AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları...

15

Transcript of AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları...

Page 1: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh
Page 2: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 149

AKAİD - KELAM 33.1. DİN

Din; “insanın Tanrı, diğer insan ve varlıklarla münasebetlerini düzenleyen ve hayatına yön veren, onlarla ilgili davranışlarına esas olacak kurallar bütününe verilen addır.”

Kavram

Din Kavramının Sözcük Anlamı

Dil bilginleri, “din” kelimesinin Arapça deyn kökünden masdar veya isim olduğunu kabul ederler. Müsteşrik Macdonald ise, klasik Arap sözlüklerinde sıralanan anlamlara göre üç din keli-mesinin dikkat çektiğini belirtir.

e Ârâmî-İbrânî dilinden olup “hüküm” mânasına gelen kelime.

e Hâlis Arapça olup “örf, âdet” mânasına gelen kelime.

e “Din” mânasını ifade eden ve Farsça vasıtasıyla (daenâ) gelen kelime.

Kur’ân-ı Kerîm’de din kelimesi doksan iki yerde geçmektedir. Kur’an ve İslam’i kaynaklardan hare-ketle “din” kelimesinin anlamlarını şu şekilde gruplamak mümkündür:

1. Ceza (karşılık), mükâfat, hüküm, hesap.

2. Üstün gelme, hâkimiyet, zelil kılma, zorlama.

3. İtaat, teslimiyet, hizmet, ibadet.

4. Âdet, yol, kanun, şeriat, millet, mezhep.

Kur’ân-ı Kerîm’de İslâm dışındaki inanç sistemlerine, hatta müşriklerin inandıklarına bile (Kafirûn, 6) din adının verildiğini düşünürsek, yukarıdaki anlamların hepsinin ilahi (hak) din için dar kapsamlı kaldıkları görülür.

Din Kavramının Terim Anlamı

Din’in terim anlamı hususunda da birbirine yakın olmakla birlikte farklı tanımlar getirilmiştir.

Seyyid Şerif el-Cürcânî; “Din, akıl sahiplerini peygamberin bildirdiği gerçekleri benimsemeye çağı-ran ilâhî bir kanundur”,

Zebîdî; “Din, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir ka-nundur”,

Tehânevî ise; “Din, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle şimdiki halde (dünyada) salâha, gelecekte (âhirette) felâha sevkeden, Allah tarafından konulmuş bir kanundur” der.

Günümüzde modern tanımlarda getirilmeye çalışılmaktadır.

Muhammed Abduh; “Din, insanın kâinattaki varlıkları müşahede ederek duyular üstü ilâhî gerçek-leri kavramasından ibarettir.”

Seyyid Hüseyin Nasr; “Din; insanı gerçeğe bağlayan şeydir.”

Page 3: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI150

AKAİD - KELAM33.2. DİNLERİN TASNİFİ

Batıda din tasnifleri genelde Tanrı kavramı, sosyo-loji-tarih ve coğrafya-tarih açılarından olmak üzere üç kavrama dayalı olarak yapılmaktadır.

Batılı Bilim Adamlarına Göre Dinlerin TasnifiTanrı Kavramı Esas Alınarak

e Tek Tanrılı Dinler (İlâhî Dinler) e Düalist (İki Tanrılı) Dinler (Mecûsîlik) e Çok Tanrılı Dinler (Eski Yunan, Roma Ve Mısır

Dinleri) e Tanrı Konusunda Açık Ve Net Olmayanlar (Bu-

dizm, Şintoizm)

Sosyolojik - Tarihî Açıdan

e Kurucusu Olan Dinler (Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm Gibi)

e Geleneksel Dinler (Kimin Tebliğ Ettiği Belli Ol-mayan Dinler, İlkel Dinler, Eski Yunan, Eski Mı-sır Dini Gibi)

Coğrafya-Tarih Açısından

e Ortadoğu Veya Sâmi Grubu Dinler (Yahudilik, Hristiyanlık Ve İslâm)

e Hint Grubu (Hinduizm, Budizm, Jainizm) e Çin-Japon Grubu (Konfüçyüsçülük, Taoizm,

Şintoizm)

Afrika Grubu

e İlkel Dinler e Millî Dinler

e Dünya Dinleri

Diğer

e Vahye Dayanan - Dayanmayan e Misyonerliğe Yer Veren - Vermeyen e Âhiret İnancı Olan - Olmayan e Kutsal Kitabı Olan - Olmayan e Geçmiş - Günümüz Dinleri e Bir Bölgeye Veya Kıtaya Özgü Dinler e Değişik Bölge Ve Kıtalara Yayılan Dinler

Pratik Bilgiler

Din: Akıl sahibi insanları kendi tercihle-ri ile bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahi kanundur.

İslamı kaynaklarda genellikle hak dinler için milel, batıl dinler için nihal kelime-leri kullanılır.

Müsteşrik (Oryantalizm): Din, dil, bi-lim, düşünce, sanat, tarih gibi alanlar-da Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batı kaynaklı kişi/kurumsal faaliyet.

Tasnif (ad): Sınıflara ayırma, bölümle-me, sınıflandırma, sıralama.

Ebediyet (ad): Sonu gelmeyen, sonuolmayan, sonsuzluk.

Eski Mısır dinlerinde Tanrı anlayışını şu şekilde formüle etmek mümkündür;Monoteizm + Politeizm = Tanrılar Pan-teonu

Sınavda çıkabilir!1

Arapça kökenli bir kelime olan “din”in kelime anlamlarına ilişkin aşağıdaki-lerden hangisi yanlıştır?A) Makbul İbadet – Örf ve Adet B) İtaat – Ceza ve KarşılıkC) Hesap – Saltanat ve MülkiyetD) Gelenek – Tasavvuf ve TarikatE) Kanun - Millet

Page 4: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 151

AKAİD - KELAM 33.3. İTİKÂDİ VE AMELÎ MEZHEPLERİN DOĞUŞ SEBEPLERİ

e İslâm’ın getirdiği fikir ve vicdan hürriyeti, e Fertlerin birbirinden farklı duygu, düşünce ve karakterde yaratılmış olmaları,

e Âyet ve hadislerin bir kısmının ifade ve kapsam yönünden kolay anlaşılır, bir kısmının da mâna-larının kapalı olması,

e Âyet ve hadisleri değerlendiren bilginlerin değişik metot ve ölçülere sahip olmaları,

e Hilâfet tartışmaları,

e Müslümanlar arasında meydana gelen iç savaşlar,

e Müslümanların çeşitli kültürlere sahip milletlerle temasa geçmesi,

e Felsefî eserlerin tercüme edilerek İslâm dünyasında yayılması,

e Değişen akımlar ve gelişen toplum hayatının doğurduğu ihtiyaçlar karşısında âyet ve hadisler-den hüküm çıkarma zorunluluğunun hissedilmesi ve değişik siyasî düşünceler zamanla fıkhî ve itikadî ekollerin ve gruplaşmaların ortaya çıkmasına sebep olmuş, Kitap ve Sünnet’ten hü-küm çıkarma gücünde olmayanlar bu güçteki âlimlerin görüş ve düşünceleri etrafında toplanarak mezhepleri oluşturmuşlardır.

Belli görüşler etrafında oluşan ve yeni katılımlarla da giderek zenginleşen fikri kümeleşmeye mez-hep denilmiştir. Sözlükte “gidilecek yer, gidilecek yol, görüş, doktrin ve akım” gibi manalara gelir. Bir terim olarak ise mezhep, “kendi içinde tutarlı bir düşünce sistemine sahip olduğu kabul edilen itikadi ve fıkhi doktrini” ifade eder. Çoğulu “mezahib”dir.

Ahkâm

Mezhep kurucusu kabul edilen imam veya müctehid hiçbir şekilde bir din koyucusu veya din tebliğ-cisi değildir.

Genellikle fıkıh mezhepleri, kurucularının isimleri ile anılır. Hanefi mezhebi, Maliki mezhebi gibi. Akaid mezhepleri ise, Şia, Mu‘tezile, Havaric gibi belli topluluklara nisbet edildiği gibi kurucusuna izafetle de anılmıştır. Matüridi, Eş‘ari gibi.

Ahkâm

3.4. İTİKÂDÎ MEZHEPLER (FIRKALAR)

Fikir ayrılıkları her ne kadar tabii ve kaçınılmaz ise de, bu serbesti, müslümanların bölünmesine yol açmama şartı ile sınırlıdır.

Hz. Peygamber bir hadislerinde Yahudilerin yetmiş bir, Hristiyanların yetmiş iki fırkaya ayrıldığını, kendi ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, bunlardan birinin kurtuluşta, diğerlerinin ateşte ola-cağını belirtmiş, kurtuluşa erenlerin kimler olacağı sorusuna “Benim ve ashabımın yolunu izleyen-

Page 5: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI152

AKAİD - KELAM3ler” (Ebu Davud, İbn Mace) cevabını vermiştir. Ancak hadiste geçen “kurtuluşa erenler” ve “ateşte olanlar” ayrımı göz önünde bulundurularak bütün mezhepler kendilerinin ‘kurtuluşa eren grup’ yani ‘fırka-i naciye’ olduğunu iddia etmiştir. Bu çerçevede Ehl-i sünnet alimleri de mezhepleri Ehl-i sünnet ve Ehl-i bid‘at olmak üzere ikiye ayırarak incelemiştir.

Bu grup mensupları sünnete bağlı oldukları ve cema-at ruhundan ayrılmadıkları düşüncesiyle kendilerini “Ehl-i sünnet ve’l-cemaat” adıyla da anmış, Ehl-i sünnet, Allah’ın zatı, sıfatları, alemin yaratılışı, ka-der, peygamberlik, mucize ve keramet, şefaat, haşir ve ahiret gibi İslam akaidinin temel konularında fikir birliği içinde olmakla beraber, bu konuların detayla-rında, izah ve yorumlanmasında farklı görüşlere de sahip olmuştur.

Ehli Sünnet kendi arasında, Selefiyye, Matüridiy-ye ve Eş‘ariyye olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Ahkâm

Ehl-i bid‘at kelimesi, sözlükte “dinle ilgili yeni görüş ve davranışları benimseyenler” anlamına gelirken, Ehl-i sünnet alimlerince dini literatürde, akaid sa-hasında Hz. Peygamber’in ve ashabının sünnetini terkederek, onların izledikleri yoldan ayrılan, İslam ümmetinin çoğunluğunu yani ana gövdesini oluştu-ran Ehl-i sünnet’e muhalefet eden mezhep ve gruplar anlamında kullanılmıştır.

Bir kısım itikadi görüş ve mezheplerin tarihte kalması ve zamanla mezhep kimliğinin zayıflaması sebebiyle günümüzde İslam dünyası Ehl-i sünnet (Sünni) ve Şia (Şii) şeklinde iki ana grupta algılanmakta ise de tarihte ortaya çıkan başlıca itikâdî mezhepler şu şe-kilde sıralanabilir:

1. Selefiyye: Selef “önceki nesil”, selefiyye de “bu nesle mensup olanlar” anlamı taşır. İslami literatürde Selef, ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş İs-lam büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise, iman esaslarıyla ilgili konularda ilk dönem bilginlerini izle-yerek ayet ve hadislerdeki ifadelerin zahiri ile yetinip bunları aynen kabul eden Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek için kullanılır. Selefiyye günümüze kadar az çok taraftar bulmuştur.

Pratik Bilgiler

Metafizik: Var olması bakımından varlığı konu edinen, fizik ötesi sebepler ve bilginin ilkelerini araştıran felsefe disiplini.

İslam dinini oluşturan üç temel esas vardır. Bun-lar; İtikadi (inanç): Kelam, Ameli (pratik): Fıkıh ve Ahlak: Tasavvuf’tur.

Kelam: Dinin inanç alanıyla ilgili hüküm ve de-lilleri kaynaklarından, yani Kur’an ve Sünnet’ten elde eden, İslâm ilke ve esaslarına göre bahse-den, aklî ve naklî delillere dayanarak İslâm inanç-ları ile ilgili ortaya çıkabilecek şüpheleri ortadan kaldırmaya ve anılan inanç ilkelerini açıklamaya ve ispat etmeye çalışan bir ilimdir.

Kelâmullah: Allah’ın sözü, O’nun konuşması, in-sanlığa hitabesi demektir.

Gazzâlî, Kelâm ilminin avama değil, havâssa ait entelektüel bir bilgi olduğunu söyler.

Kelam ilminin üç temel görevi ve gayesi var-dır. İslam dininin inanç esaslarını akli ve nakli de-lillerle; -İspat etmeye çalışmak, -şüpheleri izale etmek, -inanç esaslarını açıklamak.

İlk İhtilaflar: İlk işaretlerinin Hz. Peygambe-rin son günlerinde tartışma konusu olan ‘kırtas hadisesi’ ile ona bağlı olan hilafet tartışmasına bağlıdır.

İlk tercümeler Halid b. Yezid. Muaviye. Ebi Süf-yan döneminde başlamıştır

Felsefi anlamda ilk tercüme, halife Mansur Dö-nemi’nde yapılmıştır.

Mantığı Arapçaya ilk tercüme eden ‘’İbn el-Mu-kaffa’’dır.

Felsefenin sistemli bir şekilde tercümesi Halife Memun döneminde tercüme faaliyetlerinin yü-rütülmesi için kurulan ‘’Beytü’l-hikme’’ ile başla-mıştır.

İstidlâl: Daha önce doğruluğu bilinen bir hüküm-den hareketle bilinmeyen bir hükme ulaşmaktır.

Sınavda çıkabilir!2

İslâmî kaynaklarda vahye dayanan dinler ve bâtıl dinler için kullanılan isimler, seçenekle-rin hangisinde doğru olarak verilmiştir?

A) Nihâl – Milâha B) Mısrâ – NihlâC) Milel – Nihâl D) Nihle - Milal

E) Mahal - Nahal

Page 6: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 153

AKAİD - KELAM 3

Genellikle fıkıhta Hanbeli olanlar akaidde Selefi’dirler. Hadisle ilgilenen bilginler de çoğunlukla Selef inancını benimsemişlerdir. Günümüzde dünya müslümanlarının % 12’si Selefi’dirler. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Kuveyt ve Körfez ülkeleridir.

Ahkâm

2. Eş‘ariyye: Akaid konusunda Ebü’l-Hasan Ali b. İsmail el-Eş‘ari’nin görüşlerini benimseyen Ehl-i sünnet mezhebine verilen isimdir. İmam Eş‘ari’nin fıkıhta Şafii mezhebine bağlı olması ihtimali kuvvetlidir.

İmam Eş‘ari, Allah Teala’nın ezeli sıfatları bulunduğunu kabul etmiş, inanç konularında akla da değer vererek, ayet ve hadislerin yanında akli deliller de kullanmıştır.

Ahkâm

Malikiler’in hemen hemen tamamı ile Şafiiler’in dörtte üçü, Hanefiler’le Hanbeliler’in çok az bir kısmı inançta Eş‘ariyye mezhebini benimsemişlerdir.

Eş‘arilik daha çok Endülüs, Hicaz, Kuzey Afrika, Mısır, Irak, Suriye ve Endonezya’da yayılmıştır.

3. Matüridiyye: Akaid konusunda Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud Maturi-di’nin görüşlerini benimseyenlerin oluşturduğu Ehl-i sünnet mezhebinin adıdır. İslam dünyasında hicri II. asırdan itibaren ortaya çıkan bid‘atçı mezheplere, özellikle akılcı bir tavır takınan Mu‘tezile’ye karşı olarak Ehl-i sünnet kelamının iki önemli mezhebi Matüridiye ve Eş‘ariyye ortaya çıkmıştır.

Maturidilik; inanç konularında tutarlı ve köklü çözümler getiren, meselelere çok iyi nüfuz ederek önemli bir sistem kuran müstakil bir kelami mezheptir.

Ahkâm

Hanefiler’in büyük bir çoğunluğu inançta Maturidi mezhebine bağlıdırlar. Matüridiyye, Türkiye, Bal-kanlar, Orta Asya, Çin, Hindistan, Pakistan ve Eritre’de yayılmıştır.

Türklerin büyük çoğunluğu fıkıhta Hanefi, itikadda Maturidi’dirler.

Ahkâm

4. Mu‘tezile: Kelime olarak “ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler” anlamına gelir.

Akılcı bir mezhep olan Mu‘tezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü ayet ve hadisleri Ehl-i sün-net’ten farklı biçimde yorumlamış ve bu yorumlarında akla öncelik vermiştir.

Ahkâm

Page 7: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI154

AKAİD - KELAM3Abbasiler döneminde en parlak günlerini yaşamış olan Mu‘tezile daha sonra etkinliğini, hatta bir mez-hep olma hüviyetini yitirmiştir.

5. Cebriyye: İrade hürriyeti konusunda Mu‘tezile’ye taban tabana zıt görüşlere sahip olan Cebriyye mez-hebi, her şeyin Allah’ın ilmi ve iradesi dahilinde cere-yan ettiğini, insanın irade hürriyeti, seçme imkanı ve fiil gücü bulunmadığını, insan fiillerinin gerçek failinin Allah olduğunu, kulun Allah tarafından önceden tak-dir edilmiş bulunan işleri yapmaya mecbur olduğunu savunur.

6. Haricilik: Hz. Ali ile Muaviye arasında geçen Sıffin Savaşı’ndan sonra halife tayin işi hakeme bırakılınca ortaya çıkmıştır.

Hariciler, Hz. Ali’ye isyan edip büyük günah işle-yenlerin dinden çıkacağı ve günah işleyen devlet başkanına itaat edilmeyeceği iddiasıyla onunla mücadeleye başlamış, maalesef İslam toplumun-da anarşinin de ilk tohumları atılmıştır.

Ahkâm

7. Şia: Sözlükte “taraftar, yardımcı” anlamına gelir, dini literatürde ise, Hz. Peygamber’in vefatından son-ra Hz. Ali’yi halifeliğe en layık kişi olarak gören ve onu ilk meşru halife kabul eden, vefatından sonra da hilafete Hz. Ali’nin evlatlarının getirilmesi gerektiğine inanan toplulukların ortak adı olmuştur.

Şia; günümüze kadar varlığını koruyan ve hal-i ha-zır İslam dünyasında Ehl-i sünnet grubundan sonra önemli sayıda taraftarı bulunan itikadi, fıkhi ve siyasi bir mezheptir.

Şia’nın günümüze ulaşan üç büyük fırkası Zeydiy-ye, İsmailiyye ve İmamiyye (İsnaaşeriyye)’den ibarettir.

Ahkâm

Pratik Bilgiler

Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim.

Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh ekolüne verilen ad.

Ehl-i sünnet: Dini literatürde, dini anlama ve yaşamada Allah’ın kitabını ve Hz. Muhammed’in sünnetini rehber edinen ve sahabenin yolunu iz-leyen ümmet çoğunluğu anlamında kullanılan bir terim olmuştur.

Fırka (çoğulu fırak): Sözlükte “ayırmak, bölmek; açıklayıp hükme bağlamak” mânalarına gelen fark kökünden isim olup insanlar arasından ayrıl-mış belli bir grup ve topluluğu ifade eder.

İslâm fikir tarihinde kendilerine has siyasî düşün-ce veya itikadî telakkilere sahip bulunan gruplar için “siyasî akım” ve “itikadî mezhep” anla-mında fırka kullanılmıştır.

Tefrik: “Gruplara ve parçalara ayırmak, bölmek”

Teferruk: “ayrılmak, bölünmek”

Mu‘tezilî fikirlerin ortaya çıkışında;1. Mürtekib-i kebîre, Allah’ın sıfatları, iradî fiiller,

Kur’an’ın mahlûk oluşu vb. tartışmalar üzeri-ne çıkan siyasî ve fikrî ihtilâflar ile;

2. Varlığın mahiyeti, cevher, araz, hareket, sükûn gibi konular üzerindeki dış tesirler etkili olmuştur.

Ehl-i sünnet kendini Fırka-i Naciye yani kurtulu-şa eren fırka olarak görmüştür. Es-Sevâdu’l-A’zam: Çoğunluğu veya çoğulcu siyasi-toplumsal yapıyı ifade eder.

Sınavda çıkabilir!3

Her şeyin Allah’ın ilmi ve iradesi dahilinde cere-yan ettiğini, insanın irade hürriyeti, seçme imkanı ve fiil gücü bulunmadığını kabul eden mezheptir.Bu mezhep aşağıdakilerden hangisidir?

A) Cebriye B) Mutezile C) Eşari

D) Havaric E) Maturidiyye

Page 8: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 155

AKAİD - KELAM 33.5. FIKHÎ MEZHEPLER

İtikadi fırkalar gibi fıkıh mezheplerinin de büyük kısmı kurucusu sayılan müctehidlerin isimlerine nis-betle anılırlar. “Dört mezhep” adıyla şöhret bulmuş Sünni fıkıh ekolleri olan Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli mezhepleri ile diğer bazı fıkhî mezhepler şöyledir:

I. Hanefi mezhebi: Sünni fıkıh ekollerinin kronolojik sıra itibariyle ilki olup, İmam-ı Azam Ebu Ha-nife (asıl adı Nu‘man b. Sabit)’ye nisbet edildiği için bu isimle anılmıştır.

“İmam-ı Azam” (büyük imam) lakabı ile anılır. Dinin genel ilke ve amaçları açısından yeniden değerlendirmeye ve sınırlı naslar ile sınırsız olaylar, naklin hükmü ile aklın yorumu, hadis ile re’y arasında makul bir denge kurmaya çalışmıştır. Bunun için de örf ve adeti, Kur’an’ın genel ilke-lerini, kamu yararını daima göz önünde bulundurmuş ve istihsan metodunu sıklıkla kullanmıştır. Verdiği hüküm ve fetvalarında şahsi teşebbüs ve sorumluluğun, kişi hak ve hürriyetlerinin korun-masını ilke edinmiştir. Dünyada en yaygın fıkhi mezheptir.

II. Maliki mezhebi: Fıkıh ekollerinin kronolojik sıra itibariyle ikincisi olup, büyük hadis ve fıkıh bilgini Malik b. Enes’e nisbet edildiği için bu isimle anılmıştır.

En belirgin özelliği, Medine halkının uygulamasına (ameli ehl-i Medine) çok önem vermesidir. Zira İmam Malik zamanındaki Medine tatbikatı, Hz. Peygamber döneminden tevatür sayısının çok üzerinde topluluklar aracılığıyla intikal ettirilmiş uygulamalardır.

III. Şafii mezhebi: Kurucusu sayılan, Muhammed b. İdris eş-Şafii hicri 150 yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. O, Irak ve Hicaz fıkıh ekollerini derinlemesine incelemiş, fıkıhta kendi usulünü ortaya koymuştur.

IV. Hanbeli mezhebi: Kurucusu sayılan, Ahmed b. Hanbel hicri 164 yılında Bağdat’ta dünyaya gel-di. Mezhebin ayırıcı vasfı olarak re’y ve kıyastan çok ayet, hadis ve sahabe kavli gibi nakli delil-lere dayanması dikkat çeker. Mezhepte bir bakıma hadise dayalı fıkıh anlayışı hakimdir. Sadece fiilen karşılaşılan problemlere çözüm üretilmiştir. Teknik anlamda tam bir fıkıh mezhebi değil, bir nevi hadis ekolü olarak da görüldüğü için, Hanbeliliği fıkıh mezhepleri arasında saymayanlar da vardır.

Fıkhî mezhep imamlarının kitapları:

– İmam Ebu Hanife: Fıkhul Ekber – İmam Ahmed b. Hanbel: Müsned – İmam Şafii: er-Risale– İmam Malik: Muvatta

Günümüzde müntesibi kalmamış olmasına rağmen re’y ve ictihad hareketine karşı sürdürdüğü sert eleştirileriyle, farklı bakış açılarıyla ve görüşleriyle fıkıh kültürüne ayrı bir zenginlik kazandıran Zahiriyye ekolü ve Şia mezhebinin kolları sayılan Ca‘feriyye ve Zeydiyye mezhepleri de vardır.

Ahkâm

V. Zahiriyye

Dâvûd b. Ali ez-Zâhirî (ö. 270/884) tarafından kurulan fıkıh mezhebidir. Sözlükte “ortaya çıkmak, görünmek, tezahür etmek” anlamındaki zuhûr kökünden türeyen zâhir (çoğulu zavâhir) “bir şeyin dışı ve görünen kısmı” mânasına gelir; karşıtı bâtındır (bir şeyin görünmeyen iç kısmı). Zâhirîlik, esas itibariyle fıkıhta re’ye ne ölçüde yer verileceği konusunda ortaya çıkan ayrışmada re’y karşıtlı-ğının vardığı nihaî noktayı temsil eder.

Page 9: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI156

AKAİD - KELAM3Zâhirîler sadece re’y, ta‘lîl ve kıyas karşıtlığıyla kalmamışlar, aynı zamanda taklide, dolayısıyla mezhep fikrine ve sahâbî kavlinin delil olmasına da karşı çıkmışlardır.

Ahkâm

Zâhirîler’in itikadî ve amelî konulardaki temel yakla-şımlarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

e Hukukun kaynağı nasların zâhirî mânalarından ibarettir. Tek tek sahâbîlerin görüşleri kaynak sayılmasa da sahâbenin icmâî ya da ortak algı-sı naasların mâna ve mefhumunu yansıttığı için delildir.

e Re’y, ta‘lîl, kıyas, istihsan ve istislâh asla hüccet olamaz; çünkü bunlarda şahsî görüş devreye gir-mektedir.

e Taklit karşıtlığı.

VI. Caferiyye

İsnâaşeriyye (On iki imam) Şîası’nın fıkıh mezhebidir. Ca‘ferî fıkhının tarihi, sekiz dönemden geçerek de-ğişmiş ve gelişmiştir.

Caferi Fıkhı Sekiz Dönemden Oluşur;

1. Gaybetten Önce İmamlar Dönemi.

5. Şehîd-i Evvel Dönemi.

2. İlk Gaybet Dönemi. 6. Safevîler Dönemi.

3. Kelâmcılar Dönemi 7. Bihbehânî Dönemi.

4. Şeyhüttâife Dönemi. 8. Şeyh Ensârî Dönemi.

Şîa fakihlerine göre hüküm ve fetvaların asıl ve tek kaynağı hadislerdir.

Ahkâm

Bunun dışında Müctehidlerin bilgi elde etmek ve hü-küm verebilmek için başvurabilecekleri deliller şöyle-dir: Kitap, sünnet, icmâ ve akıl, sîret ve diğer delil-ler.

Pratik Bilgiler

Fıkıh: İslam ibadet ve hukuk ilmi.

Mezheb: Kendi içinde tutarlı bir düşünce siste-mine sahip olduğu kabul edilen itikadi ve fıkhi doktirinlere denir.

İçtihad: Nassın lafız ve manasından hareketle, nassın bulunmadığı zamanlardada çeşitli metod-lar kullanarak şer’i hüküm hakkında zanni bilgiye ulaşma çabasının genel adıdır.

Re’y: Müçtehidin, hakkında açık bir nas bulun-mayan fıkhi bir konuda belli metodlar uygulaya-rak ulaştığı şahsi görüş.

Gaybet: Sözlükte, “duyularla algılanamamak, gizlenmek” anlamına gelen gayb kökünden isim olup “kaybolma, gizlenme” demektir. Şia’nın aşırı taraftarları Hz. Ali, Muhammed b. Hanefiyye ve Muhammed b. İsmâil’in ölmediklerini, gizlilik için-de olduklarını söylemektedirler.

İmam Şafinin ilim ve fikir hayatı; Mısır öncesi ve Mısır sonrası olmak üzere iki dönemde ele alı-nır. Birinci döneme ait görüşleri mezheb-i kadîm veya kavl-i kadîm, ikinci döneme ait görüşleri ise mezheb-i cedîd veya kavl-i cedîd diye anılır.

Fıkhî mezhep imamlarının kitapları:

- İmam Ebu Hanife: Fıkhu’l Ekber- İmam Ahmed b. Hanbel: Müsned- İmam Şafii: er-Risale- İmam Malik: Muvatta

Sınavda çıkabilir!4

Diğer fıkıh mezheplerinden farklı olarak, hü-küm ve fetva vermede sadece Malikilerin kul-landığı metod hangisidir?

A) Kitap B) Medine AmeliC) Kıyas D) İstihsan

E) Sünnet

Page 10: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 157

AKAİD - KELAM 3VII. Zeydiyye

II. (VIII.) yüzyılın ilk çeyreğinde Kûfe’de ortaya çıkan, Irak, Taberistan ve özellikle Yemen’de varlığını sürdüren ılımlı bir Şiî fırkasıdır. İsmini Hz. Hüseyin’in Ali Zeynelâbidîn’den torunu olan Zeyd’den alır. Vâsıl b. Atâ ve Ebû Hanîfe ile yakınlığı bulunan Zeyd, halkı Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünneti çerçevesinde zalimlerle cihada, mazlumların hakkını korumaya, Ehl-i beyt’in imâmetini be-nimsemeye davet etmeye başladı ve halktan biat istedi.

Zeydiyye “el-menzile beyne’l-menzileteyn” ilkesi hariç Mu‘tezile’nin diğer esaslarını küçük farklı-lıklarla benimsemiştir.

Zeydiyye mezhebini, diğer fıkıh mezheplerinden farklı kılan en belirgin husus fıkhî ve kelâmî yönünden ziyade siyasî yönüdür.

Ahkâm

Mezhebe Bağlılık ve Telfik

İslam dünyasında ilk dönemlerden itibaren yoğun bir ictihad ve re’y faaliyetinin sürdürüldüğü, bunun tabii sonucu olarak çeşitli bölgelerde ilim halkalarının, ilmi gelenek ve ekolleşmenin oluştuğu IV. (X.) yüzyıldan itibaren fıkıh sürecinin halk nezdinde de hızlandığı bilinmektedir. O tarihlerden itibaren de mezhep, mezhebe bağlılık, ictihad, taklid ve telfik gibi meseleler gerek avami gerekse entelektüel boyutta tartışılagelmiştir.

Mezhebe Bağlanmanın Tarihi ve Fikri Temelleri

Bir mezhebe sıkı biçimde bağlanmanın temel gerekçesi, çelişmezlik ve kendi içinde tutarlılık arayı-şıdır. Şayet mezheplerin, kendi içinde tutarlılığı sağlayan metotlara sahip birer hukuk doktrini olduğu söylenebilirse, bir mezhebin esas alınması bu arayışı tatmin edecek en iyi yollardan biri sayılabilir. Alimler, ictihad edemeyen bir mükellefin tek bir mezhebe bağlı kalmasını gerektirecek şer‘i bir delil bulunmadığını, böyle bir kimse için vacip olanın, ehliyetine kani olduğu alimlere sormak, öğrenmek ve buna göre davranmaktan ibaret bulunduğunu ispat etmeye çalışmışlardır.

Telfik

Fıkıh ve usul-i fıkıh eserlerinde telfik başlıca üç anlamda kullanılmıştır:

I. İctihadi ihtilaftan kaynaklanmayan iki farklı hükmü birleştirerek uygulamak anlamında kullanıl-mıştır. Mesela, “Yemin kefaretinde on fakirin bir kısmını yedirmek, diğerlerini giydirmek şeklinde telfik yapılması caiz değildir.” denirken bu mana kastedilmiştir.

II. Bir meselede önceki müctehidlerin söylemediği ve onların görüşlerinin ortak noktasını ihlal eden yeni bir görüş ortaya atmak anlamında kullanılmıştır. Daha çok icma bahsinde incelenen bu me-selenin taklit değil ictihad ile ilgili olduğu açıktır. Buna “ictihadda telfik” denebilir.

III. Ancak daha çok şu anlam kastedilir: Belirli bir meselede birden fazla ictihadi görüşü bir arada (veya bir arada sayılabilecek şekilde, yani birincisinin tesiri kalkmadan diğeriyle) amel edip orta-ya bu müctehidlerden hiçbirinin kabul etmeyeceği mürekkep bir durumun ortaya çıkması. Telfikin dar anlamı budur. Buna “taklitte telfik” denir.

Page 11: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI158

AKAİD - KELAM33.6. TASAVVUF

İnsanın iç dünyasıyla, ruhi ve manevi yönden ken-dini geliştirmesiyle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Peygamber’in hayatında ve sahih hadislerinde mev-cut olan bilgiler ve yönlendirmeler, ilk dönemlerden itibaren Müslümanların dini daha iyi anlama ve yaşa-ma talep ve gayretlerine itikad ve fıkıh cephesinden ayrı olarak tasavvuf adı altında özetlenebilecek üçün-cü bir cephe ve zenginlik kazandırmıştır. Abdülkerîm el-Kuşeyrî’ye göre Hz. Peygamber’in sohbetinde bulunanlara sahâbe, sahâbenin sohbe-tinde bulunanlara tâbiîn, onların sohbetinde bulunan-lara tebeu’t-tâbiîn gibi unvanlar verilmiş, daha sonra dinin hükümlerine büyük bir dikkatle riayet edenlere “âbid” ve “zâhid”, her an Allah’la birlikte olma ve gaf-letten sakınma gayretlerine hicri II. (VIII.) yüzyıldan itibaren tasavvuf denilmiştir. Tasavvuf yolunu benim-seyenlere sûfî, ehl-i tasavvuf veya mutasavvıf adı verilmiştir.

Tasavvuf, kalp temizliğini, güzel ahlakı ve ruh ol-gunluğunu konu alır. Amaç müminleri terbiye et-mek ve manen yükseltmektir.

Ahkâm

Bu amaca ulaşmak için dünyadan çok ahirete önem vermek, maddi değerlerden fazla manevi değerlere bağlanmak, daha nitelikli ve daha çok ibadet etmek ve nefsi disiplin altına almak gerekir.

Tasavvufi Düşüncenin Dini ve Fikri Temelleri

Tasavvufun konusu kalptir. Tasavvuf bir kalp ilmidir. Sufilere bu yüzden gönül ehli denilmiştir. Tasavvufi düşünce Allah korkusu ve Allah sevgisi temeline da-yanır.

Allah Korkusu: Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde “havfullah (mehafetullah) ve haşyetullah” deni-len Allah korkusu üzerinde çok durulmuştur. Günah işleyenlerin ve başkalarına haksızlık edenlerin Al-lah’ın gazabından ve azabından korkmaları lazımdır. Kur’an’da “Eğer inanıyorsanız biliniz ki en çok kor-kulmaya layık olan Allah’tır.” (Tevbe/13; Ahzab/37), “Onlardan değil, benden korkun” (Al-i İmran/175) bu-yurulur.

Pratik Bilgilerİstihsan: Özel gerekçelerle açık kıyastan, genel ve yerleşik kuraldan ayrılıp olayın özelliğine uygun çözüm bulma metodunu ifade eden fıkıh usûlü terimi.Ta’lil: Bir eylemin veya hükmün illete bağ-lanması anlamında kelâm ve fıkıh usulü te-rimi.İstislah: İslâm fıkhının genel ilkelerine, özellikle de şer‘an onaylandığına veya red-dedildiğine dair bir delil bulunmayan mas-lahata göre hüküm verme yöntemini ifade eden fıkıh usulü terimi.Kıyas: Bilinenden hareketle bilinmeyene ulaşmayı ifade eder.Telfîk: Sözlükte “dikmek, yamamak, ek-lemek” anlamındadır ve fıkıh usulü terimi olarak “bir meselenin hükmünü birden fazla mezhepten seçilen unsurlardan yararlana-rak oluşturmak” demektir.Zahiriler sadece re’y, ta’lil ve kıyas karşıtlığı ile kalmayıp, aynı zamanda taklide ve mez-hep fikrine de karşı çıkmışlardır.Meşhur bazı Tasavvufî ekoller şunlardır:

– Kâdiriyye – Nakşibendilik– Şâzeliyye – Mevlevilik– Rufâîlik – Suhreverdiyye– Halvetiyye – Yesevilik

Sınavda çıkabilir!5

Aşağıdakilerden hangisi, Zâhirîler’in iti-kadî ve amelî konulardaki temel yakla-şımlarından birisi değildir?

A) Sünnet’tegeçmeyenhiçbirisminAllah’anisbetedilemeyeceği

B) Hukukunkaynağınaslarınzâhirîmâna-larındanibarettir

C) Re’y,ta‘lîl,kıyas,istihsanveistislâhaslahüccetolamaz

D) Taklitkarşıtlığı

E) Sahabekavlihüccettir

Page 12: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 159

AKAİD - KELAM 3Allah Sevgisi: Bu sevgi İslam’daki manevi hayatın temelidir. Bu temele dayanmayan ibadet ve ah-lak gibi davranışlar İslam açısından bir anlam ifade etmez. Bir mümin severek Allah’a itaat ve ibadet ederse, onun emirlerine ve yasaklarına uyarsa bunun değeri vardır.

Söz konusu tasavvufi sohbetler ve cemaatler hicri VI. (XII.) asırda daha düzenli, daha disiplinli bir ör-gütleşmeye dönüştü. Bu örgüte tarikat denildi. (Kadiriyye, Yeseviyye, Rifaiyye, Şazeliyye…gibi).

Tarihi Gelişim

Hz. Peygamber, sahabe, tabiin ve tebeu’t-tabiin dönemlerinde dindar müslümanların yaşadıkları hayat yukarıda tasvir edilen manevi bir atmosferde cereyan etti. Bu üç neslin dindarları dünyaya nazaran ahirete öncelik veriyor, bütün davranışlarda Allah’ın rızasını gözetiyorlardı. Bu tür hayat Kur’an’ın istediği bir hayattı. Bunun en güzel örneği de Hz. Peygamber’di. (Ahzab/ 21)

Daha sonra eklenen yeni halkalarla bu silsile günümüze kadar gelmiş, bu halkalardaki alim ve zahid-ler İslam’ın ilim, ihlas, takva, ihsan, his, heyecan ve zühd anlayışını yaşayarak çağımıza taşımıştır.

Tasavvufta Cemaatleşme Dönemi

Son derece gösterişsiz başlayan, ama gayet feyizli geçen tasavvufi sohbetler kısa bir zaman sonra bir cemaatleşme halini aldı. Büyük sufilerin tasavvufi görüşleri ve yaşayışları az çok birbirinden farklı idi. Bu da meşrep (mizaç, karakter, zevk) farkı olarak görüldü. Bu durum tasavvufa eğilimli olanların kendi mizaçlarına, ruh ve zihin yapılarına uygun düşen üstatları tercih etmelerine imkan verdi.

Tayfuriyye (Bistamiyye), Cüneydiyye, Musahibiyye, Sehliyye, Hakimiyye, Hafifiyye, Seyyariyye, Nuriyye, Harraziyye, Kassariyye (Melametiyye) ve Tüsteriyye gibi tasavvufi cemaatler ortaya çıktı.

Ahkâm

Tasavvufta Kurumlaşma Dönemi

Sufilik ve sufi cemaatler ortaya çıktıktan sonra bu cemaatler ve örgütler mekanlara ve binalara ihti-yaç duydular. İlk zamanlarda camiler, mescidler, evler, iş yerleri, sufilerin buluşma, konuşma ve me-selelerini müzakere etme yerleri idi. Fakat örgütler gelişip yaygınlaşınca yeni mekanlara ve binalara ihtiyaç duyuldu.

Tasavvufta Sapmalar

Tasavvufta sapmaların iki önemli sebebi olmuştur:

e Birincisi, zahir ile batın, akıl ile kalp arasında zaman zaman görülen karşıtlığın ve uzlaşmazlığın sebebi çoğu zaman tarafların birbirini anlamalarını sağlayacak yeterli bilgi donanımına sahip olmamalarıdır.

e İkincisi, tasavvuf perdesi altında İslam’a dış kaynaklardan sokulmak istenen yabancı unsurlardır. İslam öncesi sahip oldukları dini inançları ve felsefi kanaatleri belki iyi niyetle belki de art niyetle İslam’a taşımışlar ve bunları tasavvuf çatısı altında yaşatma yoluna gitmişlerdir.

Mutasavvıf yazarlar bu husus üzerinde önemle durarak müslümanları sapkınlığa karşı uyarmışlardır.

Sapkınlık olarak kabul edilen bu inançlara ait bazı örnekler şöyledir:

e İbadetin düşmesi inancı

Page 13: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI160

AKAİD - KELAM3 e Riyadan kurtulmak ve ihlas halini gerçekleştirmek

için dini geleneklere aykırı davranmak gerektiği inancı

e Velinin peygamberlerden üstün olduğu inancı e Her şeyin mubah olduğu inancı e Hulul inancı e Cebir inancı e Allah’ı görme inancı e Allah Teala’ya karşı saygısız davranmak e Tenasüh inancı e İttihat inancı

Tasavvuf ve Tarikata Dair Bazı İlkeler

Tasavvuf ve tarikat konusunda göz önünde bulun-durulması gereken önemli bazı hususlar şu şekilde özetlenebilir:

e Tasavvuf biri Kur’an ve hadisin özü, diğeri bu öz istikametinden sûfîler tarafından geliştirilen şekil olmak üzere iki kısımdır. Birinci kısmı kabul etmek ve uygulamak her müslümanın üzerine farzdır. İkinci kısım ise ihtiyarîdir.

e Tasavvuf yolunu tutan ve tarikata girenler diğer müslümanları küçümseyemezler. Zira kibir ha-ram, tevazu farzdır.

e Tasavvuf yolu ince bir yoldur ve bu yolda ehliyetli, kamil bir rehbere ihtiyaç vardır.

e Tasavvuf ince ve uzun olduğu kadar zor ve tehli-keli bir yoldur.

e Şeriatın hükümlerine aykırı gibi görünen bazı fi-kir ve ifadelerine bakıp bunlar hakkında suizanda bulunmak ve acele hüküm vermek doğru değildir.

e Derecesi ne kadar yüksek olursa olsun bir veli gü-nah işleyebilir.

e Velilerin, akıl ve dini hükümlerle bağdaşmaz görü-nen sözlerini işitenler ve bu tür hallerini görenler bu konularda onları kendilerine örnek almamalı, delil saymamalı, bu tür söz ve ifadeleri onların özel yaşayışı veya hatası sayıp kendileri şeriatın hükümlerine bağlı kalmalıdırlar.

Pratik Bilgiler

Tabakat: Sözlükte “derece, mertebe ve konum bakımından örtüşme” anla-mındaki tabak (çoğulu tabakat) “sınıf, zümre” mânalarına da gelir. İslâm gele-neğinde sahâbe, tâbiîn, âlimler, sûfî-ler, düşünürler gibi kişilerden söz eden telif türünü ifade eder.

Herevi’nin Tabakatü’s-sufiyye’de dediğigibi ilk tasavvufi kurum Suriye’de Rem-le’de Hankah adıyla kuruldu, zaman-la hızlı bir artış ve yaygınlık gösterdi. Çeşitli dönemlerde ve bölgelerde bu kurumlara ribat, tekke, zaviye, dergah, asitane gibi isimler verildi.

Günümüze ulaşan ilk Sufi tabakat kitap-ları Sülemî’nin “Tabakātü’s-Sûfiyye”si ile Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin “Hilyetü’l-ev-liyâ” adlı eserlerdir.

Hulul: İlahi zatın veya Sıfatların yara-tıklardan birine veya tamamına İntikal edip, onlarla birleşmesi anlamında bir terim.

Tenasüh: Ruh göçünü ifade eden terim.

Cemaat: Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri ve katılmak zorunda oldukları birlik, be-raberlik.

Sınavda çıkabilir!6

Sûfîlerin bir araya gelerek sohbet et-meleri ve zikir yapmaları için II. (VIII.) yüzyıldan itibaren kurulmuş olan ve sonraki dönemlerde dergâh, tekke, zâviye gibi isimlerle de anılan tasav-vuf merkezlerinin adı hangisidir?A) Hikmet B) Suffe C) İlim D) Hankah E) İrfan

Page 14: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI 161

AKAİD - KELAM 3 e Velilerin kerameti vardır ve haktır. Bir velinin veli olması için kerameti olması da şart değildir. En

büyük keramet iyi bir ahlak sahibi olmaktır.

e Keşf ve ilham yoluyla elde edilen en sağlam bilgiler bile ancak ilhama mazhar olan kişinin kendisi için delil olabilir. Başkaları için bağlayıcı delil değildir. Bu tür bilgilerden yararlanmak için bunların Kur’an ve hadislerin açık ve kesin hükümlerine aykırı olmaması şarttır.

3.7. AKAİD

Akaid, akd kökünden türetilmiş olan akide kelimesinin çoğuludur. Akide, sözlükte “gönülden bağ-lanılan, düğüm atmışcasına sağlam inanılan şey” demektir. Dini literatürde akide, “inanılması zorunlu olan ilke” (iman esası, mü’menün bih), çoğulu olan akaid kelimesi ise “İslam dininde inanıl-ması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve hükümleri” anlamına gelmektedir.

Dinin temel kural ve hükümlerini oluşturan iman esaslarından bahseden ilme akaid ilmi denir.

Ahkâm

İmanİman sözlükte, “bir kişiyi söylediği sözde tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gönül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven vermek, güvenlikte olmak, şüpheye yer vermeyecek biçimde içten ve yürekten inanmak” anlamlarına gelir. Terim olarak ise, Hz. Pey-gamber’i, Allah Teala’dan getirdiği kesin olarak bilinen hükümlerde (zarurat-ı diniyye) tasdik etmek, onun haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip bunların gerçek ve doğru olduğuna gönülden inanmak demektir.

İmanda ikrarın çok önemli olduğunu Peygamber Efendimiz şu hadisleriyle dile getirmişlerdir: “Kal-binde buğday, arpa ve zerre ölçüsü iman olduğu halde Allah’tan başka Tanrı yoktur.” “Muhammed O’nun elçisidir diyen kimse cehennemden çıkar.” (Buhari; Tirmizi; İbn Mace)

İcmâlî ve Tafsîlî İman

İman, inanılacak hususlar açısından icmali ve tafsili iman olmak üzere ikiye ayrılır:

Ahkâm

İcmali İman: İnanılacak şeylere kısaca ve toptan inanmak demektir. İmanın en özlü ve en kısa şekli olan icmali iman, tevhid ve şehadet kelimelerinde özetlenmiştir.

Tafsili İman: İnanılacak şeylerin her birine, açık ve geniş şekilde, ayrıntılı olarak inanmaya tafsili iman denilir.

Tafsili iman üç derecede incelenir:

I. Allah’a, Hz. Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna ve ahiret gününe kesin olarak inan-maktır.

II. Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, öldükten sonra tekrar dirilme-ye, cennet ve cehennemin, sevap ve azabın varlığına, kaza ve kadere ayrı ayrı inanmaktır.

III. Hz. Muhammed’in Allah katından getirdiği, bize kadar da tevatür yoluyla ulaştırılan bütün haber-leri ve hükümleri tasdik etmektir.

Page 15: AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI ......Ehl-i hadis: Hadisçiler ve hadis taraftarları anla-mındaki terim. Ehl-i re’y: II. yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh

DD

Y Y

ay

ınla

AHKÂM DHBT KONU ANLATIMLI HAZIRLIK KİTABI162

AKAİD - KELAM3Taklîdî ve Tahkîkî İman

Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telki-ni ile meydana gelen ve adeta kişinin İslam top-lumunda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu olarak gözüken imana taklidi iman denilir.

Ahkâm

Delillere, bilgiye, araştırmaya ve kavramaya daya-lı olan imana Tahkiki iman denir. Taklidi imana göre daha bilinçli bir iman(tasdik)dır.

Ahkâm

Kişi, araştırmaları sonucu elde ettiği delillerle ileri sü-rülecek şüphe uyandırıcı bir takım sapık düşüncelere karşı koyabilir. Bu sebeple imanı, akli ve dini delillerle güçlendirerek, “taklit” seviyesinden “tahkik” seviyesi-ne çıkarmak esastır. Aslolan, her Müslümanın tahkiki imana sahip olması, neye, niçin ve nasıl inandığının bilincinde olmasıdır.

Tasdik ve İnkar Bakımından İnsanlar

Dört grupta incelenir:

e Mümin: Allah’a, Hz. Peygamber’e ve O’nun ha-ber verdiği şeylere yürekten inanıp, kabul ve tas-dik eden kimseye mümin denir. Müminler ahirette cennete girecekler, orada pek çok nimete kavuşa-caklardır. Günahkar müminler, suçları ölçüsünde ahirette cezalandırılsalar da sonunda cennete ko-nulacaklardır. Müminlerin ebedi cennetlik olacağı-na dair Kur’an’da pek çok ayet vardır.

e Kafir: İslam dininin temel prensiplerine inanma-yan, Hz. Peygamber’in yüce Allah’tan getirdiği kesin olan ve tevatür yoluyla bize kadar ulaşmış bulunan esaslardan (zarurat-ı diniyye) bir veya birkaçını yahut da tamamını inkar eden kimseye kafir denir. Mesela namazın farz, şarabın haram oluşunu inkar eden, meleklerin ve cinlerin varlığı-nı kabul etmeyen kimse kafirdir.

Pratik Bilgiler

İslam Akaidi: İslam dininde inanılması farz olan hususlar, iman esasları, dinin temel kural ve hü-kümleri anlamına gelir.

Akîde: Belli bir inanç esası için kullanıl dığı gibi belli bir mezhebin anlayışını ifade etmek üzere de kullanılır.

Akîde iman konularını ihtiva eden bazı risâlelerin de adı olmuştur;el-Akīdetü’t-Tahâviyye, el-Akīdetü’n- Nizâmiyye gibi.

Zarurat-ı Siniyye: Sübutu ve delaleti kesin nasla sabit olan dini hususlar.

Usûlü’d-dîn: Akaidin ana konusunu oluşturan iman esaslarına, dinin temelleri ve asli hükümleri anlamında kullanılan terim.

Usûl-i Selase: Allah’a peygamberlere ve ahirete imanın özel adı yani üç temel esastır.

Matbu İman: Meleklerin imanı, Masum İman: Peygamberlerin imanı, Makbul İman: Müminle-rin imanı Mevkuf İman: Bid’atçıların imanı, Mer-dud İman: Münafıkların imanı için kullanılır.

Ehli sünnet bilginlerine göre amel, imanın par-çası, unsuru, olmazsa olmazı değildir.

Harici, Mutezile ve Şia, ameli imandan bir cuz kabul eder.

Sınavda çıkabilir!7

“Mü’menün bih” terkibi aşağıdakilerden han-gisinin karşılığıdır?A) İnanç esaslarıB) İnanılması zorunlu olan ilkeC) İnanç ayrıcalıklarıD) İnanılması muhayyer ilkelerE) İnanılması mahzurlu bid’atlar