alevilik ve bektasilikisamveri.org/pdfdrg/D280984/TY/TY_AKYOLI.pdfArtsın eksilmesin. taşsın...
Transcript of alevilik ve bektasilikisamveri.org/pdfdrg/D280984/TY/TY_AKYOLI.pdfArtsın eksilmesin. taşsın...
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli
Araştırma Merkezi TÜRK:.c HAM~R.~
2. ULUSLARARASI T.ÜRK KÜLTÜR EVRENİNDE ALEVİLİK ve BEKTAŞİLİK BiLGİ ŞÖLENİ BİLDİRİ KİTABI
1. CİLT
Editörler Dr. Filiz KILIÇ
Tuncay BÜLBÜL
17-18-19 Ekim 2007
ANKARA
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yayınlan ISBN: 978-975-507-220-3 Araştırma Dizisi: 5 2. Uluslararası Türk Kültür Evreninde Alevilik ve Bektaşilik Bilgi Şöleni Bildiri Kitabı 17-18-19 Ekim 2007
• Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Adına Yayın Sahibinin Adı / Owner Prof. Dr. Kadri YAMAÇ (Gazi Üniversitesi Rektörü)
• Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / General Manager Prof. Dr. Filiz KILIÇ o
Yayın İdare Merkezi Adresi/ The Address of Publishment Centre Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Gazi Üniversitesi Rektörlük Kampüsü, Araştırma Merkezleri Binası, Nu: 11 06502 Teknikokullar /ANKARA • Yayın İdare Merkezi Telefonu / The Telephone of Publishment Centre o 312. 222 70 16 • Belge Geçer / Fax o 312. 222 70 16 • Elektronik Posta/ E-mail [email protected] Web: www.hbektas.gazi.edu.tr • Basımcının Adı/ The Name of the Publisher Grafiker Grafik-Ofset Matbaacılık Reklamcılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti . • Basımcının İşyeri Adresi/ Office Address of Publisher l. Cadde 33. Sokak No: 6 06520 (Oğuzlar Mahallesi) Balgat /ANKARA
• Basımcının Telefon Numarası/ The Phone Number rıf The Publisher O 312. 284 16 39 (pbx)
• Basım Tarihi ve Basım Yeri/ The Publishment Date 2::d P1:oce 15.10.2007 Grafiker Ofset: O 3 12. 384 00 18
Çankırı Kültür Coğrafyasında Bektaşi.-Alevi Edebiyatı
Bektashi and Alevi Literature in Çankırı Cultural Region
İbrahim AKYOL*
ÖZET iç Anadolu'nun kuzeyinde yer alan Çankırı. 1075'de Karatekin Bey tarafından fethedildikten sonra hızlı bir şekilde İslamlaşma ve Türkleşme sürecine girmiştir. Bu süreçte Horasan erenlerinin önemli katkısı olmuştur. Çankırı yöresinde etkili olan ve temeli Ahiliğe dayanan Yaran kültürü içinde barındırdığı kültürel unsurlar nedeniyle Bektaşiliğe yakındır. Tarihi süreçte Çankırı'daki zengin Halk Edebiyatı içerisinde özellikle Bektaşiliğe mensup Halk şairlerinin çokluğu söz konusudur. Ayrıca Çankırı'nın Şabanözü ilçesinde alevi inanç kültürüne bağlı köylerin olması. bunların önemli bir kısmının da Mart köyünde türbesi bulunan Horasan erenlerinden Ali Turabl Baba ocağına bağlı bulunması. yörede Bektaşi ve Aleviliğin edebiyata da yansımasını da sağlamıştır. Bu çalışmada; yöredeki Bektaşi ve Alevi şairler tespit edilmiş, ayrıca Ali Turabı Baba'nın bu edebiyata olan ~atkısı incelenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Çankırı. ahilik. yaran. Ali Turabl Baba
ABSTRACT
Çankırı. stating in the North of central Anatolia. entered a period of becoming lslamic and Turk rapidly after having been conquered by Karatekin Bey in 1075. in this period mystics in Horasan did important assitance. Yaran culture being affective around Çankırı and having an origin which comes from Ahilik. is very elese to Bektaşilik because of the cultural elements in it. in the historical periocl it is obvious that there has been many folk poets in the rich Çankırı folk literature. Besides that there are villages around Şabanözü in Çankırı and that most of these villages being related to Ali Turabi Baba association where is glaced in Mart village, obtained Bektaşilik and Alevilik to be reflected in the literature. in this study the Bektaşi and Alevi poets in the area are fixed, in addition the assistance of Ali Turabi Baba to this literature is focused.
Key Words: Çankırı. ahilik. yaran. Ali Turabi Baba
GİRİŞ
Çankırı, İç Anadolu'nun kuzeyinde 1075 yılında Emir Karatekin tarafından fethedilmiş bir Türk yurdudur. Bu tarihten sonra -1135 yılındaki birkaç yıllık Bizans işgalinden başka- gayrimüslim işgali görmemiştir.
• Çankırı Belediyesi. Dr. Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi. Çankırı Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 503
IBRAHIM AKYOL
Çankırı ve civarı Türklerin fethinden sonra diğer dinlerle beraber üzerinde çeşitli iı:ıanç kültürlerini de barındırmaya devam etmiştir. İslam inancının kendi içerisindeki farklı renkleri olan Bektaşilik ve Alevilik de bu yörede yaşamıştır. Bu inanç kültürlerinin oluşturduğu zengin bir edebiyat da söz konusudur. Biz bu incelememizde Bektaşi ve Alevi inanç kültürünün Çankırı'daki etkilerini üç ana başlık halinde topladık.
A) ÇANKIRI YÖRESİNDE BEKTAŞİ VE ALEVİLİGİN DAYANDIGI TOPLUMSAL TEMELLER
Çankırı'nın Türkleşmesi ve İslamlaşmasında tüm Anadolu' da olduğu gibi, Horasan erenlerinin rolü büyüktür. Özellikle Emir Karatekin ve komutanlarının, Horasan'dan gelen Hacı Murad-ı Veli ( 1117-1207) Hacı Ali Turabl Baba (Ölümü: 1265) gibi kolonizatör Türk dervişlerinin etkisi büyük olmuştur. Aradan asırlar 'geçmesine rağmen bu kimliklerin yöre halkı üzerindeki etkileri hala canlı ve diri durumda olup bu şahsiyetlerin mezarları bugün bile sıkça ziyaret edilen mekanlardır.
Diğer yandan Çankırı'da temeli ahiliğe dayanan yaran kültürü bugün bile orijinal halini muhafaza ederek yaşamaktadır. Bilindiği gibi ahiliğin kurucusu Ahi Evran'dır. Ahi Evran ile, Hacı Bektaş Veli'nin zaman görüştükleri bilinmektedir. "Hacı Bektaş Veli ilk riıüridlerine hemen hemen ahilerle aynı olan bir törenle nasiplerini dağıtırdı. Tarikata giriş ayinindeki benzerlikler, eşik öpme, kuşak bağlama merasimleri, aynı kaseden müştereken şerbet içmek adeti, kıyafetler, ayinde okunan dualar ahllik sisteminin hemen hemen aynısıdır." (Güzel. 32) Bektaşi kültüründeki yemek duası şöyledir: "Bism-i şah Allah Allah. Yiyip yedirenlere. pişirip kotaranların fahrı mezid ola, bu gitti ganisi gele. Er. Hakk, Muhammed, Ali bereket vere. nimet-i celi, bereket-i Halil. Artsın eksilmesin. taşsın dökülmesin. On iki imam. on dört masum-ı pak. Hızır Aleyhisselam ganiyetliği direkatı gelsin. NOr-ı Nebi. Kerem-i Ali; Pirimiz Hünkar Hacı bektaş Veli Efendimizin himmeti bu sofraya üzerimize hazır nazır ola. Lokma hakkı, cömertler demi Balım Sultan Efendimizin demine hO" Çankırı yöresi asliyetini koruyan bugün halen yaşayan yaranın yemek duası da şöyledir: "Bism-i şah Allah Allah. Bu gitti ganisi gele. Hak, Muhammed. Ali bereketini vere. Yiyip yedirenler, pişirip kotaranlara nOr-ı iman ve aşk u şevk ola. Gittiği yerler gam ve gussa görmeye. Hizmet sahipleri hizmetlerinden şefaat bula. Lokrri'an hakkına. evliya keremine, cömertler cemine. gerçek erenler demine. Allah eyvallah, hO dost. Bizden ewel yaran yiyen rahmetli ağalarımızın ruhları için, cümle misafirlerimizin geçmişlerinin ruhları için Allah rızası için el-fatiha." (Duran. 170) Görüldüğü gibi Bektaşilikteki yemek duası ile yaranın yemek duasının hemen hemen aynı olması aynı kaynaktan beslendiklerini göstermektedir. Diğer yandan yaran ile alevi inanç kültürünün cem ayini arasındaki ortak paydalar da fazladır. Tek farklı yönü, cem ayinine kadınlar bacı olarak katıhrken, yarana kadınlar katılamaz (Yalçın, 23-26).
504 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
ç A N K 1 R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F Y A S 1 N D A B E K T A Ş İ · A L E V İ E D E B 1 'y A T 1
Çankırı yöresinde yaygın ve etkin olan yaran kültürü ve bu kültürün Bektaşilik ile ortak noktaları bu yörede Bektaşiliğin hem kültürel olarak hem de tarikat olarak zemin bulmasında ve uzun süre yaşamasında etkili olmuştur. Günümüzde ise Şabanözü ilçesine bağlı altı köyde Bektaşi-Alevi kültürü inanç noktasında yaşamaktadır.
B) BEKTAŞİ-ALEVİ ŞAİRLER
ı. Aşık Sabri Baba
Aşık Sabri Baba'nın hayatı hakkında, nerede ve ne zaman doğduğu konusunda elimizde kesin belgeler yoktur. Ancak onun Çankırı'da doğduğu, Aşık Sabri' den bahseden kaynaklarda geçer (Sarı, 17). Doğum tarihi de belli değildir. Hayatını, nerede yaşadığı ve öldüğünü, onun hakkında anlatılan rivayetlerden öğreniyoruz.
· Aşık Sabri hakkında Ahmet Talat ONAY, "şehrin civar tarlalarında bostancılıkla uğraşan ve yalnız bir hemşiresiyle yaşayan, fakirliğinden dolayı senelerce bir sıcak çorba bile boğazından geçmeyen ve herkes nazarında zındık, rafizi tanınan ve münzevi yaşadığı için kimsenin dikkatini celb etmeyen Sabri" diye bahseder (Onay; Tokatlı Aşık Nuri, 15). Aşık Sabri'nin yaşadığı bu tarlalar Murat Molla tarlalarıdır. Murat Molla tarlaları vakıf tarlaları olup bu tarlaların Yanlar Köyü civarında olduğunu gösteren vakıf kayıtları bulunmaktadır.
Aşık Sabri'nin ne zaman ve hangi vesile ile saz şairliğine başladığını bilmiyoruz. Ancak onun Kalecikli Aşık Mir'ati ile beraber (Onay, 1930; 284) Bektaşiliğe intisap ettiğini ve "nasıp" aldığını biliyoruz.
Aşık Sabri'nin hayatı hakkında üç tane rivayet tesbit edebildik. Bunlar şöyledir:
Sabri Baba yağmurların durduğu, derelerin kuruduğu ve bu yüzden değirmenlerin çalışmadığı Ağustos ayında birgün eşeğine buğday çuvallarını yükleyerek, Yanlar köyü değirmenine un öğütmeye gider. Sabri Baba, değirmende bulunan köylülerin, "Hayrola aşık, biz içmeye su bulamazken sen, deneni almış un öğütmeye gelmişsin" diye espirili sözleriyle karşılaşır. Bunun üzerine Sabri Baba değirmenciye dönerek; "Allah'ın işine kimin aklı erer oğul! Ben şimdi size saz çalar, türkü söylerim ve Allah'a yalvarırım. Bakarsınız dualarım kabul olur, yağmur yağar, sel gelir, ben de değirmeninizde unumu öğütür, giderim" diye cevap verir. Çalar söyler. Bir müddet sonra dediği gibi Hakk tecelli eder. Yağmur yağar, sel gelir ve değirmen taşı döner. Aşık Sabri Baba da ununu öğüterek Çankırı'ya döner (Onay, 1930; 284; Başer, 147; Sarı, 18). Bu rivayetten Aşık Sabri'nin fakir bir kimse olduğu, iyi bir aşık olduğu, iyi saz çaldığı ve saz şairi olduğu sonucunu çıkartmaktayız.
Diğer rivayet de şöyledir: Aşık Sabri'nin yaşadığı dönemde Çankırı' da yaren usulü çok itinalı bir şekilde yapılmakta idi. Yaren meclisinde çeşitli suçlar işleyenlere ceza verilir. Aşık Sabri böyle yaren meclislerinin birinde, sazı ile çalıp söy-
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENİ 2007 505
IBRAHIM AKYOL
!erken bir kabahat işler. Bu kabahatinden dolayı sohbetten kovulma cezası alır. Halkın gözünden de düşer. Bunun üzerine memleketi. yaranı terkederek gurbete gider. Aradan 15 yıl kadar geçtikten sonra Çankırı'ya döner ve kabrinin bulunduğu Hacet tepesinde Çankırı'yı seyre dalar. O esnada orada koyunlarını otlatan bir çoban görür. Yanına çağırarak, nereli olduğunu, Çankırı'da kimlerden olduğunu ve kaç yaşında olduğunu sorar. Çoban onun kim olduğunu bilmediği için," Valfa derviş baba, anamın babamın dediğine göre Aşık Sabri'nin Çankırı'dan kovulduğu sene dünyaya gelmişim" diye cevap verir. Bu söz üzerine çok duygulanan Aşık Sabri. "Aşık Sabri benim oğul. Beni öldüğüm yere gömsünler" der ve oracıkta ruhunu teslim eder (Başer,47; Sarı,18). Bu rivayetten 19. yüzyılda Çankırı'da yaren kültürünün etkisini, Aşık Sabri'nin bütün Çankırılar tarafından tanındığını, Aşık Sabri'nin yaren meclisinden kovuluşunun Çankırı'da adeta milat olarak kabul edildiğini, Aşık Sabri'nin nasıl öldüğünü anlıyoruz.
'Son rivayet ise şöyledir: Anadolu'nun çeşitli yerlerini gezen ünlü saz şairi Erzurumlu Emrah (Öl: 1854). Çankırı'ya da gelir. Emrah'ın sazının ve sözünün şöhreti derhal çevreye yayılır. Şehrin güneyinde Murat Molla tarlalarında bostancılık yapan, münzevi bir hayat süren Aşık Sabri'nin de Erzurumlu Emrah'ın gelişinden haberi olur. Onunla görüşmek istediğini. kendisini himaye eden şair Zahml'ye açar. Zahml, Sabri'nin bu arzusunu Emrah'a ileterek alçak gönüllülük edip ziyaretine giderse, bu ihtiyar şairin memnun olacağını söyler. Erzurumlu Emrah, Şair Zahmi'nin ricası- üzerine Aşık Sabri'nin arzusunu yerine getirmek için yanına gideceği sırada bazı kimseler" Sabri dedikleri ayyaş, kızılbaş, imansız bir heriftir. Sizin gibi büyük bir aşığın onun ayağına gitmesi bu koca Bektaşinin azametini artırır, sizi de küçük düşürür" derler. Bunun üzerine Erzurumlu Emrah, orada bulunanlardan gördüğü hürmetin azalacağından korktuğu için Aşık Sabri'nin yanına gitmekten vazgeçer. Bunu duyan Aşık Sabri:
Her neki ararsan gönülde mevcut, Gel tavaf eyle sen Beyt-i Hüda'yı. Anda hasıl olsa gerektir maksut, Sıdk ile ettinse tahsil-i rızayı
matla ile başlayan şiirini yazıp gönderir. Bu şiiri okuyan Erzurumlu Emrah:
Kulfi:b-i şuara, hazfün-i Rahman, Nasıl yıkan zalim böyle binayı
beytinden çok müteessir olur. Şairi ziyaret etmek isterse de muvaffak olamaz. Son gelişlerinden birinde ise şairin vefat ettiğini, vasiyyeti gereği şehrin güneydoğusundaki Hacet tepesine defnedildiğini ve
Cihanda kemalin rayegan olur, Kalbini kıranlar peşiman olur, Ziyaret ederler bir zaman olur, Şehr-i Kangırı'da Sabri gedayı,
hakikatinin tecelli ettiğini anlar ve çok üzülür (Onay, 1930; 283; Sarı, 19).
506 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBiYAT!
Aşık Sabri'nin H.1267/M.1850 de öldüğü ve vasiyeti gereği Hacet tepesine gömüldüğü kesindir. "1267 de vefat ettiği mecmualardaki kayıtlardan ve iki mecmuadaki Erzurumlu Emrah'ın bir tarihi ile altındaki rakamdan anlaşılmaktadır. Tarih şudur:
Ey gelen bu aşık.-ı dildade kabristanına Oku birkaç Fatiha, bahşet o zatın canına
Hacı Bektaşi Veli dergahının dervişidir Şüphe var mı öyle Hünkar'ın reh ü erkanına
Zati bir didara yüzbin can ile hayr3an idi Ol sebebden eyledi teslim~i ruh cananına
Çeşm~i seyranla yatan kardaşa bak da ibret al Akıbet sende onun elbet gidersin yanına
Ben de cevher kilk ile Emrah, Sabri tarihin "Ruhu şad olsun deyu felek yazdım divanına" (Onay, 1930; 281 ).
Son beyitin ebcet hesabı ile tarihi değeri 1267'dir ki bunun da miladi karşılığı 1850'dir. Mezarı Hacet tepesinde olup bugün, Çankırı 9. Zırhlı Tugay sınırları içerisindedir. Mezarı tamir ettirilmiş olup üzerinde yeni yazı ile ismi ve ölüm tarihi yazmaktadır. Aşık Sabri'nin mezarı 2001 yılında tekrar tamir ettirilip mezarı mermerden yaptırılmış ve kendisi hakkında kısa bilgi veren bir levha da asılmıştır.
Aşık Sabri'nin Edebi Şahsiyeti: Aşık Sabri, genelde Halk Edebiyatının, özelde ise Bektaşi Edebiyatının Çankırı'daki temsilcilerindendir. Şiirindeki başarısından dolayı 19.yy. ın kudretli halk şairlerinden birisi olarak değerlendirilir
(Uraz,56, Köprülü, 465). Ahmet Talat Onay, Aşık Sabri'nin şiiri için şu değerlendirmeyi yapar: "Sabri'nin mürettep divanının kimde olduğu malum değildir. Mecmualardaki üç beş parça şiiri onun kudret-i şairanesini az çok göstermeye kifayet edebilir. Bilhassa koşmalarında muvaffak olan Sabri'nin lisanı oldukça pürüzsüz ve temizdir. Hele bazı şiirlerinde ihtiyar ettiği (seçtiği) üslup, vefatından seksen sene sonra "Lisanda Türkçülük" gayretiyle çalışanları memnuniyete sevk edecek derecede sade ve selistir ve lisan itibariyle temiz bir Türkçedir" (Onay, 1930; 284).
Aşık Sabri'nin bilhassa hece vezni ile yazmış olduğu şiirler, diğerlerine nazaran daha sadedir:
Kime sorsan bu sözleri bilir Aşıkın kendisi Haldön yoludur Bunu da söyleten aşkın halidir Gizli can içinde canan olmalı.
Aşık Sabri'nin eğitim durumunun ne olduğunu bilmiyoruz. Ancak elimizdeki şiirlerden anladığımız kadarıyla onun belirli bir kültürü aldığını, bu kültürün temeli de ahiliğe dayanan yaren kültürü olduğunu söyleyebiliriz (Akyol 106).
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 507
Aşık Sabri'nin en önemli özelliklerinden biri de Bektaşi tarikatına mensup olma.sıdır. Dolayısıyla kendisi bir Bektaşi şairidir. Şiirlerinde, d!nl-tasawufi terfrn ve mazmunlara çok sık rastlıyoruz. Belli başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz: Müşkülü mürşide sormak, heft-tamu, heşt cennet, zat-ı zat, hünkar, Mansur, nahnü kasemna, dane, medis-i kübra, sıM münteha, gevher-i yekta, ilhamı rabbani, lamekan dan, bağ-ı behişt, sidre vü tuba, tab-ı hüda, arif-i vahdet, menziH maksut ... Görüldüğü gibi Aşık Sabri mutasawıftur. Şiirlerinin dokusunu din ve tasawuf üzerine kurmuştur.
Aşık Sabri'nin şiirleri ile ilgili yapılan değerlendirmelerde " kendinden önce yaşamış olan Yunus Emre gibi Aşık Edebiyatının, Fuzuli gibi Divan edebiyatının usta şairlerinin tesirindedir" denilmektedir (Sarı, 19).
KOŞMA
Rahmeyle halime kaçma sevdiğim Ben gibi hüsnüne aşık bulunmaz Sırrını nadana açma sevdiğim Şimdi bu alemde sadık bulunmaz
Bu aşk u muhabbet geleli sere Oluruz müptela gerçi dilbere Cihanın hubları gelse bir yere Bana senden özge maşuk bulunmaz
Zümre-i aşıkan qir yana gelse Alemde mert olan meydana gelse Sana can vermeye kurbana g~lse Yine benden ewel layık bulunmaz
Ararsan mescid ü meyhanelerde Aşkile mest olan mestanelerde Şem'i ruhsarına pervanelerde Sabri gibi bağrı yanık bulunmaz
NEFES
Her neki ararsan gönülde mevcut Gel tavaf eyle sen, beyt-i Hüda'yı Anda hasıl olsa gerektir maksut Sıdk ile ettinse tahsil rızayı
Makam-ı Hazreti Resul-i Ekrem İçinde gizlidir-nice bin alem Arş u kürsü sema, levh ile kalem Seyret gönülde ki ibret-nümayı
508 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBJ°YATI
Peygamberi zfşan buyurmuş inan Hadis-i kudsidir etmen mi iman KulGb-ı şuara hazfün-i Rahman Nasıl yakan zalim böyle binayı
Cihanda kemalin rayegan olur Kalbini kıranlar peşiman olur Ziyaret ederler bir zaman olur Şehr-i Kengırı'da Sabri gedayı.
DİVAN
Ey gönül aşık isen ol yari sen sende ara Ahdine sadık isen dildarı sen sende ara.
Müşkülün bir mürşide sor, zerre şüphen kalmasın Kalb, çeşmini oyar, esrarı sen sende ara.
Heft tamu, heşt cennet. cümle eşya sendedir Bir nazar kıl cümleye her varı seh sende ara.
Çar-anasır içre gelmezden ezel bir nur idi Zat-ı zatından senin envarı sen sende ara.
Arif isen bakma gayrı nesneye sen Sabriya Kasr-ı dil tahtında bul Hünkarı sen sende ara.
2. Kalecikli Mir'ati
Kalecik ilçesi bugün Ankara iline bağlı ise de XIX. yüzyıl idari yapısı içerisinden Çankırı'ya bağlıdır. Bu yüzyılın önemli halk şairlerinden birisi olan Kalecikli Mir'atl'nin doğum tarihi olarak 1225/1809 yılı tahmin edilmektedir. Asıl adı Mehmet, annesinin adı Fatma'dır. Kalecik'te Çanşa mahallesinde doğmuştur (Çağlayan, 146). Mir'atf'nin iyi bir medrese eğitimi aldığı, Kalecik müftüsü Velizil.de'den dersler okuduğu, medreseden icazetli olduğu bildirilmektedir. Bir ara Kalecik müftülüğü de yapmıştır. Bu durum Mir'ati'nin şiirlerinden de anlaşılmaktadır (Çağlayan:l46). Mir'atf'nin, Kalecik'ten ayrılıp diyar diyar gezmesinin sebebini Ali Esat Bozyiğit, Mir'atf'nin Kalecik müftülüğü esnasında Bektaşiliğe bağlanmasına, ihsan Ozanoğlu ise bir aşk macerası yüzünden Kaleciklilerin aleyhinde bulunmasına bağlamaktadır (Çağlayan: 147). Teberoğlu ise Aşık Hamu'dan nakille, Mir'atf'nin Kamçılı Ali' den ikrar almasından dolayı köylüsü tarafından hor ve hakir görülmesine bağlar (Teberoğlu: 143). Ahmet Talat Onay, Kalecikli Mir'atf'nin Çankırılı Aşık Sabri le birlikte Hacı Bektaş dergahı postnişinlerden Turabi Baba' dan nasıp aldıklarını (Onay, 1930; 284). Ali Esat Bozyiğit Şeyh Vasfi tekkesine intisap ettiğini (Çağlayan, 147) Haydar Teberoğlu ise Mart köylü Ali Turabi Baba'nın neslinden Kamçılı Ali' den ikrar aldığını söylemektedir (Teberoğlu, 143).
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 509
IBRAHIM AKYOL
Mir' ati, aşıklık geleneğine uygun olarak çeşitli memleketler dolaşmış ve buralarda çalıp söylemiştir. Onun ünlü bir şair olmasına vesile olan şehir ise Çaıikırı'dır. Yapraklı dağında her senenin Eylül ayında ve ayın bedir halinde olduğu zaman bir panayır kurulurdu. Cuma namazından ikibuçuk gün sonra Çankırı'ya nakledilerek ertesi hafta Çarşamba gününe kadar devam eden bu panayırda Hint'ten, Fas'tan, Mısır' dan, Suriye' den, İran' dan ve Anadolu'nun her tarafından gelen tacirler manifaturacı, ıtriyat ve baharat, kuyumcu ve mücevheratçı, saraç, ayakkabıcı, hatta esir ve cariye çarşıları meydana getirirlerdi. Panayır münasebeti ile her taraftan her sınıfa mensup sanat erbabı ile beraber hokkabazlar, canbazlar, köçekler, maskaralar bilhassa saz şairleri de gelirlerdi. Buraya gelenler bir senelik maişetlerini bir iki gün içinde ticaret veya maharetlerini sergileyerek temin etmeye çalışırlardı. Ahmet Talat Onay, Yapraklı panayırını Arapların Sukı Ukaz'ına benzetir. (Onay, Tokatlı Aşık Nuri, 8) Yapraklı panayırında şairler ara-
; sında muamma asmak, tekellümde bulunmak, nazireler söylemek, suretiyle müsabakalar yapılırdı. Kazanan şairler kendilerine ve memleketlerine şöhret temin ederlerdi. Panayır sonunda memleketlerine dönen tacirler elde ettikleri kar ile beraber burada duydukları şiirleri de götürürlerdi. Bu yolla şiiri başka memleketlere ulaşan şairler oralara gittiklerinde şöhretleri daha önce varmış oldukları için itibar görürler ve yabancılık çekmezlerdi. Şairler de muhtelif şiirleri ile gelirler, yeni bir tarz me)'dana getirenlerin şiirleri müzeyyen cönklere itina ile yazılırdı. İşte ticari faaliyetleri yanında kültür ve sanat faaliyetlerinin de icra edildiği bu panayır münasebeti ile Çankırı birçok saz ve söz erbabının uğradığı, izler bıraktığı bir şehir durumuna gelmiştir. Bu durum birçok şairin yetişmesine ve şiire aşina çok sayıda insanı ile Çankırı'yı adından söz etmeye değer bir edebi muhit haline getirmiştir. Şiir kalitesinin inceden inceye kontrol edildiği bu şehirde çalıp söylemek kolay değildir (Çağlayan, 147-148).
Mir'atl, yaşadığı dönemde Çankırı panayırında boy gösteren ve şöhrete ulaşan beş şairden birisidir. Diğerleri Erzurumlu Emrah, Dertli, Seyrani ve Tokatlı Nuri'dir. Bu şairlerin Kalecikli Mir'atl ile beraber Yapraklı panayırında çalıp söyledikleri, hatta Erzurumlu Emrah'ın diyar diyar gezmesinin hikayesini manzum olarak Mir'atl'nin destan söylediği bildirilmektedir (Onay, Aşık Tokatlı Nuri, 11 ).
Kalecikli Mir'atl, Anadolu'nun birçok yerini gezip oralarda aşıklarla atıştığı, ora-. !ara muamma astığı bilinmektedir. Osmaniye, Kastamonu, Bursa, Antalya başta olmak üzere birçok yeri gezdiği ve buralara'birden fazla gittiğini ondan bahseden kaynaklar anlatır. Teberoğlu ise Eskişehir'in Koşmat köyüne yerleştiğini söyler (Teberoğlu, 146). Özellikle Bursa'da astığı muamma meşhurdur. Mir'atl. Bursa' da gittiği aşıklar kahvesine "Kul görür, Allah görmez." şeklinde bir muamma asar. Muammanın cevabını bilmeyenler Mir'atl'nin dini değerlere aykırı ifadeler kullandığı gerekçesiyle kadıya şikayet ederler. Mir'atl, kadının huzuruna çıkarılır. Kadının sorularına sakin sakin cevap verir. Mir' ati: "Ben şeriata aykırı bir şey demedim. Astığım muammanın cevabı rüyadır. Rüyayı kul görür, Allah gör-
510 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
ç A N K 1 R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F Y A S 1 N D A B E K T A Ş İ · A L E V İ E O E B 1 'y A T 1
mez. Çünkü Allah'ın uykuya ve dinlenmeye ihtiyacı yoktur." Diye cevaplandırır . . Bu olay ile ünü daha fazla artmıştır (Çağlayan, 149; Teberoğlu, 147).
Mir'atf. istanbul'a gider ve Mehmet Ali Paşa'nın himayesi altında uzun bir zaman yaşar. O yıllarda saz şairlerinin uğrak yeri olan Tavukpazarı kahvesinde sozlerindeki fesahat ve kudreti ile şöhretinin zirvesine ulaşır. Son yıllarını istanbul'da geçiren Mir'atl'nin burada öldüğü ve Tavukpazarı civarına gömüldüğü söylenmektedir. Sazı bir süre Asmalı meyhanesinde duvara asılmak suretiyle korunmuş fakat çıkan bir yangın ile ortadan kaybolmuştur (Çağlayan, 149).
Mir'atl'nin vakur, ciddi, hiçbir şey söylemeden karşısındakini kendine bağlayacak bir özelliğe sahip olduğu, bunu gerek fasıllarında gerekse başka yerlerde kendisine gösterilen hürmetten anlaşılmaktadır. Temiz giyindiği yine ondan bahseden kaynaklarda geçmektedir.
. Mir'atl'nin değişik cönklerde şiirleri bulunmaktadır. ihsan Ozanoğlu 15 şiirini, Ali Esat Bozyiğit 22 şiirini, Bünyamin Çağlayan ise 8 adet şiirini tespit etmiştir. Şimdilik kaydıyla Kalecikli Mir'atl'nin 45 şiiri bilinmektedir. Bunların topluca yayımlanması gerekmektedir. Ayrıca yapılacak araştırmalarda bu sayının artacağı kesindir.
Mir'atl'nin şiirleri ile ilgili olarak şunları söyleyebiliriz: Kendisi medrese mezunu olduğu için dili, kelime hazinesi zengindir. Arapça ve Farsça vukufiyeti şiirlerine yansımıştır. Buna rağmen sade dille yazmış olduğu şiirlerde bulunmaktadır. Hatta atasözlerine de yer vermiştir.
il için ağlayan gözünden olur Kızını dövmeyen dizinden olur Her şeyin çokluğu azından olur Aza kanaat et her an demişler.
Kalecikli Mir' ati, Bektaşi olduğunu açık bir şekilde ifade eder.
Zincir kar eylemez bizlere sofu Bin can ile bir canana bağlıyız Okuyup anladık emr-i ma'rufu Hükm-ü Baki Adil Han'a bağlıyız
La mekandan fi mekana gelmişiz Nice makamlarda mihman olmuşuz "Eynema tekGnu" mevti bilmişiz "Küllü men aleyha fan"a bağlıyız
Seçmedik yarimizi, ağyarımızdan Kimse vakıf değil esrarımızdan Dönmeyiz Mir'atl ikrarımızdan Hacı Bektaş Pir Sultan'a bağlıyız.
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 511
Onun Bektaşiliği gerçek Bektaşiliktir. Namaz ve şarap konusunda "Beynamaz Destanı"nda yer alan şu sözleri bunu açıkça ortaya koyar:
Beynamazın dini harab Her gün olur ona azab Su yerine içer·şarab Miskin yüzlüdür beynamaz (Çağlayan. 151 ).
Mir'atT'nin asıl elde etmek isteği şey ise Allah'ın rızasıdır.
Ne hikmet pirlerden olmadı himmet ilahi feth olsun bab-ı mürüwet
, Herkes maksuduna erdi selamet Mir'atl Mevla'nın rızasın bekler.
Netice olarak Kalecik bugün Ankara 'ya bağlı bir ilçe olmasına rağmen XIX. yüzyılda çankırı'ya bağlı bir kazadır. Kalecikli Mir' ati ise medrese tahsili görmüş saz Şairlerimizdendir. Aşıklıkta şöhreti Çankırı'nın Yapraklı ilçesinde her yıl yapılan Tuht panayırında bulmuştur. Burada Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelen aşıklarla atışmaları olmuştur. Kalecikli Mir'atl muammaları ile de ünlü bir halk aşığıdır.
Mir' at!. Hacı Bektaş' dan nasıbı Çankirılı bir diğer şair olan Aşık Sabri ile birlikte almıştır. Mir'atlnin şiirlerinden onun Bektaşiliğin dört kapı kırk makam düsturuna gönülden bağlı olduğu anlaşılmaktadır.
3. Ali Kadri
Çankırı'da imaret oğulları ailesinden Bekir Efendi'nin oğlu olup 1867'de doğmuştur. İlk tahsilini sıbyan mektebinde görmüş, rüşdiye mektebine devam etmiştir. Medreseye devam etmişse de buradan icazet almaya muvaffak olamamıştır. ! 894'de Yunan harbine iştirak etmiş, daha sonra firari olarak memleketine dönmüştür. Burada hastalanarak 1895'de hastalanarak vefat etmiştir. Arzuhalcilik yaparak geçinmiştir.
Kısa ömrü içerisinde kalenderane bir hayat sürmüş, Bektaşiliğe intisap etmiştir. Ahmet Talat "Ali Kadri'nin üslubunda bir açıklık görüldüğünü, şiirlerinde mizah yönünün ağır bastığını" söyler (Onay, 1930; 38). Cem Dilçin ise "Ali Kadri'nin şakacı, nüktedan ve latife yapmaktan hoşlanan bir yaratılışa sahip olduğunu. ya-
' ratılışındaki bu özellikleri nedeniyle şiirlerinde mizaha yönelişin çok güçlü olduğunu, ciddi bir konuda yazdığı şiirlerde bile yer yer zarif bir espriyle mizaha yöneldiğini" belirtir (Dilçin, 126).
KALENDERİ
Vahşi dil u rindi sıfatız aleme billah Biz ehl-i hakikat gülüyüz felillah
Yok dehşetim iz rinc-i em!ran-ı cihandan La ye'tiye illa lehülhükmü minallah
512 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBiYAT!
Takdlr-i Huda kuvve-i tedbir ile dönmez Tesllm-i kazayız "fetevekkeltü alallah"
Hiç kimseye boyun mu eğer ehl-i kanaat Aç mı bırakır kullarını Hazreti Allah
Mürşid sözümüz kendimize bizde mael var Ram oldu gönül Kadri bu eş'arına vallah
SELİS
Acımam ben bana, Yakup gibi vicdanım acır Alır ağlar haberim Yusuf-ı Ken'an'ım acır
Bu tahassür bu hüzün ah bu gam encam-ı meram Çekilir haşre kadar dide-i giryanım acır
Bozulur gülşen-i ömrüm çalınır tabl-ı firak Bulamaz bir gün olur zülf-i perişanım acır
Yeni kurtuldu sitemkardan ol -zalf tenim ·El-aman ey melekü'l-mevt ten-i üryanım acır
Acımaz kimse heman Kadri zebun olsam eğer Dü cihan içre muinim bana sultanım acır
SEMAİ
Dila bu hab-ı gafletden yeter gel gayr-ı bldar ol Yapış bir damen-i pake yetiş Hak' dan haberdar ol
Taharri etme gayriden visal-i sırr-ı settarı Takarrub eyle Mevla'ya heman keşşaf-ı esrar ol
Ene'l-Hak sırrını Mansur-veş iz'an u idrak et Vücudun mülküne nazir olup müştak-ı settar ol
Hurufi nokta-i ba sure-i seb'al-mesanl hep Sıfatımda muharrer bilmiye ey dil heveskar ol
Rumuz-ı "men aref" dersin ne hoş şerh eyledin Kadri Tehi gezme bu sahrayı sana sen salını gülzar ol.
NEFES
Bizi mest eyledi sahba-yı elest "La takrebO's-salate" bize bağludur Olmuşuz alemde biz Yezdan perest Secdegahımız bir keman ebrudur
-2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 513
IBRAHIM AKYOL
Der-i meyhanedir bizlere mescit Giremez ol yere sufi-i mülhit Piyale feyzimiz, sakimiz mürşit Çekdiğimiz gülbank, zikr-i yahGdur
Kadriya sabitiz ikrarımıza Ağyar agah değil esrarımıza Hacı Bektaş Veli hünkarımıza Taş atan yezidin yeri tamudur.
KOŞMA
Bu gece ah u zar tuttu elimi Sadakatli alişana elveda Ayrılık ateşi büktü belimi Bu meclis-i arifana elveda
Cem oldu bu sene hep sahib-kerem Emretse padişah toplayamaz hem Bu gece gam oldu sürdüğümüz dem Şimden geri bu meydana elveda
Yine sohbet olur ahbap satılmaz Belki fakir Kadri vatanda kalmaz Kalırsa ya ölür, ya kısmet olmaz Ayrı ayrı her yarana elveda
4. Sefil Ali
Şabanözü ilçesinin Özbek köyünden olup 1301 ( 1883-1884)'de doğmuştur. Hasan çavuş oğullarından Ali ağanın oğludur. Sefil Ali, 1. Cihan Harbi'nde asker kaçağı iken, Milli Mücadele'ye katılmış, Büyük Zaferi öven bir destan da yazmıştır.
Ali okuma-yazma bilmeyen ümmi bir kişi idi. Kuwetli bir hafızası vardır. Kendine has görüşleri, sezişleri basit fakat zarif teşbihleri vardır. Lisanındaki hatalar genellikle kafiye zorunluluğundan ileri gelmiştir (Onay, 1930; 92-93).Şiirlerinde Sefil Ali mahlasını kullanmıştır. Onun birçok taşlamaları, güzellemeleri ve destanları bulunmaktadır. Sefil Ali'nin "Uyuz destanı" meşhurdur.
GÜZELLEME
Şu vahdette gönül dostun arzular Dostlar hayalimiz gitmez gönülden Himmet edin biz varalım gaziler Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
514 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
ç A N K 1 .R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F Y A S 1 N D A B E K T A Ş İ - A L E V İ E D E B 1 Y A T 1
Arzulayıp ben dostuma varayım Gül yüzlü dost cemalin göreyim Bir vechile muradıma ereyim Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
Aşdım geldim karlı dağın ardını Çeken bilir ayrılığın derdini Pek severim aziz dostun merdini Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
Aşkın kitabından okur yazarım Bir hüsn-i güzelde kaldı nazarım Şimdi geldim dost ellerin gezerim Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
Kolda gezdirir şahin baz imiş Geçti ömrüm görmedim tez imiş Dostlara kavuşmak bahar yaz imiş Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
Soyunursan dostlar yoluna soyun Pek zordur çekemem feleğin yayın Çok şükür ki gördük dostlar köyün Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
Sefil Ali kadim ikrar vereli Elestü'de bu ikrara duralı Memnun olduk cemaliniz göreli Dostlar hayaliniz gitmez gözümden
UYUZ DESTANI'ndan
Ey ağalar ben tutuldum uyuza Günden güne akçe bağlar faize ilacını bulamadım ne ise Canım yandı pis uyuzun elinden
Ey ağalar uyuz oldum kaşındım Çaresini bulamadım düşündüm Geceleri çok kapıya taşındım Kurtulamadım pis uyuzun elinden
Gece aşınca uyuz ister tımarı Kaşındıkça arsız uyuz şamarı Kendimde olmasa çalsam şamarı Canım yandı pis uyuzun elinden
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 515
Kaşınsan kaş'ınsan tımara kanmaz Yürüdür sözünü sözünden dönmez Heryerde bitiyor uyuz tükenmez Perişanım pis uyuzun elinden.
5. Hayri
ismi Halil mahlası Hayri'dir. Çankırı'da Hancı Emirzadelerden şair Hürrem'in oğlu Akif Bey' in nedimi olduğu, bütün senelerini bir Ermeni doktorla beraber Hacıbey köyündeki Akif Bey'in çiftliğinde geçirdiği anlatılmaktadır. Şair Zahmi ile olan müşaarelerinden anlaşıldığına göre H. 1281 / M.J864-1865 tarihinden önce yaşadığı anlaşılmaktadır. Bektaşi olduğu şiirlerinden anlaşılmaktadır. Belirli bir tahsil gördüğü ve Çankırı' da yetişen şairler üzerinde etkisi olduğu bilinmektedir (Onay, 1930; 148).
SELİS
Bir tecelli kılıp Hak gevheri gandan gelirim Anla zahit bu sözüm ben ki ne yandan gelirim
Kafile nun arasında yine bir canda iken Emrolup ahsen-i takvime o candan gelirim
Kenz-i mahfide iken nefha-i ruh etti bana Hazreti Adem ile bağ-ı cinandan gelirim ·
Cem'edüp nutfelerim puhte-i aşktan süzülüp Nuri zata erişip "li maa"ndan gelirim
Heft harf ile bina kıldı vücudum temelin Noktayım hame-i kudretle zebandan gelirim
Kavm-i münkirden o dem keşti-i dil buldu necat Bir olup Hazreti Nuh ile tufandan gelirim
Hal edip müşkili Rum ehlini kılmak irşat Hacı Bektaşi Veli ile Horasan'dan gelirim
Terk-i dareyn gönül tahtına sultan olur Cavidan Hak ki sözüm darü'l-emandan gelirim
Hayriya "men aref" esrarına mahrem oldum Bendedir genc-i emanet ki nihandan gelirim.
6.Mefhari
Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Çankırılı olup Güdükminare camii yanındaki medrese arsasının sahibi olduğunu Ahmet Talat Onay anlatır. isminin Mustafa olduğu ve Bektaşi tarikatına intisap ettiği şiirlerinden anlaşılmaktadır (Onay, l 930; 209). Nefesleri, bilhassa tarikata intisabını gösteren şiirleri incelenmeğe değer bulunmaktadır. ..
5J6 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
Ç A N K I_ R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F Y A S 1 N D A B E K T A Ş İ - A L E V İ E D E B 1 Y A T 1
MERSİYE
Dil nice rah-ı alide nakd-ı can etmez nisar Müstemend ü dilfirib olduğuna dal bl-şümar Nazil oldu sGre-i dehri Cenab-ı Gird-gar Vasfedip onda kemalin halka etti aşikar Hem buyurdu şan-ı pakinde Habib-i Gird-gar "La feta illa Ali la seyfe illa Zülfikar"
"La feta" bahri dürür bil menba'ı ab-ı hayat NGş eden bulur hayat ondan ebet görmez memat "La feta" remzin bilin nedir bilip feyz u necat Hırka-pGş oldu sivadan el çekip ahir o zat Varu ben uzlet diyarında hemin etti karar "La feta illa Ali la seyfe illa Zülfikar"
La feta" gülzarına gir seyr kıl Unvanını Çar tarafta on iki gör kim onun dermanını Sadhezaran nağmekeş bülbü!Jerin efganını
. GGş edip at dil gamın artır dem ü devranını Bir zaman ol Gülşen içre çağırıp eyle güzar "La feta illa Ali la seyfe illa Zülfikar"
Çün beni ketm-i ademden eyledi zahir Huda Daruben bin can ile kıldım ona ben iktida Tan kılma kim perişan olduğum ey zahida Haksar olmuş diye bu derdmend Mefhar geda Bab-ı lütfundan umar medet onun leyi u Nehar "La feta illa Ali la seyfe illa Zülfikar"
7. Aşık Sadık
Eskiden Şabanözü ilçesine şimdi ise Ankara'nın Çubuk ilçesine bağlı olan Sarıkürt köyündendir. H. 1265 / M. 1849'da doğmuş H. 1337/ M. l 919'da vefat etmiştir. Sadık okuma yazma bilmeyen ümmi bir kişi idi. Çubuk'un Susuz köyünden aşık Süleyman ile karşılıklı şiirleri bulunmaktadır_ Aşık Sadık'ın oğlu Kazım'ın da şiirleri vardır. (Onay, 1930; 298) Şair Sadık ve şair Süleyman şiirleriyle çevrelerine birlik olmayı vurgulamışlardır. Alevi olan Sadık ve Süleyman içinde bulundukları ülkenin nazik durumunu dikkate alarak şiirlerinde dini ve tasawufi terimleri sık sık kullanmak suretiyle milli birliği sağlamaya çalışmışlardır. Her zaman anılmaya değer şairlerdir (Zengin, 229).
NEFES
Gani Haydar destim vardır damanda Can kuşu kafesten çıkmadan yetiş Onda bir ümidim sahip zamanda Şunda gönül çarhın yıkmadan yetiş
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 517
Aşkın hançerini vurdun serime Bunda ben sığındım Huda kerime Rakibler bühtanı eder nurine Şevk verip nik;:ıbın kalkmadan yetiş
Ayık eylemedi şu b!=ni gaflet Dostun cemalidir mahbub-ı cennet Kanı revan olup akacak elbet Çeşm-i giryanımdan akmadan yetiş
Aşk ile çekerim derd ü veremi · . Gahi bön gezerim gahi seyranı
Gül etti sinemi aşkın suzanı Tütünüm semaya çıkmadan yetiş
Sefil Sadık der ki gel Gani Haydar Yetiş ya Muhammed, Ahmed-i Muhtar Hünkar Hacı Bektaş cümleyi bekler Ateşim dağları yakmadan yetiş.
8. Aşık Ali Rıza Karsavuranoğlu
I 330 ( I 9 I 2) yılında Şabanözü'nün Karahacı köyünde doğmuştur. Aşığın babası imam olduğu için lakapları imamoğlu'dur. Aynı köyden Döne Hanımla evlenmiştir. Aşık Ali Rıza'nın dört oğlu iki kızı vardır. Kurtuluş Savaşına katılmıştır. Ayrıca Mısır' da okuduğu, dini bilgilerinin kuvvetli olduğu söylenmektedir. 4 Aralık 1959' da vefat eder, köyüne defnedilir.
Geçimini çiftçilikle sağlayan Aşık Ali Rıza, saz çalmadan rüyasında aldığı ilhamlar neticesinde doğaçlama usulü şiirler söylemiştir. İçinde aşığında bulunduğu bir olay şöyle anlatılır: 1945 yılında cem evinde yapılan bir toplantıda bir takım haksızlıklar nedeni ile halk birbirine küsmüştür. Komşuların küsmesinin nedeni bazılarının meyveleri çalınmış ve ekinlerine davar girmiştir. O zamanlar çobanları idare eden Aşık Ali Rıza' dır. Aşık, "komşular burada hak almak yok, herkes doğruyu söylesin. Bir daha böyle şey olmasın" der. Aşık .oğlu Mehmet'e "Oğlum hiç yalan söylemeden ne yaramazlık yaptıysan söyle" der. Mehmet bu söz üzerine cemevine gider, burada yaptığı yaramazlıkları tek tek söyler. Sıra köy ağasının oğluna gelince ağa çocuğuna yemin ettiqnek istemez. Ali Rıza "Seninki evlat da bizimki köpek göl bezi mi" diye çıkışınca ağa taraftarı olan biri "sen ne karışıyorsun" deyip müdahele etmiştir. Duruma sinirlenen Dede, Ali Rıza ile yan yana oturan ağa taraftarı olan kişiye maşayı atar. Fakat maşa Ali Rıza'nın dizine gelir. Bunun üzerine Dede: "Ben sana atmadım. Öbür komşuya attım. Şimdi maşayı al bana vur" deyince orda bulunan herkes hüzünlenir. Ali Rıza maşayı atmaz, gerginlik biter. Aşık bu olayın ertesi günü eşi Döne Hanım'a "Ben Aralık ayından 14 sene gün aldım." der. Aşık Ali Rıza bu olaydan sonra şiir söylemeye başlamıştır (Sargın, 79).
518 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLİK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
ç AN K 1. R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F YAS 1 N DA B E K TAŞ İ · A LE V İ E D E B0
I YAT 1
NİCEMİZ BİZİM
üstaz "kün" deyince künyemi alan Aliyy'el-Murteza hocamız bizim Geçer gayubetten söylemez yalan Pire ikrar verdi nicemiz bizim
Turabı, Muradı, Kalender zade Sır Ali sırrıdır denilmez yada Asla gelen durmaz fani dünyada Göçünü çek etti nicemiz bizim
Seydi Battal Gazi Cibali Sultan Kul kusurdan hali değildir insan Şunda kul Yusuf'a yüzümü sürsem Bu aşk ile gezdi nicemiz bizim
Hak bizi yaratmış ne güzel Adem Keskin toprağında var Hasan Dedem Rum diyarındadır Hünkar Efendim Pire ikrar verdi nicemiz bizim
On'ki imam ezberimde dilimde Sultan Veyis derler Yemen elinde · Arzumanım kaldı Kerbela çölünde Çok gözyaşı döktü nicemiz bizim
Rıza adın okur bu Hakk'ın işi Çılgıya giden görür yokuşu Kusurları affetmek alimin işi Caddeden ayrılmaz nicemiz bizim
(Karsavuranoğlu, 10)
DUVAZ İMAM
Allah birsin haşa yoktur gümanım Cehennem narına yandırma Allah Muhammet dinimdir Ali imanım Cehennem narına yandırma Allah
imam Hasan'ın aşkı serimde Nazlım Hüseynin derdi var bende Huzuru mahşerde ulu divanda Cehennem narına yandırma Allah
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 5\9
1 B R A H 1 M A K Y O L
imam Zeynel ile Bakır'a geldim Aradım hatayı özümde buldum Cafer-i Sadık'tan dersimi aldım Cehennem narına yandırma Allah
imam Musa-yı Kazım hublar civanı imam Ali rıza serve~ seveni Cümle muhiblerin hep muhibbanı Cehennem narına yandırma Allah
Tağı Nağı Hasan Ali Askeri .Muhammed Mehdi'den aldım haberi Zaman gelip sallayınca teberi Cehennem narına yandırma Allah
Edna Ali Rıza günahkar kulun Kalbim malum dellaldır dilim Sıratın mizana düşünce yolum Cehennem narına yandırma Allah
(Karsavuranoğlu, 11)
Aşık Ali Rıza Karsavuranoğlu, Türk edebiyatında "yaşname" türünde de eser veren şairlerimizdendir. Bu konuda yazmış olduğu "İnsanların doğup büyümesi başlıklı" şiiri konu ile ilgili edebiyat araştırmalarına da malzeme olmuştur (Çelebioğlu, 439).
İNSANLARIN DOGUP BÜYÜMESİ
insanların temsilini söyleyeyim Akar boz bulanır sellere benzer Annesi karnına düşüp kalınca Hem elli ayaklı kullara benzer
Bir yaşında sürüm sürüm sürünür İkisinde ipek gibi örünür Üç yaşında gayet tatlı görünür Petekten bölünmüş ballara benzer
On yaşında söz istiyor sözüne Yirmisinde dayanılmaz nazına Otuzunda kuvvet gelir gözüne Kavakta kılavuz dallara benzer
Kırk yaşında her hizmete yetecek Ellisinde kendi alıp satacak Altmışında yer arıyor yatacak Haddeden geçmiş tellere benzer
520 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
Ç A N K 1 R 1 K Ü L T Ü R C O G R A F Y A S 1 N D A B E K T A Ş İ · A L E V İ E D E B. I Y A T 1
Yetmişinde kimse bakmaz sözüne Sekseninde sızı iner dizine Doksanında nazar etsen yüzüne Viraneden esen yellere benzer
Böyle imiş insanların temsili Kıt bulunur yüz yaşının emsali Gelir bir gün tufan savurur seni Bahçede kurumuş güllere benzer
Ali rıza pirden aldım nasihat Ecel gelir ise durmaz bir saat "Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevt" atisi memat Dünyaya gelmemiş kullara benzer.
9. Ali Ulvi Baba
20. yüzyılda yaşadı. Çerkeşlidir. M. Ali Hilmi Baba'dan el aldı. Tabur imamlığı görevi ile Milli mücadeleye katıldı. ! 976 yılında İzmir' de "Bektaşi Makalat!" adında bir kitap yazdı ve yayımladı. 1954'de izmir'de öldü (Özmen,97).
10.Zahml
Asıl ismi Ahmet'tir. ilk tahsilini Kastamonu' da yapmış, hıfzını tamamlamış, Çankırı'ya gelip zamanın Çankırı'daki meşhur alimlerinden Yüklü köylü Hacı Ali Efendi' den medrese dersleri görerek icazet almıştır.
Zahmi işreti seven bir kişidir. Hayatının son senelerine kadar işrete devam etmiştir. Hacı Bektaş'a giderek intisap etmiştir. İkinci defa Hacı Bektaş'a gidişinden sonra işret hayatını bırakmıştır. Eşi Dudu kadın edebiyata vezne aşina bir kişidir. Zahmi'nin şiirlerini zaman tashih edermiş (Onay, 1933; 120-121 ). Bir Miraç gecesi medresede sarhoş sarhoş çıkardığı olay, daha sonra evine gelip özür beyanında yazmış olduğu Miraciyesi meşhurdur. Çankırılı aşık Sabri'yi himaye eden onun Erzurumlu Emrah ile görüşmesini sağlamaya çalışmasına rağmen başarılı olamamıştır.
Zahmi'nin şöhreti sadece Çankırı ile sınırlı kalmamış, Rumelili Bektaşiler dahi vakit vakit onun şiirlerini istemişlerdir. Zahmi Çankırı'da H. 1283 / M. 1866'da vefat etmiştir (Onay, 1933; 123). Divanı, Ahmet Talat Onay tarafından Çankırı şairleri kitabının il. cildinde yayımlanmıştır.
GAZEL
Talib-i mürşit isen ikrarı sen sende ara Ger muradın keşf ise esrarı sen sende ara
Kaf'ta anka gibi beyhude pervaz eyleme Murg-ı can ol Ca'fer-i Tayyar'ı sen sende ara
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 521
IBRAHIM AKYOL
Sırrı izhar etmeye Mansur "Ene'l-hak" söylemiş Er isen dilden geçip berdarı sen sende ara
Goncalar sahnındaki efsane feryadı bırak Bülbüli baki olup gülzarı sen sende ara
Sen muhibb-i bende-i ali Resul isen eğer Gir hakikat darına Haydar'ı sen sende ara
Hak cemalin görmek istersen eğer sen Zahmiya Ahsen-i takvime bak. didarı sen sende ara (Onay, 1933; l 30).
GAZEL
Keşfolunmaz kimseye bu hali esrarını Ali Günc-i sinemde kadimen gizlisin yarim Ali
Saki-i _gerdfın bana kim sunmasın peymanesin Kevser-i Ia'l-i Iebinden mest ü huşyarim Ali
"Menledün"den noktayı tarif edersin sen bize Ol zaman tahsil edip ben aldım ihbarım Ali
Lanet-i hak blŞümar olsun Yezid' in ruhuna Kerbela hakkında daim dilde ezkarım Ali
Her ne vasf etsem sezadır şanına layık senin Dest-girim. yaverim, Haydar-ı kerrarım Ali
Çeşm-i ibretle seni seyran eder Zahmi kulun Tahtgahı dilde daim şah-ı hünkarım Ali (Onay, 1933; 140)
MERSİYE
Dila tecdld-i matem kıl bugün mah-ı muharremdir Melaik ins ile cini bugün hep ehl-i matemdir Velayet şahının yahu şehit. olduğu bu demdir Adfı-yı ekberim ancak benim bir iki ademdir
Birisi Şimrlzü'I-cCışen birisi ibni mülcem'dir Bunlara daima lanet okumak mümine elzemdir
Kopardı fitneyi Mervan Yezit ile edip sohbet Hüseyn'i Kfıfe'den Şam'a dururken.ettiler davet Ubeydullah erişdi Kerbela'ya etti cemiyet O dem emr-i kab1ha eyleyen ikdam ile sür'at
Birisi Şimr1zü'l-cCışen birisi ibni mülcem'dir Bunlara daima lanet okumak mümine elzemdir
522 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBİYAT!
Muharrem mahının Cuma gününde koptu bu hengam Namaza sa'y ederken ol Cenabı Hazreti iman Şehit edip o şahı ah yezit ettiler bayram Ali'nin katline gayret, Hüseyni eyleyen idam
Birisi Şimrlzü'l-cQşen birisi ibni mülcem'dir Bunlara daima lanet okumak mümine elzemdir
Behey zalim o şah-ı din değil mi hürmete layık Bu fi'l ile behey mel'un değilsin rahmete layık Susuzlukla o masumu sen ettin mihnete layık GürOh-ı kavm-i batıldan olanlar lanete layık
Birisi Şimrlzü'l-cuşen birisi ibni mülcem'dir Bunlara daima lanet okumak mümine elzemdir
Buna razı değil billah Habibin Mustafa ya Rab! Huzurunda eder dava Aliye'l-Murtaza ya Rab! Bu Zahmi'nin yine derdin çoğalttın macera ya Rab! Sana malum durur ancak o şahs-ı bl-vefa ya Rab!
Birisi Şimrlzü'l-cOşen ·birisi ibni mülcem'dir Bunlara daima lanet okumak mümine elzemdir (Onay, 1933; 174).
11. Rindi Çankırı'da Hıdırlıklızade namıyla bilinen bir ailedendir. Seyit İsmail adında bir zatın oğludur. ismi İsmail Kamil'dir. H. 1300 / M.1883'den sonra vefat etmiştir. İyi bir mutasavvıf olduğu ve Bektaşiliğe intisap ettiği şiirlerinden anlaşılmaktadır (Onay, 1930; 251 ).
NAZİRE
El çekip kıldık fenadan uzlet-i Bektaşiyiz Aıem-i ihfada ettik vahdet-i Bektaşiyiz
Himmet aldık Hacı Bektaş gibi pirden ey aziz Öyle bir mürşide ettik hizmet-i Bektaşiyiz
Mevlevi, Kadiri, Rufa! şeyhini hiç bilmeyiz Bilmeyiz hem Nakşibendi, Halveti, Bektaşiyiz
Gör teveccüh eyleyip beyti dile kıldık sücOd Biz tavaf ettik cemali Hazreti Bektaşiyiz
Cümlenin rezzakı Hak'tır, çekmeyiz rızk kaydını Etmeyiz namerde Rindi minneti Bektaşiyiz
12.Vehhaç Asıl adı Osman Vehhaç olup H.1272 / M. 1855-1856 yılında Çankırı' da Saray mahallesinde doğmuştur. ilk tahsilini imaret sıbyan mektebinde, rüşdi tahsilini Süleyman efendi de gördükten sonra hususi hocalardan ilim tahsil etmiştir. Me-
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 523
IBRAHIM AKYOL
muriyet hayatında İstanbul. Kastamonu, Kalecik'ten sonra Çankırı telgraf muhabefe memurluğuna tayin edilmiştir. Çankırı'da çeşitli memuriyetlerde bulunan Osman Vehhaç Efendi, Çerkeş kaymakamlığına vekaleten de bakmıştır. H. I 329 ı M. 191 1 yılında vefat edip Çankırı, Sarı baba mezarlığına defnedilmiştir.- İstanbul' da Namık kemal'itı oluşturduğu edebi ekolün Çankırı'daki temsilcilerinden olup Mithat Efendi'nin ilmi cereyanlarını Çankın'da ilk takip edenlerdendir. Vehhaç mahlasını kendisine Tokatlı Aşık Nuri vermiştir (Onay, 1930; 324) .
Osman Vehhaç'tan bahseden kaynaklar Onun tarikatı konusunda bilgi vermemektedirler. Ancak şiirleri incelendiği zaman Onun Bektaşi kültürünü çok iyi bildiği ve şiirlerinde kullandığını görmekteyiz.
MERSİYE-i iMAMJ\T (DUVAZDEH)
Dila surette kalma aldanırsın Bakıp bu alemi nakşi-niglne Gözün açıp matlabın bfüd sanırsın Mezhir düş "ve nahnu akrabln"e
Edip kesrette zahir kendözünü Kılar mestGr vahdette izini İşittin "seme vechullah" sözünü Gözün aç bak.o "Rabbu'l-alemln"e
Nedir bu bais-i eşya vü alem Habibin kıldı "levlak"le mükerrem Özün fikreyle ger oldunsa adem Salat eyle "Şeflu'l-müznibln"e
Cihanın şahıdır Mahmud-u server Veli şem'ile mahl şahı Haydar Vilayet lahmı nutku Seyfi akher Verildi plşuva-yı şahı dine
Hasan'dır cennet içre şah-ı şebban Gözü nuru Habibi Ms-ı Mennan Huda' dan korkmadılar kavm-i Süfyan Ağu içirdiler ol nOr-ı ayne·
Biri nOr-ı Huda, şems-i Huda'dır Melazü melce-i ehl-i vefadır Neyim var varlığım cümle hebadır Şehid-i kerbela şah-ı Hüseyn'e
Velayet mazharı, kani inayet Şehinşah-ı salatını saadet Verip her sırrını şah-ı velayet imamın çarı "Zeynelabidln"e
524 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBiYAT!
"Muhammet Bakır" ol kanı vefadır Çü varisan-ı sırr-ı Mustafa'dır iki alemde ol fevka'Oladır Mürüwet ehlidir ol mücrimine
imamı Ca'fer oldu hadi-i Hak Erenler ayini meydanda mutlak Uyanlar arifandan oldu ancak Ol sultan-ı "hüden lil-müttekln"e
Biri "Musa~yı Kazım" hayy-ı daim Ledün ilmine gayet oldu alim Onun bab-ı şerlfinde avalim Olur guşinde menguş-ı kemine
"Ali Musa Rıza"dır nur-ı Yezdan Eder bu alemi nuriyle Rahşan Yolunda hak-i pay olan gariban Çıkar bu alemi arş-ı berine
"Taki" nur-ı ilahidir nakl şah Tarık-ı Hakk'a bunlar oldu hem-rah Hakikatta bulurlar püşt ü penah Camii müslirrİln ü mü'minfne
"Hasan" dır ceyş-i şahın plşuvası Gönüller nuru hem kalbler ziyası Bunun yerlerde gökte mübtelası Heman başlarlar efgan u enine
Zuhur eyler olur bir demde "Mehdi" Alır münkir olandan hak-i cehdi O sahip rayetin ashabı fehdi Eder müşrikleri gark-ı zemine
Bu esrarın nedir keşfeyle tadı Habibi mustafa'dır hak muradı Murad-ı Mustafa'nın bunla adı Bulur zlnet verip dln-i mü bine
On ikidir imamı ehl-i tahkik On ikidir cihana mah-ı teşylk Bu manayı kılan Vehhac-ı tedklk Erer dest-i anın hablu'l-met!ne SülOk eyler tarlk-ı nazenine
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 525
IBRAHIM AKYOL
13. Aşık Ali Aslan Karsavuranoğlu
I 9.36 yılında Şabanözü ilçesinin Karahacı köyünde doğdu. Bağkur emeklisi ofup beş çocuk babasıdır. Köyünde eğitmende okur. Okuldan sonra Ankara'ya gider röntgen çekimi yapar. Rüyasında Hacc'a götürürler ama Arafat'a çıkainaz. Şiirleri genellikle din, ahlak. rüyalar üzerinedir. Halen köyünde yaşamaktadır (Sargın, 163). Babası aşık Ali Rıza'dan derlediği şiirler ile kendi yazdığı şiirlerini "Bizim Ozan" adlı kitapta toplamıştır. ·
ALLAH BİR MUHAMMET ALİ
Ben üç n~sile meyil vermişim Allah bir Muhammet Ali'dir Üç nesilden nasibimi almışım Allah bir Muhammet Ali'dir
Ben Ali'ye ikrar vermişim El bağlayıp divana durmuşum Pirim Hacı bektaş veli'yi bilmişim Allah bir Muhammet Ali'dir
Eli ele eli Hak'tan tutmuşum Dört kitabı okuyup yutmuşum Tarikata meylimi atmışım Allah bir Muhammet Ali'dir
Şeriatta tarikatın kardeşi
ikrar verip girmemiştir ol kişi Şeriat dış kapı tarikat iç kapı Allah bir Muhammet Ali'dir
Ali Aslan benim meyli nazarım Elimde kalem okur yazarım Kırkların ceminde engür ezenim Allah bir Muhammet Ali'dir (Karsavuranoğlu, 48).
EY EFENDİ
Elifte Allah'a şükür edelim Mimde Muhammed'e salavat verelim Cimde Cebrail'i melek bilelim Ayında Ali'yi bul efendim
Allah' dır cümlenin başı Gözümden aktı kanlı yaşı Şimir kesti imam hüseyn'in başı Naleti Şimir'e okun Efendim
526 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBiYAT!
imam Hüseyn'dir nizamda duran Ehl-i beyittir Allah'a dost olan Zahire batına hesabı veren Sırat köprüsü vardır Efendim
Ehl-i beyti bilmeyenin yoktur çaresi Bunlar Peygamber'in yürek yaresi imam Ali'nin Fatıma'nın ciğer paresi Bunları zikredin aman Efendim
Mevlam verdi zikretti dilim Cebimde kalem yazıyor elim Ali Aslan söyler böyledir halim Allah'dan korkarım aman Efendim (Karsavuranoğlu. 60).
HACI BEKTAŞ VELİ
Ser çeşme başına varmak isteçlirn Sizden ilham almak istedim Ab-ı zemzem suyundan içtim Dertlere şifa ver Hacı Bektaş
Hacı Bektaş Veli bizim ulumuz Her taraftan sana çıkar yolumuz Zikir eder akıllımız delimiz Cümlenin muradını ver Hacı Bektaş
Horasan' dan Anadolu'ya gelen Nevşehir' de vatanını kuran Dervişlere ilham veren Bize de ilham ver Hacı Bektaş
Güvercin donuna girip gelen Doksan günlük yolu kuşluğa alan Sensin Allah'a dost olan isteyene murat ver Hacı Bektaş
Bütün erlerin hem de pirisin Erler içinde en büyük velisin Ne kadar büyüksün hem de Alisin Ali Aslan'a da ilham ver Hacı Bektaş (Karsavuranoğlu. 62).
Çankırı kültür coğrafyasında tespit edebildiğimiz bu şairlerin dışında isimlerini tespit edip şiirlerine ulaşamadığımız ama yaşayan kültür için önemli olan şairler/ aşıklar da bulunmaktadır. Bunlardan isimlerini tespit edebildiklerimiz şunlardır: Şabanözü-Çapar köyünden Aşık Murat, Aşık Aşur, Aşık Osman, Şabanö-
2. ULUSLARARASJ TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 527
IBRAHIM AKYOL
zü-Özbek köyünden Aşık Ali, Aşık Murat Uyanık. Aşık Murat Özdemir, Aşık Sul~an (Bayan). Aşık Abdulkadir Kocabey, Şabanözü-Bulgurcu köyünden Aşık.Muzaffer Çolakoğlu, Aşık Baki Aydoğan. Aşık Hasan Akyazı. Şabanözü-Kutluşar köyünden Hama lakaplı Aşık Hasan, Aşık Sadık Acar. Aşık Satılmış Eroğlu, Aşık Süleyman İmamoğlu. Şabanözü-Göldağı köyünden Aşık Satılmış Dedeoğlu, Aşık Ali Dedeoğlu. Ancak köy taramalarımız esnasında bu aşıkların ekserisinin semah törenlerinde saz çalıp ayin yönetmede yardımcı oldukları ve kendilerine ait şiirlerinin bulunmadıkları tanıyanlar tarafından belirtilmiştir. Bade içip şiirler söyleyen gerç~k aşıklar ile başkalarına ait şiirleri söyleyen saz ustalarını birbirinden ayırmak gerekir.
C) ALİ TURA.si BABA'NIN ETRAFINDA OLUŞAN EDEBİYAT
Bugün Şabanözü-Mart köyü sınırlari içinde kabri bulunan ve her yıl adına anma t::tkinlikleri düzenlenen Hacı Ali Turabl Baba, 13. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Hz. Peygamber'in soyundan gelen bir seyyiddir. Onun seyyidliği ile ilgili belge, Mart Köyü eşrafından Ali Turabl Baba neslinden gelen Ali Dedeoğlu'nun elindeki seyyidlik şeceresidir. Bu şecerenin H. 1039 / M. 1629 yılında Osmanlı Nakibu'leşrafınca yazılıp tasdik edildiği anlaşılmaktadır. Ancak şecerede adı geçen Seyyid Ahmet oğlu Seyyid Ali'nin Mart köyünde yatan Seyyid Ali Turabl Baba olduğunu destekleyen başka bilgi ve belge -şimdilik kaydıyla-bulunmamaktadır.
Onun hakkında yazılan bir velayetnameye göre. Hoca Ahmet Yesevi'nin Anadolu'ya sancakla gönderdiği ilk evliyadır. (Teberoğlu, 48) Aynı kaynak Ali Turabl Baba'nın 1205 yılında soğuk bir kış günü Çankırı'ya geldiğini, sabah ezanı okuduğunu. halkın kilisede toplanıp Ali Turabl Baba'yı kuyuya attıklarını. Ali Turabl Baba'nın velayet gücüyle buradan çıkıp tekrar halkı islam'a çağırdığını. bunun üzerine Çankırı halkının tekrar Onu kuyuya atıp ağır taşlar koyduğunu. Ali Turabl Baba'nın ise şiirle Hz. Ali'den yardım istediğini ve sonunda kurtulduğunu. Çankırı tekfuru ile Maruf tekfurunun birleşerek Ali Turabl Baba'yı zincire vurup Eldivan dağına bıraktıklarını, Ali Türabı'nın de oradan kurtularak şimdiki Mart köyünün olduğu yere gelip "Burası da Mart ayı gibiymiş" deyip oraya yerleştiğini ve köyü kurduğunu ayrıntılı olarak anlatmaktadır (Teberoğlu, 49-51 ı.ı
I Çankırı. I075'de Emir Karatekin tarafından fethedilmiş, Danişmentliler döneminde kısa sürede Türkleşmiş ve Türk tahkimatının en güçlü olduğu bölgelerden biri olmuştur (Gündoğdu, 22 I ). Bizanslılarla yapılan mücadelelerde ı ı 35 yılında Çankırı ve civarı, Biza:ıs imparatoru Ioanenos Kommenos tarafından geri alınmış. buradaki Türkler de esiı edilerek İsrnnbul'a gönderilmiştir. Ancak imparator çekildikten sonra Türk kuvvetleri buraları geri almı;ı_ır (Gündoğdu. 222-223). Bu tarihten sonra Çankırı ve civarı Danişmentliler. Selçuklular. Beylikler ve Osmanlılar arasındaki mücadelelere sahne olriıuş. ancak hiçbir zaman gayr-ı müslirrı işgali ı;0rmemiştir. Yukardaki velayetnamede iddia edildiğine göre I 205'de Çankırı'ya gelen Ali Turabi Baba. gayr-ı müslimlerin işkencelerine uğramıştır. Bu durum tarihi belgelerle çelişmektedir.
528 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
Ali Turabl Baba, yöresinde sevilen ve sayılan büyük bir din ulusudur. Özellikle Şabanözü ve Çubuk yöresinde islam'ın iyice yayılması ve yaşanmasında katkısı bulunduğu kesindir. Ali Turabl Baba, Alevi inanç kültüründe önemli bir ocağın kurucusudur. 1265 yılında vefat edip köyüne defnedildiği bildirilmektedir.i Bugün Ali Turabl Baba ocağına bağlı köyler şunlardır: Çankırı ili Şabanözü ilçesine bağlı köyler: Mart köyü, Bulgurcu köyü, Göldağı köyü, Özbekköy, Karahacı köyü, Kutluşar köyü, Ankara ili Çubuk ilçesine bağlı köyler: Sarısu köyü, Kösrelik köyü, Dağkalfat köyü, Demirci köyü, Mahmutoğlan köyü, Kargın köyü. Ankara ili Kalecik ilçesine bağlı Yüzbeğen ve Tavşancık köyleri, Kırıkkale'nin Hasan Dede Kasabası, Sulakyurt ilçesi Hamzalı köyü, Bursa ili İnegöl ilçesi Şehitler köyü, Eskişehir ili Beylikahır ilçesi Koşmat Köyü.
Ali Turabl Baba'ya atfedilen birçok şiir bulunmaktadır. Özellikle Haydar Teberoğlu mezkur eserinde bu şiirlerin hemen hemen hepsini vermekte, bazı Turabi mahlaslı şiirlerde de tereddüt göstermektedir. Bizim incelememize göre Ali Turabi Baba'ya atfedilen şiirlerin hiçbirisi Ona ait değildir.3
Aşkın badesinden içip kanmşyçın La'li, lebi şerbetini ne bilsin Her vakit yönünü Hakk'a dönmeyen Kıble nedir, mihrabı ne bilsin.
Binikiyüzdoksandokuz misali Her şeyde vardır, yokda emsali Dermansız olunca gözle gel hali Basılmayan Turab-ı'ya ne dersin. (Teberoğlu, 132)
Ona atfedilen şiirlerin tümü dil bakımından, birçoğu içerik bakımından, yukardaki şiir tarih bakımından da Ona ait değildir. Bu şiirler, Turabl mahlaslı başka şairlere ait olabilirler
Ali Turabl Baba hakkında birçok şiir yazılmıştır. Aşık Ali Rıza Köseoğlu, Ali Turabl Baba'ya yazdığı şiirde kendini Turabl ile özdeşleştirmektedir.
2 Hacı Ali Turabl Baba ile ilgili yapılan yayımlar bilimsel bir metodla yeniden ele alınmalı, Onun hayatı ve çalışmaları bilimsel metodlarla araştırılıp incelenmelidir. Sayın Haydar Teberoğlu'nun "Seyyid Hacı Ali Turab-ı Veli Velayetnamesi" adlı kitabı hem bilimsel metod açısından hem de içerdiği tarihi bilgiler açısından hatalarla doludur. Ancak mezkur kitabda bulunan şiirler, Hacı Ali Türabı Baba'nın yöresel edebiyata konu olması bakımından ilgi çekicidir.
3 Ali Turabl Baba'nın l 3. yüzyılda yaşadığı kabul edilmektedir. Bu yüzyıl. Türkçenin "Eski Anadolu Türkçesi" dediğimiz devresidir. Bu dönemdeki Türkçenin özellikleri bellidir. Bu dönemin dil özellikleri ile Ali Turabl Baba'ya atfedilen şiirleri karşılaştırdığımızda dönemin dil özelliklerini yansıtmadığını, Türkçenin "Türkiye Türkçesi" dediğimiz 18. yüzyıl ve sonrasının dil özelliklerini yansıttığını görmekteyiz. Bu açılardan Ali Turabl Baba'ya atfedilen şiirlerin Ona ait olmadığını söylemek mümkündür.
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 529
IBRAHIM AKYOL
Ahdile man da ikrar imanda Turab! bizdedir biz Turabi'de Aşk-ı muhabbette dem-i devranda Turab! bizdedir biz Turabi'de
Edepte erkanda cemde görgüde Sıtkı sadakatla gerçek sürgüde İlimde irfanda ledün bilgide Turab! bizdedir biz Turabi'de
'izzetde, ismetde, yaşamda, hazda Huzurda, sükunda. inleyen sazda Rıza meydanında aşkı niyazda· Turab! bizdedir biz Turabl'de (Teberoğlu, 183).
Çubuk'tan Aşık Mehmet ise Ali Turab! baba' dan imdat istemektedir.
Medet Mürvet dedim dermana geldim Aşkın ateşine kul oldum yandım Bize lutfeyle kapına geldim Yetiş imdadımıza Hacı Turab!
GürGh-ı Naci'ye bağlıdır soyun Çankırı ilinde mart'tır köyün Hüseyin içmedi Fırat'ın suyun Yetiş imdadımıza Hacı TurabJ
Kul Mehmedim senden dilek dilerler Sana yalvarmaya gelmiş melekler Şanında çoktur versin türlü dilekler Yetiş imdadımıza Hacı Turab! (Teberoğlu. 184).
İsmail GÜVENÇ ise Ali Turab! Baba'yı şöyle çağırmıştır:
Derde derman diler isen · Varın Hacı Turabl'ye Onda tamamdır kırk makam Varın Hacı Turabl'ye
Nasibi kudret payından Mart köyünü tutmuş mekan Ayrılmaz aşkın yayından
Varın Hacı Turabl'ye
530 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007
çANKIRI KÜLTÜR COGRAFYASINDA BEKTAŞİ-ALEVİ EDEBiYAT!
ismailim kurban olurum ikrar verdim de bilirim Aşikar gördüm görürüm Varın Hacı Turabi'ye (Teberoğlu. 186).
Karahacılı Aşık Ali Rıza, Turabi ile turab (toprak) kelimeleri arasında tevriye yapar.
Ne nimet arar isen turabda ara Turab ol hey gönül engine gel gel Turab olan gönül erer bu sırra Turab ol hey gönül engine gel
ikiyüz seksen günlük yolumdan geldim Turab oldum topraklara bölendim Mürşid eliyle bendim bağladım Turab ol hey gönül engine gel
Ali rıza enginlerden enginim Sermayem yok gayet cömert zenginim ·Hacı Turabi'de elim var benim Turab ol hey gönül engine gel (Karsavuranoğlu, 44).
Ayrıca tespitlerimiz çerçevesinde Çapar köyünden Aşık Hasan Hüseyin Ozan, Aşık Osman Akyol. Aşık Murat Uygur, Aşık Aşur Uygur. Bulgurcu köyünden Aşık Hasan Akyazı,
Aşık Muzaffer Çolakoğlu, Özbek köyünden Aşık Murat Özdemir'in de Ali Turabf Baba ile ilgili şiirleri bulunmaktadır.
SONUÇ 11. yüzyılda fethedilen Çankırı ve civarı -kısa bir dönem hariç- o zamandan beri Müslüman-Türk yurdudur. Yörenin Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Horasan erenlerinin büyük katkıları olmuştur. Bu yörede temeli ahlliğe dayanan ve günümüzde hala yaşayan yaran kültürünün, Bektaşilik ile ortak yönleri çok fazla bulunmaktadır. Bu da iki kültürün İslam ve Türk geleneklerinin kaynaşmasından oluşan zengin bir kaynaktan beslendiğinin göstergesidir. Bu durumda Bektaşi ve Alevi inanç kültürleri için Çankırı, münbit bir alan olmuştur. Çankırı'da ve bu kültürlerin etkili olduğu yörelerde yapılan tespitlerimize göre Bektaşilik hem kültürel olarak hem de tasavvufi bir yaşam biçimi olarak kendisini hissettirmektedir. Bu çerçevede başta Aşık Sabri olmak üzere, Kalecikli Mir' ati, Ali Kadri, Sefil Ali, Hayri, Mefhari, Aşık Sadık, Ulvf Baba, Zahml, Rindi, Vehhaç, Aşık Ali Rıza, Aşık Ali Aslan hakkında bilgi verilip şiirlerinden örnekler verilmiştir. Bu kültürün etkisinde kalıp İsimleri tespit edilen ancak detaylı bilgi veremediğimiz şairler ise şunlardır: Şabanözü-Çapar köyünden Aşık Murat, AşıkAşur, Aşık Osman, Şabanözü-Özbek köyünden Aşık Ali, Aşık Murat Uyanık. Aşık Murat Özdemir, Aşık Sultan (Bayan). Aşık Abdulkadir Kocabey, Şabanözü-Bulgurcu köyünden Aşık
2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENi 2007 53J
IBRAHIM AKYOL
Muzaffer Çolakoğlu, Aşık Baki Aydoğan, Aşık Hasan Akyazı. Şabanözü-Kutluşar köy:ünden Hamo lakaplı Aşık Hasan. Aşık Sadık Acar. Aşık Satılmış Eroğlu. Aş.ık Süleyman İmamoğlu. Şabanözü-Göldağı köyünden Aşık Satılmış Dedeoğlu. Aşık Ali Dedeoğlu.
Ayrıca Çankırı ve Çubuk yöresinin İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde önemli etkisi olan kişilerden birisi de Şabanözü Mart köyünde yatan Seyyid Ali Turabl Baba'dır. Bir Alevi ocağı kurucusu olan Ali Turabl Baba'nın bölgedeki etkisi bütün canlılığı ile halen devam etmektedir. Bu ocak ve ocağı oluşturan tarihi kimlik çevresinde ol_uşan zengin bir edebiyat da söz konusudur.
KAYNAKLAR .AKYOL, İbrahim. (2002) "Çankırılı Aşık Sabri ve Bilinmeyen Şiirleri" Hacı Bektaş Veli Araş'tırı:ı:ıa Dergisi. Kış.
BAŞER, Tayip. Karatekin Uluları. Ankara.
ÇAGLAYAN, Bünyamin. (2003). "Kalecikli Mir'atl''. Doğumunun 100. yılında Zeki Ömer Defne ve Çankırılı Şairler. Sempozyum Bildirileri. 19-20 Eylül. Çankırı
ÇELEBİOGLU, Amil. ( 1998). "Türk Edebiyatında Yaşnameler". Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul.
DİLÇİN, Cem. (2003). "Çankırılı Ali Kadri'nin Bahar Destanı". Doğumunun 100. Yılında Zeki Ömer Defne ve Çankırılı Şairler Sempozyum Bildfrileri, 19-20 Eylül, Çankırı.
DURAN, Hakkı. (2004). "Yaran Kültürünün tarihsel Kökleri ve Günümüzdeki Durumu" il. Çankırı Kültürü bilgi Şöleni Bildirileri.17-18 Eylül. Çankırı.
GÜNDOGDU, Abdullah. (2005)."Danişmentli Çağında Çankırı".Geçmişten Geleceğe Çankırı. Sempozyum Bildirileri. 28-29 EylüLÇankırı.
GÜZEL, Abdurrahman. (2002). Hacı Bektaş Vell ve Makalat. Ankara.
KARSAVURANOGLU, Ali Aslan. (2004). Bizim Ozan. Ankara.
KÖPRÜLÜ, Fuat. ( 1940). 19. Asır Saz Şairleri. İstanbul.
ONAY, Ahmet Talat. ( 1933).Tokatlı Aşık NURİ. Çankırı
ONAY, Ahmet Talat. ( 1930). Çankırı Şairleri. Cilt: 1. Çankırı.
ONAY, Ahmet Talat. ( 1933) Çankırı Şairleri. Cilt:2. Çankırı.
ÖZMEN, İsmail. ( 1998). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi Cilt:5 .. Ankara.
"SARGIN, Hatice. (2007). Çankırı Aşıklık Geleneği. Çankırı. (Yayımlanmamış kitap)
SARI, Mehmet. ( 1994). "Aşık Sabri Baba".Diyanet Dergisi. Ağustos. TEBEROGLU, Haydar. (2000). Seyyid Hacı Ali Turab-ı Vell Velayetnamesi. Ankara.
URAZ, Murat. ( 1940).Türk Edip ve Şairleri. İsL Cilt:3
YALÇIN, Alemdar. (2005). "Ahilik, Cem ve Yaran Ritüellerindeki Ortak Payda" ili. Çankırı Kültürü Bilgi Şöleni Bildirileri. 28-29 Eylül. Çankırı.
ZENGİN, Ahmet Yaşar. (2003). "Çankırı Şair Sadık ve Şair Süleyman'ın Birlik ve Beraberlik Anlayışı" Doğumunun ıoo: yılında Zeki Ömer Defne ve Çankırılı Şairler Sempozyum Bildirileri, 19-20 Eylül. Çankırı.
532 2. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜR EVRENiNDE ALEViLiK ve BEKTAŞiLiK BiLGi ŞÖLENİ 2007