ANKARA ÜNİVERSİTESİacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/25049/burakderkus.pdf · EMREGÜL’e (Ankara...
Transcript of ANKARA ÜNİVERSİTESİacikarsiv.ankara.edu.tr/browse/25049/burakderkus.pdf · EMREGÜL’e (Ankara...
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Anti-MİYELİN TEMELLİ PROTEİN TAYİNİ İÇİN İMPEDİMETRİK
İMMÜNOSENSÖR GELİŞTİRİLMESİ
Burak DERKUŞ
KİMYA ANABİLİM DALI
ANKARA 2012
Her Hakkı Saklıdır
i
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
Anti-MİYELİN TEMELLİ PROTEİN TAYİNİ İÇİN İMPEDİMETRİK İMMÜNOSENSÖR GELİŞTİRİLMESİ
Burak DERKUŞ
Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Emel EMREGÜL
Bu tez çalışmasında bir Multipl Skleroz (MS) oto-antikoru olan Anti-Miyelin Temelli Protein (Anti-Myelin Basic Protein, Anti-MBP)’in tayinine yönelik impedimetrik immünosensörler geliştirilmiştir. Biyouyuşabilirlikleri yüksek, biyokirlenmeleri az ve toksik olmamaları nedeniyle jelatin, kitosan ve aljinat doğal polimerleri ve bunların kombinasyonları kullanılarak hazırlanan platin elektrotlara MS’in biyobelirteçlerinden biri olan Miyelin Temelli Protein (Myelin Basic Protein, MBP) immobilize edilmiştir. Ayrıca yüksek yüzey alanları sayesinde immünosensörlerin duyarlılığını arttırmak ve tayin limitini düşürmek amacıyla titanyum dioksit (TiO2) nanopartikülleri kullanılmıştır. Jelatin/kitosan ve aljinat/kitosan kullanılarak hazırlanan immünosensörlerden istenilen impedimetrik yanıtlar alınamadığından çalışmaya jelatin, kitosan, aljinat ve jelatin/aljinat sistemleri ile devam edilmiştir. Polimer ve nanopartikül miktarları, çapraz bağlayıcı konsantrasyonları ve MBP konsantrasyonları Elektrokimyasal İmpedans Spektroskopisi (EIS) ve Çevrimsel Voltametri (CV) kullanılarak optimize edilmiş ve Taramalı Elektron Mikroskobu (SEM) ile yüzey karakterizasyonları gerçekleştirilmiştir. EIS, CV ve SEM ile yapılan karakterizasyon çalışmaları, MBP’nin taşıyıcı sistemlere etkin bir şekilde immobilize olduğunu göstermiştir. Tasarlanan immünosensörler düşük tayin limitlerine sahiptir ve geniş konsantrasyon aralıklarında doğrusal yanıt göstermektedir. TiO2 nanopartiküller kullanılarak hazırlanan immünosensörlerin daha düşük tayin limitlerine sahip oldukları görülmüştür. Geliştirilen immünosensörler MS’li hastalardan alınan Beyin-Omurilik Sıvısı (BOS) ve serum’da Anti-MBP tayini için kullanılmış ve immünosensörlerin gerçek biyolojik örneklere uygulanabilirliği test edilmiştir. Ölçümler, serum Anti-MBP düzeyinin BOS Anti-MBP düzeyinden daha yüksek olduğunu göstermiştir. Kasım 2012, 152 sayfa Anahtar Kelimeler: Jelatin, Kitosan, Aljinat, TiO2 nanopartikül, Multipl Skleroz, Miyelin Temelli Protein, İmpedans Spektroskopisi, İmmünosensör.
ii
ABSTRACT
Master Thesis
DEVELOPMENT of IMPEDIMETRIC IMMUNOSENSOR for DETERMINATION of Anti-MYELIN BASIC PROTEIN
Burak DERKUŞ
Ankara University Graduate School of Natural and Applied Sciences
Department of Chemistry
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Emel EMREGÜL
In this thesis, impedimetric immunosensors were developed for detection of Anti-Myelin Basic Protein (Anti-MBP) which is a Multiple Sclerosis (MS) auto-antibody. Myelin Basic Protein (MBP), one of the MS biomarkers, was immobilized onto platinum electrodes prepared using gelatin, chitosan and alginate natural polymers, and combinations of them due to their high biocompatibility, low biofouling and non-toxicity. Titanium dioxide (TiO2) nanoparticles were also used to increase sensitivity and decrease detection limit by means of their high surface area. Because of couldn’t obtained the desired impedimetric responses from the immunosensors prepared using gelatin/chitosan and alginate/chitosan, experiments were continued with gelatin, chitosan, alginate and gelatin/alginate systems. Amounts of polymers and nanoparticles, crosslinker concentrations and MBP concentrations were optimized using Electrochemical Impedance Spectroscopy (EIS) and Cyclic Voltammetry (CV), and surface characterization was carried out with Scanning Electrone Microscopy (SEM). Characterization studies carried out with EIS, CV and SEM showed that MBP was immobilized on the carrier systems efficiently. The designed immunosensors have low detection limits and show a lineer respons for a broad ranges of concentration. It has been shown that the immunosensors prepared using TiO2 nanoparticles have less detection limits. The developed immunosensors were used for detection of Anti-MBP in Cerebrospinal Fluid (CSF) and serum obtained from MS patients and applicability of immunosensors in real biological samples were tested. Measurments have showed that serum Anti-MBP levels are higher than CSF’s. November 2012, 152 pages Key Words: Gelatin, Chitosan, Alginat, TiO2 nanoparticle, Multiple Sclerosis, Myelin Basic Protein, Impedance Spectroscopy, Immunosensor.
iii
TEŞEKKÜR
Tez çalışmam sırasında ve tezimin hazırlanmasında bana her konuda yardımcı olan,
bilgisini, tecrübesini, hoşgörüsünü esirgemeyen değerli hocam Sayın Doç. Dr. Emel
EMREGÜL’e (Ankara Üniversitesi, Kimya Bölümü),
Çalışmalarım sırasında bilgisinden ve pozitif enerjisinden faydalandığım hocam Sayın
Prof. Dr. Kaan Cebesoy EMREGÜL’e (Ankara Üniversitesi, Kimya Bölümü),
Okuduğum ve okuyacağım süre boyunca beni maddi ve manevi her türlü yönden
destekleyen sevgili annem, babam ve kardeşlerime,
Çalışmalarım için gerekli biyolojik örneklerin temininde her türlü kolaylığı sağlayan
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroloji A.B.D.’ndan Sayın Prof. Dr. Canan
YÜCESAN’a,
Çalışmalarıma katkılarından dolayı Prof. Dr. Ali SINAĞ (Ankara Üniversitesi, Kimya
Bölümü) ve ekibine,
Sürekli desteklerini hissettiğim sevgili dostlarım Utku KARAKAYA, Selin GEREKÇİ
ve Gizem ÖZBEK’e,
Teşekkür eder ve sevgilerimi sunarım.
Burak DERKUŞ
Ankara, Kasım 2012
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET ................................................................................................................................ i
ABSTRACT .................................................................................................................... ii
TEŞEKKÜR .................................................................................................................. iii
SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ ................................................................ vii
ŞEKİLLER DİZİNİ ....................................................................................................... x
ÇİZELGELER DİZİNİ ............................................................................................... xv
1. GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
2. KURAMSAL TEMELLER ....................................................................................... 4
2.1 Elektrokimya ............................................................................................................ 4
2.1.1 Elektriksel çift tabaka ........................................................................................... 5
2.2 Dönüşümlü Voltametri (CV) .................................................................................... 8
2.2.1 Tersinir reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı ........................................... 12
2.2.2 Tersinmez reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı ...................................... 13
2.2.3 Yarı-tersinir reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı ................................... 14
2.3 Elektrokimyasal İmpedans Spektroskopisi (EIS) ............................................... 15
2.4 Biyosensörler .......................................................................................................... 21
2.4.1 Biyoreseptörler .................................................................................................... 21
2.4.1.1 Biyokatalitik esaslı biyosensörler .................................................................... 22
2.4.1.2 Biyoaffinite esaslı biyosensörler ....................................................................... 22
2.4.2 İleticiler (Transduserler) .................................................................................... 23
2.4.3 İmmünosensörler ve immünosensörlerin sınıflandırılması .............................. 24
2.4.3.1 Optik immünosensörler .................................................................................... 26
2.4.3.2 Piezoelektrik immünosensörler........................................................................ 26
2.4.3.3 Termal (Kalorimetrik) immünosensörler ....................................................... 27
2.4.3.4 Elektrokimyasal immünosensörler ................................................................. 27
2.4.3.4.1 Amperometrik immünosensörler ............................................................... 28
2.4.3.4.2 Kondüktometrik immünosensörler ............................................................ 29
2.4.3.4.3 Potansiyometrik immünosensörler ............................................................. 30
2.4.4 Antikorlar ............................................................................................................ 30
2.4.4.1 Antikor-Antijen bağlanma gücü ..................................................................... 32
v
2.4.4.2 Antijen–Antikor bağlanma kinetiği ................................................................ 33
2.5 Biyolojik Materyallerin İmmobilizasyonu ........................................................... 34
2.5.1 Taşıyıcıya bağlama yöntemi ................................................................................ 34
2.5.1.1 Fiziksel adsorpsiyon .......................................................................................... 35
2.5.1.2 İyonik bağlanma ................................................................................................ 35
2.5.1.3 Kovalent bağlama ............................................................................................ 36
2.5.2 Çapraz bağlama ................................................................................................. 36
2.5.3 Tutuklama yöntemi ............................................................................................ 37
2.5.3.1 Kafes tipi (Polimer matriks içine tutuklama) ................................................ 37
2.5.3.2 Mikrokapsülleme ............................................................................................. 38
2.6 Nanosensörler ........................................................................................................ 38
2.7 Multipl Skleroz (MS) ............................................................................................ 39
2.7.1 Beyin-Omurilik Sıvısı (BOS) ............................................................................... 49
2.8 Çalışmada Kullanılan Biyomoleküller, Taşıyıcı Sistemler, Nanopartiküller
ve Çapraz Bağlayıcılar ........................................................................................... 50
2.8.1 Myelin Basic Protein (MBP) .............................................................................. 50
2.8.2 Taşıyıcılar ............................................................................................................ 52
2.8.2.1 Jelatin ................................................................................................................ 52
2.8.2.2 Kitosan .............................................................................................................. 53
2.8.2.3 Aljinat ................................................................................................................ 54
2.8.3 TiO2 nanopartiküller .......................................................................................... 55
2.8.4 Çapraz bağlayıcılar ............................................................................................. 55
2.9 Kaynak Araştırması ............................................................................................... 57
3. ÇALIŞMANIN AMACI .......................................................................................... 64
4. MATERYAL ve YÖNTEM ..................................................................................... 65
4.1 Materyaller ............................................................................................................. 65
4.1.1 Kullanılan kimyasal maddeler ........................................................................... 65
4.1.2 Kullanılan cihazlar .............................................................................................. 65
4.1.3 Kullanılan elektrotlar ......................................................................................... 66
4.1.4 Kullanılan çözeltiler ............................................................................................ 66
4.2 Yöntem .................................................................................................................... 67
vi
4.2.1 İmmobilizasyon jellerinin hazırlanması ............................................................. 67
4.2.2 İmmünosensörlerin hazırlanması ....................................................................... 68
4.2.3 SEM mikrograflarının alınması ......................................................................... 69
4.2.4 Optimizasyon çalışmaları ................................................................................... 69
4.2.4.1 Polimer optimizasyonları ................................................................................ 69
4.2.4.2 TiO2 optimizasyonu .......................................................................................... 70
4.2.4.3 Çapraz bağlayıcı optimizasyonları ................................................................. 70
4.2.4.4 MBP optimizasyonları ..................................................................................... 71
4.2.4.5 İmmünosensör cevabına Anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi ................. 71
4.2.5 Tekrar üretilebilirlik ve raf ömrü ...................................................................... 72
4.2.6 Film kalınlıkları ................................................................................................... 72
4.2.7 İmmünosensörlerin elektrokimyasal davranışları ............................................ 72
4.2.8 Kalibrasyon grafiklerinin çizilmesi .................................................................... 73
4.2.9 Geliştirilen immünosensörlerin BOS ve serumda denenmesi ......................... 73
5. BULGULAR .............................................................................................................. 74
5.1 SEM Mikrograflarının Değerlendirilmesi ........................................................... 74
5.2 Optimizasyon Çalışmaları ...................................................................................... 77
5.2.1 Polimer miktarının immünosensör cevabına etkisi .......................................... 78
5.2.2 TiO2 miktarının immünosensör cevabına etkisi ................................................ 80
5.2.3 Çapraz bağlayıcı konsantrasyonunun immünosensör cevabına etkisi .......... 83
5.2.4 MBP konsantrasyonunun immünosensör cevabına etkisi ............................ 86
5.2.5 İmmünosensör cevabına anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi...................90
5.3 Tekrar Üretilebilirlik ............................................................................................. 96
5.4 İmmünosensörlerin Ömrü ................................................................................... 101
5.5 Film Kalınlıkları .................................................................................................. 105
5.6 Geliştirilen İmmünosensörlerin Elektrokimyasal Davranışları ..................... 108
5.7 Kalibrasyon Grafikleri ......................................................................................... 115
5.8 BOS ve Serum Çalışmaları .................................................................................. 131
6. TARTIŞMA ve SONUÇ ........................................................................................ 135
KAYNAKLAR ............................................................................................................ 142
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................ 152
vii
SİMGELER ve KISALTMALAR DİZİNİ
µA Mikroamper
µM Mikromolar
µmol Mikromol
∆φ Potansiyel düşüşü
Ω Ohm
φ Faz açısı
ω Açısal frekans
Ag/AgCl Gümüş/Gümüş klorür
Anti-MBP Anti-Miyelin Basic Protein
Au Altın
Aq Çözelti
BDM Bochris, Devanathan ve Muller modeli
BOS Beyin-Omurilik Sıvısı
BSA Bovin Serum Albumin
C Kapasitans
Cdl Çift tabaka kapasitansı
CFU Koloni oluşturan ünite
cm2 Santimetre kare
CV Döngüsel Voltametri
E Potansiyel
EDC 1-etil-3-(3-dimetilaminopropil)karbodiimit
ELISA Enzim-bağlı immünosorbant assay
EIS Elektrokimyasal İmpedans Spektroskopisi
F Faraday sabiti
Fe Demir
Fe(CN)64-/3 Potasyum ferrosiyanid ve potasyum ferrisiyanid
fg Femptogram
GC Camsı karbon
H2O2 Hidrojen Peroksit
viii
HRP Yabanturbu peroksidaz
I Akım yoğunluğu
IgG Immünoglobülin G
IHP İç Helmholtz Tabakası
IUPAC Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği
İTO İndiyum Kalay Oksit
KCl Potasyum klorür
L Litre
m Metal
MBP Miyelin Basic Protein
mmol Milimol
mmol L-1 Milimolar
MPA Merkaptopropiyonik Asit
MRG Manyetik Rezonans Görüntüleme
MS Multipl Skleroz
MSS Merkezi Sinir Sistemi
Na Sodyum
NaCl Sodyum klorür
ng Nanogram
NHS N-hidrokissüksinimit
O2 Moleküler Oksijen
OHP Dış Helmholtz Tabakası
pg Pikogram
Pt Platin
QCM Kuvarz kristal mikrobalans
R Direnç
Rct Yük transfer direnci
Rs Çözelti direnci
RIA Radyo-immünoassay
ROP Reaktif Oksijen Partikülleri
s Saniye
SAM Kendiliğinden Düzenlenen Tek Tabaka
ix
SEM Taramalı Elektron Mikroskobu
t Süre
TEM Geçirmeli Elektron Mikroskobu
TiO2 Titanyum Dioksit
U Ünite
q Yük yoğunluğu
V Volt
Z İmpedans
x
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 2.1 Elektrod/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel değişimi ...................................... 5
Şekil 2.2 Helmholtz çift tabaka modeli.. ....................................................................... 6
Şekil 2.3 Gouy-Chapman-Stern elektriksel çift tabaka modelinin şematik gösterimi ve elektrod/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel düşüşü ..................................... 7
Şekil 2.4 BDM modelin şematik gösterimi ve Elektrod/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel düşüşü ........................................................................................... 7
Şekil 2.5 Dönüşümlü voltametri tekniklerinde potansiyel taramasının zamanla değişimi ........................................................................................................ 10
Şekil 2.6 1 mM Dopamin’in yalın GC ve 2-benzo[c]sinolin modifiye GC’li dönüşümlü voltamogramı ............................................................................ 11
Şekil 2.7 Tersinir O + ne ↔ R reaksiyonunun CV voltamogramı .............................. 12
Şekil 2.8 Tersinmez bir elektrot reaksiyonunda CV ile farklı tarama hızlarında anodik ve katodik pik potansiyellerinin birbirinden uzaklaşması. ……………….. 14
Şekil 2.9 İmpedimetrik sisteme uygulanan sinüsoidal uyarı ve alınan cevap ............. 16
Şekil 2.10 φ faz açısı ile ayrılmış ve akım-potansiyel değişimini gösteren fazör ......... 18
Şekil 2.11 Tipik bir Nyquist impedans grafiği ............................................................. 18
Şekil 2.12 Randles devresi ............................................................................................ 19
Şekil 2.13 Bode grafiği .................................................................................................. 21
Şekil 2.14 Bir biyosensörün genel gösterimi ................................................................. 21
Şekil 2.15 İmmünosensörlerin çalışma prensibinin şematik gösterimi ......................... 28
Şekil 2.16 IgG molekülünün şematik gösterimi ............................................................. 31
Şekil 2.17 Antijen-Antikor bağlanmasında etkili olan kuvvetler .................................. 32
Şekil 2.18 Taşıyıcıya bağlama yönteminin şematik gösterimi ..................................... 35
Şekil 2.19 Çapraz bağlama yönteminin şematik gösterimi .......................................... 36
Şekil 2.20 Kafes tipi tutuklama yönteminin şematik gösterimi ................................... 38
Şekil 2.21 Mikrokapsül tipi tutuklama yönteminin şematik gösterimi ........................ 38
Şekil 2.22 MS’in immünpatogenezi .............................................................................. 43
Şekil 2.23.a Sinir hücresinin, b. Miyelin kılıfın, c. Miyelin proteinlerinin şematik gösterimi ....................................................................................................... 50
Şekil 2.24 Jelatin polimerinin zincir yapısı ................................................................... 52
Şekil 2.25 Kitin ve Kitosanın moleküler yapıları .......................................................... 54
Şekil 2.26 Bifonksiyonel glutaraldehitin bağlanması .................................................... 56
xi
Şekil 2.27 NHS/EDC çapraz bağlama mekanizması ..................................................... 57
Şekil 4.1 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün üretim prosesi ................................ 69
Şekil 5.1.a. Jelatin, b. Jelatin-MBP, c. Jelatin-TiO2, d. Jelatin-TiO2-MBP filmlerinin SEM mikrografları .................................................................. 74
Şekil 5.2.a. Kitosan, b. Kitosan-MBP, c. Kitosan-TiO2, d. Kitosan-TiO2- MBP filmlerinin SEM mikrografları ........................................................... 75
Şekil 5.3.a. Aljinat, b. Aljinat-MBP, c. Aljinat-TiO2, d. Aljinat-TiO2- MBP elektrodlarının SEM filmlerinin ......................................................... 76
Şekil 5.4.a. Jelatin/Aljinat-TiO2, b. Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP filmlerinin SEM mikrografları ....................................................................................... 77
Şekil 5.5 Jelatin miktarının immünosensör cevabına etkisi ........................................ 78
Şekil 5.6 Kitosan miktarının immünosensör cevabına etkisi ...................................... 79
Şekil 5.7 Aljinat miktarının immünosensör cevabına etkisi ........................................ 79
Şekil 5.8 Jelatin/Aljinat oranının immünosensör cevabına etkisi ............................... 80
Şekil 5.9 TiO2 nanopartikül miktarının Jelatin-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 81
Şekil 5.10 TiO2 nanopartikül miktarının Kitosan-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 81
Şekil 5.11 TiO2 nanopartikül miktarının Aljinat-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 82
Şekil 5.12 TiO2 nanopartikül miktarının Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 83
Şekil 5.13 Glutaraldehit konsantrasyonunun Jelatin-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 84
Şekil 5.14 Glutaraldehit konsantrasyonunun Kitosan-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 85
Şekil 5.15 NHS/EDC konsantrasyonunun Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 85
Şekil 5.16 Glutaraldehit konsantrasyonunun Jelatin/Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 86
Şekil 5.17 MBP konsantrasyonunun Jelatin immünosensör cevabına etkisi ................ 87
Şekil 5.18 MBP konsantrasyonunun Kitosan immünosensör cevabına etkisi ............. 88
Şekil 5.19 MBP konsantrasyonunun Aljinat immünosensör cevabına etkisi ................ 89
Şekil 5.20 MBP konsantrasyonunun Jelatin/Aljinat immünosensör cevabına etkisi .... 89
Şekil 5.21 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 90
Şekil 5.22 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 91
xii
Şekil 5.23 Anti-MBP inkübasyon süresinin Kitosan-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 92
Şekil 5.24 Anti-MBP inkübasyon süresinin Kitosan-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 93
Şekil 5.25 Anti-MBP inkübasyon süresinin Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi ............................................................................................................. 94
Şekil 5.26 Anti-MBP inkübasyon süresinin Aljinat-TiO2-MBP eimmünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 94
Şekil 5.27 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin/Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi .............................................................................................. 95
Şekil 5.28 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi ..................................................................... 95
Şekil 5.29 Jelatin-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği ..................... 96
Şekil 5.30 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği ............ 97
Şekil 5.31 Kitosan-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği ................... 98
Şekil 5.32 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği .......... 98
Şekil 5.33 Aljinat-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği .................... 99
Şekil 5.34 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği .......... 99
Şekil 5.35 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği ........................................................................................................ 100
Şekil 5.36 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği ........................................................................................................ 100
Şekil 5.37 Jelatin-MBP immünosensörünün kullanım süresi ..................................... 101
Şekil 5.38 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi ............................ 102
Şekil 5.39 Kitosan-MBP immünosensörünün kullanım süresi ................................... 102
Şekil 5.40 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi .......................... 103
Şekil 5.41 Aljinat-MBP immünosensörünün kullanım süresi ..................................... 103
Şekil 5.42 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi ............................ 104
Şekil 5.43 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi ................ 104
Şekil 5.44 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi ................ 105
Şekil 5.45 Jelatin ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi ............................ 106
Şekil 5.46 Kitosan ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi .......................... 107
Şekil 5.47 Aljinat ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi ........................... 107
Şekil 5.48 Jelatin/Aljinat ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi ................ 108
Şekil 5.49 Jelatin immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği108
xiii
Şekil 5.50 Jelatin immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı.. ............................. 109
Şekil 5.51 Kitosan immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği ......................................................................................................... 111
Şekil 5.52 Kitosan immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı ............................. 111
Şekil 5.53 Aljinat immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği, ........................................................................................................ 112
Şekil 5.54 Aljinat immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı .............................. 112
Şekil 5.55 Jelatin/Aljinat immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği………………………………………………………………. ……113
Şekil 5.56 Jelatin/Aljinat immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı .................. 114
Şekil 5.57 Geliştirilen immünosensörlere ait Randles devresi .................................... 114
Şekil 5.58 Jelatin-MBP immünosensörüne 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması ............................................ 115
Şekil 5.59 Jelatin-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 116
Şekil 5.60 Jelatin-MBP immünosensörünün düşük (0.975-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 116
Şekil 5.61 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörüne 0.4875-2500 ng.mL-1 konsntrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması ............................................ 117
Şekil 5.62 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 118
Şekil 5.63 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.4875-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 118
Şekil 5.64 Kitosan-MBP immünosensörüne 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması ............................................ 119
Şekil 5.65 Kitosan-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 120
Şekil 5.66 Kitosan-MBP immünosensörünün düşük (0.4875-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 120
Şekil 5.67 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörüne (0.1213-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması .................... 121
Şekil 5.68 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 122
Şekil 5.69 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.1213-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 122
Şekil 5.70 Aljinat-MBP immünosensörüne 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması .......................................... 123
xiv
Şekil 5.71 Aljinat-MBP immünosensörünün yüksek (250-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 123
Şekil 5.72 Aljinat-MBP immünosensörünün düşük (1.95-125 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 124
Şekil 5.73 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörüne 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması .......................................... 124
Şekil 5.74 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (250-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 125
Şekil 5.75 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.975-125 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 125
Şekil 5.76 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörüne 3.90-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması .......................................... 126
Şekil 5.77 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün düşük (3.90-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 126
Şekil 5.78 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün düşük (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 127
Şekil 5.79 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörüne 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması .................. 128
Şekil 5.80 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (1.95-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ............................................ 128
Şekil 5.81 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-
1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği ......................................... 129
Şekil 5.82 Düşük konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği; (b) Yapay BOS ile elde edilen kalibrasyon grafiği ..................................................................................... 133
Şekil 5.83 Düşük konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği; (b) yapay serum ile elde edilen kalibrasyon grafiği ..................................................................................... 133
Şekil 5.84 Yüksek konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği; (b) Yapay BOS ile elde edilen kalibrasyon grafiği ..................................................................................... 134
Şekil 5.85 Yüksek konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği; (b) Yapay serum ile elde edilen kalibrasyon grafiği ..................................................................................... 134
xv
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 2.1 Biyosensör tasarımında kullanılan iletim sistemleri .................................. 23
Çizelge 2.2 Schumacher Kriterleri ................................................................................ 49
Çizelge 2.3 Poser kriterlerine göre MS sınıflandırılması .............................................. 49
Çizelge 5.1 Geliştirilen immünosensörlerinçalışma koşulları ve performansları(1) .. 130
Çizelge 5.2 Geliştirilen immünosensörlerinçalışma koşulları ve performansları(2) .. 131
1
1. GİRİŞ
IUPAC’a göre elektrokimyasal biyosensör, elektrokimyasal bir iletici ile doğrudan
birleştirilmiş biyokimyasal bir reseptör kullanılarak, analitik bilgileri spesifik olarak
kantitatif ya da yarı kantitatif bir şekilde sunabilen, herhangi başka bir sistemden
bağımsız cihaz olarak tanımlanmıştır (Thevenot vd. 1999). Teknolojinin gelişim süreci
boyunca ucuz, basit, hızlı, spesifik ve duyarlı analitik cihazlara ihtiyaç duyulmasının bir
sonucu olarak biyosensörler çevre, klinik, tarım, gıda ve savunma amaçlı uygulamalarda
farklı maddelerin, kalitatif ve kantitatif tayini için önemini koruyan ve gelişimini
sürdüren bir teknoloji olarak ortaya çıkmıştır (Andreescu ve Sadik 2004).
İmmünosensörler, biyospesifik tanıyıcı element olarak immünoaktif maddelerin
kullanıldığı bir biyosensör tipidir ve uygun antijen ile antikorun kompleks oluşumu
esasına dayanır. Antikor-antijen reaksiyonu son derece seçicidir (Parkinson ve Pejcic
2005). İmmünosensör teknolojisi klasik immünotest (immünoassay) yaklaşımından
ortaya çıkmıştır. İlkeleri 1959 yılında Yalow ve Berson tarafından atılan
immünosensörler, insan kanındaki insülin-bağlayıcı antikorların tayini için
radyoimmünotest geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Antijen veya antikorların sensör
yüzeyine immobilizasyonuyla üretilen immünosensörler, genel olarak ölçüm prensibine
göre sınıflandırılırlar. Elektrokimyasal (potansiyometrik, amperometrik,
kondüktometrik, impedimetrik vb.), optik, piezoelektrik, akustik ve termometrik tanıyıcı
elementler immunosensörler için sensör platformları olarak kullanılır.
İmmünosensörlerin çoğu optik ya da elektrokimyasal esaslıdır. Elektrokimyasal
immünosensörlerde belirleme, genel olarak ya elektroaktif işaretleyiciler kullanılarak ya
da çoğunlukla glukoz oksidaz gibi enzimlerle işaretleme yoluyla yapılmıştır. Ölçüm
prensibine göre sınıflandırılmış olan bu immünosensörler, ayrıca doğrudan ve doğrudan
olmayan olarak da sınıflandırılmaktadır (Martin 2001).
İmmünosensörler çabuk ve yüksek duyarlılıklı immünolojik yanıt verebilmeleri
dolayısıyla tanı alanında oldukça ilgi çeken bir konudur. Antikorların, ilgili antijenlerine
olan yüksek affinite ve seçicilikleri, onların radyoimmünotest ve enzim-bağlı
2
immünosorbant test (Enzym-Linked Immunosorbant Assay, ELISA) gibi amaçlara
yönelik oldukça yaygın olarak kullanılmalarını sağlamıştır. Bu nedenle fotometrik,
kromatografik ve diğer dedeksiyon teknikleri kullanılarak klasik ELISA formatında pek
çok immünosensör geliştirilmiştir (Kalab ve Skadal 1997, Rishpon ve Ivnitsky 1997).
Geliştirilen bu immünosensörlerin optik olanları ticari olarak da kullanılabilirken
(Byfield ve Abuknesha 1994) elektrokimyasal olanları henüz kullanılamamaktadır.
Nanoteknolojinin biyosensörlere uyarlanmasıyla ortaya çıkan ve oldukça yeni ve
popüler bir konu olan nanobiyosensörler, son yıllarda üzerinde oldukça yoğun olarak
çalışılan bir konudur. Nanopartiküllerin en büyük özellikleri olan yüksek yüzey
alanı:hacim oranı sayesinde nanopartiküllerle modifiye edilmiş elektrotların yüzey
alanları artmakta ve daha etkin immobilizasyon yapılabilmektedir. Nanopartiküller
ayrıca elektron transfer hızını da arttırarak duyarlılığı arttırmakta ve tayin limitini
düşürmektedir. Metal oksitler, sülfürler, nanokristaller ve nanotüpler tanısal alanda
oldukça yaygın olarak kullanılan nanopartiküllerdir.
Multipl Skleroz (MS) son yıllarda tüm dünyada sıklıkla rastlanılan otoimmün bir
hastalıktır. Dünyada 3 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 40 bin MS hastası olduğu
bilinmektedir. Bu hastaların durumu gün geçtikçe kötüleşmekte ve birçoğununki ölümle
sonuçlanmaktadır. Bugün için bilinen kesin bir tedavisi olmamakla birlikte yapılan
terapiler ile semptomlar giderilmeye ve yaşam kalitesi arttırılmaya çalışılmaktadır.
Hastalığın teşhisi %100 doğrulukta yapılamadığından terapiler hemen
uygulanamamaktadır. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), MS’in teşhisi için en
fazla kullanılan yöntem olsa da bu ancak %90’lık bir kesinlik sağlayabilmektedir. MRG
bulgularının Beyin-Omurilik Sıvısı (BOS) ve laboratuvar analizleriyle desteklenmesi
gerekmektedir. Erken teşhis MS’te de oldukça önemlidir.
Bu tez çalışmasında MS’e neden olan oto-antikorlardan Anti-Miyelin Temelli Protein
(Anti-Myelin Basic Protein, Anti-MBP)’in tayinine yönelik impedimetrik
immünosensörlerin tasarımı üzerinde çalışılmıştır. Taşıyıcı sistemler olarak jelatin,
kitosan, aljinat; bunların kombinasyonları ve titanyum dioksit (TiO2) nanopartikülleriyle
3
karışımından oluşan nanotaşıyıcılar kullanılmıştır. Bu malzemeler ile modifiye edilen
platin elektrotlar üzerine MS’in biyo-belirteçlerinden Miyelin Temelli Protein (Myelin
Basic Protein, MBP) immobilize edilmiştir. Polimer miktarları, nanopartikül miktarları,
çapraz bağlayıcı konsantrasyonları, MBP konsantrasyonları ve inkübasyon süreleri
Elektrokimyasal İmpedans Spektroskopisi (EIS) ve Döngüsel Voltametri (CV) ile
optimize ve karakterize edilmiş, ayrıca Taramalı Elektron Mikroskobu (Scanning
Electron Microscope, SEM) ile yüzey karakterizasyonu yapılmıştır. Kuvarz Kristal
Mikrobalans (Quartz Crystal Microbalance, QCM) kullanılarak film kalınlıkları
hesaplanmıştır. Ayrıca raf ömrü ve tasarlanan immünosensörlerin yanıt süreleri de
belirlenmiştir. Geliştirilen immünosenörlerden en düşük tayin sınırına sahip olanı ile
BOS ve serum çalışmaları yapılarak immünosensörlerin biyolojik örneklere
uyarlanabilirliği üzerine çalışılmıştır.
4
2. KURAMSAL TEMELLER
2.1 Elektrokimya Dinamik elektrokimya reaksiyonların hızları, mekanizmaları ve elektrot ile analit
molekülü arasındaki elektron transfer süreçleri üzerine detaylı inceleme yapmaya
olanak sağlamaktadır (Fisher 1996). Reaksiyonları etkileyen bu dinamikler potansiyel,
elektrot yüzeyinin yapısı ve doğası, çözeltideki türlerin reaktiviteleri ve bunların kütle
aktarımları gibi faktörlerden oluşmaktadır. Tüm bu faktörler yük transfer prosesinin
gerçekleştiği hızı değiştirerek reaksiyon dinamiklerini etkilerler. Bu nedenle söz konusu
faktörler iyi analiz edilmelidir.
Eğer metalik bir elektrot (m) çözelti (aq) içerisindeki reaktant molekülleri gibi bir
elektron kaynağına konursa elektrot/çözelti ara-yüzeyinde bir yük transferi
gerçekleşecektir.
Fe3+ (aq) + e- ↔ Fe2+ (aq) (2.1)
Bu reaksiyon bir süre sonra dengeye ulaşır ve elektrot/çözelti ara-yüzeyindeki elektron
transferi iki faz arasında potansiyel farkı yaratarak net bir yük ayrımı ile sonuçlanır
(Fisher 1996). Elektrot/çözelti ara-yüzeyindeki potansiyel düşüşü ∆φm/s:
∆φm/s = φm – φs (2.2)
φm metal potansiyeli ve φs ise çözelti potansiyelidir. Şekil 2.1’de Elektrot/çözelti ara-
yüzeyindeki potansiyel değişimi gösterilmiştir.
5
Şekil 2.1 Elektrot/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel değişimi
2.1.1 Elektriksel çift tabaka
İki faz arasında potansiyel farkı oluşturan yük transfer ayrımı, paralel kapasitörler
arasında biriken yükler gibi düşünülebilir. Polarizasyon potansiyelinin uygulanması ile
elektrot yüzeyindeki yük kontrol edilebilir ve elektrot/çözelti arasındaki elektrostatik
etkileşim arttırılabilir.
Elektrik çift tabaka için ilk ve en basit model 1879 yılında Helmholtz tarafından
önerilmiştir. Bu modele göre metal elektrot yüzeyindeki fazla yük, çözeltideki tek
tabaka halindeki karşıt yükler tarafından nötralize edilir. Yüklerin elektrostatik güç ya
da çözeltideki dipollerin yeniden düzenlenmesi ile bu şekilde yeniden dağılımı,
elektriksel olarak nötral bir yüzeyin oluşmasını sağlar.
qm = - qs (2.3)
qm metal yüzey üzerindeki yük yoğunluğunu; -qs ise monomoleküler çözelti
tabakasının yük yoğunluğunu göstermektedir. Helmholtz, elektrot ile çözeltideki iyonlar
arasında solvasyon tek tabakasının olabileceğini, böylelikle elektrot tarafından çekilen
elektronların ara-yüzeye, bu iyonların solvasyon kabukları tarafından sınırlanan bir
mesafeye kadar yaklaşabileceklerini farzetmiştir. Bu nedenle, iyonların yeniden-
6
düzenlenmesi ile oluşan potansiyel düşüşü lineerdir ve yalnızca Dış Helmholtz Tabakası
(Outher Helmholtz Plane, OHP) denilen, elektrot yüzeyi ile bu tek-tabaka arasındaki
bölgede gözlenir.
Şekil 2.2 Helmholtz çift tabaka modeli
Gouy and Chapman 1910 yılında yaptıkları bağımsız çalışmada Helmholz’un çift
tabaka kuramına iyonların Brown hareketini de ekleyerek yeni bir görüş öne
sürmüşlerdir. Eğer çözeltideki iyonlar serbestçe dolaşabiliyorlarsa OHP için uygun
değillerdir. Bu nedenle bir iyon ve metal yüzey arasındaki elektrostatik etkileşim etkisiz
hale gelir ve yük bir difüzyon tabakasına dağılır. Potansiyel düşüşü elektrot yüzeyine
yakın bölgelerde gerçekleşir fakat OHP’de meydana gelmez.
1924 yılında Stern tarafından geliştirilen yeni bir model ise önceki iki modelin birleşimi
şeklindedir. Gouy-Chapman-Stern modeli, çözünmüş iyonların boyutlarını ve dahası her
bir iyonun su molekülleri ile sarılı olduğunu göz önünde bulundurmaktadır. Bu nedenle
iyonlar elektrot yüzeyine yaklaşamamakta ve elektrot yüzeyi ile OHP arasında Gouy-
Chapman modelinde olduğu kadar belirgin bir potansiyel düşüşü meydana
getirememektedirler.
7
Şekil 2.3 Gouy-Chapman-Stern elektriksel çift tabaka modelinin şematik gösterimi ve elektrot/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel düşüşü
1947 yılında Grahame, çözünemeyen ya da solvasyon kabuğunu kaybetmiş bir iyonun
çözünebilen bir iyona göre elektrot yüzeyine daha fazla yaklaşabileceğini göstererek
Stern’in modelini geliştirmiştir. Dolayısıyla elektrot ile direkt olarak temasta olan
iyonlar spesifik olarak adsorplanır ve İç Helmholtz Tabakasını (Inner Helmholtz Plane,
IHP) oluşturur. Diğer taraftan çözünen iyonlar non-spesifik olarak adsorplanır ve OHP
bölgesini oluşturur.
Son olarak 1963’te Bochris, Devanathan ve Muller çözücü olarak suyu model alarak bir
görüş ileri sürmüşlerdir (BDM modeli). Bu su moleküllerinin dipolleri elektrot
yüzeylerine yakınlıkları nedeniyle sabitlenmiş bir sıradadırlar. Bu model günümüzde
geçerliliğini koruyan ve elektriksek çift tabakayı tanımlayan modeldir.
Şekil 2.4 BDM modelin şematik gösterimi ve elektrot/çözelti ara-yüzeyinde potansiyel düşüşü
8
2.2 Dönüşümlü Voltametri (Cyclic Voltammetry, CV) Elektroanalitik metotların hepsinde elektrot/çözelti sistemine elektriksel etki yapılarak
sistemin verdiği cevap ölçülür. Bu cevap sistemin özellikleri hakkında bilgi verir. Genel
olarak bütün elektrokimyasal tekniklerde akım, potansiyel ve zaman parametreleri
bulunur ve bu parametreler tekniğin adını belirler. Voltametri, kronoamperometri ve
kronokulometri gibi tekniklerde sırası ile potansiyel-akım, zaman-akım ve zaman-yük
parametreleri arasındaki ilişki anlatılmaktadır.
Elektroanalitik metotlar genel olarak net akımın sıfır olduğu denge durumundaki statik
metotlar ve denge durumundan uzakta net akımın gözlendiği dinamik metotlar olmak
üzere ikiye ayrılır. Elektroanalitik tekniklerin çok büyük bir kısmı net akımın sıfır
olmadığı dinamik metotlardır ve bunlar da potansiyel kontrollü veya akım kontrollüdür.
Akım kontrollü teknikler kronopotansiyometri ve kulometrik titrasyonlar olmak üzere
iki kısımda incelenir. İyon seçici elektrotların kullanıldığı metotlar akımın sıfır olduğu
statik elektroanalitik metotlardır.
Voltametride deneyler üçlü elektrot sisteminde gerçekleştirilmektedir. Üç elektrottan
birisi zamanla potansiyeli değiştirilen indikatör elektrot veya çalışma elektrotudur.
Voltametride çalışma elektrodu olarak civa, platin, altın, paladyum, karbon elektrot
(grafit, karbon pasta elektrot, camsı karbon, karbon cloth elektrot) gibi elektrotlar
yaygın olarak kullanılmaktadır. Elektrot sistemindeki ikinci elektrot, potansiyeli deney
süresince sabit kalan referans elektrottur. Referans elektrot genellikle gümüş/gümüş
klorür (Ag/AgCl) veya doymuş kalomel elektrottur. Elektrot sistemindeki üçüncü
elektrot ise karşıt veya yardımcı elektrottur. Karşıt elektrot olarak ise genellikle platin
(Pt) elektrot kullanılır.
Voltametride akım, çalışma elektrodu üzerinde maddelerin indirgenmesi veya
yükseltgenmesi sonucunda oluşur. İndirgenmeden dolayı oluşan akıma katodik akım,
yükseltgenmeden dolayı oluşan akıma ise anodik akım denir.
9
Difüzyon kontrollü akım, çalışma elektroda uygulanan potansiyel, polarogramın sınır
akımı bölgesinde ise ve elektron aktarım hızı elektrot yüzeyine gelen elektroaktif
maddeyi hemen indirgeyecek veya yükseltgeyecek kadar büyük ise elektrot yüzeyine
difüzyonla gelen elektroaktif madde miktarı ile belirlenir. Elektrot yüzeyinde oluşan
akım, birim yüzeye gelen madde miktarı ile orantılıdır. Akım:
i = nFAq(0,t) (2.4)
q(0,t), elektrodun birim yüzeyine t anında gelen madde miktarıdır. Fick kanunları olarak
ifade edilen diferansiyel denklemlerin genişleyen küresel elektrot için çözülüp q
değerinin yukarıdaki eşitlikte yerine konulmasıyla İlkoviç eşitliği elde edilir:
id = 0,732nFCD1/2m2/3t1/6 (2.5)
Bu eşitlikte terimlerin açıklamaları aşağıdaki gibidir.
i: akım, A;
n: aktarılan elektron sayısı, mol e-/mol;
F: Faraday sabiti, mol/mol e-;
C: ana çözeltideki elektroaktif madde konsantrasyonu, mol/cm3;
D: difüzyon katsayısı, cm2/s;
m: akış hızı, g/s;
t: zaman, s.
Dönüşümlü voltametri tekniği elektrokimyasal teknikler içinde en yaygın kullanılan
tekniktir. Bu teknikte potansiyel, zamanla doğrusal olarak değiştirilir. Uygulanan
potansiyelin zamanla değişim grafiği şekil 2.5’de verilmiştir. Potansiyel taraması bir E1
başlangıç potansiyeli ve E2 potansiyeli arasında yapılırsa metot doğrusal taramalı
voltametri adını alır (LSV). Eğer E2 potansiyeline ulaştıktan sonra aynı tarama hızıyla
ilk tarama yönüne göre ters yönde tarama yapılırsa metodun adı dönüşümlü voltametri
olur. Ters taramada potansiyel E1’de sonuçlanabileceği gibi farklı bir E3 potansiyeline
de götürülebilir. İleri taramada indirgenme olmuşsa ters taramada yükseltgenme
meydana gelir. LSV analitik çalışmalar için uygun bir metotdur. Fakat elektrot
10
mekanizmalarının incelenmesinde, adsorpsiyon olayının araştırılmasında ve kinetik
çalışmalarda CV tekniği daha çok kullanılır.
Şekil 2.5 Dönüşümlü voltametri tekniklerinde potansiyel taramasının zamanla değişimi
Elektroda hızlı bir potansiyel taraması uygulandığı zaman potansiyel, standart
indirgenme potansiyeli değerine yaklaşınca madde indirgenmeye başlar. Potansiyel
negatifleştikçe elektrot yüzeyindeki maddenin indirgenme hızı ve buna bağlı olarak da
akım artar. İndirgenme hızı yeterince büyükse akımı, elektrot yüzeyine difüzyonla gelen
madde miktarı kontrol eder. Zamanla difüzyon tabakası kalınlaşacağından difüzyon hızı
azalır ve akım da azalmaya başlar.
CV’de elde edilen pik, akımının büyüklüğü, elektroaktif maddenin konsantrasyonu,
aktarılan elektron sayısı, elektrot yüzey alanı ve difüzyon katsayısı ile değişir.
Dönüşümlü voltametri tekniğinin avantajlarından birisi de yöntemin değişik tarama
hızlarında uygulanabilmesidir. Böylece elektrot tepkimesi ile oluşan ara ürünlerin
kararlılıkları ile ilgili konular belirlenebilmektedir. Ara ürünlerin yanısıra adsorbsiyon,
difüzyon ve elektron aktarım reaksiyonuna etki eden kimyasal reaksiyon olaylarını da
belirlemek mümkündür. Ayrıca ileri ve geri tarama piklerinden reaksiyon mekanizması
hakkında fikir edinilebildiği gibi ileri yönde tarama ile kinetik veriler de bulunabilir
11
Bu teknikte, modifiye edilen elektrot sisteme çalışma elektrodu olarak bağlanmakta ve
çözelti ortamındaki elektroaktif türlerin modifiye yüzeydeki davranışları
incelenmektedir. Bu teknik ilk olarak modifikasyon işleminin gerçekleşip
gerçekleşmediği hakkında bilgi verir. Ayrıca modifiye yüzeyin elektroaktif ya da iletken
özelliğe sahip olup olmadığı, yüzeye bağlanan grupların uygulanan potansiyel ile
indirgenip yükseltgendiği, çeşitli türlere duyarlı veya seçici olup olmadığı CV ile kısa
sürede anlaşılabilir. Bu karkterizasyon tekniğinde çeşitli redoks probların
elektrokimyasal davranışlarından faydalanılır. Redoks problar, yalın elektrot yüzeyinde
tersinir ve çok yüksek hızda elektron transferi gerçekleştiren maddelerdir. En çok
kullanılan redoks problara bu tez çalışmasında kullanılan potasyum ferrosiyanid
(K3[Fe(CN)]6)’in yanı sıra dopamin, ferrosen, askorbik asit örnek gösterilebilir. Bu
redoks problardan birinin çözeltisi hazırlandıktan sonra uygun potansiyel aralığında
önce çıplak elektrot çalışma elektrodu olarak kullanılarak, sonra da modifiye elektrot
kullanılarak CV’si alınır. Bu voltamogramlar karşılaştırılarak modifiye edilmiş yüzeyin
elektrokimyasal özellikleri belirlenebilir. Şekil 2.6’daki voltamogramda görüldüğü gibi
çıplak camsı karbon (GC) elektrot yüzeyinde dopamin molekülü oldukça tersinir bir
voltamogram verirken 2-benzo[c]sinolin diazonyum tuzu ile modifiye edilmiş GC
yüzeyi dopaminin elektron transferini azaltmıştır (Turan vd. 2008). Bu durum 2-
benzo[c]sinolin diazonyum tuzunun GC yüzeyine bağlandığını gösterir.
Şekil 2.6 1 mM Dopamin’in yalın GC ve 2-benzo[c]sinolin modifiye GC’deki
dönüşümlü voltamogramı (Turan vd. 2008)
12
2.2.1 Tersinir reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı
Elektrot reaksiyonu O + ne- ↔ R şeklinde ise ve başlangıçta çözeltide yalnız O
maddesi bulunuyor, ayrıca elektron aktarımı dışında herhangi bir kimyasal reaksiyon
bulunmuyor ve elektrot yüzeyinde adsorpsiyon olayı meydana gelmiyor ise i – E grafiği
pik şeklinde gözlenir ve tarama hızı arttıkça pik yüksekliği artar. Dönüşümlü
voltametride akımın maksimum olduğu noktadaki pik potansiyeli Ep olarak adlandırılır.
Potansiyel taraması geriye doğru yapıldığı zaman tarama hızlı ise elektrot yüzeyinde
yeteri kadar R bulunacağından Eo değerinden itibaren daha pozitif potansiyellerde R
yükseltgenmeye başlayacaktır. Bu nedenle ters taramada anodik pik oluşacaktır. Ters
tarama esnasında Eo değerine kadar O indirgenmeye yani R oluşmaya devam edecektir.
Ters taramada potansiyel pozitifleştikçe Nernst eşitliğine göre R yüzey konsantrasyonu
azalacak ve yeteri kadar pozitif değerlerde sıfıra gidecektir. Ancak deney sırasında
yüzeyde oluşan R, çözeltiye doğru difüzleneceğinden ters tarama akımı katodik
akımdan biraz daha düşük olacaktır.
Tersinir O + ne- ↔ R reaksiyonunun CV voltamogramı şekil 2.7’de gösterilmiştir.
Şekil 2.7 Tersinir O + ne- ↔ R reaksiyonunun CV voltamogramı (Turan vd. 2008)
13
Tersinir bir elektrot reaksiyonunun pik akımı 25°C sıcaklıkta aşağıdaki eşitlikle
gösterilir (2.6). Bu eşitliğe Randles – Sevcik eşitliği adı verilir.
(ip)ter = 2,69 x 105n3/2AD0C0υ1/2 (2.6)
Bu eşitlikteki terimlerin anlamları aşağıdaki gibidir;
ip: Pik akımı, A; Do: O türünün difüzyon katsayısı, cm2/s; v: Tarama hızı, V/s; Co: O türünün ana çözelti konsantrasyonu, mol/cm3; Tersinir durumda Ep tarama hızına bağlı değildir. Bir tersinir indirgenme reaksiyonunda
Ep ile E1/2 arasındaki ilişki şu şekildedir.
Ep = E1/2 – 1.1. RTnF (2.7)
CV tekniği ile sistemin tersinirlik testi yapılabilir. Bunun için sistemin bazı kriterlere
uyması gerekmektedir. Bu kriterler şunlardır:
1. İp - ν1/2 grafiği doğrusal olmalıdır.
2. Epk - Ep
a =59/n mV veya Ep-Ep/2 = 57/n mV olmalıdır.
3. Ep, tarama hızı ile değişmemelidir.
4. ipa/ip
k =1 olmalı ve bu oran tarama hızı ile değişmemelidir.
5. Ep’den daha negatif potansiyellerde akım, t-1/2 ile orantılı olmalıdır.
2.2.2 Tersinmez reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı
Tersinmez sistemlerde elektron aktarım hızı yeteri kadar büyük olmadığından elektrot
yüzeyinde Nernst eşitliği geçerli değildir. Tersinmez durumlarda tarama hızı çok düşük
ise, elektron aktarım hızı kütle aktarım hızından daha yüksektir ve sistem tersinir gibi
gözlenebilir. Tarama hızı arttıkça kütle aktarım hızı elektron aktarım hızı ile aynı
seviyeye gelir. Bu durum tarama hızı arttıkça anodik ve katodik pik potansiyellerinin
14
birbirinden uzaklaşması ile belli olur (Şekil 2.8). Tamamen tersinmez sistemlerde
anodik pik gözlenmez. Anodik pik gözlenmeyişi her zaman sistemin tersinmez
olduğunu ispatlamaz. Elektron aktarım basamağını takip eden çok hızlı kimyasal bir
reaksiyon varlığında yani oluşan ürün, hızlı bir şekilde başka bir maddeye
dönüştüğünde de anodik pik gözlenmeyebilir.
Şekil 2.8 Tersinmez bir elektrot reaksiyonunda CV ile farklı tarama hızlarında anodik ve katodik pik potansiyellerinin birbirinden uzaklaşması (Turan vd. 2008) v; a. 0,13 V/s, b. 1,3 V/s, c. 4 V/s, d. 13 V/s
Dönüşümlü voltametri ile tersinmez bir reaksiyonun tanınma kriterleri:
1. Anodik pik gözlenmez
2. ipk, tarama hızının karekökü ile doğru orantılı olarak değişir.
3. Epk kayması tarama hızındaki 10 kat artmada 30/αcnα kadardır.
4. |Ep-Ep/2| = 48/(αcnα) mV’dur.
2.2.3 Yarı-tersinir reaksiyonların dönüşümlü voltamogramı
Yarı tersinir reaksiyonlarda akım, difüzyon hızı ve elektron aktarım hızı ile birlikte
kontrol edilir. Dönüşümlü voltametride bir reaksiyonun yarı tersinirlik kriterleri;
15
1. İp, ν1/2 ile artar ancak doğrusal değildir.
2. Epk, tarama hızı ile değişir. Bu değişme genellikle tarama hızının artması ile
negatif değerlere kayma yönündedir.
3. ipa/ip
k =1 olmalıdır. (α=0.5 ise)
4. Epk - Ep
a farkı düşük tarama hızlarında 59/n’e yaklaşmalıdır.
2.3 Elektrokimyasal İmpedans Spektroskopisi (EIS)
Önceki bölümlerde anlatıldığı gibi çift tabaka, elektrolit iyonlarının biriktiği bölgedir.
Bunun anlamı, ara yüzeyin yükü depolayabilme kabiliyetine sahip olması ve bu özelliği
sayesinde bir kapasitör gibi davranabilmesidir. Paralel basit bir kapasitörün bütünleşik
kapasitansı:
C = q/E (2.8)
q, kapasitör düzlemleri arasına E potansiyel farkı uygulandığı durumdaki yük miktarını
göstermektedir. Elektrokimyasal hücrelerde çift tabakanın kalınlığı, uygulanan
potansiyel farkı ile orantılıdır. Bu değişken kapasitans değeri, alternatif akım impedans
spektroskopisi (Alternating current impedance spectroscopy, AC-Impedance
Spectroscopy) ile ölçülebilmektedir. Bu yöntem ile elektrokimyasal hücreye sinüsoidal
sinyal pertubrasyonları uygulanır ve farklı elektrokimyasal süreçlere karşı oluşan akım
analizlenir.
İmpedans terimi ilk kez 1886 yılında elektrik mühendisi, matematikçi ve fizikçi olan ve
kompleks sayıları elektrik devrelerine uyarlayan Oliver Heaviside tarafından dile
getirilmişir (Josephs 1971). İmpedans ölçüm metodları elektrot kinetiği, çift tabaka
çalışmaları, bateriler, korozyon, katı faz elektrokimyası ve biyoelektrokimya gibi pek
çok elektrokimya dalında yaygın olarak kullanılmıştır. EIS, frekans düzleminde
elektriksel bilgiler sağlayan bir karakterizasyon tekniğidir (Mcdonald 1987, Bard ve
Faulkner 1980). Bu teknik ile bir elektrokimyasal hücrede meydana gelen süreç
kapasitör ve rezistörler kullanılarak modellenebilir. Eşdeğer devre kullanılarak deneysel
16
spektrumlar ilgili teorik eğrilerine rahatlıkla oturtulabilmekte ve elektriksel parametre
verileri elde edilebilmektedir. EI genelde elektrokimyasal hücreye AC potansiyeli
uygulanarak ve hücreden geçen akım belirlenerek ölçülür. Uygulanan sinüsoidal
pertubrasyon Et:
Et = E0 · Sin (ωt) (2.9) Et, t anındaki potansiyel; E0, sinyal genliği ve ω=2πf açısal frekanstır. (f frekans, Hertz)
Bu potansiyele karşı oluşan cevap, potansiyel ile aynı frekansta fakat farklı genlik ve faz
açısına sahip zaman bağımlı bir AC akım sinyalidir. İmpedimetrik sisteme uygulanan
sinüsoidal uyarı ve alınan cevap grafiği şekil 2.9’da gösterilmiştir.
It = I0 · Sin (ωt + φ) (2.10)
Şekil 2.9 İmpedimetrik sisteme uygulanan sinüsoidal uyarı ve alınan cevap
Ohm yasasına benzetmeye çalışmak gerekirse bir sistemin impedansı:
Z= 00
( ) ( )( ) ( )
t
t o
E E Sin t Sin tZI I Sin t Sin t
ω ωω φ ω φ
= =+ + (2.11)
Bu eşitlikten impedansın genlik (Z0) ve faz kayması (φ)’na bağlı olarak türetildiği
görülebilir. Bu, impedansın bir vektör gibi değerlendirilebilmesine olanak sağlar.
Sadece R direncinden oluşmuş basit bir sisteme ohm yasası uygulanırsa, akım ve
uygulanan potansiyel arasında:
17
i = E/R (2.12)
ve faz açısı sıfırdır. Kapasitör için de aynı ilişki kurulabilir:
i = (∆E/Xc).Sin(ωt + π/2) (2.13)
R yerine Xc (kapasitif rezistans) konur ve faz açısı π/2’dir. Bu eşitlik:
E = -jXci (2.14)
J yerine değeri (= √-1 ) konursa kompleks düzelmede sinüsoidal cevap elde edilir. Bir
kapasitör ve rezistörün seri bağlanmış durumu için toplam potansiyel düşmesi, her bir
elementin toplanmasıyla:
E = ER + EC = i (R – jXc) (2.15)
ve
E = iZ (2.16)
Z impedansı verir. İmpedans, devre tarafından önlenen akım göçünün ölçülebilmesini
sağlar. Bu durumdan sonra akım, voltaj ile 90° lik faz açısı yapmayacaktır. Faz açısı:
tanϕ=Xc/R=1/ωRC (2.17)
R ve – jXc aynı zamanda gerçek ve sanal impedans olarak Z´ve Z´´şeklinde de
gösterilebilir. Z ise gerçek ve sanal impedansın toplamıdır. Meydana gelen akım da aynı
frekansta salınım yapmaktaysa da voltajdan farklı genlik ve açıdadır. Bu süreç, dönen
bir vektör (rotating vector) üzerinde ya da kompleks bir düzlemde fazör üzerinde
(Armand diagramı) gösterilebilir:
18
Şekil 2.10 φ faz açısı ile ayrılmış ve akım-potansiyel değişimini gösteren fazör
Z = Zr + jZi (2.18)
Bu yöntemde faz-içi bileşen (Zr) sistemin direnci ile ilgiliyken faz-dışı bileşen (Zi) daha
çok yalıtkan tabakaların oluşumu ile ilgilidir. Farklı birçok grafik arasından
impedimetrik verilerin gösterimi için en fazla sanal impedansın gerçek impedansa karşı
grafiğe geçirilmesi ile elde edilen Nyquist Grafiği kullanılmaktadır. Bu grafikteki her
bir nokta farklı bir frekans değerine aittir.
Şekil 2.11 Tipik bir Nyquist impedans spektrum grafiği
19
Şekil 2.11 tipik bir Nyquist grafiğini ve ilgili elektriksel devresini göstermektedir. Bu
impedans spektrum profili R1 direncine (a) ait değerle başlayan ve (b) değeriyle biten,
toplamı R1 + R2 olan bir yarım daire şeklindedir. R1 değeri çözelti direncini gösterirken
R2 direnci yük transfer direnci (Rct)’ni göstermektedir. Kapasitörün kapasitans değeri
spektrumun sanal impedans kısmının maksimum değerine eşittir. Elektrokimyasal
sistemlere ait çoğu impedans spektrumu bu tip diyagramlara oturtulabilir. Spektrumun
doğrusal olan son kısmı ise düşük frekansta taranan ve elektrot yüzeyi-çözelti arasında
kütle aktarımıyla ilgili olan bölgedir.
Zw = σ(ω)−1⁄2(1 − j) (2.19)
Eşitlikteki ω açısal frekans, σ ise warburg katsayısıdır.
İmpedimetrik ölçümlerin ilk anlarında yüksek frekans (düşük enerji) pertübrasyonları
uygulanarak çözelti deirenci (Rs) ölçülür. Daha sonra frekans azalır, enerji yavaş yavaş
artar ve tarama bölgesi elektrot yüzeyine doğru kayar. Bu kısımda direnç en fazla
olduğu için Nyquist grafiklerde kapasitif direnç en üst değerlerde gözlenir. Frekans en
düşük, enerji en yüksek halini aldığında elektromanyetik dalgalar elektrot içerisine
girerek Nyquist grafiğinde difüzyonun olarak gözlenen doğrusal kısmı oluştururlar. Bu,
şekil 2.12‘de görülen Randles devresi yardımı ile açıklanabilir. Randles devresi elektrot
yüzeyindeki çift tabakanın rezistörüne (Re) paralel bağlanmış kapasitörden (C) ve onlara
seri olarak bağlanmış çözelti direncinden meydana gelir. Warburg impedansı (W) ise
elektroda frekans bağımlı difüzif transportu göstermektedir.
Şekil 2.12 Randles devresi
20
Bode grafiğinin Nyquist grafiğine göre daha fazla avantajı vardır. Bode grafiğinde
ölçümler uzun zaman almaz, düşük frekanslarda polarizasyon direnci (Rp) belirlenebilir.
Nyquist grafiği yüksek frekanslarda verilerin ekstrapolasyonunda daha etkilidir. Veriler
dağınık olduğu zaman Bode grafiği, tam yarım daire seklindeyse Nyquist grafiği tercih
edilir Frekans elektrokimyasal sistemin davranışına bağlıdır. Elektrokimyasal sistem
Bode grafiğiyle Nyquist grafiğine nazaran daha iyi belirlenebilir. Bazı elektrokimyasal
reaksiyonlar, bir derece belirleme basamağından daha fazla olabilir. Her bir basamak
sistem-impedans bileşenini temsil eder ve tam sabit dereceyi verir. Ac impedans verileri
tek basamağı ayırabilir ve tek reaksiyon derecesi ya da bekleme zamanı hakkında bilgi
verir. Bode grafiğinin Nyquist grafiğinden üstün avantajları vardır. Grafikte frekansın
logaritması kullanılır. Grafik çok geniş frekans aralığında verilir. Bode grafiğinde
frekans logaritmik olarak apsiste verilir (Şekil 2.13). Böylelikle geniş impedans alanı bu
apsise yerleştirilir. Bu durum Bode grafiğinin bir avantajıdır. İmpedans kuvvetle
frekansa bağlıdır.
log |Z| ve logω eğrileri Rp ve R0 değerleridir. Yüksek frekanslarda ohmik direnç
impedanstan üstündür ve log(R0) yüksek frekanstaki horizontal eğriden okunur. Düşük
frekanslarda, polarizasyon direnci log (R0 + Rp)’yi verir. Bu değer düşük frekanstaki
horizontal yaydan okunabilir. Orta frekanslarda, grafik düz çizgi şeklindedir ve bunun
eğimi -1’dir. Bu çizginin log |Z| ekstrapolasyonunda apsis ω= 1 (log ω= 0, ƒ= 0,16 Hz)
çift tabaka kapasitansı (Cdl) ile ilişkisi şu şekildedir (ω=2πf):
|Z| = 1/Cdlω (2.20)
Çift tabaka kapasitansı Cdl şu eşitlikle hesaplanır:
ωθmax=[(1/CdlRp)(1+Rp/R0)]1/2 (2.21)
21
Şekil 2.13 Bode grafiği
2.4 Biyosensörler Biyosensörler, bir biyoreseptör ve bir transduser sisteminden oluşmaktadır. Bir
biyosensörün genel yapısı şekil 2.14’te görülmektedir (Urban 2000).
Şekil 2.14 Bir biyosensörün genel gösterimi (Urban 2000)
2.4.1 Biyoreseptörler
Biyosensörlerin yapısında görev alan biyoreseptörler, biyosensör teknolojisinde
spesifikliğin anahtarıdır ve analitlerin ilgili kısımlarının sensöre bağlanmasından
22
sorumludur. Biyoreseptörler farklı formlarda olabilirler ve biyosensörler kullanılarak
analiz edilen çok sayıda farklı analit kadar yine çok sayıda farklı biyoreseptör vardır. Bu
biyoreseptörler başlıca; antikor/antijen, enzimler, nükleik asitler/DNA, hücresel
yapılar/hücreler olmak üzere sınıflandırılır (Vo-Dihn ve Cullum 2000). En yaygın
kullanılan biyoreseptörler enzimler ve antikorlardır.
Biyosensörler, kullanılan biyoreseptör türüne göre, biyokatalitik esaslı ve biyoafinite
esaslı olmak üzere iki şekilde gruplandırılabilir (Thevenot vd. 1999).
2.4.1.1 Biyokatalitik esaslı biyosensörler Bu tip biyosensörler, biyosensörün biyolojik ortamında bulunan makromoleküller
tarafından katalizlenen bir reaksiyon temeline dayanır. Böylece sensör yüzeyinde
bulunan biyokatalizör sayesinde substratın sürekli bir tüketimi sağlanır. En yaygın
kullanılan biyokatalitik biyoreseptörlere enzimler, hücreler ve dokular örnek
gösterilebilir (Thevenot vd. 1999).
2.4.1.2 Biyoaffinite esaslı biyosensörler Bu tip biyosensörler, biyosensörün biyolojik yapısında bulunan makromoleküller ile
analitin etkileşmesi temeline dayanır. Genellikle bir dengeye ulaşılır ve böylece analit,
kendisiyle kompleks oluşturan immobilize materyal tarafından daha fazla tüketilmez
(Thevenot vd. 1999). Biyoafinite esaslı biyosensörlerde en çok kulanılan biyoreseptörler
antikorlar/antijenler ve reseptör hücrelerdir. Biyoreseptör olarak antijen/antikor çiftinin
kullanıldığı biyosensörler “immünosensör” olarak adlandırılır. İmmünosensörlerde
reseptör tabakaya immobilize edilmiş spesifik bir antikora, antijenin (analit)
bağlanmasıyla immünokimyasal bir reaksiyon meydana gelir. Bu reaksiyon son derece
spesifik bir reaksiyondur ve genellikle bağlanma ve afinite sabiti çok büyük
olduğundan, bu gibi sistemler ya tersinir değildir (tek kullanımlık biyosensörler) ya da
gerekli tampon çözeltiler kullanılarak kompleksin çözünmesi yoluyla sistemin tekrar
kullanımı sağlanabilir (Thevenot vd. 1999).
23
2.4.2 İleticiler (Transduserler) İleticiler, biyoaktif tabakada meydana gelen reaksiyonu tayin edilebilir bir sinyale
çeviren fiziksel bir elementtir. Çevirici yüzeyi, reseptör immobilizasyonu için uygun
olmalıdır. İdealde çevirici yalnız başına analiti izlemek için yeterli değildir fakat analit
konsantrasyonunun azalması veya ürün oluşumu gibi biyokimyasal olayları algılar.
Potansiyel değişimi, elektron transferi, ışığın ürün veya analit tarafından yayılması veya
absorbe edilmesi, sıcaklık veya kütle değişimi gibi olaylar çevirici tarafından
belirlenebilir. Çizelge 2.1’de ileticilerin prensipleri ve biyosensör yapımında kullanılan
uygun sinyal çıktıları özetlenmiştir (Hou 2005).
Çizelge 2.1 Biyosensör tasarımında kullanılan iletim sistemleri
Elektrokimyasal biyosensörler, potansiyometrik, amperometrik ve kondüktometrik
olarak sınıflandırılabilir (Thevenot vd. 1999, Telefoncu 1999, Hou 2005).
Potansiyometrik biyosensörlerde, elektrot potansiyelinin belirlenmesi doğrudan analit
konsantrasyonunu tanımlamaktadır. pH veya tek değerli iyonlara duyarlı cam
elektrotlar, anyon veya katyonlara duyarlı iyon seçici elektrotlar potansiyometrik
biyosensörlerde kullanılan temel sensörlerdir. Amperometri genel anlamda belli bir
24
potansiyeldeki akım şiddetinin ölçümü esasına dayanır. Söz konusu akım yoğunluğu
çalışma elektrodunda yükseltgenen ya da indirgenen elektroaktif türlerin
konsantrasyonunun bir fonksiyonu olarak tanımlanır. İkinci elektrot referans elektrot
olarak iş görür. İlgili türlerin konsantrasyonlarının belirlenmesinde akım
yoğunluklarından yararlanılır. Kondüktometrik biyosensörlerde; elektriksel alanın
varlığında bir çözeltide elektrik yükü, iyonlar tarafından taşınır. Çözeltinin iletkenliği
çözeltideki tüm iyonik türlerin katkısıyla oluşur. Optik biyosensörler iletici sistem
olarak optik lifler üzerine uygun bir yöntemle uygun bir molekülün immobilize
edilmesiyle hazırlanan aygıtlardır. Etkileşim sonucu meydana gelen kimyasal ya da
fizikokimyasal bir değişimin ölçümünü esas alır. Örneğin optik lifin üzerine enzim
immobilizasyonu ile hazırlanan enzim sensörleri, absorpsiyon, floresans,
biyolüminesans gibi temel ilkeler çerçevesinde çalışır. Piezoelektrik sensörler en genel
anlamda karakteristik rezonans frekansındaki farklanmayı belirleyerek bir piezoelektrik
kristal yüzeyinde toplanan örneğin kütlesinin ölçülmesi esasına göre çalışan gravimetrik
aygıtlardır. Sensörün seçiciliği, kristal yüzeyindeki madde ile spesifik etkileşime sahip
analitin birikimiyle ilişkilidir. Sensör yüzeyinde bir madde adsorblandığı veya biriktiği
zaman piezoelektrik kristalin rezonans frekansındaki değişimin ölçülmesiyle sonuca
ulaşılır. Termal biyosensörler (kalorimetrik) enzim termistörleri ya da entalpimetrik
enzim sensörleri olarak da adlandırılırlar. Temel ilkesi, bir enzimatik reaksiyondaki
entalpi değişiminden yararlanarak substrat konsantrasyonunun belirlenmesidir.
2.4.3 İmmünosensörler ve immünosensörlerin sınıflandırılması
İmmünosensörler, biyospesifik duyar element olarak immünoaktif maddelerin
kullanıldığı bir biyosensör tipidir ve uygun antijen ile antikorun kompleks oluşumu
esasına dayanır. Antikor-antijen reaksiyonu son derece seçicidir (Parkinson ve Pejcic
2005).
İmmünosensör teknolojisi klasik immünotest yaklaşımından ortaya çıkmıştır. Antijen
veya antikorların sensör yüzeyine immobilizasyonuyla üretilen immünosensörler, genel
olarak ölçüm prensibine göre sınıflandırılırlar. Elektrokimyasal (potansiyometrik,
25
amperometrik, kondüktometrik), optik, piezoelektrik, akustik ve termometrik duyar
elementler immunosensörler için sensör platformları olarak kullanılır.
İmmünosensörlerin çoğu optik ya da elektrokimyasal esaslıdır. Elektrokimyasal
immünosensörlerde belirleme, genel olarak ya elektroaktif işaretleyiciler kullanılarak ya
da enzim işaretleme yoluyla yapılmıştır. Ölçüm prensibine göre sınıflandırılmış olan bu
immünosensörler, ayrıca doğrudan ve doğrudan olmayan şeklinde sınıflandırılmaktadır
(Martin 2001).
Doğrudan immünosensörler, sinyalde fiziksel değişim meydana getiren antikor-antijen
kompleksi oluşturmak için tasarlanır. Elektrotlar, membranlar, piezoelektrik materyaller
veya optikçe aktif yüzey materyalleri doğrudan immünosensör yapımı için yeterli
duyarlılıktadır. Çözeltide hedef analit vardır ve duyarlı matriks üzerinde bulunan antikor
ya da antijen komplementeri ile etkileşir. İmmünokompleks formu, hedef analitin
ölçülmesine olanak sağlayan elektrot potansiyeli, membran potansiyeli, gerçek
piezofrekans veya optik özellikler gibi yüzeyin fiziksel özelliklerini değiştirir. Bununla
beraber yüzeyde moleküllerin spesifik olmayan adsorpsiyonundan kaynaklanan
potansiyel problemleri de mevcuttur (Martin 2001).
Doğrudan olmayan immünosensörler, bağlanma olayının gözlenebilmesi için antikor ya
da antijene konjuge edilen işaretleyiciler esasına dayanır. İşaretleyici olarak enzimler,
elektrokimyasal aktif moleküller ve lipozomlar kullanılarak yüksek duyarlılıkta iletim
sağlanır (Martin 2001).
İmmünosensörlerde karşılaşılan yaygın bir durum, bu sensörlerin tersinmez özellikte
olmasıdır. Bu nedenle bir immünosensör çoğunlukla tek bir kez kullanılabilmektedir.
Son zamanlarda bazı araştırmacılar, yenilenebilir sensör yüzeyinin geliştirilmesi
yönünde çalışmaktadır (Parkinson ve Pejcic 2004).
Dört tip immunosensör sistemi vardır; elektrokimyasal (potansiyometrik, amperometrik,
kondüktometrik, impedimetrik vb.), optik, mikrogravimetrik (piezoelektrik) ve
26
termometrik. Bütün bu immünosensör sistemleri ya direkt immunosensör olarak ya da
indirekt immunosensör olarak çalışabilir (Luppa vd. 2001).
2.4.3.1 Optik immünosensörler
Optik immünosensörler, immünoreaktantlar vasıtasıyla ışığın emisyonunun ya da
absorbsiyonunun ölçülmesi esasına dayanır. Fiber optik sensörler, genellikle fiberin
distal ucu üzerinde uygun duyarlı tabakaya sahip olan bir fiber optik iplik içerir. Işık
toplam iç yansıma yoluyla fiber boyunca ilerler. Reaktant ve ışık arasındaki etkileşim
absorbansın, lüminesansın, polar izolasyonun veya kırılma indisinin değişimi olarak
ölçülebilir. İmmünosensör teknolojisinde en yaygın kullanılan optik sistem SPR
(surface plazmon rezonans) temelli cihazlardır. Bir SPR immünosensör immobilize bir
antikor tabakasıyla modifiye edilen klasik bir SPR cihazdır. Antijen, immobilize
antikora bağlandığında SPR cihazı, antikorların bulunduğu bir metal tabaka üzerine
düşen ışığın absorbsiyon açısındaki bir değişim olarak kırma indisindeki ani değişimi
tayin eder (Marty vd. 1998, Parkinson ve Pejcic 2005).
Optik ileticiler biyosensör ailesinin ticari olarak en fazla tüketilenidir. Optik
biyosensörler patojen tayininde ve hastalıkların teşhisinde dikkate değer bir ilgiye
sahiptir. Optik esaslı analiz sistemleri arasında SPR ticari olarak en popüler olanıdır.
Piyasada mevcut olan en önemli iki sistemden birisi olan BIAcoreTM en büyük Pazar
konumundadır. Kullanım kolaylığı olduğundan ve alışılagelmiş cihazlar olduğundan
laboratuvar araştırmalarında yaygın olarak kullanılırlar.
2.4.3.2 Piezoelektrik immünosensörler
Piezoelektrik sensörler, doğal frekanstaki kristal rezonantların salınımı prensibiyle
çalışan kütle duyarlı aygıtlardır. Piezoelektrik materyaller, bağımlı frekans karakterli
akustik dalgaları geçirme ve üretme yeteneğine sahiptir. Kuvarz en yaygın kullanılan
piezoelektrik materyal olmakla beraber lityumniobat da (LiTaO3) kullanılmaktadır.
27
Biyolojik madde ile kaplanan piezoelektrik bir sensör yüzeyi, virüs ya da bakteri içeren
bir çözeltiye yerleştirildiğinde, ajanların antikor bağlı yüzeye tutunması kristal
kütlesinde bir artmaya neden olur ve bu frekans değişimiyle uyumlu bir yükseltiye
sebep olur. QCM ve BW (bulk wave, yığın dalga)/SAW (surface acustic wave, yüzey
akustik dalga) olmak üzere başlıca iki tür kütle sensörü vardır.
Piezoelektrik iletim metodunun kullanımı kolaydır ancak pahalı yöntemdir ve direkt
analizlerde tercih edilir. Kristal rejenerasyonu, nispeten yüksek inkübasyon zamanı,
düşük seçicilik, proteinlerin veya diğer biyomateryallerin nonspesifik bağlanmaları,
yıkama işleminden sonra kaplı materyalin kaybı, immobilizasyonda ve kaplamada
karşılaşılan zorluklar gibi problemler bu tekniğin bilinen sınırlamalarıdır.
2.4.3.3 Termal (Kalorimetrik) immünosensörler Çoğu kimyasal ve biyokimyasal proses, ısının absorbsiyonunu ve üretilmesini içerir. Bu
ısı değişimi, ya bir termistörle ya da bir termofille ölçülebilir ve var olan maddenin
miktarıyla ilgilidir. Bir termistör bir metal oksit, bir termofil bir silikon-altın materyal
içerir. Cihaz, biyoreseptör ile kaplanır ve bu, analit ile etkileşime girdiğinde, bir sıcaklık
değişimi olarak kaydedilen bir ekzotermik reaksiyon meydana gelir. Kalorimetrik esaslı
bir biyosensör kullanılarak farklı moleküllerin enzimatik reaksiyonlarının mümkün
olabileceğini belirlemişlerdir. Bu teknolojinin en belirgin avantajı, türbit örneklerde
kullanılabilir olması, kolay minyatürize edilebilmesi ve direkt sistemde kullanılabilir
olmasıdır. Bu avantajlarına rağmen, literatürde kalorimetrik immünosensörler üzerine
çok az çalışma vardır. Son zamanlarda, antikor antijen reaksiyonu ve DNA
hibridizasyon tayini için kalorimetrik iletim sistemlerinin kullanıldığı birkaç çalışma
mevcuttur (Parkinson ve Pejcic 2005).
2.4.3.4 Elektrokimyasal immünosensörler
Yapılan literatür araştırmalarında elektrokimyasal temelli sensör platformlarının
diğerlerine oranla daha yaygın kullanıldığı açıkça görülmektedir. Stefan vd. (2010)
28
tarafından yapılan bir yayında elektrokimyasal immünosensörlerin klinik analizlerde
popülaritesinin gittikçe arttığı ve bunun özellikle sensör tasarımı gelişiminden
kaynaklandığı belirtilmiştir.
Elektrokimyasal bir immünosensörün çalışma prensibi şekil 2.15’de gösterilmiştir.
Biyoreseptör tabakada, antikorların immobilize olduğu elektrokimyasal bir
immünosensör sisteminde, örnek çözeltisi içerisinde, immobilize antikorlara spesifik
olan antijen yanında spesifik olmayan başka maddeler de vardır. Kompleks oluşumu
reaksiyonu, biyoreseptör tabakada antikorlar ve sadece bu antikorlara spesifik olan
antijenler arasında gerçekleşir. Kompleks oluşumundan dolayı, biyoreseptör tabakada,
bağlanma olmadan önceki durum ile bağlanma olduktan sonraki durum arasında bir
değişiklik meydana gelir. Bu değişim elektrokimyasal iletici tarafından ölçülebilir
sinyal haline getirilir ve değerlendirilir.
Şekil 2.15 İmmünosensörlerin çalışma prensibinin şematik gösterimi
2.4.3.4.1 Amperometrik immünosensörler
Amperometrik immunosensörler, sabit voltajda (potansiyelde) bir elektrokimyasal
reaksiyon yardımıyla oluşan akımın ölçülmesi temeline dayanır. Tipik bir örnek, bir
29
elektrot yüzeyine immobilize edilen glikoz oksidaz enzimiyle, üretilen (hidrojen
peroksit) ya da tüketilen (oksijen) türlerin elektrokimyasal tayinini yapmak için
kullanılan glikoz biyosensördür. “Yaban turpu” peroksidaz (HRP), oksidoredüktaz veya
alkalen fosfataz (AP) gibi elektrokimyasal aktif maddeler, amperometrik
immünosensörlerde işaretleyici olarak kullanılabilir (Martin 2001).
Amperometrik iletimin muhtemel sınırlaması, elektroaktif bileşenlerden kaynaklanan
girişim etkileridir ve bu bazen yanlış akımın okunmasına sebep olabilir. Bununla
bereber bu problemler, farklı polimerlerle kaplı elektrotların kullanılmasıyla büyük
oranda bertaraf edilebilir (Parkinson ve Pejcic 2005). Dolaylı olmayan duyar bir sisteme
sahip olması, amperometrik bir immunosensör için diğer bir dezavantaj olmasına
rağmen bu durum mükemmel bir duyarlılıkla telafi edilir (Luppa vd. 2001).
2.4.3.4.2 Kondüktometrik immünosensörler Kondüktometrik esaslı biyosensörler, iletkenlik ile biyotanıma olayı arasındaki ilişkiyi
kullanır. Çoğu reaksiyon iyonik türlerin konsantrasyonundaki bir değişimini içerir ve bu
çözeltide elektriksel iletkenliğin veya akım akısının değişimine neden olabilir. Bir
kondüktometrik biyosensör, belli uzaklıkta bulunan iki metal elektrot (genellikle platin
veya gümüş) içerir. Normalde elektrotlara, aralarındaki akım akısının
sürdürülebilmesini sağlayan bir alternatif akım voltajı uygulanır. Bir biyotanıma olayı
boyunca iyonik bileşim değişir ve bir ohmmetre (ya da multimetre), metal elektrotlar
arasındaki iletkenlik degişimini ölçmek için kullanılır. Son zamanlarda yapılan bazı
çalışmalar, farklı ”food borne” patojenlerin (örn: escherichia coli 0157:H7, salmonella)
hızlı tayininin (<10 dk) bu teknikle yapılabileceğini göstermektedir. Diğer
elektrokimyasal yöntemlerle karşılaştırıldığında tekniğin en büyük dezavantajı
duyarlılığın diğerlerine göre düşük olmasıdır. Bu problemi önlemek için son zamanlarda
biyolojik sensör fonksiyonları gösteren, iyon kanallı iletken immünosensörler
tanımlanmıştır.
30
2.4.3.4.3 Potansiyometrik immünosensörler
Potansiyometrik sistemler iyon seçici elektrottaki, iyonik bir reaksiyon nedeniyle oluşan
potansiyel değişimini ölçer. Çalışma elektrotunun elektrot yüzeyi seçicilik için modifiye
edilmiştir. Potansiyel farkı, çalışma elektrodu ile referans elektrot arasında akımın
geçmediği bir anda ölçülür. Ölçülen potansiyel farkı Nernst eşitliği ile ifade edilir ve
tanımlanan iyonun aktivitesine bağlıdır. Nernst eşitliği bütün potansiyometrik
ileticilerin temel prensiplerini oluşturur.
0 lnRTE E x i
nFα= +
(2.22)
E = Çalışma elektrodu potansiyeli
E° = Standart elektrot potansiyeli
R = Gaz sabiti, 8,314 J.mol-1.K-1
T = Sıcaklık, Kelvin ( 0 0C için 273,15 K)
F = Faraday sabiti = ( 96486 J.volt-1 )
n = Alınan-verilen elektron sayısı veya membrandaki aktif iyon yüküdür.
Potansiyometrik immünosensör sistemlerin önemli dezavantajı, antikor-antijen
bağlanmasından dolayı oluşan potansiyel değişiminin çok küçük olması ve Nernst
eşitliğine uygun davranmaması olarak ifade edilmektedir (1-5 mV) (Martin 2001).
2.4.4 Antikorlar
Antikor, spesifik bir antijeni tanıma özelliği kazanmış olan biyomoleküldür ve “Ab” ile
simgelenir. Antijen ise bir immün yanıta neden olan ve vücut tarafından yabancı olarak
tanınan herhangi bir moleküler maddedir ve “Ag” ile simgelenir. İmmünoglobulinler,
serum proteinlerinin globuler-globulin kesiminde bulunan proteinlerdir ve toplam
plazma proteinlerinin % 20’sini oluştururlar. İmmünoglobülinler; immünoglobulin G
(IgG), immünoglobulin M (IgM), immünoglobulin A (IgA), immünoglobulin D (IgD),
31
immünoglobulin E (IgE) olmak üzere beş ana gruba ayrılır. IgG serumdaki
immünoglobulinlerin yaklaşık % 80’ini oluşturur ve virüslerle savaşta ön planda rol alır
(Kılıçturgay 2003). Bu sınıflar yapısal olarak boyut, yük, aminoasit bileşimi ve
karbonhidrat içeriği açısından farklı olan glikoproteinlerle ilgilidir (Martin 2001).
İmmunoglobulin molekülü, ağır ve hafif zincirlerden oluşan Fab (antigen binding
fragments) parçasından, antijenle spesifik olarak birleşir (Şekil 2.16). Antikorun antijen
ile birleştiği yüzeyin büyüklüğü, 8-12 aminoasit veya 3-6 glikoz moleküllük bir
determinant grubunu kavrayacak kadardır. Antikorun antijen ile birleştiği bu bölge
“paratop” olarak adlandırılır (Telefoncu 1999).
V: değişken, C: sabit bölgeleri tanımlar. Her bölge zincirin bir globuler bölgesidir ve
yaklaşık 108- 110 aminoasitten oluşur. IgG molekülü iki hafif (L), iki ağır (H) zincirden
oluşur. Hafif zincirler iki globüler bölge içerirken ağır zincirler bir değişken globuler
bölge yanında 3 sabit globuler bölge içerir. IgG molekülünün ağırlığı 150 kD’dur
(Telefoncu 1999).
Şekil 2.16 IgG molekülünün şematik gösterimi
Antikorlar girişim etkileri varlığında uygun bir antijenin tanınmasına imkân veren
yüksek derecede spesifikliğe sahip olduğundan, biyolojik tanıma elementi olarak çok
fazla tercih edilir. Antikorlar, düşük molekül ağırlıklı haptenlerden bakteri gibi büyük
hacimli maddelere kadar geniş bir alanda antijeni tanıma yeteneğine sahiptir.
32
Antijenlerin sadece epitop ya da antijenik determinant denilen spesifik bölgeleri bu
immün cevaba neden olur. Epitop ayrıca, uygun antikor için bağlanma bölgesi olarak
görev yapar (Martin 2001). Aynı antijene cevap veren heterojen antikorlar poliklonal
olarak adlandırılır. Monoklonal antikor teknolojisi, homojen antikorların büyük bir
miktarının üretilmesi için olanak sağlar. Bu antikorlar, bir antijenin aynı epitopuna
cevap verirler. Böylece, monoklonal antikorlar, verilen bir antijen için, aynı afinite ve
spesifikliğe sahiptir. Genelde, monoklonal antikorlar, poliklonal antikorlardan daha
yüksek bir spesifikliğe sahiptir, fakat daha düşük afinite gösterirler. Bununla birlikte,
poliklonal antikorların yüksek heterojen doğası büyük bir dezavantajdır (Marti 2001).
2.4.4.1 Antikor-Antijen bağlanma gücü
Herhangi bir biyomoleküler reaksiyon boyunca var olan kuvvetler antikor ve antijen
arasındaki etkileşimin kararlılığını sağlamaktan sorumludur. Bu kuvvetler; hidrojen
bağları, elektrostatik etkileşimler, Van der Waals etkileşimleri ve hidrofobik
etkileşimlerdir (Şekil 2.17).
Şekil 2.17 Antijen-Antikor bağlanmasında etkili olan kuvvetler
Elektrostatik etkileşimler, polaritesi yüksek moleküller arasında dipol-dipol
etkileşimleri veya yüklü moleküller arasında ya itici ya da çekici kuvvetler olabilirler.
33
Proteinlerde polipeptit omurgasının karbonil grupları ve polar aminler kalıcı dipollere
yol açar. Ayrıca polar ve yüklü zincir bölgeleri dipollere katkıda bulunur. Hidrojen
bağları elektrostatik etkileşimlerin bir alt grubu olarak düşünülür. Hidrojen bağları
elektronegatifliği yüksek bir proton alıcı üzerindeki bağlanmamış bir çift elektron ile
elektronegatifliği yüksek bir proton verici arasında meydana gelir. Amin grupları proton
verici olarak görev yapar ve karbonil grupları bir proton alıcı olarak iş görür. Bu
hidrojen bağları ve elektrostatik etkileşimler bağlanmanın gücüne katkıda bulunurlar ve
sulu çözeltide bu etkileşimler, moleküller arası kararlılık için oldukça fazla katkıya
sahiptirler (Martin 2001).
Van der Waals kuvvetleri, elektrostatik etkileşimlerden daha zayıf dipoller arasında
meydana gelir. Yakın moleküllerin elektrik alanları bu kuvvetlerden sorumlu geçici
dipollerin oluşumuna sebep olur. Bu etkileşimler kısmen zayıf olmasına rağmen, birçok
etkileşimden meydana geldiği için toplam bağlanma şiddetinin % 50’sini oluşturabilir
(Martin 2001).
Hidrofobik etkileşimler, polar olmayan moleküller ve su arasında meydana gelen itici
güçlerdir. Termodinamik kararlılığın sağlanmasında, polar olmayan bölgeler entropinin
etkisiyle bir reaksiyon bölgesinde bulunuyorsa, moleküller arası kararlılığın ve
bağlanma şiddetinin artmasına yol açarlar.
2.4.4.2 Antijen–Antikor bağlanma kinetiği
Çözeltide antikor-antijen arasında gelişen etkileşimlerin temel termodinamik prensibi;
Ab + Ag /ka kd←⎯⎯→ AbAg
Ab, serbest antikoru, Ag serbest antijeni, AbAg antijen antikor kompleksini gösterir ve
ka ve kd sırasıyla birleşme (assosiasyon) ve ayrışma (dissosiasyon) sabitidir.
34
[ ][ ]ka AbAgKkd Ab Ag
= = (2.23)
İmmünosensörlerde kullanılan antikorlar ve antijenler tipik olarak bir katı yüzey üzerine
immobilize edilirler. İmmobilizasyon antikorun (veya antijenin) yapısına göre
değişebilir ve böylece bağlanma kinetiğini etkileyebilmektedir (Martin 2001).
2.5 Biyolojik Materyallerin İmmobilizasyonu
Biyolojik materyallerin bir elektrot yüzeyine başarılı bir şekilde tutturulması
biyosensörlerin geliştirilmesinde en kritik adımdır. İmmobilizasyon aşamasının
kimyasal işlem süreci, bir biyosensörün performansında son derece etkili olduğundan bu
durum beklenen bir sonuçtur. İmmobilizasyon adımlarının başarılı olması biyosensörün,
çalışma ve saklama süresi, cevap zamanı, tekrarlanabilirlik gibi özelliklerinin istenilen
kriterlere uygunluğunu etkilemektedir (Andreescu ve Sadik 2004).
İletici ve elektrot yüzeyinin yapısına, biyoreseptörlerin kimyasal yapısı ve fiziksel
durumuna bağlı olarak birçok immobilizasyon yöntemi kullanılmaktadır. Enzimler için
uygulanan immobilizasyon yöntemleri, protein yapısındaki biyoreseptörler için de
uygulanabilmektedir.
2.5.1 Taşıyıcıya bağlama yöntemi
Enzim immobilizasyonunda kullanılan en eski yöntemdir. Bu metotta
immobilizasyondan sonraki aktivite ve taşıyıcıya bağlı enzimin miktarı taşıyıcının
yapısına bağlıdır. Biyomolekül immobilizasyonunda kullanılan taşıyıcılara örnek
olarak; silika jel, bentonit, aktif karbon, selüloz, dekstran, jelatin, polistiren türevleri,
poliakril amid verilebilir. Taşıyıcıya bağlama yöntemi şematik olarak şekil 2.18 ’de
gösterilmiştir.
35
Şekil 2.18 Taşıyıcıya bağlama yönteminin şematik gösterimi
2.5.1.1 Fiziksel adsorpsiyon
Suda çözünmeyen bir taşıyıcı yüzey üzerine proteinlerin fiziksel adsorpsiyonu temeline
dayanır. Bu yöntemde enzimde konformasyon değişikliği çok azdır ya da yoktur ve
fiziksel adsorpsiyon genellikle reaktif gerektirmez, sadece minimum aktivasyon adımı
gerektirir. Diğer yöntemlere göre basit ve ucuz bir yöntemdir. Bütün bu avantajların
yanı sıra proteinler pH, iyonik şiddet değişimlerinden etkilendiği için desorbe olurlar ve
spesifik olmayan bir yöntemdir (Kim 2004).
2.5.1.2 İyonik bağlanma
Bu metot, yüzeyinde iyon değiştirme yeteneğine sahip gruplar bulunduran, suda
çözünmeyen taşıyıcılara proteinlerin iyonik bağlanması esasına dayanır. Şartlarının
kovalent bağlanmaya göre daha kolay olması bu yöntemi avantajlı kılar. Ayrıca
biyomolekülün aktif bölgesinde ve konformasyonunda küçük çapta değişiklikler olur ve
bu yöntem yüksek aktiviteye sahiptir. Buna karşın, iyonik bağlama yöntemde pH
değişimleri olan veya yüksek iyonik şiddetli çözeltilerde biyomolekülün taşıyıcıdan
kopması meydana gelebilir (Kim 2004).
36
2.5.1.3 Kovalent bağlama
Suda çözünmeyen taşıyıcılara proteinlerin kovalent bağlanma yoluyla bağlanması
esasına dayanır. Proteinlerin taşıyıcıya kovalent bağlanmasında dikkat edilecek önemli
nokta, bağlanmanın protein aktivitesi için zorunlu gruplar üzerinden olmaması ve
bağlanma sırasındaki sterik engellemeler nedeni ile bu grupların rahatsız edilmemesidir.
Bunun bir sonucu olarak aktif molekülde aktivite kaybı meydana gelebilir. Kovalent
bağlanma diğer yöntemlere göre karmaşık işlemler içerir ve pahalıdır. Kovalent
bağlanma kullanılarak hazırlanan bir biyosensör, sıcaklık, pH, iyonik şiddet
değişikliklerine karşı dirençlidir. Ayrıca bağlanma metodu ve taşıyıcı materyallerin
seçiciliğinden dolayı kovalent bağlanma yöntemi geniş bir seçim aralığına imkân sağlar
(Tischeriand ve Wedekind 1999).
2.5.2 Çapraz bağlama
Bu metot, bir ya da daha fazla fonsiyonel gruplar kullanılarak taşıyıcı ile biyomolekül
arasında kovalent bağlanma esasına dayanır. En çok kullanılan çapraz bağlama
reaktifleri glutaraldehit, karbonildiimidazol, heterosiklik halojenürler vb. maddelerdir.
Çapraz bağlama yöntemi şematik olarak şekil 2.19’da gösterilmiştir.
Şekil 2.19 Çapraz bağlama yönteminin şematik gösterimi
Bu yöntemde biyomolekül kuvvetli bir şekilde bağlandığından desorpsiyon çok
düşüktür. Çapraz bağlama diğer metotlardan birisiyle konjugasyonda kullanılır. Bu
yöntem ile biyomolekül immobilizasyonu farklı şekillerde yapılır (Telefoncu 1999);
37
•Biyomolekülün yalnız bifonksiyonel reaktif ile reaksiyonu,
•Biyomolekülün ikinci bir protein varlığında bifonksiyonel reaktif ile reaksiyonu,
•Biyomolekülün suda çözünen bir taşıyıcıda adsorbsiyonundan sonra bifonksiyonel
reaktif ile reaksiyonu,
•Biyomolekülün bifonksiyonel reaktif tarafından aktive edilmiş polimer taşıyıcı ile
reaksiyonu.
Çapraz bağlama reaksiyonu nispeten sert koşullarda gerçekleştiğinden bazı durumlarda,
proteinin aktif bölgesinde önemli bir şekilde değişikliklere sebep olur.
2.5.3 Tutuklama yöntemi
Bu yöntemin esası protein molekülünü belirli bir ortamda durmaya zorlamaktır.
Biyomolekül bulunduğu çevreden dışarıya çıkamaz. Tutuklama yöntemi,
mikrokapsülleme ve polimer matriks içine kafesleme olmak üzere iki şekilde
gerçekleştirilir. Bu yöntemi kovalent bağlama ve çapraz bağlama ile immobilizasyondan
ayıran en önemli özellik, biyomolekülün fiziksel ya da kimyasal olarak herhangi bir
taşıyıcıya bağlanmamış olmasıdır (Tischeriand ve Wedekind 1999).
2.5.3.1 Kafes tipi (Polimer matriks içine tutuklama)
Bu yöntem yüksek derecede çapraz bağlı bir polimerde, protein moleküllerinin çapraz
bağ arasında tutuklanması esasına dayanır (Şekil 2.20). Polimer matriks içerisine
tutuklama yöntemi, çok kolay uygulanması, gerçek bir fiziksel yöntem oluşu ve çok az
miktarda biyomolekül ile gerçekleştirilmesi yönünden avantajlı bir yöntemdir. Ayrıca
kimyasal bir bağlanma olmadığından yüklü taşıyıcıya gerek duyulmamaktadır.
İmmobilizasyon işlemi sırasında inaktivasyonun deney koşullarına çok sıkı bağımlı
oluşu ve immobilize biyomolekülün ancak küçük moleküllü substratlara karşı iyi
aktivite göstermesi bu yöntemin dezavantajıdır (Tischeriand ve Wedekind 1999).
38
Şekil 2.20 Kafes tipi tutuklama yönteminin şematik gösterimi
2.5.3.2 Mikrokapsülleme
Bu yöntem, biyomoleküllerin yarı geçirgen bir membran içinde tutuklanması esasına
dayanır (Şekil 2.21). Mikrokapsüllerin büyüklüğü 1-100 µm arasında değişmektedir
(Tischeriand ve Wedekind 1999).
Şekil 2.21 Mikrokapsül tipi tutuklama yönteminin şematik gösterimi
2.6 Nanosensörler
Nanoteknolojinin tanısal amaçla kullanımı, yüksek duyarlılık gerektiren ve ekonomik
olarak da uygun olan sistemlerin geliştirilmesine olanak sağlamıştır. Yeni nano-tanısal
malzemelere örnek olarak kuantum noktacıklar, altın nanopartiküller ve kantileverler
örnek olarak gösterilebilir. Kadmiyum selenid gibi yarı-iletken malzemelerin nano
ölçekli kristalleri olan kuantum noktacıklar (Quantum Dots, QD’s) laboratuvar
39
tanısında kullanılan ve iddialı olan yeni tekniklerdir. Son yıllarda özellikle kanserin
erken, pratik ve ekonomik teşhisine yönelik pek çok çalışma yapılmaktadır.
Nanopartiküllerin en büyük avantajları yüksek yüzey alanı:hacim oranıdır. Elektrotlar
nanopartiküllerle modifiye edildiklerinde hem elektrodun yüzey alanını arttırarak
immobilizasyon verimini arttırmakta hem de elektron aktarım hızını arttırarak daha
düşük tayin limitlerine inilebilmesine olanak sağlamaktadırlar. Oksit nanopartiküller
genelde yüksek biyouyuşabilirliklerinden dolayı biyomolekülleri immobilize etmek
için kullanılırken yarı iletken nanopartiküller elektrokimyasal analizlerde etiketleme
ajanı olarak kullanılırlar (Luo vd. 2006). Enerji band boşluğuyla (3.2 eV’luk) bilinen en
iyi yarı-iletken nanopartiküller olan TiO2 nanopartiküller birçok elektrokimyasal
uygulamada kullanılmaktadır (Bao vd. 2008, Wang 2011; Wang vd. 2011)
Bu tez çalışmasında da üstün özellikleri nedeniyle 10-30 nm çapındaki TiO2
nanopartiküller kullanılmıştır.
2.7 Multipl Skleroz (MS)
MS, merkezi sinir sistemi (MSS) beyaz cevherinin karmaşık, tekrarlayıcı, sıklıkla
ilerleyici seyirli inflamatör ve demiyelinizan hastalığıdır (Noseworthy vd. 2000). Bu
hastalığa ait klinik ve patolojik tanımlama ilk kez 1868 yılında Charcot tarafından
yapılmıştır. Hastalığın yaygınlığı 0.5-1/1000’dir ve 18-50 yaşları arasında, kadınlarda
erkeklere göre daha sık olarak görülür (Victor vd. 2001). MS hastalığında, beyin ve
spinal kord (omurilik) beyaz cevherinde ortaya çıkan inflamatör plaklar çok odaklı
norolojik eksikliklerle kendini gösteren, hastalanma ve iyileşme dönemlerinin birbirini
izlediği ataklara neden olur. Plaklar karakteristik olarak çok sayıda ve değişik
yaşlardadır. Her atakta birkaç akson yıkıma uğrar, sonraki ataklar da aynı traktusu
(demeti/alanı) etkilerse, toplam bir etki ile akson kaybı kalıcı hale gelir ve nörolojik
fonksiyonlarda ilerleyici kayba yol açar. Başlangıç şikayetleri sıklıkla güçsüzlük, duyu
kayıpları, uyuşma, çift görme ve yürüme güçlüğüdür. Hastalığın ilerlemesiyle miksiyon
40
(idrar boşaltma) ve defekasyon (dışkı boşaltma) kontrolünün kaybı, körlük, felçler ve
bilinç kaybına kadar giden tablolar ortaya çıkabilir.
MS nöropatolojisinin çok farklı (heterojen) değişimler sonucu ortaya çıktığı kabul
edilmektedir. MS’te inflamasyon ağırlıklı akut bir süreç yanında, nöronal (aksonal)
kayıp ve gliozisle (astrositlerin tümöral olmayan üremesi) sonuçlanan kronik
değişiklikler birlikte ya da ayrı ayrı izlenmektedir. Yıllarca santral sinir sistemi
immünolojik olarak “immüno ayrıcalıklı (immunprivileged)” bir yapı olarak
düşünülmüştür. Beyin ve bağışıklık konusundaki bilgilerin gelişmesine paralel olarak
MSS’nin bu “korunmuş” yapısının şartlı bir durum olduğu görülmüştür. Belli patolojik
şartlarda önceden immün cevap göstermeyen beyin dokusunun inflamatör bir ortama
dönüştüğü ve kendi dokusu ile “yabancı-immün” hücreler arası iki yönlü bir iletişim
başlattığı düşünülmektedir. Bu ilişki sadece MS gibi bir otoimmün hastalık için değil
travmatik beyin zedelenmesi, MSS infeksiyonları ya da nörodejeneratif hastalıklar için
de geçerli görünmektedir. Patolojik olarak değişmiş beyin dokusu major
histokompatibilite kompleksi (MHC) moleküllerini belirginleştirmekte, lokal
sitokinlerini üretmekte, aktive olmuş T hücreleri kan beyin bariyerini geçerek MSS’ne
girebilmektedir (Idiman 2004). MHC yerine insan lökosit antigen ‘Human Leucocyte’
(HLA) terimide kullanılmaktadır.
Normalde proinflamatör (Th1) ve antiinflamatör (Th2) sitokinler arasinda ince bir denge
söz konusudur. MS'da bu dengenin proinflamatör sitokinler lehine bozulması sonucunda
demiyelinizasyon meydana gelmektedir. Serumda bulunan otoimmün antikorlar çapraz
reaksiyona neden olarak MS oluşumuna neden olabilirler. Diğer taraftan kendine ait
(self) toleransa sebep olan neden, eş zamanlı olarak diğer otoantikorların serumda
bulunmasına hatta diğer bir otoimmün hastalığın oluşmasına neden olabilir. Bu
düşünceden hareketle, çeşitli otoantikorlarla yapılan çalışmalarda, MS hastalarında
otoantikor düzeyi normal popülasyona oranla yüksek tespit edilmiştir. Yine yapılan
çalışmalar, bazı sistemik hastalıklardaki gen lokuslarının, MSS tutulumuyla olan ilgisini
açıkça göstermiştir. Çapraz reaksiyon, genetik yatkınlık ya da eş zamanlılık, nedeni ne
olursa olsun MS hastalarında otoantikor düzeyleri normal popülasyona oranla yüksek
çıkabilmektedir.
41
Hastalığın en önemli özelliği heterojen olmasıdır. Klinik gösterge, tedavi cevabı ve
patoloji bulguları başta olmak üzere birçok yönden hastalar arasında büyük farklılıklar
vardır. Bu farklılıklar, MS'in tek bir hastalık olmayıp bir sendrom olarak görülme
eğiliminin oluşmasına neden olmuştur. Yapılan çok sayıda çalışmaya rağmen etiyolojisi
tam olarak aydınlatılabilmiş değildir. Genel olarak kabül gören görüş, genetik ve
çevresel faktörlerin karşılıklı ve karmaşık etkileşimlerinin etiyolojiden sorumlu
olduğudur. Ayrıca bu dönemde MRG’nin klinik kullanıma girmesi ve daha sonra yeni
tekniklerin geliştirilmesi; hastalığın tanısına, seyrinin izlenmesine ve tedavi etkinliğinin
değerlendirilmesine olanak sağlamıştır.
Epidemiyolojisi: 1.Cinsiyet: Hastalık kadınlarda daha sık olup kadın/erkek oranı 2:1 olarak saptanmıştır.
Birincil İlerleyen MS (PPMS)'te 1:1 oranındadır.
2.Yaş: Hastalık genç erişkin yaşlarda görülür. Çocuklarda ender olup hastalığın en sık
görüldüğü aralık 30-33 yaşlarında olmaktadır. Hastaların %90'ında başlama yaşı 15-50
yaş arasıda olup (%70 hastada 20-40 yaş arası, %10 daha erken, %20 daha geç), %l'den
az kısmında başlama yaşı 10 yaş altı veya 60 yaş üzerindedir.
3.Irk: MS yaygınlığı ülkelere göre değişmektedir. Son yıllarda yaygınlığın artış
gösterdiği ifade edilmektedir. Hastaların %90'dan fazlası beyaz ırktandır. Asyalı ya da
Afrika kokenli Amerikalılarda seyrek görülür. Afrika yerlileri, Macar Çingeneleri,
Eskimolar, Kızılderililer ve Avustralya aborjinlerde nadirdir. Özellikle 40 yaşından
daha genç olan erişkinlerde en sık izlenen nörolojik hastalıktır. Bizim ülkemizde MS
yaygınlığı ve oluş derecesi (insidansı) bilinmemektedir, ama klinik gözlemlere göre son
yıllarda hasta sayısında artış mevcuttur (Tunalı 2004).
Etiyolojik ve patogenetik mekanizmalar: Epidemiyolojik çalışmalar, MS'e genetik olarak yatkın bir bireyin olasılıkla prepubertal
(ergenlik öncesi) dönemde spesifik ya da nonspesifik bir ajanla karşılaşması sonucu bir
immün aktivasyonun oluştuğunu düşündürmektedir. Genetik çalışmalar bu yatkınlığın
olasılıkla 6. kromozomun kısa kolunda lokalize HLA.-DR DQ bölgesine yakın genlerle
ilişkili olduğunu göstermektedir. Birincil enfeksiyondan yıllar sonra yeni bir enfeksiyon
42
bu otoimmun olayı tetiklemekte ve MSS'ne sınırlı ve spesifik bir otoimmün hastalığın
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bir başka görüş ise, MSS'de zaman zaman
alevlenmelerle yeni demiyelinizasyonlara yol açan bir viral infeksiyon ya da T hücre
aktivitesinin olduğudur. Bilinen tek gerçek, miyelin proteinleri MBP, Miyelin
Oligodendrosit Glikoprotein (MOG), Miyelin-bağımlı Glikoprotein (MAG), Proteolipid
Protein (PLP) başta olmak üzere MSS'nin birçok yapı taşının (S 100beta, stres
proteinleri) bu immün atağın hedefi olduğudur (Idiman 2004).
Nöropatologlar tarafından aktif MS lezyonlarının ayrıntılı ve dikkatli incelenmesi bu
hastalıkta lezyon paterni ve lezyon formasyon mekanizmaları arasında büyük
farklılıklar olduğunu göstermiştir. Lassmann (2002) 150 den çok aktif MS lezyonunun
patolojisini analiz ederek bu konuda yanıtlanmamış pek çok soruyu yanıtlamıştır.
Hastalığın erken döneminde elde edilen beyin biyopsileri kadar hızla ilerleyen akut MS,
Devic Hastalığı, Balo'nun Konsantrik Sklerozu ya da klinik ve patolojik olarak aktif MS
beyin otopsi örnekleri bu konuda çok önemli ipuçları vermektedir. Her nekadar aktif
MS lezyonları, T hücre ve makrofaj egemenlikli inflamatör reaksiyon gösteriyorsa da
demiyelinizasyon miyelin protein ekspresyonu, yayılım ve plak büyüklüğü,
oligodendroglia (OG) zedelenme örneği ve aktif kompleman depolanması acısından
farklılıklar gösterir. Bu temel özellikler açısından dört farklı paternde MS patolojisi
oluştuğu saptanmıştır (Şekil 2.22). Bu çok ayrıntılı çalışmalar MS' in düşünüldüğünden
de karmaşık bir hastalık olduğunu ortaya koymaktadır
43
Şekil 2.22 MS’in immünpatogenezi (Trends in Molecular Medicine Vol.7, No:3 Mart 2001) MS’te demiyelinizasyon ve doku yıkım mekanizmaları: İmmun sistem, organizmayı infeksiyonlara ve diğer dış etkenlere karşı savunmakla
görevli özelleşmiş işlevleri bulunan hücreler ve moleküllerden oluşur. Organizmayı
enfeksiyondan koruyup yabancı maddelerin ortadan kaldırılmasını sağlayan
mekanizmaların kendisi doku hasarı ve hastalık yaptığında otoimmün hastalıklar ortaya
çıkar. İmmün yanıt doğal ve adaptif olmak üzere iki türlüdür. Doğal immünitenin ana
bileşenleri fiziksel ve kimyasal bariyerler, fagositik hücreler, doğal katil hücreler,
kompleman gibi kan proteinleri ve sitokinlerdir. Adaptif immün yanıt ise antijene özgü
B ve T lenfositlerinin yanı sıra lenfosit aktivasyonu için antijen sunan hücrelerin ve
antijenleri ortadan kaldıran efektör hücrelerin varlığına dayanır. Doğal immüniteyi
oluşturan elemanlar tekrarlayan infeksiyonlara aynı yanıtı verirken adaptif immünite
antijene özgüdür ve antijenle tekrarlayan karşılaşmalar bu özgünlüğü artırır
44
(immünolojik hafıza). Patojenlerin ortadan kaldırılmasında doğal ve adaptif immünite
birlikte çalışır. Yabancı antijenlerin T ve B lenfositleri tarafından tanınması immün
yanıtın önemli bir bölümünü oluşturur. T hücreleri T hücre reseptörü taşırlar ve antijen
sunan hücrelerin MHC molekülleri ile sundukları antijenleri tanırlar. B hücreleri antijen
için B hücre reseptörü (BCR) görevini yapan yüzey immünoglobulini ile ayırt edilirler.
TCR ve BCR repertuvarı çok geniştir; T ve B lenfositler sayısız yabancı antijene karşı
yanıt oluşturabilirler. Bu durum antijenle tetiklendikten sonra genişleyen bir hücre
klonunun organizmaya ait peptidler dahil çok sayıda epitopla reaksiyon verebileceği
anlamını taşımaktadır. Normal koşullarda otoantijenlere karşı yüksek afiniteli
reseptörleri olan hücreler immün repertuvardan çıkarıldıklarından ya da aktive
edilmediklerinden kişinin kendi dokularına karşı yanıt oluşmaz. Otoantijenlere karşı bu
seçici cevapsızlık “kendine ait-tolerans” olarak tanımlanır ve normal immün sistemin
ana özelliklerinden biri olarak bilinir. Tolerans gelişiminin ana mekanizmaları apoptoz
yoluyla delesyon, fonksiyonel inaktivasyon (anerji) ve düzenleyici T hücreleri ile
baskılanmadır. Tolerans bozulduğu zaman immün sistem yabancı ve otoantijen ayrımını
yapamaz; otoreaktif lenfositler aktive olur, klonal genişlemeye uğrar ve otoantikor
üretirler.
Hastalığın seyri: 1996 yılında yayınlanan uluslar arası bir çalışmanın sonuçları hastalığın 4 kategoride
toplanabileceğini ortaya koydu. Bunlar;
1. Relaps (atak) ve remisyonlar (iyileşme) ile giden MS (Relapsing-Remitting MS,
RRMS): Akut ataklar ve bunları izleyen tam ya da tama yakın düzelme dönemleri ve
ataklar arasında hastalığın stabil kalması ile karakterize en sık rastlanan formdur. İleriki
ataklar tahmin edilemeyen aralar ile ortaya çıkar. Her bir ataktan sonra hastaya ait
özürlülük giderek artar. İlerleyen dönemde bu tipin ikincil ilerleyen forma dönebilme
eğilimi vardır.
45
2. Birincil İlerleyen MS (Primer Progressive MS, PPMS): Genellikle iyileşmelerin
kaydedilmediği, başlangıçtan itibaren hastalığın ilerlemesi ile karakterize olan formdur.
En ağır formunda MS birkaç yıl içinde ölüm ile sonuçlanabilir. Tam tersine daha kronik
yavaş ilerleyici formlarında iyi huylu gidiş benzeri bir seyir olmaktadır.
3. İkincil İlerleyen MS (Seconder Progressive MS, SPMS): Erken dönemli relaps
ve remisyonlar ile giden klinik form ortalama 5-6 yıl sonra sıklıkla bu forma
dönüşebilmektedir. Ataklardan tam düzelme olmaksızın her bir atakta eklenen özürlerle
hastanın kısıtlanması giderek artmaktadır.
4. Ataklı İlerleyen MS (Relapsing Progressive MS, RPMS): Hastalığın
başlangıcından itibaren giderek ilerleyen ve arada akut relapsların da tabloya eklendiği
formdur.
En sık rastlanan formu relaps ve remisyonlarla seyreden formudur (%85). Relaps sıklığı
hastadan hastaya değişiklik gösterir. Bu hastaların önemli bir yüzdesinde sonradan
ilerleyen forma dönüşüm söz konusudur (ikincil ilerleyen form). Hastaların %50'sinde
10 yıl, %90'ında 25 yıl içersinde ikincil ilerleyen MS gelişir. Hastaların %10 kadarında
ise seyir başlangıçtan itibaren ilerleyicidir. Geri kalan %5’inde ise ataklı ilerleyen seyir
söz konusudur. Bu 4 ana form dışında varyantlar tanımlanmıştır. Bunlar;
1) Benign MS: Hastaların %20’sinde iyi huylu gidiş söz konusudur. Bu tabloda ilk
belirtiler başladıktan 10 yıl sonra hastalarda tam iş gücü mevcut olup bağımsız hareket
edebilmektedirler.
2) Spinal tutulumla giden şekli: Bu formda başlangıçtan beri spinal kord
tutulumuna ait belirtiler mevcut olup daha çok ilerleyici gidiş söz konusudur. Medulla
spinalis lezyonlarının varlığı prognostik açıdan olumsuz kriter sayılmaktadır.
3) Nöromyelitis optika (Devic sendromu): Akut transvers miyelit (subakut
gelişimli, motor, duyusal ve otonomik sinirler ve omuriliğin fonksiyon bozukluğu) ve eş
zamanlı veya kısa süre sonra takip eden optik nevrit (sinir enflamasyonu) ile ortaya
çıkan bir tablodur. Pek çok hastada MS’den ayırt edilemeyecek relaps ve remisyonlarla
46
giden bir şekli olabileceği gibi omurilik bulguları kalıcı olabilir. MS’e göre optik nevrit
prognozu da olumsuz olup ciddi görme kayıpları ile sonlanabilir.
4) Marburg şekli: MS’e ait bu ender ve malin form bilinç bozuklukları, ileri
derecede görme kaybı, dizartri (sinirlerden ileri gelen dil ve konuşma bozuklukları),
disfaji (yutma güçlüğü), solunum yetmezliğine ait ilerleme ile ortaya çıkan; akut
dissemine ensefalomyelitten ayrımı oldukça güç olan bir formdur.
5) Tek taraflı kitle lezyonları (Tümefaktif MS): MS plaklarının çoğunun çapı 2
mm’den daha azdır. Bazen ödem nedeniyle beyin absesi gibi kitle etkisi yapar.
6) Balo’nun konsantrik sklerozu: Nadir akut MS varyantlarından biri olup tipik
patolojik bulguları (konsantrik bantlar) görülür. Yakın tarihte yapılan immünopatolojik
çalışmalarda oligodendrogliopati ve oligodendrotik apoptoz görülmüştür. Filipinler’de
ve Çin’de daha fazla görülmektedir.
MS için tipik belirtiler: Duyusal belirtiler: MS hastaları tarafından en çok tanımlanan belirtilerdir. Sensorial
belirtiler algılama bozuklukları, iğnelenme ve zaman zaman yanmalar şeklinde
tanımlanan rahatsızlık hissini (disestezi) içerir ve bunlar objektif bozukluklar
olmaksızın günler, haftalar veya aylarca süreklilik gösterebilir.
Motor belirtiler: MS hastalarında en sık rastlanan belirti ekstremitelerde kuvvet kaybı
parezi ya da pleji durumudur. Hastalarda birinci motor nöron tipi, alt ekstremitelere ait
giderek artan kuvvetsizlik ve sertleşme, paraparezi sık izlenen şikayetlerdir.
Görme ile ilgili belirtiler: Optik nevrit, MS’te başlangıç belirtileri arasında sık
görülebilen bir belirti olup bir gözde ani görme kaybı ve ağrı ile birlikte genellikle tek
taraflı başlar. Kranial MRG’de dörtten fazla demyelinizan lezyon varlığı veya BOS
oligoklonal band varlığı MS’e dönüşme riskini artırıcı faktörler olarak bulunmuştur.
47
Spinal kord belirtileri: MS tanısı alan hastaların çoğunda spinal kord tutulumuna bağlı
bulgulara rastlanır. Her iki alt ekstremitede artmış tonusla birlikte spastik paraparezi,
artmış tendon refleksleri ve iki taraflı eksantör plantar cevap, mesaneye ait fonksiyon
bozuklukları sık rastlanılan bulgulardır.
Hafıza kaybı: MS’da bozulmuş kognitif işlemler nadir değildir. Bu durumda hastalar
sıklıkla verbal fonksiyonlarda kayıp ağırlıklı bir hafıza problemi gösterirler. Vakaların
yaklaşık %50’sinde görülen demans, RRMS formunda progresif forma göre daha az
birliktedir. Periventriküler bölgedeki beyaz cevherin demiyelinizasyonu bu hastalarda
konuşma sırasında uygunsuz gülme ve yersiz ağlama gibi duygusal patlamalarına sebep
olur.
Depresyon: Depresyon ve bipolar efektif bozukluk MS’le yakından ilişkilidir. Hatta
bazı vakalarda MS belirtilerine öncülük edebilir.
Lhermitte Bulgusu: Başın eğilmesi sonucu omurga boyunca ekstremitelere yayılan
elektriklenme gibi bir his ortaya çıkabilir. Bu fenomene Lhermitte bulgusu denir.
Yorgunluk: Hastaların çoğunda merkezi yorgunluk (fatigue) vardır. Başlangıcı ani ve
şiddetlidir. Hastalar çok basit işleri bile yapamazlar.
MS'de kesin tanı büyük önem taşır. Çünkü doğru tanı hem hastalığın seyrine etkili
olabilen immün modülatör ve immünsupressif tedavilerin uygulanmasına ve hem de
hastanın hastalığın tabiatı ve yapılabilecekler konusunda bilgilendirilmesine olanak
sağlar. MS esas itibariyle klinik bir tanıdır. Tanı; semptom ve bulgularla hastalığın
klinik seyri dikkate alınarak konmaktadır. MRG, nörofizyolojik testler ve BOS
incelemesi tanıya ulaşmada önemli katkılar sağlar. Ancak kesin tanı koydurtacak bir
labaratuvar bulgusu yoktur (Paty vd. 1988, Offenbacber vd. 1993). İlk kayda değer
kriterler tanımlaması Schumacher ve arkadaşları tarafından 1965 yılında yapılmıştır.
Uyan kriterlerin sayısına göre MS "Klinik kesin, olası (Probable) ve olabilir (possible)"
olmak uzere sınıflandırıldı. Kriterler lezyonların zaman ve alan içersindeki dağılımları
dikkate alınarak tarif edilmiştir (Çizelge 2.2).
48
Çizelge 2.2 Schumacher Kriterleri
1. Hastalık başlama yaşı 10-50 arası olması
2. Nörolojik muayenede objektif bulguların tespit edilmiş olması
3. MSS’de beyaz cevher tutulumunu gösteren bulgular
4. Zaman içerisinde dağılım
a. En az 24 saat süren ve arası en az 1 ay olan 2 ya da daha fazla atak
b. En az 6 ay devam etmekte olan ve progresyon gösteren klinik seyir
5. Alan içerisinde dağılım (yeni plakların multifokal oluşu)
6. Tanı yönünden MS’ten daha iyi açıklamanın olmaması.
Tanıya büyük katkı sağlayan diğer bir yöntem de BOS incelemesi olup intratekal IgG
yapımındaki artışın göstergesi olan IgG indeksi artışı (veya IgG sentez hızındaki artış)
ve oligoklonal bantların varlığının gösterilmesidir.
1983 yılında Poser başkanlığında toplanan komite yukarda sözü edilen tanı yöntemlerini
de içine alacak şekilde MS'de tanı kriterlerini yeniden tanımladı (Poser vd. 1983).
Çizelge 2.3 Poser kriterlerine göre MS sınıflandırılması
49
2.7.1 Beyin-Omurilik Sıvısı (BOS)
BOS, beynin koroid pleksusu tarafından üretilen bir sıvıdır. Toplam hacmi yetişkinlerde
140-170 ml kadardır. BOS’un protein içeriğinin %80’den fazlası plazmanın
ultrafiltratından kaynaklanır ve prealbumin, albumin ve transferin gibi küçük moleküler
ağırlıklı proteinlerden zengindir. Beyin kapiller hücreleri, periferik kapiller hücrelerden
farklı olarak “tight-junction” denilen sıkı bağlantılarla bağlanmıştır. Kesintisiz bir bazal
membrana sahip olan bu endotel hücreleri kanla beyin arasında kan-beyin bariyeri adı
verilen özel bir bariyer oluşturur. Bu bariyerden bileşikler moleküler ağırlıkları,
proteinlere bağlanma ve lipide çözünürlükleriyle ilişkili olarak geçebilirler.
Karbonmonoksit, nöroaktif ilaçlar ve alkol gibi lipide kolay çözünen maddeler BOS’a
kolaylıkla girebilir.
BOS örneği genellikle lomber ponksiyon ile elde edilir. BOS, su gibi renksiz ve şeffaf
bir sıvıdır, viskositesi de suyun viskositesine benzer. BOS’un bulanık görünmesi,
protein ve lipid konsantrasyonundaki artışa ya da enfeksiyona bağlı olabilir. BOS’un
görünümü bazen pembe, turuncu veya sarı olabilir, ksantokromi olarak adlandırılır.
Ksantokromi genellikle eritrosit yıkımından kaynaklanır. Serum bilirubin ve protein
konsantrasyonlarındaki artışlar ile karoten ve melanin varlığıda ksantokromiye neden
olur. Kanlı görünüm intrakraniyel kanamanın göstergesi olabildiği gibi ponksiyon
işleminden de kaynaklanabilir.
BOS’da en sık yapılan biyokimyasal test, protein tayinidir. BOS normal koşullarda çok
az protein içerir ve bunun %80’den fazlası plazmadan kaynaklanır. BOS proteininin
çoğunu albumin oluşturur. Serum proteinlerinin BOS proteinlerine oranı 200:1’dir. BOS
proteini için normal değer 15-45 mg/dL’dir. BOS’da protein düzeylerinin artması kan
beyin bariyeri hasarı, merkezi sinir sisteminde immünglobulin sentezinin artması veya
sinir dokusu dejenerasyonuna bağlı olabilir.
MS’te klinik prezantasyon atipik olduğunda ve/veya MRG yeterli destek
sağlamadığında BOS bulguları önem taşımaktadır. Bu tetkik, lezyonların otoimmün ve
50
inflamatör özelliklerinin göstergesidir. Lezyonların zamansal ve alansal dağılımı
konusunda bilgi vermez. Konsantre BOS örneğinde (tercihan izoelektrik fokuslama
yöntemi ile) yapılan elektroforezde oligoklonal bantların varlığının gösterilmesi ve/veya
IgG indeksinde artış tanıya katkı sağlayan bulgulardır. Ayrıca hafif lenfositik pleositoz,
(<50/mm3) bulunabilir.
2.8 Çalışmada Kullanılan Biyomoleküller, Taşıyıcı Sistemler, Nanopartiküller ve
Çapraz Bağlayıcılar
2.8.1 Miyelin Basic Protein (MBP)
MBP, MSS’deki sinirlerin (Şekil 2.23) miyelinizasyon prosesinde oldukça önemli olan
14-21 kDa’luk stoplazmik bir proteindir. MSS’nin miyelin kılıfı daha çok sinirlerin
etrafında sarılı olarak bulunan ve oligodendrositlerin uzantısından meydana gelen bir
membrandan oluşur (Arroyo ve Scherer 2000).
Şekil 2.23 a. Sinir hücresinin, b. Miyelin kılıfın, c. Miyelin proteinlerinin şematik gösterimi (Min vd. 2009)
51
MBP, 1971 yılında miyelin membrandan izole edilmesiyle tanımlanmıştır. Knock-out
türü farelerde MBP eksikliğinde MSS’nde miyelinizasyon miktarında azalmalar
gözlenmiş, tremor ve ataklarla karakterize ilerleyici hastalıkların meydana geldiği ve
bunların ölümle sonuçlandığı görülmüştür (Min vd. 2009). MSS’deki miyelinler
ağırlıkça yaklaşık %70 oranında lipitlerden meydana gelir. Miyelinde pek çok protein
bulunmasına rağmen en fazla bulunan proteinler arasında MBP ve PLP gösterilebilir
(Kramer vd. 2001). Miyelin, direnci 5000 faktör oranında arttırırken kapasitansı 50
faktör oranında azaltarak impulsların sinir liflerine doğru çok hızlı bir şekilde
ilerlemesini sağlar. Miyelin aynı zamanda elektrik akımının aksondan ayrılmasını da
önlemektedir. Memeli MSS’deki miyelinlenmemiş sinirler ve miyelinlenmiş aksonların
rejenere olamadığı da literatürde yer almaktadır (Baumann ve Pham-Dinh 2001).
İnsanlarda MBP ile ilgili genin, MSS’nde bulunan proteinlerle ve hematopoetik
hücrelerle de ilgili olan 18. Kromozom üzerinde bulunduğu bilinmektedir (Min vd.
2009).
18.5 kDa’luk klasik MBP başta olma üzere diğer tüm klasik izoformları da Ca(2+)-
kalmodulin, aktin, tubulin ve SH3-düzlemi içeren proteinlere bağlanma
eğilimindedirler. Bu eğilim, miyelinizasyon prosesinde ve modellenmesinde sinyal
olarak kullanılabilmektedir. Bu proteinler intrinsik olarak düzenlenerek etkin bir
bağlanma yüzeyi oluştururlar.
Sinirleri yalıtan bu miyelin kılıfın kaybı (demiyelinizasyon), MS, transvers miyelit,
adrenolökodistrofi ve felç gibi pek çok nörodejeneratif otoimmün hastalığın
habercisidirler (Lamers vd. 2003). Serebrovasküler kaza olarak da bilinen felç
sonucunda beynin bir kısmına kan akışı engellenmekte ve nöronal fonksiyonlar anında
durmaktadır. Yeterli oksijeni alamayan beyin hücreleri ölmekte ve beyin işlevini
yitirmektedir. Felçin dolaylı bir sonucu ise miyelin yıkımı sonucu BOS’ta MBP artışıdır
(Lamers vd. 2003).
MBP’ye karşı oluşan hedeflenmiş immün yanıt, ölümcül rabies viral hastalık modeli
kullanılarak araştırılmıştır. MBP eksplantlarının alınıp yapay besin ortamında
52
çoğaltılmasıyla yapılan çalışmalar, MBP’nin kan-beyin bariyerinin geçirgenliğini
arttırdığını ve immün hücrelerin kan-beyin bariyerinden daha kolay geçebildiğini
göstermiştir. Silver-haired bat rabies virus (SHBRV) ile yapılan bir başka çalışmada ise
bu virüs ile enfekte farelere MBP uygulandığında, MBP uygulanmayan kontrol grubuna
oranla %20-30 oranında daha fazla ölümün gerçekleştiği gözlenmiştir (Min vd. 2009).
MBP’nin BOS’taki normal düzeyi 4 ng.mL-1’den düşüktür. Bu düzeyin 4-8 ng.mL-1
arasında seyretmesi MSS travması, kronik miyelin yıkımı ya da önceden gerçekleşmiş
bir MSS travmasının iyileşmesini gösterirken 9 ng.mL-1 den yukarıdaki değerler ise
aktif demiyelinizasyonu göstermektedir (Lamers vd. 2003).
2.8.2 Taşıyıcılar
2.8.2.1 Jelatin
Jelatin, hayvan kemik, bağ doku, bağırsak ve organlarındaki kollojenlerin kısmi
hidrolize edilmesi ile üretilir. Farklı zincir uzunlukları içeren polipeptit bir yapıdır, suda
ve organik çözücülerde çözünmez, ancak su çeker. Bu özelliğinden dolayı kıvam
artırıcı, jelleştirici, film oluşturucu bir maddedir.
Jelatin, 3000 ile 20000 arasında değişen molekül ağırlığına sahip, kollojen hidroliz
ürünlerinin heterojen bir karışımıdır. Polipeptit bağında sıralı şekilde lisin-prolin-prolin
ve glisin-prolin-hidroksiprolin amino asitlerinin tekrarı ile oluşan lineer bir polimerdir
(Şekil 2.24).
Şekil 2.24 Jelatin polimerinin zincir yapısı
53
Jelatinin en belirgin özelliği, sıcaklığa bağlı geri dönüşümü olan jel oluşturma özelliğine
sahip olmasıdır. Çözeltiden jele, jelden çözeltiye dönüşme işlemi, çok kısa bir sıcaklık
aralığında gerçekleşir ve bu işlem tekrarlanabilir bir dönüşüm işlemidir. Bu özelliği,
jelatinin sayısız uygulamada kullanılmasına olanak verir. Ayrıca çapraz bağlayıcılarla
birlikte kullanıldığında tersinir olmayan jel oluşturma özelliğine de sahiptir. Jelatinin
bir diğer önemli özelliği de köpük oluşturma ve oluşan bu köpüğü uzun süre muhafaza
etme özelliğidir. Böylece ürünlerin hacimlerinin de artmasını sağlar. Kolloidal yapıyı
koruma gücü yüksek olan jelatin, emülsiyonların ve süspansiyonların oluşumunu
kolaylaştırır ve örneğin dondurmada ve dondurulmuş tatlılarda buz kristallerinin
oluşumunu engeller.
Jelatin yapısındaki aminoasit molekülleri, sulu ortamda kutuplu iyonlar gibi davranırlar.
Karboksil (-COOH), hidroksil (-OH) ve amin (-NH2) fonksiyonel gruplarına sahiptir.
Jelatin, izoelektrik nokta altında pozitif (+) özelliktedir Jelatinin yapısı 100ºC gibi
yüksek sıcaklıklarda bozulur. Bunun sonucunda da jelatin, kıvam arttırıcı ve jelleştirici
gibi özelliklerini kaybeder. 2.8.2.2 Kitosan
Kitosan, kitinin N-deasetillenmiş türevidir (Şekil 2.25). Ancak bu asetilasyon neredeyse
hiçbir zaman tamamlanamamaktadır. Kitin, selülozdan sonra dünyada en çok bulunan
ikinci doğal biyopolimerdir. Aynı zamanda doğal olarak en çok “amino şeker” içeren
polisakkarittir. Doğada bol bulunuşu, kitin ve onun bir türevi olan kitosanın kendilerine
özgü kimyaları ile birleştiğinde pek çok potansiyel uygulamaları ortaya çıkmaktadır.
Kitin, kabukluların, böcek dış iskeletlerinin, mantar hücre duvarlarının, mikrofauna ve
planktonun bir bileşeni olarak bulunmaktadır. Kimyasal olarak β(1-4)2-acetamido-2-
deoxy-D-glucose (veya N-asetil glukozamin) tekrarlanan birimlerinden oluşan bir
polimerdir (Kumar ve Majeti 2000).
54
Şekil 2.25 Kitin ve Kitosanın moleküler yapıları
Kitin ve kitosanın ticari olarak ilgi görmeleri yüksek oranda (% 6.89) azot
içermelerindendir (sentetik selüloz için bu oran % 1.25’dir.). Bu yüksek azot oranı kitini
yararlı bir şelat ajanı yapar. Günümüzde kullanılan polimerlerin pek çoğu sentetik
malzemelerdir. Fakat bunların biyouyuşabilirlikleri ve biyobozunabilirlikleri, selüloz,
kitin, kitosan gibi doğal polimerlere nazaran oldukça sınırlıdır. Bu doğal polimerlerin de
reaktiviteleri ve işlenebilirlikleri sınırlıdır. Bu konuda kitin ve kitosan uygun
fonksiyonel malzemeler olarak tavsiye edilmektedirler. Çünkü bu doğal polimerler,
biyouyuşabilirlik, biyobozunabilirlik, toksik olmama, adsorpsiyon gibi mükemmel
özelliklere sahiptirler. Kitosan; biyouyuşabilirlik, antibakteriyal, antifungal ve
antitumoral etki, hemostatik, ağır metal, protein ve yağ absorbsiyonu, biyodegradasyon
gibi özellikler nedeniyle birçok alanda yaygın kullanım alanına sahiptir. Bu kullanım
alanlarının başında kontrollü ilaç salımı, biyosensör uygulamaları, hücre kültürü, gıda
ve su arıtım sistemleri yer almaktadır.
2.8.2.3 Aljinat
Aljinat ilk olarak 1881 yılında İngiliz kimyacı E.E.C. Stanford tarafından
tanımlanmıştır. Doğada genel olarak kahverengi deniz alginde bulunmakla birlikte
Azotobacter vinelandil gibi toprak bakterilerinde de aljinata benzeyen hücre dışı
polimerik maddeler tnaımlanmıştır. Molekül olarak düz zincir yapıda (1 4) bağlı β-D
55
mannuronik asit ve α-L-gluronik asit ünitelerinden oluşan bir kopolimerdir. Aljinik
asidin en önemli özelliği sodyum gibi +1 değerlikli katyonların varlığında düşük
konsantrasyonlarda bile viskoz bir çözelti oluşturması; başta kalsiyum olmak üzere
baryum, aluminyum ve stronsiyum gibi +2 değerlikli katyonların varlığında ise suda
çözünmeyen bir jel oluşturmasıdır. Jel oluşumunun, polimer zincirindeki karboksil
gruplarının kalsiyum iyonları ile iyonik köprü oluşturması ile veya kalsiyum iyonlarının
her polimer çiftindeki hidroksil ve karboksil grupları ile şelat oluşturması ile olduğu
düşünülmektedir. Kalsiyum aljinat jelinin oluşması yumuşak koşullarda gerçekleştiği
için bu jel biyomateryallerin immobilizasyonu için oldukça uygundur.
2.8.3 TiO2 nanopartiküller
Bu tez çalışmasında Ankara Üniversitesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya A.B.D.’ndan
Prof. Dr. Ali Sınağ ve ekibi tarafından sentezlenen TiO2 nanopartiküller kullanılmıştır.
TiO2 nanopartiküllerin biyouyuşabilirliği yüksektir ve 3.2 eV band boşluk enerjisi ile
bilinen en iyi yarı-iletkendir. Geçirmeli Elektron Mikroskobu (TEM) görüntüsü ve X-
ışınları fotoelektron spektoskopisi (XPS) spektrumları bu nanopartiküllerin ortalama 15
nm çapında olduğunu göstermiştir.
2.8.4 Çapraz bağlayıcılar
Çalışmamızda kullanılan çapraz bağlayıcılar amin (–NH2) ve (-OH) fonksiyonel
gruplarını içeren jelatin ve kitosan için glutaraldehit; karboksil (-COOH) fonksiyonel
grubunu içeren aljinat için ise N-hidroksisüksinimit/1-etil-3-(3-
dimetilaminopropil)karbodiimit (NHS/EDC)’dir.
Glutaraldehit biyokimyasal çalışmalarda sık sık kullanılan keskin kokulu, renksiz bir
sıvıdır. Biyokimyasal uygulamalarda amin-reaktif bifonksiyonel çapraz bağlayıcı olarak
kullanılır. Proteinlerin oligomerik yapıları bu uygulamalarla incelenir.
56
Glutaraldehit ile immobilizasyonun temel prensibi, serbest biyomoleküller ile
glutaraldehit homo çapraz bağlayıcı reaktifi kullanılarak çapraz bağlı biyomolekül
agregasyonları oluşturulur.
Glutaraldehitin her iki ucu da reaktiftir. Böylece birçok biyomolekülünün bir arada
bulunmasıyla çözünür yapı, çözünmez özellik kazanarak biyomoleküller güçlü bir
şekilde bağlanır (Şekil 2.26). Glutaraldehit ile çapraz bağlı agregasyon
immobilizasyonu, çapraz bağlı immobilizasyon çeşidinin bir alt kümesi olarak
düşünülebilir. Ayrıca zaman tasarrufu ve düşük maliyet imkanı sağlamaktadır.
Şekil 2.26 Bifonksiyonel glutaraldehitin bağlanması
Biyomoleküllerin taşıyıcı sistemlerine immobilizasyonu için kullanılan diğer bir reaktif
ise NHS/EDC karışımıdır. EDC molekülünün her iki ucunda bulunan amin grupları
sayesinde NHS ilavesi ile karboksil grubu içeren bir polimer ile bir biyomolekülü
birbirine bağlayabilmektedir (Şekil 2.27).
57
Şekil 2.27 NHS/EDC çapraz bağlama mekanizması
2.9 Kaynak Araştırması
İlkeleri 1959 yılında Yalow ve Berson tarafından atılan immünosensörler, insan
kanındaki insülin-bağlayıcı antikorların tayini için radyoimmünassay geliştirilmesine
olanak sağlamıştır. Bu dönemden sonra çeşitli immünolojik hastalıkların teşhisine
yönelik klinik amaçlı pek çok immünosensör geliştirilmiştir.
İmmünosensörler üzerine yoğun çalışmalar 1980’lerin ilk dönemlerinde başlamıştır.
Haga ve arkadaşları (1980) spin membran immünotest ve enzim immünotest
yöntemlerini kullanarak tiofilin antijeninin tayinine yönelik bir oksijen elektrot
geliştirmiştir. Sistemi amplifiye etmek için lipozomlar kullanılmış ve tiofilinin 4 × 10−9
M’a kadar tayini yapılabilmiştir. Boitieux ve arakdaşları (1984) kanda antijen tayini için
immünokimyasal tekniklerde izotop kullanımından kaynaklanan sorunları bertaraf
edebilmek için model antijen olarak hepatit B yüzey antijen’ini kullanarak bir
immünosensör geliştirilmiştir. Bu antijenin spesifik antikoru jelatin membrana
immobilize edilerek katı faz sandviç modeli şeklinde hazırlanan bu immünosensör ile
hedef antijenin düşük limitlerde ve hızlı tayini gerçekleştirilmiştir. Rishpon ve Rosen
(1989) LDH izoenzimin tayini için immünoelektrokimyasal bir teknik önermişlerdir. Bu
çalışmada izoenzim LDH5’e spesifik monoklonal antikor camsı karbon elektroda
kovalent olarak immobilize edilerek izoenzimin kanda tayini yapılmıştır. Parry ve
58
arkadaşları (1990) serumda, plazmada ve tüm kanda rubella antikorunun tayini için
optik bir immünosensör geliştirmişlerdir. Başka bir reaktif gerektirmeyen ve 10 dakika
gibi kısa bir sürede ölçüm yapabilen bu immünosensör ile 94% regresyon katsayısı 30
IU/mL tayin limiti ile ölçüm yapabilmişlerdir. Bright ve arkadaşları (1990) antikor ve
antijenlerin birbirine olan yüksek affiniteleri nedeniyle birbirinden zor ayrılmaları,
dolayısıyla da tek kullanımlık olarak kabul edilen immünosensörlerin rejenerasyonları
üzerine çalışmışlardır. Geliştirdikleri immünosensörü 4 ay boyunca saklamışlar ve 50
kez ölçüm yapabilmişlerdir. Mirhabibollahi ve arkadaşları (1990) saf kültür ve gıdalarda
Staphylococcus aureus tayini için amperometrik bir immünosensör geliştirmiştir.
Geliştirilen bu immünosensör ile 0.1 ng/mL seviyesinde geleneksel ELISA metodundan
20 kat fazla duyarlılıkta ölçüm yapılabilmiştir. Muratsugu ve arkadaşları (1993) bir akış
hücresi kullarak insan-serum albumini (Human Serum Albumin, HSA) tayini için
piezoelektrik bir immünosensör geliştirmişlerdir. Geliştirdikleri bu sistem ile 0.1-100
µg.mL-1 aralığında ölçüm yapabilmişlerdir. Bouvrette ve Luong (1995) yapay olarak
kirletilmiş gıda örneklerinde E.Coli teşhisi yapabilmek için akış enjeksiyonlu bir
immünoanaliz sistemi geliştirmişlerdir. Bu amaçla anti-E.Coli antikorları poröz
aminopropil cam boncuklara glutaraldehit ile kovalent olarak immobilize edilmiş ve
geliştirilen bu sistem ile 30 dakikadan kısa bir sürede 5 x 10(7) CFU/mL seviyesinde
E.Coli tayini yapılabilmiştir. Berggren ve Johansson (1997) insan koriyonik
gonadotropin hormon tayini yapabilmek için bu antijene spesifik antikoru kendiliğinden
düzenlenen tiyoktik asit filmine immobilize etimiş ve kapasitif bir immünosensör
geliştirmiştir. 1 pg.mL-1–1 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında doğrusal davranış gösteren
bu immünosensör 0.5 pg.mL-1 tayin limitine sahiptir ve direnç değişimi üzerine
kurulmuştur. Susmel ve ekibi (2000) insan sitomegalovirüs teşhisi yapabilmek için
piezoelektrik bir immünosensör hazırlamışlardır. Bu amaçla altın elektrot üzerinde
Protein A ve tiyol/poli L-lizin karışımından oluşan taşıyıcılar üzerine virüsün antijeni
immobilize edilmiş ve 2.5-5 µg/mL konsantrasyon aralığında doğrusal davranış gösteren
ve 1 µg/mL tayin limitine sahip bir sistem elde etmişlerdir. Darain ve arkadaşları 2003
yılında 5,2':5'2"-tertiyofen-3'-karboksilik asit iletken polimerini kullanarak IgG tayini
için düşük tayin limitlerine inmeyi hedeflemişlerdir. Avidin-biyotin kimyasının
kullanıldığı ve etiketleyici olarak yaban-turpu peroksit (HRP)’in kullanıldığı bu
sistemde 0.33 µg/mL seviyesinde IgG tayini yapılabilmiştir. Díaz-González ve
59
arkadaşları (2005) elektrot olarak referans, karşıt ve çalışma elektrodunun aynı şablon
üzerinde olduğu baskı devre screen-printed karbon elektrot kullanarak mikobakteryum
tüberküloz’un tayinine yönelik voltametrik bir immünosensör geliştirmiştir. Ag360
antijeninin bu elektrot üzerine immobilizasyonu ile hazırlanan bu sistem ile 1 ng.mL-1
seviyesinde tayin yapılabilmiştir. Messina ve ekibi (2008) mikrofluidik integre bir
biyoçip kullanarak inflamatör bir sitokin olan interlökin-6’nın serumda tayini için bir
sistem geliştirmişlerdir. Bu yöntem ile elektrokimyasal olarak 1.56 pg.mL-1 düzeyinde
interlökin-6 tayini yapılabilmiştir. Akter ve ekibi (2012) çok duvarlı karbon nanotüpleri
ve altın nanopartikülleri kullanarak prostat kanserinin biyobelirteci olan prostat spesifik
antijen tayinine yönelik elektrokimyasal nanoimmünosensör geliştirmişlerdir.
Geliştirilen bu elektrokimyasal sistemle 0.03 pg.mL-1 seviyesinde ölçüm yapılabilmiştir.
Özellikle 2000’li yılların başında nanoteknoloji çağının başlamasıyla çeşitli
nanoyapıların üretilmesi, farklı malzemelere uygulanıp nanomalzemeler üretilmesi ve
bu malzemelerin biyoteknolojide kullanılması oldukça popüler hale gelmiştir.
Nanomalzemelerin biyosensörlere de uygulanmasıyla daha duyarlı ve daha düşük tayin
limitlerinde ölçüm yapabilen, daha ekonomik ve hızlı sistemler geliştirilmiştir. Singh ve
arkadaşları (2008) 5,2':5',2''-tertiyofen-3'-karboksilik asit ile modifiye edilmiş elektrot
üzerinde altın nanopartikülleri biriktirerek anti-osteoproteogerin antikoru immobilize
etmiş ve amperometrik olarak 2.5-25 pg.mL-1 seviyelerinde osteoproteogerin tayini
yapmıştır. Sharma ve arkadaşları (2008) serumda plazmodyum falsiparum histidine
zengin protein 2 (PfHRP-2) için amperometrik bir immünosensör geliştirmişlerdir. Bu
amaç doğrultusunda screen-printed karbon elektrodu çok duvarlı karbon nanotüp ve
altın nanopartiküllerle modifiye etmişler ve üzerine anti- PfHRP-2 immobiliz etmişler.
Geliştirilen bu sistemle 8 ng.mL-1 düzeyinde PfHRP-2 tayini yapılabilmiştir. Jie ve ekibi
2008 yılında son yıllarda oldukça popülerolan, kontrollü salım sistemlerinden tanıya bir
çok alanda kullanılan ve spesifik dalga boylarında gösterdikleri geniş aralıklı ışımalar
sayesinde üstün özellikleri bulunan kuantum noktacıkları kullanarak bir immünosensör
geliştirmişlerdir. Bu amaçla altın nanopartiküllerle modifiye edilmiş elektrot üzerinde
sisteinin kendiliğinden düzenlenmesi sağlanmış ve bu taşıyıcıya insan anti-prealbumin
immobilize edilmiştir. İnsan prealbumin CdSe ile konjuge edildikten sonra ortama
gönderilmiş ve kemilüminesans ölçümlerle 1x10-11 g.mL-1 seviyesinde tayin yapılmıştır.
60
Chen ve ekibi (2010) polyon kompleks membranı altın ve demir nanopartiküllerle
modifiye ederek insan serumunda karsinoembriyonik antijen tayinine yönelik nano-
immünosensör tasarlamışlardır. Geliştirdikleri bu sistem ile 0.1-220 ng.mL-1
seviyelerinde tayin yapılabilmiştir.
Bu tez çalışmasında biyouyuşabilirliği yüksek ve iyi bir yarı-iletken olan TiO2
nanopartiküller kullanılmıştır. Yapılan kaynak taramasında TiO2 nanopartiküller
kullanılarak hazırlanan immünosensörler üzerine az sayıda çalışma görülmüştür. Shi ve
arkadaşları (2007) karsinoembriyonik antijen tayini için hidrofilik, non-toksik ve iletken
TiO2/altın nanopartikül çift tabakasını immobilizasyon matriksi olarak kullanmışlardır.
Bu amaçla altın elektrot, TiO2/altın nanopartikül filmi ile modifiye edildikten sonra
anti-CEA immobilizasyonunda gerekli ikinci altın tabakası için bir ara yüzey olarak
pozitif yüklü HRP ile kaplanmıştır. Geliştirilen immünosensör EIS ve CV ile
karakterize edilmiş ve 0.3-80 ng.mL-1 konsantrasyon göstermiştir ve 0.2 ng.mL-1’lık
tayin limitine sahiptir. Wang ve ekibi (2009) TiO2/CdS hibrit modifiye edilmiş ve
kitosanla kaplanmış indiyum-kalay oksit elektrot kullanarak tümör belirteç görevi gören
ve onkofetal bir glikoprotein olan α-fetoproteinin tayinine yönelik immünosensör
geliştirmişlerdir. İnkübasyon süresinin 60 dakika, 5 elektrot için yapılan tekrar
üretilebilirlik testlerinde %6 varyasyon katsayısının alındığı ve 30 günlük saklama
süresi sonunda %93’lük aktivite gösteren bu immünosensör ile 50 ng.mL-1-50 pg.mL-1
konsantrasyon aralığında doğrusal davranış görülmüş ve 40 pg.mL-1’e kadar tayin
yapılabilmiştir. An ve arkadaşları (2010) Parkinson hastalığı için çok önemli nöral bir
protein olan α-sinüklein üzerine çalışmışlardır. Yaptıkları çalışmada altın ile doplanmış
TiO2 nanotüpleri kullanarak bu proteinin tayinine yönelik fotoelektrokimyasal bir
immünosensör geliştirmişlerdir ve geliştirilen bu sistem ile 34 pg.mL-1 düzeyinde tayin
yapılabilmiştir.
80’li yıllarda başlayan immünosensör çalışmaları 90’lı yılların sonuna doğru yoğunluk
kazanmış ve 2000’li yılların başında bu çalışmalara farklı bir yöntem eklenmiştir.
Duyarlılığının oldukça yüksek olması ve düşük seviyelerde tayin yapılabilmesine
olanak sağlaması ile dikkat çeken elektrokimyasal impedans spektroskopisi, elektrot
61
yüzeyindeki direncin ölçümü temel alınarak immünosensörlere uyarlanmıştır. Tang ve
arkadaşları (2004) EIS tekniği ile Hepatit B yüzey antijenini tayin etmek amacıyla
koloidal altın ve polivinil bütiral ile modifiye edilmiş platin elektrot üzerine Hepatit B
yüzey antikornu immobilize etmiş ve 7.8 ng.mL-1 seviyesinde ölçüm yapmışlardır.
Balkenhohl ve Lisdat oto-immün bir hastalık olan çölyakın teşhisi için oldukça önemli
olan anti-transglutaminaz antikorunun serumdaki miktarının belirlenmesi için
poli(sodyum-4-stirensülfonik asit) ile modifiye edilmiş screen-printed altın elektrot
yüzeyine transglutaminaz immobilize etmiş ve impedimetrik bir immünosensör
geliştirmişlerdir. Tasarlanan sistem, 1:25-1:5000 seri seyreltme çalışmasında sigmoidal
bir sinyal değişimi göstermiştir. Chen ve arkadaşları (2008) polipirol, polipirolpropilik
asit ve altın nanopartiküllerin elektropolimerizasyonu ile yüksek stabilite ve poroziteye
sahip, hidrofilik ve etkin immobilizasyon kapasitesine sahip bir nanokompozit film
hazırlamışlar ve bu filme model antijen olarak insan interlökin-5’i immobilize ederek
klinik diagnoz, patoloji ve farmasötik araştırmalara yönelik bir immünosensör
geliştirmişlerdir. Geliştirilen bu sistem impedans spektroskopisi ile karakterize edilmiş
ve 1 fg.mL-1 düzeyinde ölçüm yapılabilmiştir. Wu ve arkadaşları (2009) fluorokinon
ailesinin en yaygın kullanılan antibiyotiği olan enroflaksazin‘in eser miktarda tayini için
11-merkapto-undekenoik asit ile modifiye edilmiş altın elektrot üzerine spesifik antijeni
immobilize ederek bir immünosensör tasarlamışlardır. Geliştirilen sensöre ait 1R//C
devresi kullanılarak direnç hakkında daha detaylı bilgiler alınmış ve 1 ng.mL-1
düzeyinde tayin yapılabilmiştir. Bourugia ve ekibi (2010) pulmoner emboli ve ven
trombozunun diagnozunda önemli bir element olan D-dimer üzerinde çalışmışlardır. Bu
amaçla karbon nanotüplerle modifiye mikroelektrot üzerine anti-D-dimer immobilize
ederek 40.1 kΩ μM(‐1) hassasiyetle 0.53 fM seviyesinde tayin yapmışlardır.
İmmünosensör geliştirme çalıştırmalarında iletken polimerler, nanomalzemeler,
kompozitler gibi çeşitli malzemeler taşıyıcı sistem olarak kullanılabilmektedir.
Biyouyuşabilirlikleri, toksik olmamaları ve biyokirlenmelerinin az olmaları dolayısıyla
üstün özellikleri bulunan ve in-vivo uygulamalar için en uygun malzemeler olan jelatin,
kitosan ve aljinat doğal polimerleri bu tez çalışmasında kullanılan taşıyıcı
polimerleridir. 1980’lerden beri yapılan immünosensör çalışmalarında bu taşıyıcılar
kullanılarak çok sınırlı sayıda çalışmalar yapılmıştır. Hua ve arkadaşları (2004) insan
62
serumunda α-1-fetoprotein (AFP) tayini için screen-printed elektrot kullanarak
immünosensör geliştirmişlerdir. Bu amaç doğrultusunda HRP ile etiketlenmiş anti-AFP,
kitosan membrana tutturulmuş ve elektroda immobilize edilmiştir. Hazırlanan bu sensör
ile 0.74 ng.mL-1 seviyesinde tayin yapılabilmiştir. Deng ve arkadaşları (2004) altın
elektrot üzerinde sisteamin SAM yapısı oluşturduktan sonra pozitif yüklü kitosan tek
tabakasını glutaraldehit ile bağlamış ve aljinat-faktör B antikor kompleksini ise aljinatın
negatif yükü sayesinde bu tabakaya immobilize etmiştir. Bu şekilde elektrostatik olarak
hazırlanan elektrodun, aljinat/kitosan kompozitinin direkt olarak glutaraldehitle
bağlanmasına göre yüksek cevap sinyali ve duyarlılığa sahip olduğu görülmüştür.
Hazırlanan bu immünosensör ile immünitede önemli bir rol oynayan ve eksikliğinde
ölüm oranının arttığı enfeksiyonlara yol açan faktör B’nin 0.1607-0.8 mg.L-1 arasında
tayini yapılabilmiştir. Khan ve Dayal (2009) kitosan ile polianilin hibrit iletken
biyopolimerini indiyum-kalay oksit üzerine kaplayarak okratoksin-A tayinine yönelik
impedimetrik bir immünosensör tasarlamışlardır. IgG immobilizasyonu ile geliştirilen
bu sensör ile 10 ng.mL-1 seviyesinde ölçüm yapılabilmiştir. Yang ve ekibi (2011) insan
koriyonik gonadotropin tayini için çok duvarlı karbon nanotüp-kitosan nanokompozit
filmi ve 3 boyutlu altın/TiO2 nanopartikül hibrit yapısı kullanarak anti-hCG’nin camsı
karbon elektroda immobilizasyonu ile bir immünosensör geliştirmiştir. Geliştirilen bu
sistem kullanılarak 0.08 mlU.mL-1’ye kadar ölçüm yapılabilmiştir. 30 günün sonunda
immünosensörün stabilitesinde %6.5’luk düşüş gözlenmiştir.
Yapılan kaynak araştırması sonucunda MS’in teşhisine yönelik immünosenösr
geliştirilmesi üzerine sadece 2 çalışma yaptığı görülmüştür. Bu çalışmaların ilkinde
Tsekenis ve arkadaşları (2008) screen-printed karbon elektrodu polianilin ile modifiye
etmişler ve avidin-biyotin etkileşimini kullanarak MBP’yi elektrot üzerine immobilize
ettikten sonra Anti-MBP göndererek impedimetrik ölçümler yapmıştır. IgG kullanarak
non-spesifik bağlanmalar çıkarıldıktan sonra düzeltilmiş kalibrasyon eğrileri elde
edilmiş ve 1 ng.mL-1 seviyesinde Anti-MBP ölçümü yapılabilmiştir. Yapılan diğer
çalışmada Bhavsar ve arkadaşları (2009) fazla ekspresyonu MS ile ilişkili olduğu
düşünülen bir serum sitokini olan interlökin-12’nin tayinine yönelik bir sistem
geliştirmişleridir. Baskı devre üzerine monoklonal antikorların immobilizasyonu ile
hazırlanan bu impedimetrik immünosensör ile fizyolojik seviyelerde yani 100 fM’dan
63
düşük düzeyde interlökin-12 tayini yapılabilmiştir. MS üzerine yapılan bu 2
immünosensör çalışmasında da geliştirilen sistemler gerçek örneklere uygulanmamıştır.
Bu tez çalışmasında jelatin, aljinat, kitosan doğal polimerleri, bu polimerlerin
karışımları ve bunlara nanopartiküllerin ilavesi ile hazırlanan matrikslere MBP’nin
immobilizasyonuyla hazırlanan immünosensörler impedans spektroskopisi ile
karakterize dilmiş ve ardından Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji A.B.D.’ndaki
MS tanısı almış hastalardan alınan BOS ve Kan örneklerinde hastalığa neden olan oto-
antikorun yani Anti-MBP’nin tayini için kullanılmıştır. Gerek TiO2 nanopartiküllerle
güçlendirilmiş doğal polimerlerin, gerekse düşük tayin limitlerine inilebilmesine olanak
sağlayan elektrokimyasal impedasn spektroskopisinin kullanılması ve en önemlisi bu
sensörlerin BOS ve seruma uyarlanması, bu tez çalışmasının önemini ve özgünlüğünü
ortaya koymaktadır.
64
3. ÇALIŞMANIN AMACI
Bu tez çalışmasının en önemli amacını, MS’e neden olan oto-antikorlardan Anti-MBP’i
pratik, ekonomik, hızlı ve doğru olarak tayin edecek MBP immünosensörünü
geliştirmek ve MRG bulgularına destek olarak MS teşhisinde kullanılması
oluşturmaktadır. Diğer pek çok hastalıkta olduğu gibi MS’in de erken teşhisi çok
önemlidir. Bu amaçla tez kapsamında kullanılacak polimerler olan jelatin, aljinat ve
kitosan; bunların karışımları ve daha düşük tayin limitlerine ve yüksek hassasiyetlere
ulaşmak amacıyla bu polimerlere TiO2 nanopartiküllerinin ilavesi ile hazırlanan
taşıyıcılara MBP immobilize edilerek elektrokimyasal impedans spektroskopisi,
dönüşümlü voltametri ve taramalı elektron mikroskopisi ile optimize ve karakterize
edilmiştir. Ayrıca hazırlanan bu filmlerin kalınlığı QCM ile ölçülmüştür. Geliştirilen
immünosensörlere ait kalibrasyon grafikleri çizildiken sonra çalışmanın 2. aşaması olan
BOS ve serum denemelerine geçilmiştir.
Çalışmanın önemli bir başka amacı ise pratikte beyin-omurilik sıvısı analizi gibi riskli
bir yönteme başvurmaksızın serumunda Anti-MBP düzeyinin in vitro koşullarda
doğrudan belirlenebilmesidir. Kontrol grubu yapay BOS ve yapay serumdur.
Kalibrasyon grafiği çiziminde kullanılan miktar kadar Anti-MBP, yapay BOS ve
seruma ilave edilerek yapay BOS ve serum için kalibrasyon grafikleri elde edilmiş ve
bu grafikler kullanılarak gerçek BOS ve serum numunelerindeki Anti-MBP miktarları
belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma tamamlandığında MS’e neden olan oto-
antikorlardan biri olan Anti-MBP’nin tayini için en uygun immünosensör sistemi
önerilmiştir.
65
4. MATERYAL ve YÖNTEM
4.1 Materyaller
4.1.1 Kullanılan kimyasal maddeler
Çalışmalarda kullanılan Myelin Basic Protein, Monoclonal Anit-Myelin Basic Protein,
human immunoglobulin G (hIgG), Bovin Serum Albumin (BSA), jelatin, kitosan,
aljinat, glutaraldehit (%25), N-hidrokissüksinimit (NHS), 1-etil-3-(3-
dimetilaminopropil)karbodiimit (EDC), sodyum klorür (NaCl), potasyum klorür (KCl),
sodyum bikarbonat (NaHCO3), glukoz, magnezyum sülfat (MgSO4), kalsiyum klorür
(CaCl2), potasyum ferrosiyanid ve potasyum ferrisiyanid (Fe(CN)64-/3-), hidroklorik asit
(HCl), aminoasetik asit, tris(hidroksimetil)aminometan Sigma (St Louis, MO,
USA)’dan; sodyum hidrojen fosfat dihidrat (NaH2PO4.2H2O) ve disodyum hidrojen
fosfat dodekahidrat (Na2HPO4.12H2O) Merck’den temin edilmiştir.
Kullanılan de-iyonize su, MilliPore kullanılarak ≥18.2 MΩcm direncinde olacak şekilde
elde edilmiştir.
Geliştirilen immünosensörlerin gerçek örneklerde denenmesi amacıyla kullanılan BOS
ve serum, 04-121-12 no’lu etik kurul kararı ile Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi,
Nöroloji A.B.D.’ndaki RRMS’li hastalardan temin edilmiştir.
4.1.2 Kullanılan Cihazlar
Çalışmalarda elektrokimyasal ölçümde “Gamry Instrument Impendace Analyzer-
Framework Version 5.50 software” kullanılmıştır. Ayrıca film kalınlıklarının
ölçümünde “SRS QCM200, 5 MHz Quartz Crystal Microbalance” sistemi
kullanılmıştır.
66
4.1.3 Kullanılan Elektrodlar
Elektrokimyasal hücre sisteminde karşıt, çalışma ve referans elektrotları tüm deneylerde
kullanıldı. Karşıt ve çalışma elektrotları yüzey alanı 1 cm2 olan platindir. Referans
elektrot Luggin kapiler içinde Ag/AgCl elektrotudur.
Çıplak Pt elektrotlar kullanılmadan önce 0,05 µm alümina ile temizlenmiştir. Daha
sonra kimyasal temizliği için H2SO4 (0,05 mol.L-1) çözeltisinde 100 mVs-1 tarama
hızında 0,3 ile +1,2 V arası dönüşümlü voltametrileri alınmıştır. Son olarak elektrotların
pH’ ı 7,4 olan fosfat tamponunda 100 mVs-1 tarama hızında -0,5 ile +0,5 V arası
dönüşümlü voltametrileri alınarak kullanıma hazır hale getirilmiştir. Kullanılan tüm Pt
elektrotların temizliği bu şekilde yapılmıştır.
Film kalınlığı ölçümünde 1.2 cm çapında, 5 MHz’lik altın disk elektrot kullanılmıştır.
4.1.4 Kullanılan Çözeltiler
0,1 M NaH2PO4.2H2O ve 0,1 M Na2HPO4.12H2O ayrı ayrı hazırlanmıştır. Fosfat
tamponu (0,05 mol.L-1, pH 7,4) bu çözeltiler kullanılarak hazırlanmıştır. Çalışmalarda
kullanılan diğer çözeltiler fosfat tamponu kullanılarak hazırlanmıştır.
Çapraz bağlayıcı glutaraldehit çözeltisi fosfat tamponu kullanılarak 0,125 mol.L-1 olarak
hazırlanmıştır. NHS için 2M; EDC için ise 1M’lık stok çözeltiler hazırlanarak istenilen
miktarlarda kullanılmıştır.
MS’in biyobelirteci olan MBP’den optimizasyon işlemleri için immobilizasyon
amacıyla 1 mg MBP/ 800 µl stok çözeltisinden 100 µg.mL-1 kullanılmıştır.
MBP’nin otoantikoru olan Anti-MBP’den %50’lik stok çözeltiden fosfat tamponunda
seri seyreltme yöntemi ile kullanılmıştır.
67
Elektrokimyasal ölçümlerin gerçekleştirilebilmesi için 10 ml’lik hücrede 5 mM olacak
şekilde Fe(CN)64-/3- çifti ve 0.1 M KCl kullanılmıştır.
İmmünosensörler hazırlandıktan sonra MBP immobilize olmamış matriksin fonksiyonel
gruplarına Anti-MBP’nin non-spesifik bağlanmasını önlemek amacıyla %0.1’lik BSA
kullanılmıştır. Ayrıca optimize immunosensörlere non-spesifik bağlanmaları tespit
etmek amacıyla hIgG kullanılmıştır. Kalibrasyon için Anti-MBP miktarları kadar hIgG
kullanılmıştır.
İmmünosensörlerin raf ömrünün araştırılmasında elüsyon çözeltisi olarak aminoasetik
asit (0.1 M, pH 3,0) kullanılmıştır.
Yapay BOS hazırlamak amacıyla 124 mM NaCl, 1.2 mM KCl, 1.25 mM KH2PO4, 26
mM NaHCO3, 10 mM glukoz, 2 mM MgSO4, 2 mM CaCl2 saf suda çözülerek pH’ı
7.4’e getirilmiştir.
Yapay serum hazırlama amacıyla 4.037 g NaCl, 0.109 g KCl, 0.100 g KH2PO4, 0.185 g
CaCl2.2H2O ve 0.129 g MgSO4.7H2O 500 mL ultra saf suda çözüldü. Ardından IgG,
BSA ve tris(hidroksimetil)aminometan ilave edilerek hazırlanan serum -20 oC’de
saklanmıştır.
4.2 Yöntem
4.2.1 İmmobilizasyon jellerinin hazırlanması
Jelatin (%7,5) fosfat tamponu içinde yarım saat bekletilerek şişmesi sağlanmıştır. Daha
sonra jelatinin çözünmesi için, fosfat tamponu içeren jelatin sıcaklığı 50 oC olan sıcak
su banyosuna daldırılmış ve jelatin çözündükten sonra sıcaklık 32 oC’ye düşürülmüştür.
Fosfat tamponunda hazırlanmış MBP farklı konsantrasyonlarda eklenmiş ve
68
homojenizasyonun sağlanması için vortekslenmiştir. Son olarak, çapraz bağlayıcı
glutaraldehit ortama ilave edildikten sonra immobilizasyon jeli hazırlanmıştır.
Kitosan-MBP elektrodların hazırlanabilmesi için %2.5’luk kitosan stoğu çözünmenin
sağlanabilmesi için bir miktar HCl damlatarak hazırlanmış. İstenilen miktarlarda kitosan
eppendorfa alındıktan sonra jelatin ile aynı prosedür kullanılarak immobilizasyon jeli
hazırlanmıştır.
Aljinat çalışması için %1’lik stok aljinat çözeltisi hazırlanmış ve immobilizasyon jeli
kitosan ile aynı şekilde hazırlanmıştır. Aljinat çalışmasında çapraz bağlayıcı olarak
NHS/EDC kullanılmıştır.
Polimer kombinasyonlarının hazırlanması amacıyla istenilen oranlarda jelatin/aljinat,
jelatin/kitosan ve aljinat/kitosan karışımları hazırlanmıştır. Hazırlama prosedürleri tek
polimerler için yapılanlar ile aynıdır.
Nanopartikül destekli immünosensörlerin hazırlanması için polimerler veya polimer
karışımları eppendorflara alındıktan sonra TiO2 ilave edilmiş ve vortekslenerek
homojenize çözeltiler elde edilmiştir. Bu çözeltiler üzerine MBP ilave edilip
vortekslenmiş ve çapraz bağlayıcılar ilave edildikten sonra tekrar vortekslenerek
immobilizasyon jelleri hazır hale getirilmiştir.
4.2.2 İmmünosensörlerin hazırlanması İmmobilizasyon jeli hazırlandıktan sonra, Pt elektrotun her iki yüzeyine
immobilizasyon jeli (25 µL) damlatılarak, bir Pt elektrotta toplam 50 µL jel olacak
şekilde immobilizasyon işlemi yapılmıştır. İmmobilize Pt elektrotlar hazırlandıktan
sonra 2 saat kurumaya bırakılmış ve ardından bağlanmayan antijenlerin uzaklaştırılması
için içerisinde fosfat tamponu bulunan 3 ayrı tüpte 10’ar dakika bekletilmiştir. Son
olarak non-spesifik bağlanmaların önlenmesi için elektrotlar % 0.1’lik BSA’ya
69
daldırılmış ve yıkandıktan sonra ölçümler için hazır hale getirilmiştir. Jelatin-TiO2-
MBP immünosensörünün üretim prosesi şekil 4.1’de gösterilmiştir. Diğer elektrotlar da
aynı prosedür ile hazırlanmıştır.
Şekil 4.1 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün üretim prosesi
4.2.3 SEM mikrograflarının alınması
Polimer, MBP immobilize polimer, TiO2 ilaveli polimer ve MBP immobilize TiO2
ilaveli polimer filmlerinin morfolojileri SEM ile görüntülenmiş, MBP
immobilizasyonunun başarısı ve TiO2’nin etkisi incelenmiştir. SEM mikrografları,
Balıkesir Üniversitesi’nde alınmıştır.
4.2.4 Optimizasyon çalışmaları
4.2.4.1 Polimer optimizasyonları İmmobilizasyon şartlarının optimize edilmesinde ilk olarak değişik polimer oranları
denenmiştir.
Jelatin optimizasyonu amacıyla MBP (100 µg.mL-1) ve glutaraldehit (0.005 mol.L-1)
sabit tutularak % 4-14 aralığında jelatin miktarları denenmiştir.
70
Kitosan optimizasyonu amacıyla % 0.5-2.75 aralığında kitosan miktarları denenmiştir
ve MBP ile glutaraldehit miktarları jelatin çalışmasında kullanılan kadardır.
Aljinat optimizasyonu amacıyla MBP (100 µg.mL-1) ve NHS/EDC (0.0035 mol.L-1)
sabit tutularak % 0.2-1.3 aralığında aljinat miktarları denenmiştir.
Jelatin/Kitosan ve Aljinat/Kitosan polimer karışımları ile hazırlanan
immünosensörlerden impedimetrik sinyaller alınamadığından optimizasyonlar
yapılamamış ve immünosensörler geliştirilememiştir. Aljinat/Kitosan sisteminde ayrıca
homojen karışmama ve topaklanma problemi yaşanmıştır. Bu nedenle tez çalışmasında
polimer karışımı olarak sadece Jelatin/Aljinat sistemine yer verilmiştir. Polimer
oranının optimizasyonu amacıyla 0.5, 1, 2, 5 ve 10 oranında Jelatin/Aljinat taşıyıcıları
denenmiştir.
4.2.4.2 TiO2 optimizasyonu
Jelatin-TiO2 filminin optimizasyonu için optimum jelatin miktarının 1:10’u baz alınarak
geniş bir aralıkta TiO2 optimizasyonu yapılmıştır. Bu amaçla 0.0001 g, 0.0002 g, 0.0003
g, 0.0004 g, 0.0005 g, 0.0006 g, 0.0007 g ve 0.0008 g TiO2 denenmiştir. Jelatininkine
benzer şekilde kitosan için 0.00003 g, 0.00004 g, 0.00005 g, 0.00006 g, 0.00007 g;
aljinat için 0.00002 g, 0.00004 g, 0.00006 g, 0.00008 g ve 0.0001 g ve Jelatin/Aljinat
karışımı için 0.0002 g, 0.0003 g, 0.0004 g, 0.0005 g ve 0.0006 g TiO2 denenmiştir.
Elektrotlardan alınan cevaplar değerlendirilerek optimum nanopartikül miktarları
bulunmuştur.
4.2.4.3 Çapraz bağlayıcı optimizasyonları
MBP’nin Jelatin ve Jelatin-TiO2 taşıyıcı sistemlerine immobilizasyonu için çapraz
bağlayıcı olarak 0.0010, 0.0015, 0.0020, 0.0030; 0.0040 ve 0.0050 mol.L-1
konsantrasyonlarında glutaraldehit kullanarak immobilizasyonlar gerçekleştirilmiş ve en
uygun taşıyıcı oranı araştırılmıştır. Kitosan ve Kitosan-TiO2 taşıyıcı sistemlerine MBP
71
immobilizasyonu için çapraz bağlayıcı olarak 0.0010, 0.0020, 0.0030, 0.0040 ve 0,0050
mol.L-1 glutaraldehit denenmiştir. Aljinat ve Aljinat-TiO2 taşıyıcı sistemlerine MBP
immobilizasyonları için 0.0035, 0.007, 0.014, 0.02, 0.03, 0.04 mol.L-1 NHS/EDC çapraz
bağlayıcıları denenmiştir. Jelatin/Aljinat ve Jelatin/Aljinat-TiO2 taşıyıcı sistemlerine
MBP immobilizasyonları için ise 0.0010, 0.0015, 0.0020, 0.0030; 0.0040 ve 0.0050
mol.L-1 konsantrasyon aralığında glutaraldehit denenmiş ve optimum konsantrasyon
araştırılmıştır.
4.2.4.4 MBP optimizasyonları
Jelatin, Jelatin-TiO2, Kitosan, Kitosan-TiO2, Aljinat, Aljinat-TiO2, Jelatin/Aljinat,
Jelatin/Aljinat-TiO2 elektrotları 2, 20, 40, 100, 200, 400 ve 1000 µg.mL-1 MBP
immobilize edilerek hazırlanmış ve farklı MBP içeren immünosensörlerin impedimetrik
cevapları tespit edilmiştir.
4.2.4.5 İmmünosensör cevabına Anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi Geliştirilen Jelatin-MBP, Jelatin-TiO2-MBP, Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP,
Aljinat-MBP, Aljinat-TiO2-MBP, Jelatin/Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP
immunosensörler Anti-MBP ile inkübe edilmiştir. İmmunosensörlerden en iyi cevabın
tespiti için Anti-MBP’nin immunosensörlerle inkübasyon süresi optimize edilmiştir. Bu
amaçla geliştirilen Jelatin-MBP, Jelatin-TiO2-MBP, Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP,
Aljinat-MBP, Aljinat-TiO2-MBP, Jelatin/Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP
immunosensörler Anti-MBP ile 1, 5, 15, 30 ve 60 dakika inkübe edilerek impedimetrik
cevaplar ölçülmüş ve optimum inkübasyon süresi bulunmuştur.
72
4.2.5 Tekrar üretilebilirlik ve raf ömrü
Geliştirilen immünosensörlerin özellikle pratikte kullanımında büyük önem arzeden
tekrar üretilebilirliğin araştırılması amacıyla her bir immünosensör 20 kez seri olarak
hazırlanmış ve standart sapmalar hesaplanmıştır.
Hazırlanan immünosensörlerin raf ömrü araştırılmıştır. Her bir immünosensör kullanım
sonrası aminoasetik asit tamponla (0.1 M, pH 3) desorbe edilmiş, fosfat tamponunda
(0,05 mol.L-1, pH 7,4) yıkanmış, 4 0C’ta fosfat tamponunda saklanmış ve her gün
ölçüm alınmıştır. İmmünosensörlerin impedimetrik yanıtlarındaki düşüş
değerlendirilerek kullanım süresi belirlenmiştir.
4.2.6 Film kalınlıkları
Her bir polimerin film kalınlıkları QCM kullanılarak hesaplanmıştır. Bu amaçla
hazırlanan polimerler, 1.13 cm2’lik altın kuvarz kristal elektrotlara, elektrotların alanı
alanı göz önünde bulundurularak uygun miktarda ilave edilmiş ve frekans değişimleri
hesaplanmıştır. Hesaplanan frekans değişimleri Sauerbrey eşitliğinde yerine konarak
film kalınlıkları hesaplanmıştır (Marx 2003).
4.2.7 İmmünosensörlerin elektrokimyasal davranışları
Geliştirilen immünosensörlerin impedans grafikleri ve CV’leri karşılaştırılmış ve
antijen-antikor etkileşiminin tersinir olup olmadığı incelenmiştir. Elde edilen Nyquist
grafikleri göz önünde bulundurularak immünosensörlerin impedans devre modelleri
çizilmiştir.
73
4.2.8 Kalibrasyon grafiklerinin çizilmesi
Hazırlanan her bir elektrot için üst limit 2500 ng.mL-1, alt limit ise sinyal alınabilen en
düşük konsantrasyon olmak üzere geniş bir aralıkta Anti-MBP kullanılarak kalibrasyon
grafikleri çizilmiştir. Non-spesifik bağlanmaları denetlemek amacıyla kullanılan Anti-
MBP miktarları kadar hIgG kullanılarak çalışmalar tekrarlanmış ve non-spesifik
bağlanmalardan alınan sinyal kalibrasyon eğrisinden çıkartılarak gerçek kalibrasyon
grafikleri elde edilmiştir.
4.2.9 Geliştirilen immünosensörlerin BOS ve serumda denenmesi
Geliştirilen immünosensörlerden tayin limiti en düşük olanı, Ankara Üniversitesi, Tıp
Fakültesi, Nöroloji A.B.D.’ndaki RRMS’li hastalardan 04-121-12 no’lu etik kurul izni
ile alınan BOS ve serum örnekleri ile denenmiştir. Bu amaçla yapay BOS ve yapay
serum hazırlanmıştır. Kör olarak sadece yapay BOS ve yapay serum, kontrol numunesi
olarak ise Anti-MBP ilaveli yapay BOS ve yapay serum kullanılmış ve kalibrasyon
grafikleri çizilmiştir.
74
5. BULGULAR
5.1 SEM Mikrograflarının Değerlendirilmesi
İmmünosensörlerin tasarımı aşamasında Jelatin, Jelatin-MBP, Jelatin-TiO2, Jelatin-
TiO2-MBP; Kitosan, Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2, Kitosan-TiO2-MBP; Aljinat, Aljinat-
MBP, Aljinat-TiO2, Aljinat-TiO2-MBP ve Jelatin/Aljinat, Jelatin/Aljinat-MBP,
Jelatin/Aljinat-TiO2, Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP filmlerinin SEM mikrografları alınarak
MBP’nin taşıyıcı sistemlere immobilizasyonları fiziksel olarak denetlenmiş ve TiO2’nin
polimer film yüzey alanlarını arttırıp arttırmadığı incelenmiştir. Filmlerin morfolojileri
hakkında bilgi edinmek amacıyla alınan SEM görüntülerinin çalışma potansiyeli 10
kV’tır.
Şekil 5.1.a. Jelatin, b. Jelatin-MBP, c. Jelatin-TiO2, d. Jelatin-TiO2-MBP filmlerinin
SEM mikrografları
75
Şekil 5.1’de jelatin elektrotlarının SEM mikrografları gösterilmiştir. Sadece jelatin
filmine bakıldığında (Şekil 5.1A) mikro açıdan adacıklar şeklinde bir yapının oluştuğu;
makro açıdan ise film yapısında olduğu görülmektedir. Adacıkların oluşması, elektroda
kısmen doğrudan elektron transferinin gerçekleştiğini göstermektedir. Şekil 5.1B’de
MBP immobilize edilmiş jelatin film görülmektedir. Bu mikrografta MBP’ler açık bir
şekilde görülmekte ve görüntü, MBP’nin jelatin filmine immobilizasyonunu kanıtlar
niteliktedir. Yüzey alanını ve dolayısıyla immobilizasyon verimini arttıması ve elektron
transferini hızlandırması gibi üstün özellikleri nedeniyle kullanılan nanopartiküllerin
yüzey alanını arttırıcı etkisi şekil 5.1C’de açık bir şekilde görülmektedir. Şekil 5.1D’de
ise MBP’nin Jelatin-TiO2 elektroda immobilizasyonu gösterilmekte ve mikrograf
incelendiğinde homojen bir yapı görülmekedir.
Şekil 5.2 a. Kitosan, b. Kitosan-MBP, c. Kitosan-TiO2, d. Kitosan-TiO2-MBP filmlerinin SEM mikrografları
76
Şekil 5.2’de kitosan elektrotların SEM mikrografları görülmektedir. Şekil 5.2A’da
görülen kitosan filmi düz bir morfolojiye sahiptir. MBP’nin immobilizasyonu ile
pürüzlenen bu yüzeyde MBP’ler jel’e daha fazla gömüldüğü için jelatindeki kadar net
görülememektedir (Şekil 5.2B). TiO2’nin yüzey alanını arttırıcı etkisi Kitosan-TiO2
elektrotta da net olarak görülmekte (Şekil 5.2C) ve MBP’nin Kitosan-TiO2 üzerine
immobilizasyonuyla oldukça homojen bir yapı izlenmektedir (Şekil 5.2D).
Şekil 5.3.a. Aljinat, b. Aljinat-MBP, c. Aljinat-TiO2, d. Aljinat-TiO2-MBP filmlerinin SEM mikrografları
Şekil 5.3’te aljinat elektrotların mikrografları gösterilmiştir. Şekil 5.3A’da aljinatın
oldukça düzgün bir yüzey oluşturduğu görülmekte ve şekil 5.3B’de ise MBP’nin
başarılı bir şekilde immobilize edildiği açıkça görülmektedir. TiO2’nin ilave edilmesiyle
film yüzey alanı ciddi oranda artmış (Şekil 5.3C) ve Aljinat-TiO2 elektroduna MBP
immobilizasyonu ile oldukça homojen bir film oluşmuştur (Şekil 5.3D).
77
Genel olarak bakıldığında en düzgün film yapısının aljinat elektrotlarda olduğu
söylenebilir.
Şekil 5.4.a. Jelatin/Aljinat-TiO2, b. Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP filmlerinin SEM
mikrografları
Şekil 5.4’te Jelatin/Aljinat-TiO2 ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP filmlerinin SEM
mikrografları görülmektedir. Jelatin/Aljinat ve Jelatin/Aljinat-MBP filmlerinin SEM
görüntüleri verimsiz olduğu için tez çalışmasında verilmemiştir. Şekil 5.4A’da
Jelatin/Aljinat filminin düz yapısı ve nanoaprtiküllerin etkisi açık bi şekilde
görülebilmektedir. Şekil 5.4B’de ise bu sisteme immobilize olmuş MBP’ler
görülebilmektedir.
5.2 Optimizasyon Çalışmaları
Yapılan tüm optimizasyon ve kalibrasyon çalışmalarında sinyal olarak relatif impedans
kullanılmıştır.
Relatif impedans = [Rct(i) − Rct(0)] / Rct(0)
Rct(0), MBP immobilize elektrodun yük transfer direnci ve Rct(i) ise Anti-MBP inkübe
edilmiş elektrodun yük transfer direncidir. İmpedans ölçümleri elektrotların kararlı hale
geldiği 180 mV açık devre potansiyeli (OCP)’nde alınmıştır.
78
5.2.1 Polimer miktarının immünosensör cevabına etkisi
Anti-MBP’nin MBP’ye bağlanması için en uygun polimer miktarının bulunması
amacıyla polimer optimizasyonları yapılmıştır. Bu amaçla MBP (100 µg.mL-1) ve
glutaraldehit (0.005 mol.L-1) miktarları sabit tutulup farklı miktarlarda polimerler
denenerek polimer miktarlarına karşı relatif impedans grafikleri çizilmiş ve optimum
polimer miktarları bulunmuştur. Polimer optimizasyon çalışmalarında 15.625 ng.mL-1
Anti-MBP kullanılmıştır.
Şekil 5.5 Jelatin miktarının immünosensör cevabına etkisi
Jelatin optimizasyonu amacıyla % 4-14 aralığında jelatin denenmiş ve optimizasyon
grafiği şekil 5.5’te gösterilmiştir. Jelatin oranının artması, MBP’nin kuvvetlice
bağlanmasına neden olmuştur. Yüksek jelatin oranı, bağlanan MBP miktarının
artmasına, dolayısıyla immünosensör sinyalinin artmasına olanak sağlamıştır. Çok fazla
jelatin miktarı ise taşıyıcı gözeneklerinin küçülmesine neden olmuş ve bu sebeple
sinyalde düşüş gözlenmiştir. En uygun taşıyıcı oranı % 8 jelatin olarak belirlenmiştir.
Artan polimer miktarı ise taşıyıcı gözeneklerinin küçülmesine neden olmuş ve substrat
ve ürün giriş-çıkışlarını kısıtladığından sinyalde düşüş gözlenmiştir (Sungur vd. 2004,
Emregül 2005).
79
Şekil 5.6 Kitosan miktarının immünosensör cevabına etkisi
Kitosan optimizasyonu amacıyla % 0.5-2.75 aralığında kitosan denenmiş ve
optimizasyon grafiği şekil 5.6’da gösterilmiştir. En uygun taşıyıcı miktarı % 1 kitosan
olarak belirlenmiştir.
Şekil 5.7 Aljinat miktarının immünosensör cevabına etkisi
80
Aljinat optimizasyonu amacıyla % 0.2-1.3 aralığında aljinat denenmiş ve optimizasyon
grafiği şekil 5.7’de gösterilmiştir. En uygun taşıyıcı miktarı % 0.2 aljinat olarak
belirlenmiştir. Daha düşük aljinat konsantrasyonunda (<0.0001 g) hazırlanan
immünosensörler mekanik olarak dayanıklı olmadığı tespit edilmiştir.
Şekil 5.8 Jelatin/Aljinat oranının immünosensör cevabına etkisi
Jelatin/Aljinat oranının optimizasyonu amacıyla 0.5, 1, 2, 5 ve 10 oranında
Jelatin/Aljinat (toplam polimer miktarı %4) denenmiş ve optimizasyon grafiği şekil
5.8’de gösterilmiştir. Jelatin/Aljinat oranının 2 olduğu immünosensör ile en iyi cevap
alınmıştır ve optimum oran olarak seçilmiştir.
5.2.2 TiO2 miktarının immünosensör cevabına etkisi
MBP immobilizasyon verimini ve elektron transfer hızını arttırarak tayin sınırını
düşürmek için TiO2 nanopartiküller kullanılmıştır. Tasarlanan immünosensörlerden
maksimum verim alabilmek için TiO2 nanopartikül miktarı optimize edilmiştir.
81
Şekil 5.9 TiO2 nanopartikül miktarının Jelatin-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi
TiO2 nanopartikül miktarının optimizasyonu amacıyla Polimer:Nanopartikül oranı 10:1
temel alınarak geniş bir aralıkta optimizasyon çalışması yapılmıştır. Bu amaçla % 8
jelatin kullanılarak 0.0001, 0.0002, 0.0003, 0.0004, 0.0005, 0.0006, 0.0007 ve 0.0008 g
TiO2 ilavesi ile Jelatin-TiO2-MBP elektrotları hazırlanmış ve impedans yanıtları
araştırılarak optimum değer 0.0004 g TiO2 olarak bulunmuştur (Şekil 5.9).
Şekil 5.10 TiO2 nanopartikül miktarının Kitosan- TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi
82
TiO2 miktarının Kitosan-TiO2-MBP elektroduna etkisinin incelenmesi amacıyla % 1
kitosan kullanılarak 0.00003, 0.00004, 0.00005, 0.00006 ve 0.00007 g TiO2 ilavesi ile
elektrotlar hazırlanmış ve optimum miktar 0.00005 g TiO2 olarak bulunmuştur (Şekil
5.10).
Şekil 5.11 TiO2 nanopartikül miktarının Aljinat-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi
TiO2 miktarının Aljinat-TiO2-MBP elektroduna etkisinin incelenmesi amacıyla % 0.2
aljinat kullanılarak 0.00002, 0.00004, 0.00006, 0.00008 ve 0.0001 g TiO2 ilavesi ile
elektrotlar hazırlanmış ve optimum miktar 0.00004 g TiO2 olarak bulunmuştur (Şekil
5.11).
83
Şekil 5.12 TiO2 nanopartikül miktarının Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensör cevabına etkisi
TiO2 miktarının Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP elektroduna etkisinin incelenmesi amacıyla
2:1 oranında Jelatin/Aljinat (%4) kullanılarak 0.0002, 0.0003, 0.0004, 0.0005 ve 0.0006
g TiO2 ilavesi ile elektrotlar hazırlanmış ve optimum miktar 0.0005 g TiO2 olarak
bulunmuştur (Şekil 5.12).
Jelatin, kitosan, aljinat ve Jelatin/Aljinat polimerlerinin hepsinde çok düşük
nanopartikül miktarları yüzey alanını gerektiği kadar arttıramazken artan nanopartikül
miktarları ise polimer yüzeyini tamamen kaplayarak direnci arttırmakta ve elektron
transferini inhibe etmektedir.
5.2.3 Çapraz bağlayıcı konsantrasyonunun immünosensör cevabına etkisi
MBP’nin jelatin taşıyıcı sistemine immobilizasyonunda çapraz bağlayıcı olarak 0.01-
0.05 mol.L-1 konsantrasyon aralığında glutaraldehit kullanılarak immobilizasyonlar
gerçekleştirilmiş ve en uygun çapraz bağlayıcı konsantrasyonu araştırılmıştır (Şekil
5.13).
84
Şekil 5.13 Glutaraldehit konsantrasyonunun Jelatin-MBP immünosensör cevabına etkisi
Glutaraldehit konsantrasyonlarındaki artış ile MBP’nin taşıyıcıya bağlanması artmıştır.
Yüksek glutaraldehit konsantrasyonu, MBP inaktivasyonuna, sıkı bir jel oluşumuna
dolayısıyla da elektron aktarımının azalmasına ve buna bağlı olarak da duyarlılıkta
düşüşe neden olmuştur (Sungur vd. 2004, Emregül 2005). MBP’nin jelatine
immobilizasyonu için optimum glutaraldehit konsantrasyonu 0.003 mol.L-1 olarak
bulunmuştur.
MBP’nin kitosan taşıyıcı sistemine immobilizasyonunda çapraz bağlayıcı olarak 0.01-
0.05 mol.L-1 konsantrasyon aralığında glutaraldehit kullanılarak immobilizasyonlar
gerçekleştirilmiş ve en uygun çapraz bağlayıcı konsantrasyonu araştırılmıştır (Şekil
5.14). MBP’nin kitosan taşıyıcı sistemine immobilizasyonu için optimum glutaraldehit
konsantrasyonu 0.004 mol.L-1 olarak bulunmuştur.
85
Şekil 5.14 Glutaraldehit konsantrasyonunun Kitosan-MBP immünosensör cevabına etkisi
MBP’nin aljinat taşıyıcı sistemine immobilizasyonunda çapraz bağlayıcı olarak 0.0035-
0.04 mol.L-1 konsantrasyon aralığında NHS/EDC kullanılarak immobilizasyonlar
gerçekleştirilmiş ve en uygun çapraz bağlayıcı konsantrasyonu araştırılmıştır (Şekil
5.15). MBP’nin aljinat taşıyıcı sistemine immobilizasyonu için optimum NHS/EDC
konsantrasyonu 0.0035 mol.L-1 olarak bulunmuştur.
Şekil 5.15 NHS/EDC konsantrasyonunun Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi
86
MBP’nin Jelatin/Aljinat taşıyıcı sistemine immobilizasyonunda çapraz bağlayıcı olarak
0.01-0.05 mol.L-1 konsantrasyon aralığında glutaraldehit kullanılarak immobilizasyonlar
gerçekleştirilmiş ve en uygun çapraz bağlayıcı konsantrasyonu araştırılmıştır (Şekil
5.16). MBP’nin Jelatin/Aljinat taşıyıcı sistemine immobilizasyonu için optimum
glutaraldehit konsantrasyonu 0.004 mol.L-1 olarak bulunmuştur.
Şekil 5.16 Glutaraldehit konsantrasyonunun Jelatin/Aljinat-MBP immünosensör cevabına etkisi
Jelatin-TiO2-MBP, Kitosan-TiO2-MBP, Aljinat-TiO2-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-
MBP elektrotlarında kullanılan çapraz bağlayıcı konsantrasyonlarının Jelatin-MBP,
Kitosan-MBP, Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP elektrotlarında kullanılan
çapraz bağlayıcı konsantrasyonları ile aynı olduğu görülmüştür.
5.2.4 MBP konsantrasyonunun immünosensör cevabına etkisi
Tasarlanan immünosensörlerde tanıyıcı biyoelement olan MBP’nin optimizasyonu
amacıyla önceki çalışmalarda bulunan optimum polimer, nanopartikül ve çapraz
bağlayıcı oranları sabit tutularak farklı MBP konsantrasyonlarında immünosensorler
87
hazırlanmış ve impedimetrik yanıtlar incelenerek optimum MBP konsantrsayonları
bulunmuştur.
Şekil 5.17 MBP konsantrasyonunun Jelatin immünosensör cevabına etkisi
Jelatin taşıyıcı sistemine MBP immobilizasyonunda MBP optimizasyonu amacıyla % 8
jelatin ve 0.03 mol.L-1 glutaraldehit konsantrasyonu sabit tutularak 2-1000 µg.mL-1
konsantrasyon aralığında MBP kullanılarak elektrotlar hazırlanmış ve şekil 5.17’de
görülen relatif impedans-konsantrasyon grafiği elde edilmiştir. MBP’nin jelatin’e
immobilizasyonu için optimum MBP konsantrasyonu 20 µg.mL-1 olarak bulunmuştur.
Artan MBP yüklemesi taşıyıcı gözeneklerinde aşırı doygunlaşmaya neden olduğundan
elektron difüzyonunu engellemekte ve elektron transfer hızını azaltarak sinyali
düşürmektedir.
MBP’nin Jelatin-TiO2 sistemine immobilizasyonu amacıyla yapılana optimizasyon
çalışmasında da optimum MBP konsantrasyonu 20 µg.mL-1 bulunmuştur.
88
Şekil 5.18 MBP konsantrasyonunun Kitosan immünosensör cevabına etkisi
Kitosan taşıyıcı sistemine MBP immobilizasyonunda MBP optimizasyonu amacıyla %1
kitosan ve 0.004 mol.L-1 glutaraldehit kullanılarak 2-1000 µg.mL-1 konsantrasyon
aralığında MBP elektrotları hazırlanmış ve optimum MBP konsantrasyonu 100 µg.mL-1
bulunmuştur (Şekil 5.18). İmmobilizasyon için kullanılan MBP’nin kitosanda, jelatine
göre daha fazla ihtiyaç duyulmasının kitosanın oldukça fazla olan aktif gruplarından
kaynaklandığı düşünülmektedir.
MBP’nin Kitosan-TiO2 immunosensor immobilizasyonu için ise optimum MBP
konsantrasyonu 40 µg.mL-1 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuç, TiO2 nanopartikülünün
immobilizasyon verimini arttırıcı özelliğini kanıtlar niteliktedir.
89
Şekil 5.19 MBP konsantrasyonunun Aljinat immünosensör cevabına etkisi
Aljinat taşıyıcı sistemine MBP immobilizasyonunda MBP optimizasyonu için % 0.2
aljinat ve 0.0035 mol.L-1 NHS/EDC konsantrsayonu kullanılarak 2-1000 µg.mL-1
konsantrasyon aralığında MBP elektrotları hazırlanmış ve optimum MBP
konsantrasyonu 40 µg.mL-1 bulunmuştur (Şekil 5.19). Aljinat-TiO2 taşıyıcı sistemi için
yapılan MBP optimizasyon çalışmasında da aynı sonuç elde edilmiştir.
Şekil 5.20 MBP konsantrasyonunun Jelatin/Aljinat immünosensör cevabına etkisi
90
Jelatin/Aljinat taşıyıcı sistemine MBP immobilizasyonunda MBP optimizasyonu için
2:1 oranında %4 Jelatin/Aljinat ve 0.004 mol.L-1 glutaraldehit kullanılarak 2-1000
µg.mL-1 konsantrasyon aralığında MBP elektrotları hazırlanmış ve optimum MBP
konsantrasyonu 40 µg.mL-1 bulunmuştur (Şekil 5.20). Jelatin/Aljinat-TiO2 taşıyıcı
sistemi için yapılan MBP optimizasyon çalışmasında da aynı sonuç elde edilmiştir.
5.2.5 İmmünosensör cevabına anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi Jelatin-MBP, Jelatin-TiO2-MBP, Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP, Aljinat-MBP,
Aljinat-TiO2-MBP, Jelatin/Aljinat-MBP,Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immunosensörlerden
en iyi cevabın tespiti için anti-MBP’nin immunosensörlerle inkübasyon süresi optimize
edilmiştir. Bu amaçla geliştirilen immunosensörler anti-MBP ile 1, 5, 15, 30 ve 60
dakika inkübe edilerek impedimetrik cevaplar ölçülmüş ve optimum inkübasyon süresi
bulunmuştur.
Şekil 5.21 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin-MBP immunosensör cevabına etkisi
91
Anti-MBP’nin inkübasyon süresinin Jelatin-MBP immunosensör (% 8 jelatin, 20
µg.mL-1 MBP ve 0.03 mmol.L-1 glutaraldehit) cevabına etkisi araştırılmış ve optimum
sürenin 60 dakika olduğu görülmüştür (Şekil 5.21).
Şekil 5.22 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin-TiO2-MBP immunosensör cevabına
etkisi
Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin-TiO2 immunosensörü (% 8 jelatin, 0.0004 g
TiO2, 20 µg.mL-1 MBP ve 0.03 mmol.L-1 glutaraldehit) için optimizasyon grafiği şekil
5.22’de verilmiş ve 30 ile 60. dakikalarda yaklaşık olarak aynı cevap alındığından bu
elektrot için optimum süre 30 dakika kabul edilmiştir.
92
Şekil 5.23 Anti-MBP inkübasyon süresinin Kitosan-MBP immunosensör cevabına etkisi
Kitosan-MBP immunosensörüne (% 1 kitosan, 100 µg.mL-1 MBP ve 0.04 mmol.L-1
glutaraldehit) anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi araştırılmış ve optimum sürenin 60
dakika olduğu görülmüştür (Şekil 5.23).
Bu immunosensöre (40 µg.mL-1 MBP) 0.00005 g TiO2 ilavesi ile hazırlanan Kitosan-
TiO2-MBP immunosensöre ise anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi Jelatin-TiO2 de
olduğu gibi 30 ve 60. dakikalar için yaklaşık aynıdır ve optimum süre 30 dakikadır
(Şekil 5.24).
93
Şekil 5.24 Anti-MBP inkübasyon süresinin Kitosan-TiO2-MBP immunosensör cevabına etkisi
Aljinat-MBP immunosensörüne (% 0.2 aljinat, 40 µg.mL-1 MBP ve 0.0035 mol.L-1
NHS/EDC) anti-MBP inkübasyon süresinin etkisi araştırılmış ve optimum sürenin 60
dakika olduğu görülmüştür (Şekil 5.25).
Bu immunosensöre nanopartikül (0.00005 g TiO2) ilavesi ile elde edilen Aljinat-TiO2-
MBP immunosensör ise optimum inkübasyon süresi diğer nanopartiküllü elektrotlarda
olduğu gibi 30 dakikadır (Şekil 5.26). Bu elektrotta diğer elektrotlara göre 30. dakikada
alınan sinyal daha yüksektir. Bu durumun, aljinatın yüksek hidrofilik özelliğinden
dolayı anti-MBP çözeltisi ile daha çabuk etkileşmesinden kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Benzer şekilde Jelatin/Aljinat-MBP immunosensörünün (2:1 oranında %4’lük
Jelatin/Aljinat, 40 µg.mL-1 MBP, 0.004 mol.L-1 glutaraldehit) optimum anti-MBP
inkübasyon süresi 60 dakika (Şekil 5.27) ve bu immünosensöre 0.0004 g TiO2 ilavesi ile
hazırlanan Jelatin/Aljinat- TiO2-MBP immünosensörünün optimum anti-MBP
inkübasyon süresi ise 30 dakika bulunmuştur (Şekil 5.28).
94
Şekil 5.25 Anti-MBP inkübasyon süresinin Aljinat-MBP immunosensör cevabına etkisi
Şekil 5.26 Anti-MBP inkübasyon süresinin Aljinat-TiO2-MBP immunosensör cevabına etkisi
95
Şekil 5.27 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin/Aljinat-MBP immunosensör cevabına etkisi
Şekil 5.28 Anti-MBP inkübasyon süresinin Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immunosensör cevabına etkisi
96
5.3 Tekrar Üretilebilirlik
Geliştirilen immünosensörlerin pratik kullanımında büyük önem arzeden tekrar
üretilebilirlik çalışması amacıyla her bir immünosensörden 20’şer adet hazırlanmış ve
15.625 µg.mL-1 Anti-MBP ilavesi ile impedimetrik cevaplar değerlendirilmiştir.
Şekil 5.29 Jelatin-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Şekil 5.29, Jelatin-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiğini
göstermektedir. Hazırlanan elektrotlar birbirlerine çok yakın impedimetrik yanıtlar
vermişlerdir. Standart sapma %3.69’tur. Bu sonuç, tasarlanan immünosensörlerin pratik
olarak kullanımı için oldukça önemlidir.
97
Şekil 5.30 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Şekil 5.30’da Jelatin-TiO2-MBP elektrodunun tekrar üretilebilirlik grafiği gösterilmiştir.
Grafikten de görülebileceği gibi Jelatin-TiO2-MBP immünosensörlerinin üretimlerinde
Jelatin- MBP elektrotlarınkine göre büyük bir dalgalanma vardır. Bu durumun,
nanopartiküllerin her bir elektrot yüzeyinde farklı homojenlikte dağılmasından
kaynaklandığı düşünülmektedir. Standart sapma % 8.72’dir.
Benzer şekilde Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP, Aljinat-MBP, Aljinat-TiO2-MBP,
Jelatin/Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörlerinin tekrar
üretilebilirlik grafikleri şekil 5.31-şekil 5.36’da gösterilmiştir.
98
Şekil 5.31 Kitosan-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma %5.24 bulunmuştur.
Şekil 5.32 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma %7.26 bulunmuştur.
99
Şekil 5.33 Aljinat-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma %2.95’tir.
Şekil 5.34 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma % 5.86’dır.
100
Şekil 5.35 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma % 3.79’dur.
Şekil 5.36 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün tekrar üretilebilirlik grafiği
Standart sapma % 4.12’dir.
101
5.4 İmmünosensörlerin Ömrü
İmobilizasyon koşulları optimize edildikten sonra MBP elektrotları geliştirilmiştir ve
elektrotların kullanım ömrü tespit edilmiştir. İmmünosensör her kullanım sonrası
aminoasetik asit tamponuyla (0.1 M, pH 3) desorbe edilmiş, fosfat tamponunda (0,05
mol.L-1, pH 7,4) yıkanmış, 4 0C’ta fosfat tamponunda saklanmış ve her gün ölçüm
alınmıştır. İmmünosensörlerin impedimetrik yanıtlarındaki düşüş değerlendirilerek
kullanım süresi belirlenmiştir.
Şekil 5.37 Jelatin-MBP immünosensörünün kullanım süresi
Jelatin-MBP elektrotu 14 günlük kullanım süresi boyunca aktivitesini korumuştur (Şekil
5.37). İmmünosensör cevabı 14. Günün sonunda % 76.6’ya düşmüştür. Jelatin üzerine
MBP immobilizasyonu biyolojik aktiviteyi büyük oranda koruyarak antijenin etrafında
biyouyumlu bir mikroçevre oluştursa da çoğunlukla antijenlerin denatürasyonunun bir
sonucu olarak immünosensörün aktivitesinde düşüş gözlenmiştir.
102
5.38 Jelatin-TiO2 immünosensörünün kullanım süresi
Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresinin Jelatin-MBP
elektrodununkinden daha kısadır (Şekil 5.38). İmmünosensör 6. Güne kadar kararlı bir
performans sergilemiş, bu süreden sonra performansında hızlı bir düşüş gözlenmiştir.
Elektrot yüzeyi incelendiğinde, Jelatin-TiO2-MBP filminin elektrot yüzeyinden
ayrılmaya başladığı gözlenmiştir. Bu durumun, nanoaprtiküllerin immobilize filmi
olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Jelatin-TiO2-MBP immunosensörünün 10.
günün sonunda impedimetrik yanıtı % 74.5’a düşmüştür.
5.39 Kitosan-MBP immünosensörünün kullanım süresi
103
Kitosan-MBP immünosensörü 14 günlük kullanım süresi boyunca aktivitesini %75
oranında korumuştur (Şekil 5.39), Kitosan-TiO2-MBP elektrodunun ise impedimetrik
yanıtı 10. günün sonunda %75.6’ya düşmüştür (Şekil 5.40).
Şekil 5.40 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi
Şekil 5.41 Aljinat-MBP immünosensörünün kullanım süresi
104
Şekil 5.42 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi
Aljinat-MBP immünosensörü 14 günlük kullanım süresi boyunca aktivitesini %77.8
oranında korumuştur (Şekil 5.41), Aljinat-TiO2-MBP elektrodunun ise impedimetrik
yanıtı 10. günün sonunda %75.5’e düşmüştür (Şekil 5.42).
Şekil 5.43 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün kullanım süresi
105
Şekil 5.44 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün kullanım süresi
Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörü 14 günlük kullanım süresi boyunca aktivitesini
%69.2 oranında korumuştur (Şekil 5.43), Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün
ise impedimetrik yanıtı 10. günün sonunda %68.9’a düşmüştür (Şekil 5.44).
5.5 Film Kalınlıkları
Polimer film kalınlıklarının hesaplanması amacıyla altın disk elektrotlar polimerler ile
modifiye edilerek QCM ölçümleri alınmıştır. Bulunan frekans değişimleri kullanılarak
Sauerbrey eşitliği (2.24) ile film kalınlıkları hesaplanmıştır.
22. .. .
o
q q
m ffA ρ η− ∆
∆ = (2.24)
.f fm q d∆ =
(2.25)
2
. . .2. .
q qf
f o
f Ad
fρ η
ρ−∆
=
(2.26)
106
f∆ : frekans değişimi, Hz
fd : film kalınlığı, cm
A : elektrot alanı (1.13 cm2),
qρ : kristal yoğunluğu (2.64 g.cm-3),
qη : kristalin kesme modülü (2.94x1011 g.cm-1.s-2),
fρ : polimer film yoğunluğu, g.cm-3
of : rezonans frekansı (5.000.000 Hz).
Şekil 5.45 Jelatin ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi
Şekil 5.45’te Jelatin film için polimer çözeltisi ekleme sonrası frekans değişim grafiği
gösterilmiştir. Jelatin ilavesi sonrası 73870 Hz’lik bir frekans düşüşü meydana
gelmiştir. Bu değer kullanılarak Sauerbrey eşitliği ile jelatin film kalınlığı:
2 3 11 1 2
3 2
73870 1.13 2.64 . 2.94.10 .2 0.08 . 5000000f
Hz cm g cm g cm sd
g cm
− − −
−
× × ×=
× ×
Jelatin film kalınlığı 180 µm bulunmuştur.
107
Şekil 5.46, 5.47 ve 5.48’de sırası ile kitosan, aljinat ve Jelatin/Aljinat film için altın
elektrodun frekans değişimi gösterişmiştir. Aynı formül kullanılarak kitosan film
kalınlığı 156 µm (polimer yoğunluğu 0.01 g.cm-3), aljinat film kalınlığı 170 µm
(polimer yoğunluğu 0.002 g.cm-3) ve Jelatin/Aljinat film kalınlığı 276 µm (polimer
yoğunluğu 0.04 g.cm-3) bulunmuştur.
Şekil 5.46 Kitosan ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi
Şekil 5.47 Aljinat ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi
108
Şekil 5.48 Jelatin/Aljinat ilavesi sonrası altın elektrodun frekans değişimi
Nanopartikül ilavesi ile film kalınlıklarında kayda değer bir değişimin olmadığı
görülmüştür.
5.6 Geliştirilen İmmünosensörlerin Elektrokimyasal Davranışları
Şekil 5.49 Jelatin immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği
a. Jelatin-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Jelatin-TiO2-MBP elektrot, d. Jelatin elektrot, e. Anti-MBP inkübe Jelatin-TiO2-MBP elektrot, f. Jelatin-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Jelatin-MBP elektrot
109
Şekil 5.49’da Pt elektrot üzerine yapılan jelatin modifikasyonu ve sonraki işlemler
sonucu impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği verilmiştir. Grafikten
görülebileceği gibi çıplak elektrot (b) jelatin ile modifiye edildikten sonra (d) impedans
çok fazla artmıştır. Bu artış, elektrot yüzeyine jelatinin başarılı bir şekilde kaplandığını
ve jelatinin yalıtıcı etkisini göstermektedir. Sisteme nanopartikül ilave edildiğinde ise
(a) yük transfer direnci, çıplak Pt elektrodununkinin altına inmiştir. Bu durum,
nanopartiküllerin yüzey alanını ve yük transfer hızını arttırıcı etkisini kanıtlar
niteliktedir. Nanopartiküllerin bu özelliği sayesinde daha düşük yük transfer direncine
yani tayin sınırına inilebilmiştir. Jelatin-TiO2 taşıyıcısına MBP immobilize edildiğinde
(c) ve Jelatin taşıyıcı sistemine MBP immobilize edildiğinde (f) eğrileri elde edilmiştir.
MBP immobilizasyonu sonucu impedansın artması, MBP’nin ekstra bir direnç
yaratmasından kaynaklanmakta ve MBP’nin immobilizasyonunu ispatlamaktadır. Bu
elektrotlara Anti-MBP inkübe edildiğinde MBP ve Anti-MBP bağlanması gerçekleşmiş
ve impedanslarda artış gözlenmiştir. Jelatin-MBP elektroduna Anti-MBP inkübasyonu
ile (g), Jelatin-TiO2-MBP elektroduna Anti-MBP inkübasyonu ile ise (e) eğrisi elde
edilmiştir.
Şekil 5.50 Jelatin immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı
a. Jelatin-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Jelatin-TiO2-MBP elektrot, d. Jelatin elektrot, e. Anti-MBP
inkübe Jelatin-TiO2-MBP elektrot, f. Jelatin-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Jelatin-MBP elektrot
110
Şekil 5.50’de Pt elektrot üzerine yapılan jelatin modifikasyonu ve sonraki işlemler
sonucu dönüşümlü voltamogramda meydana gelen değişimler gösterilmiştir. Çıplak
elektrottan (b) geçen akım yoğunluğu yaklaşık olarak 0.002 µA.cm-2 iken jelatin
modifikasyonu sonucu (d) 0.0012 seviyesine inmiştir. Akım yoğunluğundaki azalma,
jelatinin başarılı bir şekilde Pt elektrot yüzeyine kaplandığını göstermekteyse de çok
düşük düzeylere inmemesi, çözelti ile elektrot arasında halen bir miktar elektron
aktarımının gerçekleştiğini göstermektedir. Bu durum, Jelatin’in SEM mikrografında
görülen adacıklar şeklindeki mikro yapısından kaynaklandığı düşünülmektedir. Jelatin’e
MBP immobilize edildiğinde elektrottan geçen yük yoğunluğu daha da azalmıştır (f) ve
Anti-MBP inkübasyonu ile en alt seviyeye ulaşmıştır (g). Sisteme nanopartiküller dahil
edildiğinde elektrottan geçen yük yoğunluğu çıplak Pt’den fazladır (a). Jelatin-TiO2
elektrota MBP immobilize edildiğinde (c) ve Anti-MBP inkübe edildiğinde (e)
voltamogramı elde edilmiştir. Elde edilen bu CV sonuçları, impedans sonuçlarını
desteklemektedir.
Anodik ve katodik pik potansiyelleri kullanılarak hesaplanan formal potansiyeller
(E0′=(Ep,a + Ep,k)/2) Anti-MBP inkübe edilmiş Jelatin-MBP ve Jelatin-TiO2-MBP
elektrotlar için sırasıyla 205 ve 212 mV olarak hesaplanmıştır. Ayrıca pik ayrımları
(∆Ep = Ep,a − Ep,k) sırası ile 150 ve 105 mV olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar, Anti-
MBP ile Jelatin-MBP ve Jelatin-TiO2-MBP arasındaki elektron transferinin tersinmeze
yakın olduğunu, fakat Jelatin-TiO2-MBP elektrodununkinin daha tersinir olduğunu
göstermektedir (Deng vd. 2008, Liu vd. 2008).
Benzer sonuçlar diğer elektrotlarda da gözlenmiştir. Kitosan elektrodun impedans ve
CV grafikleri şekil 5.51 ve 5.52’de, Aljinat elektrodun impedans ve CV grafikleri şekil
5.53 ve 5.54’te, Jelatin/Aljinat elektrodun impedans ve CV grafikleri ise şekil 5.55 ve
5.56’da gösterilmiştir.
111
Şekil 5.51 Kitosan immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği
a. Kitosan-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Kitosan-TiO2-MBP elektrot, d. Kitosan elektrot, e. Anti-MBP inkübe Kitosan-TiO2-MBP elektrot, f. Kitosan-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Kitosan-MBP elektrot
Şekil 5.52 Kitosan immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı
a. Kitosan-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Kitosan-TiO2-MBP elektrot, d. Kitosan elektrot, e. Anti-MBP inkübe Kitosan-TiO2-MBP elektrot, f. Kitosan-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Kitosan-MBP elektrot
112
Formal potansiyeller Anti-MBP inkübe edilmiş Kitosan-MBP ve Kitosan-TiO2-MBP
elektrotlar için sırasıyla 200 ve 205 mV olarak hesaplanmıştır. Pik ayrımları sırası ile
120 ve 110 mV olarak hesaplanmıştır.
Şekil 5.53 Aljinat immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği
a. Aljinat-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Aljinat-TiO2-MBP elektrot, d. Aljinat elektrot, e. Anti-MBP inkübe Aljinat-TiO2-MBP elektrot, f. Aljinat-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Aljinat-MBP elektrot
Şekil 5.54 Aljinat immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı
a. Aljinat-TiO2 elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Aljinat-TiO2-MBP elektrot, d. Aljinat elektrot, e. Anti-MBP inkübe Aljinat-TiO2-MBP elektrot, f. Aljinat-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Aljinat-MBP elektrot
113
Çıplak elektrodun aljinat ve kitosan filmler ile modifiye edilmesi sonucu CV’lerde
anodik bölgeye kaymanın gerçekleştirği görülmektedir. Bu sonuç, elektrotların
başarıyla modifiye edildiğinin bir başka göstergesidir. İmpedanstaki direnç değerlerinin
jelatininkine oranla fazla olması da bu sonucu desteklemektedir.
Formal potansiyeller Anti-MBP inkübe Aljinat-MBP ve Aljinat-TiO2-MBP elektrotlar
için sırasıyla 165 ve 207 mV olarak hesaplanmıştır. Pik ayrımları sırası ile 170 ve 165
mV olarak hesaplanmıştır.
Şekil 5.55 Jelatin/Aljinat immünosensörünün impedans değişimini gösteren Nyquist grafiği
a. Çıplak elektrot, b. Jelatin/Aljinat modifiye elektrot, c. Jelatin/Aljinat-MBP elektrot, d. Anti-MBP inkübe Jelatin/Aljinat-MBP elektrot, e. Jelatin/Aljinat-TiO2 elektrot, f. Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP elektrot
114
Şekil 5.56 Jelatin/Aljinat immünosensörünün dönüşümlü voltamogramı
a. Çıplak elektrot, b. Çıplak elektrot, c. Aljinat-TiO2-MBP elektrot, d. Aljinat elektrot, e. Anti-MBP inkübe Aljinat-TiO2-MBP elektrot, f. Aljinat-MBP elektrot, g. Anti-MBP inkübe Aljinat-MBP elektrot
Formal potansiyeller Anti-MBP inkübe Jelatin/Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-
MBP elektrotlar için sırasıyla 201 ve 195 mV olarak hesaplanmıştır. Pik ayrımları sırası
ile 100 ve 110 mV olarak hesaplanmıştır.
İmmünosensörlerde, immünoreaksiyonların doğası gereği kinetik bir reaksiyon değil
bağlanma olayı meydana gelmektedir. Bu nedenle immünosensörlerde bir ürün ya da
analit difüzyonu değil, elektron difüzyonu gerçekleşmektedir. Bu nedenle
immünosensörlerin Nyqusit grafiğinde difüzyonu gösteren doğrusal kısım
görülmemekte, sadece yarım daire grafiği oluşmakadır. Bu eğriye uygun devre modeli
ise çözelti direnci (Rs), çift tabaka kapasitansı (Cdl) ve yük transfer direncinden
meydana gelen, Warburg impedansını içermeyen Randles devresidir.
Şekil 5.57 Geliştirilen immünosensörlere ait Randles devresi
115
5.7 Kalibrasyon Grafikleri
Tasarlanan immünosensörlere Anti-MBP konsantrasyonları uygulanarak lineer aralık ve
tayin limiti belirlenmiş, kalibrasyon grafiği çizilmiştir. Antijen ya da antikorların, diğer
bazı antijen veya antikorları bağlama özellikleri olduğu için hIgG kullanılarak non-
spesifik bağlanmalar denetlenmiş ve kalibrasyon grafiğinden çıkarılarak gerçek
kalibrasyon grafikleri elde edilmiştir.
Şekil 5.58’de Jelatin-MBP elektrodunun, uygulanan Anti-MBP ve hIgG miktarlarına
göre impedanstaki değişimini gösterilmiştir. 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon
aralığında yapılan çalışmada en üst düzey olan 2500 ng.mL-1 konsantrasyonunda Anti-
MBP uygulaması sonucu alınan relatif impedans 2.35 iken aynı konsantrasyonda hIgG
uygulaması sonucu alınan relatif impedans 0.11 olarak ölçülmüştür. Bu sonuç, hIgG’nin
MBP’ye %4.68 oranında, yani oldukça düşük bir yüzde ile bağlandığını ve non-spesifik
bağlanmaların immünosensör performansını pek etkilemediğini göstermektedir.
Şekil 5.58 Jelatin-MBP immünosensörüne 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması
116
Şekil 5.59 Jelatin-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.60 Jelatin-MBP immünosensörünün düşük (0.975-62.5 ng.mL-1)
konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.59 ve 5.60’da Jelatin-MBP immünosensörünün sırası ile yüksek (125-2500
ng.mL-1) ve düşük (0.975-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralıklarında kalibrasyon
grafikleri gösterilmiştir. Jelatin-MBP immünosensörünün cevabı Anti-MBP
konsantrasyonu ile orantılı olup 0.975-62.5 ng.mL-1 konsantrasyon aralığı için
117
determinasyon katsayısı R2= 0.9907; 125-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığı için ise
R2= 0.9733 olarak elde edilmiştir. Yüksek konsantrasyon uygulamalarında doğrusallığın
azalmasının, fazla Anti-MBP ilavesi ile elektrodun doygunluğa ulaşmasından
kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu immünosensör için tayin limiti 0.975 ng.mL-1’dir.
Şekil 5.61’de Jelatin-TiO2-MBP elektrodunun, uygulanan Anti-MBP ve hIgG
miktarlarına göre impedanstaki yanıtları değerlendirilmiştir. 0.4875-2500 ng.mL-1
konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada en üst düzey olan 2500 ng.mL-1
konsantrasyonunda Anti-MBP uygulaması sonucu alınan sinyal 2.40 iken aynı
konsantrasyonda hIgG uygulaması sonucu alınan sinyal 0.12’dir. hIGg, MBP’ye %5
oranında bağlanmıştır. Jelatin-TiO2-MBP elektroda bağlanan hIgG, Jelatin-MBP
elektroda bağlanan miktardan az da olsa fazladır. Bu durum, nanopartiküllerin yüzey
alanını ve immobizasyon verimini arttırıcı etkisinden kaynaklanmaktadır.
Şekil 5.61 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörüne 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması
Şekil 5.62 ve 5.63’te Jelatin-TiO2-MBP elektrodunun kalibrasyon grafikleri
gösterilmiştir. Jelatin-MBP elektroda göre daha geniş olan konsantrasyon aralığında
Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün cevabı Anti-MBP konsantrasyonu ile orantılı
118
olup 0.4875-62.5 ng.mL-1 konsantrasyon aralığı için determinasyon katsayısı R2=
0.9887, 125-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığı için ise R2= 0.9769 olarak elde
edilmiştir. Tayin limiti 0.4875’tir. Sisteme nanopartikül ilave edilmesi, elektron transfer
hızını arttırmış ve direnci düşürmüştür. İmpedans grafiğinde yük transfer direnci
düştüğü için daha düşük konsantrasyonda tayin yapılabilmiştir. Buna karşın, önceki
bölümlerde bahsedildiği gibi TiO2 ilavesi, film kararlılığını azalttığından doğrusallık
Jelatin-MBP elektrodunkine göre daha azdır.
Şekil 5.62 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.63 Jelatin-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.4875-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
119
Şekil 5.64’te Kitosan-MBP elektrodunun, uygulanan Anti-MBP ve hIgG miktarlarına
göre impedans değişimleri gösterilmiştir. 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon
aralığında yapılan çalışmada hIGg, MBP’ye %7.4 oranında bağlanmıştır. Non-spesifik
bağlanmalar değerlendirilerek düzeltilmiş kalibrasyon grafikleri şekil 5.65 ve 66’da
gösterilmiştir. İmmünosensörün düşük konsantrasyon aralığındaki (0.4875-62.5 ng.mL-
1) determinasyon katsayısı R2=0.9926 ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (125-2500
ng.mL-1) determinasyon katsayısı R2=0.9800’tir.
Şekil 5.64 Kitosan-MBP immünosensörüne 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP b. hIgG uygulaması
120
Şekil 5.65 Kitosan-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.66 Kitosan-MBP immünosensörünün düşük (0.4875-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
121
Şekil 5.67 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörüne 0.1213-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP b. hIgG uygulaması
Şekil 5.67’de Kitosan-TiO2-MBP elektrodunun non-spesifik davranışı incelenmiştir.
0.1213-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada hIGg, MBP’ye %9.2
oranında bağlanmıştır. Non-spesifik bağlanmalar değerlendirilerek düzeltilmiş
kalibrasyon grafikleri ise şekil 5.68 ve 69’da gösterilmiştir. İmmünosensörün düşük
konsantrasyon aralığındaki (0.1213-62.5 ng.mL-1) determinasyon katsayısı R2=0.9899
ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (125-2500 ng.mL-1) determinasyon katsayısı
R2=0.9810’dur. Tayin limiti 0.1213 ng.mL-1’dir. Kitosan taşıyıcı sistemi kullanılarak
yapılan çalışmalarda diğer çalışmalara göre daha düşük düzeylerde tayin limitlerine
ulaşılmıştır. Bu durumun, farklı fonksiyonel gruplar bulunduran kitosana yapılan
immobilizasyon işlermlerinin diğerlerine oranla daha etkin olmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
122
Şekil 5.68 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.69 Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.1213-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.70’de Aljinat-MBP elektrodunun non-spesifik bağlanmaları incelenmiştir. 1.95-
2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada hIGg, MBP’ye %6.36
oranında bağlanmıştır. Non-spesifik bağlanmalar değerlendirilerek elde edilen
düzeltilmiş kalibrasyon grafikleri şekil 5.71 ve 72’de gösterilmiştir. İmmünosensörün
düşük konsantrasyon aralığındaki (1.95-125 ng.mL-1) determinasyon katsayısı
123
R2=0.9947 ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (250-2500 ng.mL-1) determinasyon
katsayısı R2=0.9833’dur. Tayin limiti 1.95 ng.mL-1’dir.
Şekil 5.70 Aljinat-MBP immünosensörüne 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması
Şekil 5.71 Aljinat-MBP immünosensörünün yüksek (250-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
124
Şekil 5.72 Aljinat-MBP immünosensörünün düşük (1.95-125 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.73 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörüne 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP b. hIgG uygulaması
Şekil 5.73’te Aljinat-TiO2-MBP elektrodunun non-spesifik bağlanmaları incelenmiştir.
0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada hIGg, MBP’ye %4.87
oranında bağlanmıştır. Non-spesifik bağlanmalar değerlendirilerek elde edilen
düzeltilmiş kalibrasyon grafikleri şekil 5.74 ve 75’te gösterilmiştir. İmmünosensörün
125
düşük konsantrasyon aralığındaki (0.975-125 ng.mL-1) determinasyon katsayısı
R2=0.9908 ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (250-2500 ng.mL-1) determinasyon
katsayısı R2=0.9878’dir. Tayin limiti 0.975 ng.mL-1’dir.
Şekil 5.74 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (250-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.75 Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (0.975-125 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
126
Şekil 5.76’da Jelatin/Aljinat-MBP elektrodunun non-spesifik bağlanmaları
incelenmiştir. 3.9-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada hIGg,
MBP’ye %12 oranında bağlanmıştır. Non-spesifik bağlanmalar değerlendirilerek elde
edilen düzeltilmiş kalibrasyon grafikleri şekil 5.77 ve 5.78’de gösterilmiştir.
İmmünosensörün düşük konsantrasyon aralığındaki (3.5-62.5 ng.mL-1) determinasyon
katsayısı R2=0.9955 ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (125-2500 ng.mL-1)
determinasyon katsayısı R2=0.9780’dir. Tayin limiti 3.90 ng.mL-1’dir.
Şekil 5.76 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörüne 3.9-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP, b. hIgG uygulaması
Şekil 5.77 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün düşük (3.9-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
127
Şekil 5.78 Jelatin/Aljinat-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Şekil 5.79’da Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP elektrodunun non-spesifik bağlanmaları
incelenmiştir. 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında yapılan çalışmada hIGg,
MBP’ye %12,2 oranında bağlanmıştır. Non-spesifik bağlanmalar değerlendirilerek elde
edilen düzeltilmiş kalibrasyon grafikleri şekil 5.80 ve 5.81’de gösterilmiştir.
İmmünosensörün düşük konsantrasyon aralığındaki (1.95-62.5 ng.mL-1) determinasyon
katsayısı R2=0.9675 ve yüksek konsantrasyon aralığındaki (125-2500 ng.mL-1)
determinasyon katsayısı R2=0.9606’dır. Tayin limiti 1.95 ng.mL-1’dir.
128
Şekil 5.79 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörüne 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında a. Anti-MBP b. hIgG uygulaması
Şekil 5.80 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün düşük (1.95-62.5 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
129
Şekil 5.81 Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensörünün yüksek (125-2500 ng.mL-1) konsantrasyon aralığında kalibrasyon grafiği
Geliştirilen immünosensörlerin yanıt süresi, Anti-MBP inkübe elektrotların frekans
değerlerinin MBP immobilize edilmiş elektrotların maksimum kapasitansındaki frekans
değerine gelme süresi baz alınarak hesaplanmış ve Çizelge 5.1’de gösterilmiştir.
130
Çizelge 5.1 Geliştirilen immünosensörlerin çalışma koşulları ve performansları(1)
Jelatin-MBP Kitosan-MBP Aljinat-MBP Jelatin/Aljinat-MBP
Polimer, % 8 1 0,2 4 (J/A oranı 2:1) Çapraz Bağlayıcı, mol.L-1
0.003 0.004 0.0035 (NHS/EDC)
0.004
MBP, µg.mL-1 20 100 40 40 İnkübasyon süresi, dk
60 60 60 60
Tekrar üretilebilirlik, standar sapma %
3.96 5.24 2.95 3.79
Kullanım süresi (gün) ve kullanım süresi sonu aktivitesi %
14, 76.6 14, 75 14, 77.8 14, 69.2
Film kalınlığı, µm
180 156 170 276
Formal potansiyel, mV
205 200 165 201
Pik ayrımı, mV
150 120 170 100
Devre modeli Randles Randles Randles Randles Doğrusal aralık, ng.mL-1
0.975-2500 0.4875-2500 1.95-2500 3.90-2500
Tayin limiti, ng.mL-1
0.975 0.4875 1.95 3.90
Determinasyon katsayısı, R2
0.9907/0.9733 0.9926/0.9800 0.9947/0.9833 0.9955/0.9790
Kalibrasyon grafiği denklemi [y=relatif impedans (ohm), x=Anti-MBP (ng.mL-
1)]
y=0.01x+0.13 (düşük kons.)
y= 0.0004x+1.15
(yüksek kons.)
y=0.003x+0.06 (düşük kons.)
y= 0.0007x+0.69 (yüksek kons.)
y=0.0058x+0.15 (düşük kons.)
y= 0.0004x+1.01 (yüksek kons.)
y=0.006x+0.03 (düşük kons.)
y=0.00016x+0.55
Tayin süresi, s 58 83 104 92
131
Çizelge 5.2 Geliştirilen immünosensörlerin çalışma koşulları ve performansları(2)
Jelatin-TiO2-MBP
Kitosan-TiO2-MBP
Aljina-TiO2-MBP
Jelatin/Aljina-TiO2-MBP
TiO2, g 0.0004 0.00005 0.00004 0.0004 MBP, µg.mL-1 20 40 40 40 İnkübasyon süresi, dk
30 30 30 30
Tekrar üretilebilirlik, standar sapma %
8.72 7.26 5.86 4.12
Kullanım süresi (gün) ve kullanım süresi sonu aktivitesi %
10, 74.5 10, 75.6 10, 75.5 10, 68.9
Formal potansiyel, mV
212 205 207 195
Pik ayrımı, mV
105 110 165 110
Devre modeli Randles Randles Randles Randles Doğrusal aralık, ng.mL-1
0.4875-2500 0.1213-2500 0.975-2500 1.95-2500
Tayin limiti, ng.mL-1
0.4875 0.1213 0.975 1.95
Determinasyon katsayısı, R2
0.9887/0.9769 0.9899/0.9810 0.9908/0.9878 0.9675/0.9606
Kalibrasyon grafiği denklemi [y=relatif impedans (ohm), x=Anti-MBP (ng.mL-
1)]
y=0.012x+0.148 (düşük kons.)
y=0.0004x+1.13 (yüksek kons.)
y=0.0035x+0.183 (düşük kons.)
y= 0.0004x+0.58 (yüksek kons.)
y=0.006x+0.23 (düşük kons.)
y= 0.0009x+0.43 (yüksek kons.)
y=0.006x+0.1 (düşük kons.)
y= 0.0002x+0.57
(yüksek kons.)
Tayin süresi, s 46 65 79 71
5.8 BOS ve Serum Çalışmaları
Tasarlanan immünosensörlerin kliniğe uyarlanabilmesi amacıyla gerçek biyolojik
örnekler kullanılarak çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda benzer sonuçlar
alındığından bu tez çalışması kapsamında üretilen immünosensörlerden en düşük tayin
132
sınırına sahip olan Kitosan-TiO2-MBP elektrodu kullanılarak yapılan çalışmanın
sonuçları verilmiştir.
BOS ve serumdaki Anti-MBP miktarlarının bulunması amacıyla yapay BOS ve yapay
serum ile kalibrasyon grafikleri çizilmiş ve kalibrasyon denklemleri yapay BOS için
doğrusal denklemler RI=0.0037[Anti-MBP]+0.179 (düşük konsantrasyon),
RI=0.00044[Anti-MBP]+0.606 (yüksek konsantrasyon); yapay serum için ise
RI=0.0036[Anti-MBP]+0.184 (düşük konsantrasyon), RI=0.00081[Anti-MBP]+0.558
olarak bulunmuştur (Şekil 5.82-5.85). Kitosan-TiO2-MBP immünosensörlerine 10’ar µL
BOS ve serum damlatılarak alınan impedimetrik sinyaller ile kalibrasyon
denklemlerinden Anti-MBP miktarları hesaplanmıştır. Yapılan BOS denemesi
sonucunda 0.205’lik bir relatif impedans sinyali elde edilmiş ve bu değer kalibrasyon
grafiğinde yerine konularak 6,28 ng.mL-1 Anti-MBP değeri bulunmuştur. Yapay BOS
ile elde edilen kalibrasyon grafiğinden ise Anti-MBP değeri 6,99 ng.mL-1 olarak
hesaplanmıştır. Bu değerlerin oldukça yakın olduğu görülmektedir. Benzer şekilde
serum denemesi sonucu 0.215’lik bir relatif impedans sinyali elde edilmiş ve bu değer
kalibrasyon grafiğinde yerine konularak 9,14 ng.mL-1 Anti-MBP değeri bulunmuştur.
Yapay serum kalibrasyon denkleminden ise serumdaki Anti-MBP miktarı 8,61 ng.mL-1
olarak hesaplanmıştır.
133
Şekil 5.82 Düşük konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün
kalibrasyon grafiği, (b) Yapay BOS ile elde edilen kalibrasyon grafiği
Şekil 5.83 Düşük konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği, (b) yapay serum ile elde edilen kalibrasyon grafiği
134
Şekil 5.84 Yüksek konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği, (b) Yapay BOS ile elde edilen kalibrasyon grafiği
Şekil 5.85 Yüksek konsantrasyon aralığında (a) Kitosan-TiO2-MBP immünosensörünün kalibrasyon grafiği, (b) Yapay serum ile elde edilen kalibrasyon grafiği
135
6. TARTIŞMA ve SONUÇ
Bu çalışmada, MS hastalığına yol açan oto-antikorlardan biri olan Anti-MBP tayini için
spesifik, duyarlı, hızlı ve kolay sonuç verecek MBP immünosensörünün geliştirilmesi
hedeflenmiştir. Bu amaçla, MBP immobilizasyonu için jelatin, kitosan, aljinat; bu
polimerlerin kombinasyonları ve TiO2 nanopartikülleri ile karışımları kullanılmıştır.
Jelatin/Kitosan ve Aljinat/Kitosan sistemlerinden istenilen verim alınamadığı için
çalışmaya jelatin, kitosani aljinat ve Jelatin/Aljinat sistemleri ile devam edilmiştir.
MBP’nin taşıyıcılara immobilizasyonu amacıyla çapraz bağlayıcı olarak glutaraldehit ve
NHS/EDC kullanılmıştır.
Tez çalışmasında ilk olarak hazırlanan Polimer, Polimer-MBP, Polimer-TiO2 ve
Polimer-TiO2-MBP filmlerinin SEM görüntüleri alınmış ve morfolojik değerlendirme
yapılmıştır. İmmünosensörlerden maksimum performans alabilmek amacıyla taşıyıcı
miktarları, nanopartikül miktarları, çapraz bağlayıcı ve MBP konsantrasyonları ve
inkübasyon süreleri optimize edilmiştir. Ayrıca QCM kullanılarak film kalınlıkları
hesaplanmıştır. Daha sonra EIS ve CV sonuçları değerlendirilerek immünosensörlerin
elektrokimyası incelenmiştir. Optimize immünosensörlere non-spesifik bağlanmalar
hIgG kullanılarak denetlenmiş ve kalibrasyon grafikleri elde edilmiştir. Son olarak ise
immünosensörlerin klinik uygulamaları amacıyla MS’li hastalardan alınan BOS ve
serum ile çalışmalar yapılmış ve sonuçlar değerlendirilmiştir.
Değişik polimer miktarları kullanılarak hazırlanan immünosensörlerin impedimetrik
cevapları değerlendirilerek en uygun taşıyıcı oranları araştırılmıştır. Jelatin için % 4-14,
kitosan için % 0.5-2.75, aljinat için % 0.2-1.3 ve Jelatin/Aljinat için 0.5-10 (oran)
aralıklarında polimerler kullanılarak hazırlanan immünosensörler ile yapılan
optimizasyon çalışması sonucunda sırası ile % 8, % 1, % 0.2 ve 2 oranları en uygun
taşıyıcı miktarları olarak tespit edilmiştir. Yüksek polimer oranları, bağlanan MBP
miktarının artmasına, dolayısıyla immünosensör sinyalinin artmasına olanak
sağlamıştır. Artan polimer miktarı ise taşıyıcı gözeneklerinin küçülmesine neden olmuş
ve substrat ve ürün giriş-çıkışlarını kısıtladığından sinyalde düşüş gözlenmiştir (Sungur
136
vd. 2004, Emregül 2005). Yapılan literatür taramasında kitosanın genellikle % 0.5-% 1
oranlarında (Yu vd. 2004, Luo vd. 2005); aljinatın ise % 2 oranında (Gonchar vd. 1998,
Gorenek vd. 2004) kullanılarak yapılan çalışmalara rastlanmıştır. Literatürde
Jelatin/Aljinat polimer karışımı ile geliştirilen bir immünosensöre rastlanmamıştır.
Polimer-TiO2 sistemlerinde TiO2 optimizasyonu amacıyla jelatin için 0.0001-0.0008 g,
kitosan için 0.00003-0.00007 g, aljinat için 0.00002-0.0001 g ve Jelatin/Aljinat için
0.0002-0.0006 g TiO2 kullanılarak immünosensörler hazırlanmış ve optimum değerler
sırası ile 0.0004 g, 0.00005 g, 0.00004 g ve 0.0004 g olarak bulunmuştur. Jelatin,
kitosan, aljinat ve Jelatin/Aljinat polimerlerinin hepsinde çok düşük nanopartikül
miktarları yüzey alanını gerektiği kadar arttıramazken çok fazla nanopartikül miktarları
ise polimer yüzeyini tamamen kaplayarak direnci arttırmakta ve elektron transferini
inhibe etmektedir.
MBP’nin taşıyıcı sistemlere immobilizasyonunda çapraz bağlayıcı olarak 0.001-0.005
mol.L-1 konsantrasyon aralığında glutaraldehit (jelatin, kitosan ve Jelatin/Aljinat için) ve
0.0035-0.04 mol.L-1 konsatrasyon aralığında NHS/EDC (aljinat için) kullanılarak
immobilizasyonlar gerçekleştirilmiş ve en uygun çapraz bağlayıcı konsantrasyonları
jelatin için 0.003 mol.L-1, kitosan için 0.004 mol.L-1, aljinat için 0.0035 mol.L-1 ve
Jelatin/Aljinat için 0.004 mol.L-1 olarak tespit edilmiştir. Glutaraldehit
konsantrasyonlarındaki artış ile MBP’nin taşıyıcıya bağlanması artmıştır. Yüksek
glutaraldehit konsantrasyonu, MBP inaktivasyonuna, elektron aktarımının azalmasına
ve buna bağlı olarak da duyarlılıkta düşüşe neden olmuştur (Sungur vd. 2004, Emregül
2005).
Bir MS biyobelirteci olan ve bu çalışmada tanıyıcı biyomolekül olarak kullanılan
MBP’nin optimizasyonu amacıyla 2-1000 µg.mL-1 konsantrasyon aralıklarında MBP
kullanılarak farklı elektrotlar hazırlanmış ve optimum MBP konsantrasyonları Jelatin-
MBP elektrot için 20 µg.mL-1, Jelatin-TiO2-MBP elektrot için 20 µg.mL-1, Kitosan-
MBP elektrot için 100 µg.mL-1, Kitosan-TiO2-MBP elektrot için 40 µg.mL-1, Aljinat-
137
MBP elektrot için 40 µg.mL-1, Aljinat-TiO2-MBP elektrot için 40 µg.mL-1,
Jelatin/Aljinat-MBP için 40 µg.mL-1 ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP için 40 µg.mL-1
olarak bulunmuştur. Artan MBP yüklemesi taşıyıcı gözeneklerinde aşırı doygunlaşmaya
neden olduğundan elektron difüzyonunu engellemekte ve elektron transfer hızını
azaltarak sinyali düşürmektedir.
MBP’ye Anti-MBP’nin en iyi şekilde bağlanmasını sağlamak amacıyla Anti-MBP
inkübasyon süreleri optimize edilmiş ve nanopartiküllü elektrotlar için 30’ar dakika,
nanopartikülsüz elektrotlar için ise 60’ar dakika bulunmuştur. Bu sonucun, yüzey alanı
daha fazla olan ve dolayısıyladaha etkin immobilizasyonların gerçekleştiği Polimer-
TiO2 taşıyıcı sistemlerine Anti-MBP’nin daha etkin bağlanmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir. Literatürde bu sürelerden daha kısa (Kong vd. 2011, Chen vd. 2010,
Chen vd. 2006) inkübasyon sürelerinin yanı sıra yaklaşık aynı (Darain vd. 2003,
Ordonez ve Fabregas 2007, Li vd. 2008) inkübasyon sürelerine sahip immünosensör
çalışmaları da bulunmaktadır.
Geliştirilen immünosensörlerin pratik uygulanmasında önem arzeden yüksek yüzde ile
tekrar üretilebilirlik amacıyla her bir elektrottan 20’şer adet hazırlanmış ve verdikleri
impedimetrik yanıtların yakınlığı araştırılmıştır. Sonuçlar incelendiğinde nanopartikül
ilaveli immünosensörlerin daha yüksek standart sapma gösterdikleri görülmüştür. Bu
durumun, nanopartiküllerin farklı elektrot yüzeylerinde aynı homojenizasyon ile
dağılmadığından ileri geldiği düşünülmekedir. Ayrıca en kararlı elektrotların aljinat
elektrotlar olduğu da % 2.95’lik standart sapmadan anlaşılabilmektedir. Düzgün film
yapısının açık bir şekilde görülebildiği SEM mikrografları da bu sonucu
desteklemektedir.
Geliştirilen immünosensörlerin raf ömürlerinin araştırılması amacıyla yapılan çalışmada
Jelatin-MBP immünosensörünin 14 günlük kullanım süresi sonunda aktivitesini % 76.6
oranında koruduğu görülmüştür. Bu değer Kitosan-MBP immünosensör için % 75.0,
Aljinat-MBP immünosensör için, % 77.8 ve Jelatin/Aljinat immünosensör için
%69.2’dir. En kararlı film yapılarının Aljinat immünosensörlerinde meydana geldiği bu
138
sonuçlardan da anlaşılmaktadır. TiO2 ilaveli immünosensörlerde ise 10 günlük kullanım
süresi sonunda korunan aktivite Jelatin-TiO2-MBP için % 74.5, Kitosan-TiO2-MBP
için % 75.6, Aljinat-TiO2-MBP için % 75.5 ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP için ise
%68.9’dur. Deneylerler gerçekleştirilirken de TiO2 ilaveli elektrotlardan filmlerin
belirli bir süre sonunda kalktığı görülmüştür. Bu durumun, düz polimer film yapılarının
nanopartikül ilavesi sonucunda bozulmasından ve mekanik dayanımın azalmasından
kaynaklandığı düşünülmektedir. Literatürde kullanım ömrü sonunda daha düşük (Li vd.
2011, Zhang vd. 2008) ve daha yüksek (Ordonez ve Fabregas 2007, Kong vd. 2011)
aktivitelere sahip immünosensör çalışmaları bulunmaktadır.
Geliştirilen immünosensörlerin CV voltamogramları kullanılarak formal potansiyelleri
ve pik ayrımları hesaplanmış, immünosensörlerin tersinirliği araştırılmıştır. Formal
potansiyeller Jelatin-MBP, Jelatin-TiO2-MBP immünosensörler için sırası ile 205 mV,
212 mV; Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP için 200 mV, 205 mV; Aljinat-MBP,
Aljinat-TiO2-MBP için 165 mV ve 207 mV, Jelatin/Aljinat-MBP ve Jelatin/Aljinat-
TiO2-MBP için 201 mV ve 195 mV bulunmuştur. Pik ayrımları ise Jelatin-MBP,
Jelatin-TiO2-MBP için 150 mV, 105 mV; Kitosan-MBP, Kitosan-TiO2-MBP için 120
mV, 110 mV; Aljinat-MBP, Aljinat-TiO2-MBP için 170 mV, 165 mV; Jelatin/Aljinat-
MBP ve Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP için 100 mV ve 110 mV olarak hesaplanmıştır. Bu
sonuçlar yorumlandığında, tüm immünosensörlerin tersinmezliğe yakın olduğu fakat
nanopartiküllü immünosensörlerin genelde daha tersinir oldukları görülmektedir. Ayrıca
Nyquist grafikler incelendiğinde, immünosensörler için en uygun devre modelinin
Randles olduğu da görülmüştür. Çıplak elektrotlar polimer filmler ile modifiye
edildiğinde CV’lerde anodik bölgeye kaymanın gerçekleştiği görülmektedir. Bu sonuç,
impedans spektrumlarının yanında elektrotların başarıyla modifiye edildiğinin bir başka
göstergesidir. İmpedans ve CV grafiklerindeki değişimler literatürdekilerle uyum
içerisindedir (Pei vd. 2001, Tang vd. 2007, Zhang vd. 2008, Li vd. 2008, Wu vd. 2009,
Kong vd. 2011).
Geliştirilen immünosensörlere çeşitli konsantrasyon aralıklarında Anti-MBP’ler
uygulanarak kalibrasyon grafikleri çizilmiştir. Non-spesifik bağlanmaların
denetlenmeleri amacıyla Anti-MBP konsantrasyonları kadar hIgG elektrotlara inkübe
139
edilmiş ve elde edilen sinyallerin kalibrasyon grafiklerinden çıkarılmasıyla gerçek
kalibrasyon grafikleri elde edilmiştir. Jelatin-MBP immünosensöre 0.975-2500 ng.mL-1
konsantrasyon aralığında Anti-MBP uygulanmış ve düşük konsantrasyon aralığı için
(0.975-62.5 ng.mL-1) 0.9907, yüksek konsantrasyon aralığı için ise 0.9733’lük
determinasyon katsayısı elde edilmiştir. Tayin limiti 0.975 ng.mL-1’dir. Jelatin-TiO2-
MBP immünosensör ise 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında doğrusallık
göstermiş ve determinasyon katsayıları 0.9887 ve 0.9769 olarak bulunmuştur. Tayin
limiti 0.4875 ng.mL-1’dir. Sonuçlar incelendiğinde nanopartiküllü immünosensörlerin
doğrusallığının daha düşük olduğu görülmektedir. Bu durumun, daha önce de değinilen,
nanopartiküllerin film kararlılıklarını bozmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Yapılan literatür taramasında jelatin, kitosan ve aljinat kullanılarak geliştirilen sınırlı
sayıda immünosensör çalışması olduğu görülmüştür. Tang vd. (2004) jelatin/nafyon
taşıyıcı sistemi üzerine Hepatit B yüzey antikoru immobilize etmişler ve 4–800 ng.mL-1
tayin aralığında, 1.3 ng.mL-1’e kadar Hepatit B yüzey antijeni tayini yapabilmişlerdir.
Yapılan bir başka çalışmada ise fenolik bileşenlerin tayinine yönelik Jelatin/tirozinas
biyosensörü geliştirilmiş ve 5×10-8-1.4×10−4 mol.L-1 konsantrasyon aralığında katekol,
5×10−8-7.1×10−5 mol.L-1 konsantrasyon aralığında fenol ve 1×10−7-3.6×10−5 mol.L-1 p-
krezol tayini yapılabilmiştir (Li vd. 2005).
Kitosan-MBP immünosensör 0.4875-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında
doğrusallık göstermiş, determinasyon katsayıları 0.9926 ve 0.9800 olarak bulunmuş,
tayin limiti ise 0.4875 ng.mL-1’dir. Kitosan-TiO2-MBP immünosensör 0.1213-2500
ng.mL-1 konsantrasyon aralığında doğrusallık göstermiş, determinasyon katsayıları
0.9899 ve 0.9810 olarak bulunmuş, tayin limiti ise 0.1213 ng.mL-1’dir. Literatürde
kitosan kullanılarak 0.74 ng.mL-1 seviyesinde α-1-fetoprotein (Hua vd. 2004), 10
ng.mL-1 seviyesinde Okratoksin A (Khan ve Dhayal 2009), 0.01 ng.mL−1 seviyesinde
karsinoembriyonik antijen (Huang vd. 2010), 4.86 pg.mL-1 seviyesinde
karsinoembriyonik antijen (Cai vd. 2012), 0.06 pg.mL-1 seviyesinde epididimis spesifik
protein-4 ve 0.94 ng.mL−1 seviyesinde Dang virus zarf proteini (Cavalcanti vd. 2012)
tayinlerinin yapılabildiği immünosensör çalışmaları görülmüştür.
140
Aljinat-MBP immünosensör 1.95-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında doğrusallık
göstermiş, determinasyon katsayıları 0.9947 ve 0.9833 olarak bulunmuş, tayin limiti ise
1.95 ng.mL-1’dir. Aljinat-TiO2-MBP immünosensör 0.975-2500 ng.mL-1 konsantrasyon
aralığında doğrusallık göstermiş, determinasyon katsayıları 0.9908 ve 0.9878 olarak
bulunmuş, tayin limiti ise 0.975 ng.mL-1’dir. Literatürde 3.1x103 cfu.mL-1 seviyesinde
Shigella flexneri (Zhao vd. 2011), 0.23 µg.mL-1 seviyesinde süperoksit radikali (Wang
vd. 2012) ve 16.41x10-6 mg.mL-1 seviyesinde H2O2 tayini yapabilen aljinat bazlı
biyosensör çalışmaları vardır.
Jelatin/Aljinat-MBP immünosensör 3.90-2500 ng.mL-1 konsantrasyon aralığında
doğrusallık göstermiş, determinasyon katsayıları 0.9955 ve 0.9790 olarak bulunmuş,
tayin limiti ise 3.90 ng.mL-1’dir. Jelatin/Aljinat-TiO2-MBP immünosensör 1.95-2500
ng.mL-1 konsantrasyon aralığında doğrusallık göstermiş, determinasyon katsayıları
0.9675 ve 0.9606 olarak bulunmuş, tayin limiti ise 1.95 ng.mL-1’dir.
Tez çalışmasının son aşamasında en düşük tayin limitine sahip Kitosan-TiO2-MBP
immünosensör ile BOS ve serum çalışması yapılmıştır. Bu amaçla yapay BOS ve yapay
serum hazırlanarak kalibrasyon grafikleri çizilmiş ve immünosensörün kalibrasyon
grafikleriyle karşılaştırılmıştır. Yapılan BOS denemesi sonucunda kalibrasyon
denklemleri kullanılarak immünosensörün kalibrasyon grafiğinden 6,28 ng.mL-1, yapay
BOS kalibrasyon grafiğinden 6,99 ng.mL-1 Anti-MBP hesaplanmış ve bu değerlerin
birbirine oldukça yakın olduğu görülmüştür. Benzer şekilde serum denemesi sonucunda
immünosensörün kalibrasyon eşitliğinden 9,14 ng.mL-1, yapay serum kalibrasyon
grafiğinden ise 8,61 ng.mL-1 Anti-MBP hesaplanmıştır.
Sonuçlar toparlandığında her bir immünosensörün bazı avantaj ve dezavantajları olduğu
görülmüştür. Örneğin Jelatin-MBP immünosensöründe 20 µg.mL-1 MBP kullanılması
bu immünosensörü daha ekonomik hale getirirken 100 µg.mL-1 MBP gerektiren
Kitosan-MBP immünosensörü ise daha düşük tayin sahiptir. En kararlı film yapısı ise
aljinat immünosensörlerinde gözlenmiştir. Nanopartikül ilaveli immünosensörlerde ise
diğerlerine oranla daha az MBP kullanılmış, inkübasyon süreleri daha kısa, cevap
141
süreleri daha kısa ve tayin limitleri düşüktür fakat kararsız film yapıları dolayısıyla
immünosensör ömürlerinin kısa olması ise dezavantajlarıdır.
142
KAYNAKLAR
Akter, R., Rahman, M.A. and Rhee, C.K. 2012. Amplified Electrochemical Detection of a Cancer Biomarker by Enhanced Precipitation Using Horseradish Peroxidase Attached on Carbon Nanotubes, Anal Chem., 2012 Jul 13. [Epub ahead of print]
An, Y., Tang, L., Jiang, X., Chen, H., Yang, M., Jin, L., Zhang, S., Wang, C. and
Zhang, W. 2010. A photoelectrochemical immunosensor based on Au-doped TiO2 nanotube arrays for the detection of α-synuclein, Chemistry, Vol.16(48); pp.14439-46.
Andreescu, S. and Sadik, O.A. 2004. Trends and Challenges in Biochemical Sensors for
Clinical and Enviroment Monitoring., Pure Appl. Chem., Vol.76(4); pp. 861-878.
Arroyo, E.J. and Scherer, S.S. 2000. On the molecular architecture of myelinated fibers,
Histochem. Cell Biol., Vol.113; pp.1-18.
Balkenhohl, T. and Lisdat, F. 2007. Screen-printed electrodes as impedimetric immunosensors for the detection of anti-transglutaminase antibodies in human sera, Anal Chim Acta., Vol.597(1); pp. 50-7.
Bard, A.J. and Faulkner, L.R. 1980. Electrochemical Methods, Wiley, New York.
Bard, A.J. and Faulkner, L.R. 2001. Electrochemical methods, 2nd edition, John Wiley
and Sons, Inc., pp. 833, New York. Başoğlu, H. and Çetindamar, D. 2006. Uluslararası Rakabet Stratejileri: Türkiyede
Bitoyeknoloji işbirlikleri, TÜSİAD Rekabet işbirlikleri Dizisi 9, Haziran, Yayın No: TÜSİAD-T/2006/06-421.
Bao, S-J., Li, C-M., Zang, J-F., Cui, X-Q., Qiao, Y. and Guo, J. 2008. Adv. Funct.
Mater., Vol.18; pp. 591–599.
Baumann, N. and Pham-Dinh, D. 2001. Biology of Oligodendrocyte and Myelin in the Mammalian Central Nervous System. Physiol. Rev., Vol.81; pp. 871-927.
Berggren, C. and Johansson, G. 1997. Capacitance measurements of antibody-antigen
interactions in a flow system. Anal Chem. Vol.15;69(18); pp. 3651-7.
Berson, S.A., and Yalow, R.S., 1957. Studies with insulin-binding antibody, Diabetes. Vol. 6(5); pp.402-5.
143
Boitieux, J.L., Romette, J.L., Aubry, N. and Thomas, D. A. 1984. Computerised enzyme immunosensor: application for the determination of antigens. Clin Chim Acta., Vol.136(1); pp.19-28.
Bourigua, S., Hnaien, M., Bessueille, F., Lagarde, F., Dzyadevych, S., Maaref, A., Bausells, J., Errachid, A. and Jaffrezic R.N. 2010. Impedimetric immunosensor based on SWCNT-COOH modified gold microelectrodes for label-free detection of deep venous thrombosis biomarker. Biosens Bioelectron. Vol.26(4); pp.1278-82.
Bouvrette, P. and Luong, J.H. 1995. Development of a flow injection analysis (FIA) immunosensor for the detection of Escherichia coli. Int J Food Microbiol. Vol.27(2-3); pp.129-37.
Bright, F.V., Betts, T.A. and Litwiler, K.S. 1990. Regenerable fiber-optic-based immunosensor, Anal Chem., Vol.62(10); pp. 1065-9.
Bhavsara, K. Fairchild, A., Alonasa, E., Bishopa, D.K., La Bellea, J.T., Sweeneyb, J., Alford, T.L. and Joshi, L. 2009. A cytokine immunosensor for Multiple Sclerosis detection based upon label-free electrochemical impedance spectroscopy using electroplated printed circuit board electrodes, Biosensors and Bioelectronics, Vol.25; pp. 506–509.
Byfield, M.P. and Abuknesha, R.A. 1994. Biochemical aspects of biosensors. Biosens.
Bioelectron., Vol.9; pp. 373-399. Cai, Y., Li, H., Li, Y., Zhao, Y., Ma, H., Zhu, B., Xu, C., Wei, Q., Wu, D., and Du,
B. 2012. Electrochemical immunoassay for carcinoembryonic antigen based on signal amplification strategy of nanotubular mesoporous PdCu alloy, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 36; pp. 6–11.
Campanella, L., Attioli, R., Colapicchioni, C. and Tomassetti, M. 1999. New
Amperometric and Potentiometric Immunosensors for Anti-Human Immunoglobulin G Determinations., Sensors and Actuators B, Vol.55; pp. 23-32.
Cavalcanti, I.T., Silva, B.V.M., Peres, N.G., Moura, P., Sotomayor, M.D.P.T., Guedes,
M.I.F. and Dutra, R.F. 2012. A disposable chitosan-modified carbon fiber electrode for dengue virus envelope protein detection, Talanta, Vol. 91; pp. 41– 46
Chen, H., Tang, J., Su, B., Chen, G., Huang, J. and Tang, D. 2010. Nanogold-actuated
biomimetic peroxidase for sensitized electrochemical immunoassay of carcinoembryonic antigen in human serum. Anal Chim Acta., Vol.678(2): pp.169-75.
144
Chen J., Tang, J., Yan, F. and Ju, H. 2006. A gold nanoparticles/sol–gel composite architecture for encapsulation of immunoconjugate for reagentless electrochemical immunoassay, Biomaterials, Vol. 27. pp. 2313–2321.
Chen, W., Lu, Z. and Li, C.M. 2008. Sensitive human interleukin-5 impedimetric sensor based on polypyrrole-pyrrolepropylic acid-gold nanocomposite, Anal Chem., Vol.80(22); pp.8485-92.
Darain, F., Park, S.U. and Shim, Y.B. 2003. Disposable amperometric immunosensor system for rabbit IgG using a conducting polymer modified screen-printed electrode. Biosens Bioelectron., Vol.18(5-6): pp. 773-80.
Deng, T., Wang, H., Li, J-S., Hu, S-Q., Shen, G-L. and Yu, R-Q. 2004. A novel
immunosensor based on self-assambled chitosan/alginate multilayers fort he detection of factor B, Sensors and actuators B, Vol.99; pp. 123-129.
Deng, Z., Rui, Q., Yin, X., Liu, H. and Tian, Y., 2008. Anal. Chem. 80: pp. 5839–5846. Díaz-González, M., González-García, M.B. and Costa-García, 2005. A. Immunosensor
for Mycobacterium tuberculosis on screen-printed carbon electrodes. Biosens Bioelectron., Vol. 20(10); pp.2035-43.
Emregül, E. 2005. Development of a new biosensor for superoxide radicals. Anal.
Bioanal. Chem., Vol.383; pp.947-954. Fisher, A.C. 1996. Electrode Dynamics, Oxford Sci. Publ., Oxford, UK. Fu, Y., Yuan, R., Tang, D., Chai, Y. and Xu, L. 2005. Study of Anti IgG on Au-
Colloidal Modified Gold Electrode Via Potentiometric Immunosensor, Cyclic Voltametry, And Electrochemical Impedanse Techniques., Colloids And Surface B: Biointerface, Vol.40; pp. 61-66.
Gonchar, V.M., Maidan, M.M., Moroz, O.M., Woodward, J.R. and Sibirny, A.A. 1998,
Microbial O2- and H2O2-electrode sensors for alcohol assays based on the use of permeabilized mutant yeast cells as the sensitive bioelements, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 13; pp. 945–952.
Gorenek, G.,Akyilmaz, E. and Dinçkaya, E. 2004. Immobilization of catalase by
entrapping in alginate beads and catalase biosensor preparation for the determination of hydrogen peroxide decomposition; Vol.32(3); pp. 453-61.
Haga, M., Itagaki, H., Sugawara, S. and Okano, T. 1980. Liposome immunosensor for
theophylline, Biochemical and Biophysical Research Communications, Vol. 95(1); pp.187–192.
Hou, M. Y. 2005. Eleboration Et Caracterisation de Biofilms Pour Micro et Nanobiocapteurs Olfactıfs, cegely.ec lyon.fr/IMG/pdf/These_Yanxia_Hou_
2005.pdf
145
Hua, Y., Feng, Y., Zong, D. and Huangxian, J. 2004. A disposable amperometric immunosensor for a-1-fetoprotein based on enzyme-labeled antibody/chitosan-membrane-modified screen-printed carbon electrode, Analytical Biochemistry, Vol. 331; pp. 98–105.
Idiman, E. 2004. Multipl Skleroz'un İmmunopatogenezi.Turkiye Klinikleri Noroloji
Dergisi, 2; pp. 171-176. Ivnitski, D. and Rishpon, J. 1996. A one-step, separation-free amperometric enzyme
immunosensor. Biosens. Bioelectron., Vol.11(4); pp. 409-417. Jie, G., Huang, H., Sun, X. and Zhu J-J. 2008. Electrochemiluminescence of CdSe
quantum dots for immunosensing of human prealbumin, Biosensors and Bioelectronics, Vol.23; pp. 1896–1899.
Josephs, H.J. 1971. The Heaviside Papers found at Paignton in 1957. Electromagnetic
Theory by Oliver Heaviside, Chelsea Publishing Co, New York Kalab, T. and Skladal, P. 1997. Disposable multichannel immunosensors for 2,4-
dichlorophenoxyacetic acid using acetylcholinesterase as an enzyme label. Electroanalysis, Vol. 9(4); pp. 293-297.
Khan, R. and Dhayal M. 2009. Chitosan/polyaniline hybrid conducting biopolymer base
impedimetric immunosnesor to detect ochratoxin-A, Biosensors and Bioelectronics, Vol.24; pp. 1700-1705.
Kılıçturgay, K. 2003. İmmünoloji. Yenileştirilmiş 3.Basım, Nobel&Güneş Kitapevi,
pp.71-73. Kitade, T., Kitamura, K. and Konishi, T. 2004. Potentiometric Immunosensors Using
Artificial Antibody Based on Molecularly Imprinted Polymers., Anal. Chem., Vol.76; pp.6802-6807.
Kong, F-Y., Xu, M-T., Xu, J-J., and Chen, H-Y., 2011. A novel lable-free
electrochemical immunosensor for carcinoembryonic antigen based on gold nanoparticles–thionine–reduced graphene oxide nanocomposite film modified glassy carbon electrode, Talanta, Vol. 85; pp.2620– 2625.
Kumar R., Majeti N. V. 2000. A review of chitin and chitosan applications, Reactive &
Functional Polymers,Vol. 46; pp.1-27.
Kurtzke, J.F. 2002. A reassessment of the distribution of multiple sclerosis. Parts I and II. Acta Neurol Scand 1975; 51:110-157.(abstract) Lassmann H, Mechanisms of demyelination and tissue destruction in multiple sclerosis, Clin Neurol Neurosurg, Vol.104; pp.168-71.
Kramer, E.M., Schardt, A. and Nave, K.A. 2001. Membrane traffic in myelinating
oligodendrocytes, Microsc. Res. Tech., Vol.52; pp. 656-671.
146
Laczka, O., Munoz, F.J.D.C., Xavier, F. 2007. Pathojen Detection: A Perspective of Traditional Methods and Biosensors, Biosensors and Bioelectronics, Vol.22; pp. 1205-1217.
Lamers, K.J.B., Vos, P., Verbeek, M.M., Rosmalen, F., van Geel, W.J.A. and van
Engelen, B.G.M. 2003. Protein S-100B, neuron-specific enolase (NSE), myelin basic protein (MBP) and glial fibrillary acidic protein (GFAP) in cerebrospinal fluid (CSF) and blood of neurological patients, Brain Research Bulletin, Vol.61; pp. 261-264.
Li, N., Xue M-H., Yao, H., and Zhu, J-J., 2005. Reagentless biosensor for phenolic
compounds based on tyrosinase entrapped within gelatine film, Anal Bioanal Chem Vol. 383; pp. 1127–1132.
Li, R., Wu, D., Li, H., Xu, C., Wang, H., Zhao, Y., Cai, Y., Wei, Q. and Du, B.
2011. Label-free amperometric immunosensor for the detection of human serum chorionic gonadotropin based on nanoporous gold and graphene, Analytical Biochemistry, Vol.414; pp. 196–201.
Li, Y-W., Xia, K., and Wang, R-Z., 2008. An impedance immunosensor for the
detection of the phytohormone abscisic acid, Anal Bioanal Chem, Vol. 391; pp. 2869–2874.
Liu, K., Zhang, J-J., Wang, C. and Zhu, J-J., 2011. Graphene-assisted dual
amplification strategy for the fabrication of sensitive amperometric immunosensor, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 26 pp. 3627–3632.
Liu, H., Tian, Y. and Xia, P., 2008. Langmuir, 24(12): pp. 6359-6366. Luo, X., Morrin, A., Killard, A.J. and Smyth, M.R. 2006. Electroanalysis, Vol.18(4);
pp. 319 – 326.
Luo, X-L., Xu, J-J., Zhang, Q., Yang, G-J., and Chen, H-Y., 2005. Electrochemically deposited chitosan hydrogel for horseradish peroxidase immobilization through gold nanoparticles self-assembly, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 2; pp.190–196.
Luppa, P. B., Sokoll, L. J. and Chan, D. W. 2001. Immunosensors-Principles and
Applications to Clinical Chemistry, Clinica Chimica Acta, Vol.314; pp.1-26.
Macdonald, J.R. 1987. Impedance Spectroscopy, Wiley, New York. Martin, E.J. 2001. Composite Films for Modifying Evanescent Wave Characteristics in
Long-Period Grating, Master's Thesis, http://scholar.lib.vt.edu/theses/ available/etd-02172001 014116/unrestricted/JEMartinETD.pdf
147
Marty, J-L., Leca, B. and Noguer, T. 1998. Biosensors for the Detection of Pesticides., Analusis Magazine, 26, N°6.
Marx, K.A. 2003. Quartz Crystal Microbalance: A Useful Tool for Studying Thin
Polymer Films and Complex Biomolecular Systems at the Solution-Surface Interface, Biomacromolecules, Vol. 4,(5); pp. 2003.
Messina, G.A., Panini, N.V., Martinez, N.A. and Raba, J. 2008. Microfluidic
immunosensor design for the quantification of interleukin-6 in human serum samples, Anal Biochem., Vol.380(2); pp.262-7.
Min, Y., Kristiansen, K., Boggs, J. M., Husted, C., Zasadzinski, J. A., and Israelachvili,
J. 2009. Interaction forces and adhesion of supported myelin lipid bilayers modulated by myelin basic protein. Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. Vol(106): pp. 3154–3159.
Mirhabibollahi, B., Brooks, J.L. and Kroll, R.G. 1990. Development and performance of an enzyme-linked amperometric immunosensor for the detection of Staphylococcus aureus in foods, J. Appl. Bacteriol., Vol.68(6); pp.577-85.
Muratsugu, M., Ohta, F., Miya, Y., Hosokawa, T., Kurosawa, S., Kamo, N., Ikeda, H. 1993. Quartz crystal microbalance for the detection of microgram quantities of human serum albumin: relationship between the frequency change and the mass of protein adsorbed, Anal Chem., Vol.65(20); pp.2933-7.
Noseworthy, J.H., Lucchinetti, C., Rodriguez, M. and Weinshenker, B.G. 2003. Multiple sclerosis. N Eng J Med., Vol.343; pp.938-52.
Offenbacber, H., Fazekas, F. and Scbmidt, R. 1993. Assesment of MRl criteria for
diagnosis of MS.Neurology Vol.43; pp. 2625-2631. Ordonez S.S. and Fabregas, E., 2007. New antibodies immobilization system into a
graphite–polysulfone membrane for amperometric immunosensors, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 22: pp.965–972.
Parkinson, G. and Pejcic, B. 2005. Using Biosensors Detect Emerging Infectious
Diseases. Nanochemistry Research Institute, Curtin University of Technology Perth, Western Australia, Prepared for the Australian Biosecurity Cooperative Research Centre, Final Report.
Paty, D.W., Oger, J.J. and Kastrukoff, L.F. 1988. MRI in tbe diagnosis of MS:A
prospective study with comparison of clinical evaluation, evoked potentials oligoclonal banding and CT. Neurology, Vol.38; pp.180-5.
Parry, R.P., Love, C. and Robinson, G.A. 1990. Detection of rubella antibody using an optical immunosensor, J. Virol. Methods., Vol.27(1); pp. 39-48.
148
Poser, C.M., Paty, P.W. and Scheinberg, L. 1983. New diagnostic criteria for multiple sclerosis: Guidelines for research protocols. Ann Neurol, Vol.13; pp. 227-31.
Pei, R., Cheng, Z., Wang, E., and Yang, X., 2001. Amplification of antigen–antibody
interactions based on biotin labeled protein–streptavidin network complex using impedance spectroscopy, Biosensors & Bioelectronics, Vol. 16; pp. 355–361.
Rishpon, J. and Rosen, I. 1989. The development of an immunosensor for the electrochemical determination of the isoenzyme LDH5, Biosensors., Vol.4(2); pp.61-74.
Schumacher, G.A., Beebe, G. and Kubler, R.F. 1965. Problems of experimental trials of therapy in multiple selerosis:Report by the panel on the evaluation of experimental trials of therapy in multiple selerosis. Annals of New York Academy of Science, Vol.122; pp. 522-68.
Seung-Wook, K. 2004. Development of Enzye Immobilization Technique, Laboratuary
of Bioprosecess Engineering, Departmen of Chemical and Biological Engineering, Korea University. cheric.org/ippage/e/ipdata/2004/02/file/ e200402-1001.pdf
Sharma, M.K., Rao, V.K., Agarwal, G.S., Rai, G.P., Gopalan, N., Prakash, S., Sharma,
S.K. and Vijayaraghavan, R. 2008. Highly sensitive amperometric immunosensor for detection of Plasmodium falciparum histidine-rich protein 2 in serum of humans with malaria: comparison with a commercial kit, J. Clin. Microbiol., Vol.46(11); pp.3759-65.
Shi, Y-T., Yuan, R., Chai, Y-Q. and He, X-L. 2007. Development of an amperometric immunosensor based on TiO2 nanoparticles and gold nanoparticles, Electrochimica Acta, Vol.52; pp.3518-3524.
Singh, K., Rahman, M.A., Son, J.I., Kim, K.C. and Shim, Y.B. 2008. An amperometric immunosensor for osteoproteogerin based on gold nanoparticles deposited conducting polymer. Biosens Bioelectron., Vol.23(11); pp.1595-601.
Stefan, R-I., Van Staden, J.F. and Aboul-Enein, H.Y. 2000. Immunosensors In Clinical
Analysis , Fresenius J. Anal Chem., Vol.366; pp.659-668. Sungur, S., Emregül, E., Günendi, G. and Numanoğlu, Y. 2004. J Biomater. Appl.
Vol.18(4); pp.265. Susmel, S., O'Sullivan, C.K. and Guilbault, G.G. 2000. Human cytomegalovirus
detection by a quartz crystal microbalance immunosensor, Enzyme Microb Technol. Vol.127(9); pp.639-645.
149
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Dai, J., Zang, X. and Liu, Y. 2004. A novel immunosensor based on immobilization of hepatitis B surface antibody on platinium electrode modified colloidal gold and polyvinyl butyral as matrices via electrochemical impedance spectroscopy, Biolectrochemistry, Vol.65; pp. 15-22.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Zhang L., Zhong, X., Dia, J. and Liu, Y. 2004b. Novel Potentiometry Immunoassay with Amplified Sensitivity for Diphtheria Antigen Based on Nafion, Colloidal Ag And Polyvinyl Butyral as Matrixes., J. Biochem. Biophys. Methods, Vol.61; pp.299-311.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Zhong, X., Liu, Y. and Dia, J. 2004c. Novel
Potentiometric Immunosensors for the Detection of Diphtheria Antigen Based on Colloidal Gold and Polyvinyl Butyral as Matrixes., Biochemical Engineering Journal, Vol.22; pp. 43-49.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Fu, Y., Dai, J., Liu, Y. and Zhong, X. 2005a. New
Amperometric and Potentiometric Immunosensors Based on Gold Nanoparticles/Tris (2,2'-bipyridyl)cobalt (III) Multilayer Films for Hepatitis B Surface Antigen Determination., Biosensors and Bioelectronics, Vol. 21; pp. 539-548.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Zhang L., Dia, J., Liu, Y. and Zhong, X. 2005b.
Potentiometric Immunosensors Based on Immobilization of Hepatitis B Surface Antibody on Platinum Electrode Modified Silver Colloids and Polyvinyl Butyral As Matrixes, Electroanalysis.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y., Zhang L., Zhong, X., Liu, Y. and Dia, J. 2005c.
Preparation and Application on Kind of Immobilization Methods of Anti- Diphtheria for Potentiometric Immunosensors Modified Colloidal Au and Polyvinyl Butyral as Matrixes., Sensors and Actuators B, Vol.104; pp.199-206.
Tang, D., Yuan, R., Chai, Y. and Fu, Y. 2005d. Study on Electrochemical Behavior of
Diphtheria Immunosensor Based on Silica/Silver/Gold Nanoparticles and Polyvinyl Butyral as Matrixes., Elecrochemistry Communications, Vol.7; pp.177-182.
Tang, H., Chen, J., Nie, L., Kuang, Y., and Yao, S., 2007. A label-free electrochemical
immunoassay for carcinoembryonic antigen (CEA) based on gold nanoparticles (AuNPs) and nonconductive polymer film, Biosensors and Bioelectronics, Vol. 22 pp.1061–1067.
Telefoncu, A. 1999. Enzimoloji, Ege Üniversitesi, İzmir, Bölüm 9, İmmobilize
Enzimler, pp.193-243.
150
Thevenot, D., Toth, K., Durst, R. A. and Wilson, S. 1999. Electrochemical Biosensors: Recommended Definitions and Classification (Technical Report), Pure Appl. Chem., Vol.71 (12); pp. 2333-2348.
Tischeri, W. and Wedekind, F., 1999. Immobilized Enzymes: Methods and
Applications, Topics in Current Chemistry,Vol. 200; pp. 96-123.
Tsekenis, G., Garifallou, G-Z., Davis, F. Millner, P.A., Gibson, T.D. and Higson, S.P.J. 2008. Label-less Immunosensor Assay for Myelin Basic Protein Based upon an ac Impedance Protocol, Anal. Chem., Vol.80; pp. 2058-2062.
Tunalı, G. 2004. Multıpl skleroz’da tanı kriterleri. Turkiye Klinikleri Noroloji Dergisi,
Vol.2; pp.205-209. Turan, A.A., Üstündag, Z., Solak, A.O., Kılıç, E. and Avseven, A. 2008.
Characterization of a 2-Benzo[c]cinnoline Modified Glassy Carbon Electrode by Raman Spectroscopy, Electrochemical Impedance Spectroscopy and Ellipsometry. Electroanalysis, Vol.20; pp. 1665-1670.
Urban, G. 2000. Biosensors Microsystems, Sensors Update, Vol.8(1); pp.189-214. Victor, M., Ropper, H. A. 2001. Adams and Victor’s Principles of Neurology. 7th
Edition, Mc Graw-Hill, New York. 954-979. Vo-Dihn, T. and Cullum B. 2000. Biosensors and Biochips: Advences in Biologial and
Medical Diagnostic, Fresenius J. Anal Chem., Vol.366; pp.540-551. Wang, H-E. 2011. Journal of Power Sources, Vol.196; pp. 6394–6399.
Wang, Y., Chen, T., Mu, Q. 2011. J. Mater. Chem., Vol.21; pp. 6006-6013.
Wang, G.L., Xu, J-J., Chen, H-Y. and Fu, S-Z. 2009. Label-Free photoelectrochemical immunoassay for α−fetoprotein detection based on TiO2/CdS hybrid, Biosensors and Bioelectronics, Vol.25; pp.791-796.
Wang, X., Han, M., Bao, J., Tu, W. and Dai, Z., 2012. A superoxide anion biosensor based on direct electron transfer of superoxide dismutase on sodium alginate sol–gel film and its application to monitoring of living cells, Analytica Chimica Acta, Vol. 717; pp.61– 66.
Wu, C-C., Lin, C-H. and Wang, W.S. 2009. Development of an enroflaxacin
immunosensor based on label-free electrochemical impedance spectroscopy, Talanta, Vol.79; pp. 62-67.
Yang, H., Yuan, R., Chai, Y. and Zhuo, Y. 2011. Electrochemically deposited nanocomposite of chitosan and carbon nanotubes for detection of human chorionic gonadotrophin, Colloids and Surfaces B: Biointerfaces, Vol.82; pp. 463-469.
151
Yu, H., Yan, F., Dai, Z., and Ju,H., 2004. A disposable amperometric immunosensor for α-1-fetoprotein based on enzyme-labeled antibody/chitosan-membrane-modified screen-printed carbon electrode, Analytical Biochemistry, Vol. 331; pp.98–105.
Yuan, R, Tang, D, Chai, Y., Zhong, X., Liu, Y. and Dai, J. 2004a. Ultrasensitive
Potentiometric Immunosensor Based on SA and OCA Tecniques for Immobilization of HBsAb with Colloidal Au and Polyvinyl Butyral as Matrixes., Langmuir, Vol.20; pp.7240-7245.
Zhou, L.,Yuan, R. and Chai, Y. 2007. On-Off PVC Membrane Based Potentiometric
Immunosensor for Label-Free Detection of Alpha-Fetoprotein., Electroanalysis, Vol.19; pp. 1131-1138.
Zhao, G., Zhan, X., and Dou, W., A disposable immunosensor for Shigella flexneri
based on multiwalled carbon nanotube/sodium alginate composite electrode, 2011. Analytical Biochemistry 408; pp. 53–58
Zhang, L., Liu, Y., and Chen, T., 2008. A mediatorless and label-free amperometric
immunosensor for detection of h-IgG, International Journal of Biological Macromolecules, Vol. 43; pp.165–169.
152
ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı : Burak DERKUŞ Doğum Yeri : Mersin Doğum Tarihi : 15.07.1987 Yabancı Dili : İngilizce
Eğitim Durumu
Lise : Mersin Gazi Lisesi (2005)
Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü (2010)
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Müh. (2011)
Yüksek Lisans : Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı
(Eylül 2010-Kasım 2012)
Bilimsel Çalışmalar
Yayınlar
Emel Emregul, Ozge Kocabay, Burak Derkus, Tugrul Yumak, Kaan Cebesoy Emregul, Ali Sınag, Kamran Polat, A novel carboxymethylcellulose-gelatin-titanium dioxide–superoxide dismutase biosensor; electrochemical properties of carboxymethy lcellulose-gelatin-titanium dioxide–superoxide dismutase. Bioelectrochemistry, Vol.90; pp. 8-17. Bildiriler
1. Electrochemical properties of carboxymethylcellulose-gelatin-SOD biosensor (10th International Symposium on Pharmaceutical Sciences-Poster Sunumu)
2. The electrochemical properties of carboxymethylcellulose-gelatin-TiO2-SOD biosensor
3. Highly sensitive superoxide radical biosensor based on the effective immobilization of superoxide dismutase in carboxymethylcellulose-gelatin-TiO2
4. A novel impedimetric Protein A-TiO2 immunosensor for the detection of IgG (8th Nanotechnology and Nanoscience Congress; Nanomed 2012-Poster Sunumu)