‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler...

82
‹çindekiler: -Sunu -‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez -Günümüzde Antiemperyalist Mücadelenin Baz› Sorunlar› -Küresel Sefalet ve Yoksulluk -Gecekondular ve Emekçi Semtler Gerçe¤i -Kad›nlar›n Kurtuluflu Mücadelesinin Geliflimi ve Komünistlerin Soruna Yo¤unlaflma Görevi -Belge: Politik Etkimizi Örgütsel Kazan›mlara Dönüfltürelim -Tarih Bilinci: Kadro Politikas›n›n Baz› Sorunlar› Üzerine 1

Transcript of ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler...

Page 1: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

‹çindekiler:-Sunu-‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez-Günümüzde Antiemperyalist Mücadelenin Baz› Sorunlar›-Küresel Sefalet ve Yoksulluk-Gecekondular ve Emekçi Semtler Gerçe¤i-Kad›nlar›n Kurtuluflu Mücadelesinin Geliflimi ve Komünistlerin Soruna Yo¤unlaflma Görevi -Belge: Politik Etkimizi Örgütsel Kazan›mlara Dönüfltürelim-Tarih Bilinci: Kadro Politikas›n›n Baz› Sorunlar› Üzerine

1

Page 2: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Sunu“‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z, bü-

tün Türk ve Kürt liberal reformcular›n›n “Kopenhag Kriterleri” yolunda s›raya dizildikleri, onlaTeoride Do¤-rultu’nun 2. say›s›yla bir kez daha merhaba.

ra olmad›k övgüler ya¤d›rd›klar›, Türk burjuva devletinin AB’ye tam üye olma yolunda olumlu ad›mlaratmas›yla iflçi s›n›f› ve emekçi milyonlar›n zahmetsiz bir yoldan toplumsal güvenç ve huzura kavuflacaklar›-n›n, s›n›rs›z örgütlenme ve fikirlerini her yolla ifade etme özgürlü¤ü elde edeceklerinin propagandas›na do-ludizgin bir h›z kazand›rd›klar› bu süreçte, bu burjuva propagandas›n›n gerçek yüzünü teshir ediyor. AB’yetam üye olma sorununda, hem AB emperyalistlerinin, hem de Türk egemen s›n›flar›n›n kendi s›n›f ç›karla-r› do¤rultusundaki plan ve hedeflerini deflifre etmeye çal›fl›yor.

Dünya Bankas› ve Uluslararas› Para Fonu ve Dünya Ticaret Örgütü’nün son bir kaç y›ld›r düzenledikle-ri bütün toplant›lar›, genifl kitlesel protestolara hedef olmaktad›r. Bu taban hareketi art›k maya tutmufltur. 26-28 Eylül’deki DB ve IMF toplant›s› dolay›s›yla emperyalist barbarl›¤› lanetlemek için dünyan›n dört bir ya-n›ndan Çek Cumhuriyeti’nin Baflkenti Prag’a ak›n eden on-binlerin anti-emperyalist ilerici eylemi, hem buhareketin süreklilik kazanarak büyüyece¤ine hem de böyle bir geliflme karfl›s›ndaki görevlerimize iflaret edi-yor. “Günümüzde Antiemperyalist Mücadelenin Baz› Sorunlar›” yaz›s›, bu hareketin baz› karakteristikleriniirdeliyor.

“Küresel Sefalet ve Yoksulluk” bafll›kl› çal›flmam›z, toplumal hayattan genifl örneklerle dünya ölçe¤inde-ki s›n›fsal farkl›laflmay› ve bu farkl›laflman›n dünya iflçi s›n›f›, ezilen ve sömürge uluslar›ndan halklar›n gün-delik yaflamlar›nda yaratt›¤› büyük tahribatlar› ortaya koyuyor. Sömürü, ayr›cal›klar aleminin dünyan›n açlarordusunu çizdi¤i s›n›rlarda zap etmenin imkanlar›n› her geçen gün tüketiyor. Dünyan›n dört bir yan›nda kro-nikleflen yoksulluk dünyan›n efendilerini de korkutacak düzeye geldi¤ine parmak bas›yor.

Türkiye’nin bütün metropollerinin varofllar›, Anadolu, Kürdistan ve Türkiye’nin di¤er bölgelerinden gelenemekçilerle dolup taflmaktad›r. Topluma çürüme, insanal yabanc›laflma, yoksulluk ve sefaletin yuvalar› ola-rak ama ayn› zamanda kapitalist sistem ve sömürgeci faflist rejim için de her zaman potansiyel tehlike olufl-turmufllard›r. “Gecekondular ve Emekçi Semtler Gerçe¤i” bafll›¤›n› tafl›yan yaz›m›z›n bu 1. bölümü bunlar›ntarihsel oluflumunu irdelemeye çal›fl›yor. Yaz›m›n›n ikinci bölümünde de, tarihsel bir mücadele içinde olaniki düflman s›n›f, proletarya ve burjuvaziden hangisi, bu varofllara doluflmufl ve kapitalizmin sefaletinin pen-çesinde can çekiflen emekçileri arkas›na al›rsa zafer onun olur gerçe¤inden hareketle gecekondu halk›n›n fa-flizme karfl› verdi¤i büyük mücadele deneylerini irdeleme çabas›na girerek yeni devrimci kayg›lar›n büyütül-mesi için dersleri özetleyecektir.

“Kad›nlar›n Kurtuluflu Mücadelesinin Geliflimi ve Komünistlerin Soruna Yo¤unlaflma Görevi” yaz›s›, nis-beten gerilere, tarihe do¤ru yolculu¤a ç›karak siyasal iktidarlar›, zaman zamanda kurulu sömürü düzenlerinkarfl›t› içerik ve/ya da görünümler kazanan kad›n hareketinin duraklar›n› irdeliyor. Do¤rudan sömürü düze-nini hedef almayan kad›n hareketlerinin nas›l buharlaflarak iflçi s›n›f› ve ezilen halk kitleleri için umutsuzlukkayna¤› haline geldi¤ini somut örneklerle dile getiriyor. ‹flçi ve emekçi kad›n›n u¤rad›¤› her türlü bask› veayr›mc›l›¤a karfl› görevlere parmak bast›¤› gibi kad›n›n gerçek kurtulufl yolunun do¤rudan s›n›flar kavgas›n-dan geçti¤i gerçe¤i üzerinde duruyor.

“Politik Etkimizi Örgütsel Kazan›mlara Dönüfltürelim” yaz›s›, MLKP Merkez Yay›n Organ› Partinin Se-si’nin A¤ustos-Eylül 2000 tarihli 26. say›s›ndan al›nm›flt›r. Komünistlerin Mart-May›s sürecindeki siyasi at›-l›m› önemlidir. Karfl›devrimci tasfiye kuflatmas› koflullar›nda, bu ç›k›fl, ideolojik oldu¤u kadar siyasal ve ör-gütsel-pratik olarak da derin bir anlam yüklüdür. Yaz›, bu sürecin siyasal kazan›mlar›n›n örgütsel gücedönüfltürülmesinin sorunlar›na dikkat çekiyor.

“Tarih Bilinci” köflemizde, “Kadro Politikas›n›n Baz› Sorunlar› Üzerine” bafll›kl› çeviri yer al›yor. 3. En-ternasyonal Yürütme Komitesi Dergisi “Komünist Enternasyonal”in 29 fiubat 1936 tarihli 2. say›s›ndan al›-nan yaz›, kadro ve örgüt sorunlar› bak›m›ndan bügün de güncel önemdedir.

1

Page 3: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-”Kopenhag

Kriterleri” Yolunda Tüketemez!10-11 Aral›k 1999 tarihinde Finlandiya’n›n

baflkenti Helsinki’de toplanan Avrupa Birli¤iZirvesi, Türkiye’yi aday üyeli¤e kabul etmekarar› ald›. Böylece “Helsinki Zirvesi” o günbu gündür hiç dillerden düflmedi. “HelsinkiZirvesi” öncesi ve sonras› kavramlar›, Türkiyeve Kuzey Kürdistan toplumunun de¤iflik s›n›fve tabakalar› ad›na politika yapan ya da politi-ka yapma iddias›nda olan irili-ufakl› bütün kü-melenmelerin günlük literatüründe büyük biryer iflgal etti. Kapitalist sömürü düzeninin elitburjuva s›n›f› ve onun politik sözcüleri/ temsil-cileri, emepryalist Yeni Dünya Düzeni içinde“birinci s›n›f ülke” burjuva devlet olmak içinAB yollar›na düfltü. ‹flbirlikçi tekelci burjuvazi,kapitalizmin uzun erimli stratejik ihtiyaçlar›aç›s›ndan “ak›lc› global yaklafl›m”lar gelifltir-mek için yo¤un bir çal›flma içine girdi. Böylehareket etmese, süratle geliflen ve de¤iflen dün-yada olaylar›n takibi ve “ak›lc› global yakla-fl›mlar uygulamak için uzun vadeli planla-ma”lar ve bunlar› uygulamak flans›n› bütünüylekaybedece¤inin bilincindedir. Ard›fl›k siyasalsüreçlerin olgusal içeriklerini realize eden bur-juvazinin acelesi, yaln›zca dünya ve daha çokda bölge dengeleri içerisinde politik ve askeriolarak daha derin bir güç olma aç›s›ndan var-d›r. Bir burjuva demokrasisi aç›s›ndan bile ye-niden yap›lanmalara ve de¤iflikliklere burjuva-zinin fazla acelesi yoktur. “KopenhagKriterleri” temel bir düflünce olarak bu aç›dande¤erlendirilmelidir. Bütün tarih boyunca iflçis›n›f› ve ezilen milyonlar›n yaln›zca mücadeleyoluyla sermaye s›n›f› ve burjuvaziden kopard›-¤› ekonomik, politik ve toplumsal haklar vemevziler boyutundan burjuvazinin de¤iflim ace-lesi yoktur. Bu ç›plak gerçe¤in reformist vesafdilli kafalara iyice kaz›nmas› gerekmektedir.

AB’li emperyalistler 1993’teki Kopenhagtoplant›s›nda toplulu¤a üye olmak isteyen tümülkeler için belirledi¤i bir “kriterler” toplam›ortaya koymufltur. Bu kriterlerin oluflmas›na,a盤a ç›kmas›na neden olan fley, Bat› Avrupa

ülkelerindeki ezen-ezilen, sömüren-sömürülençeliflkisi üzerinde yaflanan s›n›flar mücadelesi-nin toplumda/toplumlarda a盤a ç›kard›¤›/ ya-ratt›¤› de¤iflim ve geliflim düzeyi oldu¤undankuflku duyulamaz. Burada iflçi s›n›flar› ve ezi-lenlerin y›llar y›l› yürüttü¤ü sert s›n›f kavgala-r›yla elde edilen mevzilerin küçük bir bölümü-ne de bir tak›m yasal çerçeveler çizilmifltir.Türk burjuva egemen s›n›flar› içindeki çeliflkive görüfl ayr›l›klar› onlar› y›llarca bu konular-da kat› davranmalar›n›, ›rkç›-floven ve gericibir mevzide durarak, yönetilenlerin, ezilen vesömürülenlerin her düzeydeki hak taleplerinekulaklar›n› t›kamakla kalmam›fl, bu u¤urda yü-rütülen, yürütülmek istenen, her türlü giriflimve mücadele en vahfl› sald›r›larla bast›r›lma yo-lu tutulmufltur. Ama y›llar sonra iflbirlikçi ser-maye ve burjuvazi de dünya pazarlar›ndan paykapmak, monumuna yeni tarihsel boyutlar ekle-mek için tarihin çöplü¤üne kapat›lm›fl politika-larla toplumlar›n geliflme seyrine direnemeyece-¤ini anlamaya bafllam›fl, bu nedenle de dahauzun erimli stratejik hedefleri yakalamak, Tür-kiye’yi “birinci s›n›f ülke” konumuna yükselt-mek amac›yla “Kopenhag Kriterleri”ne esas iti-bar›yla uyum sa¤lamas› gerekti¤i noktas›nagelmifl ve AB’ye aday üyeli¤i Aral›k 1999“Helsinki Zirvesi”nde kabul edilmifltir. O gün-den itibaren bütün burjuva propagandas›“Kopenhag Kriterleri” yoluna düflmüfltür. TümTürkiyeli ve K. Kürdistanl› dünya reformcular›,parlamentarist avanaklar, “Kopenhag Kriterleri”yolunda nefes tüketmeye bafllam›fllard›r. Türki-ye ve K. Kürdistan proletaryas› ve ezilen mil-yonlar›na tekelci kapitalist sistemi ve sömürge-ci faflist rejimi büyük bir demokratikleflmede¤iflimi ve dönüflümü içinde oldu¤una inand›r-mak için bütün güç ve imkanlar›yla çal›flm›fllarve bu somut sorun üzerindeki çat›flmada kapi-talist düzen ve sermayenin iktidar› cephesindeyer alarak, Türkiye iflçi s›n›f›, ezilen-sömürülenmilyonlar ve Kürt ulusuna, onun ulusal ba¤›m-s›zl›k mücadelesine karfl› aç›ktan savaflm›fllar-d›r. Onlar “Kopenhag Kriterleri” ya da “ölçü-leri”ne olmad›k ilerici-devrimci, örgütlenme vedüflünce özgürlü¤ü dolu “içerikler kazand›ra-rak”, bu burjuva propaganday› ezilen-sömürü-1

Page 4: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

len milyonlar›n düflüncelerinin üzerine bocaederek devrimci geliflmenin atefl söndürücüleriolmufllard›r.

Avrupa Birli¤i oluflum süreci ve de¤iflik ül-kelerin AB’ye üyelik tart›flmalar› çok bilinçliolarak ezilen-sömürülen milyonlar›n, k›saca yö-netilen bütün toplumsal katmanlar›n her aç›danekonomnik, toplumsal, kültürel ve örgütlenmeve yine sonunda iktidar mücadelesi yürütebilmehaklar›na odakland›r›lmaktad›r. Yani AB’li em-peryalist ülkelerdeki iflçi s›n›f› ve ezilenlerinsöz konusu etti¤imiz haklar› için ç›rp›n›yorlardemektedir. Bu ba¤lamda burjuva propaganda-s›, sürekli ve yayg›n olarak “Türkiye’nin birzihniyet devrimi yaflad›¤›n›” anlat›yor. OysaAB olgusunun oluflum evrimi izlendi¤inde ger-çeklerin bambaflka oldu¤u, burjuva propaganda-n›n yönetilen milyonlar›n bilincini buland›rmakve hedef flafl›rtmak için sorunu bu zemineoturttu¤u rahatl›kla görülecektir. AB, tamamenemperyalistler aras› yay›lma, rekabet ve hege-monya savafl›n›n ürünü oldu¤u, dünya iflçi s›n›-f› ve ezilen emekçi milyonlardan özenle sakla-n›yor. Bu gerçek durumun ezilen ve sömürüleny›¤›nlar nezdinde ayyuka ç›kmas› demek, ezi-len tüm toplumsal kategorilerin kendi yaflamkoflullar›n›n insanileflmesi, örgütlenme ve ken-dini ifade etme özgürlü¤ü için kapitalizm veburjuvaziye karfl› mücadele yoluna girmesi de-mektir. Baflka bir ifadeyle burjuvazi ve düzen-den kopma ve kendi iktidar›n› kurma mücade-lesi verme yoluna çok daha h›zl› olarakgirmeleri anlam›na gelecektir. Bu nedenlerdenötürü burjuva propagandas› AB ve daha baflkaemperyalist odaklanmalar›n gerçek geliflim ne-denlerini iflçi s›n›f› ve ezilen emekçilerdenözenle gizliyor. Onlar›n sömürüye, toplumsalayr›cal›klara ve politik bask›lara boyun e¤mesi-ni ve mücadele yoluna girmesini engellemeyiamaç ediniyor. Bugün Türkiye’de ezilen-sömü-rülen bütün toplumsal kategorilere AB’ye gir-mekle “her kese yetecek” kadar bir demokrasi-nin gelece¤i propaganda ediliyor. Sermayeegemenli¤i iflçiye ve emekçiye ve Kürde müca-dele mevzileri kazanmak için savaflman, al›nteri dökmen ve yorulman gerekmiyor, Türkiyeher halükarda, er ya da geç AB’ye girecek. Bu

senin huzura ve refaha kavuflman›n, örgütlenmeve kendini her aç›dan ifade etme özgürlü¤ünükazanman›n anlam›na gelir demektedir. Bu tümiflçi ve emekçinin bilinç, düflünce ve yaflamtarz› üzerinde tam bir burjuva hegemonyas›n-dan baflka bir fley de¤ildir. Bu burjuva hege-monya mutlaka k›r›lmal›d›r. Emperyalist kapita-lizmden ve onun Türkiye gibi ülkelerdekiiflbirlikçilerinden demokrasi bekleyenler, büyük“de¤iflim ve dönüflüm” bekleyenler, bir “zihni-yet devrimi” bekleyenler yaln›zca bu burjuvahegemonyas›n›n basit araçlar›, ama ezilen vesömürülen büyük insanl›k ailesinin de gerçeks›n›f düflmanlar›d›rlar.

AB’nin dünü so¤uk savafl y›llar›na kadaruzan›yor. Bat› Avrupa emperyalistleri sosyalistbloka, sosyalizmin anavatan›na karfl› savaflmagereklerinin yan›s›ra ABD’ye karfl› rekabet vehegemonya savafllar›n›n ihtiyaçlar›n› gidermekiçin de bir odak oluflturma giriflimlerine bafllar-lar. 17 Mart 1948’de Brüksel’de bir araya ge-len Bat› Avrupa’n›n önde gelen emperyalistdevletleri Bat› Avrupa Birli¤i (BAB)ni olufltur-ma karar› ald›. Komünizme karfl› savafl fliar›y-la Avrupa’y› arkas›na alan ABD emperyalizmidünya ölçe¤inde sosyalizmin prestijinin yay›l-mas›n› ve yükselmesini önleyemedi. Ayn› y›l-larda uluslararas› burjuvazinin askeri örgütüNATO’nun kurulmas›n› gündeme getirdi. 1949y›l›nda NATO’nun kuruluflu ilan edildi. Bir y›lönce BAB’› oluflturan devletlerin hemen hemenhepsi NATO müttefikleri olarak yer ald›lar. Onedenle BAB’›n varl›¤› ve önemi de o günküstratejik hedefler aç›s›ndan gerilere itildi. Em-peryalistler aras›ndaki denge de¤ifliklikleri vebozulmalar› 1980 y›l›ndan itibaren BAB’›n ye-niden canland›r›lmas›n› beraberinde getirdi.Modern revizyonist sistemin zay›flamas› ve gi-derek her geçen gün ABD emperyalizmiyleboy ölçüflme gücünü kaybetmesinin güçlü ifla-retlerinin görülmesine paralel olarak Avrupal›emperyalistler de ABD, Japonya ve Çin karfl›-s›nda ayr› bir rakip odak olma çabalar›n› h›z-land›rd›lar. Onun için 28 Ekim 1984’de “RomaDeklarasyonu” ile Avurpa Güvenlik ve Savun-ma Kimli¤i (AGSK) tan›mlamas› içinde üyeülkelerin bir birleriyle uyum süreci bafllatt›kla-2

Page 5: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

r›n› ilan ettiler. Bu tan›mlama içinde neyin“uyumu”nu sa¤layacaklard›? Di¤er emperyalistmihraklara karfl› bir “birlik” oluflturma ihtiyac›hepsi aç›s›ndan, daha çok da Almanya veFransa kaç›n›lmazd›. Ancak bu “birlik” içindebir araya gelenlerin, iktisadi, toplumsal ve as-keri güçleri birbirine asla eflit de¤ildi. O ne-denle Bat› Avrupa emperyalistleri kendi arala-r›nda oluflturduklar› bu stratejik birlik içindek›yas›ya bir hegemonya savafl› içerisindeydiler.

19 Aral›k 1991 tarihinde “Maastricht Antlafl-mas›” imzaland›. Bu antlaflma AB yolunda at›-lan tarihi bir ad›md›. Almanya-Fransa ve ‹ngil-tere’nin Ortado¤u, Orta Asya, Balkanlar veKafkaslarda güçlü bir rekabet ve kendi strate-jik hedeflerini hayata geçirmek için böyle bir“birlik”e ihtiyaç her geçen gün artmaktayd›.Onun için “Maastricht Antlaflmas›” AT’nin ye-rine AB’nin geçirilmesinin ilan›yd›. Bu basitbir isim de¤iflikli¤i olarak alg›lanamaz. Çünkü,bu antlaflmayla ortak d›fl ve savunma politikas›oluflturularak ortak karar verme mekanizmas›teflkil edilmifltir. Bütün “uyum” çal›flmalar› buana hedefe ba¤l› yürütülmüfltür. “MaastrichtAntlaflmas›” ayn› zamanda BAB’›n daha etkilibir ifllev kazanmas›n› da çerçevelemifltir. Yaniyak›n erimde BAB’›n AB savunma gücü ya damekanizmas› olmas› öngörülmüfltür. 19 Haziran1992’de ise BAB’›n “‹nsani Yard›m, Bar›fl›Koruma ve Kriz Yönetiminde, askeri güç kul-lanma görevinde kullan›lmas›”, “PetersburgDeklarasyonu” ile karar alt›na al›nm›fltir. Butarihten itibaren Avrupal› emperyalistler, ABD,Japonya, Çin ve Rusya karfl›s›nda hareket kabi-liyetlerini artt›rmak için askeri-güvenlik alanla-r›nda da daha aktif politikalar gelifltirmeye bafl-lam›fllard›r. SB’nin y›k›lmas›n› takip eden birkaç y›l içinde Bat› Avrupa emperyalistleri gi-derek daha fazla ABD emperyalizminin hege-monyas› alt›na girmeye bafllam›fl ve bu durumemperyalist ç›karlar›n› zay›flatt›¤› için, “tek ku-tuplu” dünyaya çomak sokmaya bafllam›fllar veonun dengelerini yeniden örgütleme çal›flmala-r›na h›z kazand›rm›fllard›r. Emperyalist bloklararas› rekabet ve her blok içindeki emperyaliset-lerin kendi aralar›ndaki etki alanlar›n› genifllet-me mücadelesinin sertleflmesine ba¤l› olarak,

AB’nin 1997 y›l›nda imzalad›¤› “AmsterdamAntlaflmas›” ile 1 May›s 1999 tarihinden itiba-ren BAB’›n askeri operasyonlar› üstlenmeyehaz›r hale getirilmesine karar verilmifltir. Artanemperyalist rekabet için bütün bu giriflimlerkapsamlar› büyüyen ihtiyac› karfl›lamada, herilerleyen zamanda, yeni önlemler, yeni yap›lan-malar ve yeni politikalar kendisini dayatm›flt›r.Daha önce BAB’›n NATO içinde flekillendiril-mesi kararlaflt›r›lm›flken, NATO’nun çal›flmalar›ve kararlar› çerçevesinde ona hareket sahas›aç›lm›flken, zamanla bu durum AB ülkelerininmanevra ve rekabet kabiliyetlerini s›n›rland›rd›-¤›ndan ABD ve NATO’dan ba¤›ms›z bir aske-ri yap›lanmay› kendi güvenlik ve askeri politi-kalar›n› karfl›lamada kaç›n›lmaz oldu¤unuanlam›fllar. ‹ngiltere ve Fransa aras›nda 1998Aral›k ay›nda bafllayan görüflmeler sonucunda;AB’nin uluslararas› krizlere müdahale edebile-cek ve ba¤›ms›z hareket yapabilecek bir kapa-siteye sahip olmas›na ve yeterli bir askeri kuv-vet ile desteklenmesine “St. MaloDeklarasyonu”yla ilan edilmifltir. Ayn› günlerdetoplanan AB D›fliflleri Bakanlar› bu emperyalistkutbun ba¤›ms›z askeri stratejisinin güvencelen-mesi için daha önceki bütün kararlar› pekiflti-ren, belirgin bir karar daha alm›flt›r. Bu, AB’-nin NATO içindeki askeri gücünü ba¤›ms›zkullanabilme karar›d›r da ayn› zamanda. ABD’-ye ra¤men D›fliflleri Bakanlar› toplant›s› Avru-pal›lar›n, NATO içindeki askeri kuvvetlerinikullanmalar›, ABD ve Türkiye’nin de bu kula-n›m› veto edemeyece¤i bir yap›lanmaya gidil-mesi çal›flmalar›n›n bafllat›lmas›n› kararlaflt›r-m›flt›r. Bu bafllang›ç, Türk burjuva devletininNATO içindeki etkisini de s›n›rlamaya yönelik-tir. NATO mütefikleri aras›nda ikinci büyükaskeri güce sahip olan ve bununla hep flovenbir gurur duyan Türk egemen s›n›flar›n›n, en-tegrasyon içine girdikleri AB’nin dünyaya he-gemonya kurma savafl›nda ABD ve di¤er em-peryalist odaklar, Rusya-Çin-Hindistan ittifak›karfl›s›ndaki iddialar›d›r. AB’nin Ortado¤u, Or-ta Asya, Balkanlar ve Kafkasya’da daha aktifbir hegemonya ve pazarlar›n› geniflletme strate-jisine yönelmesi, hem onun rakiplerini, hem debileflenlerini kendi içinde ayr›flt›r›yor ve hare-3

Page 6: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ketli k›l›yor. BAB’›n, NATO bünyesinde yap›lanmaya

gitmifl olmas›, AB’nin ba¤›ms›z “güvenlik veaskeri” stratejisinin ihtiyaçlar›n› karfl›layam›yor.K›saca “Maastricht Antlaflmas›”yla siyasi birli-¤ini gerçeklefltiren Avrupa emperyalistlerine birba¤›ms›z “D›fliflleri ve Savunma Politikas›(ODSP) de kaç›n›lmaz olarak kendini dayat-m›flt›r. Ama art›k bu politikan›n pratik askeriyap›lanmas›n› BAB’›n alt yap›s› üzerinde ger-çeklefltirmenin çok fazla yararl› ve elveriflli ol-mad›¤› da görülmeye bafllam›flt›r. ABD emper-yalizmi, AB’nin ortak D›fliflleri ve SavunmaPolitikas›n›n (ODSP) BAB’›n alt yap›s› üzerin-de gerçeklefltirmeyi öngörüyordu. Bu tavr›n›Bonn civar›ndaki Petersberg’de 1992 Hazi-ran’›nda yap›lan toplant›da karar flekline getir-meyi de baflarm›flt›. NATO’nun 1996 Berlintoplant›s›nda, BAB-AGSK-NATO iliflkisi somutbir biçime büründürülmüfl, ABD’nin istemleribu flekillenmede etkili olmufltu. Buna göreAGSK - NATO bünyesinde oluflturulacak Av-rupa güvenli¤inin bölünmezli¤ini ve Atlantik’iniki yakas› aras›ndaki savunma iflbirli¤inin kal›-c›l›¤›n› teflkil etmesi bak›m›ndan ABD emper-yalizmi için önemli bir avantaj sa¤l›yordu.ABD emperyalizminin istem ve yönelimlerininAB’nin “güvenlik ve savunma” politikalar›üzerinde etkili olmas›, AB’nin ba¤›ms›z siyasive askeri kabiliyetini kontrol alt›na alan ve s›-n›rlayan etkin tavr› Türk burjuva devletinin vesermaye e¤emenli¤inin ifline de son derece ya-r›yordu. AB üyeli¤i tart›flmalar›n›n bu gündem-de daha bir h›z kazand›¤›n› hepimiz hat›rla-maktay›z. Sözkonusu karar, emekli Büyük Elçifiükrü Elekda¤’›n tan›mlamas›yla “Türkiye içinde kritik önemdeydi. Çünkü, Ankara, Ortaküye olmas›na ra¤men BAB içinde, olas› bir ha-reketin tüm aflamalar›nda kararlar› etkileyebile-cek bir statü kazanm›flt›. Bu bak›mdan,AGSK’nin BAB üzerinde flekillenecek olmas›,Türkiye’nin AB’nin savunma yap›lanmas›ndayer alaca¤›n› ve BAB bünyesinde elde etti¤ihaklar› koruyaca¤›n› gösteriyordu.” Söyledi¤i-miz gibi “Avrupa Savunma ve Güvenlik Kim-li¤i”nin BAB üzerinde NATO bünyesinde olufl-turulmas›, ABD emperyalizminin Türkiye

arac›l›¤›yla, AB ve AB üyesi emperyalist ülke-ler üzerinde etki kurma gibi öteden beri izledi-¤i stratejik hedeflerine de çok uygun düflüyor-du.

AB emperyalistleri, hem ABD emperyalistle-ri karfl›s›nda daha ba¤›ms›z hareket etmek vehegemonya yar›fl›na kat›lma politikalar› aç›s›n-dan, hem de ABD’nin dolayl› ve do¤rudanAB’yi egemenli¤i ve yönlendirmesi alt›na almapolitikalar›n› en az etki düzeyine indirmek içindaha somut pratik ad›mlar atmaya bafllad›lar. Onedenle 19-20 Haziran 2000 tarihleri aras›ndaPortekiz’de gerçeklefltirilen Avrupa Birli¤i “Fe-ira Zirvesi”nde BAB yap›lanmas› tamamendevre d›fl› b›rak›ld›. AB’nin Savunma ve Gü-venlik meselelerini do¤rudan AB Konseyi bün-yesinde oluflturulacak bir yap›lanmaya b›rakmakarar› ald›lar. Bu tav›r, birinci olarak, Ameri-kan emperyalizmine karfl› bir diklenme anlam›-na geliyordu. ‹kinci olarak da, AB emperyalist-lerinin bundan böyle daha aktif ve kararl›flekilde emperyalist yar›flta ba¤›ms›z olarak yeralaca¤›n›n mesaj ve iflaretlerini veriyordu. Birdi¤er önemli boyut da, NATO içinde ikincibüyük askeri/ insan gücüne sahip olma faktörü-ne dayanarak AB bünyesi içinde etkin yer kap-ma hesaplar› yapan ve AB’nin kendisindenistenenleri bu yolla etkisiz k›lma hesaplar› ya-pan Türk burjuva devletine de boyunun ölçüsügösterilmifltir. Yine, burjuva politik analistlerinifadesiyle Avrupa Birli¤i “Feira Zirvesi” karar-lar› yoluyla “Türkiye hem AB güvenlik yap›-lanmas› d›fl›nda b›rak›l›yor, hem BAB çerçeve-sindeki kazan›mlar›ndan mahrum” edilmifloluyordu. Daha önce “Washington Zirvesi”ndeçizilen “strateji” belgesinin alt›nda AB üyesi11 ülkenin imzalar›n›n varl›¤› hesaba kat›ld›-¤›nda “Feira Zirvesi” kararlar›yla emperyalistleraras› çeliflki ve çat›flmalar›n aç›k bir sertlik sü-recine girmekte oldu¤unu söylemek abart› ol-mayacakt›r. 80’l› y›llar›n son günlerinde görü-nüflte kendini a盤a vuran, ama emperyalistpropagandan›n yayg›n bir flekilde üzerinde de-magoji yaparak emekçi milyonlar›n bilincindeyan›lsama yaratt›¤› “tek kutuplu dünya” çokbelirgin bir flekilde çok kutuplu dünyaya do¤ruflekilleniyor. Rusya-Hindistan-Çin ittifak›,4

Page 7: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

AB’nin giderek her geçen gün daha fazla ba-¤›ms›z hareket kabiliyeti kazanma çabalar› bu-nun aç›k göstergeleridir. ABD emperyalizminin“dünya köyü” propagandas›n›n yalan ve sahte-karl›¤› bu geliflmeler de bir kez daha ayyukaç›km›fl bulunuyor.

AB’li emperyalistlerin Amerikan emperyaliz-miyle çeliflkilerinin sertleflti¤ini gösteren, kendiba¤›ms›z “güvenlik ve savunma” stratejisineyöneldi¤ine iflaret eden bir olgu da, emperyal-ist kapitalizmin askeri uzmanlar›n›n de¤erlen-dirmelerine göre, baflka bir ifadeyle “risk” de-¤erlendirmelerine göre, “s›cak krizlernoktalar›n›n yüzde 80’ni Türkiye’yi çevreleyenco¤rafi kuflakta yer almaktad›r.” Ama bu ger-çek kuvetler ayr›m› dizilifline ra¤men, AvrupaBirli¤i’nin “Feira Zirvesi”nde AB üyesi olma-yan Türkiye gibi NATO müttefikleri AB’nin“Güvenlik ve Savunma” mekanizmalar›n›n ala-ca¤› olas› hareket karar mekanizmas›ndan d›fl-layabilmifltir. Bugün Türkiye’nin AB üyeli¤itart›flmalar› çerçevesinde soruna yaklafl›ld›¤›nda,Türkiye’nin AB üyeli¤i noktas›nda en fazla ak-tif davranan ve en fazla acelesi olan›n ABDoldu¤unu rahatl›kla gören AB’li emperyalistler,Amerika’n›n politikas›ndaki aktivitenin nedenle-rini de iyi anl›yor ve buna karfl› kendi cephe-lerinden önlemler al›yorlar.

AB emperyalistlerinin, “geniflleme stratejisi”çerçevesinde üye olaca¤› ülkelerden istedi¤iuyum, bu oluflum içinde yer almaya çal›flan ül-kelerin ekonomik, sosyal ve askeri güç ve po-tansiyeli ölçüsünde davran›fl çizgisi belirlemesi-ni istemektir. O nedenle, Aral›k 1999’daTürkiye’nin adayl›¤›n› resmen kabul etti. Amaüyelik için müzakerelerin ne zaman bafllamas›gerekti¤ini tamamen belirsiz b›rakt›. Bu belir-sizli¤in nedeni irdelendi¤inde, AB içindeki em-peryalistlerin her birinin di¤eriyle iliflkiler siste-minde dengelerin kurulmas›, örgütlenmesiihtiyaçlar› bak›m›ndan zaman ve f›rsat kollama-n›n büyük bir yer tuttu¤u görülecektir. AB veAB içindeki emperyalistler as›l olarak Türki-ye’nin ekonomik gücünü temel alarak dengele-ri örgütlüyor. Buna göre Türkiye’ye AB içindeyer aç›yor ve rol biçerek pazarl›k gücünü yük-sek tutarak dayatmalarda bulunuyor. Bunun

Türkiye halklar› aç›s›ndan politik sonuçlar› em-peryalizme ba¤›ml›l›¤›n daha da pekiflmesidir.Dünya Bankas› ve ‹MF reçetelerinin “sorun-suz” ve harfi harfine uygulanmas› bu emperya-list ba¤›ml›l›¤›n ve AB emperyalistlerinin iste-di¤i “uyum”un do¤rudan gerekleri vesonçular›d›r.

AB’ne Türkiye’nin üyeli¤i tart›flmalar› sür-ecinin geliflimine dikakt edilirse, Türkiye Avru-pal› emperyalistler karfl›s›nda daha çokABD’nin ona bölgedeki rolüyle ilgili biçti¤iönemi, NATO müttefi¤i olarak askeri gücünüve insan potansiyelini bütün di¤er faktörlerinbafl›nda tutarak, onun üzerinde etki gücünü his-settirmeye çal›fl›yor. AB’li emperyalistleri ileTürk burjuva devleti aras›ndaki çat›flmalar›ndü¤ümlendi¤i nokta buras›d›r. Demokrasi, insanhaklar›, iflçi-emekçi milyonlar›n›n “huzuru verefah›” iki taraf›n da çok kas›tl› olarak gerçekçat›flma alan›n› gizlemek için söyledikleri yalanve sergiledikleri burjuva ikiyüzlülü¤üdür. ABDemperyalistleri de AB emperyalistlerinin Türki-ye’yi “AB düzenlemelerindeki karar mekaniz-malar›ndan d›fltalanmas›na her hangi bir ittirazyükseltmedi. Amerikan emperyalizmi, uflaklar›-n›n “ulusal onuru”nun rencide olmas›n› fazlaönemsemedi. Zira iflbirlikçisi Türk burjuvazisi-nin “ulusal onur”unu kendi emperyalist yay›l-mac› barbarl›¤› ve dünya halklar›n›n kasapl›¤›-na çoktan içermifltir. Orada muazzam bir“uyum” elde etmiflti. Avrupa Birli¤i’nin “FeiraZirvesi” kararlar›ndan sonra bir de ABD’nin“Ermeni Soyk›r›m›”yla ilgili uflaklar›n›n halklarkasapl›¤›na iflaret etmesi bu gerçe¤i tan›tl›yor.Di¤er yandan, Türk burjuvazisinin daha çok daordusunun “insan ve askeri gücü”ne yapt›¤›vurguyu fazla kaç›rd›¤›n› düflünerek AB’ninkarar›na ses ç›karmayarak ABD de birazc›kufla¤›n›n kula¤›n› okflam›fl oluyordu; uslu durevlad›m.

Avrupa Birli¤i’nin oluflumu, bu “birlik”bünyesinde yer alan ülkelerin iflçi s›n›f›na, ezi-len-sömürülen toplumsal kategorilere ne kazan-d›rm›flt›r? Ezilenlerin, yönetilenlerin verdikleris›n›fsal kavgalar neticesinde elde edilen ilerici-demokratik bir mevzi midir bu “birlik”? Busorular›n cevab› dünya proletaryas›, ezilen ve5

Page 8: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

sömürge uluslar nazar›nda aç›k bir hay›rd›r.AB emperyalistlerinin böyle bir “birlik”le iflçis›n›f›n›n s›n›rs›z bir örgütleme ve her düzeydekendilerine karfl› mücadele etme özgürlü¤ü ge-tirmeyi amaçlamad›klar› halde, “AmsterdamAntlaflmas›”n›n ülkelerin AB üyeli¤ine kabuledilme sürecini belirleyen “o” maddesine, “bir-lik, mevcudiyetini, demokrasi, insan haklar›, te-mel hak ve özgürlüklere sayg› ve hukukun üs-tünlü¤ü ilkelerine dayand›r›r” (TÜS‹AD,Avrupa Birli¤i’ne Tam Üyeli¤e Do¤ru) aç›kla-mas›n› eklemifltir. AB emperyalistlerinin yalanve demagojilerine göre Avrupa Birli¤i’ninoluflma nedenleri; demokrasi, insan haklar›, te-mel hak ve özgürlüklere sayg›, hukukun üstün-lü¤ü gibi ancak gerçek devrimci iktidarlar al-t›nda, toplumun ezilen-sömürülen büyükço¤unlu¤u aras›ndaki iliflkiler sistemini düzen-leyen kategorilere yaflam kazand›rmakm›fl. Bukocaman bir yalan de¤il midir? AB’ye üyeemperyalist ülkelerde görülen düzen karfl›t› cid-di bir k›p›rdanma siyasal zorla bast›r›lm›yormu? 26-28 Eylül öncesi ve sonras›ndaki birkaç gün içinde Çek Cumhuriyeti’nin BaflkentiPrag’›n bütün ana caddeleri ve kavflaklar› veköprü bafllar› neden tank, panzer ve di¤er z›hr-l› silahlarla donat›lm›flt›? Bu gerçek savafl ön-lemini kim kimlere karfl› alm›flt›? Çünkü ogünler Prag uluslararas› burjuvazinin toplanmaüssüydü. Bu sorular›n yan›tlar›, AB’li emperya-listlerin “birlik”lerinin kurulma amaçlar›na ge-tirdikleri aç›klamalar›n ne denli do¤ru ve ger-çek olup olmad›klar›n› a盤a ç›karacakt›r. AB’liemperyalistler “birlik”lerinin amaçlar›n› dünyahalklar›na oldu¤undan çok farkl› propagandaetmektedir. Onun için, bütün raporlar›nda Tür-kiye’nin esas olarak AB’ye üye ülkeler e ben-zer bir modele, yap›sal özelliklere sahip oldu-¤unu vurgulam›fllard›r. Türkiye’nin “çok partilidemokratik bir yap›”ya sahip oldu¤unu, “se-çimle iflbafl›na gelen bir parlamento ve hükü-met”in var oldu¤unu, sadece ayr›nt›larda baz›sorunlar yafland›¤›n› not ediyorlar. BununlaTürkiye’nin yine esas olarak “demokrasi vehukuk devleti” kurallar›na sahip ülkeler içindeyerini ald›¤›n› hep söylemektedirler. AB em-peryalistleri “birlik”lerinin kurulufl amaçlar›

hakk›nda yapt›klar› yalan yay›n ve aç›klamala-r›na bütün gönlünü ve sevdalar›n› kapt›ranTürk ve Kürt liberal reformcular›, ayn› tutkuy-la “Kopenhag Kriterleri”ne de odaklanm›fllard›r.Onlar, Türkiye bugünden yar›na AB’ye tamüye olsa bile bu geliflmenin Türkiye iflçi s›n›f›,emekçi milyonlar› ve genel olarak Kürt ulusuiçin bir toplumsal gönenç ve örgütlenme öz-gürlü¤ünü getirmeyece¤i gerçe¤ini hiç bir za-man kavramayacaklard›r. Reformcular, iflçi s›n›-f› ve ezilenlerin ifade edilen bütün bukategorileri difledifl bir s›n›f kavgas›yla eldeedeceklerine dair umutlar›n› tümüyle yitirmiflve demokratik mevzilerin burjuvazinin tedricenyerine getirmek zorunda kalaca¤› geliflmeler ol-du¤una kendilerini inand›rmakla kalmam›fl, ay-n› zamanda iflçi ve emekçileri de bu zemindeikna etmeye çal›flarak burjuvazinin güvenilirmüttefikleri olmufllard›r.

Halbuki 1963 y›l›nda imzalanan “AnkaraOrtakl›k Antlaflmas›”n›n tam üyeli¤i hedefleyen28. maddesi ve 1996’da yürürlü¤e giren “Güm-rük Birli¤i Karar›” incelendi¤inde, Türkiye’nin,di¤er 12 aday üyeden AB kriterlerine; TÜS‹-AD’›n tan›mlamas›yla, “Avrupa Birli¤i Antlafl-mas›, AB mevzuat›, AB Adalet Divan› ‹çtihad›ve AB’n›n aktetti¤i uluslararas› antlaflmalar”›nbütününe daha yak›n bir konuma getiriyordu.Ancak bügune de¤in kaydedilen mesafe ortada-d›r. En az›ndan di¤er 12 aday ülke, “AB mük-tesebat›”na Türkiye’den daha yak›n bir konumyakalam›fllard›r. Ama bu uzaklaflma, AB ülke-lerinde örgütlenme, temel hak ve özgürlüklers›n›rs›z oluflundan ve Türkiye’de, olmay›fl› nok-tas›ndaki çat›flmalar temeli üzerinde yükseldi¤itart›flmas›, tam bir hedef flafl›rtmad›r. Nas›l ki,AB emperyalistleri, AB’nin oluflum süreçlerininnedenlerini yukarda yapt›¤›m›z aktarmadan gö-rüldü¤ü gibi ikiyüzlü ve yalan üzerinde inflaediyorlarsa, Türkiye devletinin bütün tarihi bo-yunca uygulanm›fl tüm anayasalar›nda da “bire-yin temel hak ve özgürlükleri koruma alt›naal›nm›flt›r” diye yazmaktad›r. ‹flçi s›n›f› vehalklar›n hedeflerini flafl›rtmak ve yanl›fl bilinçflekillenmesi yaratarak kendi ideolojik hege-monyas›n› pekifltirmek bütün ülkelerin egemenburjuva s›n›flar›n›n ortak özellikleridir. Temel6

Page 9: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ba¤lay›c› belgelerinde, en genifl örgütlenme hakve özgürlü¤ü yaz›l›d›r. Pratikte, kendi güdümü-nün d›fl›na, rejimle kendi aras›na bir s›n›r koy-maya çal›flan örügütlenmelere, bu do¤rultudakiçabalara vahflice sald›rm›flt›r. Emekçi memurla-r›n grevli toplu sözleflmeli sendika hakk› u¤ru-na y›llard›r meydanlarda ve sokaklarda coplan-malar› bunun en canl› örne¤idir. Grevyasaklar›, kay›p analar›n›n sokaklarda her günsürüklenmeleri, katliam davalar›n›n›n görüflül-dü¤ü mahkemelerin koridorlar›nda tartaklananiflkence davalar›n›n ma¤durlar› durumu, sömür-geci rejimin anayasas›na koydu¤u “bireylerintemel hak ve özgürlüklerini koruma alt›na al-ma” kural›na ne kadar ba¤l› oldu¤unu ve/ yada bu kural›n yaln›zca burjuvazinin emekçimilyonlar› sömürme ve politik bask› alt›ndatutma özgürlü¤ü oldu¤u gündelik yaflam›n bü-tün ayr›nt›lar›nda a盤a ç›kmaktad›r.

Burjuva liberal avanaklar vars›n “KopenhagKriterleri”n› murad etsin. Ama burjuvazi onlar›kand›rmak, onlar arac›l›¤›yla iflçi ve emekçimilyonlar›n düzene ve rejime yönelecek enerji-lerini tüketmek için söylemini baflka eyleminibaflka flekilde gerçeklefltiriyor. Onun için fluünlü “Kopenhag Kriterleri”ne biraz yak›ndanbakmakta yarar vard›r. Bunlar, Haziran 1993’eyap›lan Avrupa Birli¤i Konseyi “KopenhagZirvesi”nin sonuç bildirgesinde flöyle özetlen-mektedir: “Üyelik, aday ülkenin demokrasiyi,hukukun üstünlü¤ünü, insan haklar›n› ve az›n-l›klar›n korunmas› ve sayg› görmesini teminatalt›na alan kurumlar›n istikrara kavuflturulmuflolmas›n›, iflleyen bir piyasa ekonomisinin mev-cudiyetini, AB içindeki rekabet ve piyasa güç-leriyle bahfletme kapasitesini gerektirir. Üyelik,aday›n siyasi, ekonomik ve parasal birli¤e ka-t›l›m da dahil olmak üzere üyeli¤in getirdi¤iyükümlülükleri üstelenebilece¤ini varsayar.”Görüldü¤ü gibi, ünlü “Kopenhag Kriterleri”üye olacak ülkelerden siyasi, ekonomik, huku-ki ve idari alanlarda bütünlüklü toplumsal pro-je ortaya koymalarn› istemektedir. AB emper-yalistlerinin temel ald›klar› fley, Türkiye’nin“birlik” içinde di¤erlerine yük olmayacak birekonomik yap›lanmaya kavuflmas›n› istemekte-dir. Siyasi ölçütler ve K›br›s sorunu gibi etken-

leri daha çok birer pazarl›k kart› olarak de¤er-lendirmektedir. Onun için Türk Genelkur-may’›n›n genel düflünce ve e¤ilimlerin tercü-manl›k yapan emekli Orgeneral Çevik Bir fluuyar›y› yapm›flt›r. “Avrupa Birli¤i tam üyeli¤ide¤erlendirmeleri, genelde ekonomik aç›dan eleal›narak irdelenmekte ve kan›mca ekonomikentegrasyon kadar önemli oldu¤unu düflündü-¤üm, güvenlik bak›m›ndan entegrasyon konusuise gözlerden kaçmaktad›r” diyerek Türkiyeburjuvazisinin pazarl›k kartlar›na iflaret etmek-tedir. Buna ba¤l› olarak bir “uyum plan›” öner-mektedir.

Avrupa Birli¤ine üye olmak isteyen tüm ül-keler için bir genel çerçeve çizen “KopenhagKriterleri”ne ek olarak 1998 Haziran ay›ndaPortekiz’de yap›lan Avrupa Birli¤i “CardiffZirvesi”nde Avrupa Birli¤i Konseyi, Türkiye’-den bir “geliflme raporu” haz›rlamas›n› istemekarar› alm›flt›r. O zaman Türkiye aday üye de-¤ildir. Avrupa Birli¤i “Cardiff Zirvesi” Türki-ye’den siyasi k›staslar, demokrasi ve hukukdevleti, insan haklar› ve az›nl›klar›n korunmas›,K›br›s sorunu ve genel de¤erlendirme içeren, 4bölümlük bir üyeli¤e do¤ru “geliflme raporu”istemifltir. “Kopenhag Kriterleri” ve ek olarak“Cardiff Zirvesi” kararlar›n›n özel olarak Türkburjuva devletinden istedi¤i fleylerin özelliklesiyasi istemlerin esas› ve/ ya da çok önemli birbölümü TC. anayasas› ve bütün temel belgele-rinde mevcuttur. Bunlardan baz›lar› hayata ge-çebilmiflse, bu emekçi halk hareketinin müca-delesi sonucu elde edilmifltir. Burjuvazi iflçis›n›f› ve devrimci harekete demokrasi bahflet-memifltir. Avrupa Birli¤i emperyalistleri kendiülkelerindeki burjuva demokrasisi ölçülerindegörmedikleri Türkiye’yi kendi düzeylerine gel-mesini istediklerinde ise Türk Burjuvazisi, Tür-kiye’nin özgün “tarihsel ve toplumsal” ihtiyaç-lar›n› gözönünde bulundurulmas› gerekti¤iitiraz›n› yükseltmifltir.

Bundan tam 77 y›l önce Türkiye’nin alt›naimza koydu¤u “Lozan Antlaflmas›”n›n pek çokmaddesiyle “Kopenhag Kriterleri”nde formüleedilen istemler neredeyse bire bir benzerliklergösteriyor, çak›fl›yor. Burjuva medya ve Türkve Kürt dünya reformcular›n›n her gün dilleri-7

Page 10: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ne pelesenk yapt›klar› “Lozan Antlaflmas›”n›n39. maddesi ve 4. f›kras›nda ifadesini bulan“her kesin diledi¤i dilde yay›n dahil anlat›mhakk› sa¤lanacakt›r” belirlemesine ra¤men, ne-redeyse 80 y›l geçti¤i hald›, sanki bunlar hiçsöylenmemifl, sanki buna benzer ifadeler Türki-ye anayasalar›nda hiç yer almam›fl, sanki“Kopenhag Kriterleri”nde ve “Cardiff Zirvesi”kararlar›na formüle edilenler, söylenenler ilkkez söyleniyormufl gibi bunlar, Türkiye’nin bü-yük bir demokratikleflme hareketlili¤i sürecinedört nala girmiflcesine iflçi ve emekçilerin bi-lincini köreltmek, devrimci enerjilerini tüket-mek için kullan›l›yor. ‹flbirlikçi tekelci sermayedüzeni ve sömürgeci faflist rejim, “Lozan Ant-laflmas›”na uymad›¤›, onun alt›na imza koydu-¤u yükümlülüklerini yerine getirmedi diye, hergün ve daima Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dasürek av›nda oldu¤u, Malatya, Marafl ve baflkayerlerde kitlesel katliam yapt› diye “LozanAntlaflmas›”na imza koyan di¤er devletler, mu-hataplar›, Türk burjuvazisine ve onun siyaseti-ne hangi bir müediye uygulad›? Hangi ulusla-raras› bir platformdan Türkiye’yi bu nedenlerled›fltalad›? Bu günde ayn› minval üzere oyalamadevam ediyor.

Hiç bir zaman böyle bir geliflme yaflanmad›.Ama cümle liberal reformcular, bu kez Türkdevleti, “Kopenhag Kriterleri”nin siyasi bölü-müne “uyum” haz›rl›¤›n› tamamlayamazsa ABemperyalistleri taraf›ndan “büyük tokatlanaca-¤›”n›, bu nedenle AB’nin bu bölümdeki istem-lerini, AB’ye üyelik müzakerelerinin bafllaya-bilmesi için bir önkoflul olarak yerine getirmekzorunda oldu¤unu avazlar› ç›kt›¤› kadar ba¤›r›-yorlar. Ama bütün öncekiler gibi onlar, Türkburjuva devletinin tarihsel flekillenmesi ve özel-liklerini bir kez daha unutuyorlar ya da halkla-r›m›zdan gizliyorlar. Kürdistan’daki serhildanla-r›n ortas›nda, yani 1991 y›l›nda, “Türkçe’denBaflka Dillerle Yap›lacak Yay›nlar Hakk›ndaKanun”da yap›lan bir de¤ifliklikle Kürtçe dedahil olmak üzere, yabanc› dillerde yay›n yapa-bilme özgürlü¤ü güvenceye kavuflturulmufl ol-mas›na, bir yasal hak düzeyinde çerçevelendi-rilmifl olmas›na ra¤men, di¤er fleyleri bir yanab›rak›n Kürdistan’da Kürtçe kaset dinlenmesi

ve bulundurulmas› bölücülükten cezaevlerinegirmenin nedeni ve gerekçesi say›lm›flt›r. Buyasal düzenlemenin üzerinden 9 y›l geçmifl ol-mas›na ra¤men pratikte ve gerçek yaflamda hiçbir de¤iflme ve geliflme yaflanmam›flt›r. ‹flbirlik-çi tekelci sermaye devleti bugüne kadar insanhaklar›n›n korunmas› konusundaki uluslararas›belgelerin, sözleflmelerin en önemli olanlar›n›nalt›na imzas›n› atm›fl, yukar›da iflaret edildi¤igibi, onun anayasas› da, sözüm ona kiflisel te-mel hak ve özgürlüklerini koruma alt›na al-maktad›r. Bu göstermelik olarak kalm›flt›r. Ger-çek yaflamda hiç bir zaman uygulanmam›fldüzenlemelerin bile, iflçi s›n›f› ve emekçi mil-yonlar›n yürüttü¤ü mücadeleler sonucunda ya-p›ld›¤›na gözlerini kapayan küçük burjuva re-formistleri y›llarca bu demokrasi k›r›nt›lar›ylahalklar›m›z› oyalayarak mücadele yolundan al›-koymufllard›r. fiimdi de “Kopenhag Kriterleri”karfl›s›nda ayn› fleyi yap›yorlar. Türkiye, “‹nsanHaklar› Evrensel Bildirgesi”ni imzalayan ülke-lerden biridir. Ancak pratikte iflçi ve emekçimilyonlar› lehine onun en küçük bir ayr›nt›s›n›uygulamam›flt›r. Bu uluslararas› temel belgenin19. Maddesi; “herkes düflünce ve ifade özgür-lü¤ü hakk›na sahiptir; bu hak serbestçe düflün-me, hangi yoldan ve nereden olursa bilgi vegörüfl alma, araflt›rma ve yayma özgürlü¤ünüiçerir” fleklinde düzenlenmifltir. Türk egemens›n›flar›n›n politik rejimi bunun karfl›s›nda ger-çek yaflamda nas›l hareket etmiflse, “KopenhagKriterleri”nde demokrasi ve düflünce özgürlü¤üile ilgili bulunan k›r›nt›lara bütünüyle evet de-se de pratik uygulamada öyle bir çizgide yürü-yecektir. Böyle kesin bir saptaman›n üzerineyerleflti¤i veriler, bugüne kadar yaflanan gerçektarihtir. Kimsenin bunu farkl› göstermesine, ifl-çi s›n›f› ve halklar›m›z› oyalamaya, kand›rmayave demokrasi beklentileri içine sokmaya hakk›yoktur.

Temel ayr›nt›larda aç›kl›ktan yoksun olan,her ülkenin burjuva gerici-faflist politik rejimle-rinin kendi istedikleri flekilde yorumlamaya heryan›yla aç›k olan “Kopenhag Kriterleri” birtoplumdaki iflçi-emekçi katmanlar›n›n, hiç birtemel sorununa çözüm ve aç›kl›k üretmiyorlar.Örne¤in iflçi s›n›f› ve emekçi milyonlar›n›n ör-8

Page 11: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

gütlenme özgürlü¤ünün s›n›rlar›n› mu¤lak b›ra-k›yor. Çal›flma yaflam›n›n demokratiklefltirilme-sini içeren bir aç›l›mdan bütünüyle yoksundur-lar. Halk›n konut, sa¤l›k ve e¤itim sorunlar›naçözüm üreten bir parantezi dahi bulunmamakta-d›r. ‹flçi s›n›f›n›n grev ve toplu ifl sözleflmehaklar›n› güvenceleyen bir istemi yoktur“Kopenhag Kriterleri”nin. Türkiye ve K. Kür-distan’›n caddeleri, meydanlar›, ovalar› ve da¤-lar› bir kaç on y›ld›r sömügeci faflist diktatör-lü¤ün dipçi¤i ve postal› alt›ndaki insan盤l›klar›yla inliyor. Bu ölümüne mücadeleler,faflist rejime örgütlenme ve ifade özgürlü¤üneiliflkin bir tak›m k›r›nt›lar noktas›nda geri ad›matt›rm›flsa, bunlar “Kopenhag Kriterleri”yleuluslararas› burjuvazinin birer lütfu olarak aslasunulamazlar. Ama bütün liberal reformcularbunu yap›yor. O nedenle de onlar, faflist flefle-rin “Kopenhag Kriterleri” karfl›s›nda demokratkesilmelerine angaje olmufl bulunmaktad›rlar.Bu belgelerde sözde yer alan demokrasi k›r›n-t›lar›n› elde etmek için bile, burjuvaziyle uzlafl-maz bir mücadele yerine, demokrasiye geçifli,“büyük de¤iflim ve dönüflümü” Türk kapitaliz-mi ve faflist rejim temsilcilerinden beklemekte-dirler. AB emperyalistlerinin Türk bujuva dev-letinden istedi¤i baz› küçük fleylerdir. Bunlar,“Luxemburg Zirvesi” kararlar› ve Ajanda2000’de ayr›nt›land›r›lmaktad›rlar. Bütün bun-larda “insan haklar› ve hukuk ihlalleri”, “aske-rlerin geekti¤inden fazla siyasetin içinde olma-s›” ve “sivil toplum örgütlerinin etkinli¤ininönlenmesi”.

Bu gibi konularda iç çeliflkilerden kaynakl›olarak, sorunu orduya havale eden siyasi partiliderline geçti¤imiz aylarda, Genel KurmayBaflkan› Hüseyin K›vr›ko¤lu sitem etti. 30A¤ustos “zafer bayram›” dolay›s›yla yapt›¤› ko-nuflmada; “Türkiye’nin Avrupa Birli¤i standart-lar›na gelmesi için önce siyasilerin kendilerinibu standartlara uydurmalar› gekeri”. Onlar›nyönetme konusunda yeteneksizliklerine kendicephesinden iflaret ediyordu. Benzer bir tart›fl-ma da Emekli Korgeneral fiadi Ergüvenç’in“baz› siayasilerin ‘e¤er bu kararlar benimsen-meseydi darbe olacakt›’ söylentilerine itibaredilecek olursa, asker 28 fiubat MGK toplant›-

s›nda darbe yapmadan önemli bir politik etkin-lik göstermifltir diyebiliriz. Baflka bir deyiflle,MGK askerin darbe yapmas›na ihtiyaç b›rak-madan politikada söz sahibi olmas›na olanakvermektedir... Ne var ki silahl› kuvvetlerin bukonuyla Türkiye’nin AB üyeli¤ine kabul edil-mesi her halde söz konusu olmayacakt›r.” söz-leriyle K›vr›ko¤lu’nun söyledikleri aras›nda birözdefllik bulunmaktad›r.

Emekli faflist generalin söyledikleri bir kaçaç›dan önemlidir. Türkiye’nin kapitalist burjuvadüzeni, tarihsel toplumsal yap›lanmas›, iç istik-rars›zl›k, s›n›fsal çeliflki ve çat›flmalar›n sertle-flerek üst-üste y›¤›lmas› vb. nedenlerden dolay›hiç bir zaman istikrar yüzü görmeyecektir. Onedenle de burjuva ordunun siyasette görünme-si öyle kolay flekilde gündemden kalkmayacak-t›r. Bunun kadar önemli olan di¤er bir noktada, AB emperyalistleri-, Türkiye’yi istikras›zl›k ve çeliflkilerle dolu birflekilde kendine yük etmeyece¤inin alt›n› çi-zmifl olmas›d›r. Cengiz Çandar gibi 2. Cumhu-riyetçi liberal burjuva yazarlar›n›n murad ettikl-eri gibi Türkiye asla “AB’ye aç›lan yol,istikras›z bir Ortado¤u-Balkan-Kafkasya ülkesigörüntüsünden kurtulma yolu”na giremeyecek-tir.

Milliyet Güzetesi’nin d›fl politika yazar› Sa-mi Kohen 20 Haziran 2000 tarihli gazetedekiköflesinde flöyle bir özetleme yapt›: “Gazetelereyans›yan ‘iflin içinde olan bir yetkili’ye göre;Türkiye’nin daha bu aflamada baz› “KopenhagKriterleri”ne uymayaca¤›, hatta bunlar› kendisiiçin tehlikeli gördü¤ü mesaj› verirse, AB bunuAnkara’n›n üyelik konusunda ‘kararl›l›k’ de¤il,aksine ‘istikrars›zl›k’ içinde oldu¤u fleklinde al-g›layacakt›r. Oysa Türkiye’nin yapmas› gerekenfley, insan haklar› ve demokrasi konusunda ira-desini ortaya koymak ve ‘zaman içinde’ bu he-defe ulaflaca¤›n› vurgulamakt›r. Bu taktirde ABTürkiye’nin sorunlar›n›n ihtiyaçlar›n› olan za-man hususunda gereken anlay›fl› gösterecektir.”Ad›n› aç›klamayan “yetkili”nin söyledikleriburjuvazinin ikiyüzlülü¤ünü aç›k bir flekilde,her hangi bir aç›klama ve yoruma gerek b›rak-mayacak tarzda ortaya koymaktad›r. Türk bur-juva devletinin gerçek politikas› bu çizgide yü-9

Page 12: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rüyor. “Lozan Antlaflmas›”ndan günümüze ka-dar olanlarda oldu¤u gibi bütün uluslararas› te-mel belgelere evet diyerek imza koyma ve ar-d›ndan yükümlülük alt›na girdi¤i husular›yerine getirmek için zamana ihtiyaç oldu¤unusöylemek ve bütün alt›na imza koydu¤u fleyle-ri “zaman içinde” yapaca¤›n› her gün ve daimayinelemek, “zaman içinde” kavram›n›n s›n›rlar›hiç bir zaman aç›k olarak çizilmeyecektir. Çün-kü iflbirlikçi tekelci sermaye devlet-i yüz y›ld›r “zaman içinde” diyerek süregelensömürü, ulusal inkar ve tehcir, katliam, kaybet-me, iflkence, en küçük bir düflünce ifade etmeeylemine y›llarca hapis cezas›, komünist vedevrimci yay›n organlar› üzerindeki faflist bas-k› ve toplatma politikalar›n› hayata geçirmifltir.Efendileri emperyalistere de hep bunlar› “za-man içinde” düzeltece¤iz aç›klamalar› yapm›fl-t›r. Dünyan›n devrimci ilerici kamuoyunu oya-layarak nefes alm›flt›r. fiimdi de “KopenhagKriterleri”ne uyaca¤›m›z› deklare edelim, pra-tikte de geleneksel yolumuzdan yürüyelim de-mektedirler.

‹flbirlikçi tekelci Türk burjuvazisinin gerçekbir kulübü olan TÜS‹AD’›n Aral›k 1997 y›l›n-da yönlerini AB emperyalistlerine çevirerekProf.D. Bülent Tanör’e haz›rlatt›¤› “Türkiye’deDemokratikleflme Perspektifleri” adl› rapordaTürkiye’nin AB’ye uyum çerçevesinde s›ralad›-¤› 45 maddelik listenin önemli bir bölümü, ge-çen zaman içerisinde hükümetlerce yerine geti-rilerek yasallaflt›r›lm›flt›r. (!) AB Konseyi’de buolumlu¤u alt atla s›ralayarak onaylam›flt›r. TÜ-S‹AD’›n Aral›k 1999 yay›nlad›¤› “Avrupa Bir-li¤i’ne Tam Üyeli¤e Do¤ru” bafll›kl› raporda,TDP’de dile getirdikleri AB istemlerinden“29’u hayata geçmifl, 16’s› ise, geçen YasamaDönemi’nde yasa de¤iflikli¤i tasar›lar›na konuolmufltur” denmektedir. Bu yap›lan ve yasa de-¤iflikliklerine konu olan düzenlemelere bak›ld›-¤›nda, onlar tek tek incelendi¤inde, bunlarainananlar içinde Türkiye’nin gerçekten Avrupaülkelerindeki burjuva demokrasisi standartlar›-n›n yakaland›¤›n› rahatl›kla söyleyeceklerdir.Söz konusu yapt›¤›m›z 1997 TÜS‹AD raporuyay›nland›¤›nda, 1991-1998 tarihleri aras›ndaAvrupa Birli¤i temsilcisi olarak Türkiye’de gö-

rev yapan Michael Lake haz›rlam›fl oldu¤u“Görev Bitimi Raporu”nda TDP’ni kastederek“bu raporda yaz›lanlar hayata geçse Türkiye oan Avrupa Birli¤i üyesi olur” diyordu. TDP’deyaz›lanlar›n çok büyük bir bölümü 2000 y›l›nagelindi¤inde yasallaflm›fl bulunmas›na ra¤men,bunun sonuçlar›n›, ne Türk ve Kürt iflçi s›n›f›,ne genel olarak kendi ulusal demokratik istem-leri için on-befl y›l savaflan Kürt halk›, ne debaflka bir emekçi toplumsal kesim görebilmifl-tir. Ama Türk, Kürt ve tüm liberal burjuva re-formcular›, tam da burada “kuvvetli bir itiraz”yükselteceklerdir. Diyecekler ki “Türk burjuvadevletinin bu kez ifli kotarma flans› yoktur.Hem ABD ve hem de AB emperyalistleri, onuyak›n takibe alm›fllard›r.” Oysa emperyalistler,sömürgeci rejim ve hükümetleri ve parlamento-lar› “Lozan Antlaflmas›ndan beri yak›n takibealm›fllard›r. Türk burjuva siyaseti ve bürokrasi-sinin ve ordusunun koruyuculu¤unu yapt›¤› ser-mayenin elit kesiminin bir araya geldi¤i TÜS‹-AD gibi bir etkin organizasyon, baz›k›r›nt›larda fiiliyatta da esnemelisiniz demesinera¤men, onlar›n istemlerini tek tek yasal birdüzenlemeye kavuflturmaya vs. olmas›na iflçi-emekçi milyonlar ve Kürt halk› bu k›r›nt›lar›nucunu bile göremiyor. Burada bir temel sonuçç›k›yor karfl›m›za. AB emperyalistleri, Türki-ye’yi mevcut ekonomik düzeyi ile s›rtlamak ni-yetinde de¤il. Yaflamakta oldu¤u yo¤un vekapsaml› toplumsal sorunlarla birlikte onu içinealarak tafl›mak niyetinde di¤il. Mevcut sorunla-r›n bugünden yar›na, k›sa ve orta erime yak›nbir zamanda afl›lmayaca¤›n› da realize edebili-yor. Dolay›s›yla Türk sermaye s›n›f› ve onunpolitik temsilcileriyle daha çok iflin siyasi bö-lümünü, önde tutarak dayatmalarda bulunuyor.Türk burjuva devletinin yumuflak karn› olarakburay› bilmektedir. Bekledi¤i ekonomik düzeyiistese de orta vadede bile yakalayamayaca¤›n›biliyor. Siyasi kriterlerler diye formüle edilen-ler üyelik için ekonomik, hukuki ve idari k›s-taslardan farkl› olarak, müzakere sürecinin un-surlar› de¤il, bu sürecin, üyelik müzakerelerininbafllayabilmesi için önkoflulu olarak dayat›l-maktad›rlar. AB emperyalistleri de çok iyi bili-yor ki, Türk burjuva devleti bu “siyasi kriterle-10

Page 13: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ri” ka¤›t üstünde yasallaflt›rsa bile bunlar› ger-çek yaflamda uygulamayacakt›r. Ya da ancakistenen “siyasi k›staslar”›n küçük bir bölümü-nü, k›r›nt›lar›n› ancak hayata geçirebilecektir.Beri yanda, Türk burjuva devleti de OrgeneralÇevik Bir’in iflaret etti¤i yoldan, “askeri ve gü-venlik” boyutunu her gün, her yerde dillendire-rek etki sa¤lamaya, taviz koparmaya çal›flacak-t›r. Sonuç, temel olarak bugüne de¤in yaflanansüreçlerden farkl› olmayacakt›r. “KopenhagKriterleri” çok boyutlu bir toplumsal projeyiçerçevelemektedir. Türk egemen s›n›flar›, bun-lar›n hepsini yerine getirseler bile, burjuva de-mokrasisi anlam›nda da olsa bir demokratikde¤iflim ve dönüflüme tekabul edemez. Gelifl-me, istikrars›zl›k, eflitsiz geliflme ve toplumsalçeliflkilerin daha da keskinleflerek üst üste y›-¤›lma yönünde yaflanacakt›r.

Bu gerçe¤i emekli Orgeneral Çevik Bir“ulusal stratesi” dergisindeki yaz›s›nda AB’ninTürkiye’yi AGSK karar mekanizmas›ndan d›fl-talamas›n› elefltirerek dile getiriyor. “K›sa vadeiçin, Avrupa’da, so¤uk savafl döneminin, klasiktehdit ortam›n›n kayboldu¤u bir gerçektir, an-cak NATO’nun yeni tehdit konseptinin içerdi¤igibi, klasik tehdit alg›lamas›n›n, çok ötesindeve al›fl›k olmad›¤›m›z yepyeni risk olas›l›klar›ile karfl› karfl›ya bulundu¤umuz da bir gerçek-tir. Bunlar baz› ülkelerde yaflanan iç istikrars›z-l›klar, etnik çat›flmalar ve bu çat›flmalar sonucuortaya ç›kan kitlesel göç hareketleri, kitle imhasilahlar›n›n ve uzun menzilli füzelerin yay›lma-s›, uluslararas› terörizm, radikal dinci ak›mlarolarak Bat› dünyas›n›n güvenli¤ini etkileyecekhususlard›r. Maalesef Avrupa’n›n gelifltirdi¤iyeni güvenlik mimarisi, so¤uk savafl sonras›gündeme gelen, bu yeni potansiyel tehditi dika-te almayan ve so¤uk savafl s›ras›nda, Türki-ye’nin oynad›¤› etkin cayd›r›c› rolü görmezlik-ten gelen bir yaklaflm› ve vizyonuiçermektedir.” fleklinde resmedilen tablo enfazla Türkiye gerçe¤ine uymaktad›r. Türkiye veKürdistan say›lan istikrars›zl›k ögeleriyle bütünbölge ülkeleri aras›nda birinci s›rada yer al-maktad›r. Di¤er yandan bir ölçüde de Genel-kurmay’›n, Avrupa Birli¤i’ne üyelik politikas›n›dillendiren Çevik Bir, bundan böyle de Türki-

ye’nin AB politikalar›nda takip etmesi gerekenstratejiyi aç›ml›yor. Bülent Ecevit Baflbakanl›-¤›ndaki koalisyon hükümeti ve ba¤l› ‹nsanHaklar› Koordinatör Üst Kurulu’nun yapt›¤›düzenlemeler ve oluflturdu¤u mekanizmalar da,Çevik Bir’in çerçeveledi¤i politikalar›n nere-deyse tümünün takip edilece¤i anlam›na gel-mektedir.

Genelkurmay Baflkan› Orgeneral HüseyinK›vr›ko¤lu, Çevik Bir ve TÜS‹AD’›n düflündü-¤ü gibi düflünmeyen kesimlerin, AB üyeli¤ikonusunda acele edilmesine karfl› olan kesimle-rin görüfllerini dile getiren Prof. Muimtaz Soy-sal’›n AB’ye karfl› ç›k›fl gerekçelerinin önemlibir k›sm›, AB üyeli¤i yolunda strateji geliflti-renlerin de ortak kayg›lar›d›r. Mümtaz Soysal;“Avrupa Birli¤i, uluslararas› de¤il, uluslarüstübir kurulufl. Yani, devletler e¤emenliklerini bü-yük ölçüde AB’ye devretmek, örne¤in ulusalkalk›nma stratejileri aç›s›ndan oran›n kararlar›-na boyun e¤mek zorundalar... Çünkü, flu aç›k-ça söylenmiyor. Ülkedeki kurallar›n üstüne ç›-kan, yaln›z uluslararas› bir büyük antlaflmade¤il, AB’nin ‘acquis’ denen ‘müktesabat›’, za-manla edinilmifl tüm mevzuat›d›r. Yani, önem-li ya da önemsiz bütün kural, tüzük yönetme-lik, yönerge, komisyon ya da konsey karar›olarak ne varsa, irili-ufakl› hepsi. Be¤ensenizde be¤enmeseniz de hatta tam üyelik s›ras›ndayap›m›na kat›l›p karfl› ç›karak az›nl›kta kalm›flolsan›z da, bunlar›n hepsi anayasam›z›n bileüstüne yükselecek, baflta anayasa, her fleyimizibunlara uyduracaks›n›z” diyor. Bu kayg›larhem Türkiye düzeni ve rejiminin gerçek yap›-sal özelliklerini özetliyor, hem de Türk milli-yetçili¤inin ideolojik kat›l›¤›n› dile getiriyor.Bu durumdan Türk burjuva ›rkç› milliyetçili¤i-nin kurtulmas› da ancak “zaman içinde” ger-çekleflebilecektir. Çevik Bir’in dile getirdiklerive ‘Ulusal Strateji’ye temel yapt›klar›yla Müm-taz Soysal’›n “gerçekler bunlard›r. Bunlar› hal-ka aç›kca anlatm›yorlar” dedi¤i olgular da birözdefllik içindedir. Mümtaz Soysal’›n özetledi¤idüflünceleri, Türkiye Avrupa Birli¤i Derne¤iBaflkan› Profesör Haluk Günu¤ur ile Prf. ErolMan›sal, ve Prof. Haluk Kabaalio¤lu da dilegetirmektedirler.11

Page 14: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Yeri gelmiflken, Türk egemen s›n›flar›, ser-maye-bürokrasi-siyaset üçlüsü tek blok halindebugün ka¤›t üstünde Avrupa Birli¤i “Kopenhagk›staslar›”na tümüyle imza atsalar, evet deselerbile AB emperyalistleri aç›s›ndan da bu iflinhemen hal olmayaca¤›n›, kabul edilmeyece¤inede de¤inmekte yarar vard›r. Ne Türkiye cephe-si bütün flaflaal› tart›flmalara ra¤men AB’ye tamüyeli¤e yukarda s›ralad›¤›m›z gerçek engeller-den dolay› bugün haz›rd›r, ne de AB emperya-listleri buna haz›rd›r.

Emperyalist yay›lmac›l›k, rekabet ve hege-monya kurma dalafl›nda Avrupa Birli¤i emper-yalistlerinin Türkiye’ye ihtiyaç duydu¤u birgerçektir. Kafkaslarda ve Orta Asya’daki zen-gin enerji kaynaklar›na eriflmede ve bunlar›ntafl›nmas›nda Türkiye’nin deste¤ine gerçektengereksinimleri vard›r. Orta Asya’da yat›r›myapmak oradaki bol ve ucuz iflgücünden yarar-lanmak için Türkiye’den geçmek zorundad›r.Türkiye, bu stratejik planlar için bir köprü gö-revi görecektir. Yan›s›ra, Türkiye’nin Avrupal›-lar karfl›s›ndaki en önemli kart›, insan potansi-yeli ve askeri gücü gelmektedir. AB’liemperyalistler dünya ve bölgede dengeleri ör-gütlerken bu esasl› faktörleri asla gözard› etmi-yorlar, ancak halihaz›rda dezavantajlar kefesia¤›r basmaktad›r. O nedenle AB emperyalistle-ri öyle iddia edildi¤i gibi Türkiye’yi tam üyeyapmak için elini çabuk tutmuyorlar.

Çevik Bir ve AB’li d›fl politika uzmanlar›-n›n s›ralad›¤› ve bir ölçüde de gerçek olan fak-törler flöyle s›ralanabilir. AB emperyalistlerinin,Türkiye’nin “birlik”e tam üyeli¤i durumunda,ödenmesi öngörülecek yüksek miktardaki“uyum paras›”n›n, AB vergi yükümlülerindentepki toplayaca¤›, bunun sosyal ve siyasal çal-kant›lar yarataca¤› endiflesi çok somuttur. ‹flgü-cünün serbest dolafl›m› kural›n›n yürülü¤e gir-mesi, ard›ndan Türkiye’de say›lar› neredeyse10 milyona (resmi rakamlar bunu 7 milyonolarak gösteriyor) yaklaflan iflsizler ordusu, Av-rupa ülkelerine ak›n edecektir. Bunun en büyükfaturas› da iflsiz say›s› 5 milyonu aflan Alman-ya emperyalistleri karfl›lamak zorunda kalacak-lard›r. Bundan, AB’nin patronu Almanya veFransa çok ciddi olarak kayg› ve korku duy-

maktad›rlar. Önemli bir faktör de, do¤rudanpolitiktir. Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne tamüye olmas›yla nüfus oranlamas› çerçevesindeAvrupa Parlamentosu’na çok say›da Türk mil-letvekili girecektir. Bu durum siyasal dengelerido¤rudan etkileyecektir. Bunun sonuçlar› aç›kt›rki, ABD emperyalizminin lehine olacakt›r. Birdi¤er boyut da ABD’nin Türkiye’li uflaklar›arac›l›¤›yla AB üzerindeki etkisini art›rmas› vedolay›s›yla AB’nin ABD emperyalistleri karfl›-s›nda ba¤›ms›z hareket kabiliyetinin s›n›rlan›yorolmas›d›r. Bunlara ilaveten, Avrupa ülkeleri ileTürkiye’nin sosyal farkl›l›klar›n›n uyum soru-nunda yarataca¤› sorunlardan da korkulmakta-d›r. Bütün bunlardan ötürüdür ki, Türkiye“Kopenhag Kriterleri”ne tamamen uyaca¤›n›ilan etse, Avrupa Birli¤i konseyi de bunu ye-terli görse dahi, Türkiye’nin AB’ye tam üyelikiçin müzakerelere 2003 y›l›nda ancak bafllana-bilecektir. AB emperyalistleri “geniflleme prog-ramlar›”n› yukardaki gerçek durumu, tehlikelerivarsayarak yapm›fllard›r.

Demek oluyor ki, A. Öcalan ve PKK Bafl-kanl›k Konseyi, Kürt halk›n› ve Kürdistan yurt-sever hareketini bofl hayallerle Avrupa Birli¤i“Kopenhag Kriterleri”ne ba¤l›yorlar. Son gün-lerde “Kopenhag Kriterleri”nde öne sürülen“az›nl›klar›n korunmas› ve sayg› görmesini te-minat alt›na alma” formülasyonunun Kürtleriiçermedi¤i noktas›nda sessiz bir iflbirli¤i görül-mektedir. Türk burjuvazisinin politik temsilcile-ri, AB emperyalistlerine daima, bir zamanlarLondra’n›n Türkiye büyükelçili¤ini yapan, flim-di de TESEV adl› araflt›rma kurumunun baflka-n› olan Özden Samberk’in; “AB’nin öngördü¤üaz›nl›klar, Balkan ülkelerindeki az›nl›klar› ifadeeder. (Yoguslavya’daki az›nl›klar gibi, Roman-ya’daki Macarlar gibi) az›nl›k sorunu iki ülke-nin birbirinden toprak talep etmesi”dir biçimin-de özetlenebilecek düflüncelerini anlat›yorlar.Verili durum, “Kat›l›m ortakl›¤› Belgesi”ni ha-z›rlayanlar›n da, buna yüksek bir itiraz yükselt-medi¤ini gösteriyor. Bütün bunlara ra¤men,PKK Baflkanl›k Konseyi bütün umudunu Ka-s›m 2000’de haz›rlanacak “kat›l›m ortakl›¤›Belgesine ve Türkiye’nin buna göre izleyece¤isiyasete ba¤lam›fl bulunuyor. PKK çizgisi do¤-12

Page 15: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rultusunda yay›mlanan gazetelerin büyük birhacmi AB’ye ve onun baz› bür›kratlar›n›n yap-t›klar› aç›klamalara yap›lan övgülere ayr›l›yor.Oluflturulan bütün propaganda merkezleri; Tür-kiye’nin burjuva parlamentarizm yolcusu re-formcular›n› da yan›na alarak her dakika “Av-rupa Birli¤i’ne tam üyeli¤i tart›flt›¤›m›z flugünlerde” diye bafllamakta, öyle de bitmektedir.Toplum bütünüyle buna endekslenmifltir. De-mek ki, burjuva propagandas›n›n gerçek yay›c›-lar›, emekçi kitleler üzerinde etkili olacak olan-lar, Türk ve Kürt liberal reformcular›d›r.Bunlar, bütün günlük propaganda ve ajitasyon-da iflçi s›n›f› ve halklar›m›z›n devrimci ateflininsöndürücüleri olarak teflhir dire¤ine çivilenmeyibu nedenle hak etmektedirler.

Bugün, Avrupa Birli¤i Konseyinin “Kopen-hag zirvesi”nde dile getirdi¤i, kararlaflt›rd›¤›AB üyelik k›staslar› hakk›nda pompalanan“umut f›rt›nalar›” (!) ile TÜS‹AD’›n 1997 y›-l›nda haz›rlam›fl oldu¤u “Türkiye’de Demokra-tikleflme Nerspektifleri” (TDP) yay›nland›ktanhemen sonra iflbirlikçi sermaye kulübünün ne-redeyse nitelik de¤ifltirerek devrimcilefltini ilanedecek kadar ileri giden burjuva reformcu pro-paganda aras›nda birebir bir tarihsel paralellikbulunmaktad›r. Birikim Dergisi yazarlar›ndanÖmer Laçiner, Gazete Pazar’›n 02.02.1997 tar-ihli say›s›ndaki yaz›s›nda; “TÜS‹AD’›n beklen-medik ölçüde radikal bir sivilleflme ve demok-ratikleflme perspektifi ile haz›rlanm›fl raporu”,“demokratikleflme yönündeki her talebi, sosya-list bir hareket ancak destekleyebilir ve bu ta-lebi daha da ilerletecek önerilerle saf tutar.”diyerek burjuvazi ile proletarya aras›ndaki te-mel uzlaflmazl›¤› bir kalem darbesiyle “yerlebir ederek” Türk, Kürt ve di¤er az›nl›klardanproleterlerin sermaye ve burjuvazinin örgütü“TÜS‹AD’›n yan›nda saf tutmas›n› ve s›n›fsalsömürüye kaderi olarak boyun e¤mesini öneri-yordu. Öyle ya günümüzün iflbirlikçi tekelciburjuvazisi kendi istemiyle nitelik de¤ifltirerekproletaryan›n kendisine karfl› mücadele etmesi-nin bütün koflullar›n› can› gönülden haz›rla-maktad›r(!) Bunlar burjuva kuyrukçulu¤u ve ç›-¤›rtkanl›klar› olarak yak›n tarihimize yaz›ld›.Yine Mihri Belli, 31.01.1997 tarihli Demokrasi

gazetesinde; “TÜS‹AD raporunun demokrasisorununu, dolayl› yoldan da olsa sürmekte olaniç savafl sorununu ülkenin gündemine getirme-si olumlu bir geliflmedir... Bu aflamada, sosya-listlerden TÜS‹AD’a kadar uzanan bir bar›fl vedemokrasi cephesi kurulabilir.” Evet söylenen-leri yanl›fl okumad›n›z. Nisbeten tutarl› demok-rat ve anti-faflist oldu¤unu varsayd›¤›m›z y›lla-r›n Mihri Belli’si iflçi s›n›f› ve emekçimilyonlar›n ba¤›ms›z devrimci gücüne, baflkabir deyiflle altm›fl-befl küsür bir nüfusun, 50milyona yak›n bir iflçi s›n›f› ve emekçi kitlele-rinin gücüne hiç inanm›yor. “Bar›fl ve demok-rasi cephesi”ni Türk burjuvazisinin en elit ta-bakasiyla kurmay› halklar›m›za sal›k veriyor.EMEP’in yay›n organ›, Emek gazetesinde ya-zan Can Yücel’de faflist rejime karfl› flöyle efe-leniyordu. “Art›k özgürleflme aflamas›na zar›n›atan burjuvazi, kaç›n›lmaz olarak karfl›t› s›fat›n-daki emekçilerin özgürleflmesi kap›lar›n› da aç-maktad›r. (...) Solcular›n bu raporu kendi s›n›fç›karlar›n› devam kayd›yla desteklemesi burju-va kuyrukçulu¤una de¤il, tam aksine s›n›f mü-cade(si)ne de birlik ve diyalektik bir dinamizmkazand›racakt›r.” (Emek gazetesi, 1-2, 2.1997)EMEP oportunistlerinin bu görüfllere g›pta etti-¤i, o günkü yay›nlar› kurcaland›¤›nda rahatl›k-la görülecektir. Bu görüfller, yeni sömürgeler-deki emperyalizm iflbirlikçisi burjuvazininniteli¤ini, 1800’lerin bafllar›ndaki, burjuvazinintemel nitelikleri ile ayn›laflt›r›yor. Bütün dev-rimci barutunu yüzy›l önce tüketerek bütünözellikleriyle gericileflen burjuvaziyle iflbirli¤iyapman›n devrimcileri ve s›n›f› “dinamik” k›la-ca¤› vaaz ediliyor. Bunun “burjuva kuyrukçulu-¤u” oldu¤unu söyleyecek olanlar›n da en baflta“diyalektik” üstüne yemin edilerek yollar› kesi-liyor. Ölünün arkas›nda konuflulmaz ama CanYücel o günlerde ay›k kafa ile bile bunlar›söyleyecek durumda olmad›¤› biliniyor. O daEMEP”li reformistlerinin düflüncelerine tercu-man oluyor. “Eski solcular”dan PKK yay›n or-ganlar›na, ÖDP’den küçük burjuva reformcula-r›na kadar genifl bir yelpaze, aylarcaTÜS‹AD’›n “Türkiye’de DemokratikleflmePerspektifleri” raporuna methiyeler dizdi. T›pk›bugün AB’ye tam üye olmaya dizilen övgüler13

Page 16: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

gibi. Bu “olumlu tepkiler”i daha sonra yineTÜS‹AD’›n haz›rlam›fl oldu¤u “Avrupa Birli-¤i’ne Tam Üyeli¤e Do¤ru” raporunda geniflçeyer verildi. Burjuvazi bütün reformcular›, gelifl-tirdi¤i fikirlerin porpaganda “seferberli¤i”nekatmay› baflard›¤›ndan amac›na ulaflm›flt›.

Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne tam üyeli¤itart›flmalar›nda ordu ve bu yola gönül koyanburjuva gerici-faflist parti liderlerinin üzerindeanlaflt›klar› nokta Mesut Y›lmaz’›n tan›mlama-s›yla Türkiye’nin bir “ulusal strateji” haz›rla-mas› gerekti¤idir. Bu ba¤lamda Baflbakanl›k“‹nsan Haklar› Koordinatör Üst Kurulu” (‹H-KÜK) May›s ay›nda “Kopenhag Siyasi Kriterl-eri Ifl›¤›nda Al›nmas› Gereken Önlemler” bafll›-¤› alt›nda haz›rlad›¤› raporda, sözde az›nl›klar›nkorunmas›yla ilgili olarak flunlar formüle edil-miflti. “Avrupa birli¤i komisyon raporlar›ndaKopenhag siyasi kriterleri ba¤lam›nda ‘az›nl›k-lar komisyonu’ bafll›¤› alt›nda ileri sürülen öl-çüte anayasam›zda kapsay›c› anayasal vatandafl-l›k ilkesinin benimsenmesi ile uyumsa¤lanabilece¤i de¤erlendirilmektedir. Bu ba¤la-mda, demokrasi ve eflit vatandafll›k anlay›fl›çerçevesinde, bireysel haklar temelinde karfl›la-nabilecek hususlar›n Türkiye Cumhuriyet Ana-yasas›nda belirlenen temel kurulufl ilkeleri vekamu düzeninin korunmas›na dair hükümlersakl› kalmak kayd›yla önyarg›lar›n afl›larakhoflgörüye dayal› bir yaklafl›mla ayr›ca de¤er-lendirilebilece¤i düflünülmektedir.” (Radikal, 23Haziran 2000) Bu mu¤lak ve ancak baz› ufakk›r›nt›lar› içeren yeni düzenlemeyi MGK “afl›-r›” buldu. Oysa bu rapor, normal prosedür ge-re¤i, 8 Kas›m’da AB’nin haz›rlayaca¤› “Kat›-l›m Ortakl›¤› Belgesi”nin haz›rlanmas› içinTürkiye’nin neler yapabilece¤i konusunda veri-ler sunuyor, ya da Türkiye‘nin adayl›ktan tamüyeli¤e geçifl konusundaki kararl›l›¤›n› ve/ya dakarars›zl›¤›n›n iflaretlerini verecekti. MGK’ninmüdahalesi ile ‹HKÜK’ün raporu ÖzdenSanberk’in görüflleri do¤rultusunda; “Türkiye’-de az›nl›k ve az›nl›k haklar› sorunu Lozan Ba-r›fl Antlaflmas›yla çözülmüfltür. Buna göre Tür-kiye’de sadece Rumlar, Museviler, Ermenilerve Bulgar az›nl›¤› mevcuttur. Bir baflka ifadey-le ‘Kürt kökenli vatandafllar›m›z›n az›nl›k ol-

mad›¤›’ uluslararas› bir anlaflma olan LozanBar›fl Antlaflmas›yla da teyit edilmifltir” fleklin-de son biçime kavuflturulmufltur. Görüldü¤ü gi-bi Türk egemen s›n›flar›n›n bu iflte fazla bir a-celesinin olmad›¤› bu düzenlemeyle de bir kezdaha a盤a ç›km›flt›r.

Ayn› süreçte emekli Orgeneral Çevik Bir,“Koordinatör Makam” öncülü¤ünde, daha çoksürecin güvenlik ve askeri boyutunu temel alanbir strateji öneriyordu. Ona göre, “ülkemizinAB’ye entegrasyonunda ak›ll› bir global yakla-fl›m (bu yaklafl›m fazla acele etmeyi gerekti-rmiyor -TD) uygulayabilmesi için, ABD’de1980’l› y›llardan itibaren uygulanmas›na baflla-nan ve de ‘Konsepte Dayal› ‹htiyaçlar Sistemi’(KD‹S) olarak adland›r›lan yaklafl›m›n örnekolarak al›nabilece¤ini düflünmekteyim. KD‹S,vizyon, konsept ve doktrine dayal› bir yaklafl›-m› içeren ve sonuç al›c› uygulamada geri bes-lemeyi öngören (aç. TD) bir sistem yaklafl›m›-d›r” dedikten sonra devamla “vizyon,organizasyonun gelece¤e iliflkin hedefini, kon-sept bu hedefe iliflkin düflünceleri ortaya koyar-ken, doktrin bugün ve yak›n gelecekte nelerinnas›l yap›laca¤›na iliflkin esaslar›, prensip veusulleri aç›klar” demektedir. Bu strateji bugün-kü koalisyon hükümetince benimsenmifltir. Onedenle söz konusu “konsept” geregi sözde in-san haklar›ndan sorumlu Devlet Bakan RüfltüKaz›m Yüclen önderli¤inde Kürdistan’a öncelikverilerek insan haklar› “seferberli¤i”ne bafllan-d›. Güya tüm “sivil toplum örgütleri”nin kendi“vizyonu”nu oluflturmalar›na öncülük yap›lmak-tad›r. Tüm toplant›lar›n en önemli bölümü hal-ka kapal› yap›lmaktad›r. MGK’nin son biçimi-ni verdi¤i rapor AB komisyonunda hiç birrahats›zl›k yaratmad›.

Türkiye D›fliflleri Bakanl›¤› Müflteflar› FarukLalo¤lu, Brüksel’de yürüttü¤ü temaslar sonu-cunda yapt›¤› aç›klamada 8 Kas›m’da aç›klana-cak “ilerleme ve kat›l›m ortakl›¤› belgeleri”ndeifade edilen fikirlerden memnuniyet duyduklar›-n› aç›klad›. Ayr›ca, A. Öcalan ve PKK Baflkan-l›k Konseyinin umutlar›n› ba¤lad›¤› AvrupaBirli¤i Komisyon üyesi Günter Werhaugen;Türkiye’nin, ‹HKÜK’ün haz›rlam›fl oldu¤u ra-poru “resmi belge haline getirmesi gerekti¤ini”14

Page 17: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Faruk Lalo¤lu”na ifade ettikten sonra, “Anka-ra’n›n son Birleflmifl Milletler belgelerini imza-lam›fl olmas›ndan memnunniyet duyduklar›nilan etti. Faruk Lalo¤lun’dan sonra D›fliflleriBakan› ‹smail Cem, Avrupa Birli¤i tam üyeli-¤i tart›flmalar› çerçevesinde Brüksel’e diploma-si seferine ç›kt›. AB’nin de¤iflik kurum temsil-cileri bürokratlarla yapt›¤› görüflmelerden sonraAvrupa Birli¤i Komisyonu Baflkan› RomanoProdi ile görüflerek, onu Baflbakan Bülent Ece-vit ad›na Türkiye’ye davet etti. Bu kol-enseçekmelerinden sonra, ‹smail Cem kocaman biryalan söyledi. Neymifl Avrupa Birli¤i’ne tamüyelik müzakerelerine 2001 y›l›nda bafllayacak-larm›fl.Bunu söyleten Türkiye’nin üyeli¤i konu-sunda acelesi olmayan AB emperyalistlerininMGK’nin son biçimini verdi¤i, Kürtler veaz›nl›k haklar› kavramlar›n› rafa kald›ran “Ko-penhag Siyasi Kriterleri Ifl›¤›nda Al›nmas› Ge-reken Önlemler” belgesine fazla bir itiraz yük-seltmemeleridir. Oysa Türk diplomat›nsöyledi¤i düpedüz yaland›r. Çünkü, bu belge, 8Kas›m’da yeterli görülerek yürürlü¤e girmesihalinde bile, tam üyelik müzakerelerine ancaküç y›l sonra bafllanabiliyor. Bu zaman zarf›nda,belgede dile getirilen unsurlar›n ne kadar›n›nyerine getirildi¤i sözde denetlenecektir.

Yani bu y›l da Türk ve Kürt dünya reform-cular›n›n, temel reform hayallerinden esasl› birgeliflme yaflanmayacakt›r. Onlar halklar›m›z›kand›rarak bir baflka bahar› beklemeye koyula-caklard›r. fiimdilik olsa olsa idam cezas›n›nkald›r›lmas› ancak sa¤lan›r. Belki cezaevlerin-dekiler için küçük bir ceza indirimi sa¤lanabi-lir. Gerisi faflist Emekli Korgeneral Sadi Ergü-venç’in dedi¤i gibi; “Günümüzün ac›mas›zrekabet ortam›nda harpler askeri çat›flmalar›nde¤iflik düflük yo¤unluklu biçimlerinde ve stra-tejinin di¤er boyutlar›nda süreklilik ve bulan›k-l›k kazanm›fl, görünmektedir. Terör, teknolojikyar›fl, pazar kapma savafl›, do¤al kaynaklaraserbestçe ulafl›m endiflesi tam bir çekiflme da-laflma havas› yaflatmaktad›r...” Bu sözlerde dilegetirilen ö¤eler, hem AB emperyalistlerininkendi aralar›nda, hem ABD emperyalist barbar-l›¤› ile AB emperyalistleri aras›nda, hem deTürk burjuva devleti ile AB emperyalsitleri

aras› iliflkilerde yaflanacakt›r. Bunlar›n hepsindedaha çok önemli olan faflist generalin peflpefles›ralad›¤› ögeler Türk, Kürt proletaryas› ve ezi-len emekçi milyonlarla sömürgeci faflist rejimaras›nda yaflanacak ac›mas›z s›n›f kavgas›n›nkuvvetli belirtilerine de iflaret ediyor.

O halde Avrupa Birli¤i “KopenhagKriterleri” yolunda demokrasi, “az›nl›k ve az›n-l›k haklar›” dilenmekten vazgeçerek iflçi s›n›f›ve halklar›n mücadelesi sonucunda burjuvazinink›vrand›¤›, tart›flmak zorunda kald›¤›, demokra-tik hak ve özgürlük ve devrimci mevzileri el-de ederek, faflist diktatörlü¤ü emekçi halk kit-lelerinin örgütlenmifl ‘devrimci zor’uylay›karak, devrimci iktidar› gerçeklefltirmek için,bütün ulusal ve ulusal az›nl›klardan proletaryave emekçi halk kitlelerinin ba¤›ms›z eyleminiörgütlemek göreviyle dosdo¤ru karfl› karfl›yay›z.Bu gerçek olgulardan ötürüdür ki iflçi s›nf› veezilen sömürülen emekçi halk kitleleri ve ger-çek devrimciler devrimci enerjilerinin“Kopenhag Kriterleri” yollar›nda tüketilmesineizin vermeyeceklerdir.

15

Page 18: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

GÜNÜMÜZDE ANT‹EMPERYAL‹ST MÜCADELEN‹N BAZI SORUNLARI

1- Rekabet ve Sermayenin Uluslararası Hareketi

1956-1989/91 dönemi dünyası, iki pazarlı,iki askeri bloklu, dünya çapında hakimiyet içinmücadele veren iki kutuplu bir dünyaydı. Birtaraftan ABD ve NATO önderli¤inde batınınemperyalist ülkeleri ve ba¤ımlı ülkeler. Di¤ertaraftan da sosyal emperyalist Sovyetler Birli¤ive Varflova Paktı önderli¤inde revizyonist dün-ya. Bu sistemin 1989/91’de yıkılmasıyla dün-yamız da iki kutuplu olmaktan çıkmıfl ve çokmerkezli, çok sayıda rekabet merkezlerinin, ha-kimiyet için mücadele etti¤i bir dünyaya dö-nüflmüfltü. fiüphesiz ki çok merkezlilik dahaönce de vardı;ABD ve SB dıflında AB, Japon-ya. Ama bu rekabet merkezleri, uluslar arasıiliflkilerde ABD ve NATO güdümlü kalıyorlar-dı. Revizyonist sistemin ve SB’nin da¤ılmasıy-la durum de¤iflmifl ve her bir rekabet merkezi,do¤rudan kendi adına hareket etmeye bafllamıfl-tı. ABD, AB ve Japonya gibi rekabet merkez-lerine yeni olarak Rusya ve Çin de eklenmifl-tir. Bu geliflme, o zamanki döneme özgü olan;iki kutuplu dünyaya özgü olan uluslar arası ör-gütlenmelerin de da¤ılmasını veya önemsizlefl-mesini, görev krizine girmelerini ve yenidenflekillenmek zorunda kalmalarını beraberindegetirmiflti. Bu türden bir geliflmeye en tipik ör-nek, da¤ılma bakımından Varflova Paktı, önem-sizleflme ve stratejik görev arayıflı içinde olmabakımından da NATO oluflturmaktadır.

Yeni dönemin; revizyonist blo¤un da¤ılma-sından sonraki dönemin öne çıkan belli bafllıözellikleri neydi?

Antikomünist, antimarksist propaganda flüp-hesiz ki hiç de yeni de¤ildir. Bu propagandadaha Marks ve Engels, marksist dünya görüflü-nü oluflturmaya baflladıklarında bafllamıfltı. 19.Yy.’ın ikinci yarısı boyunca ve giderek kap-samlaflan antipropagandaya ra¤men marksizmgeliflmifl ve iflçi sınıfının elinde maddi gücedönüflmüfltü.

20. yy.’da Lenin ve Stalin önderli¤inde Bol-

flevik Parti’nin marksist teoriyi gelifltirmesine,Ekim Devrimi’ne, SB’nde sosyalizmin inflasınakoyu bir antimarksist, karflıdevrimci propagan-da efllik etmiflti. Öyle ki bu propaganda, EkimDevrimi’nden sonra genç SB’ne silahlı müda-haleye dönüflmüfl, sosyalizmin infla dönemindekomplo ve sabotaj boyutlarını almıfl ve flidde-tinden bir fley kaybetmeksizin devam etmifltir.Revizyonist SB döneminde dünya burjuvazisi,modern revizyonistlerin kurdukları sisteminsosyalizm olmadı¤ını bilerek koyu antikomü-nist, antisovyetik propagandalarını sürdürdü. Busistemin kendi iç çeliflkilerinden dolayı yıkıl-masıyla dünya burjuvazisinin antikomünist pro-pagandası, eski revizyonistlerin ve küçük bur-juva avanak takımının katkısıyla da birsaldırıya dönüflmüfltü: Onlara göre sosyalizmyıkılmıfl ve yok olmufltu. Onlara göre sosya-lizm, Stalin demekti, Stalin ise bir "katil”di,"kızıl” Hitler’di. Dolayısıyla, O’nun yolundangidilemezdi. Onlara göre dünya, ideolojisiz, sı-nıfların, sınıf mücadelesinin olmadı¤ı bir süre-ce girmiflti. Ve dahas›, "özgür dünya”nın ebe-dili¤i ve üstünlü¤ü kanıtlanmıfltı. Savafldönemleri artık sona ermiflti. Artık bütün dün-yada eflitlik, kardefllik, demokrasi ve refah ha-kim olacaktı.

ABD patentli bu propaganda, "Yeni DünyaDüzeni” denen bir “düzeni” ifade ediyordu.

Bu koyu antikomünist propaganda önce et-kili oldu. Revizyonist sistemin çöküflü bir çokülkede örgütsel da¤ılmaya, ideolojik yozlaflma-ya, inançsızlı¤a, umutsuzlu¤a yol açtı. Ama kı-sa bir zaman içinde, emperyalizmin bizzat ken-di eylemi/varlı¤ı, söylenenlerin gerçek dıflıoldu¤unu gösterdi. Genifl yı¤ınlar, yeniden to-parlanma ve mücadele sürecine girdiler. Ulus-lar arası arenada bu süreç, bir taraftan dünyakomünist hareketinin ayrıfltı¤ı, örgütlenme ça-bası içine girdi¤i ve di¤er taraftan da antiem-peryalist, savafla karflı barıfl için mücadeleninyükseldi¤i bir süreç oldu.

YDD, Amerikan emperyalizminin dünya ha-kimiyeti için dönemin baflkanı Bush tarafındanortaya atılan bir anlayıfltı. Ama tutmadı. Böylebir düzen, oluflmadan, daha düflünce halindey-ken tarihin çöplü¤üne atıldı. Bunun iki nedeni1

Page 19: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

vardı; birinci neden, uluslar arası planda geli-flen ve giderek geniflleyen antiemperyalist, anti-amerikancı mücadelelerdi. ‹kinci neden ise, di-¤er emperyalist ülkelerin; rekabet merkezlerininABD stratejisini kabul etmemeleriydi. Ne ABve onun motor gücü olan Almanya ve Fransa,ne Japonya, ne Çin ve ne de, o dönem ABDile taktiksel yakınlık içinde olan Rusya, Ame-rikan emperyalizminin YDD’ne koflulmayı ka-bullendiler. Bu emperyalist ülkelerin her biri,kendi hesaplarına rekabet içindeler ve bu reka-bet de genellikle Amerikan emperyalizminin çı-karlarına karflıdır. Dolayısıyla, revizyonist blo-¤un da¤ılmasından sonra çok merkezli rekabetgüçlerinin hegemonya mücadelesi emperyalist-ler arası çeliflkilerin keskinleflmesi anlamına ge-liyordu. Yeni dünya, öyle propagandası yapıldı-¤ı gibi, sınıfsız, sınıf mücadelesiz, ideolojisiz,barıflçıl vb. bir sürece girmemiflti. Tam tersisöz konusuydu.

Amerikan emperyalizmi, BM flemsiyesi al-tında bütün emperyalist ülkeleri Irak’a karflı se-ferber edebilmiflti. Ama bu emperyalist koalis-yon da uzun ömürlü olmadı ve bugün, her nekadar Irak’a karflı ambargo yürürlükteyse deher bir emperyalist güç, kendi yolunda gidiyor.Irak’a karflı savafl, dünya çapında nispeten ge-nifl yı¤ınların savafl karflıtı barıfl hareketinin ge-liflmesine vesile oldu.

Özellikle Alman emperyalizminin Hırvatistanve Slovenya'yı’ tanımasıyla Yugoslavya'nınparçalanmasını hızlandırması ve katliama dönü-flerek devam eden birkaç yıllık gerici savafl da,barıflçıl, antiemperyalist, savafl karflıtı güçleri,yı¤ınsal olarak harekete geçirdi.

Emperyalistlerin vaaz ettikleri gibi dünya,savaflsız bir döneme girmedi. Tam tersine, bafl-ta Afrika olmak üzere dünyanın bir çok yerin-de ulusal kurtulufl mücadeleleri, emperyalistdalafltan kaynaklanan gerici çatıflmalar, flu veyabu ülkede yı¤ınsal ve radikal kendili¤indencieylemler devam etti, ediyor. Bütün bunlar,uluslar arası alanda genifl yı¤ınların, yenidenve daha güçlü olarak emperyalizme tavır alma-larını beraberinde getirdi.

Emperyalistler arası çeliflkilerin keskinleflme-si, antiemperyalist mücadeleyi de ivmelendirdi.

Özellikle geçen yy’ın ‘90’lı yıllarından buyana burjuvazinin sloganlafltırarak dilinden dü-flürmedi¤i "küreselleflme”, emperyalist talan vesoygunun bir ifadesi olarak açı¤a çıktı. "Küre-selleflme” nasıl anlatılmadı ki! Savaflsız birdünya, sınırların ortadan kalkması, ulusal dev-letin giderek yok olması, barıfl, refah, dünyanınnimetlerinden herkesin pay alması, yardım,yoksullu¤a, açlı¤a, iflsizli¤e, hastalıklara, konut-suzlu¤a, cahilli¤e karflı mücadele vb. hep bukavrama sı¤dırıldı. Ama tam tersi oldu.

Burjuvazinin dilinden düflürmedi¤i "küresel-leflme” hiç de yeni bir kavram de¤ildir. "Küre-selleflme”, sermayenin uluslar arasılaflmasındanbaflka bir anlam taflımaz ve bu kavramı da ilkkez açıklayan Marks ve Engels’tir. Onlar "Ma-nifesto”da sermayenin ulusla arasılaflması üzeri-ne flöyle yazıyorlardı:

"Amerika’nın keflfi, Ümit Burnu’nun dolaflıl-ması yükselen burjuvaziye yepyeni alanlar açtı.Do¤u Hindistan ve Çin pazarları, Amerika’nınsömürgelefltirilmesi, sömürgelerle yapılan tica-ret, de¤iflim araçlarının ve genel olarak metala-rın artması, ticarete, denizcili¤e ve sanayiye ogüne kadar görülmemifl bir itilim sa¤ladı...

“Büyük sanayii, Amerika’nın keflfiyle hazır-lanan dünya pazarını kurdu. Dünya pazarı, ti-carette, denizcilikte ve kara ulaflımında çok bü-yük geliflmeye yol açtı. Bu geliflme de yenidensanayinin yayılmasını sa¤ladı...

“Ürünleri için sürekli daha da geniflleyenPazar ihtiyacı, burjuvaziyi, yeryüzünün dört birbuca¤ına salar. Her yerde yuvalanmak, her yer-de yerleflmek, her yerde ba¤lantılar kurmak zo-rundadır burjuvazi.

“Burjuvazi, dünya pazarını sömürerek, bütünülkelerdeki üretim ve tüketime kozmopolit birnitelik kazandırmıfltır. Burjuvazi, sanayinin üze-rinde durdu¤u ulusal zemini ayaklarının altın-dan çekip alarak gericileri büyük bir yasa bo¤-mufltur. Nicedir süre gelen bütün ulusalsanayiler yıkılmıfltır ya da günden güne yıkıl-maktadır. Bunların yerini, kurulmaları bütünuluslar için bir ölüm kalım sorunu haline gelenyeni sanayiler, artık yerli hammaddeleri de¤ilde en uzak yerlerden getirilen hammaddeleriiflleyen sanayiler, ürünleri sadece içeride de¤il,2

Page 20: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

aynı zamanda dünyanın dört bir yanında tüke-tilen sanayiler olmaktadır...

“Eski yerel ve ulusal içe kapalılı¤ın ve ken-di kendine yeterlili¤in yerini çok yönlü iliflkilerve ulusların evrensel karflılıklı ba¤ımlılı¤ı al-maktadır” (Karl Marks-Friedrich Engels; C. 4,Syf. 463/464,).

Görüyoruz ki emperyalist burjuvazinin bu-gün "küreselleflme”-globalizm kavramıyla gizle-meye çalıfltı¤ını, Marks ve Engels 150 seneönce yukarıdaki gibi açıklıyorlardı. Aslında bu-rada niteliksel olarak yeni olan hiçbir fley yok.Sermayenin 150 sene önceki uluslar arasılafl-masıyla bugünkü uluslar arasılaflması arasındasadece ve sadece zamanın ve teknolojik ilerle-menin beraberinde getirdi¤i nicel de¤iflimlersöz konusudur: Burjuvazinin amacı, o zamanda dünyayı talan etmekti, bugün de talan et-mektir.

Sermayenin uluslar arasılaflması, burjuvakavramla "küreselleflme”, bir taraftan emperya-listler arası çeliflkilerin, dünyayı yeniden pay-laflma mücadelesinin; rekabetin keskinleflmesiniifade ederken, di¤er taraftan da emperyalist ta-lanın,yoksullu¤un, iflsizli¤in, tekelci sermayedayatmasının derecesini ifade eder.

Uluslar arası tekeller, sermaye geliflmesiningelmifl oldu¤u bugünkü aflamasında emperyaliz-min; kapitalist üretim biçiminin tarihsel olarakne derece çürümüfl, yozlaflmıfl ve tarihin çöplü-¤üne atılmasının kaçınılmaz oldu¤unu da sergi-liyor:

-Dünya üretiminin yüzde 80’inden fazlası,dünya nüfusunun yüzde 20’lik kısmının elinde.Bu kesim, dünya ticaretinin ve yatırımlarınında yüzde 80 ila 90’ını kontrol ediyor.

-Dünya ölçe¤inde bir milyardan fazla insaniflsiz.

-Dünya ölçe¤inde 4 milyardan fazla insan,günlük olarak 2 dolardan az bir miktarla geçin-mek zorunda.

-Dünya ölçe¤inde her yıl 17 milyon çocuk,kolaylıkla iyi edilebilir hastalıklardan dolayıölüyor.

-Emperyalizme ba¤ımlı, yeni sömürge ülke-lerde 250 milyon çocuk çalıflmak zorunda.

-AB’de yoksulluk içinde yaflayanların sayısı

50 milyon ve konutsuz olanların sayısı da 5milyon.

-ABD’de yeterli gıda alamayanların sayısı30 milyon.

-500 milyonluk Afrika’da toplam telefonba¤lantısı sayısı, Tokyo ve çevresindekinden(24 milyon) daha az.

-110 milyon nüfuslu Japonya’da telefon ba¤-lantısı sayısı, Afrika, Asya ve Latin Amerikaülkeleri toplamından (toplam nüfus 3 milyar)daha az.

-Dünya ölçe¤inde en zengin yüzde 20’nindünya gelirindeki payı, 1960’da yüzde 79’den1994’te yüzde 86’ya çıkarken, en fakir yüzde20’nin payı yüzde 2,3’ten yüzde 1,1’e düflmüfl-tür.

Dünya ticaretinin, yatırımlarının, bir bütünolarak sermaye hareketinin yönüne baktı¤ımız-da flunu görüyoruz: Hangi biçimde olursa olsunsermaye, ABD-AB-Japonya üçgeninde gidipgeliyor; dünya ticaretinin, dünya yatırımlarının;sermaye hareketinin kapsamında bu üç bölgebelirleyici. Bu da gösteriyor ki sermaye, bu üçbölgenin dıflında kalan yerküreyi, bu üç bölge-ye ba¤layarak talan ediyor. Tabii ki sermaye-nin böyle hareket etmesi nesneldir. Yani bubölgelerde yer alan emperyalist ülkelerin keyfihareketinin; ortaklafla aldıkları kararın bir sonu-cu de¤ildir.

Emperyalist ülkeler –bir taraftan kendi ara-larında rekabetlerini sürdürürlerken- dünyanın;ba¤ımlı ve yeni sömürge ülkelerin talanını ko-lektif olarak örgütlüyorlar. Buna BM, WTO(Dünya Ticaret Örgütü), MAI giriflimi, IMF veDünya Bankası (DB) tipik örnekleri oluflturur-lar. Kurulufl döneminde sosyalist Sovyetler Bir-li¤i’nin de katıldı¤ı BM, SB’nin bütün çabala-rına ra¤men kurulufl ilkelerini çi¤neyerekemperyalizmin ve sonraları da aynı zamandasosyal emperyalizmin politikalarına hizmeteden bir kuruma dönüflmüfltür. Revizyonist blo-¤un var oldu¤u dönemde iki süper gücün reka-betine; tepiflmesine sahne olan bu kurum, bublo¤un yıkılmasından sonra daha ziyade Ame-rikan emperyalizminin çıkarlarının avukatlı¤ınıyapmaya bafllamıfltır. Irak’a saldırıda, Yugos-lavya savaflında, IMF, DB zirvelerinde bunun3

Page 21: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

böyle oldu¤unu gördük. BM, eylemiyle emper-yalist çıkarları temsil etti¤ini kanıtlamıfl bir ku-rumdur; emperyalist ülkelerin ve ba¤ımlı, yenisömürge ülkelerin devlet ve hükümet baflkanla-rının dönem dönem, temsilcilerinin de sürekliolarak tepindikleri bir domuz ahırıdır; uluslararası bir parlamentodur.

Dünya çapında talanın ve yoksullu¤un esasörgütleyicileri IMF ve DB’dır.

IMF (Uluslar Arası Para Fonu) ve DünyaBankası (DB), 1944’te Amerikan emperyaliz-minin yönlendirmesiyle, sermaye ihracının tefl-viki için uluslar arası kurumlar olarak kuruldu-lar. BM’in kurulmasıyla bu iki kurum, onunözel örgütleri statüsünü aldılar. Yani BM’e ba-¤ımlı organlar oldular.

IMF’nin temel görevi, uluslar arası ödemedengesinin devamını sa¤lamak. DB’nın temelgörevi de sermaye ihracını teflvik etmek içinkredi sa¤lamak.

Bu her iki kurum, emperyalist ülkelerin çı-karlarını savunan veya emperyalist çıkarlarınpolitikasını belirleyen ve uygulatan kurumlar-dır.

IMF’nin "yardım”ı ve DB’nın kredi koflulu,"yardım” ve kredi alan ülkeleri; emperyalizmeba¤ımlı, yeni sömürge ülkeleri ekonomik so-runlarından kurtaramamıfltır. Bu örgütlerin böy-le bir amacı da yoktur. Sadece ve sadece buülkelerin, verilen kredileri, borçlarını yenidenve sürekli ödeyebilecek duruma gelmelerinisa¤lamaktır. Böylelikle IMF ve DB’nın faaliye-ti, emperyalizme ba¤ımlılı¤ı kapsamlafltırmıfl vederinlefltirmifltir. Bu iki örgütün esas amacı bu-dur.

IMF ve DB, ba¤ımlı ülkelerin talanında "in-ce ayar” yapmakla sorumludurlar. Öyle birayar yapacaksın ki, mali "yardım” ve kredialan ülkelerde ekonomi çökmesin; ödeyememesorunu patlak vermesin; bütün kaynaklar em-peryalist çıkarlara sunulsun.

Bu her bir kurumun tarihindeki müdahalele-re baktı¤ımızda bunu görmekteyiz. En güncelve bizi do¤rudan ilgilendiren örne¤i Türkiyeile iliflkileridir. Türkiye ekonomisini "inceayar”la yöneten IMF ve bu "ince ayar” do¤rul-

tusunda verilen mali "yardım” ve krediler, geriödenebilsin diye düzenleme yapılıyor. Bu dü-zenleme, ekonomiye ve toplumsal yaflama kap-samlı ve derin müdahaleleri beraberinde getiri-yor. Denen flu: ‹ç pazarı (ulusal pazarı)yabancı sermayeye tamamen açın. Korumacılıkkaldırılsın. Yabancı sermayenin hareketi hiçbirflekilde yasalarla sınırlandırılmasın, yani istedi-¤i yerde ve sektörde istedi¤i gibi yatırım yapa-bilsin. Emekçi yı¤ınlardan vergi adı altında alı-nan paralarla kurulan devlet iflletmeleri–bunların hepsi halka aittir ve her biri birerulusal zenginliktir- özellefltirilsin ve yerli veyabancı sermayeye peflkefl çekilsin. IMF veDB’ndan mali "yardım” ve kredi almak isteyenbütün ba¤ımlı ve yeni sömürge ülkelere daya-tılan koflullar böyle. IMF bunu "YapısalUyumluluk Programı” (YUP) diye allayıp-pul-luyor. Her bir ülkeye sunulan YUP, o ülkeninnesnel koflulları; ekonomisinin durumu/gücü vekamuoyunun dinamiklili¤i göz önünde tutularakhazırlanıyor. YUP’lar, görünüflte ne denli fark-lı olurlarsa olsunlar, öz itibariyle aynıdırlar;bütçeye müdahale, iç pazarı yönlendirme, ya-bancı sermayenin istedi¤i koflulları dayatma,devlet iflletmelerinin özellefltirilmesi vs. Bu ko-flullar bazen, örne¤in Türkiye’de oldu¤u gibienflasyonla mücadeleye büründürülürler; bazen,örne¤in Asya krizinde oldu¤u gibi Güney Ko-re’ye, Endonezya’ya, Rusya’ya mali destek bi-çimi alırlar. Bazı ülkelerde de petrol ve önem-li madenler üzerine oynanır. Hepsinin üstünede bir "küreselleflme” yaftası geçirilir, ama so-nuç de¤iflmez: itfaiyeci olarak giden IMF veDB, kundakçı olarak açı¤a çıkar.

"Yoksullu¤un yok edilmesi”, "yapısaluyum”, "etkili geliflme”, "iyi hükümet politika-sı” vb. IMF ve DB’nın her dönem de¤iflmeyensloganları olmufltur. Ama her dönem farklı bi-çimlerde –dönemin sorunlarına tekabül eden-hazırlanan ve dayatılan programlar baflarısızkalmıfltır. Bunun son örne¤i borçlanma soru-nuyla ilgili programlardır; 1998’den beri IMFve DB’nın gündeminde birinci sırada yer alanborçlanma sorunudur. Almanya’daki, ABD’dekizirvelerde aynı sorun ele alınd›. Prag’da da ay-nı sorun merkezi tartıflma konusu oldu; en fa-4

Page 22: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

kir ülkelerin borçtan kurtarılmaları. Prag’dakitoplantının; 55. Zirvenin ana teması bu.

‘80’li yılların baflından buyana ba¤ımlı veyeni sömürge ülkelerin ço¤u, borçlarını ödeye-meyeceklerini açıkladı. Bunun üzerine IMF veDB’nın, bu ülkeleri, borçlarını ödeyebilecekduruma getirmek için "operasyonlar”ı çeflitli bi-çimlerde bafllatıldı; bir düzine yeni borç ödememodelleri gelifltirildi ve uygulandı. Borç tahvilyöntemleri, kısmi borç silmeler birbirini kova-ladı. Ama bu ülkelerin borç miktarı azalmadı,tam tersine giderek arttı. Ba¤ımlı ve yeni sö-mürge ülkelerin borç miktarı 1980’den 2000yılına 2 400 milyar dolara çıktı. Bu miktariçinde faizlerin payı oldukça büyük. Örne¤inBrezilya'’ın 1970'’ten 1986'’a borç miktarı 153milyar dolardı. Bunun 89 milyar dolarlık kıs-mı, sadece faizlerden olufluyordu. Borçlu bütünba¤ımlı ve yeni sömürge ülkelerde borç sarma-lı böyle devam ediyor. Sadece 1983’ten 1995’eborçlu ülkelerden alacaklı olan ülkelere, yaniemperyalist ülkelere akan (borç ödemesi) mik-tar 2 080 milyar dolardı.

Görüldü¤ü gibi bu iki kurum, emperyaliz-min, tekelci sermayenin çıkarlarının savunucu-sudurlar. Yani rollerini sürdürmeye devam edi-yorlar.

Uluslar arası planda emperyalizme tepkinin,öncelikle bu iki kuruma yönelik olması, onla-rın faaliyetinin bilinmesinden ileri gelmektedir.Bu nedenle IMF ve DB, gittikleri her yerdeöfke ve fliddetli protestolarla karflılanıyorlar.Genifl yı¤ınlar, bu kurumların, somutlaflmıfl em-peryalizm, tekelci sermaye, çok uluslu tekeller,talan, açlık, sefalet, iflsizlik, özellefltirme olduk-larını çok iyi biliyor.

2- Antiemperyalist Mücadele ve SorunlarıSon yıllarda, hangi biçimde olursa olsun,

emperyalizme karflı mücadelenin yükselifli tesa-düfi de¤ildir. Her fleyden önce emperyalizm;gericilik, savafl, müdahale, baskı, DB, IMF,WTO somutunda dünya çapında genifl yı¤ınla-rın tepkisine neden olmufltur. Bu tepkinin özel-likle son yıllarda böyle açı¤a çıkmasının nede-ni; hangi biçimde olursa olsun emperyalistmüdahalenin yaygınlaflmasında aranmalıdır.Mayıs 1998’de Cenevre’deki WTO Konferan-

sı’nı Hindistan’da 100 bin köylünün, Brezil-ya’da 40 bin iflsizin ve topraksız köylününprotesto etmesi daha önceleri pek görülmeyen,en azından böyle kitlesel olarak görülmeyenbir geliflmedir. Daha önce de WTO, DB veIMF bir dizi toplantılar, zirveler düzenlemifllerve tekelci sermayenin çıkarları do¤rultusundakararlar almıfllardı. Ama son birkaç yılda em-peryalizmin WTO’da, DB’ında, IMF’de somut-lafltı¤ının, emperyalizmin bizzat özellefltirme ol-du¤unun milyonlarca emekçi tarafındangörülmesi, durumu de¤ifltirmifltir. WTO’nun ka-rarları, DB’nın kredi koflulları, IMF’nin istikrarprogramları, bir bütün olarak "yapısal uyumprogramları” iflçileri, köylüleri ve bir bütünolarak küçük burjuvaziyi de do¤rudan ilgilendi-riyor. Dünya çapında bu yı¤ınlar, bu kurumla-rın faaliyetini iflsizlik, tarımın çok uluslu tekel-lere teslimi veya göz ardı edilmesi, ulusalgururun ayaklar altına alınması, ba¤ımlılı¤ınkapsamlafltırılması ve derinlefltirilmesi, özellefl-tirme adı altında ulusal zenginliklerin yerli veyabancı sermayeye peflkefl çekilmesi, ücretlerindondurulması, sendikasızlafltırmanın kapsamlafl-tırılması ve iflçi sınıfının örgütsüz bir yı¤ına(en azından sendikal çerçevede) dönüfltürülmesiolarak bizzat yafladılar. Bu pratik, bu tecrübe,onlarda, emperyalizmi somutlafltıran kurumlarakarflı tepkiyi gelifltirdi ve bu tepki bugün mü-cadeleye dönüflmüfltür.

Aynı zamanda, yine emperyalizmin dünyaölçe¤inde talanı, kapitalist ekonominin sancılı,iniflli-çıkıfllı, ço¤u kez durgunlu¤u andıran bü-yümesi, ekonomik ve mali krizler, teknolojinindevasa ilerlemesi ve onun kazanımlarının üre-timde kullanılması; rasyonallefltirme ve rekabet,milyonlarca iflçinin, küçük burjuva kesimlerinsoka¤a atılmasına neden olmufl ve kronik kitle-sel iflsizler örgütlenmeye bafllamıfllardır. Çalıfl-ma, mesle¤ini icra etme umudunu yitiren bukitlelerin bir kısmı da, umutsuzlu¤un neden ol-du¤u öfkeyle emperyalizme karflı mücadeleyekatılmıfltır.

Geliflmelerin, belli bafllı protesto duraklarınınseyri bunun böyle oldu¤unu göstermektedir.

MAI (Yatırımlar Üzerine Çok Taraflı Anlafl-ma) Giriflimine Karflı Mücadele5

Page 23: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

OECD çerçevesinde MAI üzerine tartıflma-lar 1995’ten beri sürdürülmekteydi. MAI’ıngerçekleflmesi, yabancı sermayenin, daha do¤-rusu çok uluslu tekellerin ve sermayenin hertürlü hareketinin önünün açılması anlamına ge-lecekti. Bu anlamda MAI, çok uluslu tekellerinanayasasıydı. Ama olmadı. Daha do¤rusu en-gellendi. Çok uluslu tekellerin istedikleri bi-çimde bir MAI, flimdilik rafa kaldırıldı. Bununböyle olmasının iki nedeni vardır: Birincisi,olayın duyulmasından sonra 1998’in ilk yarı-sında dünya çapında örgütlenen ve gerçekleflti-rilen yı¤ınsal protestolar. MAI’ın gericilik, ifl-sizlik, sendikasızlafltırma, çevre kirlili¤i, ifl veçalıflma hukukunun hiçe sayılması vb. oldu¤u-nu gören genifl yı¤ınlar, ço¤unlukla ABD, Ka-nada ve AB merkezli olarak etkili olan protes-to eylemleri gerçeklefltirdiler. Sendikaların dakatıldı¤ı bu eylemler, emperyalistlerin geriadım atmalarında belirleyici rol oynamıfltır.‹kincisi, Fransa, emperyalist çıkar çatıflmasın-dan dolayı MAI konusunda ABD ile çeliflkiyedüflmüfl ve bu da MAI’ın savsaklanmasındabelli bir rol oynamıfltır. Belirtti¤imiz gibi,MAI’ın, çok uluslu tekellerin istedikleri gibigerçekleflememesinde esas rolü, yı¤ınların ey-lemleri oynamıfltır.

1998 WTO-Cenevre KonferansıWTO’nun bu konferansı boyunca Hindis-

tan’da 100 bin insan soka¤a dökülmüfltü. Bre-zilya’da 40 bin iflsiz, yoksul, topraksız ve iflsizköylü bir hafta boyunca baflkente yürümüfllerve hükümetin bulundu¤u semti iflgal etmifllerdi.Bunun ötesinde di¤er kıtalarda da bu konferan-sı protesto eden eylemlikler gerçeklefltirilmiflti.

1999 WTO-Seattle KonferansıSeattle’de yı¤ın eyleminin sonucu olarak

WTO’nun Üçüncü Bakanlar Konferansı, fiyas-koyla sonuçlandı. Bu eylemin baflarılı olması-nın belli bafllı nedenleri flunlardı: Her fleydenönce örgütlenme, çok iyi yapılmıfltı. Örgütleyi-cilerin anlayıflına göre bu, tabandan gelen birörgütlenmeydi. “Siyasi anlayıfllar üstü, ama or-taklı¤ın olmadı¤ı bir örgütlenme.” Yani herçevre, ortak amaca hizmet ediyor, ama kendikendini örgütlüyor. Bu türden hareket, tabanhareketinin öne çıkması olarak kavranıyor. Her

halükarda Seattle, emperyalizme karflı uluslararası planda protestonun; baflarılı, sonuç alıcıprotestonun simgesi olmufltur. Bu yenilgi, ne-oliberalizm yanlılarını, emperyalist burjuvaziyive kalemflörlerini floke etmifl ve kurtuluflu, de-magojide aramıfllardır:

- WTO karflıtlarının dünyadan haberleri yok!- WTO karflıtları kendilerinin dıflında hiç

kimseyi temsil etmiyorlar!- WTO karflıtları fakirlere karflıdırlar!- WTO karflıtları kural tanımıyorlar, kural-

sızlı¤ı savunuyorlar!‹flin gerçe¤i ise tamamen de¤iflik. Gerçekler,

bu iddiaları yalanlıyorlar: Siyasi e¤ilimlerindenba¤ımsız olarak, Seattle’da protesto edenler vebu protestoya uluslar arası arenada, bulunduk-ları yerlerde katılanlar, yani toplam olarak onbinlerce eylemci, WTO nezdinde emperyalizmi,kendi siyasi e¤ilimi çerçevesinde görüyordu.WTO’nun emperyalizm oldu¤unu, yoksulluk,sömürü, çevre kirlili¤i, özellefltirme, iflsizlik vb.oldu¤unu pek ala biliyorlardı. Zaten bunun bi-lincinde olunmasından dolayı da Seattle bafları-lı bir eylemi ifade etmifltir. Davasına bir flekil-de inanan insanlar, iradeli davrandılar,direndiler, saldırdılar ve konferansın fiyasko ilesonuçlanmasını sa¤ladılar.

Seattle, eyleme katılanların, o çok çeflitli ör-gütlenmelerin hiç kimseyi temsil etmedi¤ini de-¤il, tam tersine genifl yı¤ınları harekete geçire-bildi¤ini göstermifltir. Burada söz konusu olan,flu veya bu anarflist, otonomcu grup de¤il, ta-ban hareketidir. fiu veya bu ulusal ve uluslararası çaplı sorun için oluflturulmufl inisyatifgruplarıdır. Genel olarak küçümsenen bu tabanhareketi, örgütlenmesi becerilebilinirse genifl yı-¤ınları harekete geçirebilecek bir yapılanma ol-du¤unu kanıtlamıfltır.

Taban hareketinin; "Vatandafl Hareketi”ninveya genel olarak Seattle eylemine katılanlarınfakirlere karflı oldukları, ba¤ımlı ve yeni sö-mürge ülkelerin talanına, emperyalist ülkelerde-ki yoksullu¤a karflı kayıtsız oldukları anlayıflıise, tam anlamıyla bir demagojidir. Eyleminiçeri¤i bu anlayıflı yalanlıyor. Neoliberalizmyanlılarının ve burjuvazinin kalemflörlerininböyle demagoji yapmalarının nedeni açık: Kon-6

Page 24: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

feransın amacının, WTO’nun üstlendi¤i misyo-nun anlaflılmasını engellemek. Genifl yı¤ınlarınbilinçli eylemi, emperyalist burjuvaziyi protes-tocularla görüflmeye, dünya çapındaki yoksul-luktan dolayı "göz yaflı” dökmeye zorlamıfltır.

Sokak çatıflmasında tecrübesiz olan Ameri-kan polisi –arkadan kurflunlamada ve toplu hal-de adam dövmede, iflkencede tecrübeli- Almanpolisinden sokak çatıflmaları konusunda ders al-masına ra¤men, baflarılı olamadı Seattle’de.Ama Washington gösterisinin, önceden aldı¤ıtedbirlerle amacına ulaflmasını engelleyebildi.

Davos’ta da, Seattle ve Washington’daki gi-bi olmasa da kitlesel eylemler ve polisle çatıfl-ma oldu. Melbourne ise emperyalist burjuvaziiçin yeni bir yenilgi oldu, "Dünya EkonomikForumu” baflarısızlı¤a u¤ratıldı. Polisle çatıflanon bin kadar gösterici, toplantı binasını ablukaaltına aldı ve toplantı yerine açılan bütün yol-lar tutuldu.

2000 IMF-DB Prag ZirvesiDaha önceki eylemlerden, Seattle, Washing-

ton, Londra, Okivana, Davos ve Melbour-ne’den dersler çıkartan Çek polisi, Prag’ın Se-attle’e dönüflmemesi için hazırlandı. Almanpolis teflkilatından alınan göz yaflartıcı bomba-larla da her türlü sokak çatıflmasına hazırlanan13 bin üniformalı –sivil olanların sayısı bilin-miyor- polis, göstericilere vahflice saldırmaktagecikmedi. Prag’da üç koldan yürüyüfle geçenyı¤ınların esas amaca ulaflmaları – zirvenin ya-pılmasını engellemek- engellenebildi, ama zir-venin bir gün önce bitirilmesi Prag eylemininbaflarısıydı.

Prag eylemi de, Seattle’de oldu¤u gibi, dün-ya çapında bir taban hareketinin örgütlenmesi-nin sonucuydu: Hangi nedenden dolayı olursaolsun emperyalizme karflı olanların eylemi.

Emperyalizme karflı düzenlenen bu protesto-larda sıkça kullanılan kavramlardan birisi de"antikapitalizm”dir. Bu eylemler, antikapitalisteylemler olarak tanımlanıyor. Tabii yanlıfl birtanımlama. Antikapitalist olmak, kapitalist üre-tim biçimine, sermaye hakimiyetine karflı ol-mak ve sosyalizm için mücadele etmektir.Böyle bir mücadele ancak ve ancak, lafta de-¤il gerçekte komünist dünya görüflü tarafından

flekillendirilen proletaryanın devrimci partisiönderli¤inde söz konusu olabilir. Bu eylemler-de, kendi gücünü abartan, emperyalizme karflımücadelenin aynı zamanda ve her koflul altın-da genel olarak kapitalizme karflı mücadele ol-madı¤ını kavramayan küçük burjuva kesimlertarafından bu eylemleri karakterize etmek içinantikapitalizm kavramının kullanılması yanlıfltır.Bu eylemler, esas itibariyle antiemperyalist ey-lemlerdir.

Bu eylemlere kimler katılıyor?Sendikacılar, iflçiler, küçük üretici köylüler,

çevreciler, ırkçılı¤a karflı olanlar, ö¤renciler,sosyal bir hareket olarak örgütlenen iflsizler,küçük burjuva aydınlar, bir bütün olarak inis-yatif gruplarında ve taban hareketinde örgütlen-mifl olanlar, flu veya bu ülkede azınlık konu-munda olan ve demokrasi ve özgürlük talepeden etnik gruplar, siyasi anlamda ifade edecekolursak, pasifistler, antiemperyalistler, antifaflist-ler, anarflistler, otonomcular, troçkistler, maocu-lar ve komünistler.

Önceleri tek tek ülkelerdeki, yani ulusalçaptaki kendili¤indenci eylemler, giderek ulus-lar arası planda kendili¤indenci eylem bilinciniyarattı. Sermayenin uluslar arasılaflması, uluslararası tepkinin do¤masını de¤il, geliflmesini veörgütlenmesini beraberinde getirdi. Son birkaçyıl içinde WTO, DB ve IMF’ye karflı enternas-yonal alanda sürdürülen eylemler, kendili¤in-denci yı¤ın bilincinin uluslar arası planda nedenli geliflmifl oldu¤unun açık ifadesidir. Ulus-lar arasılaflan sermaye; kapitalist üretim biçimi,kendine karflı uluslar arası tepkinin de geliflme-sine neden olmufltur.

Uluslar arası çaptaki bu kendili¤indenci mü-cadele, varabilece¤i en uç noktaya; nihai ama-cına, Seattle’de oldu¤u gibi, toplantının engel-lenmesiyle ulaflmıfl oluyordu. Bunun ötesikocaman bir boflluk, hedefsizlik. Çünkü saltantikapitalizm demek, bu kavramı sloganlafltır-mak yetmiyor. Onun içini doldurmak gerekir.Bu kavramı kullananlar, sınıfsal yapılarındanve anlayıfllarından dolayı, onun içini doldur-maktan fersah fersah uzaktalar. Sosyalizmi red-deden nasıl antikapitalist olur? Olsa olsa, yerliyersiz zora baflvuran, onu da alkol ve uyufltu-7

Page 25: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rucu madde aldıktan sonra - herhalde bu onla-rı cesaretlendiriyor- yapan, "ticaret yapma, se-vifl”i sloganlafltıran otonomcular ve anarflistler,o türden bir "antikapitalist” olabilirler. Prag’dagörüldü¤ü gibi, polisle arası iyi olan troçkistle-rin de; marksizmin, sosyalizmin bu düflmanları-nın da antikapitalist olma durumları yoktur.Gericili¤e ve emperyalizme karflı mücadelededevrimci bir potansiyeli ifade eden maocular-dan da antikapitalist bir mücadele beklenemez.Geriye iki faktör kalıyor:

Birincisi, bu eylemlerin yı¤ınsallı¤ını sa¤la-yan ve baflarılı olmasında önemli payı olan ta-ban hareketi ve ikincisi de, yı¤ınların kendili-¤indenci bilincini, sermayeye karflı mücadeleye;antiemperyalist mücadeleyi genel olarak antika-pitalist mücadeleye yönlendirecek olan komü-nistler.

Bu eylemler de göstermifltir ki, uluslar arasıkomünist hareket da¤ınıktır, örgütsüzdür ve ol-dukça da zayıftır. Bundan dolayı; iflçi sınıfınınsınıf bilinçli örgütlenme derecesinin zayıflı¤ın-dan dolayı bu yı¤ınlar, her siyasi renkten bur-juva partilerin ve küçük burjuvazinin etkisindekalıyorlar ve bunun ötesinde sisteme karflı ken-dili¤indenci tepkilerini taban örgütlenmelerindedile getiriyorlar. Ço¤u kez, sendikalar da dü-zenden yana tavır aldıklarından dolayı, sendi-kalı iflçiler, sendikal çerçeveyi de aflarak ser-mayeye ve emperyalizme; IMF ve DB’na karflıtepkilerini dile getiriyorlar.

Taban hareketi veya "Vatandafl Hareketi”olarak tanımlanan örgütlenmeler genel itibariy-le sermayeye karflı olan, burjuva düzene karflıolan örgütlenmeler de¤ildir. Bu örgütlenmeler,kapitalist sistemin sivriliklerinin törpillenmesini,sömürünün "adaletli” olmasını, gelir da¤ılımı-nın "adaletli” yapılmasını, yoksullu¤un, sefale-tin bir nebze de olsa dindirilmesini vb. talepeden örgütlenmelerdir. Bu örgütlenmelerde bur-juva demokrasisi anlayıflı ve reformist anlayıfl-lar hakimdir. Aslında bu anlay›fllar, düzenetepki duyanların tepkilerinin sınıf bilinçli mü-cadeleye dönüflmesini engelleyen, "taban de-mokrasisi” içinde eriten, bo¤an ve yönlendirenanlay›fllard›r. Son 20 sene içinde yaygınlaflanve birçok ülkede hükümet orta¤ı olan Yefliller

hareketi de çıkıflında aynı fonksiyonu üstlen-miflti. Büyük burjuvazinin, önceleri kabul etme-di¤i bu hareket, bugün sistemin vazgeçilmez veuysal bir unsuru olmufltur.

Baflta iflçi sınıfı olmak üzere genifl emekçiyı¤ınlarını bu türden örgütlenmelerin siyasi et-kisinden kurtarmak, bu eylemlerin açı¤a çıkar-dı¤ı antiemperyalist, devrimci ve de militan di-nami¤i sınıf bilinçli mücadeleye sevk etmekancak ve ancak komünist hareketin sorunu vegörevidir. Bu mücadelelerin, bu potansiyelineriyip gitmemesi, yozlafltırılmaması, amacındankopartılarak çeflitli otonom ve anarflist gruplarınkendini tatmin aracına dönüfltürülmemesi veyaburjuvaziye hizmet edecek duruma getirilme-mesi komünistlerin bu alandaki temel görevle-rindendir.

Uluslar arası iflçi ve komünist hareketinintarihi ve bugünkü mevcut potansiyeli devrimciproletaryanın böyle bir görevi üstlenmek zorun-da oldu¤unu, bunu tarihsel misyonunun biryansıması olarak görmek zorunda oldu¤unugöstermektedir. Ama uluslar arası komünist ha-reketin gerçekli¤i; nesnel durumu bundan çokuzaktır. Bu eylemlerin örgütlenmesinde komü-nistlerin çok s›n›rl› bir çabasının oldu¤unu gö-rüyoruz. Kendine komünist diyenleri; lafta ko-münist olanları bir kenara bırakırsak, buideolojinin, dünya görüflünün gerçek savunucu-ları bu eylemlerde sadece ve sadece katılımcıkonumundaydılar. Birileri düzenliyor, örgütlü-yor ve bizler de katılıyoruz. Tabii burada ulus-lar arası iliflkilerdeki yetersizlik, uluslar arasıkomünist hareketin örgütsüzlü¤ü, bunun ötesin-de, var olan güçler arasındaki ba¤ların kopuk-lu¤u da belirleyici bir rol oynamaktadır.

Geliflmeye seyirci kalmak, örgütleyici de¤ilde katılımcı olmak, kendine güvensizli¤in yanısıra, sıradanlaflmanın, baflka sınıfsal amaçlarıninisyatifi altına girmenin; küçük burjuvazi tara-fından yönlendirilmeyi kabullenmenin de ifade-sidir. Bunun farkında olmayabiliriz, ama iflingerçe¤i böyledir.

Dünya komünistlerinin söz konusu bu ey-lemlerdeki konumu ne? Yı¤ınlara, hangi biçim-de ne türden perspektifler sundu? Her bir ey-lem öncesinde ve sonrasında ne türden bir8

Page 26: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

hazırlık ve de¤erlendirme toplantısı yaptı? Ola-yın dıflında kalmakla, seyirci, katılımcı ve edil-gen olmakla iflçi sınıfının uluslar arası eyle-minde söz sahibi olunamaz.

Seattle’den Prag’a uluslar arası bir sosyalhareket do¤mufltur. Küçük burjuvazinin inisya-tifinde olan bu hareketi, sınıf bilinçli antiem-peryalist harekete dönüfltürmek ve sosyalizmiçin mücadelenin bir dayanak noktası yapmakiçin komünist güçler inisyatifli olmak, sadecekatılımcı de¤il, pratikte de örgütleyici olmak,yol açıcı, perspektif verici olmak zorundadırlar.

Komünist güçler, tarihsel misyonlarının, ulu-sal ve enternasyonal konumlarının bilincindeolmak zorundadırlar. Ulusal ve enternasyonalalanda zayıf ve örgütsüz olmak, sadece ve sa-dece nesnel gerçekli¤in tespitidir. Bu tespit,nerede ve nasıl bafllamamız konusunda bir çı-kıfl noktası olabilir. Ama pasif kalmanın, edil-gen olmanın, sadece katılımcı olmanın nedeniasla hakl› olamaz.

fiüphesiz ki, ulusal ve enternasyonal alandaantiemperyalist, demokratik içerikli mücadelele-ri mutlaka ve mutlaka komünistler örgütlerlerdiye bir kural yoktur. Komünist güçler, bu mü-cadeleleri ilerletmek, kapitalist sisteme karflımücadeleye sevk etmek amacını güderler ve bumücadeleler, içerik olarak ilerici, demokratikkarakterli oldukları için onlara katılırlar.

Ulusal ve enternasyonal alanda antiemperya-list içerikli mücadeleyi komünistlerin dıflındakigüçlerin; ilerici, demokratik, gericili¤e, faflizmeve emperyalizme karflı olan güçlerin örgütleme-si de do¤aldır. Çünkü bu güçler, kendi siyasalve ekonomik çıkarlarının gerçekleflmesininönünde genel olarak kapitalizmi, genel olarakmeta ekonomisi sistemini kapitalizmi de¤il,emperyalizmi ve faflizmi görürler. Onların siya-sal ufku bununla sınırlıdır.

Komünistler, bu güçlerin ulusal ve enternas-yonal alanda örgütledikleri antiemperyalist mü-cadeleleri desteklerler ve bir biçimde katılırlar.Bunda yanlıfl olan bir fley yoktur. Yanlıfl olan,salt katılımcı olmaktır.

Son birkaç yılın tecrübesi, enternasyonalalanda antiemperyalist mücadelede inisyatifinküçük burjuvazinin elinde oldu¤unu göstermek-

tedir. Örgütleyen ve mücadelenin siyasi içeri¤i-ni sloganlafltıran küçük burjuvazidir. Örgütlen-me biçimleri, antiemperyalizm kavrayıflları nedenli reformist ve sı¤ olursa olsun, bu çevre-lerle iliflki içinde olmanın yol ve yöntemleriaranmalıdır. Onları etkilemenin yegane yolu,iliflkide olmaktır, tartıflmaktır. Sadece eylemdeneyleme, eylem yerinde görüflmekle onlar etkile-nemez, yönlendirilemez ve siyasal ufuklarınıaçmak mümkün olamaz.

Yaflamın kendisi, günün 24 saati, antiemper-yalist eylem ö¤elidir. Bilinçli olarak sınıf mü-cadelesi içinde olan herkes bunu bilir. Bu ö¤ekendisini bir seferinde özellefltirmeye karflı mü-cadele, di¤er bir seferinde IMF’nin iktiktarprogramına karflı mücadele olarak gösterdi¤igibi, uluslar arası planda anlaflmalarda, emper-yalistlerin toplantılarında, bir iflgal hareketindede gösterebilir. Önemli olan, bütün bu mücade-le ö¤elerine, kendi örgütlülü¤ümüz dıflında ka-lan güçleri; antiemperyalist güçleri çeken, onla-rı emperyalizme karflı mücadeleye sevk edenörgütsel bir biçimlenme verebilmektir. Bu, bi-zim ulusal ve enternasyonal alandaki görevleri-mizden birisidir.

Gericili¤e, emperyalizme ve faflizme karflımücadelede, ulusal ve enternasyonal alandamüttefikimiz olan güçleri, antiemperyalist, anti-faflist örgütlülük çerçevesinde birlefltirmek veyaböylesi örgütlenmelerde yer alarak onları etki-lemek göreviyle bügün daha yak›c› tarzda kar-flı karflıyayız.

9

Page 27: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Küreselleflen Sefalet ve Yoksulluk

1998 sonbaharında Dünya Bankası sözcüsünün "Yoksullu¤u ortadan kaldırmak mümkündür, fakatkati de¤ildir”açıklaması kapitalist düzenin yoksulluk ve sefaleti olmadan yaflayamayaca¤ının itirafı-dır. 1998 ve 1999 yıllarında BM ‹nsani Geliflme Raporları ile Dünya Bankası ve IMF gibi ulusla-rarası kurumlarca sunulan raporlarda yoksulluk, eflitsizlik ve çevre tahribatı dinamizminin son yıl-larda uygulanan politikalarla en uç boyutlara ulafltı¤ını göstermektedir.

Uluslararası sermaye çevrelerinin akıl hocalı¤ı görevini üstlenen IMF ve Dünya Bankası, dünyahalklarına yeni yaflam sıkıntılarını dayatan ikiz kardeflleri anımsat›yorlar. Ka¤ıt üzerinde farklı gö-revleri üstlenen bu kurumların stratejik politikalarının ele alınması, günümüz dünyasının sosyal veekonomik yaflam standartlarının anlaflılmasını kolaylafltırır. IMF, kendisini dıfl ödeme koflullarını ko-laylafltıran bir örgüt olarak sundu¤undan ve yaflam standartlarının iyilefltirilmesi ile ilgili herhangibir iddiada bulunmadı¤ından, bu alanda kendini sorumlu olarak sunan Dünya Bankası’nın karnesi-ne bakmam›z daha uygun düflecektir. Dünya Bankası, programında belirtti¤i ana çizgilere göre ken-disini, düzenli ekonomik büyümeyi sa¤lamak ve güçlendirmek yoluyla yoksullu¤u azaltmayı amaç-layan bir örgüt olarak sunmakta ve ana hedefini de flöyle açıklamaktadır: "Eflitli¤i yükseltmek”,"Yoksullu¤u silmek”, "E¤itim ve sa¤lık alanlarında ilerleme sa¤lamak”, "Çevreyi korumak”, "Yoz-laflmayla mücadele”, "Kadınların ö¤renim görmesini ve eflit haklara sahip olmasını sa¤lamak”,... ve" Uygulamalarda kanunlara göre hareket etmek” yolu ile mali ve ekonomik politikaları do¤ru birflekilde yönlendirmek ve toplumda kökten bir de¤iflimi sa¤lamak.

Toplumsal sorunların çözümüyle ilgili aç›klamalarda bulunurken mangalda kül bırakmayan Dün-ya Bankası’nın, 1944-99 yılları arasındaki icraatlarını içeren karnesinde 100 ülkede okuma-yazmaseferberli¤i için 40 milyar dolar (ülke baflına yılda 7 milyon 280 bin gibi gülünç bir rakam) ayrıl-masına karflın; her yıl geri kapitalist ülkelerdeki özel sektöre 36 milyar dolar kredi sa¤lıyor, iflasınefli¤ine gelenlere de 5 milyar dolar para yardımı yapıyor. Buradan da anlaflılaca¤ı gibi Dünya Ban-kası’nın ana görevi, uluslararası sermaye ve yerli iflbirlikçilerinin çıkarlarını korumak oldu¤undan,hayata geçirdi¤i politikaların sonucu, iddia etti¤i gibi ekonomik geliflmenin sa¤lanması ve toplum-sal eflitsizliklerin hafiflemesi de¤il de, geri kapitalist ekonomilerin daha da ba¤ımlı hale gelmesi vetoplumsal eflitsizliklerin uç boyutlara ulaflmasıdır. Uluslararası mali sermayenin savunuculu¤u vesözcülü¤ünü üstlenen Economist dergisi de bu gerçe¤i dile getirmektedir: Dünya Bankası 70’li yıl-larda temel gereksinimlerden sözediyordu, 80’li yıllarda yapısal uyumlulu¤u kullanmaya baflladı,flimdi "yoksullu¤un düflürülmesi”, "iyi iktidarlar”, "elbirli¤i” ve "medeni toplum” gibi meçhul ve an-laflılmaz tanımlamalara sı¤ınmaktadır. Bu da içeri¤in de¤il de dekorasyonun de¤iflti¤ini gösteriyor.

Do¤u Blokunun çöküflünden sonra ekonomik krizler ve sosyal çeliflkiler, so¤uk savafl dönemindekapitalist sözcüler tarafından ortaya konulan tezlerle açıklanamayaca¤ından dolayı, 90’lı yıllardauluslararası emperyalist ekonomi örgütleri, kapitalizmin sebep oldu¤u krizleri açıklamak için yenigünah keçileri bulma arayıflına girdiler. Fakat flimdilik bu konuda pek baflarılı oldukları söylenemez.IMF tarafından 1990-99 yıllarının 20.yy’ın 4. kriz dönemi olarak ilan edilmesi de, küreselleflmiflolan yoksulluk ve sefaletin yeni yüzyılda da artarak devam edece¤ini kanıtlıyor. Baflka bir deyiflle;uluslararası sermaye çevreleri eskisi gibi kapitalizmin, sınıfları ve böylece yoksulluk ve iflsizlik gi-bi toplumsal sorunları da ortadan kaldıraca¤ını savunmak yerine, bu sorunlara sakinlefltirici ilaçlarbularak , kapitalist düzenin insancıl oldu¤u ve insanları kurtarmayı kendine görev bildi¤i iddiasınısürdürüyorlar. ‹flsizlik, evsizlik, açlık ve AIDS hastalı¤ıyla ilgili arkası kesilmeyen toplantıların dü-zenlenmesi ve tüm insanların bu sorunları çözmeye davet edilmesi, uluslararası sermaye çevreleri-nin kullandı¤ı propaganda araçları haline gelmifltir.

1

Page 28: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Komünist Manifesto’da Marks ve Engels’in tespit etti¤i gibi, burjuvazi elde etmek istedi¤i fazlakâr u¤runa dünyanın her yerinde egemenlik kurmaya yönelmifl ve ticaret, pazar ve sanayinin ulus-lararas›laflmas› do¤rultusunda ad›mlar atm›flt›r. Günümüzde üretici güçlerle kapitalist özel mülkiyetarasındaki çeliflkinin keskinleflmesinin yanısıra, uluslararası tekeller arasındaki rekabetde giderek da-ha fazla geliflmektedir. Metalar ve yarı ifllenmifl ürünler, tüketicinin eline varana dek bir dizi afla-madan geçmekte, bu arada üretim giderlerini en asgariye indirme do¤rultusunda, üretim sürecinde-ki uzmanlık gerektirmeyen ifllemler, ifl gücünün yok fiyatına satın alındı¤ı azgeliflmifl ülkelerdeyapılmaktadır. Montaj ve ikinci sınıf üretim, baflta Güney Do¤u Asya ve Latin Amerika ülkeleri ol-mak üzere kapitalist ekonomi sözcüleri tarafından "hızla geliflmekte olan ülkeler” diye adlandırılanba¤ımlı ekonomilere yüklenmifltir. Kısacası, ekonominin ve yaflam düzeyinin gelifltirilmesi yerine,kitlelerin yaflam seviyesini daha da gerilere götüren en asgari personel ve ücretlerle en azami ka-rın elde edilmesi öne çıkarılmıfltır. Böylece sermayenin uluslararas›laflmas›, sefaletin de uluslararas›-laflmas›n› beraberinde getirmifltir. Fakat bunun sadece bafllangıç, asıl sefaletin ise yolda oldu¤unu,kapitalizm sözcüleri de itiraf etmektedirler. Bu gerçe¤i Siemens flirketinin müdürü Henrisch van Pi-erre flöyle dile getiriyor: "fiahit oldu¤umuz global rekabet ve sonuçları bir tufanı andırsa da gerçekyıkıcı tufanın yolda oldu¤unu unutmamamız gerekiyor”.

A) Dünya Ekonomisinin Manzarası1997 yılında dünya gayri safi üretimi %2.3 seviyesinde geriledi. Güneydo¤u Asya krizinin ar-

dından Rusya,Japonya ve Brezilya da kriz girdabına girdi. Batı Avrupa ve Japonya’nın ekonomikbüyüme oranının çok düflük rakamlarda seyretmesi ve dünya ekonomi dengesinin ABD ekonomisidengesine flartlanması ve bu ekonominin de astronomik boyutlardaki borçlar ve tüketim çılgınlı¤ıiçinde olmas›, dünya ekonomisinin istikrars›zl›k içinde oldu¤unu göstermektedir.

1998 yılına dek, uluslararası sermayenin sözcülerinden olan Economist dergisi 1950 yılından be-ri dünya gayri safi üretiminin 6 kat arttı¤ını ve bu dönem içerisinde dünya ticaret hacminin de 18kat büyüdü¤ünü övünerek sunuyor ve her fleyin yolunda oldu¤u mesajını veriyor.

1997 yılında dünya borsa pazarlarında günlük ifllem hacmi 1500 milyar dolar civarındaydı. Bü-yük hacimlerdeki sermaye, alıflılmamıfl, bir hızla hergün dünyayı dolaflıyor ve bu spekülatif serma-yelerin derdi üretim de¤il, sadece daha fazla ve h›zl› kar elde etmek oldu¤undan, yapılan ifllemle-rin %95’i spekülatif yatırımlardır. Spekülatif yatırımlara giriflen sermayelerin %80’lik bir bölümüborsa piyasalarında bir haftadan kısa bir sürede dolaflımdan çıkmaktadır.

Teknolojik ilerlemelere ra¤men 20.yy’ın son çeyre¤inde tarımsal üretimde büyüme yerine dü-flüfl süreci yaflanmıfltır. 1965 yılı verilerine oranla tahıl ekiminin nüfusa göre oranı ve1975 yılındanitibaren tahıl üretimine ayrılan zirai alan küçülmüfl, 1985’ten sonra da tahıl üretim hacmi gerilemifl-tir. 1985 yılında dünya tahıl rezervlerinin 500 milyon ton civarında olmasına karflın 10 yıl sonrabu miktar %60’lık bir düflüflle 200 milyon tona geriledi, bu rezervler 1960 yılında yıllık tahıl mas-rafının %25’ine denk düflmesine karflın 1995 yılında sadece %13 seviyelerinde seyrediyordu.

Kifli baflına düflen gıda üretimi Afrika’da 1970 yılından ve Do¤u Avrupa’da 1986’dan sonra ba-riz bir düflüfle u¤ramıfltır. Bu duruma karflın dünya gıda tüketim de¤eri 1970 yılında 10.2 trilyondolardan 1995 yılında 21.7 trilyon dolara yükselmifl ve ilerleyen yıllarda yıllık olarak %2.3’lük birartıflla 1998’de 24 trilyon dolar sınırına dayanmıfl; sözü edilen bu tüketimin da¤ılımı son dereceeflitsiz oldu¤undan dünya nüfusu daha açık bir flekilde açlar ve toklar kutuplarına ayrılmıfltır.

Dıfl borçlar,IMF ve Dünya Bankası tarafından sunulan ekonomik reçeteler sonucu ço¤u ülkeekonomisini uçuruma sürüklemifltir. Bu durum Afrika kıtasında toplam dıfl borç hacminin toplamgayri safi hasılatın %72’ye ve Latin Amerika’da %40’a varmasıyla ifade edilmektedir. Dünya eko-

2

Page 29: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

nomisinin mafyavari büyüme e¤ilimi de, sermayenin efline rastlanmaz bir flekilde yozlaflmasını sür-dürdü¤ünü ve temel dayana¤ı olan sanayi üretiminden uzaklafltı¤ını gösteriyor.

BM raporlarına göre uyuflturucu sektörünün yıllık geliri 1 trilyon doları aflmıfl ve uluslararasıalanlarda para transferi kolaylafltı¤ı için bu paralar rahat bir flekilde legal ekonomi akıflına girebil-mifltir. Bu mali aklanmaların yanı sıra dünya bankası ve IMF’nin de “özel cepler”in kabarmasınayardımcı olan politikaları hayata geçirmesini önermesi mafyatik ekonominin, ulusal ekonomilerinomurgasına dönüflmesini sa¤lamaktadır.

Moboto ve Marcos’un ‹sviçre bankalarındaki yatırımları, Kongo(eski adıyla Zaire) ve Filipinler’inmilli borçlarına(iç ve dıfl borçlarının toplamına) eflittir ve Suharto ailesinin ortaya çıkan banka he-saplarındaki para miktarı, IMF tarafından krizden kurtarmak için "kurtulufl kredisi” adıyla toplamde¤eri 47 milyar dolar olan ve Endonezya’ya verilmesi kararlafltırılan miktarla hemen hemen eflit-tir. Legal ve mafyatik ekonominin ne denli içiçe geçti¤ini gösteren bir baflka örnek de batı devlet-leri tarafından Rusya’ya ekonomik yardım çerçevesinde aktarılan destek fonlarından 4.5 - 10 mil-yar dolarının özel hesaplara akmasıdır.

‹kinci bin yılın sonunda dünya ekonomisi bıçak sırtında yürümeye bafllamıfltı; dünya ekonomi-sinin %40’ı tamamen durgunlu¤a sürüklenmifl, Japon borsa piyasasında 1992 yılında yaflanan hissede¤erleri düflüflünün yaraları halen sarılmıfl de¤ildir.

B)Dünya Üretimi ve Paylaflımındaki EflitsizlikKapitalizm ayn› zamanda s›n›fsal kutuplaflma demektir; 1999 yılında dünyanın en zengin kiflisi-

nin toplam serveti, dünya nüfusunun %45’ini teflkil eden 2.5 milyar insanın toplam servetine eflitti.Bu da ortalama her zengin bireyin sahip oldu¤u servetin, 11 milyon kiflinin servetine eflit oldu¤u-nu gösteriyor. Bir yıl önce en zengin 358 kiflinin bu kadar servete sahip oldu¤u ve sundu¤umuzdenklemin 1’e 6 oranında oldu¤unu gözönüne aldı¤ımızda, uluslararası boyutta gelir da¤ılımındakiuçurumun her geçen gün daha da derinleflti¤i sonucu ortaya çıkıyor.

1960 yılında dünya nüfusunun en zengin %20 ve en yoksul %20’sinin arasındaki zenginlik ora-

nı 30’a 1 iken bu oran 1995 yılında 82’ye 1

seviyesine yükselmifltir. Ayrıca geliflmekte olan ülkeler olarak nitelendirilenler; aslında, emek-ifl gücünün mümkün oldu¤unca ucuza alındı¤ı ve uluslararası sermayelere mümkün oldu¤unca çok kar getiren ülkeler niteli¤indedirler. Afla¤ıdaki tabloda görüldü¤ü gibi asgari ücret bakımından, son dönemlerde Güney Do¤u Asya ve Ortado¤u’nun geliflme modelleri olarak sunulan Güney Kore ve Türkiye ile batı ülkeleri arasında büyük farklılık göze çarpmaktadır.

3

Page 30: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Dünya ülkelerini kifli baflına düflen milli gelir bakımından üç gruba ayırdı¤ımızda, ikinci gruptayer alan ülkelerin ortalama milli gelirlerinin, birinci gruptaki ülkelerin milli gelirlerine oranı, 10 yıliçerisinde % 12.5’tan %11.4’e ve üçüncü gruptakilerin birinci gruptakilere oranının %3.1’den%1.9’a düfltü¤ünü görüyoruz. Son açıklanan verilere göre, dünya nüfusunun 1/5’ini teflkil eden 1.2milyon kiflinin günlük geliri 1 doların altındadır ve uluslararası sermaye çevrelerinin denetimindekiörgütler tarafından hazırlanan raporlarda, ço¤unlu¤u sanayileflmifl ülkeler kategorisinde de¤erlendiri-len Güney Do¤u Asya ülkelerinde yaflayanların yıllık gelirleri 350 dolar sınırını geçmemektedir.

1998 verilerine göre 5.8 milyar nüfusa sahip olan dünyanın yıllık toplam tüketimi 24 trilyon do-lara varmıflken, 1.5 milyon insanın yıllık tüketimi 25 sene öncesinin bile gerisinde kalmıfltır. Dün-

ya nüfusunun en zengin %20’si dünya tüketiminin %86’sını gerçeklefltirirken, en yoksul %20’sininpayı sadece %1.2’dir. 1990-1997 arasında kifli baflına düflen enerji ve sa¤lıklı su tüketimi de sonderece eflitsizken , bu durum gün geçtikçe derinleflmektedir.

Latin Amerika, Karayip Adaları, Sahra’nın güneyinde bulunan ülkeler ve Rusya’da yaflayan in-sanlar 1980 yılına oranla daha da yoksullaflmıfllardır; Güney Do¤u Asya krizinden sonra tüm az ge-liflmifl ülkelerde ekonomik daralmalar yaflanmasına ra¤men,BM verilerine göre her yıl bu ülkelerdensanayileflmifl ülkelere akan net kar hacmi 500 milyar dolardır. Baflka bir deyiflle, geliflmifl ülkelereservet transferi, daha do¤rusu emperyalizme ba¤ımlı ülkelerde yoksullu¤un yeniden üretimi eskisigibi hatta daha ileri bir boyutta sürmektedir.

Dünya Gelirinin Paylaflım Oranları: Kapitalizm sayesinde barbarlık gezegeni haline gelen dünyamızda yoksulluk ve zenginlik kutup-

laflmasının en uç boyutlara varmasının ardında yatan sebep, dünyaya egemen olan uluslararası te-kellerin daha fazla kar u¤runa yeryüzünü bir sömürü ve talan cehennemine dönüfltürmesidir.

C) Ülkelerin Kendi ‹çlerindeki EflitsizlikHer ülkenin içinde de gelir ve tüketim oranı son derece adaletsizdir. En zengin ülkelerde de zen-

ginlikleri astronomik rakamlarla ifade edilen kaymak tabakasının yanı sıra sayıları on milyonlarlaifade edilen kronikleflmifl yoksulların sayısı gün geçtikçe artıyor. BM insani geliflme raporlarında dautangaç bir flekilde ifade edildi¤i, gibi tüm dünyada toplumun üst tabakaları aynı tüketim olgusunagöre hareket ediyor,bu açlı¤ın simgesine dönüflen Somali için de geçerlidir ve en geliflmifl kapita-list ülkeler için de. Somali ve Nepal’in baflkentleri Mogadiflo ve Katmando’da yaflayan yoksullar ileLondra ve New York’ta yaflayan ve aynı kaderi paylaflan insanlar arasında yaflam koflulları bakı-mından de¤ifliklikler olmasına karflın, tümü de yafladıkları toplumların asgari refah standartlarındanyoksun bırakılmıfllardır. Bu olgu kendini öylesine açık bir flekilde ifade ediyor ki BM’i bile dünya4

En Yoksul %20’nin Pay Ora-

- %36

- %35

%2.1

%18.3

1970

Yoksul %20’ninPay Oranı

Ortadaki %20’lik Kesimin Pay Ora-

- %46

%11.3

1980

%2.2

%2.8

Zengin %20’lik Kesimin Pay Ora-

- %47

1990

%1.7

2.2

%3.9

En Zengin%20’lik

20 Yıllık Süreçteki De¤iflim Oranı

%1.4

%1.8

%3.5

%21.3

Kesimin Pay Oranı

Page 31: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ülkelerini 4 kategoriye bölmek ve her kategoride yoksullu¤un belirlenmesi için özel bir endeks ha-zırlamaya zorlamıfltır. “Serbest piyasa ekonomisi”nin en net sonucu; uluslararası boyutlarda en zen-gin ve en yoksul kesimler arasındaki uçurumun herhangi bir co¤rafi sınır tanımaksızın olabildi¤inederinleflmesi ve sonuç itibariyle sayıları milyarlarla ifade edilen insanların açlık, yoksulluk ve endo¤al ihtiyaçlarını gidermekten yoksun olarak yaflamlarını sürdürmeleridir.

Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun çok açık bir flekilde kendisini gösterdi¤i bölgelerin ba-flında, uluslararası ekonomi örgütleri tarafından hızlı bir flekilde geliflmekte olan bölgeler olarak de-¤erlendirilen Latin Amerika gelmektedir. 1970 verileri itibariyle bu bölgede yaflayan insanların enzengin ve en yoksul %1’lik kesimleri arasındaki gelir oranı 363’e 1 iken 25 yıllık bir süreç içeri-sinde bu oran 417’e 1 seviyesine yükselmifltir. 1995 yılında bu bölgede yaflayan en yukarı ve enafla¤ıdaki %20’lik kesimlerin toplumsal zenginlikten aldıkları pay sırasıyla %52.4 ve %4.5 idi.

1990’lı yıllarda Meksika’nın kuzey Amerika serbest ticaret alan› NAFTA’ya katılmasından sonrabu ülkede ardarda yaflanan iflçi gelir düflüflleri sonucu iflçilerin alım güçleri %60 seviyesine gerile-di. Meksika’da yaflayan en alttaki 1/3’lük nüfusun GSMH’deki payların›n %8 civarında olmas›na veasgari ücretin 1993’teki reel de¤eri 1975’in reel de¤erinin %50’sinin altına düflmesine karflın enzengin 12 Meksikalı’nın serveti ülkenin GSMH’nin %10’una denk düflmektedir. ‹ngiliz ekonomist-lerin itiraf etmek zorunda kaldıkları gibi günümüzde Meksikalılar üç de¤iflik toplulu¤a ayrılmakta-dır. Her türlü nimetten faydalanan "Criollo” denilen az sayıdaki mutlu azınlık, "Mestizo” diye ad-landırılan yoksulluk içinde yaflayan ço¤unluk ve son olarak "Chiapas” bölgesindeki Zapatistlerinayaklanmasıyla dünya gündemine yerleflen ve en yoksul kesimi oluflturan kızılderili yerliler.

Do¤u Avrupa’da serbest piyasa mele¤inin geri dönüflüyle birlikte nüfusun %50’si ve çocukla-rın%60’ı yoksulluk sınırının daha da gerisine itilmifllerdir. Halbuki yaflanan “pembe devrim”lerdenönce BM arafltırmaları sonuçlarında bile bu oranlar %4’ü geçmemektedir. Rusya’da nüfusun en az%40’ı yoksullukla bo¤ufluyor; 1999 fiubat ayındaki memurların ertelenmifl maafl alacakları toplamı2.1 milyar dolar ve bu grupta yer alan ö¤retmenlerin 500 milyon civarında olması ve emeklilerinde alacaklarının gecikme süresinin bir yılı geçmesi ülkedeki insanların yaflamlarını çekilmez halegetirmifltir. Tüm Do¤u Avrupa ülkelerinde yoksulluk ve zenginlik, büyük flehir ve küçük flehir, yi-ne flehir ve köy arasındaki uzaklık revizyonist do¤u blokunun varlı¤ını sürdürdü¤ü dönemle k›yas-land›¤›nda daha büyük boyutlara ulaflmıfltır.

1980’li yıllardan sonra IMF ve Dünya Bankası tarafından sunulan reçeteler sonucu az geliflmiflülkelerde kemer sıkma politikaları duraksamadan sürdürüldü. Örne¤in Sahra’n›n güneyinde bulunanAfrika ülkelerinde kifli baflına düflen milli gelirin alım gücü, 1980-99 yılları arasında %75’lik birdüflüfle u¤ramıfltır. Tüm Afrika, Güney ve Do¤u Asya, Latin Amerika ülkelerinde kay›t d›fl› ekono-mi üflenmekte olan balon gibi büyüme trendine girmifltir.

Dünya Gıda Örgütü (FAO) tarafından IMF ve Dünya Bankasının denetiminde bulunan 37 Afri-ka ülkesinde yapılan arafltırmalara göre 1986-93 yılları itibariyle bu örgütler tarafından ekonominindüzlü¤e çıkarılması için sunulan reçetelerin uygulanması sonucu 19 ülkede ekonomik büyüme geri-lemifl, 9 ülkenin durumunda bir de¤ifliklik meydana gelmemifl, sadece di¤er 9 ülkede çok düflük se-viyelerde büyüme gerçekleflmifltir.

Dünya Bankası tarafından uzun yıllar boyunca karnesine pekiyi notları ifllenen fiili örne¤i aynızamanda neoliberalizmin beraberinde getirdi¤i sefalet ve sermayenin son derece kapsamlaflt›¤›n›n vederinleflti¤inin de örne¤idir. fiili devleti kamu kurulufllarının özellefltirilmesini hızland›rmak amacıy-la 1 yıl içerisinde özel sektöre 600 milyon dolar hibe etmiflti. Fakat çok ucuza peflkefl çekilen ka-mu kurulufllarının beraberinde getirdi¤i sonuç ekonominin 2 yılda %8 oranında daralması ve iflsiz-li¤in %38 oranında yükselmesinden öteye gidemedi.

20.yy’ın en son sarsıcı krizinin bafllangıç bölgesi olan ve uluslararası ekonomi örgütleri tarafın-

5

Page 32: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

dan ekonomik geliflme modeli olarak sunulan Güney Do¤u Asya’da krizin etkisi sonucu, on mil-yonlarla ifade edilen iflçi ve memur iflsiz bırakıldı. 98 yılı istatistiklerine göre Endonezya’da 30,Tayland’da 3, Güney Kore’de 2 ve Malezya’da 1.5 milyon iflçi iflten atıldı. Bölgenin di¤er ülkele-rinde yaflanan iflçi kıyımları ve iflsiz kalan 1.5 milyon yabancı kökenli iflçi ile beraber iflten atılan-ların toplam sayısı 40 - 50 milyon’u buldu¤u tahmin ediliyor.

Yabancı sermayenin fliflirdi¤i bu ekonomiler, krizin belirtileri göründü¤ünde bu sermayelerin kaç-maya bafllaması sonucu hızla küçülmeye baflladı.1990-97 yılları arasında ucuz ifl gücü ve yüksekkar oranı cenneti niteli¤inde bulunan Güney Do¤u Asya’ya 9 milyar dolar dolayında yabancı ser-maye transferi gerçekleflmifl, dolayısıyla bölge borsa piyasaları ve ulusal para birimleri suni bir yük-selifl trendine girmifllerdir.

Krizin kıvılcımının çakılmasından birkaç ay sonra Ocak ‘98’de Japonya Nikkei borsa endeksi%11.2 ‘lik oranda gerilemesine karflın bölge borsa piyasalarındaki endeks gerileme oranları sırasıy-la flöyledir: Güney Kore %22.3, Malezya %55.6, Tayland %56, Endonezya %39.2, Hong Kong%36.2, Singapur %44.4 ve Filipinler %42.2; bu geliflmelere paralel olarak aynı dönem içerisindeulusal para birimleri büyük de¤er kaybı yaflamıfl ve kitlelerin alım gücü de büyük ölçülerde gerile-mifltir. Ocak 98’e gelindi¤inde Japonya para birimi Yen’in %14’lük oranda de¤er kaybına u¤rama-sına karflın bölge ulusal para birimlerinin de¤er kaybı oranları sırasıyla flöyledir: Güney Kore%53.6, Malezya %40.9, Endonezya %69.9, Tayland %49.8, Singapur %20.2, Tayvan %19.1 ve Fi-lipinler %36.7.

Son yıllarda neoliberal politikaların uygulanması sonucu dünyanın her köflesinde yoksulluk oran-ları yükselifle geçmifltir. Bu yükselifl, en kırılgan ekonomilere sahip olan geri kapitalist ülkelerde da-ha hızlıdır. Sözü edilen ülkelerde günlük geliri 1 doların altında olan nüfusun toplumdaki oranı%29 sınırına varmıfltır. Sadece Hindistan’da 80’li yılların sonunda 300 milyon olan yoksulların sa-yısı, 90’lı yılların sonunda 340-350 milyona ulaflmıfltır.

Geliflmelerin ilginç yanı bazı ilkel ihtiyaçların yoksullara yönelik sunulufl fiyatının zenginlerin-kinden pahalı olmasıdır. Örne¤in Peru’nun baflkenti Lima’da suyun fiyatı sıradan dar gelirli aileleriçin zenginlere oranla 20 kat fazladır, Hindistan’ın Tamil Nadu bölgesinde yaflayan dar gelirlileriçin de suyun fiyatı 10 kat fazladır.

Yine benzeri bir flekilde Mısır, ‹ran ve Türkiye gibi ço¤u emperyalizme ba¤ımlı ülkelerde dee¤itimin özellefltirilmesi politikaları nüfusun büyük bölümüne ek ekonomik yükleri dayatmıfltır. Hin-distan’da en zengin %20’lik kesimde yaflları 15-19 arasında bulunan gençler, ortalama 10 yıl e¤i-tim görmelerine karflın, en yoksul %40’lık bölümün çocuklar› ilk ö¤retim okullarına bile adım ata-mıyorlar. Yoksulluk ve iflsizli¤in artması da insanların sosyal hizmetlerden yararlanabilmeleriniengellemektedir. Örne¤in, Güney Do¤u Asya krizinden sonra bu bölge baflta olmak üzere ço¤u azgeliflmifl ülkelerde e¤itim gören çocukların sayısında bariz bir düflüfl yaflanmıfltır.

D) Sanayileflmifl ÜlkelerBu ülkelerde, tüm dünyada oldu¤u gibi, gelir da¤ılımında yaflanan eflitsizlik seviyesinin artıflı

sürmektedir. Daha önce belirtti¤imiz gibi geliflmifl ülkelerdeki yoksullu¤un açıklanması için BM ta-rafından yeni bir endeks modeli gelifltirilmifltir. HPI-1 diye adlandırılan geliflmekte olan ülkelerdekiyoksulluk endeksinin benzeri olarak, geliflmifl ülkelerdeki yoksulluk endeksi anlamına gelen HPI-2yaflamın maddi standartları, ortalama yaflam süresi ve bilimsel e¤itim ve araçlara ulaflma olana¤ınagöre düzenlenmifltir.

Do¤al olarak geliflmifl ülkelerdeki yoksulluk fenomeni ülkeye özgü ihtiyaç ve beklentilere göreaçıklandı¤ından, facia boyutlarında olan az geliflmifl ülkelerdeki yoksulluk açıklamasının yanında nis-

6

Page 33: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

pi yoksulluk anlamına gelmektedir. Örne¤in HPI-1’e göre, dünya nüfusunun %14.7’sini teflkil edenve sayıları 850 milyon olan, alfabeyi bilmeyenler için kullan›lan "okuma-yazma bilmeyen” tan›mla-mas›, HPI-2 ‘ye göre geliflmifl ülkelerde, okuma ve yazma seviyelerinin modern toplumda kendi ih-tiyaçlarını yeterince karflılamayanlar için kullanılmaktadır. Bu temelde Kuzey Amerika ve Batı Av-rupa iflgücünün %30’u, sıradan bir mesleki e¤itim görmediklerinden okuma ve yazma bilmeyenlerolarak de¤erlendirilmektedirler.

Gizli ama gerçek olan iflsizli¤in yani part-time iflsizli¤in hesaba alınmadı¤ı istatistiklere göre em-peryalist ülkelerde 37 milyon iflsiz ve 100 milyonun üzerinde yoksulluk sınırı altında yaflayan in-san kitlesi mevcuttur. 50 milyon insan evsiz. Gayri safi milli üretim açısından dünyanın efendisi sa-yılan ABD, en düflük yoksulluk oranına sahip olmak açısından sanayileflmifl ülkeler sıralamasında13 ülkenin ardında ve sadece ‹rlanda Cumhuriyeti, ‹spanya ve ‹ngiltere’nin önünde yer alıyor.

Bu ülke nüfusunun %1’ine tekabül eden 2 milyon 700 binlik kesimin geliri en alt kesimleri olufl-turan 100 milyonluk kesimin gelirine eflittir ve aradaki uçurum gitgide derinleflmektedir. Bu ülkede1977-99 yılları arasında en alt %20’lik kesimin geliri %9 civarında gerilemesine karflın en üst%20’lik kesimin gelirinde %100’lük artıfl yaflanmıfl, sanayi iflletmeleri müdürlerinin yıllık gelirleriortalama 10.6 milyon rakamına ulaflmasına karflın sanayi iflçilerinin ortalama yıllık gelirleri 29 bindolar seviyesini geçememifltir. Bu da bir müdürün bir günlük kazancının bir iflçinin yıllık ücretinedenk geldi¤ini; gelir açısından 365 iflçiye bedel oldu¤unu gösteriyor.

Kapitalist dünyanın efendisi sayılan ABD ekonomisinin ilginç bir yanı da ifl verimlili¤inin, yaniiflçilerin üretkenli¤inin artmasına ra¤men 90’lı yıllarda nüfusun en zengin %10’unun gelir artıflınınen yoksul %10’unun aldı¤ı toplam gelirin üzerinde olmasıdır. Baflka bir örnek vermek gerekirse enafla¤ıda yer alan %10’luk kesimin 1973-93 yılları arasında gelir açısından %20’lik bir gerilemeyeu¤ramıfl olmasına karflın en yukarıda yer alan %10’luk kesiminin geliri %80 seviyesinde artmıfltır.

ABD cehenneminde her 100 yetiflkin insandan biri hapishanelerde tutulmaktadır, bu da 1 mil-yon tutuklu demektir. 7 milyona yakın insanın çöplükten beslendi¤i ve 40 milyonunun da yoksul-luk sınırının altında yaflayarak aç uyudu¤u, uyuflturucu ve fuhuflun en karlı sektörlerin baflında gel-di¤i cinayetler cennetinde, toplumun kayda de¤er bir bölümünü oluflturan ve “sınıf altı” diyetanımlanan insanların kontrol edilmesinin tek yolu polis, hapis, idam ve kapitalizmin yozlaflmıfl kül-türüdür. Uygulanmaya konulan politikalardan dolayı ço¤unlu¤u siyahlar ve yabancılarından oluflan,sefalet koflullarında yaflamaya mahkum edilenlerin bir bölümü gettolaflmıfl mahallelerde yaflamak zo-runda kalmıfllardır. Büyük ormanlara dönüflen ABD flehirlerinde yoksulluk, iflsizlik, fuhufl ve uyufl-turucu ba¤›ml›l›¤› önlenemez boyutlara ulaflmıfltır.

Genel iflsizlik ve iflsizli¤in toplumun de¤iflik kesimleri arasındaki oranı açısından sanayileflmiflülkeler birbirine yakınl›k içerisindedir. 22-55 yafl grubundaki erkeklerin iflsizlik oranı ABD’de %12,Fransa’da %11, ‹ngiltere’de %13 ve Almanya’da %15’tir. Bu ülkeler dahil tüm sanaayileflmifl ülke-lerde gizli iflsizlik çeflitlerinden olan part-time çalıflanlarının 2/3’sini ve bazen daha fazlasını kadın-lar oluflturmaktadır. Margareth Tacher’in baflbakanlık yaptı¤ı dönemde neoliberalizm "cennetine”girifl yapan ilk ülke olan ‹ngiltere, 90’lı yıllarda ekonomik ve sosyal eflitsizliklerin uç noktalaraulaflmasından dolayı hasta bir ekonomik tablo çizmekteydi. ‹flsiz aileler konumunda olanların oranı1975’te %6.5 iken 1985’te %16.4’e ve 1994’te %19.1’e yükselmifltir; bu da her befl aileden birisi-nin iflsizlik bata¤ına düfltü¤ünü gösteriyor.

E)- Kapitalizm ve ÇocuklarDaha fazla kar u¤runa iflten atılmaların yo¤unlafltı¤ı dünyamızda resmi verilere göre 200 milyon

çocuk sömürü piyasasına itilmifltir. Bu verilerin resmi istatistiklere göre ayarlandı¤ı, aile içi iflçilikve seks ticareti gibi gizli çalıflmanın hesaba katılmadı¤ını göz önüne aldı¤ımızda gerçek verilerin

7

Page 34: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

kat kat yüksek oldu¤unu söyleyebiliriz.Çocuklar Endonezya’da tütün, Sri Lanka’da çay, Brezilya’da kahve, Mısır’da yasemin çiçe¤i ve

ABD’de pamuk tarla ve bahçelerinde, Tayland ve Filipinler’de konfeksiyonlarda, ‹ran ve Pakistan’dahalı atölyelerinde, Peru’da altın madenlerinde ve Almanya ile ‹ngiltere’de lokanta ve küçük atölye-lerde çalıfltırılıyorlar. Tüm dünyada çocuklar sömürülüyor, Hindistan ve bazı Afrika ülkelerinde borçkarflılı¤ında köle olarak çalıfltırılıyorlar.

Pakistan’da %50’si 12 yaflın altında bulunan 12 milyon iflçi çocuk bulunuyor. 1992 verilerine gö-re ‹ran’da yaflları 6-18 olan çocuklardan 1 milyon 336 bini ailelerinin geçim sıkıntılarından dolayıçalıflıyorlar. Orta Afrika ülkelerinde sayıları 132 milyon olan 15 yafl altındaki çocuklardan 33 mil-yonu emek piyasasına sürüklenmifltir.

Çocuk çalıfltırılması az geliflmifl ülkelere özgü de¤ildir; emperyalist ülkelerde de baflta çocuklarınyazın ve tatil saatlerinde çalıflmaları anlamına gelen "Job Student” olmak üzere de¤iflik çocuk ça-lıfltırılma örnekleri de bulunuyor. ‹talya’da 500 bin çocuk kumafl, deri, ayakkabı ve halı fabrikala-rında ya da tarlalarda çalıfltırılıyor. Almanya’da 600 bin çocuk iflçi bulunuyor, sadece 20 milyonnüfuslu Nord Westvalen eyaletinde 13-15 yafl grubunda bulunan çocukların %40’ı yaz mevsiminde,okuldan sonra ya da tüm yıl boyu çalıflmak zorundalar.

‹nsanlı¤ın gereksinimlerinin piyasaya sunuldu¤u dünyamızda emekçi s›n›flar e¤itim olanakların-dan yararlanma hakk›ndan mahrumdur. Hangi ülkede oldu¤una bakmaksızın zengin ailelerin çocuk-ları için her türlü e¤itim olana¤ının hazır bulunmasına karflın dünyanın her yerinde yoksul ailelerinçocukları yeterli ve kaliteli e¤itim görmekten yoksun bırakılmıfltır. Bunun yanı sıra ülkelerin eko-nomik açıdan geliflkinlik seviyeleri de genel e¤itim seviyesini belirledi¤i için, az geliflmifl ülkelerdeçocukların ço¤unlu¤u ya okula gidemiyor veya okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyor. Fakat herhalükarda yararlanabilece¤i e¤itim olanaklarıyla, sanayileflmifl ülkelerdeki e¤itim olanakları arasındahem nicelik hem de nitelik olarak büyük farklılıklar vardır.

Yafl Gruplarına Göre E¤itim Görenlerin Yüzdelik Oranları Ülkenin Adı Yıl 7-14 Yafl Grubu 15-18 Yafl Grubu 19-23 Yafl GrubuÜrdün 1992 %95 Veri yok Veri yokVietnam 1995 %100 %47 %4.1Endonezya 1994 %100 %48 %11.1Hindistan 1995 %95 %49 %6.4Türkiye 1994 %100 %56 %18.2Çin 1996 %100 %69 %5.7‹ran 1994 %99 %69 %14.8Azerbaycan 1995 %100 %80 Veri yokLübnan 1995 %100 %81 %27Kazakistan 1995 %96 %83 %32.7Kıbrıs 1995 %100 %97 %20‹srail 1995 %100 %89 %49.1

Resmi verileri içeren, dolayısıyla gerçekleri yansıtmakta yetersiz kalan bu tablonun gösterdi¤igibi, ‹srail’de do¤an bir çocu¤un Vietnam ve Endonezya’da do¤anlara göre yüksek e¤itim görmeflansı sırasıyla 12 ve 5 kat daha yüksektir. Ayrıca ö¤retmen ve okul olanakları bakımından da ül-keler arasındaki uçurum oldukça derindir.

8

Page 35: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

D) Sa¤lık ve Tedavi KoflullarıYafladı¤ımız dünya sefalet dünyasıdır. ‹nsanlar masallarda anlatıldı¤ı gibi yafllandıktan sonra be-

yaz çarflafların üzerinde uyurken yakınlarına gülümseyerek ölmüyorlar. Az geliflmifl ülkeler baflta ol-mak üzere yeryüzünün her köflesinde ölmek genelde acı çekerek ve insani yaflama hasret kalarakyaflama veda etmek anlamına geliyor. Sınıflar yok oluyor ve dünya mutlulu¤a do¤ru yürüyor pro-pagandalarının kulakları sa¤ır etti¤i günümüzde, insanlar halen enfeksiyon hastalıkları, aflılanmamak,ifl ve yaflam güvenli¤i yoksunlu¤undan dolayı ölmeye devam ediyorlar. Yeryüzündeki ölümlerin ne-denlerini içeren afla¤ıdaki tablo sermaye düzeninin insanlara acı ve erken ölümden baflka bir fleyveremeyece¤ini ortaya koyuyor. Tabloda görüldü¤ü gibi az geliflmifl ülkelerdeki insanların hala tafldevrini aratmayacak bir flekilde, önlenmesi ve tedavisi basit olan hastalıklardan dolayı ölmeye de-vam ediyorlar.

Dünyadaki Ölüm BilançosuSanayileflmifl Ülkelerde Az Geliflmifl ÜlkelerdeToplam Sayısı ve Yüzdesi Toplam Sayısı ve Yüzdesi

Enfeksiyon Hastalıkları 120 bin(%1) 17 milyon 200 bin(%43)Trafik Kazaları 5 milyon 520 bin(%46) 9 milyon 600 bin(%24)Kanser 2 milyon 520 bin(%21) 3 milyon 600 bin(%9)Solunum Hastalıkları 960 bin(%8) 2 milyon(%5)Anne ve Çocuk Hastalıkları 120 bin(%1) 4 milyon(%10)Di¤er 2 milyon 760 bin(%23) 3 milyon 600 bin(%9)Toplamı ve Yüzdesi 12 milyon(%100) 40 milyon(%100)

(Not: Dünya Sa¤lık Örgütü tarafından hazırlanan bu tabloda bazı geliflmekte olan ülkeler örne-¤in G. Kore, Tayvan, Malezya, Brezilya ve Arjantin gibileri tüketim ve kifli baflına düflen gelir se-viyelerinden dolayı sanayileflmifl ülkeler kategorisinde de¤erlendirilmifllerdir.)

Afrika kıtası, Güney ve Güney Do¤u Asya ve Latin Amerika yıllardan beri kronik açlı¤ın yer-leflti¤i bölgelere dönüflmüfltür. Somali’de 1999’da cereyan eden kıtlık ve kuraklıktan dolayı 17.5milyon insan ölüm kalım savaflına girdi. Aynı ülkede 1992’de meydana gelen kıtlıkta 300 bin kiflihayatını kaybetmifltir. Afrika Boynuzu olarak nitelendirilen bölgede bulunan Somali, Eritre ve Eti-yopya 20.yy’ın 2.yarısını kesintisiz iç ve dıfl savafllarla geçirdiler, sonuç itibariyle halklara düflenpay sa¤lıksız yaflam ve erken ölümdür. 1996 verilerine göre, Somali, Etiyopya ve Eritre’deki ya-flam süresi ortalaması sırasıyla 49, 50 ve 53 yıldır.

Dünyada her yıl 14 milyon çocuk açlıktan dolayı hayatını kaybediyor. Hiroflima ve Nagazaki’yeatılan bombalarla infilak anında ölenlerin sayısının 130 bin ve sonradan ölenlerle birlikte 300 binoldu¤unu gözönüne aldı¤ımızda, açlık bombasının gücü atılan bu iki atom bombasından 66 kat da-ha fazladır. Açlı¤ın atom bombası görevini üstlendi¤i gibi, sa¤lıksız su tüketimi de can almak kul-varında yerini alm›flt›r. 3.bin yıla girerken sa¤lıksız su tüketiminin neden oldu¤u hastalıkların yıllıkbilançosu 9 milyon 125 bin (her gün 25 bin) ölümdür. 1988 yılında ölen çocukların 500 binininölüm nedeni resmi verilere göre yaflam flartlarının gerilemesidir.

Yeterli ve dengeli beslenme, sa¤lıklı çevre koflulları, düzenli aflılanma, fiziksel ve zihinsel akti-vite ve erken teflhis ile yeterli tedavi sa¤lıklı yaflamın ana temellerini oluflturmaktadır. Özel mülki-yet kutsallı¤ı ve kar ilkesi üzerine kurulan sömürü düzeninde tüm insani ve toplumsal ihtiyaç vegereksinimler piyasaya sürüldü¤ünden, insanların yeterli ve dengeli beslenmeden yararlanmaları datamamen maddi durumlarına koflullanmıfltır. Bu durumun, sermaye düzeni sözcüleri tarafından Ku-

9

Page 36: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

zey ve Güney ülkeleri diye adlandırılan sanayileflmifl ve az geliflmifl ülkeler arasında kifli baflına dü-flen temel gıda maddelerinin tüketimindeki farklılıkta görülüyor.

Brezilya’da devletin e¤itim bütçesine getirdi¤i kesintilerden dolayı 8 milyon çocuk e¤itimdenyoksun bırakılarak ücretsiz ifl, kaçak çalıflma, uyuflturucu flebekeleri ve fuhufla sevkedilmifltir. 95 ve-rileri itibariyle Brezilyalı çocukların %9’unun HIV virüsü taflımasının arkasında yatan nedenler deböylece açı¤a çıkıyor.

Modern revizyonist blokun çöküflünden sonra yetersiz beslenme de, iflsizlik ve yoksulluk gibi,“serbest piyasa ekonomisi”nin Rusya halkına hediyesi oldu. 1994 yılında 5 yaflın altındaki çocukla-rın %15’i yetersiz beslenmeyle karflı karflıya kalmıfltır ve bir önceki yılın istatistiklerine göre Mos-kovalı çocukların %40’ının beslenme düzeyi, almaları gereken asgari kaloriyi karflılamamaktaydı.1993 yılında Romanya’da, 2. Dünya savaflına ait rekorlar alt üst edilerek, dünyaya gelen çocukla-rın %10.6’sı normal a¤ırlı¤ın oldukça altında bulunuyordu. 1991’de yetersiz beslenme 3-6 yafl gru-bundaki çocukların %17’sinde tespit edilmifltir. Bu tablo sadece çöküflten hemen sonraki yılları res-metmekte olup, derinleflen krizlerden dolayı günümüzdeki durum çok daha vahimdir.

1965-1985 yıllarında çocuk ölümü oranı Etiyopya’da %19, Mali’de %27, Madagaskar’da %90ve Uganda’da %117 seviyesinde artmıfltır. 1987’de Kenya’nın baflkenti Nairobi’de gerçekleflen Dün-ya Kadın Konferansı verilerine göre her yıl az geliflmifl ülkelerde 505 bin anne sa¤lık ve tedaviolanaklarının yetersizli¤inden dolayı hayatını kaybediyordu. Aradan geçen 10 yıllık sürede bilimselve teknolojik alanlarda büyük geliflmeler kaydedilmesine ra¤men, bu sayıda herhangi bir gerilemeyaflanmamakla beraber, bu ülkelerde her yıl ölen annelerin sayısı 585 bin sınırını aflmıfltır.

Hindistan’da her yıl 147 bin annenin hamilelik veya do¤um sırasında ölmesine karflın devletinorduya bütçeden ayırdı¤ı %2.5’luk payın yanında sa¤lı¤a ayırdı¤ı 7/1000’lik pay, kapitalist düzenanlayıflında baskı araçlarının insan sa¤lı¤ından daha önemli oldu¤unu sergiliyor.

Afganistan’da hastanelere giriflin kadınlara yasak olmasından dolayı her 7 hamile kadından bi-rinin ölümünü bir kenara bıraksak bile, zengin petrol rezervlerine sahip olan ‹ran ve Cezayir yineuluslararası ekonomistler açısından en hızlı geliflen ülkeler arasında yer alan Brezilya ve Meksi-ka’da anne ölüm oranları yüksektir.

Ülkelerin sanayileflme seviyesiyle sa¤lık ve tedavi olanaklarının arasında direkt ba¤lantı bulundu-¤undan, geri kapitalist ülkelerdeki annelerin ölüm riski daha yüksektir. Ülkeler arasında görülen bufarklılıklar, ülkelerin kendi içlerinde de, sınıfsal konuma göre flekilleniyor. Örnek olarak 1995 veri-lerine göre her 3125 anneden birinin öldü¤ü Güney Afrika Cumhuriyeti, sa¤lık ve ölümün sınıfla-ra göre davrandıklarının bariz bir örne¤idir. Kaymak tabakasının büyük bölümünü oluflturan beyaz-lar arasındaki anne ölüm oranı 1/12500 olmasına karflın siyah anneler için bu oran 1/1725’tir.

Güney Do¤u Asya krizinden sonra çocukların yetersiz beslenme oranı Güney Asya’da %50, Af-rika’da %30 ve Dünya Bankasının geliflme örne¤i olarak sundu¤u Asya Kaplanlarının bölgesi Gü-ney Do¤u Asya’da %30 düzeyinde bir yükselme kaydetmifltir. Yetersiz beslenmenin kayna¤ının yok-sulluk ve iflsizlik olması nedeniyle yaflanan krizden sonra yoksulluk oranlarında da büyük artıfllarkaydedildi¤ini vurgulayabiliriz. Örne¤in sadece Endonezya’da 97 yılında iflsizler kervanına katılan20 milyon kifli ve ailelerin %80’i yoksulluk sınırına itilmifltir.

Son 20 yılı hariç 20.yy boyunca ortalama yaflam süresi kesintisiz olarak yükselifl e¤ilimi için-de olmasına karflın, 80’li yıllardan itibaren AIDS virüsünün yayılması ve kronik açlı¤ın geliflmesisonucu ço¤u bölgede bu süreç durgunlu¤a yönelmifl, Afrika, Brezilya ve Filipinler, Tayland bafltaolmak üzere bazı Güney Do¤u Asya ülkelerinde durum tam tersine dönmüfltür. Rusya ve di¤er re-vizyonist blok ülkelerinde, ‘50’lerin ikinci yar›s›nda sosyalizmin tasfiye edilmesiyle yaflam süresi

10

Page 37: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

büyüme endeksi inifle geçmifltir. Bu durumun bafllıca nedeni yoksullu¤un yaygınlaflmasıdır. IMF ve Dünya Bankası reçetelerini uygulayan ülkelerde sa¤lık ve imara ayrılan bütçeler

daralma sürecine girmifltir. Örne¤in bu örgütlerin tam kontrolü altında bulunan 24 ülkede maafllarsabit tutulmufl ve tüm sübvansiyonlar yürürlükten kaldırıldı¤ında elde edilen ek gelirlerin sadece1/7’si sa¤lık bütçesine aktarılmıfltır, bu da daha önce %20-30 civarında kesintiye u¤rayan sa¤lıkbütçelerinin eski seviyesine bile ulaflmasına yetmemektedir. Dünya genelinde sa¤lıklı su kullananla-rın toplam nüfusa göre oranı,yaflanan teknolojik geliflmelerin tersine 1970 yılından itibaren sürekliolarak azalmıfltır. Protein ve yakıt kullanımı son derece eflitsizdir, yoksulluk da sadece nicel olarakde¤il nitel olarak da geliflmektedir.

Emperyalist ülkelerde de durum pek farklı de¤ildir. Dünyanın en büyük tüketim pazarına sa-hip olan ABD’de resmi verilerde de 13 milyonu çocuk olmak üzere 30 milyon kifli açlık içinde ya-flıyor ve her 4 çocuktan biri yetersiz besleniyor. ‹ngiltere’de devlet 1.5 milyon insanın yoksulluk sı-nırının altında yafladı¤ını itiraf ediyor. Kanada’da nüfusun %9’unu oluflturan 2.5 milyon insanaçlı¤ın pençesindedir. Toplam nüfusları765 milyon olan Batı Avrupa, Kuzey Amerika,Okyanusya veJaponya’yada 55 milyon insan yetersiz beslenmenin neden oldu¤u hastalıklara yakalanmıfllardır.

En caydırıcı veriler sanayileflmifl ülkelerin aynası görevini üstlenen ABD’ye aittir. Nüfusun%13’ünü teflkil eden siyahlar, AIDS hastalarının %42’sini oluflturuyor. ABD’li siyah erkek ve ka-dınların ortalama yaflam süresi ço¤u yoksul Afrika ülkelerinin standartlarının da gerisindedir. NewYork’ta yaflayan bir siyah erkek Hindistan ve Pakistan’lı köylü erkeklere göre daha erken ölüyor.Kısacası sa¤lık hizmetlerinden yararlanmak kapitalizmin yaflam felsefesinde bir sosyal hak olmakyerine, satıfl için piyasaya sürülen bir kar kapısı niteli¤indedir.

F) Çürüyen Düzenin En Karlı Sektörleri: Silah, Uyuflturucu ve SeksAnayasasında kar u¤runa her türlü insanlık dıflı uygulamaların meflru sayıldı¤ı sermaye düzeni-

nin vardı¤ı noktaya baktı¤ımızda, üretken alanların gelifltirilmesi yerine insani de¤erlere aykırı te-mellere dayanan, daha fazla kar getiren ve üretken olmayan alanlara yöneldi¤ini görmekteyiz. Heryönüyle çürümekte olan kapitalist-emperyalist sistemin en karlı sektörlerine baktı¤ımızda, silah,uyuflturucu ve fuhuflu görmekteyiz. Yüz milyonlarca insanın sefalet koflullarında yaflamaya mah-kum oldu¤u günümüzde, dünya devletlerinin 1999 yılı silahlanma harcamaları 870 milyar dolardır.Uluslararası sermaye çevrelerinin denetiminde bulunan örgütlerin sundukları ve dolayısıyla tüm ger-çe¤i yansıtmayan raporlara baktı¤ımızda da, bu düzende en ucuza alınabilecek metanın insan haya-tı oldu¤unu görmekteyiz. Dünya Sa¤lık Örgütü ve UNICEF tarafından açıklananlara göre; dünyayıllık askeri harcamalarının %50’sinin aktarılmasıyla açlık, sa¤lık ve su sorunu yeryüzünden siline-cektir, sadece 4 saatlik silahlanma giderleriyle açlık ve hastalıktan ölen 1 milyon çocu¤un ölümüengellenecektir, 1 aylık askeri harcamalar da tüm dünyanın e¤itim giderlerini karflılayacaktır.

BM 1997 raporuna göre "Cali” ve "Medelin” adlı uluslararası uyuflturucu tekellerinin yıllık kar-ları 9 milyar dolar olarak açıklanmıfltır. Aynı rapora göre dünya nüfusunun%10’una yakın bir bö-lümü bir çeflit uyuflturucu kullanmaktadır. Nisan 2000’de BM Afganistan temsilcisinin açıklamasınagöre, son iki yılda bu ülkedeki haflhafl üretimi %50-100 arasında artıfl kaydetmifltir. Sözüne etti¤i-miz raporda, Afganistan’da üretilen haflhaflın ifllendikten sonra dünya piyasalarındaki de¤erinin 180milyar dolar oldu¤unu göz önüne aldı¤ımızda, bu ülkedeki fiili haflhafl üretiminin nihai de¤erinin270-360 milyar dolar oldu¤u sonucuna varılıyor. Uluslararası kurumların Sovyet ordusunun çekilme-sinden sonra görmezlikten geldi¤i Afganistan’daki insanlık dıflı uygulamalar, halkın azami bölümü-nü ilkel toplumları aratacak düzeyde yaflamaya mahkum etti¤inden, bu insanlara, üretilmesi serbestve kolay olan haflhafl üretiminden baflka çare kalmamıfltır. Bu üretimden karınlarını doyurabilecekkadar yararlanabilen Afganlıların uluslararası sermaye kasalarına yüz milyarlarca dolarla ifade edi-

11

Page 38: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

len kar bırakacaklar› yakın gelecekleri de, günümüzde oldu¤u gibi acı ve sefaletle içiçe geçecektir.Afganistan, Laos, Kolombiya ve benzeri ba¤ımlı kapitalist ülkelerde, karın toklu¤una çalıfltırı-

lan insanların ürettikleri uyuflturucu maddelerinin da¤ıtıldı¤ı pazarların boyutu, günümüzde sermayedevletlerinin tanıdıkları olanaklardan dolayı yeryüzü büyüklü¤ündedir. Eroin ve kokaini ilk kez kul-lananların %75’lik bölümü ba¤ımlı oluyor. Uyuflturucunun hedef tahtasına oturttu¤u kesimlerin ba-flında gençlik gelmektedir. Almanya’da 18-21 yaflları arasındaki gençlerin %77.7’si, Hollanda’da ço-¤unlu¤unu gençlerin oluflturdu¤u nüfusun %35’i ve Belçika’da %30’u uyuflturucu ba¤ımlısıdır. Herfüze denemesi için 600 milyar doları gözden çıkaran ve sadece Körfez Savaflının ilk 10 gününde15 milyar dolar harcayan ABD’nin 1998 yılında, her gün yüzlerce ABD’linin ölümüne yol açanuyuflturucuyla mücadeleye ayırdı¤ı bütçe 350 milyon dolardır. Bu rakamı yakın dönemde yapılanson G-8 toplantısının düzenlenmesine harcanan 1 milyar dolar rakamıyla karflılafltırdı¤ımızda da, birkez daha insan hayatının, kapitalist pazarlarda en de¤ersiz meta oldu¤unu görmekteyiz.

Silah ve uyuflturucu sektörlerini sollamaya çalıflan seks sektörü, son dönemlerde teknolojik ge-liflmelerle birlikte girmedi¤i alan bırakmamıfltır. ‹letiflim ça¤ının son harikası olarak adlandırılan ‹n-ternet’in 410 milyar dolar olan 1998 yılı ticaret hacminin %60’ı(245 milyar dolarını), pornografiksitelere aittir. ‹nternet’in yanı sıra uydu ve kablodan pornografik yayın yapan televizyon flebekele-ri, 0900’lü telefonlar, pornografik video oyunları ve filmleri; son teknolojik geliflmelerin, silah arafl-tırma ve gelifltirme alanlarının yanı sıra en çok kullanılan alanlardandır. Seks sektörünün ulafltı¤ıboyutları, resmi rakamlarda kayda de¤er yüzdeliklerle ifade edilen GSMH’lerdeki pay oranları dagöstermektedir.

1993-1995 yılları arasında Filipinler’de, seks sektörünün en büyük piyasası olan fuhufl pazarla-rına 27 milyar dolar aktı¤ı tahmin ediliyor. Bu rakam aynı yıl itibariyle Filipinler ’in GSMH’nin%10-14’üne denk düflüyor, Malezya, Tayland ve Endonezya’yla ilgili sunulan rakamlar da %14’le-re varmaktadır.

Dünyanın en büyük 3. Ekonomisine sahip olan Almanya’da,%50’sini yabancıların oluflturdu¤u400 bin kadın kayıtlı olarak fuhufl sektöründe çalıflmaktadır. Günlük müflteri sayısı 1-1.2 milyon er-kek ve yıllık cirosu 20 milyar DM’nin üzerinde olan bu sektörün devlete aktardı¤ı yıllık vergi hac-mi, 2 milyar DM’dir. Amsterdam ve Hamburg’dan sonra Avrupa’nın 3.büyük seks pazarına sahipolan Londra’da ise fuhufl pazarının haftalık girdisi 200 milyon paund’dur. Bu rakamların da ifadeetti¤i gibi, alabildi¤ine çürüyen kapitalist-emperyalist düzenin bu günkü portresinin unsurları; sefa-let, açlık, yoksulluk, savafl ve silahlanma ve devasa boyutlara ulaflan uyuflturucu ve seks ticaretidir.

Sonuç Olarak: Yoksulluk, iflsizlik, evsizlik ve açlı¤ın, 3.bin yıla girerken eskiden kapitalist sözcülerin açıkla-

dıkları gibi flu veya bu nedenden dolayı belirli bir süre için ortaya çıkan toplumsal sorunlar olarakde¤erlendirilemeyece¤i ve sermaye düzeninin iflleyiflinin do¤al sonuçları olarak bu düzen yeryüzün-den silininceye dek sürecekleri ortadad›r. Sermaye sözcülerinin zorunlu olarak a¤ız de¤ifltirmeleri debu toplumsal felaketlerin kapitalist düzen içerisinde önlenemez boyutlara ulafltı¤ını kanıtlıyor.

Dünya Bankası Baflkanı James. D. Wolfengson, 1999 Dünya Bankası yıllık raporunun ek bölü-münde flu açıklamayı yapmıfltır: " 98 mali krizi bizim yoksullu¤un azalmasıyla ilgili tüm beklenti-lerimizi yok etti. Düne dek, 20 yıl içerisinde yani 2015 yılına varıldı¤ında, yoksullu¤u tamamendarmada¤ın ederek yeryüzünden silece¤imizi sanıyorduk, fakat bugün yoksullu¤a karflı mücadelededalgaları geri çevirdiklerini düflünen ülkelerde bile açlık ve insanların acı çekmesinin geri döndü¤ü-ne tanık olmaktayız.”

Kapitalizmin görünürdeki devasa imparatorlu¤u aslında hayatının en zayıf dönemini yaflamak-

12

Page 39: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

tadır. Yüksek sesle bu gerçekleri haykırmak bile bu ka¤ıttan imparatorlu¤u sarsmaya yeterlidir. ‹n-sanlı¤ın önünde sosyalizm ya da barbarlık dıflında baflka bir seçenek bulunmadı¤ından, kapitalizme karflı mücadelenin yarınlara bırakılması halinde gelecek nesiller, toplumsal felaketler ça¤ı olan bu günleri çok arayacaklardır.

13

Page 40: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Gecekondular ve Emekçi Semtler

Gerçe¤iVarofllar, yaflad›¤›m›z co¤rafyan›n tipik bir

gerçe¤idir. Gecekondular ve yoksul emekçisemtleri bu gerçe¤in somutlanma alanlar›d›r.

Türkiye'de varofllaflma, esasen gecekondulafl-ma üzerinden geliflmifltir. Türkiye ve Kürdistanco¤rafyas›nda gecekondulaflma, kentleflmeninilk dönemlerinden beri vard›r. "Teneke evler"ecumhuriyetin kurulufl ve ilk dönemlerinde rast-lamak olanakl›d›r. Ancak "teneke evler"in yada gecekondular›n kent gerçe¤inin tipik birparças› olarak öne ç›kmas› 1950'den sonrad›r.Gecekondular 1950'terden sonra kentsel gelifl-menin ana bir unsuru olmufltur ve kurumsallafl-maya bafllam›flt›r. 1950-1970 aras› dönemi ge-cekondulaflman›n ve dolay›s›yla varofllaflman›nilk aflamas›d›r.

II. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras›ndaTürkiye, ABD'nin yeni sömürgesi haline geldi.Bu, ayn› zamanda ABD’yle girilen yeni bir ka-pitalist birikim ve geliflme süreciydi. 1950-1960 y›llar›, iflbirlikçi Türk kapitalizminin yenibir at›l›m ve birikim dönemidir. Bu kapitalistbirikim ve geliflme sürecinin ürünü olarak, Tür-kiye'nin belli bafll› sanayi ve ticaret kentlerininyap›s› de¤iflmeye bafllad›. Tar›mda artan kapi-tülasyon, geleneksel iliflkilerin (feodal-yar› fe-odal) çözülmesini h›zland›rd›. Yoksul ve küçükköylülü¤ün k›r nüfusunun h›zl› art›fl›na karfl›ntopraklar›n›n yetersizli¤i ve ilkel tar›m teknik-lerinin uygulanmas› nedeniyle geçim s›k›nt›s›-n›n yaratt›¤› zorunlu göç, tar›mda kapitalist ge-liflmenin görece h›zlanmas› nedeniyle büyüdü.Ayn› y›llar iç pazar›n genifllemesi ve sanayikapitalizminin (görece geri ve montaj eksenliolsa da) büyümesi sanayi merkezinde emekiflgücü talebini art›rm›flt›. Devlet iflletmelerininyan› s›ra h›zla geliflen özel sektör sanayi, dal-galar halinde sanayi flehirlerine göç eden mülk-süzleflmifl y›¤›nlar yeni ifl ve yaflam alanlar›yaratt›. Kapitalizmin geliflme merkezleri olanbüyük kentlere, k›rlardan büyük nüfus ak›fl›

gerçekleflti. Göç dalgalar›yla, büyük kentlerinçevre deltalar›nda büyük nüfus toplanmaya bafl-lad›.

Kapitalistleflme, proleterleflme, ara s›n›flar vegecekondulaflma bir zincirleme reaksiyonunürünüdürler. Emekçi semtler ve onun özgül bi-çimi olan gecekondular, k›rdan kente göçenkitleler taraf›ndan oluflturuldu. K›rdan kentegöçen, köylü kitleleri fabrika ve ifl alanlar›nayak›n bofl hazine arazilerine derme-çatma ko-nutlar yaparak yerleflti. Böylece konut ve ba-r›nma ihtiyaçlar›n› kendi köylü hal tarz›ylaçözmeye çal›flt›. Bir gecede bofl arazilere yap›-lan bu köy tipi ev ya da kulübeler/barakalargecekondu olarak an›lmaya baflland›.

‹stanbul Alibeyköy ve Ka¤›thane gecekondu-lar› bu gecekondulaflma hareketinin ilk örnekle-rindendir. Alibeyköy ve Ka¤›thane'de kurulanfabrikalar›n etraf›n› gecekondular sar›p sarmala-d›. Yeni yeni 'teneke’ veya kulübe mahallelerkuruldu. Gecekondular›n ilk sahipleri k›rdangelmifl ve fabrikada çal›flan iflçilerdi. ‹lk gece-kondular, piyasada sat›lmak için de¤il, tama-men konut ve bar›nmak ihtiyac›n› çözme ama-c› tafl›yordu. 1950-’70 y›llar› aras›ndaki ilkgecekondulaflma aflamas›n›n temel ve ay›rdediciözelli¤i, gecekondular›n temel konut edinmebiçimi olmas›d›r. Bu y›llarda henüz gecekondu-lar, kent rant›n›n temel bir unsuru haline gel-memifl ve ticarileflmemifltir. 1966'da ç›kar›lan775 say›l› yasa ile "gecekondu" tan›m› resmenkabul edilmifltir. 1949'da ‹stanbul'da 5000 civa-r›nda gecekondu bulunuyordu. Buralarda esaseniflçiler oturmaktayd›. "1963 ve 1964 y›llar›ndaTürkiye'nin en büyük dört flehir merkezi, doku-zu ise h›zl› geliflme sürecindeki bölge sanayi-leflme ve flehirleflme merkezleri olmak üzere onüç büyük flehirde yap›lan say›mlara göre l mil-yon 800 bin kifli, en basit sa¤l›k flartlar›ndanyoksun, mülkiyeti baflkas›na ait arazide kaçakolarak infla edilmifl gecekondularda yafl›yordu.Bu l milyon 800 bin kiflinin çok büyük bir ço-¤unlu¤u l milyon 590 bin kifli, Türkiye'nin enbüyük dört flehir merkezinde bulunmaktayd›.Bu dört büyük merkezde gecekondu say›s› top-lam konut say›s›n›n yüzde ile yüzde 65'ini tefl-kil ediyordu. Ankara nüfusunun yüzde 60'›, ‹s-1

Page 41: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

tanbul nüfusunun ise yüzde 64,5'i gecekondu-larda yaflamaktayd›. Bu oran ‹zmir için 34,Adana için yüzde 45’ti. (Az Geliflmifllik Süre-cinde Türkiye 3. kitap s.394 S.Yerasimos-Bel-ge Yay›nlar›)

Gecekondulaflman›n ilk döneminde k›rdankente gelen nüfusun büyük bölümü veya esas›kapitalist geliflme taraf›ndan istihdam edilebili-yor, emilebiliyordu. Dolay›s›yla gecekondular›ns›n›fsal co¤rafyas› ve demografik yap›s› esaseniflçi a¤›rl›kl›yd›. 1965 nüfus say›m›nda k›r nü-fusun nüfus do¤al art›fl h›z›na göre yap›lan na-zari hesaplamalarda 4 milyon kadar daha az,yani 21 milyon 586 bin olarak belirmifltir. Buduruma göre her y›l ortalama 200 bin kifliköylerden flehirlere göç etmektedir. (Az Gelifl-mifllik Sürecinde Türkiye S. Yerasimos, 3. ki-tap s.343)

“1950'de k›rsal alanda nüfusun yüzde 81.5'iyaflarken, bu oran 1960'ta yüzde 73.7'ye,1970'te yüzde 64.1'e düflmüfltür. 1970'te 500binden çok nüfusla üç büyük kent toplam nü-fusun %31'l'ini bar›nd›r›yordu." (M-fiehmuzGüzel. Türkiye'de ‹flçi Hareketi s. 229/KaynakYay›nlar›)

‘70'li y›llarda gecekondulaflman›n ikinci afla-mas› geliflir. K›r›n çözülüflü sürmekteydi. Tür-kiye'de büyük kentler gerçe¤i belirginleflmifl,iktisadi ve sosyal yaflamda kendini hissettirmifl-ti. Büyük kentlere ak›n ak›n göç dalgalar› gel-mekteydi. Kent nüfusunun büyümesi, konut vebar›nma sorununu art›rm›flt›. Büyük konut aç›-¤›, gecekondular›n ve kente yerleflmenin ticari-leflmesini sa¤lad›. 1970'lerden sonra ‹stanbul,Ankara, ‹zmir, Adana gibi büyük kentlerdekigecekondu sürecinde çok belirgin ve nitelikselde¤iflim yafland›. Bu y›llarda kent topra¤›n›n verant›n›n paylafl›lmas› olgusu gündeme gelmiflti.‹kinci gecekondulaflma aflamas›n›n temel özelli-¤i budur. Devlet ve mafyan›n flehir rant›ndansemirme iste¤i ile, "büyük flehrin tafl› topra¤›alt›n" sanr›s›na kendini kapt›r›p ifl-afl ve çocuk-lar›n›n gelece¤i için kente göç etmifl yoksulnüfusun konut edinme ihtiyac› ve bunun biçi-mi olarak gecekondu evler yapma iste¤i karfl›karfl›ya gelmiflti. ‹flçiler ve kent yoksullar›yla,devlet ve mafya aras›nda çat›flmalar yafland›.

1960-’70'li y›llarda gecekondulaflma, toplumsalbir hareket olarak kendini ortaya koymufl vekabul ettirmifltir. Dönemin di¤er toplumsal mü-cadele dinamikleriyle iliflkili biçimde özgün birgeliflim göstermifltir. Gecekondu hareketi, kentyoksullar› mücadeleleri, bu dönemin devrimcihareketinin önemli bir bileflenidir. Gülsuyu,Ümraniye, l May›s vb. gecekondu direniflleribuna örnektir.

‘80'li y›llar›n ortas›nda üçüncü gecekondu-laflma dalgas› bafllad›. ‹flbirlikçi Türk kapitaliz-mi, Özal dönemiyle birlikte, yeni bir at›l›m vebirikim sürecine girdi. Bu süreç kentleflmeyi dedo¤rudan ve boyutlu bir tarzda etkiledi. ‹lk kezkent rant› bu denli paylafl›m›n konusu oluyor-du. Bir yandan arazi mafyalar›, öte yandan,Özal eliyle devletin gecekondulara imar aff› ç›-karmas›, büyük bir kent rant›n›n kapitalist biri-kim sürecine sokulmas›n› getirdi. Bu geliflmey-le, ilk ve ikinci dönem gecekondular kentinyasal ve meflru bir parças› haline getirilirken;kentin yeniden paylafl›m› tamamlanm›fl ve yenivarofllar›n önü aç›lm›flt›r. Zira eski gecekondumahallelerine yerleflmek, k›rdan yeni gelmifl yada flehirde yaflayan di¤er konutsuz nüfus içinçok pahal› ve olanaks›z hale gelmiflti. Bu yüz-den gecekondu mahallelerinin bitti¤i ya dakente yak›n ne kadar bofl arazi varsa, yeni ge-cekondulaflma ak›n› buralara yöneldi. Di¤er birdeyiflle, kentin çevresi bir halka daha gecekon-du veya emekçi semtlerle kuflat›lmaya baflland›.Ne var ki gecekondu yapmak eskisi kadar ko-lay olmamaktad›r. Üçüncü gecekondulaflma ev-resini yaflayan büyük kentlerde devlet ve onunbir kolu mafyayla kent yoksullar› aras›nda ge-cekondu savafllar› sürmektedir ve sürecektir de.Konut ve bar›nma sorunu, kent yoksullar›n›nartan ve büyüyen temel bir meselesidir. Ancakkent yoksullar› hareketinin özü buras› de¤ildir.Kent yoksullar› hareketinin özü, emekçi niteli-¤idir. Sömürü, yoksulluk, açl›k ve bask› alt›n-da inim inim inlemesidir. Gecekondulaflma afla-malar›, Türkiye'deki kentsel geliflmenin debasamaklar›n› oluflturur. Üçüncü dönemin sürenvarofllaflmas›n›n yeni özellikleri var. ‘90'l› y›lla-r›n verilerine göre; Türkiye'de toplam l milyon750 bin gecekondu var. Bunlardan 750 bini ‹s-2

Page 42: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

tanbul’da bulunmaktad›r, ‹stanbul'da 2 milyonuaflk›n konutun yüzde 60, yani l milyon 200 bi-ni gecekondu ve kaçak yap› durumundad›r. Ge-cekondulaflman›n kent rant›n›n parças› halinegelmesinin yan› s›ra, buralardaki s›n›fsal ve de-mografik yap›da de¤iflmifltir. Varofllar ve emek-çi semtlerde, iflçi s›n›f› tabakalar›yla kent kü-çük burjuvazisinin çeflitli kesimleri iç içegeçmifltir. fiehir büyüdükçe, kent merkezleri ilekenar semtler aras›ndaki yaflam düzeyi bak›-m›ndan uçurum giderek derinleflir. Kent küçükburjuvazisi (küçük esnaf, alt düzey memurlar)eski yerlerinden h›zla sökülüp at›larak kenarmahallelere sürülür. Gecekondular yaln›zca ifl-sizlerin, iflçilerin ve yar›-iflçilerin mekan› de¤il,küçük esnaf›n, memurlar›n da yaflam alan› ha-line gelir. Yeni bir varofl tablosu oluflmufltur.‹lk gecekondu ve emekçi semtler kent merke-zinin iç bölgelerinde burjuva kentin yan› bafl›n-da kalm›fl ve buralar› flehir küçük burjuvazisi,orta s›n›f kesimleri, iflçi ve emekçilerin ortaksemtleri haline gelmifltir. Üçüncü gecekondulafl-ma kufla¤›n›n en önemli özelliklerinden biri de,Kürt göçüdür. Kürt göçünün iki geliflim yoluolmufltur. Birincisi, kapitalist geliflme ve kent-leflmeye ba¤l› olarak, Kürdistan k›r›n›n çözüle-rek nüfusun Kürdistan ve Türkiye flehirlerinetoplanmas›nda ifade bulan do¤al geliflim rotas›-d›r. Kürdistan’›n kentleflme düzeyi Türkiye'ninkentleflme düzeyinin oldukça gerisindedir.Kentleflme düzeyi ve h›z› Türkiye ortalamas›n-dan düflüktür. "1985 y›l›nda, Türkiye genelindekent nüfusunu yüzde 55.5'ini olufltururken, buoran 1990'da yüzde 59'a ulafl›yor. Kürdistan'daise 1985'te kent nüfusu toplam içinde yüzde44.1 iken 1990'da bu oran yüzde 48.7'ye ulafl›-yor.” (Sinan Çiftyürek, Kapitalizmin Tarih-sel/Fiziksel S›n›rlar›. Kürdistan ‹flçi S›n›f›s.280)

Kürdistan'›n kentleflme düzeyi yönünden dekendi içerisinde farkl›l›klar gösteriyor. 1990 y›-l› itibar›yla Kuzey Kürdistan’›n Güney illerindetoplam nüfus içerisinde kentleflme oran› yüzde55.65 iken k›r›n oran› yüzde 44.35'e geriliyor.Kuzey Kürdistan’›n kuzey illerinde ise, toplamnüfus içerisinde kent oran› yüzde 42.57 ikenk›r›n oran› halen yüzde 57.43 gibi bir rakamla

yüksek gözüküyor. Kürdistan'da iller baz›ndabak›ld›¤›nda kent nüfusunun k›r nüfusunu geç-ti¤i toplam sadece alt› il bulunuyor. Kentleflmedüzeyi (oran›) s›ralamas›na göre Antep yüzde72, Batman yüzde 56, Urfa, Diyarbak›r ve Ela-z›¤ yüzde 55 ve Malatya yüzde 54. (age s.280)

"1985-1990 y›llar› aras›nda Kürdistan'›n içeald›¤› göç 491.81, d›fla verdi¤i göç ise1.138.099'dur. Dolay›s›yla Kürdistan'›n d›flaverdi¤i göç net bir rakamla 646.618 olarak gö-rünüyor.” (age. 284)

Kürt göçünün ikinci geliflim rotas›/yolu sö-mürgeci savafl›n zorunlu göç, sürgün biçimindegeliflmifltir. Sömürgeci kirli savafl, milyonlarcaKürt köylüsü ve emekçisini yerinden yurdun-dan sökerek, Kürdistan, Türkiye ve Avrupa'yasavurmufltur.

1990'dan itibaren Kürt göçüne damgas›n›vuran tehcirdir, zorunlu göçtür. Bu göç hareke-ti kentleflme h›z›n› ve düzeyini ola¤anüstü ar-t›rm›fl, milyonlarca Kürt köylüsünü ve iflçisiniKürdistan'›n ve Türkiye'nin büyük kentlerininvarofllar›na sürmüfltür. Esasen Kürt ulusal öz-gürlük savafl›m›na karfl› sömürgeci rejimin uy-gulad›¤› kirli savafl yöntemleri, köy yakma, bo-flaltma vb. sonucu geliflen bu göç dalgas›ylaKürdistan iç göçü ve Kürdistan d›fl› Türkiye veAvrupa'ya 10 milyon civar›nda Kürdün savrul-du¤u tahmin edilmektedir. ‹stanbul, Mersin,Adana, ‹zmir, Diyarbak›r, Van, Antep, Urfa,Batman, Ankara, Antalya zorla göç ettirmeninsonucu Kürt emekçi nüfusunun topland›¤› Tür-kiye ve Kürdistan flehirleridir.

Kürt gücünün en trajik odaklar›ndan biri Di-yarbak›r, zorla göçün genel tablosunu yaklafl›kve somut olarak yans›tmaktad›r. TMMOB’un1996'da "Bölge içi Zorunlu Göçten Kaynakla-nan Toplumsal Sorunlar›n Diyarbak›r Kenti Öl-çe¤inde Araflt›r›lmas›" bafll›kl› araflt›rmaya göre,göçenlerin göçün nedenlerine iliflkin verdikleriyan›tlarda, 'köyü yak›ld›¤› için' göç etmek zo-runda kalanlar›n oran› yüzde 58 ve genel ola-rak "bölgedeki olaylar" nedeniyle göç etmekzorunda kalanlar›n oran› yüzde 43.63, 'iflleye-cek topra¤›m yoktu, diyenlerin oran› yüzde7.64 ve "geçim s›k›nt›m vard›" diyenlerin ora-n› yüzde 18.7'dir. Ayn› araflt›rmaya göre, son3

Page 43: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

alt› y›lda nüfus yüzde 116 artm›fl, iflsizlik yüz-de 70'i aflm›fl ve nüfusun yüzde 87'si yoksulluks›n›r›n›n alt›nda yaflamaktad›r. Çöplerden ek-mek arayan, sokakta yatan insan kalabal›klar›n›görüntüleri ola¤an hale gelmifltir.

Türkiye metropollerine y›¤›lan Kürt göçmen-lerinin büyük bölümünün çekti¤i sefalet ve ya-flad›¤› zulüm de, Diyarbak›r örne¤inden çokfarkl› de¤ildir. Türkiye metropollerine göç edenKürt emekçilerinin çok büyük ço¤unlu¤u ken-tin varofllar›n› mesken tutmufltur. Kürt göçü va-rofllara, Kürt ulusal uyan›fl›n›n rengini tafl›m›fl-t›r. Kürt dinami¤i yoksul semtlerin bir bilefleniolarak öne ç›km›flt›r.

Toplumsal Adaletsizli¤in Befli¤i Kentler

S›n›f savafl›mlar›n›n patlay›c› maddeleri ken-tin gizli vadilerinde birikmektedir. Büyük iflbir-likçi kapitalist patron Sak›p Sabanc›’n›n ikizgökdelenlerinin hemen dibindeki Gültepe gece-kondular›, zenginlerin steril getto kenti Bahçe-flehir ile proleter semti Alt›nflehir-‹kitelli gece-kondular›, iki düflman kenttir. Büyük sanayiflehirleri her geçen gün daha belirgin olarak ikiana kutba ayr›flmaktad›r. Ayn› flehirde iki kent:Burjuva kent ve proleter kent. Zengin gettola-r›yla, yoksul gecekondular› aras›ndaki iliflki veçeliflki, kapitalist düzenin temel çeliflkisinin veözelli¤inin yans›mas›ndan baflka bir fley de¤il-dir. Burada s›n›f savafl›m›n›n en keskin ucuylakendisini göstermesi kaç›n›lmazd›r. Proleterkentle, burjuva kent savafl› fliddetlenecektir. ‹s-tanbul zenginlerinin yeni steril gettosu Bahçe-flehir 1700 özel güvenlik gücüyle korunuyor.Yoksul dünyan›n insanlar› bu kente giremez.Her türlü lüks yaflam ihtiyac›n› karfl›layacakkapasitededir. Yol, su, elektrik, ulafl›m, sa¤l›kvb. ve böyle sorunlar› yoktur bu kentin. Lüksve debdebeli bir yaflam sürmektedirler.

Bir de flehri bir bafltan öte bafla, birkaç kezkuflatan kahredici yoksulluk, açl›k, bask› veölüm anaforunda yaflamaya çal›flan kapitalizminlanetli s›n›flar›, emekçi s›n›flar› var. Yoksunlukve yoksullu¤un birikti¤i, üst üste y›¤›ld›¤›emekçi ve yoksul semtler... ‹stanbul'da en dü-flük gelirli aileye 700 dolar, en yüksek gelirliaileye l milyon 6 bin dolar, en yoksul aile ile

en zengin aras›ndaki fark 1437 kat. ‹stanbul'unen yoksullar›n›n oluflturdu¤u 330 bin aile ‹stan-bul'un gelirin de yüzde 4.2 pay al›yor. Ço¤uvarofllarda yaflayan ‹stanbul yoksullar›n›n pay›-na Türkiye toplam pastas›ndan düflen pay iseyüzde l ile ifade edilebilir. (Ekonomik ForumTOBB Ayl›k Dergisi, 1997, 15 Aral›k). Anka-ra'da en yoksul ailenin hanesine y›ll›k 430 do-lar girerken, en zengin ailenin 63 bin dolar gi-riyor. Adana'n›n en zengin yüzde 20'lik nüfusu,Adana gelirinin yüzde 64.4'üne el koyarken, enyoksul yüzde 20'si yüzde 4'e talim ediyor. ‹z-mir'in en zengin yüzde 20'lik nüfusu yüzde47.6'sini al›rken en yoksul yüzde 6.4 pay dü-flüyor.

Türkiye'nin büyük kentleri kategorisindegösterilen, ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana,Bursa, Gaziantep, Konya, Antalya, Eskiflehir,‹çel, Kayseri, Samsun, Diyarbak›r, Kocaeli,Denizli, Malatya, Erzurum, Trabzon ve Zon-guldak kentlerindeki gelir da¤›l›m› toplumsaladaletsizli¤in, yoksul zengin uçurumunun tablo-sunu vermektedir.

(Tabloyu bu sayfaya koyaca¤›z.) TABLOBu tablonun özetledi¤i sorunlar, yoksulluk,

iflsizlik, adaletsizlik ve y›k›md›r. Emekçi semt-lerde, ulafl›m, iletiflim, sa¤l›k, su, konut vb. so-runlar yoksullar›n güncel temel meseleleridir.‹ki odal› gecekondu evlere birkaç ailenin s›k›fl-t›r›ld›¤›, susuzlu¤un ve salg›n hastal›klar›n k›r›pgeçirdi¤i, sefalet ücretiyle açl›k s›n›r›n›n alt›n-da can çekiflerek yafland›¤› sefalet ve ölümünbirikti¤i varofllar, s›n›f çeliflkilerinin en keskinalanlar›d›r. Toplumsal ve kültürel yasamdakiyozlaflma ve dejenerasyon, tüm yoksunluklar›nve yoksulluklar›n bir sonucu ve tabloyu ta-mamlay›c› özelli¤idir. Öfke, tepki, y›k›c›l›k öz-gürlük iste¤i ile umutsuzluk, çaresizlik, kader-cilik varofllardaki yoksullar›n toplumsaldünyalar›n› ve psikolojilerini belirleyen ö¤eler-dir. Arabesk kültür ve yaflam, varofllardaki/ge-cekondulardaki lümpen proleter ve di¤er ara s›-n›f kesimlerinin s›n›f kimliklerinin özgün bird›fla vurumudur. Arabesk, köy-kent kültürü ara-s›nda s›k›flan temel bir s›n›f formuna bürüne-meyen ve kentin yoksulluk girdaplar›ndan sav-rulan insan yo¤unluklar›n›n kendini üretim ve4

Page 44: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

biçimi olmaktad›r.Son otuz y›ll›k tarihi kesit ayn› zamanda,

emekçi semtlerin, kent yoksullar›n›n toplumsal-siyasal yaflamda a¤›rl›klar›n› hissettirdikleri çe-flitli devrimlerde ve devrim kavgalar›nda önem-li veya belirleyici roller oynad›klar› bir dönemolmufltur. Denetlenebilir verilerin ortaya koydu-¤u bu olguyu devrimci stratejinin ve teorininbir unsuru olarak önemsemek ve kaydetmekgerekir. Varofllar, emekçi semtleridir, emekçis›n›flar› eksenli semtlerdir. Bu semtlerin nüfu-sunun ana bölümünü iflçiler, emekçi memurlar,emekçi kad›nlar, gizli ve aç›k iflsiz y›¤›nlaroluflturmaktad›r. Varofllar iflçi meskenleridir.Varofllar, yoksunluk ve yoksulluktur. Varofllar,kentin vadilerinde biriken yoksul öfkesidir. Bi-riken devrimci s›n›f patlay›c›lar›d›r. Bu neden-le varofllara gitmek, bir baflka yoldan ve kol-dan iflçilere ve emekçilere gitmektir. Varofllaragitmek, dolays›zca proletaryan›n yede¤i olanara s›n›flar› devrim kavgas›na kazanmaya git-mektir. Varofllara gitmek 'eme¤in düzensiz or-dular›n›' düzene sokmak, örgütlemektir. En-gels'in ‹ngiltere'de Emekçi S›n›f›n›n Durumukitab›n›n son cümleleriyle bitirelim, "‹flte o za-man savafl naralar› bütün ülkeyi kaplayacakt›r.‘Saraylara Savafl, Kulübelere Bar›fl.’ O zamanzenginler çok geç kalm›fl olacaklard›r."

Emekçi Semtlerde Farkl›laflma

Emekçi semtleri bir ve ayn› türden yerle-flim alanlar› de¤ildir. Kentin d›fl mahallerineyaklaflt›kça yoksulluk ve sefalet had safhayaulafl›r. Bu bölgeler, tam bir d›fllanm›fll›k içeri-sindedirler. Ulafl›m, su, elektrik, yol gibi altyap› hizmetleri ya hiç yoktur ya da oldu¤u ka-dar›yla berbat bir durumdad›r. Buna karfl›n sonhalkadan merkeze yaklaflt›kça geliflme görülür.K›smen de olsa “kentsel yaflam”a uygun kimigereksinimler giderilebilmektedir.

En d›fl mahalleler derme çatma konutlardabütünüyle sa¤l›ks›z koflullarda yaflayan insan-larla doludur. Doktor, hemflire, sa¤l›k oca¤› ol-mad›¤› gibi, aç›kta akan kanalizasyonlar, yeter-siz beslenme, giyinme ve bar›nma koflullar›nda,h›zla yo¤unlaflan enfeksiyonel hastal›klar karfl›-s›nda çaresiz insanlar›n baflvurabilecekleri hi-

çbir kurum, s›¤›nabilecekleri hiçbir mekan yok-tur. ‹flsizlik ve çaresizli¤in girdab›na tutulan buinsanlar, yar› aç, yar› tok biçimde, yaflamalar›-n› sürdürebilecekleri en olmad›k ifllere el atar-lar. Çöp toplay›c›l›¤›, ayakkab› boyac›l›¤›, sey-yar sat›c›l›k gibi “yar› yasal” u¤rafllar›nd›fl›nda, dilencilik, h›rs›zl›k, fuhufl, ve mafyavb. birlikte ve bundan daha önemli olarak “ya-flam d›fl›”d›rlar. “Uç”larda yaflarlar, ama bu“uç” yukar›da olan de¤il, en dipte oland›r.

En d›fl mahallelerin tek ifllevi, en kötü ko-flullarda da olsa; hayvan bar›naklar›ndan farks›zda olsa bar›nma ihtiyac›n› gidermektir. Kenteyaklaflt›kça durum de¤iflik. Yasallaflm›fl mülki-yet, arsa ve konutlar› yaln›zca bir bar›nma ara-c› olmaktan ç›kar›r; bunlar ayn› zamanda birerservet, birikim arac› halini al›rlar. Tek katl› ko-nutlar yerini çok katl›, kiraya verilebilen dermeçatma apartmanlara b›rak›r. Bütünüyle plans›z,gelifligüzel hiçbir güvenilirlili¤i olmayan konut-lar olsada nihayetinde gelir getiren bir mülk,bir meta ifllevi görürler. Fakat bu mülkiyetlen-me de buraya yerleflmifl yoksullardan çok maf-ya çetelerinin lehine ifller. fiehrin d›fl›nda heryeni halka mahalle eklendi¤inde, bir öncekininarsa ve konut de¤eri artar. Bunun için yeni ge-cekondu mahalleleri için hazine arazisi iflgaletmek, orman yakmak, arsa yaratmak çok yük-sek bir rant kayna¤›d›r. Çünkü bu yeni alanlaryaln›zca yeni arsalar yaratmak, bir önceki ma-halledeki arsa ve konut fiyatlar›n› yükseltir.Hal böyle olunca kent merkezinin arsa, konutfiyatlar› bunlara ba¤l› olarak dükkan, iflyeri,büro fiyatlar›n› etkiler. Görülüyor ki yeni olufl-turulan her yoksul mahalle halk› rant yarat›r.Böyle oldu¤undan belediye hizmetleri, emlakpiyasas› bütünüyle mafya ifli haline gelir. Dev-let görevlileri, belediye görevlileri ve mafyaortakl›¤› hem rant›n büyümesini sa¤lar, hem debunu aralar›nda bölüflürler.

‹fllev farkl›laflmas› bununla bitmez. Kentmerkezlerine yak›n emekçi semtleri, küçük veorta ölçekli sanayinin yo¤unlaflt›¤› alanlar hali-ne gelmifltir. Bu nedenle kenti her an çevrele-yen emekçi semtler, bar›nma konut ve arsarant› edinme ifllevlerinin yan› s›ra küçük ve or-ta ölçekli üretim merkezleri olarak ifl görürler.5

Page 45: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Son onbefl yirmi y›ll›k süre içinde dününgecekondu mahalleleri, h›zla yayg›nlaflan küçükve orta ölçekli imalat atölyeleriyle dolup tafl-m›flt›r. En yayg›n olan› konfeksiyondur. Bunund›fl›nda da farkl› birçok imalat atölyelerininvarl›¤› söz konusudur. Gaziosmanpafla, Zeytin-burnu, Ka¤›thane, Küçükbakkalköy, Dudullu,Ümraniye gibi ‹stanbul’un birçok emekçi ma-hallesi bu tip atölyelerin iflgali alt›ndad›r. Ben-zer emekçi semtleri ‹zmit, Adana, Antep, Mer-sin, Bursa, Ankara gibi flehirlerde de vard›r.

Bu atölyelerde berbat çal›flma koflullar› alt›n-da, daha çok genç kad›n ve erkek iflçiler hertürlü ifl ve sosyal güvenlikten yoksun olarakçal›flt›r›l›rlar. 8 saatlik yasal çal›flma süresi uy-gulanmaz; on, ondört ve bazen onalt› saate ka-dar ç›kar. Birçok atölyede asgari ücret bile uy-gulanmaz. Asgari ücretin net 86 milyon oldu¤ugünümüz koflullar›nda, 50-60 milyon ayl›klaçal›flan on binlerce iflçi var. ‹flsizli¤in bu denliyayg›n, sefaletin diz boyu oldu¤u bu bölgeler-de bunda flafl›lacak bir yan yoktur.

Bu atölyeler daha büyük patronlar›n tafleroniflletmesidirler. Küçük atölye sahipleri düflükbir kâr pay› üzerinden büyük patron konumun-dad›rlar. Atölye üretimi bu nedenle, küçük sa-nayi üretiminin yayg›nlaflmas›n›n ürünü olmak-tan çok büyük patronlar ucuz iflgücünü süreklik›lmak için baflvurduklar› üretim yöntemlerininbir sonucudur. Böyle yapmakla bir dizi gider-den (bina, arsa, yönetim) kurtulmufl olmaklakalm›yorlar, olmad›k düzeyde bir art›de¤er sö-mürüsü yarat›yorlar. Kald› ki, bunal›m dönem-lerinde de bütün yük atölye sahipleri ve ençok da iflçilerin s›rt›nda kal›yor.

Mülksüzlefltirilip sanayi merkezlerine sürülenemekçilerin oluflturdu¤u büyük mahalleler kapi-talistler için istenmeden do¤an bir sonuç de¤il,birkaç›n›lmazl›k, ayn› zamanda bir gerçekliktir.Çünkü bu yolla bol ve ucuza iflçi sat›n al›na-bilir, iflçi ücretlerinin genel düzeyinde bir düfl-me sa¤lan›r.

fiehre sürülmüfl, mülksüzleflmifl milyonlar,aç ve sefil bir yaflama mahkûm olurlar. Yeter-li ifl yoktur. Çünkü kapitalizm mülksüzlefltirdi-¤i insanlar› ifl sahibi yapacak denli geliflmegöstermez. ‹flsiz y›¤›nlar oluflur. Kad›n ve ço-

cuk eme¤i h›zla sanayiye akar. Bir yandanmülksüzleflmifl y›¤›nlar h›zla artan say›s›, di¤eryandan, bunlar› emecek denli geliflmemifl sana-yinin yaratt›¤› iflsizlik iflçiler aras›ndaki rekabe-ti k›z›flt›r›r. Düflük ücretle çal›flmak bir kaç›n›l-mazl›k haline gelir. Düflük ücretin nedenisadece iflsizlik de¤ildir. Yaflama seviyesinin dü-flüklü¤ü genel ücret seviyesini de düflürür. Ör-ne¤in geliflmifl kapitalist ülkelerde, bir iflçiningünlük yeniden üretimi için gerekli miktar 60-70 birim iken Türkiye’de bu 25’tir. Yoksulsemtlere do¤ru gidildikçe bu miktar çok dahaafla¤›lara düflmektedir. ‹nsanca hiçbir ihtiyac›nkarfl›lanmad›¤› bu bölgelerde do¤ald›r ki asgarigeçim için gerekli maddeler bile lüks s›n›f›n-dan say›l›r.

‹fllevde farkl›laflma hakk›nda de¤inilmesi ge-reken bir baflka nokta da, eve ifl vermenin yay-g›nlaflmas›d›r.

1988 y›l› hane halk› say›mlar› iflgücü anke-tine göre evde çal›flanlar›n say›s› 145 bin iken1994 y›l›nda 2.3 kat artarak 339.784 bin ol-mufltur. (*)

Evde çal›flanlar›n yüzde 87’si imalat sana-yinde çal›flmaktad›r. ‹flkollar› itibar›yla dokuma,giyim gibi emek yo¤un ifller a¤›rl›ktad›r. Evdeçal›flan iflçilerin toplam say›s› içinde kad›nlar›noran› yüzde 96.5’tir. (**)

* Bunun 285.503’ü imalat sanayinde çal›fl-maktad›r. 110.816’s› ücretli, 12.688’i yevmiye,165.967’si kendi hesab›na, 28.712’si ücretsizaile iflçisi olarak çal›flmaktad›r.

(‹ktisat Dergisi, say› 376, fiubat ‘98- Yase-min Güngör)

** 1991 anketlerine göre evde çal›flankad›niflçilerin say›s› 32.784’tür. Bu rakam toplamücretli kad›n iflçi say›s›n›n yüzde 2.8’sidir.1994 y›l›nda evde çal›flan kad›n iflçi say›s› 4.2kat artarak 118.555 olmufl ve toplam ücretlikad›n iflçilerin yüzde 10’u olmufltur. (agy)

Emekçi semtlerde sosyal yaflam ve iliflki biçimleri

Emekçi semtlerde nüfusun hemen tamam›baflka flehirlerden göç etmifl emekçilerden olu-flur. Örne¤in; nüfus cüzdan›nda do¤um yeriolarak Erzincan yazan 464 bin kiflinin yar›s›6

Page 46: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Erzincan d›fl›nda ikamet ediyor. 230 bin göç-men Erzincanl›’n›n 150 bini ‹stanbul’da yafl›-yor. Keza, 1 milyon 107 bin Karsl›’n›n 500 bi-ni baflka flehirlerde, bunun da 215 bini‹stanbul’da ikamet ediyor. ‹stanbul’da 317 binSivasl› bulunuyor. Bu da, ‹stanbul nüfusununyüzde 4’ünü oluflturuyor. En çok göç veren ilkon flehir; Tunceli, Bayburt, Gümüflhane, Erzin-can, Çank›r›, Kars, Sivas, Sinop, Artvin, Kas-tamonu (*). En çok göç alan bafll›ca flehirlerise; ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Bursa, Kocaeli,‹çel, Adana, Antalya. Son y›llarda Kürdis-tan’da, Türkiye’ye ve Kürdistan içi zorla sür-gün Kürt illerinde de büyük bir nüfus y›¤›lma-s›na neden olmufltur. Diyarbak›r, Urfa, Van ençok büyüyen Kürt illeridir.

Göç h›zland›kça, mevcut alanlar yetmezolur, yeni mahalleler oluflur. Bunlar kentin end›fl›na do¤ru yay›l›rlar. ‹ktisadi, sosyal ve kül-türel yabanc›l›k duygusu hemflehrilik iliflkilerinigelifltirir. Hemflehrilik dayan›flmas› ve bununüzerinde, yükselen örgütlenmeler yayg›nlafl›r.Binlerce yöre derne¤i, lokali kurulur. Bunlar›ntemel faaliyet alanlar› emekçi semtlerdir.

Dayan›flman›n güçlendirildi¤i bir baflka alanailedir. Büyük ço¤unlu¤u çekirdek aile tipi ol-sa da yak›n akrabalarla çok yak›n iliflki sürdür-meye devam ederler. Geçifl ailesi dedi¤iniz birsentez ortaya ç›kmaktad›r.

Güçlü hemflehricilik ve aile dayan›flmas› ya-n› s›ra, dinsel tarikat, topluluk, dergah vb. yer-lerde kendini ifade etme ve dayan›flmay› sür-dürme de oldukça yayg›nd›r. Çaresizlik,sahipsizlik, yaln›zl›k duygusu yoksul insanlararas›ndaki manevi dünyaya olan ilgiyi art›r›r.Herkes geldi¤i yörenin dinsel örgütlenmelerinimahallesinde hakim k›lmaya çal›fl›r. Dinsel ta-rikatlar, cemaatlar bir varolufl biçimi, bir statünedeni haline gelirler.

Her üç dayan›flma biçimi de en çok, kentinen d›fl mahallelerinde hissedilir. Kent merkezi-ne yaklaflt›kça burjuva dünyan›n çözücülü¤ü et-kin olmaya bafllar. Kent merkezine yak›nemekçi mahalleleri burjuva dünyaya daha yak›ns›n›f iliflkileri daha saflaflm›fl mekanlard›r. Bumahallelerin ço¤unun eski göçer olmas›, kentlebütünleflme olanaklar›n› art›rm›flt›r. Kald› ki bu

mahallelerde nüfusun ço¤u art›k ikinci, hattaüçüncü kuflak göçerlerden oluflmufltur. ** Böy-le oldu¤u içindir ki, kopup geldikleri yörelerleiliflkileri oldukça zay›flam›fl, sosyal iliflkilerindegeleneksel yön tedricen azalm›flt›r. Hemflehrici-lik, aile dayan›flmas› yerini s›n›fsal, siyasal bir-likteliklere, iliflkilere b›rakmaya elverifllidir.

Kentin en d›fl mahallelerine gidildikçe devletkaybolur. ‹çe do¤ru geldikçe devlet ç›kar orta-ya. En d›fla da devlet jandarma, polis d›fl›ndabir varl›k göstermez. Kente yaklaflt›kça durumk›smen de¤iflir. En d›fl mahalleler devletten ençok kopuflulan ayn› zamanda en fazla içe ka-pal› yerlerdir. Devlet buradaki toplulu¤un yafla-m›n› düzenlemez. Buna karfl› bu topluluklar›ntehlike yaratmas›n› engelleyecek biçimde ko-numlanmaya özen gösterir. Böyle oldu¤u içinburadaki toplumsal yaflam› örgütleme, düzenle-me ifllemlerini baflka gruplar al›r. ‹nsanlar ken-dilerine kucak açan, de¤er veren, insan yerinekoyan, onlara bir kimlik veren oluflumlara me-yil ederler. Bu bir dinsel cemaat de olabilir.Bir siyasal parti de.

Devlete muhalefet kent merkezine yaklaflt›k-ça daha s›n›fsal bir renk al›rken, kent merke-zinden uzaklaflt›kça, s›n›fsal bir özden kaynak-lansa da, daha örtük ve duygusal bir boyutkazan›r. Kim el uzat›rsa onlarla birlik olma po-tansiyeli tafl›rlar. Mensup oldu¤u cemaat, siya-si parti ya da örgütün en s›k› savunucusu, sa-hiplenicisi olurlar. Kendini var ediflin de¤iflikbir biçimidir bu. Orada insan yerine konuldu-¤unu, de¤er verildi¤ini, güçlü oldu¤unu du-yumsar. Her yerde ezilen, horlanan, yok say›-lan, d›fllanan kitleler bu tip oluflumlar içindeinsandan say›lmas›n›n, birey olarak önemsen-menin etkisi alt›na girerler. Bu yüzden dahaçok duygusal, daha az kontrollüdürler. S›n›f ki-ni örtük, baflka biçimler alt›nda boy verir. Din-sel cemaatler, mafya çeteleri, siyasi partilerleiliflkiler hep bu örtük kinin çeflitli biçimlerdecereyan eden biçimleridir.

*Ekonomik Forum 15 Haziran 1997, say› 6-M. Sönmez.

1990 y›l› say›mlar›na göre ‹stanbul’un ‘85-‘90 aras› ald›¤› göç, Türkiye genelinde toplamgöçün yüzde 24.9’u, yüzde 56’s›n› sanayi a¤›r-7

Page 47: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

l›kl› genelinde toplam göçün yüzde 24.9’u 8kent toplanmaktad›r. (‹ktisati dergisi, Eylül ‘94.say› 352.)

**Ça¤layan’da yap›lan bir anketin sonuçlar›flöyledir.

Yüzde 77.3 çekirdek aile, yüzde 12.4 akra-ba ile oturanlar, yüzde 8.9 de¤erinde genifl ai-le, yüzde 1.4 de¤erinde bir kiflilik aile tipi.(Türkiye’de kentleflme, Yüzy›l Kitapl›¤›)

Kültürel Karmaflan›n Yaratt›¤› Sorunlar ve Kültürel Aray›fllar

Varofllar, k›r ve kent yaflam›n›n bir karma-flas›d›rlar. Fakat ne biri, ne de ötekidirler. Ken-tin en d›fl mahalleleri k›rsal etkinin en çok gö-rüldü¤ü bölgelerdir. Kent merkezine inildikçek›r›n kültürel etkisi zay›flar. Açl›k, sefalet, ifl-sizlik ve bütün bunlar›n sonucu oluflan d›fllan-m›fll›k duygusu bir yandan köye dönük roman-tizmi güçlendirirken di¤er yandan yaflanansüreçte olufluna çaresizli¤i derinlefltirir. Nereyegittikleri, darbenin nereden gelece¤i, ne zamanbofllu¤a düflecekleri belirsizdir. Her an ifltenat›labilir, her an gecekondular›n bafllar›na y›k›-labilir, her an sersefil kalabilirler.

K›rdan kopup gelenlerin e¤itim oran› çokdüflüktür. Yerlefltikleri kent çevresinde de du-rum büyük de¤ifliklik göstermez. Ya okul yok-tur ya da çocuklar› okutabilecek yeterli gelirelde edilmemifltir. Çocuklar daha çok küçükkenifl yaflam›na at›l›rlar. “Eve ekmek götürmek”yaflam›n zorunlu bir u¤rafl› haline gelir. Ayak-kab› boyac›l›¤›, seyyar sat›c›l›k, ç›rakl›k vb. birdizi ifle giriflirler. Birçok gecekondu bölgesindelise yoktur. Art›k flehir merkezi olarak an›laneski gecekondu semtlerinde dahi lise düzeyindemezuniyet oran› bir hayli düflüktür. Örne¤inÇa¤layan’da lise e¤itimi görenlerin oran› yüzde13.2, üniversite e¤itimi görenlerin oran› ise sa-dece yüzde 1.1’dir.(*)

Bu e¤itim oranlar›n›n kentin d›fl mahalleleri-ne do¤ru giderek düfltü¤ü aflikard›r. Çal›flmazorunlulu¤u ve e¤itimsizlik d›fllanm›fll›¤›n birbaflka biçimidir.

‹nsani olan her türlü ihtiyaçtan yoksun b›ra-k›lm›fl, eziyet alt›nda sefil bir yaflam sürdürme-ye mahkum edilmifl varofl insanlar›, bunun kar-

fl›s›nda tam bir burjuva kültürel bombard›manalt›ndad›r. Ekonomik olarak iten burjuvazi, kül-türel olarak çekmektedir. Fakat, çekilen yertam bir batakl›kt›r. Sinema, tiyatro, konservatu-var, resim ve sanat galerileri bulunmayan semt-lerde, istisnas›z her evde televizyon vard›r. Te-levizyonun en çok seyredildi¤i ve en etkilioldu¤u yerler varofllard›r. Baflka hiçbir e¤lence-si olmayan insanlar, televizyon programlar›n›ns›k› bir takipçisi haline gelmektedir. Bir di¤erikahvehanelerdir.

Kad›nlar ve k›z çocuklar›, daha çok evde,televizyon bafl›ndayken, erkekler kahvehaneler-de vakit öldürürler. Kahvehane, bafll› bafl›na birsosyal yaflam mekan›d›r. ‹flsizler ve iflten dö-nenlerin, lise ö¤rencilerinin toplanma yerleridirkahvehaneler.

Varofllarda yaflayanlar tam bir kültürel açl›kiçindedirler. Bu açl›k, ilerici kültürel etkinlik-lerle giderilmedi¤inde umutsuz ç›rp›n›fllar için-deki varofl insanlar›, arabesk dinleyen, arabeskyaflayan insanlar haline gelirler.

Televizyon seyreden, kahveye giden, ara-besk dinleyen insanlar; emekçi varofl halk›n›nbütün kültürel yaflam› bu eksende oluflur.Umutsuzluk, k›sa ve kolay kurtulufl yollar› bul-maya iter insanlar›. Toto, loto, at yar›fl›, piyan-go gibi kumar oyunlar› en çok varofllarda yay-g›nd›r. Bir gecede zengin olma hayaliyleyafllan›r insanlar. Futbolcu, türkücü, artist,manken olma iste¤i ve yönelimi de ayn› gerek-çelerin ürünüdür. Böyle oldu¤u için kendilerinianlatan, kendilerine benzeyen ya da geçmiflikendileri gibi yoksul olan “ünlü”lere hayrand›r-lar. Onlar gibi giyinmek, konuflmak, onlarabenzemek için olmad›k yollara baflvururlar.

Kendi içlerinden ç›km›fl ünlü olmufl, s›n›fatlam›fl bir avuç bile denemeyecek insana öze-nirler. “Kendi”leri olmam›fllar. Çünkü “ken-di”leri bir “hiç”tir; bir iflçi parças›, bir iflsiz,bir sefil! Böyle duyumsalar kendilerini. Buözenti, bu aray›fl, buna uygun kültürel yönelim-ler yarat›r.

Son y›llarda burjuva kültürün artan bask›s›alt›nda geleneksel de¤er yarg›lar›nda çözülmeh›zlanm›fl özellikle ikinci ve üçüncü kuflak gö-çerlerde geleneksel de¤erlerdeki büyük zay›fla-8

Page 48: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

ma tam bir dejenerasyona dönüflmüfltür. Yaflambiçimindeki de¤ifliklik, ilkeden ve düzendenyoksunluk, de¤er yarg›lar› üzerinde de etkisinigöstermifl, her an her yere savrulmaya aç›k y›-¤›nlar oluflturmufltur. Yeralt›nda kaynayan. diz-ginlerinden boflanm›fl bir ma¤ma yata¤› gibidir.Örgütlendi¤inde, biçim verildi¤inde müthifl birgüç olma potansiyeli tafl›rlar. Bütün u¤rafllarakarfl›n resmi devlet; polis, jandarma ya da eniyi durumda su ve elektrik d›fl›nda yoktur.Emekçi semt insanlar› resmiyetin d›fl›nda birkültürel oluflum içindedirler. Bu oluflumun,yoz, gerici ya da bask›c› renkler almas› do¤al-d›r. Bir karfl› koyufl, bir reddedifl ifadesidirler.‹lerici fikirler ve kültürel etkinin oluflmamas›-n›n nedeni, devrimci kültürün yetersizli¤i, yö-nelim noksanl›¤›d›r. Eski kuflaklarda zaten kay-bolmaya bafllam›fl köy romantizminin yerinidevrimci romantizmin almas›n›n önünde hiçbirengel yoktur. Bu insanlar için düzende hiçbirgelecek flans› bulunmaz. Bunun için bireyselkurtulufl yollar› arar ya da kendilerini ifadeedebilecekleri topluluklara, cemaatlere s›¤›n›r-lar. Bir dizi emekçi çocu¤unun FP, MHP gibipartilere gitmesinin nedeni budur. Onlara el at-t›klar› için onlarla birliktedirler.

*Anket uygulanan nüfusun e¤itim durumu-nu belirleyen sorulara al›nan cevaplar yüzde4.5 okur-yazar de¤il, yüzde 5.3 okur yazar, an-cak belli bir e¤itim görmemifl, yüzde 31.6 il-kokul, yüzde 11.8 orta, yüzde 13.2, lise yüzde1.1 üniversite e¤itimi görmüfl.

Ayn› bulgular devrimci çal›flman›n yürütül-dü¤ü alanlar için de geçerlidir. Uygun araçlarve yöntemler bulundu¤unda devrimci kültürünh›zla boyverdi¤i, etkinli¤ini hissettirdi¤i görül-mektedir. Burjuva yoz kültürün etkisindeki y›-¤›nlar, devrimci çal›flman›n rüzgâr›yla h›zla ile-rici, devrimci bir kültüre meyletmektedirler.

Nereye Do¤ru?

1950’lerde bafllayan kitlesel göç yaln›zcaco¤rafyam›zda özgü bir olay de¤ildir. Ayn› y›l-larda Güney Amerika ve birçok Asya ülkesin-de de benzer geliflmeler oldu. Ören¤in 1960y›l›nda 1.8 milyon olan Tahran nüfusu birkaçy›l içinde alt› milyona ç›kt›. (Eric Hab›bawn

K›sa 20. Yüzy›l Tarihi)Günümüz bat› metropollerinde köyden ken-

te göç olgusu bitmifltir. Zira bu ülkelerde gele-neksel k›r bütünüyle çözülmüfltür. Fakat dahaönce de belirtildi¤i gibi, kentte yaflayan iflçi veemekçiler sermayenin yeni sald›r› politikalar›ile kazan›lm›fl haklardan sürekli yoksun b›rak›l-makta, kentsel uçurum derinleflmektedir. Bun-dan daha önemlisi, yeni sömürge ülkelerdekigeliflmedir. IMF ve Dünya Bankas›’n›n dayatt›-¤› politikalar nedeniyle k›r›n çözülmesi h›zlan-maktad›r. Bunun belli bafll› iki nedeninden sözedilebilir. Birincisi, emperyalist tekeller dahaucuz iflgücü için yeni sömürge ülkelerden üre-timi kayd›rma e¤ilimindedirler. Bu da büyükflehirlerde yo¤unlaflm›fl kad›n ve erkek iflsizle-rin sürekli art›fl›n› gerektirir. Güney Kore, Tay-van, Singapur, Endonezya gibi Güney Asya ül-kelerinin de sanayi flehirlerinde herzamankinden daha h›zl› bir büyüme vard›r.‹kincisi ise emperyalist metropollerde oluflantar›msal ürün fazlas›n›n ihracat›n›n kolaylaflt›r›l-mas›d›r. Geleneksel tar›m alanlar› mahvedilme-den hem tar›m tekellerinin üretimi fazlas› buülkelere akmaz; hem de bu tekellerin sermaye-lerini daha kârl› gitmesinin olanaklar› do¤maz.

Bu nedenlerin sonucudur ki, yeni sömürgeülkelerde üretim h›zla azalmakta, buna ba¤l›olarak mülksüzleflmifl y›¤›nlar›n flehirlere ak›n›büyümektedir. Co¤rafyam›zda durum farks›zd›r.IMF’nin son program› ile birlikte tar›m›n pay›yüzde 12’ye, ard›nda, da yüzde 10 ve dahaafla¤›lara çekilmesi planlan›yor. Bunun küçükve orta ölçekli üretici ile yoksul köylüler içinbüyük bir y›k›m olaca¤› ve flehirlerde nüfus bi-rikimini art›raca¤› aflikard›r. Önümüzdeki y›llar-da belli bafll› sanayi flehirleri daha çok büyüye-cek, yeni yeni mahalleler türeyecek ve bugünen kenarda kalan mahalleler, neredeyse kentmerkezi haline gelecektir. fiehre akan bu yeninüfusun kapitalist sermaye taraf›ndan emilece¤idüflünülemez. Zira kapitalist geliflmenin düzeyitar›msal çözülmeyi karfl›layamaz. Kald› ki em-peryalizmle yeni entegrasyonun süreci nedeniy-le gümrük duvarlar› korumas› alt›nda orta öl-çekli sanayi rekabeti gücünü yitirirken, büyükölçekli sanayi bile üretimde düflmenin bugün9

Page 49: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

yafland›¤› gibi s›k s›k yaflanmas› beklenmelidir.Bir yandan artan y›¤›lma, bir yandan üretiminyeterince artmas› ve hatta düflmesi kaç›n›lmazolarak iflsizli¤i ve ona ba¤l› sonuçlar› büyüte-cek, konut sorunu a¤›rlaflacakt›r. Bu a¤›rlaflansorunlar, daha büyük öfke patlamalar›na zeminhaz›rlayacakt›r.

10

Page 50: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Kad›nlar›n kurtuluflu mücadelesinin geliflimi ve komünistlerin soruna yo¤unlaflma görevi

1. Bolüm

Kad›nlar›n kurtulufl hareketinde 1. dönem

Kapitalist üretim tarz›n›n artan etkinli¤i,makineli üretimin geliflmeye bafllamas› mülkedinme biçiminde ve buna koflut olarak top-lumsal iliflkilerde köklü de¤ifliklikler yaratt›.Topra¤a dayal› mülkiyet rejimi yerini sermayemülkiyetine b›rakt›. Yerlerinden, yurtlar›ndansökülüp at›lan serfler y›¤›nlar halinde kapitalistgeliflmenin merkezlerine, flehirlere ak›n etti yada sürüldü. Feodal ba¤›ml›l›k ve angaryadankurtulan dünün köylüleri iflgüçleri’nden baflkasatacak, fleyleri olmayan “özgür” insanlar, iflçi-ler haline dönüfltü. fiehirin feodal sanayisi, lon-ca ekonomisi y›k›ld›. Meta üretimi geliflti¤i öl-çüde kendi kendine yeterli, kapal› toplumsaliliflkiler pazar›n›n çarklar› aras›nda yok olmayayüz tuttu.

Eski tip ev ekonomisi kapitalist meta üreti-minin geliflmesine paralel olarak etkinli¤ini yi-tirmeye bafllad›. G›da, dokuma, tekstil gibi evifli kullan›m de¤erleri fabrika üretimiyle birerpazar metas› haline gelerek de¤iflim de¤erlerinedönüfltü. Feodal sanayinin temel ö¤esi olan us-tal›k, taht›n› makinaya kapt›rd›. ‹flgücünün nite-li¤i düfltü, basitleflti. Ustal›k gerektiren küçüksanayi yerini, makineli üretim yapan fabrikala-ra b›rakt›. Kitlesel, yayg›n ve çok çeflitli metaüretimi baflat hale geldi. Bu koflullarla birliktekad›n ve çocuk iflgücü sanayiye h›zla aktar›ld›.Öyle ki, makineleflmenin ilk döneminde üretimalan›nda kad›nlar erkeklerden daha çok yer tu-tuyordu.

Kapitalizm kad›nlar› evden zorla çekip ç›-kard›. Kad›n, meta üretiminin vazgeçilmez un-surlar›ndan biri oldu. Bu geliflme kad›n›n top-lumsal yaflam›nda ve iliflki biçimlerinde temeldönüflümlere yol açt›. Özel mülkiyetin ortayaç›k›fl› ve tek eflli evlilikle birlikte kad›n d›fldünyadan bütünüyle soyutlanm›fl ev denen ha-pishanenin dört duvar› aras›na k›st›r›lm›flt›. Cla-

ra Zetkin’in deyimiyle “dünya erke¤in evi, evkad›n›n dünyas›” olmufltu. Kad›n, ev içi üretimyapan evin ve çocuklar›n bak›m ve e¤itimi ileu¤raflan, kocan›n cinsel ihtiyaçlar›n› karfl›layanve onun hizmetini gören, erkek çocuk do¤urupsoyu devam ettirmekle yükümlü ikinci s›n›f birinsand›. Üretim, ticaret, mülkiyet e¤itim erke-¤in denetimindeydi. Erkek evin reisi, dahado¤rusu kad›n ve çocuklar üzerinde reddedil-emez söz hakk›na sahipti. Kapitalizm, bu ikiyebölünmüfl dünyan›n nesnel zeminini yerle biretti. Meta ekonomisi ev içi üretimi gereksizlefl-tirdi¤i gibi makine, kad›nla erke¤i eflitlemiflti.Ayn› ifli yapan ayn› makineyi kullanan, ayn›zamanda ayn› mal› üreten kad›n ve erkek ara-s›nda üretim süreci içinde oluflan bir eflitsizlik-ten söz edilemezdi.

Kad›n›n d›fl dünyaya aç›lmas›, dün yaln›z-ca erke¤e ait alanlarda boyvermesi, ona yeniufuklar açarken yükünü a¤›rlaflt›rd›. Kad›n ucuziflgücü olmakla kalm›yor, kocas›n›n hizmetçisi,ailenin bak›c›s› olmaya devam ediyordu. Hemiflyerinde azg›n ve ac›mas›z bir sömürüye tabik›l›n›yor, hem de evde karfl›l›ks›z çal›flmak zo-runda kal›yordu. Bunun d›fl›nda dünden dahayayg›n çeflitli ve a¤›r bir cinsel bask› ve sömü-rüye mecbur ediliyordu. Feodal dönemde, r›za-s› al›nmadan evlendirilen kad›n, kimi yerlerdefeodal beyin ilk gece hakk› denen tecavüzünemecbur b›rak›l›yordu. Kapitalizmle birlikte ilkgece hakk› tarihe kar›flt›; r›zas› olmadan evlen-dirilme süreç içinde etkinli¤ini yitirdi; bireyselcinsel aflka dayal› evlilik yayg›nlaflt›. Genifl ai-le da¤›t›ld›; çekirdek aile olufltu. Kuflkusuzbunlar kad›n›n sosyal yaflam›nda büyük ilerle-melerin yolunu açt›. Ne var ki, özellikle prole-ter kad›nlar için yeni sorunlara kap› aralad›.Feodal beyin ve ailedeki erkeklerin bask›s›nadayal› egemenlik biçimi yeni koflullarda yeniiflyerlerindeki erkeklerin cinsel sald›rganl›¤› vetacizi bafllam›flt›. Yoksulluk ve sefaletin diz bo-yu oldu¤u bir dönemde özgür aflk evlilikleribir mecburiyetin, özgürce bir sefaleti ve köleli-¤i seçmenin d›fl›nda bir anlam tafl›m›yordu. Herfley bununla bitmiyordu. Kapitalist geliflmeninilk y›llar›nda flehirlerdeki kad›n nüfusunun bü-yük bölümü hizmetçilik yap›yordu. Örne¤in1

Page 51: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Paris, Londra gibi geliflmifl flehirlerde kad›nla-r›n üçte biri hizmetçili¤e gidiyordu. Ve bu ka-d›nlar ayn› zamanda fuhufla zorlan›yordu. ‹flçiailelerin k›zlar› daha çocuk yafllarda fuhufla iti-liyordu. Kad›n iflgücü ucuz meta haline gelir-ken kad›n bedeni de kapitalist para babalar›n›nortak zevk arac›na dönüflüyordu. Kad›n iflgücügibi kad›n bedeni de al›n›p sat›lan bir metayd›art›k.

Emekçi kad›nlar›n yan› s›ra burjuvazinin çe-flitli katmanlar›na mensup kad›nlar da, erkekegemenli¤inin kapitalist biçiminin yaratt›¤› so-runlarla karfl› karfl›yayd›lar. Onlar da kad›n›nikincil konumda olmas›n›n ac›s›n› çekiyordu.Burjuva kad›nlar, erkek egemenli¤inin bask›s›alt›nda eflitsiz iliflkilere mahkûm edilmiflti.Mülkiyet, meslek edinme, seçme, seçilme vee¤itim hakk›ndan mahrumdular. Ayn› mahrumi-yet emekçi kad›nlar için de söz konusuydu.Fakat emekçi kad›nlar için ifl ve yaflam koflul-lar›n› düzeltmek birincil derece önemliydi.Günlük hayat› idame ettirme, ifl ve ekmek, ça-l›flma saatlerinin yüksekli¤i bafll›ca sorunlard›.Örne¤in, kapitalist geliflmenin ilk y›llar›nda ka-d›nlar 16-18 saat aras› çal›flt›r›l›yor, evdenuzak, bütün sa¤l›k koflullar›ndan yoksun bara-kalarda yat›p kalk›yor, buna karfl›n ücretlerininyar›s›ndan ço¤u ancak ekmek paras›n› karfl›la-maya yetiyordu; 18. yüzy›l sonlar›nda Parislikad›n iflçilerin ald›¤› ücretin yüzde yetmiflbefligünlük ekmek için harcan›yordu.

Böyle oldu¤u için kad›nlar›n kurtulufl mü-cadelesi daha bafltan iki ayr› koldan geliflmeyebafllam›flt›. Burjuva kad›n hareketi, burjuvadevrimlerin ortaya ç›kmas› ve burjuvazinin birs›n›f olarak egemenli¤ini tescil etmesiyle birlik-te egemen s›n›fa mensup kad›nlar›n temel ta-lepleri etraf›nda olufltu. Burjuva katmanlaramensup kad›nlar harekete kat›ld›. Burjuva ka-d›n hareketinin toplumsal taban› geniflledi. De-nebilir ki, burjuva devrimlerin temel talebi olanözgürlük, eflitlik, kardefllik fliar›n›n cinsler ara-s›nda da gerçekleflmesi mücadelesi gündemleflti.Bir bak›ma eksik kalan bir yan›n tamamlanma-s› amaçlan›yordu. Fakat tarihin en eski eflitsiz-lik biçimini aflmak kolay de¤ildi. Sert ve çetinbir kavga gerekliydi. Burjuva kad›nlar burjuva

erkeklerle eflitlik istiyordu. Fakat bu eflitlik ta-lebi yaln›zca burjuva kad›nlar› ilgilendirmiyor-du. Mülkiyet e¤itim, oy, meslek edinme hakk›bütün kad›nlar için gerekliydi. Ayn› dönememekçi kad›nlar da politika sahnesinde etkinolmaya bafllad›. Yukar›da da belirtildi¤i gibiemekçi kad›n hareketi daha çok ifl ve yaflamkoflullar›n›n düzeltilmesi ve bu alanda ortayaç›kan eflitsiz iliflkilere son verilmesi temel ta-lepleri ekseninde mücadele ediyordu.

Kad›nlar›n kurtulufl mücadelesinin kuramsaliçeri¤i, önceleri burjuva kad›nlar ve burjuvaayd›nlarca belirlendi. Frans›z devrimi ve baflkaülkelerdeki burjuva devrimsel hareketler bir di-zi burjuva kad›n haklar› savunucusunu ortayaç›kard›. Frans›z devriminin kad›n simgelerindenbiri olan Olympe de Goues, ABD’de ElizabetCady Stanton, ‹ngiltere’de bir burjuva erkekayd›n olan Stuart Mill bunlardan baz›lar›d›r.Bunlar düflünüflleri nedeniyle eflitsizli¤in gerçekkökenlerine inmekte acizdiler. Buna karfl›n ko-nunun gündeme girmesi, erkek egemenli¤inisorgulamas› bak›m›ndan ön aç›c› oldular.Emekçi kad›n hareketinin ilk kuramsal öncüle-ri ise, ütopik sosyalistlerdi. Bunlardan en de-rinlikli aç›l›m› yapan Frans›z ütopiklerindenFourier idi. Bilimsel sosyalist dünya görüflü ka-d›n erkek aras›ndaki tarihsel eflitsizli¤in gerçeknedenlerini bilimsel bir berrakl›kla ortaya koy-du. Bir zamanlar eflit olan iliflkilerin özel mül-kiyetle birlikte aç›kland›. Engels, Bebel, Zetkingibi bilimsel sosyalist önderler kad›n kurtulufluhareketinin kuramsal içeri¤ini yerli yerineoturttu. Ondokuzuncu yüzy›l›n sonlar›ndan iti-baren ve özellikle kad›n hareketinin taleplerinisahiplenmeye ve bu talepler u¤runa mücadele-yi toplumsal kurtulufl mücadelesiyle birlefltir-meye bafllad›.

Burjuva devrimlerle bafllayan kad›nlar›nkurtulufl mücadelesi, 1920’lerin sonlar›nda budönem ortaya at›lan temel taleplerin elde edil-mesi ve Ekim Devrimi’nin yaratt›¤› sonuçlarnedeniyle sönümlendi. Bu süreç birinci dalgakad›n hareketi olarak adland›r›ld›. Tan›mlamado¤ru ve yerindedir. Biz de bu tan›mlamayaba¤l› olarak I. Dalga Kad›n Hareketinin iki yö-nünü ayr› ayr› ele alaca¤›z.2

Page 52: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

I. Dalga Burjuva Kad›n Hareketi

Burjuva devrimler ça¤›, burjuva kad›n öz-gürlü¤ü hareketinin ortaya ç›kmas›n› sa¤lad›.Frans›z Devrimi bu konuda buzk›ran rolünüoynad›. Kad›n haklar› savunuculu¤unun kuram-sal çerçevesi ilk kez burada çizildi. Birçok ka-d›n, devrim içerisinde ünlendi. Olympe de Go-uges bunlar›n tipik temsilcilerinden biriydi.Burjuvazi “kad›nlar›n giyotine gitme hakk› var-sa, kürsüye ç›kma hakk› da var" diyen Go-uges’i giyotine gönderdi fakat, fikirlerini yokedemedi.

1790'da ‹nsan Haklar› Deklarasyonu’nun ya-y›nlanmas› üzerine Olympe de Gouges, Krali-çeye hitaben Kad›n Haklar› Deklarasyonu'nukaleme al›r. Deklarasyon sonraki süreçte kad›nhaklar› mücadelesi için bir program gibidir."Ulusal bir meclise ulusun kad›n temsilcilerininde seçilmesi gerekti¤i" belirtilen deklarasyonunl. maddesi flöyleydi:

"Bütün kad›nlar hür do¤ar ve erkeklerle eflithaklara sahiptir. Bütün politik kurumlar›n ama-c›, kad›nlar›n ve erkeklerin do¤al ve vazgeçil-mez haklar›n› korumakt›r... Ulus, kad›n ve er-keklerden oluflur. Yasa genel iradeninifadesidir. Kad›n ve erkek tüm yurttafllar›n ki-flisel olarak ya da temsilcileri arac›l›¤›yla onunoluflumuna kat›lma hakk› vard›r."

Di¤er maddelerde de "cinslerin yasa önünde,özel yaflamlar›nda ve toplumdaki her durumdatam ve kesin eflitli¤i" üzerinde durulur.

Yasa önünde eflitlik, mülkiyet edinme, oy vek›z çocuklar›n›n eflit e¤itim hakk› burjuva ka-d›nlar›n›n bu dönem temel talepleriydi.

Amerikan burjuva kad›n hareketinin ortayaç›k›fl› ve istemleri de farkl› de¤ildi. Amerikankad›n hareketinin en önemli liderlerinden Eliza-beth Cady Stanton'un, 1848'de yay›nlad›¤› bil-diri Kad›n Haklar› Deklarasyonu’nda belirtilen-lerden çok farkl› say›lmazd›.

"Apaç›k bir gerçe¤i anlad›k; erkekler ve ka-d›nlar eflit varl›klard›r. Yarat›c› taraf›ndan veril-mifl belirli vazgeçilmez haklar› vard›r. Yaflama,özgürlük ve mutlu olma haklar› bunlar aras›n-dad›r...

‹nsanl›k tarihi, kad›n üzerinde kurdu¤u tiran-

l›¤›n do¤rudan sonucu olarak erke¤in kad›n›nhaklar›n› zorla gasp etmesinin ve sürekli tek-rarlanan haks›z, ezici davran›fllar›n›n tarihidir.

Bu ülkede yaflayan kad›nlar›n görevi, kutsalseçme haklar›n› güvence alt›na almakt›r."

Kad›n haklar› mücadelesinin en etkili kam-panyas› "oy hakk›" talebi üzerinde yükseldi.Oy hakk›n› elde etmek burjuva kad›n hareketiiçin bir milat niteli¤indeydi. Bu talep, bu dö-nem feministlerine göre sonal amaçt›. Bunungerçekleflmesinin kad›n›n eflitlik mücadelesininzaferi olaca¤›n› düflünüyorlard›. Bu nedenle I.Dalga feministler kendilerini Sufrajet olarakadland›r›yorlard›.

Oy hakk› talebi bütün kad›nlar› kapsam›yor-du. Önceleri bütün erkeklerin de oy hakk› yok-tu. Belirli bir gelir ve mülk sahibi burjuva er-keklerin oy hakk› tan›n›yordu. Kad›nlar›n eflitoy hakk› talebi, mülk sahibi kad›nlara oy hak-k› talebinden baflka bir anlama gelmiyordu.Burjuva özgürlü¤ün kapsam› geniflleyip bütünerkeklere eflit oy hakk› tan›nd›¤›nda kad›n hak-lar› savunucular› ikiye bölündü. Bir yanda, her-kese eflit oy hakk›n› savunanlar, di¤er yandada yaln›zca mülk sahibi kad›nlara oy hakk›n›savunanlar. Birinciler, ikincileri 'han›mefendile-rine oy hakk›’ savunmakla elefltirdiler.

Kapitalizm gelifltikçe kad›nlara yönelik e¤i-tim ve ifl olanaklar› h›zla geniflledi. E¤itilmiflkad›nlar›n say›s› artt›kça geleneksel kad›n rolü-ne uygun ifllerde kad›nlar›n say›s› h›zla büyü-dü. Ö¤retmenlik, hemflirelik gibi meslekler ka-d›nlar›n yo¤unlaflt›¤› alanlar haline geldi.Toplumsal yaflamdaki etkinlikleri bu denli ar-t›nca kad›nlar›n sesleri de daha güçlü ç›kmayabafllad›. Pefl pefle yüz binlerce kiflilik mitingler,gösteriler düzenlendi. Geliflmifl kapitalist ülke-lerin hemen hepsinde on binlerce üyeye sahipulusal kad›n haklar› dernekleri boy verdi. Bur-juva kad›n hareketini oluflturan bu derneklerintemel talepleri flunlard›:

Evlili¤in kurulmas›, biçimlendirilmesi ve so-na erdirilmesinde eflit hak,

Kad›n ve erke¤in çocuklar üzerinde sözhakk›,

Her iki cinsiyet için bir tek cinsel ahlâk,Kad›n›n kendi mülkiyeti, geliri ve kazanc›3

Page 53: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

üzerinde özgür kullanma hakk›,Meslek ö¤renimi ve mesleki çal›flma özgür-

lü¤ünün garantilenmesi,Toplumsal yaflam›n tüm alanlar›nda kad›na

erkekle eflit hareket ve çal›flma özgürlü¤ü hak-k›,

Devlette ve onun organlar›nda tam politikeflitlik.

Birinci emperyalist paylafl›m savafl›, burjuvakad›n hareketinin toplumsal taban›n› daha dabüyüttü. Erkek nüfusun ço¤unun savafla ça¤r›l-mas›, üretim ve yönetim ifllerinde kad›nlaraolan ihtiyac› daha da art›rd›. Milyonlarca kad›nçal›flma yaflam›na kat›lmas› için teflvik edildi.

Savafl›n bitmesi ile kad›nlara "eve dönüfl"yolu gösterildi. O bir anne, kutsal bir varl›k,çocuklar›n ve ülkenin gelece¤i ellerinde olan,toplumun temel dire¤i aile evine, yuvas›nadönmeliydi. Savafltan dönen erkeklerin ifllerinedönmesi için kad›nlar›n ifllerine son vermekgerekiyordu. Evin reisi ve koruyucusu erkekti.Kad›n›n yeri eviydi. O halde kad›n emaneti er-ke¤e b›rakmal›yd›. Bir yandan, bu yo¤un ide-olojik propagandayla kad›nlar bask› alt›nda tu-tulurken, di¤er yandan, "kad›nlara oy hakk›"birçok ülkede yasalara giriyordu. Kad›nlar›nbüyüyen mücadelesi ve Rus devrimi bu talebinyasalaflmas›n› h›zland›ran faktörlerdi.

Birinci dalga burjuva kad›n hareketi yüksekö¤renim, üretime kat›lma, profesyonel meslek,özel mülk edinme ve oy hakk› gibi taleplerüzerinde yükseldi. Bu taleplerin hemen birço¤ukazan›ld›. Betti Freidan'›n belirtti¤i gibi bu "re-formlar, kad›nlar›n daha önceki köleliklerinebak›ld›¤›nda büyük ilerlemelerdi ve tam bir in-san kiflili¤i ve itibar› kazanma yolunda bir ba-samak oluflturulabilirdi."

Oy hakk› ekseninde geliflen mücadelenin ba-flar›ya ulaflmas›(*) bu amaçla yola ç›km›fl kad›nhareketinin sönmesine, giderek bitmesine yolaçt›. Burjuva kad›n örgütleri ve tan›nm›fl femi-nistler "art›k erkeklerle eflit konuma geldikleri-ni" düflünüyorlard›. Mülk edinebiliyor, e¤itimgörebiliyor, oy kullanabiliyorlard›. Kad›nlar›nkurtulufl mücadelesi gerekli de¤ildi. fiimdi ya-p›lmas› gereken, kazan›lm›fl bu haklar›n en iyibiçimde kullan›lmas›n› sa¤lamakt›.

Bu hareketin kad›n önderleri, talepler karfl›-land›¤›nda, ayr›ms›z, tüm kad›nlar›n kurtar›la-ca¤›n› iddia ediyorlard›. Tüm toplumsal veyainsanal özgürlük için belirleyici olguyu görmü-yorlard›. Oysa kad›nlar›n erkeklerle yasal ola-rak eflit hale gelmesi, ezilen s›n›f›n kad›nlar›için belirleyici bir anlam tafl›maz. T›pk› yasaleflitlik söz konusu oldu¤unda burjuva erkekler-le, proleter erkeklerin aras›nda uçurumlar olma-s› gibi. Burjuva kad›n hareketlerinin talepleri,bütün kad›nlar› tüm yasal haklar›na ve tam in-sanl›¤a kavuflturmaktan acizdir. Kald› ki, eldeedilen yasal haklarla burjuva yasal eflitlik bütü-nüyle sa¤lanm›fl de¤ildi. Temel baz› haklar ka-zan›lsa da yasalarda eflitsizlik sürüyordu. Fakat,elde edildi¤i kadar›yla bile burjuva toplumu vedevletinde kad›n cinsiyetinin daha de¤ersiz ol-du¤una dair eski önyarg›n›n önemli ölçüde or-tadan kald›r›lmas› ve kad›na kimi eflit haklartan›nmas› bak›m›ndan kazan›mlar büyük birilerlemeyi ifade ediyordu.

(*) Kad›nlara oy hakk› ilk kez Finlandiya'da1903'te gerçekleflti. 1. emperyalist paylafl›m sa-vafl›ndan sonra kad›nlara oy hakk› 21 ülkedetan›nd›. Fakat birçok geliflmifl kapitalist ülkedebu talebin yasallaflmas› için birkaç on y›l dahabeklemek gerekmifltir. Oy hakk› Fransa'da1944'te, ‹talya'da 1945'te, Kanada'da 1948'detan›nm›flt›r. Sömürge ülkelerde ise bu hakk›nyasallaflmas›, emperyalist boyunduruktan kurtu-lufl sonras›na denk gelir. Kad›nlar oy hakk›için M›s›r'da 1956, Pakistan'da 1956, Libya'da1963 tarihlerini beklemek zorunda kalm›fllard›r.

Oy hakk› elde edildi¤inde bile bu erkekler-le eflit oy hakk› anlam›na gelmiyordu. Örne¤in‹ngiltere'de 1918'de kad›nlara oy hakk› tan›nd›.Fakat, oy kullanma yafl› erkekler için 21, ka-d›nlar için ise 30 olarak belirlenmiflti. ‹ngilte-re'de eflitlik 1928'de gerçekleflti1. Dalga Emekçi Kad›n Hareketi

Frans›z Devrimi'nin hemen öncesinde vedevrim y›llar›nda emekçi kad›nlar›n ba¤›ms›zhareketinin ilk biçimleri ortaya ç›kt›. ‹flçi ka-d›nlar, ekonomik s›k›nt›lardan özelde ekmek fi-yatlar›n›n yüksek olmas›ndan dolay› sürekligösteriler düzenliyorlard›. Bu derneklerin ilki"kuduruklar" ad›yla kurulmufltu. Marks "dev-4

Page 54: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rimci hareketin as›l temsilcileri" olarak niteli-yordu bunlar›. Derneklerden bir baflkas› da"Devrimci Kad›nlar Derne¤i" idi. Üyelerinin ta-mam› yoksul ve mülksüz s›n›ftan geliyordu.1793 May›s sonunda yap›lan kitle gösterilerin-de dernek liderlerinden biri flöyle hayk›r›yordu:"siz önyarg› zincirlerindeki halkalardan birinik›rd›n›z. Kad›nlar›, evlerinin dört duvar› aras›n-da hapseden insanlar›n yar›s›n› pasif ve tecritolmufl bir konuma sokan bu önyarg› art›k siziniçin geçerli de¤il. Sosyal düzen içinde yerinizialman›z gerekiyor. Buna kay›ts›z kalman›z siziincitir ve küçük düflürür."

Konvansiyon* devrimci kad›nlar›n aras›nafahiflelerin kat›ld›¤›n› ima ederek kad›nlar›n yö-netici olamayacaklar›n›, politik toplant›lar›n"do¤an›n onlara verdi¤i daha önemli görevleriyerine getirmekten al›koydu¤u" gerekçesiylekad›n derneklerinin kapat›lmas›n› istedi. Kad›nkulüplerinin (derneklerin) kapat›lmas›n›n ard›n-dan bütün halk dernekleri kapat›ld›.

‹ngiltere'de emekçi kad›nlar Frans›z kad›nla-r›n taleplerine benzer taleplerle ortaya ç›kt›lar.1812 y›l›nda un fiyatlar›n›n saptanmas› s›ras›n-da patlak veren Nothingam eylemlerini kad›nlarbafllatm›flt›. ‹ngiliz kad›nlar çartist hareket için-de de vard›lar. 1830'lardan bafllayarak sendika-larda önderlik yapt›lar. 1843-‘44 grevlerininbafl›n› çektiler. Bütün önyarg›lara ra¤men1888’de de kad›nlar grevlerin kazan›lmas›ndaen öndeydiler. 1888'de kibrit fabrikas›nda bafl-lanan ve “kibritçi k›zlar grevi” olarak adland›-r›lan grev bunlar›n en önemlilerindendi.

Amerika'da durum farkl› de¤ildi. Yaflam ko-flullar› kad›nlar için çok sertti. Haftada 70-80saat çal›fl›yorlard›. Ve karfl›l›¤›nda çok az ücretal›yorlard›. Çal›flma saatlerini düflürmek en te-mel talepleriydi. Amerika'da kad›nlar›n enönemli eylemi, 1857'deki New York dokumaiflçisi kad›nlar›n direniflidir. 8 Mart'ta hakl› ta-lepleri için greve gittiler. Temel talepleri ise iflsaatlerinin k›salt›lmas›, çal›flma koflullar›n›n iyi-lefltirilmesi, ücretlerin artt›r›lmas›yd›. Grev, kit-lesel ve örgütlüydü. Kapitalistler fabrikay› ate-fle verdiler. 129 kad›n yak›larak vahflicekatledildi. 1866'da Amerika'da Ulusal EmekBirli¤i kuruldu. Bu örgüt eflit ifle eflit ücreti sa-

vundu. Varl›¤› 1873'e kadar süren örgüt, siyah-lar› da üye alan ilk örgütlenmeydi.

IWW kurucular›ndan Jones Ana'n›n sözlerio dönem burjuva kad›n hareketi ile emekçi ka-d›n hareketi aras›ndaki fark› özetliyordu: "K›-yameti koparmak için oya ihtiyac›n›z yok sizininanca ve bir ideale ihtiyac›n›z var."

Emekçi kad›nlar yaln›zca ekonomik taleplerekseninde mücadele etmediler. Siyasal çalkant›-lar ve devrimsel dönemlerde de öne ç›kt›lar.1848 Haziran günlerinde barikat direnifllerinde-ki tutumlar›yla bayraklaflt›lar. 1871 Paris Ko-münü’nde kad›n savaflç›lar kahramanl›klar›ylaan›l›r.

Paris Komünü’nün en önemli kad›n örgütle-rinden biri "Paris'i Savunma ve Yaral›lara Yar-d›m için Kad›nlar Birli¤i" idi. Elizabeth Dimit-rieff taraf›ndan kurulmufltu. Bütün kad›nmeslekleri temsil ediliyordu. Birlik "Komün”ü,devrimi ve halk›n davas›n› savunmaya ve des-teklemeye kararl› yurttafllar›n› örgütlemekle so-rumluydu.

Kad›nlar, komünün savunmas› için gereklisilahlar›n üretiminde önemli görevler üstlendi-ler. Yaral›lar›n yard›m›na koflmak için ambu-lanslarda sürücülük yapt›lar. Yoksullara yard›mve seyyar mutfaklar›n düzenlenmesi ise tama-men onlar›n sorumlulu¤undayd›. K›z okullar›-n›n kurulmas› için kad›nlardan oluflan özel ko-misyonlar örgütlendi. ‹flçi kad›nlara yard›mamac›yla fabrikalarda krefller kurulmaya bafllan-d›.

10 Nisan’da komün "halk›n davas›n› savu-nurken öldürülen bütün yurttafllar›n" meflru ço-cuklar›na ve efllerine ayl›k ba¤lanmas›n› karar-laflt›rd›. Bu karar, pratikte Parisli iflçilerin eflitkoflullarda serbest birliktelikler kurabilmelerineizin verilmesi anlam›na geliyordu. Kad›nlar ko-mün savunmas›nda ola¤anüstü bir cesaret gös-terdiler. ‹ki askeri öldürmekle suçlanan bir ka-d›n bu suçlamaya "Tanr› beni daha fazlas›n›öldürmedi¤im için cezaland›rs›n. ‹ssy'de iki o¤-lum vard›, ikisi de öldürüldü. ‹ki o¤lum daNeully'de. Kocam bu barikatta öldü. fiimdi ba-na istedi¤inizi yapabilirsiniz" diye meydanokudu. Elbiseler ç›kar›ld› ve kurfluna dizildi.

Komün, "düzenin adamlar›" için çal›flt›r›lan5

Page 55: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

fahifleleri kölelikten kurtard›. Komünarlar›n ka-d›n liderlerinden Louise Michel, komün savun-mas›na kat›lan fahifleleri ahlâks›zl›kla suçlama-y› reddetti. "Kim yaflamlar›n› yeni bir dünyaiçin feda eden eski dünyan›n bu zavall› kur-banlar›ndan daha fazla namusludur" diyordu.

Almanya'da,1892'de Alman Sosyal DemokratPartisi'ne ba¤l› Hür Sendikalar’daki kad›nlar›ntoplam say›s› 4335'di. Bu, toplam sendikal› ifl-çi say›s›n›n sadece yüzde l.8'ini oluflturuyordu.Kad›nlar›n erkeklerle ayn› sendikalarda örgüt-lenmeleri yasakt›. 1890'dan sonra SPD (AlmanSosyal Demokrat Parti) politik ve sendikal kol-lar›nda kad›n sorunlar›yla ilgilenecek komitele-ri kurmalar›n› istedi.

Zetkin, kad›nlar›n sendikalaflmas›nda önemlibir rol oynad›. Stuttgart Çiftçiler Sendikas›’n›nüyeli¤ini yapt›. Kongrelerin birço¤una kat›ld›.Terziler ve Dikiflçiler Sendikas›’nda aktif birrol oynad›. 2. Enternasyonal'in 1896 LondraKongresi'nde Alman Terziler ve Dikiflçiler Sen-dikas›’n›n temsilcilerinden biriydi. Ve sendika-n›n geçici enternasyonal üyeli¤ine seçilmiflti. 2.Enternasyonal'in 1899 Kongresi'nde yapt›¤› ko-nuflmada, kad›n›n erke¤e ba¤›ml›l›¤› gerçe¤inivurgulad›. "‹flçi nas›l kapitaliste ba¤›ml› ise,kad›n da erke¤e ba¤›ml›d›r ve ekonomik ba-¤›ms›zl›¤›n›n vazgeçilmez koflulu ise çal›flmak-t›r" dedi.

1891'de iflçi kad›nlara yönelik "iflçi kad›n",1892 'de "Eflitlik" gazetesini ç›kard›. Eflitlik ga-zetesi, sosyalist kad›n hareketinin oluflumundatemel bir rol oynad›. Clara Zetkin bu gazetenin15 günlük periyodla y›llarca ve son derece ni-telikli bir yay›n yaflam› sürdürmesinde önemlibir rol oynad›.

1907'de Stuttgart’da, 15 ülkeden gelen 59kad›n›n kat›ld›¤› ilk uluslararas› sosyalist ka-d›nlar kongresinin toplanmas›na önderlik etti.Kongre, bütün sosyalist kad›n örgütlerini bir-lefltiren uluslararas› bir örgüt kurma karar› ald›.

1913'te gazetenin ilk on y›l›n› de¤erlendirenZetkin, eskiden "Eflitlik" sadece seçkin kad›nproleterlerin temsilcisi olan ve k›smen genelhareket içinde nispeten e¤itilmifl durumdaki ka-d›n yoldafllar›n organ›yd›, diyordu. Seçkin ka-d›n proleterlerin e¤itimini pekifltirmek ve bir

bütünde perçinlemek "Eflitlik"in en soylu göre-vi buydu.

Bu politika meyvelerini verdi ve savafltanönce kitleselleflen harekete son derece yetkinve deneyimli bir yönetici kadro sa¤lad›.

"Bu hareketin yaln›zca ve yaln›zca pratiktevarolabildi¤i için geliflebildi¤ini ve tav›r belir-leyebildi¤ini belirtmek gerekir" diyordu Clara.

1910'da, 8 Mart'›n Uluslararas› Emekçi Ka-d›nlar Günü olarak kutlanmas›n› önerdi Clarave kabul edildi.

Rusya'da ise 1895'te "Petersburg ‹flçi S›n›f›-n›n Kurtuluflu için Mücadele Birli¤i" kuruldu-¤unda örgütün yönetiminde Krupskaya dahildört kad›n yer almaktayd›.

1905'te devrimin bütün cephelerinde kad›nlaryerlerini ald›lar. Devrimin yenilgisinden sonra,1907'de Kollontai'nin öncülü¤ünde Peters-burg'da “Kad›n ‹flçileri Yard›mlaflma Derne¤i”ad›yla legal bir dernek kuruldu. Bu dernek içe-risinde hem Bolflevikler hem de Menfleviklerçal›fl›yorlard›. Stoplin gericili¤i taraf›ndan kapa-t›lan bu derne¤in faaliyetini Kollontai flöyle de-¤erlendiriyordu: "Bu dernek ile Rusya'n›n geniflkad›n proletarya kitlesi aras›nda s›n›fsal propa-gandan›n temeli at›lm›fl oldu."

1908'de burjuva kad›n haklar› giriflimcileri-nin Petersburg'da 1. Tüm Rusya Kad›nlarKongresi düzenlendi. 700 Kadet Parti'li kad›n›nd›fl›nda 45 kad›n delege vard›. Kad›n iflçi dele-gelerin bask›s›yla kad›n ve çocuk eme¤inin ko-runmas› ve köylü kad›nlar›n durumuna iliflkinvs. kararlar kabul edildi. Ayr›ca kad›n iflçiler,genel eflit do¤rudan seçim hakk›n› talep edenbir karar önerdiler. Baflkanl›k bu karar tasar›la-r›n› okumay› reddetti¤inde kad›n iflçiler grubu,protesto olarak kongreyi terk etti.

RSD‹P, 8 Mart 1913’de Petersburg’da ilkdefa Uluslararas› Kad›nlar Günü'nü kitle göste-rileri ile kutlama karar› ald›. Daha sonraki y›l-larda 8 Mart gösterileri Petersburg'u aflt›. Mos-kova, Saratov ve di¤er flehirlerde Uluslararas›Kad›nlar Günü gösterilerle kutland›.

8 Mart 1914'te Petersburg'da Bolfleviklerinkad›n iflçilere yönelik ilk gazetesi "Robotnit-sa"n›n (‹flçi Kad›n) birinci say›s› ç›kt›.

1917 y›l›n›n 8 Mart'› (eski Rus takviminde6

Page 56: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

23 fiubat) çarl›¤›n y›k›lmas›na yol açan fiubatDevrimi'nin bafllang›c›d›r. Burada kad›n tekstiliflçileri öncü bir rol oynad›lar. Bolfleviklerinça¤r›s›yla açl›¤a, savafla ve çarl›¤a karfl› göste-ri yapmak üzere soka¤a dökülen kad›n iflçiler,tüm Petrograd'da uygulanan genel grev eyle-miyle erkek iflçileri destekledi.

Bu hareket çarl›¤a karfl› siyasi bir gösteri vemücadeleye dönüfltü.

l May›s 1917'de Petrograd'da büyük çama-fl›rhane grevi patlak verdi. 5000 kad›n›n kat›l-d›¤› bu grev, partinin kad›nlar aras›ndaki kitleçal›flmas› aç›s›ndan büyük öneme sahipti. Ka-d›n iflçilerin talepleri 8 saatlik iflgünü, asgariücret tespiti, ücretlerin art›r›lmas›yd›.

Savafl patlak verdi¤inde yasaklanan Robot-nitsa çamafl›rhane grevinin bafllad›¤› günlerdeyeniden ç›kmaya bafllad›. Proleter enternasyo-nalist bir ruhla savafla karfl› mücadelede, kad›niflçilerin bir kampanya örgütlemesi karar› ald›.

11 Haziran’da yap›lan bu toplant›lar›n ilkine10.000 kifli kat›ld›.

Komünist partisinin yasakland›¤› ve illegali-teye çekildi¤i Temmuz ay›nda Robotnitsa Bol-fleviklerin legal olarak yay›nlanan tek gazetesiidi. Ayda üç defa ç›k›yordu. Tiraj› 40.000'e va-r›yordu.

Ekim Devrimi'yle gelen "politik, ekonomik,medeni , hukuk ve aile" yasalar› bir darbedeyüzy›llard›r süregelen eflitsizlikleri silip atmay›amaçl›yordu.

*Kad›nlara tam oy hakk› verildi.*Evlilik, gönüllü bir iliflki haline getirildi.*Meflru ve gayrimeflru çocuklar aras›nda ay-

r›m kald›r›ld›.*Kad›nlara erkeklerle eflit ifl bulma olana¤›

sa¤layan yasalar ç›kar›ld›.*Eflit ifle eflit ücret yasallaflt›.*Ücretli annelik izni kabul edildi.*Boflanma ve medeni hukuk yasalar› yeni-

den düzenlendi.*Zina, ensest ve homoseksüellik ceza yasa-

s›ndan ç›kar›ld›.*Devrimden alt› hafta sonra kilise evlili¤inin

yerini medeni nikah ald› ve bir y›l dolmadanefllere eflit haklar veren, babas› " belli olan veolmayan" çocuk ay›r›m›n› kald›ran evlilik yasa-

s› ç›kar›ld›.*Boflanma ifllemi kolaylaflt›r›ld›. Taraflar›n

evlili¤in çözülmesi istemiyle müracaat› boflan-ma için yeterli oluyordu. Devletin görevi, buifllemin gerçeklefltirilmesinde kiflilerin ve özel-likle de çocuklar›n kiflisel ve mülkiyet haklar›-n› korumakla s›n›rl›yordu.

17 Ekim 1918’de yürürlü¤e giren "Nüfus,Evlilik, Aile ve Vesayet Yasas›" esas olarakRusya için geçerlidir. Bu yasalar›n önemlileri;

a) Evli taraflardan birinin ikamet bölgesinide¤ifltirmesi durumunda di¤eri onu takip etmekzorunda de¤ildi.

b) Efllerin evlilik öncesi ve evlilik süresinceedindikleri mülkiyete mal ayr›l›¤› ilkesi getiril-di.

c) Velayet hakk› anne-baba taraf›ndan birlik-te kullan›lacakt›. 1918 yasas› l Ocak 1927'yekadar yürürlükte kalm›flt›r. Bu dönem içinde1921'de ç›kan kararname ile evlilikte özgür so-yad› seçimi hakk› tan›nd›.

18 Ekim 1920'de kararnameyle kürtaj yasa¤›kald›r›ld›.

Kad›n Hareketinde ‹kinci Dönem

Sosyalist SSCB 1930'larda bir yanda sosya-lizmin maddi teknik temelini gelifltirmeye, sos-yalist inflay› büyütmeye, toplumsal yaflamdasosyalist iliflkiler yerlefltirmeye ve Sovyet insa-n›n›n maddi ve kültürel düzeyini yükseltmeyeçal›fl›yor, di¤er yandan yaklaflan savafl tehlike-sine karfl› haz›rlanmaya ve sosyalist devleti butemelde yeniden düzenlemeye u¤rafl›yordu. Ka-d›nlar muazzam derecede kazan›mlar elde etti.Yasalar karfl›s›nda tam eflitlik sa¤lanm›fl, kad›n-la erkek aras›nda eflitsizli¤in kayna¤› miras hu-kuku la¤vedilmifl, boflanman›n önündeki engel-ler kald›r›lm›fl, kad›nlar üretim içindeerkeklerle bütünüyle eflitlenmifl, eflit ifle eflit üc-ret yasallaflm›fl, kad›nlar›n okuma-yazma ora-n›nda büyük ilerlemeler sa¤lanm›fl, mesleki veyüksek e¤itim alan›nda kad›nlar teflvik edilmifl,yaln›zca kad›nlara yönelik özel meslek okullar›aç›lm›fl, do¤um öncesi ve sonras› izin hakk› ta-n›nm›fl, krefller, toplu çamafl›rhaneler aç›larakkad›n›n ev içi eme¤i toplumsallaflt›r›lm›fl, e¤i-tim paras›z hale getirilerek çocuklar›n okutul-7

Page 57: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

mas›n›n önündeki engeller kald›r›lm›fl, kad›nla-r›n kültürel aktivitelere kat›l›m›n› sa¤lamak içinözel olanaklar gelifltirilmifl, partide devlet bü-rokrasisinde ve üretim birimlerinde kad›n›n yö-netsel görevler üstlenmesi için büyük çaba gös-terilmifl, dinin ve geleneklerin kad›n cinsiüzerindeki ideolojik ve psikolojik bask›s›nakarfl› sürekli ve sistemli ajitasyon gelifltirilmifl,bas›n yay›n alan›nda kad›nlar›n bilinçlendiril-mesine yönelik özel programlar uygulanm›flt›r.

Emperyalist metropollerde ise burjuvazifarkl› bir rotada ilerliyordu. 1929 büyük ekono-mik bunal›m korkunç bir y›k›m yaratm›fl, bun-dan en çok da kad›nlar zarar görmüfltü. Faflizm‹talya'dan sonra Almanya, ‹spanya ve Japon-ya'da da devleti ele geçirmiflti. Kapitalizmin fa-flist devlet biçimi Romanya, Bulgaristan, Arna-vutluk, Yunanistan gibi ülkelerde monarkofaflizmi olarak boy veriyordu. Birçok kapitalistülkede de ›rkç› faflist partiler güçleniyor, ka-pitalist dünya büyük bir h›zla gericilefliyordu.Bu gericileflmenin en büyük ac›s›n› kad›nlarçekiyordu. Geleneksel de¤erler hortlat›l›yor, ka-d›nlar "kutsal birer varl›k" olarak kutsanarakgericili¤in ve faflizmin aile kurumundaki bekçi-si haline getiriliyordu. Yüz binlerce kad›n fa-flist kurumlarda örgütleniyor, "vatana ve mille-te hay›rl› evlatlar yetifltiren" faflizmin dölyata¤› ve e¤itim oca¤› haline dönüfltürülmeyeçal›fl›l›yordu. Kapitalistler h›zla savafla haz›rla-n›rken en çok kad›nlar› kullan›yorlard›. Faflistülkelerde kad›n özgürlü¤üne yönelik müthifl birsald›rganl›k vard›.

Kamu ifllerinde çal›flan evli kad›nlar› bir ka-rarnameyle iflten ç›karan ilk ülke Almanya ol-du. Kad›nlar›n hekimlik mesle¤ini icra etmele-ri yasakland›. Nazilere göre kad›n birhayvand›. Aile onun içinde yaflayabilece¤i tekdo¤al ortamd›. Cinsel yönden özgürlü¤ünü ta-lep eden bir kad›n, bir Yahudi, siyah ve eflcin-sel kadar soysuz bir yarat›kt›.

‹spanya’da kad›nlar, Franco döneminde,cumhuriyet rejimi alt›nda onlara tan›nan tümhaklar› (1931'de kazan›lan oy hakk›, Katalon-ya'da kürtaj hakk›) yitirdiler.

Faflistler, kad›nlara ve kazan›lm›fl haklar›nabu denli azg›nca sald›r›rken, di¤er yandan, on-

lar› birlik ve derneklerde örgütlemekten gerikalm›yordu. Bunlardan, Alman K›zlar Birli¤ive Alman Milli Kad›nlar Derne¤i, birlikte 8milyon kad›n› kaps›yordu, ‹talya'da faflist erkekörgütlerinin oldu¤u her yerde, kad›n seksiyon-lar› da kurulmaktayd›. 1934'de 273.229 kad›n›kapsayan 6000 faflist kad›n seksiyonu vard›.

Ünlü feministlerden Simone de Beavoier gi-bi, Bety Frieden de bu dönemi kad›n haklar›mücadelesi bak›m›ndan "karfl›devrim" olarakniteliyordu. Halbuki birinci dalga feminist li-derler, kad›nlar için oy hakk›n›n elde edilme-siyle her fleyin bitti¤ini söylemifllerdi. Onlar›tekzip etmek, sonraki kuflak feministlere düfltü.

II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›, kad›nlariçin büyük ac›lara ve onulmaz yaralara nedenolduysa da ayn› zamanda kad›nlar için büyükdönüflümlere yol açt›. Erkeklerin cepheye sürü-lürken l . Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndandaha kitlesel olarak kad›nlar, üretim ve yönet-sel alanda do¤an bofllu¤u doldurmak için fabri-kalara ve idari ifllere çekildi. Örne¤in ‹ngilte-re'de çal›flan kad›nlar›n say›s›, savafl öncesinegöre iki milyon artarak 7.600.000'e ulaflm›flt›.1942'de kad›n iflgücüne artan talep nedeniylek›zlar›n üniversiteye girifli s›n›rland›. Keza,ABD'de çal›flan kad›nlar›n say›s› 1941'de onmilyondan 1944 A¤ustos'unda 18 milyona yük-seldi.

Antifaflist mücadelenin yükseldi¤i ülkelerdekad›nlar kitleler halinde antifaflist savafl›ma ka-t›ld›. ‹spanya iç savafl›nda, Fransa ve di¤er ül-kelere yönelik faflist iflgal s›ras›nda kad›nlardevrimci savafl›m içinde büyük yararl›l›klargösterdiler, antifaflist savafl›m›n ana ö¤elerindenbiri oldular, kendilerini e¤ittiler. 1941'de, Sov-yet Kad›nlar› Antifaflist Komitesi kuruldu. ‹flgalalt›ndaki Sovyet topraklar›nda kad›nlar›n daönemli oranda yer tuttuklar› partizan birliklerikuruldu. Yugoslav partizanlar cephesi ve kurtu-lufl ordusunda 100 bin kad›n savaflç› vard›.‹talya'da 35.000 direniflçi kad›n silahl› mücade-le içindeydi.

Savafl›n ertesinde kapitalist ülkelerde kad›nayönelik gerici ideolojik propaganda ayyuka ç›k-t›. Kad›nlar ifllerini savafltan dönen erkeklereterk etmeli, y›k›lm›fl aile ba¤lar›n› yeniden kur-8

Page 58: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

mal›yd›. Bu, kad›n›n toplumsal göreviydi. Ka-d›n›n dünyas› evdi, onun görevi bu evi güzel-lefltirmek, mutlu bir yuva kurmakt›. Bu propa-gandalar›n etkisi ile milyonlarca kad›n iflinib›rakt›. "Karfl›-devrim" devam ediyordu. ‹ngil-tere ve Amerika'da kad›nlar›n çal›flmas›n› ko-laylaflt›rmak üzere kurulan krefl ve yuva gibiortak tesisler de bu y›llarda kapat›ld›.

Fakat, hiçbir fley eskisi gibi olmad›, olamaz-d› da. Önemli bir kad›n kitlesi iflini b›rak›pgitse de çal›flan kad›nlar›n say›s› savafl öncesin-den çok daha fazlayd›. SSCB iç ve d›fl birçoksald›r›n›n ard›ndan, faflist Hitler ordular›n› dabozguna u¤ratm›fl, dünya halklar› ve ezilenleringönlünde taht kurmufltu. Dünyan›n bütün maz-lumlar›n›n gözü SSCB'deydi. O y›llardaABD'de yap›lan bir ankete göre SSCB'yi des-tekleyenlerin oran› yüzde 87, karfl›tlar›n oran›ise sadece yüzde 13 idi. Orada oluflturulan ye-ni toplumsal düzene g›pta ile bak›yorlard›. Ka-d›nlar içinde, kapitalist ülkelerle k›yaslanama-yacak bir yaflam kurulmufltu. En geliflmiflkapitalist ülkede dahi faal nüfus içinde kad›n-lar›n oran› yüzde 35 s›n›r›ndayken, SSCB'debu oran çok yüksek bir düzeye, yüzde 47'yeulaflm›flt›. SSCB'de kad›nlar hemen her meslek-te etkindi. Doktorlar›n yüzde 80'i, mühendisle-rin yüzde 33'ü kad›nd›. 1936'da yasaklanankürtaj, 1955'te yeniden yasallaflt›r›ld›. Gebe ka-d›nlar çal›flmad›klar› süre içinde ücretlerinin ta-mam›n› al›yorlard›. Gebelik nedeniyle iflten ç›-karmak yasakt›.

Kapitalist ülkelerde savaflla birlikte d›fl dün-ya ile çok daha etkin bir iliflkiye giren milyon-larca kad›n›n bilincinde de¤ifliklikler oldu. Sos-yal yaflam ve iliflkilerinde farkl›l›klar meydanageldi. Daha çok kad›n, çal›flma yaflam›na kat›-l›yor, eskisinden çok daha büyük bir kad›n kit-lesi okula gidiyor ve çeflitli mesleklerde ko-numlan›yordu.

Sosyalist Ekim Devrimi’nin yaratt›¤› özgür-lük ortam›, kapitalist geliflmenin daha çok ka-d›n› endüstri alan›na çekmesi, iki büyük dünyasavafl› s›ras›nda daha çok kad›n›n idari görev-lerde rol almas›, iflçi ve emekçi çocuklar›n›nokullaflma oran›nda art›fl, dinin ve geleneklerintoplumsal yaflam üzerindeki bask›n›n tavsamas›,

antifaflist mücadeleye kitlesel kad›n kat›l›m›n›ngerçekleflmesi, kad›n›n kiflisel özgürleflmesindedavran›fl ve iliflkilerinde yeni ufuklara zeminhaz›rlad›.

Yine bu dönemde kad›nlar cinsel ba¤lardaeski konumlar›n› açmaya bafllad›lar.

2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n hemenard›ndan sömürge halklar›n ulusal kurtulufl mü-cadeleleri yükseldi. Bu mücadeleler içinde onbinlerce kad›n görev ald›. Sömürge ülkelerdebüyüyen ulusal kurtulufl mücadeleleri yaln›zcabu ülkelerdeki kad›nlar aras›nda de¤il, emper-yalist ülke halklar› ve kad›nlar›nda uyan›fl›n›derinlefltirdi. Antimilitarizm kitlesel bir hal al-d›. Cezayir Ulusal Kurtulufl Savafl› Fransa'da,Vietnam Ulusal Kurtulufl Savafl› ABD'de derinettiler yaratt›. Ulusal kurtulufl savafllar› d›fl›nda›rk ayr›m›na karfl› mücadele de dönemin karak-teristik özelli¤i olarak ortaya ç›kt›. ABD’de si-yah toplum içinde artan hareketlilik ve uyan›fl,özellikle gençlik ve kad›nlar› ›rk ayr›m›nakarfl› mücadelede aktiflefltirdi.

Ulusal kurtulufl mücadelelerini destekleme,antimilitarizm, ›rk ayr›mc›l›¤›na son verilmesi,bar›fl, kapitalist ülkelerde belli bafll› mücadelekonular›yd›. Kapitalizm içinde özgürlükleringeniflletilmesi ekseninde büyüyen bu hareketli-lik, gençli¤i ve kad›nlar› derinden etkiledi; ge-nel olarak özgürlük mücadelesini ivmelendirdi.

Bütün bu koflullar, kad›nlar›n toplumsal ya-flam içindeki yerlerinde ve bilinçlerinde muaz-zam de¤iflikler yarat›rken, kad›nlar› ikinci cinssayan burjuva yasalar, kad›nlara karfl› dar kafa-l› erkek egemen önyarg›lar sürüp gidiyordu.Örne¤in 1960'lar›n Fransa's›nda Napolyon Ya-salar› yürürlükteydi. Fransa'da, evli kad›n, kar›kocan›n mal varl›¤›nda söz sahibi de¤ildi. Ço-cuklar üzerinde velayet hakk› da yaln›zca ba-baya aitti. Geliflmifl kapitalist ülkelerde birçokmeslek kad›nlara hâlâ kapal›yd›. Kürtaj yasak-t›. Kad›n çal›flanlara erkeklere göre daha düflükücret ödeniyordu. ‹flsizlik oran› kad›nlar aras›n-da daha yüksekti. Çal›flan kad›nlar›n çocuklar›için krefl, gebelik izni, gebelik izninin ücretlen-dirilmesi gibi haklar ya hiç yoktu ya da varoldu¤u kadar›yla çok yetersizdi.

9

Page 59: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

‘60 Sonras› Feminist Hareket

1960'l› y›llarda burjuva kad›n hareketinin te-mel gündemlerinden biri, kürtaj hakk› için mü-cadeleydi. Kürtaj hakk›n› elde etmek için ikibüyük engeli aflmak gerekiyordu: Gerici burju-va yasalar›, dinsel önyarg›lar ve kilise. Gele-neksel de¤er yarg›lar›, kad›nlar› afla¤›layan cin-sel ahlâk anlay›fl› sorgu tahtas›na çivilenmiflti.‹talya'da kürtaj hakk› için, ‹spanya’da zina ya-salar›n›n iptali için büyük yürüyüfller yap›ld›.Özellikle üniversiteli genç kad›nlar aras›nda ka-d›nlar›n kurtulufl mücadelesine büyük ilgi var-d›.

ABD'de Betty Freidan, 1966'da NOW (Ulu-sal Kad›n Örgütü)nü kurdu. 1963'te Kad›nl›¤›n Gizemi' adl› kitab› yay›nlayan Freidan, NOW’da özellikle evli ve çocuklu kad›nlar› bir araya getirdi. Kendini belli hedeflere ulaflmak için bir bask› grubu olarak tan›ml›yordu. 1971'de 10 bin üyeye ulaflan örgüt hedeflerini flöyle s›ral›yordu: Ev kad›nlar›n›n sürekli e¤itim yoluyla çal›flma hayat›na yeniden girmelerinin sa¤lanmas›, çal›flma hakk›. Kad›n ve erkek ça-l›flanlar aras›nda ücret eflitli¤i. Aile hukukunun eflitlikçi temelde gözden geçirilmesi. Cinsiyetçi reklamlara son verilmesi.

1967'de genç ve evli olmayan kad›nlarNOW’dan ayr›larak daha ‘radikal’ olan Ka-d›nlar›n Kurtulufl Hareketi'ni kurdular. Feminiz-min en temel zaaflar›ndan birisi de, örgütlenmeanlay›fl›ndan ortaya ç›k›yordu. Kendilerini ör-güt, yap›lanm›fl bir grup olarak de¤il, bir hare-ket olarak tan›mlad›lar. Onlara göre örgüt de-mek hiyerarfli, hiyerarfli de erkek egemenli¤idemekti. Bunun içindir ki, kad›n bilinçlendirmegruplar›, otonom birliktelikler d›fl›nda bir örgüt-lenmeye baflvurmad›lar. "Küçük grup" hareke-tin temel felsefesi, hatta amac›yd›.

NOW ve Kad›nlar›n Kurtulufl Hareketi, ta-lepleri için eylemler gerçeklefltirdi. 1TT gibibüyük flirketlere açt›klar› davalar sonucundakad›n iflçilere geçmiflteki ücret farkl›l›klar› ne-deniyle alamad›klar› milyonlarca dolar›n öden-mesini sa¤lad›lar.

1968'de Fransa'da Anne Tristan "Kad›n-Er-

kek Gelecek" grubunu kurdu. Bu, önceleri odönemin Sosyalist Partisi militanlar›nca kurulanDemokratik kad›n hareketinin resmi bir kurulu-fluydu. Bir süre sonra Anne Tristan ve çevresi,gruptan ayr›larak, "Partisons" dergisinin özelsay›s›n› ç›karmaya bafllad›. Bu özel say›da gö-rünmez ev ifline dayanan patriyarkal sistemelefltiriliyordu. 1970’te Meçhul Asker An›t›’na,savafltan korkunç ac›lar çeken eflleri, yani ka-d›nlar için çelenk b›rakt›lar. 1971'de 343'lerBildirisi’ni yay›nlad›lar. Bu bildiri, o dönemsanat ve edebiyatta ünlü olan kad›nlar›n kürtajyapt›klar›n› aç›kl›yordu.

1974'te Simone de Beauvoir Kad›n Haklar›Derne¤i'ni kurdu. Bu giriflimler çok say›da fe-minist grubun kurulmas›n› teflvik etti. Serbestiliflkiler, tek ebeveynli aileler, lezbiyenlik femi-nistlerin geleneksel evlili¤e bafll›ca alternatifle-riydi. Kültür alan›nda kad›n› ikinci cins olarakgösteren ve afla¤›layan imgelerdeki cinsiyetçili-¤e karfl› savaflt›lar. Yay›nevleri kurdular, okulkitaplar› bast›lar. Belçika, ‹srail Japonya'da si-yasi partiler kurdular.

"Kiflisel olan politiktir" tespitini yap›yor,"kamusal ve özel alan” ayr›m›ndan hareketle,kad›nlar›n her iki alanda da sömürüldükleriniileri sürüyorlard›. Çocuk yapmamak, evlenme-mek, evli ise boflanmak, bilinç gelifltirme grup-lar›nda bir araya gelerek özel sorunlar› di¤erkad›nlarla paylaflmak, sokakta cinsel tacize ha-y›r kampanyalar› düzenlemek gibi faaliyetleriçindeydiler. Bu süreç içinde kad›n s›¤›nma ev-leri kurdular. Irza geçmenin a¤›r suç say›lmas›,porno yay›nlar›n yasaklanmas›, kad›nlara uygu-lanan fliddete cezai yapt›r›mlar›n art›r›lmas› yö-nünde çal›flmalar yapt›lar. Kimi feminist grup-lar ise, ev kad›nlar› için ev ifli karfl›l›¤›ndaücret talebini yükselttiler.

1970'li y›llar›n ilk yar›s›nda harekette bölün-meler derinleflti. Radikal feministler eski dö-nem feministleri liberal olmakla suçluyorlard›.Liberal feministlerin mevcut sistemde de¤iflik-likler yap›lmas›yla her fleyin çözülece¤ine inan-d›klar›, fakat oy hakk›n›n elde edilmesindensonra a¤›rlaflan sorunlar›n bu görüflün yanl›fll›-¤›n› a盤a ç›kard›¤›n› ileri sürüyorlard›. Onlaragöre mücadele, evdeki erkeklere karfl› bafllama-10

Page 60: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

l› ve oradan bütün erkeklere yönelmeliydi.Çünkü aile, ev içi iliflkiler, erkek egemenli¤i-nin çekirdeksel üretim merkezleridir. Y›k›maburadan bafllanmal›d›r. Her fleyden önce özelyaflamlar› tümüyle dönüfltürmek gerekir. ‹fl ya-flam›, politika, sanat-kültür dünyas› yap›sal ola-rak erkek egemendir. "Kamusal" alanlarda ka-d›nlara yönelik ayr›mc›l›k vard›r, fakat, aslolan"özel" aland›r. "Özel alan"da devrim gerçeklefl-medikçe kad›nlar ikinci cins olmaktan kurtula-mayacaklard›r. Erkek egemenli¤inin en has ka-lesi ikili iliflkiler ve ailedir. Bunun için hergünkü iliflkiler içinde erkeklere karfl› savafl ve-rilmeli, geleneksel yaflama biçimi de¤ifltirilmeli-dir. Bütün kad›nlar erkeklere karfl› ezilenk›zkardefllik duygular› içinde birleflmelidir.Sosyalist feministler ise radikalleri kad›n ezil-miflli¤inin maddi temelini kavramamakla eleflti-riyorlard›. Onlara göre karfl›l›¤› ödenmeyen evifli, kad›n ezilmiflli¤inin temelidir. Erkek iflçi,ev kad›n› olan kar›s›n›n eme¤ine karfl›l›ks›z elkoyar. ‹flçi s›n›f› kad›na ra¤men onun s›rt›ndaayakta durur. Kad›n ücretli kölenin kölesidir.Kendi köleli¤i erke¤in köleli¤inin sürdürül-mesini sa¤lar. Sosyalist feministler eylemdençok teoriyle ilgilendiler.

‘80'li Y›llardan Günümüze Feminist Hareket

‘60'l› ‘70'li y›llarda flöyle ya da böylekad›n›n ezilmiflli¤ini sorgulayan, geleneksel de-¤er yarg›lar›ndan, din ve ahlâk anlay›fl›ndankopuflmaya çal›flan, her türlü hiyerarflik yap›-lanmay› reddeden feministler, '80'li y›llarda bü-tün bu iddialar›ndan uzaklaflarak, ç›kmaz içinegirdiler.

Feminizmin eski liderlerinden Rosalin Co-ward'›n söyledikleri gerçe¤i anlamak bak›m›n-dan yeterince aç›kt›r: "Kad›nlar›n ço¤unlu¤unuhiçbir zaman saflar›na katmam›fl olan örgütçüfeminizm çözülmüfltü... Feminizm d›flar›dan ol-du¤u kadar içeriden de göçertildi. Feminizmbas›n›n kötülü¤ü yüzünden de¤il, iç ayr›flmalar,görüfl birli¤inin olmamas›, suçluluk krizleri vehareket içindeki siyasal ümitsizlikten dolay› y›-k›ld›."

Buradaki üç saptama önemlidir. Birincisi;feminist hareketin kad›nlar›n ço¤unlu¤unu saf-

lar›na hiçbir zaman katmam›fl oldu¤unun teslimedilmesidir. Bu da feminizmin, genifl kad›n y›-¤›nlar› içinde marjinal bir ak›m olmaktan hiç-bir zaman kurtulmad›¤›n› gösterir. Asl›nda budurum bile tek bafl›na feminist hareketin, ka-d›nlar›n yüzde doksan›ndan fazlas›n› oluflturanemekçi kad›nlarla kurdu¤u köprülerin ne denlizay›f oldu¤unu ortaya koyar. ‹kincisi; feminiz-min çözüldü¤ü ve ard›ndan y›k›ld›¤›na iliflkinsaptamad›r. Çözülme ve ard›ndan y›k›lma... Fe-minizmin '70'lerin ortas›nda bafllayarak günü-müze akan serüveninin k›sa özetidir. Üçüncüsü;y›k›m›n siyasal ümitsizlikten dolay› meydanageldi¤inin kabulüdür. Ki bu da feminizmdekiburjuva özün ve burjuva s›n›rland›r›lm›fll›¤›nitiraf›d›r.

Feminizmdeki çözülme daha ‘80’li y›llar›nbafl›nda doruk noktas›na ulaflm›flt›. Hareketinen hararetli temsilcilerinin bulundu¤u ABD'de,feminizm, ruhunu çoktan düzene teslim etmifltibile. Bir zamanlar›n düzen d›fl› iddias›ndaki ra-dikal/sosyalist feminist hareketler, bulunduklar›ülkelerin burjuva partilerinde yer edinme u¤rafl-›na giriflmifllerdi. ABD’li feministler DemokratParti’ye, ‹ngilizler ‹flçi Partisi’ne, Frans›zlarSosyalist Parti’ye ve di¤er ülkelerdeki feminist-ler de Sosyal Demokrat ve sosyalist partilereiltihak ettiler. Dahas› kimi ünlü feministlerebakanl›k bile bahfledildi. Kimileri ise bürokra-tik kademelerde yer buldu.

Bir baflka feminist Ginia Bellafonte ise gü-nümüz feministlerin durumunu flu sözlerle tarifediyor: "Eski radikal/sosyalist vb. genelde kur-tuluflçu feminizm öldü, yerini, sürekli cinselsorunlardan konuflan itiraf hastas›, narsist, stilve görüntü merakl›s› garip bir fleye b›rakt›"

Bir zamanlar›n ünlü feminist kuramc›s› vepratisyenlerinden Kate Milett’in durdu¤u yer,feminizmin düfltü¤ü durum hakk›nda yeterli fi-kir verir. Kate Milett, feminizmin siyasal birak›m olarak varl›¤›n› yitirdi¤ini kabul ediyor,bunun nedenlerini tart›fl›rken ilginç bir sapta-mada bulunuyor: S›n›f gerçe¤ini yeterince dik-kate almamak...

Feminist hareketin çözülmesi ve tükenifl içi-ne girmesinin as›l nedeni feminist yazarlarcada belirtildi¤i gibi bu hareketin kad›n sorunu-11

Page 61: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

nun as›l kökenine inmekte gösterdi¤i baflar›s›z-l›kt›. Kuflkusuz ki, 1960'lar›n ortas›nda yükseli-fle geçen ikinci dönem feminist hareketin etki-si ile kapitalist ülkelerde önemli kazan›mlarelde edildi. Her fleyden önce kad›n›n ikincicins haline getirilmesi, kad›n olmaktan dolay›özel bir bask› ve sömürüye tabi tutulmas› çokdaha genifl çevrelerce tart›fl›ld›. Gerici ahlâkive dinsel yarg›lar ve kurallar sorgulanarak red-dedildi. Burjuva yasalardaki kad›nlar›n aleyhinebirçok yasa maddesi de¤ifltirildi. Örne¤in kürtajhakk› ‹ngiltere’de 1967'de, ABD'de 1973'te,Fransa'da 1975'te, ‹talya'da 1978'de tan›nd›. Ev-liliklerde mal ayr›m› ilkesi getirildi. Meslekseçme konusundaki ayr›mc›l›¤›n ortadan kald›-r›lmas› yolunda önemli ilerlemeler kaydedildi."Eflit ifle eflit ücret" hemen birçok ülkede yasa-lara geçti. Fabrikalarda krefl ve emzirme odala-r› aç›lmas›, do¤um öncesi ve sonras› izin vebu iznin bir bölümünün ücretlendirilmesi gibialanlarda da ilerlemeler sa¤land›. Bütün bu be-lirtilen haklar›n çok daha genifl kapsaml› olarakdaha yüzy›l›n bafl›nda Ekim Devrimi'nin hemenertesinde Sovyet ülkesinde gerçekleflti¤ini yu-kar›da belirtmifltik. Buna karfl›n kapitalist ülke-lerde bu haklar›n yasal düzeyde de olsa eldeedilmesi için; kad›nlar›n difle difl mücadelesinive elli y›ldan fazla süre geçmesini beklemekgerekti.

1980’e gelindi¤inde, feminist çevrelerin ka-d›nlar› harekete geçirmesine neden olan bir-çok sorun giderilmiflti. Böyle oldu¤u içindir ki,son kuflak feministler de ilk kuflakla ayn› kade-ri paylaflt›. 1980'den sonra kazan›mlar için mü-cadele yerini kazan›mlar› koruma ve uygula-mak için konumlanmaya b›rakt›.

‹kinci kuflak feministler de, birincileri gibibafllang›çta ilerici bir rol oynad›. Her ikisi debafllang›çta düzen ve onun kurumlar›yla flöyleya da böyle s›n›rl› bir çat›flmaya girdi. Ve, herikisi de belli bir aflamadan sonra, ilerici baru-tunu yitirip düzenin basit bir eklentisi oldu.Bunda flafl›lacak bir yan yok. C. Zetkin'in be-lirtti¤i gibi "Kad›n cinsiyetinin erkek cinsiye-tiyle kanun metinlerinde formel eflitli¤i sonuçolarak, sömürülen ve ezilen s›n›f›n kad›nlar›için -t›pk› bu s›n›fa ait erkeklerle, burjuvazinin

erkekleri ile cinsiyet birli¤ine ra¤men tam top-lumsal ve insanal özgürlük vermemesi gibi-tam gerçek toplumsal ve insanal özgürlü¤üsa¤lamaz." Sorun tam da buradad›r. Bugün ge-linen nokta çok aç›kt›r ki bu fikirleri' do¤rula-maktad›r. Burjuva kad›n hareketi do¤du¤u an-dan itibaren burjuva dünyan›n duvarlar› iles›n›rlanm›flt›. Onun bütün ileri hamleleri burju-va düzenin s›n›rlar›na çarpacakt›. Böyle olmas›-na karfl›n "burjuva kad›n haklar› savunucular›-n›n çabalar› hem iktisadi bak›mdan hem dezihinsel-ahlâki bak›mdan tamam›yla hakl›d›r"(C. Zetkin)

Bugüne de¤in kad›n haklar›n›n elde edilme-si ve kad›nlar›n kurtulufl mücadelesinde ortayaç›km›fl belli bafll› üç ana damardan söz edile-bilir.

Birincisi: Burjuvazinin egemen kesiminemensup kad›nlar›n öncülük etti¤i burjuva kad›nhareketi. Bu hareket, burjuva devrimlerle orta-ya ç›km›fl ve esasen mülk edinme ve oy hak-k› talebi üzerinde yükselmifltir. "Bu özel mül-kiyetin özgürleflmesinin son basama¤›d›r."Birinci dönem burjuva kad›n hareketinin dina-mosudur. Giderek karfl›devrimci bir konumakayd›lar ve 1920'lerde sahneden çekildiler.

‹kincisi: Küçük ve orta burjuva kad›n hare-keti. Meslek e¤itiminde ve mesleki çal›flmadaeflitlik, ailede ve ikili iliflkilerde eflitlik, yasalar-da eflitsizli¤i koruyan maddelerin de¤ifltirilmesi,cinsel özgürlük, kürtaj hakk› gibi talepler etra-f›nda geliflti. Erkek egemenli¤inin kökenlerinisorgulamaya yöneldi. Birinci dönemde egemenkesim kad›nlar›n›n pefline tak›ld›. 1960'lar son-ras› geliflen burjuva kad›n hareketinin ise öncü-lü¤ünü yapt›. Harekete damgas›n› vurdu. Onunda barutu, ’80'lerin ikinci yar›s›ndan itibarenbütünüyle tükendi.

Üçüncüsü: Emekçi kad›n hareketi. Kad›nla-r›n kurtuluflu için kapitalizm ve onunla birliktesömürünün ortadan kald›r›lmas› gerekti¤i gerçe-¤ini esas ald›. Sovyet devrimi de gösterdi ki,kad›nlarla erkeklerin gerçek eflitli¤i sosyalizm-de gerçekleflebilir. Fakat o, bugün içinden ge-çilen süreçte kad›nlara yönelik ayr›mc›l›¤a bas-k› ve fliddete karfl› mücadeleyi ertelemek biryana tam aksine söz konusu demokratik is-12

Page 62: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

temlerin etraf›nda kad›nlar›n ba¤›ms›z demok-ratik hareketini örmeye çal›fl›r. Emekçi kad›nhareketi, burjuva kad›n hareketinin taleplerinede sahip ç›kar. Çünkü bu talepler, do¤rudanemekçi, kad›nlar› da ilgilendirmektedir. Emekçikad›nlar, bu talepler u¤runa mücadeleyi dev-rimci eylem ve ajitasyonun konusu haline ge-tirir. Emekçi kad›n hareketi ya da onlar›n ön-cüsü konumundaki komünist kad›nlar bugünede¤in bu alanda yetersiz kald›lar. 1900'lü y›lla-r›n ilk çeyre¤inde Almanya ve Rusya'da veEkim Devrimi'nin hemen ard›ndan büyüyen et-kinlik bir süre sonra zay›flad›. Kad›n haklar›mücadelesinde birinci dönem burjuva feministhareket, ayr› kollardan ve ayr› talepler etraf›n-da örgütlendi. Faflizm y›llar›nda komünist ka-d›nlar, 1920'li y›llarda geçerli olan bak›fl aç›s›-n› terk ettiler. Burjuva kad›n haklar›savunucular›yla komünistler aras›na kal›n çizgi-ler çeken, onlar› bütünüyle karfl›devrimci, düfl-man kampta sayan fikirlerden vazgeçtiler. Fa-flizme karfl› bütün kad›n gruplar›n›birlefltirmeye ve ortak mücadeleye sevk etmeyeçal›flt›lar. Fakat, bu y›llarda da faflizmin kad›n-lara yönelik afla¤›lay›c› uygulamalar›n› yeterin-ce gündemlefltiremediler ve kad›nlar›n kitlelerhalinde faflist örgütlere ak›fl›n› engelleyemedi-ler. ‹kinci dönem kad›n haklar› mücadelesininyükseldi¤i y›llarda da etkisizdiler. Daha çok er-teleyici, beklemeci, seyirci ve bütün bunlarlabirlikte pasif bir pozisyonda kald›lar. Feminiz-min burjuva düzen s›n›rlar› içinde kalarak bur-juva pasifizmine sapland›¤› yolunda do¤ru de-¤erlendirmeler yapt›lar, buna karfl›n kendileride, hareketin öncülü¤ünü yapacak ataklara gi-riflmediler. Birinci dönemde devrimci hareketefeministlerden bir ak›fl vard›. Feminizme bula-flan kad›nlar, bir müddet sonra devrimcili¤e yö-neliyorlard›. Rus Sosyalist Devrimcilerinin ünlükad›n liderlerinin hemen hepsi feminist gruplar-dan gelmiflti. ‹kinci dönemde ise komünist vedevrimci olma iddias›ndaki partilerden feministgruplara kaymalar oldu. ‹kinci dönem feministhareketin birçok kad›n militan›, bu tip partiler-den gelmedir. Emekçi kad›nlar bu dönemde yaburjuva kad›n hareketinin pefline tak›ld› ya dabütünüyle onlardan uzak durdu.

Burjuva kad›n hareketinin geliflmifl kapitalistülkelerde bir daha dirilmemecesine söndü¤ü,buna karfl›n kad›nlar›n sorunlar›n›n daha da art-t›¤› günümüzde emekçi kad›nlar, yeni bir ka-d›nlar›n kurtulufl hareketi dalgas›n›n kuramsalve eylemsel öncülü¤ünü yapabilirler. Kaba birgenellemeyle vurgularsak denilebilir ki, birincidalgada mülkiyet ve oy hakk› için mücadelebelirleyici oland›. Bu mücadeleye burjuvazininegemen kesiminden kad›nlar öncülük ettiler.Meslek seçiminde, yasalarda tam eflitlik vekürtaj hakk› ikinci dönem kad›n hareketinin te-mel talepleriydi. Bu döneme küçük ve ortaburjuva kad›nlar önderlik ettiler. Bugün kad›n-lar›n kurtulufl mücadelesinde bütün sahneemekçi kad›nlara kalm›flt›r. Kuflkusuz bu, hertürden feminist fraksiyonun art›k yok oldu¤uanlam›na gelmez. Böyle fraksiyonlar var olma-ya devam edecektir. Eski fikirlere saplan›p kal-d›klar› müddetçe ilerleme flanslar› yoktur. Olsaolsa küçük ve politik olarak etkisiz çevrelerolarak kalacaklard›r. Çünkü geliflmifl kapitalistülkelerde kad›n haklar› için mücadele arenas›naç›kan her politik grup, bütün taleplerini bir tekana slogan›n alt›nda s›ralayabilir: "KapitalizmeÖlüm". Bu gerçe¤in üzerinden atlayan hiçbirhareket baflar›l› olamaz.

Yeni sömürge ülkelerde formel eflitlik ala-n›nda dahi, afl›lmas› gereken önemli sorunlarvar. Bu ülke emekçi kad›nlar› yasal eflitlik u¤-runa mücadeleyi omuzlamal›, bu alanda müca-dele yürüten kad›n haklar› savunucular›n› fafliz-me ve gericili¤e karfl› siyasal özgürlükmücadelesinin bileflenleri haline getirmelidir.Yeni sömürge ülkelerde kad›n haklar› mücade-lesi kendi kulvar›nda akan, siyasal özgürlüklermücadelesinin parças›d›r. Bununla birlikte ge-liflmifl kapitalist ülkelerde gelinen düzey kapita-lizm s›n›rlar› afl›lmad›kça, kad›n köleli¤inin ye-ni biçimler alt›nda artarak sürece¤inikan›tlamaktad›r. Bu nedenle yeni sömürge ül-kelerde de kad›nlar›n kurtulufl mücadelesi, ayn›zamanda antikapitalist ve sosyalizm perspektif-li olmak zorundad›r.

2. Bölüm13

Page 63: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Yüzy›lda Meydana Gelen De-

¤iflimKapitalizmin en geliflkin oldu¤u ülkelerde,

kad›nlar erkeklerle hiçbir bak›mdan eflit de¤il-di. Geleneksel iliflkiler, ahlâki ve dinsel de¤eryarg›lar› bir yana, yasalar bütünüyle erkeklerlehine düzenlenmiflti. Bir as›r önce, Fransa'dabir kad›n pantolon giyince "k›yamet kopmufl-tu." Yüzy›l öncesi ile bugün gelinen aflama k›-yasland›¤›nda kad›n erkek eflitli¤i mücadelesin-de katedilen mesafe daha iyi anlafl›l›r.

Bir as›r önce,* E¤itim hakk› yoktu.* Baz› geliflmifl kapitalist ülkelerde, "iyi" bir

efl, anne ve ev kad›n olmay› ö¤reten, yaflamkoflullar› itibar›yla sadece burjuvaziye mensupkad›nlar›n gidebildi¤i okullar vard›.

* Seçme seçilme hakk› yoktu.* Mirastan pay alma hakk› yoktu.* Kürtaj yapt›ran kad›nlar a¤›r cezalara

çarpt›r›l›yordu.* Fabrikalarda a¤›r çal›flma koflullar› alt›nda,

16 saatten fazla çal›fl›yorlard›.* Kad›nlar, kapitalizmle birlikte üretime ka-

t›ld›lar. Ama kad›nlar›n sanayide en yo¤un ol-du¤u alanlar, ücretlerin en düflük ve çal›flmakoflullar›n›n en a¤›r oldu¤u tekstil ve konfeksi-yon endüstrisi idi.

Sömürge ve yar›-sömürge ülkelerde ise, ka-d›n haklar›ndan söz etmek bile mümkün de¤il-di. Kad›nlar, evden d›flar› ç›kmaya bile "cesa-ret edemiyorlar"d›.

Her fley art›k çok farkl›. Yüzy›l›n ilk çeyre-¤inde SSCB'nin yaratt›¤› muazzam kazan›mlarve yüzy›l›n üçüncü çeyre¤inde Bat›'da burjuvakad›n hareketinin yürüttü¤ü k›smi mücadele,kad›n-erkek iliflkilerinde eski yarg›lar›n k›r›l›pparçalanmas›nda büyük rol oynad›.

Bugün geliflmifl kapitalist ülkelerde kad›n-er-kek eflitli¤i yasalar nezdinde önemli ölçüdesa¤lanm›fl görünüyor. Kad›nlar da erkekler gibie¤itim görüyor, istedi¤i mesle¤i seçebiliyor, is-tedi¤i partiye oy verip, düzen parlamentolar›naadayl›klar›n› koyabiliyorlar vb. Çocuk e¤itimiana okul düzeyine inmifl bulunuyor. Bu da ka-

d›n›n çocuk e¤itme görevini önemli ölçüde or-tadan kald›rm›fl görünüyor. Özel krefller ve ço-cuk bak›m yuvalar›, paras› olan herkese aç›k.Boflanmay› zorlaflt›ran bir dizi yasa maddesiart›k yürürlükte yok. Do¤um kontrol yöntemle-ri ve kürtaj›n yasallaflmas› nedeniyle cinsellikledo¤urganl›k önemli ölçüde birbirinden ayr›lm›fldurumda. Ev içi hizmet neredeyse tamamenmakineleflmifl. Geliflkin çamafl›r ve bulafl›k ma-kineleri, temizlik robotlar›, yap›m› kolay don-durulmufl g›dalar ev iflini önemli ölçüde hafif-letiyor.

Bütün bunlar kad›n-erkek eflitli¤i yolundaçok önemli ve ileri ad›mlar. Ne var ki madal-yonun bir baflka yüzü var.

"Demokrasi s›n›f bask›s›n› ortadan kald›r-maz" diyor Lenin, "ama yaln›zca s›n›f savafl›nadaha yal›n, genifl, aç›k, kesin bir biçim verir...Boflanma özgürlü¤ü ne kadar tamsa, kad›n içinev köleli¤inin kayna¤›n›n kapitalizm oldu¤u vehak yoksunlu¤u olmad›¤› o kadar bellidir. Dev-let düzeni, ne kadar demokratikse, iflçiler içinkötülüklerin kökünün kapitalizm oldu¤u ve hakyoksunlu¤u olmad›¤› o kadar bellidir. Ulusalhak eflitli¤i ne kadar tamsa (ki ayr›lma özgür-lü¤ü olmaks›z›n tam de¤ildir) ezilen uluslar›niflçileri için bafll›ca kötülü¤ün kapitalizm oldu-¤u ve hak yoksunlu¤u olmad›¤› o kadar belli-dir."

Kad›n erkek aras›ndaki her türden yasaleflitsizlik ortadan kalkt›kça kad›n erkek aras›n-daki eflitsizli¤in örtüsü de o oranda aralan›r.Ve bu eflitsizli¤in kayna¤›n›n kapitalizm oldu-¤u en ç›plak haliyle görünmeye bafllan›r.

1975 y›l›ndan beri toplanan BM kad›n kon-feranslar› da bu gerçe¤i teyit ediyor. "DünyaKad›n Zirvesi" olarak adland›r›lan söz konusukonferanslara, BM'ye üye devletler ve çeflitlikad›n çevreleri kat›l›yor.

1995 Pekin Konferans›'nda "Kad›n erkekeflitli¤ini gerçeklefltirmek için, her fleyden önce,kad›nlar›n yoksullu¤unu yenmek gerekir" kara-r› al›nm›fl. 169 ülke bu karar›n alt›na imza at-m›flt›. Befl y›l sonra, 2000 New York zirvesin-de kad›n yoksullaflmas›n›n b›rak›n azalmas›n›,aksine, giderek daha da derinleflti¤i görülüyor.New York'ta sunulan rapora göre: Dünya üze-14

Page 64: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rinde yoksullar›n yüzde 70'i kad›n, 828 milyonkad›n çal›flma yaflam› içinde. Bu da faal nüfu-sun yüzde 38'i demek. Fakat, s›ra ücrete gelin-ce, kad›n erke¤e göre, "eflit de¤er"deki iflinyüzde 20 ile 40 eksi¤i oran›nda ücret al›yor.Örne¤in kad›n iflçilere, ayn› ifl için erkek iflçi-lere ödenen ücretin, Almanya'da yüzde 22,Fransa'da yüzde 24, ‹spanya'da yüzde 26, Hol-landa'da yüzde 30, Yunanistan'da yüzde 32 ek-si¤i veriliyor. Kad›n iflgücü, geliflmifl kapitalistülkelerde, sanayi üretimi d›fl›nda ve düflük üc-retli hizmet sektöründe yo¤unlafl›yor. Örne¤in,kad›n iflgücünün Belçika’da yüzde 84.6’s›,ABD'de yüzde 83.7'si, Danimarka'da yüzde80.4'ü, Fransa'da yüzde 78'i hizmet sektöründetoplanm›fl durumda. Sanayi üretimi alan›ndakullan›lan kad›n iflgücü ise giderek daha büyükoranda yeni-sömürge ülkelerden karfl›lan›yor.Tekeller, ucuz kad›n iflgücü için ülke ülke do-lafl›yorlar. Dünyada kad›n eme¤inin en ucuz ol-du¤u yerler Asya'n›n birçok ülkesi, Malezya veTürkiye.

Kad›nlar›n yar›m-zamanl› ifllerde yo¤unlafl-mas›, geliflmifl kapitalist ülkelerde her geçengün daha da art›yor. Kad›n›n tüm yar›m-za-manl› çal›flanlar aras›nda oran› ABD'de yüzde70.3, Kanada'da yüzde 72, ‹sveç’te yüzde 84.5,Fransa'da yüzde 84.6, Almanya'da yüzde 93.8,‹ngiltere’de ise yüzde 94,3 olarak bildirilmekte-dir. Örne¤in Sony tekeli, kad›n›n evine zamanay›rmas› ad› alt›nda, haz›rlad›¤› esnek çal›flmaile kad›n 10 ile 15 saatleri aras›nda çal›flt›r›yorve ücretlerin de yar›s›n› veriyor.

Kad›n eme¤inin ucuz iflgücü metas› olarakde¤erlendirildi¤i bir di¤er alan, ev eksenli ça-l›flma ya da eve ifl vermesidir. Kapitalizmin ilky›llar›nda yayg›n olan eve ifl verme, günümüz-de yeniden yayg›nlaflma e¤ilimindedir. Her tür-lü sosyal güvenceden yoksun, örgütsüz ve bü-tünüyle bireysel iliflki biçiminde geliflen eve iflverme kapitalistler için bir tercih nedenidir.Her yerde özellikle yoksul yeni sömürge ülke-lerde h›zla büyümektedir. Örne¤in Türkiye’de1988 y›l›nda evde çal›flanlar›n say›s› 145 biniken, 1994 y›l›nda 400 bine yaklaflmaktad›r.Çal›flanlar›n yüzde 96’s› kad›nd›r.

Kad›n erkek aras›ndaki eflitsizli¤in bir baflka

göstergesi milli gelir hesaplar›. Sat›n alma gü-cü tarifesine göre kad›nda kifli bafl›na milli ge-lirin, erke¤in gelirine oran› ‹sveç’te yüzde81.8, Norveç’te 78.8, Avustralya’da 66.6, Pa-kistan’da 29.9, Ekvator’da 23.2, Suudi Arabis-tan’da 16.5. Bir baflka anlat›mla ABD’de kiflibafl›na düflen milli gelir 29.605 dolarken, kad›nbafl›na milli gelir bundan düflük 22.565 dolar-d›r. Ayn› rakamlar Fransa’da 21.175’e karfl›l›k16.437, Hollanda’da 22.176’ya karfl›l›k 14.902,Japonya’da 23.257’e karfl› 14.091 dolard›r.

Tar›m üretimi de dikkate al›nd›¤›nda dünya-daki toplam üretimin üçte ikisini kad›nlar›ngerçeklefltirdi¤i, buna karfl›n toplam gelirin yal-n›zca yirmide birini elde ettikleri tespit edil-mifltir.

Kad›n cinsinin yaflad›¤› sömürünün boyutu-nu kapitalizmin geliflmesiyle daha da derinlefl-ti¤i, kurulan köle pazarlar›ndaki bellidir. Kölepazarlar›nda sat›l›¤a ç›kart›lanlar ise kad›n veçocuklard›r. CIA raporuna göre "Avrupa’danABD’ye kaç›r›lan kad›n ve çocuklar zorla hiz-metçi ya da fahifle olarak çal›flt›r›l›yor. Son ikiy›lda kendi istekleri d›fl›nda çal›flt›r›lmak üzereABD’ye getirilenlerin say›s› 100.000.” Fabrika-larda ya da evlerde çal›flt›r›lmak için kaç›r›lankad›nlar, yasalar›nda kad›nlara eflitlik hakk›n›kabul etmifl ABD ya da baflka emperyalist ül-kelerde, hiçbir güvenli¤in olmad›¤›, sa¤l›ks›z,her türlü e¤itimden yoksun, sadece kar›n toklu-¤una bir yaflam sürdürmeye zorlan›yor.

Tekeller, kad›n eme¤ine yaln›zca ucuz iflgü-cü oldu¤u için de¤il, fakat ayn› zamanda, ka-d›nlar›n iflten at›lmas› çok daha kolay oldu¤uiçin yöneliyorlar. ‹flgücüne kat›lmaya haz›r ka-d›n say›s› artt›kça yedek sanayi ordusu geniflli-yor, ücretlerin genel seviyesinde düflme yaflan›-yor. Kad›nlar›n daha ucuza çal›flmas›, erkekiflçilerle kad›n iflçiler aras›ndaki rekabeti k›z›fl-t›r›yor.

BM Dünya G›da Program› sözcüsüne göre,"kriz durumlar›nda açl›ktan ölme tehlikesiylekarfl› karfl›ya kalanlar›n ço¤unu kad›nlar ve ço-cuklar oluflturuyor.”

Yoksullaflman›n kad›n üzerindeki dolays›zetkileri, e¤itim ve sa¤l›k alan›nda da ortaya ç›-k›yor. Dünyada okuma-yazma bilmeyen 96015

Page 65: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

milyon kiflinin üçte ikisi kad›n. Her y›l yar›mmilyonu aflk›n kad›n do¤um s›ras›nda yaflam›n›kaybediyor.

2000 New York toplant›s›nda aç›l›fl konufl-mas› yapan Kofi Annan; "Kad›na karfl› fliddetart›k tüm ülkelerde yasad›fl› ilan edilmifltir" di-yor. Bu aç›klama, yaflam›n gerçekli¤ine bir sa-niye bile dayanm›yor. Hiçbir inand›r›c›l›¤› ol-muyor; olamaz da. Çünkü kad›nlar, yaflam›nher alan›nda fliddetle yüz yüze. UNICEF'in 30May›s 2000 tarihli bir raporuna göre; aile içive ekonomik fliddet sebebiyle, 60 milyon kad›nistatistiklerden "kayboluyor". Fiili daya¤›n yan›s›ra, cinsiyeti nedeniyle fliddete maruz kalankad›nlar›n hiçbir güvencesi yok. Af Örgütü ra-poruna göre "kad›nlar tacize u¤ruyor, tecavüzemaruz kal›yor, dövüle dövüle öldürülüyor, diridiri yak›l›yor, sat›l›yor, hem de dünyan›n heryerinde."

*Dünyadaki her befl kad›ndan biri, yaflamsürelerince en az bir kez tecavüze u¤ruyor.

*Fransa'daki fliddet, kurbanlar›n›n yüzde 95'ikad›n. Bunlar›n yüzde 55'i efllerinin sald›r›s›ylayüz yüze geliyor.

*Dünya üzerinde 85 ile 114 milyon aras›kad›n ve k›z çocu¤u cinsel fliddete maruz kal›-yor.

*Özgürlükler ülkesi olarak sunulan ABD'de,her 8 saniyede bir kad›n fliddetle karfl› karfl›yakal›yor. Her 6 dakikada bir kad›n tecavüze u¤-ruyor, kad›nlar›n yüzde 87'si sokakta tan›ma-d›klar› erkekler taraf›ndan cinsel tacize maruzkal›yor.

*ABD'de öldürülen 10 kad›ndan 9'unun ka-tili erkek.

*‹ngiltere’de her 7 kad›ndan biri kocas›n›ntecavüzüne u¤ruyor.

*Ürdün'de tecavüze u¤rayan kad›nlar ceza-evine konuyor. Bu kad›nlar›n cezaevine kon-mas›n›n nedenini devlet "kad›nlar›n yaflam›n›güvence alt›na almak" olarak aç›kl›yor.

Farkl› dini inanç ve de¤iflik kültürlerde, ka-d›n, erke¤in namusu kabul edildi¤i için, kad›n,erke¤in "namus" makinesinde k›y›ma u¤ramak-tad›r. Örne¤in;

*1999'da Pakistan'da 600 kad›n "namusukirlendi¤i" için öldürüldü.

*Bangladefl'te kocalar› taraf›ndan öldürülenkad›n say›s›, ülkedeki tüm cinayet kurbanlar›-n›n yüzde 50'sini oluflturuyor.

*Ürdün'de, "namus cinayeti" nedeniyle öldü-rülen kad›nlar›n yüzde 90'› adli t›pta bakireç›kmakta.

*Fiziksel fliddete maruz kalan kad›nlar›noran› ABD’de yüzde 22.1, Hollanda'da 20, ‹s-viçre'de 12.6, ‹ngiltere'de 20.5, Kanada'da yüz-de 23'tür.

Kad›nlar›n yoksullu¤unu yenmenin "eflitlik"için zorunlu oldu¤una karar veren Pekin top-lant›s›ndan sonra, sermaye sahiplerinin zengin-liklerine zenginlik katt›¤› en önemli sektörler-den biri fuhufltur. Kad›n›n cinsel meta halinegetirilmesinin en ç›plak örne¤i olan fuhufl, ka-pitalist üretimin krizde oldu¤u dönemlerde enh›zl› geliflen sektördür. ABD'de, fuhufl sektö-ründe çal›flan kad›n say›s› 100 bin, Japonya'dafuhufla zorlanan Taylandl› kad›n say›s› 40-50bindir. AB üyesi ülkelerde bu rakam 200 binet›rman›yor. Endonezya, Malezya, Filipinler veTayland'da yap›lan incelemelerde, "seks sektö-rünün", bu ülkelerin gayri safi milli has›lalar›n-da yüzde 2'si ile yüzde 14'ü aras›nda pay sahi-bi oldu¤u tespit edilmifl. Her y›l, en az ltrilyon k›z çocu¤u fuhufl cehennemine itiliyor.‹nternet siteleri, manken ajanslar›, güzellik ya-r›flmas› organizasyonlar› ve daha birçok yollakad›nlar fuhufl sektörüne çekiliyor. Sexshop'lar,pornografik dergi ve filmler kad›n›n cinsel me-ta haline getirilmesinin ve cinsel afla¤›lanmayatabi tutulmas›n›n di¤er araçlar›.

Hemen her ülkede seçme ve seçilme hakk›yasallaflmas›na ra¤men burjuva parlamentolardayer alan kad›nlar›n oran› oldukça az. Kapitalistülkelerde oran›n en yüksek oldu¤u yer ‹sveç:Yüzde 42.7. Buna karfl›n bu oran; Belçika'dayüzde 23.3, Lüksemburg’da yüzde 20, ‹ngilte-re’de yüzde 18.4, ‹talya’da yüzde 11.1, Fran-sa'da yüzde 10.9, Yunanistan'da yüzde 6.3.Türkiye'de ise sadece yüzde 2.4.

Sermaye dolafl›m›n›n önündeki her türlü en-gelin kald›r›lmas› ve sermaye birikimi yetersiz-li¤ini gidermek için, art›de¤er sömürüsünü ko-flullar içinde maksimum düzeye ç›karmaktanbaflka bir fley olmayan sermayenin küresellefl-16

Page 66: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

me sald›r›s›, kad›nlar›da etkiliyor. Emperyalisttekeller ucuz iflgücü ve özellikle, daha da ucuzolan kad›n iflgücünden azami ölçüde yararlan-mak için yeni yöntemler uyguluyorlar. Dünya-n›n her yerinde sosyal güvenlik kazan›mlar›naa¤›r sald›r›lar yöneltiliyor. Esnek üretim ve ta-fleronlaflt›rma yoluyla örgütsüzlefltirme, düflükücret uygulamas›yla art›de¤er oran›n›n yüksel-tilmesi hedefleniyor. Bunun d›fl›nda, eve ifl ver-me, t›pk› kapitalizmin ilk y›llar›nda oldu¤u gi-bi h›zla yayg›nlafl›yor. Ev ifli yapanlar›nneredeyse tamam›n› kad›nlar oluflturuyor.

BM'nin Dünya Kad›n Konferanslar›, kad›nhaklar› savunucular›n›n mücadelesinin bir ürü-nüyken, emperyalist devletler ve onlar›n uzan-t›lar› durumundaki Sivil Toplum Kurulufllar›(STK) olarak adland›r›lan kurulufllar, bu top-lant›lar› kendi gerici amaçlar› için de¤erlendiri-yor. Örne¤in, dünyada kad›nlara karfl› fliddetinen fazla uyguland›¤› ülke emperyalist ABD ol-mas›na karfl›n, kad›nlara karfl› fliddete a¤›r ce-zalar getiren uluslararas› sözleflmeyi imzalama-yan birkaç ülkeden biri de ABD. Ayn› ABD,yeni sömürge ülkelerde, özellikle ‹slam toplu-munda kad›nlara yönelik cins ayr›mc›l›¤› uygu-lamalar›na sözümona en fazla karfl› ç›kan ülke.Emperyalistlerin kad›n sorununa olan bu ilgisi-nin gerçek nedeni, daha çok kad›n› ev cende-resinden ç›kar›p ucuz iflgücü piyasas›na çek-mektir. Emperyalist sermayedarlar ve onlar›n"sivil toplum" sözcüleri, sözde kad›n ayr›mc›l›-¤›na karfl› fliddetli tepkiler gösteriyor ve t›pk›feodal dönemde köylülerin köylerden flehirleresürülmesi gibi, kad›nlar› evlerinden ifl sahalar›-na çekmeye çal›fl›yorlar. Ne kadar kad›n iflgü-cü piyasas›na çekilirse, iflgücü o kadar ucuzlar.Ama ayn› zamanda daha çok say›da kad›n›nd›fl dünyaya aç›lmas›, sermayedarlar için yeniyat›r›m olanaklar›n›n do¤mas› demektir, Örne-¤in as›l olarak kad›nlara yönelik olan moda,kozmetik sanayi, ziynet eflya ticareti burjuvaziiçin önemli yat›r›m alanlar›d›r.

1700’lü y›llar›n sonunda bafllayan, kad›nlar›nerkeklerle eflitli¤i mücadelesi, birçok dönemler-den geçti ve birçok kazan›mlar› yaratt›. Bugüntablo çok baflkad›r. Ama yukar›da da belirtildi-¤i gibi, kapitalizmin geliflmesi ile kad›n ve er-

kek aras›nda biçimsel eflitsizlik giderildi¤i ölçü-de, gerçek ayr›m; kad›n›n çok daha a¤›r koflul-larda kapitalizm çarklar› aras›nda ezildi¤i, ka-d›n üzerindeki bask›s›n›n çok daha ç›plak halegeldi¤i görüldü. Bütün eflitlik yasalar›na ra¤-men sömürüye, bask›ya ve fliddete en çok ma-ruz kalanlar kad›nlar oluyor. Kad›n cinselli¤i-nin kullan›lmad›¤› tek bir alan kalmad›.Kapitalistler, t›pk› bir hayvan› etinden, sütün-den, derisinden, k›l›ndan, boynuzundan vb. heruzvundan nas›l yararlan›yorlarsa, kad›nlar› daayn› biçimde "de¤erlendiriyorlar". Onlar› hemucuz iflgücü metas›, hem de cinsel meta olarakkullan›yor, reklam arac› haline getiriyor, koz-meti¤e özendiriyor, hatta duygusall›¤›n› bile birsömürü konusu olarak kullan›yorlar. Televizyonpembe dizileri, Hollywood dramlar›, ‘bestseller’olan "aflk" romanlar› duygular›n metalaflt›r›ld›¤›birkaç alan.

Kad›n Sorununa Yeniden Ve Yeni Bir Düzey-de ‹lgi

1920’lerde Lenin, "Bat› Avrupa’daki bütünkurutulufl hareketlerinde yer alanlar, on y›ld›rde¤il, yüzy›llard›r eskimifl konumlar›n›n iptalinive kad›nlarla erkeklerin kanun taraf›ndan eflitk›l›nmalar›n› ileri sürmüfllerdir. Ama hiçbir de-mokratik Avrupa devleti, hiçbir ileri cumhuri-yet bu iste¤i gerçeklefltiremedi. Çünkü kapita-lizmin bulundu¤u toprakta ve fabrikada özelmülkiyetin oldu¤u sermaye gücünün korundu¤uyerde erkek, ayr›cal›klar›n› elde b›rakmaz" di-yordu.

Bugün hangi aflamaday›z? Burjuva demokra-tik Avrupa devletleri ve ileri kapitalist ülkelerne denli ayak diretirse diretsinler, kad›n erkekeflitsizli¤ine neden olan eskimifl kanunlar birbir iptal edildi ve kad›nlarla erkeklerin kanuntaraf›ndan eflit k›l›nmalar› hemen hemen ger-çekleflti. Erkek, birçok alanda ayr›cal›klar›n› el-den b›rakmak zorunda kald›. Buna karfl›n, ka-pitalizmin yaratt›¤› afl›r› sömürü, fliddet veafla¤›lanma çok daha yayg›n ve çok daha derinbir hal ald›. Yasalar önünde kad›n erkek eflitli-¤i sa¤lan›nca kad›nlarla kapitalistler karfl› kar-fl›ya kald›. Bir yanda kad›n olmaktan dolay›,onu prangalayan, çocuk büyütme, e¤itme, ev17

Page 67: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

iflleri paras› olan herkes için ulafl›labilir top-lumsal hizmetler haline gelmifl, nesnel olaraktoplumsallaflm›fl, kad›n› ifl ve toplumsal yaflamiçinde ikincil k›lan her türlü yasal engel orta-dan kalkm›flken, di¤er yandan, vahfli kapitalizmcanavar›n›n yaflayabilmesi için kad›n›n ucuz ifl-gücüne duydu¤u ihtiyaç daha da artm›flt›r. Kal-d› ki dünün kol gücü gerektiren "erkek mes-lekleri" bugün, yeni makineler sayesinde tarihekar›flmaktad›r. Bu da, kad›n iflgücünün dahayayg›n kullan›m imkânlar›n› art›rmaktad›r. Ay-r›ca, toplumsallaflm›fl ev iflleri ile çocuk bak›-m›n›n pahal›l›¤› nedeniyle, milyonlarca kad›nbu mekanlardan yararlanamamaktad›r. Kad›n›nkurtuluflunun gelip dayand›¤› nokta budur. Ka-pitalizmin efli¤i afl›lmadan kurtulufltan söz edi-lemez. Bu demek de¤ildir ki, erkek egemenli¤ibütünüyle ortadan kalkm›flt›r. Tam aksine, ka-pitalistler kad›n›n ucuz eme¤inden faydalanabil-mek için erkek egemenli¤ini yeni biçimlerde,yeni k›l›klar alt›nda çok daha pervas›zca kul-lanmak durumundad›rlar. Erkek egemenli¤i ol-madan, kad›n eme¤inin ucuz iflgücü metas› ola-rak kalmas› mümkün de¤ildir.

Bunun içindir ki, kad›nlar kurtulufllar› içinkapitalizme karfl› sosyalizm için mücadeleederken, kapitalizmin kad›nlar› sömürme, afla¤›-lama, cinsel meta olarak kullanma, kad›n vücu-dunu ve duygular›n› birer sermaye yat›r›m ala-n› olarak de¤erlendirme arac› olan erkekegemenli¤ine ve onun ürünlerden birini ifadeeden çarp›k kad›n bilincine karfl› mücadele et-melidirler.

Erkek egemenli¤ine ve onun kad›nlar içintersten yans›mas› olan çarp›k kad›nl›k bilincinekarfl› savafl›m, tek bafl›na kad›n›n kurtuluflunugerçeklefltirmez. Ama kad›nlar bu cendereyik›rma mücadelesine giriflmeden, bu mücadeleiçinde e¤itilmeden y›¤›nlar halinde sosyalizmekazan›lamazlar.

"Yasa önünde eflitlik, henüz yaflamda eflitlikde¤ildir. Emekçi kad›n yaln›zca yasa önündede¤il, bilakis yaflamda da erkekle hak eflitli¤inikazanmal›d›r" diyor Lenin.

Görülüyor ve anlafl›l›yor ki, yasada eflitlikne denli sa¤lan›rsa sa¤lans›n, yaflamda erkeklehak eflitli¤i sa¤lamak için, kapitalizmin yerle

bir edilmesi gerekiyor. Yaln›zca yasada de¤il,yaflamda da erkekle hak eflitli¤i, emekçi kad›n-lar›n parolas› bu olmal›d›r. Bu, çok sert ve çe-tin bir mücadeleyle baflar›labilir. ‹nsan ile insanaras›ndaki en eski eflitsizlik biçiminin, özelmülkiyetin ortaya ç›kmas›yla oluflmufl bu insan-l›k kamburunun kad›n-erkek iliflkilerinde yarat-t›¤›, yüzy›llard›r süregelen tahribat›, toplumsaldokuda meydana gelen zehirlenmeyi, kad›nlaraleyhine oluflmufl de¤erleri, erkek egemenli¤ini"do¤al"laflt›ran al›flkanl›klar› bir ç›rp›da yok et-mek mümkün de¤ildir. Nas›l ki, kölelik, serflikya da kapitalizmde de¤iflen yaln›zca sömürübiçimidir, sömürü, ortak özelliktir; ayn› flekildeözel mülkiyetin ortaya ç›kmas›ndan bu yanabütün toplumsal sistemlerde de biçimi de¤iflsede ataerkil karakteristik yand›r. Bu tarihsel sü-recin sonudur ki kad›n, eve ve kendine kapa-t›lm›fl, geri b›rakt›r›lm›fl, yaln›zca maddi iliflki-ler alan›nda de¤il, manevi dünyas›nda daezilmifl, horlanm›fl, ruhsal olarak sakatlanm›flt›r.Bu nedenle, yaflamda eflitlik mücadelesi temelbir sorundur ve yaln›zca kapitalizme karfl›, ka-d›n›n istismar edilmesine karfl› mücadeleyle s›-n›rland›r›lamaz. Ama yaflamda eflitli¤in toplum-sal olarak sa¤lanmas›n›n ön flart›, üretimaletleri üzerindeki özel mülkiyetin kald›r›lmas›,art›de¤er sömürüsü üzerine yükselen kapitalistsistemin y›k›lmas›d›r.

Kad›nlar›n sorunlar› her geçen gün a¤›rlafl›-yor. Bu sald›r›ya karfl› yeni bir baflkald›r› ham-lesi gerekiyor. Bu hamlenin biricik toplumsaldayana¤› emekçi kad›nlard›r. Öncü s›n›f›nkömünist öncüsünün organik bir parças› olarakkomünist kad›nlar kad›nlara karfl› bir afla¤›lamamakinesi haline gelen kapitalizme karfl›, ezilen,horlanan, bask› alt›na al›nan bütün kad›nlar›saflar›nda birlefltirmeli, kapitalizmin maddi vemanevi ??? u¤rayan tüm kad›nlar›n kurtulu-fluna önderlik etmelidir. Kendisinden baflka hiç-bir kad›n kesimi bunu baflaramaz. Çünkü ancakiflçi ve emekçi kad›nlar, bu flekilde örgütlenipsavafl›rlarsa, gerçek kurtuluflun kap›s›n› aralaya-bilir, sosyalizme ulaflabilirler. O halde yeni birkad›nlar›n kurutulufl hareketi dalgas›n› yarat-mak, komünist kad›nlar›n omuzlar›ndad›r. Dev-rimin ve devrimci mücadelenin, dört duvar ara-18

Page 68: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

s›na s›k›flt›r›lm›fl kad›nl›¤› nas›l ayd›nl›¤a ç›kar-d›¤› son yar›m yüzy›ldaki ulusal ve sosyal kur-tulufl mücadelelerinden de bellidir. Çok uza¤agitmeye gerek yok: Onbefl y›l süren KürdistanUlusal Kurtulufl Mücadelesi'nde binlerce y›ld›rgeri-feodal iliflkilerin bask›s› alt›nda bütünüylekifliliksizlefltirilen Kürt kad›nlar›n›n nas›l daaya¤a kalk›p, büyük bir savafl azmi ile öneat›ld›klar› görüldü. Komünistler kad›n sorunuy-la her zamankinden çok daha yo¤un ve sistem-li bir tarzda ilgilenmelidirler. Bu, hem kuram-sal, hem de pratik bir ilgi olmal›d›r. Kad›nhareketinin günümüzdeki seyrine iliflkin kuram-sal bir çerçeve çizerek, potansiyel kad›n hare-ketini a盤a ç›karmak ve bu hareketi kendi ka-nallar›ndan devrim okyanusuna ak›tmakkomünistlerin omuzlar›ndad›r. Konuyla ilgiligenel geçer do¤rular› tekrarlamak, lafazanl›ktanbaflka bir anlam tafl›maz. Hareket plan› içerme-yen genellemeler bir milim bile ilerletmez. Ka-bul etmek gerekir ki, soruna yo¤unlaflma göre-vi herkesten çok kad›n komünistlere düflüyor.E¤er komünistler kad›n çal›flmas›nda istenilennoktada de¤illerse bunun en önemli nedeni, ka-d›nlar›n sorunu yeterince sahiplenmemeleri vegerekli inisiyatifi göstermemeleridir. Biliniyorki, komünistlerin saflar›nda da, kad›nlara karfl›dar kafal›, küçük burjuvaca, küçümseyici birtutumun kal›nt›lar› hâlâ flu ya da bu ölçüde biretkiye sahiptir. Bunun için bayra¤› herkestenönde kad›nlar dalgaland›rmal›d›r. Clara Zet-kin'in dedi¤i gibi "komünist kad›nlar, neredekad›nlar ac› çekiyor, nerede kad›n, haklar› veözgürlükleri u¤runa mücadele etmek zorundakal›yorsa" ellerinde "bilgi meflalesi ve irade veeylem k›l›c›yla orada olmal›"d›rlar.

Kaynakça1- Komünist Manifesto, Marx-Engels, Sol

Yay›nlar›2- Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin

Kökeni, Engels, Sol Yay›nlar›3- Kad›n ve Sosyalizm, A. Bebel, Sol Ya-

y›nlar›4- Kad›n ve Aile, Marx- Engels-Lenin, Sol

Yay›nlar›

5- Kad›nlar›n Kurtuluflu, Lenin, Honca Ya-y›nc›l›k

6- Kad›n Sorunu Üzerine Seçme Yaz›lar,Clara Zetkin, ‹nter Yay›nlar›

7- Kad›n Sorunu Üzerine, Marx, Engels,Lenin Stalin, Komintern ‹nter Yay›nlar›

8- Rusya’da 1917 Sosyalist Ekim Devrimive Kad›nlar›n Kurtuluflu, Gül Özgür 2. Cilt,Dönüflüm Yay›nlar›

9- Kad›nlar›n Özgürlügü ve S›n›f Mücadele-si, Tony Cliff, Ataol Yay›nlar›

10- Kad›nlar ve ‹flçi Hareketi, Yaz›n Yay›n-c›l›k

11- Feminizm, Andree Michel, Kad›n Çev-resi Yay›nlar›

12- ‹kinci Cins, Simone de Beavoier, PayelYay›nlar›

13- Kad›nl›¤›n Gizemi, Bety Feriden, E Ya-y›nlar›

14- Cinsel Politika, Kate Milett, Payel Ya-y›nlar›

15- fiu Hain Kalplerimiz, Rosalind Coward,Ayr›nt› Yay›nlar›

16- Biz Devrimci Kad›nlar, Elif Karatekin,Varyos Yay›nc›l›k

19

Page 69: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

“Proleteryan›n iktidar mücadelesinde ör-gütten baflka silah› yoktur” (Stalin)

“Devrimci kuvvetlerin taktik baflar›s› girdik-leri taktik çarp›flmadan devrimci ve politik et-kilerini büyüterek ç›kmalar› anlam›na gelir.Hedefler ve vurufl gücü, politik etkinin büyü-mesine, yay›l›p derinleflmesine ba¤l› olarakbüyür, büyümelidir. Düfle kalka, sendeleyerekilerlemek istemiyorsan›z, ikinci aflamada bü-yüyen siyasi etkinizi ve büyüyen devrimi ör-gütlemeyi baflarmal›s›n›z. Büyüyen politik et-kinizi örgüt gücüne dönüfltürmelisiniz. Politiketkiyi kal›c›laflt›r›p derinlefltiren budur. Dahaileri politik ç›k›fllar, bir önceki aflaman›n kaza-n›mlar›n›n maddi örgütsel güce dönüfltürül-mesine dayand›r›labilir. Politik hedefinizi vevurufl gücünüzü, ancak geniflleyen, derinle-flen, yay›lan politik etkinizi örgütleyerek büyü-tebilirsiniz.” (MLKP ll. KB)

‹flçi s›n›f› ve ezilen halklar›n faflizm ve ser-mayeye karfl› mücadelesinin devrimci önderli-¤ini üstlenmek ve proleteryan›n devrimci ikti-dar›n› kurma hedefi ve iddias›n›gerçeklefltirmenin biricik yolu; emekçi kitleleribir a¤ gibi saran örgüt, örgüt ve yine örgüttür.

Örgüt ve örgütlü güçler -tabi ki ezilen vesömürülen güçlerin- öteden beri egemen s›-n›flar›n korkulu rüyas› olmufltur. Bu yüzdenegemen s›n›flar en büyük “cezalar›” saltanat-lar›n› y›kmaya yönelik örgütlü eylemlere, güç-lere ve bireylere verirler. Böylece örgüt fikrininkitleler içinde yayg›nlaflmas›n› tehlikeli bir“fley” olarak gösterip yasaklamaya, engelle-meye çal›fl›rlar.

Temel üretim araçlar›na sahip bir az›n›l›¤›oluflturan sömürücü s›n›flar, genifl emekçi y›-¤›nlar üzerindeki siyasal ve ideolojik egemen-liklerini bir bask› ve zor ayg›t› olan devlet ara-c›l›¤›yla kurarlar. Devlet ise, tepeden t›rna¤asilahl› ve örgütlü bir güçtür. Bütün yasalar, ku-rallar; gelenek ve görenekler; din-ahlak vekültür bu sömürücü ve kan emici az›nl›¤›n s›-n›f ç›karlar›n› korur ve güvenceler. Bunu bafl-ta toplumsal yaflam›n en küçük birimi olan ai-le olmak üzere; okul, ordu, cezaevleri,iflyerleri, dernek, vak›f ve dini kurumlarla ya-

parlar. Siyasal zor ve bask›n›n arac› burjuvadevleti, tepeden t›rna¤a örgütlü yap›s›, siya-sal egemenli¤i ve ideolojik hegemonyas›ylaayakta durur. ‹flçi s›n›f› ve emekçilerin iktidar›-n› kurmak, bu örgütlü zor ayg›t›n›n y›k›lmas›n›getirecek daha etkin ve yetkin bir örgütlülükve savafl›m› öngörür. Örgütlü silahl› savafl›m,bunun bafll›ca yoludur.

Birlik Devrimiyle birlikte s›n›flar mücadele-sindeki onurlu yerini alan partimiz MLKP,gruplar dünyas›na ait dar çal›flma tarz›n› afl›pyeni tarz›, parti tarz›n› kufland›. Ve daha ilkkavga y›l›nda bu tarz›n farkl›l›¤›n›, en genifl ifl-çi, emekçi ve gençlik y›¤›nlar›n›n hareketineöncü-iradi müdahalede bulunarak dosta vedüflmana gösterdi. Partimiz, iflçi s›n›f› veemekçi kitleleri devrimin siyasal ordusu olarakörgütlemek, onlar›n demokratik ve sosyalistsavafl›m›na önderlik etmek için strateji ve tak-ti¤ine uygun siyasal ve örgütsel alanda pratikad›mlar att›. Birlik devriminin sa¤lad›¤› muaz-zam pozitif enerjiyle, düflman sald›r›lar›nakarfl› atefl alt›nda devrim ve iktidar yürüyüflü-nü sürdürdü. Devrimci savafl›m›yla önemli birpolitik etkinlik sa¤lad›.

MLKP, k›sa sürede gerek politik etki düze-yi, haz›rl›k ve güç biriktirme konusunda olsun,gerekse de örgütlülük düzeyi bak›m›ndan ol-sun di¤er devrimci örgütlere göre birkaç ad›möne s›çrad›. Bu durum bugün de böyledir...Ancak bizim hedefimiz mevcut devrimci ör-gütler içinde en önde olmak, en iyisi olmakde¤ildir. PKK’nin de devrimci hattan YDD’yedo¤ru dümen k›rmas›, ideolojik-politik teslimi-yeti ve Kürt devriminin yenilgisi koflullar›nda,devrimci hareketi saran tasfiyecilik ve refor-mist kuflatma alt›nda kitlelere dönük politikatarz› yerine içe dönük politikalarla malül dev-rimci örgütlerden bir kaç ad›m ileri olmaklapolitik iktidar hedefimizi gerçeklefltirebilir, iflçive emekçi kitlelere önderlik gibi büyük iddiave misyonumuzu oynayabilir miyiz? fiüphesizki hay›r. Biz art›k s›n›flar savafl›m›nda bellibafll› politik güçlerden biri olman›n neresindeoldu¤umuzu sorgulamal› ve buradan hareket-le de¤erlendirmeler yapabilmeliyiz.1

BELGEPOL‹T‹K ETK‹M‹Z‹ ÖRGÜTSEL

KAZANIMLARA DÖNÜfiTÜREL‹M

Page 70: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

Marksist-Leninist partimiz genifl emekçi y›-¤›nlar›, ezilen halklar› ve gençli¤i afla¤›layanve sefalete sürükleyen vahfli kapitalizme veemperyalist barbarl›¤a karfl›, kitlelerin ba¤r›n-da tafl›d›¤› hoflnutsuzlu¤u, mücadele iste¤iniuyand›r›p, potansiyel enerjilerini ateflleyereky›k›c› enerjiye dönüfltürme, devrim ordusuolarak örgütleyip dövüfltürme ve devrimci ikti-dar› kurma tarihsel ve siyasal göreviyle karfl›karfl›yad›r.

Bir çok alanda parti tarz›n›/yeni tarz› yafla-ma geçirerek mücadele tarihine yeni devrimcigelenekler arma¤an eden partimiz; siyasalkazan›mlar› örgütsel kazan›mlarla birlefltir-mek, pekifltirmek ve süreklilefltirmek suretiylekendisini daha üst düzeyde örgütlemek veüretmek zorundad›r. Bu konuda geçmiflin,gruplar döneminin üzerimizde kalan ve gelifl-memizi, s›n›f hareketiyle birleflmemizi frenle-yen eski tarza ait kal›nt›lar›n› evrimci yoldande¤il devrimci yolda ilerleyerek, s›çramalarlatepelemeliyiz. Yoksa geçmifli biraz daha farkl›bir düzeyde tekrarlamaktan öteye gidemeyiz.

12 Eylül öncesi devrimci ve komünist grup-lar›n iktidar ufkundaki darl›ktan kaynaklananbu alandaki yetmezliklerinin sonuçlar› çoka¤›r ödendi. Hala da etkileri sürüyor. Dahaçok bölünmüfllük ve grupçulukla an›lan, enbüyük enerjisini en yak›n›ndaki devrimci gru-ba yönelten 74-80 döneminde elliyi aflk›ndevrimci grup, parti ve örgüt binlerce, onbin-lerce kitleyi harekete geçirebiliyor, karfl›dev-rimle savaflt›rabiliyorken; bu muazzam dev-rimci gücün/gövdenin örgütlü bölü¤ü/bafl›on’larla ifade ediliyordu. 24 saatini devrimciçal›flmaya ay›ran ve bir kadro gibi çal›flandevrimciler y›llarca ileri sempatizan olarak ka-labildiler.O nedenle partimiz, 74-80 devrimciyükselifl dönemindeki devrimci çal›flmay› dev-rimci kendili¤indencilikle tan›mlad›. Nitekimharekete geçen kitlelerle öncü güçlerin önder-lik misyonu aras›ndaki uçurum, 12 Eylül faflistcuntas›n›n kolay baflar› kazanmas›n›; devrim-ci hareketin, kitle mücadelesinin a¤›r yenilgialmas›n› getirdi. Bu örgütsüzlük ve iradesizliknedeniyledir ki devrimci örgütler,faflist cunta-c›lar karfl›s›na kendi güçlerini, çeflitli grev vedirenifllere kat›lan binleri, onbinleri ç›kar›p dö-vüfltüremediler. Bu tarihsel deneyde ç›kar›l-mas› gereken önemli dersler vard›r.

Özellikle ‘97’lerde bafllayan kitle mücade-lesindeki durgunlukla birlikte partimizin politik

etkinlik düzeyinde de bir düflüfl ve zay›flamayafland›. Elbette bu politik edilgenlik durumu-nu sadece bu olguyla izah edemeyiz. Bununbirçok nedeni var: ‹lki her düzeyde önderlikyetmezli¤i ise, ikincisi geniflli¤ine geliflme-nin, nicel geliflmenin derinli¤ine geliflmeyle,niteliksel geliflmeyle birlikte yürütülememesi,kadrolar›m›z›n ideolojik-politik düzeylerininyükseltilememesi; ikinci derece kadrolar veörgütçü kadrolardaki yetersizlik; üçüncüsüeski tarz›n üzerimizdeki etkilerinin yan›s›ra,sürekli eylem hatt›nda yürüyen partimizinkadro gücündeki kay›plar›n› telafi edecekkomple, bütünlüklü ve kesintisiz bir çal›flma-n›n yürütülmemesidir. Partimiz kuruluflundanitibaren genifl emekçi kitlelere öncülük rolünüyerine getirirken küçümsenmeyecek kadrokayb›na u¤rad›. Bu durum siyasal ve örgütselfaaliyetin düzeyini düflürdü. ll. Kongre Belge-leri flöyle diyordu:

“... Partimiz geçiflin haz›rlanmas› ve örgüt-lenmesine vurgu yapmakla birlikte hemen vedo¤rudan sald›r› politikas› öngörmemifl, poli-tik olarak kuvvet biriktirme, f›rsat kollama veuygun anlarda sald›r›ya geçifli gerçeklefltirmeüzerinde durmufltur. Örgütsel haz›rl›k ve kuv-vet biriktirme, politik olarak pratikte öngörüle-nin afl›larak, sald›r› demesek bile bir coflkuylaileri at›lma çizgisi geliflmifltir. Coflkuyla ileriat›lmak fleklinde yaflam bulan politik çizgi, yeryer ihtiyats›zca ileri at›lma düzeyine ulaflm›fl-t›r. Bu, örgütsel haz›rl›k ve kuvvet biriktirmeçal›flmas›nda derinleflmeyle de birlefltirilme-yince, siyasi polisin sald›r›lar›n›n sonuç al›c›olmas›n› kolaylaflt›rm›flt›r...” (s. 109)

Tüm parti kadro ve örgütleri taraf›ndan bili-nen bu durumu yeniden yaflamamak için,devrim ve sosyalizm kavgas›n› büyütmek; ka-barmaya bafllayan kitle mücadelesi dalgas›nadevrimci-tarzda müdahale ederek politik etkidüzeyimizi yükseltmek ve s›n›fla birleflerekönder partiye ulaflmak perspektifiyle hareketedip, partiyi yeni/taze güçlerle daha üst dü-zeyde örgütleme görevini gelinen aflamadahiç bir gerekçeyle ihmal etmemeliyiz.

2000 Mart-May›s süreci, partimizi, yürüttü-¤ümüz ›srarl› devrimci mücadele ve öncüdevrimci ç›k›fllarla bir kez daha öne ç›kard› vekitlelerin umudu olma yolunda önemli öncüsinyaller vermesini sa¤lad›. Geliflen bu politiketkiyi kal›c›laflt›rmak ve daha ileri/üst politiks›çramalara dönüfltürmek için örgütsel infla,oluflum ve mevziler alan›nda h›zla baflar›lar2

Page 71: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

kaydetmek zorunday›z. Starateji ve takti¤imizin öngördü¤ü haz›rl›k

ve güç biriktirmenin gerçekleflmesi de bu dev-rimci görevlerin baflar›lmas›na ba¤l›d›r.

Haz›rl›k, mevcut kuvvetlerimizin örgütlen-mesi, yönetilmesi ve planl› bir flekilde hedef-lerimize ba¤l› olarak savafla sürülmesidir.Baflka bir deyiflle partiyi, parti güçlerini örgüt-lemektir. Güç biriktirme ise, politik aktiviteleri-miz sonucu eylemlerimize kat›lan, partiyeyaklaflan yeni güçlerin uygun parti örgütlerin-de örgütlenmesi ve yönetilmesidir.

Partinin görevleri, hedefleri somut olarak,birkaç ad›m ötesi görülerek planlan›r ve bunauygun güç tansifi yap›l›r. Partimizin giriflece¤iher çarp›flma ve muharebeden ulaflaca¤› so-nuç; yenilgi ve zafer, baflar› veya baflar›s›zl›ktamamen örgütlenme ve haz›rl›k düzeyineba¤l›d›r. Haz›rl›k, e¤itim, bilgi-deneyim aktar-ma, sirkülasyon, ay›klama, motivasyon gibibir dizi boyutu kapsar. Yüzünü partiye dön-müfl yeni güçleri partiye kopmaz ba¤larlaba¤lamak, güç biriktirmenin ana hedefidir. ‹n-san unsurunun yan›nda, güç biriktirme, yenimücadele araçlar› ve biçimleri, yeni çal›flmaalanlar›, teknik donan›m ve mali olanaklar› dakapsar.

Ezilen ve sömürülen kitleleri parti saflar›n-da örgütleme, savafl›m yetene¤ini yükseltmestratejik ve taktik önderli¤in ana görevlerin-dendir. Aksi taktirde güçlü politik etki kal›c› vesürekli olamaz. Gerçek anlamda bir politik ba-flar›dan da sözedilemez.

Politik etkimizi örgütsel maddigüce nas›l dönüfltürece¤iz?Gelinen yerde partimizin devrimcili¤ini ka-

n›tlama ve varl›¤›n› ispat etme; günü kurtar-ma diye bir sorunu yoktur, olmamal›d›r. Buduruma tak›lmak geri bir durufltur ve çoktanafl›lm›flt›r. Bugün Partimizin geliflen politik et-kisini örgütsel güce dönüfltürmeyi baflarma vesüreklilefltirme görevi önümüzde durmaktad›r.

Örgütsel infla, oluflum ve mevziler sa¤lamave gelifltirme devrimci çal›flmam›z›n önemlibir parças›d›r. Bu da bir yan›yla örgütlenmedederinleflme ve niteli¤i gelifltirmedir.Ve ilk ad›-m›, uzmanlaflma ve iflbölümüdür. Uzamanlafl-ma ll. Kongre Belgeleri’nde belirtildi¤i gibi“tecrit” ve “s›n›rlama” y› gerektirir. Bu tecrit ves›n›rlama tabii ki uzmanlaflma alan› d›fl›ndakigörevler içindir. Her ‘ifl’ten az çok anlayankadrolar de¤il, yeteneklerine uygun uzman-

laflm›fl ve yetkinleflmifl kadrolard›r ihtiyac›m›zolan. Bu yetmez, uzmanlaflma ve yetkinleflmede konsatrasyonu ve yo¤unlaflmay› sa¤laya-cak olanak ve koflullar›n sa¤lanmas› bir di¤erad›md›r.

Niteli¤i yükseltmede kadrolar›m›z›n ideolo-jik ve politik donan›m›, derinli¤i ve sa¤laml›¤›zorunludur. Parti politikalar›n› derinlemesinekavarayacak, özümseyecek ve uygulamadatereddütsüz davranacak kadrolar e¤itmek veyetifltirmek zorunday›z. Kadro ve örgütlerine¤itimi, ifllevli k›l›nmas› ve niteli¤inin gelifltiril-mesi; öncelikle, özel günlere ve dönemlere in-dirgenerek darlaflt›r›lamaz, aksine komple vebütünlüklü devrimci çal›flman›n bir parças›d›rve süreklidir. ‹kincisi, devrimci e¤itim devrimcipratik içinde gerçekleflecektir. E¤itimde kaste-dilen teorik e¤itimse, bu da özel e¤itim dö-nemleri, parti okulu, parti örgütleri ve fonksi-yonerlerinin “ifl”leri ve çal›flmalar›n›nkonusudur.

Pratik devrimci görevlerimize gösterdi¤imizözeni, ideolojik-politik-örgütsel bak›mdan yet-kinleflmek için de göstermeliyiz. Yetkin ve bil-gili propagandac›lar, politik refleksleri gelifl-mifl, sars›c› ve etkileyici ajitatörler, yarat›c› vede¤ifltirici örgütçüler, uygun vurufllarla politiketkimizi pekifltiren milis-müfrezeler yetifltirme-yi hedeflemeliyiz. Bir çark›n difllileri gibi heralanda uzman kadrolar görevlerini lay›k›ylayerine getirirse devrim çark›n› hiç bir güç dur-duramaz.

Toplumun ezilen, sömürülen, afla¤›lananve geleceksizli¤e itilen s›n›f ve katmanlar›n-dan partimize yönelen iflçileri, memurlar›,gençleri, emekçi kad›nlar›, ayd›nlar›, iflsizleri,esnaflar› ve kent yoksullar›n›, konumlar›nagöre legal ve illegal parti örgütlerinde (partikomiteleri, hücreleri, çal›flma gruplar›, e¤itim-okuma gruplar›, da¤›t›m gruplar›, milis ve çe-flitli komisyonlar) veya kitlesel legal ve yar›le-gal, esnek ve dolayl› örgütlerde (dernek,kültür merkezi, halkevi, birlikler, sendikalar,platformlar, komiteler, spor klüpleri vb) yete-neklerini/enerjilerini a盤a ç›karacak tarzdaörgütlemeliyiz. Elbette herkesten ayn› beklen-tilerimiz olamaz. Kimisine kadro olabilecekgörevler verirken, kimisini okuma gruplar›nda,kimisini de çal›flma alan›m›z hakk›nda (alan›nözellikleri, alandaki kitlenin özellikleri, ilgi veyönelimleri, düflman›n durumu, iflbirlikçileria盤a ç›karma, vb) bilgi ve istihbaratta görev-lendirebiliriz. Kimi yeni iliflkileri çeflitli eylem3

Page 72: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

komitelerinde örgütlerken, kimilerine de sade-ce pankart haz›rlama görevi verebilir veya lo-jistik destek gruplar›nda, grevlerle dayan›flmabirimlerinde örgütleyebiliriz.

Partimiz coflkuyla ileri at›lma hatt›ndan iler-lerken fonksiyonerlerinden düflmana tutsakdüflenler, flehit olanlar; yorulanlar ve dökülen-ler de oldu. Bu durum bir noktaya kadar kaç›-n›lmazd›r. Ancak gerek siyasi polise karfl› mü-cadele sanat›nda yetkinleflme, gereksegüçlerimizi planl› savafla sürmede kay›plar›-m›z› asgariye indirebiliriz. Do¤an bofllu¤u ye-ni güçlerle doldurarak ilerleyebiliriz. Yeni/tazegüçlerle saflar›m›z› güçlendiremezsek dahagüçlü at›l›mlar ve kampanyalar örgütlememizmümkün de¤ildir. Kendimizi azalan ve güçtendüfle n güçlerimizle tekrar ederiz o kadar!

S›n›f mücadelesi düz bir çizgide ilerlemi-yor. Sürekli yükselen bir kitle hareketi olmad›-¤› gibi sürekli hareket/eylem halinde bir dev-rimci parti de olamaz. Partimiz de süreklieylem halinde yürüyemez. Her kampanyadabütün kuvvetleriyle bir hedefe yönelemez. Öy-le tarihsel/siyasal anlar ve geliflmeler olur ki,(örne¤in ölüm hücreleri) elbette tüm parti güç-leri devrimle karfl›devrim aras›nda bafllayan oandaki muharebeyi kazanmaya kilitlenir. Amasürekli bu tarzda ilerleyemeyiz. Büyük, etkilieylemler serisinden sonra daha farkl› müca-dele biçimleriyle de geliflmelere müdahaleedebiliriz. Politik kazan›mlar›m›z›, uygun he-deflere askeri vurufllar yaparak pekifltirebiliriz.Örne¤in, cinsel taciz ve tecavüz kampanyas›-n›n siyasal etkisini pekifltirmek ve hesap sor-mak için tecavüzcü-iflkencecilerin cezaland›-r›lmas› veya iflkence merkezilerininbombalanmas› gibi... Ölüm hücrelerine karfl›gelifltirilen kampanyan›n etkisini artt›rmak içininfla halindeki ölüm hücrelerinin bombalan-mas› gibi...Halk›n vijdan›nda mahkum olanSusurluk çeteleri mensuplar›n›n cezaland›r›l-mas› gibi...

Sürekli veya kesintisiz olmas› gereken,partimizin politik-örgütsel faaliyetidir. Bununiçin de güçlerimizi “kontrollü” harekete geçir-meliyiz. Parti güçlerimiz -ön açmak, kanal aç-mak için yap›lan öncü ç›k›fllar› kastetmiyoruz-kitleler yerine eylem yapan de¤il, kitleleri ha-rekete geçiren motor rolünü oynamal›d›rlar.Çünkü biz düzenli bir ordu olarak cephe sava-fl› yürütmüyoruz. Gerilla tarz›nda s›n›rl› güçle-rimizle bir savafl yürütüyoruz. Baz› alanlarda-

ki güçlerimizi nefeslendirmeye, e¤itim ve ör-gütleme faaliyetiyle yenileme ve donan›mlar›-n› yükseltmeye çal›fl›rken; baflka alanlardakigüçlerimizi savafla sürebiliriz. Her alan›n so-mut durumunu, ihtiyaçlar›n›, geliflme olanak-lar›n› gözeterek yeniden ve daha üst düzeydeörgütlemek ve daha büyük kavgalara haz›rla-makt›r as›l olan. Güçlerimizi, enerjimizi rasyo-nel kullanarak az enerjiyle çok ifl yapmay› ba-flarmak durumunday›z.

Kuflkusuz “siyasal etkiyi örgütsel etkiye /kazan›ma dönüfltürme” sorunu mekanik veaflamalardan oluflan bir süreç olarak da eleal›namaz.Yarat›lan her siyasal etki henüz olu-flumu ve yayg›nlaflmas› aflamas›nda örgütseletkiye dönüflür. Nitekim örgütçülü¤ün temelesprilerinden biri de bu dönüflüm esnas›ndakimüdahaleyi -an’› kaç›rmadan- yapabilmektir.Yoksa partinin siyasi etkisine kap›l›p gelenler,çok geçmeden uzaklafl›p giderler. Sözkonusuan’› yakalamak ve gerekli müdahaleyi gerçek-lefltirmek ve ard›ndan da hedefli, planl›, prog-raml›, somut yönelimlere girmek yürünecekyolu gösterir. Bu anlam›yla siyasal etkiyi ör-gütsel kazan›mlara dönüfltürmek biribirindenayr› ele al›nabilecek, iki ayr› süreçler de¤il,tersine, iç içe geçen, görevleri ve hedefleriylebiribirini tamamlayan süreçlerdir. Tam da bunoktada siyasal etkiyi örgütsel kazan›ma dö-nüfltürememek bir anlam›yla faaliyeti kesinti-ye u¤ratmak ya da en iyimser tan›mla kendili-¤indencilik olarak tan›mlanabilir. Sürecinürünleri toplanam›yorsa, faaliyette yo¤unlafl-ma ve örgütleme giriflimlerinde ciddi zay›fla-malar var demektir. Çünkü, hedefli, kesintisizbir çal›flma, dönemin görev ve ihtiyaçlar› te-melinde yürütülece¤i için meyveleri toplaya-mamas› düflünülemez. Nitekim, yo¤un aktivi-telerin ard›ndan organlar da, kadrolar dayaflad›klar› s›çrama, ilerleme veya gerileme-ye ba¤l› olarak; ortaya ç›kan ihtiyaçlardan ha-reketle kendilerini gündemlefltirir ve daha ilerigörevlere önerirler. Süreç, organlar veya kad-rolar bak›m›ndan olumlu-olumsuz, ileri-gerivb. yanlar› a盤a ç›kararak bu alandaki görev-leri de belirlemifl olur. Böylece ortaya ç›kansorunlar ve görevler ekseninde yürütülecekiradi, sistemli bir çal›flma, eski tarzda ifadesinibulan kendili¤indencilik hastal›¤›n›n altedil-mesini sa¤layarak kesintisiz ve verimli bir ça-l›flmay›; çerçevesi çizilmifl bir hareket plan› vedevrimci denetimin gereklerinin yerine getiril-4

Page 73: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

mesini güvence alt›na al›r.Aktivistlerimizi e¤itmek, niteli¤ini yükselt-

mek ve yeni güçleri örgütlemek dedik. Örne-¤in, bunu küçük e¤itim ve okuma gruplar›fleklinde yapmak zaman ve mekan bak›mdanelveriflli de¤ilse, daha genifl toplant›lar, semi-nerler ve panellerle uygun sendika, dernek,lokal veya kültür merkezlerinde Marksizm-Le-ninizme ve parti politikalar›na hakim, konuyuenine boyuna anlatan, gelebilecek sorular›anlafl›l›r, ikna edici ve inand›r›c› bir flekilde ya-n›tlayan, k›sacas› parti politikalar›n› ayr›nt›-land›ran yetkin ve bilgili propagandac›lar ara-c›l›¤›yla da yapabiliriz.

Burada da ifli sadece propaganda olankadrolar yetifltirme ve propaganda gruplar›oluflturma göreviyle karfl› karfl›ya bulundu¤u-muzu görmeliyiz.

Güncel politik ve örgütsel faaliyetimizi ge-lece¤i gözeterek, stratejik hedefimize ba¤l›olarak yürütmeliyiz. Baflar›l› ve alanlar›na ha-kim/yetkin kurumlaflmalar için istikrar flartt›r.S›k s›k yap›lan yer de¤ifltirmeler istikrar› sa¤-lamad›¤› gibi istenen baflar›y› da getirmez. Birçal›flma alan›na gelen her yeni kadro tamadapte olmuflken baflka bir alana kayd›r›l›rsaburada baflar› beklenmemelidir. Keza partiçal›flmas›ndaki bellek kayb› ve kesinti vahimsorunlar›n yaflanmas›n› getirebiliyor. Bu an-lamda raporlar, arfliv ve bilgi ak›fl›n›n önemlirol oynayaca¤› kesindir. Kadro ve sempati-zanlar›m›z› iyi tan›y›p; yeteneklerine, ilgi alan-lar›na ve geliflme potansiyellerine göre e¤itipgörevlendirir; baflka “ifl”lere koflturmazsak is-tikrar› ve geliflmeyi, alanda etkin ve kal›c› birgüç olmay› yakalayabiliriz.

Kadrolar›n yaflam› ve davran›fllar› emekçikitlelere güven vermeli, sözü ile eylemi uyum-lu olmal›d›r. Bir seçim ya da baflka siyasalkampanya sonucu kurulan yeni iliflkiler için“bu kadar insan› nas›l örgütleyece¤iz?” diyekara kara düflünen örgütçü veya yönetici kad-rolarla ilerleyemeyece¤imiz aç›kt›r. Bu yol-dafllar›m›za, kendilerini yenilemelerine yar-d›mc› olup baflka görevler vermeli, kitlelerinnabz›n› tutan, parti politikalar›n› özümseyen,inisiyatifli, yarat›c›, engellere teslim olmayan,yaflam› ve davran›fllar›yla emekçi y›¤›nlaragüven veren kadrolar› öne ç›karabilmeliyiz.

Herhangi bir kampanyada politik kazan›m›örgütsel kazan›ma dönüfltürmek için, iyi birhaz›rl›kla kampanyay› bafllatmak ilk iflimiz ol-mal›d›r. Kendi güçlerimizi siyasal ve örgütsel

olarak haz›rlamak ve örgütlemek baflar›n›nyar›s›d›r. Propagandistleri, ajitatörleri, da¤›-t›mc›lar› ve çeflitli komisyonlar›yla (sürekli ye-ni kat›lan güçlerle takviye edilerek) politiksahneye ç›karken ayn› zamanda sadece ifliörgütçülük olan, halk deyimiyle insan saraf›olan yoldafllar›m›z› da örgütleme görevi içinkampanyaya katmal›y›z. Özellikle yeni kat›laninsanlar› izleyecek, gözleyecek ve pratiktedeneyerek uygun birimde ya da örgütlerdegörevlendirecek örgütçülerin varl›¤›, örgütlerinfla etmenin ve oluflturman›n da garantisidir.

2000 Mart-May›s sürecini iyi bir haz›rl›klakarfl›layan partimiz politik bir at›l›m gerçeklefl-tirdi. Örgütsel alanda da önceki dönemleregöre görece daha iyi bir geliflme kaydetti. An-cak bu yetmez, ihtiyaç duyulan fley daha üstdüzeyde örgütlenmektir. Bu ba¤lamda Mart-May›s sürecinin politik etkisini örgütsel maddigüce dönüfltürmek bak›fl aç›s›yla hareket et-meliyiz.

Mart May›s sürecinde yarat›lan siyasal et-ki, bunu haz›rlayan ve örgütleyen örgüt vekadrolarda önemli s›çrama ve geliflmeler ya-ratm›flt›r. Bu noktada bize düflen Mart-May›skazan›mlar›n› arkam›za alarak örgüt ve kad-rolar›n baflar›lar› üzerinde niteli¤ini gelifltir-mek, önlerini açmak, kal›c›l›klar›n› sa¤lamak,güçlendirerek yeni görev ve sorumluluklarahaz›rlamakt›r. Bu anlam›yla:

1- Mart-May›s süreci parti örgütleri ve kad-rolaran›n›n baflar› ve baflar›s›zl›klar›n›n ölçül-dü¤ü bir dönem olmufltur. Tüm parti örgütlerive kadrolar› bu bak›fl aç›s›yla da gözden geçi-rilmeli, en önemli örgütten en alt düzeydekiörgüte kadar yaflanan ilerleme, s›çrama veyagerileme analiz edilerek de¤erlendirmeler ya-p›lmal›, geri ve zaafl› yanlarla ideolojik bir mü-cadele yürütülmeli; bu durum, örgütsel düzen-lemelerde karfl›l›¤›n› bulmal›d›r.

Sürecin gerisine düflen, baflar›s›z bir pratiksergileyen örgüt ve kadrolar zaman kaybet-meksizin ortaya ç›kan dersler ›fl›¤›nda bir e¤i-tim/de¤iflim sürecine tabi k›l›nmal›d›r.

Sürecin örülmesinde kolektivizm, uyum,irade birli¤i, alan hakimiyeti, inisiyatif ve yara-t›c›l›¤›n, güçlü reflekslerin baflar›y›; tersi du-rumlar›n ise verimsizli¤i, gerili¤i ve baflar›s›z-l›¤› getirdi¤i usanmadan tekrarlanmal›,kavrat›lmal›d›r.

2- Siyasi faaliyetin ve gündemlerinin yo¤unoldu¤u dönemlerde organ toplant›lar› ve ikili5

Page 74: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

görüflmelerin yo¤unlaflmas› (bir ölçüde anla-fl›l›r), siyasal faaliyetin görece zay›flad›¤› dö-nemlerde organ toplant›lar› ve görüflmelerinazalt›lmas› biçimindeki çarp›k ve yanl›fl anla-y›fllar terkedilmelidir. Zira siyasal aktiviteningöreli olarak azald›¤› dönemlerde ad›na lay›ktoplant›lar ve analizler yap›lmadan siyasal et-kinin örgütsel etkiye dönüfltürülmesinin irade-si oluflamaz, planlar› yap›lamaz, ad›mlar› at›-lamaz.

3- Ortaya ç›kan ders ve deneyimler ›fl›¤›n-da yönetici kadrolar›n yönetici yetenekleri veözelliklerinin gelifltirilmesi, e¤itenlerin egitil-mesi ihtiyac› kendisini dayatmaktan ç›kma-m›flt›r.

4- Yönetici potansiyeli tafl›yan genç unsur-lara, özel pro¤ram ve hedefler dahilinde yö-nelmek zorunlu olmufltur. Parti okulu ya dadaha pratik- geçici yöntemler üzerinde düflü-nülmelidir.

5- Ajitatör, propagandist, örgütçü, vb. özel-likleri öne ç›kan fonksiyonerler, kadrolar›n uy-gun seçimi, teflviki ve görevlendirilmesiyle ifl-levli k›l›nmal› ve e¤itilmelidirler.

6- Bu süreçte harekete geçirilen kitle ile ku-rulan ba¤lar güçlendirilmeli, siyasallaflt›r›lmal›ve süreklilefltirilmelidir.

7- En geri kitle ba¤›n› dahi de¤erlendirmek,olanaklara hakim olmak ve herkese bir ifl ver-mek, herkesi bir örgüte dahil etmek slogan›y-la yürümeliyiz.

8- Süreci örgütlerken kullan›lan araç veyöntemler gözden geçirilerek kal›c› olabile-cekler, sa¤lamlaflt›r›lacaklar vb. ayr›flt›r›lmal›-d›r. Böyle bir ayr›flt›rma; yeni mevziler elde et-memizi , varolan mevzileri sa¤lamlaflt›rarakifllevli ve kal›c› k›lmay› sa¤lar.

9- Elimizdeki araç ve örgütleri ifllevli k›lmakiçin; her araç ve örgüt kendi özgünlü¤ü, eyle-minin muhtevas› üzerinde konumland›r›lmal›,yo¤unlu¤unu azalt›c› ve da¤›t›c› etki ve öneri-lerden kaç›n›lmal›d›r. Bu bak›fl aç›s›ndan sap-madan yerel araçlardan genele yönelik s›çra-malar yapabilmenin yol ve yönetmelerigelifltirilmelidir.

10- 1 May›s Haz›rl›k Komiteleri Mart May›ssürecinin ortaya ç›kard›¤› araçlard›r. Bu araç-lar; örgütlerimizin olmad›¤› yerlerde kal›c›lafl-t›r›larak çal›flma gruplar›, e¤itim gruplar› gibiörgütlere dönüfltürülmelidir.

Mart-May›s sürecinde öne ç›kan ileri taraf-tar ve sempatizan düzeyindeki fonksiyonerle-rimiz de¤erlendirilip özel e¤itime tabi tutulma-

l›, uygun olanlar üye ve üye aday› yap›lmal›-d›r.

Örgütlü insan güçlü insand›r. Hele de tari-hin ak›fl› yönünde örgütlenmiflse.. Eskiyi, çü-rüyeni, pislik üreteni y›k›p yerine yeniyi, güze-li, insani olan› koymaya çal›flan; s›n›fs›z vesömürüsüz bir dünya kavgas›nda militancaöne at›lan bir partinin, MLKP’nin saflar›ndaörgütlenmek bir onurdur, ayr›cal›kt›r. Bir kam-panya s›ras›nda; y›llard›r bizim çevremizdeolan, hemen hemen alan›ndaki tüm eylemleri-mize kat›lan ama bir türlü örgütlenemeyen biremekçi memur yoldafl›m›z›n etraf›na sald›¤›coflku dalgas› ve gözlerindeki sevinç par›lt›la-r›yla söyledi¤i gibi, “Yoldafl, biliyormusun çokmutluyum. Sanki yeniden do¤mufl gibiyim.Çünkü Partinin saflar›nda örgütlüyüm art›k!Bunca zaman›m› bofla geçirmiflim me¤er.!”

O halde, en baflta kendimizi örgütlemeyeve yenilemeye, sonra y›¤›nlar› örgütlemeyeve yine örgütlemeye, partinin ça¤r›lar› ve uya-r›lar›na kulak vermeye!

6

Page 75: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

TAR‹H B‹L‹NC‹KADRO POL‹T‹KASININ BAZI SORUN-

LARI ÜZER‹NE

Komintern’in VII. Dünya Kongresi’nin tarih-sel kararlarından sonra, yı¤ınlar u¤runa müca-dele sorununun yeni tarzda ele alınmasındansonra kadro sorunu ola¤anüstü büyük önem ka-zanıyor. Yoldafl Dimitrof, (Komintern‘in) VII.Dünya Kongresi’ndeki son sözünde bu sorunukapsamlı olarak açtı.

Sadece, güçlü, kararlı, disiplinli ve ideolojikolarak çelikleflmifl kadro yetifltirmesini anlayanparti, önümüzde duran o büyük görevlerle ba-fledebilecek güçte oldu¤unu gösterebilir ve mil-yonluk yı¤ınları sermaye iktidarının yıkılmasıiçin mücadeleye sevk edebilir. Bu yı¤ınlar, ha-reket halindeler; bize yönelmeye bafllıyorlar.Kadrolarımız, bu yı¤ınların derinli¤ine bizzatnüfuz etmeyi, olgunluklarının derecesini, müca-dele yetene¤ini so¤ukkanlı irdelemeyi ve onla-rı, kendi tecrübesiyle sürekli yeni daha yüksekgörevlere götürmeyi kavramalıdırlar. Di¤er ta-raftan kadrolarımız yı¤ınlara sadece ö¤retme-meliler, bilakis onlardan da ö¤renmelidirler.Yı¤ınlar içinde saklı geliflen süreçleri hissetme-liler, sermayeye karflı mücadelelerde ortaya çı-kan yeni mücadele biçimlerini fark etmeliler,afla¤ıdan gelen her inisyatifi sahiplenmelidirler.Sadece böylesi kadrolar, mücadeleler içindebizzat yetiflirler, sadece böyle önderler, gerçekhalk önderleri olurlar.

Partilerimizin ezici ço¤unlu¤u en sıkı illega-lite koflullarında çalıfltı¤ı ve biz kadrolarımızınönemli bir kısmını -en önemli kısmını- sürekli,mücadele içinde kaybetti¤imiz için kadro soru-nu daha da keskinlefliyor; çünkü, yoldafl Dimit-rof’un açıkladı¤ı gibi, biz, “bilimsel toplum de-¤iliz”, ”aksine sürekli atefl hattında bulunan birmücadele hareketiyiz”. Faflizm, kadrolarımızıfiziki olarak yok etmeye çalıflıyor ve bundandolayı, mevcut kadroların korunması, muhafa-zası ve mücadele dıflı kalanların yerini alacakyeni güçlerin yetifltirilmesi devasa önemi haizsorunlardır.

Gerçek bolflevik kadrolar hangi koflullardayetiflebilirler, hangi koflullarda e¤itilebilirler ve

çelikleflebilirler?Sadece, Marks-Engels-Lenin-Stalin’in büyük

ö¤retisine ba¤lılık atmosferinde, sadece leninistpartinin katıflıksızlı¤ı için uzlaflmaz mücadeleiçinde, iki cephedeki mücadele içinde, bolflevikyı¤ın politikası atmosferi içinde güçlü bolflevikkadrolar, iflçi sınıfının ve bütün emekçi halkıngerçek önderleri yetiflirler.

Devrimci teori karflısında umursamaz tavıralan, leninizmden sapmalar karflısında çürük li-beralizme bulaflmıfl olan bir parti, böylesi kad-rolar e¤itemez: böyle bir partinin bütün yı¤ınçalıflması tamamen oportünisttir, çünkü o, çiz-gisinin katıflıksızlı¤ı için mücadele etmiyor,çünkü o, siyasi çehresini bulanıklafltırıyor. Söz-de Marksizm-leninizme sadık olan, ama ger-çekte ezberlenmifl formülleri yineleyen, partininetkide bulundu¤u somut durumu arafltırmayan,yı¤ınların kazanılması için kararlı ve inatçımücadele ve gerçek bolflevik yı¤ın politikasısürdürmeyen bir parti de bolflevik kadro yetifl-tiremez. Sadece büyük uyumluluk yetene¤i ileen büyük ideolojik uzlaflmazlı¤ı yı¤ınları zap-tetme mücadelesinde birlefltiren bir parti-sadeceböyle bir parti, bütün emekçi insanlı¤ın dev-rimci mücadelesini yönetecek yetenekte olankadrolar yetifltirebilir.

Ama bu genel koflulların verili olması, yenikadroların yetiflmesi için partide uygun zemininmevcut olması durumunda komünist partisininbu alandaki bütün görevlerinin çözümlenmifloldu¤unu ve herfleyin yolunda gitti¤ini düflün-mek kaba bir hata olur. Tersine, böylelikle,planlı, sürekli sürdürülebilecek kadro politikası-nın ancak temeli atılmıfl olur. Dahası; kadrola-rın yetifltirilmesi için sistematik, tutarlı bir ça-lıflma olmazsa kolayca tersi durum ortayaçıkabilir: Kadroların zayıflı¤ı, pratikteki yeter-siz olgunlukları, do¤ru bolflevik parti çizgisininhayata geçirilmesini engelleyebilir. Yoldafl Sta-lin, bizi bofluna uyarmıyor:

“Do¤ru bir çizgi, bir sorunun do¤ru çözümüvarsa, davanın baflarısı örgütlü çalıflmaya, partiçizgisinin yaflama geçirilmesi için mücadeleninörgütlenmesine, insanların do¤ru seçimine, yö-netici organların kararlarının gerçeklefltirilmesiüzerine kontrole ba¤lıdır. Bu olmaksızın do¤ru1

Page 76: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

bir parti çizgisi ve do¤ru kararlar ciddi zarargörme tehlikesiyle karflı karflıya kalırlar. Daha-sı; do¤ru siyasi çizgi verili ise herfley; siyasiçizginin gelece¤i, yaflama geçirilmesi ve aka-mete u¤raması da örgütsel çalıflmaya ba¤lıdır”(XVII. Parti Kongresi’nde SBKP(B), MK Fa-aliyeti Üzerine Rapor).

Yoldafl Dimitrof, (Komüntern’in) VII. Dün-ya Kongresi’ndeki konuflmasında bolflevik kad-ro politikasının en temel unsurlarına dikkati çe-kiyordu:

Kadro politikasının temel unsuru insan ana-lizidir. Komünist partilerimizin bu çizgideki fa-aliyetinin henüz gerçekten geliflmemifl oldu¤usır de¤ildir. Sadece, yeni açı¤a çıkan güçlerinanalizi de¤il, bilakis önde gelen parti kadrolar›üzerine gerçek bilgi bile yok; hatta yoldafl Di-mitrof tarafından özellikle vurgulanan ve sonyıllarda bu alanda görece büyük baflarılar eldeeden Fransa Komünist Partisi gibi bir partidede bu yok. Oysa, henüz legal olan partilerdebu görev, görece kolaydır. Kadrolarımızın bü-yük boyutlarda kayba u¤radıkları, taze gençgüçlerin kudurmufl terör koflullarında derin ille-galitede yetifltikleri illegal partilerde bu görev,karflılafltırılamayacak kadar zordur. (Bundan do-layı) insan tanımı için çalıflma daha da inatçıolmalıdır, bu olmaksızın yeni güçlerin geliflme-si ve yetifltirilmesi olası de¤ildir-ve böyle birarafltırmanın yetersiz olması veya olmaması hiçkabul edilemez.

Kadroların sadece sistematik analizi onlarındo¤ru seçiminin teminatıdır. Burada, herfleydenönce parti örgütünün proleter omurgasının güç-lendirilmesi, sosyal bilefliminin düzenlenmesisorunu ortaya çıkıyor. Parti, bütün en önemliiflletmeler ile iliflkiye geçmek için, her iflletme-yi bolflevik bir kale yapmak için, her iflletme-de güçlü bir parti örgütüne sahip olmak içinbu alanda planlı çalıflma yapmalıdır.

Ama gerçekten bolflevik bir hücre, çalıflma-sını, yı¤ınlara her adımda kendi varlı¤ını his-settirecek flekilde infla eden hücredir. Hücre, ifl-çilerin ruh halini ve gereksinimleriniyansıtmayı anlamalıdır. ‹flçileri, çeflitli yöntem-lerle eylemler için harekete geçirmeyi, bu araçiçin her fırsatı, her çeliflkiyi -iktisadi ve baflka

karakterli- yı¤ın örgütlerinin bütün a¤ıyla çev-relemelidir. Hücre, bu örgütlerin oluflumunuteflvik etmelidir. Mevcut yı¤ın örgütlerinde (veherfleyden önce sendika örgütlerinde) faaliyetekatılmalıdır. Hücre, sınıf düflmanının örgütleri-ne de sızmalıdır ve oralarda çalıflmalıdır. Tabiiki bu, -herfleyden önce illegal partiler için- bü-yük zorluklarla ba¤lantılıdır. Ama illegal partiiçinde bu çalıflma yöntemleri yaflamsal önem-dedir. Sadece bu koflullarda parti, etkide bulu-nabilece¤i genifl çevreyi kazanır. Di¤er taraftano, böylesi koflullarda faaliyetini daha iyi gizligerçeklefltirebilir. Çünkü o, genifl bir etki saha-sı kazandı¤ında, daha iyi manevra yapabilir veçeflitli eylemler için bütün sempatizanları, örgü-te katılmıfl olan herkesi de¤erlendirebilir kibunlar, davanın do¤ru örgütlenmesi durumunda,kendilerini bu veya flu eyleme çeken hücreyekimin dahil oldu¤unu dahi bilemezler. Vladimir‹lyiç’in (Lenin-çn) yoldafllarla bir konuflmasın-da verdi¤i açık direktife göre hareket etmeli-yiz: “Üç balalayka oyuncusu oynamak için bi-raraya gelirse, orada dördüncü kifli, birbolflevik olmalıdır”.

Parti için iflçilerin kazanılması, mekanik ola-rak ele alınmamalıdır. Komünist partilerin ör-gütsel faaliyetinin güçlendirilmesi, önlerindeduran devasa siyasi görevlerin örgütsel gerisin-de kalan seksiyonlarımızın tasfiyesi sorunu sık-ça ele alındı. Sıkça ve oldukça ikna edici ola-rak kanıtladık ki, yoldafllarımız, ortalama biriflçi nezdinde somut ajitasyon yapmasını anla-mıyor, ajitasyonlarında, bolca bulunan ve Bol-fleviklerin Partisinin ajitasyonlarında sürekli us-taca kullandı¤ı o günlük gerçekleri kulanmasınıanlamıyorlar. Ama talimatlarımızda çokça ger-çek var olmasına ra¤men, savlarımızın sadecezayıf bir etkisi var ve ileriye do¤ru geliflme ol-dukça yavafl. Tabii ki esas neden, bütün faali-yetimizin çok sayıda sekterliklerin etkisi altın-da kalmasıydı. Ancak flimdi, (Komüntern’in)VII. Dünya Kongresi kararlarından sonra, birle-flik cephe için mücadelenin yeni tarzda sürdü-rülmesi, yı¤ınlar için mücadelede, iflçi sınıfınınbölünmesinin aflılmasında yeni tarzda yön tayi-nimiz, sınıf düflmanına karflı mücadelede engenifl yı¤ınlarla ortak bir lisan bulmaya baflla-2

Page 77: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

mamız, sosyal demokrat iflçilere giden yolubulmamız-ancak flimdi iflçiler arasında propa-gandamızın yı¤ınsal etki göstermesinin siyasikoflulları oluflmaktadır. Fransa Komünist Parti-sinin ve Komintern’in bazı baflka seksiyonları-nın VII. Dünya Kongresi çizgisinin gerçeklefli-tirilmesi temelinde geliflmesi bunun için canlıbir örnektir.

Ne varki, partinin siyasi omurgasi üzerinegenel sorun tespiti yeterli de¤ildir: Verili ülke-nin, verili bölgenin, verili yerin önde gelen entemel sanayi dallarının iflçileri ile sa¤lam ba¤-lara sahip olmalıyız. Bu yönde inatçı mücade-le olmaksızın önder organlarımızda önde gelensanayi dalları ile ba¤ın ifade bulması tabii kiolmaz. Bu, -hatta legal komünist hareketin ol-du¤u ülkelerde de- bu iflletme dallarında komü-nistlerin daha güçlü gözetim altında olmaların-dan dolayı ve komünistin, dikkatsizce gerçekniyetini biraz açı¤a çıkardı¤ında -tutuklanmaolasılı¤ı bir yana- hemen iflletmeden atılaca¤ın-dan dolayı daha da zordur. Örne¤in, Alman-ya’da (Hitler’den önce) Almanya KomünistPartisinin Mayıs 1931’de seçilen bölge yöneti-mi üyelerinden (toplam 918) % 92,5’i (849) ifl-letmelerde çalıflıyordu. (Bunlardan 337’si yanitoplama göre % 36,7’si -iflletmelerde çalıflanla-ra göre % 39,7’si- büyük iflletmelerde). A¤us-tos 1932’de ise aynı sayıdan sadece 218 kifli -iflletmelerde çalıflanların % 25,7’si- bunlardansadece 99 kifli, yani iflletmelerde çalıflanların %11,7’si büyük iflletmelerde çalıflıyorlardı ve bü-tün bölge yönetimi üyelerinin yarısından ço¤u(467) iflsizdi (Orjinalde oran hesaplaması yan-lıfltı, biz düzelttik, çn.).

Tabii ki sorun, fabrika ve iflletme hücrelerisorunuyla sınırlandırılamaz: burada örgütsel bi-çimlerin en üksek uyumluluk yetene¤i verilisomut durumun özelliklerinin so¤ukkanlı biranalizi zorunludur. ‹llegal partilerin örgütsel fa-aliyetinin yöntemleri tabii ki, legal partilerinçalıflma yöntemiyle aynı olamaz. SBKP’nin(B)X. Parti Kongresi’nin parti inflasının sorunlarıüzerine bildirgesinin bize ö¤retti¤i sürekli hatı-rımızda olmalıdır. Bu bildirgenin ilk noktasıflöyledir:

“Devrimci marksizmin partisi, devrimci sü-

recin bütün aflamaları için ve parti faaliyetininbütün yöntemleri için parti örgütünün mutlakdo¤ru, mutlak kullanılabilir bir çalıflma arama-sını ilkesel olarak reddeder. Tersine, örgüt bi-çimi ve çalıflma yöntemleri tamamen, verili so-mut tarihsel durumun ve bu durumdando¤rudan kaynaklanan görevlerin özellikleri ta-rafından belirlenir”(“Bildirgelerde SBKP(B),C.1, s.419, Rusça).

Her iflletmede hücrelerin oluflturulması içinmücadelenin devasa anlamını sadece bir dakikaiçin de olsa küçümsemekle büyük bir hata ifl-leriz, flayet bütün tiplerden yı¤ın örgütlerindeüsler oluflturmanın gereklili¤ini anlamıyorsak,flimdiki Almanya’yı örnek alırsak; açık ki,mevcut bütün yı¤ın örgütlerine de mutlaka nü-fuz edilmelidir. Burada her türlü sekter dirençaflılmalıdır. Örne¤in, iki yoldaflımız NSBOiçinde çalıflmayı ilkesel olarak kabul ediyorlar,ama bu bölüklerin yöneticisi olmayı, yakaların-da iki yıldızlı bir üniforma giymek zorundakalacakları için reddediyorlar. Burada, bolflevikbir yı¤ın çalıflmasının geliflmesinin önünde sek-ter tavırların engel oldu¤u açık de¤il mi?

Faflist yı¤ın örgütlerinde faaliyet sürdürenyoldafllar, yakında, çalıflmalarının büyük sonuç-larına bizzat inanacaklar. Faflist “çalıflma cep-hesi”nde kasadar olan bir bayan komünist, bir-çok insanla iliflkiye geçmifl ve onlardan yardımtoplamıfltır. “Çalıflma cephesi”nde faflist gazete“Saldırı”nın da¤ıtımını üstlenen baflka bir yol-dafl, böylelikle baflka antifaflistlerle “çalıflmacephesi” üyeleriyle iliflkiye geçmifltir. Böylesi“legal olanaklar”, vahfli terörün oldu¤u faflistAlmanya gibi bir ülkede bile var. Nas›l ki,Bolflevik Parti, Çarl›k koflullar›nda her türlü le-gal olanaklardan yararlanmas›n› bilmiflse, (bizde) bu olanaklardan yararlanmas›n› bilmeliyiz.Tabii ki faflist illegalitenin kendine özgü olanözellikleri dikkate alınmalıdır.

Komünistlerin keza en derin illegalitede bu-lundukları, bütün sol yı¤ın örgütlerinin da¤ıtıl-dı¤ı Japon’dan burjuva basın flu durum hakkın-da (flöyle) bilgi veriyor; Nakadsima’daki enbüyük uçak iflletmelerinin birinde bir iflçi, hem-flehrililerinin iflletmede çalıflması fırsatından ya-rarlanarak, sonraları oluflturulan “Devrimci Ba-3

Page 78: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

sının Okurları Toplulu¤u”nun çekirde¤ini olufl-turan “Hemflehirlilik Birli¤i”ni örgütler. Butopluluk, üçe ayrılır; her grup 30 kifliden olu-flur. Bu topluluk vasıtasıyla komünistler, faali-yetlerini sürdürürler.

Partinin proleter omurgasının güven altınaalınması, mutlaka zorunludur. Ama, bizzat ilerikapitalist ülkelerde de böylece sorun henüz bit-memifltir: kır yoksullarıyla, aydınlarla, flehirde-ki fakirlerle vs. iliflkiye girmeyi anlayan kadro-lara ihtiyacımız var. Bu, kır nüfusununa¤ırlıkta oldu¤u ülkelerde, özellikle do¤ununülkelerinde, emperyalizm tarafından baskı altın-da tutulan ulusların emekçi yı¤ınları arasındafaaliyet yürüten kadronun; bu yı¤ınların ihti-yaçlarını bilen, onlarla anlaflılabilen lisanda ko-nuflmasını kavrayan kadroların gerekli oldu¤usömürgelerde bu daha da zorunludur vs. Böy-lesi kadroların yetifltirilmesi çetin, planlı bir ça-lıflmayı gerekli kılar.

Sadece, faaliyet esnasında insanların siste-matik analiziyle; hangi görevlinin görevini ye-rine getirdi¤inin; kimin, kendine verilen göre-vin üstesinden geldi¤inin tespiti ve böylece,kadroların terfisi sorununa do¤ru yaklaflımmümkündür. Ama kadroların geliflmesi sorunu,tabii ki, sadece belli, mevcut aktivistlerin birgörevden di¤erine aktarılmasından ibaret de¤il-dir. Kadroların geliflmesinin temel sorunu, yı-¤ınlardan, partiyi çevreleyen veya onun tarafın-dan oluflturulmufl yı¤ın örgütlerinden yeni gençgüçlerin cüretli kullanımı sorunudur. Özellikleflimdi her taraftan insanlar bize yöneliyorlar.‹nisyatif ve aktivite göstermifl olan ve yı¤ınlar-la iliflki içinde olan her dürüst ve enerjik iflçi-yi parti, zamanında bulmalı, açı¤a çıkartmalı,örgüte dahil etmeli, ona belli bir ifl vermeli vesınavın ve bolflevik e¤itimin belli zorunlu birdöneminden sonra ona, siyasi seviyesini itinay-la yükselterek, “bahçıvanın en çok sevdi¤imeyva a¤acını yetifltirmesi gibi” yetifltirerekilerlemesi için yardım etmelidir.

Burada her bir insana ustaca yaklaflılmalıdır,onun nitelikleri ustaca de¤erlendirilmeli ve ge-lifltirilmelidir. Bir grev esnasında yetenekli ör-gütcüler, yı¤ınların önderi olarak ortaya çıkangenç bir iflçiye veya bayan iflçiye baflka türlü

yaklaflılmalıdır. Bir olayın seyrinde komünistle-rin haklı oldu¤u konusunda ikna olan sosyaldemokrat bir iflçiye veya görevliye de baflkatürlü yaklafl›lmalıdır. Partiye katılma iste¤iniifade eden aydınlara da baflka türlü yaklaflılma-lıdır. Her bir münferit durumda yeni güçleringeliflmesi, kullanımı, asimilasyonu, sınama yön-temlerimiz baflka olmalıdır. Burada, legal ko-flullarda faal olan partiler ve illegal partilerfarklı farklı hareket ederler.

Burada eski ve yeni kadrolar sorunu do¤u-yor. Yeni kadroların cüretkarca ve kararlıca(çalıflmaya) dahil edilmeleri, eski kadroların ro-lünün azaltılması anlamına asla gelmez. Amaeski kadroların belli bir kısmı, tarihin sert birdönemecinde hiç de nadir olmayan bir flekildedökülür. Çünkü bunlar, yeni görevlerin üstesin-den gelebilecek durumda de¤ildirler, ama genelolarak eski kadrolar partinin, itina ile korunma-sı gereken en de¤erli sermayesidir. Eski kadro-lara itinalı yaklaflımın yanı sıra yeni parti kad-rolarının öne çıkarılması mutlaka gereklidir.Ama ço¤u durumda partide bazı “yafllıların”(“eskilerin”, çn.) yeni güçlerin akınını engelle-dikleri de görülüyor. Yüzlerce devrimci iflçi,partinin kapıları önünde duruyorlardı ve onlar,“sınav” veya “parti defteri yetmezli” bahane-siyle geri çevrildiler. Bu durumları kastetmiyo-ruz. Tersine, yoldaflların, kötü niyet olmaksızınyeni güçlerin (çalıflmaya) katılmalarına karflıçıktıkları durumları kastediyoruz. Çünkü bu,onlara “gizlilik” nedenlerinden veya baflka ne-denlerden dolayı parti için bir flekilde tehlikeligörünüyor. ‹spanya Komünist Partisi’nde birsemt komitesinin önderlerinden birinin yenigüçlerin partiye alınmasına karflı çıktı¤ı bir du-rum vardı. Ama bu tavrın hatalı oldu¤u onaaçıklanınca, tutumundan vazgeçti. YugoslavyaKomünist Partisinde bazı yerlerde genç ve yafl-lı kadrolar arasında mücadele görüngüleri gö-rülmektedir; burada eski kadrolar önderlikfonksiyonlarını güvenlik altına almaya çalıflır-larken, genç olanlar, “eskiler”e belli bir kü-çümsemeyle bakıyorlar. Hem biri, hem de di-¤eri harekete zarar veriyor ve aflılmakzorundadır. Veya baflka bir örnek; AlmanyaKomünist Partisi’nin bazı örgütlerinde, Hitler4

Page 79: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

rejiminin ilk döneminde bilindi¤i gibi komünistpartisine geçen sosyal demokrat iflçilere karflıhofl olmayan bir tavır ve onları “ikinci derece-de” komünistler yapma iste¤i vardı.

Bu alanda da her türlü katılık ve bütün sek-ter ruh hallerine son verilmelidir. Takti¤imiz,milyonluk yı¤ınları mücadele için harekete ge-çirmeyi, onları önderli¤imiz altında ilerletmeyihedefliyor. Bütün bu çeflitli güçlerin yolu üs-tündeki bütün engelleri silip atan bir akıntıdabirleflmeleri için en azami inisyatife ve uyum-luluk yetene¤ine ihtiyaç var. Partilerimiz bu yı-¤ınların en iyi unsurlarını kendi içine almazsabunlar vasıtasıyla büyümezse, bu görev çözüle-mez.

Bu yolda, emekçi insanlı¤ın dahi önderi veö¤retmeni W. ‹. Lenin’in direktiflerini takipediyoruz. O, Mart 1905’te flöyle yazıyordu:

“Savafl döneminde acemi erler, do¤rudan sa-vafl eylemleri içinde yetifltirilirler. Yeni e¤itimyöntemlerine cesaretlice giriflin yoldafllar! Ce-surca yeni taburlar olufltur, onları mücadeleyegönder, iflçi gençlik arasında daha çok propa-ganda yap, komitelerden iflletme gruplarına, ifl-letme derneklerinden ö¤renci çevrelerine bütünparti örgütlerinin alıflılagelmifl çerçevesini ge-nifllet. Bu davada her duraksamanın sosyal de-mokrasinin(x) düflmanlarına yarayaca¤ını düflün.Çünkü yeni akıntılar, derhal bir çıkıfl yoluararlar ve sosyal demokrat bir nehir yata¤ı bu-lamazlarsa, sosyal demokrat olmayana akarlar(xx)”.

x) Bolfleviklerin partisi o zaman RSD‹P adı-nı taflıyordu.

xx) Lenin: C. VII. -Yeni Görevler, YeniGüçler; syf.208/209).

Sadece, kadroların sistematik analizi, onlarındo¤ru da¤ıtımını garanti eder. Yoldafl Dimit-rof’un gösterdi¤i gibi, hareketin esas organla-rında sa¤lam, yı¤ınlarla ba¤ içinde olan, yı¤ın-lardan çıkan inisyatifli ve kararlı insanlargereklidir. Böylesi insanlara özellikle önder or-ganlarda ihtiyaç vardır. Böylesi insanlar, bütündi¤er görevler için de geçerlidir. Parti tekni¤idenen fleyin siyasi anlamının küçümsemesin-den-tekniki faaliyet için geliflmemifl, ideolojikolarak çelikleflmemifl bir fonksiyoneri görevlen-

dirme anlayıflından tehlikeli bir fley yoktur.Kadroların do¤ru da¤ıtımı sorunuyla parti

faaliyetinin münferit organlarının ademi merke-zilefltirilmesi (desantralizasyonu, çn.) sorunuba¤lam içindedir. Bu, hem legal, hem de ille-gal partiler için büyük anlam taflır. Bu, hemgizlilik hem de do¤ru ifl bölüflümü için ilkele-ri gerekli kılar. Ama flimdiye kadar oldukçaçok sayıdaki partide faaliyet, çeflitli mekaniz-maların birbirleriyle ba¤ içinde olmaları veyabütün bu mekanizmaların do¤rudan tek bir“uzman”a devredilmesi biçiminde infla edilmifl-ti. Bunun, parti için minde örgütlenmiflti. Tu-tuklanma ve dayaktan sonra o, herfleyi itiraf et-mifltir. Faaliyetin yanlıfl örgütlenmesindendolayı, semtin bütün literatür depoları (stokları,çn.) açı¤a çıkmıfltır (düflmanın eline geçmifltir,çn).

Ama insanların do¤ru da¤ıtımı sorunu sade-ce, parti örgütü içinde güçlerin da¤ıtımıyla so-nuçlanmaz. Yı¤ın örgütleri içinde çalıflan güç-lerimizin ustaca bir da¤ıtımı zorunludur;böylece her tarafta, amaca uygun yerlerde gü-venilir ve kararlı komünistler var olurlar. Bi-zim için önemli olan bütün pozisyonlara hakimolalım diye güçlerimizin do¤ru bir da¤ıtımınınsaplanması için inatçı bir çalıflma, görevlerinaçık bir bilinci ve gerçeklefltirilmelerinin yön-temleri zorunludur.

Güçlerin do¤ru da¤ıtımı flu anlama gelir;parti bölüklerimizin her biri -ona hangi görevverilirse verilsin- sempatizanlardan (güvenilir,partiye yakın duranlardan güvenilir yol arka-dafllarına) oluflan bir aktif ile çevrelenmeyi an-lamalıdır, sosyal demokrat iflçiler ve baflka an-tifaflist güçlerle ba¤ kurmayı anlamalıdır,olanaklı olan her yerde, sınıfı düflmanına karflısadece eylem birli¤ini gerçeklefltirmeyi de¤il,bilakis birleflik cephe organları kurarak bu bir-li¤i de örütsel olarak pekifltirmeyi anlamalıdır.Bir aktif tarafından çevrelenme, yeni insanları,yeni güçleri etki alanına çekme ve onları e¤it-me yetene¤i sorunu yoldafllarımızın faaliyetininanalizinde belirleyici bir rol oynamak zorunda-dır. Di¤er taraftan, yı¤ın örtülerinde ve özellik-le sınıf düflmanının örgütlerinde faal olan yol-dafllar, sistematik olarak desteklenmelidirler,5

Page 80: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

faaliyetleri sürekli yönlendirilmelidir, hataların-dan hareketle e¤itilmeli, çeliklefltirilmelidir, on-lardan gerçek bolflevikler yapılmal›dır. Zor gö-revleri baflarmada parti örgütünün yardımınıhissetmeliler. Ama tabii ki bu, parti çizgisiningerçeklefltirilmesinde bizzat inisyatif gelifltir-mezler anlamına gelmez.

Nihayet, kadroların do¤ru da¤ıtımı sorunun-da, yoldafl Dimitrof’un konuflmasında özelliklevurguladı¤ı gibi, kadroların muhafazası sorunu-na gelinir. Gerekti¤inde belli kadroları rezerve-ye almak ve yerlerine baflkalarını koymak, kav-ranmalıdır. Bu, gizlilik açısından ve sıkça daideolojik seviyelerinin yükseltilmesi açısındangereklidir. ‹nsanların böyle bir geriye alınmala-rı veya baflka bir yere atanmaları çok önemli-dir. Lenin, Gussew’e yazdı¤ı mektupların biri-sinde bofluna (flöyle) vurgulamıyor:

“Tecrübelerden ve bir dizi yoldaflın tecrübe-sinden biliyorum ki, bir devrimci için, neredey-se en zor olan fley, tehlikeli bir yeri tam za-manında terk etmektir” (Lenin, C.XXVIII, syf.465, Rusça).

Kadroların muhafazası, gizlili¤in ilkeleri,provakasyonlara karflı mücadele, sorgulama vemahkemede tavır konusu, hapishaneden ve top-lama kampından kurtarılan yoldaflların de¤er-lendirilmesi özel olarak ele alınmalıdır. Bu ka-tagoriden sorunları burada ele almayaca¤ız.Sadece, seksiyonlarımızın kadro politikasınınbu alanının anlamını sürekli giderek kavramayabaflladıklarını tespit etmek istiyoruz. En sondönemde (VII. Dünya Kongresi’nden sonra) il-legal partilerimizden bazıları gizlilik sorunlarıy-la ciddi olarak ilgilendiler. Bu partilerden biri-si, MK’nın özel bir bildirgesinde bu sorunlarındevasa anlamını vurguluyor ve gizlili¤e aykırıhareketin sadece ilgili yoldaflları de¤il partininbütün yı¤ın faaliyetini tehlikeye sokaca¤ınado¤ru olarak iflaret ediyor.

Kadroların incelenmesi yeni, öne çıkan güç-lerin incelenmesi uzun süren ve çok zahmetgerektiren bir ifltir. ‹nsanlar, güçlü yanlarınıifade eden özellikleri açı¤a çıkartacak flekildeincelenmelidir. Sadece böyle bir inceleme, kad-roların do¤ru kullanımını garantiler. Ancak, yö-netim, her aktifistte onun özgü niteli¤ini hisse-

dip ortaya çıkartmayı anladı¤ında, ona yetenek-lerine en iyi tekabül eden faaliyeti verebilir vetam da böyle do¤ru seçilmifl bir iflte parti iflçi-leri geliflirler. Aksi takdirde bir insana, olanak-larını aflan, üstesinden gelemedi¤i bir ifl verilir-se, böylece sadık bir yoldafl› bile hayalkırıklı¤ına u¤ratabilir ve morali bozulur.

Kadroların do¤ru kullanımı sorunuyla kolek-tif yönetim sorunu sıkı ba¤ içindedir. Kolektifyönetim, yöneticinin, bütün yönetimi kendi eli-ne almaması, aksine, bütün yoldaflları bu ifle,fonksiyonları da¤ıtarak ve böylece belli yöneti-ci bir çekirdek oluflturarak çekmesi anlamınagelir. Tabii ki illegalite koflullarında böyle biryönetici çekirde¤in flu veya bu örgütlenmedeuzun ömürlü olmaması bu kolektifin flu veyabu yoldaflın flu veya bu yerde açı¤a çıkmasıy-la çalıflamaz hale gelece¤i olabilir. Ama bunara¤men faaliyetin do¤ru inflası ve fonksiyonla-rın do¤ru da¤ıtımı durumunda belli yetenekler,belli faaliyet yöntemleri oluflturulur ve pekiflti-rilir; bunlar örgütün en a¤ır koflullarda dahi ba-fları elde etmesini sa¤larlar.

Bütün seksiyonlarımız, bunların bizde olduk-ça iyi olmadı¤ını kanıtlayan sayısız gerçekleribiliyorlar. Çok sayıda çalıflanımız, hiçbirini tat-min edici derecede dahi yerine getiremedi¤ifonksiyon yı¤ınıyla yüklü. Ama bu fonksiyon-ların önemli bir kısmı baflka yoldafllara devre-dilirse, faaliyet daha iyi sürdürülür ve aynı za-manda bu faaliyette yeni insanlar yetiflirler.Örne¤in, bir Alman flehrinde bütün bir semtinfaaliyeti için sorumlu olan önder bir yoldafl, enson zamana kadar aynı zamanda illegal toplan-tılar da örgütlüyordu, iliflki ifllerini yürütüyorve literatür sevkiyatını yönetiyordu vs..

Böyle bir faaliyetin gizlilik açısından kabuledilemezli¤i bir yana, böyle bir yoldaflın siyasiyönetimi gerçeklefltirme durumunda olamayaca-¤ı ve kendi etrafında herhangi bir yönetici çe-kirde¤i hiç oluflturamayaca¤ı ve e¤itemeyece¤ioldukça açıktır.

Sadece parti örgütü faaliyetin sistematik (ve)sürekli izlenmesi, sadece, icraatın kontrolü ger-çek bir operatif (stratejik, çn.) yönetimi garan-tiler. Ve bir daha; böyle bir yönetim icraatınkontrolü, yapılan hatanın, hemen sistematik iti-6

Page 81: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

nalı düzeltilmesi olmazsa, kadroların büyümesigüçlü bir flekilde kösteklenmifl olur.

Paris parti örgütünün yaflamından iki örnekverelim:

Bir yıl zarfında Paris’in bir alt semtinesemt yöneticisi hiç gelmedi. Semt yönetimisekreteri, alt semte hiç u¤ramadı. Hücrelerinfaaliyeti tamamen ihmal edildi. Alt organlar bi-razcık elefltiriden de korkuyorlardı. Çünkü, enufak elefltiri denemesinde dahi cezanın ya¤dı¤ıBarbe-Celor dönemi hatırlardaydı. Yeni semtyönetimi parti içi faaliyetin ve özelefltirininyöntemleri sorununu açtı¤ında durum süratledüzeldi. Bu semtteki parti örgütü üye sayısınıikiye katladı. ‹nifl-çıkıfllar neredeyse tamamenbertaraf edildi.

Paris’in baflka bir semtinde alt organlar,semt yönetiminin kötü faaliyetini önderli¤e biz-zat duyurdular. MK, sorunu arafltırdı¤ında flunutespit etti; semt yönetiminin büyük kısmı, iflçiyı¤ınlarıyla ba¤ı olmayan yoz, proleter olma-yan unsurlarda ve ço¤alıyorlar. Dimitrof’un;Leipzig Mahkemesi muzafferinin kahraman ör-ne¤inde, Thaelmann örne¤inde, Çankay-fiek’iniflkenceyle öldürttü¤ü Çin halkının kahramanıFan Dsi-min örne¤inde bütün ülkelerde partiliyoldaflların ve genç komünistlerin genç ni ör-nek, özelefltirinin devasa anlamına iflaret edi-yor. Yoldafl Stalin, sadece özelefltiri vasıtasıylapartinin “gerçek kadrolarının ve gerçek önder-lerinin yetifltirilebilece¤ini” sürekli vurgular(Stalin; Leninizmin Sorunları, syf.9,10, Rusçabaskı).

Tam da bundan dolayı, Fransa KP’nde par-ti düflmanı Barbe-Celor grubu, ‹spanya KP’ndeAdame-Bulehos-Trilla grubu, MacaristanKP‘nde provakatör Sas-Barno grubu gibigruplar, her türlü araçla her türlü özelefltiriyibastırdılar ve parti içi demokrasiyi sabote etti-ler. Örne¤in Barbe, 1931’de açıklamalarının bi-risinde flunu itiraf etti.

“Hücre tarafından seçilen veya önerilen tekbir hücre sekreterimiz yok. Semtlerde ve iller-de de durum aynı. Tam tersini yapıyoruz: Yu-karıdan afla¤ıya do¤ru bir yönetim oluflturuyo-ruz. Tabii ki bu, yoldafllara inisyatif gelifltirmeve ilerleme olana¤ı vermiyor. Artık bizde dü-

zenli teflvik gelene¤i kalmadı”.Herfleyden önce, iflçi sınıfının davasına ta-

mamen sadık, bütün ve her koflul altında parti-ye sadık, mücadele içinde sınanmıfl ve sınıfdüflmanı karflısında tutarlı insanlara ihtiyacımızvar. Böylesi kadrolar yetifliyorlar ve ço¤alıyor-lar. Dimitrofö’un; Leipzig Mahkemesi muzaffe-rinin kahraman örne¤inde, Thaelmann örne¤in-de, Çankay-fiek’in iflkenceyle öldürttü¤ü Çinhalkının kahramanı Fan Dsi-min örne¤inde bü-tün ülkelerde partili yoldaflların ve genç komü-nistlerin genç nesli e¤itiliyor. Yetiflen bu kad-rolar, yenilmez.

Uyum yetene¤iyle her türlü silahı kullanarakve somut duruma göre de¤ifltirerek sürekli, mü-cadelenin ön cephelerinde durmayı kavrayaninsanlara ihtiyacımız var. Yoldaflımız bugün,iflçileri sürükleyen konuflmacı; yarın, gerekliy-se, en derin illegaliteye geçer ve parti faaliye-tini oradan yönetir; ertesi gün yeni koflullardayı¤ınları silahlı ayaklanmaya, kapitalizme saldı-rıya sevk eder. O, sıkı illegal faaliyeti bütünve her legal olanaklarının kullanılmasıyla ba¤-lamayı anlar.

Ama bu, bizim, yı¤ınlarla en sıkı ba¤ için-de olan insanlara ihtiyacımız oldu¤u anlamınagelir. Arasında faaliyet yürüttü¤ü o yı¤ınınözelli¤ini kavrayan, ihtiyaçlarını hisseden, onla-ra kendi lisanlarında konuflmayı anlayan gerçekiflçi önderine ihtiyacımız var. Böyle basit yı-¤ınlar tarafından anlaflılabilir bir lisana, kısa birzaman önce ‹ngiltere’de gerçeklefltirilen seçimkampanyasında yoldafl Gallacher -‹ngiltereKP’nin ‹ngiliz Parlamentosuna seçilen ilk ada-yı- tarafından yayımlanan ça¤rılar gösterilebilir.

‹nisyatifli insanlara, mücadelenin en zor ko-flullarında ba¤ımsız olarak yönünü tayin etmeyikavrayan insanlara ihtiyacımız var. Tabii ki sı-cak yı¤ın mücadeleleri esnasında parti örgütle-ri arasında normal ba¤ kopar: Merkezi önder-likten kopuk olarak en zor sorunları ba¤ımsızçözmeyi, cüretkarca karar almayı, sorumluluk-tan korkmamayı kavrayan insanlara ihtiyacımızvar. Karar altına alınmıfl kararın tam gerçeklefl-tirilmesi için iradeye sahip olan insanlara ihti-yacımız var. Yenilgi anında ne yaptı¤ını bil-mez durumda olmayan ve zafer sarhoflu7

Page 82: ‹çindekiler - WordPress.com · 2014. 7. 5. · Sunu “‹flçi S›n›f› ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” bafll›kl› yaz›m›z,

olmayan önderlere ihtiyacımız var.Stalin yoldaflın bize ö¤retti¤i gibi: “Partinin

gerçek devrimci kadrolarını yetifltirmek için vegerçekten devrimci parti önderlerinin seçimiiçin mücadeleyi güçlendirmek” zorundayız.“Bunlar, mücadeleye atılma ve proletaryayı sü-rükleme yetene¤ine sahip olan insanlar olmalı-dır; rüzgarın önünde savrulmayan ve pani¤ekapılmayan, bilakis rüzgara karflı yelken açaninsanlar” (Stalin; Birleflik Devletler KP’ndeSa¤ Fraksiyoncular Üzerine”, Bolflevik, Yıl:1930, Nr. 1, Rusça).

Komünist EnternasyonalKomünist Enternasyonal Yürütme Komitesi

Dergisi29 fiubat 1936, sayı 2syf. 125-133Almancadan çeviri

8