîm Medkûr‟un sunum kısmında belirttiği gibi,
sözlükte XX. yüzyılın kelimeleriyle Cahiliye ve Sadru‟l-İslâm Dönemlerine ait bazı
lafızlar bir araya getirilerek dilin çeşitli dönemleri arasına konulan zaman ve mekân
sınırları ortadan kaldırılmıştır. Yine de herkesin anlayabileceği, kullanımda sık
rastlanan kelimelere yer verilmiştir.
el-Muècemu‟l-Vasîù‟te kelimeler, köklerinin ilk harflerine göre alfabetik
olarak sıralanmış; yabancı dilden gelip Arapçalaştırılmış (mu„arreb) olanlar da
alfabetik tertibe tâbi tutulmuştur. Mu„arreb câmid kelimelerden türetme yoluna
nadiren gidilmiş; ancak Arapça câmid kelimelerden türetme işleminde bir sakınca
görülmemiştir. Kelimelerin açıklanmasında garip ve nadir kullanımlara yer
verilmemiş; eserde ayet, hadis, atasözleriyle şair ve ediplerden örnekler
kaydedilmiştir.
Eserde Arap Dil Kurumu‟nun Arapça karşılıklarını bularak kullanmayı
kararlaştırdığı teknik ve ilmî terimlere de yer verilmiştir. Kurum geniş çaplı bir
türetme başlatmış ve Arapçalaştırılan kelimelerden fiil, ism-i fâil, ism-i mef„ûl vb.
kelimeler türetmiştir. Mesela “telefon”dan “ذف”, (telefon etti) fiilini, “mıknatıs”tan
غطظ ) mazi (غاؽ١ظ) ), ism-i fail ( غطظا ), ism-i meful (اغطظ) ve yapma
mastar (اغاؽ١غ١ح) türetilmiştir. Rivayet asrından sonra kullanılan (müvelled),
değiştirilmeden alınan yabancı kelimeler (dahîl) ve yeni dönemde yaygınlık kazanan
19
kelimelerle (muhdes) eski dil alimlerince yanlış (lahn) kabul edilen lafız ve
kullanışlar da sözlüğe alınmıştır. Köklerin türevleri, özel bir dizime tabi tutularak
mücerred fiiller - mezidler, geçişsiz fiiller - geçişliler ve isimler şeklinde sıralanmış;
somut anlamlar soyutlardan, hakiki manalar mecazilerden önce zikredilmiş, sülâsi
mücerred fiiller de bâblara göre dizilmiştir. Üçlü köklerden (sülâsi mücerred) türeyen
fiiller dörtlü, beşli ve altılı kalıplar olarak sıralanmış, ardından dörtlü kök (rubâî
mücerred) fiillere ve ondan türeyen kelimelere yer verilmiştir. Fiillerden sonra
zikredilen isimler, alfabetik olarak dizilmiştir.
Sözlüğü hazırlayanlar, ilke olarak, bir fiilin birden fazla mastarı varsa en
yaygın olanını tercih etmişler; ancak kalıp değiştiğinde anlam da değişince
mastarların tamamına yer vermişlerdir. Meselâ دػا fiilinden türeyen ve birbirinden
farklı anlamlar ifade eden ج –دػاء دػا٠ح –دػ kelimeleri gibi. Aynı şekilde fiilden
türeyen ismi- fâil ve ismi mef‟ûllerden de gerekli olanlar sözlüğe alınmıştır1. Sözlük
genel olarak ele alındığında bazı konularda bir bütünlük ve tutarlılık olmadığı
görülür. Özellikle dahîl ve mu„arreb kelimelerin bir kısmının kökü belirtilirken –
muhtemelen kökeni bilinmeyen – diğer kısım hakkında ise yorum yapılmamaktadır.
Meselâ تش٠اء (hasır)2اسعرا , (hastane) ت١
3 gibi kelimelerin kökenlerinin Farsça
olduğu parantez içinde belirtilmiş; ama جثش٠ (Cebrail)4(kırbaç, kamçı) وشتاج ,
5
gibi kelimelerin yabancı kelimeler olduğu belirtildiği halde kökeni yazılmamış ya da
araştırılmamıştır.
1 el-Muècemu‟l -Vasîù, Mektebetu Şuruk ed-Devliyye, Kâhire 2008, Dördüncü Baskı, Mukaddime. 2 Aynı eser, 78. 3 Aynı eser, 82. 4 Aynı eser, 109. 5 Aynı eser, 811.
20
Araştırmacılar ve Arapça öğrenenler tarafından genellikle kabul gören el-
Muècemu‟l -Vasîù‟in eleştirilen tarafları arasında, kendisine gönderme yapılan bir
kısım maddelerin bazen alınmamış olması, bir kelimenin izahında bu kelimeden daha
kapalı lafızların kullanılması, resimlerin yeterli sayıda ve kaliteli olmaması, bu
yönüyle el-Muncid‟in seviyesine ulaşamaması, delil olarak gösterilen metinlerin
müelliflerinin belirtilmemiş olması zikredilebilir1.
1Demirayak, Kenan, “el-Mu‟cem‟ul-Vasît” maddesi, TDVİA, İstanbul-2005, XXX / 349-350.
21
Resim 4: el-Muècem’ul-Vasîù’in ilk sayfası
22
Resim 5: el-Muècem’ul-Vasîù’in resimlerle desteklenmiĢ sayfalarından bir örnek
23
1.3. Lârûs (Larousse/السوط): Òalîl el-Cerr tarafından hazırlanmış ve 1973 senesinde
yayımlanmıştır.
Bu sözlük de el-Mercièu‟r-Râ‟id ve el-Muncidu‟l-Ebcedî gibi kelimenin kök
harfine değil de ilk harfine göre sıralandığı bir sözlüktür. Bu sözlükte örneğin “ورة”
fiiline “ن” (kef) harfinde bakılırken, “اعرىرة” fiiline ise “ا” (elif) harfinde, “ذىاذة”
fiiline “خ” harfinde ve “ىرثح” kelimesine de “” harfinde bakılır1.
Kelimenin izahları şevâhid denilen delil niteliğindeki ibareler ve örneklerle
zenginleştirilmiştir. Özellikle Ḳur‟ân-ı Kerîm‟den sıkça delil/şâhit olabilecek türden
ayetler sunulmuştur. İzahları yapılan alet, edevat, insan, hayvan ve bitkilerin
resimleri eklenmiştir. Meşhur yazar ve şairlerin kullandıkları kelimeler dışında,
kullanımdan kalkmış kelimeler özellikle alınmamıştır. Sözlükte ayrıca pozitif
bilimlere ait yüzlerce kelime bulunmaktadır. Bu arada yabancı dillerden Arapçaya
girmiş ve günlük hayatta yaygın olarak kullanılmakta olan radyo, televizyon, sinema
gibi kelimeler, kullanıldıkları şekliyle alınmıştır. Marife kelimeler ve masdarları
diğerlerinden ayırmak için kalın basılmıştır2.
1Halil el-Cerr, Lârûs, Arapça-Arapça, Paris, 1973, Mukaddime. 2 Eren, Cüneyt, Arapça Sözlükler ve Kullanma Kılavuzu, İstanbul, 2010, 36-37.
24
Resim 6 : Lârûs’de Avrupa resim sanatını gösteren renkli basım bir tablo
25
Resim 7: Lârûs’da bitki, hayvan resimlerinin bulunduğu bir sütun
26
1.4. el-Muècemu’l-èArabiyyu’l-Esâsî (اعج اعشتي األعاعي): Arap Dünyasının,
üzerinde ortak olarak çalışıp uzlaştığı son ve en modern sözlük sayılabilir. Arap
Bilim, Eğitim ve Kültür Kuruluşu‟nun nezareti altında 1989 yılında, 1347 sayfa
olarak yayımlanmıştır. 31 Mart - 8 Nisan 1981 tarihleri arasında Rabat‟ta Ta„rîb
Koordinasyon Bürosu‟nun düzenlediği ön çalışma toplantısında, sözlük hazırlamada
izlenecek yöntem ve araştırmalar konusunda gerekli plan ve stratejiler belirlenmiştir.
Hazırlanışına çok sayıda dilci, akademisyen ve uzmanın katıldığı bu sözlüğün
yazarları, Aómed el-„Âyid, Dâvud „Abduh, Aómed Muòtâr „Umar, äâlió Cevâd
Ùa‘me, el-Cîlânî b. el-Óâc ‘Umar ve Nedîm Mar‘aşlî’dir.
Sözlük, alfabetik olarak ve kelimenin köküne göre ayrılarak düzenlenmiş
yaklaşık 25 bin madde başı altında, özenle yapılmış şerhler, çok sayıda vecize,
Ḳurʽân-ı Kerîm ve hadislerden örnekler, atasözleri, konuşma ifadeleri ve modern
dilden ibareler içerir. Kullananın ihtiyaç duyduğu birçok kelime ve kavramı içinde
barındıran bu sözlük, edebiyat, din, ilim, sanat, siyaset, basın-yayın gibi alanlardan
avam diline ve bölgesel kullanımlara kadar çok sayıda sözcük ya da kalıplaşmış
ifadeyi de kapsar.
Sözlüğün giriş kısmında, Arap Dili‟nin kökeni, hangi dil ailesine mensup
olduğu ve zaman içindeki gelişimi hakkında bilgi verilmektedir. Bu bağlamda,
iştikak, mecâz, na„t, ta„rîb terimleri de birer başlık altında açıklanmıştır. Daha sonra
Arap Grameri‟nin genel bir özeti yapılmış ve harfler, illetli harfler, fiil ve çeşitleri,
isim ve türleri, zamirler, ism-i mevsûl, çoğullar, sayılar, maksûr, memdûd, gayr-ı
munsarif vb. örneklerle kısaca anlatılmıştır. Bunu, bazı imlâ kuralları hakkında
önemli bilgiler takip eder1.
1 Bkz. el-Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî, Tunus 2003, 13-58.
27
Sözlük kısmından önce bir kısaltmalar cetveli yer almaktadır. Bu cetveldeki
rumuzlar, kendisinden önceki sözlüklerde yer alan işaretlerden pek farklı olmayıp
sadece çoğul-eriller için ون –ج ; çoğul dişiller için ات –ج ve ölüm tarihini
göstermek için ت kısaltmaları dikkati çekmektedir. Kur‟ân‟dan yapılan alıntılar için
bir işaret olmayıp örnek gösterilen ayetler, ﴾ ﴿ simgeleri içinde yazılmıştır1.
Bu sözlüğün bir özelliği de, genellikle Arap ve İslâm dünyasında yetişmiş ve
tarihe geçmiş çok sayıda kişi ve bunlara ait eserleri vermesi bakımından da
ansiklopedik bir mahiyet kazanmasıdır. Bazı kişi ve eserler hakkında verilen bilgiler,
azımsanmayacak derecede doyurucudur. Meselâ Memluk Sultanı Baybars (s. 808),
İmam Gazâlî (s. 892), Hz. İsa (s. 881), Ma„rûf er-Ruãâfî (s. 527) vb. hakkındaki
bilgiler, buna örnek gösterilebilir.
Sözlükte, bazı kalıplaşmış ifadelerin de sık sık verildiği ve Arapça öğrenmek
isteyenlere yardımcı olmak amacı taşıdığı gözlenir. Meselâ حكى “anlattı, söyledi”
fiili verilirken kalıbı/yapısı da verilir ve bunun hangi durumlarda söyleneceği يحكى أن
açıklanır2. ال زم الخط hat, çizgi, satır, yazı” maddesinde, bu kelimenin kullanıldığı“ خط
(dosdoğru yürü, yoldan sapma!), خرج عن ال خط (yoldan çıktı) şeklinde örnek
cümleler; شد “bağladı, sağlamlaştırdı, saldırdı” maddesinde de شد أز ره (güçlendirdi,
destekledi), شد ان تباهه (dikkatini çekti), شد رحاله (yolculuğa hazırlandı), شد الز مام
1el-Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî, 61. 2 el-Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî, 342.
28
(yönetime hakim oldu) gibi cümleler, hem dilin zenginliğini göstermek, hem de
sözlüğü kullananlara yararlı olup yol gösterecek bilgilerdir.
Resim 8: el-Muècemu’l-èArabiyyu’l-Esâsî’nin ilk sayfası
29
II. BÖLÜM
DÖRT ÇAĞDAġ SÖZLÜĞÜN, YÖNTEM, ĠÇERĠK,
BĠLGĠ AÇISINDAN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ
30
Bu bölümde çalışmamızın asıl konusunu oluşturan dört sözlüğü incelerken,
gözlem, tesbit ve eleştirilerimizi aşağıdaki maddeler halinde sıralayacağız:
2.1.Yabancı Kökenli Kelimeler
أتشوؽيح / أتشؽيح (M.E. s. 66, M. s.1, M.V. s. 2, LR. s. 10) : M.E.de „bir papazın
yönetimi altındaki bölge‟ olarak tanımlanan kelimenin Yunanca asıllı olduğu
belirtilmemiştir. Ancak M.de ve M.V.de hemen hemen aynı kelimelerle tanımlanan
kelimenin M.de ve LR.de Yunanca asıllı olduğu belirtilmiş, M.V.de yabancı kökenli
olduğu belirtilirken bunun hangi kökene ait olduğuna dair bilgi verilmemiştir.
Kelimenin çoğul hali ( أتشش١اخ/ أتشش١اخ ) ise yalnızca M.E.de belirtilmiştir.
ج \ج أتش M.E. ve M.V.de aynı : (M.E. s. 68, M. s. 2, M.V. s. 4, LR. s. 18 ) أتش
ifadelerle tanımı yapılan, „dalları ve yaprakları yumuşak, limon gibi ekşi, altın
renginde ve hoş kokulu meyvesi olan turunçgillerden bir ağaç‟ anlamına gelen
kelimenin M.V.de resimli açıklaması da yapılmış ve M.de ve LR.de avamca „اىثاد‟
kelimesi de ifade edilmiştir. Ancak kelimenin muèarreb olduğu belirtilmesine
rağmen Farsça kökenden geldiği sadece LR.de belirtilmiştir.
M.E. ve M.V kelimenin Yunanca : (Ortodoks) (M.E. s. 81, M.V. s. 12) أسثىروظ
asıllı olduğunu belirtirken aynı ifadelerle de tanımını yapmıştır. M. ve LR. ise bu
kelimeye yer vermemiştir.
31
M.E ve M.V.de : (Org, Erganun) (M.E. s.83, M. s. 9, M.V. s. 14, LR. s. 64) أ سغ
„Üflemeli müzik aleti, sesin titreşimi için boru ve tuşlara sahiptir‟ şeklinde tanımı
yapılan kelime M.de biraz daha farklı ifade edilmekle birlikte, LR.de “Rusların
İkinci Dünya Savaşı‟nda kullandığı bir alet” olduğu da belirtilerek daha detaylı bilgi
verilmiştir.Yunanca asıllı olduğu yalnızca M.E.de belirtilmemiştir. Kelimenin
çoğuluna (أساغ) M.E. ve LR.de yer verilmiştir.
Klarnete benzeyen, üflemeli bir tür çalgı : (M.E. s. 83, M. s. 9, M.V. s. 14) ا سغىي
anlamına gelen kelime M.E. ve M.V.de aynı şekilde tanımlanmış olup M.V.de buna
resimli açıklama da eklenmiştir. M.de ise daha ayrıntılı bir tanım yapılmakla beraber
hiçbirinde sözcüğün aslına dair bir bilgi yoktur. Yalnızca yabancı kökenli olduğu
belirtilmektedir.
Fransızca : (Amper) (M.E. s. 105, M. s. 17, M.V. s. 25, LR. s.159 ) أثيش1 asıllı,
„elektrik akımı şiddet birimi‟ şeklinde çevirisi yapılan bu kelime, sözlüklerde benzer
kelimelerle ifade edilmiş olsa da M.de „bir amperden bir saat içinde geçen elektrik
miktarı 3600 Coulomb „dur‟ ifadesiyle daha ayrıntılı bir bilgi verilmiştir. Kelimenin
Fransızca kökenli olduğu ise sözlüklerin hiçbirinde belirtilmemiştir.
إفطث \إعطث (M.E. s. 89, M. s. 10, M.V. s. 17, LR. s. 93) : „ At ahırı (Tavla)‟
anlamındaki kelimenin Latince kökenli olduğu sadece LR. ve M.de belirtilmiştir.
Kelimenin çoğulu (إعطثالخ) sözlüklerin hepsinde verilmiştir.
1 http://tdkterim.gov.tr/bts/ (07.04.2011).
32
bir işte başarıya ulaşma aracı, ordu „ : (M.E. s. 201, M. s. 63, M.V. s. 88 ) تىتيه
hareketini düzenleme sanatı‟ anlamalarına gelen kelimenin Yunanca asıllı olduğu
sadece M.de belirtilmiştir.
سصداق/ سعتاق (M.E. s. 520, M. s. 257, M.V. s. 355, LR. s. 585) : il, kaza anlamına
gelen kelimenin Farsça asıllı olduğu sadece M. ve LR.de belirtilmiştir. Kelimenin
çoğulu M.E. ve M.V.de (سعاذ١ك) olarak belirtilirken LR.de ( سعاذ١ك / سعرالاخ )
şeklinde her iki kullanımına ve M.de ( سصاد٠ك/سصدالاخ ) yer verilmiştir.
ج ”Yunanca asıllı “ayna : (M.E. s. 610, M. s. 322, M.V. s. 435, LR. s. 650) عج
kelimesi; altın, gümüş külçesi ve safran anlamlarıyla M.V.de daha detaylı
açıklanmıştır. M.E.de ise kelimenin sadece eşanlamlısı olan (اشآج) kelimesi
verilmiş, açıklama yapılmamıştır.
su taşıma kabı, kova : (M.E. s.622, M. s.333, M.V. s. 447, LR. s.661) عط
anlamındaki kelime, Farsça „شط‟ kelimesinden gelmektedir. Kelimenin çoğulu
( أعطاي/عطي ) sözlüklerin hepsinde belirtilmiştir.
M.E. ve M.V.de : (Hiyeroglif) (M.E. s.1281, M.V. s.1045, LR. s.1264) هيشوغيفي
„batılıların eski Mısır mezar ve tapınaklarındaki kazınmış eski Mısır kitabelerine
verdikleri isim‟ olarak tanımlamıştır. LR.de ise biraz daha farklı tanımı yapılan
kelimeye M.de yer verilmemiştir. Sözcüğün menşeine dair bir bilgi ise sözlüklerin
33
üçünde de verilmemişlerdir. Yunanca Hieros (Kutsal) + Glypho (Yazıt)
kelimelerinden oluşur ve kutsal yazıt demektir1.
2.2.Ansiklopedik Bilgi
يى M.E.de „M.Ö. 18- 13. yy.da Orta Fırat‟ta yaşamış : (M.E. s. 64, M. II/35 ) آسا
Sami halk; Arami Dili, İsa‟nın konuşmasıyla Batı Asya ülkelerinde yayıldı. Arami
Uygarlığı M.Ö. 9-8. yy.da zirveye ulaştı.‟ şeklinde açıklanan ve M.de daha ayrıntılı
bilgiye yer verilen kelimeye M.V.de yer verilmemiştir.
M.V.ve LR.de „ İnsan topluluğu içinde uyulan : (Ayin) (M.V. s. 1, LR. s. 6) آيي
örf, adet‟ ifadesiyle tanımlanan kelime günümüzde Türkçede de kullanılan ve „dini
tören‟ anlamıyla bilinen bir kelime olmasına rağmen M. ve M.E.de bu kelimeye dair
bir bilgi verilmemiştir.
Her ikisinde de „1) Süs ve : (Mersin Ağacı) (M.E. s. 64, M.V. s.1, LR. s. 4 ) آط
güzel kokusu için dikilen sürekli yeşil kalan bir ağaç. 2) Oyun kartı‟ anlamları
verilen kelimenin M.V. ve LR.de resimli açıklaması da bulunurken M.de bu
kelimeye hiç yer verilmemiştir.
1) Güney Asya Sovyet„ : (Azerbaycan) (M.E. s. 64, M. II/34) آرستيجا
cumhuriyetlerinden biri, petrol zengini ve başkenti Bakü, halkının çoğu Müslüman.
1 http://tr.wikipedia.org./wiki/Hiyeroglif (10.04.2011).
34
2) İran‟ın kuzeybatı bölgesi, en önemli şehri Tebriz‟ olarak M.E.‟de tanımlanan
kelimeye M. de daha ayrıntılı bilgi verilmiş olmakla birlikte M.V.‟de bu kelime yer
almamaktadır.
-M.E.de „Abdullah bin İbâê et : (M.E. s. 65, M. s. 2, M.V. s. 2, LR. s. 7) إتاك
Temîmî, İbâêî mezhebinin kurucusu, büyük olasılıkla Muèâviye bin Ebî Sufyân‟ın
çağdaşıydı ve Abdulmelik bin Mervân döneminde öldü.‟ İfadesiyle açıklanan
kelimenin M.V.de bu kişinin kurduğu mezhep olan „إتاػ١ح‟ kelimesi verilmişken bu
kelime, M.E.dışındaki tüm sözlüklerde sadece “halat, ip” anlamlarıyla
tanımlanmıştır. Ayrıca LR. ve MV.de insan ırkı anlamı da belirtilip çoğul hali (أتغ)
de verilmiştir.
denilen tatlı lezzetli ‟اىثش„ (Sözlüklerde 1 : (M.E. s. 74, M. s. 4, M.V., 7) إجاؿ
meyve veren ağaç 2) Bu ağacın meyvesi‟ olarak tanımlanan kelimenin M.V.de
„Mısır‟da erik ağacının meyvesine verilen ad‟ anlamı da verilmiştir ve resimli
açıklaması da bulunmaktadır.
Her iki sözlükte de benzer ifadelerle tanımı : (Uhud) (M.E. s. 74, M. II/ 29) ا دذ
yapılan ve Medine‟nin kuzeyinde bir dağ, Müslüman ve müşrikler arasındaki Kureyş
Savaşının yapıldığı yer olan Uhud kelimesi M.V.de bulunmamaktadır.
Her iki sözlükte de benzer şekilde açıklanan : (M.E. s. 74, M. II/30 ) إدياء عى اذي
kelime İmam Gazali‟nin tasavvuf ve din bilimi kitabı olup en çok okunan ve çok
35
sayıda tercümesi yapılan önemli bir eserdir. Fakat M.V. bu kelimeye yer
vermemiştir.
Gıyâå bin Gavå‟ut-Tağlibî, Emevi „ : (M.E. s. 76, M. II/31, LR. s. 44) األخط
Döneminin önemli şairlerinden, dilinin uzunluğu sebebiyle „األخط‟ denmiştir, hiciv
ve medihleriyle ünlüdür.‟ İki sözlükte de bu bilgiler benzer şekilde verilmiştir, bunun
yanı sıra M.de el-Aòtal‟ın divanına örnek de verilmiştir. Ancak M.V.de bu önemli
şaire dair bir bilgi yoktur. LR.de ise şaire dair bilgi verilmeyip kelimenin farklı
anlamları verilmiştir.
Büyük Arap âlimi ve ünlü nahivciler topluluğuna : (M.E. s.76, M. II/31) األخفؼ
verilen ad olan bu kelimeye dair benzer bilgiler verilmiş olsa da M.E. bu âlimlerin
isimlerini de şu şekilde vermiştir :
a- èAbdu‟l-Óamîd b. èAbdu‟l-Mecîd (ö. 177/793) : األخفش األوثش
b- األخفش األعؾ : Saèîd bin Mesèûd ( ö. 215/830)
c- األخفش األطغش : èAlî bin Suleymân (ö. 315/927)
Ancak M.V. ve LR.de bu kelimeye dair bir bilgi verilmemiştir.
أسعطاهايظ/ أسعطى (M.E. s. 82, M. II/38) : En önemli Yunan filozoflarından olan
Aristotales hakkında M.V.de herhangi bir bilgi yoktur. Diğer iki sözlükte ise benzer
tanımlar yapılmış ve önemli eserlerinden birkaç örnek verilmiştir. „Yorum Üzerine‟,
„Tartışma‟, „Diyaloglar‟, „Metafizik‟ „Politika‟ ve „Benlik‟
36
M.de daha yüzeysel tanımlanan : (M.E. s. 84, M. s. 9, M.V. s. 14, LR. s. 54) أسان
kelime dikenli, uzun gövdeli, çok yapraklı ve dallı, sıcak bölgelerde yetişen bir bitki
anlamına gelmektedir. M.V. bu bitkinin yetiştiği bölgeyi biraz daha özele indirerek
Mısır‟ın güneydoğusundaki çöller olduğunu belirtmiş ve resimli bilgi de verilmiştir.
LR, M.E. ve M.de kelimenin tekil (أساوح) ve çoğul hali ( أسائه/ أسن ) de verilmiştir,
ancak M.V.de sadece tekil hali belirtilmiştir.
Cevher eã-äıúıllî‟nin inşa ettiği Kâhire‟deki : (M.E. s. 85, M. II/438) األصهش
üniversite; belirtilen sözlüklerde üniversitenin kurulduğu yıl farklı verilmiştir. M.de
resim de vardır. Fakat M.V.de dünyanın en önemli İslami üniversitelerinden olan el-
Ezher‟e dair bilgi bulunmaması bir eksikliktir.
هشيح ,Sözlükte „Habeşçe / Resmi Etiyopya dili‟ tanımı yapılmış : (M.E. s. 110) أ
fazla bilgi verilmemiştir. M.V. ve M.de ise yer verilmemiş olan bu dil (Amharca)
Sami Diller ailesine mensuptur.
Kuzey Orta Etiyopya‟ya özgü olan bu dil Ge‟ez alfabesi ile yazılır. Etiyopya dışında
Eritre‟de yaşayan yerli Amharalar ve Mısır, İsrail ve İsveç gibi ülkelerde yaşayan
Amhara diasporası tarafından konuşulur1.
Allah‟ın Îsa : (İncil) (M.E. s. 112, M. s. 19, M.V. s. 29, LR. s. 174) اإلجي
Peygamber‟e gönderdiği kitap. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna olmak üzere dört
kısımda Mesih‟in yaşamı ele alınır. Bu son cümle M.V.‟de yer almasa da kelimenin
1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Amharca (10.04.2011).
37
Yunanca kökenli olduğu hepsinde belirtilmiştir. Ayrıca kelime Yunanca
„evangelyon‟ kelimesinden türemiştir. Türkçesi „iyi haber‟ veya „müjde‟dir.
Kelimenin çoğulu (أاج١) sözlüklerin her birinde belirtilmiştir. M.E. kelimeyle ilgili
Ḳurʽân‟dan örnek de vermiştir.
تثغاء/ تثغاء (M.E. s. 130, M. s. 25, M.V. s. 37, LR. s. 216) : Papağan, insanlarla
konuşabilme yeteneğiyle ayırt edilen renkli güzel bir kuş şeklinde benzer ifadelerle
tanımı yapılmıştır. M.V.‟de biraz daha ayrıntılı ve resimli açıklaması yapılan kelime
M.de bulunmamaktadır. Kelimenin Hintçeden muèarreb olduğu sadece LR.‟de
verilmiş olsa da, kelimenin çoğulu (تثغااخ) M.V. hariç sözlüklerin hepsinde
belirtilmiştir. Kelimenin müzekker ve müennes kullanımı aynıdır.
M.E. ve M.V.de benzer : (M.E. s. 149, M. s. 35, M.V. s. 52, LR. s. 230) ت شلىق
şekilde tanımlanan ve M.V.de resimle de anlaşılması kolaylaştırılan kelime M.de
sadece „küçük erik‟ olarak ifade edilmiştir. Ayrıca M.E. „لشاط١ا‟ (kuru erik) olarak
da adlandırıldığını belirtmiştir. Ancak bu kelimenin Suriye‟de küçük siyah erik;
Mısır‟da kuru erik anlamında kullanıldığını belirtmemiştir.
,büyük vücudu„ : (Timsah) (M.E. s. 203, M. s. 64, M.V. s. 91, LR. s. 340 ) تغاح
uzun kuyruğu, kısa ayaklarıyla kertenkele benzeri bir hayvan‟ olarak tanımlanan bu
kelime M.V. ve LR.de resimli olarak daha ayrıntılı açıklanmıştır. Kelimenin çoğulu
da verilmiştir. Ayrıca LR.‟de timsah türleri olan Amerikan ve Hint (ذاع١خ)
timsahlarının da resimle tanımı yapılmıştır. Arapça kökenli bu sözcükle ilgili M.V.
38
ve M.E.‟de bir de deyim verilmiştir : ( دع اراع١خ) timsah gözyaşları; hile
amacıyla yalancı merhameti ifade eder.
ثادة Ateşböceği, bahar ve yaz aylarında : (M. s. 113, M.V. s. 156, LR. s. 427) د
geceleri uçarken yanıp sönen ışıkları ile tanınan, kın kanatlılar takımından böcek
türlerine verilen ad. LR.‟de resimle daha anlaşılır bir açıklama yapılmıştır. Kelimenin
eşanlamlısı „ ٠شاع‟ M.V.‟de verilmiştir. Ayrıca en-Nâbiğa eõ-Õubyânî‟nin şiirinden
bir beyit de örnek olarak verilmiştir:
اؼاػف غج فاح اس اذثادة ذمذ اغل ذلذ تاظ
Kapitalizm ya da anamalcılık, özel : (M.E. s. 493, M.V. s. 331, LR. s. 564) سأعايح
mülkiyetin üretim araçlarının ağırlıklı bir bölümüne sahip olduğu ve işlettiği; yatırım,
dağılım, gelir, üretim, mal ve hizmet fiyatlarının piyasa ekonomisinin belirlediği
sosyal ve ekonomik sistemdir. LR.‟de daha kısa tanımı yapılan kelimeyi Arap dil
kurumunun ortaya koyduğu M.V.de belirtilmiştir. Ayrıca önemli bir ekonomik
sistem olan kapitalizm kelimesine M.de yer verilmemesi de ciddi eksikliktir.
Amerika‟ya göç etmiş Arap : (M.E. s. 496, M. s. 257, LR. s. 565 ) اشاتطح اميح
edebiyatçılar topluluğu, 1920‟de New York‟ta kuruldu ve 1931‟de kapandı. En
önemli üyeleri İliyâ Ebû Mâêî, Cubrân Òalîl Cubrân, Miòâ‟îl Nuèayme idi. Bu bilgi
benzer ifadelerle M.de verilmiş ancak LR.de ise „اشاتطح‟ kelimesine örnek olarak bu
topluluğun ismi geçmektedir, topluluğa dair bilgi yoktur.
M.V.‟de bu topluluğun adına da yer verilmemiştir.
39
ها Suriye sınırı yakınlarında iki nehir arasında eski : (M.E. s. 554, M. s. 266) اش
şehirlerden biri, Türkiye‟nin güneyinde şimdi Urfa (Şanlıurfa) ismiyle bilinen şehir
olarak tanımlanan kelime M.V.de bulunmazken M.de ise „اسفا‟ kelimesine
gönderme yapılmıştır. Ancak kelimenin Süryani yazar ve Süryani ilahiyat okulu
olarak açıklamaları da vardır.
,sosyalizm, iştirakiyye : (M.E. s. 684, M. s. 385, M.V. s. 499, LR. s. 100) اؽتشاويح
katılımcılık. Diğer bir adıyla da toplumculuk, iktidar ve üretim araçlarının halk
tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan düşünce sistemidir. Terimin ilk
kullanılışı 19.yy.ın başına kadar gider. İlk kez 1827‟de İngiltere‟de, Robert Owen‟ın
takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. M.E. ve M.V.‟de kelimesi kelimesine
aynı şekilde tanımı yapılan kelimenin eş anlamlısı „عع١ا١غ‟ M.de verilmiştir.
LR.‟de modern sosyalizmin kurucusunun Karl Marks olduğuna dair bilgi de
verilmiştir.
2.3.Felsefi Terimler
Bencillik, kendi çıkarlarını„ : (M.E. s. 70, M. s. 3, M.V. s. 5, LR. s. 20) أثشج
gözetmek‟ anlamındaki kelime hepsinde benzer şekilde ifade edilmiştir. Eşanlamlı
kelimesi „األا١ح‟ zıt anlamlısı ise „اإل٠ثاس‟dır. LR. ve M.de kelimenin felsefi terim
olduğu belirtilmemiştir. Ayrıca M.E.‟de „أثش‟ fiilinin mastarı olduğuna da yer
verilmiştir.
40
Her iki sözlük de „Yunan filozofu Epiküros‟un : (M.E. s. 68, M.V. s. 4) أتيمىسي
M.Ö.341-270 yılında kurduğu felsefi akım, ruhi ve akli zevklerden önce en mutlu
yaşamı hedefleyen maddi akım, epikürizm‟ anlamındaki kelimenin çevirisini benzer
ifadelerle yapmıştır. M.ve LR.de ise bu kelimeye yer verilmemiştir.
M. ve LR.de terim anlamı : (M.E. s. 139, M. s. 29, M.V. s. 45, LR. s. 222) تذاهح
verilmeyen „kanıt ve tanık gerektirmeyecek derecede açık, besbelli olan, kesin bilgi
anlamına gelen bir terim, bedahet‟ anlamına gelen kelime M.E. ve M.V.de aynı
ifadelerle tanımlanmıştır1.
Sözlüklerde benzer : (M.E. s. 281, M. s. 111, M.V. s. 154, LR. s. 414) جىهش
ifadelerle tanımlanmış ve karşıt anlamı olan araz (اؼشع), ilinek de belirtilmiştir.
Cevher (töz) kelimesi, değişen durumlara karşı kalıcı olan; kendi kendisiyle kendi
kendisinde var olan. Varoluşu için başka bir şeye ihtiyacı olmayan. Felsefede cevher
bazen Tanrı yerine kullanılmıştır. Çünkü kendi kendinde var olan tek varlık
Tanrı‟dır. Descartes şöyle demektedir : “ tözü düşündüğüm zaman, var olmak için
kendinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan bir şeyi düşünüyorum. Açık
söylemek gerekirse böyle olan yalnız Tanrı‟dır.” Kelimenin çoğulunun „جاش‟
olduğu da belirtilmiştir.
1 Seyyid Şerif Curcânî, Arapça Türkçe Terimler Sözlüğü, Bahar yayınları, İstanbul 1997, 48.
41
ف ف / خ لياط اخ (M.E. s. 418, M. s. 193, M.V. s. 260, LR. s. 504) : Gayrı makul,
akla uygun olmayan. Zıddı akılcılıktır. M. ve LR.de kelimenin felsefe terimi olduğu
belirtilmemiştir.
Kuram; Yunanca : (M.E. s. 1206, M. s. 817, M.V. s. 971, LR. s. 1211) ظشيح
“theoria, theorein-gözlemlemek,bakmak” anlamındadır. Günlük kullanışta, az veya
çok geniş, az veya çok sistematik olan görüş. Pratiğe karşı aklî ideal düşünceler
toplamı. Bilgi anlayışında, bir kanunlar grubunun kendisinden çıkarıldığı bir ilkeye
bağlı olması. Saf bilgi, düşünmeye dayanarak yeni olguları bulmayı hedefleyen
bilimsel öğreti1. Kelimenin çoğulu (ظش٠اخ) da verilmiştir.
Öz; varlıkların aslı, özü, onların kurulmasında : (M.V. s. 1040, LR. s. 1263 ) هىيح
temel teşkil eden şey. Varlığı devamlı olan, araz (ilinti) gibi varlığı başka varlıklara
bağlı olmayan. Kalıcı olan ve değişmeyen kısım. Bir şeyin kendine has şekli,
belirtisi, metafizikte kendinde varlık2.
Varoluşun özden önce : (M.E. s. 1291, M. s. 888, M.V. s. 1056, LR. s. 1276) وجىديح
geldiğini, insanın istediğini yapabilme özgürlüğünün olduğunu kabul eden düşünce
akımı, varoluşçuluk, egzistansiyalizm. Tanımları birbirinden biraz farklı olan kelime,
M.V.‟de diğerlerine göre daha yüzeysel açıklanmıştır. Kelimenin Arap dil kurumu
tarafından ortaya konulduğu sadece M.E.‟de belirtilmiştir.
1 Bolay, Süleyman Hayri, Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü, Akçağ yayınları, 9. Baskı, Ankara,
2004, 250-251. 2 Aynı eser, 332.
42
;objektivizm, nesnelcilik : (M.E. s. 1316, M.V. s. 1083, LR. s. 1173) ىمىعيح
yansızlık anlayışı. Metafizik felsefede özellikle Alman düşünürü Kant‟la başlayan
nesne ve nesnel anlayışına nesnelcilik adı verilmiştir. Bu anlayışa göre bilim yansız
olmalı; örneğin toplumsal değişmeler sınıfsal açıdan değerlendirilmemelidir, fizik
kendi alanında kalmalı ve felsefe yanından ele alınmamalıdır. Nesnelcilik, nesnel
gerçeği ya tümüyle yadsıyan ya da çarpıtan ve tek yanlı yargılara götüren öznelcilik
gibi bilimdışı ve idealist bir tutumdur1. M.E. ve M.V.de aynı şekilde açıklanan
kelimenin M.E.de zıt anlamlısı olan (ازاذ١ح) kelimesi de verilmiştir.
pozitivizm, olguculuk; bilinebilir : (M.E. s. 1327, M. s. 913, M.V. s. 1094) والعيح
olanın sadece algılar olduğunu varsayan akım. İngiliz düşünürü Hume‟la Alman
düşünürü Kant‟ın temellerini attığı ve XIX. yüzyılda Fransız düşünürü Comte‟un
biçimlendirdiği bu akım, yaşadığımız çağın çeşitli nedenlerle nesnel gerçeklikten
kaçmak isteyen çok büyük bir bölümünü etkilemiştir2. Araştırmalarını olgulara,
gerçeklere dayayan, fizikötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız, kılgılı olarak
yararsız gören; deneyle denetlenmeyen, soruları sözde soru olarak niteleyen felsefe
doğrultusu3. Sözlüklerin her biri kelimeyi farklı ifadelerle açıklamış, ancak en
kapsamlı tanımı M.V. yapmıştır.
1 Hançerlioğlu, Orhan, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 12. Basım, 2000, 275. 2 Aynı eser, 289. 3 Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, 1998, 136.
43
2.4.Türkçe Kökenli ve Türkçe Aracılığıyla Geçen Kelimeler
.Efendi, bey anlamındaki kelimenin M.E : (M.E. s. 97, M.V. s. 21, LR. s. 137) أفذي
ve LR.de Türkçe asıllı olduğu belirtilmiş; M.V.ise kelimenin Yunanca asıllı; fakat
Arapçaya Türkçeden girmiş olduğunu belirtmiştir. Ayrıca bu kelimenin Mısırda Türk
hâkimiyeti sırasında yayıldığını, sonra geçersiz kılındığını belirtmiştir. M.de ise bu
kelime hiç geçmemektedir.
1) Katolik kilisesinin yüce„ : (M.E. s. 127, M. s. 24, M.V. s. 36, LR. s. 208) تاتا
başkanı, İtalya‟da Vatikan yerlisi ve aynı zamanda Kıpti kilisesinin başkanı
İskenderiye patriğine verilen ad. Bu anlamıyla M.de LR. ve M.V.‟de „اثاتا‟ başlığı
altında ayrıca tanımı yapılan kelime, M.E.de bir başlık altında ele alınmıştır. Bu
anlamdaki kelime Latince kökenlidir. 2) Babaya sesleniş‟ anlamları verilen bu
kelimenin bu anlamı ise LR.‟de Farsça kökenli olarak belirtilmiştir. Türkçede
„Bektaşi şeyhi, silah kaçakçılığı, kara para aklama, uyuşturucu madde ticareti vb.
kirli ve gizli işler yapan çetenin başı, çok kaliteli, üstün nitelikli (argoda) ve
günümüz Türkçesinde kullanılmasa da bu gibi kimselere verilen unvan: Gül Baba,
Nur Baba, Baba İlyas‟ gibi anlamları da vardır1.
Saygı ifadesi, askeri„ : (Paşa) (M.E. s. 129, M. s. 25, M.V. s. 36, LR. s. 213) تاؽا
unvan, Osmanlıda yüksek mevkidekilere verilen ad‟ anlamlarına gelen bu kelime
sözlüklerde benzer şekilde tanımlanmış ve Türkçe kökenli olduğu belirtilmiştir.
1http://tdkterim.gov.tr/bts/ (11.04.2011).
44
Ancak başka bir kaynağa göre Farsça „Padişah‟ sözcüğünün kısaltılmış halinden
türemiş olabileceği görülmektedir1. Ayrıca merkezi ve Fas‟ın batı bölgelerinde „vali‟
anlamında kullanılmaktadır2.
Sert buğday tanesi anlamındaki : (M.E. s. 148, M. s. 34, M.V. s. 51, LR. s. 230) ت شغ
bu kelimenin tanımı M.E.de daha ayrıntılı yapılsa da Türkçe asıllı olduğu M. ve
LR.de belirtilmiştir. M.V. ise sadece yabancı kökenli olduğunu belirtmiştir.
teneke, maden kap. M. ve LR.de : (M.E. s.205, M.V. s.92, M. s.66, LR. s.348) تىح
“demirden yapılmış ince plaka” anlamında “ذه” kelimesini vermiş ve LR. bu
kelimenin cins isim hali olarak “ذىح” kelimesine yer vermiştir. Türkçe kökenli olan
kelimenin çoğul hali (ذىاخ) sadece M.E.de verilmiştir. Cezayir lehçesinde
kahvecilerin su kaynattıkları büyük kap3 anlamında kullanılmaktadır.
Sözlüklerin hepsinde aynı : (M.E. s. 181, M. s. 52, M.V. s. 76, LR. s. 253) تهىا
ifadelerle ip cambazı anlamı verilse de M.E. „çok tuhaf araçlarla insanları hayrete
düşürmeye çabalayan‟ anlamını da vermiştir. Türkçede „güreşçi, boylu boslu ve
güçlü kimse‟ anlamlarında kullanılan bu kelimenin Arapçaya Türkçeden geçmiş
olduğu hiçbirinde ifade edilmemiştir. LR.de ise Farsçadan muarreb olduğu
1 Türkmen, Erkan, Libya Arapçasında Türkçe Kelimeler, Ankara 1988, 213. 2 Akar, Metin, Fas Arapçasında Osmanlı Türkçesinden Alınmış Kelimeler, İstanbul 1993, 99. 3 Aytaç, Bedrettin, Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,
İstanbul 1994, 129.
45
belirtilmiştir. LR.‟de kelimenin çoğul şekli „تا١‟, M.E.de „تااخ‟ olarak
verilmiştir. Tunus lehçesinde „تا‟ şekli de mevcuttur1.
1) ateşli silahlarla atılmak için„ : (M. s. 77, M.V. s. 108, LR. s. 377) جثخاح
hazırlanan her türlü patlayıcı madde, mühimmat. 2) içinde savaş malzemelerinin
korunduğu yer, cephanelik‟ anlamlarına gelen kelimenin Arapçaya, Türkçe „جثخاح‟
kelimesinden geçtiği belirtilmiştir. M.V. ve M.de farklı tanımlar yapılmıştır, ancak
M.E.‟de bu kelime yer almamaktadır. Kelime sözlüklerde Türkçe asıllı belirtilse de
Türkçeye de Farsçadan geçmiştir2.
2.5.Kimya Terimleri
,Tıpta kullanılan renksiz, çok uçucu„ : (M.E. s. 70, M. s. 3, M.V. s. 5, LR. s. 21) أثيش
yakıcı sıvı madde‟ anlamında kimya terimi olarak kullanılan kelimenin farklı terim
anlamları da olmakla birlikte M.de bu terim anlamı verilmemiş; M.V.de ise kimya
terim anlamı „اإلث١ش‟ şeklinde belirtilmiştir.
جي هيذسوجي / إيذسوجي/ إدس (M.E. s. 78, M. s. 858, M.V. s. 10, LR. s. 204)
(Hidrojen) : „1) Rengi, tadı ve kokusu olmayan bir gaz türü. 2) Oksijenle birleşerek
suyu oluşturan atom numarası‟ anlamları olan kelimenin tanımı benzer şekilde
1 Akar, Metin, a.g.e., 101. 2http://tdkterim.gov.tr/bts/ (15.04.2011).
46
yapılmış ve kelimenin LR.de Yunancadan muèarreb olduğu belirtilmiştir. Ayrıca
kimya terimi olduğuna dair bir bilgi hiçbirinde verilmemiştir.
eşanlamlı ‟إثذ„ M.E.de : (Antimon) (M.E. s.112, M. s.19, M.V. s.29) آتيى
kelimesi verilmiş; ancak kelimenin tanımı yapılmamıştır. M.de ise „basit cisim,
gümüş beyazı, basım harfleri dökümünde kullanılır‟ şeklinde tanımı yapılmış ve
simgesi olan „Sb‟ ile ifade edilmiştir. M.V.de ise biraz farklı bir tanım yapılmakla
birlikte simgesi verilmemiştir.
ل دال /د (M.E. s. 353, M. s. 155, M.V. s. 204, LR. s. 464) : Asit, suda
çözündüğünde hidronyum yükünü H3O+
veren kimyasal madde.
,Kireçtaşı, kalker kelimesi : (M.E. s. 377, M. s. 166, M.V. s. 222, LR. s. 480) خثث
M.E. ve M.V.de benzer ifadelerle tanımlanmış, ancak kimya terimi olduğu sadece
M.V.de belirtilmiştir. M.de ise farklı anlamları verilmiştir. Kireçtaşı, temel maddesi
kalsiyum karbonat olan, yapılarda, metalürji ve gübrelerde kullanılan bir maddedir.
شوة (M.E. s. 546, M. s. 276, M.V. s. 382) : Bir metal elementin en az bir başka
element ile homojen karışımıdır. Elde edilen malzeme yine metal karışımlı malzeme
olur. Alaşımlar karışıma giren metallerin özelliklerinden farklı özellikler gösterirler.
En bilinen alaşımlara; tunç (bakır-kalay), pirinç (bakır-çinko) vb. örnek verilebilir.
Kelimenin terim anlamı sadece M.V.de açıklanmıştır.
47
الي Albümin, suda eriyen bir cins : (M.E. s. 583, M. s. 303, M.V. s. 414, LR. s. 628) ص
protein. İnsan vücudunun en önemli maddeleri arasındadır. Yağ asitleri ve çeşitli
başka maddeleri kanda taşımasının yanı sıra en önemli işlevi, kan ile doku sıvıları
arasında suyun dengelenmesini sağlamaktır. Kanın serumunda bulunduğu gibi, bazı
bitkilerin özsularında, yumurtanın beyazında bulunur. Kimyasal bileşimi bakımından
karışık bir teşekküldür. Albüminde karbon, hidrojen, kükürt, oksijen, nitrojen vardır.
Kelimenin M.V. ve M.E.de aynı şekilde tanımı yapılmışken, M.de kısa bir tanım
yapılmış ve kimya terimi olduğu belirtilmemiştir.
,Alev; yanma olaylarında : (M.E. s. 1104, M. s. 735, M.V. s. 873, LR. s. 1044) هة
yüksek sıcaklığa ısınmış katı taneciklerin ve moleküllerin yaydığı ışınlarla parlaklık
kazanmış gaz karışımları akışı. Kelimenin terim anlamı sadece M.V.de verilmiştir1.
خ (M.E. s. 1149, M. s. 772, M.V. s. 919, LR. s. 1152) : Tuz. 1) Bir asidin
hidrojenlerinin tamamının ya da bir kısmının metallerle yer değiştirmesiyle oluşan
bileşik. 2) Yemek tuzu olarak da bilinen sodyum klorüre halk dilinde verilen ad2.
Kelimenin çoğul hali ( أالح/ الح ) sadece M.E.de verilmemiştir.
2.6.Ayrıntılı Bilgi Verme
أتى/ أب (M.E. s. 67, M. s. 2, M.V. s. 3, LR. s. 6) : 1) Baba 2) Ata, önder 3) Bir şeyi
icat etme veya onarmaya sebep olan veya bununla nitelenen kişi anlamları olan
1 Somer, Güler - Yaşar, Ahmet, Kimya Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 2009, 11. 2 Aynı eser, 254.
48
kelimenin vav ( ) ile ref olan, elif (ا) ile nasb olan ve ya () ile cer olan beş isimden
biri olduğu M.V.de belirtilmemiştir. Kelimenin çoğulu ( / آباءأت ) da verilmiştir.
Ayrıca bu kelimeyle kurulmuş terkiplere de yer vermiştir : أت اث١د(ev sahibi), أت
.gibi (babam sana feda olsun)تأت أد ,(cömert)اىش
almak, elde„ : (٠أخز أخزا أخزا خز ) (M.E. s. 74, M. s. 4, M.V. s. 8, LR. s. 41) أخز
etmek‟ fiilinin birçok anlamı vardır : (ب) harfi ceri ile tutmak, (ػ) harfi ceri ile
azarlamak ve başka kelimelerle birlikte (تزة) ile cezalandırmak, (أثح) ile
hazırlanmak, (ا) ile uyku basmak vb. Bu anlamlara örnek cümle, Kuran‟dan
örnekler ve atasözü, deyimler de verilmiştir. Ancak M.de bu kadar kapsamlı bir bilgi
yoktur. Fiilin mastarları sözlüklerin hepsinde verilmişken muzari çekimi sadece
M.E.‟de verilmiştir.
anne‟ (özellikle hayvanlar için)„ : (M.E. s. 108, M. s. 17, M.V. s. 27, LR. s. 164) ا
anlamının yanı sıra temel, asıl anlamı da vardır. Kelimenin çoğul hali ( اخ اخ/أ أ )
de verilmiştir. Başka kelimelerle birlikte de kullanımına da örnekler verilmiştir : ( أ
اشأط) ,Havva (اثشش امشآ) ,baş, beyin (أ امش) ,Fatiha Sûresi (أ اغح ) ,Mekke (ا
.anadil vb (اال
Bu harfi cerin tanımına LR, M. ve : (M.E. s. 126, M. s. 24, M.V. s. 36, LR. s. 207) ب
M.V.de (اثاء) harfinin tanımı içinde yer verilmişken, M.E.de ayrı başlık altında yer
verilmiştir. 1) Zaman ve yer zarfı olarak „ –de,-da‟ anlamında (evde kaldı; gece
49
çalışır) 2) Yardımıyla, vasıtasıyla anlamında (kalemle yazdım) 3) Birliktelik
anlamında 4) Fiili geçişli hale getirmede 5) Sebep anlamında kullanımı olduğu gibi
ayrıntılı kullanım şekilleri vardır.
Deniz kelimesinin çoğul : (M.E. s. 133, M. s. 27, M.V. s. 41, LR. s. 220) تذش
şekilleriyle (تذاس تذس اتذش) birlikte farklı anlamları da verilmiştir. Ulu kişi, (aruz
terimi) şiir vezni anlamlarının yanında terkip sözcükler de vardır : (تذش ا١) Nil
nehri, (ف تذش) sırasında, esnasında, (اثذش األدش) 1) Kızıldeniz, Arap Yarımadası ve
Afrika arasındaki deniz 2) Mısır‟da, merkezi el-Gurdaka olan bir bölge, ( تذش
,Arapların eskiden Atlas Okyanusuna verdikleri ad, Atlantik Okyanusu (اظاخ
Sudan‟da (1 (تذش اغضاي) ,Arap yarımadası ve Hindistan arasındaki deniz (تذش اؼشب)
Beyaz Nil‟in çaylarından 2) Sudan‟ın Güneybatısında yönetim şekli.
تثىخ/ تاتىخ ( M.E. s. 192, M. s. 58, M.V. s. 83, LR. s. 264) : 1) İçinde eşyanın
korunduğu kutu, sandık. 2) Ölü bedenin konulduğu tahtadan sedye. 3) Lahit,
sanduka. 4) Kuyudan suyun alındığı tahta veya demirden yapılmış kutu. 5) (Eski
Mısırlılarda) İçine bedenin konulduğu, üzerinde Mısırlıların ahretteki istek ve
amaçlarını açıklayan şekil ve resimlerin olduğu taş veya tahtadan sandık. 6) (dini
terim) Ahit Sandığı ve on emir anlamlarıyla geniş bilgi verilen kelimeye M.E. ve
LR.de Kuran‟dan örnek de verilmiştir. Kelimenin çoğul şekli (ذات١د) de
belirtilmiştir. Ancak kelime, M.de „ ذأب‟, M.E.de „ ذثد‟ kökünde ele alınmıştır.
50
(1) (güzel koku) uzaklaşmak 2 : (M.E. s. 471, M. s. 230, M.V. s. 315, LR. s. 520) دان
(millet) değişmek, farklılaşmak 3) ezmek, kırmak, dövmek 4) suya dalmak 5)
toprağa gömmek 6) esir almak, esir etmek anlamlarıyla en detaylı bilgi M.V.de
verilmiştir.
1) zafer, kazanç 2) deveran : (M.E. s. 471, M. s. 230, M.V. s. 315, LR. s. 547) دوح
eden, dönme, değişme 3) devlet 4) taşlık gibi pek çok anlamı açıklandığı gibi M.E.de
terkipler de verilmiştir : ( طادة اذح) başbakanın unvanı, ( واذة اذح) Tunus‟ta
bakan vb. Kelimenin çoğul hali (ي .olarak ifade edilir (د
) (M.E. s. 767, M. s. 449, M.V. s. 556, LR. s. 765) مشب ػشتا/٠ؼشب ) : M.E.de
muzari, mastar ve ismi fail halleri verilen vurmak, dövmek fiilinin 1) hareket etmek,
harekete geçmek 2) (kalp, nabız) atmak 3) (damar) kanın pıhtılaşması 4) (diş)
ağrımak 5) bir yerden ayrılmak, uzaklaşmak 6) peygamberin gönderilmesi 7)
yataktan hızla kalkmak 8) yüzmek gibi pek çok anlamı ve bu anlamlara Kur‟ân‟dan
örnek cümleler de verilmiştir. Ayrıca bu fiille kurulan terkip, atasözü ve deyimler de
bulunmaktadır.
2.7.Deyim ve Atasözleri
Komşu komşunun suçuyla“ : (M.E. s. 74, M.V. s. 151) يأخز اجاس تزة اجاس
cezalanır” atasözü M.E.de „ أخز ‟fiiline örnek verilmiş ve açıklaması yapılmamıştır.
51
M.V.de ise „ اجاس‟ kelimesine örnek verilmiş ve „mal veya ticarette ortaklık‟ olarak
açıklaması verilmiştir. M.de ise bu atasözüne yer verilmemiştir.
عي يا جاسج إيان أعي واع (M.E. s. 278, M. s. 109, M.V. s. 151) : “Hanımım sana
söylüyorum, komşum sen dinle” anlamına gelen ve “kızım sana söylüyorum, gelinim
sen dinle” Osmanlı atasözünün eşanlamlısı olan bu mesel, bir kişiye söylenen sözden
diğerine kinaye çıktığında söylenir. M.de „اجاس‟ kelimesinde bu atasözüne yer
verilmemiştir1.
Zabbâ‟ b. èÂd tarafından Saèîd‟in kayıp oğlunun : (M.E. s. 605) عثك اغيف اعزي
katilinin intikam olarak katledilmesi, haram aylardan birinde gerçekleştirildiğinden,
bazı taassup ehli, kendisine “Kan dökmenin yasak olduğu bir zamanda kan akıtmak,
senin gibi Arap adetlerine herkesten daha çok riayet etmesi gereken bir adama
yakışır mı idi?” diye itiraz ettiklerinde Zabba ( عثك اغ١ف اؼزي) kelamıyla karşılık
vermiştir. “Kılıç ayıplamayı geçti.” meâlinde olan bu mesel, intikam alma hususunda
sonradan halkın ne diyeceğini düşünmeyip, eldeki fırsattan istifade edilmesi gerektiği
ifade olunur2. Bu atasözüne sadece M.E.de yer verilmiştir.
ىع إ اؾفيك تغ ىء ظ (M.V. s. 507) : „اشف١ك‟ kelimesi M.de yer almakla beraber,
“Şefkat sahibi su-i zanna meyilli olur.” anlamındaki bu mesel bulunmamaktadır.
Diğer sözlüklerde ise „اشف١ك‟ kelimesi dahi geçmemektedir. Mesel, kendisine bağlı
olan insanlar hakkında korumacı eğilimi üstün gelen zat hakkında söylenir. Mesela
1 Dikici, Recep, Arap Atasözleri, Konya 1991, 43. 2 Aynı eser, 120 – 121.
52
ana babaların pek az bir zaman için olsa bile, yanlarından ayrılan çocuklarının bazı
tehlikelere uğrayabileceği düşüncesiyle rahatsız olmaları tabiidir. Bu hal ise,
şefkatten doğan bir su-i zandır. İşte şefkat sahiplerinde kötü zan düşüncesi buna
dayanır1.
ش ا وعذ اىش٠ ارا ػذ ) : (M.E. s. 1174, M. s. 791, M.V. s. 940, LR. s. 174) أجض د
kerim olan, vaat ettiği zaman, sözünü yerine getirir.”demektir. Óâriå b. èAmr“ (ف
isminde birisi, bir gün Arap yiğitlerinden äaòr b. Nehşel‟e “büyük bir ganimete
ulaşmak için, sana kılavuzluk etmek hatırıma gelir. Zafer kazanırsam, beşte birini
bana verir misin?” dediğinde, äaòr bu sureti taahhüd etmişti. Sonradan Óâriå‟in
kılavuzluğuyla äaòr, Yemen kavimlerinden birini geceleyin basıp pek çok mal gasp
ederek mahalline döndüğünde, Hâriå yanına gelerek äaḫr‟a beşte birini vermek
hususunda önceden verdiği sözü hatırlatmak için, (أجض دش ا ػذ) demiştir. Bir
adamı, sözünü yerine getirmeye teşvik etmek veya sözünü yerine getirenin hareketini
beğenmek makamında söylenir2.
ج ىق ا Erkek deve, dişi deve tavrını“ : (M.E. s. 1243, M. s. 848, M.V. s. 1004) اعت
aldı” anlamındaki bu meselin kaynağı aşağıda olduğu gibi hikâye edilmiştir:
Museyyeb b. èAles isimli şair èAmr b. Hind‟in huzurunda bir gün deve
vasfını içine almak üzere söylediği bir beyitte, Araplar arasında dişi deve kısmına
vurulan bir nevi damganın ismi olan ( ط١ؼش٠) kelimesini deve hakkında kullanınca,
mecliste bulunan hazır cevap genç Ùarafa b. el-èAbd, Museyyeb‟ın lafzını bu denli
1 Dikici, Recep, a.g.e., 53. 2Aynı eser, 39.
53
uygunsuz söylemiş olmasına kinaye olarak, ( ق اج demiştir. Bu mesel, bir (اعر
adamın konuşma sırasında lafı karıştırıp konunun haricinde söz söylediği zaman
söylenir1. M.E. ve M.V.de “şöhretten sonra felakete uğrayan kişiye söylenir” tanımı
yapılarak burada yapılan açıklamadan ve M.de verilen tanımından biraz farklılık
göstermiştir. Ayrıca sözlüklerin üçü de bu meselle ilgili ayrıntılı bilgiye yer
vermemiştir.
2.8.Yerel Kullanımdaki Kelimeler
حي وأر (M.E. s. 80, M. s. 6, M.V. s. 12, LR. s. 1052) : „izin, yetki‟ anlamındaki
kelime Suriye gibi bazı Arap bölgelerinde kullanılmaktadır. Ancak M.V.de
kelimenin kökünden türeyen أرkelimesi verilmiş bu kelimeye dair bir bilgi
verilmemiştir.
‟öğretmen, akademik unvan„ : (M.E. s. 86, M. s. 10, M.V. s. 16, LR. s. 75) أعتار
anlamındaki bu kelime başka kelimelerle birlikte yerel kullanımda yer almaktadır :
) ,Ezher Üniversitesi Rektörünün unvanı (األعرار األوثش) ؽاعرار غ١ش رفش ) Mısırda
üniversite dışında bürosu bulunan profesör, yarım gün çalışan profesör. Ancak bu
bilgiler sadece M.E.de verilmiştir.
1 Dikici, Recep, a.g.e., 17.
54
müzisyen, şarkıcı‟ anlamlarındaki bu„ : (M.E. s. 120, M. s. 21, M.V. s. 33) آالتي
kelimenin Mısır‟da kullanıldığı belirtilmemiştir1. Ancak M.V.de sözcüğün yeni
kullanım olduğu belirtilmiştir.
kuyruğunu sallamak (köpek) : (M.E. s. 158, M. s. 40, M.V. s. 60, LR. s. 236) تقثـ
vb. farklı anlamları olan bu kelimenin „kadına süzerek bakmak‟ anlamı Mısır‟da
kullanılmaktadır2.
تادوسج/ تذوسج / تادوسي (M.E. s. 176, M. s. 50, LR. s. 251) : Domates anlamındaki
bu kelimenin M.E. ve LR.de eşanlamlıları ( verilmiş ancak M.E.de ( اطاؽ/ امؽح
kelimeyle ilgili başka bilgi verilmemiştir. M. „ؽاؽ‟ kelimesine gönderme yaparken
M.V.‟de bu kelime bulunmamaktadır. Kelime Suriye‟de kullanılmaktadır3.
M.V.de yer almayan „halay‟ kelimesi M.de : (M.E. s. 438, M. 206, LR. s. 523) دتىح
fiil haliyle birlikte daha ayrıntılı verilmiştir. Bazı kaynaklarda kelimenin Suriye‟de
kullanıldığı belirtilse de LR.de „bazı Arap bölgelerinde,özellikle Lübnan‟da,‟
kullanıldığı belirtilmiştir.
Kuru ot, yonca kelimesi : (M.E. s. 446, M. s. 211, M.V. s. 289, LR. s. 532) دسيظ
M.V.de „deve kuyruğu‟, „eski, yıpranmış elbise‟ anlamlarıyla diğerlerine göre daha
ayrıntılı açıklanmıştır. M.V. kelimenin müvelled olduğuna da yer verilirken, M.E. de
1 Mutçalı, Serdar, el-Muècemu‟l -èArabiyyu‟l-Òadîå (Arapça-Türkçe Sözlük), Dağarcık Yayınları,
İstanbul 1995, 33. 2 Mutçalı, Serdar, a.g.e., 57. 3 Aynı eser, 71-72.
55
kelimenin Mısır‟da kullanıldığı bilgisini vermiştir. Kelimenin çoğulu ise ( / أدساط
.sadece M.V.de belirtilmiştir (دسعا
M.V.de yer almasa ve M.de ayrıntılı : (M.E. s. 431, M. s. 201, LR. s. 1081) ختاس
bilgi verilmese de M.E. ve LR. „mahalle, köy başkanı, muhtar‟ anlamıyla bazı Arap
bölgelerinde bu kelime kullanıldığına yer vermiştir. M.E. bazı bölgelerde „ػذج‟
kelimesinin kullanıldığını da belirtmiştir. Ancak bu bölgelerin Lübnan, Suriye, Irak
olduğu belirtmemiştir1. LR. kelimenin ismi meful kalıbında olduğuna dair nahiv
bilgisi de vermiştir. Kelimenin çoğul hali ise (خاذ١ش) sadece M.E.de verilmiştir.
دسال/ دساق (M.E. s. 447, M. s. 213, M.V. s. 291, LR. s. 530) : Şeftali ( ر ( خ
kelimesi Şam‟da kullanılan bir ifadedir. Kelimenin Farsça asıllı olduğuna dair bilgi
sadece M.de verilmiştir.
ضود ضاد / ضادج/ (M.E. s. 592, M. s. 310, M.V. s. 422, LR. s. 1106) : Erzak kabı,
kutusu anlamının yanında M.E. Tunus‟ta üflemeli bir müzik aleti olduğunu da
belirtmiştir. Ancak bu bilgi diğerlerinde verilmemiştir.
Mısır‟da, toprağı sulamada kullanılan : (M.E.s. 676, M.V. s. 495, L.R. s. 693) ؽادوف
araç, su kaldıracı anlamındaki kelime benzer şekilde açıklanmıştır. Fakat M.V. ve
L.R.‟de resimle kelime daha iyi açıklanmıştır. Irak‟ta ise „جادف‟ olarak
kullanılmakta olan kelime, kuyu ağzından veya başka bir su kaynağından yaklaşık 3
1 Mutçalı, Serdar, a.g.e., 254.
56
metre uzakta, toprağa gömülü, üzerinde bir çatal bulunan, ağaçtan yapılan bir desteğe
sahip olan ve suyu yeraltından çıkarmaya yarayan düzeneğin adıdır.
M.E. „idari ve mali : (M.E. s. 785, M. s. 460, M.V. s. 570, LR. s. 774) هاتع تشيذي
işlerde kullanılan mühür‟ anlamındaki kelimenin Lübnan‟da „ؽاتغ أ١ش‟, Mısır‟da
olarak ifade edildiği bilgisini de vermiştir. M.V.‟de ‟ؽاتغ ا„ ve Irak‟ta ‟ؽاتغ دغح„
sadece „ؽاتغ‟ kelimesi mühür ve başka anlamlarıyla açıklanmış fakat terkip
halindeki bu kelimeye yer verilmemiştir. M.de ise bu terkip yer alsa da M.E.‟ye göre
daha yüzeysel açıklanmıştır.
ىػلش ل/ لشالىػ (M.E. s.975, M. II/441) : Bahaddin (ö.1201), Salahaddin
Eyyubi‟nin adamlarından. Zalimliğiyle ün yapmış bir Mısırlı bakanın adı1. Kelimeye
M.E.de yer verilmemiştir.
2.9.Eksik Bilgi
‟Saf altın, saf altın parçası„ : (M.E. s. 66, M. s.1, M.V. s. 2, LR. s. 11) إتشيض
anlamındaki kelime, kimyada AU sembolü ile gösterilen yumuşak, parlak sarı renkte
metalik bir element. AU Latince „aurum‟ kelimesinden gelmektedir. M.V.‟de
kelimenin muarrab olduğu belirtilirken M.‟de Yunanca, LR.‟de ise Farsça kökenli
1 Aytaç, Bedrettin, Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul
1994, 84.
57
olduğu bilgisi verilmiştir. M.E. ise kelimenin aslına dair bir bilgiye yer vermemiş
ancak örnek cümle vermiştir.
‟M.E.de azı dişi kelimesinin türediği „ısırmak : (M.E. s. 84, M. s. 9, M.V. s. 14) ا س
fiili verilmemiştir. M. ise kelimenin türediği fiili (اس) vermiş ancak „ısırmak‟
anlamını vermemiştir. MV. Kelimeyi ve türediği fiilleri daha detaylı vermiş, (اس)
ısırmak ve (اس) yok olmak, toprakta bir şey yetişmemek anlamlarındaki fiilleri de
vermiştir.
شج Eritre‟nin başkenti olan Asmara M.de Etiyopya‟da : (M.E. s. 91, M. s. II/49) أع
bir şehir olarak da tanımlanmıştır. Ancak kelimeyle ilgili ayrıntılı bilgi verilmemiştir.
M.V.de ise bu kelimeye yer verilmemiştir. Asmara, Doğu Afrika‟nın kuzeyinde
bulunan Eritre‟nin başkentidir. 12.yy.da kurulup 19.yy.da İtalya sömürgesine girdi.
Eritre‟nin Etiyopya‟dan ayrıldığı bağımsızlık savası sırasında oldukça zarar gören
Asmara 1993‟de başkent oldu.
M.E.de kumlu alanda yetişen el : (M.E. s. 93, M. s. 12, M.V. s. 19, LR. s. 104) ا ؽا
ve elbiseleri yıkamada kullanılan bir ağaç tanımı yapılan kelime M.V.de de benzer
şekilde ifade edilmiştir. M. ise bu bitkinin türünü ve kelimenin Yunanca asıllı olduğu
ve kimya terimi olduğu bilgisini vermiştir. LR. ise Farsçadan muèarreb olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca üşnan için çöğen, çöven, çöven otu, sabun çiçeği ve sabun otu
gibi isimler de verilmiştir. Çöğen bitkisinin (sponaria afficinalis) içinde sponin
denilen zehirli bir madde bulunmakta olup bu sebeple bitkinin kök ve yaprakları su
58
ile çalkalanırsa sabun gibi bir köpük meydana gelmektedir. Bu madde tıpkı sabun
gibi yağları temizlemektedir. Üşnan veya çöğen Şam bölgesi ahalisinin yakıp külünü
sattıkları, el ve elbise yıkamada kullanılan, kumlu arazilerde yetişen hamaz nevinden
yani ekşi ve acı bir bitkidir. Çoğan da denilmektedir. Sabun imalatında kullanılan
kali veya kalya bu bitkinin yakılmasıyla elde edilir. Üşnan dikenli bir bitki olup
botanikteki adı Salsola kali‟dir. Üşnana kalya otu da denilmektedir. Ayrıca üşnan;
potas, kalya taşı, çorak ve dikenli çöven anlamlarına gelmektedir1.
Sadece Kudüs şeklinde ifade edilen kelimeye : (M.E. s. 119, M. s. II/82) ا وسؽي
M.V. ve LR.de ise hiç yer verilmemiştir. Yeruşalim, Kudüs‟ün İbranicedeki adıdır.
Kudüs Akdeniz ile Ölüdeniz‟in kuzey ucunun arasında kalan Judean Dağlarında
bulunmaktadır. Filistin‟de bulunan, Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlarca
kutsal kabul edilen ve Mescid-i Aksa‟nın bulunduğu şehir. Çeşitli kaynaklarda
Jerusalem, Urişalim, Makdis, Beytü‟l Mukaddes, Beytü‟l Makdis isimleriyle de
anılmaktadır2.
M.E.de Moritanya para birimi : (M.E. s. 120, M. s. 21, M.V. s. 33, LR. S. 201) أوليح
ve LR.de terzilik terimi olarak da tanımlanan kelime, „bir Arap ülkesinden diğerine
göre farklılık gösteren ağırlık ölçüsü‟ anlamındadır. M.de ratlın altı buçuğu, M.V.de
ise Mısır ratlının on ikide biri olarak ifade edilmiştir. Ancak bu ağırlık değerleri
1 Öztürk, Said, “Osmanlı Kültürel Mirasında Sabun”, Acta Turcıca Çevrimiçi Tematik Türkoloji
Dergisi, 2010, II /86-87. 2 http://www.turkcebilgi.com/kud%C3%BCs/ansiklopedi ( 05.04.2011).
59
hakkında bir bilgi yoktur. Mısır‟da 37.44; Halep‟te 320; Kudüs‟de 240; Beyrut‟ta
213.3 gr değerlerindedir1.
Kıpti Mısırlıların yerine : (M.E. s. 142, M. s. 31, M.V. s. 46, LR. s. 76) اعتثشاء
getirdiği Aşai rabbani ayini anlamına gelen kelimenin M.E. ve LR.de „اعرثشأ‟ fiilinin
mastarı olduğu belirtilmiş ancak M.E.de kelimenin anlamına dair bilgi verilmemiştir.
Diğerleri ise kelimenin fiil (günahtan veya borçtan kurtulmak) halini vermiş ancak
mastar halini vermemiştir. Aşai rabbani ayini, yenilen ekmek ve içilen şarapla,
İsa‟nın anıldığına ve tanrı ile irtibat kurulduğuna inanılmaktadır.
M.E. yalnızca Abbasi şairi Hasan bin Ali : (M.E. s. 451, M. s. 215, LR. s. 533) دعث
el-Huzaî‟nin ismi anlamında bu kelimeyi açıklamış ancak M. ve LR.de „kurbağa
yumurtası‟ ve „güçlü deve‟ anlamları da verilmiştir. LR. kelimenin çoğul halini de
vermiştir. Ayrıca, Abbasi şairlerinden Dièbil Òuzâèî‟nin (ö. 861) Şia (دػات)
imamlarından èAli bin Mûsâ er-Riêâ‟ya yazdığı Medâris-i Âyet adlı bir kasidesi
vardır. Kasidenin birkaç beyiti şöyledir :
روشخ ذ اشتغ ػشفاخ فأجش٠د دغ اؼ١ تاؼثشاخ
ػش طثش سع د٠اس الفشخ ػشاخ اجد طثاتر ف2
Andıkça Arafat‟ta kaldığımız mekanları,
Akıtırım gözlerimden damla damla yaşları.
1 Mutçalı, Serdar, a.g.e., 32. 2 http://www.baghdad4ever.net/vb/baghdad152269.html (15.04.2011).
60
O günleri çok arzular oldum, azaldı sabrım,
Sessiz ve ıssız kaldı her tarafı bu diyarın.
Kurbağa yumurtası anlamı verilmiş fakat bununla ilgili detaylı bilgi verilmemiştir.
Kurbağa yumurtaları, saydam ve jöleye benzer bir maddeyle kaplıdır ve genellikle ya
akarsu ve durgun suların yüzeyine kümeler halinde ya da uzun şeritler halinde su
bitkileri arasına bırakılır.
aslan‟ anlamındaki kelime, M.E.de„ : (M.E. s. 492, M. s. 242, M.V. s. 331) سئثاي
kelimenin fiil kökü olan „سأت‟ (bir yana meyillenerek yürümek) ve yine bu kökten
türemiş olan „ذشأت‟ (hırsızlık yapmak ) fiilleri verilmemiştir. M.V.de „kurt; kendini
tehlikeye atan, cesur; uzun sarmaşık bitki‟ anlamlarıyla daha detaylı açıklanmıştır.
2.10.YanlıĢ Bilgi
„ tavşan kelimesi M.E.de : (M.E. s. 84, M. s. 9, M.V. s. 15, LR. s. 67) أسة س ب ‟
ye gönderme yaparken M. ve M.V.de kelime her iki türlü de ( س ب/ أسة )
açıklanmıştır ve tanımları elif ( ) ve râ ( أ .harflerinde biraz farklılık göstermiştir ( س
Ayrıca M.V. aynı kelimeyi açıklarken „أسة‟de resim kullanmamış, LR. resme yer
vermiştir. M.V. ise „س ب‟ kökünde yaptığı tanımda resim kullanmıştır. Kelimenin
çoğulu ( أسا/ أساة ) da M. hariç diğer sözlüklerde verilmiştir.
61
ثىب boru, tüp anlamlarına gelen : (M.E. s. 111, M. s. 784, M.V. s. 933, LR. s. 169 ) ا
kelime M.E. ve M.V. de „اثب‟ ve „ ة‟ olarak bakıldığında da tanımı
bulunmaktadır. Ancak M.E. kelimeye elif (أ) harfinden bakmayı esas alırken M.V. ve
M. nûn () harfinden bakmayı esas almıştır. Ayrıca M.V. kelimeyi resimle daha
anlaşılır açıklarken diğerlerinde bu ayrıntıyı göremiyoruz.
M.E. ve M.V. hazımsızlık : (M.E. s. 1297, M. s. 60, M.V. s. 1062, LR. s. 281) تخ
çekmek fiilin kökünü „ ر‟ olarak ele almış ve vâv () harfinde fiili açıklamıştır.
M.de ise ta (خ) harfinde açıklanmıştır.
Sözlüklerde 1) yolunu : (M.E. s. 206, M. s. 67, M.V. s. 93, LR. s. 265 ) تا
kaybetmek 2) kafası karışmak, düşüncesi sapmak, aykırı olmak 3) kibirlenmek,
büyüklenmek anlamları verilen fiil hem „ خ‟ hem de „ خ‟ kökünde ele
alınmıştır.
2.11.Fiiller
gömmek fiilinin tanımı : (M.E. s. 449, M. s. 214, M.V. s. 293, LR. s. 532) دط
benzer ifadelerle yapılmış ancak muzaaf fiillerden olan bu fiilin mastar hali verilse
de mazi mütekellim ve muzari çekimi yalnızca M.E.de verilmiştir.
62
fakirleştirmek, muhtaç kılmak : (M.E. s. 456, M. s. 220, M.V. s. 300, LR. s. 49) ادلع
fiilinin M.E.de sülasi hali verilmemiştir. Ancak fakir olmak anlamındaki sülasi hali
diğerlerinde açıklanmıştır.
ذع ‟M.E.de „ ateş tutuşmak : (M.E. s. 458, M. s. 222, M.V. s. 303, LR. s. 176) ا
anlamı verilmiş „dil çıkarmak‟ anlamı verilmemiş; M.de ise „ateş tutuşmak‟ anlamı
verilmemiştir. M.V. ise fiilin pek çok anlamını vererek fiili daha detaylı açıklamıştır.
M.E.‟de fiilin sülasi hali de yoktur.
bırak, koy anlamındaki emir fiil olan bu : (M.E. s. 479, M. s. 233, M.V. s. 1066 ) رس
fiil, M.de sülasi hali ( ) ile açıklanmamıştır. M.E. ve LR. ise ( رس fiil köküne ( رس
gönderme yaparak bu mazi fiil kökünde fiilin muzari ve emir haliyle kullanıldığı
parantez içinde belirtilmiştir. Ancak LR. emir halini madde başı olarak (ر) harfinde
tanımını vermemiştir.
kötülemek, sövmek : (M.E. s. 602, M. s. 316, M.V. s. 428, LR. s. 646) عة
anlamındaki muzaaf fiilin mazi mütekellim ve muzari çekimi sadece M.E.de
verilmiştir. Anlam yönünden ise diğerleri daha kapsamlı bilgi vermiştir.
عأد/ عأخ / عأب (M. s. 316, M.V. s. 427, LR. s. 639) : Benzer ifadelerle açıklanan ve
mastar hali de verilen „boğmak‟ fiilinin M.de eşanlamları da ayrı başlıklar altında
tanımlanmıştır. M.E. ise bu fiile yer vermemiştir.
63
2.12.Yeni Terimler
تشعخاح / تشعاح / تشعاح (M.E. s. 197, M. s. 60, LR. s. 288) (Tersane) : M.de
Türkçe asıllı, LR.de İtalyancadan muèarreb olduğu belirtilen 1) silah deposu,
donanma 2) gemi inşa ve onarım yeri olarak M.E.de daha kapsamlı açıklanan
kelimenin Arapça aslı „داس اظاػح‟ kelimesidir.
uzaktaki bir„ : (Teleskop) (M.E. s. 201, M. s. 63, M.V. s. 89, LR. s. 332 ) تغىىب
nesneyi yakın gösteren gözlemci, aygıt‟ anlamındaki bu kelimenin Arapça aslı „ سطذ
.ifadesidir. Teleskop kelimesi ise Yunanca asıllıdır. M. ve LR ‟اىاوة اج
kelimeyi resimle daha ayrıntılı açıklamıştır.
‟تشق„ Arapça aslı : (Telgraf) (M.E. s. 201, M. s. 64, M.V. s. 89, LR. s. 333) تغشاف
olan kelime, „iletişim araçlarından biri‟ olarak tanımlanmış fakat M. resimle kelimeyi
daha anlaşılır kılsa da kelime hakkında bilgi verilmemiştir. İki merkez arasında
kararlaştırılmış işaretlerin yardımıyla yazılı haberlerin veya belgelerin iletimini
sağlayan bir telekomünikasyon düzenidir.
شن 1) Bir ülkeye : (Gümrük) (M.E. s. 260, M. s. 101, M.V. s. 139, LR. s. 406) ج
giren veya bir ülkeden çıkan mal ve eşya üzerinden alınan vergi. 2) Bu verginin
alınması işlemiyle uğraşan devlet kuruluşu. 3) Sınır kapılarında denetim ve gözetim
işlerinin yapıldığı yer. M.E. ve M.V.‟de Türkçe „شن kelimesinden dile girdiği ‟و
64
belirtilirken, LR.de, M.de Farsça asıllı olduğu belirtilmiştir. Arapça aslı „ىظ‟ olsa
da bu kelime pek yaygın değildir. M.E. kelimeyi daha kapsamlı tanımlamıştır.
Arap dil kurumu tarafından ortaya konulan : (M.E. s. 1044, M.V. s. 818) ىؾاف
kelime „إىرشعىب‟ olarak da ifade edilmektedir. Elektroskop bir cismin yüklü olup
olmadığını, yüklü ise yükünün işaretini anlamaya yarayan alet.
ىاج (M.E. s. 1159, M. s. 779, M.V. s. 927) : M.V. ve M.E. „vücudun iç ve dış
hareketlerini kaydeden cihaz‟ olarak aynı şekilde tanımlamış ve muhtemelen pek
kullanılmayan „و١غشاف‟ kelimesini de belirtmişlerdir. Ayrıca M.V.‟de kelimeyi
resimle daha anlaşılır kılmıştır. M. ise kısa bir tanım yapmıştır.
2.13.Anlam Kaymasına/DeğiĢikliğine UğramıĢ Kelimeler
kaleleri yıkmak için savaşta„ : (M.E. s. 436, M. s. 204, M.V. s. 278, LR. s. 522) دتاتح
kullanılan alet, top, gülle‟ anlamıyla eskiden kullanılan kelime, günümüzde „panzer
ağırlığında araba, tank‟ anlamıyla kullanılmaktadır. Kelimeye LR.‟de, M.V. ve
M.E.de hadisten örnek verilmiştir. LR. kelimenin eski anlamıyla günümüzdeki
kullanımını açıklamış ancak resimle sadece yeni anlamın anlaşılmasını
kolaylaştırmıştır. M.V. ise eski anlam ve yeni anlamının resimleriyle daha ayrıntılı
açıklamıştır.
65
”Eskiden “altın para : (M.E. s. 464, M. s. 226, M.V. s. 309, LR. s. 549) دياس
anlamına gelen kelime, günümüzde pek çok Arap ülkesinde kullanılan kağıt para
anlamında kullanılmaktadır. Bu ülkelerin Ürdün, Bahreyn, Tunus, Irak, Libya ve
Kuveyt gibi ülkeler olduğuna dair bilgi sadece M.E.de bulunmaktadır. Kelimenin
günümüzdeki anlamına M.de yer verilmemiştir.
Şimdiki Suriye, Lübnan, Filistin ve : (M.E. s. 665, M. s. 370, M.V. s. 488) اؾا
Ürdün‟ün bir kısmını kapsayan bölgenin tarihi adıdır. Bugün Türkçede Suriye‟nin
başkenti olan Dımaşk‟ın yerine kullanılmaktadır. Ancak M. ve M.V.‟de daha
yüzeysel bilgi verilmiştir.
2.14.Astronomi Terimi
ayın yörüngesinin : (M.E. s. 328, M. s. 138, M.V. s. 187, LR. s. 452) دنيل
yeryüzüne en yakın kısmı (356.330 km‟lik bir mesafedir) anlamındaki bu kelimenin
zıt anlamlısı olan „ج .kelimesi de verilmiştir ‟أ
د ب األوثش/ د ب األفغش (M.E. s. 436, M. s. 205, M.V. s. 278, LR. s. 522) : Küçükayı,
kutup yıldızlarının sonunda cisimce küçük yedi yıldız; Büyükayı, kutup yıldızlarının
sonunda cisimce büyük yedi yıldız anlamlarına gelen kelime, diğer bir ifadeyle „ تاخ
.olarak M.de verilmiştir ‟تاخ ؼش اىثش„ ve ‟ؼش اظغش
66
د Zühal, Satürn; Güneş : (M.E. s. 571, M. s. 295, M.V. s. 405, LR. s. 621) ص
Sisteminin güneşten yakınlık sırasına göre 6. gezegenidir. Türkçesi Sekendiz‟dir.
Büyüklük açısından Jüpiter‟den sonra ikinci sırada gelir. Adını Roma‟nın tarım
tanrısı Saturnus‟tan alır. Arapça kökenli Zühal adı Türkçe‟de giderek daha az
kullanılmaktadır. Büyük ölçüde hidrojen ve helyumdan oluşmakta ve gaz devleri
sınıfına girmektedir. M.E. ve M.de benzer tanımlar yapılsa da en detaylı bilgi
M.V.de verilmiştir.
M.E. ve M.V. „güneşin : (M.E. s. 1060, M. s. 703, M.V. s. 823, LR. s. 1014) وىوة
etrafında dönen ve ışığıyla aydınlanan gök cismi, güneşe yakınlığına göre en bilinen
yıldızlar Utarit, Zühre, Dünya, Merih, Müşteri, Zühal, Uranüs, Neptün‟ olarak aynı
şekilde açıklamıştır. M.de ise terim anlamı detaylı açıklanmamış ancak kelimenin
farklı anlamları da verilmiştir.
2.15.Coğrafi Terimler
و خ (M.E. s. 406, M. s. 183, M.V. s. 252, LR. s. 499) : ekvator düzlemi, enlem
kelimesi M.de astronomi terimi olarak verilirken M.E.de bu anlam yoktur. Ekvator
düzlemi, yer küresinin karşılıklı kutuplarının tam ortasından geçtiği kabul edilen
büyük çember. Yer kürenin ekvator uzunluğu 40.076 km.dir. Ekvator sıfır derece
enlem çizgisi olarak da bilinir. Bu çember güney ve kuzey yarım küreleri birbirinden
ayırır. Ekvator düzlemi dünyanın merkezinden geçer. LR.de resim de verilerek
kelimenin daha anlaşılır tanımı yapılmıştır.
67
,samyeli (keşişleme) ; sıcak : (M.E. s. 644, M. s. 348, M.V. s. 469, LR. s. 678) عى
kuru bunaltıcı ve tozlu rüzgarlardır. Özellikle yaz aylarında Güneydoğu Anadolu
Bölgesi‟nde buharlaşmayı aşırı derecede arttırarak kuraklığa neden olur. Mısır‟da
rüzgarları bunlardandır. M.de kısa bir (Hebûb) ‟ثب„ Sudan‟da ,(Hamsin) ‟خاع١„
şekilde tanımı yapılan kelime, M.E. ve M.V.de benzer şekilde açıklanmıştır.
ش ؾج (M.E. s. 671, M.V. s. 492, LR. s. 1116) : M.V. ağaçlandırılmış, ağaçlı
anlamını vermiş ancak terim anlam olan „ova‟yı açıklamamıştır. M.de ise bu kelime
bulunmamaktadır. LR.de kelimenin ismi meful olduğu da belirtilerek kelimeye dair
nahiv bilgisi de verilmiştir.
,ada; bir okyanus, deniz : (M.E. s. 764, M. s. 446, M.V. s. 555, LR. s. 765) مذنخ
göl ya da akarsuyun ortasında su düzeyinden sürekli yüksekte bulunan kara
parçasıdır. M.E. ve M.V.de aynı ifadelerle tanımlanan kelimenin LR. ve M.de terim
olduğu bilgisi verilmezken burada ele alınan anlamının da detaylı bir tanımı
bulunmamaktadır.
Hortum; kümülüs bulutları : (M.E. s. 844, M. s. 509, M.V. s. 626, LR. s. 122) إعقاس
ile bağlantılı olarak silindir şeklinde dönerek gezen bir rüzgar türüdür. Bu hortum
bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felaketidir.
Dünyanın kuzey yarımküresinde oluşan hortumlar, saatin tersi yönde; güney
yarımkürede oluşan hortumlar, saat yönünde döner. Kelime M.V.de resimle daha
anlaşılır ve ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
68
مذج 1) akarsuların engebeli ve yüksek : (M.E. s. 854, M. s. 519, M.V. s. 636) ع
alanları aşındırması sonucu açtığı dar ve derin vadi. 2) denizleri birbirine bağlayan
dar su geçidi anlamlarına gelen kelime, aynı şekilde açıklanmıştır.
ılıman iklim‟ olarak kısa tanımı verilen„ : (M.E. s. 1307, LR. s. 1066 ) تىعطي
kelime, karşılaştırdığımız diğer sözlüklerde yer almamaktadır. Ilıman okyanusal
iklim, batı rüzgarlarının etkisiyle ılıman kuşak karalarının batı ve çok daha seyrek
olarak doğu kıyılarında görülür. Avrupa‟nın batısı ve kuzeybatısı, Kanada‟nın batısı,
Şili‟nin güneybatısı, Güney Afrika‟nın güneydoğusu, Avustralya‟nın güneydoğusu
ve Yeni Zelanda başlıca görüldüğü yerlerdir. Yazlar serin, kışlar ılık ve her mevsim
yağışlıdır. Doğal bitki örtüsü ormandır.
2.16.Hukuk Terimleri
İddia, töhmet; kelime anlamı suçlama veya : (M.E. s. 452, M.V. s. 296) ادعاء
kabahat demektir. İşlendiği zannedilen, gerçekleştiği ispat edildiği takdirde
cezalandırılacak olan haldir. Bir kimseye töhmet isnat etmeye itham, töhmetli
kimseye müttehem denir1.
,işlediği kaydedilen suç„ : (M.E. s. 605, M. s. 319, M.V. s. 431, LR. s. 640) عاتمح
sabıka‟ terim anlamı M.de verilmemiştir. Ancak M.E. bu anlamı verdiği gibi Arap
1 Hüseyin Özcan, Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, 4. Baskı, Ankara, 1975, 664.
69
dilinde muzari harf gibi başa gelen, önek anlamı gibi anlamlarla daha detaylı
açıklamıştır.
ilga; ortadan kaldırma, yürürlükten : (M.E. s. 629, M.V. s. 453, LR. s. 667 ) عمىه
kalkma, hükümden düşürme anlamlarına gelen kelime M.E.de kelime açıklanmadan
fiiline gönderme yapılmış ve terim anlamı da fiil halinde açıklanmıştır. M.de ‟عمؾ „
ise bu kelimeye yer verilmemiştir. Ayrıca cezanın düşmesi, cezanın sukutu. Kamu
davası ya da buna ilişkin cezanın düşmesidir. Şartları : 1) suçlunun ölmesi 2) af 3)
zaman aşımı 4) zarar görenin şikayet hakkının kalkması ya da şikayetini geri
almasıyla ceza düşer. Cezanın tamamen ortadan kaldırılmasına karar verilen hallerde
sanığa harç ve masraf yükletilemez1.
2.17.Dinî Terimler
M.E.de “kutsal sayılan dini kişinin resmi : (M.E. s. 124, M. s. 22, LR. s. 205) أيمىح
ya da heykeli” olarak tanımı yapılan kelimenin diğer sözlüklerde dini tarafına
değinilmemiştir. Kelimenin çoğulu (أ٠ماخ) sadece M.E.de verilmiştir, kelimenin
Yunanca asıllı olduğu ise M.de ifade edilmiştir. İkona, Hıristiyan Ortodoks
mezhebinde görülen İsa, Meryem veya azizlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı
boyalarla yapılan dinî içerikli resimleri.2 Fakat bu dinî anlamı detaylı bir şekilde
hiçbirisinde açıklanmamıştır.
1 Özcan, Hüseyin, a.g.e., 109. 2 http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0kon_(din) (07.04.2011).
70
hicri takvime : (İslam‟da) (M.E. s. 551, M. s. 280, M.V. s. 387, LR. s. 602) سنا
göre yılın dokuzuncu ayı. İslam‟da Ramazan, oruç tutma ayıdır ve kutsal kabul edilir.
Bakara suresine göre Ḳurʽân‟ın İslam peygamberi Muhammed‟e gönderilmesi
Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde “oruç” tutmak Müslümanlara
emredilmiştir. İlgili ayet şöyledir: “O Ramazan ayı ki irşad için, hak ile batılı ayırt
eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur‟an onda indirildi. Onun için sizden her
kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler
sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir
de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi
istiyor. Umulur ki şükredesiniz!(Bakara suresi 185. ayet)”1 sözlüklerin hepsi aynı
şekilde bilgi vermiştir ancak M.E. kelimeyle ilgili Ḳurʽân‟dan örnek de vermiştir.
;vaftiz : (Hıristiyanlıkta) (M.E. s. 896, M. s. 554, M.V. s. 679, LR. s. 880) غطاط
kişinin alnını ıslatmak veya tüm vücudunu suya batırmak şeklinde icra edilen bir dini
“arınma” ve “yeniden doğma” törenidir. Hıristiyan inanışına göre vaftiz edilen kişi
Mesih İsa ile birleşmek istediğini ifade eder. Mesih İsa öldü ve tekrar dirildi. O‟na
iman eden insanın eski günahlı hayatı ölür ve yeni kutsal bir hayat başlar. Vaftiz
töreninde eski hayatın gömüldüğü ve yeni hayatın dirildiği simgesel bir anlamda
gösteriliyor. M.V.‟de kelimenin eşanlamlısı olan „ػاد‟kelimesi verilmiş, ancak
açıklama yapılmamıştır. M.E.‟de daha detaylı tanımı yapılmıştır.
1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Ramazan#Ramazan_orucu (05.04.2011).
71
;paskalya : (Hıristiyanlıkta) (M.E. s. 936, M. s. 585, M.V. s. 715) فقخ
Hıristiyanlıktaki en eski ve en önemli bayram. İsa‟nın çarmıha gerildikten sonra
3.günde dirilişi kutlanır. Her sene sabit bir tarihte gerçekleşmeyen ve dünya
kiliselerinin çoğunda Pazar günü kutlanan Paskalya Günü; Kıyam Yortusu, Diriliş
Pazarı ya da Diriliş Günü olarak da adlandırılır1. (Yahudilikte) Fısıh, Bayramı;
İncil‟de Mayasız Ekmek (Hamursuz) Bayramı olarak da anılan bu bayramda
Yahudiler, Mısır‟da sürdükleri kölelik yaşamından kurtuldukları günü kutlarlar.
Ancak Yahudilerin Mısır‟dan çıkışları o kadar acele ve apar topar olmuştur ki
kendileri için hazırladıkları ekmeklerin hamurlarının mayalanmasını beklemeden
pişirirler. Bu yüzden bu bayramda mayalı hiçbir şey tüketilmez. Diasporadaki
Yahudilerce 8 gün, İsrail‟de ise 7 gün kutlanan bayramda mayasız hamurdan
yapılmış matsa adındaki ekmeği yerler. Bu bayram Türkçede Hamursuz Bayramı,
İbranicede Pesah Bayramı olarak da bilinir2. Tanımı sözlüklerde benzer şekilde
yapılsa da M.E.de kelimenin İbranice asıllı olduğu belirtilmemiştir.
2.18.Tıp Terimleri
ح ق gırtlak kapağı, epiglot; dilin arkasında : (M. s. 557, M.V. s. 682, LR. s. 883) غ
gırtlak başlangıcının, yani solunum yollarının ağza açıldığı yerin üzerinde bulunan,
yaprak şeklindeki, mukoza ile örtülü bir kıkırdak parçasıdır. Epiglot, yiyecek
1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Paskalya (05.04.2011). 2http://tr.wikipedia.org/wiki/Hamursuz_Bayram%C4%B1 (05.04.2011).
72
maddelerini, dilin arkasından yemek borusuna doğru yöneltip yutma olayı sırasında
gırtlak girişinin kapanmasına yardım eder.
tendon; kasın kemiğe : (M.E. s. 1288, M. s. 885, M.V. s. 1052, LR. s. 1273) وتش
tutunmasını sağlayan, kesif bağ dokusundan yapılı şerit; kiriş1. Kelimenin terim
anlamı M.V. ve LR.de aynı ifadelerle açıklanmışken diğerlerinde bu terim anlamı
verilmemiştir.
1) bir kısım hücrelerin : (M.E. s. 1303, M. s. 897, M.V. s. 1070, LR. s. 1283) وس
süratle çoğalması sebebiyle oluşan doku kitlesi, ur, neoplazma, tümör. 2) organ veya
dokuda meydana gelen şişlik, şiş2. M.E, LR. ve M.de benzer şekilde tanımı yapılan
kelimenin M.V.de daha ayrıntılı tanımı yapılmıştır.
1 Kocatürk, Utkan, Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü, VI. Basım, Ankara Üniversitesi Basımevi,
1994, 763. 2 Aynı eser, 802.
73
SONUÇ
Bu çalışmada, ele aldığı kelimeler ve ele alış şekline göre yakın dönemde
hazırlanmış, günümüzde de kullanımı yaygın olan modern sözlüklerden Arapça tek
dilli dört sözlüğün değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu dört sözlükten ilki olan el-Muncid‟de göze çarpan bazı eksiklikler
olmuştur. İslâmiyet ile ilgili kelimelerin nadir - ve bazen yetersiz- olması bunlardan
biridir. Bunun yanında farklı anlamları olan kelimelerin numaralandırılarak bu
kelimeden türemiş sözcükleri kendi maddesinde vermesiyle ve ansiklopedik bilgi
niteliği taşıyan özel isim ve ülkelerle ilgili bilgiyi ikinci ciltte ayrı olarak ele
almasıyla incelediğimiz diğer sözlüklerden farklılık göstermiştir.
Çalışmamızda incelediğimiz el-Muècem‟ul-Vasîù Sözlüğü, Arap Dil Kurumu
tarafından ortaya çıkarılmıştır. Yeterli sayıda resim kullanılmamıştır. Ancak el-
Muncid gibi bunda da kelimeyle tanımı farklı renklerle basıldığı için kullanım
kolaylığı sağlamıştır. Kısaltma ya da parantez içinde açıklama yaparak bir kelimenin
kökeni hakkında bilgi verme konusunda da tutarlılık yoktur.
Burada ele alınan diğer sözlüklere göre hazırlanış yöntemi biraz daha farklı
olan Lârûs, köke göre değil kelimenin okunuşuna göre düzenlenmiştir. Bu sistemin
iyi tarafı, aranılan kelimenin kolay bulunmasıdır. Ancak bazen bir kök ile ondan
türeyen kelime ya da kelimelere ulaşmak için farklı sayfalara bakmak gerekmektedir.
Sözlükte çokça resim kullanılması ve kelimeleri açıklarken sarf ve nahivle ilgili
bilgileri de kısaltmalarla içermesi önemli özelliğidir.
Son olarak da el-Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî çokça Kur‟ân ve hadisten
nakledilen örneklere; deyim ve atasözlerine yer vermesiyle dikkat çekmektedir.
Ancak, resim, tablo ve benzeri görsel malzemeyi içermemesi, kullanıcı nezdinde
74
bazen bir fikir oluşturmaması açısından bir eksikliktir. Kişi ve yer adları hakkında
verilen kısa bilgiler de yararlıdır.
Sonuç olarak sözlük yazımı, bitmek bilmeyen ve sürekli devam eden bir
çalışmadır. Bu nedenle sözlükleri, hazırlanan çağın ve ortamın şartlarında
değerlendirmek gerekir. İncelediğimiz sözlükler kendi aralarında kıyaslanacak olursa
kullanım kolaylığı ve günümüzde kullanılan kelimeleri içermesi ve bu kelimelerin
açıklamasını daha anlaşılır vermesi açısından bizce, el-Muècem‟ul-Vasîù ve el-
Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî, Arapça sözlük alanındaki ihtiyacı daha iyi
karşılamaktadır. Bunun nedeni, konunun uzmanı olan birer komisyon tarafından
hazırlanmış olmalarıdır. El-Muncid ve Lârûs sözlükleri de, aynı şekilde özenle
hazırlanmış, zahmetli ve yorucu birer çalışmanın ürünü olsa da, eleştirdiğimiz
yönleriyle kullanım kolaylığı açısından diğerlerine nazaran daha az tercih edilebilir.
75
KAYNAKÇA
1. Akar, Metin, Fas Arapçasında Osmanlı Türkçesinden Alınmış Kelimeler,
İstanbul,1993
2. Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1998
3. Alpak, Mehmet Nuri, “Arap Dilinde Sözlük Çalışmaları ve Nazım Efendi‟nin
“Tercümanu‟l-Lügat” Adlı Eserinin İncelenmesi”, (Basılmamış yüksek lisans
tezi) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006
4. Aytaç, Bedrettin, Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994
5. Bakırcı, Selami, “IV. Abbasi Asrında Dil Çalışmaları (Lügat-Nahiv-Sarf)”
(Basılmamış yüksek lisans tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 1993
6. Bingöl, Zekeriya, Sözlük ve Sözlükçülük Üzerine Bir Araştırma, Akademik
Bakış, IX
7. Bolay, Süleyman Hayri, Felsefe Doktrinleri ve Terimleri Sözlüğü, 9.Baskı,
Ankara, 2004
8. Curcani, Seyyid Şerif, Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü, Bahar Yayınları,
İstanbul, 1997
9. Dikici, Recep, Arap Atasözleri, Konya, 1991
10. Demirayak, Kenan, el-Mu‟cem‟ul-Vasît, TDVİA, İstanbul-2005, XXX
11. Durmuş, İsmail- Demirayak, Kenan, “el-Muncid” Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2006, XXXII
12. Durmuş, İsmail,”Sözlük” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
İstanbul, 2009, XXXVII
76
13. Eren, Cüneyt, Arapça Sözlükler ve Kullanma Kılavuzu, İstanbul, 2010
14. Halîl el-Cerr, Lârûs, Arapça-Arapça, Paris,1973
15. Hançerlioğlu, Orhan, Felsefe Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 12.Basım, İstanbul,
2000
16. el-Hicâzî, Mahmud Fehmi - Ürün, A. Kâzım, “Sözlük Yapımında Yeni
Akımlar”, Nüsha, VIII (2003)
17. Hişâm en-Nahhâs, “el-Mu„cemul-mechûl ve‟l-fisâhul-mahlûmât”, et-
Turâsu‟l-„Arabî, LXXVII, (1420/1999), 83-96
18. Kocatürk, Utkan, Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü, VI. Basım, Ankara
Üniversitesi Basımevi, 1994
19. Luvis Maèlûf, el-Muncid, XXXXIII. Baskı, el-Mektebetuş-Şarkiyye, Beyrut,
2008
20. el-Muècemu‟l-èArabiyyu‟l-Esâsî, Haz. Aómed el-„Âyid, Dâvud „Abduh,
Aómed Muòtâr „Umar, äâlió Cevâd Ùa‘me, el-Cîlânî b. el-Óâc ‘Umar ve
Nedîm Mar‘aşlî, Tunus, 2003
21. el-Muècemu‟l-Vasîù, Haz. İbrâhîm Mustafâ, Ahmed Óasan ez-Zeyyât, Óâmid
„Abdulkâdir ve Muhammed Ali en-Neccâr, Mektebetu Şuruk ed-Devliyye,
Kahire, 2008
22. Mutçalı, Serdar, el-Mu‟cemu‟l-Arabiyyu‟l-Hadîs, Dağarcık Yayınları,
İstanbul, 1995
23. Mücahid, Abdulkerim, Semantiğin Arap ve Batı Dünyasındaki Serüveni, Çev.
Divlekci, Celalettin, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, II, (2006)
24. Özcan, Hüseyin, Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, 4.Baskı, Ankara, 1975
77
25. Öztürk, Said, “Osmanlı Kültürel Mirasında Sabun”, Acta Turcica Çevrimiçi
Tematik Türkoloji Dergisi, II, (Temmuz 2010)
26. Somer, Güler - Yaşar, Ahmet, Kimya Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 2009
27. Türkmen, Erkan, Libya Arapçasında Türkçe Kelimeler, Ankara, 1998
28. Yavuzarslan, Paşa, Osmanlı Dönemi Türk Sözlükçülüğü, Tiydem Yayıncılık,
Ankara, 2005
78
TEZ ÖZETĠ
Tez, giriş bölümü ve iki bölümden oluşmakta olup giriş bölümünde
sözlükçülükle ilgili genel bir bilgi verilmiş ve Araplarda sözlük çalışmalarının
başlangıcından günümüze sözlük hazırlama yöntemleri ve önemli sözlüklere kısaca
değinilmiştir.
Birinci bölümde tezimizin ana konusu olan dört sözlüğün hazırlanma süreci,
amacı ve yöntemiyle sözlüklerin önemli özelliklerine yer verilmiştir.
Tezin ikinci bölümünde ise bu sözlüklerde bulunan kelimeler, başlıklar
altında alanlarına göre yöntem ve içerik açısından değerlendirilmiştir.
ABSTRACT
This thesis consists of an introduction and two chapters. In the introduction,
general information has been given about lexicography. The methods that are used
for the preparation of dictionary from the begining studies in Arabs to present studies
and important words have been briefly touched on.
In the first chapter, the preparation part, aim and methods of four dictionaries
which are the main subject of our thesis and words‟ special features have been given
place.
In the second chapter, the words in these dictionaries have been evaluated
under the headings according to their techniques and contents.