Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

52

Transcript of Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Page 1: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?
Page 2: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

ası ya da Aks Yerinin

Somut Olmayan Kültü

i

Page 3: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

SUNUÞ

ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 3

YENI YASALARIN YENÝ TASARILARI

A hmet Erkan Mumcu cevval , cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakaný?Ýþ leri karýþ t ýrdý ve gi t t i . Üçüncü bir part iye mi geçecek? Yeni bir part i mi

kuracak veya eski part is ine l ider olarak geri mi dönecek? Erenlerin neyapacaðý bel l i o lmaz. Her zamanki gibi camiamýz kendini iy i i fade edemedenb i r bakan daha ayr ý ld ý . Yen i bakan ýmýz A t i l l a Koç , Ayd ýn ' l ý . Ege 'n inkül türüyle yet iþmiþ , daha rahat i le t iþ im kurabi l ir iz .

Kül tür kuruluþlarý ülkemizin kül türel yapýs ýna uyumlu olmayan yasalarla geridönülmez bir yola sokuldu. Devlet ten geçinmeyi meslek edinenler, bakanl ýðaakçel i iþ ler yapan sözde s iv i l toplum örgüt ler i , döner sermayel i sözde resmikuruluþlar, vaký f lar, özel müzeler, koleksiyonerler, ant ikacý lar, müzayedeci ler,yur t d ýþ ý sergi ler inden proje komisyonu alanlar, ant ik yapý larda konserdüzenleyen organizatörler ve de her bakanl ýðýn yönet im kadrolarýna tal ip , heriþ ten anlayan, her kapýya maymuncuk, pol i t ik baðlant ý l ý , yüzer gezer üstdüzey bürokrat lar büyük bir baþarý i le kül tür varl ýk larýmýzýn korunmasý ,örgüt lenmesi ve mevzuat ý i le i lgi l i yasal yeni düzenlemeler get irdi ler.

Avrupa b i r l ið ine uyum aþamas ýnda kurumlar ýmý z ýn idar i yap ý s ýndaal ýþagelmiþ yönet im, yönet ic i , yönet i len kadrolaþmasýndan çok ortakl ý yöne-t ime geçiþ çabalarý , b i lhassa s iv i l toplum örgüt ler inin kararlarýnda paydaþolmasý þekl inde bir idari yapý lanmayý öngörmektedir.

Modern dünyada gel iþen bu yönet ime kat ý l ým ve saydamlaþma anlayýþ ýna tersdüþen bir davranýþ biç imi i le Arkeoloj i Arkeologlar Derneði , Müzeci lerDerneði ve Anadolu Sanat Tarihçi ler i Derneðinin üret i len kararlara kat ý l ýmýolamamýþt ýr. Bu derneklerin üyeleri yüz seneyi aþan bir kurumsal bir ik imintemsi lc i ler idir ler. Uygulamalardaki zorluklarý ve çözüm öneri ler ini en iy ibi len kiþ i ler olarak yapýmýza uygun olmayan yeni mevzuat ýn ve yapý lanmanýnçýkaracaðý sorunlar tanýmlanabi l ir ve yasanýn bir ik imlere ve iht isaslaþmýþgörüþlere uygun olarak çýkmasý saðlanabi l irdi .

Þimdi baþta müzeler olmak üzere tüm kül tür kadrolarý bekleme durumunda.Hangimiz mil l i müze olacak, hangimiz yerel yönet imlere baðlanacaðýz . Birmüze müdüründen öner i ge ld i . Tabe la müzes i aça l ým d iye ; tabe la lar ýatmamýþlar. Mil l i Eði t im Bakanl ýðý………Müzesi , Gençl ik ve Spor Bakanl ýðý……Müzesi , Baþbakanl ýk .…..Müzesi ,Kül tür Bakanl ýðý…….. .Müzesi , Kül tür veTurizm Bakanl ýðý…….. .Müzesi . Þ imdi de …………..Belediyesi……….Müzesi .Kadrolaþma ise baþka alem. Kül tür çal ýþanlarý Turizmde, Turizm çal ýþanlarýKültürde. Gerçek amaç karþý laþý lan sorunlarý çözümsüzlüðe i tmek olsa gerek.Böylece çal ýþmayan kül tür hizmet ler inin devlet in görevi olmaktan çýkart ý l -masýna ve özel leþ t ir i lmesine al t yapý oluþturuyor. Týpký özel leþ t ir i lmek is te-nen KÝT' ler in zarar et t ir i lmesi gibi . Zaten kamu yönet imi temel kanunundamerkezi idare taraf ýndan yürütülecek görev ve hizmet ler arasýnda kül türhizmet ler i bulunmuyor. Ülkeyi devlet yapan üni ter kül tür pol i t ikamýz art ýkyok.

Page 4: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

4 iDOL

SUNUÞ

Müze dernekleri özel leþ t ir i ldi , senede 600 milyar kazanan dernekler 50-60milyar l i raya k iralanýyor. DÖSÝMM taraf ýndan iþ le t i len müze dernekler iyanýnda, müzeler de DÖSÝMM taraf ýndan yönet i l iyor. Genel Müdürlük devredýþ ý b ýraký lmýþ , müzeler DÖSÝMM'den devamlý ta l imat lar almakta. Müzemüdürleri çaresiz . Býrakýn ufak te fek bakým ve onarýmlarý , su , e lektr ik gider-ler ini , v i tr in camlarýnýn çat lamasý veya vi tr ini aydýnlatan bozuk bir f lorasanlambanýn sa t ýn a l ýnmas ý ay lar sürüyor. Müzede karanl ýk v i t r in teþh ir i .Yakýnda müzede hal ý k i l im sat ý lmaya baþlanabi l ir. Özel teþebbüs rekabetgerekt ir ir. Parayý basar tezgahý açar. Müzeye giren turis t ler i tezgaha çekecekçýðýr tkanlar reklam için baðýrabi l ir. Turis t i kolundan çekip tezgahýna get ire-bi l ir. Müze müdürü ne yapsýn! Yakýnda, bir müze baþkaný tayin edi lecek, birde iþ le tme müdürü, ayriyeten bir de müze yönet im kurulu. Týpký , korumakurul larýndaki gibi kuru kalabal ýðý , çevresindeki beþ ant ik kent in ismini saya-mayanlarý þ imdi de müzeci yapacaðýz .

Prof. Dr. Ahmet A. TIRPANArkeoloji ve Arkeologlar

Derneði Baþkaný

Page 5: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Bu incelememde yazýlý kaynaklarý ve arkeolojikverileri tarihi yazýcýlýðý metodunun sýnýrlarýný

belirli bir mantýk içinde aþýrý derecede zorlayarak,günümüzden yaklaþýk 3300 sene önce yaþamýþbir kiþinin portresi yazýlabilir mi, yazýlýrsa nasýlyazýlýr, ortaya neler çýkar, onu göstermeye çalýþa-caðým. Bu þahsýn kendisiyle ilgili ne bir objektifportre, ne de (oto)biyografik kaynak mevcuttur;ama araþtýrýcýlar böyle bir insana-burada sözkonusu olan bir kadýndýr-çok hissi yaklaþtýlar veonun gizinleri, iç ve ruh dünyasý içine sýzmayaçalýþtýlar, ona kendisinde hiç ama hiç olmayannitelikler uydurdular, nice özellikler yakýþtýrdýlar veböylece tarih biliminin yöntemlerini ayaklar altýnaaldýlar. Tarafsýz araþtýrýcýnýn böylesine þövenist biryaklaþýma tekpisini göstermesi lazýmdýr ilkesin-den hareketle, biz de þimdi gerçek olan nedir, onubulmaya çalýþacaðýz. Puduhepa gerçektenalbenisi olan çok güzel bir kadýn mýydý da Hititkraliyet sarayýnda bu kadar etkin olmuþtu, yoksabir Fransýz araþtýrmacýnýn sýrf Fraktin kayakabartmasýndaki beceriksizce betimlemeye daya-narak iddia ettiði gibi çirkin birisi miydi?(Danmanville). Kaynaklarýn kýtlýðý ve yetersizliðigöz önününde tutulduðunda, onun hem güzel,hem de çirkin olmasý gayet mümkündür, her ikisiarasý ortalama bir güzelliðe sahip, fakat etkileyici,zeki bir kadýn olmasý da pek ala mümkündür. Bukonuda üretilebilecek fantazilere sýnýr koymakolanaksýzdýr. Elimizde bunlarý destekleyici veyayalanlayýcý, orijinal kaynaklara dayanan hiç birdelil yoktur. Gene de Adana'lýlar onun hayali birportresini çizmiþler! Aslýnda bu tür spekulasyon-lara dayanarak antik bir insan tipinin hayali bi-yorafisini yazmak, tarihi romanlarýn iþidir. Peþin vegenel durum budur, þimdi daha derinlemesine enbaþta kaynaklara bakalým.

En baþta Adana olmak üzere (ne de olsaÇukurova Puduhepa'nýn memleketi Kizzuwatnaile eþitleniyor!) Puduhepa popüler araþtýrmalardaçok suistimal edildi (Res. 1).

Adana'lýlar, onu týpký MýsýrlýlarýnKleopatra'ya baktýklarý gibi, kendi hemþehrileriolarak deðerlendirdiler. 2001 yýlýnda bir Ýngilizgazetesinin Kleopatra'nýn çirkin ve þiþman birkadýn olduðunu yazmasý üzerine, tüm Mýsýr bunaisyan etmiþ, milli gururlarý incinmiþ gibi tepkilergöstermiþlerdi; bu durum geri kalmýþlýðýn,övünülecek baþkaca kültür deðerlerine sahipolmamanýn doðurduðu acýklý bir sonuçtur.Türkiye'li ve Adana'lý kadýnlar, ama özellikle femi-nistler, Puduhepa'ya onda belki de kendilerindeolmayan ve bundan ötürü özlemini duyduklarý hertürlü kadýn haklarýna sahip birisiymiþ gibi baktýlar.

Onun þahsýnda kadýn eþitliðinin doruðuna çýkmýþþeklini, en ideal örneðini görmek istediler. Belki deen az kendileri kadar feminizmi yanlýþ anlayankocalarýna "3500 sene önce bizim hemþehrimizbir Hitit kraliçesinin sahip olduðu haklar niçinbizde yok" mesajýný vermek istiyorlardý. Bu nos-taljik yaklaþýma erkekler de eþlik ediyor, onlar daeþlerine nasýl her þeyiyle bilinçli, "feminist" birkadýnýn hasretini çektiklerini haykýrýrcasýna ilanediyor, övgüler, þiirler yazýyorlardý. Gazeteler,daha paranýn ne olduðu bilinmeyen bu devirlerleilgili olarak, Puduhepa'nýn sikkelerinin bulun-duðunu yazdýlar (Bk. anonim 2001); evliliði ve"aþk"ýyla ilgili çok þey uydurdular. DerneklerPuduhepa poster ve flamalarý bastý ve daðýttý.Daha sonralarý doðru bilgilendirmek amacýylabizim çeþitli kentlerde verdiðimiz konferanslaresas alýnarak konu abartýlmaya devam edildi,konu neredeyse "galatý meþhur" haline getirildi(Res.2). Bu açýdan bakýldýðýnda sýradan antik birkadýnýn Türk toplumunda hangi kýlýklara sokula-bildiði, nasýl deðerlendirildiðinin incelenmesi her-halde çok çarpýcý ve ilginç sosyolojik ve psikolojiksonuçlar doðurabilir. Tabii en baþta tüm bunlarýn,kendini geçmiþte bulamamaktan, kimlik bulmakrizinden ve tarih ve arkeolojiyi entellektüel biruðraþý olarak kabul etmekten kaynaklandýðýanlaþýlýr. Tarafsýz tarihçinin böyle tarafgir veþövenist tarih saptýrmalarýna tepki göstermesi veolay "galatý meþhur" halini almadan gerçekleriortaya koymasý lazýmdýr ve biz burada bunuyapacaðýz.

ARAÞTIRMA

5ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

ESKÝ ANADOLU’DA FEMÝNÝZMÝN ÖNCÜLERÝNDEN BÝR KRALÝÇE PORTRESÝ:KÝZZUWATNALI PUDUHEPA*

Ahmet ÜNAL**

* Bu makale, Prof. Dr. A. Ünal'ýn aþaðýda belirtilen yerlerde vermiþ olduðu konferansýn metnidir: Ankara 28 Aralýk 2004;Ankara: 28 Ocak 2004; Adana: 19 Mart 2005; Tarsus: 21 Mart 2005; Antakya: 23 Mart 2005; Konya: 25 Mart 2005.**Prof. Dr,. Münih Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öðretim Üyesi

Resim 1:Internet Haberlerinde Puduhepa.

Page 6: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Puduhepa'nýn rolünün ne kadarabartýlmýþ olduðuna örnek olarak baþka biraraþtýrmacýnýn görüþünü aktarabiliriz. Buna görePuduhepa önderliðinde baþlatýlan kadýn eþitliðihareketi, Amazonlarý da etkilemiþ ve onlarýnerkeklerin hakim olduðu dünyaya, yani Greklerekarþý isyan etmeleri sonucunu doðurmuþtur(Cornelius).

Büyük bir talih eseri elimizde hiç olmazsauydurulan bunca yalan yanlýþ algýlarýn gerçekleiliþkisi olmadýðýný kanýtlayacak kadar yeterli yazýlýmalzemesi bulunan Puduhepa'nýn artýk bu türuydurmalar ve töhmetlerden kurtarýlmasý birzaruret ve boyun borcu haline gelmiþtir. Ne var ki,yapýlan araþtýrmalarda ne bu zengin malzemetarafsýz olarak deðerlendirilmiþ, ne de modernfeminist hareketlerde bu kraliçenin yazýlý eser-lerinde "écriture feminine" denebilecek edebiözelliklerin asla mevcut olmadýðý dikkate alýn-mýþtýr. Bir defa unutmamak lazýmdýr ki, onunlailgili yazýlý belgelerin tamamý resmi belgelerdir,bazý diplomatik mektuplar dýþýnda onun hususiyaþamýna ýþýk tutabilecek hiç bir kayýt yoktur vebu olmadan tarihi bir þahsiyetin portresi yazýla-maz.

Ýlk önce ikonografiye ve burada yansýyanfizyonomisine bir bakalým: Kocasý Hattušili yanýn-da uzun giysi ve sivri bir serpuþla Puduhepa'yýoturmakta olan Hepat'a içki kurbaný sunarkentasvir eden Fraktin (Res.4) dýþýnda Puduhepa'nýnfiziki özelliklerini görüntüleyen piktografikmalzeme sadece Taþçý kabartmasýnda yer alýr vefiziki özellikler burada da noksandýr (Res.5).

III. Hattušili ve oðlu IV. Tuthaliya devrindedüzenlenmiþ hemen her evraðýn altýndaPuduhepa'nýn da mühürü basýlýydý. O zamanlarHitit eyaleti olan Ugarit'te bulunmuþ bu mühürbaskýsýnda Puduhepa üvey oðlu Tuthaliya ile bir-likte görülüyor (Res.6).

Göksu Vadisinde Keben yakýnlarýndakikabartma ise, asla ona ait deðildir, çok geç bir

devirden, belki de "Greco-Pers" devrinden kay-naklanmaktadýr (Res.7). Ýtalya'da bir özel kollek-siyonda saklanan mühür baskýsýnda onun resmivarsa da, bu resim onu amorfik bir biçimde, týpkýYazýlýkaya'daký tanrýçalar gibi sýradan birisi olarakgöstermektedir (Poetto).

Þimdiye kadar Puduhepa ile ilgili çeþitlidillerde çok sayýda araþtýrma ve monografiler(Darga; Edel; 1994; Otten; Ünal; Anonim) onuhenüz Antik dünyanýn sayýlý kadýnlarý arasýna sok-mayý baþaramamýþtýr. Keza Eskiçaðlarýn etkin vemeþhur kadýnlarýný konu alan çok sayýda feministyayýnda, onun adý geçmemektedir.

Eski Anadolu, Yakýndoðu ve tüm Akdenizdünyasýnda Hint-Avrupalý ve Semitik kavimlergelinceye kadar genel anlamda anaerkil aileyapýsý hakimdi (Kornemann 1927). Anaerkillik(matriarchality) burada klasik tarife göre deðil,genel anlamda ele alýnmýþtýr. Peþinen belirtelim,ne Hattilerde, ne Hurriler'de, ne de Hititler'de stan-dart anlamda bir anaerkillik (matrilineal) yoktur.Keza anaerkillikte, kocanýn aile içinde yeri yoktur.Ýdarede söz sahibi, kadýnýn erkek kardeþidir.Erkeðin oðlu, babasýný takiben kral olamaz. Ancakkocanýn kýz kardeþinin oðlu kral adayý olabilir.Jeneolojide erkek babasýnýn deðil, annesininismine yer verir. Dayý, yani annenin erkek kardeþi,önemli rol oynar; dayýnýn yerine yeðen geçebilir(R. Fox, Kingship and Marriage (1967) 112; Bin-Nun 1975, 15vd.). Görülüyor ki, sadecePuduhepa'da deðil, tüm eski Anadolu toplumyapýsýnda matriarchalliðin yeri asla yoktur.Annenin adýnýn edilmediði bir toplumda, anaerkil-likten söz etmek tam anlamýyla anakroniktir! Tabiigünümüzde kadýn-erkek iliþkileri gibi çok yaygýnbir konuya feminizm ve kadýn haklarý açýsýndanbakýldýðý için, konuyu tarihi oluþumu ve geliþimiçerçevesinde objektif olarak deðerlendirmekmümkün olmamakta, sanki anaerkeil toplumlardaha geliþmiþ, daha uygar ve çaðdaþ imiþler gibialgýlanmaktadýr. Bunun ne derece doðru olduðuhiç bir zaman tesbit edilemeyecektir. Ama bununaleyhinde bazý deliller vardýr. Keza anaerkilliðinalabildiðine hüküm sürdüðü bazý toplumlarda,mesela kadýnlarýn birden fazla erkekle evlenme-sine olanak veren bazý Afrika toplumlarýnda gerikalmýþlýk en hat safhadadýr. Diðer taraftan,babaerkil Hint-Avrupa taraftarý araþtýrmacýlarýnellerinde de en az kadýn haklarý savunucu-larýnýnkiler kadar olumlu ve övünülebilecekipuçlarý vardýr ve onlar da týpký "feminist" kadýnkahramanlar kadar patriach, komutan, kral, asker,savaþkan, çok iyi ata binmesini bilen, hünerliidareci vs. gibi erkek kahramanlarýný övmeklebitireremezler. Tabii bunlar sayýlýrken, bir açýdanIndogermen kavimlerin savunmalarý yapýldýðý veanaerkeil toplumlar karþýsýnda onlarýn kaybettik-leri puanlarý geri kazandýrma gibi eðilimler olduðugözlenmektedir (Yukarda andýðýmýz Kornemann'-ýn kitabýnda bile bu tarafgir tavýr açýkça görülebilir,keza ilk bakýþta tarafsýz gibi gözüken yazar, kadýnkarþýsýnda aciz düþen Indogermen erkekleriövmekle bitirememektedir, Kornemann). Hatta bir

ARAÞTIRMA

6 iDOL

Resim 2: Ünal'ýn konferansý da suistimal edildi.

Page 7: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

adým daha ileri gidilerek anaerkil aile yapýsýndamutlak erkek hakimiyetinin (androkratia) karþýtýgörülmek istenmiþ ve buna da paradoks bir þekil-de "gynaikokratia" (mutlak kadýn hakimiyeti) adýverilmiþti (Bachofen'un bugün artýk þaibeli vetartýþmalý araþtýrmasý). Bunun tipik örneðiAnadolu kökenli ve maalesef hala kim olduklarýmeçhul efsanevi Amazonlarda görülebilir. Kadýnýnmutlak surette eþit haklara sahip olduðu butoplumlardaki sosyolojik yapý Hititler, Hintliler, Ýranikavimler, Grekler, Latinler ve Sami kavimler böl-geye göçüp askeri ve siyasi otorite kurunca alt üstoldu. Ancak özelliklerini, örf ve adetlerini koruya-bilmiþ tutucu yerli toplumlarda sýnýrlý da olsa var-lýðýný devam ettirebildi. Bu toplumlardan birisi de,Puduhepa'nýn da mensubu bulunduðu Hurriler,diðeri de Hititlerin kendilerine çok þey borçluolduklarý Hattiler idiler. Bu her iki kavim de yenigelen Hititleri her türlü kültürel alanda alabildiðineetkilediler. Belirtmeliyiz ki, Hititler hiç bir zamanaskeri üstünlük kuruntusuna kapýlarak vemaðlubu küçük görerek onun örf ve adetlerini vekültürel meziyetlerini de maðlup saymak gibi birdavranýþ sergilemediler. Bu davranýþýn deðerinianlayabilmek için onlarla akraba diðer kavimlere,en baþta Greklere ve Romalýlara ibret verici biraçýdan þöyle bir bakmak lazýmdýr. Puduhepa'danyaklaþýk 600 sene sonra çýplak atletleri seyredenHellen kadýnlarý ölümle cezalandýrýlýrlardý; gene1000 sene sonra Roma'da kadýnlar tüm öz vekamu görevlerinden uzak tutulmuþlardýr ki, budurum þu vecizede ifadesini bulmuþtur: "feminaeab omnibus officiis civilibus vel publicis remotaesund". Perslerdeki erkek hakimiyeti daha da ilerigiderek "endogami" uygulamýþtýr, yani erkek, kýzkardeþleri, annesi ve tüm diðer akrabalarýylaevlenebilmekteydi. Hititlerde böyle bir durum"incest" sayýlýyor ve ölüm dahil en aðýr bir þekildecezalandýrýlýyordu. Ama Mýsýr, Karya ve KanešKraliçesi efsanesinin gösterdiði gibi Hurriler dedahil, erken Anadolu toplumlarýnda da var olduðusanýlan kardeþler arasý evlenmenin kökeni her-halde Hint-Avupalýlara özgü deðildi, yani Perslerbu adeti Ýran'a göçettikten sonra bir yerlerdenalmýþ veya öðrenmiþlerdi. Greklerde ise bu adetsadece tanrýlarla sýnýrlý kalmýþtý. Burada açýkçagörülmektedir ki, Hititlerin, Hattiler ve Hurrilerdenöðrendiklerini, ne Grekler Minoslulardan, neRomalýlar Etrusklerden ve ne de PerslerElamlýlardan öðrenmiþlerdi; toplum bünyelerineanaerkilliði bir türlü sokamamýþlardý.

Kadýn eþitliðini Hatti'ye taþýyan aslaPuduhepa deðildir; Puduhepa'ya gelinceye kadarHitit kraliçeleri uzun bir hazýrlýk ve oluþumsürecinden geçmiþlerdir. Keza o bir kraliçe olarakHitit sarayýna gelmeden önce de Anadolu'da belir-gin, sivrilmiþ, anaerkil kraliçe tipleri vardý. Amaonlarýn bu hususi konumlarý baþka yerli birAnadolu kavmi olan Hattilerden kaynaklanýyordu.Ayrýca Puduhepa öncesi kraliçeler arasýnda daHurri kökenliler vardý. Ana kraliçeyi ifade edensözcük Tawananna ise Hattice kökenliydi. Bir kra-liçe olarak sarayda söz sahibi olma ihtiraslarý,

daha ilk kral I. Hattušili devrinde baþ göstermekteve kesintisiz devam etmektedir. Gel gör ki,Tawananna'nýn I. Hattušili devrinde oynadýðý rolde aþýrý derecede abartýlmýþ ve onun Ašmunikal'agelinceye kadar bir daha anýlmamasý, gereksiz birtakým yorumlara neden olmuþtur. Bir defa EskiHitit Çaðýnda kralýn illa da Tawannna'nýn erkekkardeþinin oðlunun olmasý gerektiði savý yanlýþtýr,keza bu durum sadece bir defaya mahsus olmaküzere, yani I. Hattušili için geçerli olarak karþýmýzaçýkar ve bunu bir kaideymiþ gibi kabullenmek yan-lýþtýr. Orta Hitit krallýðý devrinde Hatti etkileri ya-nýnda Hurri varlýðý da kendini hissettirmeye baþla-mýþtýr. Bu dönemde en baþta Tuthaliya-Nikalmative Arnuwanda-Ašmunikal çiftleri olmak üzere kral-lar ve kraliçeler Hurri kökenliydiler, öz Hurriceisimler taþýrlardý. I. Šuppiluliuma'nýn eþlerindenbirisi de Babil kökenliydi ve bir Kassitli olarak eþit-lik, hak savunmada ve Hitit anlayýþýna ters düþendavranýþ ve uygulamalarýyla çok yadsýnmýþ vebaþýna envai çeþit belalar açmýþtý. Özellikle üveyoðlu II. Muršili devrinde hükümranlýk iddialarý veihtiraslarý çekilmez hale gelmiþti ve sonundasaraydan kavulmasýna neden olmuþtu (Bin-Nun).

Puduhepa, Kilikya'nýn doðusundaki biryerlerde aranmasý gereken kültür ve din açýsýn-dan Hurri-Kizzuwatna dünyasýnda en azKummanni kadar önemli yeri olan ve kaba taslakElbistan Karahöyük'e yerleþtirilmek istenenLawazantiya kentinde Babil-Hurri aþk ve savaþtanrýçasý Šaušga'nýn (Ištar) rahipliðini yapanPentipšarri isimli yerli bir adamýn kýzýydý. Birmetinden öðrendiðimize göre, týpký müstakbel

ARAÞTIRMA

7ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Resim 3:Gazetelerden Puduhepa.

Page 8: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

kocasý gibi o da bir tanrýnýn hizmetinde, yaniLawazantiya Ištar'ýnýn hizmetinde çalýþýyordu(Ünal 1974, 86.); babasýnýn da rahiplik yaptýðýtapýnakta çalýþýyordu. Tüm Hitit kraliçeleri içindetek "papaz" kýzý oydu ve her nedense hep rahipkökenli olmakla övünüyordu. Bu ünvaný Taþçýkaya anýtýnda bile yer almaktadýr. Her nedensediðer kraliçelerin kullanageldikleri, alýþýlagelmiþTawannna ünvanýný asla kullanmýyordu. Belki deonun Hattice Tawananna dýþýnda kendi þahsi ha-yatýndan kullandýðý mesela allai "haným, bayan"gibi Hurrice bir sözcük mevcuttu. Puduhepa bunuyapmakla belki de Hattuša'da o zamanlar haladevam etmekte olan Hatti geleneðine karþý çýký-yor ve kendi memleketindeki Hurri gelenekleriniyerleþtirmek istiyordu. O dönemin çaðdaþ kay-naklarýnda baba adý yanýnda anne adýný da vermealýþkanlýðý olmadýðýndan, annesinin kim olduðuhiç bir þekilde bilinmemektedir. Kardeþleriyle ilgiliolarak da pek fazla bilgimiz yoktur. Sadece birmektuptan, bir kýzkardeþinin olduðunu ve onunkýzýnýn Tattamaru ile evlendiðini, ancak kaderTanrýçasý Gulšeš'in ona kýzarak onu öldürdüðünüöðreniyoruz. Puduhepa bir kadýn olarak armut gibidüþmemiþtir. Onun memleketinde kadýn hak-larýnýn binlerce yýllk bir geçmiþi vardýr.Puduhepa'nýn memleketi Lawazantiya'da kadýnhaklarýnýn üstünlüðü þundan da anlaþýlmaktadýrki, Eski Asur Ticaret Kolonileri çaðýnda daLuhusattia olarak anýlan bu kentte bir kadýn beyhüküm sürmekte idi (Landsberger; Günbattý).

Puduhepa, Hurrice tanrý adý saklayan(teophor) bir isimdir ve içinde Hurri baþ tanrýçasýHepat'ýn adý vardýr. Bir fiil olmasý muhtemel olanbirinci unsur pudu- veya wudu-'nun anlamý ise bi-linmemektedir.

Puduhepa'nýn doðum yeri ve genç kýzlýkyýllarýný geçirdiði Lawazantiya kentinin bugünnerelerde olduðu maalesef bilinmiyor, ama onunKizzuwatna topraklarý içinde ve Kummanni'denuzaklarda olmadýðý kesindir, çünkü Kizzuwatnakralý Palliya burada bir takým dini ayinler icra ede-bilmekteydi (KUB 7.20, Garstang-Gurney 1959,52). Asla Adana ile eþit deðildir! Lawazantiya'nýnKizzuwatna'nýn bir parçasý olduðu, kendisininLawazantiya'lý olduðunu bildiðimiz Puduhepa'nýnkendisini "Kizzuwatna ülkesinin kýzý" olarak datakdim etmesi de açýkca gösterir (Goetze 1940,71vd.). Bu kent Kizzuwatna'nýn içlerinde deðil de,Kummanni ve Kültepe metinlerinin gösterdiði gibiHurma ile birlikte Kizzuwatna'nýn doðu sýnýrlarýnayakýn bir yerde aranmalýdýr. Ýmparatorluðun son-larýna doðru Ugarit kökenli bir mektupta Ugaritalfabe yazýsýyla adý LWSND olarak da yazýlanLawazantiya (RS 18.40 +) kesinkes çok doðuda,Amanos daðlarýna bakan bir yerlerde olmalýydý.Eski bir geleneðe dayanarak, Elbistan yakýnlarýn-daki Karahöyük ile yapýlan eþitlemenin elle tututu-lur saðlam bir dayanaðý yoktur (Hirsch-Wegner;Lebrun; Yiðit). Ayný þekilde Castabala-BodrumKalesi ile yapýlmak istenen eþitleme ve kenti dahabatýlarda, Fraktin civarýnda arama eðilimlerinin dedikkatle göz önünde tutulmasý gereken bir tekliftir;öte deðeri yoktur (Örneðin Savaþ ve Casabonne,bk. özet ve kritik olarak Gates 2001, 266).Lawazantiya kentinin su kaynaklarý bol bir yerdeolmasý gerektiði de unutulmamalýdýr. Gerçektende bir metinde, Lawazantiya'nýn yedi adet pýnarýn-dan veya kaynaðýndan Fýrtýna Tanrýsýnýn yaðlanýptemizlenmesinde kullanýlacak mukaddes sularalýndýðý kayýtlýdýr. Mukaddes su alýnmadan öncekaynaklara kurban sunulmakta, suyu kulla-nabilmek için adeta onlardan izin alýnmaktadýr(KBo 9.115 öy. 3vdd.).

Böyle bir metin okunduðunda, insanýnaklýna hemen pýnar veya kaynaklarýn bol olduðuyukarý Seyhan veya Ceyhan ýrmaklarý, meselaSaimbeyli-Tufanbeyli yolunun saðýnda sarp kaya-lardan fýþkýran tabiat harikasý Obruk þelalelerigeliyor (Res.8).

Ama Çukurova Üniversitesi’nden Dr.Serdar Girginer'in 2003 yazýnda yapmýþ olduðuve benim de katýldýðým surveylerin de gösterdiðigibi, oraya yakýn yerlerde Lawazantiya kentineaday olabilecek bir ören yerinin olmamasý böylebir lokalizasyonu imkansýz kýlýyor.

Mýsýrlýlarla Hititler arasýnda o meþhurKadeš savaþý çýktýðýnda III. Hattušili Yukarý Ülkeve Hattuša çevresinin kralý idi; Ýmparatorluktopraklarý her ne pahasýna olursa olsun gözünütahta diken bu prensin ihtiraslarý yüzünden ikikardeþ arasýnda paylaþýlmýþtý; II. Muwatalli'yeHatti'de huzur ve rahat kalmamýþtý. Hattušili 'ninkendi ifadesine göre, o sanki hiç bir þey olmamýþgibi kardeþi II. Muwatalli'ye yardým etmek içinçoðu yerli Anadolulu Kaškalýlardan oluþan kendiemrindeki kolordusuyla Kadeš savaþýnakatýlmýþtý. Bunu mutlaka kardeþini sevdiði içindeðil, kendi çýkarlarý doðrultusunda yaptýðý kesin-di, ama bunu asla itiraf etmez, gizli emellerini ele

ARAÞTIRMA

8 iDOL

Resim 4:Fraktin kabartmasýnda hepat'a kurban sunanPuduhepa.

Page 9: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

veremezdi. Keza iki kardeþ birbirleriyle hiç de iyigeçinemiyorlardý ve bundan dolayý savaþ sonrasýayrý ayrý yollardan memleketlerine döndüler;Hattušili eyaletinin baþkenti Hakpiš'e, Muwatalliise Konya Ovasýndaki Tarhundašša'ya gidecek-lerdi ve zaten yollarý da Ýslahiye Ovasýnda bir yer-lerde ayrýlýyordu (Ünal; Klengel). MuwatalliAmanoslarý aþmýþ, Çukurova'nýn içinden geçerekSirkeli üzerinden yenice taþýnmýþ olduðu baþken-ti Tarhundašša'ya dönerken, belki de Kadešsavaþýnda almýþ olduðu yaralar sonucu yoldaölmüþtü. Hattušili biraz daha doðudan, Apa veLawazantiya kenti üzerinden Hakpiš'e doðruyönelmiþti. Ýhtiraslarla dolu gönlünde ve nice sin-siliklerin kol gezdiði kafasýnda sayýsýz planlartasarlýyordu. Puduhepa'yý alýp Hatti'ye götürmekde düþüncelerinin en baþýnda gelenlerden biriydi.Eðer kendisinin göstermelik olarak belirttiði gibigerçekten aþk ve savaþ tanrýçasý LawazantiyaÝštar'ýna tapýnmak ve kurban sunmak gayesiyleoraya gelmiþ idiyse, bunun pek inandýrýcý yanýolamaz, keza eðer savaþ dönüþünde mutlakameþhur bir tanrýçaya uðrayýp ona þükran dualarýedecek ve kurbanlar sunacak idiyse, bu tan-rýçanýn, bizzat kendisinin koruyucu tanrýçalýðýnýyapan Šamuha kenti baþ tanrýçasý Ýštar olmasýlazým gelirdi ve Šamuha da Hatti'ye giden yol gü-zergahýndan pek uzaklarda bir yerde deðildi, yanipekala acele edip oraya da uðrayabilirdi. AyrýcaYukarý Ülkenin eski valisi ve baþ düþmanýArmatarhunda'nýn çevirdiði dolaplar yüzünden enkestirme yoldan hemen Hattuša'ya veya Hakpiš'edönmesi, yollarda hiç ama hiç vakit kaybetmeme-si de gerekiyordu. Keza Armatarhunda Hititlerinezeli düþmanlarý Kaškalýlarý Hakpiš'te isyanateþvik ediyordu (Hatt.III 9vdd., Ünal).

Ortaya çýkan tarihi sonucun açýk seçikgösterdiði gibi, iþte þimdi Lawazantiya'da herþey-den mühim olan ve onu alabildiðine oraya çekenbirileri vardý ve o da Puduhepa'nýn ta kendisiydiidi. Orada Puduhepa'nýn olduðunu daha öncedenmutlaka biliyordu; belki de Kadeš savaþýnagiderken de buralardan geçmiþti ve belki de onun-la tanýþma fýrsatý bulmuþ, ama zaman darlýðýn-dan, eðer sað kalýrsa ancak savaþ dönüþündeonunla evlenmeyi vaad etmiþti. Zaten kendisi desavaþtan çok önceleri dul kalmýþtý, keza ilk karýsýölmüþ ve aralarýnda sonraki kral IV. Tuthaliya daolmak üzere en az üç çocuðunu yetim býrakmýþtý.Gerçekten de, Hattušili'nin Puduhepa'dan öncebir baþka kadýnla evli olduðu, en baþta IV.Tuthaliya olmak üzere bir çok prens ve prensesinbu ilk evlilikten olduðu ilk kez tarafýmýzdan kanýt-lanmýþ (Ünal 1983, 33 ve not 40), ama uzun sürekabul görmemiþtir. Þimdi ise bazý araþtýrmacýlarbizi kaynak göstermek zahmetine bile katlan-madan bu görüþü kendilerinin buluþuymuþ gibikabullenmektedir. Hattušili'nin savaþtan dönerkenbüyük bir avantajý daha vardý, çünkü o, KadešMeydan Savaþýnýn galip generali ve YukarýÜlkenin kralýydý. Ýleriye dönük planlarý da pek ihti-raslýydý, birleþik Hatti Ülkesinin tek kralý olmayýbeynine kazýmýþtý. Ýlerde yeni tanýþtýðý bu kurnazkadýn tüm bu konularda kendisine yardýmcý ola-

bilecek tüm özelliklere sahip birisi olmalýydý, onunda ihtiraslarý sonsuzdu ve her ikisini de birleþti-rerek mutlaka kullanmalýydý. KardeþiMuwatalli'nin ölümünden sonra boþalanTarhundašša ve göstermelik Hitit tahtýna oturanyeðeni Urhitešub'u daha Hatti'de kendini tamolarak kabul ettirmeden önce tahttan atýp, kendinibüyük kral yapmayý daha þimdiden tasarýmlýyor-du. Evet o Lawazantiya'da Puduhepa ile evlendive onu beraberinde Yukarý Ülke ve Hattušacivarýndaki krallýðýnýn baþkenti Hakpiš'e getirdi.Belki de baþ kraliçe olmak ümitleriyle dolu olarakHatti'ye gelen Puduhepa uzun bir süre basit bireyalet valisinin karýsý, yani "Hakpiš Kraliçesi"olmakla yetinmek zorundaydý. Görkemli baþkentHattuša yerine Hakpiš gibi bir taþra kentinegelmek onu mutlaka hayal kýrýklýðýna uðratmýþolacaktý. O sýralarda bir katibin idaresine dev-redilen o güzelim kent Hattuša'da neler döndü-ðünü ise bir türlü bilemiyoruz.

Hattušili, tuhaf bir þekilde bu kadýnlaevlenmesinin gerçek nedenlerini hep kamufleediyor ve tarafsýz bakýldýðýnda bu sýradan evliliðeilahi bir gerekçe arýyor. Sanki Hatti'ye yabancýkökenli bir kadýný kraliçe olarak getirmek ayýpmýþgibi hep "tanrýnýn buyruðu üzerine Puduhepa ileevlendim" deyip duruyor. Hatta daha da ileri gide-rek, Ištar'ýn kendisinin rüyasýna girerek, ona illa dabu bayanla evlenmesini buyurduðunu yazýyor.Çok sayýda metnin yazarý olan Puduhepa ise hernedense çoðu kez hep susuyor, özgün iradesineve üstün haklarýna raðmen bu daðlý ve çorlu Hititprensini nasýl oldu da kocasý olarak seçtiðini bizebir türlü ifþa etmiyor, týpký Hattušili gibi o da evlilik-lerinin temelini tanrý iradesine atfediyor ve ozamanlar memleketi Lawazantiya' da adýný dahiduymadýðý Orta Anadolu kenti Arinna'nýn GüneþTanrýçasýnýn kendisini Hattušili ile evlendirdiðiniyazýyor. Görüldüðü gibi, bunu yaparken her iki çiftde evlilikleri için mukaddes bir gerekçe aramak-taydýlar. Bunun dýþýnda dikkati çeken baþka birnokta da, her ikisinin de metinlerinde gereksizyere çok talihli, uyumlu ve geçimli bir evliliksürdürdürdüklerini sürekli olarak vurgulamýþlardýr(Hutter Braunsar). Bir baþka metinde (Hatt. III 3)tanrýnýn kendilerine karý ve kocalara has "aþk"verdiðinden söz etse de, herhalde bu çiftin tümiddialarýn aksine pek de mutlu olmadýðý ve birbir-lerine o kadar "aþýk" olmadýklarý sonucunu çýkar-mak gerekecektir.

ARAÞTIRMA

9ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Resim 5: Taþçý (1) kabartmasýnda çizim tekniðiyleyapýlmýþ Puduhepa kabartmasý.

Page 10: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Kayseri yakýnlarýndaki Fraktin kayaanýtýnýn bu ilginç ve þafþatalý evliliðin anýsýnayapýldýðý da öne sürülmüþtür (Savaþ). Puduhepa'-yý eþi Hattušili ile birlikte kurban sunarken tasvireden bu anýta dayanarak bir araþtýrmacý(Danmanville), Puduhepa'nýn çirkin bir bayanolduðunu öne sürmüþtü; ama bunu yaparken, ozamanlar gözleme dayanan portre sanatýnýnolmadýðýný göz ardý etmiþti. Eðer böyle götürühükümlerle antik insan tiplerinin fizyonomilerinideðerlendirecek olursak, Puduhepa'nýn karþýsýn-da oturan tanrýça Hepat'ýn da çok çirkin olaraktasvir edilmiþ olduðunu görürüz ve o zaman eskiinsanlarýn nazarýnda tanrýlar da mý çirkindisorusuyla karþý karþýya geliriz. Tüm çaðdaþ ola-naklara raðmen bugün bile her yere geliþi güzelasýlan veya dikilen Atatürk resimleri, heykelleri vebüstlerine bakan bir insan, onun pekala çok çirkinbir insan olduðu yanlýþ kanýsýna varabilir. Herneyse, fiziki güzelliðinin önemi olmadýðý tümdönemlerden bilinir. Bir "Hürrem Sultan", Victoria,Kleopatra veya Roxana olmak için illa da fizikgüzelliði gerekli deðildir. Puduhepa'nýn asýl üstünbasan ve araþtýrýlmasý gereken tarafý, onunHattuša'da eþi üzerinde kurmuþ olduðu þahsisiyasi otoritesiydi. Bu durum Hattušili'nin iradezayýflýðýyla tek taraflý olarak açýklanamaz. Bumerkezi noktadan, güç kaynaðýndan hareketlegücünü Hitit toplumu ve devletinin diðer sahalarý-na yaydý. Týpký kocasý gibi üvey oðlu kralTuthaliya'yý büyük bir baþarýyla etki ve baský altýn-da tutmasýný becerdi. Bir çok devlet iþlerinde,kocasýna nasýl olsa sen hastasýn, bu iþlere bur-nunu sokma diye onu neredeyse hastalýk kurun-tusuna kaptýrdý (hypokondriac) ve onu bir kenaraitti, elini kolunu sývayarak þahsi resmi her þeyehep kendisi bakmaya baþladý. Denebilir ki, savaþalanlarý dýþýnda her alanda etkin oldu. Kocasýylabirlikte bir "haklý mazlumlar" (righteous sufferer)psikozu geliþtirdi. Bu da, biz þeyde, her yap-týðýmýzda haklýyýz, ama bizi herkes suçluzannediyor, hiç kimse bize kulak asmýyor, hakvermiyor, demekti (Ünal).

Puduhepa o zamanlar kocasýnýn ikametyeri olan olan Hakpiš'e geldiðinde, onun için iklim,insanlar, yiyecek içecekler, insan tipleri, konuþu-lan diller ve çevre dahil, her þey deðiþikti;bu eyalet sarayýnda bir sürü yetim vebakýmsýz çocukla karþýlaþtý.Bunlardan pek çoðu Hattušili'ningenç yaþta ölmüþ olan eþindenkalan çocuklardý ve babalarýnýnda Mýsýr cep-hesinde savaþtaolmasýndan dolayý gerçektençok periþan bir haldeydiler.Baba Hattušili öksüz ve annesevgisinden yoksun büyümeninne olduðunu çok iyi bilirdi.Annesi, o Babilli cadaloz kra-liçenin entrika, eza, cefa ve lanetler-ine dayanamayarak gencecik yaþýndaölme-miþ ve Hattušili diðer üç kardeþiylebirlikte daha çocuk

yaþta öksüz kalmamýþ mýydý? Bu durum onun içingerçek bir trauma idi. Bu traumanýn yanký ve etki-lerini onun tüm yaþantýsýnda ve bütünmetinlerinde görmek mümkündür. Üstelik onuseven bir üvey annesi bile olmamýþtý; bir de çocukyaþta iyileþmez bir hastalýða yakalanmýþ, çorlu birçocuk olarak rahip adaylýðýna verilmiþ ve Šamuhakenti Ištar'ýnýn rahip ve rahibelerinin ellerindebüyümüþtü. Þimdi yetim kalan çocuklarýnýn aynýcefalarý çekmelerine asla göz yumamazdý. BelkiPuduhepa ile iyi anlaþtýklarý noktalardan birisi detam burada yatmaktaydý. Ondan, çocuklarýnakendi evlatlarýymýþ gibi bakmasýný istemiþti vekadýn da onun isteklerine uyarak çocuklara bir özanne gibi davranmýþ, onlarý eðitmiþ ve yetiþtir-miþti; kendi tabiriyle onlarý "bizzat ellerinde büyüt-müþtü", keza Firavun II. Ramses'e yazdýðý mek-tubunda þunlarý anlatýr: "Bundan baþka, o zaman-lar saraya geldiðimde, sarayda bulduðum pren-sesler benim ellerimde doðurdular ve ben onlarý[büyüttüm]. Önceden doðmuþ olarak bulduklarýmýda [büyüttüm] ve onlarý ordu komutanlarý yaptým"(KUB 21.38 öy. 59vd., Ünal 1974). Bir baþkametin de Puduhepa gene kendi büyüttüðü çocuk-lardan bahseder (KUB 31.67 ay. iv 13vdd., Ünal).Bu çocuklarýn arasýnda tabii ki, sadeceHattušili'ninkiler yoktu, geniþ anlamda diðer saraymensubu çocuklar da vardý. Hakpiš'e geldiktensonra bu çocuklara kendi doðurduklarý da eklendi.Ýçlerinde tahta çýkabilecek bir prens yoktu ki, üveyoðlu Tuthaliya krallýk tahtýna oturabildi.Kýzlarýndan Kilushepa'yý Elazýð civarýndaki Išuwamemleketi beylerinden Ališarruma ile evlendirdi.Bir baþka kýzlarý, Gaššulawiya, Amurru kralýBentešina ile evliydi ve ondan Amurru sarayýndabaþ kraliçe olmasý bekleniyordu; yani bu kýzcaðýzdiplomatik ihtiraslarýn kurbanlarýndan biriydi.Buna karþýn Amurru kralýnýn kýzý, Puduhepa'nýnüvey oðlu Nerikkaili ile evlendirimiþti (Houwink tencate). Kocasýyla birlikte gerçekleþtirdikleri enbüyük evlilik iliþkisi ise, Mýsýr Firavunu II.Ramses'le yapýldý (Res.9).

Uzun mektuplaþmalardan ve çeyiz pazar-lýklarýndan sonra kýzlarýndan en az ikisinineredeyse dedeleri yaþýndaki II. Ramses ileevlendirme ve bundan politik çýkarlar saðlama

fikri, elbette ondan kaynaklanýyordu. Bu evlilikRamses'in tahta çýkýþýnýn 34. senesinde

gerçekleþtirilmiþti. Bu kýzlarýnPuduhepa'dan doðma olduklarý göz

önünde tutulduðunda, ne kadardaha genç olduklarý kendiliðin-den anlaþýlýr. Ayrýca Puduhepa'-nýn düðün iþlerini alabildiðinegeciktirme ve erteleme eðilimin-den onlarýn çocuk yaþta olduk-larý anlaþýlýr (KUB 21.38). Mýsýrharemine girince bu prensesler-

den birinin adý Mahornefrure veyaManefrure (M||t-hr-nfrw-Rh) olarak

deðiþtirildi. Mýsýr'da ana kraliçeNaptera idi ve bu Hattili kýzlarýn kraliçe

olma þanslarý da yoktu. Bukörpecik kýzlar sadece

ARAÞTIRMA

10 iDOL

Resim 6: Tuthaliya-Puduhepa'nýn mühür baskýsý.

Page 11: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

diplomatik çýkarlara alet edilmekle kalmadýlar,eðer tabiri caizse bir gemi dolusu buðday karþýlýðýMýsýr'a satýldýlar; keza anne Puduhepa müstakbeldamadý Ramses'e yazdýðý bir mektupta, kýzlarýiçin çeyiz olarak vereceði köle, sýðýr ve koyunlarkarþýlýðý ondan Hatti'de hüküm süren açlýða karþýtahýl istemekteydi. Hatta Mýsýr kaynaklarý bu vesi-leyle Hattušili'nin aðzýna bir de konuþmayakýþtýrýrlar ve ona þöyle dedirtirler: "Þu halebakýn! Ülkemiz harap haldedir. Beyimiz Seth(Tešub) bize kýzmýþtýr. Gök, bir damla olsun yað-mur akýtmamaktadýr. Her yabancý ülke (bize) düþ-man kesilmiþtir, bizimle savaþtadýr ".

Bir zamanlar Kadeš savaþ alanlarýndaamansýzca savaþtýðý genç Hititli prensin kýzlarýnýharemine sokmak, yaþlanmýþ kurt Ramses içinoldukça prestijli olmalýydý. Bir defa bütün devletiþlerinde altýndan hep eþi III. Hattušili ve üvey oðluIV. Tuthaliya'nýn yanýnda onun da adý geçer; o,günlük hayatta, din iþlerinde ve diplomatik iliþki-lerde, kýsacasý akla gelebilecek her konuda sözsahibidir. Daha da ötesi, yolsuzluk davalarýnabakmak, kocasýnýn hastalýðý dolayýsýyla hekimseçmek, fal sorularýna baktýrmak, adaklar sun-mak, dua metinleri yazdýrmak ve dualar yapmak,yabancý devlet adamlarýyla mektuplaþmak gibibazý spesifik konular ise, tamamen onun teke-lindedir. Adaklar sunmak suretiyle tanrýlarýn iyiliði-ni kazanmak ve bunlarý metinlere geçirmek onunicadýdýr ve Hattuša'da çok sayýda örnekleri vardýr(Otten-Soucek 1965; de Roos 1984). Adaklarýndahep karþýlýklý çýkar ilkesinden hareket etmiþ (do utdes), bir þey adamadan önce tanrýlarla pazarlýkyaparcasýna onlardan bazý þartlarý yerinegetirmelerini istemiþtir. Bir adakta, kocasýnýnsaðlýðýna kavuþmasý halinde tanrýça Lelwani'yeyaþadýðý günler, aylar ve yýllar karþýlýðý ona heryaþadýðý gün, ay ve yýllar þeklinde altýndan vegümüþten heykellerini yaptýracaðýný ve tanrýyasunacaðýný vaad eder (KUB 15.17 ve paralelmetinler i 1vdd.). Bir duasýnda ise kocasýnýnyaþayacaðý gün, ay ve yýllar karþýlýðý onungümüþten heykelini yaptýracaðýný, baþ, el veayaklarýnýn ise altýndan olacaðýný belirtir. Ama kur-naz kadýn yaptýracaðý heykellerin büyüklüðükonusunda kendisini baðlayacak vaadlerdebulunmaz, "aðýrlýðýnýn önemi yoktur" diyegeçiþtiriverir! Adaklarýndan birinde, kocasýnýn baþdüþmaný Piyamaradu'nun teslim edilmesi halindeDeniz Tanrýsýna (Poseydon) olmadýk vaadlerdebulunur (KUB 56.15 öy. ii 15vdd.).

Kocasýndan baðýmsýz olarak Firavun II.Ramses'le ve Mýsýr kraliçesiyle mektuplaþmalarýBoðazköy arþivinde ve Akadca olarak elegeçmiþtir (Edel). Kim bilir ne diller döküyor venasýl dileniyordu ki, Mýsýr kraliçesi Naptera cevabibir yazýsýnda arabalar dolusu hediyeler gön-derdiðini yazýyordu (Mesela KBo 1.29 + KBo 9.43,Edel.; Beckman; Hoffner). Bunlar arasýnda nelermi vardý: Kýymetli dokumalar, boyanmýþ kumaþlar,elbiseler ve altýn kolyeler. II. Ramses ise ona vekocasýna yazdýðý mektuplarda birlikte gönderdiðialtýn ve gümüþten bilezik, kýymetli taþtan yapýlmýþdoðan heykelciði, yüzük, içki kaplarý, Byssos

kökenli renkli keten elbiseler, gene Byssos köken-li renkli tunikalar, abanoz aðacýndan kiriþler,toplam 893 šekel aðýrlýðýnda altýndan içki kaplarý,765 külçe yüksek karatlý altýn ve kocasýnýn gözrahatsýzlýðýnda kullanýlmak üzere bir sandýkdolusu ilaçtan bahseder; altýn takýlarýn toplamaðýrlýðý 1779 šekel, yani yaklaþýk 16 kilo tutar(KBo 28.4 ; KBo 28.33; KBo 28.32, Edel).Mýsýr'dan bir de uzman doktorlar geliyor ve bunlarkral ve kraliyet ailesi mensuplarýnýn tedavileriniyapýyorlardý. Mýsýrla kýyaslandýðýnda her alandafakir kalan Hatti tüm bunlara karþý ne verebilecek-ti ki? Dolayýsýyla körpe prensesler yanýnda, bolsayýda Kaškalý esirler gönderilmiþtir. Tüm bunlaryetmiyormuþ gibi kraliçe bir de ekonomik iþlerlede ilgilenmiþtir. Keza arazi baðýþ belgelerinde bileonun adýndan söz edilir.

Eskiçaðlarda önemli bir devlet antlaþmasýüzerine kral yanýnda mühür basabilen tek kraliçeodur; çünkü Kadeš savaþýndan 16 sene sonra III.Hattušili ile Mýsýr Firavunu II. Ramses arasýndaimzalanan ve dünyanýn ilk eþit devlet antlaþmasýolan, günümüze kadar ulaþamamýþ olmasýna rað-men, bir kopyasýnýn New York'taki BirleþmiþMilletler binasýnda asýlý olduðu gümüþten birtablet üzerine hakedilmiþ olan antlaþma metnininaltýnda, Mýsýr kaynaklarýnýn yazdýðýna göreHattušili yanýnda Puduhepa'nýn da mühür baskýsýyer almaktaydý (Res.10).

Gümüþten tablet ve dolayýsýyla mühürbaskýsý kayýptýr ama, antlaþmanýn Karnak'takiAmon Tapýnaðý duvarlarýna yazýlmýþ Mýsýrcanüshasýnda, Hattušili ve Puduhepa'nýn mühürbaskýlarýndan uzun uzadýya söz edilir ve þöyledenir :

"Hatti Ülkesinin kraliçesi, KizzuwatnaÜlkesinin kýzý, Arinna'nýn [Güneþ Tanrýçasýnýnrahibesi], ülkenin haným efendisi, tanrýçanýnhizmetçisi Puduhepa'nýn mühürü".

Bu antlaþma onun ismini taþýyan tekmetin deðildir; Amurru kralý Bentešina ile yapýlanantlaþmada da onun adýndan söz edilir. Ama diðer

ARAÞTIRMA

11ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Resim 7: Yeni keþfedildiði yýllarda zorla Puduhepa'yaatfedilmek istenen Göksü vadisinin yamaçlarýndakiKeben kaya kabartmasý. En baþta kabartmanýn etekhizasýndaki kiton, onun çok daha geç bir devire tarih-lenmesini gerektirmektedir.

Page 12: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

bir çok antlaþmada ve buyruk metinlerinde onunadýndan söz edilmemesi, kraliçenin söz hakkýnýnbir "anayasa" gereði olmadýðýný da açýkça göster-mektedir.

Mýsýrla yapýlan barýþ antlaþmasýndansonra Hititlerle Mýsýrlýlarýn sýký fýký iliþkiler kur-masýnda elbette Puduhepa'nýn da etkileri vardý.Keza defalarca belirttiðimiz gibi kraliçe, akla ha-yale gelebilecek her türlü politik ve diplomatikkonuya el atmýþtýr. Ugarit kralý II. Niqmadu'ya bilebaský yaparak, onun Ramses ile barýþ antlaþmasýimzalamasýný saðlamýþtý. Hatti ve memleketiKizzuwatna'da yalnýz, eþiyle veya saray erkanýylabirlikte yaptýðý sayýsýz kült gezileri yanýndayabancý ülkelere de geziler düzenlemiþti. Bu gezi-lerinden birisini Amurru'ya yapmýþ, orada hemAmmurlu'lu dünürlerini, hem de kýzlarýný ziyaretetmiþti. Bunun dýþýnda Mýsýr'a yakýn olan butopraklardan, kýzlarýný Firavun'la evlendirme pro-jesiyle ilgili faaliyetlerde bulunmuþtur (KUB 21.38ay. 2vd.).

Puduhepa tüm vesilelerle hepKizzuwatna ve Kummannili olmakla övündü durduve bu kývancýný bir mühür baskýsýnda da dile getir-di; keza bu mühürde "Hatti ülkesininHanýmefendisi, Kizzuwatna'nýn kýzý Puduhepa'nýnmühürü" yazýlýydý. Buna benzeyen bir mühür,Tarsus kazýlarýnda ele geçmiþtir (Güterbock 1997,143 144). Ugarit'te de onun mühür baskýlarýnýtaþýyan belgeler vardýr. Bir mühür baskýsýnda kralTuthaliya verdiði seceresinde, kendisini Hattušilive Puduhepa'nýn oðlu olarak gösterir ve bunuüvey annesi olmasýna raðmen yapar. Burada mut-laka Puduhepa'nýn kadýn haklarý bilincinin etkisiolmuþtur, aksi taktirde diðer belgelerin hiç birindeanne adý geçmez. Yani secerelerde anne ismininverilmesi örneði sadece bu mühürle sýnýrlýdýr veburada bile onun etkisi açýkça kendisini gösterir.Ugarit açýklarýnda batan bir gemiyle ilgili olaraküvey oðlu Tuthaliya'nýn vermiþ olduðu mahkemekararýnýn altýnda bile, kral hazýr bulunmadýðý içinolacak ki, onun mühürü basýlýdýr (Laroche 1956,108vdd.). Hattuša dýþýnda (Beran 1967) onunbaþkaca çok sayýda mühür baskýlarý da ele

geçmiþtir. Bunlardan bir tanesi Kuzey Suriye'dekiTell Fray'da bir küp üzerindeki mühür baskýsýdýr(Bounni Mathiae 1980, 30 39; Mora 1987,201vdd.). Keza çivi yazýlý metinlerde, yukardagördüðümüz gibi, bazý durumlarda Kizzuwatna ileeþ anlamlý olarak kullanýlan "Kummanni kentininkýzý" olarak geçmektedir. Develi yakýnlarýndakiFraktin kaya kabartmasý üzerinde (Kohlmeyer1983, 7 153) ve Puduhepa kabartmasýnýn belhizasý arkasýnda yer alan hiyeroglif yazýtta isekendisine "Kazuwana (Kizzuwatna) ülkesinin kýzý,tanrýnýn gözdesi" demektedir (ka-zu-wa-naCOUNTRY DAUGHTER DEITY á-za-mi,Güterbock; Hawkins ve en son Savaþ .Hiyerogliflerin okunuþu gerçekten çok büyükgüçlükler arzetmektedir. Okunuþtaki güçlüklerleilgili bir intiba edinmek için bk. Alexander veBörker-Klähn) (Res.11).

Puduhepa'nýn ana kraliçelik görevi kocasýöldükten sonra üvey oðlu IV. Tuthaliya dönemindede devam etmiþtir. Zaten Tawananna'lýkmesleðinin gereði de, ta Eski Hitit devrinden beriböylesini gerektiriyordu. Tuthaliya her þeye bur-nunu sokan, onu týpký babasý gibi bir kukla kralkonumuna sokmak isteyen ve her halde yaþ-landýkça cadýlaþmaya baþlayan bu kadýnlageçinemedi. Yaþlý üvey anne ve ihtiraslý kaynanaartýk Tuthaliya'nýn genç karýsý ve gelin kýzýyla dahiç geçinemiyordu. Din ve devlet iþlerini onunlaasla paylaþmak istemiyordu. Sarayda akla hayalegelmez dolaplar dönmeye baþlamýþtý. Saray men-suplarý ve cariyeler iki partiye ayrýlmýþ, kimiPuduhepa'nýn, kimisi de genç kraliçenin tarafýnýtutmaya baþlamýþtý. Sarayda her iki tarafýn daajanlarý kol geziyordu; her iki taraf da biribirinekarþý amansýz bir karalama ve suçlama kampan-yasý baþlatmýþtý. Yalancýlýk ve iftiralar almýþ baþýnýgidiyordu; verilen ifadelere artýk güven duyul-madýðýndan, bunlarýn doðru olup olmadýklarý bilefal vasýtasýyla karþý kontrole tabii tutuluyordu.Ýnsanlarý kandýrabilmek için uydurma rüyalar biledevreye sokulur olmuþtu. Kraliçe kendi tutumunuhaklý gösterebilmek uðruna bir rüyadýr uydurmuþ,"tanrýlar bile bana rüyamda o nesneleri vermediye ikazda bulundular, siz benden daha ne isti-yorsunuz!" mesajýný veriyor ve tanrýya vermekleyükümlü olduðu kýymetli taþ ve madendenyapýlmýþ kült aletlerini Koruyucu Tanrý tapýnaðýnýnmahzeninde saklamaya devam etmekte ýsrarediyordu. Kadýn kýlýðýnda giydirilen prensler, ajanolarak hareme sýzdýrýlýyor ve böylece istihbaratelde ediliyordu. Bunlardan birisi bayanAmmatalla'nýn oðlu Pallili idi ve androgyn özellik-ler taþýdýðý anlaþýlan bu zavallý çocuk cadýlarýnelinde bir piyon gibi kullanýlýyordu. Her iki gruparasýnda amansýz bir cadýlar savaþý yürütülüyor-du. Tanrýlar bile aldatýlýyor, eþyalarý çalýnýyor, sözverilen adaklar yapýlmýyor, ayinler ihmal ediliyor,kara büyüler yapýlýyor, insanlar en kötü biçimdelanetleniyorlardý. Aldatýlanlar sadece insanlardeðildi. Tanrýlarýn bile artýk "gözleri boyanýr olmuþ-tu!" Yalancýlýk ve sahtekarlýðýn yetmediði yerdekaba kuvvet devreye sokuluyor, insanlar apaçýkyumruklanýyordu; sýrf bu iþ için bir kavgacýlar,

ARAÞTIRMA

12 iDOL

Resim 8:Saimbeyli ile Tufanbeyli arasýnda SeyhanNehrinin kaynaklarýný oluþturan ve mevsimlik akanSorgun Þelaleleri.

Page 13: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

dövüþkenler ekibi bile oluþturulmuþtu ve bunlarsarayda kol geziyor ve terör havasý yaratýyorlardý.Tuthaliya'nýn sabrý tükenmiþ, devlet ve askeri iþlerdoðru dürüst yönetilemez hale gelmiþti. Hattahasta yataðýna bile düþmüþtü; Kizzuwatna'nýnönemli kentlerinde Arušna'nýn baþ tanrýsý kralakarþý çok öfkelenmiþti. Entrikalarýn baþ figüranlarýsaraydan atýldýlar, ama bununla skandallarýn bitipbitmediðini bilemiyoruz. Tüm bu entrikalarý, büyükbir talih eseri bize kadar ulaþmýþ olan bir fal met-ninden tüm ayrýntýlarýyla öðreniyoruz. Günümüz-den üçbuçuk binyýl önce yaþamýþ insanlarý yalan-larý, dolandýrýcýlýklarý, acý ve ýstýraplarýyla bize bukadar yakýna getiren çok az kaynak metin vardýr(KUB 22.70, Ünal).

Puduhepa ömrünün sonlarýna doðru iyiceyaþlanmýþ ve olur olmaz herkese rezil olmayabaþlamýþtý. Saray seyisleri bile onunla alay et-meye ve elindeki atlarý zorla almayabaþlamýþlardý. Çevirdiði dolaplar ve yaptýðý hak-sýzlýklar ruh dünyasýnýn içine iþlemiþti ki, birkeresinde rüyasýna giren bir prens ondan hesapsormaya bile baþladý. Evine gelip, evin içindeneler sakladýn, seninle hesaplaþacaðým, diye onurahatsýz etmeye baþladý. Prens, kraliçenin kendi-sine hediye olarak herhalde memleketiKizzuwatna'dan gönderilmiþ olan ve derin bir tahýlambarýnda sakladýðý kuru incir ve kuru üzümlerinneden boþaltýldýðýný soracak kadar ileri gitmiþ,onu alýp ta ambarlarýn bulunduðu yere kadarsürüklemiþti. Dayanacak bir kimsesi kalmayanzavallý kadýnýn oturup hüngür hüngür aðlamaktanve yakýnmaktan baþka çaresi kalmamýþtý (KUB31.71 öy. I i 1vdd., iv 1vdd., Ünal 1983).

Hattuša devlet arþivinde Puduhepa'nýnportresini çizmeye, onun þahsiyetini ve bi-yografisini neredeyse eksiksiz olarak iþlemeyeyarayacak çok deðerli birinci elden bilgiler veipuçlarý vardýr; metinlerin bir çoklarýný kendisiyazdýrmýþtýr; yani Puduhepa, tüm eskiçaðlarýnhemen hemen eksiksiz olarak biyografisi yazýla-bilecek çok az sayýda kadýnlarýndan biridir. Bazýyüksek dereceli memurlarýn Hitit sarayýndançaldýklarý hayvan, deðerli maden ve diðereþyalarýn bulunmasý için kurulan mahkemeheyetinin baþkaný Puduhepa'dýr ve bu sorgula-malar büyük bir titizlikle zabýtlara geçirilmiþtir.Puduhepa, Hattuša'da neredeyse bir "temiz eller"operasyonu baþlatmýþtýr. Mahkemede verilenifadeler, tanýk ifadeleri ve savunmalar tutanaklarageçirilmiþtir (Werner). Ta Ugarit'teki adli sorunlarlabile ilgilenmiþtir. Yolsuzluklara karþý verdiði busavaþta ne derece baþarýlý olduðunu bilemiyoruz.

Puduhepa en baþta Hurri kültür vegeleneklerini Hatti'ye taþýmasýyla tarihe geçmiþtir.Hatti ve memleketi Kizzuwatna'da Hurri din vekültürüyle ilgili ne kadar yazýlý tablet varsa, hepsi-ni kopya ettirmiþ ve Hattuša özel bir "Kizzuwatnaarþivi, kütüphanesi" kurmuþtur. Arþivcilik vedevþirme görevi baþ katip Walwaziti'ye verilmiþtive toplanan metinler arasýnda (h)išuwa- ayinlerien baþ yeri alýyordu. Bu metinlerden birinde,mukaddes bir nesne olduðu anlaþýlan "Adanaaleti" önünde kuþ þeklindeki bir içki kabýndan bir

adet uzianza- içkisi Fýrtýna Tanrýsýna ve diðererkek tanrýlara sunulmaktadýr (KUB 30.31 + iv7vdd.). Diðer bir dini metin ise (KUB 20.52 +6vdd.) kent halký ve yaþlýlarýn çeþitli tapýnaklaraekmek ve koyun daðýtmasý ve bu kurbanmalzemesiyle birlikte bir merasim çerçevesiiçersinde uzun bir yürüyüþ yapmalarýyla ilgilidir.Bu gezinti onlarý sýrasýyla Kummanni, Zunnahara,Adaniya, Tarša ve Ellipra (veya kýrýk olan yeradýnýn bir baþka tamamlanmasýna göre Kikkipra)kentlerine götürmüþtü (Goetze; Lebrun;Trémouille). Metinlerde çoðu kurbanmalzemelerinin de Kizzuwatna ile eþ anlamlý kul-lanýlan Kummanni'den getirildiði özellikle vurgu-lanýr. Bu beþ kentin bir arada geçmesindenhareketle, bunlarýn Kizzuwatna'nýn en baþta gelenkentleri olduðu üzerinde de durulmuþtur (ÖrneðinLebrun.).

Sayýsýz dualarý (Sürenhagen), falmetinleri ve diðer bir çok dini metin, hep onuntarafýndan yazdýrýlmýþtýr. Dualarýnda hep kocasýHattušili'nin saðlýðýna kavuþmasýný istemiþ dur-muþtur. Bir de kocasýnýn askeri, siyasi ve dinibaþarýlarýný över durur; onlara kocasýnýn nasýl tan-rýlara layýk birisi olduðunu anlatýr. "Ey tanrý, kocamsenin kült merkezin Nerik'i düþman iþgalindenkurtarmak için kellesini koltuðuna aldý, hayatýnýfeda etmeye hazýrlandý" diyecek kadar abartýr.Tanrýlarýn kocasýna mahkemelerde yardýmcýolmalarýný ve onu kötü insanlarýn þerrinden koru-malarýný istirham eder. Yüksek bir teoloji bilgisinesahiptir. Hurri dinini Lawazantiya'da babasýyla bir-likte ayný tapýnakta çalýþýrken öðrenmiþ olacaktýr.Ayný zeka, hýz ve beceriyle Hatti'ye geldiktensonra Hitit dinini de öðrenmiþ, hangi tanrýya nasýldua edilir, yakarýlýr, isteklerde bulunulur, iknaedilir, hemencecik öðrenivermiþti. Kendi ülkesininbaþ tanrýçasý Hepat ile Hatti'de tapýnýlanArinna'nýn Güneþ Tanrýçasý arasýndaki benzerliðibüyük bir din bilgisiyle hemen farketmiþ, sinkrezi-zasyona varacak derecede her iki tanrýçayý daneredeyse özdeþleþtirmiþtir (KUB 21.27 + 676/v +546/u öy. i 4-6). Tanrýlar huzurunda kendisiniacýndýrmak için olmadýk edebi deyimlere baþvurur; mesela bir duasýnda "ben kölen Puduhepa,ta ezelden beri senin ahýrýnda buzaðý, senin tapý-nak temelini sýrtýnda taþýyan kiþiyim" der (KUB

ARAÞTIRMA

13ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Resim 9: Abusimbel kabartmalarýnda kral hattušili,körpe yaþtaki kýzýný dedesi yaþýndaki II. Ramses'e tes-lim ederken. Ramses kendisi için getirilen kýza hiçaldýrmadan ekabirce oturuyor. En solda hattušili vehemen önünde kýzgýn Sinai Çöllerini aþarak getirilenkýzý.

Page 14: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

21.27 i 7vdd.). Merhamet duygularý uyandýrmadaüstüne gelen yoktur; gene bir metinde "tanrýlardoðum yapan kadýnlara yardýmcý olurlar; ben dedoðum sandalyesinde oturan bir kadýným" der(KUB 21.27 ii 16vdd.); bunu söylerken tanrýlarýn,her doðan insan evladýnýn ilerde kendilerinehizmet edecek bir köle olacaðýný düþündükleriniiyi bilir, "veriyorum ki veresin" (do ut des) ilkesin-den hareket eder. Küçük ve çocuk yaþtaki tanrýlarýaracý olarak kullanýr, onlara "gidin annenizebabanýza söyleyin, benim dualarýmý iþitsinler!"der. Hattuša'da yeni bir metin veya edebiyattürünün ortaya çýkmasýna o neden olmuþtur; çoðuabuk sabuk görmüþ olduðu rüyalarý her nedensehep yazýya aktarmýþtýr, öyle ki bu rüyalarýntabirine bakarak onun içinde bulunduðu insani vepsikolojik sýkýntýlar bile aydýnlatýlabilir. Birkeresinde rüyasýnda delikanlýlarýn kendisinesarkýntýlýk ettiði ima edilir (KUB 15.1 ii 6vdd.).Þimdi bu rüya Sigmund Freud'e göre tabiredildiðinde onun seksüel açýdan tatminsiz birkadýn olduðu sonucu bile çýkarýlabilmektedir(Güterbock, apud Oppenheim 1956). Bir baþkarüyasýnda ise onun içinde yanan baba ve vatanhasretinin yankýlarýný bulmak mümkündür; kezabir kült gezisi sýrasýnda o zamanlar çoktan ölmüþolan babasý Pentipšarri'yi bir kuyudan ipe baðlýkovayla su çekerken görmüþtür (KUB 31.27 öy. i4vdd.). Acaba bu rüyaya dayanarakLawazantiya'nýn kurak bir bölgede yer aldýðýnýiddia edebilir miyiz.

Puduhepa kaç yaþýnda evlenmiþti, nekadar yaþadý, ne zaman ve nerede öldü, mezarýneredeydi gibi sorulara karþýlýk vermemiz maale-sef imkansýzdýr. Onun 15 yaþýnda evlenmiþolduðu, uzun süre yaþadýðý ve hatta 60 yaþýnabastýðý iddiasý, sadece bir tahmindir (Otten 1975,32-33). Bir araþtýrmacý, Fraktin kaya anýtýndakihiyeroglif yazýtýný Puduhepa'nýn ölüm haberiolarak yorumlamayý müzakereye açmak istemek-te ve onu "Tanrý <Tarhunt>, Fýrtýna Tanrýsý, büyükkral Hattušili, büyük kral, Tanrýça Hepat,Puduhepa, büyük kraliçe, Kizzuwatna'nýn kýzý,ilahileþti (tanrý oldu)" olarak yorumlamakta ve tüm

bu kaya kabartmasýný Puduhepa'nýn "ölüm anýtý"olarak yorumlamak istemektedir (Savaþ 2001,101). Bu yorumu kesinkes destekleyecek veyaona karþý çýkacak delillerden þimdilik mahrumuz.

Son olarak spekülatif ve tarih bilimininsýnýrlarýný zorlar da olsa, bazý temel prensip soru-larýna uygun yanýtlar veya çözüm yollarý ara-mamýz gerekmektedir. Bir defa, onun büyük-lüðünün, güçlü iradesinin kaynaklarý nerede yat-maktadýr diye sormalýyýz. Kendi iradesinin mi çokgüçlü olduðu, yoksa zaten deðindiðimiz gibi onungüçlülüðünün, kocasý Hattušili'nin zayýf iradeli,çorlu birisi olmasýndan mý kaynaklandýðý üzerindedurulmalýdýr. Bir baþka olasýlýk daha vardýr; o belkide bu huyunu memleketi Kizzuwatna'da edindiðisosyo-folkloristik alýþkanlýklar ve adetlere borçluy-du. Yoksa saðlam iradeli kadýnlar belki de sadeceHurrilerden mi çýkýyordu. Ama hemen belirtelim ki,Puduhepa'nýn iki kýzý da dahil, Hurri-Mitannisarayýndan Mýsýr'a gönderilen çok sayýda Hurriliprenses, asla anneleri bu kadýnýn göstermiþolduðu etkinlikleri baþaramamýþlar, ömürleriniharemlik kafeslerinin arkasýnda birer cariye olarakgeçirmiþlerdi. Demek ki bu annenin þahsýnda hiçkimsede olmayan bazý yetenek ve özellikler vardý.Yoksa onu güçlü yapan þey Hattušili'nin iradezayýflýðý mý idi? Bir de unutmamak lazýmdýr ki, oprensesler "aþýk" olarak, müstakbel eþleriyle biz-zat tanýþarak deðil de, para, altýn ve ekonomik-politik çýkarlar karþýlýðý zorla evlendirilmiþlerdi,yani birer maldan farklarý yoktu. Demek ki, sosyalve þahsi özellikleri ne kadar güçlü olursa olsun, birinsanýn en üstün kabiliyetlerini sýnýrsýzca göstere-bilmesi için bazý ön þartlar gerekiyordu. AmaPuduhepa böyle miydi? O, müstakbel eþi Hattušiliile bizzat tanýþarak, kendisi ve de babasýnýn darýzasýyla evlenmemiþ miydi? O zaman onu tarihikonumundaki eþsizliðe ulaþtýran baþarýlarý hazýr-layan bu ön þartlarý hem kendisinde, hem de Hattitopraklarýnda ve toplumunda aramak gerekecek-tir. Sözün kýsasý, Puduhepa'nýn ünik þahsiyeti,Hattušili'nin irade zayýflýðý ve Hatti'de ta ötedenberi eski Hatti geleneklerine dayanan anaerkil aileyapýsýnýn süre gelmesi, yani bir dizi ön þartlarýnbirleþmesi sonucu, Puduhepa gibi bir þahsiyetindoðmasýna ve tarihteki seçkin yerini almasýnaneden olmuþtur. Puduhepa'nýn baþlattýðý eþitlikhareketini "feminizm" olarak yorumlarken çokdikkatli olmalýyýz. Keza burada " eþitlik " bilincinin

ARAÞTIRMA

14 iDOL

Resim 11:Fraktin kabartmasýnýn sað tarafýnda okunuþutartýþmalý hiyeroglif yazýt.

Resim 10: Kadeš antlaþmasýný Boðazköy'de ele geçenAkadca nüshasý.

Page 15: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

söz konusu olamayacaðý kadar eski bir toplumlakarþý karþýyayýz. Diðer bir deyimle Puduhepa buözgün etkinliklerini bir öncülük, hatta devrimcilikkisvesine bürünerek deðil, memleketindengetirdiði alýþkanlýklarý doðrultusunda yapmýþtýr.Hatti'de bulduðu ortam tabii ki iþini kolaylaþtýr-mýþtýr. Bu olay bir defalýktýr ve kendisi öldüktensonra etkinliklerinin devamý sayýlabilecek hiç birgeliþme yoktur. Hele hele kendisinin ölümündenyaklaþýk 30-40 sene sonra Ýmparatorluk yýkýldýðýn-da geriye hiç bir "femionist" miras kalmamýþtýr.Dolayýsýyla günümüz açýsýndan Puduhepahareketinden sonuçlar çýkarmak tamamen yan-lýþtýr. Çoðu kez çaresiz bir þekilde belirttiðimiz gibisorun ve sorular çok, ama buna karþý bulunacakçözüm yollarý pek azdýr. Bu sorulara ise bir tarihçideðil, daha en baþta belirttiðim gibi ancak veancak tarihi roman yazarlarý veya film yapýmcýlarýyanýt bulabilirler!Kaynakça :Alexander, R. L., The Signe Royal at Fraktin, JNES 86 (1977)199-207Alexander R. L., Contributions to the Interpretation of theFraktin Reliefs, Acts of the IIIrd International Congress ofHittitology (1998) 15 20Anonim, Turkish Republic Ministry of Culture (yayýnlayan),Woman in Anatolia. 9000 Years of the Anatolian Woman.Exhibition Catalogue, Istanbul (1994) 30-32 Anonim,Kizzuwatnali Kraliçe Puduhepa Anýsýna, Adana Kültür veSanat Derneði Yayýnlarý (Adana 2001)J. J. Bachofen, Das Mutterrecht. Eine Untersuchung über dieGynaikokratie der alten Welt nach ihrer religiösen undrechtlichen Natur (Stuttgart 1861)S. O. Barisas, Otten, Puduhepa'nýn tanýtým yazýsý, JAOS 99(1979) 387G. Beckman, Hittite Diplomatic Texts (1996)T. Beran, Die hethitische Glyptik von Boðazköy (1967)S. R. Bin-Nun, The Tawananna in the Hittite Kingdom, THeth5 (1975)Adnan Bounni P. Mathiae, Tell Fray. Ville frontiere entre hit-tites et assyriens au XIIIe siècle av. J C Archeologia 140(1980) 30 39J. Börker-Klähn, Zur Lesung der Fraktin-Beischrift, OA 19(1980) 37-48F. Cornelius, Geschichte der Hethiter (1973) 269vdd.Danmanville, J., Anatolie hittite in: P. Grimal (yayýnlayan),L'histoire mondiale de la femme I Paris (1965) 248 266M. Darga, Puduhepa: An Anatolian Queen of the ThirteenthCentury B. C. Fs Mansel (1974) 939 961M. Darga, Eski Anadolu'da Kadýn (1976)E. Edel, Die Rolle der Königinnen in der ägyptisch hethitis-chen Korrespondenz aus Bogazköy, IF 60 (1952) 72 85E. Edel, Die ägyptisch hethitische Korrespondenz ausBoghazköi in babylonischer und hethitischer Sprache I and II(ÄHK) (Opladen 1994) J. Garstang-O. R. Gurney, TheGeography of the Hittite Empire (1959)C. Gates, Charles, Research in Late Bronze Age and Iron AgeCilicia: Whence and Whither h, in: Jean, Éric et al. (eds), LaCilicie: Espaces et Pouvoirs Locaux, Varia Anatolica XIII (Paris2001) 266A. Goetze, Kizzuwatna and the Problem of Hittite Geography(1940)C. Günbattý, Some Observations About the CommercialActivities of Women in the Light of the Kültepe Tablets, Fs Alp(1992) 229vdd.

H. G. Güterbock, Observations on the Tarsus Seal ofPuduhepa, Queen of Hatti, JAOS 117 (1997) 143 144J. D. Hawkins, Corpus of Hieroglyphic Luwian Inscriptions I:Inscriptions of the Iron Age Part 1: Text, Introduction,Karatepe, Kargamiš, Tell Ahmar, Maraþ, Malatya,Commagene (2000)H. Hirsch-I. Wegner, La(hu)wazantija, RlA (1976) 433vdd.H. A. Hoffner, Letters, Record of Testimony, Cult inventories,Cult Image Description, Shelf Lists, in: W. W. Hallo (ed.), TheContext of Scripture III (2002) 45 69P. H. J. Houwink ten cate, The Hittite Dynastic Marriages ofthe Period Between ca. 1258 and 1244, AoF 23 (1996) 40 75S. Hutter Braunsar, Liebe und Politik. Zur 'glücklichen Ehe'hattušilis III., in: M. Ofitsch (ed.), Eros, Liebe und Zuneigung inder Indogermania. Akten des Symposiums zur indogerm.Kultur und Altertumskunde in Graz (1997) 107 120H. Klengel, Hattuschili und Ramses Hethiter und Ägypter ihrlanger Weg zum Frieden (Phlipp von Zabern 2002)K. Kohlmeyer, Felsbilder der hethitischen Grossreichszeit,Acto Praehistorica et Arch. 15 (1983)E. Kornemann, Die Stellung der Frau in der vor griechischenMittelmeerkultur (1927)B. Landsberger, Assyrische Handelskolonien in Kleinasienaus dem dritten Jahrtausend, Der Alte Orient 24 (1925) 1 36E. Laroche, Documents hieroglyphiques hittites provenant dupalais d'Ugarit, Ugaritica III (1956) 108vdd.R. Lebrun, Lawazantiya, foyer religieux Kizzuwatnien,Florilegium Anatolicum, Fs Laroche (1979) 197 206R. Lebrun, Kummanni et Tarse, deux centres ciliciensmajeurs, in: Jean, Éric et al. (eds), La Cilicie: Espaces etPouvoirs Locaux, Varia Anatolica XIII (Paris 2001) 87-94C. Mora, La glittica Anatolica del ii millennio A.C.:Classificazione tipologica i. I sigilli a iscrizione geroglificaStudia Mediterranea 6 (1987)L. Oppenheim, The Interpretation of Dreams in the AncientNear East (1956) H. Otten, Puduhepa. Eine hethitische Konigin in ihrenTextzeugnissen (1975)H. Otten, V. Soucek, Das Gelübde der Königin Puduhepa andie Göttin Lelwani, StBoT 1 (1965)M. Poetto, Nouve bullae geroglifiche di presumibileattribuzione alla regina Puduhepa, Anatolia Antica. Studi inMemoria di Fiorella Imparati II (2002) 637 644J. de Roos, Hettitische Geloften I III (1984)S. Ö. Savas, Kizzuuatnalý Büyük Hitit Kraliçesi Puduhepa'nýnEvlilik Anýtý Ýle Ölüm Anýtý, in: Jean, Éric et al. (eds), La Cilicie:Espaces et Pouvoirs Locaux, Varia Anatolica XIII (Paris 2001)95-114D. Sürenhagen, Zwei Gebete hattušilis und der Puduhepa,AoF 8 (1981) 83 168M.-C.Trémouille, Kizzuwatna, terre de frontière, in: Jean, Éricet al. (eds), La Cilicie: Espaces et Pouvoirs Locaux, VariaAnatolica XIII (Paris 2001) 57-78A. Ünal, hattušili III. Teil I: hattušili bis zu seinerThronbesteigung, TH 3 (1974)A. Ünal, Ein Orakeltext über die Intrigen am hethitischen Hof(KUB XXII 70 = Bo 2011), THeth 6 (1978)A. Ünal, Hitit Sarayýndaký Entrikalar Hakkýnda Bir Fal Metni(Ankara 1983)A. Ünal, Word Play in Hittite Literatureh, Hittite Studies inHonor of Hoffner (2003) 377-388A. Ünal, Puduhepa, Realllexikon der Assyriologie (2005)(Baskýda)R. Werner, Hethitische Gerichtsprotokolle, StBoT 4 (1967)T.Yiðit, Eski Anadolu Kentlerinden Luhuzatia/ Lawazantiya'nýnTarihi ve Lokalizasyonu Üzerine, Belleten 230 (1997) 1 14

ARAÞTIRMA

15ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 16: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Dicle Nehri üzerine kurulacak olan IlýsuBarajý dolum alanýnda, Salat Çayý

kenarýnda yer alan Salat Tepe'de KültürBakanlýðý, Devlet Su Ýþleri ve OrtadoðuTeknik Üniversitesi iþbirliðiyle "Ilýsu veKarkamýþ Baraj Gölleri Dolum AlanýndaKalan Kültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi"kapsamýnda 2000-2002 yýllarý arasýnda kur-tarma kazýlarý yapýlmýþtýr. Kazýlar DiyarbakýrArkeoloji Müzesi baþkanlýðýnda, HacettepeÜniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve MustafaKemal Üniversitesi Arkeoloji bölümlerindenöðretim elemanlarý ve öðrencilerden oluþanbir ekip tarafýndan yürütülmüþtür.

Yaklaþýk 30 m yükseklikte konik birtepe olan Salat Tepe'nin güney yamacýndaaçýlan, 2.5 m geniþlikteki ve 50 m uzunlukta-ki yamaç açmasý, M.Ö. 4. bine ait yerleþimkatmanlarýný ortaya çýkartmýþtýr. Tepenin üstkenar kýsmýndaki J 12 açmasýna rastlayankesimde ulaþýlan en alt seviyede (3. tabaka)sýkýþtýrýlmýþ toprak taban, en üst seviyedeki

Kalkolitik Çað tabakasýdýr. Bunun güneyinde-ki I 12 açmasýnda 4.-6. tabakalar, üstüsteinþa edilmiþ dairesel ocaklar ve bunlarýnaltýndaki beyaz yüzeyli sert tabanla temsiledilmektedir. Güneydeki H 12 açmasýnda 4.tabaka yanmýþ kül kalýntýlarý altýnda kalmýþ,kalýn sert bir kerpiç taban üzerine inþaedilmiþ kerpiç bir yapý ile temsil edilmektedir.Bu yapýnýn üzerini örttüðü kalýn kül tabakasýaltýnda, yanmýþ daha eski bir yapýya ait tabansaptanmýþtýr (6. tabaka).

Basamaklý açmanýn güney kesimin-deki G 12 açmasýnda geç döneme aitmezarlýk ile tahrip edilmiþ bir kerpiç yapý (2.Tabaka), sazlardan yapýlmýþ üst örtü sistemi-ne ve tabaný üzerinde bir ocak kalýntýsýnasahiptir. En güneydeki F 12 açmasýndakarýþýk malzeme içeren kalýn kül katmanlarýaçýða çýkartýlmýþtýr.

Salat Tepe'de Geç Kalkolitik Çaða ta-rihlenen seramik tümüyle el yapýmý olankaplara aittir. Saman katkýlý, el yapýmý

ARAÞTIRMA

16 iDOL

YUKARI DÝCLE HAVZASINDA BÝR OBEÝD ÇAÐI YERLEÞÝMÝ

A. Tuba ÖKSE*

*Doç. Dr,. Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öðretim Üyesi

Þekil 1 Ilýsu Baraj Gölü Dolum Alanýnda Salat Tepe'nin Konumu

Page 17: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

parçalar KuzeySuriye ve Güney-doðu Anadolu'daGeç Kalkolitik Çað-da yaygýn "chaff-faced simple ware"türündedir. Kap yü-zeyleri çakmak taþýparçalarýnýn bir tah-taya çakýlmasýylaoluþturulmuþ biraletin kaplarýn dýþyüzeylerine sürtül-mesi ile karakterizeedilen, Orta Fýrathavzasýndan Ýsla-hiye Ovasýna kadar yayýlým gösteren "CobaSeramiði" (scraped ware) özelliklerini göster-mektedir. Parçalar genellikle basit çanak vekýsa boyunlu çömlek tiplerinden oluþmak-tadýr. Boya bezemeli kaplara ait parçalar elyapýmý, iyi piþirilmiþ derin çanak ve bardaktiplerinden oluþmaktadýr ve kaplarýn omuzlarýüzerine düz ve dalgalý hatlar ve sarkan yaydizilerinden oluþan boya bezemeler

yapýlmýþtýr. Tepede bulunan bu seramik grup-larý M.Ö. 4. binde Kuzey Mezopotamya veKuzey Suriye'de yaygýn olan "Geç Obeid"seramiði türündedirler.

Salat Tepe'nin bu tabakalarýnýn sa-dece dar bir yamaç açmasý içerisinde açýlmýþolmasý nedeniyle, küçük buluntular da azsayýda ele geçmiþtir. Bunlar arasýnda bon-cuklar, öðütme taþlarý ve bir damga mühür

b u l u n m a k t a d ý r .Malatya ovasýnýnFýrat Nehri kýyýsýnda-ki önemli Geç Obeidticaret merkezi olanDeðirmentepe'dekigibi bullalar henüzele geçmemiþ olmak-la birlikte, mimarininve tabakalaþmanýngösterdiði gibi, SalatTepe'de de bu türmalzemenin var ola-bileceði düþünülmek-tedir.

ARAÞTIRMA

17ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Sekil 2 Salat Tepe'nin Güney Yamacý ve Basamaklý Açma (2001 Yýlý)

Sekil 3 Salat Tepe'deki Basamaklý Açmanýn H 12 açmasýna rastlayan kesimindekikerpiç yapýya ait duvar ve kil havuzu (2002 Yýlý)

Page 18: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Salat Tepe'deki ilk yerleþim SalatÇayýnýn holosen dönemde oluþturduðu çakýlseki üzerindeki doðal tepenin yamacýna GeçObeid Çaðýnda kurulmuþ görünmektedir.Yukarý Dicle havzasýnda bir Geç Obeid yer-leþiminin bulunmasý, Geç Uruk ÇaðýndaDiclenin kuzeyindeki daðlýk bölgeye kadarulaþan Mezopotamya ticaret sisteminin GeçObeid Çaðýnda Diyarbakýr Ovasýna kadaryayýlmýþ olduðunu göstermektedir. SalatTepe kazýlarý, Eski Malatya yakýnýndakiDeðirmentepe'de açýða çýkartýlmýþ olan GeçObeid Çaðý ticaret merkezinin bölgede yalnýzolmadýðýný, Yukarý Dicle havzasýnda daönemli bir ticaret merkezinin var olabileceðinidüþündürmektedir. Salat Tepe'de kazýlaradevam edilebilmesi, buradaki Geç Obeid yer-leþiminin niteliðinin anlaþýlmasýný saðlaya-bilecek ve bölgenin Geç Kalkolitik Çað tari-hine ýþýk tutacak veriler saðlayacaktýr.

SEÇÝLMÝÞ KAYNAKÇA

Esin, U., 1983, "Zur Datierung der Vorgeschichtlichen Schichten von Deðirmentepe bei Malatya in der Östlichen Türkei", Altertumskunde Kleinasiens, Mainz: 175-190.

Esin, U. ve S. Harmankaya, 1987,"Deðirmentepe (Malatya) Kurtarma Kazýsý 1986", IX. Kazý Sonuçlarý Toplantýsý: 79-126.

Ökse, A. T., 1999, "Salat Tepe 1998 Araþtýrmasý", Ilýsu ve Karkamýþ BarajGölleri Altýnda Kalacak Arkeolojik Kültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi 1998 Yýlý Çalýþmalarý, Ankara: 333-351.

Ökse, A. T. 2004, "Salat Tepe 2001 Kazýsý", Ilýsu ve Karkamýþ Baraj Gölleri AltýndaKalacak Arkeolojik Kültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi 2001 Yýlý Çalýþmalarý, Ankara: 603-640.

Ökse, A. T. ve A. O. Alp 2002 "Salat Tepe 2000 Yýlý Kazý Çalýþmalarý", Ilýsu ve Karkamýþ Baraj Gölleri Altýnda Kalacak Arkeolojik Kültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi 2000 Yýlý Çalýþma-larý, Ankara: 645-670.

Ökse, A. T. ve A. O. Alp (baskýda), "Salat Tepe 2002 Yýlý Kazý Çalýþmalarý", Ilýsuve Karkamýþ Baraj Gölleri Altýnda Kalacak Arkeolojik Kültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi 2002 Yýlý Çalýþma-larý..

Ökse, A. T. ve dið. 2001, "Salat Tepe 1999 Yüzey Araþtýrmasý", Ilýsu ve KarkamýþBaraj Gölleri Altýnda Kalacak Arkeolojik Kültür Varlýklarýný KurtarmaProjesi 1999 Yýlý Çalýþmalarý, Ankara:593-642.

ARAÞTIRMA

18 iDOL

Sekil 4 Salat Tepe'de ele geçen Geç Obeid çaðýna aittaþ damga mühür (2001 Yýlý)

Page 19: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Konu : Kültür Mirasý olan Allianoi örenyerininYortanlý Barajý sularý altýnda kalmasýnýn önlen-mesi için projede deðiþiklik yapýlmasý ya da aksyerinin deðiþtirilmesi istemidir.

Bilindiði gibi; Allianoi örenyerinin,Yortanlý Barajýnýn sularý altýnda kalmasýna çokaz bir zaman kaldý. Allianoi antik kalýntýlarýBergama'nýn 18 km. kuzeydoðusunda, YortanlýBarajýnýn gölet alaný ortasýnda kalan, PaþaIlýcasý mevkii olarak bilinen alandadýr. Bu kültürmirasý, önüne geçilmez ise Kasým 2005'te sututulmasý planlanan Yortanlý Barajýnýn sularýaltýnda kalacaktýr.

Antik yazarlardan P. Aelius Aristides'inHieroi Logoi adlý eserinde Allianoi anýlmaktadýr.1800 yýllýk tarihi olan yerleþim birimi, Anadolumozaiðinin en güzel parçalarýndan, þifalý sularýolan, dünyada ikinci büyüklükteki dört antiksaðlýk yurdundan birisidir.

I- Allianoi'un Tarihi Dönemleri: Prehistorik Dönem: Allianoi'un batýsýndaorman arazisinde yapýlan kazý çalýþmalarýsýrasýnda, ETÇ II'ye ait Yortan kabý ele

geçmiþtir. Çakmak Tepe eteklerinde ise çoksayýda çakmak taþý eser saptanmýþtýr. Bununharicinde dolgu toprak içerisinden iki adet taþbalta ele geçmiþtir. Tüm bunlara dayanýlarakAllianoi ve yakýn çevresinde prehistorik bir yer-leþim olduðu düþünülmektedir.

Helenistik Dönem: Bu dönemde halen mevcutsýcak sudan dolayý küçük bir termal merkeziolduðu sanýlmaktadýr. Sýcak sudan bu dönem-den itibaren yararlanýlmýþtýr. HellenistikDönem'e ait arkeolojik ve nümizmatik eserlerele geçmiþtir.

Roma Dönemi: Allianoi'da, Roma ÝmparatorlukDönemi'nde (M.S. II. yy.) kült merkezinde,Anadolu'nun pek çok merkezinde vePergamon'daki Asklepieion'da olduðu gibibüyük bir bayýndýrlýk faaliyeti yaþanmýþtýr. Kültmerkezinde mevcut binalarýn büyük bir kýsmýbu döneme aittir. Ilýcanýn yaný sýra, köprüler,caddeler, sokaklar, yapý adalarý, geçiþ yapýsýve çeþme binasý bu dönemde planlanmýþtýr.

KORUMA

19ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

ALLIANOIT.C. ENERJÝ VE TABÝÝ KAYNAKLAR BAKANLIÐI

DEVLET SU ÝÞLERÝ GENEL MÜDÜRLÜÐÜNEANKARA

Page 20: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Bizans Dönemi: Allianoi'da yoðun yerleþimingörüldüðü dönemdir. Ancak Pergamon'daolduðu gibi sosyo-ekonomik açýdan son derecezayýf bir dönem yaþanmýþtýr. Kült merkezindeyaþamaya baþlayan Bizanslýlar, RomaDönemi'ne ait heykeltýraþlýk eserlerini vemimarlýk kalýntýlarýný tahrip edip, devþirmemalzeme olarak kullanmaya baþlamýþlardýr.Roma Dönemi'ne ait, stoalarýn ve ana cad-delerin tabanlarý kullanýlmak suretiyle, yenibasit mekanlar yapýlmýþtýr. En önemli RomaDönemi yapýlarýndan, ýlýca ve çeþme binasýndaihtiyaçlara uygun küçük deðiþiklikler yapýlarakkullanýlmýþtýr. Bazilikal planda büyük bir kiliseinþa edilmiþtir. Yerleþmenin içinde ve yakýnçevresinde de þapeller yapýlmýþ, ayrýca budönemde metal, seramik ve cam atölyelerikurulmuþtur. Yerleþimin kullanýlmayan alanlarýise mezarlýk olarak deðerlendirilmiþtir.

Osmanlý Dönemi: Osmanlý Dönemi'nde PaþaIlýcasý, Aydýn Salnameleri'nde geçmektedir.Kazýlar sýrasýnda bu alandaki Osmanlý varlýðýçýkan eserlerle saptanmýþtýr. Bu döneme ait

sikkeler, seramikler ve günlük kullanýma yönelikeþyalar tespit edilmiþtir. Ayrýca arazininkuzeyinde geç dönem bir Osmanlý mezarlýðýnýnolduðu tespit edilmiþtir. 20. yy'ýn baþýndaBergama Kaymakamý Kemal Bey tarafýndanIlýca ele alýnmýþ ve büyük havuzun bulunduðuyerin kýsmen yeniden kullanýma açýlmasýnýsaðlamýþtýr. Ancak ýlýcanýn batýsýndaki RomaKöprüsü'nün, Osmanlý Dönemi'nden 1979 yýlý-na kadar Bergama-Ývrindi arasýnda kullanýldýðýanlaþýlmaktadýr.

Günümüz: 20. yüzyýlýn baþýnda kýs-men temizlenerek 1950'li yýllara kadar kul-

KORUMA

20 iDOL

Page 21: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

lanýlan ýlýca; daha sonra gelen sel nedeniyle,atýl durumda kaldýðý anlaþýlýyor. 1992 yýlýnda,Bölge Karayollarý Müdürlüðü tarafýndan mevcutve halen kullanýlan Roma Köprüsü, kurul kararýolmaksýzýn ihale ile kýsmen deforme edilerekyeni bir köprü inþa edilmiþtir. Ayný yýl Ilýcanýninþaatý Ýzmir Valisi tarafýndan Ýl Özel Ýdaresiaracýlýðý ile ihaleye verilmiþtir. Bir yýl süreninþaat sýrasýnda yine kurul kararý olmaksýzýnýlýcanýn içi deforme edilerek üzerine modern birbina yapýlmýþtýr. Bu tarihten itibaren iþletmeyeverilmiþtir. Þubat 1998'de yaþanan aðýr bir seltaþkýný, tesisi kullanýlamaz duruma getirmiþtir.Çayýn güneyinde ise özel kiþilere ait olanarazide tarým yapýlmýþtýr. Bu onarýmlarda ilaveedilen modern binalarýn büyük bir bölümü 2003yýlý çalýþmalarý sýrasýnda kaldýrýlmýþ ve antikýlýca mekanlarý ortaya çýkarýlmaya baþlanmýþtýr.

Allianoi, halen sýcaklýðý 45-47 dereceolan, antik çað termalinden yararlanýlan,etrafýnda antik bir sayfiye yerinin olduðu,kuzeyinde ise saðlýk, kültür ve konferans tu-rizmine hizmet edecek büyük bir turistik tesistir.

Yortanlý Barajý: Bilindiði gibi; 1963 yýlýnda Kýnýk Ovasý'nýnsulanmasý amacýyla ilk proje D.S.Ý. tarafýndanKuzey Ege Havzasý Ýstikþaf (Araþtýrma) Raporuiçinde Paþaköy Barajý olarak önerilmiþtir. 1970yýlýnda D.S.Ý.'nin yaptýrdýðý Bakýrçay HavzasýMaster Plan Raporu içinde Yortanlý ve Çaltýko-ru Barajlarýnýn bugünkü yerinde yapýlmalarý ve

Kýnýk Ovasý'nýn kanaletli bir þebeke ile sulan-masý öngörülmüþtür. 1981 yýlýnda BakýrçayKýnýk Projesi Planlama Raporu olarak tekrardetaylý olarak ele alýnmýþ ve her iki barajýnyapýmý uygun bulunmuþtur. Yortanlý Barajý1985'de, Çaltýkoru Barajý 1986'da, Kýnýk Ovasýsulamasý kesin projesi ise 1988 yýlýnda, D.S.Ý.tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Bakýrçay-KýnýkProjesi 1986 yýlýnda uygulama programýna gir-miþtir. Yortanlý ve Çaltýkoru barajlarý ile KýnýkSol Sahil Sulama inþaatlarýna 1993 yýlýndabaþlanýlmýþtýr.

Yortanlý Barajý 18 304 hektarlýk KýnýkSulamasý'nýn yüzde 43'ü olan 7793 hektar tarýmarazisine yýlda ortalama 37 milyon metreküp suverecek. Hem Kýnýk sað sahiline hem de solsahiline su verecek olmasý projenin anahtarproje haline gelmesine neden olduðu iddiaedilmektedir. Bakýrçay Kýnýk Projesi sulamaalaný içinde 5600 çiftçi ailesi yararlanacaktýr. Buproje ile Bakýrçay havzasýnda 20030 hektaralanýn sulanmasý amaçlanmýþtýr. Yortanlý Barajý67.3 hm3, Çaltýkoru Barajý'nda ise 41,6 hm3

su toplanmasý planlanmýþtýr. Yortanlý Barajýgövdesi, zonlu toprak dolgu tipinde olup, 117.50m yüksekliði, 710.5 m. kret uzunluðu vardýr.Yortanlý Barajý'nýn maksimum su seviyesi, 115,64 m., toplam göl havzasý 67.3 hm3'dür.

KORUMA

21ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 22: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Konunun uzmanlarýndan edindiðimizbilgilere göre; iki baraj yerine tek bir barajadaha az ödenek ve rantabilite saðlanabilecektir.Yortanlý Baraj gövdesi bugünkü yerinden birkm. güneye yapýlmýþ olsaydý, ÇaltýkoruBarajýna gerek kalmayabilecekti. Üstelik bugünÇaltýkoru Barajý zamanýnda gerekli zemin etüt-leri yapýlmadýðý için durma konumuna gelmiþtir.Gövde oturtma çalýþmalarý iki kez baþarýsýzolmuþ ve yapýlan gövdeler kayma tehlikesigöstermiþtir.

III- Bu haliyle baraj Kültür Mirasýný yutacak-týr.

Projede deðiþiklik yapýlmadan barajyapýldýðý takdirde, 67.3 hm3 alan tarýma elve-riþli alan su altýnda kalacaktýr. Allianoi ise göletalanýnýn tam ortasýnda kalmaktadýr. Su toplan-maya baþladýðý an, Allianoi'un su altýndakalmasý kaçýnýlmazdýr.

Barajýn inþaatýnýn tamamlanmasý ve sututmasýyla birlikte kültür mirasý olduðu tartýþma-sýz olan Allianoi yaklaþýk 17 metre suyagömülecektir.

Söz konusu baraja 40 50 yýl ömür

biçilmektedir. Bu süre sonunda da 15-20 metrederine inilip, arkeolojik kalýntýlarýn ortaya çýkar-týlmasý olasý olmadýðýndan, barajýn ömrünütamamladýktan sonra da Allianoi'nin gün ýþýðýnaçýkarýlmasý olanaðý bulunmamaktadýr.

IV- Ulusal ve uluslararasý hukuk metinlerinegöre, kültür mirasýnýn korunmasý gerekmek-tedir;Allianoi gibi tarihi yerler; insanlýðýn ortak kültürmirasýdýr ve korunmasý gerekiyor. Günümüzdebu tür deðerlerin korunmasý için pek çok ulus-lararasý sözleþme imzalanmýþ ve ulusal yasalarçýkartýlmýþtýr. Ülkemiz de uluslararasýsözleþmelerle kültür mirasýnýn korunmasýkonusunda taahhütlerde bulunmuþtur. Bukonuya iliþkin ulusal mevzuatýmýzda da düzen-lemeler bulunmaktadýr.

"1972-Paris- Dünya Kültür ve DoðalMirasýnýn Korunmasýna dair Sözleþme ile"...kültür mirasý ve doðal miras niteliðindeki var-lýklarýn evrensel miras olduðu kabul edilmiþ,sözleþmeci ülkelere, kendi ülkelerindeki, kültürmirasý ya da doðal miras sayýlabilecek varlýk-larýn saptanmasý, korunmasý, muhafazasý

KORUMA

22 iDOL

Page 23: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

teþhiri ve gelecek kuþaklara iletilmesininsaðlanmasý..." görevi yüklenmiþtir.

"1985- Granada Avrupa MimariMirasýnýn Korunmasý Sözleþmesi ile korunacakanýt, bina gruplarý ile ören yerlerinin kesinolarak tespit edilebilmesi için SözleþmeciDevletler; "...bu tarihsel varlýklarýn envanterleri-ni oluþturmayý, bu tarihsel varlýklara zarar vere-bilecek tehlikeli durum doðduðunda, en kýsazamanda gerekli dokümanlarý hazýrlamayý,mimari mirasýn korunmasý için yasal önlemlerialmayý, korunma için gerekli denetlemeleri yap-mayý, korunan varlýklarýn bozulmasýný, hasargörmesini veya yýkýlmasýný, önlemeyi..." taah-hüt etmiþlerdir.

"1992 Valetta/Malta Arkeolojik MirasýnKorunmasýna Ýliþkin Avrupa Sözleþmesi ile deSözleþmeci Devletler; "…arkeolojik mirasýnkorunmasý için gerekli önlemleri almak, arke-olojik araþtýrma faaliyetlerini bilimsel güvencealtýna almak, arkeolojik mirasýn tercihen bulun-duðu yerde korunmasý ve bakýmýný saðlamayý…"taahhüt etmiþlerdir.

"T.C.Anayasasý, "Tarih, Kültür ve Tabiat

Varlýklarýnýn Korunmasý" baþlýðý altýndaki63/1.maddesinde; "...Devlet, tarih, kültür vetabiat varlýklarýnýn ve deðerlerinin korunmasýnýsaðlar, bu amaçla destekleyici ve teþvik edicitedbirleri alýr..." düzenlemesini getirmiþtir. 2863Sayýlý Kültür ve Tabiat Varlýklarýný KorumaKanunu ile korunmasý gereken kültür ve tabiatvarlýklarý ile SÝT'in tanýmý, tespiti, tescili vekorunmasýna iliþkin düzenlemeler getirilmiþtir.

Bütün bu ulusalüstü hukuk metinleri veulusal hukuk metinleri gereði Allianoi'nin korun-masý, sergilenmesi, gelecek kuþaklara aktarýl-masý gerekmektedir. Bu yüzden YortanlýBarajýnýn Gölet alanýnýn Allianoi'yi sular altýndakalmayacak biçimde deðiþtirilmesi zorunluluðubulunmaktadýr.

Allianoi, 2863 Sayýlý Kültür ve TabiatVarlýklarýnýn Korunmasý Yasasý kapsamýnda,korunmasý gerekli taþýnmaz kültür varlýðýdýr. Bunedenledir ki, Allianoi ile ilgili Ýzmir 1 NumaralýKültür ve Tabiat Varlýklarýný Koruma Kurulutarafýndan 29.03.2001 tarih ve 9226 sayýlý kararalýnmýþtýr. Kararda; "…alanýn 1. dereceArkeolojik Sit olarak belirlendiði, antik yer-

KORUMA

23ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 24: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

leþimin göl alaný dýþýna çýkarýlmasý ve ÝlyaÇayý'nýn su baskýnýndan korunmasý için, DSÝtarafýndan gerekli bilimsel ve teknik çalýþ-malarýn yapýlmasýna karar verildiði…" belir-tilmiþtir. Görünen o ki koruma kurulunun bukararý yerine getirilmemiþtir.

V- Barajýn Gölet alanýnýn alanýn deðiþtiril-memesi halinde, önemli bir turizm merkezide yok olacaktýr.Allianoi'nin sulara gömülmesi üzerine önemli birturizm gelirinden de vazgeçilmiþ olacaktýr. 2002yýlýnda Allianoi'un içinde; estetik bir gezi parku-ru, çevre düzeni, platformlar ve bilgi panolarýyapýlmýþtýr.. Böylece gelen turistler rahatlýklaAllianoi'u gezip bilgi alabilmektedirler.Günümüzde Yortanlý Baraj göleti altýnda kalmatehdidinde olan bu ören yeri, basit bir düzen-leme ve devam edecek kazý ve araþtýrma pro-jeleriyle kültür, saðlýk ve kongre turizminekazandýrýlabilecek kadar görsel zenginliðe

sahiptir. Allianoi'un henüz yeteri kadar tanýtýmýyapýlmadýðý halde, Bergama'ya gelen turistlerinbüyük ilgisini çekmektedir.

Kazý ekibi tarafýndan kýsmen baþlatýlançevre peyzajý tamamlandýðýnda, ülkemiz veBergama yeni bir ören yeri kazanacaktýr. Kýsavadede, su altýnda kalmadan önce son kezgörüp yaþanmasý gereken bir merkez olarakkamuoyuna sunup özellikle yerli aydýn turistiçekebilmek dolayýsýyla Bergama ile tanýþtýr-mak mümkün olabilecektir. Uzun vadede,Bergama'ya gelen kültür turizm potansiyelinin1/10'u Allianoi'a getirtilmiþ olsa, (-ki normal birturizm mevsiminde yaklaþýk 500.000 turistBergama'yý ziyaret etmektedir) Bergama'dakonaklayan turist sayýsýnda dolayýsýyla ilçeninturizm gelirlerinde ciddi bir artýþ olacaktýr.Böylelikle 45 °C olan sýcak suyu ile korunmuþören yeri ve Adatepe'de kongre turizminedönük bir tesisle ilçe ve ülkemiz için eþsiz birmerkez kazandýrýlmýþ olacaktýr.

KORUMA

24 iDOL

Page 25: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Avrupa'da Baden Weiler ve BadenBaden gibi birçok örneði bulunan bu tip örnek-lerde sadece bir iki metresi korunmuþ birkaçduvar olmasý yeterli görülürken Allianoi'datamamý üst yapýsýna kadar korunmuþ 9000m2'iaþan bir alana yayýlan bir ýlýca mevcuttur.Türkiye'de de bu bölgeye yakýn, Ýzmir Balçovaýlýcasý ve Balýkesir'deki ýlýcalar gibi çok dahabasit yapýdaki ýlýcalardaki doluluk oraný yýlboyunca sürmektedir ve ülke ekonomisinebüyük katký saðlamaktadýr.

VI- Allianoi'nin sular altýnda kalmamasýnýnçözümü bulunmalýdýr:Allianoi Arkeolojik kazýlarý; Bergama MüzesiMüdürlüðü'nün denetiminde 1994 yýlýnda barajgövdesinin bulunduðu yerde baþlamýþ, 1998yýlýndan itibaren Dr. Ahmet YARAÞ'ýn baþkan-lýðýnda baraj gölet alaný ortasýnda kalan PaþaIlýcasý Mevkii'nde, Çeltikçi ve Devlet Ormanýsektörlerinde, arkeolog, mimar, restoratör,desinatör, sanat tarihçisi, topograf, fotoðrafçý veçevre köylerden kazý iþçileri ile sürdürülmekte-dir. Kalýntýlarý bulmak ve sular altýndan kurtar-mak için adeta zamana karþý yarýþýlmaktadýr.Öyle gözüküyor ki, önlem alýnmazsa, kurtarmakazýlarý dahi tamamlanamadan, ören yerinisular yutacaktýr.

Kurtarma kazýlarý da Allianoi'nin kur-tarýlmasý anlamýný taþýmaz. Çünkü; arkeolojikmirasýn "yerinde korunmasý ve sergilenmesi"esastýr. Allianoi'nin yerinde korunmasý vesergilenmesi için, söz konusu baraj projesinin

deðiþtirilmeli ve ören yerinin gölet alaný dýþýnaçýkartýlmalýdýr. Parayla deðeri ölçülemeyecek"insanlýðýn ortak kültür mirasý"nýn korunmasýiçin, bütün seçenekler deðerlendirilmeli, mutla-ka bir çözüm yolu bulunmalýdýr..

VII- Sonuç ve Ýstem ; Yukarýda açýklanan nedenlerle, Bergama'nýn 18km. kuzeydoðusunda bulunan Allianoi örenyerinin Yortanlý Barajý sularý altýnda kalmasýnýnönlenmesini, bu kapsamda söz konusu barajprojesinde deðiþiklik yapýlmasý ya da aksyerinin deðiþtirilmesi yolunda iþlem tesisedilmesini, dilekçemize Anayasanýn 74 ve 3071sayýlý yasanýn 7. maddesi ile 4982 sayýlý BilgiEdinme Hakký Kanununun 11. maddesi uyarýn-ca yanýt verilmesini dileriz. Saygýlarýmýzla.

11.02.2005 Av. Arif Ali Cangý

Allianoi Giriþimi Grubu Dönem sözcüsü

KORUMA

25ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 26: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Günümüz Sorunu: Küreselleþme veYabancýlaþma**Farklý dil, din ve etnik gruplarýyla uzun birgeçmiþi olan bir ülkenin, somut ve somutolmayan kültür mirasýnýn maddi kanýtý olduðunave somut örneklerle somut olmayan kültür var-lýklarý hakkýnda kavram geliþtirileceðineinanýldýðýnda, müzelerin, kiþinin tarih ve toplum-la iliþkilendirme ve bütünleþtirmenin gerçekleþe-bileceði kurumlar olduklarýný da kabul edebiliriz.Diðer taraftan, bugünkü küreselleþme çaðýnýntüketim toplumlarýnýn bireyi yeni bilgi ve ürünler-le bombalanýrken eski ve yeni deðerlerin bir-biriyle ters düþmesiyle kimlik bunalýmýna girmek-tedir. Birey, hiçbir yere ait olmama tehlikesi ilekarþý karþýya kalmaktadýr. Anadolu’dan olduðukadar diðer ülkelerden de göç edenlere evsahipliði yapan ülkenin bu en kalabalýk kentiÝstanbul, yeni yerel, toplumsal, ulusal ve küreselaidiyetlerle donanýrken eski deðerleri korumaktasorun yaþamaktadýr. Nüfusu 12 milyondan 15milyona doðru çýkarken farklý toplumsal gruplar-dan oluþan halk, Ýstanbul’da doðmuþ olmasý yada bu kente sonradan taþýnmýþ olmasý farketmeksizin bu megapole bir baðlýlýk ya dasorumluluk duymamaktadýr. Nüfus arttýkçaküçük mahallelerdeki topluluklar, yaþadýklarýkentin geri kalan bölgelerinde yabancýlýk çek-mektedir. Genelde aile baðlarý ve gelenekler,genç nesillerin toplumsal davranýþlarýný biçimle-mektedir fakat kendi yaþ gruplarýnýn, okulun vetelevizyonun, ekonomik ve sosyal baskýlarýnaltýndaki tüketim ve bilgi toplumundaki bireylereetkisini unutmamak gerekir. Böylece toplumunsomut olmayan kültür mirasýný anlayabildiðimüzelerde kendisini kent ve onun geçmiþiyleözdeþleþtirebilmesi Ýstanbul’da yaþayanlar içinbir ortak aidiyet duygusuna katkýda bulunacaktýr.

Müzelerde Ýletiþim ve EðitimBelgeleme ve toplama, kültürel malzemeninkorunmasý ile ilgili iþlevlerken sergiler aracýlýðýy-la araþtýrma, bilgi, öðrenme, öðretme ve bil-gilendirme, müzelerin, toplumu geliþtirmekamacý güden toplum odaklý iþlevleridir. Hayatboyu eðitim, kimliðin tatmini olarak yaygýn-laþýrken müzelerdeki eðitim, bu kurumlarý eðitimmerkezlerine dönüþtürmüþtür. Araþtýrma kadarbilgilendirme, koleksiyonlar ve müze ziyaretçileriile ilgili daha ayrýntýlý araþtýrmalarýn çoðalt-masýnýn yaný sýra eðitim, iletiþim, tasarým veiþletme gibi ilgili konulardaki geliþmeler müzeeðitiminin güçlenmesine neden oldu. Müzelerinönceki dönemlerinde sergilerle oluþturduðu

MÜZECÝLÝK

26 iDOL

Somut Olmayan Kültür Mirasý ve Kimlik Oluþturmak Üzere ÝstanbulArkeoloji Müzeleri’nin Eðitim Amaçlý Kullanýmý Ýçin Pilot Proje

Tomur ATAGÖK*

*Prof.Dr. Yýldýz Teknik Üniv. Sanat ve Tasarým Fakültesi Müzecilik ve Yüksek Lisans Programý atagokyildiz.edu.tr

ICOM'DAN HABERLER

Page 27: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

otorite tartýþýlmazken bugünbirçok müzede sergiler, her birkiþinin kendi birikimi ve yorumunagöre geçmiþi sorgulayýp deðer-lendirdiði yapýsalcý düzen-lemelere geçmiþtir. Diðer taraftanmüzelerin sadece bilgi vermedik-leri, ayný zamanda temelindesomut olmayan kültürle ilgilideðerleri de gösterdiði söyle-nebilir. Her kiþinin yorumu kendikültürel konum ve kimliðiyle iliþki-lidir. Müzelerin eðitimde kullanýl-masý, tek bir hedef kitle ile sýnýrlýdeðildir; müze, bir hedef kitleyle,çocuklar aracýlýðýyla baþka birhedef kitleye, ailelere ulaþabilir.

Müzelerdeki nesnelerin, müze eðitimin-deki önemini hatýrlamak gereklidir. Müzelerdekinesneler, belirli amaçlarla kullanýldýðýnda bu,malzeme somut olmayan deðerlerin oluþmasýnada katkýda bulunur. Eðitim politikasý, müzeninmisyonunu belirten tüzüðü kapsamýnda geliþtiri-lirken müzenin bu iþlevleri, kadro, bütçe,toplumla iliþkileri, pazarlama ve deðerlendirmeile sýnýrlýdýr. Ziyaretçilerin keyf alacaklarý sergi veetkinlikleri yapmak müze için önemlidir.Ziyaretçinin gelmesine neden olan nesnelerinsunumunda, sergi kavramý ve müze eðitiminde,didaktik-gösterme, uyarým-tepki, keþfetme evyapýlandýrma olmak üzere dört temel eðitim-öðretim ve sergileme yöntemi kullanýlabilir.

Ortak karakterleri olan hedef kitleninöðrenme davranýþýnýn farklý olabileceðini hatýrla-mak da önemlidir. Bundan dolayý eðitim etkinlik-lerinin neler olmasý konusundaki kararlardanönce kimlerin müzeleri kullandðý araþtýrýlmalýdýr.Müze, okul öncesi, okul çocuklarý ve onlarlabaðlantýlý olarak öðretmen ve velilerin hangi-lerinin temel hedef kitle olduðunda karara var-

malýdýr. Üniversite öðrencileri, aile gruplarý, fark-lý kesimlerden topluluklar, gönüllüler, uzmanlar,üniversite ve müzelerden meslektaþlar, organizegruplar ve turistler diðer potansiyel hedef kitle-lerdir.

Kültürel kimlikle ilgili sorunlarý, genelmüze iletiþimi ve eðitimindeki prensipleri açýk-ladýktan sonra bildirinin bu bölümünde, Türktoplumunun müzeleri az kullanmasýndakinedenler ile Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri ile YýldýzTeknik Üniversitesi Sanat ve Tasarým FakültesiMüzecilik Yüksek Lisans Programýnýn ortaklaþahazýrladýðý projenin tanýtýmý yapýlacaktýr.

T.C. Kültür Bakanlýðý Kültür Varlýklarý veMüzeler Genel Müdürlüðü’ne baðlý müzeler,kültür mirasýný koruma, araþtýrma, belgeleme,sergileme ve tanýtým ile görevlidirler. Ancak bukurumlarýn, olasý hedef kitleleri ile sýnýrlý iliþkileri,müzelerin topluma olan sorumluluklarýnýtamamýyla yerine getirmesinde engel teþkiletmektedir. 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda geliþen-topluma yönelik müzecilik anlayýþý, Türkiye’dedeðiþen kültür politikalarý kadar kadro ve bütçekýsýtlamalarý nedeniyle ülke müzeciliðine maale-sef yansýyamamýþtýr. Bununla birlikte devletintemel sorumluluðunun kültürel varlýklarýnýnkorunmasýnda olmasýyla da toplumda odaklan-madýðý söylenebilir.

1. Müzeler, nesnelerin kronolojik ve estetikolarak eðitsel amaçlarý olmadan klasik bir tarzdaorganize edilmiþlerdir.2. Öncelik, malzemelerin korunmasýna veril-miþtir. Eðitsel amaçlar, sergi tasarýmýný belir-lemez. Sergiler genellikle didaktik sergilemeyöntemiyle gerçekleþtirilmiþtir.3. Türk müzelerinde eðitim uzmanlarý yoktur.

MÜZECÝLÝK

27ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 28: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Koleksiyon uzmanlarýnýn, sergilerin hazýrlan-masýnda eðitimcilerinin katkýlarýna ihtiyacýbulunmaktadýr.4. Ziyaretçi hakkýnda yeterli bir bilgi yoktur.5. Her müzenin kendi koleksiyon yöntemiyle ilgiliyöntemleri belirleyen yazýlý eðitim politikasý yok-tur.6. Türk müze izleyicisi, çoðunlukla arkeolojikoleksiyonlarýndan oluþan müzelere ilgi duy-maz.7. Türkiye’deki eðitim sistemi, müzelerde eðitimiyeterli desteði vermemekte ya da müze eðiti-minin gerçekleþmesi için olanaklar saðlayama-maktadýr.8. Eðitim programýndaki yük, öðretmenlirenöðrencinin daha aktif olacaðý yeni eðitim yak-laþýmlarýný kullanmasýný engeller. Pasif eðitimlesonuçlanan didaktik eðitim, en fazla kullanýlanyöntemdir.

Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde EðitimProgramý Geliþtirmek Ýçin Pilot ProjeArkeoloji Müzeleri, Eski Þark Eserleri ve ÇiniliKöþk olmak üzere üç müzeden oluþan ÝstanbulArkeoloji Müzeleri, 1891’de ilk defa müze olmaküzere inþa edilmiþ bir yapýda açýlan ülkenin enbüyük müzesi olmasýna karþýn ülkenin tekmüzecilik yüksek lisans programý Yýldýz TeknikÜniversitesi’nde 1989’da açýlmýþtýr.

Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri EðitimProgramýný geliþtirme, müze müdürünün YTÜMüzecilik Programý’na teklifi ile baþladý. Müzeeðitimi ile ilgili bir dizi konferanstan sonraki buteklif, her iki kurum arasýndaki profesyonel çalýþ-malar ve araþtýrma baðlamýnda var olan iliþkiningüçlenmesine de katkýda bulunacak ve olasý birmüze eðitiminin temelini de atacaktý. Müzenin veTürkiye’de müzeciliðin temelini atmýþ OsmanHamdi, müze ilk kurulduðunda bu kuruma baðlýbir müzecilik okulunu da kurma düþüncesinesahipti, ancak bu neredeyse yüzyýl sonragerçekleþti. Günümüzde okullar, ilkbahar vesonbaharda, müze kadrosunun eðitimbaðlamýnda desteðini almadan müze ziyaretiniyaparlar. Müze, ayný zamanda sivil toplum örgüt-lerinin, çocuklara müzeyi gezdirmelerine deolumlu yanýt verir. Müzenin en büyük özelliði,çok geniþ bir koleksiyona sahip olmasýdýr ancaksergilemelerinin, çocuk ve vasat izleyiciler içinyeniden deðerlendirilmesi düþünülmelidir. ÇocukMüzesi’nin varlýðý ve Müze Yönetimi’nin YýldýzTeknik Üniversitesi ile iþbirliði yaparak siviltoplum örgütlerini organize etme isteði, bu pro-jenin gerçekleþtirilmesi için önemli etkenlerdir.

Projenin uzun süreli hedefi, müzenintüm ziyaretçilerine yönelik bir eðitim programýhazýrlamak ise de kýsa süreli hedefi, var olan

MÜZECÝLÝK

28 iDOL

Page 29: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

gönüllü gruplarý ve YTÜ müzecilik öðrenci-lerinden oluþan iþ gücünü oluþturarak bir eðitimprogramý gerçekleþtirmekti. Diðer taraftan buprojenin eðitsel hedefleri iseçocuklarda kimlik vetarih bilincinin geliþmesi, Ýstanbul’un tarihsel vekültürel öneminin kavramasý, kültür varlýklarýnýkoruma bilincinin oluþmasý ve çocuklarýnmüzeleri sevmeleri, anlam ve önemini kavra-malarýna katkýda bulunmaktý.

Bu projede, içerik ve iþgücünün organi-zasyonu olmak üzere iki temel sorun bulunmak-taydý. Bölüm, dönem, hedefler, alt baþlýklar venesneleriyle birlikte tema, her gönüllü grubunyaklaþýmý kadar müze kadrosunun ve YýldýzTeknik Üniversitesi’nin bu projedeki yeri karar-laþtýrýlmalýydý. Pilot proje programý, birkaç aþa-madan oluþmaktaydý. Birinci aþama hazýrlýkçalýþmalarý, workshop ve gönüllü gruplarýn de-neme ziyaret çalýþmalarýný kapsamaktaydý.

Yýldýz Teknik Üniversitesi Müzecilik YüksekProgramý’nýn Ýstanbul genelinde Kültür veTurizm Bakanlýðý’na baðlý onbir müze yöneticisive Milli Eðitim Bakanlýðý ilkokul öðretmenleri ilemüzelerin eðitim amaçlý konusunda bir anketçalýþmasý, Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri müzeuzmanlarý ve bekçilerle görüþmeler Eylül 2003-Ocak 2004 tarihleri arasýnda gerçekleþtirilmiþti.

Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde 6 Mart2004’te yapýlan arama toplantýsýna, müze vemüzebilim uzmanlarýnýn yaný sýra YTÜ öðrenci-leri, müzeciler, öðretmenler, Marmara Üniver-sitesi Eðitim Fakültesi öðretim üyeleri ve farklýsivil toplum örgütlerinin üyeleri katýldýlar. Butoplantý, projenin ilk aþamasýný oluþturdu.Strateji, eylem planý, eðitsel amaçlar ve ÝstanbulArkeoloji Müzeleri’nin sivil toplum örgütleriyleçalýþmalarýnýn artý ve eksileri deðerlendirilmiþ,

ilerideki çalýþmalar için yöntemler tartýþýlmýþtý.Çaðlarboyu Ýstanbul Bölümü’nün denemeziyaret gezileri için seçilmesi, ziyaretlerin 4Mayýs-11 Mayýs 2004 tarihinde yapýlmasý plan-lanmýþtý.

Müzenin Çaðlarboyu Ýstanbul Bölümü,Ýstanbul çevresinde bilinen ilk prehistorik yer-leþim alaný olan Yarýmburgaz’la baþlayarakRoma ve Bizans dönemleriyle Türkler’in 1453’deÝstanbul’u almalarýna uzanan dönemden nes-nellerle temsil edilmektedir. Burada önemli olan,somut olmayan kültür mirasýný temsil edebileceknesnelerin dikkatle seçilmesi ve eðitsel hedefolarak tespit edilen kimlik ve tarih bilincinin oluþ-turulmasýna yönelik çalýþmalarýn yapýlmasýydý.

Ýkinci aþama 4-11 Mayýs 2004 tarihindeMarmara Üniversitesi Eðitim Fakültesi,Modern Drama Derneði,Çaðraþ Yaþamý Destekleme Derneði,Türk Eðitim Gönüllüleri Vakfý,Gezi Atölyesi’nden

oluþan, çaðdaþ eðitim yöntemlerini benimseyengruplarýn, müze deneme gezileri ile gerçekleþti.Pilot projenin üçüncü ve son aþamasý, 18 Mayýs-

MÜZECÝLÝK

29ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 30: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

6 Haziran 2004 Asos salonunda “Çocuk-Ýstan-bul-Müze” sergisi ile tamamlandý. 4-5 ile 6-7 sýnýföðrencilerin müze ziyaretlerinin yöntemleri veçocuklarýn müzede ilginç bulacaklarý nesnelerin,gezi öncesi ve sonrasý etkinliklerin ortak karar-larý alýndý. Beslenme, giyim, aile ve inanç altbaþlýklarý “Çaðlarboyu Ýstanbul’da GünlükYaþam” baþlýðý altýnda, gezi gruplarýnýn tercih-lerine göre kullanýlacaktý. Bu baþlýklara uygunnesneler hakkýnda araþtýrma yapýlacaktý. Hergezi grubu onaltý öðrenciyi aþmayan küçük grup-larla çalýþmalarýný sürdürecekti. Bu çalýþmaesnasýnda YTÜ müzecilik öðrencileri, ziyareteden öðrencilerle diyalog kurup iki tür deðer-lendirme yapabilecekti. Mezar taþlarý, tanrýlarýnve devlet yöneticilerinin heykelleri, kolon baþlýk-larýnýn üstündeki simgesel formlar, hayvanlar,yýlanbaþý gibi nesneler günlük yaþamla ilgili gibigörünse de gelenekler ve somut olmayan kültürvarlýklarý ile baðlantý kurmak mümkün olduðun-dan, gezi esnasýnda sorulan sualler ile öðrenci-lerin yönlendirilmesi mümkün olmaktaydý.Nesnelerin yoruma açýk olduðunu ve öðrenci-lerin algýlama düzeyi ile iliþki kurulmasýnýn yarar-lý olduðunu yapýlan deðerlendirmelerle anladýk.

Projenin farklý aþamalarýnda tartýþma,drama ya da iki ve üç boyutlu sanat iþleri yap-mak, öðrencileri daha geniþ bir zaman kavramýkonusunda düþünmeye yönlendirdi. Öðrenciler,kentin farklý kültürler boyunca süren varlýðýnýanladýlar. Gezilere katýlan 128 öðrenciyle ilgilisuallere yanýt vermek gibi etkileþimli çalýþmalar-dan hoþlandýklarýný gördük. Defter kullanmak venesneleri çizmek ilgilerini arttýrdý. Öðrencilerleyapýlan deðerlendirmedeki yanýtlara göregeçmiþteki insanlarýn yaþamý farklýydý; ÝstanbulPagan ve Hristiyan dünyasýnda bugünkü kadarönemliydi; bilim, sanat ve dünya görüþleri fark-lýydý.

Projenin ikinci bölümü, Eylül 2004’debaþlayarak Mayýs 2005’e kadar sürecek. Budönemde YTÜ Müzecilik öðrencileri, öncedenbelirlenmiþ konu çerçevesinde nesneler hakkýn-da yazýlý metin ve envanter bilgileri toplayacak.Öðretmen ve öðrencileri gezdirecek gönüllügruplar için bir kitapçýk, müzeye baþvuru formu,öðrenciler için bir soru kaðýdý hazýrlanacak.Müzenin “Çaðlarboyu Ýstanbul” bölümü içinöðrencileri gezdirirken müze içinde yönlendirmeve etiketlerde bazý bilgilerin deðiþimi için müzeyönetimine öneriler getirilecek. Programdamüze gezisini yapacaklar için bir eðitim prog-ramý uygulanacak. Yine müze etkinliði kap-samýnda bir sergi düzenlenecek. Eðitimle ilgiliperformans deðerlendirmesinden programýndiðer Kültür ve Turizm Bakanlýðý’na baðlý müze-lerde kullanýlmasý için öneriler Bakanlýk’asunulacak.

Müzelerin toplama, koruma, belgelem,araþtýrma, sergileme, iletiþim ve eðitim iþlev-lerinin temelinde, toplumun ürettiði kültür varlýk-larýnýn korunarak toplumla buluþmasý ve geleceknesillere kalma amacý bulunmaktadýr. Yukarýdaözetlenen Ýstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin EðitimAmaçlý Kullanýmý Projesi, toplumun öncelikle,hedeflenen öðrenci kesimini müzelere çekerekokul-müze iliþkisini güçlendirmesiyle diðermüzelere örnek olmaktadýr.

** 02-08 Ekim 2004 tarihleri arasýnda G. Kore’ninSeul kentinde yapýlan ICOM’un 20. GenelKonferansý ve 21. Genel Asamblesine ICOMTürkiye Milli Komitesi adýna katýlan Prof. TomurAtagök tarafýndan bildiri olarak sunulmuþtur.

(Fotoðraflar : Arþ. Gör. Kadriye TezcanAkmehmet arþivindendir.)

MÜZECÝLÝK

30 iDOL

Page 31: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

MSB. ARÞÝV MÜDÜRLÜÐÜ'NÜN TARÝHÇESÝ

Arþivin ilk ne zaman kurulduðuna dair her-hangi bir belgeye rastlanmamakla birlikte,

Ýstanbul-Sultanahmet'te bulunan "Askeri EvrakMahzen Müdürlüðü" ve Kayseri-Ýncesu'da bulu-nan "Evrak Mahzen Memurluðu"nun, ÝkinciDünya Savaþý sýrasýnda kurulduðu bilinmekte-dir. 01 Temmuz 1949 yýlýnda her iki EvrakMahzen Memurluðu KKK.lýðý Merkez DaireBaþkanlýðý 1nci Grup 4 ncü Þubenin bir kýsmýnýteþkil etmiþtir. 29.09.1958'de iki Evrak MahzenMemurluðu'nun adý, "Evrak Mahzen ve TasnifKomisyon Müdürlüðü" olarak deðiþtirilerek Gn.Kur. Merkez Dairesi'ne baðlanmýþtýr.1959 yýlýn-da Genel Kurmay Baþkanlýðý'nca Ýstanbul-Sultanahmet Evrak Mahzeni'nin, Eskiþehir'dekiTeftiþ Dairesi Arþivi'ne ve Kayseri-Ýncesu EvrakMahzeni'nin de Kayseri Zincidere'de toplan-masý planlanmýþtýr. Eylül 1962 tarihine kadarAskeri Evrak Mahzeni Zincidere' de kalmýþ,"Zincidere Askeri Arþiv Müdürlüðü" olarakGn.Kur. Mrk. D. Bþk.lýðýna baðlý býrakýlmýþtýr.Her iki arþiv Tire'ye intikal ettirilerek, 20 Kasým1962 tarihinde Genelkurmay Baþkanlýðý' nýn"Tire Askerî Arþiv Müdürlüðü" olarakadlandýrýlmýþtýr. "Askerî Arþiv Müdürlüðü" 1976yýlýna kadar Tire'de faaliyet göstermiþ, o yýldanitibaren Eskiþehir'deki Hesap Teftiþ Arþiv ile TireArþivi birleþtirilerek, Nisan 1982'ye kadar"Eskiþehir MSB. Müsteþarlýðý Arþiv Müdürlüðü"adý altýnda faaliyetlerine devam etmiþtir. MSB.Müsteþarlýðý'nýn 18.12.1981 tarihli emriyleAnkara'ya intikal ettirilen Arþiv Müdürlüðü,halen General Þefik ERENSÜ kýþlasýndahizmet vermeye devam etmektedir.

ARÞÝV MÜZESÝ HAKKINDA GENELBÝLGÝLER

MSB. Arþiv Müdürlüðü Arþiv Müzesi Ýlkolarak Ekim 1995 tarihinde bir salon olarakaçýlmýþ olup, daha sonra yapýlan tadilat ilebelge ve bilgi bakýmýndan zenginleþtirilerek08.01.2005 tarihinde üç salon olarak yenidenziyarete açýlmýþtýr.

Birinci Salonda; Kýrým Savaþý, Osmanlý-Rus Savaþý, Trablusgarp Savaþý, BalkanSavaþý ve Birinci Dünya Savaþý, dönemleriniiçeren bilgi ve belgeler sergilenmektedir.

Ýkinci salonda; Ulu Önder Atatürk ileilgili bilgi ve belgeler sergilenmekte, Türk mil-letinin baðýmsýzlýk mücadelesini sembolizeeden panorama yer almakta, MSB. ArþivMüdürlüðünce hazýrlanan kitap, CD ve hediye-lik objeler satýþ bölümü bulunmaktadýr.

Üçüncü Salonda; Kurtuluþ Savaþý, KoreSavaþý ve Kýbrýs Barýþ Harekatý dönemleriniiçeren bilgi ve belgeler sergilenmektedir.

MÜZELERÝMÝZ

31ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

MÝLLÝ SAVUNMA BAKANLIÐI ARÞÝVMÜDÜRLÜÐÜ

MÜZESÝ

Page 32: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

ARÞÝV MÜZESÝNÝN KURULUÞ AMACI MSB. Arþiv Müdürlüðü’nün, TSK'nin her

türlü arþivlik evrakýnýn talimata uygun olarakmuhafazasýný ve arþivden istenen bilgi ihtiyaçisteklerini saðlamak, mevcut tarihi bilgi ve bel-geleri yayýn haline getirerek ilgililerin istifade-sine sunmak misyonu çerçevesinde; Þanlý tari-himizde cereyan eden çeþitli muharebeler ve

savaþlar esnasýnda, çok zor þartlarda tutulmuþve günümüze kadar ulaþmýþ binlerce kayýt vedoküman içerisinden; ilginç, ders alýnacak vetarihe ýþýk tutacak nitelikte olanlarýný, orijinalarþiv belgeleriyle ortaya koymak suretiyle;yetiþmekte olan genç kuþaklarýn geçmiþleri ilebaðlarýný kuvvetlendirerek milli ve maneviduygularýný geliþtirmektir.

MÜZELERÝMÝZ

32 iDOL

Page 33: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

MSB. ARÞÝVMÜDÜRLÜÐÜ VE

ARÞÝV MÜZESÝNÝN YERÝMSB. Arþiv MüdürlüðüBilkent'te (Lodumlu) TSKRehabilitasyon ve Ba-kým Merkezi karþýsýnda,General Þefik ERENSÜKýþlasýnda yer almaktadýr.Arþiv Müzesi de ayný kýþlaiçerisinde MSB. Ar-þiv Müdürlüðü karargahBinasýndadýr.

Tel . 0312 266 27 98Faks : 0312 266 27 97

Ziyaret Saatleri: Komutanlýk izni ile

Hafta içi09.30-12.00/14.00-17.00

MÜZELERÝMÝZ

33ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Page 34: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Derneðimiz Genel Sekreteri SonerATEÞOÐULLARI Hacettepe Üniversitesi

Arkeoloji Bölümü Öðretim Üyelerinden Yrd.Doç. Dr. Halil Tekin ile söyleþti.

Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin’in BilimselBaþkanlýðýnda Ilýsu ve Karkamýþ Baraj GölleriAltýnda Kalacak Arkeolojik ve KültürVarlýklarýný Kurtarma Projesi çerçevesindeHakemi Use’de gerçekleþtirilen kazýlardaAnadolu’da seramik kullanýmýnýn baþlangýcý-na dair yeni ip uçlarý elde edildi.

Hakemi Use nerede? Ve ilk kazýlara nezaman baþladýnýz?

Yerel halk tarafýndan Yusuf Tepesi anlamýnagelen Hakemi Use þeklinde adlandýrýlan yer-leþim, Diyarbakýr Ýli, Bismil Ýlçesi, Tepe Beldesisýnýrlarý içinde, Dicle'nin sað kýyýsýnda yeralmakta. Buradaki kazýlara Ilýsu ve KarkamýþBaraj Gölleri Altýnda Kalacak Arkeolojik veKültür Varlýklarýný Kurtarma Projesi

çerçevesinde 2001 yýlýnda baþladýk. Çalýþmalarþimdiye kadar bölgedeki diðer kazýlar gibiDiyarbakýr Müze Müdürlüðü baþkanlýðýnda,ODTÜ-TAÇDAM'ýn koordinasyonunda ve DSÝGenel Müdürlüðünün maddi desteðiyleyürütüldü.

Antiquity Dergisinin 2005 Mart ayýndayayýnlanan 79. sayýsýnda yer alan maka-lenizde Önasya'da seramiðin ortaya çýkýþýve yayýlýmý hakkýnda çok ilginç yenisonuçlar ortaya koydunuz. Hakemi Usekazýlarý Önasya'da seramik kullanýmý veyayýlýmý konusuna ne gibi yeni katkýlaryaptý?

Önasya'da çanak-çömleðin ilk kez neredeortaya çýktýðý ve kullanýldýðý henüz tam olarakbilinmiyor. Maalesef yeterli kazý ve yayýnolmadýðýndan bugün için Önasya'da çanak-çömlek ilk kez þurada ve þu tarihte bulunmuþturdiyemiyoruz. Son yýllarda yürütülen kazý ve

SÖYLEÞÝ

34 iDOL

YRD. DOÇ. DR. HALÝL TEKÝN ÝLE SÖYLEÞÝ

Soner ATEÞOÐULLARI*

*Arkeolog, Anadolu Medeniyetleri Müzesie-mail:[email protected]

Derneðimiz Genel Sekreteri Soner Ateþoðullarý Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öðretim ÜyelerindenYrd. Doç. Dr. Halil Tekin ile söyleþirken.

Page 35: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

yüzey araþtýrmalarý sayesinde bu konudaki bil-giler artmaya baþladý. Özellikle 90'lý yýllardahem Suriye, hem de Türkiye'deki barajkazýlarýyla önemli verilere ulaþýldý. Bugün içinÖnasya'da çanak-çömleðin nasýl baþladýðýkonusunda bazý ip uçlarýna sahibiz. Tabii kihenüz yeterli olmadýðýný da belirtmek gerekir.

Bu bilgiler neler ve nerelerden eldeedilmiþ?

Özellikle Fýrat üzerinde yoðunlaþmýþtýr.Suriye'de Tishrin Baraj alaný içinde Tell Djade,Tell Halula ve Kosak Shamali ile Türkiye'deBirecik Barajý alanýnda Ýstanbul Üniversitesi'ninyürüttüðü Mezraa Telielat ve Akarçay Tepekazýlarý son derece önemli bilgilere sahipolmamýzý saðlamýþtýr. Buna karþýlýk YukarýDicle Vadisi neredeyse bilinmeyen bir bölgegibidir. Sadece Çayönü Tepesinde kýsýtlý biralanda, Akeramik dönemin üzerinde bir miktarçanak-çömlek parçasýnýn varlýðýndan sözedilmektedir. Yakýn zamanda, TÜBA-AR'ýn ye-dinci sayýsýnda Sayýn Aslý Erim Özdoðantarafýndan bunlarýn bir kýsmý tanýtýldý. Bununyanýnda Hakemi Use bu bölge için boþluðudoldurmaya baþladý; Dicle Vadisi'nde çanak-çömleðin baþlangýcýnýn nasýl olduðu konusun-da bize önemli bilgiler vermekte.

Bu bilgileri bir mimariye, bir kontekst'ebaðlý olarak mý tespit ettiniz?

Tabi ki. 2001 yýlýndan beri yaptýðýmýz kazýlarýnsonucunda, 2004 yýlýnda ana topraða ulaþtýk.Ana toprak üzerinden baþlayarak, beþ yapýkatýnda söz konusu çanak-çömleði, dikdörtgen

pisé evleri, evlerin dýþýndaki çok sayýda ocaðýy-la ve diðer küçük buluntularýyla saðlam bir kon-tekst'e baðlý bir þekilde tespit ettik.

Hakemi Use'de nasýl bir tabakalaþma var?Bu bulgularý hangi tabakada tespit ettiniz?

III. tabakada tespit ettik. Hakemi Use'detoplam üç tabaka var. Bunlar: I. Tabaka M.Ö. I.Binyýla (Erken Demir Çað/Yeni Asur Dönemi),II. Tabaka M.Ö. II. Binyýla (Orta Tunç ve GeçTunç Çað/Eski ve Orta Asur Dönemleri), III.Tabaka ise Geç Neolitik'e (Proto Hassuna,Hassuna ve Samarra Dönemleri) ait.

Hakemi Use'de ortaya çýkarttýðýnýz çanak-çömlek Anadolu'da daha önce çok fazla bi-linmeyen, Önasya'da seramiðin ilk kul-lanýmýna tanýklýk eden seramikler mi?Bunlar ne tür seramikler?

Daha önceleri Fýrat Havzasý'nda Adýyamanyöresinde Sürük Mevkii'nde ve Kumartepe'deAmerikalý ekipler az sayýda; 3-5 parçadan

SÖYLEÞÝ

35ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Hakemi Use'nin Önasya'daki konumu

Hakemi Use'nin kuzeyden genel görünüþü

Page 36: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

oluþan kaba çanak-çömlek parçalarý bul-muþlardý. Ama detaylý bir bilgi yoktu. Son yýllar-da Þanlýurfa'da Almanlar Gürcütepe'de bukaplardan örnekler buldu. Bunlar yine kabaçanak-çömlekler. Arkeoloji literatüründe CoarsWare denilen türden. Hakemi Use'de bulduðu-muz kaba seramikler sayý olarak öteki seramikgruplarý ile kýyaslandýðýnda fazla deðil. Fakatarkeoloji literatüründe pré-Halaf olarak isim-lendirilen dönemin varlýðýný ispatlamasý açýsýn-dan önem taþýmaktadýr. Biz Önasya'daHalaf'tan önceki çanak-çömlek geliþimi hakkýn-da fazla bir þey bilmiyorduk. O yüzden bunapré-Halaf diyoruz. Ýsmini koyamadýðýmýz,tanýmlayamadýðýmýz için bu ismi veriyoruz.Çanak-çömlek nasýl baþladý ve kullanýldý; stan-dart Halaf'a nasýl dönüþtü tam olarak bilemiyor-duk. Temel sorunlardan biri de Akeramik'tenSeramikli Neolitik'e nasýl geçildi? O da fazla bi-linmiyordu. Çünkü hem Akeramik, hem deSeramikli Neolitik katmanlarýn tespit edildiðikazý sayýsý çok az. Sorun bu!

Kesintisiz bir yerleþim yeri yok mu?Çayönü'nde durum nasýl?

Çayönü'de var, ama o da çok zayýf. Ýþte yeniyeni Fýrat Havzasý'nda Mezraa Telielat veAkarçay Tepe'de hem Akeramik, hem de onunüzerinde Seramikli Neolitik tespit edildi.

ÖNASYA'DA AKERAMÝÐÝN SONUNDA BÝRKRÝZ "NEOLOLÝTÝK KRÝZ" OLMUÞ.

Sizde nasýl peki?Kazý ekibi olarak ana toprak üzerinde ince de

olsa bir Akaremik Neolitik olabileceðini tahmin

ediyorduk. Ancak, 2004 yýlýnda açtýðýmýz son-dajda, en azýndan höyüðün bu bölümündeAkeramik olmadýðýný gördük. Ama biz þunukeþfettik; Hakemi Use, Akeramik sonrasýndakiyerleþimlerden birisiymiþ. Zaten biz þunu bili-yoruz; Önasya'da Akeramiðin sonunda bir kriz"Neololitik Kriz" olmuþ. Bu þimdilik nedenini tamolarak bilemediðimiz bir büyük kriz. Önasya'dayerleþimlerin þekli deðiþmiþ, AkeramikNeolitik'in o görkemli geniþ yerleþimleri terkedilmiþ.

Bunun nedeni ne?Tam olarak bilemiyoruz. Ancak bazý ip uçlarý

var. Yani açýkçasý büyük bir ekonomik deðiþimolmuþ. Toplumsal yaþamda bir deðiþim olmuþ.Ýklimsel mi bilemiyoruz? Ancak detaylý sondajçalýþmalarý, ona baðlý multidisipliner çalýþmalar-la saptanabilecek bir þey bu. Ýlk çanak-çömlek-li yerleþim merkezlerinin boyutlarý daha küçük.Akeramik Neolitik'in Nevali Çori, Göbekli Tepegibi anýtsal merkezleri, hemen burnumuzundibindeki Çayönü'nün o görkemli binalarý yerinidaha zayýf, genelde pisé tekniðinde veya iyikurutulmamýþ kerpiçlerden yapýlmýþ evlerebýrakýyor. Yaþam biçiminde çok büyük birdeðiþim olmuþ. Daha az insanýn yaþadýðý adetamezraa görünümünde küçük yerleþimlerkarþýmýza çýkýyor. Bu topluluklar gerçek birtarýmcý topluluðu. Topraða baðlanmýþlar.Hayvancýlýk yapýyorlar. Pek çok hayvanevcilleþtirilmiþ. Besinlerini çoðunlukla evlerindýþýna yaptýklarý ocakta piþiriyorlar. Bakýn sizeilginç bir þey söyleyeceðim; ocaklarýn evlerindýþýndaki sokak veya açýklýklarda olmasýhakkýnda. Bugün Diyarbakýr þehir merkezi dahilolmak üzere il dahilinde sokak arasýna ocak vefýrýn yapma geleneði hala devam etmektedir.Oysa evlerin çoðunun avlusu var ve en önem-

SÖYLEÞÝ

36 iDOL

Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin

Açmalarýn doðudan genel görünümü

F

Page 37: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

oluþan kaba çanak-çömlek parçalarý bul-muþlardý. Ama detaylý bir bilgi yoktu. Son yýllar-da Þanlýurfa'da Almanlar Gürcütepe'de bukaplardan örnekler buldu. Bunlar yine kabaçanak-çömlekler. Arkeoloji literatüründe CoarsWare denilen türden. Hakemi Use'de bulduðu-muz kaba seramikler sayý olarak öteki seramikgruplarý ile kýyaslandýðýnda fazla deðil. Fakatarkeoloji literatüründe pré-Halaf olarak isim-lendirilen dönemin varlýðýný ispatlamasý açýsýn-dan önem taþýmaktadýr. Biz Önasya'daHalaf'tan önceki çanak-çömlek geliþimi hakkýn-da fazla bir þey bilmiyorduk. O yüzden bunapré-Halaf diyoruz. Ýsmini koyamadýðýmýz,tanýmlayamadýðýmýz için bu ismi veriyoruz.Çanak-çömlek nasýl baþladý ve kullanýldý; stan-dart Halaf'a nasýl dönüþtü tam olarak bilemiyor-duk. Temel sorunlardan biri de Akeramik'tenSeramikli Neolitik'e nasýl geçildi? O da fazla bi-linmiyordu. Çünkü hem Akeramik, hem deSeramikli Neolitik katmanlarýn tespit edildiðikazý sayýsý çok az. Sorun bu!

Kesintisiz bir yerleþim yeri yok mu?Çayönü'nde durum nasýl?

Çayönü'de var, ama o da çok zayýf. Ýþte yeniyeni Fýrat Havzasý'nda Mezraa Telielat veAkarçay Tepe'de hem Akeramik, hem de onunüzerinde Seramikli Neolitik tespit edildi.

ÖNASYA'DA AKERAMÝÐÝN SONUNDA BÝRKRÝZ "NEOLOLÝTÝK KRÝZ" OLMUÞ.

Sizde nasýl peki?Kazý ekibi olarak ana toprak üzerinde ince de

olsa bir Akaremik Neolitik olabileceðini tahmin

ediyorduk. Ancak, 2004 yýlýnda açtýðýmýz son-dajda, en azýndan höyüðün bu bölümündeAkeramik olmadýðýný gördük. Ama biz þunukeþfettik; Hakemi Use, Akeramik sonrasýndakiyerleþimlerden birisiymiþ. Zaten biz þunu bili-yoruz; Önasya'da Akeramiðin sonunda bir kriz"Neololitik Kriz" olmuþ. Bu þimdilik nedenini tamolarak bilemediðimiz bir büyük kriz. Önasya'dayerleþimlerin þekli deðiþmiþ, AkeramikNeolitik'in o görkemli geniþ yerleþimleri terkedilmiþ.

Bunun nedeni ne?Tam olarak bilemiyoruz. Ancak bazý ip uçlarý

var. Yani açýkçasý büyük bir ekonomik deðiþimolmuþ. Toplumsal yaþamda bir deðiþim olmuþ.Ýklimsel mi bilemiyoruz? Ancak detaylý sondajçalýþmalarý, ona baðlý multidisipliner çalýþmalar-la saptanabilecek bir þey bu. Ýlk çanak-çömlek-li yerleþim merkezlerinin boyutlarý daha küçük.Akeramik Neolitik'in Nevali Çori, Göbekli Tepegibi anýtsal merkezleri, hemen burnumuzundibindeki Çayönü'nün o görkemli binalarý yerinidaha zayýf, genelde pisé tekniðinde veya iyikurutulmamýþ kerpiçlerden yapýlmýþ evlerebýrakýyor. Yaþam biçiminde çok büyük birdeðiþim olmuþ. Daha az insanýn yaþadýðý adetamezraa görünümünde küçük yerleþimlerkarþýmýza çýkýyor. Bu topluluklar gerçek birtarýmcý topluluðu. Topraða baðlanmýþlar.Hayvancýlýk yapýyorlar. Pek çok hayvanevcilleþtirilmiþ. Besinlerini çoðunlukla evlerindýþýna yaptýklarý ocakta piþiriyorlar. Bakýn sizeilginç bir þey söyleyeceðim; ocaklarýn evlerindýþýndaki sokak veya açýklýklarda olmasýhakkýnda. Bugün Diyarbakýr þehir merkezi dahilolmak üzere il dahilinde sokak arasýna ocak vefýrýn yapma geleneði hala devam etmektedir.Oysa evlerin çoðunun avlusu var ve en önem-

SÖYLEÞÝ

36 iDOL

Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin

Açmalarýn doðudan genel görünümü

Page 38: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Hassuna ve Samarra için göz ardý edilen,Hassuna ve Samarra'nýn yayýlým alaný dýþýndabir bölge olarak algýlanýyordu. Ama bu kadarçok çanak-çömlek çýkýnca anladýk ki, bunlarburada rastlantý sonucu bulunan çanak-çömlekdeðil. Burada bir üretim var. Tekniklere bak-týðýmýzda özellikle "klasik" Samarra dediðimizve Orta Mezopotamya'dan çok iyi tanýdýðýmýzörnekler var. Bunlarýn yaný sýra bu seramiðin"kuzey" tipleri de var. Yani demek ki buradaçanak-çömlek üretimini bilen bir topluluk var.Henüz kazdýðýmýz alanda çanak-çömleküretildiðini kanýtlayacak bir seramik fýrýný bula-masak da, bu kadar çanak-çömlek çýkýyorsa,demek ki burada çanak-çömlek üretiliyor.Günlük yaþamlarýnda da önemli bir yer tuttuðu-na kuþku yok.

Anadolu'da daha önce yapýlan kazýlardaHassuna ve Samarra seramikleri bulunmuþ mu?

Aslýnda Samarra seramiði ilk kez 1908 yý-lýnda Anadolu'da Gaziantep yakýnlarýndakiSakçagözü'nde bulundu. Ama o zaman taným-lanamadý. Çünkü o zamanlar Önasya'nýn eneski boyalý seramikleri hakkýnda bilgi yokdenilecek kadar azdý. Bu seramiðin tanýmlan-masý, Orta Irak'taki ünlü Orta Çað yerleþimiSamarra yakýnlarýndaki bir mezarlýk alanýnýn1911'de kazýlýp, 1930'da yayýmlanmasýylagerçekleþmiþtir. Bunun yanýnda 20. yüzyýlýn ilkyarýsýnda Mersin-Yumuktepe ve Tarsus-Gözlükule kazýlarýnda da Hassuna seramikleribulundu.HAKEMÝ USE'YÝ ANADOLU'DA GERÇEKANLAMDA BÝR HASSUNA VE SAMARRAYERLEÞÝMÝ OLAN ÝLK VE TEK KAZIOLARAK TANIMLAYABÝLÝRÝZ.

Amuq'ta yok mu?Amuq'ta az sayýda var. Gaziantep yakýnlarýn-

daki Karkamýþ'ta ve Tell Turlu'da var. Ancak bukazýlar hem eski kazýlar, hem de güçlü bir kültürkatmanýyla saptanamadý. Hakemi Use'yiAnadolu'da gerçek anlamda bir Hassuna veSamarra yerleþimi olan ilk ve tek kazý olaraktanýmlayabiliriz.

Hassuna ve Samarra kültürlerinin kökenikonusunda da tartýþmalar var galiba. Bukültürlerin Anadolu kökenli olabileceðikonusunda görüþler var. Bunu nasýl deðer-lendiriyorsunuz?

Özellikle 1970'li yýllarda R. J. Braidwood ve J.Mellaart gibi ünlü prehistoryenler, o dönemdekazý sayýsý yok denecek kadar az olduðu halde,Hassuna ve Samarra kültürlerinin kökenininDiyarbakýr-Mardin bölgesinde aranmasýnýngerektiðini söylemiþler. Hakemi Use, bu deðerliiki bilim adamýnýn ön görüsünü doðru çýkarta-cak nitelikte buluntular veriyor. Buluntular gös-teriyor ki, burasý hiçte öyle taþra veya bukültürün bir uç noktasý deðil. Hem bizim YukarýDicle Havzasý hem de Fýrat Havzasý'nda yeralan Mezraa Telielat kazýlarý gösterdi ki,Güneydoðu Anadolu Bölgesi'nde güçlü birHassuna/Samarra kültürü bulunmaktadýr.

GÜNEYDOÐU ANADOLU GAYET GÜÇLÜVE CÝDDÝ BÝR HASSUNA/SAMARRAKÜLTÜRÜNE SAHÝP.

Artýk þunu söyleyebilir miyiz, Hassuna veSamarra kültürleri Orta Mezopotamya'dançýkmýþ, oraya özgü kültürler olmayabilir.Kökeninin Anadolu olma olasýlýðý var?

Bizim temel sorunumuz bilgi eksikliði. Yeterli

SÖYLEÞÝ

38 iDOL

Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin

Standart Hassuna Boyalýlarý, II. Yapý Katý.

Page 39: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

kazý ve araþtýrma olmadýðý için þimdiye kadarbu kültürlerin yayýlýmýnda Anadolu pek dikkatealýnmamýþ. Anadolu'da bu kültürlerin olmadýðý,olamayacaðý düþünülerek daha ziyade UrmiyeGölü'nün güneyindeki Hacý Firuz'la yakýnbaðlantý kurulmuþ. Ýran üzerinden batýya doðruyayýldýðý konusunda bazý görüþler var. Amakazý ve araþtýrmalar arttýkça gösteriyor ki,durum hiçte öyle deðil. Özellikle GüneydoðuAnadolu gayet güçlü ve ciddi birHassuna/Samarra kültürüne sahip. Mezopo-tamya'nýn þansý sadece daha önce araþtýrýlmýþolmasý. Çatalhöyük'te henüz ana topraðainilmedi. Mellaart, "XIII. tabakada en erkençanak-çömlek olabilir" diyor. Çatalhöyük'te mi-neral katkýlý erken seramik örnekleri var. Sürükve Kumartepe'de de az sayýda örnek var.Mezraa Telielat ve Akarçay Tepe'de erkenörnekler var. Mezraa Telielat tabi ki þu anda çokönemli bir durumda. Çünkü Mezraa TelielatAkeramik Neolitik'i de olan bir yerleþim. YaniAkeramik Neolitik'ten Seramikli Neolitik'e nasýlgeçildiðini en iyi anlatan merkez konumunageldi. Ama Mezraa Telielat'ta da Halaf'a kadarolan süreci izlemekte zorluk çekiyoruz.

Hakemi Use, þu anda Orta Mezopotamya'-ya lokalize edilen Hassuna ve Samarrakültürünün Önasya'daki en kuzey sýnýrýný mýoluþturuyor?

Evet. Ama benim tahminim daha da kuzeydearanmasý gerektiði þeklinde. Çünkü Dr.Andreas Schachner'in Diyarbakýr Lice'deBirkleyn Maðarasý'nda yaptýðý araþtýrmada çokilginç boyalý parçalar bulundu. Andreas Bey'insöylediðine göre bunlarýn Hasunna etkisinde

yerel üretimler olmasý kuvvetle muhtemel. Bende bunlarýn fotoðraflarýný gördüm. Ýlginç birmalzeme. Bütün bunlar bize Hasunna veSamarra kültürlerinin kökenini yeniden sorgula-mamýz gerektiðini gösteriyor.

Bu konuda bir deðiþim söz konusu mu?Evet. Hassuna ve Samarra olarak bilinen

seramiklerin bu günlerde isimleri de deðiþtirildi.Özellikle Suriye'de Balikh Vadisi'nde Tell SabiAbyad buluntularýndan hareketle bunaTransitional "geçiþ" seramiði deniliyor. ArtýkSuriye'de kazý yapan bilim adamlarý Hassunave Samarra seramiði deyimini pek kullanmakistemiyorlar. En son Paléorient'te de ProtoHalaf denmeye baþlandý. Özellikle bu tip çalýþ-malara yönelik haritalara baktýðýmýzda, çokþaþýrtýcý bir þekilde sanki bu kültürün yayýlýmalaný günümüz modern Türkiye-Suriye,Türkiye-Irak sýnýrý gibi görülüyor. Bu bile olayýntuhaflýðýný ortaya koyuyor. Çünkü böyle bir þeyolamaz! Bundaki temel sorun; Türkiye sýnýrlarýiçindeki kazý ve araþtýrmalarýn azlýðý idi.

Ýlk zamanlar Hassuna ve Samarra kültür-lerinin Proto Kalkolitik kültürler olduðu önesürülmüþtü. Artýk bu kültürlerin Geç Neolitikkültürler olduðu yönünde görüþler varsanýrým.

Hassuna ve Samarra kültürlerini Mezopo-tamya'nýn ilk boyalý çanak-çömlek geleneðiiçinde deðerlendirmek gerekir. Bunlar küçükboyutlu tarýmcý yerleþimler, büyük görkemli

SÖYLEÞÝ

39ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin

Soner Ateþoðullarý - Yrd. Doç. Dr. Halil Tekin

Page 40: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

yerleþimler deðiller. Bu boyalý çanak-çömlekgeleneði, bilim adamlarý tarafýndan ilk kez 20.yüzyýlýn ilk yarýsýnda fark edildi. 1940'larda TellHassuna'yý kazan, S. Lloyd ve F. Safar, TellHassuna'nýn tabaka düzenini ortaya çýkarýrkenbu boyalý çanak-çömlekleri Proto Kalkolitikolarak deðerlendirdiler. Gerekçeleri de, yer-leþimin en alt katmaný oluþturan ve küçük birsondajla inilen Ia tabakasýnda metale rastla-madýklarýndan bunun Neolitik olduðunu, Ib'densonrasýnýn ise bulunan bakýr eserlerdenhareketle Kalkolitik olduðu idi. Oysa daha1960'larda Hassuna seramiðini doktora teziolarak hazýrlayan Baðdat Üniversitesi'ndenTakey Dabbagh, Ia ile Ib arasýnda malzemeaçýsýndan çok büyük bir fark olmadýðýný gördüve Hassuna katmanlarýnýn tümünün Neolitikolmasý gerektiðini belirtti. Daha sonra YarimTepe I kazýlarý da bunu doðrulamýþtýr.

Ayný þey Halaf kültürü için de söz konusudeðil mi? Eskiden Kalkolitik'e veriliyordu.Þimdi Geç Neolitik'e veriliyor.

Eskiden kronolojik sýralama yapýlýrkenmalzeme dikkate alýnýyordu. Yani metalbulunuyorsa bakýr çaðý, tunç çaðý veya demirçaðý deniliyordu. Oysa þimdi daha ziyadetoplumun yaþam biçimine bakýlarak deðer-lendiriliyor. Bu, günümüz arkeolojisindekideðiþimle de ilgili. Eskiden eser odaklý arkeolo-ji yapýlýrken, günümüzde insan odaklý arkeolojiyapma eðilimi aðýr basmaktadýr.

HAKEMÝ USE, EN ERKEN ÇANAK-ÇÖMLEKÜRETÝMÝNDEN, SERAMÝÐÝN STANDARTHALE GELMESÝNE KADAR GEÇEN TÜMSÜRECÝ YANSITMAKTADIR.

Hakemi Use'de seramiðin ortaya çýkýþý veHalaf dönemine kadar olan süreci çok iyi birþekilde izleyebiliyoruz o zaman.

Evet. 2004 yýlýnda hemen 20 km kadar doðu-muzda Salat Camii Yaný'nda Japonlar tarafýn-dan bir kazýya baþlandý. Orada da çanak-çöm-lek üretiminin ilk aþamasý saptandý. Yani bizimen alt tabakamýz saptandý. Ama geç evrelere aitbuluntu henüz ortaya çýkartýlamadý. YaniHakemi Use bu bakýmdan da önem taþýyor.Önasya'daki diðer kazýlarda parça parça, kesikkesik bilgiler olmasýna karþýn Hakemi Use, enerken çanak-çömlek üretiminden, seramiðinstandart hale gelmesine kadar geçen tüm süre-ci yansýtmaktadýr. Önemi buradan geliyor.

Bu seramiði üreten insanlarýn nasýl biryaþam þekilleri vardý? Seramik üretmeyenasýl ihtiyaç duymuþlar?

Tarým ve hayvancýlýk yapýyorlardý. Seramiðeçok ihtiyaç duyduklarý için de çok miktardaçanak-çömlek üretmiþler. Hem depolama hemde besin tüketimi için seramiðe ihtiyaç duy-muþlar.

Ben bir arkeolog olarak þunu çok merakediyorum; Akeramik Neolitik'ten SeramikliNeolitik'e nasýl bir geçiþ oluyor? Nasýl olu-yor da bu insanlar seramik üretmeye baþlý-yorlar? Gerçekten bu bir ihtiyaçtan mýdoðuyor?

Þimdi çanak-çömlek üretemediler mi,üretmediler mi? Bence sorulmasý gereken anasorulardan biri bu. Önceleri deriden, sepetten,ve aðaçtan kaplar kullanýyorlardý. Daha sonrakili keþfettiler. Benim düþüncem bu tamamenihtiyaçtan ortaya çýktý. Beslenme alýþkanlýðýyladoðan bir ihtiyaç. Yani insanlar katý besin tüke-tirken kolay üretebilecekleri kilden bir kapyapma ihtiyacý hissetmemiþler. Çünkü biz þöyle

SÖYLEÞÝ

40 iDOL

Tarým Geç Neolitik insanlarý için önemli bir uðraþtý (Ýllüstrasyon Mehmet Gülergün)

Çömlek, I. Yapý Katý mezar buluntusu.

Page 41: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

biliyoruz; Suriye'de çöle yakýn bir ortamda yeralan Mureybet'in Akeramik Neolitik'e ait III.tabakasýnda 5 parça seramik ele geçmiþ.Önceki tabakasýnda yok, sonraki tabakasýndada kil kap kullanýmýna dair bir iz yok. Yani buinsanlar seramik yapabilme becerisine sahipolmalarýna karþýn böyle bir ihtiyaç duymadýk-larýndan kil kap yapmaktan vazgeçmiþ gibigörünüyorlar. Biz o dönemde yaþayan insan-larýn ýsýyý iyi kontrol ettiklerini biliyoruz.Çayönü'nde metale ýsý vererek kristal yapýsýndadeðiþim meydana getirebilmiþler. Yine birobsidyen bilezikte ýsý kullandýklarý anlaþýlýyor.Bu insanlar tamamen beslenme alýþkanlýklarýve ihtiyaçtan dolayý çanak-çömlek yapmayýistememiþler ya da ihtiyaç duymamýþlar. PrePottery Neolithic B dediðimiz Akeramik NeolitikB evresinin sonunda yaþam biçimlerinde büyükbir deðiþiklik, "Neolitik Kriz" olmuþ ve çoðunluk-la yerleþimler terk edilmiþ. AkeramiktenSeramikli Neolitik'e geçiþi sürekli veren birmerkez yok. Terk etmiþler oralarý. Daha ziyadesularýn bol olduðu, tarým yapabilecekleri yerleregitmiþler. Ve bunlarýn getirdiði yeni ihtiyaçtan daçanak-çömlek yapmaya baþlamýþlar. Ama dahaküçük bir nüfusla.

Ortaya koyduðunuz bu sonuçlara bölgedeçalýþan diðer meslektaþlarýnýz nasýl yak-laþtý?

Konunun uzmanlarýnýn tabi ki dikkatini çekti.2001 yýlýnda kazýlarýn baþlangýcýndan beri pekçok bilim adamý kazýmýzý ziyaret ederek çeþitliistiþarelerde bulundu. Malzemeyi yakýndanincelediler, bizim fikirlerimizi paylaþtýklarýnýifade ettiler. Özellikle öteden beri bu konudaçalýþan Fransýz Marie Le Miére, bu yýl biziziyaret etti. Çanak-çömleklerin en erken örnek-lerini görmek onu da mutlu etti.

HAKEMÝ USE, SADECE KENDÝ ÝÇÝNEKAPALI DEÐÝL, ÇOK UZAK BÖLGELERLEÝLETÝÞÝM ÝÇÝNDE OLAN BÝR MERKEZ.

Hakemi Use'nin bölgeler arasý iliþkilerinasýl?

Hakemi Use sadece yakýn çevresiyle deðil,ayný zamanda yüzlerce kilometre uzaklýktakiSuriye yerleþmeleri ve güneyde OrtaMezopotamya ile yakýn iliþkiler içinde. Bu iliþkisadece küçük buluntularla deðil, çanak-çömlek-le çok güçlü bir þekilde kendini gösteriyor.Örneðin Amuq'tan bildiðimiz ve kazýcýlarýn DarkFaced Burnished Ware dediði çanak-çömleðinçok güzel örneklerini bulduk. Yine Suriye'denTell el-Kerh, Tell Aray, Tell Sabi Abyad gibi yer-leþimlerle çok yakýn iliþki söz konusu. HakemiUse, sadece kendi içine kapalý deðil, çok uzakbölgelerle iletiþim içinde olan bir merkez.

SÖYLEÞÝ

41ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Hassuna Figürini, kil, II. Yapý Katý.

Hassuna Figürini, kil, II. Yapý Katý.

Page 42: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Burada bir ironi yok mu sizce? Barajinþalarýný hep eleþtiriyoruz. Ýþte barajinþalarý kültürel mirasa çok büyük darbevuruyor diye. Ama bugün baraj kazýlarýsayesinde böyle bir sonuca ulaþtýk. Bu dailginç deðil mi?

Tamamen paradoksal bir durum söz konusu.Çünkü Hakemi Use, 120 m çapýnda, 4 m yük-sekliðinde pek de dikkat çekmeyen bir yerleþimyeri. Japonlarýn 2004 yýlýnda kazýsýna baþladýðýSalat Camii Yaný da ayný þekilde, köyün altýnda,daracýk bir alanda bulunuyor. Yani demek iste-diðim þu ki, eðer bu baraj çalýþmalarý olmasay-dý, böyle küçük höyüklerde kazý yapma imkanýherhalde olmazdý. Normal þartlarda kimse deburalarý kazmazdý veya kazmak istese bilegerekli izinleri almak güç olabilirdi. Baraj sularýaltýnda yok olma tehdidiyle keþfedilmek, günýþýðýna çýkmak, ilginç bir durum tabi.

Ilýsu Barajý'nýn yapýmý ne aþamada? Barajinþaatý bittiðinde Hakemi Use tamamensular altýnda kalacak mý?

Hakemi Use'nin bulunduðu alan birinci dere-cede etkilenme alaný deðil. Yani Ilýsu Barajý bit-tiði anda ilk etapta etkilenen grup içinde deðil.Ama tabi ki barajdaki su seviyesinin yükselme-si durumunda veya yaðýþlar çok olduðundatehlike söz konusu. Çünkü Hakemi UseDicle'nin eski yataðýna sadece birkaç metremesafede. Uzun vadede risk altýnda diyebiliriz.

Peki daha kaç yýl çalýþma olanaðý bula-caksýnýz?Bizim amacýmýz mümkün olabildiðince bu pro-

jeyi yürütüp, fotoðrafý tam olarak çekmek.Yerleþimi tüm boyutuyla anlamak istiyoruz.Çünkü þu anda elimizde Anadolu topraklarýndapré-Halaf dönemine ait önemli bir anahtarmerkez var. Ve bu anahtar merkezi baþýndansonuna kadar, her þeyiyle ortaya çýkartmak

istiyoruz. Kazýlar devam ettikçe neyle karþýlaþa-caðýmýzý bilmediðimiz için þu tarihe kadar çalýþ-mayý planlýyoruz demek güç. Ne zaman ortayaçýkar, anlaþýlýr hale gelir, iþte o zaman bitirmekistiyoruz.

Bildiðim kadarýyla 2003 yýlýnda çalýþa-madýnýz. Bu neden kaynaklandý?

2003 yýlýnda yeni ihale yasasýnýn devreyegirmesiyle bazý bürokratik sorunlar oldu.Konuya taraf olan tüm yetkililerin iyi niyetli yak-laþýmýna raðmen sorun çözülemedi. Maalesefiki yýldýr bölgedeki yerli kazýlar yapýlamadý. Bizegelen resmi yazýda; 2005 yýlý için sorununaþýldýðý bildirildi. Kültür Bakanlýðýyla DSÝ arasýn-

SÖYLEÞÝ

42 iDOL

Standart Hassuna Boyalýlarý, II. Yapý Katý.

Husking tray, II. Yapý Katý.

Husking tray parçalarý, II. Yapý Katý.

Page 43: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

da yeni bir protokolün imzalanmasýyla sorununaþýldýðý bildirildi. 2005 yýlýnda kazý bütçelerininilgili müze kanalýyla yürütüleceði bildirildi.

ILISU PROJESÝ ÝKÝNCÝ BÝR ZEUGMAOLABÝLÝR!

Gerçekten bu sistemin iyiyürüyeceðine inanýyor musu-nuz?

Herkes iyi niyetle yaklaþýrsasorun çýkmaz. Çýkmamasý dagerekiyor. Çünkü dünya kamuoyu-nun ve bilim adamlarýnýn gözüburada. Ben þahsen þundançekiniyorum; zaman kaybediliyor,Ilýsu Projesi ikinci bir Zeugma ola-bilir! Henüz konu yerli ve yabancýmedyaya yansýmamýþ durumda. Dünyamedyasýna yansýmasý durumunda, özellikleyurtdýþýnda Türkiye aleyhinde çalýþan ve

Türkiye'nin AByolunu kesmekiçin her türlüsorunu bahaneetmeye hazýrgruplarýn bunuduyduðu anda,Türkiye üzerindebaský kurmala-rýndan endiþeediyorum. O yüz-den çalýþmalarýnbiran önce bit-mesinde faydavar. Ülkemizinimajý açýsýndanherkesin konuya

iyi niyetle yaklaþmasý gerekiyor. Tabii ki birarkeolog olarak baraj sularýndan zarar görecekkültür varlýklarýnýn bir an önce saðlýklý bir þekil-de belgelenmesi ve kurtarýlmasý en büyükdileðim. Bunun için yerel yöneticilerle de yakýniliþki içinde olmamýz gerekmektedir. Biz 2004yýlýnda bunu baþarabildik. Diyarbakýr ValisiSayýn Efkan Ala ve Kültür ve Turizm MüdürüSayýn Songül Göksu'nun büyük gayretlerininyaný sýra Diyarbakýr Müze Müdürü SayýnNecdet Ýnal'ýn destekleriyle sondaj niteliðindede olsa çalýþabildik. Onlara buradan þükran-larýmý sunuyorum.

Baraj bölgelerinde yapýlan kazýlar her nekadar kurtarma kazýsý da olsa çok iyi bel-gelemeyi gerektiriyor. Ortaya koyduðunuzsonuçlar bunun ne kadar önemli olduðunudüþündürüyor.

Elbette, özellikle Keban, Atatürk, Birecik veIlýsu Barajý gibi büyük boyutlu projelerde kurtar-ma kazýlarý gerçekten iyi yapýlýyor. Belgelemeçalýþmalarýna da gerekli özen gösteriliyor. AmaDSÝ'nin Türkiye'nin pek çok yerinde, irili ufaklýakarsular üzerinde yapmýþ olduðu çalýþmalarvar. Bu çalýþmalarla ilgili elimizde maalesef çokfazla bilgi yok. Acaba hangi kültürler, hangi bil-giler yok olup gitti, bilemiyoruz. Asýl ben bunubüyük bir sorun olarak görüyorum. DSÝ böylebir çalýþmayý yaparken Kültür ve TurizmBakanlýðý'na baðlý Müzelerle, Koruma Kurul-larýyla veya Üniversitelerin Arkeoloji Bölüm-leriyle ortak bir çalýþma içine girerse en azýndankaybolacak bilgiler önceden belgelenmiþ olur…

16.03.2005BEYTEPE

SÖYLEÞÝ

43ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

Samarra parçalarý, I. Yapý Katý.

Hakemi Use'nin topoðrafikplaný.

Hakemi Use'nin Geç Neolitik mimarisi

Page 44: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Koç Üniversitesi Öðretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Gül Pulhan, Irak Savaþý sýrasýnda

Baðdat Müzesi'nde 6 günlük talan ve soy-gun sonucunda 15 bin eserin kaybolduðunusöyledi ve ekledi, "Orada bizim mirasýmýztalan ediliyor. Yaðmalanan bizim dekültürümüzdür".

ÝstanbulAA10 Mart 2005 - TOBB Salonu'nda düzenlenen'Irak Savaþý ve Yaðmalanan Kültür Mirasý' adlýpanelde Irak'ta yaþanan kültürel yaðmanýn pekçokyönüyle yansýdýðýný belirten Bekaroðlu, "Bizbiriz, tekiz. Artýk yüzyýllýk uykudan uyanmakzorundayýz. Orada bizim mirasýmýz talanediliyor. Yaðmalanan, bizim dekültürümüzdür" diye konuþtu.

TOBB Salonu'nda düzenlenen 'Irak Savaþý veYaðmalanan Kültür Mirasý' adlý paneldekonuþan Pulhan, doktorasýný Mezopotamyaarkeolojisi üzerine yaptýðýný söyledi.Mezopotamya'nýn insanlarýn kent yaþamýolarak adlandýrýlan kompleks insan yaþamýnageçtiði ve yazýnýn ortaya çýktýðý medeniyetinbeþiði olduðunu ifade eden Pulhan, dünyanýnilk kütüphanesinin de Irak'ta oluþturulduðunuhatýrlattý.

SAVAÞ BAÞLAMADAN UYARILARYAPILMIÞTIBu kadar zengin bir tarih ve kültüre sahip bulu-nan Irak'ýn savaþ daha baþlamadan öncekültürel mirasýnýn yaðmalanacaðý yönündeuyarýlarýn yapýldýðýný, buna raðmen kötü sonungerçekleþtiðini belirten Pulhan, Baðdat'ýn iþga-

linin ikinci gününden itibaren Baðdat Müzesi'nintalan edilmeye baþlandýðýný kaydetti.

15 BÝN ESERDEN, 'ESER YOK'Baðdat Müzesi'nin bir sembol olduðunu vurgu-layan Pulhan, müzede talan ve soygunbaþladýktan sonra 170 bin eserin kaybolduðu-nun telaffuz edildiðini, bunun müzedeki tümeserlerin sayýsý olduðunu belirtti. Pulhan, "Dahasonra müzeden 15 bin eserin kaybolduðuortaya çýktý. Bir müzenin içinden 15 bin eserinkaybolmasý korkunç" dedi.

Savaþtan önce Baðdat'taki müze yetki-lilerinin eserlerin bir kýsmýný boþalttýðýný ifadeeden Pulhan, bununla birlikte bir müzeninboþaltýlmasýnýn çok zor olduðunu ve pek çokdeðerli eserin talan edildiðini söyledi.

'BÝZÝM MÝRASIMIZ TALAN EDÝLÝYOR'Panelin oturum baþkanlýðýný üstlenen SiyasalDüþünce Platformu Dönem Sözcüsü MehmetBekaroðlu da, Irak'ta önemli bir Türk mirasýnýnbulunduðunu kaydetti. Irak'ta saðlýklý bir enfor-masyonun da olmadýðýný, haberlerin hepyabancý ajanslarýn kendi gözlüklerindenbakarak yansýttýklarý þekliyle ulaþtýðýný belirtenBekaroðlu, "Hemen yanýbaþýmýzda neler olupbittiðini bilemiyoruz" dedi.

Irak'ta yaþanan kültürel yaðmanýnpekçok yönüyle yansýdýðýný belirten Bekaroðlu,"Orada bir bomba bir çocuðun üzerine düþtü.Onun ismi Halit. Benim amcamýn oðlu da Halit.Biz biriz, tekiz. Artýk yüzyýllýk uykudan uyanmakzorundayýz. Orada bizim mirasýmýz talan edili-yor. Yaðmalanan bizim de kültürümüzdür" diyekonuþtu.

HABERLER

44 iDOL

“IRAK’TA YAÐMALANAN BÝZÝM KÜLTÜRÜMÜZ”

Page 45: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

Hollanda Kraliçesi tarafýndan verilen 2004yýlý Prens Clause Vakfý ödülüne,

Türkiye'den Prof. Dr. Halet Çambel layýkgörüldü.AA 30 Aralýk 2004 - Türkiye BilimlerAkademisi'nden yapýlan yazýlý açýklamaya göre,Çambel; "Ýnsan ile insanýn kültür mirasýarasýndaki karþýlýklý iliþki olanaklarýnýgeliþtirmeye adanmýþ bilim insanlýðý ve bun-daki eþsiz rolü" nedeniyle ödül almaya hakkazandý.

Prof. Dr. Çambel'e ödülü, Hollanda'nýnÝstanbul Konsolosluðu'nda, 14 Ocak 2005 günüdüzenlenen törenle verildi.

Arkeoloðun onur günüTürkiye Bilimler Akademisi Þeref Üyesi 88yaþýndaki Prof. Dr. Halet Çambel'e,Türkiye'deki kültür mirasýnýn korunmasýn-daki katkýlarýndan dolayý '2004 HollandaPrens Claus Ödülü' verildi. Hollanda'nýn Ýstanbul Baþkonsolosluðu'ndakitörende konuþan Hollanda'nýn AnkaraBüyükelçisi Sjoerd I. H. Gosses, Prens Clausödülünün ilk kez bir arkeoloða verildiðini söyle-

di. Gosses, 'Prens Claus adýna kurulan buvakýf, Prof. Dr. Çambel gibi kendi baþýna büyükiþler baþaranlarý buluyor' dedi. Törendekonuþan yazar Yaþar Kemal de, Prof. Çambel'i1946'dan beri tanýdýðýný ve hayatýnýn yakýntanýðý olduðunu söyledi. Kemal, 'Halet, kazý içinKaratepe'ye ilk gittiðinde korkuyordum, daðýnbaþýnda ne yapýyor diye. Toroslar'da o zaman-lar eþkýyalar vardý' dedi. Prof. Dr. Halet Çam-bel'e ödülü, Büyükelçi Gosses tarafýndansunuldu. Çambel'e bu ödülün yaný sýra 25 bineuro para ödülü ve plaket takdim edildi. HaletÇambel de ödülün kendisi için çok özelolduðunu, 'tuhaf bir kiþi olarak bu ödülü almak-tan mutluluk duyduðunu' söyledi. 1916 doðum-lu Çambel, Anadolu'daki ünlü Karatepe-Aslantaþ Kalesi'nin bulunmasý ve restorasyonuda dahil çok önemli arkeolojik araþtýrmalaryürüttü. Ýstanbul Üniversitesi PrehistoryaBölümü'nü de kuran Çambel, Türkiye BilimlerAkademisi Þeref Üyesi.

'KÝLROY WAS HERE!'Gazeteci Ali Tartanoðlu da panelde Ýran-IrakSavaþý yýllarýndaki izlenimleri ile Irak'ta sonsavaþta yaþanan kültürel yaðma üzerine görüþ-lerini aktardý. Nasýriye'de çýkan bir yangýnda 40bin el yazmasýnýn yok olduðunu anlatanTartanoðlu, tarihi eserlerin üzerine Amerikalýaskerlerin "ben buradaydým", "Mary'yi seviyo-rum" gibi sözler yazdýklarýný kaydetti.

10 MÝLYON ADET BELGE YOK OLDUÝnsanlýðýn en önemli deðerlerin talan edildiðinivurgulayan Tartanoðlu, çivi yazýlarýnýn yeraldýðý tabletlerin Kuveyt sýnýrýnda, el yaz-

malarýnýn ikinci el kitap pazarlarýnda satýldýðýnýsöyledi. Toplam 10 milyon adet belgenin kay-bolduðuna iþaret eden Tartanoðlu, sadeceBaðdat Vakfý Kütüphanesi'nde 5 bin el yazmasýeserin yokolduðunu söyledi.

ÝRAN - IRAK SAVAÞI LUNAPARK KALIR!Ýran-Irak Savaþý ile kýyaslandýðýnda bu savaþýnçok daha ürkütücü olduðunu vurgulayanTartanoðlu, "Ben Ýran-Irak Savaþý'nda oraday-dým. O savaþ þimdikiyle mukayese edildiðindelunaparkta oynamak gibiymiþ. Tüm acýlarýnakarþýn klasik cephe savaþýydý. Þimdi olanlar iseçok daha ürkütücü" diye konuþtu.

HABERLER

45ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

HALET ÇAMBEL’E PRENS CLAUSE ÖDÜLÜ

Page 46: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

HABERLER

46 iDOL

BAÞBAKAN ZEUGMA’DA SONUÇ ÝSTEDÝ

Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, ZeugmaAntik Kenti'nde yürütülen kazý çalýþmalarýna hýzverilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlýðý'na tali-mat verdi. Zeugma Antik Kenti'nde yer alan mozaiklerintamamen gün yüzüne çýkarýlmasý için yýl içindeen az 10 ay kazý yapýlmasý gerekiyor.Gaziantep AA9 Mart 2005 - AKP Gaziantep Milletvekili AhmetUzer, "Baþbakan Erdoðan, Bakan Koç'a,Zeugma'nýn tamamýnýn gün yüzüne çýkartýl-masý için kesin talimat verdi. Bu konuda SayýnBaþbakan, ne gerekiyorsa onun yapýlmasýný,iþlemlerin bir an önce hýzlanmasýný istedi. Bukonuda çok kararlý olan Baþbakan bilgi deðil,sonuç istedi" ifadesini kullandý.

Gaziantep Milletvekili Uzer, Gaziantep'-in Nizip Ýlçesi yakýnlarýnda bulunan ZeugmaAntik Kenti'nde, kurtarma kazýlarýnýn 10 yýlönce baþladýðýný, Birecik Barajý'nda su tutul-maya baþlanmasý ile birlikte de son yýllarda kur-tarma kazýlarýna hýz verildiðini belirtti.

ÖDENEKSÝZLÝKTEN, YILDA 3 AY ÇALIÞILIYORZeugma Antik Kenti'nde yapýlan kazýlardagörev alan çeþitli ülkelerden yaklaþýk 40 kiþilikekibin, her yýl ödeneklerden doðan sýkýntýlarlaancak yýlda 3 ay çalýþabildiklerini anlatan Uzer,"Zeugma Antik Kenti'ndeki kazý çalýþmalarý,halen baraj gölü kenarýnda devam ediyor. Göliçerisinde yer alan bölgede kazý yapmak için isemaddi sýkýntýlardan dolayý henüz çalýþmalarabaþlanamadý. Zeugma Antik Kenti'nde yer alan

mozaiklerin tamamen gün yüzüne çýkarýlmasýiçin yýl içinde en az 10 ay kazý yapýlmasýgerekiyor. Bilimadamlarý bu þartlarda çalýþýl-masý halinde mozaiklerin ancak 33 yýlda tama-men ortaya çýkarýlabileceðini belirtiyor. Ancak,bilimadamlarý bugünkü çalýþma temposuylakazý çalýþmalarý devam ederse, bu eserlerinortaya çýkartýlmasýnýn 300 yýllýk bir zamandagerçekleþebileceðini belirtiyorlar" diye konuþtu.

ÇALIÞMA, YILDA EN AZ 10 AY OLMALIUzer, kazý çalýþmalarýnýn uzun süreli olup,geniþ katýlýmlý olmasýnýn gerekli olduðuna iþaretederek, "Halen, yabancý kazý ekipleri yýldasadece 1 ay çalýþýyorlar. Türk kazý ekipleri iseyýlda 3 ay çalýþýyor. Bir yýlýn 12 ay, gün ýþýðýnaçýkartýlmasý gereken binlerce kültür varlýðýnýnise toprak altýnda olduðu düþünülürse, fiilençalýþma süresinin ne kadar yetersiz olduðuanlaþýlýyor. Ýlk yapýlmasý gereken, yerli veyabancý ekiplerin kazý çalýþma sürelerini arttýr-mak zorundayýz. Bu süre de yýlda en az 10 ay

olmalý" dedi.

RESTORASYON & KAZI PARALELÝLERLEMELÝKazý ekiplerinde yer alan kiþilerinsayýlarýnýn da yetersiz olduðuna iþareteden Uzer, "Ekiplerin sayýsýnýn artýrýlýp,ekipman olarak da güçlendirilmesigerekiyor. Bu arada, çalýþmalara katýla-cak ekipte, kazýlarda çýkarýlan eserlerinrestorasyonunu yapacak uzmanlarýn dayer almasý gerekir. Bir taraftan kazý, birtaraftan da restorasyon çalýþmalarýnýnbirbirine paralel olarak sürdürülmesigerekir" diye konuþtu.

ZEUGMA

Page 47: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

HABERLER

47ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

SEMPOZYUM

DOSTLUK VE DAYANIÞMA GECESÝ

Kültür, toplumlarýn geliþim ve sürekliliðindeönemli bir deðerdir. Kültürel deðerlerin öne-

mini kavrayan çaðdaþ toplumlar, toplumsalkalkýnmalarý için hiçbir fedakarlýktan kaçýn-madan, bu doðrultuda gerekli anlayýþ, politika,düzenleme, uygulama ve organizasyonlarýgerçekleþtirmiþlerdir.Zengin bir kültürel mirasa sahip ülkemizde ise,kalýcý ve uzak hedefleri olan bir kültürel politikayerine, iktidarda bulunan partilerin görüþleridoðrultusunda, günlük politikalar üretilmektedir.Bu anlayýþ, kültürel mirasýn aktarýmýnda önemlibir yere sahip bulunan kurumlardan müze vekütüphaneler ile merkez teþkilatlarýn yapýlan-masý ve saðlýklý çalýþmalarý için gerekli ortamýnsaðlanmasýndan uzaktýr. Bunun yaný sýra, bukurumlarda çalýþan personelin yapýlandýrýl-masýnda uzmanlýk, deneyim, birikim, liyakat,

fedakarlýk ve idealizm özelliklerinin dikkate alýn-mamasý, uzman gruplar arasýnda maddi vemanevi özlük problemlerine yol açmakta, bu daçalýþma barýþýný önemli ölçüde zedelemektedir.

Bu farkýndalýkla;Kültür ve Turizm Bakanlýðý çalýþanlarýnýn özlükhaklarýnýn iyileþtirilmesi, kültür-turizm politikave mevzuatýnýn oluþturulmasý çalýþmalarýnakatký koymak ve bu hedefler doðrultusunda gi-riþimlerde bulunmak amacýyla; MüzecilerDerneði, Anadolu Sanat Tarihçiler Derneði,Arkeoloji ve Arkeologlar Derneði, TürkKütüphaneciler Derneði, Folklor AraþtýrmacýlarýVakfý, Mimarlar Odasý, Þehir Plancýlarý Odasýve Kültür Sanat Sen'in katýlýmlarýyla "KültürTurizm Platformu" oluþturuldu.

[email protected]

27.Uluslararasý Kazý, Araþtýrma veArkeometri Sempozyumu 30 Mayýs-03

Haziran 2005 tarihleri arasýnda Antalya Akdeniz

Üniversitesi Kampüsünde yapýlacak. Bildirilerinher yýl olduðu gibi bu yýl da üç ayrý seksiyondasunulmasý bekleniyor.

Arkeoloji ve Arkeologlar, Anadolu SanatTarihçiler ve Müzeciler Derneðinin birlik-

te düzenlediði Dostluk ve Dayanýþma gecesi19 Þubat 2005 günü Melbo'da yapýldý.

Büyük bir coþku içinde geçen geceye, Kültür veTabiat Varlýklarý Genel Müdürü Sayýn NadirAVCI'da katýlarak meslektaþlarýný yalnýz býrak-madý.

KÜLTÜR VE TURÝZM PLATFORMU OLUÞTURULDU

Page 48: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

HABERLER

48 iDOL

Dýþiþleri Mensup-larý Eþleri Daya-

nýþma Derneði veAnadolu Medeniyet-leri Müzesi iþbirliði iledüzenlenen "AnadoluUygarlýklarý ve KültürVarlýklarýmýzýn Tanýtýl-masý" dersleri geçenyýl büyük ilgi görünce,ikinci kez baþlatýldý.Ankara'da çalýþanelçilik çalýþanlarýnýneþlerinin de katýldýðý

dersler, Nisan ayýsonuna kadar süre-cek. Dýþiþleri Mensup-larý Eþleri DayanýþmaDerneði (DMEDD)üyeleri, kültürel varlýk-larýn korunmasý içinözellikle çocuklarýneðitilmesinde kullanýl-mak üzere müzeye 15milyar tutarýnda bil-gisayar ve bilgisayarmalzemesi armaðanetti.

italyan Kültür Merkezi ve AnadoluMedeniyetleri Müzesi Müdürlüðü iþbirliðiyle

22 Þubat 2005 günü saat 18.30'da ÝtalyaTrieste Üniversitesi Öðretim Üyesi Prof. Dr.Stefano De Martino tarafýndan AnadoluMedeniyetleri Müzesi'nde "Hitit SarayýndaMüzik ve Dans" konulu bir konferans verildi.

Ýtalyan Büyükelçiliði, Ýtalyan Kültür Merkezi veAnadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüðününsüregelen karþýlýklý kültürel iþbirliði ve yardým-laþmasý çerçevesinde gerçekleþtirilen konfe-ransta; Prof. Dr. Stefano De Martino, HititUygarlýðý üzerine özet bilgiler verdikten sonrayazýlý dokümanlarda geçen müzikal eðlenceler,þarkýlar, ve müzikal derslerden söz etti. Müzikve dansýn amacýnýn tanrýlarý ve törene katýlanherkesi neþelendirmek olduðunu söyledi.

ANADOLU MEDENÝYETLERÝ MÜZESÝ'NDEN HABERLER

Page 49: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

HABERLER

49ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ

ANADOLU MEDENÝYETLERÝ MÜZESÝNEJAPON YARDIMI

16Nisan 2002 tarihinde Japon HükümetiKültürel Yardým Programý çerçevesinde;

Kültür ve Turizm Bakanlýðý, Kültür Varlýklarý veMüzeler Genel Müdürlüðü, Dýþiþleri Bakanlýðýve Japon Büyükelçiliði kanalý ile yapýlan baþvu-ru; Japon Hükümetince deðerlendirmeye alýn-mýþ ve Türkiye'nin önemli kurumlarý arasýndabulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin buyardýmý almasý kararlaþtýrýlmýþtý.

Transfer, eðitim giderleri de dahil olmaküzere yaklaþýk 33,400 milyon ¥ (Japon Yeni)karþýlýðý 450 Milyar TL olan kültürel yardým;müzenin ziyaretçilerine tanýtým ve eðitim alanýn-da sunumlarýn daha iyi hazýrlanarak icraedilebilmesini amaçlýyor. Yardým, müzeninrestorasyon ve konservasyon laboratuarýnýngünümüz teknolojisine uygun daha iyi bir kon-servasyon hizmeti verebilmesini saðlayacakcihazlardan oluþmakta. Önümüzdeki ay Japonuzmanlar Türkiye'ye gelerek cihazlarýn montajýnýgerçekleþtirip, kullanýmýna iliþkin bilgiler aktara-caklar.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi Þef

Fotoðrafçýsý Behiç GÜNEL 19.07.2004

tarihinde emekliye ayrýldý. Meslek yaþamý

boyunca pek çok arkeolojik yayýna çektiði

fotoðraflarýyla katkýda bulunan Behiç GÜNEL'e

bundan sonraki yaþamýnda baþarýlar diliyoruz.

Page 50: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?

YAYIN TANITIMI

50 iDOL

OSMANLI MÜZECÝLÝÐÝMüzeler, Arkeoloji ve TarihinGörselleþtirilmesiWendy M. K. Shaw

Ýletiþim YayýnlarýSanat Hayat Dizisi 5

Müze kurumu Osmanlý Ýmparatorluðu'-na Avrupa'dan ithal edilmiþ olmakla birlikte,kendisine özgü bir yol çizmiþ. OsmanlýMüzeleri, Batýcýlýk-Doðuculuk çatýþmasýndanuzaklaþarak, hatta Batýcýlýðý kullanýp emperya-lizme karþý koyarak, oluþum halindeki bir ulusal

kimliði simgeleyebilmiþ. Wendy Shaw'un kitabý,Osmanlý Devleti'nin son dönemlerinde müzeci-liði kurumsallaþtýran kararlardan ve müzelereseçilen eserlerden yola çýkarak, bu ulusal kim-lik serüveninin izini sürüyor.

Osmanlý Müzeleri, kendi dönemlerinde-ki geliþmelerden ve gereksinimlerden haberdarolmalarý; daima deðiþime karþýlýk vermeleri;basit taklitçilikten, tekrarcýlýktan veya özgünlüksaplantýsýndan uzak kalarak ince bir çeþitliliðeyönelmelerinden ötürü, kendilerinden sonrakigiriþimleri sorgulamamýzý ve eleþtirebilmemizaçýsýndan elveriþli örnekler sunuyor.

Page 51: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?
Page 52: Ahmet Erkan Mumcu cevval, cabbar, atakan Kültür ve Turizm Bakanı?