Alti Gun Savasi

7
ALTI GÜN SAVAŞI TARİHE GEÇEN HAVA HAREKATI HAVA HARP OKULU KOMUTANLIĞI MAYIS 2014 / İSTANBUL TURAN ÇİÇEK

description

İsrail'in Arap ülkelerini 6 gün süre zarfı içerisinde bozguna uğrattığı savaşın kısa bir özeti.

Transcript of Alti Gun Savasi

ALTI GÜN SAVAŞI TARİHE GEÇEN HAVA HAREKATI

HAVA HARP OKULU KOMUTANLIĞI

MAYIS 2014 / İSTANBUL

TURAN ÇİÇEK

ÖZET

20. yüzyıl savaş sistem ve teknolojilerinin büyük bir gelişme gösterdiği bir dönemdir

fakat bu gelişmeler yine aynı dönemde yaşanan savaşlarda görüleceği üzere çoğu zaman

kullanılmasına yönelik geliştirilen taktik ve yöntemler nispetinde tesirli olabilmiştir. Gelişmiş

bir teknolojiye sahip olmak tek başına düşmanı mağlup etmek için yeterli değildir. Bu durum

Vietnam Savaşı'nda açıkça görülebileceği gibi Arap - İsrail Savaşları'nın da büyük kısmında

görülmektedir. Bu yazıda söz konusu olan Altı Gün Savaşı da bu bağlamda değerlendirilmesi

gereken yakın tarihimizdeki önemli bir taktik savaşıdır. Bu sebeple çalışmada Altı Gün

Savaşı'nı savaş öncesi süreç, savaşa dair genel bakış ve savaşın en önemli noktası olan İsrail

hava harekatı çerçevesinde inceledik.

Anahtar kelimeler: Altı Gün Savaşı, Üçüncü Arap-İsrail Savaşı, İsrail, Mısır, Sina

1. GİRİŞ

Savaşların ve havacılığın zirve yaptığı bir dönem olan 20. yy. Ortadoğu için de kaos

ve yıkım anlamına gelmektedir. Bu coğrafya özellikle II. Dünya Savaşı'nın ardından

bölgedeki yeni bir oluşum olan İsrail ile tam olarak içerisinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Tam

da bu noktada bölgede yaşanan savaşlar dönemin askeri unsurlarının da etkili bir şekilde

kullanılmasına ortam hazırlamış ve yeni geliştirilen birçok silah sistemi ile harekat planı

tatbik imkanı bulmuştur.

Arap - İsrail Savaşları yeni sitemlerin kullanılmasına imkan sağlamakla birlikte

teknolojik gelişmelerin hangi koşullarda değerlendirilmesi halinde istenilen sonuçları vereceği

konusunda da dikkat çekici birçok örneği bünyesinde barındırmaktadır. Bu kapsamda

değerlendirildiği takdirde en önemli noktalardan biri; bu savaşlarda genel olarak teknik ve

sayısal üstünlüğün Arap ülkelerinde olmasına karşın, kazanan tarafın imkanlarını en hızlı ve

en etkin şekilde kullanan İsrail olmasıdır.

Kurulduğu tarihten itibaren sürekli kendisinden çok daha büyük bir gücün tehdidi

altına olan İsrail gerek 1948 gerekse 1956 yılında imkanlarını etkin kullanması ve esnek

harekat taktikleri sayesinde kazanan taraf olmayı başarmıştır. 1967 yılında yaşanan Üçüncü

Arap - İsrail Savaşı da İsrail'in hava gücünü ne düzeyde etkin kullanabildiğinin ve imkan

yetersizliğinin giriştiği harekatta sonucu etkilemediğinin en büyük kanıtıdır.

2. ALTI GÜN SAVAŞI ÖNCESİ İLİŞKİLER

1948 yılında Arap ülkelerine tehdit oluşturacak bir ülke olarak İsrail'in kurulması tüm

Arap ülkelerinin tepkisini almıştır. Bir Yahudi ülkesi olan İsrail'in kuruluşundan 24 saat

sonra, bölgedeki Arap ülkelerinden olan Mısır,Ürdün, Suriye başta olmak üzere Irak,Lübnan

ve diğer Arap ülkeleri İsrail'e saldırı düzenledi. Bu saldırının temelinde Arap ülkelerinin

konuşlandığı bir bölgede Yahudi ülkesinin kurulmasının bir tehdit oluşturması vardı. Başlarda

gerilla mücadelesi şeklinde başlayan savaş zamanla tüm Arap ülkelerini savaşa katılmaya itti.

İsrail 1948 savaşı başlarında 60.000 kadar milis güce sahipti, bu güç savaş başlarken

muharip asker haline dönüştürülerek Araplara karşı kullanıldı.Bu kuvvetler, İsrail'in

Ortadoğu'da varlığını sürdüren "Sion" teşkilatından oluşturulmuştu1. Bir Arap taarruzu

şeklinde başlayan savaşta Ürdün, Mısır, Lübnan, Irak ve Suriye birlikleri İsrail'in bağımsızlık

ilanından hemen sonra işgal girişimlerinde bulundu ve sınırı aşarak hava saldırılarıyla Tel-

Aviv çevrelerini bombaladı, kara kuvvetleri de Tel-Aviv'in 30 km yakınlarına kadar ilerledi.

Savaş ilerledikçe durum Arapların aleyhine dönmeye başladı ve Arapların geri

püskürtülmelerine kadar devam etti. Bölgesel direnişlerin de üstesinden gelen İsrail,Ocak

1949'da savaşın başarılı tarafı oluyordu.

1950 yılında Arap ülkeleri İsrail'e ateşkes ilan etti fakat Arap birliği ülkeleri bu ateşkes

antlaşmasının bir barış antlaşması olmadığı düşüncesindeydi ve İsrail'in her zaman baskı

altında tutulması gerektiği konusunda hemfikir olmuşlardı. Bu olaylar esnasında Mısır'da ve

Suriye'de darbe yaşanmakta, bununla birlikte Arap ülkeleri doğu bloğu ülkeler ve batı bloğu

ülkeler olarak bölünmekteydi. Ürdün, Lübnan ve Suudi Arabistan batı yanlısıyken Mısır,

Suriye ve Kuzey Afrika doğu bloğu tarafını almaktaydı2.

Mısır'daki darbeler sonucunda Mısır'ın başına geçen genç subayların lideri Cemal

Abdülnasır 1952 yılında iktidarı eline aldı. Abdülnasır'ın öncelikli planında Arap ülkelerini

Mısır liderliğinde tekrar bir araya getirmek ve İsrail'e karşı yaşanılan yenilgiyle oluşmuş olan

Arap ülkelerinin onur savaşının bedelini İsrail'den almaktı. Yaptığı planın başarıya ulaşması

sonucunda Arap ülkelerinin liderliği konumunda olacaktı.

Nasır'ın Süveyş Kanalı'nı işleten İngiliz-Fransız şirketini millileştirmesiyle Avrupa

ülkelerinin ve Nasırizm görüşünün yayılmasından korkan İsrail'in tepkisini almıştı. Bu olay

sonrasında anlaşmalı olarak İsrail Mısır'a saldırı düzenledi. Bu saldırılar sonucunda plana göre

Fransız ve İngiliz ordusu kanala asker çıkarmış olacak ve bölgede sözü olacaktı, böylelikle

kanal bölgesinin işgali sağlanacaktı. Planlar doğrultusunda İsrail Mısır'a saldırı düzenledi.

İsrail ordusu Sina Yarımadası ve Akabe Körfezi tarafına doğru ilerlerken İngiltere ve Fransa

planlandığı gibi bir ültimatom yayınlayarak iki tarafın da Süveyş Kanalının 16 km uzağına

çekilerek ateşkes sağlanmasını istedi3. İsrail güçleri bu kuşatmadan başarılı ayrıldı ve Sina

yarımadası İsrail kontrolüne geçti, Mısır kuvvetleri de bölgeden ayrılmak zorunda kaldı. Plan

istendiği gibi şekillenmiş olmasına rağmen sonuç olarak İsrail-İngiltere-Fransa cephesinin

istediği olmadı. Arap devletlerinin SSCB ile fazla yakınlaşmasını istemeyen Amerika'nın

baskılarıyla, İngiltere ve Fransa bölgeyi boşaltırken İsrail de bölgeden ayrılmak zorunda kaldı.

Ancak Akabe Körfezinde hakimiyet kurmayı başaran İsrail bu plan sonucunda en karlı çıkan

taraf oldu.

İki taraf arasında devam eden sıcak gerginlik, İsrail'in Ürdün Nehri'nden su alarak

"İsrail Su Yolu Projesi" adı altında yaptığı projeye Arap ülkelerinin karşı çıkması ve su

yolunu kesmek istemesiyle daha da artmıştı. Bu gerginlik sonrasında İsrail Hava Kuvvetlerine

ait uçaklar Suriye barajlarını bombaladı. Bu şekilde başlamış olan gerilim, sürekli sıcak

tutulan sınır savaşlarıyla dipdiri tutuluyordu4.

1 Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, İsrail-Arap Harpleri, s. 9.

2 KAYABALI - C. ASLANOĞLU, Ortadoğu’da Savaş ve Strateji 2 Lider, 4 Savaş ve

Bir Bozgun, s. 48. 3 ARMAOĞLU Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), s. 499-500. 4 GÖKÇINAR Demet, Arap-İsrail Uyuşmazlığında Filistin Sorunu, s. 23.

1967 yılına doğru uzun süre diplomatik olarak devam eden ilişkiler tekrar kızışmaya

başladı. Ortadoğu'daki güçlü İsrail nefretinden ve Mısır'ın Arap milliyetçiliği üzerindeki

amaçlarından etkilenen Ortadoğu'nun liderleri süratle tutumlarını sertleştirerek savaşa giden

süreci hızlandırdılar. 1966'da yaşanan İsrail-Suriye gerginliği ve özellikle de Nasır'ın Tiran

Boğazı'nı kapatarak İsrail'in Kızıldeniz'e ulaşmasını engellemesi savaşı artık kaçınılmaz hâle

getirdi5.

3. ALTI GÜN SAVAŞI

“Bu, tarihin kaydettiği en üstün hava savaşıdır. Sürat, etkinlik ve ucuzluk yönünden bu

harekâtla karşılaştırılabilecek başka bir harekât yoktur.”6

1967 yılı Haziran ayında halihazırda kızgın bir halde bulunan Ortadoğu coğrafyası

yaşanacak bir savaş için ilk kıvılcımı bekliyordu. İlk saldırıyı İsrail'in yapması bekleniyordu

çünkü Arap ülkeleri bu sayede savaşı başlatan taraf olarak İsrail'i suçlu gösterebileceklerdi.

Taraflar ise savaş için son hazırlıklarını yapmışlardı ve son durum itibariyle askeri güçler şu

şekildeydi:

İsrail'in kara kuvvetleri yaklaşık 60.000 muvazzaf olmak üzere toplam 250.000

kadardı fakat İsrail'de muvazzaf olmayan birliklerde erkeklerin 49, kadınların 39 yaşına kadar

her yıl bir ay eğitime tabi tutulduğu bir düzenle yetişiyordu. Bunun yanı sıra kara kuvvetleri

11'i zırhlı ve 4'ü paraşütçü olmak üzere toplam 26 tugaydan oluşuyordu. Bunların arkasında

da 14 tugaylık bir ihtiyat kuvveti vardı. Aynı zamanda 1000 civarı tank ve 750 civarında zırhlı

personel taşıyıcısı mevcuttu. Hava kuvvetlerinde ise sadece 24 tanesi sesten hızlı Super

Mystere olmak üzere yaklaşık 300 adet Mirage ve Mystere uçağı mevcuttu.

Diğer taraftan Mısır 120.000'i ihtiyat olmak üzere 300.000 civarı asker gücüne, 1300

civarı tanka ve hepsi sesten hızlı 360 kadar uçağa sahipti. Bu uçaklar Sukhoi-7, Mig-21, Mig-

19'du. Ürdün, 50.000 kadar asker gücüne, 200 kadar tanka ve 20 adet Hawker-Hunter uçağına

sahipti. Suriye, yaklaşık 100.000 kadar asker gücüne, 400 kadar tanka ve 200 civarı zırhlı

personel taşıyıcısına ve 130 tane Mig-21F ve Mig-17 uçağına sahipti.

3.a. 5 HAZİRAN HAVA HAREKATI

Savaş 5 Haziran sabahı tam olarak 8.45'te beklendiği gibi İsrail'in saldırısı ile başladı

fakat esas beklenmeyen nokta İsrail'in saldırı taktiği oldu. Mısır da İsrail'in bir hava saldırısı

ile başlayacağını düşünüyordu fakat İsrail 8.45'te harekatı başlatmıştı ve Mısır'ın bu noktada

beklememe sebebi saat 9'da radarların artık o gün saldırı gelmeyeceği düşüncesiyle işleri

yavaşlatmasıydı7.

5 Harp Akademileri Komutanlığı, Geçmişten Günümüze Hava Gücünün Kullanılması, s. 125.

6 İngiltere Stratejik Araştırmalar Enstitüsü

7 ARMAOĞLU Fahir, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları: 1948-1988, s. 249.

Mısır'ın hazırlıksız yakalandığı en can alıcı nokta ise saldırının gerçekleşme yönü

olmuştu. Mısır bütün kuvvetlerini doğudan ve kuzeyden gelecek bir saldırıya karşı

hazırlamıştı fakat saldırı batıdan gerçekleşmişti yani Mısır kendi toprakları üzerinden gelen

bir saldırıya maruz kaldı.

Harekatın gerçekleşmesi ise şu şekilde olmuştu: İsrail uçakları havalandıktan sonra ilk

olarak batıya, Akdeniz'e doğru yöneldiler ve bunu yaparken de bütün konuşmaları kesti ve

150 feet (50 metre) gibi çok alçak bir irtifadan ve 550-600 Knot gibi yüksek bir hızla uçtular

buradaki amaçları ise Mısır'ın radarlarına, Ürdün'ün kuvvetli Marconi 247 radarına,

Kıbrıs'taki İngiliz radarlarına veya Amerika'nın VI. filosuna yakalanmamaktı. İsrail uçakları

batı istikametinde Sina'ya kadar uçtuktan sonra önce güneye ve sonra da Mısır mevzilerini ve

havalimanlarını vuracak şekilde doğuya yöneldiler. Mısır'ın 10 havalimanını hedef alarak her

12-19 dakikada bir 8-9 dakika saldırı düzenlediler8.

Tüm bu hava harekatı toplamda 2 saat 50 dakika sürdü ve Mısır kuvvetlerindeki

uçakların 280 tanesi yerde, 20 tanesi de havada imha edildi. Bu esnada Suriye ve Ürdün

üzerine gerçekleştirilen saldırılarda da 50 Suriye uçağı ile 20 Ürdün uçağı yerde imha edildi.

Harekatın sonunda savaşın ilk saldırısı ile taraflardan biri hava gücünü tamamen kaybetmişti

fakat İsrail buna mukabil sadece 19uçağını yitirmişti9.

İsrail Başkomutanlığı'na göre hava harekatı esnasında bir İsrail uçağının Sina'daki bir

Mısır üssüne saldırıp dönmesi bir saati aşmayacaktı. Hedeflenen sürelere göre uçak kalktıktan

sonra 22.5 dakikada hedefe varacak, 8 dakikada saldırıyı gerçekleştirecek ve yüklerini

boşalttığı için gidişinden daha hızlı olarak 20 dakikada üssüne geri dönecekti. Üste ise 7.5

dakika silah ve yakıt ikmali yapılacak, 2 dakika da emniyet payı bırakılacaktı. Bu plan

aksatılmadan tatbik edildi ve 5 Haziran günü her İsrail pilotu günde 5-8 sorti yaptı. Fakat

harekatın bu şekilde icra edilebilmesi akşamdan sabaha bir iş değildi gerçekte İsrail bu

harekatı düzenleyebilmek için yaklaşık olarak 1956'dan itibaren yılda 4-6 kez harekatın

tatbikatını yapmış ve minyatür Arap üslerini bombalamıştı10

.

Harekatın Ürdün ayağı ise daha trajik bir seyir izledi, nitekim Kral Hüseyin 5 Haziran

sabahı saldırıya dair bilgi edinmeye çalışırken İsrail haberlere karartma uygulamış ve İsrail'in

Mısır'a saldırdığı fakat Mısır'ın İsrail Hava Kuvvetleri'nin %75'ini tahrip ettiği halde İsrail

üslerine saldırıların da devam ettiği haberini yaymıştı. Kral Hüseyin de habere itimat ederek

Ürdün radarlarında tespit edilen ve baskından dönen İsrail uçaklarının aslında İsrail'e saldıran

Mısır uçakları olduğunu sanmıştır11

.

8 ARMAOĞLU Fahir, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları: 1948-1988, s. 249; Harp Akademileri Komutanlığı,

Geçmişten Günümüze Hava Gücünün Kullanılması, s. 129'da hedef alınan havalimanı sayısı 12 olarak belirtilmiştir. 9 ARMAOĞLU Fahir, a.g.e, s. 249; Harp Akademileri Komutanlığı, a.g.e, s. 129'da hedef alınan kaybedilen uçak

sayısı 40 olarak belirtilmiştir. 10

Harp Akademileri Komutanlığı, a.g.e, s. 127. 11

ARMAOĞLU Fahir, a.g.e, s. 251-252.

4. SONUÇ

Altı Gün Savaşı 5 Haziran'da İsrail Hava Kuvvetleri'nin Mısır, Ürdün ve Suriye'ye ait

hava gücünü yok etmesinin ardından tamamen İsrail'in taarruz harekatı haline gelmiştir.

İlerleyen günlerde İsrail hızla Sina içlerine ilerleyerek Mısır kuvvetlerini dağıtmış ardından

Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da Ürdün'ü mağlup etmiş ve Golan tepelerini Suriye'den almıştır.

Neticede İsrail ilerleyen süreçte Sina'dan çekilerek bölgeyi tekrar Mısır'a bırakmıştır12

. Batı

Şeria, Gazze ve Golan Tepeleri'ni ise terk etmemiş ve bugün halen yaşanan sınır sorunlarının

temelini atmıştır.

Altı Gün Savaşı'nı diğerlerinden ayıran en önemli özellik ise hiç şüphesiz İsrail'in hava

harekatı olmuştur. Bu harekat ilk günden savaşı sonuca götürmekle kalmamış aynı zamanda

uygulanan teknik itibariyle de havacılıkta önemli bir örnek oluşturmuştur. İsrail'in bu

harekatta uyguladığı dört teknik harekatını sonucunu büyük oranda belirlemiştir. Bu teknikler

şunlardır;

Baskın prensibinin etkin kullanılarak sürpriz etkisiyle uçakların yerde yakalanması

Mükemmel hedef istihbaratı

Alçak irtifa profil sonucu taarruzlar

Kısa yeniden hazırlık (Turn Around) zamanı

Savaşın ardından Mısır 1968 yılında Hava Savunma Komutanlığını kurmuş ve Rus

yapımı hava savunma sistemleri almıştır. Daha sonraki süreçte Mısır kara birliklerinin hava

savunma sistemlerinin şemsiyesi altında olmadan ilerlemelerini yasaklamıştır.

12

BURHAN Ali, Filistin-İsrail Çatışması Ve Hamas, s. 55-56.

KAYNAKÇA

ARMAOĞLU Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980)

ARMAOĞLU Fahir, Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları: 1948-1988

BURHAN Ali, Filistin-İsrail Çatışması Ve Hamas

Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, İsrail-Arap Harpleri

GÖKÇINAR Demet, Arap-İsrail Uyuşmazlığında Filistin Sorunu

Harp Akademileri Komutanlığı, Geçmişten Günümüze Hava Gücünün Kullanılması

İngiltere Stratejik Araştırmalar Enstitüsü

KAYABALI - C. ASLANOĞLU, Ortadoğu’da Savaş ve Strateji 2 Lider, 4 Savaş ve

Bir Bozgun