aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

287
ADAY MEMUR YETİŞTİRME EĞİTİMİ HAZIRLAYICI EĞİTİM DERS NOTLARI 2014

Transcript of aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

Page 1: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

ADAY MEMUR YETİŞTİRME EĞİTİMİ HAZIRLAYICI EĞİTİM DERS NOTLARI 2014

Page 2: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

1

TAPU SİCİL UYGULAMALARI

Page 3: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

2

ÖNSÖZ YERĠNE :

Tapu senedi, arazinin belirli bir parçasının veya üzerine inĢa edilmiĢ bağımsız bölümün

malikini gösteren, tapu müdürlüğünce verilmiĢ kamusal nitelik taĢıyan bir belgedir. Bir anlamda

tapu senedi, dayandığı sicilin önemli özelliklerini barındıran bir sicil özeti gibidir.

Tapu sözcüğü, eski Türkçe‘de güvenilir anlamına gelen ve Türkçe bir kelime olan ―tapuk‖

kelimesinden türetilmiĢtir.

6083 sayılı TeĢkilat Yasası ile Genel Müdürlüğün temel görevlerini ― Devletin sorumluluğu

altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını, taĢınmazlarla ilgili her türlü akitli ve

akitsiz tapu iĢlemleri ile tescil iĢlerinin yapılmasını, siciller üzerindeki değiĢikliklerin takibini,

denetlenmesini, sicil ve belgelerin arĢivlenerek korunmasını sağlamak ve Ülkenin kadastrosunu

yapmak, değiĢiklikleri takip etmek, tapu planlarının yenilenmesini ve güncellenmesini sağlamak,

bunlara iliĢkin kontrol ve denetim hizmetlerini yürütmek. ― biçiminde tanımlamak olanaklıdır.

KĠMĠ ÖRNEK ALMALIYIZ ? ( SERVER DEDE’NĠN ÖYKÜSÜ)

Görevine çok bağlı bir Defterhane amiri olan Server Efendi, kayıtların muhafazası için

defterlerin dıĢarı çıkarılmasına izin vermezdi. 18. asrın sonlarına doğru, Anadoluda'ki iki kasaba

arasında meranın paylaĢılamaması yüzünden ihtilâf çıktığı ve çatıĢma ihtimali bulunduğu haberi

alınmıĢ, bunun üzerine padiĢah Birinci Mahmud (1730-1754) arazilerle ilgili defterleri istetmiĢ

fakat hiç ummadığı bir cevap ile karĢılaĢmıĢtı.

Server Efendi, 'Fatih Sultan Mehmet Hazretleri'nin koyduğu kanuna göre,

Defterhane'den gece vakti defter çıkarılması men edilmiĢtir. Hünkârım beni af buyursunlar. Defteri

gece dıĢarı çıkartamam yanıtını vermiĢti. Bunun üzerine PadiĢah, Server Dede‘yi idam ettirdi.

Bizler bu gün Server Dede‘nin yaptığı iĢi yapmaya çalıĢıyoruz.Kanun uğruna gerekirse baĢını

vermekten çekinmeyen bir anlayıĢın (Ser verip sır vermeyen) temsilcileriyiz.Yasalara bağlılık,

dürüstlük ve cesaret en belirgin özelliğimizdir. Tapu Sicil Tüzüğünün 100. maddesi tapu sicillerinin

daire dıĢına çıkarılmasını yasaklamıĢtır. Demek ki Server Dede anlayıĢı halen devam etmektedir.

TAPU MÜDÜRLÜKLERĠ NE YAPMAKTADIR? (HAYAT HÜRRĠYET MÜLKĠYET)

Liberal Ġngiliz düĢünür/kuramcı John LOCKE Liberalizmin temelini HAYAT, HÜRRĠYET

ve MÜLKĠYET sözcükleri ile açıklamıĢtır. Tapu müdürlükleri de kuruluĢundan günümüze

taĢınmaz mülkiyetinin koruyucusu olmuĢtur. Bu bağlamda daha önce ki isminin tapu sicil

muhafızlığı olduğunun bilinmesi gereklidir.

Mülkiyeti koruyamayan hiçbir sistem kalıcı olamamıĢtır. Bu nedenle tapu müdürlüklerimiz

dünyanın en KUTSAL ve SAYGIN iĢlemlerinden birisini yapmaktadırlar. Ancak yapılan iĢin

saygınlığına rağmen, kurum çalıĢanlarına yeterince saygın davranılmadığı üzücü bir realitedir.

Bu saygınlığın ise yeni memur arkadaĢlarımızın duyarlı çalıĢmaları ile perçinlenebileceği

unutulmamalıdır.

SORUNLARIMIZ NELERDĠR ?

GÜÇ BENDE REFLEKSĠ

Tapucu bütün kanunları bilmek zorundadır.Hatta yargı mensuplarından bile daha iyi bilmek

zorundadır. Verilen yetkilere sıkı sıkı sarılırız. Bu nedenle tüm kurumlar bize görev verir. (Veraset

ve Ġntikal iliĢiği, DASK, Emlak beyan değeri vb.) Oysa bizim asli iĢimiz tapu sicilinin düzenli

tutulmasını sağlamaktır (6083 sayılı TeĢkilat Kanununun 2. maddesi) Tüm kurumların görevlerini

yapmaktan dolayı asli iĢimizi yapmakta ciddi sorunlar yaĢanmaktadır.

Yapılması gereken nedir öyleyse ?

Page 4: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

3

Kurumsal yükü ve kırtasiyeciliği azaltan önlemlerin hızla alınması gerekir. ĠĢimiz olmayan

Ģeylere dönüp bakmayacağız, ama iĢimiz olan Ģeyi de mükemmel yapacağız.

ĠġLEM YOĞUNLUĞU

Tapu müdürlüklerinde olağanüstü bir iĢlem yoğunluğu vardır. Akıllı bir yöneticinin bu iĢ

yükünü azaltıcı yöntemler geliĢtirmesi gerekir.

Ancak çarpık ve baskıcı yapısal durum nedeniyle merkezi ve yerel birimlerimiz kolaylaĢtırıcı

önlemleri bile almaktan aciz kalmaktadır.

Örneğin düzeltme iĢlemi merkezi yönetim tarafından kolaylaĢtırır yasal düzenleme

yapılmamakta, yapılmıĢ olan ve ciddi kolaylık sağlayan 1458 sayılı Genelge uygulanamamaktadır.

Müdürlerimiz insiyatif alarak düzeltmeden kaçınmaktadır. Bu nedenle yargısal düzeltme

iĢlemleri yoğun biçimde gerçekleĢmektedir. Yargısal düzeltme için, komĢu parsel maliklerinin

dayanak belgeleri ve tapu kayıtları, dava açıldığına iliĢkin belirtme, kesinleĢmemiĢ mahkeme kararı

Ģerhi, mahkeme kararının infazı gibi süreçlerle iĢlem yoğunluğu artırılmaktadır.

YERĠNDELĠK DENETĠMĠ

Personelimiz üzerindeki olağanüstü iĢlem yükü nedeniyle hata yapmamak üzerine kurulmuĢ

bir tapu iĢleyiĢi mevcuttur. Hataların zamanaĢımından bağımsız olarak maddi tazminata

dönüĢebilmesi nedeniyle personel etkin biçimde yerindelik denetimi yapmakta, baĢka idarelerin

görev ve sorumluluk alanına giren konuları yakinen irdelemekte, bu durum da personel iĢ yükünün

artıĢına neden olmaktadır. BaĢka idarelerin görev alanına girmeyen ve kendi iĢini iyi yapabilen bir

tapu sicilini beraberce kurmalıyız.

ÇÖZÜM NEDĠR ? (e-TAPU)

Tapu iĢlemlerinin tamamen elektronik ortam üzerinden ve güvenli olarak gerçekleĢtirildiği,

manuel tescilin ortadan kıldırıldığı, elektronik arĢive geçen bir tapu sicili hedeflenmektedir

ELEKTRONĠK TAPU SĠCĠLĠNE YÖNELĠK ADIMLAR

Yevmiye defterinin elektronik ortama alınması,

*T.C. Kimlik güncellemelerinin hızlandırılması

*Kamu orta malları sicilinin elektronik ortama alınması,

*Kamu hacizlerine yönelik Ankara ve Kırıkkale illerinde pilot uygulamanın baĢlatılmıĢ

olması,

*Ġkinci nüsha tapu kütükleri, tapu senetleri, ipotek belgeleri ve terkin cetvellerinin salt

elektronik ortamda tutulmaya baĢlanması,

*Merkez ve bazı taĢra birimlerimizde yürütülen e- arĢiv çalıĢması ile, arĢivimize giren belge

sayısının azaltılmasının yanısıra, tescilin dayanağını oluĢturan belgelerinde taranarak elektronik

ortama alınması çalıĢmaları hızlandırılmıĢtır.

Tapu sicili uygulamaları baĢlığı altında 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun Tapu Siciline

iliĢkin bölümleri ile Tapu Sicili Tüzüğü dersimizin toplam kapsamını oluĢturmaktadır.

Ders içeriğinde Özel önemi olduğunu düĢündüğümüz Tescil, terkin unsurları görsel olarak

anlatılacaktır.

Düzeltme iĢlemlerinin özel olarak üzerinde durulacaktır.

Bazı Genelgelere değinilme zorunluluğu vardır. (2010/6 ve 2010/7, 2011/3 Vb.)

Page 5: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

4

Kurumumuzun ciddi sorun yaĢadığı sahtecilik eylemleri karĢısında yaĢadığımız sıkıntılar ve

çözüm önerileri ayrı bir ders konusu olarak anlatılacaktır.

Page 6: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

5

TAġINMAZ MAL MÜLKĠYETĠNĠN KONUSUNU NELER OLUġTURUR

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1008. Maddesi gereğince tapu kütüğüne tescili gereken

haklar ;

1. Mülkiyet,

2. Ġrtifak hakları ve taĢınmaz yükleri,

3. Rehin hakları.

Olarak belirtilmiĢtir.

NELER TAġINMAZ SAYILMAKTADIR.

Medeni Kanunun 704. Maddesi gereği;

1.Arazi,

2.Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,

3.Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler,

TaĢınmaz olarak kabul edilmektedir.

7. Haziran 1994 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Tapu sicili Tüzüğü;

Arazi

Madde 8 - Bir sicil bölgesindeki arazi,tamamının veya büyük kısmının bulunduğu mahalle

veya köyün kütüğüne yazılır. Birden fazla sicil bölgesinde kalan taşınmaz mal,ilgili olduğu her sicil

bölgesi kütüğüne ayrı ayrı yazılır ve kayıtlı olduğu diğer sicil bölgeleri de Gösterilir.Bu taşınmaz

malla ilgili her türlü talep büyük kısmının bulunduğu müdürlüğe yapılır.Bu müdürlükçe yapılan

işlemler ilgili müdürlüklere bildirilerek,tapu sicili üzerinde gerekli değişikliğin yapılması sağlanır.

Bağımsız bölümler

Madde 9 - Ana taşınmaz malın bağımsız mülkiyete konu olan bölümleri,kat mülkiyeti

kütüğünde ayrı ayrı sayfalara yazılır.

Müstakil ve daimi haklar

Madde 10 - Müstakil ve daimi niteliği bulunan irtifak hakları,üzerinde kurulduğu taşınmaz

malla irtibatlandırılarak kütüğün ayrı bir sayfasına taşınmaz mal olarak yazılır. Bu şekilde kütüğe

taşınmaz mal olarak yazılan müstakil ve daimi haklar, üçüncü kişilere devir olunabilir,mirasçılara

intikal edebilir ve üzerlerinde her türlü ayni ve şahsi hak kurulabilir.

TAPU SĠCĠLĠNĠN ĠLKELERĠ:

Tapu Sicili Tüzüğünün 4. Maddesi – ― Tapu sicili, taĢınmaz mal ile üzerindeki hakların

durumlarını göstermek üzere Devletin sorumluluğu altında tescil ve açıklık ilkelerine göre tutulan

sicildir‖ diyerek tapu sicilini en yalın biçimde tanımlamıĢtır.

Türk Medeni Kanunu‘nun 705. Maddesinde ;

MADDE 705.- TaĢınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur.

Miras, mahkeme kararı, cebri icra, iĢgal, kamulaĢtırma halleri ile kanunda öngörülen diğer

hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf iĢlemleri

yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiĢ olmasına bağlıdır denilmek suretiyle taĢınmaz

mülkiyetinin kazanımı (Miras, mahkeme kararı, cebri icra, iĢgal, kamulaĢtırma vb.) ayrıksı haller

Page 7: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

6

dıĢında tescil koĢuluna bağlanmıĢtır. Bu olgu tescilin zorunluluğu ilkesinin varlığını

göstermektedir.

Türk Medeni Kanunu‘nun 1020. maddesinde ―Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır

kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine

gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı

bilmediğini ileri süremez.” Hükmü yer almaktadır. Madde tanımında, ilgisini inanılır kılma

koĢuluyla herkesin sayfa yada belge örneklerinin yasal harçlarını yatırmak koĢuluyla kendisine

verilmesini isteyebileceği, bu nedenle kimsenin tapu sicilinde var olan bir kaydın kendisi tarafından

bilinmediğini iddia edemeyeceğinin saptandığı görülmekte olup, bu durum açıklık ilkesinin

varlığını kanıtlamaktadır.

Sicillerin tutulmasından Devletin sorumlu tutulması ilkesi ise sicilin güvenle ilgili yönünü

oluĢturmaktadır. Türk Medeni Kanunu‘nun 1007. maddesinde ―Tapu sicilinin tutulmasından doğan

bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu

eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.‖

Denilerek sicillerin tutulmasında Devletin sorumluluğu hüküm altına alınmıĢtır.

Sonuç olarak tapu sicilinin ilkeleri;

Tescil,

Açıklık (Aleniyet),

Devletin Sorumluluğu;

Olarak üç baĢlık halinde toplanabilmektedir.

TAPU SĠCĠLĠNĠN TUTULMASI :

Madde 5 - Her ilçenin idari sınırları bir tapu sicil bölgesidir. Tapu sicili,bölgesi içindeki her

mahalle veya köy için ayrı ayrı düzenlenir. Genel Müdürlük,işlemlerin ve nüfus yoğunluğunun çok

olduğu ilçelerde birden fazla müdürlük oluşturabilir.

Tapu sicilinin tutulmasındaki ana kural ilçe idari sınırlarının esas alınmasıdır. Yani merkezi

yapılanma içindeki her ilçe genel olarak bir tapu sicil bölgesidir.

Tapu sicilleri ise bölgesi içindeki her mahalle yada köy için ayrı ayrı düzenlenir. Yani aynı

tapu sicil bölgesi içerisindeki her bir mahalle için birden baĢlayarak ayrı tapu kütükleri açılmakta,

zamanla mahalle sınırlarının değiĢmesi yada yeni mahalleler oluĢumu halinde önceki mahallelerde

kalan kayıtlar usulümce yeni mahalle sicillerine aktarılmaktadır.

ANA VE YARDIMCI SĠCĠLLER

-Tapu sicili,aĢağıda belirtilen ana ve yardımcı sicillerden oluĢur:

A) Ana siciller:

a) Tapu kütüğü,

b) Kat mülkiyeti kütüğü,

c) Yevmiye defteri,

d) Resmi belgeler (resmi senet, mahkeme kararı ve diğerleri)

e)Plan,

B) Yardımcı siciller:

a) Mal sahipleri sicili,

b) Aziller sicili,

c) Düzeltmeler sicili,

Page 8: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

7

d) Kamu orta malları sicili.

Genel müdürlük gerekli gördüğü yerlerde sicillerin bir kısmını ya da tamamını karteks

Ģeklinde veya bilgisayar ortamında tutturmaya yetkilidir.

ĠSTEM, BELGELENDĠRME, HAK SAHĠBĠNĠN TAYĠNĠ :

Ġstem zorunluluğu

Madde 11 - Kanunlarda veya bu Tüzükte yazılı istisnalar dıĢında,yazılı istem olmadıkça tapu

sicili üzerinde iĢlem yapılamaz. Ġstem,tescili bozucu veya hükümsüz kılıcı kayıt ve Ģarta

bağlanamaz. Müdürlüklere her türlü iĢlem için yapılacak baĢvurular,memur tarafından baĢvuru

belgesi doldurulmak,tarih atılmak,memur ve baĢvuruda bulunan tarafından imzalanmak suretiyle

yazılı hale getirilir. Sağır,dilsiz ve körler ile okuma yazma bilmeyenler tarafından yapılacak

baĢvurularda bu Tüzüğün 17 nci ve 18 inci Maddeleri hükümleri uygulanır.

Ġstemde bulunacaklar

Madde 12 - Kanuni istisnalar dıĢında, tapu sicilinde hak sahibi olan kiĢiler istemde

bulunabilir. Tapu siciline yazımdan önce hak sahibi olmuĢ kiĢiler de bu hakkın yazımı için gerekli

belgelerle istemde bulunabilirler.

Hak sahibinin belirlenmesi

Madde 13 - Ġstem, müdür veya görevlendireceği bir memur tarafından incelenerek hak sahibi

tarafından yapılıp yapılmadığı saptanır. Ġstemde bulunan hak sahibi gerçek kiĢi ise, nüfus cüzdanı

veya pasaport istenilerek kütük, resmi senet ve taĢınmaz mal dosyasındaki belgelerde yer alan imza

ve fotoğraflara göre aynı kiĢi olup olmadığı belirlenir. Nüfus cüzdanı ve pasaport dıĢında kimlik

tespitinde kabul edilebilecek diğer belgeleri belirlemeye Genel Müdürlük yetkilidir. Ġstem vekaleten

yapılmıĢsa vekilden Noterlik Kanununa göre düzenlenmiĢ ve istem konusu iĢleri yapmaya yetkili

olduğunu içerir vekaletname istenir. Vekil, tevkil yetkisine dayalı olarak bir baĢkasını vekil tayin

etmiĢ ise, ayrıca dayanağı olan vekaletname de aranır. Vekilin kimliği saptandıktan sonra tapu

sicilindeki hak sahibi ile vekaletnamedeki müvekkilin kimliği karĢılaĢtırılır. Ġstem bir tüzel kiĢi

adına yapılmıĢ ise, talep edilen iĢlemi yapabileceğini ve temsilcilerini belirten, kanunlarda yazılı

mercilerden alınmıĢ yetki belgesi aranır. Ġstemde bulunan kiĢi kanuni temsilci ise, yetkili olduğunu

belirten karar veya belge istenir. Ġstem resmi kuruluĢlarca yapılırsa, kuruluĢların ve temsilcilerinin

yetkilerinin olup olmadığı araĢtırılır.

Akdi gerektirmeyen iĢlemlerde istem belgesi düzenlenmesi

Madde 15 - Akit yapılmasını gerektirmeyen iĢlemlerde istem sahibinin kimlik bilgileriyle

adresini içeren istem belgesi düzenlenir. Ġstem sahibi belgeyi, "okudum" ibaresini yazarak imzalar,

Belge, müdürle belgeyi düzenleyen memur tarafından imza edilir ve daire mührü ile onarır.

Akdi gerektiren iĢlemlerde resmi senet düzenlenmesi

Madde 16 - Akdi gerektiren iĢlemlerde resmi senet düzenlenir. Resmi senede tarafların

kimlik bilgileri ve ikametgah adresleri eksiksiz yazılır. Düzenlenen resmi senet memur tarafından

müdür ve tarafların huzurunda okunur. Taraflar isterlerse resmi senedi kendileri de alıp

okuyabilirler. Resmi senede tarafların fotoğrafları yapıĢtırılır. Taraflar resmi senetteki imza yerine

"okudum" ibaresini yazdıktan sonra, hem imza yerlerini ve hem de karĢılıklı birbirlerinin fotoğrafı

üzerini imzalarlar. Tarafların imzası alındıktan sonra resmi senedi, müdür ve düzenleyen memur da

imza ederler. Ayrıca müdür, daire mührü ile kendi imza yerini ve fotoğrafları mühürler.

Tanık bulundurulması gereken haller

Madde 17 - Akitli ve akitsiz iĢlemlerde;

a) Taraflardan biri veya birkaçı imza bilmiyorsa,

b) Taraflardan biri veya birkaçı okuma yazma bilmiyorsa,

Page 9: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

8

c) Taraflardan biri veya birkaçı sağır, kör veya dilsiz ise,

d) Tarafların kimliğinde kuĢkuya düĢülmüĢ ise,

e) Ölünceye kadar bakma akitlerinde,

f) Kanunların öngördüğü iĢlemlerde iki tanık bulundurulur. ĠĢlemin yapıldığı dairede

çalıĢanlar tanıklık yapamazlar. Taraflardan birinin Türkçe bilmemesi halinde, ayrıca yeminli

tercüman bulundurulur. Tanıklar ve tercüman da resmi senedi imza ederler. Resmi senede tanık ve

tercümanın kimlik bilgileri ve ikametgah adresleri yazılır. Tanık ve tercümanın okuma yazma

bilmesi ve temyiz kudreti bulunan reĢit kimselerden olması gerekir.

Ġmza bilmeyenin iĢareti

Madde 18 - Taraflardan biri veya birkaçı imza bilmiyorsa,sol elin baĢ parmağı,yoksa diğer

parmaklardan biri ilgili belgeye bastırılır ve hangi parmağın bastırıldığı yazılır. Mühür kullanılması

halinde parmağın da bastırılması zorunludur. Tanıklar mühür ve parmak izini onaylarlar.

Ġkametgahta istem belgesi düzenlenmesi veya akit yapılması

Madde 19 - Taraflardan birinin tapu idaresine gelmesine engel bir durumu varsa ikametgahta

istem belgesinin düzenlenmesi veya akdin yapılması istenebilir. Bu halde baĢvuru belgesinde adres

ve varsa telefon numarası da belirtilir. müdür,akitli iĢlemlerde iki memuru ikametgahta iĢlem

yapmaları için görevlendirir. Memurlar belirtilen adrese gittikten sonra,o taĢınmaz malla ilgili

kısıtlayıcı bir istem gelirse telefonla veya memur gönderilerek durum bildirilir. Taraflar akdi imza

etmemiĢ ise, gelen kısıtlama taraflara memur tarafından bildirilir ve yevmiye defterine iĢlemden

önce kaydedilir. Gelen kısıtlama, iĢlemin yapılmasına engel ise müdür istemi reddeder.

Resmi senedin içeriği

Madde 20 Resmi senede, iĢleme konu taĢınmaz mal ve tarafların isteği açıkça yazılır ve

yevmiye defterine kaydedildiği tarih, saat ve dakikası belirtilir. Resmi senette, silinti, kazıntı, çıkıntı

yapılamaz. Resmi senetlerdeki yanlıĢlık ve eksiklik akdin altına yazılarak taraflar ve memurlarca

imzalanır. Resmi senet birkaç sayfa ise her sayfası ayrı ayrı imzalanır.

Resmi senet düzenlenmesi gerektirmeyen iĢlemlerde aranacak belgeler

Madde 21 - Resmi senet düzenlenmesini gerektirmeyen hallerde ayni hakların tescili için;

a) Ġstem,kanuni veya mansup mirasçılar tarafından yapılırsa hakim tarafından verilmiĢ veraset

belgesi.

b) Ġstem, lehine vasiyet edilen tarafından yapılırsa hakim tarafından tescil için yazılan yazı ile

birlikte tenfiz kararı ve vasiyetnamenin onaylı bir örneği,

c) Miras taksimi noter tarafından yapılmıĢ ise sözleĢme; mirasçılar arasında yazılı olarak

yapılmıĢ olup da, mirasçıların imzaları noterce onaylanmamıĢsa tüm mirasçıların; imzaların bir

kısmı onaylanmıĢ ise imzaları onaylanmamıĢ olanların baĢvuruları,

d) Hükmen yapılan kamulaĢtırmalarda, kesinleĢmiĢ mahkeme kararı,

e) Cebri icra veya ortaklığın giderilmesi yoluyla yapılan satıĢlarda, taĢınmaz malın kime ihale

edildiğini belirten ve tescili içeren ilgili merciin yazısı,

f) Mahkeme kararına dayalı tescillerde, kesinleĢmiĢ mahkeme kararı, Aranır.

Yevmiye defterine kayıt

Madde 22 - Müdürlüğe gelen istemler;

a) Akitli iĢlemlerde, usulüne uygun resmi senet düzenlenerek taraflarca imzalanmasından,

b) Akitsiz iĢlemlerde, istem belgesinin imzalanmasından,

c) Resmi kurumların akitsiz iĢlemlerine ait yazılarının alınmasından, sonra yevmiye defterine

kaydedilir.

Yevmiye defterine her sene baĢında, birden baĢlayan sıra numarası verilir. Yevmiye defterine;

istemin niteliği,tarihi,saat ve dakikası,istemde bulunanın adı,soyadı ve adresi yazılır. Yevmiye

defteri müdür tarafından her iĢ günü tarih atılarak açılır ve iĢ günü sonunda kapatılarak imzalanır.

Page 10: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

9

Yevmiye defteri iĢlem olmadığı günlerde açılıp kapatılmaz. Yevmiye defterine, tapu sicili üzerinde

iĢlem yapılmasını gerektiren veya reddedilen istemler kaydedilir. Tapu sicili üzerinde kayıtlı

hakların birbirlerine üstünlüğü, bu deftere yazım tarih ve sıra numarasına göre belirlenir. Müdür

daire dıĢına çıkarken veya izin ve rapor gibi nedenlerle görevinden ayrılırken yetki verdiği memuru

yevmiye defterine yazar ve imza eder. Müdür göreve dönünce, göreve baĢladığını yine yevmiye

defterine yazar ve imza eder. Yevmiye defterine kayıtlar siyah veya mavi mürekkepli kalemle

yazılır.

Ġstemin reddedilmesi

Madde 23 - Mevzuat ve bu Tüzükte yer alan hükümlere uygun olmayan ve Türk Medeni

Kanununun 921 inci Maddesine göre geçici Ģerhe de imkan bulunmayan istemler, geciktirilmeden,

gerekçesi, itiraz yeri ve süresi de belirtilmek suretiyle reddedilir. Ret kararı, istem sahibine elden

veya Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Ret kararına, tebliğ tarihinden itibaren otuz

gün içinde müdürlüğün bağlı bulunduğu üst birime, bu birimin kararına karĢı da tebliğ tarihinden

itibaren otuz gün içinde Genel Müdürlüğe itiraz edilebilir.

TESCĠL VE ÇEġĠTLERĠ :

Tescilin Ģekli

Madde 24 - Ġstem, yevmiye defterine kaydedildikten sonra, aynı tarih ve yevmiye numarası

ile kütüğe tescil edilir. Tescil, siyah veya mavi mürekkepli kalemle ve kitap harfleriyle okunaklı

Ģekilde yazılır. Kütük üzerinde kazıntı, silinti, çıkıntı yapılamaz. Tescillerde yevmiye defterindeki

sıra numarası esas alınır.

Mülkiyet hakkının tescili

Madde 25 - Kütük sayfası malik sütunundaki devreden kiĢinin adı ve soyadı, baba adı ile

edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarası kırmızı mürekkepli kalemle çizilir ve yine kırmızı

mürekkepli kalemle tarih ve yevmiye numarası yazılır. Malik sütununun ilk boĢ satırına yeni

malikin adı, soyadı ve baba adı, edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarası yazılır. Tüzel kiĢilerin

adı tam olarak yazılır. MüĢterek mülkiyette pay miktarı; paydaĢların adı, soyadı ve baba adından

sonraki kısımda, bayağı kesir olarak gösterilir. Bir paydaĢ sonradan baĢka paya sahip olduğu

takdirde, payın tescili sırasında payların toplamı yazılır. ĠĢtirak halinde mülkiyette iĢtiraki doğuran

neden, malik isimlerinin ortak paranteze alınmasından sonra belirtilir.

OrtaklaĢa kullanılan yerlerin tescili

Madde 26 - Sosyal tesis, ticari mahal, yüzme havuzu, tenis kortu gibi taĢınmaz mal veya

bağımsız bölümler ortaklaĢa kullanıma ayrılmıĢ ise, malik sütununa faydalanan taĢınmaz malların

ada ve parsel veya bağımsız bölüm numaraları yazılır. OrtaklaĢa kullanılan yerler, faydalanan

taĢınmaz mallarda aynı ada ve parsel içerisinde olabileceği gibi, ortak sınırı olmaksızın ayrı ada ve

parsellerde de bulunabilir. Faydalanan taĢınmaz malların kütük sayfasının beyanlar bölümüne,

ortaklaĢa kullanılan taĢınmaz malın, hangi ada ve parsel veya bağımsız bölümle ortak olduğu

belirtilir. OrtaklaĢa kullanılan yerler, kanuni istisnalar dıĢında, faydalanan bütün taĢınmaz mal

maliklerinin birlikte istemleri olmadan müĢterek mülkiyete dönüĢtürülemez.

Ġmar uygulanmasının tescili

Madde 27 - KesinleĢmiĢ imar parselasyon planlarıyla ada dağıtım cetvelleri, maliklerin rızası

alınmadan re'sen tescil edilir.

Tahsis yoluyla tescil

Madde 28 - Devlet veya kamu kurumlarınca dağıtılan taĢınmaz mallar, ilgili kanuna uygun

Ģekilde ve yetkili mercilerce verilen karar ve dağıtım cetvellerine dayalı olarak hak sahipleri adına

tescil edilir.

Page 11: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

10

Arazi toplulaĢtırmalarında tescil

Madde 29 - Arazi toplulaĢtırmalarında yeni doğan parseller, yetkili mercilerce onanan

kesinleĢmiĢ toplulaĢtırma planları ile yeni maliklerini gösteren cetvellere dayanılarak hak sahipleri

adına tescil edilir.

ĠRTĠFAK HAKLARI VE TAġINMAZ MAL MÜKELLEFĠYETĠ ĠLE REHĠN

HAKLARININ TESCĠLĠ :

Ġrtifak hakları ve taĢınmaz mal mükellefiyetinin tescili

Madde 30 - Ġrtifak hakları, kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tescil edilir. ġahsi irtifak

hakları, ilgili taĢınmaz malın kütük sayfası irtifak hakları sütununda mükellefiyet anlamına gelen

"M" harfi ile gösterilir. Hak sahibinin adı, soyadı, baba adı ve irtifak hakkının çeĢidi belirtilerek ve

varsa süresi yazılarak tescil edilir. Bu hakların tescilinde, ayrıca her bir irtifak hakkı için A,B,C....

gibi harfler kullanılır. Arzi irtifak hakları, lehine irtifak hakkı tesis edilen yararlanan (hakim)

arazinin kütük sayfasında hak anlamına gelen "H" harfi ile, aleyhinde irtifak hakkı tesis edilen

yükümlü (hadim) arazisinin kütük sayfasında ise, "M" harfi ile gösterilir. Yararlanan arazinin kütük

sayfası irtifak hakları sütununda hangi taĢınmaz mal aleyhine nasıl bir irtifak hakkı olduğu tescil

edilir. Gerekiyorsa planında da gösterilir. Yükümlü taĢınmaz malın kütük sayfasında ise hangi

taĢınmaz mal lehine nasıl bir irtifak hakkı olduğu tescil edilir. TaĢınmaz mal mükellefiyeti,

yükümlü arazinin kütük sayfası irtifak hakları sütununa tescil edilir. Hak sahibi ve kıymeti belirtilir.

Belirli bir taĢınmaz mal lehine yükümlülük söz konusu ise, aynı zamanda yararlanan taĢınmaz mal

kütük sayfası irtifak sütununda niteliği de belirtilerek tescil edilir.

Rehin haklarının tescili

Madde 31 - TaĢınmaz mal rehin haklarının tescili, kütük sayfası özel kısmında aĢağıdaki

Ģekilde yapılır:

a) Her bir rehin hakkı; A,B,C... gibi harfler altında tescil edilir.

b) Tescilde, ipotek "Ġ", ipotekli borç senedi "Ġ.B.", irat senedi "Ġ.S." harfleriyle gösterilir.

c) Alacaklının adı, soyadı ve baba adı, tüzel kiĢinin ünvanı yazılır. Ġpotekli borç senedi

hamiline yazılı ise, bu durum belirtilir.

d) Rehin miktarı, varsa faiz oranı, rehin derecesi, rehin müddeti ile tescil tarihi ve yevmiye

numarası yazılır. Rehin hakkının tesisindeki Ģartlarda yapılan değiĢikliğe ait sözleĢmelerle alacağın

kısmen ödenmesine iliĢkin istemler ve Borçlar Kanununun 162 nci Maddesi uyarınca yapılacak

alacağın temliki sözleĢmeleri ve benzerleri, düĢünceler sütununda belirtilir. Serbest dereceden

yararlanma hakkı veren sözleĢmeler Ģerhler sütununda gösterilir.

MüĢterek rehnin tescili

Madde 32 - MüĢterek rehinin tescili aĢağıdaki Ģekilde yapılır:

a) Aynı malike ait birden çok taĢınmaz mal veya payı aynı alacak için rehin edilirse; ilgili

taĢınmaz malların kütük sayfaları rehin sütununa alacak miktarının tamamı tescil edilmekle birlikte,

düĢünceler sütununda hangi taĢınmaz mallarla müĢtereken rehinli olduğu belirtilir.

b) MüĢtereken ve/veya müteselsilen borçlu kimselere ait birden çok taĢınmaz mal veya payı

aynı alacak için rehin edilirse; ilgili bütün taĢınmaz mal kütük sayfaları, rehin sütununa alacak

miktarının tamamı tescil edilmekle birlikte, düĢünceler sütununda hangi taĢınmaz mallarla müĢterek

rehinli olduğu belirtilerek, müĢterek ve müteselsil borç olduğu ayrıca açıklanır.

c) MüĢterek ve/veya müteselsil borç durumu söz konusu olmaksızın, aynı alacak için birden

çok kiĢilere ait taĢınmaz mal veya pay rehin edilirse, taĢınmaz mal veya paylardan her birinin bu

alacağın belli bir kısmı için rehin edilmesi gerekir. Ġlgili taĢınmaz malların kütük sayfaları rehin

sütununa, rehin miktarından taĢınmaz mala isabet eden miktarı tescil edilir. Ġstemde bulunanlar her

bir taĢınmaz malın ne miktar için rehnedildiğini belirtmezlerse, istem red edilir.

Page 12: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

11

Payın rehnedilmesi

Madde 33 - MüĢterek mülkiyete konu taĢınmaz mallarda payın rehnedilmesi halinde, kimin

payının rehinli olduğu düĢünceler sütununda belirtilir. TaĢınmaz mal paylara ayrılarak

rehnedilemeyeceği gibi, paydaĢın payı da bölünerek rehnedilemez. Kat irtifakı kurulmuĢ taĢınmaz

mal üzerinde, arsa payları ayrı ayrı rehne konu olabilir. ĠĢtirak halinde mülkiyette, iĢtirak

çözülmeden bir paydaĢın payı rehnedilmez.

KorunmuĢ miktar

Madde 34 - Daha sonra tesis edilecek rehin için saklı derece bırakılmak istenirse rehindeki

Ģekle uyulmakla beraber, kütük sayfası rehin sütunu alacaklı adı kısmına "korunmuĢ miktar" ibaresi

ve alacak sütununa da miktarı yazılır. Faiz ve müddet sütunu boĢ bırakılır.

Rehin haklarına ait düĢünceler

Madde 35 - Rehin haklarına ait düĢünceler sütunundaki rehinle ilgili belirtmeler, rehin hangi

harf ile tescil edilmiĢ ise o harf kullanılarak yazılır. Aynı rehin için birden fazla belirtme yazılması

halinde de aynı harf kullanılır. Rehinle yükümlü pay devre konu olursa, düĢünceler sütunundaki

eski malikin adı çizilip, devir iĢlemine iliĢkin tarih ve yevmiye ile rehne ait harf kullanılmak

suretiyle yeni malikin adı yazılır. Rehnin terkini halinde düĢünceler sütunundaki rehne iliĢkin

belirtmeler de terkin edilir.

Ayrı müdürlüklerle ilgili istem ve yetki

Madde 36 - Ayrı müdürlüklerin yetki alanlarında bulunan taĢınmaz mallarla ilgili müĢterek

rehin, taksim ve trampa iĢlemleri, istem hangi müdürlüğe yapılmıĢ ise, ilgili müdürlüklerden yetki

alınmak suretiyle o müdürlükçe sonuçlandırılır ve tescilin yapılması için resmi senet ve diğer

belgelerin tasdikli birer örneği ilgili müdürlüklere gönderilir.

ĠĢçi ve yüklenici ipoteğinin tescili

Madde 37 - ĠĢçi ve yüklenici ipoteklerinin tescilinde kütüğün rehin haklarına ait düĢünceler

kısmında "inĢaatcı ipoteği" olduğu belirtilir.

MUVAKKAT TESCĠLĠN ġERHĠ :

Medeni kanunun 1011. maddesinde “ Aşağıdaki hâllerde geçici tescil şerhi verilebilir:

1. İddia edilen bir aynî hakkın güvence altına alınması gerekiyorsa,

2. Tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanun

olanak tanıyorsa. Geçici tescil şerhi, bütün ilgililerin razı olmasına veya hâkimin karar vermesine

bağlıdır. Şerhin konusu olan hak sonradan gerçekleşirse, şerh tarihinden başlayarak üçüncü

kişilere karşı ileri sürülebilir. Geçici tescil şerhi verilmesi istemi üzerine hâkim, tarafları dinleyerek

veya dosya üzerinde inceleme yaparak şerhe konu olan hakkın varlığının kabul edilebileceği

kanaatına varırsa, şerh kararı verir. Kararda şerhin etki bakımından süresi ve içeriği belirlenir;

gerektiğinde mahkemeye başvurulması için bir süre verilir.” Hükmü yer almaktadır. Bu konu Tapu

Sicil Tüzüğünün 58. madesinde yer almıĢ ve “Tescille ilgili geçici şerh mal sahibi ve ilgililerin

istemi veya mahkeme kararıyla yapılır. Kesin tescil,terkin olunacak şerhin tarih ve yevmiye

numarası ile yapılır.” DenilmiĢtir.

ġERHLERE ĠLĠġKĠN ĠġLEMLER :

ġerhler sütununda belirtme

Madde 54 - Kütüğün Ģerhler sütununa kiĢisel haklar,temlik hakkını kısıtlayan veya

yasaklayan Ģerhler,tescille ilgili geçici Ģerhler ile kanunların öngördüğü hususlar yazılır.

Page 13: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

12

KiĢisel hakların Ģerhi için aranacak belgeler

Madde 55 - KiĢisel hakların,kütük sayfasının Ģerhler sütununa kaydı için;

a) SatıĢla birlikte tesis edilen geri alım hakkı(vefa),bağıĢla birlikte tesis edilen bağıĢlayana

dönüĢ hakkı(rücu) ve rehinle birlikte tesis edilen serbest dereceden istifade hakkı için resmi senet.

b) SatıĢ akdinden ayrı olarak düzenlenen geri alım hakkı (vefa), bağıĢ akdinden ayrı olarak

düzenlenen bağıĢlayana dönüĢ hakkı (rücu) ve rehinden ayrı olarak düzenlenen serbest dereceden

istifade hakkı için noterce düzenlenmiĢ sözleĢme,

c) Alım (iĢtira),sözleĢmeden doğan ön alım (Ģuf'a),satıĢ vaadi,bağıĢlama vaadi ve kat karĢılığı

inĢaat hakkı için noterce düzenlenmiĢ sözleĢme,

d) Kira ve hasılat kirası için kira sözleĢmesi, Aranır.

Temlik hakkını kısıtlayan Ģerhler için aranacak belgeler

Madde 56 - Temlik hakkını kısıtlayan Ģerhler için;

a) Haciz ve ihtiyati haciz için yetkili merciin resmi yazısı,

b) Aile yurdu tesisi halinde mahkemece onanmıĢ senet,

c) Nakil ile yükümlü mirasçı tayini halinde vasiyetname örneği ve Ģerhi içeren mahkeme

yazısı,

d) Kanunların kısıtlayıcı Ģerh verilmesini öngördüğü hallerde kanunda belirtilen belgeler,

Aranır.

Temlik hakkını yasaklayan Ģerhler için aranacak belgeler

Madde 57 - Temlik hakkını yasaklayan Ģerhler için;

a) Ġhtiyati tedbir için mahkeme kararı veya yazısı,

b) Ġflasın veya konkordato ile verilen sürenin Ģerhi için yetkili merciin resmi yazısı,

c) Kanunların yasaklayıcı Ģerh verilmesini öngördüğü hallerde kanunda belirtilen belgeler,

d) Aile konutu Ģerhi için, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa

apartman yönetiminden alınmıĢ belge ile birlikte vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanı,

Aranır.

Tescil ile ilgili geçici Ģerh

Madde 58 - Tescille ilgili geçici Ģerh mal sahibi ve ilgililerin istemi veya mahkeme kararıyla

yapılır. Kesin tescil, terkin olunacak Ģerhin tarih ve yevmiye numarası ile yapılır.

ġerhin Ģekli

Madde 59-ġerhler; kütük sayfasındaki özel sütunda, konusu, süresi, tarih ve yevmiye

numarası ile varsa değeri gösterilerek yazılır. Geçici Ģerhler (G.ġ.) harfleriyle gösterilir. ġerhle

yükümlü taĢınmaz mal devre konu olursa, varsa Ģerhler bölümündeki eski malikin adı çizilip, Ģerhin

tarih ve yevmiye numarası değiĢtirilmeksizin, devir iĢlemine iliĢkin tarih ve yevmiye numarası ile

yeni malikin adı yazılır.

BEYANLARA ĠLĠġKĠN ĠġLEMLER :

Beyanlar sütununda belirtme

Madde 60 - Kütüğün beyanlar sütununa, mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar tarih ve

yevmiye numarası belirtilerek yazılır.

Teferruatın yazımı

Madde 61 - Teferruat, mülkiyet hakkı sahibinin yazılı istemi üzerine herhangi bir belge

aranılmaksızın kütüğün beyanlar sütununa yazılır. Bu yazımda teferruatın adedi, cinsi ve kıymeti

gösterilir. Beyanlar sütunu, teferruatın yazımı için yeterli olmaz ise, yazılı istemin tarih ve yevmiye

numarası belirtilerek, dosyasındaki istem belgesine yollama yapılır.

Page 14: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

13

Tesisi artık mümkün olmayan ayni hakların yazımı

Madde 62 - Türk medeni Kanununun taĢınmaz mal sicilleri ile ilgili hükümlerine göre

kurulmaları artık mümkün olmayan ayni haklar, taĢınmaz malın kütüğünün beyanlar sütununa

yazılır. Bu hakların tasarruf iĢlemleri, müstakil ve daimi hakların kaydı usulüne tabidir.

Vesayet altına alınma

Madde 63 - Müdürlüğün, bir kiĢinin vesayet altına alındığına veya vesayetin kaldırıldığına

dair mahkeme kararlarından yazılı olarak bilgisi olursa, durum taĢınmaz malların kütüğünün

beyanlar sütununa, tarih ve yevmiye numarası da gösterilerek yazılır.

ĠĢçi ve yüklenicinin iĢe baĢlama tarihi

Madde 64 - ĠĢçi ve yüklenicinin iĢe baĢlama tarihi, iĢçi veya yüklenicilerden birinin istemi

halinde inĢaatla ilgili sözleĢme ve belediye yer teslim tutanağının verilmesi üzerine, taĢınmaz malın

kütüğünün beyanlar sütununa tarih ve yevmiye numarası ile birlikte yazılır. Bu durumdan taĢınmaz

mal malikine bilgi verilir.

TEFERRUATIN YAZIMI :

Yukarıda TST.nün 61. maddesinde belirtildiği üzere Teferruat, mülkiyet hakkı sahibinin yazılı

istemi üzerine herhangi bir belge aranılmaksızın kütüğün beyanlar sütununa yazılır. Bu yazımda

teferruatın adedi, cinsi ve kıymeti gösterilir. Beyanlar sütunu, teferruatın yazımı için yeterli olmaz

ise, yazılı istemin tarih ve yevmiye numarası belirtilerek, dosyasındaki istem belgesine yollama

yapılır.

TESCĠL KONTROLLERĠ :

Tescilin kontrolü

Madde 38 - Tescili yapan memur, akitli iĢlemlerde resmi senedin, akitsiz iĢlemlerde de istem

belgesinin arka yüzündeki özel bölümünde "Tescil tarafımdan yapılmıĢtır" cümlesinin altına adını,

soyadını yazarak imza eder. Yapılan tesciller, müdür veya bu iĢ için görevlendirilen memur

tarafından, "Kontrol edilmiĢtir" cümlesi yazılarak imza edilir.

TASHĠHLER VE TADĠLLER :

Kütük Üzerinde Düzeltmeler

Madde 85 - Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için

ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir. Belgeye aykırı

yazımın veya tescilin düzeltilmesine,ilgililerden birisinin yazılı oluru olmazsa,müdür defterdarlık

veya mal müdürlüğünden düzeltme için dava açılmasını,talep eder. Hazine avukatı bulunmayan

yerlerde bu düzeltmeler için müdürlük tarafından re'sen dava açılır. Ġkinci ve üçüncü fıkralardaki

durum,ayrıca kütük sayfasının beyanlar sütununda belirtilir. Kütükte belgesine aykırı olarak adi

yazım hatası yapıldığının iĢlem sırasında saptanması halinde,müdürce nedeni düzeltmeler sicilinde

açıklanarak re'sen düzeltme yapılır.

Sonradan gelen hak sahiplerinin durumu

Madde 86 - Yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuĢ kiĢilerin hakkını

etkileyici nitelikte ise,bu hak sahiplerinin de yazılı olurları aranır.

Kadastro tespitleri sırasında yapılan yanlıĢlıkların düzeltilmesi

Madde 87 - Kadastro çalıĢmaları sırasında meydana gelen yazım hatalarıyla ad,soyadı ve

baba adındaki yanlıĢlık veya eksiklikler ilgilisinin baĢvuru üzerine;

Page 15: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

14

Senetsizden tespitlerde;nüfus kayıt örneği ve taĢınmaz malın bulunduğu mahalle veya köy

muhtarlığından alınacak fotoğraflı ilmühaber,

Kayda dayalı tespitlerde;dayanağı kayıt ve belgeler, Ġncelenerek,talebin gerçek hak

sahibinden geldiğine kanaat getirilmesi Ģartıyla ve talep yevmiye defterine kaydedilmek suretiyle

düzeltilebilir.

Düzeltmenin Ģekli

Madde 88 - YanlıĢ yazım okunacak Ģekilde kırmızı mürekkepli kalemle çizilir ve ilk boĢ

sütuna doğrusu yazılır. Kazıntı,silinti,satır aralarına veya sayfa kenarına çıkıntı veya kayda ek

yapılmak suretiyle düzeltme yapılamaz. Yevmiye defterine kaydedilerek yapılan düzeltmelerde

tarih ve yevmiye numarası,düzeltmeler siciline kaydedilerek yapılanlarda ise bu sicilin numarası

düzeltilen iĢlemin üzerine yazılır. Düzeltme ile ilgili belgeler taĢınmaz mala ait dosyada saklanır.

Tadil, mevcut olan tescilin içeriğindeki değiĢikliği ifade eder. Tadil ile tashihin birbirinden

farklı yönleri vardır. Çünkü tadil, mevcut ve esası doğru olan bir kaydın içeriğinde yapılan

değiĢikliktir. Tashih ise, tapuya yanlıĢ olarak düĢürülmüĢ kaydın düzeltilmesi anlamını

taĢımaktadır.

Uygulamada tadillerin, genel olarak irtifak hakkının kapsamını ve rehin haklarının Ģartlarını

ilgilendirdiği görülmektedir. Örneğin;

Yaya olarak geçmek üzere tesis edilmiĢ bulunan geçit hakkı sahibine araba ile geçmek hakkı

tanınması irtifak hakkının,

Vadenin uzatılması yada faiz oranının düĢürülmesi de rehin hakkının,

Tadili olarak nitelendirilebilir.

AYIRMA, BĠRLEġTĠRME VE TERKĠNLER ĠLE KAYITLARIN NAKLĠ :

Kayıtların Nakli TaĢınmaz malların ayrılması

Madde 65 - Bir taĢınmaz malın ayrılmasında her yeni parsel için bir kütük sayfası açılıp

re'sen tescil edilir. Önceki sayfadaki kayıtlar, aĢağıdaki hükümlere göre yeni sayfasına nakledilerek

eski sayfa kapatılır.

TaĢınmaz mal ayrılmasında faydalanan taĢınmaz mal yönünden irtifak haklarının nakli

Madde 66 - Ġrtifak hakkından istifade eden taĢınmaz mal parçalara ayrıldığında, irtifak hakkı

her kısım için devam eder. Ancak bu haktan yalnız bir kısım taĢınmaz mal istifade edebiliyorsa,

yükümlü taĢınmaz mal sahibi irtifak hakkının diğer parçalardan terkinini isteyebilir. Tapu idaresi bu

istemi irtifak hakkı sahibine tebliğ eder. Tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde itiraz edilmezse

irtifak hakkı terkin olunur.

TaĢınmaz malın ayrılmasında yükümlü taĢınmaz mal yönünden irtifak haklarının nakli

Madde 67 - Yükümlü taĢınmaz malın ayrılması halinde irtifak hakkı her kısım için devam

eder. Ancak irtifak hakkı bir kısım üzerinde kullanılamazsa, o kısım maliki irtifak hakkının kendi

taĢınmaz malından terkin olunmasını isteyebilir. Tapu idaresi, bu istemi istifade eden irtifak hakkı

sahibine tebliğ eder. Tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde itiraz edilmezse irtifak hakkı terkin

olunur.

TaĢınmaz malların ayrılmasında rehnin nakli

Madde 68 - TaĢınmaz malların ayrılmasında, rehin hakları yeni taĢınmaz malların hepsinin

sayfalarına aynen nakledilir. OluĢan parsellerin tapu kütük sayfalarının düĢünceler sütununda,

birbirleriyle bağlantıları belirtilir. Ayırma ve nakil iĢlemi, alacaklılara hemen bildirilir.

Page 16: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

15

TaĢınmaz malın ayrılmasında rehnin bölünmesi

Madde 69 - TaĢınmaz malın ayrılması sırasında, üzerinde bulunan rehnin de ayrılan

parçaların kıymeti oranında bölünmesi istenirse, alacaklı ile borçlunun aralarında yapacakları

sözleĢmeye, sözleĢme yoksa, talep eden tarafın mahkemeden alacağı karara göre iĢlem yapılır.

ĠĢlem sonucu alacaklıya hemen duyurulur.

TaĢınmaz malların ayırma yolu ile taksiminde rehnin nakli

Madde 70 - Hisseli bir taĢınmaz malın paydaĢlarından bir veya birkaçının payı üzerinde rehin

hakkı olup da, bu taĢınmaz mal parçalara ayrılarak taksim edilirse, rehin hakkı bununla yükümlü

paydaĢ veya paydaĢlara isabet eden taĢınmaz mallara aynen nakledilir. Rehin hakkı ile yükümlü

olmayan paydaĢ veya paydaĢlara ait taĢınmaz mallar ise serbest bırakılır. ĠĢlemin sonucu alacaklıya

hemen duyurulur.

TaĢınmaz malların aynen taksiminde rehnin nakli

Madde 71 - Aynı hissedarlara ait birden fazla taĢınmaz mal müĢterek ve müteselsilen rehinli

olup da, ayrılma söz konusu olmaksızın taksim edilir ise, rehin bütün taĢınmaz mallar üzerinde

olduğu gibi muhafaza edilir. ĠĢlemin sonucu alacaklıya duyurulur. Aynı hissedarlara ait birden fazla

taĢınmaz mal, müĢterek ve müteselsilen sorumlu olmaksızın ayrı ayrı rehinli olup da aynen taksim

edilir ise, rehin hakları bununla yükümlü paydaĢ veya paydaĢlara isabet eden taĢınmaz mallara

aynen nakledilir. ĠĢlemin, sonucu alacaklıya hemen duyurulur.

Faydalanan ve yükümlü taĢınmaz malların ayrılması

Madde 72 - Faydalanan ve yükümlü taĢınmaz malların ayrılmasında kütük sayfasında mevcut

hak ve yükümlülük, oluĢan yeni parsellerin kütük sayfalarına aynen nakledilir ve beyanlar

sütunlarında aralarındaki bağlantı gösterilir.

ġerhlerin ve beyanlar sütunundaki belirtmelerin nakli

Madde 73 - Bir taĢınmaz malın ayrılmasında üzerindeki bütün Ģerhler ve beyan kayıtları,

oluĢan parsellerin sayfalarına aynen nakledilerek aralarında bağlantı sağlanır. Beyan kaydı ile ilgili

olan parseller hukuken ve teknik açıdan belirlenebiliyor ise, sadece o parsellere nakledilmekle

yetinilir.

Yeni parsel oluĢumunu gerektirmeyen ayrılmalarda hakların durumu

Madde 74 - Bir taĢınmaz maldan kamulaĢtırma gibi bir nedenle hakların ve yükümlülüklerin

nakline gerek olmadan bir parçası ayrılarak sicilden terkini gerekiyor ise, kütük sayfası, taĢınmaz

malın diğer kısmı için olduğu gibi bırakılır. Ayrılan parçanın yüzölçümü, ayırma tarihi ve yevmiye

numarası ile ayırma nedeni taĢınmaz malın yüzölçümü kısmında gösterilir ve miktarından düĢülür.

KamulaĢtırma iĢleminin sonucunda, kütükteki bütün hak sahipleri son durumdan haberdar edilir.

Ayrıca, bedelin dağıtımında dikkate alınmak üzere, iĢlem kamulaĢtırmayı yapan idareye ve hak

sahiplerine duyurulur.

TaĢınmaz malların birleĢtirilmesi ve üzerindeki hakların nakli

Madde 75 - Aynı veya değiĢik kiĢilere ait birbirine bitiĢik taĢınmaz malların birleĢtirilmesi

mümkündür. BirleĢtirilecek taĢınmaz malların üzerinde, rehin ve irtifak hakları gibi kaydedilmiĢ

haklar ile taĢınmaz mal yükümlülükleri gibi Ģerh edilmiĢ haklar varsa, bütün hak sahiplerinin ve

rehin alacaklılarının muvafakatlarının alınması zorunludur. BirleĢtirilen taĢınmaz mallar üzerindeki

hak ve yükümlülükler, yeni oluĢan taĢınmaz malın kütük sayfasına aynen nakledilir. Nakledilen

haklar ve yükümlülüklerin paydaĢlardan hangisine ait olduğu da ayrıca belirtilir ve eski sayfalar

kapatılır.

Page 17: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

16

SAHĠFELERLE ĠLGĠLĠ ĠġLEMLER :

Ek sayfa açılması

Madde 76 - Bir taĢınmaz malın kayıtlı olduğu kütük sayfasının bölümlerinden herhangi

birisinin dolması halinde, ilgili mahalle veya köyün son kütüğünde ilk boĢ sayfa açılır ve sayfanın

numara bölümündeki ek sayfa numarası ile karĢılıklı bağlantı sağlanır. Eklenen sayfada herhangi bir

bölümün dolması halinde de yeni ek sayfa açılması mümkündür. Açılan ek sayfalarda taĢınmaz

malın yüzölçümü ve niteliği belirtilmez.

Sayfa kapatılması ve yeni sayfa açılması

Madde 77 - Ayırma, birleĢtirme, taĢınmaz mal kaydının terkini ve nakli durumlarında kütük

sayfası kapatılır. Bunun için "Sayfa No" sütunu sol üst köĢeden sağa çapraz. "Mülkiyet" sütununda

maliklerden sonra gelen ilk boĢ satır da yatay olmak üzere kırmızı mürekkepli kalemle ve çift çizgi

ile çizilir. Beyanlar sütununda kapatılma nedeni yine kırmızı mürekkepli kalemle açıklanarak,

iĢlemle ilgili tarih ve yevmiye numarası yazılır. Kapatılan kütük sayfası ile birlikte varsa ek sayfalar

da aynı Ģekilde kapatılır. Bir taĢınmaz mala ait kütük sayfası yıpranma veya kopma gibi nedenlerle

kullanılamaz veya okunamaz hale gelirse, re'sen kapatılır ve yeni sayfa açılır. Kapatılan sayfa ve

sayfalar üzerindeki terkin edilmemiĢ haklar ve beyanlar, açılan yeni sayfaya kendi tarih ve yevmiye

numaraları değiĢtirilmeden aynen nakledilir. Kapatılan sayfa üzerinde iĢlem yapılamaz.

ÖZEL YASALARINA GÖRE KENDĠLĠĞĠNDEN YAPILACAK TESCĠL, TERKĠN VE

TADĠLLER :

Tapu sicilinde tescil, terkin ve tadillerde genel usul talep ve katılım ile gerçekleĢmekte ise de

özel yasalarında hüküm bulunan konularda kendiliğinden iĢlem yapılabilmektedir.

Örneğin Medeni kanunun 1026. maddesinde ―Bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü

hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taĢınmaz maliki, terkini isteyebilir. Tapu memuru bu

istemi yerine getirirse, her ilgili, bu iĢlemin kendisine tebliği tarihinden baĢlayarak otuz gün içinde

terkine karĢı dava açabilir. Tapu memuru, re'sen hâkime baĢvurarak aynî hakkın sona erdiğinin

belirlenmesine iliĢkin karar verilmesini istemeye ve hâkimin vereceği karara dayanarak terkin

iĢlemini yapmaya yetkilidir.‖ Denilmektedir. Yine 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddesini

değiĢtiren 6217 sayılı Kanun, tapuya Ģerh verilen satıĢ vaadi sözleĢmeleriyle irtifak hakkı tesisi

vaadleri, Ģerhten itibaren beĢ yıl içinde satıĢ yapılmaz yada irtifak hakkı tesis edilmezse, tapu sicil

müdürü tarafından resen terkinini öngörmüĢtür. Tapu Sicil Tüzüğünün 78. maddesinde ―Kanunda

açıkça gösterilen haller ile Ģerh edilmiĢ Ģahsi haklarda ve tesis edilmiĢ arzi ve Ģahsi irtifak

haklarında belli bir süre söz konusu ise, bu sürenin dolması halinde taĢınmaz mal malikin istemi

üzerine de terkin iĢlemi yapılabilir.‖ Demektedir. Görüleceği üzere her ne kadar resen

(kendiliğinden) terkinden söz edilmekte ise de burada yine de taĢınmaz mal malikinin talebi üzerine

resen terkin anlaĢılmalıdır.

Bu konuda Ġcra Ġflas Kanununun haciz hükümleri gibi çeĢitli kanunlarla çeĢitli hükümler

getirilmiĢtir.

KAYIT DEĞĠġĠKLĠKLERĠ, TERKĠN VE TADĠLLER :

Terkin istemi

Madde 78 - Tapu sicilinde terkin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da

mahkeme kararına dayalı olarak yapılır. Ġpotekli borç senedi ve irat senetlerinin terkininde bu

senetlerin müdürlüğe ibrazı veya mahkemece hükümsüzlüğüne karar verilmiĢ olması zorunludur.

Kayıtların terkininde tescil istemleriyle ilgili hükümler aynen uygulanır. Kanunda açıkça gösterilen

haller ile ĢerhedilmiĢ Ģahsi haklarda ve tescil edilmiĢ arzi ve Ģahsi irtifak haklarında belli bir süre

Page 18: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

17

söz konusu ise, bu sürenin dolması halinde taĢınmaz mal malikinin istemi üzerine de terkin iĢlemi

yapılabilir.

Terkinin Ģekli

Madde 79 - Tapu sicili üzerinde yapılacak terkinler, terkin edilecek hakla ilgili kaydın

üzerinin kırmızı mürekkepli kalemle çizilmesi ve altındaki satıra yine kırmızı mürekkepli kalemle

"terkin edilmiĢtir" ibaresi ile tarih ve yevmiye numarasının yazılması ve müdürün veya

görevlendireceği bir memurun imza etmesi ile olur. Hakkın tescilinde harf kullanılmıĢ ise terkininde

de aynı harf kullanılır.

Ġpotekli borç senedi ve irat senedinin iptali

Madde 80 - Bir ipotekli borç senedi veya irat senedinin iptali, kırmızı mürekkepli kalemle

çapraz çizgi çekilmek ve terkin edildiği hususu yazılmak, terkine iliĢkin tarih ve yevmiye numarası

belirtilmek ve müdür tarafından imzalanmak suretiyle yapılır. Bir senet yıpranmıĢ ve

okunamayacak hale gelmiĢ ise, aynı usulle ve üzerine iptal nedeni yazıldıktan sonra iptal edilip,

yeniden verilme nedeni belirtilmek suretiyle yeni senet verilir. Yeni senet müdür ve hakim

tarafından imzalanır. Ġptal edilen senetler kütük sayfasına ait dosyada saklanır.

Kaydın değiĢtirilmesi

Madde 81 - Tapu sicilinde değiĢiklik, hak sahibinin veya yetkili makamın istemi ya da

mahkeme kararına dayalı olarak yapılır. Rehinler hakkındaki özel hükümler saklı kalmak koĢuluyla

tapu sicilindeki değiĢiklikler, üzerinin kırmızı mürekkepli kalemle çizilip, değiĢiklik tarih ve

yevmiye numarasıyla yeni kaydın yazılması suretiyle yapılır. Önceki kayıt bir harfle yazılı ise, yine

aynı harf kullanılır.

Rehinle ilgili değiĢiklikler

Madde 82 - Rehinli alacağın kısmen ödenmesi veya rehnin miktar,faiz,derece, süre gibi

unsurlarında yapılacak değiĢiklikler,düĢünceler sütununda ilgili rehnin harfi kullanılmak suretiyle

belirtilir.

Ġpotekli borç senedi ve irat senedi üzerinde yapılacak değiĢiklikler.

Madde 83 - Ġpotekli borç ve irat senetleri kayıtlarının değiĢtirilmesi tarafların anlaĢması ve

senetlerin müdürlüğe verilmesi ile yapılabilir. AnlaĢma olmazsa mahkeme kararı olmadan

değiĢiklik yapılamaz. Kayıt üzerinde yapılan değiĢiklikler,senetler üzerine de yazılmak suretiyle

müdür ve hakim tarafından imza edilir.

Rehinli alacağın temliki

Madde 84 - Rehinli alacağın temliki halinde;kütük sayfasının ilgili kısmında eski alacaklının

adı,soyadı ve baba adı kırmızı mürekkepli kalemle çizilir ve üzerine düĢüncelere bakınız anlamına

gelen "D.B" harfleri,düĢünceler sütununda da rehinle ilgili harfle yeni alacaklının adı,iĢleme ait

tarih ve yevmiye numarası yazılır.

TAPU KÜTÜĞÜ, ZABIT DEFTERĠ ÜZERĠNDE TEDAVÜL, CĠNS DEĞĠġĠKLĠĞĠ VE

PAYDA TAMAMLANMASI;

Tapu kütüğü Kadastro sonrası, zabıt defteri ise Kadastro öncesi sicili ifade eder. Bu nedenle

tedavül yani sicil üzerindeki evrelerin gösterimi her iki sicil için farklılık göstermektedir. Tapu

kütüğünde her türlü değiĢim (gerek tescil ve gerekse tadil) değiĢen kaydın kırmızı mürekkepli

kalemle çizilerek değiĢiklik tarihinin yazılması, yeni durumun ise siyah yada mavi mürekkepli

kalemle yeni satıra (Yada düĢünceler hanesine) yazılması ile gerçekleĢtirilir.

Page 19: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

18

Zabıt defteri ise tarih esasına göre tutulmakta olan bir sicil olduğundan tapu kütüğü

anlamında bir terkinden söz etmek olası değildir. Bu bakımdan sicildeki herhangi bir tedavül

durumunda değiĢecek kaydın nereye gittiği, aynı Ģekilde yeni kaydın nereden geldiği hususları ilgili

sicil sayfalarının özel sütunlarında belirtilerek kayıt birlikteliği sağlanmaktadır. Buna münakale adı

verilir. Tapu kütüğünde payda toplanmaları aynı sicil üzerinde yapıldığından bu konuya

değinilmeyecektir. Ancak zabıt kaydının tarik esasına göre tutulması nedeniyle münakalelerin

sağlıklı bir Ģekilde yapılması, payda tutarlılığı açısından oldukça önem arz etmektedir. Bir arazinin

kimlere ait olduğunu tespiti zabıt kaydı geldi ve gittilerinin doğru yapılması ile olanaklı olacaktır.

ĠMAR KANUNU UYARINCA YAPILACAK TESCĠLLER :

Bilineceği üzere 3194 sayılı Ġmar Kanunun 19. maddesinde ―KesinleĢen parselasyon planları

tescil edilmek üzere tapu dairesine gönderilir. Bu daireler ilgililerin muvafakatı aranmaksızın,

sicilleri planlara göre re‘sen tanzim ve tesis ederler.‖ Hükmü yer almaktadır.

Bu bakımdan kesinleĢmiĢ parselasyon planlarının tescil edilmek üzere tapu dairesine

gönderilmesi halinde (ki burada Kadastro Müdürlüklerince kontrolleri yapıldıktan sonra

anlaĢılmalıdır) uygulamaya giren taĢınmaz malların sicilleri kapatılarak en son sahifeden baĢlamak

üzere yeni alan ada/parsel numaraları altında ve pay almayan paydaĢ kalmamak üzere tescilleri

yapılmalıdır.

MADDE 85 - Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için

ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir.

Belgeye aykırı yazımın veya tescilin düzeltilmesine, ilgilerden birisinin yazılı oluru olmazsa,

müdür defterdarlık veya mal müdürlüğünden düzeltme için dava açılmasını, talep eder.

Hazine avukatı bulunmayan yerlerde bu düzeltmeler için müdürlük tarafından re'sen dava

açılır.

Ġkinci ve üçüncü fıkralardaki durum, ayrıca kütük sayfasının beyanlar sütununda belirtilir.

(DeğiĢik son fıkra: 2004/8109 - 8.11.2004 / m.14) Kütük, yevmiye defteri ve yardımcı

sicillerde belgesine aykırı olarak basit yazım hatası yapıldığının tespit edilmesi halinde, müdür

tarafından nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak, re'sen düzeltme yapılır.

Bunun yanı sıra Ġdaremizin 17/01/1984 tarih ve 1458 sayılı Genelgesi ile sicil üzerinde

yapılan hataların düzeltimine iliĢkin yöntem ve koĢullarda belirlenmiĢtir.

Bu genelge uyarınca tashih iĢlemleri tapu sicil muhafızlıklarınca yapılabilecektir.

A - Kadastro ve Tapulama Hizmetlerinden Doğan Hatalar:

1) Tashihe konu hatalar; tapulama ve kadastro hizmetleri sonucunda doğmuĢ ve tesbitler

kesinleĢerek kütük, pafta ve evrakı müsbiteler tapu dairelerine devredilmiĢ bulunmalıdır.

2) Hatalı iĢlemlerin söz konusu olduğu taĢınmazlarda, tahdit ve tesbitin herhangi bir tapu

kaydına veya herhangi bir kamusal belgeye dayandırılmaması, baĢka bir anlatımla hatanın, tahdit ve

tesbitin, senetsizden bilirkiĢiler veya muhtarın yanlıĢ beyanı sonucunda yapılmıĢ olmasıyla

meydana geldiği belirlenmelidir.

Buna göre tapulama ve kadastrolama hizmetleri sırasında vuku bulan ve kesinleĢen tahdit ve

tesbit iĢlemlerinde;

a) Evrakına ve haritasına aykırı olarak hatalı tescil edilen yüzölçümleri,

b) Evrakına ve haritasına aykırı olarak hatalı tescil edilen taĢınmazın niteliği,

c) Malikin soyadının yanlıĢ yazılması veya hiç yazılmamıĢ bulunması,

d) Malikin baba adının yanlıĢ yazılması veya hiç yazılmamıĢ olması,

e) Malikin cinsiyetinin mülkiyet hanesine yanlıĢ yazılmıĢ bulunması, yani oğlu yerine kızı,

kızı yerine oğlu yazılmıĢ olması,

f) Malikin baba adı ile birlikte soyadının yanlıĢ yazılmıĢ olması,

Page 20: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

19

g) Malik adının noksan veya yanlıĢ yazılıĢ olması,

h) Malik veya baba adı iki isim iken, tek isim yahut tek isim iken iki isim yazılmıĢ olması

yada tek veya iki ismin rumuzla yazılmıĢ olması,

gibi meydana gelmiĢ hatalar, idari yönden tashihi gerekli maddi hatalar olarak kabul

edilmelidir.

Yukarıda yazılı maddi hataların, ilgililerinin bir kusuru olmaksızın idaremizden

kaynaklandığının kadastro beyannameleri ile tapulama tutanakları ve bağlı belgelerin

incelenmesinden anlaĢılması halinde; gerektiğinde taĢınmazın bulunduğu mahallesi veya köyü

muhtarlığından alınacak fotoğraflı ilmuhaber ile nüfus idaresinden alınacak kayıt örneği birlikte

değerlendirilmelidir.

Ancak; yüzölçümü ile ilgili hataların tashihinde, mahallinde inceleme yapılarak eldeki

verilerin zemine uygunluğu, bir tutanakla tevsik edilmelidir.

Tapu sicilindeki diğer bilgilerin buradaki veriler ile uygunluğunun tesbit edilmesi, ayrıca

Tapu Sicil Tüzüğünün 16 ncı maddesi uyarınca kanaat getirilmesi halinde, tashin talebi yevmiye

defterine kayıt edilmek ve tapu senedi düzenlemek suretiyle tashih iĢlemi yapılmalı, aksi takdirde

talep red edilmelidir.

3) Kadastro veya tapulama tahdit ve tesbiti tapu kaydına dayalı olarak yapılmakla birlikte,

malik hanesinde yazılı isimler tapu kaydına uygun değilse, bu durumda tashih iĢlemi ancak kadastro

veya tapulamadan öneki tapu kaydına uygun hale getirebilmek için yapılabilmelidir. Kadastro veya

tapulama tesbiti dayandığı tapu kaydına uygun ise, düzeltme istemi kabul edilmemeli düzeltmenin

yapılmasına iliĢkin mahkeme kararı aranılmalıdır.

Tahdit ve tesbit tapu kaydına uygun olmakla bareber kadastro ve tapulamaya esas tapu

kaydındaki tescilin evrakı müsbitesine muhalif olduğunun anlaĢılması halinde, nüfus kaydı,

fotoğraflı ilmuhaberi, evrakı müsbite ile karĢılaĢtırılarak, tüzüğün 16. maddesine göre de kanaat

gelmesi halinde de tashih iĢlemi yapılabilmelidir.

4) Hatalı olduğu belirtilen tapu kaydı kadastro veya tapulama tahdit veya tesbitine vaki

itirazlar sonucu, ilgili mahkemelerde verilen kararlar ile oluĢmuĢ ve kararlar uygun Ģekilde tescil

edilmiĢ ise, düzeltme yine mahkeme kararı ile yapılmalıdır.

B - Tapu Sicil Muhafızlıklarınca Yapılan Hatalar:

Tapu sicilinde kayıtlı taĢınmazların devir ve temliki sırasında, tapu idarelerince meydana

getirilen ve yukarıda tanımlanan nitelikteki maddi hatalar,

1) ĠĢlem anında farkına varılan hatalar, Tapu Sicil Tüzüğünün 107 ve 109 ncu maddeleri

uyarınca tahsihler siciline alınarak re'sen,

2) ĠĢlemden sonra ilgililerinin ve üçüncü Ģahısların muttâli oldukları hatalar, tashihler siciline

alınmak suretiyle değil, Tapu Sicil Tüzüğünün 107 nci maddesi uyarınca ilgilisinin konuya iliĢkin

talebinin yevmiye defterine kayıt edilmek, yeni kayıt tesis ve tapu senedi düzenlenmek suretiyle

düzeltilmelidir.

Bu gibi durumlarda hataya konu taĢınmazın ilk tesisinden itibaren tüm tedavüllerine ait evrakı

müsbite ve resmi senetlerine inilerek hatanın oluĢtuğu iĢlemdeki kimlik tesbitinin (nüfusda kayıtlı

olduğu yer, cilt, sahife ve sıra no) kanuni belgelere dayandırılıp dayandırılmadığı araĢtırılmalı ve

eğer kimlik tesbiti mevzuata uygun Ģekilde yapılmıĢ olmasına rağmen tescil hatalı ise, hata Tapu

Sicil Tüzüğünün 107 nci maddesi gereğince ilgililerinin talepleri yevmiye defterine kaydedilip,

yeni kayıt tesis edilerek giderilmelidir.

3) 2521 sayılı Soyadı Kanunundan önce tesis edilmiĢ tapu kayıtları ile bu kayıtlar esas

alındığı kadastro ve tapulama tesbitlerinde eksik olan soyadlarının ilavesi iĢlemleri de, alınacak

nüfus kaydı ve ilmuhaberlere dayandırılarak yerine getirilmelidir.

Page 21: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

20

C - Diğer Ġdarelerin Sebep Olduğu Hatalar:

Tapu sicil muhafızlıklarında yapılan akit ve tescil iĢlemlerine dayanak olan ve diğer idareler

veya mahkemelerce düzenlenen (kimlik belgesi, tahsis kararı, veraset belgesi v.s.) belgelerde bu

idarece düĢülen hatalar da yine aynı idarenin doğru durumu belirleyen resmi belgelerine

dayandırılarak düzeltilmelidir.

D - Yukarıda sayılan hallerden baĢka, bir hata olmayıp eksiklik bulunduğu taktirde (Malik

veya babasının iki adından birinin veya iki veya daha fazla kelimeden müteĢekkil soy adından

birinin yazılmamıĢ olmas gibi) geldi kayıtlara ve mevcut belgeler değerlendirilerek, ilgilisinin hak

sahibi olduğuna da kanaat getirildiğinde iĢlemin yerine getirilmesi gerekir.

E- Mali Yönü:

1) Ġdarelerimizce meydana getirilen hatalar;

Gerek tapu sicil muhafızlıklarının ve gerekse kadastro veya tapulama müdürlüklerinin sebep

olduğu hatalar harçlar kanunun 59 ncu maddesi gereği olarak harç alınmadan tashih edilmelidir.

2) Diğer idarelerce meydana getirilen hatalar;

Ġdarelerimizin kusurundan değilde, diğer idarelerin düzenledikleri belgelere dayalı olarak

meydana gelen hatalar ise tashih harcı ödettirildikten sonra düzeltilmelidir.

ġeklinde konu Genelgeye bağlanılmıĢtır.

SONRADAN GELEN HAK SAHĠPLERĠNĠN DURUMU

MADDE 86 - Yapılacak düzeltmeler hatalı yazımdan sonra hak sahibi olmuĢ kiĢilerin hakkını

etkileyici nitelikte ise, bu hak sahiplerinin de yazılı olurları aranır.

KADASTRO TESPĠTLERĠ SIRASINDA YAPILAN YANLIġLIKLARIN DÜZELTĠLMESĠ

MADDE 87 - Kadastro çalıĢmaları sırasında meydana gelen yazım hatalarıyla ad, soyadı ve

baba adındaki yanlıĢlık veya eksiklikler ilgilisinin baĢvurusu üzerine;

a) Senetsizden tespitlerde; nüfus kayıt örneği ve taĢınmaz malın bulunduğu mahalle veya köy

muhtarlığından alınacak fotoğraflı ilmuhaber,

b) Kayda dayalı tespitlerde; dayanağı kayıt ve belgeler, Ġncelenerek, talebin gerçek hak

sahibinden geldiğine kanaat getirilmesi Ģartıyla ve talep yevmiye defterine kaydedilmek suretiyle

düzeltilebilir.

DÜZELTMENĠN ġEKLĠ

MADDE 88 - YanlıĢ yazım okunacak Ģekilde kırmızı mürekkepli kalemle çizilir ve ilk boĢ

sütuna doğrusu yazılır.

Kazıntı, silinti, satır aralarına veya sayfa kenarına çıkıntı veya kayda ek yapılmak suretiyle

düzeltme yapılamaz.

Yevmiye defterine kaydedilerek yapılan düzeltmelerde tarih ve yevmiye numarası,

düzetmeler siciline kaydedilerek yapılanlarda ise bu sicilin numarası düzeltilen iĢlemin üzerine

yazılır. Düzeltme ile ilgili belgeler taĢınmaz mala ait dosyada saklanır.

ONBĠRĠNCĠ BÖLÜM

YARDIMCI SĠCĠLLER

MAL SAHĠPLERĠ SĠCĠLĠ

MADDE 89 - TaĢınmaz mal maliklerinin adı, soyadı, ikametgahları ve sahip oldukları

taĢınmaz malların ada, parsel, sayfa numaraları ile mahelle veya köyleri mal sahipleri siciline

yazılır. Maliklerin soyadının baĢ harfine göre her harf için ayrı bir defter açılır. KiĢinin birden fazla

taĢınmaz malı varsa, tamamı aynı sütunda gösterilir. Bir taĢınmaz mal, malikinin mülkiyetinden

çıkınca kırmızı mürekkepli kalemle ada ve parsel numarası çizilir. Ayırma ve birleĢtirme

iĢlemlerinde, eski ada, parsel ve sayfa numaraları çizilip yeni numaralar yazılır.

Page 22: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

21

TaĢınmaz mal sahibi, ikametgahını değiĢtirdiğini, bildirdiğinde, mal sahipleri sicilinin ilgili

kısmına yeni ikametgahı yazılır.

AZĠLLER SĠCĠLĠ

MADDE 90 - Vekaletten aziller, vekalet verenlerin soyadının baĢ harflerine göre, her harf için

sicilde ayrılan bölüme yazılır.

Azil belgesi geldiğinde, müdür veya görevlendireceği memur tarafından üzerine alındığı tarih,

saat ve dakika hemen yazılarak aziller siciline kaydedilir.

DÜZELTMELER SĠCĠLĠ

MADDE 91 - Yevmiye defterine yazılması gerekmiyen düzeltmelerin sebebi, düzeltmeler

siciline kaydedilir.

KAMU ORTA MALLARI SĠCĠLĠ

MADDE 92 - Mer'a, yaylak, kıĢlak gibi kamu orta malları, özel sicile yazılır ve hangi köy

veya belediyeye tahsisli olduğu belirtilir. Ġlgili belgeler özel dosyasında saklanır.

DĠĞER DEFTERLER

MADDE 93 - Tapu dairelerinde ayrıca tablo-mahzen defteri, yazıĢma defteri ve idari sınırlar

kayıt defteri de tutulur.

TABLO-MAHZEN DEFTERĠ

MADDE 94 - Müdürlükte bulunan bütün kütük, zabıt defteri, yevmiye defteri ve resmi senet

ciltleri ile yardımcı siciller tablo-mahzen defterine kaydedilir.

Tablo-mahzen defterindeki yazımlar, her yıl sonunda Genel Müdürlüğe bildirilir.

YAZIġMA DEFTERĠ

MADDE 95 - Yevmiye defteri ve aziller siciline yazılan iĢlem ve belgeler dıĢında tapu

dairesine gelen ve giden bütün yazılar ve istemler yazıĢma defterine kaydedilir.

ĠDARĠ SINIRLAR KAYIT DEFTERĠ

MADDE 96 - Yetkili mercilerce karara bağlanan idari sınırlarla ilgili kararlar ve köy sınırları,

idari sınırlar defterine yazılır ve belgeleri özel dosyasında saklanır.

ONĠKĠNCĠ BÖLÜM

SĠCĠLLERĠN SAKLANMASI

SĠCĠL VE DEFTERLERĠN SAKLANMASI

MADDE 97 - Bu Tüzükte yazılı ana ve yardımcı siciller ile defterler özenle saklanır ve imha

edilmezler.

RESMĠ SENETLERĠN SAKLANMASI

MADDE 98 - Resmi senetler her yıl tarih ve yevmiye sırasıyla ciltlenerek saklanır.

BELGELERĠN SAKLANMASI

MADDE 99 - Her taĢınmaz mal için bir dosya açılır ve dosya üzerine mahalle veya köyü ile

kütük sayfası, ada ve parsel numarası yazılır.

Tapu iĢlemleriyle, Döner Sermaye ĠĢletmesine ait belgeler tarih ve yevmiye numarasına göre

bu dosyaya konulur.

Belgelere birden baĢlayan numaralar verilir ve dosya kapağının iç kısmına hangi belgelerin

hangi tarih ve yevmiyeli iĢleme ait olduğu yazılır.

TaĢınmaz mal dosyaları, arĢivde her mahalle veya köy itibariyle kütük sayfası numarası

sırasına göre dizilir. Bir belge birkaç taĢınmaz malla ilgili ise en küçük sayfalı taĢınmaz mal

dosyasına konulur ve bu belgenin hangi dosyada olduğu diğer dosyalarda belirtilir.

ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÖRNEKLER VE GENEL MÜDÜRLÜĞE BĠLGĠ VERME

SĠCĠLLERĠN DAĠRE DIġINA ÇIKARILMASI

MADDE 100 - Tapu sicilleri, tapu dairesi dıĢına çıkarılamaz.

Devlete, gerçek ve tüzel kiĢilere ait bir hizmetin görülmesi, bir hakkın korunması ve ispatı

gerektiğinde, onaylı örnekleri verilir.

Page 23: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

22

Ancak mahkemelerce sicil veya belgelerin aslı istenildiği takdirde, örnekleri müdür tarafından

tasdik edilip, iade edilmek üzere imza karĢılığında asılları verilir.

TAPU SENEDĠ VE ÖRNEKLER

MADDE 101 - Tapu dairesinde akitli veya akitsiz iĢlemlerle ilgili olarak düzenlenen tapu

senedi veya ipotek belgelerinin birer örneği, müdür tarafından hak sahiplerine verilir.

Ġlgilisinin istemi halinde de, tapu sicilini oluĢturan bilgi ve belgelerin örneği verilir.

BELGELERĠN ġEKLĠ

MADDE 102 - Tapu iĢlemlerinde kullanılacak belgelerin Ģekilleri, Genel Müdürlük tarafından

belirlenir.

BELGELERĠN GÖNDERĠLMESĠ

MADDE 103- (DeğiĢik: 2004/8109 - 8.11.2004 / m.15) Tapu senetleri ve ipotek belgelerinin

fotoğrafsız birer örneği ile ipotek terkin iĢlemleri, liste halinde veya bilgisayar ortamında, iĢlemi

izleyen ayın ilk iki haftası içinde Genel Müdürlük merkez arĢivine veya Genel Müdürlükçe

belirlenen bölge arĢivlerine gönderilir. Genel Müdürlük, bölge arĢivleri oluĢturmaya ve diğer

belgelerden hangilerinin sadece merkez arĢivine gönderileceğini belirlemeye yetkilidir.

KÜTÜK, YEVMĠYE DEFTERĠ VE YARDIMCI SĠCĠLLERĠN ONANMASI

MADDE 104 - Kütükler, yevmiye defteri ve yardımcı siciller üzerinde herhangi bir iĢlem

yapılmadan önce, birbirini takip eden sayfa numaraları verilerek müdür tarafından kaç sayfadan

ibaret oldukları son sayfaya yazılıp tarih, imza ve mühürle onanır, sayfa araları da ayrıca daire

mührü ile mühürlenir.

Kadastro aĢamasında oluĢturulan kütüklerin onama iĢlemi kadastro müdürü tarafından yapılır.

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÇEġĠTLĠ HÜKÜMLER

YÖNETMELĠK

EK MADDE 1- (Ek: 2004/8109 - 8.11.2004 / m.16) Bu Tüzüğün uygulanmasına iliĢkin

hususlar yönetmelikle düzenlenir.

KADASTRO GÖRMEMĠġ TAġINMAZ MALIN YAZIMI

GEÇĠCĠ MADDE 1 - Henüz kadastrosu yapılmamıĢ yerlerde kütük yerine zabıt defteri ve kat

mülkiyeti zabıt defteri tutulur. TaĢınmaz malların sınırları hudut komĢuları yazılarak gösterilir.

TaĢınmaz malın varsa resmi haritası veya planı dosyasında saklanır.

KADASTROSU YAPILMAMIġ YERLERDE BELGELERĠN SAKLANMASI

GEÇĠCĠ MADDE 2 - Kadastrosu yapılmamıĢ yerlerde, her iĢleme ait belgeler, o iĢlem için

ayrı bir dosya içinde üzeri tarih, sıra ve yevmiye numarası yazılarak saklanır.

ĠĢlemlere ait dosyalar ayrıca aylık olarak arĢivlenir.

KALDIRILAN HÜKÜMLER

MADDE 105 - 08.10.1930 tarih ve 10012 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan

Tapu Sicili Nizamnamesi yürürlükten kaldırılmıĢtır.

YÜRÜRLÜK

MADDE 106 - Türk Medeni Kanununun 910 uncu maddesine göre hazırlanıp DanıĢtayca

incelenmiĢ olan bu Tüzük, Resmi Gazete'de yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

YÜRÜTME

MADDE 107 - Bu Tüzük hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Page 24: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

23

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (Tapu Sicili 2.Bölüm)

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

TAPU SĠCĠLĠ

A. Kurulması

I. Sicil bakımından

1. Genel olarak

Madde 997- TaĢınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve

belgeler ile plânlardan oluĢur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.

2. Taşınmazların kaydedilmesi

a. Kaydedilecek taşınmazlar

Madde 998- Tapu siciline taĢınmaz olarak Ģunlar kaydedilir:

1. Arazi,

2. TaĢınmazlar üzerindeki bağımsız ve sürekli haklar,

3. Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler.

Arazinin tapu siciline kaydı, özel kanun hükümlerine tâbidir.

Bağımsız ve sürekli hakların kaydedilmesi için gerekli koĢullar ve usul tüzükle belirlenir.

Süreklilik koĢulunun gerçekleĢmesi için hakkın süresiz veya en az otuz yıl süreli olması gerekir.

Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümlerin taĢınmaz olarak kaydı, özel kanun

hükümlerine tâbidir.

b. Kaydedilmeyecek taşınmazlar

Madde 999- Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taĢınmazlar,

bunlara iliĢkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.

Tapuya kayıtlı bir taĢınmaz, kayda tâbi olmayan bir taĢınmaza dönüĢürse, tapu sicilinden

çıkarılır.

YARGITAY 5. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/3322

-Bedeline hükmedilen taĢınmaz yol niteliği aldığından TMK.nun 999. maddesi uyarınca

tapudan terkini yerine Hazine adına tesciline karar verilmesi.

Doğru görülmemiĢtir.

SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan

nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,20.06.2011 gününde oybirliğiyle

karar verildi.

3. Sicilin unsurları

a. Tapu kütüğü

Madde 1000- Her taĢınmaza kütükte bir sayfa ayrılır ve sayfa numaraları birbirini izler.

Bir taĢınmazın bölünmesi veya birden çok taĢınmazın birleĢtirilmesi hâlinde uyulacak usul

tüzükle belirlenir.

Kütüğün her sayfasındaki özel sütunlara Ģunlar tescil edilir:

1. Mülkiyet,

2. TaĢınmaz üzerinde kurulmuĢ olan veya o taĢınmaz lehine baĢka taĢınmaz üzerinde

kurulmuĢ bulunan irtifak hakları ile taĢınmaz yükü,

3. TaĢınmaz üzerindeki rehin hakları.

Eklentiler, malikin isteği üzerine beyanlar sütununa kaydedilir. Yapılan bu kayıt, ancak

kütükte hak sahibi olarak görünenlerin rızasıyla kütükten silinebilir.

Aynı malike ait olan birden çok taĢınmaz, sınırları birbirine bitiĢik olmasa bile, malikin

istemiyle kütükte ortak bir sayfaya kaydedilebilir. Bu sayfaya yapılan rehin tescilleri, o sayfada

kayıtlı bulunan bütün taĢınmazları bağlar; aynı sayfada kayıtlı bu gibi taĢınmazlardan bir kısmı

Page 25: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

24

malikin istemi üzerine veya mahkeme kararıyla o sayfadan çıkarılırsa, çıkarılan taĢınmazlar

üzerinde tescil edilmiĢ bulunan haklar saklı kalır.

b. Kat mülkiyeti kütüğü

Madde 1001- Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler, ayrıca tutulacak kat mülkiyeti

kütüğüne yazılır.

Özel kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kütükte yapılacak iĢlemler hakkında tapu kütüğüne

iliĢkin hükümler uygulanır.

DANIġTAY 3. DAĠRE E. 2001/2306

Medeni Kanunun 1001'inci maddesi gereğince davacı tarafından satılan bağımsız bölümün

kayıtlı olduğu kat mülkiyeti kütüğünün, tapu kütüğüne iliĢkin esaslara göre tutulması ve bu kütüğe

geçirilen iĢlemler için aynı esasların geçerli olması nedeniyle Medeni Kanunun 1013'üncü

maddesine göre taĢınmazın maliki olan davacının veya adına iĢlem yapma yetkisi bulunan kimsenin

yazılı beyanı üzerine tescil edilen satıĢ iĢleminin satıĢ bedeli yönünden gerçek durumu

yansıtmadığını kanıtlama yükü kendisine düĢmektedir.

Doğruluğu, yukarıda değinilen düzenlemeler ile kanıt kabul edilen tapu sicilinde tescil edilen

ve satıcı ile alıcının tapu memuru önünde beyan ve imzalarıyla doğruladıkları satıĢ bedelinin,

gerçekte faturada gösterilen düzeyde olduğunu kanıtlayamayan davacı adına yapılan tarhiyatı,

taĢınmazın gerçek değerinin tespiti için yeterli araĢtırma ve inceleme yapılmadığı gerekçesiyle

kaldıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiĢtir.

c. Yevmiye defteri ve belgeler

Madde 1002- Tapu kütüğüne tescil istemleri, isteyenin kimliği ve istemin konusu belirtilerek

istem sırasına göre derhâl yevmiye defterine yazılır.

Bu iĢlemlerin dayanağı olan belgeler, özenle sıraya konulur ve saklanır.

d. Plân

Madde 1003- Bir taĢınmazın kütüğe kaydı ve belirlenmesinde resmî bir ölçüme dayanan plân

esas alınır.

Plânların nasıl hazırlanacağı tüzükle belirlenir.

II. Tapu sicilinin tutulması

1.Bir bölgede

YARGITAY 8. HUKUK DAĠRESĠ E. 2008/2249

Ancak TMK.nun 1000. maddesi uyarınca "her taĢınmaza kütükte bir sayfa ayrılır ve sayfa

numaraları birbirini izler" hükmü gözönünde bulundurularak aynı kanunun 1003. ve 1004.

maddeleri dikkate alınarak tapuya kaydedilmesi zorunludur. Hal böyle olunca, 3402 sayılı Kadastro

Kanunu uyarınca yapılan kadastro çalıĢmalarında dava konusu taĢınmaz 115 ada 240 parsel olarak

tespit ve tescil edilmiĢtir. Yapılan uygulamada, bu taĢınmazın 03.04.2008 tarihli fenni bilirkiĢi

krokisinde kırmızı renkle taralı A harfiyle gösterilen 10337.33 m2'lik kısmının davacının ve

bayiinin zilyetliğinde olduğu saptanmıĢtır. TaĢınmazın tamamının iptali ve tescili söz konusu

değildir. Bu durumda, 115 ada 240 nolu parselin karara esas alınan fenni bilirkiĢi krokisinde B

harfiyle gösterilen 12923.59 m2'lik kısmının 115 ada 240 nolu parsel olarak Hazine üzerinde

bırakılması gerekirken; bu bölüm içinde yeni bir parsel numarası verilerek tescil kararı verilmesi

doğru olmamıĢtır. Öyle ise, yukarıda değinilen fenni bilirkiĢi raporunda A harfiyle gösterilen bölüm

için yeni bir parsel numarası verilerek davacı adına iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken; 115

ada 240 nolu parseli kaydının tamamen kapatılarak yok sayılması doğru olmamıĢtır.

Madde 1004- TaĢınmazlar, bulundukları bölgenin tapu siciline kaydedilir.

2. Birden çok bölgede

Madde 1005- Birden çok bölgede bulunan taĢınmaz, diğer bölge sicillerine kayıtlı olduğu

belirtilmek suretiyle her bölgedeki sicile ayrı ayrı kaydedilir.

Page 26: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

25

Böyle bir taĢınmaza iliĢkin tescil istemleri ve tescil iĢlemleri taĢınmazın büyük kısmının

bulunduğu bölgede yapılır ve yapılan tescil kütüğe iĢlenmek üzere diğer bölgelerdeki tapu

idarelerine bildirilir.

III. Tapu idareleri

1. Kuruluş

Madde 1006- Tapu idarelerinin kuruluĢ, iĢleyiĢ ve hizmetlerinin yürütülmesi, özel kanun

hükümlerine tâbidir.

2. Sorumluluk

Madde 1007- Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna iliĢkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 2011/10548 E. Sayılı Kararında

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.;

16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E., 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu

iĢlemleri kadastro tespit iĢlemlerinden baĢlayarak birbirini takip eden iĢlemler olduğundan ve tapu

kütüğünün oluĢumu aĢamasındaki kadastro iĢlemleri ile tapu iĢlemleri bir bütün oluĢturduğundan,

bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü

gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu iĢlemler nedeniyle zarar

görenler, Borçlar Yasası'nın 125. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaĢımı süresi gözetilerek

Medeni Yasa'nın 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adli yargıda

dava açabilirler.

B. İşlemler

I. İşlemlerin konusu

1. Tescil

Madde 1008-TaĢınmaza iliĢkin aĢağıdaki haklar, tapu kütüğüne tescil edilir:

1. Mülkiyet,

2. Ġrtifak hakları ve taĢınmaz yükleri,

3. Rehin hakları.

2. Şerhler

a. Kişisel haklarda

Madde 1009- Arsa payı karĢılığı inĢaat, taĢınmaz satıĢ vaadi, kira, alım, önalım, gerialım

sözleĢmelerinden doğan haklar ile Ģerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu

kütüğüne Ģerhedilebilir.

Bunlar Ģerh verilmekle o taĢınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karĢı ileri

sürülebilir.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2006/11775

KARAR : Dava, Türk Medeni Kanununun 1009 maddesi uyarınca tapu kütüğüne Ģerh edilen

arsa payı karĢılığı inĢaat yapım ve taĢınmaz satıĢ vaadi sözleĢmesi Ģerhinin terkini istemine

iliĢkindir. Mahkemece dava kabul edilmiĢ, hükmü davalı yüklenici Ģirket temyiz etmiĢtir.

Gerçekten yukarıda gösterilen yasa hükmü uyarınca arsa payı inĢaat yapım sözleĢmesinin,

kayda sonradan malik olacak kiĢilere ileri sürülmesini temin amacıyla ve yüklenici yararına tapu

kütüğüne Ģerhi olanaklıdır. Somut olayda terkin istenen 2.7.2002 tarihli Ģerh sözü edilen amacı

sağlamaya yöneliktir. Ne varki, sözleĢmenin yapılmasından sonra ifa süresi baĢladığı halde

yüklenici tarafından eserin meydana getirilmesi için bir çaba sarfedilmemiĢ, sözleĢmenin arsa sahibi

olan tarafları Borçlar Kanunun 358. maddesinden yararlanarak erken fesih hakkını kullanıp

sözleĢmeyi feshetmiĢlerdir. Feshedilen sözleĢme yükleniciye koĢulları varsa tazminat isteme

Page 27: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

26

hakkının verirse de bu sözleĢmenin tapu kütüğüne Ģerhinin devamı bir hak sağlamaz. Diğer taraftan

üzerine inĢaat yapılması kararlaĢtırılan 68 parsel sayılı taĢınmazda davacılar dıĢında paylı

maliklerinde bulunduğu görülmektedir. Davalı yüklenici birden fazla kiĢinin paydaĢ olduğu

taĢınmazda diğer paydaĢlarla sözleĢme yapıldığını ileri sürüp kanıtlanamadığından taĢınmazın 2/6

payın malikleri ile yapılan sözleĢmenin ifa olanağı da yoktur.

b. Tasarruf yetkisinin kısıtlanmasında

Madde 1010- AĢağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne Ģerh

verilebilir:

1. ÇekiĢmeli hakların korunmasına iliĢkin mahkeme kararları,

2. Haciz, iflâs kararı veya konkordato ile verilen süre,

3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi Ģerh verilmesi kanunen öngörülen iĢlemler.

Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, Ģerh verilmekle taĢınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların

sahiplerine karĢı ileri sürülebilir.

YARGITAY 12. HUKUK DAĠRESĠ E. 2004/13384

KARAR : ġikayete konu Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03.07.2003 tarih ve 2003/503

sayılı tedbir kararında taĢınmazın devir ve temlikinin önlenmesine karar verildiği bu tedbir

kararında alacaklının taraf olmadığı anlaĢılmaktadır. Sözü edilen tedbir kararının mahiyeti itibariyle

rızai devir ve temlikleri önleyici nitelikte olduğu, cebri icraya engel durumun bulunmadığı ve

alacaklı taraf olmadığından tedbir kararının onun yönünden bağlayıcı olmadığı, davacı adına tescil

kararı verilse bile haciz Ģerhinin mahkemece kaldırılmadığı sürece geçerli bulunduğu cihetle icra

müdürünün satıĢ iĢlemlerine devam etmesi gerekirken aksine karar vermesi doğru olmadığından

alacaklının anılan karara yönelik Ģikayetinin mahkemece kabulü yerine reddine karar verilmesi

isabetsizdir.

c. Geçici tescil şerhi

Madde 1011- AĢağıdaki hâllerde geçici tescil Ģerhi verilebilir:

1. Ġddia edilen bir aynî hakkın güvence altına alınması gerekiyorsa,

2. Tasarruf yetkisini belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanun

olanak tanıyorsa.

Geçici tescil Ģerhi, bütün ilgililerin razı olmasına veya hâkimin karar vermesine bağlıdır.

ġerhin konusu olan hak sonradan gerçekleĢirse, Ģerh tarihinden baĢlayarak üçüncü kiĢilere karĢı ileri

sürülebilir.

Geçici tescil Ģerhi verilmesi istemi üzerine hâkim, tarafları dinleyerek veya dosya üzerinde

inceleme yaparak Ģerhe konu olan hakkın varlığının kabul edilebileceği kanaatına varırsa, Ģerh

kararı verir. Kararda Ģerhin etki bakımından süresi ve içeriği belirlenir; gerektiğinde mahkemeye

baĢvurulması için bir süre verilir.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/3033

Geçici tescil Ģerhi Kanunda iki hal için kabul edilmiĢtir. Bunlardan birisi iddia edilen ayni

hakkın güvence altına alınmasının gerekli olması ( T.M.K.m. 1011/1 ), diğeri ise tasarruf yetkisini

belirleyen belgelerdeki noksanlıkların sonradan tamamlanmasına kanunun olanak tanımasıdır (

T.M.K. m. 1011/2 ).

Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde tapu sicilinde yapılan iĢlemlerin dayanağının

idari iĢlem olacağı da kuĢkusuzdur. Davalı idare de davacının tescil talebini tasarruf yetkisini

kanıtlayamaması sebebiyle reddetmiĢtir. Davacı bu reddin doğru olmadığını ileri sürerken tasarruf

yetkisini kanıtlayacak belgeleri tamamlayana kadar Türk Medeni Kanunu'nun kendisine tanıdığı

haktan yararlanmak amacıyla geçici tescil Ģerhi kararı talep etmektedir. Diğer bir anlatımla talebi

yukarda değinildiği gibi Ġdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi anlamında Ġdari Yargının

görevi alanına giren bir iĢlemin iptali niteliğinde değildir. Bu haliyle davanın görülme yeri adli

Page 28: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

27

yargıdır. Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi doğru

görülmediğinden, kararın bozulması gerekmiĢtir.

3. Beyanlar

Madde 1012- Bir taĢınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa

yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır.

TaĢınmaz mülkiyetine iliĢkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve

bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir.

Özel kanun hükümleri saklıdır.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2008/12860 sayılı kararı ile Beyanlar sütununun

iĢlevini değerlendiren kararında

Medeni Kanunu‘nun 1012. ve Tapu Sicil Tüzüğü‘nün 60 ila 64. maddelerinde yedi bölüm

olarak düzenlenen ―beyanlar‖ gerek tescillerden, gerekse Ģerhlerden farklıdır. Kütüğün beyanlar

hanesine iĢlenen kayıt, kural olarak ne bir aynı hak ihdas eder ne de Ģahsi bir hakkı güçlendirmeye

yarar.

Beyanların fonksiyonu, gayrimenkulle ilgili bazı ġili veya hukuki durumlara ya da zaten

mevcut bulunan bazı haklara aleniyet sağlamaktan ibarettir.

―Beyanlar‖ baĢlıklı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 1012. maddesi; ―Bir taĢınmazın

eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte

hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. TaĢınmaz mülkiyetine iliĢkin kamu hukuku

kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle

belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır,‖ Ģeklindedir.

Yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak

alenileĢtirilmesinde fayda umulan hukuki iliĢki ve fiili durum Ģeklinde tarif edilen her beyanın tapu

kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. BaĢka bir anlatımla, tapu kütüğünün

beyanlar hanesine ―beyanda‖ bulunulabilmesi için ya Türk Medeni Kanunu‘nda bir hüküm olması

veya özel kanunlarla bu konuda bir hükme yer verilmesi yahut Tapu Sicil Tüzüğü‘nde bir

düzenleme yapılmıĢ olması gerekir.

Ayrıca, yasal düzenlemeler dıĢında yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler nedeniyle Tapu ve

Kadastro Genel Müdürlüğü genelgeleri ile açıklayıcı nitelikteki bina yapılamaz beyanı, yıkım

kararları, uygulanamayan mahkeme ilamları, orman içi binalar da beyanlar sütununa iĢaretlenebilir.

Birbirinden farklı konularda beyanlar sütununa yapılan kayıtların bazıları, üçüncü kiĢilerin iyi

niyetini bertaraf etmeye yararken, bazıları ilgilisi yararına karine yaratır, bazıları ise taĢınmaza bağlı

bir ayni hakkı ya da Ģahsi hakkı açıklarken bazı beyanlar da kamu hukukundan kaynaklanan

kısıtlamaları açıklar. Bir diğer anlatımla, beyanın niteliğine göre beyana bağlanan sonuç

değiĢmektedir. ( Oğuzman–Seliçi, EĢya Hukuku, Ġstanbul 2004, s.2004 )

Gerek metni yukarıda Trük Medeni Kanunu‘nun 1012. ve gerekse Tapu Sicil Tüzüğü‘nün 60.

maddelerinden anlaĢılmaktadır ki, mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtmenin kütüğün

beyanlar sütununda gösterilebilme olanağı yoktur.

II. Tescilin ve terkinin koşulları

1. İstem

a. Tescil için

Madde 1013- Tescil, tasarrufa konu olan taĢınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleĢmiĢ mahkeme kararına veya buna eĢdeğer bir belgeye

dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2008/1597

Ayni hak, kütüğe tescil yoluyla yazılmıĢsa kural olarak böyle bir tescile dayanan iyiniyetli

kiĢinin iktisabı korunur. Fakat, tescilin yanı baĢında, bir de bunun haklı bir sebebe dayanması ve

Page 29: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

28

tescil talebinin o hak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kimse tarafından yapılmıĢ olması Ģarttır.

Yetkisiz bir kimse tarafından yapılan talep veya haklı bir sebep olmadan yapılan bir tescil hakkı

iktisap ettirmez. Ancak bu yönden tescil sakat dahi olsa, iyiniyetli, yani sakatlığı bilmeyen ve

bilmeleri de kendilerinden beklenemeyen kimseler karĢısında geçerli bir tescilin sonuçlarını

doğurur. Böyle bir tescile dayanarak iyiniyetle o gayrımenkul üzerinde ayni bir hak iktisap eden

korunur. Yani iyiniyetli kimseler kütüğün görünüĢüne inanmakta haklıdır. Bu kuralın tapu kütüğüne

güven sağlamak için getirildiği kuĢkusuzdur.

O yüzden, davacıdan, kayıt maliki davalının kötü niyetine iliĢkin delilleri istenerek

toplanmalı, bildirilecek deliller sözü edilen davalı yüklenici Ģirketin sunduğu belge ve tapu

kayıtlarındaki süratli Ģekilde yapılan tedavüllerin nedeni de davalıya sorulup saptanarak bütün

delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.

Ayni hak, kütüğe tescil yoluyla yazılmıĢsa kural olarak böyle bir tescile dayanan iyiniyetli

kiĢinin iktisabı korunur. Fakat, tescilin yanı baĢında, bir de bunun haklı bir sebebe dayanması ve

tescil talebinin o hak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kimse ( TMK.m.1013 ) tarafından

yapılmıĢ olması Ģarttır. Yetkisiz bir kimse tarafından yapılan talep veya haklı bir sebep olmadan

yapılan bir tescil hakkı iktisap ettirmez. Ancak bu yönden tescil sakat dahi olsa, iyiniyetli, yani

sakatlığı bilmeyen ve bilmeleri de kendilerinden beklenemeyen kimseler ( TMK.m.3 ) karĢısında

geçerli bir tescilin sonuçlarını doğurur. Böyle bir tescile dayanarak iyiniyetle o gayrımenkul

üzerinde ayni bir hak iktisap eden korunur ( TMK.m.1023 ).Yani iyiniyetli kimseler kütüğün

görünüĢüne inanmakta haklıdır. Bu kuralın tapu kütüğüne güven sağlamak için getirildiği

kuĢkusuzdur ( TMK.m.1020 ).

b. Terkin ve değişiklik için

Madde 1014- Bir tescilin terkin edilmesi veya değiĢtirilmesi, ancak bu kaydın kendilerine hak

sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabilir.

YARGITAY 19. HUKUK DAĠRESĠ E. 2005/283

ÖZET : Ġpoteğin terkini malik tarafından istenebilir ( TMK.883 ). Bir tescilin terkin edilmesi

veya değiĢtirilmesi kendilerine hak sağlayan kiĢilerin beyanıyla yapılabilir ( TMK.1014 ). Terkine

rıza gösterilmemesi halinde malik tapu kaydının düzeltilmesini dava etmek zorundadır. Mahkeme

kararı üzerine terkini malik talep edebilecektir.

Üçüncü kiĢi hukuki yararının bulunması halinde terkini dava edebilirse de, bu halde malikin

de davada taraf olarak gösterilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler araĢtırılıp irdelenmeden yazılı

Ģekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Dosyaya ibraz edilen hesap özetinin davacılardan HMB ĠnĢaat A.ġ'ne ait olup, diğer davacı

ile ilgili hesap özetinin dosyada olmadığı bir baĢka anlatımla Güney Turizm A.ġ'nin riskinin sona

erip ermediği konusunda banka defter ve kayıtları incelenmeden ipoteklerin fekkine karar verilmiĢ

olması doğru değildir.

Ġpoteğin terkini malik tarafından istenebilir ( TMK.883 ). Bir tescilin terkin edilmesi veya

değiĢtirilmesi kendilerine hak sağlayan kiĢilerin beyanıyla yapılabilir ( TMK.1014 ). Terkine rıza

gösterilmemesi halinde malik tapu kaydının düzeltilmesini dava etmek zorundadır. Mahkeme kararı

üzerine terkini malik talep edebilecektir ( Prof.Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof.Dr. Özer Seliçi,

Prof.Dr. Saibe Oktay-Özdemir, EĢya Hukuku 10.Basım Filiz Kitabevi/2004, Sh. 174 ). Üçüncü kiĢi

hukuki yararının bulunması halinde terkini dava edebilirse de, bu halde malikin de davada taraf

olarak gösterilmesi gerekir. Mahkemece bu yönler araĢtırılıp irdelenmeden yazılı Ģekilde hüküm

kurulması doğru değildir.

2. Yetkinin ve sebebin belirlenmesi

Madde 1015- Tescil, terkin ve değiĢiklik gibi tasarruf iĢlemlerinin yapılabilmesi, istemde

bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiĢ olmasına bağlıdır.

Ġstemde bulunan kimse, kendisinin, sicilde hak sahibi görünen kiĢi veya bu kiĢinin temsilcisi

olduğunu ispat etmek suretiyle tasarruf yetkisini belgelemiĢ olur.

Page 30: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

29

Hukukî sebebin belgelenmesi, bu sebebin geçerliliği için gerekli Ģekle uyulduğunun ispatı

suretiyle olur.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2004/1024

TaĢınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet veya diğer hak

sahiplerinin isim, soy isim, baba adı, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da

hatalı iĢlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluĢturur. Bu nedenle de bu tür davalarla

kimlik bilgileri düzeltilirken, taĢınmaz malikinin değiĢmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet

aktarımına neden olunmaması gerekir.

Ġsim düzeltme davaları, taĢınmazın aynına iliĢkin bulunduğundan HUMK.nun 13. maddesi

uyarınca, taĢınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.

Böyle bir davayı tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 1.1.2002 tarihinde

yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası ile ortaklardan her

birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların

yararlanabileceği öngörüldüğünden, elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de, tek baĢına

tapuda miras bırakanla ilgili düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu tür davanın, bir baĢka dava nedeniyle

verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde, yetkiye

dayanılarak dava açan kiĢinin, aktif dava ehliyeti vardır.

Tapu Sicil Müdürlüğüne yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında,

mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kiĢinin aynı kiĢi

olduğu kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aĢağıda açıklanan

yöntem izlenmelidir.

1- Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.

2- Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kiĢi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir baĢka kiĢinin

kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kiĢinin nüfus kaydı, tapu ve

dayanakları ile bağlantı oluĢturacak Ģekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.

3- Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, taĢınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi

taĢıyan baĢka kiĢi bulunup bulunmadığı araĢtırılmalıdır.

4- istem konusunda tanık dinlenmelidir.

5- Tüm bu araĢtırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluĢmamıĢ ise, tanıklar ve varsa tespit

bilirkiĢileri de taĢınmaz baĢında dinlenerek keĢif yapılmalıdır.

Açıklanan bu hususlar çerçevesinde inceleme ve araĢtırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri

arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.

Ayrıca, davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve gerektiği hallerde vekalet ücreti maktu

olarak belirlenmelidir.

Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu

tutulmamalıdır.

3. Belgelerin tamamlanması

Madde 1016- Tasarruf yetkisine ve hukukî sebebe iliĢkin belgeler tamam değilse istem

reddedilir.

Bununla birlikte, hukukî sebebe iliĢkin belgeler tamam olmasına rağmen, tasarruf yetkisini

belirten belgenin tamamlanması gereken hâllerde, malikin rızası veya hâkimin kararıyla geçici tescil

Ģerhi verilebilir.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/3033

ÖZET : Dava, tapu kaydına geçici tescil Ģerhi kararı verilmesi istemine iliĢkindir. Türk

Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde tapu sicilinde yapılan iĢlemlerin dayanağının idari iĢlem

olacağı da kuĢkusuzdur. Davalı idare de davacının tescil talebini tasarruf yetkisini kanıtlayamaması

sebebiyle reddetmiĢtir. Davacı bu reddin doğru olmadığını ileri sürerken tasarruf yetkisini

kanıtlayacak belgeleri tamamlayana kadar Türk Medeni Kanununun kendisine tanıdığı haktan

yararlanmak amacıyla geçici tescil Ģerhi kararı talep etmektedir. Diğer bir anlatımla talebi yukarda

değinildiği gibi Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi anlamında Ġdari Yargının görevi

Page 31: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

30

alanına giren bir iĢlemin iptali niteliğinde değildir. Bu haliyle davanın görülme yeri adli yargıdır.

Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilmeden görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmediğinden,

kararın bozulması gerekmiĢtir.

III. Tescilin biçimi

1. Genel olarak

Madde 1017- Kütüğe tesciller, istem tarihine ve sırasına göre yapılır.

Sicildeki kaydın bir örneği isteyen ilgiliye verilir.

Tescil ve terkin ile verilecek örneklerin Ģekli tüzükle belirlenir.

YARGITAY

14. HUKUK DAĠRESĠ

E. 2003/6387

ÖZET : Tapu kayıtlarında yapılacak intikaller tarafların tapu memuru huzurundaki takrirleri

ya da mahkeme kararı ile mümkündür. Anılan hükümler kamu düzeni ile ilgili olup, bu konudaki

tahkim Ģartı geçersizdir.

Davada, satıĢ vaadi sözleĢmesi uyarınca taĢınmaz mal mülkiyeti geçirimi istenmektedir. Her

ne kadar genel satıĢ Ģartnamesinin -M- maddesinde "satmayı vaad eden firma ile satıĢ vaadi

muhatabı arasında doğacak ihtilaflar hakem usulü ile halledilecektir" hükmüne yer verilmiĢ ise de,

Türk Medeni Kanunun 706 ve 1017, Tapu Kanunun 26 ve 27. maddeleri ile 5519 sayılı Kanun

hükümlerine göre, tapu kayıtlarında yapılacak intikaller tarafından tapu memuru huzurundaki

takrirleri ya da Mahkeme kararları ile mümkündür. Anılan bu hükümler kamu düzeni ile ilgili olup,

bu konudaki tahkim Ģartı geçersizdir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöne iliĢkin temyiz itirazları

yerinde değildir. Kaldı ki, davanın devamı sırasında dava konusu gayrimenkulun mülkiyeti davacı

alıcıya da geçirilmiĢtir.

Açıklanan nedenlerle, yapılan yargılama toplanan kanıtlar ve tüm dosya içeriğine göre

mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin tüm temyiz

itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar vermek gerekmiĢtir.

2. TaĢınmaz lehine irtifaklarda

Madde 1018- TaĢınmaz lehine irtifakların tescil ve terkini hem yüklü, hem yararlanan

taĢınmazların sayfalarına kaydedilir.

IV. Tebliğ zorunluluğu

Madde 1019- Tapu memuru, ilgililerin bilgisi dıĢında yaptığı iĢlemleri onlara tebliğ etmekle

yükümlüdür.

Ġlgililerin bu iĢlemlere karĢı itiraz süresi, kendilerine yapılan tebliğ tarihinden iĢlemeye baĢlar.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2007/2712

Bir taĢınmaz üzerinde yapı veya ağaç gibi malikinden bir baĢkasına ait eĢya bulunmakta ise

buna muhtesat denir. Muhdesatın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19. maddesince tapu kütüğünün

beyanlar sütununda gösterilme olanağı vardır. Yapı veya ağaç sahibi yararına konulan kayıt hakkın

yıkılmak veya yanmak gibi sebeplerle sona ermesi halinde ya da hak sahibinin arazi üzerindeki

hakkından vazgeçmesi sonucu terkin edilir. Ne var ki, Türk Medeni Kanunu'nun 1026. maddesi

uyarınca terkin iĢlemi yapacak mercii ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüdür. Bunun için tapuya

baĢvurulup, hakkın yok olduğu ve sona erdiği belirtilerek terkin talebinde bulunulması, Kadastro

Müdürlüğü elamanlarının zemine giderek hakkın sona erip ermediğini saptaması, bundan sonra da

değiĢiklik beyannamesi düzenlenerek tapuya gönderilmesi gerekir. Terkin iĢleminden sonra adresi

kayıtlarda belirli ise muhtesat sahibine Türk Medeni Kanunu'nun 1019. maddesi gereğince

duyuruda bulunulur. Dava ise ancak bu tebliğden itibaren 30 gün içinde hak sahibi tarafından terkin

iĢlemine karĢı açılır.

Page 32: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

31

C. Tapu sicilinin açıklığı

Madde 1020- Tapu sicili herkese açıktır.

Ġlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru

önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.

Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2008/10087

Dava, ipotek Ģerhinin kaldırılması istemine iliĢkindir. Ġpotekli bir taĢınmazın devredilmesi

halinde, borçlunun sorumluluğunda ve ipotekle kurulmuĢ olan güvencede bir değiĢiklik meydana

gelmez. Yeni malik de ipotek borcuyla sorumludur.

Tapu sicili herkese açık olduğuna göre, sicilde yazan bir hususun ilgilisi tarafından

bilinmediği kabul edilemez.

Ġpotek kiĢisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taĢınmaz değerinden

alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. Ġpotek tesisi için rehin edilecek

taĢınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaĢmanın ( rehin sözleĢmesi ) Türk Medeni Kanunu'nun

856. maddesi uyarınca tapu siciline tescil edilmesi gerekir.

Alacak sona erdiği halde alacaklı terkin taahhüdüne rağmen terkin talebinde bulunmazsa

taĢınmaz maliki rehnin fekkini ( kaldırılmasını ) dava yolu ile isteyebilir.

Yeni malikte bu borç ile yükümlüdür. Yasanın 1020. maddesine göre de, tapu sicili herkese

açık olup, sicilde yazılı olan bir hususun ilgilisi tarafından bilinmediğini kabul etmek mümkün

değildir. DeğiĢik bir anlatımla yeni malik olan davacı da önceki malik gibi ipotek borcundan

sorumlu olacağından ipoteğin kaldırılması için tarafların öngördükleri sözleĢme koĢulu yerine

getirilmeksizin yeni malikin sözleĢme Ģartlarını bilmediği kabul edilerek davanın yazılı Ģekilde

hükme bağlanması doğru olmamıĢtır.

D. Tescilin etkileri

I. Tescilin yapılmamasının sonuçları

Madde 1021- Kurulması kanunen tescile tâbi aynî haklar, tescil edilmedikçe varlık

kazanamaz.

YARGITAY 1. HUKUK DAĠRESĠ E. 2004/9729

Bilindiği üzere; "TaĢınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. " ( M.K. m.705 ) Tescilden

önce mülkiyetin hangi hallerde kazanılacağı sözü edilen maddenin ikinci fıkrasında gösterilmiĢtir.

Öte yandan, "Ayni haklar, kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır" (

M.K. m.1022/1 ) "Kurulması kanunen tescile tabi ayni haklar, tescil edilmedikçe varlık

kazanamaz." ( M.K.. m.1021/1 ) Değinilen yasa hükümlerinde öngörüldüğü üzere, hukukumuzda

ayni hakkın doğumu veya ortadan kaldırılması tescil iĢleminin yapılmıĢ olmasına bağlıdır. BaĢka

bir deyiĢle bir hak tescil edilmedikçe ayni hak niteliğini kazanamaz.Mülkiyetin nakledildiğinden

söz edilemez.Belirtilen yasal düzenlemelere göre, davaya konu olayda, mülkiyetin nakline iliĢkin

iĢlemin " tasarruf" aĢamasında kaldığı intikali sağlayan tescilin yapılmadığı gözetildiğinde,

çekiĢmeli pay mülkiyetinin davacıya geçtiğini söyleyebilme olanağı yoktur.

Diğer taraftan " tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir baĢka ayni

hak kazanan kiĢinin bu kazanımı korunur". ( M.K. m.1023 )Yasada öngörülen ve dayanağını

Medeni Kanunun 3. maddesinden alan iyiniyetin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve

itina borcu yüklediği de kuĢkusuzdur. Ancak, bu özenin ve dikkatin sicile yönelik olması gerektiği

tartıĢmasızdır. Sicile güvenen kiĢinin, sicilin dayanağını oluĢturan kayıt ve belgeleri inceleme

yükümlülüğü yoktur. Bu sebeple davalı Hatice'ye akit tablosunu inceleme mükellefiyeti

yüklenemez.

II. Tescilin sonuçları

1. Genel olarak

Madde 1022- Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.

Page 33: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

32

Tescilin etkisi, kanunen öngörülen belgeler isteme eklenmiĢ veya geçici tescil hâlinde

belgelerin uygun zamanda tamamlanmıĢ olması koĢuluyla yevmiye defterine yapılan kayıt

tarihinden baĢlar.

Bir hakkın içeriği, tescilin sınırları içinde, dayandığı belgelere göre veya diğer herhangi bir

yolla belirlenir.

YARGITAY 15. HUKUK DAĠRESĠ E. 2010/4095

Taraflar arasındaki uyuĢmazlık davacıların ayni hakkına mı, yoksa davalıların Ģahsi hakkına

mı üstünlük tanınacağı konusundadır.

Ayni haklar kütüğe tescil ile doğar, sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır ( 4721 Sayılı Türk

Medeni Kanunu madde 1022 ). Tescil sebebe bağlı bir tasarruf iĢlemi olduğundan sırf tescilin

yapılması ayni hakkın doğumu için yeterli olmaz. Tescil yoluyla ayni hakkın ( mülkiyet hakkının )

doğabilmesi için haklı ve geçerli bir hukuki sebebin de bulunması gerekir. Somut olayda: davaya

konu 6 numaralı bağımsız bölümün takip borçlusu dava dıĢı kooperatif adına tescil edilmesinin

hukuki sebebini dava dıĢı yüklenici kooperatif ile arsa sahipleri arasında imzalanan 19.8.1992 tarihli

kat karĢılığı inĢaat sözleĢmesi oluĢturmaktadır. SözleĢme uyarınca yapılan paylaĢıma göre 6

numaralı bağımsız bölümün davacıların murisine ait olduğu çekiĢmesizdir. SözleĢme uyarınca

tapunun tamamı dava dıĢı kooperatife devredilmiĢ ise de bu devir: davacıların murisine ait bağımsız

bölümler yönünden kat irtifakının kurulması sırasında iade edilmek üzere Ģartlı olarak, dava dıĢı

kooperatife ait bağımsız bölümler yönünden ise inĢaatın eksiksiz tamamlanıp teslim edilmesi

halinde mülkiyete hak kazanılmak üzere avans olarak yapıldığından dava dıĢı kooperatif devredilen

tapular üzerinde herhangi bir ayni hak kazanamamıĢtır. Öte yandan 17.12.2002 tarihinde kurulan

kat irtifakında 6 numaralı bağımsız bölümün tapusunun davacıların murisi adına oluĢturulması

gerekirken, dava dıĢı kooperatif adına oluĢturulması da sözleĢme hükümlerine aykırı olduğundan

yolsuz tescil niteliğindedir. Davacılarca, yüklenici kooperatif hakkında açılan tapu iptali ve tescil

davasında davanın kabulüne dair verilen 17.4.2008 tarih 2007/267 esas- 2008/190 karar sayılı karar,

sonuçlarını kat karĢılığı inĢaat sözleĢmesi uyarınca yüklenici kooperatife tapu devrinin yapıldığı

tarihten, yani tapuya haciz Ģerhi konulmasından önceki bir tarihten itibaren doğurmaktadır.

Neticede, borçlu/yüklenici kooperatif, kat karĢılığı inĢaat sözleĢmesi uyarınca yapılan tapu devri ile

davaya konu bağımsız bölüm üzerinde ayni hak kazanamadığından, yapılan tescil yolsuz

olduğundan, mahkemece verilen tapu iptali ve tescil kararı haciz öncesine etkili bulunduğundan

davalı alacaklı/üçüncü kiĢiler tarafından dava dıĢı borçlu/yüklenici kooperatif aleyhine giriĢilen icra

takibinde davaya konu bağımsız bölümün tapu kaydına haciz Ģerhi konulması davacı arsa

sahiplerini bağlamaz. Davalı üçüncü kiĢiler ile dava dıĢı yüklenici kooperatif arasındaki hukuki

iliĢkiden doğan kiĢisel haklar, davacı arsa sahiplerine karĢı ileri sürülemez.

2. İyiniyetli üçüncü kişilere karşı

Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir baĢka aynî

hak kazanan üçüncü kiĢinin bu kazanımı korunur.

YARGITAY 1. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/9632

Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine iliĢkindir.

Davalı ara malikin oğlu, murisin torunudur. Muvazaalı iĢlemi T.M.K'nun 1024. maddesi hükmü

uyarınca bilen ve bilmesi gereken konumdadır. O halde aynı Kanunun 1023. maddesi

koruyuculuğundan yararlanma olanağı bulunamamaktadır. Öyle ise davanın kabulüne karar

verilmesi gerekir.

3. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı

Madde 1024- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiĢ ise, bunu bilen veya bilmesi gereken

üçüncü kiĢi bu tescile dayanamaz.

Bağlayıcı olmayan bir hukukî iĢleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil

yolsuzdur.

Page 34: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

33

Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli

olmayan üçüncü kiĢilere karĢı doğrudan doğruya ileri sürebilir.

YARGITAY 1. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/1773

Bilindiği üzere, T.M.K.'nun 705. maddesinin 1. fıkrasında kural olarak taĢınmaz mülkiyetinin

tescille kazanılacağı belirtildikten sonra, 2. fıkrasında belirtilen mahkeme kararı kamulaĢtırma ve

diğer sayılan durumlarda mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı hususu düzenlenmiĢtir.

Bu durumda, davalının taĢınmazın kamulaĢtırıldığını ve kamulaĢtırma sebebiyle mahkemenin

tescil kararını bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğu dikkate alındığında iyiniyetli malik

konumunda olduğu kabul edilemez. Diğer bir deyiĢle davalının T.M.K.'nun 1023. maddesi

delaletiyle 1024. koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya

düĢülerek ve hatalı gerekçe ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuĢ olması doğru değildir.

E. Terkin ve değiştirme

I. Yolsuz tescilde

Madde 1025- Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiĢ veya bir tescil yolsuz olarak terkin

olunmuĢ ya da değiĢtirilmiĢ ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini

dava edebilir.

Ġyiniyetli üçüncü kiĢilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat

istemi saklıdır.

YARGITAY 1. HUKUK DAĠRESĠ E. 2012/1785

Ne var ki; bu tür davaların kural olarak kayıt maliki ya da mirasçıları tarafından açılması

gerekir ise de; davalı idarenin Türk Medeni Kanununun 1025. ve 1007. maddeleri ile Tapu Sicil

Tüzüğünün 85. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu

olacağı, öte yandan TMK.nın 1007. maddesinde düzenlenen sorumluluğun kusursuz sorumluluk

olup, bu madde kapsamında Hazinenin tazminat davasına muhatap ve tazminata mahkum

olabileceği gözetildiğinde, eldeki davanın açılmasında ve sonuçlandırılmasında davacı idarenin

hukuksal yararının bulunduğu kuĢkusuzdur.

II. Aynî hakların sona ermesi

Madde 1026- Bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği

takdirde, yüklü taĢınmaz maliki, terkini isteyebilir.

Tapu memuru bu istemi yerine getirirse, her ilgili, bu iĢlemin kendisine tebliği tarihinden

baĢlayarak otuz gün içinde terkine karĢı dava açabilir.

Tapu memuru, re'sen hâkime baĢvurarak aynî hakkın sona erdiğinin belirlenmesine iliĢkin

karar verilmesini istemeye ve hâkimin vereceği karara dayanarak terkin iĢlemini yapmaya yetkilidir.

YARGITAY 1. HUKUK DAĠRESĠ E. 2012/1785

Davacı, yolsuz tescil sebebi ile tapu iptal ve kadastro tespitleri gibi tescile karar verilmesini

istemiĢtir. Devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında kusura dayanması gerekmez. Zira

devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların

ve ayni hakların yanlıĢ tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değiĢmesi yada yitirilmesi bu

haklardan yoksun kalınması temeline dayanır.Dayanıksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar

düzenlemek taĢınmazın niteliğinde yanlıĢlıklar yapmak da aynı kapsamda düĢünülmelidir. Bu tür

davaların kural olarak kayıt maliki ya da mirasçıları tarafından açılması gerekir ise de; davalı

idarenin tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu olacağı için bu madde

kapsamında Hazinenin tazminat davasına muhatap ve tazminata mahkum olabileceği

gözetildiğinde, eldeki davanın açılmasında ve sonuçlandırılmasında davacı idarenin hukuksal

Page 35: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

34

yararının bulunduğu ve doğrudan dava açabileceği dikkate alınmalıdır. Davanın esasına girilmesi

gerekirken reddedilmesi hatalıdır.

III. Düzeltme

Madde 1027- Ġlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlıĢlığı

ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.

Düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.

Tapu memuru, basit yazı yanlıĢlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzeltir.

YARGITAY 14. HUKUK DAĠRESĠ E. 2011/7522

Dava, tapuda kayıt düzeltilmesi istemine iliĢkindir. Kimlik bilgileri düzeltilirken, taĢınmaz

malikinin değiĢmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına sebep olunmaması gerekir. Eldeki

davada, dosyada mevcut nüfus kayıtlarının incelenmesinden tapu kayıt maliki ile davacının soybağı

ilgisi kurulamamaktadır. Davacı dava dilekçesinde kayıttaki yanlıĢlık nedeni ile açılan davalarda

zorluk yaĢandığını açıklamakta ise de davayı yetkiye istinaden açtığını da belirtmemektedir.

Açıklanan bu sebeplerle davacının aktif dava ehliyeti araĢtırılmadan iĢin esası hakkında karar

verilmesi doğru görülmemiĢtir.

Mahkemece davacıdan kaydının düzeltilmesi istenen tapu kayıt maliki ile soybağı

bulunduğunu gösteren veraset belgesi ya da nüfus kaydı sunması veya davayı yetkiye istinaden

açmıĢsa yetki belgesi ibraz etmesi için imkan verilmelidir. Davacının aktif dava ehliyeti bu Ģekilde

belirlendikten sonra iĢin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekir.

Page 36: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

35

KADASTRO MEVZUATI

Page 37: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

36

YURDUMUZDAKĠ KADASTRO ÇALIġMALARININ TARĠHÇESĠ

Yurdumuzda kadastro faaliyetlerine ilk kez, ―5 ġubat 1912 (1328) tarihli ―Emvali

Gayrimenkulenin Tahdit ve Tahriri Hakkındaki Muvakkat Kanun" ile, Konya ilinin Çumra ilçe

merkezi ile köylerinde baĢlanmıĢtır; ancak, araya 1.Dünya SavaĢının girmesi üzerine uygulamaya

devam edilememiĢtir.

Cumhuriyetin kuruluĢundan hemen sonra, 1924 yılında, Tapu Umum Müdürlüğü kurulmuĢ,

1925 yılında da ardıĢık iki yasa yürürlüğe konmuĢtur. Bu yasalar 657 sayılı “Harita Umum

Müdüriyeti Umumiyesi Kanunu‖ ile 658 sayılı ―Kadastro Kanunu‖ dur. Bu yasalar ile birlikte

kadastro birimleri de eklenerek kurum Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne dönüĢtürülmüĢtür.

1925 tarihli ve 658 sayılı Kadastro Yasası’nın yürürlüğe girmesinin ardından 1925 yılı

Mayıs ayından itibaren Ankara, Ġstanbul, Ġzmir, Bursa ve Konya‘da kadastro çalıĢmalarına

baĢlanmıĢtır. Harita Genel Müdürlüğü 1925-1936 yılları arasında Ankara, Ġstanbul, Kocaeli ve

Malatya‘da 1/500, 1/1000 ve 1/2000 ölçekli planlar üreterek kadastro çalıĢmalarına destek

olmuĢtur.

1926 yılında Medeni Kanun yürürlüğe girdiğinde; taĢınmazların çoğu tapusuz veya sicil dıĢı

kalmıĢ ya da harici satıĢlarla el değiĢtirmiĢti. Medeni Kanunun yürürlüğünden önce ve sonraki

dönemde taĢınmazlar üzerinde eylemli durum ile hukuki durum arasında geniĢ kapsamlı bir

aykırılık meydana gelmiĢ ve bu durum sosyal bünyede büyük haksızlıklar meydana getirmiĢti.

TaĢınmazlardaki eylemli durumları hukuksallaĢtırmak, tapusuz taĢınmazları tapulamak ve

kadastroya dayanan haritaları yapmak amacıyla 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu

15/Aralık/1934 tarihinde yürürlüğe konulmuĢtur.

Gerek kentlerde ve gerekse köylerde 1950 yılına kadar uygulama alanı gören 2613 sayılı

Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile, ülkemizin kadastrolama sorununun istenilen hızda

çözümlenilemeyeceği düĢünülerek, kentlerin belediye sınırları dıĢında kalan taĢınmazların

kadastrolanması için 1950 yılında 5602 sayılı Tapulama Kanunu yürürlüğe girmiĢtir.

On yılı aĢkın bir uygulama süresi içinde 5602 sayılı Kanunda görülen aksamaların giderilmesi

için 1964 yılında 509 sayılı, daha sonra 1966 yılında da 766 sayılı Tapulama Kanunları yürürlüğe

konulmuĢtur.

Böylece, 2613 Sayılı Kanun, 1950 yılından 3402 sayılı Kadastro Kanunun yürürlüğe girdiği

10 Ekim 1987 tarihine kadar sadece il ve ilçelerin merkez belediye sınırları içinde kalan

taĢınmazların kadastrolanmasında uygulanmıĢtır.

Kazanılan tecrübelerin ıĢığı altında aynı amaca yönelik, fakat farklı hükümler içeren 2613

sayılı Kanun ile 766 sayılı Kanun birleĢtirilerek 10/Ekim/1987 tarihinde 3402 sayılı Kadastro

Kanunu yürürlüğe konulmuĢtur. 3402 sayılı Kanunda, 2005 yılında 5304 sayılı Kanunla, 2009

yılında da 5831 ve 5841 sayılı Kanunla, 2012 tarihinde 6302 sayılı Kanunla, 2013 yılında da 6495

sayılı Kanunla değiĢiklik yapılmıĢtır.

Bu Kanun ile; kadastro faaliyetlerinin hızlandırılmasına, gereksiz itirazlara meydan

verilmemesine, delillerin seri bir Ģekilde toplanıp, davaların en kısa zamanda sonuçlandırılmasına,

uygulamadaki adaletsizlik ve dengesizliklerin giderilmesine çalıĢılmıĢtır.

Page 38: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

37

KADASTRO (TAPULAMA) KANUNLARI

KANUN NO KABUL

TARĠHĠ

YÜRÜRLÜK

TARĠHĠ

RESMĠ GAZETE

TARĠH VE NO

Emvali

Gayrimenkulenin

Tahdit ve Tahriri

Hakkındaki Muvakkat

Kanun

05 ġubat 1912 (1328)

Konya ili Çumra ilçesi ve köyleri

658 1925

Ankara, Ġstanbul, Ġzmir, Bursa ve

Konya

2613

14. Madde: 23 Haziran

1935

Diğer Maddeler :

23 Ocak 1935

23 Aralık 1934/ 2887

5602 16 Mart 1950 22 Mart 1950 22 Mart 1950/ 7463

509 17 Temmuz 1964 04 Ağustos 1964 01 Ağustos 1964/ 11769

766 28 Haziran 1966 12 Temmuz 1966 12 Temmuz 1966/ 12346

3402 21 Haziran 1987 10 Ekim 1987 09 Temmuz 1987/ 19512

5252

(Para Cezaları)

5304

(3402 DeğiĢikliği)

5831

(3402 DeğiĢikliği)

5841

(3402 DeğiĢikliği)

6302

(3402 DeğiĢikliği)

6495/31. Mad.

(3402 DeğiĢikliği)

04 Kasım 2004

22 ġubat 2005

15 Ocak 2009

25 ġubat 2009

03 Mayıs 2012

12 Temmuz 2013

01 Nisan 2005

03 Mart 2005

27 Ocak 2009

14 Mart 2009

18 Mayıs 2012

02 Ağustos 2013

13 Kasım 2004/25642

03 Mart 2005/25744

27 Ocak 2009/27123

14 Mart 2009/27169

18 Mayıs 2012/28296

02 Ağustos 2013/ 28726

Page 39: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

38

NOT: 1- 509 sayılı Kanun Anayasa Mahkemesince 16 Kasım 1965 tarihinde iptal

edilmiĢ olup, iptal kararı; 12 Ocak 1966 tarihli ve 12200 sayılı Resmi Gazetede

yayımlanmıĢtır.

2- 5602 sayılı Kanunun 9, 33 ve 49 uncu maddeleri 6091 sayılı Tapulama Kanununun

Bazı Maddelerinde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değiĢmiĢtir. (Resmi Gazete 8.7.1953

tarihli ve 8452 sayılı)

3- 5602 sayılı Kanunun 13/D maddesi, 6335 sayılı Tapulama Kanununun 13 üncü

Maddesinin (D) Fıkrasının DeğiĢtirilmesine ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun ile

değiĢtirilmiĢtir. (Resmi Gazete; 17/31954 tarihli ve 8660 sayılı)

4- 5602 sayılı Kanunun 5 inci maddesi, 6383 sayılı Tapulama Kanununun 5 inci

Maddesinin DeğiĢtirilmesine ve Bu Kanuna Yeni Hükümler Ġlâvesine Dair Kanun ile

değiĢtirilmiĢtir. (Resmi Gazete: 20.03.1954 tarihli ve 8663 sayılı)

3402 SAYILI KADASTRO KANUNU

KANUNUN AMACI : (Madde:1)

5304 sayılı Kanunla değiĢik 3402 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile, Kanunun amacı; “Ülke

koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak

taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek

suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi

sisteminin alt yapısını oluşturmaktır.” Ģeklinde tanımlanmıĢtır.

Bu tanımlamayla, günün teknolojik geliĢmeleri ve ihtiyaçları dikkate alınarak taĢınmazların

sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirtecek teknik çalıĢmalar, ülke bütününde ele alınmıĢ ve

ayrıca; üretilecek haritalara da nitelik açısından yeni boyutlar getirilmiĢtir.

Maddede yer alan ―ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik

kadastral haritasına dayalı olarak‖ deyimi ile soruna ülke bütününde bakılmıĢ, üretilecek haritaların

ülke nirengi ve nivelman ağına dayandırılması (bağlanması) hedeflenmiĢtir. BaĢka bir deyiĢle

kadastro faaliyetinin teknik yönü tek bir sistem içinde düĢünülmüĢtür. ―Kadastral veya topoğrafik

kadastral‖ denilmekle de, kadastro çalıĢmaları sırasında ihtiyaca uygun harita üretilebilmesi

amaçlanmıĢtır.

Yeni düzenleme ile getirilen ―mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluĢturmaktır.‖ ibaresiyle

de; çağdaĢ Ģehircilik anlayıĢına uygun harita üretilebilmesi ve kadastro sonucu elde edilen verilerin

haritacılık ile ilgili tüm sektörlerde kullanılabilmesine geçiĢ yapılabilmesi hedeflenmektedir.

Ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritası

yapılırken, aynı zamanda taĢınmazların malikleri belirlenmesi varsa üzerinde hakların saptanması,

eski tapuların yenilenmesi ve tapusuz yerlerin tapuya bağlanması suretiyle Türk Medeni

Kanununun öngördüğü tapu sicilinin meydana getirilmesi öngörülmüĢtür. Böylece, Medeni

Kanundan önce ve sonraki dönemlerde taĢınmazlar üzerinde meydan gelen eylemli durum ile

hukuki durum arasındaki farklılıklar hukuksallaĢtırılmaktadır.

KADASTRO BÖLGELERĠNĠN BELĠRLENMESĠ VE ĠLANI: (Madde:2)

Kadastro Bölgesi: Her ilin merkez ilçesi ile o ile bağlı diğer ilçelerin idari sınırları içinde

kalan yerler kadastro bölgelerini teĢkil etmektedir.

Kadastro Bölgelerinin Belirlenmesi: Kadastroya açılacak bölgeler, Tapu ve Kadastro Genel

Müdürlüğünün teklifi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı ile belirlenmektedir.

Ġlanı: Kadastrosuna baĢlanacak bölgeler, en az bir ay önceden Resmi Gazete'de, Radyo veya

Televizyonda, bölge merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu ilde varsa yerel gazete ile ve ayrıca

alıĢılmıĢ vasıtalarla ilan edilir.

Page 40: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

39

KADASTRO EKĠBĠ VE KOMĠSYONUN OLUġUMU: (Madde:3)

Kadastro Ekibi: Kadastro ekibi; en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ve üç bilirkiĢiden

oluĢur. Muhtarın herhangi bir nedenle çalıĢmalara iĢtirak edememesi halinde yerine kanuni vekili

çalıĢmalara iĢtirak eder.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanunla değiĢik 4 üncü maddesi hükmü

nedeniyle, ormanların sınırlandırma ve tespiti yapılırken kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü

taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile

tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin

iĢtirak ettirilmesi gerekmektedir.

Kadastronun fenni iĢlerinin ihale yoluyla yaptırılması halinde; kadastro ekibi, iki kadastro

teknisyeni yerine bir kadastro teknisyeninin iĢtirakiyle oluĢturulabilir. Kadastro ekibine, kadastro

teknisyeni yerine kontrol memuru görevlendirilmesi de mümkündür.

B- BilirkiĢiler:

BilirkiĢilerin Seçimi: Kadastro ekibinde görev alacak bilirkiĢiler, kadastro müdürünün yazılı

talebi üzerine; köylerde köy derneği, belediyelerde ise belediye meclisince seçilir. ÇalıĢma alanında

bir ekip görev yapacakça altı bilirkiĢi, Ģayet çalıĢma alanında birden fazla ekip görev alacaksa her

ilave ekip için ayrıca üçer bilirkiĢi daha olmak üzere seçtirilir.

BilirkiĢilerin, kadastro müdürlüğünün yazısının tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre

içinde seçilmesi gerekmektedir. BilirkiĢilerin bu süre içerisinde seçilememesi veya bilirkiĢiliklerine

engel sebeplerin bulunması ya da seçilen bilirkiĢilerin idari sınırda yapılan değiĢiklik nedeniyle

yeterli bilgi verememeleri halinde, kadastro müdürünün talebi üzerine mülki amir tarafından o köy

veya mahalleden ya da mücavir köy veya mahallelerden aynı sayıda bilirkiĢi seçilir.

Kısaca, bilirkiĢiler köy derneği, belediye meclisi veya mülki amirlikçe seçilir.

BilirkiĢilerde Aranacak Nitelikler

Kadastro ekibinde görev alacak bilirkiĢilerin;

a) Türk VatandaĢı olması,

b) 40 yaĢını bitirmiĢ olması,

c) Medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olması,

d) En az 10 yıldan beri o mahalle veya köyde ikamet etmesi,

(Mülki amir tarafından seçilecek bilirkiĢilerde bu Ģart aranmaz.)

e) Yüz kızartıcı bir suçtan kesinleĢmiĢ hüküm giymemiĢ olması,

f) Türkçe okuma- yazma bilmesi,

Gerekmektedir.

Köy muhtarı veya belediye baĢkanı tarafından, o köy veya mahallede bilirkiĢi seçilme

niteliklerine haiz yeter sayıda okur-yazar kiĢi bulunmadığının yazılı olarak kadastro müdürlüğüne

bildirilmesi koĢuluyla okur-yazar olmayan kiĢiler arasından da bilirkiĢi seçilebilir.

Okuma-yazma bilmeyen bilirkiĢilerin Kadastro Kanununa göre düzenlenecek belgelere sol

elinin baĢparmağını, bu parmak yoksa öteki herhangi bir parmağını basması imza yerine geçer.

Kadastro tutanağı, okuma yazma bilmeyen bilirkiĢilere okunur ve beyanlarına uygun

olduğunun belirtilmesi halinde tutanağa parmak izi bastırılır. Bu durumda, kadastro tutanağının

okuma yazma bilmeyen bilirkiĢi ―….. …..‖ a okunduğu, tespitin kendi beyanına uygun olduğunu

belirterek parmak izini bastığı ve parmak izinin bilirkiĢinin hangi elinin hangi parmağına ait olduğu

hususu tutanağın edinme sebebi sütunundaki boĢ kısma yazılarak kadastro teknisyenleri ve muhtar

tarafından birlikte imzalanır.

Kadastro müdürlüğünce; seçilen bilirkiĢilerin yaĢ durumları nüfus müdürlüğünden, sabıka

durumları ise Cumhuriyet BaĢsavcılığından sorulur. Alınan cevaplardan, bilirkiĢiler arasında

yukarıdaki Ģartları taĢımayanların mevcut olduğu ya da seçildikten sonra bilirkiĢi olma niteliklerini

kaybettikleri tespit edilenlerin yerlerine yenileri seçtirilir.

Page 41: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

40

BilirkiĢilere Yemin Ettirilmesi:

Seçilen bilirkiĢilere Kadastro Mahkemesinde, bu mahkeme henüz kurulmamıĢ ise Sulh Hukuk

Mahkemesinde yeminleri yaptırılır. Mahkemece düzenlenen yemin tutanağı Kadastro Müdürlüğüne

gönderilir. Yemin tutanağının aslı müdürlük dosyasında bir örneği de ekip dosyasında saklanır.

BilirkiĢilerin Bilgilerine BaĢvurulmayacak Haller:

a) BilirkiĢinin; kendisine, eĢine, usul ve füruna, kardeĢine, kardeĢinin çocuklarına, eĢinin usul

ve füruna ait taĢınmazların tespitinde,

b) Tespiti yapılan taĢınmaz üzerinde hak iddia edenlerden birisi ile bilirkiĢi arasında dava

veya husumet varsa,

c) Tespiti yapılan taĢınmaz üzerinde hak iddia edenlerden birisi ile bilirkiĢi arasında (a)

fıkrasında açıklandığı gibi hısımlık varsa,

d) Belediye tüzel kiĢiliği adına yapılacak tespitlerde, belediye meclisi veya encümeni, köy

tüzel kiĢiliği adına yapılacak tespitlerde ise köy ihtiyar kurulu üyesi olarak görev yapan

bilirkiĢilerin,

Bilgilerine baĢvurulmaz ve bunların yerlerine diğer bilirkiĢiler ekibe iĢtirak ettirilir.

BilirkiĢiliğe mani bu haller, ekip görevlisi kadastro teknisyenleri, muhtar ve bunların yerine

ekibe iĢtirak edecek kiĢiler için de geçerlidir.

Muhtar ve BilirkiĢilerce Kadastro Tutanağının Ġmzalanmasından Ġmtina Edilmesi;

Kadastro teknisyenleri, sınırlandırma ve tespitini yapacakları taĢınmazlarla ilgili olarak

muhtar ve bilirkiĢilerden aldıkları bilgi ve beyanlar ile bir sonuca varamazlarsa, nedeni kadastro

tutanağının edinme sebebi sütununda açıklanmak suretiyle tahkikatı geniĢleterek o taĢınmaza sınır

bulunan diğer taĢınmazların malikleri ile hazır bulunan diğer kimselerin bilgi ve beyanlarına

baĢvurarak, varacakları kanaat doğrultusunda taĢınmazın sınırlarını ve gerçek hak sahibini tespit

etmekle yükümlüdürler.

Muhtar ve bilirkiĢilerin bilgi ve beyanlarına aykırı olarak yapılacak tespitlerin mutlaka bir

kayıt veya belgeye dayandırılması gerekmektedir.

Muhtar ve bilirkiĢiler, kendi bilgi ve beyanları dıĢında yapılan tespitlere muhalif kalırlarsa,

muhalif kalma nedenleri kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde etraflıca açıklanır. ġayet,

bilgi ve beyanları dıĢında yapılan tespit nedeniyle kadastro tutanağını imzalamaktan kaçınırlarsa,

kadastro teknisyenlerince bu husus tutanağın edinme sebebi sütununun uygun bir yerine yazılarak

tespit sırasında hazır bulunan diğer kiĢilerle birlikte imzalanır. Bu durumda da tutanak tekemmül

etmiĢ sayılır.

Ancak, edinme sebebi ile tutanağa sonradan verilecek Ģerh arasında çeliĢki doğmaması için,

tespit öncesinde, değerlendirmeye alınacak belgelerin uygunluğu ile mülkiyet bilgileri muhtar ve

bilirkiĢilerle birlikte değerlendirilerek onların tespite iliĢkin görüĢleri alınmalıdır. Ayrıca, muhtar ve

bilirkiĢilerin sonradan görüĢ değiĢtirilmelerinin ve bu nedenle de kadastro tutanaklarını

imzalamaktan kaçınmalarının önlenmesi amacıyla, her adadaki çalıĢmalar tamamlandığında

kadastro tutanakları düzenlenmeli, düzenlendikten sonra da hemen imzalatılmalıdır. (3402 sayılı

Kanun Madde:7, Yönetmelik 47/D Madde:5, Genelge TKGM. 10.10.2006 tarih, 2006/18)

Ormanla ilgili çalıĢmalara muhtar ve bilirkiĢilerin katılmaması durumunda; 5304 sayılı

Kanunla değiĢik 3402 sayılı Kanunun 4 inci maddesinde, Ormanla ilgili çalıĢmalara muhtar ve

bilirkiĢilerin katılmamaları halinde, çalıĢmalara bunların yokluklarında resen devam edileceği

hükmü yer almaktadır. Bu nedenle, muhtar ve bilirkiĢilerin çalıĢmalara katılmamaları halinde,

çalıĢmalara katılmadıkları ve varsa nedeni, orman parsellerine ait kadastro tutanağının edinme

sebebinde belirtilir. Kadastro tutanağının ve ilgili diğer belgelerin imza sütunlarında ise isimlerinin

karĢısına ―ÇalıĢmalara Katılmadı‖ ibaresi yazılır. (3402 sayılı Kanun Madde 4, Yönetmelik 47/D

Madde 4)

BilirkiĢilere ödenecek ücret:

Kadastro ekibinde görev yapan bilirkiĢilere, 6245 Sayılı Harcırah Kanununun 50/5 ve 8/1.

maddelerine göre, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce her yılın ocak ayında o yıl içinde

Page 42: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

41

bilirkiĢilere ödenecek ücret belirlenir ve buna göre çalıĢmalara katıldıkları günler için kendilerine

ödeme yapılır. Ġhaleli iĢlerde bilirkiĢi ödemeleri ihale dokümanında belirtilen esaslara göre yapılır.

Görevini Yapmayan BilirkiĢiler Hakkında Yapılacak ĠĢlem:

Kadastro Müdürü, seçilen ve yeminleri yaptırılan bilirkiĢilere görevlerini ve geçerli bir

mazeretleri olmaksızın görevden kaçınmaları veya gerçeğe aykırı beyanda bulunmaları halinde,

Kadastro Kanunun 42 ve 43 üncü maddeleri hükümleri uyarınca yasal iĢlemlerde bulunulacağını

yazılı olarak bildirir. Bu bildirimin bir örneği çalıĢma alanındaki ekip dosyasında saklanır.

Kadastro Komisyonunun OluĢumu ve Görevleri:

1- Kadastro Komisyonunun oluĢumu;

• Kadastro Komisyonu; Kadastro müdürü veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün

olumlu görüĢü alınmak koĢuluyla müdür yardımcısının baĢkanlığında, kadastro üyesi ve itirazın

mahiyetine göre kontrol mühendisi veya tasarruf kontrol memuru olmak üzere üç kiĢiden oluĢur.

• Ormanla ilgili itirazların incelenmesinde; itiraza konu parsellerin tespitinde görev

almamıĢ, Orman Genel Müdürlüğü taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek bir orman mühendisi ile

tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat mühendisinin kadastro komisyonuna iĢtirak

ettirilmesi zorunludur.

• Kamu orta mallarının sınırlandırması ve bunlara yapılacak itirazların incelenmesi;

4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin son fıkrası uyarınca kamu orta mallarının

sınırlandırma yetkisi kadastro komisyonuna geçtiğinde; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi

Kullanımı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü nedeniyle kadastro komisyonuna konu uzmanı Ziraat

Mühendisinin dâhil edilmesi zorunludur.

Bu nedenle, kamu orta malı nitelikli taĢınmazların kadastro komisyonunca

sınırlandırılmasında veya bunların sınırlandırma ve tespitine yapılacak itirazların incelenmesinde,

Kadastro Komisyonu; kadastro müdürü veya müdür yardımcısının baĢkanlığında, kadastro üyesi ve

kontrol mühendisi ile tarım müdürlüğünce görevlendirilecek ziraat mühendisinden oluĢturulur.

Kadastro komisyonu, tüm üyelerin iĢtiraki ile toplanır ve oy çokluğu ile tespit yapar.

Buna göre;

a) Ormanların sınırlandırma ve tespitine yapılacak itirazların incelenmesinde kadastro

komisyonu;

Kadastro Müdürü, Kadastro üyesi, Orman Mühendisi, Ziraat Mühendisi, Ġtirazın mahiyetine

göre Kontrol Mühendisi veya Tasarruf Kontrol Memurundan,

b) Kamu orta mallarının sınırlandırması ve bunlara yapılacak itirazların incelenmesinde

kadastro komisyonu;

Kadastro Müdürü, Kadastro üyesi, Kontrol Mühendisi ve Ziraat Mühendisinden,

c) Bunların dıĢındaki incelemelerde kadastro komisyonu;

Kadastro Müdürü, kadastro üyesi, itirazın mahiyetine göre kontrol mühendisi veya kontrol

mühendisinden,

OluĢur.

2- Kadastro Komisyonunun Görevleri;

Kadastro komisyonunun görevleri, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7, 8, 9 ve 36 ncı

maddelerinde açıklanmıĢtır. Ayrıca, 4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin son fıkrasında

da, kadastroya açılan köy ve mahalle sınırları içindeki ―Mera, yaylak ve kıĢlak gibi‖ orta malı

taĢınmazların sınırlarının anılan Yasada öngörülen 4 aylık süre içerisinde Mera Komisyonlarınca

belirlenmemesi durumunda, bu görevin kadastro komisyonlarınca yerine getirilmesi öngörülmüĢtür.

Buna göre;

a) Ġtirazların Ġncelenmesi;

Orman parsellerine; kadastro tutanaklarının düzenlendiği tarihten çalıĢma alanında

ölçülecek orman parseli kalmadığına dair tutanağın düzenlendiği tarihe kadar,

Orman parselleri dıĢında kalan taĢınmazlara; kadastro tutanaklarının düzenlendiği tarihten

kadastro ekibinin çalıĢma alanında iĢinin bittiğini gösteren tutanağın düzenlendiği tarihe kadar,

Yapılacak itirazları,

Page 43: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

42

b) TaĢınmazların sınırlandırma ve tespiti sırasında, ekip görevlisi kadastro teknisyenleri

arasında, ormanla ilgili sınırlandırma ve tespitler sırasında ise kadastro teknisyenleri ile kadastro

ekibinde görev alan orman veya ziraat yüksek mühendisi/mühendisi arasında ya da orman

mühendisi ile ziraat mühendisi arasında görüĢ ayrılığı çıkması nedeniyle gönderilecek kadastro

tutanaklarını,

c) Kadastro teknisyenleri ile kontrol elamanları arasında görüĢ ayrılığı çıkması veya kontrol

elamanlarınca yapılması istenen değiĢikliğin taĢınmazın mülkiyetinde, tespit maliklerinin

paylarında veya taĢınmazın sınır ve yüzölçümünde değiĢiklik gerektirmesi nedeniyle gönderilecek

kadastro tutanaklarını,

d) Kadastroya tabi tutulmayan yerler üzerinde hak iddiasında bulunulması nedeniyle, 3402

sayılı Kanunun 7 nci maddesinin 4 üncü fıkrası gereğince sınırlandırması ve tespiti yapılan

taĢınmazlarla ilgili gönderilecek kadastro tutanaklarını,

e) Tarafların dayandıkları kayıt ve belgelerin aynı kuvvet ve mahiyette olması nedeniyle

malik tayini yapılmayan ve çözümlenmek üzere kadastro komisyonuna gönderilen taĢınmazlara ait

kadastro tutanaklarını,

Ġnceleyerek, gerçek hak sahibini belirlemek, (Kadastro komisyonları bu inceleme sonucunda,

kadastro tutanağının yerine geçmek üzere kadastro komisyon tutanağı düzenlerler),

f) Emlak vergisi beyan değeri bulunmayan taĢınmazların, kadastro harcına ve yargılama

giderine esas olacak matrahını tespit etmek,

g) Mera komisyonlarınca, 4342 sayılı Kanun hükümlerine göre, bu yasada öngörülen 4 aylık

süre içerisinde mera, yaylak ve kıĢlak gibi orta malı taĢınmazların sınırlarını belirleyerek belgelerini

göndermemesi durumunda, bu yerlerin sınırlarını belirlemek,

Görevleri, kadastro komisyonlarına aittir.

KADASTRO ÇALIġMA ALANI, ĠLAN VE ĠTĠRAZ: (Madde:4)

Kadastro ÇalıĢma Alanı: Belediye sınırları içerisinde bulunan her mahalle ile bu sınırlar

dıĢındaki her köy ayrı bir çalıĢma alanıdır.

Kadastro ÇalıĢma Alanı Ġlanı: Kadastrosuna baĢlanacak çalıĢma alanları, 15 gün önceden

bölge merkezinde, çalıĢma alanında, komĢu köy, mahalle ve belediyelerde alıĢılmıĢ vasıtalarla

ilan edilir. Ġlanın yapıldığı bir tutanakla tespit edilir.

Bu ilanın yapıldığından, mahalli mülki amirine, mahalli kadastro ve hukuk mahkemelerine,

tapu müdürlüğüne, maliye kuruluĢuna, vakıflar idaresine, il özel idaresine, ilgisi var ise orman

idaresi ile diğer kamu kurum ve kuruluĢlarının mahalli ünitelerine bilgi verilir. Bilgi yazısında,

kadastrosuna baĢlanacak köy veya mahalle sınırları içerisinde taĢınmazlarının bulunması

durumunda, sınırlandırma ve tespitler sırasında değerlendirilmek üzere, bunlara iliĢkin bilgi, belge

ve haritalarının gönderilmesi istenir.

Ayrıca, Maliye ve Orman kuruluĢlarına yazılan yazılarda, çalıĢmalar sırasında temsilci

bulundurabilecekleri de belirtilir.

ÇalıĢma alanı ilanının noksan yapılması kadastronun iptaline neden olabileceğinden, çalıĢma

alanına hangi köy veya mahallelerin sınır bulunduğu hususunda muhtar ve bilirkiĢilerden alınacak

bilgilerin yanında, ayrıca mahalle taksimat krokileri, idari sınır kararları ve değiĢiklikleri ile varsa

kesinleĢmiĢ mahkeme kararları ve orman haritaları etraflıca incelenmeli, ilgili kamu kurumlarında

da (Valilik, Kaymakamlık ve Özel Ġdare gibi) araĢtırma yapılmalıdır.

Kadastro ÇalıĢma Alanı Sınırının Belirlenmesi Yöntemi:

ÇalıĢma alanı sınırının belirlenmesinde;

* Ġdari sınır kararları,

* Ġdari sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararları,

* KesinleĢmiĢ orman tahdit/kadastro haritaları,

* Mahalle taksimat krokileri,

* Sınırda bulunan taĢınmazlara ait tapu ve vergi kayıtları,

* Ġlgili diğer bilgi ve belgeler,

Esas alınır.

A- ÇalıĢma Alanının KomĢu Köy ve Mahallelerle Olan Sınırının Belirlenmesi;

Page 44: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

43

3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre yapılan ilanda belirtilen 15 günlük sürenin

bitimini müteakip, kadastro ekibince kadastrosuna baĢlanacak mahalle veya köyün komĢu mahalle

ve köylerle olan müĢterek sınırlarının, diğer bir anlatımla çalıĢma alanı sınırının tespitine baĢlanır.

Kadastro teknisyenleri; çalıĢma alanı sınırlarının tespitine hangi gün ve saatte ve nereden

baĢlayacaklarını, komĢu köy ve mahalle muhtarlıkları ile kadastrosuna baĢlanacak yerin

muhtarlığına ve ayrıca varsa belediye baĢkanlıklarına çalıĢmalara baĢlanmadan önce birer yazı ile

duyururlar.

Duyuru yazıları; köy ve mahalle muhtarlıkları ile belediyelere, çalıĢma alanı sınırı tespit

çalıĢmalarına katılacak temsilcilerin belirlenmesi, gerekli belge ve bilgilerin temin edilebilmesi için

en az 2–3 gün önceden gönderilmelidir.

Duyuru yazısında; çalıĢma alanı sınırının belirlenmesinde (mahalle veya köy sınırlarının)

görev alacak yetkili kurul üyelerinin, varsa sınırla ilgili belgelerle birlikte çalıĢmanın yapılacağı gün

ve saatte mahallinde hazır bulundurulmasını, gelmedikleri takdirde yokluklarında elde mevcut

belgelere göre çalıĢma alanı sınırının belirleneceğini, belirlenecek çalıĢma alanı sınırına karĢı her

mahalle veya köy ile ilgili çalıĢma alanı sınır krokisinin tebliğ ve ilan edildiği tarihten itibaren

YEDĠ gün içinde kadastro müdürlüğüne itirazda bulunabileceklerini, bu süre geçtikten sonra

yapılacak itirazların dikkate alınmayacağı hususları da açıkça belirtir.

ÇalıĢma alanının komĢu köy veya belediyelerle olan müĢterek sınırları; idari sınır kararları

(Hudutname) ve sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararları aynen uygulanmak, bu belgeler yoksa,

sınırda bulunan taĢınmazlara ait tapu ve vergi kayıtları ile sınıra iliĢkin diğer belge ve bilgiler

kadastro teknisyenlerince değerlendirilmek suretiyle belirlenir.

Kadastro ekibince belirlenecek çalıĢma alanı sınırı idari sınır sayılmaz.

Sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararı bulunmakla beraber, karar tarihinden sonra idare

kurullarınca idari sınırlarda değiĢiklik yapılmıĢ ve yapılan değiĢiklik de kesinleĢmiĢ ise, çalıĢma

alanı sınırının belirlenmesinde idari sınır kararları esas alınır.

Ġdari sınır kararları ve sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararları haritaya bağlanmıĢ ise

haritaları zemine uygulanmak suretiyle, haritaya bağlanmamıĢ veya harita fenni sıhhate haiz değilse

bilirkiĢiler ve tarafların göstermelerine göre sınır noktalarının yerleri arazi üzerinde tespit edilerek

ölçüsü yapılır ve çalıĢma alanı sınır krokisi düzenlenir.

Ayrıca, çalıĢma alanının her mahalle ve köyle ilgili müĢterek sınırının tespiti

tamamlandığında, bu sınırın hangi belgelere istinaden ve ne Ģekilde belirlendiği, sınır belirleme

çalıĢmaları sırasında taraflar arasında her hangi bir anlaĢmazlık çıkıp çıkmadığı hususlarını içeren

bir tutanak tanzim edilir.

Bu tutanak; tarih konmak ve çalıĢmalara iĢtirak eden taraflar, bilirkiĢiler ve muhtar tarafından

kendi el yazılarıyla "OKUDUM" ibaresi yazılmak suretiyle kadastro teknisyenleriyle birlikte

imzalanır.

Ġdari sınır kararı veya sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararının bulunmaması halinde,

tarafların ve bilirkiĢilerin göstermelerine, sınırda bulunan taĢınmazlara ait tapu ve vergi kayıtları

varsa o taĢınmazlar bu belgelerde yazılı köy veya mahallenin sınırları içerisinde bırakılmak

suretiyle çalıĢma alanı sınırının belirlenmesi gerekir.

Belediye sınırları içinde bulunan mahalleler, bir baĢka köyle veya belediye sınırları

içerisindeki mahallelerle komĢu değilse, yani kadastrosuna baĢlanacak mahalle birimindeki çalıĢma

alanı aynı belediye sınırı içerisindeki diğer mahallelerle sınır teĢkil ediyorsa, çalıĢma alanı sınırı

mahalle sınırlarını gösterir belgelerden faydalanılmak suretiyle belirlenir.

ÇalıĢma alanına komĢu mahalle ve köylerin önceden kadastro çalıĢmaları sonuçlandırılmıĢ

veya devam etmekle beraber çalıĢma alanı sınırları tespit edilerek kesinleĢmiĢ ise, bu sınırların

yeniden belirlenmesine gerek yoktur. Evvelce kesinleĢmiĢ olan bu sınırlar zemine aplike edilip sınır

noktaları tespit edilerek aynen alınır.

KomĢu köy ve mahalleler kadastro çalıĢmalarına açılmakla beraber, çalıĢma alanı sınırı henüz

belirlenmemiĢse, müĢterek sınırları o çalıĢma alanında görevli kadastro ekibi ile birlikte yukarıda ki

açıklamalara göre tespit edilir.

Page 45: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

44

Kadastro çalıĢma alanı sınırının tespiti sırasında, sınır üzerine rastlayan taĢınmazlar teknik

zorunluluk olmadıkça bütünlüğünün bozulmaması için büyük parçasının bulunduğu tarafta bırakılır.

Örnek;

( A ) Köyü Ġdari Sınır

ÇalıĢma Alanı Sınırı

X X

( B ) Köyü

Ancak, taĢınmaz içinden sonradan geçen yol, dere ve kanal gibi nedenlerle iki parçaya

bölünmüĢ ve idari sınırda aradan geçen bu tesislere göre belirlenmiĢ ise, taĢınmazın yol, dere ve

kanal gibi tesislerin diğer tarafında kalan kısmının komĢu çalıĢma alanı sınırı içerisinde bırakılmak

suretiyle çalıĢma alanı sınırı tespit edilir.

ÇalıĢma alanı sınırının belirlenmesi sırasında taraflar arasında anlaĢmazlık çıkarsa (Yani

taraflar aynı sınır noktası üzerinde anlaĢma sağlayamazlarsa), anlaĢmazlık bulunan sınırlar idari

sınır kararı ve sınırla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararı, bu belgeler yoksa sınırda bulunan

taĢınmazlara ait tapu ve vergi kayıtları ile benzeri diğer belgelerden yararlanılmak ve bilirkiĢi

beyanlarından istifade edilmek suretiyle kadastro teknisyenlerince re´sen tespit edilir. Tarafların

hangi sınır noktaları arasında anlaĢma sağlayamadıkları ve sınırın nereden geçmesini istedikleri

düzenlenecek tutanakta açıklanır. Tutanağın altına muhalefet Ģerhleri yazılarak imzaları alınır. ġayet

taraflardan birisi veya tamamı düzenlenen bu tutanağı imza etmekten kaçınırlarsa bu husus yine

tutanağın altında açıklanmak suretiyle hazır bulunan diğer kiĢilerle birlikte imzalanır.

Kadastro çalıĢma alanı sınır krokisi düzenlendikten sonra birer örneği, hazır bulunan taraflara

düzenlenecek bir tutanakla, hazır bulunmayan belediye baĢkanlıkları ile köy ve mahalle

muhtarlıklarına ise bir yazı ekinde gönderilerek tebliğ edilir. Ayrıca, çalıĢma alanı sınır krokisi

çalıĢma alanında ve komĢu köy ve mahalle muhtarlıklarında ilan ettirilir. Yapılan tebliğ ve

ilanlarda, çalıĢma alanı sınır

krokisinin tebliğ ve ilan edildiği tarihten itibaren 7 günlük süre içerisinde kadastro

müdürlüğüne itiraz edilebileceği belirtilir. Kadastro ekibince düzenlenen çalıĢma alanı sınır

krokisinin bir örneği de kadastro mahkemesine gönderilmek üzere kadastro müdürüne teslim edilir.

B- Ormana KomĢu ÇalıĢma Alanı Sınırının Belirlenmesi: Ormanla ilgili çalıĢma alanı sınırı; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 3 üncü maddesine göre

oluĢan kadastro ekibince, aĢağıdaki açıklamalara göre belirlenir.

a) Orman Kadastrosu yapılmıĢ yerlerde;

Ġdari sınıra rastlayan ormanların daha önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman

kadastrosu yapılarak kesinleĢmiĢ olması halinde, kesinleĢen orman sınırları aynen alınır. Tescil

bütünlüğünün sağlanması açısından orman hangi idari birimden orman kadastrosuna tabi tutulmuĢ

ise o birimin çalıĢma alanı sınırı içerisine dahil edilir.

Örneğin; Orman, orman kadastro komisyonlarınca (A) köyünde kadastro çalıĢmasına

tabi tutulmuĢ ise; (B) köyünde 3402 sayılı Kanuna göre baĢlanan kadastro çalıĢmalarında,

ormanın tescil bütünlüğünün bozulmaması için çalıĢma alanı sınırı Orman (A) köyünde

kalacak Ģekilde belirlenir.

Page 46: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

45

(A) Köyü (B) Köyü

ÇalıĢma alanı sınırı

Ġdari sınır

6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapılan çalıĢmalarda, orman, birden fazla belde,

mahalle veya köyün idari sınırları içerisinde kalmasına rağmen, idari sınırlar ve mahalle taksimatı

dikkate alınmaksızın bir bütün olarak orman kadastrosuna tabi tutulmuĢsa, ormanın tescil

bütünlüğünün korunması için, orman çalıĢma alanı sınırı dıĢında bırakılmak suretiyle çalıĢma alanı

sınırı belirlenir. Ormanın, Tapu Sicil Tüzüğünün 8 inci maddesi hükmüne göre tescili yapılır.

Ancak, bu durumdaki orman alanları içerisinde, (orman haritalarında sarı renkle boyanarak)

orman sayılmayan yer olarak gösterilen ilgili mahalle veya köye ait yerleĢim alanı, tarım alanları, ya

da mera, yaylak, kıĢlak gibi kamu orta malları varsa, çalıĢma alanı sınırı idari sınıra göre belirlenir.

Bu Ģekilde yapılacak çalıĢma alanı sınırı nedeniyle orman ifraz edilmez ve tescili yukarıda

açıklandığı Ģekilde yapılır. . Söz konusu sarı renkli yerler, idari sınırları içerisinde kaldığı köy veya

mahalle biriminden kadastroya tabi tutulurlar.

Mülga, 3116 sayılı Kanuna göre tahdidi yapılmıĢ ormanlar içinde aynı Ģekilde uygulama

yapılır.

b) Orman Kadastrosu YapılmamıĢ yerlerde;

Orman kadastro komisyonlarınca çalıĢma yapılmamıĢ yerlerde, çalıĢma alanı sınırı; 3402

sayılı Kadastro Kanununun 3 üncü maddesine göre oluĢan kadastro ekibince (Kadastro Teknisyeni,

Muhtar ve BilirkiĢilerden oluĢan ekipçe) idari sınırlar ve mahalle taksimatı dikkate alınarak aĢağıda

açıklandığı Ģekilde belirlenir.

BitiĢik köylerin henüz kadastrosu yapılmamıĢsa: Orman idari sınırı içinde kaldığı köy ve

mahallelere göre parçalara ayrılarak çalıĢma alanı sınırı belirlenir.

(A) köyü (B) köyü

ÇalıĢma Alanı Sınırı

(C) köyü

Orman

Orman

Page 47: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

46

2- BitiĢik köyün kadastrosu yapılmıĢ ise: Kadastrosuna baĢlanan köye mücavir köy veya

mahallenin daha önce kadastrosu yapılırken, idari sınırları içerisinde kalan orman çalıĢma alanı

sınırı dıĢında bırakılmıĢ ise, kadastrosuna yeni baĢlanacak köyün çalıĢma alanı sınırı idari sınıra

göre yeniden belirlenir. Daha önce belirlenmiĢ olan çalıĢma alanı sınırı esas alınmaz.

Bu durumda, daha önce tesis kadastrosu yapılan köyün çalıĢma alanı sınırı ile idari sınırı

arasında kadastrosu yapılmamıĢ ormanın, 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman

kadastro komisyonunca ya da 3402 sayılı Kanunun Ek 5 inci maddesine göre (orman ve ziraat

mühendislerinin iĢtirak ettirildiği) kadastro ekibince kadastrosu yapılacaktır.

Orman kadastrosu sonucu bu alan içerisinde 6831 sayılı Orman Kanununun 1 inci

maddesine göre orman sayılmadığından bahisle orman sınırı dıĢında bırakılan kültür arazisi

taĢınmazların bulunması durumunda, bunların TKGM‘ nin 2014/5 nolu genelgesinin (I/E) maddesi

ve ya da 3402 sayılı Kanunun Ek 5 inci maddesine göre yapılan orman kadastrosu sonucu orman

sınırı dıĢında kalan kültür arazisi taĢınmazların bulunması durumunda ise, bunların TKGM‘ nin

2014/5 nolu genelgesinin ―IV-Kadastrosu veya Tapulaması TamamlanmıĢ ÇalıĢma

Alanlarında, Orman Kadastrosu/Tahdidi YapılmamıĢ Ormanlarda Uygulama‖ bölümünde yer

alan açıklamalara göre kadastrosu yapılır.

(A) Köyü (B) Köyü/Mahallesi

1976 yılında Tapulama yapılmıĢ Kadastrosuna yeni baĢlanacak

(A) Köyü çalıĢma alanı sınırı

(A ve B) Köyleri arasındaki idari sınır (ÇalıĢma alanı sınırı olarak alınır.)

C- ÇalıĢma Alanı Sınırının Ġlanı ve Ġtiraz:

Kadastro çalıĢma alanı sınır krokisi düzenlendikten sonra birer örneği, hazır bulunan taraflara

düzenlenecek bir tutanakla, hazır bulunmayan belediye baĢkanlıkları ile köy ve mahalle

muhtarlıklarına ise bir yazı ekinde gönderilerek tebliğ edilir. Ayrıca, çalıĢma alanı sınır krokisi

çalıĢma alanında ve komĢu köy ve mahalle muhtarlıklarında ilan ettirilir. Yapılan tebliğ ve

ilanlarda, çalıĢma alanı sınır krokisinin tebliğ ve ilan edildiği tarihten itibaren 7 günlük süre

içerisinde kadastro müdürlüğüne itiraz edilebileceği belirtilir.

ÇalıĢma alanı sınır krokisinin birer örneği, ilgisi varsa mahalli orman idaresine de tebliğ

edilir.

ÇalıĢma alanı sınırına ilan ve tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde;

a) ÇalıĢma alanı ve komĢu çalıĢma alanları muhtar ve belediye baĢkanları,

b) ÇalıĢma alanı sınırında taĢınmazı bulunan gerçek ve tüzel kiĢiler,

Orman 6831 S. Kanun veya

3402 S.Kanun (Ek-5 Md.)

Orman 3402 sayılı Kanun (4.Md)

Page 48: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

47

c) Orman idaresinin mahalli kuruluĢu,

Tarafından kadastro müdürlüğüne itiraz edilebilir.

Ġtirazın Ġncelenmesi: Ġtiraz eden kiĢinin, itiraz etmeye yetkili olduğu ve itirazın zamanında

yapıldığı anlaĢıldığı takdirde, Kadastro Müdürü, itirazı 7 gün içinde inceleyerek karara bağlar ve

kararın birer örnekleri taraflara tebliğ edilir.

Kadastro Müdürünün vermiĢ olduğu karara karĢı, kararın tefhim veya tebliğ tarihinden

itibaren 7 gün içinde Kadastro Mahkemesine itiraz edilebilir. Kadastro Mahkemesi itirazı 15 gün

içinde karara bağlar. Kadastro Mahkemesinin bu kararı kesin olduğundan, çalıĢma alanı sınırı

kadastro mahkemesinin kararına uygun hale getirilir.

Mülki Sınırda DeğiĢiklik: ÇalıĢma alanında ilk parsel için kadastro tutanağı düzenlendikten

sonra o mahalle veya köyün mülki sınırında yapılan değiĢiklik baĢlanan kadastroyu durdurmaz.

Tespit edilen çalıĢma programının plan ve ilkelerine göre kadastro çalıĢmaları devam eder. Ancak,

çalıĢmalar tamamlanıp askı ilanı sonucu kesinleĢtikten sonra mülki sınırdaki değiĢikliğe göre

taĢınmazların kayıtları sınırı içinde bulunduğu köy ve mahallenin tapu kütüklerine aktarılır. Fenni

belgeleri ve paftaları da buna göre düzeltilir.

DAVA LĠSTELERĠNĠN VE DĠĞER BELGELERĠN ALINMASI: (Madde:5)

a- Dava listelerinin alınması:

Davalı Sayılacak TaĢınmazlar: 3402 sayılı Kadastro Kanununun 25 inci maddesinde,

taĢınmaz mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya Ģerh

edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuĢmazlıklarına

iliĢkin kadastroyu ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara konu taĢınmazların davalı sayılacağı

belirtilmiĢtir.

Dava listelerinin alınması: Kadastro çalıĢmalarına baĢlanmadan önce mahalli sulh ve asliye

hukuk mahkemelerine yazılacak yazı ile, kadastrosuna baĢlanacak çalıĢma alanı sınırı (Köy veya

mahalle sınırı) içinde bulunan taĢınmazlardan, mahkemelerinde davası devam eden veya karara

bağlanmıĢ olmakla birlikte henüz kesinleĢmemiĢ olan davalar varsa, bunlardan kadastro

mahkemesinin görevi içine girenlerin listesi istenir. Dava listelerinde davanın esas numarası, davacı

ve davalının adı-soyadı, adresleri, davanın konusu, dava konusu taĢınmazın mevkii ve hudutları,

varsa davaya dayanak belgelerin cinsi, tarih ve numarası belirtilir.

Kadastro müdürü, mahkemelerden alınan dava listelerini kontrol edip kadastro mahkemesinin

görevine girmeyen dava bulunmadığını tespit ettikten sonra kadastro teknisyenlerine imza

karĢılığında teslim eder.

b- Tapu Kayıt Örneklerinin Çıkarılması:

Tapu kayıtları ve haritalarının çıkarılması ve bunların kadastro çalıĢmaları sırasında

uygulanması 01.08.1991 tarihli ve 1509 sayılı genelge ile açıklanmıĢtır.

Kadastro müdürü tarafından görevlendirilecek bir ekip tarafından, tapu müdürlüğündeki zabıt

kayıtları taranıp, kadastrosuna baĢlanacak çalıĢma alanı sınırı içerisinde bulunan taĢınmazlara ait

tapu kayıtlarının örnekleri tarih sırasına göre çalıĢma alanı kayıt defterine (zabıt defterinin boĢuna)

çıkarılır. Örneği alınan kayıtların düĢünceler sütununa kırmızı mürekkepli kalemle "KADASTRO"

ibaresi yazılır. Örneği çıkarılan kayıt hisseli ise hisseleri tamamlanır. Kayıtlar üzerinde mevcut hak

ve mükellefiyetler, ihtiyati tedbir, haciz, ipotek ve vakıf iliĢiği gibi tüm ayni ve Ģahsi haklar ile

takyidatlar örnekleri üzerine aynen iĢlenir. Kayıtlar haritaya bağlı ise bu haritalarında birer örnekleri

alınır ve üzerlerine ait oldukları tapu kaydının tarih ve numarası, çalıĢma alanı kayıt defterine

örneği alınan tapu kaydının yüzölçümü sütununa da haritası var anlamına gelen (H) harfi yazılarak

aralarında irtibat kurulur.

Tapu kayıtları örneklerinin çıkarılma iĢlemi tamamlandıktan sonra yeniden kontrol edilir ve

çalıĢma alanı kayıt defterine çıkarılan kayıtların doğruluğu ve baĢkaca çıkarılması gereken kayıt

bulunmadığı hususu yazılarak, kaydı çıkaranlar ve kontrol edenler tarafından imzalanır.

Tapu kayıtlarının örneklerinin çıkarılmasından sonra, taĢınmazın tapu müdürlüğünde intikal

ve satıĢ gibi nedenlerle tedavül veya tapu kaydı üzerinde aynı veya Ģahsi hak tesisi için talepte

Page 49: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

48

bulunulması durumunda, tapu müdürlüğünce kadastro müdürlüğünden tespit örneği istenmek

suretiyle talep karĢılanır. Talep karĢılandıktan sonra, tedavül sonucu düzenlenen tapu kaydının veya

ipotek belgesinin birer örneği kadastro müdürlüğüne bir yazı ekinde gönderilir. Ġhtiyati tedbir veya

haciz talepleri ise öncelikle zabıt kaydı üzerinde karĢılanır ve sonucundan kadastro müdürlüğüne

bilgi verilir.

ÇalıĢma alanına ait olup mahallinde hisse tamamlaması yapılamayan veya eski yazı okuyan

bulunmaması nedeniyle çıkarılamayan kayıtlar, köy ve mahalle adı, tesis tarihi (ay ve yıl olarak) ve

sıra numaraları bildirilmek suretiyle TKGM. Merkez ArĢivi‘nden (ArĢiv Dairesi BaĢkanlığı) temin

edilir.

c- Vergi Kayıtlarının Çıkarılması: 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında; 31/Aralık/1981

tarihinde veya daha önceki tarihlerde düzenlenmiĢ olan vergi kayıtları zilyetliği tevsik edici belge

olarak kabul edilmiĢtir.

Zilyetliği tevsik edici vergi kayıtları;

1) 31/Aralık/1971 tarihine kadar, 2901 Sayılı Arazi Tahrir Kanununa göre tesis edilmiĢ

özel idare tahrir kayıtları,

2) 1/Ocak/1972 tarihinden 31/Aralık/1981 tarihine kadar 1319 Sayılı Emlak Vergisi

Kanunu ve değiĢikliklerine istinaden taĢınmazların zilyetlerince vergi dairelerine verilen emlak

vergisi beyannameleri;

Olmak üzere ikiye ayrılır.

Ayrıca, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36 ncı maddesinin 5 inci fıkrasında, ―kadastrosu

yapılan taĢınmazlara, emlak vergisi son beyan dönemi esas alınarak 492 Sayılı Harçlar

Kanununa ekli (4) sayılı tarifede gösterilen oranlarda, kadastro harcı tahakkuk ettirilir." hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle, 31/Aralık/1971 tarihine kadar olan özel idare tahrir kayıtlarının örnekleri özel

idare müdürlüklerinden, devredilmiĢ ise Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğünden, 1981 yılına ait

emlak vergisi beyannameleri örnekleri, vergi dairelerinden, devredilmiĢ ise belediyelerden, en son

beyan dönemine ait emlak vergisi beyannamesi örnekleri ise belediyelerden alınır.

Bunlardan, özel idare tahrir kayıtları ile 1981 yılına ait emlak vergisi beyan kayıtları 3402

sayılı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca yapılacak sınırlandırma ve tespitlerde, en son beyan

dönemine ait emlak vergisi beyannameleri ise kadastro harçlarının tahakkukunda değerlendirilir.

Belediye sınırları içerisinde bulunan taĢınmazlara ait emlak vergisine esas değerler, belediyelerce

her yıla ait yeniden değerlendirme oranları esas alınmak suretiyle yeniden belirlendiğinden,

belediye sınırları içerisindeki taĢınmazlar için belediyelerden o yıla ait emlak vergisine esas

matrahın alınması yeterlidir.

d- Diğer KuruluĢlarca YaptırılmıĢ Haritaların Alınması: Sınırlandırma ve tespitlerde

değerlendirilmek üzere, Belediyeler, Karayolları, DSĠ, TEK, BOTAġ ve Orman Ġdaresi gibi

kuruluĢlarca yaptırılmıĢ olan harita ve belgelerinin birer örnekleri bu kuruluĢlardan alınır.

MEVKĠ VEYA ADA ĠLANI: (Madde:6)

Kadastro Teknisyenleri; kadastro çalıĢma alanı sınırlarını belirledikten sonra ada bölümleri

krokisini düzenlerler ve hangi adada çalıĢmaya baĢlanacağını en az 7 gün önceden alıĢılmıĢ

vasıtalarla ilgili köy veya mahalle muhtarlıklarında ilan ettirirler.

ÇalıĢmalara herhangi bir nedenle 3 aydan fazla ara verilirse bu ilan yenilenir.

Ġlanda; kadastrosuna baĢlanacak adanın, mevki, mahalle ve sokak isimleri açık olarak

gösterilir. Ayrıca, kadastrosuna baĢlanacak ada sınırları içerisindeki taĢınmazların malikleri ile bu

taĢınmazlar üzerinde baĢkaca mülkiyet veya mülkiyetten gayri ayni hak iddiası olanlar varsa,

belirtilen günde taĢınmazlarının baĢında hazır bulunarak sınırlarını göstermeleri, iddialarını

bildirmeleri, iddialarını kanıtlayıcı belgeleri varsa bunları ibraz etmeleri, gelmemeleri veya temsilci

göndermemeleri halinde sınırlandırma ve tespitin gıyaplarında yapılacağı, itirazların çalıĢma

Page 50: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

49

alanındaki faaliyetlerin devamı sırasında yapılabileceği, belgeye dayanmayan itirazların kabul

edilmeyeceği hususları belirtilir. Ġlanın yapıldığına dair bir tutanak düzenlenir.

TAġINMAZLARIN SINIRLANDIRILMASI: (Madde:7)

3402 Sayılı Kadastro Kanunu ile kadastrosu yapılacak taĢınmazların sınırlarını ve hukuki

durumunu tespit etme görevi kadastro teknisyenlerine verilmiĢtir. Ancak, 5304 sayılı Kanunla

değiĢik 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi hükmü nedeniyle ormanların sınırlandırma ve

tespitinde kadastro ekibine orman ve ziraat yüksek mühendisi/mühendisi iĢtirak ettirilir.

4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesi hükmü nedeniyle kamu orta malı nitelikli

taĢınmazların sınırlandırılması mera komisyonlarınca, Mera Kanununda öngörülen 4 aylık sürenin

geçmesi durumunda ise kadastro komisyonunca yapılır.

Kadastro ekibinde görevli kadastro teknisyenleri; ada ilanında belirtilen gün ve saatte, muhtar

ve bilirkiĢilerle birlikte sınırlandırma ve tespit çalıĢmalarına baĢlayacakları adaya giderek, burada

taĢınmazı tasarrufunda bulunduran kiĢiler ile, aynı taĢınmaz üzerinde hak iddiasında bulunan

baĢkaca kiĢiler varsa bunların iddialarını dinleyip, ibraz edecekleri belgeler ile tapu ve vergi

kayıtlarını, muhtar ve bilirkiĢilerin ve gerekiyorsa hazır bulunan diğer kiĢilerin bilgilerinden de

istifade etmek suretiyle zemine uygulayıp taĢınmazların sınırlarını belirlerler.

Uygulanan kayıt ve belgeler haritaya bağlı ve harita fenni sıhhate haiz ise, taĢınmazın sınırları

bu haritaya göre belirlenir.

Birbirine bitiĢik (Hudut) taĢınmazlarda sınır ihtilafı varsa ve malikleri de aynı sınır noktaları

üzerinde anlaĢma sağlayamıyorlarsa, anlaĢmazlık bulunan (Davalı taĢınmazlar hariç) sınırlar, tapu

ve vergi kayıtları ile varsa tapu haritaları zemine uygulanmak ve bilirkiĢilerle hazır bulunan diğer

kiĢilerin bilgi ve beyanlarından istifade edilmek suretiyle kadastro teknisyenlerince belirlenir.

ġayet, sınır ihtilafı nedeniyle mahalli hukuk mahkemelerinde dava açılmıĢsa davalı olan

sınırlar paftasında mürekkeplenmeyip kurĢun kalemli olarak bırakılır ve ayrıca, zeminde halen

mevcut olan sınırlar ile tarafların hak iddiasında bulundukları sınırları gösteren ayrı bir kroki

düzenlenerek kadastro tutanağına eklenir.

Tapuda ifraz görerek parçalara ayrılmıĢ bulunan taĢınmazların sınırları belirlenirken, her

hangi bir hataya ve parsel kaybına sebebiyet verdirilmemesi için ifraz krokileri ile ifraz sonrası

oluĢturulan tapu kayıtları birlikte değerlendirilir.

Sınırları belirlenen taĢınmazlar için, sınırlandırma ve ölçü krokisi düzenlenir.

Kadastro teknisyenleri, sınırlandırmasını yaptıkları taĢınmazların, muhtar ve bilirkiĢiler ile

hazır bulunan ilgililerinden (TaĢınmazı tasarrufunda bulunduran kiĢiler ile, aynı taĢınmaz üzerinde

hak iddia eden kiĢiler) ve varsa tanıklığına baĢvurdukları kiĢilerden alacakları bilgileri

değerlendirmek suretiyle hukuksal durumlarını belirlerler. Bu bilgileri ve kendi düĢüncelerini her

taĢınmaz için ayrı ayrı düzenleyecekleri kadastro tutanağının edinme sebebi sütununa yazarlar.

Uygulaması yapılan tapu kayıtları üzerinde, vakıf iliĢiği, ipotek, haciz, ihtiyati tedbir ve irtifak

hakkı gibi ayni ve Ģahsi haklar ve Ģerhler varsa, bunlar da kadastro tutanağının ilgili sütunlarına

yazılır.

Düzenlenen kadastro tutanakları, muhtar ve bilirkiĢilerle birlikte, varsa bilgi ve tanıklığına

baĢvurulan kimseler ve kadastro teknisyenlerince imzalanır. Ayrıca, edinme sebebi sütununda

yapılan açıklamanın bittiği yere tarih konur ve boĢ satır bırakılmaksızın muhtar ve bilirkiĢiler

tarafından kendi el yazılarıyla okudum ibaresi yazılarak imzalanır.

TaĢınmazların sınırlarının ve mülkiyetinin belirlenmesinde kadastro teknisyenleri arasında

görüĢ ayrılığı çıkarsa, anlaĢmazlığın nedeni kadastro tutanağında açıklanır. Ayrıca anlaĢmazlık

sınıra yönelik ise anlaĢmazlık bulunan sınırlar paftasında mürekkeplenmez ve yüzölçümü

hesaplanmaz, anlaĢmazlık mülkiyete yönelik ise taĢınmazın maliki tayin edilmez ve anlaĢmazlığın

kadastro komisyonunda çözümlenmesi için kadastro tutanağı tanzim edildiği tarihten itibaren en geç

7 gün içinde kadastro müdürüne teslim edilir.

TaĢınmaz üzerinde hak iddiasında bulunan kiĢilerce ibraz edilen kayıt ve belgelerin aynı

kuvvet ve mahiyette olması halinde, kayıt ve belgelerin zemine uygunluğu ve zilyetlik durumu

Page 51: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

50

tutanakta açıklanmak suretiyle malik tayini yapılmaz ve tutanak komisyonda görüĢülmek üzere 7

gün içinde kadastro müdürüne teslim edilir.

ÇalıĢma alanı sınırı içinde veya bitiĢiğinde yada dıĢında toplu olarak bulunan taĢınmazlardan

kadastro tutanağı düzenlenmeyerek kadastro harici (tespit harici) bırakılan yerler için kadastroya

tabi tutulması yönünde bir iddia vaki olursa, öncelikle, kadastro teknisyenlerince iddia konusu yerin

bir baĢka çalıĢma alanı sınırı içerisinde veya kesinleĢmiĢ orman tahdit sınırı içerisinde kalıp

kalmadığı hususu araĢtırılır. Yapılacak araĢtırma sonucunda, taĢınmazın bir baĢka çalıĢma alanı

yada kesinleĢmiĢ orman tahdit sınırı veya mera sınırı içerisinde kalmadığı anlaĢılırsa

sınırlandırılması yapılır ve ibraz edilen belgeler, muhtar ve bilirkiĢi beyanlarından da istifade

edilmek suretiyle değerlendirilerek tespiti yapılır.

Bu Ģekilde yapılan tespite karĢı ilgililerince itiraz edilmese dahi düzenlenen kadastro tutanağı

ve eki belgeler kadastro komisyonunda incelenmek üzere kadastro müdürüne teslim edilir.

Ancak, hak iddiasında bulunulan yer sınırlandırma ve tespiti yapılan bir baĢka parselin

hudutları içerisinde kalıyorsa, kadastro teknisyenlerince bu parselin sınırlarında değiĢiklik yapmak

suretiyle içinde yeni bir parsel oluĢturulması mümkün olmadığından, hak iddiasında bulunan kiĢinin

kadastro komisyonuna itirazı sağlanır.

Davalı TaĢınmazların Sınırlandırma ve Tespiti:

Kadastro tutanağı düzenlenmeden önce dava listeleri kontrol edilerek taĢınmazın davalı olup

olmadığı araĢtırılır. Dava listelerinde yer almamakla birlikte, hak iddiasında bulunan kiĢilerce veya

bilirkiĢilerce taĢınmazın davalı olduğu beyan edilirse bu husus araĢtırılır.

— Dava mülkiyete yönelik ise; taĢınmazın sınırlandırma, ölçü ve tersimatı yapılarak

yüzölçümü hesaplanır. Tarafların iddiaları ve ibraz ettikleri belgeler değerlendirilerek sonuçları

kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda açıklanır. Ancak, malik tayini yapılmaz.

— Dava sınır ve yüzölçümüne yönelik ise; tarafların iddiaları ve belgeleri değerlendirilerek

taĢınmazın maliki tayin edilir. Ancak, Ġhtilaflı sınırlar paftasında mürekkeplenmez ve yüzölçümü

hesaplanmaz.

— Dava hem mülkiyete, hem de sınır ve yüzölçümüne yönelik ise; malik tayini yapılmaz,

ihtilaflı sınırlar paftasında mürekkeplenmez ve yüzölçümü hesaplanmaz.

— Dava sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya Ģerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde

gösterilecek haklara yönelik ise; taĢınmazın sınırları belirlenip, maliki tayin edilir.

Davanın konusu, dosya numarası ve mahkemenin adı kadastro tutanağının edinme sebebi

sütununda açıklanır. Ayrıca, Davalı olan tutanakların üst sağ köĢesine kırmızı kalemle ve dikkati

çekecek Ģekilde (davalıdır) sözcüğü yazıldıktan sonra, tutanağın dava dosyası ile kolayca

birleĢmesini sağlamak için mahkemenin adı ve esas numarası yazılır.

Davalı taĢınmazların kadastro tutanakları düzenlendiğinde, bu tutanaklar pafta örnekleri ile

birlikte 7 gün içinde Kadastro Mahkemesine gönderilmek üzere kadastro müdürüne teslim edilir.

Davalı Tutanakların Kadastro Mahkemesine Devri: Kadastro teknisyenlerince kadastro

müdürüne teslim edilen davalı taĢınmazlara ait kadastro tutanakları ile, eklerinin fotokopisi veya

örnekleri çıkarılarak, asılları 7 gün içinde kadastro Mahkemesine gönderilir, ayrıca davanın

görülmekte olduğu mahalli Hukuk Mahkemesine de dava konusu taĢınmazın tespitinin yapılarak

kadastro tutanağının kadastro mahkemesine gönderildiği hususunda bilgi verilir. Kadastro

mahkemesine gönderilen davalı taĢınmazlara ait kadastro tutanaklarının örneği, kadastro müdürü

tarafından aslına uygunluğu tasdik edilerek ayrı bir dosyada saklanır. ÇalıĢmaların

tamamlanmasından sonra, bu dosya diğer evrakı müsbiteleriyle birlikte tapu müdürlüğüne

devredilir.

Dava Listeleri Kadastro Müdürlüğüne Gönderildikten Sonra Mahalli Hukuk

Mahkemelerinde Açılan Davalar Hakkında Yapılacak ĠĢler:

— Dava konusu taĢınmaza ait kadastro tutanağı henüz düzenlenmemiĢ ise; Yukarıdaki

açıklamalar doğrultusunda taĢınmazın sınırlandırma ve tespiti yapılır.

— Dava, kadastro tutanağının düzenlenmesinden önce açılmıĢ olmakla birlikte, tutanak

düzenlendikten sonra kadastro müdürlüğüne bildirilmiĢ ise; kadastro teknisyenlerince malik

Page 52: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

51

sütunu kırmızı kalemle çizilir ve tutanağın uygun bir yerine Ģerh verilmek suretiyle tespit davalı

hale getirilir.

— Kadastro tutanağının düzenlenmesinden sonra dava açılmıĢ ise; tutanağın düzenlendiği

tarihte kadastro mahkemesinin görevi baĢladığından, kadastro tutanağı üzerinde herhangi bir iĢlem

yapılmaz ve davanın açıldığı hukuk

mahkemesine açıklayıcı bir yazı ile kadastro tutanağının düzenlendiği hususunda ayrıntılı

bilgi verilir.

— Askı ilanı süresi içinde dava açılmıĢ ise; askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde

dava açılabileceğinden, kadastro tutanağı üzerinde herhangi bir iĢlem yapılmaz ve dava konusu

taĢınmazın tespitinin yapılarak Kadastro Kanununun 11 inci maddesi uyarınca askı ilanına alındığı

hususunda davanın açıldığı hukuk mahkemesine ayrıntılı bilgi verilir.

— Kadastro tespitinden önce davalı olduğu halde, tespit davasız olarak yapılmıĢ ve askı

ilanı sonucu da kadastro tutanağı kesinleĢtirilmiĢ ise; TaĢınmazın henüz tapu kütüğüne tescili yapılmamıĢ ise tutanak davalı hale getirilir. Tapu

kütüğüne tescil edilmiĢ ise tapu kütüğünün beyanlar hanesine, tespitin davalı olması nedeniyle

kesinleĢmediği yazılarak davalı hale getirilir. TaĢınmaz tapu kütüğüne tescilini müteakip el

değiĢtirmiĢ ise hiç bir iĢlem yapılmadan ilgililerine mahkemeye baĢvurmaları gerektiği hususu

tebliğ edilir.

— Davalı TaĢınmazların Ġhtilafsız Kısmının Ayrılması: Kadastro Mahkemesinde sınır

uyuĢmazlığı nedeniyle açılmıĢ davalarda, ilgililerin talebi üzerine dava konusu taĢınmazın ihtilaf

dıĢında kalan kısmının 3402 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi gereğince mahkemece ayrılabilir.

Mahkeme, ayırma iĢlemini yapmak üzere kadastro müdürlüğünden talepte bulunur.

Kadastro Müdürlüğü bu ayırma iĢleminin imara uygunluğunu yetkili mercilerden (il idare

kurulu veya belediye encümeni) sağladıktan sonra (ġayet mahkemece bu husus yetkili mercilerden

sorulmuĢ ve imara uygunluğu bildirilmiĢ ise, kadastro müdürlüğünce ayrıca yazıĢma yapılmasına

gerek yoktur.) ayırımı yapar ve sonucunu mahkemeye iletir. Mahkemenin bildirisi üzerine ihtilafsız

kısma son parsel numarası verilerek tescili yapılır. ġayet, taĢınmazın bulunduğu yere göre Ġl Ġdare

Kurulu veya Belediye Encümenince ayırma iĢleminin imara uygun olmadığı yolunda karar verilirse

ayırma yapılmaz ve sonucundan kadastro mahkemesine bilgi verilir.

Diğer taraftan, ayırma iĢlemine konu yer tarım arazisi ise; 5403 sayılı ―Toprak Koruma ve

Arazi Kullanımı Kanununun‖ 8 inci maddesine göre, asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak

tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım

arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan altında ifraz suretiyle

parsel oluĢturulması mümkün değildir. Bu nedenle, ihtilafsız kısım ile ihtilaflı kısmın

ayrılmasında bölünemez büyüklük olan bu miktarların altında parsel oluĢuyorsa, öncelikle Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerinden (mahkemenin müzekkeresi de

belirtilmek suretiyle) soru konusu edilir. Alınacak cevap olumlu ise talep yukarıda açıklandığı gibi

karĢılanır.

Aksi takdirde, talep karĢılanmaz ve sonucundan, 5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerinden alınan yazı açıklanmak suretiyle

mahkemeye bilgi verilir.

Kimlik Tespiti;

TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmeliğin 4

üncü maddesinin son fıkrasında, "TaĢınmaz mal maliklerinin hüviyetinin tespitinde, nüfus

hüviyet cüzdanı veya nüfus kayıt örneğinden yararlanılır. Köy nüfusuna kayıtlı hak sahiplerinin

gerçek kimliği nüfus kaydı ibraz edilmediği takdirde köy nüfus defterinden tespit edilir. (Ek

cümle: RG–26.09.2005–25948) Varsa, tespit maliklerinin T.C. Kimlik numarası, tutanağın nüfus

kaydı yazımına iliĢkin sütuna yazılır.‖ hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle, taĢınmaz maliklerinin kimlik tespitinde, muhtar ve bilirkiĢi beyanlarıyla

yetinilmeyip, tespit malikinin nüfus cüzdanından, nüfus cüzdanı yoksa nüfus idaresinden alınacak

nüfus kayıt örneğinden, ya da varsa köy nüfus defterindeki bilgilerden, bunlarda temin edilemezse,

Page 53: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

52

tapulu taĢınmazlarda tapu kaydı ve bu kayıtlara ait evrakı müsbitelerdeki bilgilerden, tapusuz

taĢınmazlarda emlak vergisi beyan kayıtlarından veya kiĢinin o çalıĢma alanı içerisinde baĢkaca

tapulu taĢınmazı varsa bu kayıtlardaki bilgilerden yararlanılacaktır.

Diğer taraftan, Kimlik PaylaĢım Sistemi (KPS) veri tabanındaki nüfus bilgilerinin

kadastro çalıĢmalarında kullanılmak üzere elektronik ortamda paylaĢımında uyulacak esas ve

Ģartlara iliĢkin olarak "Nüfus ve VatandaĢlık ĠĢleri Genel Müdürlüğü" ile "Tapu ve Kadastro

Genel Müdürlüğü" arasında "Ġkili AnlaĢma" düzenlenmiĢtir. Söz konusu anlaĢmanın uygulama

Ģekli ile nüfus bilgilerinin ne Ģekilde elde edileceği, TKGM.07.08.2007 tarih ve 2007/11 sayılı

genelge ile açıklanmıĢtır.

Ayrıca, tespit maliklerinin T.C. kimlik numaraları 2007/11 sayılı genel doğrultusunda tespit

edilerek, kadastro tutanağının mülkiyet sütununda tespit maliklerinin isimlerinin yazıldığı satıra

yazılacaktır. T.C. kimlik numaraları kadastro harçlarının tahsili için vergi daireleri veya mal

müdürlüklerine gönderilen listelere de yazılmalıdır.

Nüfus cüzdanı veya nüfus idaresince verilen nüfus kaydına göre kimlik tespiti yapılması

halinde, bunların örnekleri ilgili sütununa iĢlenmek suretiyle kadastro tutanağına eklenir.

Kat Ġrtifakına Konu TaĢınmazların Tespiti;

Zabıt kaydı üzerinde kat irtifakı tesis edilmiĢ taĢınmazların tespiti yapılırken, o taĢınmaza ait

zabıt kaydı ve evrakı müsbiteleri incelenip, kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda

maliklerin mülkiyet hisseleri ile hangi bağımsız bölümün kimlere ait olduğu ve bunlara ayrılan arsa

paylarının neler olduğu açıklanır. Ayrıca, kadastro tutanağının "Ġrtifak hakları ve Gayrimenkul

Mükellefiyetleri" sütununda

kat irtifakına konu bağımsız bölümlerin kimlere ait olduğu ve arsa payları yazılır. Tutanağın

mülkiyet sütununda ise arsa payları belirtilmeksizin sadece maliklerin mülkiyet payları yazılır.

Askı ilanı sonucu tespit kesinleĢtiğinde, o parsele ait tapu kütük sayfasına tescil yapıldıktan

sonra, TKGM. nün 3/Eylül/1997 tarih 1997/10 (1536) sayılı genelgesi uyarınca kat irtifakının "KAT

MÜLKĠYETĠ KÜTÜĞÜNE" taĢınması gerekmektedir.

Kat Mülkiyetine Konu TaĢınmazların Tespiti; Ana gayrimenkul için kadastro tutanağı düzenlenerek bu tutanakta hangi bağımsız bölümlerin

kimlere ait olduğu, bunların arsa payları ile mülkiyet paylarının neler olduğu ve edinme Ģekilleri

açıklandıktan sonra her bağımsız bölüm için ayrıca birer kadastro tutanağı düzenlenir. Bu

tutanakların ada ve parsel numaralarının yazıldığı sütunlarda, ada numarası aynen, parsel numarası

ise bağımsız bölüm numarası ile taksimli olarak yazılır. (Örnek: ana gayrimenkul 114 ada 5 parsel

ise, 114 ada 5/1, 2, 3, ...14 parsel Ģeklinde) Bağımsız bölümler için düzenlenen kadastro

tutanağında sadece o bağımsız bölüme iliĢkin bilgiler yazılır ve bağımsız bölümlere iliĢkin

tutanaklar ana gayrimenkul için düzenlenen kadastro tutanağına eklenir.

Askı ilanında, kat mülkiyetine konu bağımsız bölümler ayrı ayrı yazılarak ilana alınır. Tescil

aĢamasında öncelikle ana gayrimenkulün tapu kütüğüne tescili yapılır ve bu sayfa usulünce

kapatılarak bağımsız bölümler kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilir. Ana gayrimenkule ait kütük

sayfası ile bağımsız bölümlere ait kat mülkiyeti kütük sayfaları arasında irtibat kurulur.

ORMANLAR

Ġlgili Mevzuat;

3402 sayılı Kadastro Kanunu (Madde:4 ve Ek 5),

6831 sayılı Orman Kanunu,

TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmelik‘ in 17

nci maddesi,

* 20 Kasım 2012 tarihli ve 28473 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren

―Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği‖ ( 27 Aralık 2013 tarihli ve 28864 sayılı Resmi

Gazetede yayımlanan ―Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinde DeğiĢiklik

Yapılmasına Dair Yönetmelik‖)

Page 54: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

53

TKGM. 09.05.2014 tarihli ve 2014/5 nolu ―Ormanların Kadastrosu ve Tescili” konulu

genelge,

TKGM. 23.05.2012 tarihli ve 2012/5 nolu ―2/B alanlarının Kadastrosu ve Güncellenmesi‖

konulu genelge,

TKGM. 12.06.2012 tarihli ve 2012/7 nolu “2/B Alanlarının SatıĢı‖ konulu genelge,

TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen ve 04.09.2006 tarihli, 074/217–

3275 sayılı genelge ekinde yer alan ―3402 sayılı Kadastro Kanununun 4 üncü Maddesi Uyarınca

Yapılacak Orman Kadastrosu Uygulama Talimatı‖

TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen 06.01.2012 ve 08.04.2014 tarihli

Protokoller.

TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen 15.01.2013 tarihli ―Uygulama

Talimatı‖ (6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Tahdidi veya Kadastrosu Yapılarak

Kesinleşmiş ve Tapuya Tescili Yapılmış veya Yapılmamış Olan Orman Haritalarının Düzeltme

İşlemleri ile 6831 sayılı Kanuna göre Yapılacak veya Yapılmakta Olan Orman Kadastrosu

Çalışmalarında Uyulacak Usul ve Esaslar)

TESĠS KADASTROSU TAMAMLANMIġ YERLERDE ORMANLARA ĠLĠġKĠN

UYGULAMA

6831 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesine 6292 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle eklenen

ek fıkra ile; "Kadastrosu tamamlanan veya devam eden ormanlara ait haritaların yapılmasında

ölçme, hesap, tersimat ve aplikasyon işleri harita ve kadastro mühendisleri veya teknikerleri

tarafından yapılır, sorumluluk harita ve kadastro mühendislerine aittir. Çalışma alanlarında

yapılan ölçüm ve haritalama işlemlerinin usulüne uygun olarak yapılmasını sağlamak ile kontrol

onayını yapmak üzere Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca kontrol mühendisi

görevlendirilir. Kadastro teknik standartlarına uygun üretilen bu haritalar, harita ve kadastro

mühendislerinin kontrol onayından sonra komisyon başkanınca tasdik olunur." hükmündedir.

Bu nedenle, orman idaresince; orman kadastro komisyonlarınca yapılacak veya yapılmakta

olan orman kadastrosu çalıĢmalarında ölçüm ve haritalama iĢlemlerinin usulüne uygun olup

olmadığının kontrolü, teknik destek verilmesi ve onaylanması amacıyla personel talep edildiğinde;

6831 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesi hükmü, Orman Genel Müdürlüğü ile TKGM arasında

düzenlenen 15.01.2013 tarihli uygulama talimatının (A) maddesince, orman ve kadastro

idarelerinin harita mühendislerince yapılan planlamaya göre ihtiyaç halinde her iki harita

mühendisinin koordinasyonunda, teknik destek vermek üzere kadastro müdürlüğünce yeteri kadar

personel (kadastro teknisyeni) görevlendirilir. ÇalıĢmalar tamamlandığında yürürlükteki teknik

esaslara uygunluğu, görevlendirilen kadastro kontrol mühendisince/mühendislerince (ayrıca,

kadastro müdürlüğünce yeteri kadar görevlendirilecek kontrol memuru ve kadastro teknisyeni ile

birlikte) kontrol edilerek kadastro kontrol mühendisince kontrol onayı yapılır. Yapılan çalıĢmalar

sonucu rapora bağlanır, her iki kurum görevlilerince birlikte imza altına alınır ve iki suret

düzenlenen rapor idarelerce ilgili dosyasında saklanır. Onay tarihinden sonra en geç 2 ay içerisinde,

kontrol ve komisyon onayları yapılan orman kadastro haritalarının orman idaresince askı ilanına

alınması, süresinde ilana alınmaması halinde tekrar kontrol onayı yapılması gerekmektedir.

Orman kadastro komisyonlarınca, 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca ormanın

sınırlandırması ve aynı Kanunun 2 nci maddesinin (A) veya (B) bentleri uyarınca Hazine adına

orman sınırları dıĢına çıkartma iĢlemi tamamlanıp ilan sonucu kesinleĢtirilmek suretiyle, harita ve

tutanakları idaremize gönderilerek tescil talebinde bulunulması halinde;

Kadastro kontrol mühendislerince kontrol onayı yapılmak suretiyle askı ilanına alınan orman

kadastro haritaları, kontrol onayından sonra harita üzerinde değiĢiklik yapılıp yapılmadığı hususu

araĢtırılır.

15.01.2013 tarihli uygulama talimatının (B/f) maddesi gereğince, 06.01.2012 tarihli

protokolün yürürlüğünden önce, kadastro kontrol mühendislerince kontrol onayı yapılmadan askı

ilanına alınmıĢ orman kadastro haritaları ise, bu haritalar ile haritaların yapımına iliĢkin ölçü

değerleri ve belgeleri kadastro müdürlüklerince kontrol mühendisi sorumluluğunda kontrol edilerek,

Page 55: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

54

yürürlükteki teknik esaslara uygun olup olmadığı belirlenir. Ayrıca, 15.01.2013 tarihli uygulama

talimatının (B/f ve g) maddesince, orman haritaları ile kadastro (kadastro/tapulama) paftaları

kenarlaĢtırılmak suretiyle aralarında mükerrerlik bulunup bulunmadığı tespit edilir. Bu kapsamda

yapılan kontrol sonucunda, orman haritalarının teknik mevzuata uygun olmadığı tespit edilirse;

Orman haritalarının kontrolü sonucu tespit edilen hataların neler olduğu hususlarını

gerekçeleri ile açıklayan bir rapor düzenlenir ve rapor kontrol edenlerle birlikte kontrol mühendisi

tarafından imzalanır. Bu rapor ile tescil için idaremize gönderilmiĢ bulunan orman haritaları ve

ekleri, 4999 sayılı Kanunla değiĢik 6831 sayılı Orman Kanununun 9 uncu maddesine göre

düzeltilmek ve eksiklikleri tamamlanmak üzere, bir yazı ekinde mahalli orman kuruluĢuna

gönderilir.

15.01.2013 tarihli uygulama talimatının (B/d) maddesince, orman kadastro haritalarının

orman kadastro komisyonlarınca 6831 sayılı Orman Kanununun 9 uncu maddesine göre yapılacak

düzeltme, arazi ve büro teknik kontrol çalıĢmalarına; teknik destek vermek üzere kadastro

müdürlüğünce yeteri kadar personel (kontrol mühendisi ile birlikte kontrol memuru ve kadastro

teknisyeni) görevlendirilir. ÇalıĢmalar tamamlandığında, yürürlükteki teknik esaslara uygunluğunda

kadastro kontrol mühendisince kontrol edilerek kontrol onayı yapılır, onay tarihinden sonra en geç 1

ay içerisinde orman idaresince askı ilanına alınır. Süresinde ilana alınmaması halinde tekrar kontrol

onayı yapılır.

Kadastro (kadastro/tapulama) paftalarının hatalı olduğu tespit edilirse; 15.01.2013 tarihli

uygulama talimatının (B/g) maddesince, kadastro paftalarında tespit edilecek hatalar, mevzuatına

uygun olarak kadastro müdürlüğünce giderilir. Orman haritası ile kadastro paftasının

kenarlaĢtırılması sonucu hata tespit edilen kadastro parselleri listelenerek bir üst yazı ekinde "Bu

parselde orman haritası ile kadastro paftasının kenarlaştırılması sonucu teknik hata

bulunmaktadır." Ģeklinde belirtme yapılmak üzere tapu müdürlüğüne gönderilir.

3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi kapsamında yapılacak çalıĢmalarda ise 2012/5

nolu genelgeye göre iĢlem yapılır.

Ormanların ve 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B Maddelerine Göre Hazine Adına

Orman Sınırı DıĢına Çıkarılan Yerlerin Tescili;

Kadastro müdürlüğünce; kontrol iĢlemi sonucu teknik mevzuatına uygun olduğu tespit

edilen ya da teknik mevzuatına uygun hale getirilmesi sağlanan kesinleĢmiĢ orman haritaları, ait

olduğu köy veya mahallenin kadastro paftalarına iĢlenir. Tescil bildirimi (beyanname) düzenlenmek

suretiyle iĢlem dosyası tapu müdürlüğüne gönderilir.

Orman haritalarının kadastro paftaları ile kenarlaĢtırılması sonucunda; kadastro veya tapulama

sonucu gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına tapu kütüğüne tescili yapılmıĢ taĢınmazlardan,

kısmen veya tamamen orman sınırı içinde kalanlar (mükerrer olanlar) varsa, mükerrerlik durumunu

gösterir kadastro haritasının bir örneği ile bu taĢınmazların ada ve parsel numaralarını, mükerrer

olan kısımların yüzölçümünü ve maliklerinin kimlik bilgilerini gösterir Ģekilde düzenlenecek listesi

orman idaresi ile maliye kuruluĢuna bir yazı ekinde gönderilir. Bu yazıda; listede belirtilen

taĢınmazların ormanda kalan kısımlarına ait tapu kayıtlarının kamulaĢtırma suretiyle veya hükmen

iptali sağlanmadıkça Hazine adına tescillerinin yapılmayacağı belirtilir.

Düzenlenen liste ile mahalli orman ve maliye kuruluĢlarına yazılan yazıların birer örneği de

tescil bildirimi ekinde tapu müdürlüğüne de gönderilir.

Tescil bildiriminde; mükerrerlik teĢkil eden, gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına

tescilli taĢınmazların yüzölçümleri, ormanın/6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B maddeleri uyarınca

Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan alanın yüzölçümünden düĢülür.

Tapu müdürlüğünce; talep yevmiye defterine kaydedilerek;

Devlet Ormanları ―Orman‖ vasfı ile Hazine adına, Hükmi ġahsiyeti Haiz Amme

Müesseselerine ait ormanlar ―Orman‖ vasfı ile bu müesseseler adına, hususi ormanlar ise sahipleri

adına "Özel Orman" vasfı ile ve tescil bildiriminde yazılı yüzölçümleriyle tescil edilir.

6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (A) veya (B) bentlerine göre Hazine adına orman

sınırı dıĢına çıkarılan yerler ise orman tapuda tescilli ifrazen, orman tapuda tescilli değilse

Page 56: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

55

ihdasen, orman tahdit tutanaklarında belirtilen (muhdesat dıĢındaki) vasfı ile ve tescil bildiriminde

yazılı yüzölçümleriyle Hazine adına tescil edilir.

Tescil sırasında, kadastro müdürlüğünce tescil bildirimi ekinde gönderilen listede mükerrerlik

teĢkil ettiği belirtilen gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına kayıtlı parsellerin tescilli

oldukları tapu kütük sayfasının beyanlar hanesine;

Ormanla aralarında mükerrerlik bulunanlarda, "TaĢınmazın tamamı/…m2 lik kısmı, …

ada… parsel olarak tescilli orman sınırı içinde kalmaktadır." Ģeklinde,

Aynı yevmiye ile belirtme yapılarak, sonucundan bu parsellerin maliklerine ve varsa

ayni ve Ģahsi hak sahiplerine bilgi verilir.

Bilahare, gerçek ve tüzel kiĢilere ait tapu kayıtlarının mahkeme kararları ile iptal edilmesi

veya kamulaĢtırılması durumunda, kadastro müdürlüğünce düzenlenecek tescil bildirimine

istinaden, tamamen mükerrer olanlarda iptal edilen parsellerin kütük sayfaları kapatılıp, kısmen

mükerrer olanlarda ise ifraz yapılmak suretiyle orman parseliyle tevhidi yapılır. Tevhit iĢlemi için

belediye encümeni veya il genel meclisi kararı aranmaz.

19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası ile ―Birinci fıkra

kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine

adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması

gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.”

hükmü getirildiğinden, bu madde hükmü ve 2014/5 nolu genelge gereğince bundan böyle, kadastro

(kadastro-tapulama) sonucu gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına tescilli olmasına rağmen,

orman kadastrosu sonucu, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine göre Hazine adına orman sınırı

dıĢına çıkarılan saha içinde kısmen veya tamamen kalan parsellerin tescilli oldukları tapu kütük

sayfasının beyanlar hanesinde 2/A ve 2/B belirtmesi konulmaz.

Hazine Adına Tescilli TaĢınmazlarda Uygulama:

KesinleĢmiĢ orman haritalarına göre; tapulama ve kadastro çalıĢmaları sonucu veya mahkeme

kararı ile ya da idari yoldan Hazine adına tescil edilmiĢ taĢınmazlardan, kısmen orman sınırı içinde

ya da 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B maddelerine göre orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada

kalanlar varsa, bunlardan üzerinde müstakil ve daimi ayni hak tesis edilmemiĢ olanların kadastro

müdürlüğünce düzenlenen beyannameye göre bu kısımlarının ifrazı yapılır. Ġfraz iĢlemi sırasında

kütük sayfası kapatılmaz, ifraz edilen kısmın yüzölçümü, nedeni açıklanmak suretiyle (yola

terklerde olduğu gibi) parselin yüzölçümünden düĢülür. Yüzölçümünden düĢülen kısımlar, orman

veya Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan alanlara dâhil edilir. Sayfalar arasında münakale

sağlanır ve paftalarında da gerekli değiĢiklikler yapılır.

Tamamı orman sınırı içerisinde ya da 2/A veya 2/B sahasında kalan Hazine adına kayıtlı

taĢınmazlardan, üzerinde müstakil ve daimi ayni hak tesis edilmemiĢ olanların tapu kütük

sayfasının beyanlar hanesine "tamamı orman sınırı içinde/6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B

maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada kalmaktadır." Ģeklinde

uygun olan belirtme yapılmak suretiyle kütük sayfası kapatılır. Kütük sayfası kapatılan taĢınmaz

orman veya Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan alana dâhil edilir.

Üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmiĢ Hazine adına kayıtlı taĢınmazlarda ise, sadece

zemine iliĢkin sayfada "Tamamı/ … m2 lik kısmı ormanda/6831 sayılı Kanunun 2/A ya da 2/B

maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada kalmaktadır." Ģeklinde

uygun olan belirtme yapılır ve kütük sayfası kapatılmaz. Bu kısımların yüzölçümü, tescil

bildiriminde, orman, 2/A ve 2/B alanlarının yüzölçümünden düĢülür.

Hazineye ait taĢınmazların takibi açısından bu uygulamaların sonucundan tapul müdürlüğünce

mahalli maliye kuruluĢuna açıklayıcı yazı ile bilgi verilir. Yüzölçümü değiĢenlerde ise yeni tapu

senedi düzenlenerek gönderilir.

Otlak, KıĢlak, Yaylak gibi Orta Malı Olarak Orman Sınırı DıĢına Çıkarılan Yerlerde

Uygulama:

KesinleĢmiĢ orman haritalarına ve tahdit tutanaklarına göre, mera, yaylak, kıĢlak gibi

vasıflarla orman sınırları dıĢına çıkarılan kamu orta malı taĢınmazlar, 4342 sayılı Mera Kanunu

hükümlerine tabi tutularak özel siciline kaydedilir.

Page 57: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

56

6831 sayılı Kanunun 1 inci Maddesine göre Orman Sayılmadığından Orman Sınırı

DıĢında Bırakılan Yerlerde Uygulama:

ÇalıĢma Alanı Sınırı DıĢında Orman Olarak Kadastro Harici Bırakılan Yerlerde;

Kadastro (Kadastro-tapulama) çalıĢmaları sırasında çalıĢma alanı sınırı (genel sınır) dıĢında

orman olarak kadastro harici bırakılan alanlarda, daha sonra 6831 sayılı Kanuna göre orman

kadastrosu yapılarak kesinleĢmiĢ olması durumunda, kesinleĢen orman haritasında 6831 sayılı

Kanunun 1 inci maddesine göre orman sayılmadığından (orman haritasında sarı renkle boyalı

yerler) orman sınırı dıĢında bırakılan yerler varsa, bu yerler idari sınırı içinde kaldığı birimden

programa alınıp 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre kadastroya tabi tutulur.

ÇalıĢma Alanı Sınırı Ġçinde Orman Olarak Kadastro Harici Bırakılan Yerlerde; 5831

sayılı Kanunla 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci madde ile ―Bu Kanunun yayımı

tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalıĢmalarında… çalıĢma alanı içinde orman

olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleĢen orman kadastrosu

sonucunda orman sınırı dıĢında kalan tapulu ve tapusuz taĢınmazların 3402 sayılı Kanun

hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.‖ hükmü getirilmiĢtir.

Bu konuda 2014/5 nolu genelgenin I-E maddesinde ve ―IV-Kadastrosu veya Tapulaması

TamamlanmıĢ ÇalıĢma Alanlarında, Orman Kadastrosu/Tahdidi YapılmamıĢ Ormanlarda

Uygulama‖ bölümünde açıklama yapılmıĢtır.

Bu nedenle, 3402 sayılı Kanunun yayım tarihi olan 09.07.1987 tarihinden önce, mülga 2613

sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile 5602, 509 ve 766 sayılı Tapulama Kanunlarına göre

yapılan kadastro/tapulama çalıĢmaları sırasında, çalıĢma alanı sınırı (genel sınır) içinde orman

olduğu gerekçesi ile kadastroya tabi tutulmayarak tespit harici bırakılan alanlar, daha sonra, 6831

sayılı Orman Kanununa göre yapılan orman kadastrosu sonucu kesinleĢen orman haritalarında,

Kanunun 1 inci maddesine göre orman sayılmayan (haritada sarı renkle boyalı) yer olarak orman

sınırı dıĢında bırakılan alanlar varsa, bunlar programa alınmak suretiyle, 3402 sayılı Kanun

hükümlerine göre kadastrosu yapılır.

ÇalıĢma alanı sınırı içinde veya dıĢında orman olarak kadastroya tabi tutulmayan (kadastro

harici bırakılan) yerlerde bu kere yapılacak kadastro çalıĢmaları sırasında mükerrerliğe meydan

verilmemesi için, öncelikle, orman haritaları teknik yönden kontrol edilerek, teknik mevzuata uygun

olduğu tespit edilenlerin doğrudan, teknik mevzuata uygun olmadığı tespit edilenlerde ise hataların

giderilmesini müteakip, orman ve Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan alanların öncelikle

tapuya tescili sağlanır. Bundan sonra, sarı boyalı alanlarda kadastro çalıĢması yapılır.

ÇalıĢmalara baĢlanmadan önce, daha önce o birimde yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında

düzenlenen belgesizler defteri, çalıĢma alanı (birlik) kayıt defteri, vergi kayıtlarının çıkarıldığı

defter, uygulanmayan kayıtlar listesi temin edilir. ÇalıĢma alanı kayıt defterindeki tapu kayıtları da

güncelleĢtirilir.

6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre orman sayılmadığından orman sınırı dıĢında

bırakılan alanlarda yapılacak kadastro çalıĢmalarında, 3402 sayılı Kanunun mülkiyet tespitine

yönelik tüm maddeleri değerlendirilir.

Ormanların kadastrosu kesinleĢmekle, sınırları sabit hale geldiğinden; bu sınırlara bitiĢik

gerçek ve tüzel kiĢilere ait taĢınmazlara uygulanacak tapu kayıtları ile 3402 sayılı Kadastro

Kanununun 14 üncü maddesinde sayılan belgelerin kapsamları belirlenirken, taĢınmazın ormana

bitiĢik sınırı dıĢındaki diğer sınırlarının değiĢmez ve geniĢletilmeye elveriĢsiz olması kaydıyla,

taĢınmaz orman sınırına kadar tasarruf ediliyorsa, bu sınırda ve diğer sınırlarında baĢkaca

geniĢletilmeye elveriĢli yerler de yoksa kayıt ve belgelerin miktarına değil, zeminde fiilen

kullanılan sınırlara itibar edilir.

TaĢınmazın ormanla müĢterek olmayan sınırlarının değiĢebilir ve geniĢletilmeye elveriĢli

nitelikte olması halinde, tapu kaydında veya belgelerde gösterilen miktara itibar edilir.

Miktar fazlası kısım, 3402 sayılı Kanun ve "TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve

Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmelik" hükümlerine göre, zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden

olduğu ve zilyetlik Ģartlarının da gerçekleĢmiĢ olduğunun tespiti halinde 40 ve 100 dönüm normları

da dikkate alınarak sonucuna göre hak sahipleri adına, aynı sınırlar içinde tespiti yapılır ve

Page 58: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

57

belgesizden tespiti yapılan kısmın yüzölçümü tutanağın edinme sebebi sütununda yazılır. Miktar

fazlası kısmın 40 ve 100 dönümü aĢan kısmı varsa bu kısmın, ya da miktar fazlası kısım üzerinde

zilyetlik Ģartları oluĢmamıĢ ise tamamının Hazine adına tespiti yapılır.

Miktar fazlası kısım, zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olmaması halinde, taĢınmazın

niteliğine göre Hazine adına veya Orta Malı olarak tespitleri yapılır.

Kayıt ve belgelere dayalı tespitlerde; kaydın hududu "orman" yazılı olmakla birlikte

taĢınmazın orman sınırına kadar tasarruf edilmemesi durumunda mevcut sınır esas alınarak

değerlendirme yapılır. Bu sınır ile orman sınırı arasında kalan tasarruf edilmeyen yer, niteliğine

göre Hazine adına veya Orta Malı olarak tespit edilir.

Askı ilan süresi içinde ormanın sınırlandırma ve tespitine dava açılması durumunda, ormanın

davaya konu edilen sınırları kesinleĢmeyeceğinden, bu sınırlara bitiĢik gerçek veya tüzel kiĢilere ait

taĢınmazların tespiti sırasında dava devam ediyorsa, ormanla müĢterek sınırları davalı bırakılır ve

tutanakları düzenlendikten sonra açıklayıcı bir yazı ile kadastro mahkemesine intikal ettirilir.

Orman olarak kadastro harici bırakılan alanlarda, 6831 sayılı Kanuna veya 3402 sayılı

Kanunun Ek-5 inci maddesine göre orman kadastrosu yapılmadıkça, 3402 sayılı Kanunun geçici 8

inci maddesine göre kadastro çalıĢması yapılmasına yönelik talepler karĢılanmaz.

ÇALIġMA ALANI ĠÇĠNDE KALAN ORMAN ALANLARININ SINILANDIRMA VE

TESPĠTĠ

Kadastrosuna baĢlanan çalıĢma sınırı içinde kalan ormanların kadastroya tabi tutulmasında

izlenecek yol; 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile, TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit

ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmelik’ in 17 nci maddesinde ve 09.05.2014 tarihli ve 2014/5

nolu ―Ormanların kadastrosu ve tescili konulu‖ genelgede ayrıntılı olarak açıklanmıĢtır.

Ayrıca, TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen ve 04.09.2006 tarihli,

074/217–3275 sayılı genelge ekinde gönderilen ―3402 sayılı Kadastro Kanununun 4 üncü

Maddesi Uyarınca Yapılacak Orman Kadastrosu Uygulama Talimatı‖ ile de uygulamada birlik

sağlanması amaçlanmıĢtır.

Kadastro müdürlüklerince; Yıllık çalıĢma programları onaylandıktan sonra, mahalli orman

kuruluĢuna yazılacak yazı ile kadastrosuna baĢlanacak çalıĢma alanları bildirilerek, bu çalıĢma

alanlarında orman bulunup bulunmadığı, varsa, bunların 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri

uyarınca kadastroya tabi tutulup tutulmadığı, hususları sorulur. Ormanın kadastrosu yapılmıĢ ise

kesinleĢmiĢ orman tahdit haritaları ile tutanaklarının gönderilmesi, kesinleĢmiĢ orman tahdidi

yoksa, 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamında orman kadastrosu çalıĢmalarına baĢlanıp da halen

devam eden yerlerin bulunup bulunmadığının bildirilmesi istenir

Ayrıca, kadastro müdürlükleri ile orman iĢletme müdürlükleri arasında, sınırı içinde orman

bulunan çalıĢma alanlarında hangi tarihlerde kadastro çalıĢmalarına baĢlanacağını belirleyen bir

zamanlama planı düzenlenir.

A- Orman Kadastrosu KesinleĢmiĢ Yerlerde Uygulama; 3402 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin son fıkrası ―Tapuya tescil edilmiş ormanlardan,

haritaları teknik mevzuata uygun olanlar aynen, diğerleri ise teknik mevzuata uygun hale

getirildikten sonra tapu kütüğüne aktarılır.” hükmündedir.

27 Ocak 2009 tarihli ve 27123 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe giren 15.01.2009

tarihli ve 5831 sayılı ―TAPU KANUNU ĠLE BAZI KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK

YAPILMASINA DAĠR KANUN‖ un 3 üncü maddesi ile ―6831 sayılı Kanunun 9 uncu

maddesinin yedinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere;

―3402 sayılı Kadastro Kanununa göre kadastrosuna baĢlanan çalıĢma alanlarında

evvelce kesinleĢmiĢ olan orman haritalarının kontrolü sonucunda tespit edilecek

hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü hataları 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre

oluĢan kadastro ekibince düzeltilir. Diğer vasıf ve mülkiyet değiĢikliği dıĢında kalan aplikasyon,

ölçü ve çizimden kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar ise kadastro müdürlüğünce mahalli

Page 59: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

58

orman kuruluĢuna bildirilir. Bildirim tarihinden itibaren onbeĢ günlük süre içerisinde orman

kadastro komisyonu görevlendirilir.‖ ibaresi eklenmiĢtir.

Buna göre, orman kadastrosu kesinleĢmiĢ (tapuya tescil edilmiĢ veya edilmemiĢ)

ormanlar ile 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (A) veya (B) bendi

uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarma iĢlemleri kesinleĢmiĢ yerlerin, çalıĢma alanı

sınırı içinde kalan kısımlarına ait haritaların kontrolü sonucunda tespit edilecek hesaplamalardan

kaynaklanan yüzölçümü hataları; 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre oluĢan kadastro

ekibine kontrol mühendisinin de katılımıyla düzeltilerek yüzölçümü hesaplanır. Düzeltme iĢlemine

iliĢkin zabıt düzenlenerek imzalanır. Diğer vasıf ve mülkiyet değiĢikliği dıĢında kalan aplikasyon,

ölçü ve çizimden kaynaklanan yüzölçümü ve fenni hatalar ise, kontrol mühendisinin de katıldığı

ekipçe düzenlenecek raporda açıklanır. Bu rapor, kadastro müdürlüğünce açıklayıcı bir yazı ekinde,

hatanın bildirim tarihinden itibaren 15 günlük süre içinde oluĢturulacak orman kadastro

komisyonunca düzeltilmesi amacıyla mahalli orman kuruluĢuna gönderilir.

Orman kadastrosu çalıĢmalarında ve orman haritalarındaki teknik hata

düzeltmelerinde 2014/5 nolu genelge (Orman Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel

Müdürlüğü arasında düzenlenen 06.01.2012 tarihli ĠĢbirliği protokol) hükümlerine uyulur.

6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Tahdidi veya Kadastrosu Yapılarak

KesinleĢmiĢ ve Tapuya Tescili YapılmıĢ veya YapılmamıĢ Olan Orman Haritalarının Düzeltme

ĠĢlemleri ile 6831 sayılı Kanuna göre Yapılacak veya Yapılmakta Olan Orman Kadastrosu

ÇalıĢmalarında TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen 15.01.2013 tarihli

―Uygulama Talimatı‖ nda yer alan usül ve esaslara uyulur.

Orman Genel Müdürlüğü ile TKGM arasında düzenlenen ve 04.09.2006 tarihli 074/- 217–

3275 sayılı genelge ekinde gönderilen ―3402 Sayılı Kadastro Kanununun 4 Üncü Maddesi

Uyarınca Yapılacak Orman Kadastrosu Uygulama Talimatı‖ uyarınca orman idaresince hatanın

giderilmesine yönelik çalıĢmanın kadastro çalıĢmasını aksatmayacak Ģekilde yapılması

gerekmektedir. Kadastro müdürlükleri, özellikle ihaleli kadastro çalıĢması yapılan yerlerde

düzeltme ile ilgili olarak orman idaresine yazdıkları yazının sonucunu takip ederek gerekli

önlemleri almalıdır.

Haritaları yürürlükteki teknik mevzuata uygun olduğu tespit edilen veya uygunluğu

sağlanan, ormanlar ile aynı Kanunun 2/A veya 2/B maddeleri uyarınca Hazine adına orman sınırı

dıĢına çıkarılmıĢ ve çıkartma iĢlemi kesinleĢmiĢ alanların, bulunduğu adanın son parsel numarası

altında tapu kütüğüne tescilleri yapılır. Ormana bulunduğu adanın son parsel numarası verilmesi

ada birleĢmelerine neden oluyorsa, (Devlet Demiryolları güzergâhlarında olduğu gibi) müstakil bir

ada numarası altında tescili yapılır. Orman ve 2/A-B alanlarının daha önce zabıt defterine tescilleri

yapılmıĢsa tapu kütüğü ile zabıt defterindeki kayıtları arasında münakalesi sağlanır.

Kadastro çalıĢmaları sırasında, kadastrosu kesinleĢmiĢ ormanlara ve 6831 sayılı Kanunun 2

nci maddesine göre orman sınırı dıĢına çıkarılan yerlere bitiĢik gerçek veya tüzel kiĢilere ait

taĢınmazların, bu yerlerle müĢterek olan sınırları, kesinleĢmiĢ ve teknik mevzuata uygun olduğu

tespit edilmiĢ veya uygunluğu sağlanmıĢ orman haritalarındaki sınırlar esas alınarak belirlenir.

Orman kadastrosu kesinleĢmiĢ ormanlar ile 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B maddeleri

uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkartma iĢlemi kesinleĢmiĢ alanlar, 3402 sayılı Kanuna

göre yapılan çalıĢmalar sırasında kadastroya tabi tutulmayacağından bu yerler için kadastro tutanağı

tanzim edilmez. Askı ilanı aĢamasında bu yerler askı ilanına da alınmaz.

Orman kadastrosu kesinleĢmiĢ ormanlar ile 6831 sayılı Kanunun 2/A-B maddesine göre

orman sınırı dıĢına çıkarılan ve çıkarma iĢlemi kesinleĢen yerler içerisinde taĢınmazı bulunduğu

gerekçesi ile belgesizden veya belgeye dayalı olarak yapılacak mülkiyet iddiaları dikkate alınmaz

ve ilgililerine konunun hükmen halledilmesi gerektiği yolunda bilgi verilir.

B- 6831 Sayılı Kanuna Göre Orman Kadastrosuna BaĢlanılmıĢ ve ÇalıĢmalar Halen

Devam Yerlerde Uygulama;

3402 sayılı Kanunun Geçici 7 nci maddesi ―Bu Kanuna göre yapılacak

çalıĢmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre baĢlanan orman kadastrosu, orman

kadastro komisyonlarınca sonuçlandırılır.‖ hükmünde iken, 27 Ocak 2009 tarihli ve 27123 sayılı

Page 60: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

59

Resmi Gazete ile yürürlüğe giren 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı ―TAPU KANUNU ĠLE BAZI

KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR KANUN‖ un 9 uncu maddesi ile 3402

sayılı Kanuna ―GEÇĠCĠ MADDE 7‖ eklenmiĢ ve bu madde ile ―Bu Kanuna göre yapılacak

çalıĢmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre baĢlanan orman kadastrosu, bu

Kanunun 4 üncü maddesine göre sonuçlandırılır.‖ hükmü getirilmiĢtir.

Buna göre, orman kadastro komisyonlarınca baĢlanmıĢ ve henüz sonuçlandırılmamıĢ orman

kadastrosu çalıĢmaları sırasında düzenlenmiĢ olan orman sınırının tespitine yönelik teknik ve

hukuki belgeler ile haritalar, devir-teslim zabtı düzenlenmek suretiyle kadastro ekibince teslim

alınır. Bu belgeler ve haritalardan teknik mevzuata uygun olanlar aynen esas alınır. Uygun

olmayanlar ise teknik mevzuatına uygun hale getirilmesi sağlanmak suretiyle çalıĢmalara kaldığı

yerden devam edilerek sonuçlandırılır.

Ancak, orman kadastro komisyonlarınca baĢlanan çalıĢmalar sonuçlandırılarak askı ilanına

alınmıĢ ise, kesinleĢtirme iĢlemleri orman kadastro komisyonlarınca yapılır.

6831 sayılı Kanuna göre Orman Kadastrosuna BaĢlanılmamıĢ ÇalıĢma alanlarında

Uygulama;

ÇalıĢma alanında orman bulunması ve ormanın 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman

kadastrosuna baĢlanılmamıĢ olması halinde, bu ormanın kadastrosu ile ormanın içinde veya

bitiĢiğinde bulunan her çeĢit taĢınmaz malın ormanla olan müĢterek sınırlarının tayini ve tespiti

kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, 22/02/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunla değiĢik 3402

sayılı Kanunun 4 üncü maddesi hükmü nedeniyle, bu çalıĢmalarda kadastro ekibine, Orman Genel

Müdürlüğü taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman

mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat

mühendisinin iĢtirak ettirilmesi zorunludur.

Ormanın sınırları; Hava fotoğrafı, 1/25 000 ölçekli harita ve amenajman planları, zemin

durumu ile tapu ve vergi kayıtlarının birlikte değerlendirilmesi suretiyle tespit edilmesi gerekir.

Orman iĢletme müdürlükleri; 04.09.2006 tarihli, 074/217–3275 sayılı genelge ekinde

gönderilen “3402 sayılı Kadastro Kanununun 4 üncü Maddesi Uyarınca Yapılacak Orman

Kadastrosu Uygulama Talimatının‖ 4 üncü maddesine göre, kadastro müdürlüğü ile birlikte

düzenledikleri zamanlama planına göre kadastrosuna baĢlanacak çalıĢma alanlarındaki ormanlara

ait en eski tarihli hava fotoğraflarını, 1/25000 ölçekli haritaları, Amenajman planlarını,

mahkeme kararlarını ve nitelik (vasıf) tespitine yarayan diğer belgeleri süratle temin etmek ve

hava fotoğraflarının değerlendirilmesini çalıĢmalara baĢlanmadan önce yapmakla

yükümlüdür. Sınırları belirlenen her orman parseli için birer kadastro tutanağı düzenlenir.

Kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda; ekip görevlileri yapmıĢ oldukları incelemeleri

ve kanaatlerini, hangi belgeleri değerlendirdiklerini ve orman sınırını ne Ģekilde belirlediklerini

tereddüde yer verilmeyecek Ģekilde açıklarlar. Değerlendirmeye esas alınan belgeler kadastro

tutanağının ilgili sütununa yazılmak sureti ile tutanağa eklenir.

Düzenlenen tutanaklar, muhtar ve bilirkiĢilerle varsa düĢünce ve tanıklığına baĢvurulan

kiĢilerle birlikte kadastro teknisyenleri, orman ve tarım kuruluĢu görevlilerince imzalanır.

Kadastro Komisyon tutanaklarının düzenlenmesinde de bu esaslara uyulur.

Muhtar ve BilirkiĢiler ÇalıĢmalara Katılmaz ise; Ormanla ilgili çalıĢmalara, muhtar ve

bilirkiĢilerin herhangi bir gerekçe ile katılmamaları halinde, çalıĢmalara bunların yokluklarında

devam edilir. Ancak, bunların çalıĢmalara katılmama nedenleri kadastro tutanağının edinme

sebebinde açıklanır. Kadastro tutanağı ile diğer ilgili belgelerdeki muhtar ve bilirkiĢilere ait imza

bölümlerine ―çalıĢmalara katılmadı‖ ibaresi yazılır.

Ġtiraz; Ormanların sınırlandırma ve tespitine, orman parseli için kadastro tutanağının

düzenlendiği tarihten çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına iliĢkin tutanağın

düzenlendiği tarihe kadar itiraz edilebilir. Ġtiraza konu orman parsellerine ait kadastro tutanakları

yedi günlük süre içerisinde kadastro komisyonuna intikal ettirilmek üzere kadastro müdürüne teslim

edilir. Orman parselleri için bilgilendirme ilanı yapılmaz.

Ġtirazın Ġncelenmesi; ormanın sınırlandırma ve tespitine yapılacak itirazlar, itiraza konu

parsellerin sınırlandırma ve tespitinde görev almayan orman yüksek mühendisi veya orman

Page 61: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

60

mühendisi ile, ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin iĢtirak ettirileceği kadastro

komisyonunca, tutanakların komisyona intikal tarihinden itibaren on beĢ gün içinde veya gerekçe

gösterilmek suretiyle çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına dair tutanağın

düzenlendiği tarihe kadar, incelenerek sonuçlandırır.

Aynı orman parseli için birden fazla itiraz bulunması halinde, kadastro komisyonu bu

itirazların tümünü birlikte inceler. Ġnceleme sırasında; Ġtiraza konu yerlerin, hükmi Ģahsiyete haiz

amme müesseselerine ait orman veya hususi orman ya da özel mülkiyete konu olabilecek kültür

arazisi olmasına rağmen Devlet ormanı olarak sınırlandırma ve tespiti yapılmıĢ ise ormanın sınırı bu

duruma uygun hale getirilerek sınırlandırması düzeltilir. Düzeltme sonucu hükmi Ģahsiyete haiz

amme müesseselerine ait ormanlar ile özel ormanlar, kadastro komisyonunca ayrı bir parsel

numarası ile sınırlandırılıp hak sahipleri adına tespit edilir. Özel mülkiyete konu kültür arazisi

nitelikli yerler ise ormanın askı ilanını müteakiben kadastrosu yapılmak üzere orman sınırı dıĢında

bırakılır. Yapılan inceleme ile sonuçları kadastro komisyon tutanağında açıklanır.

Ormana bitiĢik bulunan kültür arazisi nitelikli taĢınmazlar ile kadastro komisyonunca, orman

sınırı dıĢında bırakılan özel mülkiyete konu kültür arazisi nitelikli yerler, orman için yapılan askı

ilanı sonuçlarına (ormanın davalı veya kesinleşme durumuna) göre kadastroya tabi tutulur.

Ormanların kadastrosu kesinleĢmekle sınırları sabit hale gelir. Bu sınırlara bitiĢik gerçek ve

tüzel kiĢilere ait taĢınmazlara uygulanan tapu kayıtları ile 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde

sayılan belgelerin kapsamları belirlenirken, taĢınmaz orman sınırına kadar tasarruf ediliyor ve bu

sınırda baĢkaca (orman dıĢında) zilyetlikle iktisabı mümkün olmayan yerler de yoksa, kaydın

miktarına değil zeminde fiilen kullanılan sınırlara itibar edilir.

Ölçülmedik Orman Parseli Kalmadığına Dair Tutanak Düzenlenmesi, Ġlan ve Tescil;

ÇalıĢma alanındaki ormanların, bu ormanların içinde ve bitiĢiğinde bulunan her çeĢit

taĢınmazlarla olan müĢterek sınırları da belirlenmek suretiyle sınırlandırma ve tespitleri

tamamlandığında ve orman parsellerine yapılan itirazların komisyon çalıĢmaları sonuçlandığında,

ekip görevlilerince çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına iliĢkin tutanak düzenlenir.

Orman parselleri bu tutanak tarihinden itibaren on gün içinde Genel Müdürlükten izin

alınmaksızın otuz günlük askı ilanına alınır.

Askı ilanı sırasında, sınırlandırma ve tespitlerine dava açılmayan orman parsellerine ait

kadastro tutanakları kesinleĢtirilerek, o çalıĢma alanı için açılacak tapu kütüklerine tescilleri yapılır.

Askı Ġlanında Orman Parseline Dava Açılırsa;

Askı ilanı sırasında ormanın sınırlandırma ve tespitine dava açılması durumunda, kadastrosu

kesinleĢtirilmez ve kadastro tutanağının tasdikli bir örneği müdürlükte alıkonmak suretiyle aslı

kadastro mahkemesine gönderilir.

Dava gerçek veya tüzel kiĢilerce, orman parseli içinde kalan bir yere orman olmadığı

gerekçesi ile açılmıĢ ise; AĢağıdaki örnekte görüldüğü gibi, orman parseli içindeki bir yere orman olmadığı gerekçesi

ile dava açılırsa, sadece orman parseli davalı bırakılır. Bu durumda, ormanın sınırları ile ilgili bir

ihtilaf bulunmadığından ormana bitiĢik taĢınmazların tespitleri (Orman parseline açılan dava

yönüyle) davasız olarak yapılır.

Davalı Yer

Page 62: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

61

Dava gerçek veya tüzel kiĢilerce, ormana sınır taĢınmazının bir bölümünün orman sınırı

içinde bırakıldığı gerekçesi ile açılmıĢ ise; bu durumda, orman parselinin kadastrosu sınır

yönüyle, yani davaya konu edilen taĢınmazın ormanla müĢterek sınırı yönüyle

kesinleĢmeyeceğinden, davaya konu taĢınmazın sadece ormanla müĢterek sınırı davalı bırakılır.

Ormana mücavir olup da dava konusu olmayan diğer parseller yönüyle orman sınırı kesinleĢir.

AĢağıdaki örnekte olduğu gibi, (B) parselinin maliki, orman parseli içinde kalan (A) harfli

kısmın kendisine ait (B) parselinin uzantısı olduğu için dava açmıĢtır. Bu durumda, orman

parselinin (B) parseline mücavir olan sınırı (yani A ve B‘ yi ayıran sınırı) davalı bırakılır. Ormanın

diğer sınırları ise kesinleĢir.

(B) parselinin kadastrosu sırasında bu parselin maliki belirlenir. Ancak ormana bitiĢik sınırı

(yani A ve B‘ yi ayıran sınır) davalı bırakılır ve yüzölçümü hesaplanmaz.

Dava orman idaresince, bir kısım orman alanının orman parseli dıĢında bırakıldığı

gerekçesi ile açılmıĢ ise; Dava orman parseli dıĢında kalan bir alan için açıldığından, davaya konu

sınırlar içinde kalan gerçek ve tüzel kiĢilere ait taĢınmazlar fiili zemin durumuna göre ayrı parseller

altında sınırlandırılır. Ancak, bunların mülkiyeti davalı olduğundan malik tayini yapılmaz.

Örnek Ģekilde gösterildiği gibi, orman parseli dıĢındaki davaya konu alanda kalan (A, B, C, D,

E) parselleri ayrı ayrı sınırlandırılır, ancak malikleri tayin edilmez ve davalı olarak tespitleri yapılır.

Yukarıdaki örneklere göre davalı olarak tespitleri yapılacak ormana mücavir parsellerin

kadastro tutanaklarının edinme sebebi sütununda, kadastro mahkemesinde görülmekte olan orman

parseli ile ilgili davanın dosya numarası ile davalı olarak tespit yapılma nedeni belirtilir. Kadastro

tutanakları düzenlendikten sonra tasdikli birer örnekleri müdürlükte bırakılmak suretiyle asılları ve

pafta örneği, ormanla ilgili açılmıĢ bulunan dava dosyasına eklenmek üzere açıklayıcı bir yazı ile

kadastro mahkemesine intikal ettirilir.

Ormanla ilgili açılacak davalarda kadastro müdürlükleri davalı olarak taraf gösterilmez.

Her hangi bir nedenle ormanla ilgili çalıĢmalar yapılamaz ise, çalıĢmalara ormanla ilgisi

bulunmayan alanlarda devam edilir. Ormanla ilgisi bulunmayan alanlarda yapılan çalıĢmalar Genel

Müdürlükten izin alınmak suretiyle kısmi olarak askı ilanına alınabilir. Bilahare, ormanla ilgili

çalıĢmalar tamamlandığında, orman ile kısmi askı olarak ilana alınan yerler arasında kalan tampon

alanların kadastrosu tamamlanır.

ORMANLARIN NĠTELĠK TESPĠTĠNDE DĠKKAT EDĠLMESĠ GEREKLĠ OLAN

HUSUSLAR

Orman A C E

Orman

B (A

Davalı yer

Page 63: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

62

5304 sayılı Kanun ile değiĢik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4 üncü maddesi uyarınca

yapılacak orman kadastrosu çalıĢmalarında uygulama birliğinin sağlanabilmesi amacıyla; Tapu ve

Kadastro Genel Müdürlüğü ile Orman Genel

Müdürlüğü arasında aĢağıdaki uygulama talimatı düzenlenmiĢtir. (―TKGM. 04/09/2006 tarihli

ve B.09.1.TKG0100001- 074/-217-3275 sayılı yazısı eki uygulama talimatı)

3402 SAYILI KADASTRO KANUNUNUN 4 ÜNCÜ MADDESĠ UYARINCA

YAPILACAK ORMAN KADASTROSU UYGULAMA TALĠMATI

Yıllık iĢ programları hazırlık çalıĢmalarında mahalli birimler (Kadastro Müdürlüğü ve Orman

ĠĢletme Müdürlüğü) o yıl için ormanla iliĢkili köy veya mahalleleri programa almadan önce ortak

yapılacak çalıĢma ile orman kadastrosuna baĢlanmıĢ ve halen bitirilememiĢ köy veya mahalleleri

tespit ederek bunlardan hangilerinin iĢ programına alınacağına karar verirler.

TKGM yıllık iĢ programının tasdikini müteakip bir örneğini OGM ye gönderir.

Kadastro Müdürlükleri program tasdikinden sonra çalıĢma yapacakları birimleri toplu olarak

ilgili Orman ĠĢletme Müdürlüklerine bildirir.

Orman ĠĢletme Müdürlükleri bu bildirim üzerine 1/25 000 ölçekli en eski tarihli haritaları,

Amenajman planlarını, hava fotoğraflarını, mahkeme kararlarını ve nitelik (vasıf) tespitine yarayan

diğer belgeleri süratle temin eder. Hava fotoğraflarının değerlendirilmesi ve incelenmesi ile ilgili

olarak mahalli birimlerde imkan varsa değerlendirmeler mahallinde yapılacak, aksi halde OGM den

değerlendirme ile ilgili olarak talepte bulunulacaktır. Değerlendirme çalıĢmaları 7 günlük sürenin

baĢlama tarihinden önce bitirilecektir.

Kadastro Müdürlüklerinden gelen yıllık iĢ programına göre Orman ĠĢletme Müdürlükleri

gerektiğinde kadastro müdürlükleri ile irtibat sağlayarak çalıĢmalara katılacak Orman Yüksek

Mühendisi ve Orman Mühendisi adedini belirlerler. Elemanların yetersizliği tespit edilirse Orman

Bölge Müdürlüğünden talepte bulunurlar. Bölge Müdürlüğü imkânları da yetersiz kalıyorsa eleman

görevlendirilmesi için OGM den talepte bulunulur.

Orman Kadastrosuna baĢlanılmamıĢ yerlerde, ormanla ilgili kadastro çalıĢma alanı sınırı

kadastro müdürlüklerince idari sınırlar dikkate alınarak belirlenir.

Orman kadastrosu kesinleĢmiĢ yerlerde ise orman idari sınıra göre bölünmez ve hangi çalıĢma

alanında orman kadastrosuna tabi tutulmuĢ ise orada bırakılacak Ģekilde çalıĢma alanı sınırı

belirlenir. Bu durumda çalıĢmalara orman iĢletme müdürlüklerince temsilci gönderilerek katkı

sağlanır. Orman Haritalarının teknik mevzuata uygun olmadığı tespit edilirse, kadastro

müdürlüğünün çalıĢmalarını aksatmayacak Ģekilde hatanın giderilmesi iĢlemleri için OGM den

süratle düzeltmelerin yapılması yönünde yetki alınması sağlanır. Kanuni iĢlemler sonrasında hata

giderilerek kadastro müdürlüğüne gönderilir.

Kadastroya açılacak çalıĢma alanlarında hangi tarihlerde çalıĢmalara baĢlanacağını, kadastro

müdürlükleri ile orman iĢletme müdürlükleri birlikte yapacakları çalıĢma ile tespit ederek

zamanlama planı düzenlerler. Bu planda meydana gelecek muhtemel değiĢikleri birlikte izler ve

gerekli tedbirleri alırlar. Orman iĢletme müdürlükleri, zamanlama planında belirtilen günde ekibin

oluĢumu için görevlendirecekleri elemanların çalıĢmalara katılmalarını sağlayacaktır.

Ormanla ilgili arazi çalıĢmalarında kadastro müdürlüklerince düzenlenecek mesai baĢlama ve

bitim saatlerine aynen uyulacaktır.

Orman ĠĢletme Müdürlükleri, ilgili çalıĢma alanlarına ait 1/25 000 ölçekli eski tarihli

haritaları, amenajman planlarını, hava fotoğraflarını ve nitelik (vasıf) tespitine yarayan diğer

belgelerin tasdikli birer örneklerini ihtiyaç duyulması halinde, ekibin kullanımı için kadastro

müdürlüğüne gönderir.

ÇalıĢma alanı sınırı içinde bulunan ormanların sınırlandırılmasına baĢlanmadan önce orman

ile ilgili belgeler ve mülkiyet belgeleri çalıĢma alanı sınırı da dikkate alınıp ekip görevlileri ve

kontrol elemanları ile birlikte ön değerlendirmesi yapılır. Bu değerlendirme sonucunda çalıĢma

Page 64: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

63

alanında orman bulunmadığı tespit edilirse gerektiğinde arazi incelemesi de yapılarak orman

bulunmadığına iliĢkin tutanak düzenlenir.

Orman ile diğer mülkiyetlerin sınırını oluĢturan orman sınırlarının tespitinde 5304 sayılı

Kanun ile değiĢik 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde ön görülen ekibin birlikte çalıĢması ve

birlikte ve ortak sorumlulukla tespit yapması;. Ekip tarafından yapılacak tespitlerde 6831 sayılı

Kanun ve 3402 sayılı Kanun hükümleri ve ilgili yönetmeliklerde yer alan hususlar aynı anda,

birlikte ve ortak sorumlulukta tespit yapılması esastır. Ekip tarafından yapılacak tespitlerde 6831

sayılı Kanun ve 3402 sayılı Kanun hükümleri ve ilgili yönetmeliklerde yer alan hususlar aynı anda

ve birlikte uygulanarak, 1/25000 ölçekli en eski tarihli haritalar, stereoskop ile değerlendirilen hava

fotoğrafları, amenajman haritaları, tapu kaydı ve her türlü mülkiyet belge ve bilgileri, varsa her

ölçekte hali hazır harita ve uydu görüntüleri ile toprağın niteliği (tarım toprağı veya orman toprağı

olup olmadığı), zemindeki durum, ağaçların durumu, cinsi ve yaĢı gibi hususlar birlikte ele alınarak

sınırlar belirlenecektir. Bu değerlendirme sırasında 3116, 4785 ve diğer Kanunlarda öngörülen 1945

ve daha önceki yıllarda orman olup olmadığı hususları araĢtırılır. Her iki kurumun imkânları

yanında, yüklenicilerin, üniversitelerin ve diğer kurumların imkân ve gücünden yararlanılır.

Ekipçe birlikte tespit yapılmaması veya görüĢ ayrılığı bulunması halinde kadastro tutanağında

gerekli ve ayrıntılı açıklama yapılarak kanun ve yönetmeliklerde öngörülen hususlar çerçevesinde

kadastro komisyonuna intikal ettirilir. Kadastro komisyonu yukarıda fıkralarda belirtilen hususlara

uyularak mevzuatta belirtilen Ģekilde tespit yapar.

Büroda yapılacak değerlendirme ve zemin etütlerine göre çalıĢma alanı içinde orman

bulunduğunun tespiti halinde sınırlandırma ve tespitler aĢağıdaki hususlar dikkate alınmak suretiyle

yapılacaktır.

Öncelikle sınırlandırılacak ormanın 4785, 5653, 5658, 3573 ve 4342 sayılı kanunlar ile diğer

ilgili kanunlara göre durumu,

6831 sayılı kanunun 1 nci maddesi birinci fıkrası ile istisna fıkralarına göre durumu,

Yapılacak uygulamanın “6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun

Uygulanması Hakkında Yönetmelik‖ in 26, 27 ve 28 nci maddesi kapsamında (halen Orman

Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği) Devlet ormanı mı, orman sayılmayan yer mi, yoksa

Devletten baĢkasına ait ormanlardan olup olmadığının araĢtırılması,

Sınırlandırmalarda gerek kanun ve gerekse yönetmeliklerde açık olarak belirtilmiĢ olan

mülkiyete yönelik unsurlar tespit edilir. Bu tespitler sonucunda büro ve arazi bütünlemesi sonucu

tespit edilecek orman sınırı içerisinde kalan alanlarda 6831 sayılı Kanunun 1 nci maddesi birinci

fıkrası ile istisna fıkralarına (A, B, C, Ç, D, E, F, G, H, Ġ ve J fıkraları) göre orman sayılan ve

sayılmayan yerler belirlenecek ve orman sayılmayan (Orman tahdit haritalarında sarı alan olarak

gösterilecek yerler) taĢınmaz mallar orman parseli dıĢında bırakılır.

Belirlenen orman sınırı dıĢında 4785 sayılı Kanunun 2 nci ve 20 Kasım 2012 tarihli ve 28473

sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ―Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama

Yönetmeliği‖ ne göre 3 hektar ve daha büyük tapulu araziler Özel Orman Vasfı ile kayıt maliki

adına sınırlandırılır.

Orman sınırları dıĢında ve 3 hektardan az sahipli arazilerdeki ağaç ve ağaççıklarla kaplı yerler

aynı yönetmeliğin 24 ncü maddesi kapsamında ki sahiplilik esaslarına uyması halinde orman

sayılmaz ve orman sınırı dıĢında bırakılır.

e-Orman ile ilgili kadastro tutanakları düzenlenirken ekip görevlileri; yapmıĢ oldukları

incelemeleri ve kanaatlerini, hangi belgeleri değerlendirdiklerini edinme sebebi sütununda açıkça

yazarlar. Değerlendirmeye esas belgeler tutanağın ilgili sütununa yazılmak sureti ile tutanağa

eklenir. Komisyon tutanaklarının düzenlenmesinde de bu esaslara uyulur.

12-Uygulama sırasında çözüme kavuĢturulamayan sorunlar zaman kaybetmeden gerek

Kadastro Müdürlüğü gerekse Orman ĠĢletme Müdürlüğü aracılığı ile Bölge Müdürlüklerine intikal

ettirilmek suretiyle çözüme kavuĢturulur. Bölge Müdürlüklerince de çözümlenemeyen sorunlar

Genel Müdürlüklere intikal ettirilir.

Page 65: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

64

Söz konusu talimatın 11/d maddesi ile; 4785 sayılı Kanunun 2 nci ve 20 Kasım 2012 tarihli ve

28473 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ―Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama

Yönetmeliği‖ nde 3 hektar ve daha büyük tapulu arazilerin ―Özel Orman Vasfı‖ ile kayıt maliki

adına sınırlandırılacağı belirtilmiĢtir.

6831 sayılı Orman Kanununun orman sayılacak yerler ile istisna bentlerini içeren 1 inci

maddesi aĢağıya yazılmıĢ olup, ayrıca, maddede yer alan tanımlar ile istisna bentlerinin açıklaması

yapılmıĢtır.

6831 SAYILI ORMAN KANUNU

6831 sayılı Orman Kanununa göre orman ve orman sayılmayan yerler bu Kanunun 1 inci

maddesiyle açıklanmıĢtır.

―Madde 1 – Tabii olarak yetiĢen ve emekle yetiĢtirilen ağaç ve ağaççık toplulukları

yerleriyle birlikte orman sayılır.

Ancak :

A) Sazlıklar;

B) Step nebatlarıyla örtülü yerler;

C) Her çeĢit dikenlikler;

Ç) Parklar;

D) (DeğiĢik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) ġehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları

içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,

E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetiĢmeyen ağaç ve

ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;

F) (DeğiĢik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitiĢiğinde tapulu, orman

sınırları dıĢında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak

kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü

yerler,

G) (DeğiĢik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dıĢında olup, yüzölçümü üç hektarı

aĢmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,

H) (DeğiĢik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitiĢiğinde tapulu, orman

sınırları dıĢında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin

hususiyetlerine göre yetiĢmiĢ veya yetiĢtirilecek olan (…)(1)

fıstık çamlıkları ve palamut

meĢelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

Ġ) (DeğiĢik : 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aĢılı ve aĢısız zeytinliklerle, özel

kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiĢ ve imar, ıslah ve temlik Ģartları yerine

getirilmiĢ bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen

yabani veya aĢılanmıĢ fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taĢımayan yerler,

orman sayılmaz.‖

(1) Bu arada yer alan “... kızılağaçlıklar ile aşılı kestanelikler, ...” sözcükleri, An.Mah.nin

17/3/2004 tarihli ve E.:2003/100, K.:2004/33 sayılı Kararı ile iptal edildiğinden madde metinden

çıkartılmıştır.

6831 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasında orman‘ın tarifi yapılmıĢ, 2 nci

fıkrasında ise orman sayılmayacak yerler bentler halinde sıralanmıĢtır.

1 inci Maddede Geçen Tanımlar;

Yerleri ile birlikte: Ağaç ve ağaççıkların kapladığı yerler ile üzerindeki ağaç ve ağaççıklar

tabi veya suni etkenlerle ortadan kaldırılmıĢ sahaları ifade eder. (Örneğin; ağaç kesmek suretiyle

orman boĢluğu haline getirilmiĢ yerler).

Tabi olarak yetiĢen; Ġnsan emeği olmadan kendiliğinden tabi olarak yetiĢen ağaç ve

ağaççıklardır.

Emekle yetiĢen; Ġnsan emeği ile gerek ekim, gerekse dikim yoluyla yetiĢen ağaç ve

ağaççıklardır.

Page 66: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

65

Ağaç; En az sekiz metre ve daha yukarı boy yapabilen kökü, gövdesi tepesi olan odunsu

bitkilere, yaĢı, çapı ve uzunluğu ne kadar olursa olsun ağaç denir.

Ağaççık; Dallarının çoğalması ve geniĢlemesi neticesinde yayvanlaĢan, genel olarak

geniĢlemesine bir büyüme Ģekli gösteren, boyu 8 metreyi bulmayan uzun ömürlü odunsu bitkilere

çapı ve yaĢı ne olursa olsun ağaççık denir.

Topluluk; Ağaç ve ağaççıkların veya her ikisinin birlikte bulundukları saha üzerinde tabi

olarak 0,1 den daha fazla kapalılık teĢkil etmesi halidir.

Kapalılık; Ağaç ve ağaççıkların bulundukları sahaya göre toprağı siperleme oranıdır.

D) ġehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim)

mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler, MEZARLIK: Köy, kasaba ve Ģehir halkının ölülerini defnettiği kadim yerlerdir. Bu yerler köy

veya belediye tüzel kiĢiliği adına tescile tabi yerlerdir. Henüz tescil görmemiĢ fakat kadim mezarlık

olarak kullanılan yerler de mezarlık olarak sayılır.

Kadim ve faal mezarlıklar; Evvelini kimsenin bilmediği kadar eski, eski zamana ait anlamına

gelir. Bu yerler çok eskiden beri mezarlık olarak kullanılan ve halen ölü defnedilmeye devam eden

yerlerdir.

Metruk mezarlıklar; Daha önce ölü defnedilmekte iken artık defin iĢlemi yapılmayan

yerlerdir.

Kadastro çalıĢmaları sırasında bu nitelikleri taĢıyan mezarlıklar orman sınırı dıĢında bırakılır

ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesi uyarınca sınırlandırılarak tespiti yapılır.

E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetiĢmeyen ağaç ve

ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;

Civar ormanlarda tabi olarak yetiĢmeyen, gerçek kiĢiler ile mahalli idareler tarafından

ağaçlandırılan sahalardır.

Sahipliliği ispata yarayan belgelerin neler olduğu; 18.03.1993 tarihli ve 21528 sayılı Resmi

Gazete‘de yayımlanan ―Orman Sayılmayan Yerlerdeki Ağaç Ve Ağaççıklardan Sahiplerinin

Faydalanma ġekil ve Esasları Hakkında Yönetmelik‖ in 14 ve 15 inci maddelerinde sayılmıĢtır.

(Bu belgeler, aynı zamanda ―6831 Sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosunun

Uygulanması Hakkında Yönetmelik‖ in 24 üncü maddesinde de (halen Orman Kadastrosu ve 2/B

Uygulama Yönetmeliğinde) belirtilmiĢtir.)

Bunlar; tapu kayıtları ile 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde sayılan zilyetliği tevsik

edici belgelerdir. Ayrıca, Yönetmeliğin 15 nci maddesinde, Türk Medeni Kanununa göre veraset

ilamı, istimlak kararı, cebri icralarda ihale kararı, tasarrufun tayininde esas alınması gereken

unsurlar olarak sayılmıĢ ve inceleme sırasında bu unsurların da göz önünde bulundurulması

gerektiği belirtilmiĢtir.

(E) bendinde sayılan yerlerin ormanın içinde veya bitiĢiğinde bulunması halinde, sahipliliğin

tapu kaydı ile, dıĢında bulunması halinde ise tapu kaydı veya zilyetliği tevsike yarayan belgelerden

birisi ile kanıtlanması gerekmektedir.

F) (DeğiĢik: 22.5.1987 – 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitiĢiğinde tapulu, orman

sınırları dıĢında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak

kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü

yerler; Tarım Arazisi; Üzerinde ekim, dikim, bakım, yetiĢtirme yapılarak veya doğrudan doğruya

doğal faktörlerden yararlanarak tarımsal, sınai ve hayvan yemi olarak bitkilerin üretimine elveriĢli

olan veya ıslah edilmek suretiyle üretime elveriĢli hale getirilmiĢ bulunan araziye tarımsal arazi

denilmektedir.

Dağınık Olma; Ağaç ağaççıkların bulundukları saha üzerinde tabi olarak 0,1 ve daha az

kapalılık teĢkil etmesi halidir. 0,1 den fazla kapalılık teĢkil etmesi halinde ise topluluk denir.

Sıra; Küme vasfını taĢımayan ağaç ve ağaççıkların bir veya birkaç sıra halinde bir biri ardınca

yer almasıdır.

Küme; Kapalılık derecesi 0,1 den fazla olan ve aynı zamanda en çok 3000 m2

büyüklüğündeki ağaç ve ağaççıklarla kaplı örtüyü ifade eder.

Page 67: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

66

Orman sınırı dıĢında, ziraat arazilerindeki sıra ve dağınık haldeki ağaç ve ağaççıklar ile yüz

ölçümü üç hektarı aĢmayan küme halindeki ağaç ve ağaççıklarla kaplı yerlerin zilyetlikle iktisabı

mümkündür.

G) (DeğiĢik: 22.5.1987 – 3373/1 md.) Orman sınırları dıĢında olup, yüzölçümü üç hektarı

aĢmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler;

Bu bentte, orman sınırı dıĢında olan yerlerin söz konusu edilmesi nedeniyle tapu kaydı

zorunluluğu bulunmamaktadır. Sahiplilik 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde sayılan

belgelerle kanıtlanabilir. Burada önemli olan husus taĢınmazın 3 hektardan az olmasıdır. Tarım

arazisi olarak kullanılması da koĢul değildir. Ancak, bu bentte belirtilen alanın yüzölçümü 3

hektardan fazla ise özel orman olarak iĢlem göreceğinden sahiplilik ancak tapu ile ispat edilebilir.

Bu maddede bahsi geçen ağaç ve ağaççık topluluklarının arazi üzerinde bir birinin devamı

niteliğinde olması ve bütünlük teĢkil etmesi gerekmektedir. Bir birinin devamı niteliğinde olmayan

ve bütünlük teĢkil etmeyen her bir parça yer ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

H) (DeğiĢik: 05.11.2003 – 4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitiĢiğinde tapulu,

orman sınırları dıĢında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin

hususiyetlerine göre yetiĢmiĢ veya yetiĢtirilecek olan fıstık çamlıkları ve palamut meĢelikleri dahil

olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

Bu durumdaki yerlerin mülkiyeti de, orman sınırı içinde ve bitiĢiğinde tapu kaydı ile dıĢında

ise 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde sayılan belgelerle kanıtlanmalıdır. KesinleĢmiĢ

mahkeme kararları da tapu kaydı niteliğindedir.

Ġ) (DeğiĢik: 23.09.1983 – 2896/1 md.) Sahipli arazideki aĢılı ve aĢısız zeytinliklerle, özel

kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiĢ ve imar, ıslah ve temlik Ģartları yerine

getirilmiĢ bulunan yabani zeytinlikler ile, 09.07.1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen

yabani veya aĢılanmıĢ fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar;

Bunlar, 3573 ve 6777 gibi özel yasalarına göre dağıtılan araziler olup, tapu kayıtları ile

mülkiyetini kanıtlayanlar adına tespit edilir.

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taĢımayan yerler;

Bu nitelikteki yerler orman sayılmamaktadır. Ancak, orman ve toprak muhafaza karakteri

taĢıyan fundalık ve makilikler orman sayıldığından orman olarak sınırlandırılması gerekir.

VASIF TAYĠNĠ VE MÜLKĠYET TESPĠTĠNE AĠT HUSUSLAR

6831 sayılı Orman Kanuna göre yapılacak ormanların kadastrosunda izlenecek yöntem, 20

Kasım 2012 tarihli ve 28473 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren ―Orman

Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği‖ nde açıklanmıĢtır.

ÖZEL ORMAN

Mülkiyeti gerçek veya kamu tüzel kiĢilerine ait olan idare ve iĢletmesi sahipleri tarafından,

kontrol ve denetimi ise Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılan ormanlardır.

Özel Orman Olarak Sınırlandırılacak yerler:

Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin 17 inci maddesinde “Hükmî şahsiyeti

haiz amme müesseseleri ormanları ile hususî ormanların orman kadastrosu bu Yönetmelikte

gösterilen esaslar dahilinde Komisyonlarca resen ve bedelsiz olarak yapılır. Komisyonlarca;

a) 4785 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde sayılan ve devletleştirme dışında bırakılan

ormanlar,

b) 5658 sayılı Kanun uyarınca iade edilmiş ormanlar,

c) Kesinleşmiş mahkeme kararı veya Bakanlık Oluru ile teşekkül eden özel ormanlar,

ç) 4785 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 13/7/1945 gününden sonra orman idaresi hasım

gösterilerek açılan dava sonunda alınan tapuların kapsadığı saha içerisinde kalan ormanlar,

d) Tapu ile sahipli arazi içerisinde bulunan ve 4785 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra

tabii olarak veya ekim-dikim yoluyla yetiştirilmiş ormanlar,

üç hektardan büyük bulunmak kaydıyla, özel orman olarak sınırlandırılır.”

Page 68: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

67

Sınırlandırmada (a) ve (b) bentlerde yazılı ormanlarda devletleştirme tarihindeki sınırlar, (c)

bendinde yazılı ormanlarda olur veya mahkeme kararındaki sınırlar, (ç) ve (d) bentlerinde

zikredilen ormanlarda ise fiilî sınırlar esas alınır.

Sınırların sabit ve muayyen olmaması halinde olur yazısındaki yüzölçümüne itibar olunur.

Ancak yüzölçümünde belirgin bir hata var ise hatanın nereden kaynaklandığı etraflıca tutanakta

belirtilmek suretiyle gerçek duruma itibar edilir.

Mahkeme kararında yüzölçümü konusunda hüküm olmasına rağmen sınırların sabit ve

muayyen olmaması halinde ortaya çıkan yüzölçümü farkının tecviz dışında olması halinde İşletme

Müdürlüğünce açılacak tespit davası sonucuna göre işlem yapılır.” hükmü yer almaktadır. Buna

göre; yukarıdaki fıkralar kapsamında kalan ve 3 hektarı geçen yerlerin özel orman olarak

sınırlandırması yapılacaktır. Devlet ormanları içinde veya bitiĢiğinde bulunan ve gerçek

yüzölçümleri tapuda yazılı miktardan fazla olan 4785 sayılı Kanunun kapsamına girmeyen

(DevletleĢtirilmemiĢ olan) gerçek veya tüzel kiĢilere ait ormanlar, tapu kaydının sınırlarının sabit ve

muayyen olması halinde sahipleri adına, sınırlarının sabit ve muayyen olmaması halinde tasarrufu

tetkik edilen ormanın bulunduğu mevkiye en yakın ve saha ile, kuvvetli münasebeti bulunan, tapuda

yazılı sınırları cihet ve vasıf bakımından uygun olan sabit hudutlara göre tapuda yazılı saha

miktarını geçmemek üzere sahipleri adına, geri kalanı Devlet adına sınırlandırılır.

KADASTROSU VEYA TAPULAMASI TAMAMLANMIġ ÇALIġMA

ALANLARINDA, ORMAN KADASTROSU/TAHDĠDĠ YAPILMAMIġ ORMANLARDA

UYGULAMA

6495 sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair

Kanunun" 31 inci maddesi ile 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek 5 inci

maddesi ile "Kadastrosu veya tapulaması tamamlanan çalışma alanlarında, orman kadastrosu ya

da tahdidi yapılmamış ormanlar, 4 üncü ve 39 uncu maddelerde yer alan esaslar çerçevesinde

kadastroya tabi tutulur." hükmü getirilmiĢ ve "TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol

ĠĢleri Hakkındaki Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" 15.04.2014 tarihli ve

28973 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir.

Tesis kadastrosu çalıĢmaları yapılacak olan veya çalıĢmalara baĢlanan çalıĢma

alanlarındaki ormanların kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre iĢleme tabi

tutulur.

Kadastrosu/tapulaması tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında, çalıĢma alanı sınırı içinde

veya dıĢında henüz orman tahdidi/kadastrosu yapılmamıĢ olan ormanlar ise 3402 sayılı Kanunun

Ek-5 inci maddesi ve "TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki

Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin" 17 nci maddesinin (A) bendinin (c) alt

bendinde yer alan hükümlere göre iĢleme tabi tutulur.

Buna göre, kadastrosu/tapulaması tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında, çalıĢma alanı sınırı

içinde veya dıĢında henüz orman tahdidi/kadastrosu yapılmamıĢ olan ormanların öncelikle idari

sınırlar dikkate alınarak hangi çalıĢma alanında kaldıkları belirlenir. Bu Ģekilde belirlenen

ormanların, idari sınırı içinde kaldığı çalıĢma alanlarında bu kapsamda yapılacak kadastro

çalıĢmalarının fenni iĢlerinin bir kısmı veya tamamı 3402 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin son

fıkrası kapsamında ihale yolu ile yaptırılabilmesi imkanı bulunduğundan; 08.04.2014 tarihli

protokolün 3.1.2/c maddesi gereği, Orman Genel Müdürlüğü ve TKGM ce mutabakatla belirlenerek

bölge müdürlükleri aracılığıyla kadastro müdürlüklerine bildirilecek birimler iĢ programına

alınacaktır. Sözü edilen protokol kapsamı dıĢında, kadastro müdürlüklerince orman kadastrosu

yapılacak birimlerde ise, mükerrerliğe meydan verilmemesi bakımından mahalli orman idaresinden

daha önce "orman hususu teyit edildikten sonra, kadastro tahdidinin/kadastrosunun yapılmadığı"

müdürlüklerince bir üst yazı ile bölge müdürlükleri aracılığıyla TKGM Merkeze (Kadastro Dairesi

BaĢkanlığı) intikal ettirilerek alınacak cevaba göre iĢ programına alınır.

ĠĢ programına alınan birimlerdeki, orman tahdidi/kadastrosu yapılmamıĢ ormanların,

Orman Genel Müdürlüğü taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi

Page 69: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

68

veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi

veya ziraat mühendisinin iĢtirak ettirildiği kadastro ekibi tarafından kadastrosu yapılması

gerektiğinden, bu çalıĢmalarda görevli kadastro ekibine eleman iĢtirak ettirilmesi için kadastro

müdürü tarafından çalıĢmalara baĢlanılmadan en az yedi gün önce mahalli orman ve tarım

kuruluĢlarına birer yazı ile bildirim yapılır.

Ormanla ilgili çalıĢmalara, muhtar ve bilirkiĢilerin katılmaması halinde, yokluklarında

re'sen devam edilir. Katılmama nedenleri ise kadastro tutanağının edinme sebebinde açıklanır.

Kadastro tutanağının ve diğer ilgili belgelerin imza bölümlerine ise "çalıĢmalara katılmadı" ibaresi

yazılır, imzaları alınmaz.

Ormanların sınırlandırma ve tespitine süresi içerisinde itiraz edilmesi halinde, itiraza

konu orman parsellerine ait kadastro tutanakları yedi günlük süre içerisinde kadastro komisyonuna

intikal ettirilmek üzere kadastro müdürüne teslim edilir.

Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde kadastro komisyonuna da itiraza konu

tespitlerde görev almayan Orman Genel Müdürlüğü taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek bir orman

yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat

yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iĢtirak ettirilir.

Aynı orman parseli için birden fazla itiraz bulunması halinde, kadastro komisyonu bu

itirazların tümünü birlikte inceler. Ġnceleme sırasında, ibraz edilen belgeler, varsa mahkeme

kararları, hava fotoğrafları ve orman haritaları, tapu ve vergi kayıtları gibi belgeler birlikte

değerlendirilir. Değerlendirme sonucu hak iddiasına konu yer özel mülkiyete konu kültür arazisi

olmasına rağmen orman sınırı içine alındığı tespit edilirse, ormanın sınırı bu duruma uygun hale

getirilerek sınırlandırması düzeltilir ve yapılan inceleme ile sonuçları kadastro komisyon

tutanağında açıklanır

ÇalıĢma alanındaki ormanların, sınırlandırma ve tespitleri tamamlandığında, ekip

görevlilerince çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına iliĢkin tutanak düzenlenir.

Orman parselleri bu tutanak tarihinden itibaren on gün içinde kısmen otuz günlük askı

ilanına alınır. Ormanın, daha önce kadastro/tapulama suretiyle gerçek veya tüzel kiĢiler adına

sınırlandırma ve tespiti yapılmıĢ taĢınmazlara bitiĢik olması halinde, öncelikle bu parsellerin ölçü

değerlerine göre tersimat kontrolü yapılır. Kontrol sonucu ölçü veya tersimat hatası bulunduğu

tespit edilen kadastro/tapulama parsellerindeki bu hatalar, 3402 sayılı Kanunun 41 inci maddesi ile

"Kadastro Sırasında veya Sonrasında Yapılan İşlemlerle Geometrik Durumları Kesinleşmiş Olan

Taşınmazlarda Ölçü, Sınırlandırma, Tersimat ve Hesaplamalardan Doğan Hataların

Düzeltilmesine İlişkin Yönetmelik" veya 3402 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (a) bendi ile

"Kadastro Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin

Yapılmasında Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik" ya da 3402 sayılı Kanunun Ek 1 inci

maddesi ile "Kadastro Haritalarının Sayısallaştırılması Hakkında Yönetmelik" hükümlerine göre

giderilir.

3402 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin (a) bendi ya da Ek 1 inci maddesine göre yapılacak

düzeltmeler, orman kadastrosu ile birlikte ancak ayrı Ģekilde askı ilanına alınır. Orman veya

düzeltme yönüyle askı ilanlarından birisine dava açılması durumunda diğer askı ilanındaki aynı yere

de dava açılmıĢ sayılır. Kadastro Müdürlüğünce her iki yönüyle Mahkemeye intikal ettirilir.

Kadastrosu/tapulaması yapılmıĢ yerlerde yapılacak orman kadastrosu çalıĢmalarında

kadastro/tapulama tespitlerine aynen uyulduğunda ve ölçme yapmaya lüzum kalmadığı tespit

edildiğinde; kadastro/tapulama sınır ve ölçülerinin orman sınırı olarak aynen kabul edildiği kadastro

tutanağının edinme sebebinde ayrıntılı olarak açıklanır.

Ancak, orman alanlarında yapılacak sınırlandırma ve tespit çalıĢmaları esnasında,

kadastro/tapulama tespitlerine aynen uyulduğunda; hava fotoğrafları, 1/25.000 ölçekli harita ve

amenajman planı ile kesinleĢmiĢ mahkeme kararlarına göre kadastro/tapulama parsellerinin kısmen

ya da tamamen orman sınırları içerisinde kaldığı nedeniyle, orman aleyhine bir durumun tespiti

halinde, orman sınırları; hava fotoğrafları, 1/25.000 ölçekli harita ve amenajman planı ile

kesinleĢmiĢ mahkeme kararları esas alınmak suretiyle belirlenir.

Page 70: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

69

Sınırları belirlenen orman alanları ile daha önce kadastrosu/tapulaması kesinleĢmiĢ gerçek

veya tüzel kiĢiler adına tescilli parseller arasında mükerrerlik bulunması durumunda, ormanın bu

sınırlar dıĢında kalan bölümü için kadastro tutanağı düzenlenir.

Kısmen ya da tamamen orman sınırları içerisinde kalan kadastro/tapulama parselleri için ise

kadastro tutanağı düzenlenmez. Ancak, kadastro tutanağının edinme sebebinde hangi parsellerin

kısmen veya tamamen ormanın sınırları içerisinde kaldığı gerekçeleri ile birlikte açıklanarak

tutanağın beyanlar hanesinde ve askı ilan cetvelinin düĢünceler sütununda belirtilir. Orman ile

aralarında mükerrerlik bulunan kadastro/tapulama parsellerinin mükerrer kısımları orman için

düzenlenen paftasında da gösterilir.

Askı ilanı sırasında dava açılmaması halinde, orman parsellerinin kadastro tutanakları

kesinleĢtirilerek, üç aylık süre içerisinde o çalıĢma alanına ait tapu kütüklerine tescil edilir.

Orman parseli askı ilanı sonucu kesinleĢtirildiğinde, orman sınırı içerisinde kısmen ya da

tamamen kalan ve üzerinde müstakil ve daimi ayni hak tesis edilmemiĢ olan Hazine adına tescilli

parsellerin, belediye/il encümeni kararı aranmaksızın düzenlenecek tescil bildirimine göre orman

parseli ile tevhidi yapılır.

Gerçek kiĢiler, Hazine dıĢındaki tüzel kiĢiler ve üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmiĢ

Hazine adına kayıtlı taĢınmazlar da ise, tapu kütüğünün beyanlar hanesine "Bu taşınmazın tamamı /

..... m2 lik kısmı, orman sınırı içinde kalmaktadır." yönünde belirtme yapılır.

3402 sayılı Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan kadastro veya tapulama çalıĢmaları

sırasında orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan ve yapılacak orman kadastrosu

çalıĢmaları sırasında ise orman sayılmadığı gerekçesiyle orman sınırları dıĢında bırakılan tapulu ve

tapusuz yerlerin, orman kadastrosunun askı ilan süresinin bitiminden sonra 3402 sayılı Kanun

hükümlerine göre kadastrosu yapılır.

Daha önce 3402 sayılı Kanuna göre yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında çalıĢma alanı sınırı

dıĢında bırakılan ormanların bu maddeye göre yapılacak orman kadastrosu sonucunda, kesinleĢen

ormanlar ile idari sınır arasında kalan tapulu ve tapususz yerler varsa, bu yerler, orman

kadastrosunun askı ilan süresinin bitiminden sonra3402 sayılı Kanun hükümlerine göre kadastroya

tabi tutulur.

Kadastro/tapulama parsellerindeki fenni hataların düzeltilmesi sonucu, kadastro/tapulama

parselleri ile bu maddeye göre yapılacak orman kadastrosu sonucunda kesinleĢen orman sınırı

arasında kalan tapulu ve tapusuz yerler varsa bu yerlerin de, orman kadastrosunun askı ilan

süresinin bitiminden sonra3402 sayılı Kanun hükümlerine göre kadastrosu yapılır.

Bu üç halde yapılacak çalıĢmalar sırasında;

Ormanların kadastrosu kesinleĢmekle, sınırları sabit hale geldiğinden; bu sınırlara bitiĢik

gerçek ve tüzel kiĢilere ait taĢınmazlara uygulanacak tapu kayıtları ile 3402 sayılı Kadastro

Kanununun 14 üncü maddesinde sayılan belgelerin kapsamları belirlenirken, taĢınmazın ormana

bitiĢik sınırı dıĢındaki diğer sınırlarının değiĢmez ve geniĢletilmeye elveriĢsiz olması kaydıyla,

taĢınmaz orman sınırına kadar tasarruf ediliyorsa, bu sınırda ve diğer sınırlarında baĢkaca

geniĢletilmeye elveriĢli yerler de yoksa kayıt ve belgelerin miktarına değil, zeminde fiilen

kullanılan sınırlara itibar edilir.

TaĢınmazın ormanla müĢterek olmayan sınırlarının değiĢebilir ve geniĢletilmeye elveriĢli

nitelikte olması halinde, tapu kaydında veya belgelerde gösterilen miktara itibar edilir.

Miktar fazlası kısım, 3402 sayılı Kanun ve "Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve

Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmelik" hükümlerine göre, zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden

olduğu ve zilyetlik Ģartlarının da gerçekleĢmiĢ olduğunun tespiti halinde 40 ve 100 dönüm normları

da dikkate alınarak sonucuna göre hak sahipleri adına, aynı sınırlar içinde tespiti yapılır ve

belgesizden tespiti yapılan kısmın yüzölçümü tutanağın edinme sebebi sütununda yazılır. Miktar

fazlası kısmın 40 ve 100 dönümü aĢan kısmı varsa bu kısmın, ya da miktar fazlası kısım üzerinde

zilyetlik Ģartları oluĢmamıĢ ise tamamının Hazine adına tespiti yapılır.

Miktar fazlası kısım, zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olmaması halinde, taĢınmazın

niteliğine göre Hazine adına veya Orta Malı olarak tespitleri yapılır.

Page 71: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

70

Kayıt ve belgelere dayalı tespitlerde; kaydın hududu "orman" yazılı olmakla birlikte

taĢınmazın orman sınırına kadar tasarruf edilmemesi durumunda mevcut sınır esas alınarak

değerlendirme yapılır. Bu sınır ile orman sınırı arasında kalan tasarruf edilmeyen yer, niteliğine

göre Hazine adına veya Orta Malı olarak tespit edilir.

Askı ilan süresi içinde ormanın sınırlandırma ve tespitine dava açılması durumunda, ormanın

davaya konu edilen sınırları kesinleĢmeyeceğinden, bu sınırlara bitiĢik gerçek veya tüzel kiĢilere ait

taĢınmazların tespiti sırasında dava devam ediyorsa, ormanla müĢterek sınırları davalı bırakılır ve

tutanakları düzenlendikten sonra açıklayıcı bir yazı ile kadastro mahkemesine intikal ettirilir.

3402 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 09.07.1987 tarihinden önce yapılan tapulama veya

kadastro çalıĢmalarında, tespit dıĢı bırakılan tapuda kayıtlı taĢınmazlar ile kamu kurum ve

kuruluĢlarına ait yerler ve çalıĢma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan

alanlarda, daha sonra kesinleĢen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dıĢında kalan (tapulu ve

tapusuz) taĢınmazlar farklı uygulamalara tabidir.

ġöyle ki, kadastrosu/tapulaması tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında, çalıĢma alanı sınırı içinde

veya dıĢında orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra 6831 sayılı

Kanuna veya 3402 sayılı Kanunun Ek-5 inci maddesine göre yapılan ve kesinleĢen orman

kadastrosu sonucunda orman sınırı dıĢında kalan (tapulu ve tapusuz) taĢınmazlar 3402 sayılı Kanun

hükümlerine göre kadastroya tabi tutulur. (3402 sayılı Kanunun Ek-5 inci maddesine göre yapılan

ve kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan yerler, genelgenin bu

maddesine göre kadastroya tabi tutulur. 6831 sayılı Kanuna göre yapılan ve kesinleşen orman

kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında bırakılan yerler ise 2014/5 nolu genelgenin I-E

maddesindeki açıklamalara göre kadastroya tabi tutulur.)

3402 sayılı Kanunun yayımı tarihi olan 09.07.1987 tarihinden önce mülga Kanunlara göre

yapılan tapulama veya kadastro çalıĢmalarında çalıĢma alanı sınırı içerisinde tespit dıĢı bırakılan;

Tapuda kayıtlı taĢınmazlar için 2009/7 nolu genelgenin 1 inci maddesi,

Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerin kadastrosu için 2009/7 nolu genelgenin 2 nci

maddesi (ihale özel teknik Ģartnamesinde yer alan açıklamalar), idari yoldan tescili için ise 2013/11

nolu genelgeye göre iĢlem yapılır.

TAPUYA TESCĠL EDĠLMĠġ ORMAN HARĠTALARINDA DÜZELTME

19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin onuncu fıkrası ile "6831sayılı

Kanuna göre kesinleĢmiĢ ve tapuya tescil edilmiĢ orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren

tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti hâlinde, orman iĢletme müdürlüğünce

görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisi ile kadastro

müdürlüğünce görevlendirilecek kontrol mühendisi veya mühendisin iĢtirak ettirildiği, 3402 sayılı

Kanunun 3 üncü maddesine göre oluĢturulacak kadastro ekibince orman sınır nokta ve hatları

orman kadastro tutanakları esas alınmak suretiyle zemine aplike edilir. Tespit edilen uyumsuzluk

yukarıda oluĢturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilir. ÇalıĢma sonucunda bir

zabıt düzenlenir ve bu zabıt ekip görevlileri ile orman ve kadastro mühendisleri tarafından birlikte

imzalanır. Düzeltme iĢlemi 3402 sayılı Kanunun 11 inci maddesine göre yapılacak askı ilanı ile

kesinleĢir." hükmündedir.

Orman idaresinin talebi ya da kadastro müdürlüğünce doğrudan; 6831 sayılı Kanuna göre

kesinleĢmiĢ ve tapuya (tapu kütüğüne/zabıt defterine) tescil edilmiĢ orman haritalarındaki orman,

2/A veya 2/B sınırlarında düzeltmeyi gerektiren orman tahdit/kadastro tutanağı, pafta ve zemin

uyumsuzluğunun tespiti hâlinde, orman haritalarındaki orman, 2/A veya 2/B alanlarının sınır nokta

ve hatlarının, orman kadastro tutanakları esas alınarak mevzuat hükümlerince fenni hataların

giderilmesi için, 3402 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre oluĢturulan kadastro ekibine, kadastro

kontrol mühendisi veya mühendisi ile orman iĢletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir

orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi iĢtirak ettirilmek suretiyle ekip oluĢturulur.

Page 72: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

71

ÇalıĢmalara baĢlanılmadan önce, Kadastro Müdürlüğünce ilgili Orman ĠĢletme Müdürlüğüne

yazılacak bir yazı ile, kadastro ekibine iĢtirak ettirilecek en az bir orman yüksek mühendisi ya da

orman mühendisinin görevlendirilmesi istenir.

Orman haritalarındaki orman ve Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılan yerlerin sınır

nokta ve hatlarında düzeltmeyi gerektiren orman tahdit tutanağı, pafta ve zemin uyumsuzluğu, söz

konusu ekip tarafından teknik mevzuatına uygun hale getirilir. Ekipçe, hangi sınır nokta ve

hatlarında ne gibi bir uyumsuzluk bulunduğu ve ne Ģekilde giderildiği hususlarını içeren detaylı bir

teknik rapor düzenlenerek imza altına alınır.

Düzeltme iĢlemleri tamamlandığında 30 günlük askı ilanına alınır. Askı cetvellerinde,

düzeltmeye alınan bu parseller için "6292 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin onuncu fıkrasına göre

düzeltme yapılmıştır." Ģeklinde belirtme yapılır.

Düzeltme iĢlemleri askı ilanı sonucu kesinleĢtiğinde, bu parsellerin eski ve yeni

yüzölçümlerini gösteren listesi, düzenlenen teknik rapor ve tescil bildirimi (beyanname);

Tapu kütüğünde tescilli olanlar için, tapu kütüğünde gerekli düzeltme yapılmak üzere,

Kadastrosu tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında zabıt defterinde tescilli ancak tapu kütüğüne

aktarılmamıĢ olanlar için ise zabıt defterinde gerekli düzeltme yapılmak ve tapu kütüğüne

aktarılmak üzere,

Açıklayıcı bir yazı ekinde tapu müdürlüğüne gönderilir. Fen klasöründe ve paftasında da

gerekli düzeltme yapılır. Fen klasöründe ve paftasında iĢlenmemiĢ olanlar ise iĢlenir.

3402 sayılı Kanunun 22-a maddesine göre yapılacak ve Ek-1 yenileme inci maddesine göre

yapılacak sayısallaĢtırma çalıĢmaları sırasında, bu kapsamda yapılacak düzeltme iĢlemleri ise,

TKGM ile Orman Genel Müdürlüğü arasında düzenlenen 15.01.2013 tarihli ―Uygulama Talimatı‖

nın (C) maddesindeki açıklamalara göre yapılır.

Tapuya (tapu kütüğüne/zabıt defterine) tescil edilmiĢ orman haritalarındaki orman, 2/A veya

2/B sınırlarında yapılan düzeltme iĢlemleri askı ilanı sonucu kesinleĢtirildiğinde, kesinleĢen

düzeltme sonucuna göre, Ģayet;

Tapu kütüğünde Hazine adına tescilli olan taĢınmazlardan, kısmen veya tamamen orman sınırı

içinde ya da 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B maddelerine göre orman sınırı dıĢına çıkarılan

sahaya isabet eden yerler varsa bu yerler için, 2014/5 nolu genelgenin I-B maddesine göre iĢlem

yapılır.

Gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına tapu kütüğüne tescili yapılmıĢ taĢınmazlardan,

kısmen veya tamamen 6831 sayılı Kanunun 2/A veya 2/B maddeleri uyarınca Hazine adına orman

sınırı dıĢına çıkarılan alanda kalmak suretiyle mükerrerlik teĢkil edenler varsa 2014/5 nolu

genelgenin I-A maddesine göre, bu taĢınmazların tapu kütük sayfasının beyanlar hanesine 2/A veya

2/B belirtmesi konulmaz.

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan

yerlerin, tespit dıĢı alana isabet etmesi durumunda, bu yerler 3402 sayılı Kanunun Ek-4 üncü

maddesine (2014/5 nolu genelge) göre kadastroya tabi tutulur.

Tapuda tescilli kadastro parselleri ile düzeltilerek askı ilan sonucu kesinleĢen orman, 2A veya

2/B parselleri arasında, kadastroya tabi tutulmamıĢ tespit dıĢı (tampon) yerlerin bulunması

durumunda, bu yerler ise 3402 sayılı Kanun hükümlerine (2014/5 nolu genelgenin I-E maddesine)

göre kadastroya tabi tutulur.

BilirkiĢi Beyanları Yeterli Görülmediği Takdirde Yapılacak ĠĢlem: Kadastro teknisyenleri; sınırlandırma ve tespitini yapacakları taĢınmazlarla ilgili olarak

muhtar ve bilirkiĢilerden aldıkları bilgi ve beyanlar ile bir sonuca varamazlarsa, nedeni kadastro

tutanağının edinme sebebi sütununda açıklanır. Bu durumda, tahkikatı geniĢleterek o taĢınmaza

sınır bulunan diğer taĢınmazların malikleri ile hazır bulunan diğer kimselerin bilgi ve beyanlarına

Page 73: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

72

baĢvurmak, mevcut belgeleri ve komĢu parsellere uygulanan belgeleri değerlendirmek suretiyle

varacakları kanaat doğrultusunda taĢınmazın sınırlarını ve gerçek hak sahibini tespit etmekle

yükümlüdürler.

Muhtar ve bilirkiĢilerin bilgi ve beyanlarına aykırı olarak yapılacak tespitlerin mutlaka bir

kayıt veya belgeye dayandırılması gerekmektedir. KomĢu parsellere uygulanan belgelerin sınır

okumaları yönüyle değerlendirilmesi de belge olarak kabul edilir.

Muhtar ve bilirkiĢiler, kendi bilgi ve beyanları dıĢında yapılan tespitlere muhalif kalırlarsa,

muhalif kalma nedenleri kadastro tutanağının edinme sebebi bölümünde etraflıca açıklanır. ġayet,

bilgi ve beyanları dıĢında yapılan tespit nedeniyle kadastro tutanağını imzalamaktan kaçınırlarsa,

kadastro teknisyenlerince bu husus tutanağın edinme sebebi sütununun uygun bir yerine yazılarak

tespit sırasında hazır bulunan diğer kiĢilerle birlikte imzalanır. Bu durumda da tutanak tekemmül

etmiĢ sayılır.

Ancak, edinme sebebi ile tutanağa sonradan verilecek Ģerh arasında çeliĢki doğmaması için,

tespit öncesinde, değerlendirmeye alınacak belgelerin uygunluğu ile mülkiyet bilgileri muhtar ve

bilirkiĢilerle birlikte değerlendirilerek onların tespite iliĢkin görüĢleri alınmalıdır. Ayrıca, muhtar ve

bilirkiĢilerin sonradan görüĢ değiĢtirilmelerinin ve tutanakları imzalamaktan kaçınmalarının

önlenmesi amacıyla, ada bazında çalıĢmalar tamamlandığında kadastro tutanakları da düzenlenmeli

ve hemen imzalatılmalıdır. (3402 Sayılı Kanun Madde:7, Yönetmelik 47/D madde:5, Genelge:

10.10.2006 tarih, 2006/18)

Kontrol ve Denetim; (Madde: 8)

3402 sayılı Kadastro Kanununun 8 inci maddesi ve Taşınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit

ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 22 nci maddesi hükmü nedeniyle, Kadastro müdürü;

kadastroya açılan çalıĢma alanları için kontrol planı yaparak, çalıĢma alanının kontrolünden

sorumlu kontrol mühendisi ile kontrol memurlarını belirler. Ayrıca, her çalıĢma alanı için ayrı bir

kontrol defteri düzenlenip kadastro müdürü tarafından tasdik edilmek suretiyle kadastro ekiplerine

verilir.

Mühendis ve fen kontrol memurları, kontrol mühendisine karĢı sorumlu olup, kontrol

mühendisleri, arazi ve büro çalıĢmalarını fenni yönden devamlı izleyip kontrol ederek gördüğü

aksaklık ve eksikliklerin giderilmesini sağlar, kontrol ettiği belgeleri imzalar ve yaptığı kontrolleri

kontrol defterinde gösterir.

Kontrol elemanları; kadastro ekibince yapılan sınırlandırma ve tespitleri, kadastro tutanakları

ile bunları tamamlayan belgeler üzerinde ve gerektiğinde arazide inceleyerek, inceleme sonucu

tespit edecekleri teknik, idarî ve hukukî noksan ve yanlıĢlıkları kadastro ekibine tamamlattırırlar

veya düzelttirirler. Kontrol elamanları yaptıkları kontrol iĢlemlerini kontrol defterine yazarlar,

Tasarruf kontrol memurları ayrıca, kontrolünü yaptıkları taĢınmazlara ait kadastro tutanaklarının

ilgili sütununu imzalarlar.

Ancak, kontrol memurlarınca yapılması istenen düzeltme iĢlemi (sınır, yüzölçümü ve

mülkiyet değiĢikliği gibi) ilgililerin haklarını etkilemekte ise, kadastro tutanağı üzerinde her hangi

bir düzeltme yapılmaz ve tutanak ekleriyle birlikte kadastro komisyonuna intikal ettirilmek üzere

kadastro müdürüne teslim edilir.

Sınırlandırma ve tespit aĢamasında, kontrol mühendisi veya kontrol memurları ile kadastro

teknisyenleri arasında görüĢ ayrılığı çıkarsa, görüĢ ayrılığının nedenleri kadastro tutanağında

açıklanır. GörüĢ ayrılığı taĢınmazın sınırına yönelik ise yüzölçümü hesaplanmaz, mülkiyetine

yönelik ise malik tayini yapılmaz ve düzenlenen kadastro tutanağı komisyona intikal ettirilmek

üzere kadastro müdürüne teslim edilir.

Ayrıca, kadastro müdürü; kadastro ekibinin çalıĢma alanındaki iĢinin bittiği tarihe kadar olan

süreç içerisinde, (Bu süreç orman kadastrosunda ölçülecek orman parseli kalmadığına iliĢkin

tutanağın düzenlendiği tarihe kadardır. Orman parselleri dıĢında ise kadastro ekibinin çalıĢma

alanında iĢinin bittiği tarihe kadardır.) bizzat veya görevlendireceği müdür yardımcısı, kontrol

mühendisi, kontrol memurları veya kadastro üyesi aracılığıyla denetim yaparak gerekli gördüğü

önlemleri almakla yükümlüdür. Bu Ģekilde yapılacak inceleme ve denetimler sırasında da teknik,

idarî ve hukukî noksan ve yanlıĢlıklar tespit edilirse, ilgililerin haklarını etkilemeyen yazım hataları

Page 74: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

73

ve noksanlıklar kadastro ekibine tamamlattırılır. Ġlgililerin haklarını etkileyen (sınır, yüzölçümü ve

mülkiyet değiĢikliği gibi) hatalı tespitlerde ise kadastro tutanağı komisyona intikal ettirilir.

Kontrol ve denetimler sırasında tespit edilen hata ve noksanlıklar, her çalıĢma alanı için ayrı

ayrı düzenlenecek kontrol defterine yazılarak, sonuçları takip edilir.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 1987 yılında yürürlüğe giren 8 inci maddesi hükmüne göre

sadece o çalıĢma alanında görevli kontrol elamanlarınca yapılan inceleme ve kontroller sırasında

tespit edilen hatalar nedeniyle kadastro tutanakları komisyona intikal ettirebilmekteydi. Bu madde,

22.02.2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle yapılan değiĢiklikle, kontrol

memurlarınca kadastro tutanaklarının imzalamasından sonra, kadastro müdürü veya

görevlendireceği müdür yardımcısı, kontrol mühendisi, kadastro üyesi veya diğer kontrol memurları

aracılığıyla yaptıracağı inceleme ve kontroller sırasında tespit edilecek hatalar nedeniyle de

kadastro tutanaklarının kadastro komisyonuna intikal ettirilmesine imkan sağlanmıĢtır.

Kadastro Tutanağının Tanziminde Dikkat Edilecek Hususlar: a) Bütün sütunlarındaki bilgiler, siyah veya mavi mürekkepli kalemle veya daktiloyla ya da

elektronik (bilgisayar) ortamda doldurulur.

Bilgisayar ortamında doldurma iĢlemi, mevcut stok numaralı belgelerin format ve Ģekil

düzeninde yapılır.

b) Tutanaklar üzerinde silinti, kazıntı ve satır aralarında çıkıntı yapılmamalıdır.

c) Kadastro tutanaklarının mürekkepli kalemle veya daktilo ile düzenlenmesi sırasında

edinme sebebi sütununda hatalı yazılan kelimelerin üzeri aynı kalem veya daktilo ile (altı okunacak

Ģekilde) tek çizgi olarak çizilip, yanına kaç kelime çizilmiĢ ise parantez içinde yazılmak suretiyle

yazıma devam edilmelidir.

d) Kadastro tutanağının tanziminde sütunlarının yetersiz kalması halinde, kâğıt yapıĢtırmak

veya ilgisi olmayan sütuna yazmak gibi ilaveler yapılmaması, yetersiz kalan sütunlar için ilave

kadastro tutanağı kullanılmalı ve tutanaklar arasında irtibat kurulup, bütün tutanaklar ekip

görevlilerince imzalanmalıdır.

Tutanaklar Üzerinde Yapılabilecek DeğiĢiklikler:

a) Ġlgililerin haklarını etkilemeyecek adi yazım hataları ile eksiklikler;

Kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda, tutanağın tanzim tarihinden sonra gerek

kadastro teknisyenlerince ve gerekse kontrol elemanlarınca farkına varılan ilgililerin haklarını

etkilemeyen adi yazım hataları ile eksiklikler, aynı sütunun altındaki boĢluk kısımda açıklanmak

suretiyle giderilir ve bu açıklamanın alt kısmı tutanakta imzaları bulunan kadastro teknisyenleri,

muhtar ve bilirkiĢilerce imzalanır.

Kadastro tutanağının edinme sebebi dıĢındaki diğer sütunlarında yapılacak düzeltmelerin

kadastro teknisyenlerince imzalanması yeterli olup, ayrıca muhtar ve bilirkiĢilere imzalatılmasına

gerek bulunmamaktadır. (Örneğin, taĢınmazın tespitten sonra tapuda tedavül görmesi halinde

mülkiyet sütununda yapılacak değiĢiklik gibi)

b) Adına tespit yapılan kimse tarafından taĢınmazın tapuda bir baĢka kiĢiye devir ve temlik

edilmesi;

Kadastro tutanağı tanzim edildikten sonra, tapu kaydına göre adına tespit yapılan kiĢinin

taĢınmazı tapuda bir baĢka kiĢiye satması halinde, bu satıĢ iĢlemi sonucu düzenlenen tapu senedi

teknisyenliğe geldiğinde; öncelikle tapu kaydı çalıĢma alanı kayıt defterine iĢlenerek geldi kaydı ile

aralarında irtibat kurulur. Ayrıca, kadastro tutanağının mülkiyet tablosundaki eski malikin (satıĢı

yapan kiĢinin) adı-soyadı yazılı satır kırmızı mürekkepli dolma kalemle ve tek çizgi halinde çizilir

ve üstüne yeni tapu kaydındaki tarih ve yevmiye numarası, altındaki boĢ satıra ise, yeni malike ait

bilgiler yazılır. Tutanağın mülkiyet tablosunda yapılan bu değiĢikliğin nedeni edinme sebebi

sütununda açıklanır. Açıklamanın alt kısmı ekip görevlisi kadastro teknisyenlerince imzalanır. Tapu

kaydı ise, ilgili sütununa iĢlenmek suretiyle kadastro tutanağına eklenir.

c) TaĢınmazın tespiti yapıldıktan sonra, tapu müdürlüğünde o taĢınmaza uygulanan kayıt

üzerinde ayni veya Ģahsi hak tesis edilmesi veya takyit konması;

Bu durumda, tapu kaydı üzerine tesis edilen bu haklar ile haciz ve ihtiyati tedbir, öncelikle

çalıĢma alanı kayıt defterindeki kaydına iĢlenmeli ve tutanağının ilgili sütununa yazılmalıdır.

Page 75: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

74

d) TaĢınmaz kadastro öncesi davalı olmasına rağmen, herhangi bir nedenle davasız olarak

tespiti yapılmıĢsa;

Bu durumda, tutanağın edinme sebebi sütununa kadastro ekibince Ģerh verilmek suretiyle

tespit davalı hale getirilir ve Ģerhin alt kısmı ekip görevlilerince imzalanır.

Kadastro tutanağı düzenlenip ekip görevlilerince imzalandıktan sonra, yukarıda belirtilen

açıklamalar dıĢında, taĢınmazların mülkiyetinde, tespit maliklerinin hisselerinde, sınır ve

yüzölçümünde meydana getirilmiĢ olan hataların kadastro ekibince bu tutanaklara Ģerh vermek

suretiyle giderilmesi mümkün değildir. Bu durumda, hatadan etkilenen gerçek veya tüzel kiĢilerin

itirazları sağlanmak veya kontrol memurlarınca kontrol defterine yazılmak suretiyle kadastro

tutanağı ekleriyle birlikte komisyona intikal ettirilmek üzere kadastro müdürüne teslim edilmelidir.

Kadastro Tespitine Ġtiraz: (Madde:9) Orman parsellerine, kadastro tutanaklarının düzenlendiği tarihten çalıĢma alanında

ölçülecek orman parseli kalmadığına dair tutanağın düzenlendiği tarihe kadar,

Orman parselleri dıĢında kalan taĢınmazlara, kadastro tutanaklarının düzenlendiği tarihten

kadastro ekibince çalıĢma alanında sınırlandırma ve tespit iĢlerinin bitirildiğine ve ölçülecek

taĢınmaz kalmadığına dair tutanağın düzenlendiği tarihe kadar,

Ġtiraz edilebilir.

Kadastro ekibinin çalıĢma alanında sınırlandırma ve tespit iĢini bitirdiği tarih, TaĢınmaz

Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmeliğin 24 üncü maddesinde

öngörülen ―Bitim‖ tutanağının düzenlendiği tarihtir.

Ġtiraz, kadastro müdürlüğüne veya kadastro teknisyenliğine (ilgilisince bizzat veya kanuni

vekil, veli, vasi veya kayyımları aracılığıyla) verilen bir dilekçe ile yapılabileceği gibi, kadastro

tutanağına yazdırılmak suretiyle de yapılabilir.

Bilgilendirme Ġlanı; Gerçek ve tüzel kiĢilerin kadastro ekibince yapılan sınırlandırma ve

tespitleri incelemeleri ve varsa itirazlarını yapabilmeleri için, çalıĢma alanında sınırlandırma ve

tespit çalıĢmaları ile kadastro tutanaklarının ekip görevlilerince imza iĢlemleri tamamlandıktan

sonra, (bitim tutanağı düzenlenmeden önce) askı ilanı formatında ve “Bilgilendirme Ġlanı‖ adı

altında bir ilan hazırlanır. Bu ilan, pafta örnekleri ile birlikte çalıĢma alanında (Kadastro

Müdürlüğünde, Muhtarlıkta ve belediye teşkilatı olan yerlerde Belediyede) 15 gün süre ile (hafta

sonu ve bayram tatilleri dahil) ilan edilir.

Ġlan süresi içerisinde yapılacak itirazlar, kadastro komisyonunca en geç ilanın bitimini takip

eden 15 günlük süre içerisinde sonuçlandırılması gerekmektedir.

3402 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi “Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro

ekibi çalıĢma alanında iĢlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir.” hükmünde

olduğundan, bilgilendirme ilanının yapılmıĢ olması, kadastro ekibince, çalıĢma alanında iĢinin

bittiğine dair tutanağın düzenlendiği tarihe kadar itiraz yapılmasına engel teĢkil etmez. Bu nedenle,

bilgilendirme ilanının bitim tarihinden kadastro ekibinin çalıĢma alanında iĢinin bittiğini gösteren

tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen süre içerisinde, gerçek ve tüzel kiĢiler tarafından

yapılacak itirazların da kadastro komisyonunca incelenmesi zorunludur.

Bilgilendirme ilanının yapılma Ģekli, TKGM.nin 14.01.2013 tarihli ve 2013/4 nolu

genelgesinde açıklanmıĢ ve ilanın format örneği genelgeye eklenmiĢtir. Bilgilendirme ilanı

öncesinde “Uygulanmayan ve uygulanamayan kayıtlar listesi ile bitim tutanağı‖ düzenlenmez.

Kısmi kadastro sonucu yapılacak askı ilanları ile orman parselleri için yapılacak askı ilanı

öncesinde bilgilendirme ilanı yapılmaz.

TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 24 üncü

maddesinde öngörülen “Uygulanmayan ve uygulanamayan kayıtlar listesi ile bitim tutanağı‖,

3402 sayılı Kanunun 7, 8 maddelerine göre kadastro komisyonuna intikal ettirilen iĢler ile Kanunun

9 uncu maddesine göre yapılan tüm itirazlar, kadastro komisyonunca sonuçlandırıldıktan sonra

düzenlenir.

Kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılan itirazlarda, itiraza konu

taĢınmaza ait kadastro tutanağı ekleriyle birlikte en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal

Page 76: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

75

ettirilmek üzere kadastro müdürlüğüne teslim edilir. Ġtirazlı tutanaklar geliĢ sırasına göre itiraz

defterine kaydedilir. Ġtirazla ilgili yapılan iĢlem bu defter üzerinde gösterilir.

Bir belgeye dayanmayan itirazların komisyonca incelenmesi mümkün olmadığından,

kadastro müdürü tarafından belgeye dayanmayan itirazlı tutanaklar komisyona intikal ettirilmez ve

bu husus itirazda bulunan kiĢilere yazılı olarak duyurulur. Bu duyuruda askı ilanı süresi içinde

kadastro mahkemesinde dava açma haklarının bulunduğu da belirtilir.

Komisyon Ġncelemesi: (Madde:10) Kadastro komisyonu; kendisine intikal ettirilen kadastro tutanaklarını (Madde 7, 8 ve 9);

Orman parsellerinde; tutanakların intikal tarihinden itibaren on beĢ gün içinde veya gerekçe

gösterilmek suretiyle çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına dair tutanağın

düzenlendiği tarihe kadar,

Orman parselleri dıĢındaki diğer taĢınmazlarda; tutanakların intikal tarihinden itibaren bir

ay içinde veya gerekçe göstermek suretiyle en geç çalıĢma alanında ölçülmedik taĢınmaz

kalmadığına iliĢkin tutanağın düzenlendiği tarihe kadar inceleyerek sonuçlandırmak zorundadır.

Bu inceleme sonucu, eski tutanağın yerine geçmek üzere hak sahiplerini belirleyici kadastro

komisyon tutanağı düzenlenir ve kadastro tutanağı bu tutanağa eklenir.

Ġtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan

itirazlar komisyonca incelenemez.

Komisyon gerçek hak sahibini belirlemek için, gerektiğinde mahallinde uygulama, araĢtırma,

soruĢturma ve inceleme yapar. Muhtar, bilirkiĢiler ve üçüncü Ģahısların tanıklığına baĢvurabilir.

Orman parsellerine yapılacak itirazların incelenmesinde; kadastro komisyonuna, 3402 sayılı

Kanunun 4 üncü maddesi gereğince, itiraza konu parsellerin tespitlerinde görev almayan Orman

Genel Müdürlüğü taĢra teĢkilâtınca görevlendirilecek bir orman yüksek mühendisi veya orman

mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat

mühendisinin iĢtirak ettirilmesi zorunludur.

Aynı kuvvet ve mahiyetteki belgelerin uygulanmasında sonuca varılamayan veya çözümü

kanunlarla mahkemelerin takdirine bırakılan konularda, kadastro komisyonu tarafından gerekçe

gösterilmek suretiyle kadastro komisyon tutanağı ekleriyle birlikte kadastro mahkemesine

devredilir. Ancak, mükerrer tesis edilen vergi kayıtlarının varlığında, zilyetlikle birleĢen vergi

kaydına değer verilmesi gerektiğinden kadastro komisyonunca bu durum göz önüne alınarak tespit

yapılması gerekir.

Komisyon incelemelerinin bilgilendirme ilanının bitimini takip eden 15 gün içinde

sonuçlandırılması gerekmektedir.

Kadastro Tutanağına Yapılan Ġtirazın Geri Alınması:

Ġtirazda bulunan kiĢinin herhangi bir nedenle itirazını geri alması durumunda, kadastro

komisyonunca, öncelikle, itirazda bulunan kiĢi ile itirazı geri alan kiĢinin aynı kiĢi olup olmadığı

hususunda kimlik tespiti yapılır. Aynı kiĢi olduğunun tespiti halinde, itirazın geri alınma nedenini

açıklayan bir tutanak düzenlenerek itiraz edenin imzası alınır ve itiraz kaldırılır. Ayrıca itiraz edenle

itirazı geri alan kiĢinin aynı kiĢi olduğu söz konusu tutanağa yazılarak bu tutanak komisyon

üyelerince de imzalanır ve kadastro tutanağına eklenir.

Kadastro Sonuçlarının Ġlanı: (Madde:11)

Sınırlandırma ve tespitler sonucu kadastro ekibince düzenlenen kadastro tutanakları ile

kadastro komisyonunca düzenlenen kadastro komisyon tutanaklarına dayanılarak mahalle ve köy

esasına göre askı cetvelleri düzenlenir. Bu cetveller pafta ozalitleriyle birlikte kadastro

müdürlüğünde ve çalıĢma alanında 30 gün süreyle ilan edilir. Belediye teĢkilatı olan yerlerde,

sadece ilan cetvelinin bir örneği ayrıca belediyede de ilan ettirilir.

Askı ilanı belirtilen yerlerde aynı gün yapılamamıĢ ise, 30 günlük süre en son ilanın yapıldığı

günü takip eden günden itibaren hesaplanır. Askı ilanının belirtilen yerlerde yapıldığına iliĢkin, bir

örneği Kadastro İlanları Hakkında Yönetmelikte ekli tutanak düzenlenir.

Page 77: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

76

Askı ilanının birer örneği mahalli Maliye ve Orman kuruluĢlarına da gönderilir ve askı ilanın

yapıldığı hususunda mahalli kadastro ve hukuk mahkemeleri ile ilgisi olan kamu kurum ve

kuruluĢlarına yazılı olarak bilgi verilir.

Gerçek veya tüzel kiĢilerce, kadastro çalıĢmalarının devamı sırasında, sınırlandırma ve

tespitlere yapılan itiraz hakkında kadastro komisyonunca yapılan iĢlemin sonucu, askı ilan

cetvelinin ilgili sütununda ―itiraz red veya kabul edildi‖ Ģeklinde belirtilir.

Ormanların Ġlanı;

ÇalıĢma alanındaki ormanların; sınırlandırma, tespit, kontrol ve komisyon iĢleri

tamamlandığında, kadastro ekibince çalıĢma alanında ölçülecek orman parseli kalmadığına iliĢkin

tutanak düzenlenir. Bu tutanağın düzenlendiği tarihten tarihinden itibaren en geç on gün içinde

ormanın kısmi olarak askı ilanı yapılması zorunludur.

Orman DıĢındaki TaĢınmazların Ġlanı; ÇalıĢma alanındaki orman dıĢındaki taĢınmazların; sınırlandırma, tespit, kontrol ve komisyon

iĢleri tamamlandığında, kadastro ekibince, çalıĢma alanındaki iĢinin bittiğine, (yani, çalıĢma

alanında ölçülmedik taĢınmaz kalmadığına, sınırlandırma ve tespitlerin tamamlandığına) iliĢkin

tutanak düzenlenir ve bu tutanağın düzenlediği tarihten itibaren üç ay içinde askı ilanının yapılması

zorunludur.

Kadastro Tutanaklarının KesinleĢmesi, Tescili Ve Hak DüĢürücü Süre: (Madde:12)

Kadastro Tutanaklarının KesinleĢmesi; 30 günlük askı ilanı süresi dolduktan sonra,

öncelikle askı ilanı süresi içerisinde kadastro mahkemesinde sınırlandırma ve tespitlerine karĢı dava

açılan taĢınmazlar bulunup bulunmadığı kadastro mahkemesi ile yazıĢma yapılmak suretiyle tespit

edilir. Ġlan süresi içerisinde kadastro mahkemesinde sınırlandırma ve tespitlerine dava açılmayan

taĢınmazlara ait kadastro tutanakları kesinleĢir.

Kadastro tutanaklarının arka sayfasındaki ilgili sütunun boĢ bırakılan tarih kısmına askı

ilanının baĢlama ve bitim tarihleri, askı ilan süresi içinde dava açılıp açılmadığı hususu, bu sütunun

altındaki boĢ kısma ise askı ilanının bitimini takip eden günün tarihi yazılır. Ġlan süresi içerisinde

sınırlandırma ve tespitlerine dava açılmayan kadastro tutanakları kadastro müdürü tarafından

onaylanarak kesinleĢtirilir. (47/D madde:25)

―Örnek: 3402 sayılı Kanunun 11 inci maddesine göre …./.../2014 ila .../..../.2014

Tarihleri arasında yapılan 30 günlük ilan süresi içinde kadastro mahkemesine dava

açılmadığından kesinleĢmiĢtir.

Açıldığından kesinleĢmemiĢtir.

....../....../2014

Kadastro Müdürü‖

Tescil; KesinleĢmiĢ bulunan kadastro tutanakları ile kadastro mahkemesinin kesinleĢmiĢ

kararları, o çalıĢma alanı için düzenlenecek tapu kütüklerine kesinleĢme tarihleri tescil tarihi olarak

gösterilmek suretiyle 3 ay içerisinde tescil edilir. Tescil ada ve parsel numarası sırasına göre yapılır.

Kadastroda önce davalı olması veya askı ilanı sırasında dava açılması nedeniyle, kadastro

tutanakları kadastro mahkemesine gönderilmiĢ bulunan taĢınmazlara ait tapu kütük sayfaları boĢ

bırakılır. Davanın görüldüğü mahkemenin ismi ile dava dosya numarası tapu kütük sayfasının

beyanlar hanesine yazılır. (47/D madde:26)

3402 sayılı Kanunun 16/B maddesinde sayılan Mera, yaylak, kıĢlak, kamuya ait otlak ve

çayırlar, harman ve panayır yerleri gibi "ORTA MALI" taĢınmazlar tescile tabi olmadığından,

bunlar, kadastroları kesinleĢtiğinde ―Özel Siciline‖ (Kamu Orta Malları Sicili) kaydedilirler.

Askı ilanı süresi içerisinde sınırlandırma ve tespitlerine dava açılan taĢınmazlara ait kadastro

tutanaklarının örnekleri çıkarılıp aslına uygunluğu kadastro müdürü tarafından tasdik edilerek

Page 78: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

77

müdürlükte bir dosya içerisinde saklanır. Asılları ise, pafta örnekleri ile birlikte dava dosyasına

eklenmek üzere kadastro mahkemesine gönderilir.

KesinleĢerek tescilleri yapılan kadastro tutanakları ile kadastro mahkemesine gönderilmesi

nedeniyle suretleri alıkonulan davalı taĢınmazlara ait kadastro tutanakları (ada ve parsel sırasına

göre bir klasör içerisine konularak) ve tapu kütükleri bir cetvele bağlı olarak tapu müdürlüğüne

devredilir.

Tapu kütükleri ile paftalarının ikinci nüshaları, arĢiv kurulan yerlerde bölge müdürlüklerine,

aksi takdirde Genel Müdürlüğe gönderilir.

KesinleĢen sınırlandırma ve tespitlere karĢı, kesinleĢme tarihinden itibaren 10 yıllık hak

düĢürücü süre içerisinde genel hükümlere göre mahalli hukuk mahkemelerinde dava açılabilir. Bu

süre geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açma hakkı ortadan

kalkar.

3402 Sayılı Kadastro Kanununa 5304 Sayılı Kanun ile eklenen ―SayısallaĢtırma‖ baĢlıklı Ek

Madde 1‘in 2 nci fıkrası ile ―Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf

Ģerhi bulunan taĢınmazlarda 12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz.‖ Ģeklinde bir

düzenleme getirilmiĢtir.

Bu nedenle, tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf Ģerhi bulunan

taĢınmazlar için 12 nci madde de yer alan hak düĢürücü süre hükümleri uygulanmaz.

Kadastro Kanununda Ön Görülen Ġlanlar ve Sürelerinin Tespiti:

Kadastro Kanununun 2, 4, 7 ve 11 inci maddelerinde ve ayrıca Kadastro Ġlanları Hakkında

Yönetmelikte, kadastro çalıĢmaları sırasında hangi ilanların yapılacağı ve bunların süreleri

belirtilmiĢtir. Bu ilanlar;

Kadastrosu Yapılacak Bölgelerin Ġlanı ; 1 ay, (Madde:2)

Kadastro ÇalıĢma Alanı Ġlanı ; 15 gün, (Madde:4)

Mevki veya Ada Ġlanı ; 7 gün, (Madde:6)

Askı Ġlanı (Kadastro Tutanaklarının Ġlanı) ; 30 gün, (Madde:11)

Kadastro Kanununda yer alan ilan süreleri; 4/Ekim/1989 tarihli ve 1502 sayılı genelgede de

açıklandığı gibi 1086 sayılı H.U.M.K un 160–162 nci maddeleri gereğince hesaplanır. (NOT:

H.U.M.K; 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun ile yürürlükten

kaldırılmıĢtır.)

Buna göre;

Gün olarak yapılan ilanlarda; ilanın yapıldığı gün hesaba katılmaz ve

ertesi günden itibaren ilan süresi hesaplanır. (Örneğin, 7 günlük ada ilanı, 1/ġubat/2007 tarihinde

yapılmıĢ ise ilan süresi 2/ġubat/2007 tarihinden itibaren hesaplanacağından, ilan 8/ġubat/2007

tarihinde mesai bitiminde sona erer. ÇalıĢmalara ise en erken 9/ġubat2007 tarihinde baĢlanır.)

Aylık ilanlarda; ilan hangi gün yapılmıĢ ise biteceği ayın aynı günü (Örneğin, 5/Ocak/ 2007

tarihinde baĢlayan bölgenin kadastroya açılıĢ ilanı; 5/ġubat /2007 tarihinde) sona erer. ġayet

biteceği ayda aynı gün yoksa o ayın son günü (Örneğin, 31/Ocak/2007 tarihinde baĢlayan bölgenin

kadastroya açılıĢ ilanı; ġubat ayı 28 gün ise 28/ġubat/2007 tarihinde, 29 gün ise 29/ġubat/2007

tarihinde) ilan sona erer.

Ġlanların son gününün (Cumartesi, Pazar veya Bayram gibi) resmi tatile rastlaması halinde,

tatilden sonraki ilk mesai gününün akĢamı ilan sona erer. ÇalıĢmalara, ilanın bitimini takip eden gün

baĢlanır.

Aynı ilan birden fazla yerde yapılıyorsa, (çalıĢma alanı ilanı gibi) ilanların tüm birimlerde

aynı gün yapılmasına özen gösterilmesi gerekir. ġayet, ilan her hangi bir nedenle tüm birimlerde

aynı gün yapılamamıĢ ise, en son yapılan ilan tarihinden itibaren ilan süreleri hesaplanmalıdır.

Her hangi bir hak kaybına ve kadastronun iptaline neden olunmaması için, ilan sürelerinin

hesaplanmasında ve ilanların yasada belirtilen tüm yerlerde yapılmasında gereken dikkat ve özen

gösterilmelidir.

TAPUDA KAYITLI OLAN TAġINMAZLARIN TESPĠTĠ:(Madde:13)

1) Kayıt Sahibi Adına Tespit:

Page 79: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

78

Kayıt maliki sağ ve taĢınmazı tasarrufunda bulunduruyorsa kayıt maliki adına tespit yapılır.

2) Mirasçılar Adına Tespit: Tapu kaydı maliki ölü ve taĢınmaz mirasçılarının tasarrufunda bulunuyorsa mirasçıları adına

tespit yapılır.

Mirasçılar; veraset belgesi ibraz edilmesi halinde veraset belgesindeki bilgilere göre belirlenir.

Veraset belgesi yoksa, kadastro ekibinde görevli muhtar ve bilirkiĢilerin beyanları ile köy nüfus

defterindeki veya nüfus idaresinden alınacak vukuatlı nüfus kaydı örneğindeki bilgiler

karĢılaĢtırılarak nüfus kayıtları ile bilirkiĢi beyanları arasında mutabakat sağlanması halinde bu

bilgilere göre mirasçılar belirlenmelidir.

ġayet, muhtar ve bilirkiĢilerce ölen kiĢinin mirasçıları hakkında kesin bilgi verilmez veya

bilgi verilmekle beraber nüfus kayıtlarındaki bilgiler ile bilirkiĢi beyanları arasında mutabakat

sağlanamaz ise, taĢınmaz kayıt maliki adına tespit edilir. Malikin ölü olduğu ve mirasçılarının

belirlenememe nedeni tutanağın edinme sebebi sütununda açıklanıp, beyanlar hanesinde de malikin

ölü olduğu hususunda belirtme yapılır.

Medeni Kanunumuza göre, taĢınmaz elbirliği mülkiyeti (iĢtirak halinde mülkiyet) olarak

mirasçılara intikal ettiğinden, Medeni Kanunun yürürlük tarihi olan 4/Ekim/1926 tarihinden

sonraki ölümler nedeniyle mirasçılar adına yapılacak tespitlerde; elbirliği mülkiyetinin (iĢtirak

halindeki mülkiyetin) paylı (müĢterek) mülkiyete dönüĢtürülmek suretiyle tasarrufu edildiğini

gösterir tüm mirasçıların yazılı talebini içeren, noterlikçe tanzim edilmiĢ veya haricen düzenlenerek

köy ya da mahalle muhtarlıklarınca tasdik edilmiĢ bir belgenin ibraz edilmesi veya tüm mirasçıların

bir arada kadastro teknisyenleri huzurunda beyanda bulunmaları halinde, paylı (müĢterek) mülkiyet

olarak, aksi takdirde elbirliği mülkiyeti (iĢtirak halinde mülkiyet) olarak tespitin yapılması gerekir.

Ancak, taĢınmazın tüm mirasçıların katılımı ile aralarında haricen taksime konu edilmesi veya

üçüncü kiĢilere satılması suretiyle birlikte kullanıma son verilmesi hallerinde, muhtar ve bilirkiĢi

beyanları ile elbirliği mülkiyetinin (iĢtirak halindeki mülkiyetin) paylı (müĢterek) mülkiyete

dönüĢtürülmesinde bir sakınca bulunmamaktadır. "TKGM. 1508 sayılı genelge"

Veraset belgelerinde mirasçıların hisselerinin belirtilmesi, elbirliği mülkiyetinin (iĢtirak

halindeki mülkiyetin) paylı (müĢterek) mülkiyete dönüĢtürülmesi için yeterli olmayıp, ayrıca,

elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüĢtürüldüğü hakkında bir hükmün de yer alması

gerekmektedir.

3) Tapuda Kayıtlı TaĢınmazın Tapu DıĢı SözleĢmelerle Satın Alan KiĢiler Adına Tespiti: Tapuda kayıtlı taĢınmazı, tapu kaydı maliki veya mirasçıları dıĢında zilyet ve tasarrufunda

bulunduran kiĢi veya kiĢiler, taĢınmazı çalıĢma alanı ilan tarihinden önce kayıt malikinden, kayıt

maliki ölü ise mirasçılarından veya bunların kanuni mümessillerinden tapu dıĢı sözleĢmelerle satın

aldıklarını, satıĢı yapan kiĢilerin beyanı (Bu durumda, beyanda bulunan kiĢilerin beyanları kadastro

tutanağına yazılarak imzaları alınır.) veya noterlikçe yada köy veya mahalle muhtarlıklarınca tasdik

edilmiĢ bir belge ile veya bilirkiĢi yada Ģahit sözleriyle ispat etmeleri ve satıĢ tarihiyle tespitinin

yapıldığı tarih arasında taĢınmazı en az on yıl müddetle nizasız, fasılasız olarak ve malik sıfatı ile

zilyet ve tasarrufunda bulundurmaları halinde, taĢınmazın bu kiĢiler adına tespiti yapılır.

Tespitin yapıldığı tarihte, haricen satın alan kiĢinin taĢınmaz üzerindeki zilyetliği on yılı

doldurmamıĢsa, kayıt malikinin, malik ölü ise mirasçılarının yada bunların kanuni mümessillerinin

muvafakatları aranır. Bu kiĢiler kadastro teknisyenleri huzurunda taĢınmazın haricen satın alan kiĢi

veya kiĢiler adına tespitine muvafakat ederlerse haricen satın alan kiĢi adına, muvafakat edilmez ise

kayıt maliki, kayıt maliki ölü ise mirasçıları adına tespit yapılır.

Kayıt maliki veya mirasçılarınca, taĢınmazın tapu dıĢı sözleĢme ile satın alan kiĢi adına

tespitinin yapılmasına muvafakat edildiğini gösterir noterlikçe düzenlenmiĢ bir belgenin

teknisyenliğe ibraz edilmesi halinde ayrıca huzurda muvafakat aranmaz.

Tapuda kayıtlı taĢınmazın çalıĢma alanı ilanından önce noterde satıĢ vaadi sözleĢmesi

düzenlenmek suretiyle haricen satılması halinde, on yıllık zilyetlik süresi dolmasa dahi muvafakat

aranmadan satın alan kiĢi adına tespiti yapılır. Ancak, satıĢ vaadi sözleĢmesinde bir yükümlülük

varsa bu yükümlülüğün yerine getirilmiĢ olduğunun belgelenmesi gerekmektedir.

Page 80: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

79

TaĢınmazı tapu dıĢı sözleĢmeyle satın alan kiĢi, bu tutanaklara Ģerh vermek suretiyle 10 yıllık

zilyetlik süresini doldurmadan bir baĢka kiĢiye satması halinde, önceki zilyedin zilyetlik süresi yeni

zilyedin zilyetlik süresine eklenir.

Kadastro çalıĢmalarına baĢlama tarihi olarak kabul edilen çalıĢma alanı ilanının yapıldığı

günden sonraki tarihi taĢıyan harici devir ve temliklerde, muvafakat sağlansa dahi harici satıĢ kabul

edilmez ve tespit kayıt maliki adına yapılır. Ġlgililerine de, 3402 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesi

açıklanarak satıĢ talebi için tapu müdürlüğüne baĢvurmaları gerektiği hususunda açıklayıcı bilgi

verilir.

Elbirliği mülkiyeti (iĢtirak halinde mülkiyet) olarak tasarruf edilen taĢınmazlarda,

iĢtirakçilerden bir veya bir kaçı hisselerini diğer bir iĢtirakçilere devir ve temlik etmesi mümkündür.

Bu durumda, kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda gerekli açıklama yapılarak, mülkiyet

sütununda elbirliği (iĢtirak) hali çözülmeden hissesini devreden iĢtirakçinin ismi yerine bu hisseyi

devralan iĢtirakçinin ismi tekrar yazılır.

Tarım arazilerinin tespitinde izlenecek yöntem.

3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu‖ nun

―Tarım arazilerinin sınıflandırılması ve arazi parsel büyüklüklerinin belirlenmesi‖ baĢlıklı 8 inci

maddesi, 09.02.2007 tarihli ve 26429 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren

31/1/2007 tarihli ve 5578 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununda DeğiĢiklik

Yapılması Hakkında Kanun‖ un 2 nci maddesiyle değiĢtirilmiĢ ve bu madde değiĢiklik sonucu

―Tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri Bakanlık

tarafından belirlenen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal

tarım arazileri olarak sınıflandırılır. Ayrıca Bakanlık tarım arazilerinin korunması, geliĢtirilmesi

ve kullanımı ile ilgili farklı sınıflandırmalar yapabilir.

Tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği en küçük alana sahip ve daha fazla

küçülmemesi gereken yeter büyüklükteki tarımsal arazi parsel büyüklüğü, bölge ve yörelerin

toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından belirlenir.

Belirlenen küçüklüğe eriĢmiĢ tarımsal araziler miras hukuku bakımından bölünemez eĢya

niteliğini kazanmıĢ olur. Tarımsal arazinin bu niteliği tapu kütüğüne Ģerh edilir.

Belirlenen parsel büyüklüğü; mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2

hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve

marjinal tarım arazilerinde 2 hektardan küçük olamaz. Tarım arazileri bu büyüklüklerin altında

ifraz edilemez, bölünemez veya küçük parsellere ayrılamaz. Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel

iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin yetiĢtiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin

arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluĢmasını gerekli kıldığı takdirde, Bakanlığın uygun

görüĢü ile daha küçük parseller oluĢturulabilir.

Bakanlığın uygun görüĢü ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak

üzere tarım arazileri, belirlenen büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez.

Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne Ģekilde

gerçekleĢmiĢ olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz

edilemez, payları üçüncü Ģahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Bu araziler

hakkında 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun özgülemeye iliĢkin

hükümleri kıyasen uygulanır." hükmünde iken,

Bu kapsamda kadastro çalıĢmalarında izlenmesi gereken yöntem, 2007/5 nolu genelgenin

―9) Kadastro çalıĢmalarında‖ baĢlıklı bölümünde açıklanmıĢ idi.

Bu kerre, 15.05.2014 tarihli ve 29001 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe

giren 30/4/2014 tarihli ve 6537 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununda DeğiĢiklik

Yapılması Hakkında Kanun‖un 2 nci maddesi ile 5403 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım

Page 81: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

80

Kanunu‖ nun 8 inci maddesinin baĢlığı ―Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi

büyüklüklerinin belirlenmesi‖,

Ġkinci fıkrası ―Tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre,

nitelikleri Bakanlık tarafından belirlenen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım

arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılır. Ayrıca Bakanlık tarım arazilerinin

korunması, geliĢtirilmesi ve kullanımı ile ilgili farklı sınıflandırmalar yapabilir.

―Asgari tarımsal arazi büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve

teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından belirlenir. Belirlenen asgari büyüklüğe eriĢmiĢ

tarımsal araziler, bölünemez eĢya niteliği kazanmıĢ olur.‖,

Üçüncü fıkrası da ―Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak tarım arazileri, marjinal

tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı

tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık asgari tarımsal arazi

büyüklüklerini günün koĢullarına göre artırabilir. Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen

büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez. Hazine taĢınmazlarının satıĢ iĢlemleri

hariç olmak üzere pay ve paydaĢ adedi artırılamaz. Ancak, tarım dıĢı kullanım izni verilen

alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak ihtiyaçları olan bitkilerin yetiĢtiği

alanlarda arazi özellikleri nedeniyle belirlenen asgari tarımsal arazi büyüklüğünden daha küçük

parsellerin oluĢması gerekli olduğu takdirde, Bakanlığın uygun görüĢü ile daha küçük parseller

oluĢturulabilir.‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢ,

Dördüncü fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıĢtır.

Bu durumda, kadastro çalıĢmalarında, 5403 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği

19.07.2005 tarihinden sonra tarım arazilerinde, miras yoluyla intikal edilenler hariç hissedarları

arasında haricen yapılmıĢ olan ifrazen taksimlerde, ifrazen oluĢan parsellerin yüzölçümlerinin

bölünmez büyüklük olarak kabul edilen bu miktarların altında olması durumunda ifrazen taksim

talebi il/ilçe gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinin olumlu görüĢü alınmadan

karĢılanmayacaktır. Miras yoluyla intikal edilenlerde ise il/ilçe gıda, tarım ve hayvancılık

müdürlüklerinden alınacak cevaba göre iĢleme yön verilecektir. 19.07.2005 tarihinden önce

yapıldığı tespit edilen ifrazen taksimlerde ise parsel yeter büyüklüğü aranmayacaktır.

5403 sayılı Kanunda değiĢiklik yapan 6537 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği

15.05.2014 tarihinden sonra tarım arazilerinin intikalleri, tüm mirasçıların birlikte talepleri olsa

dahi elbirliği halinde mülkiyet Ģeklinde (iĢtirak halinde mülkiyet/verasette iĢtirak olarak)

yapılacağından il/ilçe gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinin olumlu görüĢü alınmadan

müĢterek mülkiyete dönüĢtürülmeyecek ve ifrazen taksimlere yönelik talepler karĢılanmayacaktır.

15.05.2014 tarihinden önceki ölümlere dayalı olarak yapılacak intikallerde ise paylı (müĢterek)

mülkiyet olarak tasarruf edilen tarım arazilerinin paylı (müĢterek) mülkiyet olarak tespiti

mümkündür.

Öte yandan, cinsi tarımsal nitelik taĢıyan taĢınmazlar için, valilik/belediyelere, imar

planı (nazım, mevzi, uygulama imar planı gibi) kapsamında kalıp kalmadığı, kalmakta ise planda

kullanım amacının tarım dıĢı olup olmadığının yazılı olarak sorularak alınacak cevabi yazılarda,

taĢınmazın imar planı (nazım, mevzi, uygulama imar planı gibi) kapsamında kaldığı ve planda

kullanım amacının tarım dıĢı olduğunun bildirilmesi halinde bu Kanun hükmü uygulanmayacaktır.

Page 82: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

81

Yabancı uyruklu gerçek kiĢilere haricen satılan taĢınmazların tespitinde izlenecek

yöntem;

Yabancı uyruklu gerçek kiĢiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan

tüzel kiĢiliğe sahip ticaret Ģirketlerinin Türkiye‘de taĢınmaz edinmeleri, 07.01.2006 tarihli ve 26046

sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 29.12.2005 tarihli ve 5444 sayılı Kanunla değiĢik 2644 sayılı

Tapu Kanununun 35 inci maddesiyle hükme bağlanmıĢtır.

Bu nedenle, yabancı uyruklu gerçek kiĢiler ile, yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına

göre kurulan tüzel kiĢiliğe sahip ticaret Ģirketlerine haricen satılan tapuda kayıtlı taĢınmazların,

29.12.2005 tarihli ve 5444 sayılı Kanunla Tapu Kanununun 35 inci maddesinde yapılan

düzenlemeye açıklık getirmek üzere, TKGM.‘ce yayımlanan 20.01.2006 tarihli ve 2006/1 (1617)

sayılı genelge kapsamında tespitlerinin yapılması gerekmektedir.

4- Tapuda Kayıtlı TaĢınmazın Kazandırıcı Zaman AĢımı Yoluyla Zilyet Bulunan KiĢi

Adına Tespiti:

a- Kayıt Maliki ÖlmüĢ Ġse:

Kayıt maliki ölmüĢ ve taĢınmazı mirasçı sıfatını taĢımayan üçüncü bir kiĢinin 20 yıl

müddetle, nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda bulundurması halinde,

taĢınmaz zilyet bulunan kiĢi adına tespiti yapılmakta iken; bu hüküm, 3/5/2012-6302 sayılı

Kanunun 4 üncü maddesi ile iptal edilmiĢtir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13 üncü maddesinin

birinci fıkrasının (B) bendinin (c) alt bendi (―c) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm

verilmiĢ veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaĢılamamıĢ ise çekiĢmesiz ve aralıksız yirmi

yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur.‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.

Zilyet kayıt malikinin mirasçısı durumunda ise, mirasçılar arasında da kazandırıcı zamanaĢımı

yoluyla taĢınmazın iktisabı mümkün olmadığından tespit biliniyorsa tüm mirasçılar adına, aksi

takdirde kayıt maliki adına yapılarak, malikin ölü olduğu tutanağın beyanlar hanesinde gösterilir.

b- Kayıt Malikinin Gaipliğine Karar VerilmiĢse:

Tapu kaydı malikinin gaipliği taĢınmazı kazandırıcı zamanaĢımı yolu ile mülk edinilmeye

elveriĢli duruma sokar. Zilyedin bu hükümden yararlanabilmesi için mahkemece tapu kaydı

malikinin gaipliğine karar verilmiĢ olması ve verilen bu kararın kesinleĢme tarihinden itibaren

mirasçı durumunda olmayan üçüncü bir kiĢinin taĢınmazı nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatı ile,

ve en az 20 yıl müddetle zilyet ve tasarrufunda bulundurması, bu süre içerisinde kayıt malikinin

mirasçıları tarafından tapuda intikal iĢleminin yaptırılmamıĢ veya zilyedin men ettirilmemiĢ olması

gerekmektedir.

c- Tapu Kaydında Yazılı Malikin Kim Olduğu Tespit Edilemiyorsa:

Medeni Kanunun yürürlük tarihinden önce tesis edilmiĢ ve bu güne kadar tedavül görmemiĢ

tapu kayıtlarından bazılarında malikin lakabı ve baba adı (açık kimliği) yazılı olmadığından

malikinin kim olduğunu anlamak güçtür. Yapılacak araĢtırmalara rağmen sicilindeki bu yetersizlik

nedeniyle malikinin kim olduğu tespit edilemeyen taĢınmaz, 20 yıl müddetle nizasız ve fasılasız

olarak malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda bulunduran kiĢi adına tespit edilir.

Ancak, her üç halde de zilyet edilen taĢınmazlar, kanunları uyarınca Devlete intikal eden

kiĢilere ait ise, bu gibi yerler 3402 Sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrası hükmü nedeniyle

zilyetlikle iktisap edilemeyeceğinden zilyetlik Ģartları

tahakkuk etmiĢ olsa dahi Maliye Hazinesi adına tespit edilir. (Madde:13, Yönetmelik 47/D

Madde: 9)

TAPU DIġI SÖZLEġMELERLE YAPILAN HARĠCĠ SATIġLARIN KABUL

EDĠLMEYECEĞĠ HALLER:

a) Tapuda kayıtlı taĢınmazın çalıĢma alanı ilan tarihinden sonraki bir tarihte harici satıĢa konu

edilmesi,

b) Harici satıĢa konu edilen taĢınmaza ait tapu kaydı üzerinde ihtiyati tedbir veya kamu

alacağından dolayı konmuĢ haciz varsa,

Page 83: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

82

c) Tapu kaydı üzerinde üçüncü kiĢiler lehine tesis edilmiĢ olan hakların ve Ģerhlerin (Haciz,

ipotek, geçit hakkı gibi) haricen satın alan kiĢi veya kiĢilerce kabul edilmemesi,

d) Askeri Yasak Bölge ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu uyarınca birinci ve ikinci derece askeri

yasak bölge ve güvenlik bölgeleri sınırları içinde bulunan taĢınmazlar yabancı uyruklu gerçek bir

kiĢiye haricen satılmıĢsa, (29.12.2005 tarihli ve 5444 sayılı Kanunla değiĢik 2644 sayılı Tapu

Kanunu Madde 35)

e) Uygulama imar planı veya mevzii imar planı bulunmayan alanlardaki taĢınmazlar yabancı

uyruklu gerçek bir kiĢiye haricen satılmıĢsa,

f) Harici satıĢa konu edilen taĢınmaza ait tapu kaydı üzerinde 2942 Sayılı KamulaĢtırma

Kanununun 31/b maddesine göre verilmiĢ kamulaĢtırma Ģerhi varsa,

g) 3083 Sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu

uygulama alanı içerisinde kalan taĢınmazın, uygulama alanı ilan tarihinden sonra harici satıĢa konu

edilmesi,

Tapu dıĢı sözleĢmelerle yapılan satıĢların kabul edilmeyeceği hallerden bazıları (Uygulamada

en çok karĢılaĢanlar) olup, bu gibi durumlarda harici satıĢa iliĢkin talepler kabul edilmeyerek

taĢınmaz kayıt maliki adına tespit edilir.

TAPU KAYITLARININ UYGULANMASINDA DĠKKAT EDĠLECEK HUSUSLAR

TaĢınmaza uygulaması yapılacak tapu kaydında yazılı il, ilçe, mahalle ve köy isminin çalıĢma

alanının bulunduğu il, ilçe, mahalle ve köy ismine, mevkisinin sınırlandırılmasını yaptığımız

taĢınmazın bulunduğu mevkii ismine, tapu kaydında yazılı hudutlarının da zemine uyup uymadığı

hususlarının etraflıca araĢtırılması gerekir.

Genel olarak, tapu kayıtlarında yazılı il, ilçe, mahalle veya köy isimleriyle, mevkisinin,

sınırlandırmasını yaptığımız taĢınmazın bulunduğu il, ilçe, mahalle, köy ve mevkii ismine uygun

olması gerekir. Ancak, taĢınmazın tapuya tescilinden sonra idari sınırlarda veya mahalle

taksimatında değiĢiklik yapılması veya mevkii isminin değiĢtirilmesi, taĢınmazın hudutlarında

bulunan taĢınmazların el değiĢtirmesi nedenleriyle bir farklılık meydana gelmiĢse bu hususların

kadastro tutanağında açıklanması icap eder.

Ayrıca, sınırlandırması yapılan taĢınmazlar için ilgililerince ibraz edilen tapu kayıtları zemine

uygulanmadan önce o kayda istinaden baĢkaca bir taĢınmazın tespitinin yapılıp yapılmadığı, kaydın

çalıĢma alanı kayıt defterinde bulunup bulunmadığı hususları araĢtırılır.

ġayet, ilgililerince ibraz edilen tapu kaydı çalıĢma alanı kayıt defterinde mevcut değilse,

öncelikle kaydın tedavül nedeniyle hükümsüz hale gelip gelmediği ve üzerinde herhangi bir takyit

veya Ģerhin bulunup bulunmadığı hususları, tapu müdürlüğündeki aslından kontrol edilir ve halen

geçerli kayıtlardan olduğu görülürse çalıĢma alanı kayıt defterine iĢlendikten sonra taĢınmazın bu

kayda göre tespiti yapılır.

MÜKERRER OLARAK TAPUYA TESCĠL EDĠLEN TAġINMAZLAR

Kadastro çalıĢmaları sırasında aynı taĢınmaz için ayrı ayrı kiĢiler adına tesis edilmiĢ

(Mükerrer) tapu kayıtlarının varlığına azda olsa rastlanmaktadır.

Mükerrer Tapu Kayıtları:

1- TaĢınmaz tapuda kayıtlı olmasına rağmen, senetsizden mahkeme kararına dayalı olarak

ikinci kez tapu siciline tescilinin sağlanması,

2- Tapuda kayıtlı taĢınmazın mülkiyeti intikal, taksim, ifraz ve satıĢ gibi nedenlerle tedavüle

konu edilmiĢ olmasına rağmen, sicilinde bu tedavül iĢlemi gösterilmediğinden, diğer bir anlatımla

zabıt defterindeki kaydına, gittiği kaydın cilt, sayfa ve sıra numaraları yazılmadığından, aynı

taĢınmazın değiĢik nedenlerle (Ġntikal, satıĢ, kamulaĢtırma gibi) ikinci kez tedavüle konu edilmesi,

3- Hazine adına tapuda kayıtlı olan bir taĢınmazın, senetsizmiĢ gibi ikinci kez tapuya tescil

ettirilmek suretiyle satıĢa veya dağıtıma konu edilmesi,

Gibi nedenlerden ileri gelmektedir.

Kadastro çalıĢmaları sırasında aynı taĢınmaz için aralarında tedavül yönünden irtibat

bulunmayan iki ayrı tapu kaydı ibraz edildiğinde veya böyle bir durumun farkına varıldığında,

öncelikle bilirkiĢilerinde bilgilerine baĢvurulmak ve mücavir taĢınmazlara uygulanan tapu

Page 84: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

83

kayıtlarının ilk tesislerine kadar inilmek suretiyle her iki kaydın da sınırlandırılması yapılan

taĢınmaza ait olup olmadığı araĢtırılır.

Yapılan araĢtırma sonucunda, her iki kaydında aynı taĢınmaza ait olduğu tespit edilirse, bu

kayıtların zemine ne Ģekilde uyum sağladığı, mükerrerliğin kaynaklanma nedeni, yapılan araĢtırma

ve sonuçları kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda etraflıca açıklanır ve taĢınmazın maliki

tayin edilmez. Bu Ģekilde düzenlenen kadastro tutanakları komisyona intikal ettirilmek üzere

kadastro müdürüne teslim edilir.

HĠSSELĠ TAPU KAYITLARINA GÖRE TESPĠT

Zabıt defterlerinde kayıtlı taĢınmazlar satıĢ, hibe ve trampa gibi nedenlerle tapuda el

değiĢtirirken tedavül iĢlemi yeni bir sayfaya tescil edilmek suretiyle gösterilmekte ve eski kaydına

da hangi kayda tedavül ettiği yolunda münakale verilmektedir. Bu tedavüller, taĢınmazın tamamını

kapsayabileceği gibi belli bir hissesini de kapsayabilmektedir.

Tespite esas alınan tapu kaydının taĢınmazın belli bir hissesine ait olması durumunda, bu

kaydın geldi kayıtlarına inilmek suretiyle diğer noksan hissesinin tamamlanması gerekmektedir.

Medeni Kanundan önce miras yoluyla yapılan intikal iĢlemlerinde, tapu müdürlüklerince

talepte bulunan mirasçıların hisseleri adlarına intikal ettirilmekte, talepte bulunmayan mirasçılara

ait miras payları ise kaydında bu mirasçıların müracaatlarına bırakılmaktaydı. Bu nedenle, hisse

tamamlaması yapılırken tapu kayıtlarının iktisap sütununda yazılı bilgilerden de yararlanılmalıdır.

Uygulamada çok sık rastlanmamakla birlikte, bazen tapu kayıtlarının ilk tesisine kadar

inilmesine rağmen hissenin tamamlanmadığı görülmektedir.

Bu durumda, taĢınmazın tespiti yapılmadan önce hissesinin tamamlanamadığı hususu

kadastro müdürüne bildirilir. Kontrol elemanları vasıtasıyla tapu müdürlüğünde bulunan zabıt

defterleri üzerinde yeniden yapılacak incelemede de noksan olan hisse tamamlanamaz ise, o kaydın

örneği de eklenmek suretiyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne yazılacak bir yazı ile Merkez

arĢivindeki kayıtlarından noksan hissenin tamamlanarak gönderilmesi istenir.

Genel Müdürlükçe, noksan hisseye ait tapu kaydı bulunup örneği gönderilirse, gönderilen

kaydın tedavülü olup olmadığı ve üzerinde takyit ve Ģerh bulunup bulunmadığı hususları tapu

müdürlüğünden araĢtırıldıktan sonra taĢınmazın tespiti yapılır.

ġayet, Genel Müdürlükten gelen yazıda kaydın noksan olan hissesinin tamamlanamadığı,

yani ilk tesis kaydının da hisseli olduğu bildirilirse, öncelikle taĢınmazın kazandırıcı zamanaĢımı

yoluyla iktisap edilebilecek yerlerden olup olmadığı ve taĢınmaz üzerinde Hazine ve üçüncü

kiĢilerce hak iddiasında bulunulup bulunmadığı araĢtırılır. Bu Ģekilde yapılacak araĢtırma

sonucunda taĢınmazın zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün yerlerden olduğu ve Hazine ile üçüncü

kiĢilerin ilgisinin bulunmadığı, taĢınmazın tamamının kaydın ilk tesisinden itibaren kayıt

maliklerinin zilyet ve tasarrufunda bulunduğu ve zilyetlik süresinin de 20 yılı doldurduğu

anlaĢılırsa, taĢınmazın tamamı kayıt maliki adına tespit edilir.

Ancak, kaydı bulunmayan hisse senetsiz taĢınmazlar gibi iĢlem göreceğinden, bu hisse

metrekareye tahvil edilerek taĢınmazın ne miktarda kısmının tapu kaydına göre, ne miktarda ki

kısmının da senetsizden tespitinin yapıldığı kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda açıklanır

ve senetsizden tespiti yapılan kısmın yüzölçümü belgesizler defterine iĢlenir.

TAPUDA KAYITLI OLMAYAN TAġINMAZLARIN TESPĠTĠ: (Madde:14)

Tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların tespit Ģekli, 3402 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle

düzenlenmiĢtir. Bu maddede hangi nitelikteki taĢınmazların kazandırıcı zaman aĢımı yoluyla zilyedi

adına tespit edilebileceği hususunda bir açıklık bulunmamakla beraber, Kanunun 18 nci maddesinin

2 nci fıkrası ile, "orta malları, hizmet malları, ormanlar, Devletin hüküm ve tasarrufu altında

olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ve özel kanunları uyarınca Devlete kalan

taĢınmazlar" tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaĢımı yoluyla iktisap

edilemeyeceği hükmü getirilmiĢ ve Kanunun 16 ncı maddesinde de hizmet malları ile orta malı

taĢınmazların neler olduğu açıklanmıĢtır.

Page 85: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

84

Ayrıca, kıyı kenar çizgisi (3621 sayılı Kanun) içerisinde kalan taĢınmazların, vakıf

taĢınmazların ve 5226 sayılı Kanunla değiĢik 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma

Kanununun 11 nci maddesi gereğince de, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca

birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taĢınmazlar ile birinci ve

ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taĢınmazların zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün değildir.

Gerek 3402 sayılı Kadastro Kanununda ve gerekse özel kanunlarında yer alan zilyetlik

iktisabı yasaklayan bu kısıtlamalar nedeniyle, tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların tespiti

yapılırken, öncelikle;

a) TaĢınmazın zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün yerlerden olup olmadığı,

b) TaĢınmaz üzerindeki zilyetliğin tespit tarihine kadar nizasız ve fasılasız olarak en az 20

yıldan beri ve malik sıfatıyla sürdürülüp sürdürülmediği,

c) Zilyetliğin ayrıca bu maddenin (A, B, C, D, E, F, G, H) fıkralarında sayılan belgelerden

birisine dayandırılıp dayandırılmadığı,

d) Zilyetlik belgeye dayandırılamıyorsa, aynı çalıĢma alanı sınırı içerisinde aynı kiĢi adına

belgesizden tespiti yapılan diğer taĢınmazlar da dahil olmak üzere yüzölçümü toplamının sulu

toprakta 40 veya kuru toprakta 100 dönümü geçip geçmediği,

Hususlarının, bu sıraya göre ve detaylı bir Ģekilde araĢtırılması gerekmektedir.

Yapılacak araĢtırma sonucunda, taĢınmazın zilyetlik yoluyla iktisap edebilecek yerlerden

olduğu belirlenir ve taĢınmaz üzerindeki zilyetliğin de çekiĢmesiz ve aralıksız olarak en az 20

yıldan beri malik sıfatıyla devam ettiği belgelerle veya bilirkiĢi yada tanık beyanlarıyla ispat

edilirse, sulu toprakta 40 veya kuru toprakta 100 dönümü (40 ve 100 dönüm dahil) geçmemek üzere

zilyet bulunan kiĢi adına tespiti yapılır.

Bu Ģekilde ispat edilecek zilyetliğin yanında, 3402 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde

sayılan ve hudutları itibariyle de taĢınmaza uygunluğu saptanacak olan belgelerden birisi ibraz

edilirse, 40 veya 100 dönümlük normlara bağlı kalınmaksızın taĢınmaz zilyedi adına tespit edilir.

03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle değiĢik 3402 Sayılı Kanunun 14

üncü maddesinde, sulu veya kuru arazi (toprak) ayrımının, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi

Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılacağı hükmü getirilmiĢtir.

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 3 üncü maddesinin (j) bendinde

ise; ―Sulu tarım arazisi: Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su

kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir Ģekilde karĢılandığı arazileri‖ olarak

tanımlanmıĢtır.

TaĢınmaz Malların Sınırlandırma, Tespit ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmeliğin 10 uncu

maddesinin 3 üncü fıkrasında ise, “Tarımı yapılan bitkilerin çeĢidine göre büyüme devresinde

ihtiyaç duyduğu suyun yeterli olduğu, su kaynağının yeterli sulamaya uygun olduğu ve yeterli

miktarda su olduğu, kontrollü bir Ģekilde sulama ihtiyacının karĢılandığı hususları ilgili tarım

müdürlüklerince tespit edilmiĢ alanlardaki araziler sulu tarım arazisi, bu alanlar dıĢındaki

araziler ise, kuru tarım arazisi olarak değerlendirilecektir. Kadastro müdürü; çalıĢmalara

baĢlanmadan önce, Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı il ve ilçe müdürlüklerinden çalıĢma alanında

sulu tarım arazisi tanımına giren yerler varsa bunların hangi sınırlar içinde kaldığının

bildirilmesini bir yazı ile ister.‖ hükmü yer almaktadır.

Buna göre; kadastroya açılan çalıĢma alanlarında sulu tarım arazisi tanımına giren yerlerin

bulunup bulunmadığı varsa bunların hangi sınırlar içinde kaldığı hususunun, kadastro müdürü

tarafından çalıĢmalara baĢlanmadan önce Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il ve ilçe

müdürlüklerine yazılacak bir yazı ile, sorularak, alınacak cevaba göre 40 veya 100 dönümlük

normların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Aynı çalıĢma alanı sınırı içinde bir kiĢi adına belgesizden toplam olarak sulu toprakta 40 veya

kuru toprakta 100 dönüm tespit yapılması mümkündür. Bir kiĢinin, çalıĢma alanında hem sulu, hem

de kuru toprak tanımına giren belgesiz taĢınmazlarının bulunması halinde, (40 dönüm sulu

toprak=100 dönüm kuru toprak) ilkesinden hareket edilerek (100/40 yani 1 dönüm sulu toprak =

2,5 dönüm kuru toprak) orantısı kurulur. Böylece, sulu veya kuru topraktaki 40 veya 100 dönümlük

normları geçip geçmediği araĢtırılır. Yapılan araĢtırmada belgesizden edinilebilecek normları

Page 86: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

85

geçtiği anlaĢılırsa, fazla gelen kısım zilyedin tercihine göre ifrazen ayrılıp Hazine adına tespiti

yapılır.

3402 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde sayılan belgeler zilyetliği tevsik edici belge olarak

kabul edildiklerinden, zilyetlikle birleĢtiği takdirde bir hüküm ifade ederler. Bu nedenle, taĢınmaz

üzerinde zilyetliği bulunmayan veya zilyetliğini ferri zilyet aracılığı ile sürdürmeyen kiĢiler adına

sırf bu belgelerin varlığına dayanılarak tespit yapılması mümkün değildir.

Ayrıca, belgesizden tespiti yapılan taĢınmazların 40 veya 100 dönümlük normları geçip

geçmediğinin, zilyedin adı ve soyadına göre her çalıĢma alanı için ayrı ayrı düzenlenecek bir deftere

(Belgesizler Defteri) iĢlenmek suretiyle takibi gerekmektedir.

TaĢınmaz birden fazla kiĢinin zilyet ve tasarrufunda bulunuyorsa, her hissedarın hissesine

isabet eden kısmın yüzölçümü o hissedarın belgesiz defterine iĢlenir. Önceki belgesizden yapılan

tespitler nedeniyle 40 veya 100 dönümlük normları dolduranlar varsa bunların hisselerine isabet

edecek kısmın Hazine adına tespiti yapılır.

Tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların zilyedin mirasçıları adına tespitinde, mirasçılar; tapuda

kayıtlı taĢınmazların tespitinde olduğu gibi, ibraz edilmesi halinde veraset belgesine göre, veraset

belgesi yoksa muhtar ve bilirkiĢi beyanlarının köy nüfus defteri veya nüfus idarelerinden alınacak

vukuatlı nüfus kayıt örneklerindeki bilgilerle karĢılaĢtırılıp mutabakat sağlandıktan sonra belirlenir.

Muhtar ve bilirkiĢi beyanları ile belgeler arasında mutabakat sağlanamadığı takdirde tespit ölü

zilyet adına yapılır ve zilyedin ölü olduğu kadastro tutanağının edinme sebebinde açıklanarak

beyanlar hanesinde gösterilir. Elbirliği mülkiyetin (iĢtirak halindeki mülkiyetin) paylı (müĢterek)

mülkiyete dönüĢtürülmesinde de ya tüm iĢtirakçilerin kadastro teknisyenleri huzurunda talepte

bulunmaları ya da aralarında bu konuda düzenlenmiĢ bir belgenin ibraz edilmesi gerekmektedir.

Mirasçılar adına yapılacak tespitlerde, mirasçıların intikale konu taĢınmazlar üzerindeki

müstakil zilyetlikleri, murisin zilyetlik süresi eklenmek suretiyle 20 yılı dolduruyor ve maddede

sayılan belgelerden birisi de ibraz edilemiyorsa, aynı muristen miras yoluyla tüm mirasçılar adına

toplam 40 dönüm sulu veya 100 dönüm kuru arazi tespiti mümkündür. Bu hususun hem murisin,

hem de mirasçılarının belgesiz defterine iĢlenmek suretiyle takibi gerekmektedir.

Tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların devir ve temlikleri taĢınır mallarda olduğu gibi teslim

ile gerçekleĢtirildiğinden, o taĢınmazla ilgili kadastro tutanağının düzenlenme tarihine kadar yapılan

satıĢlar kabul edilerek tespiti son zilyedi adına yapılır. Zilyetlik süresinin hesabında ise, önceki

zilyedin zilyetlik süresi son zilyedin zilyetlik süresine eklenir. Ancak, zilyetlik geçerli bir nedene

dayanmadan devralınmıĢsa (örneğin, önceki zilyet zilyetliğini terk ettikten sonraki bir tarihte, bir

baĢka kiĢi taĢınmazı tasarruf etmeye baĢlamıĢsa) önceki zilyedin zilyetlik süresi son zilyedin

zilyetlik süresinin hesabında dikkate alınmaz.

20 yıllık süresi, önceki zilyedin zilyetlik süresinin eklenmesi suretiyle doluyor ve zilyet

tarafından da, 14 üncü maddede sayılan belgelerden birisi ibraz edilemiyorsa, 40 veya 100

dönümlük normun takibi için, öncelikle taĢınmazın yüzölçümü satıĢı yapan kiĢinin belgesizler

defterine iĢlenir. Önceki zilyedin, 40 veya 100 dönümlük normu doldurmadığının anlaĢılması

halinde, son zilyedin belgesizler defterine de iĢlenmek suretiyle adına tespiti yapılır.

Birlikte mülkiyet (Elbirliği mülkiyeti veya paylı mülkiyet) olarak tasarruf edilen bölünemez

büyüklükteki tarım arazilerinde; 5403 sayılı Kanunda değiĢiklik yapan 5578 sayılı yasanın

yürürlüğe girdiği 09.02.2007 tarihinden sonra hissedarlarından bir veya bir kaçının hisselerini aynen

veya parçalara ayırmak suretiyle üçüncü Ģahıslara satmaları durumunda, bu satıĢ kabul edilmez ve,

satıĢa konu paylar eski malikleri adına tespit edilir. TKGM. 20.03.2007 tarih ve 2007/5 sayılı

genelge ile açıklanmıĢtır

ĠMAR VE ĠHYA EDĠLEN TAġINMAZLARIN TESPĠTĠ: (Madde:17) Ġl, ilçe ve kasabaların imar planlarının kapsadığı alanlar dıĢında olup da, Devletin hüküm ve

tasarrufu altında bulunan sahipsiz araziden, masraf ve emek sarfı ile, imar edilerek tarıma elveriĢli

hale getirilen taĢınmazlar, 3402 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde öngörülen zilyetlik Ģartlarının

da gerçekleĢmiĢ olması koĢuluyla imar ve ihya edenler veya bunların halefleri adına tespit edilir.

Ancak, imar ve ihya edilen taĢınmazların öncelikle kazandırıcı zamanaĢımı yoluyla iktisap

edilebilecek yerlerden olup olmadığının kadastro teknisyenlerince araĢtırılması gerekir.

Page 87: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

86

Ġmar ve ihya nedeniyle belgesizden yapılan tespitler ile Kanunun 14 üncü maddesine göre

belgesizden yapılan tespitlerin yüzölçümü toplamları sulu toprakta 40 veya kuru toprakta 100

dönümü geçmemelidir.

TAKSĠME KONU TAġINMAZLARIN TESPĠTĠ: (Madde:15)

Tapuda kayıtlı taĢınmazların malikleri, bunlar ölü ise mirasçıları veya tapu dıĢı sözleĢmelerle

taĢınmazı iktisap edenler arasında, tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların ise, 3402 Sayılı Kanunun

14 üncü maddesi uyarınca belirlenen zilyetleri veya bunların mirasçıları arasında haricen taksim

edildiği, bunların beyanı veya belge veya bilirkiĢi yada tanık beyanları ile anlaĢılması durumunda

taksim gereğince tespit yapılır.

Hissedarlar arasında yapılan harici taksimlerde, taksim sonucu her hissedarın hissesine

karĢılık hangi taĢınmazın isabet ettiği, mirasçılar arasında yapılan taksimlerde ise, her mirasçının

miras payına karĢılık hangi taĢınmazın isabet ettiği, miras payına karĢılık para yada taĢınır mal

almıĢ ise bunların neler olduğu kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda hiçbir tereddüde yer

verilmeyecek Ģekilde açıklanmalıdır.

3402 sayılı Kanunun 15 nci maddesinin son fıkrası, ―Kadastrodan önce hissedarlar veya

mirasçılar arasında ayırma veya birleĢtirme suretiyle taksime konu edilmiĢ ve sınırları doğal veya

yapay iĢaret ya da tesislerle belirlenmiĢ taĢınmazların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde

fiilen oluĢmuĢ sınırlarına göre tespiti yapılır.‖,

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8 inci maddesinde ise ―Asgari

tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün

arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3

hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık asgari tarımsal arazi büyüklüklerini günün koĢullarına

göre artırabilir. Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez,

hisselendirilemez. Hazine taĢınmazlarının satıĢ iĢlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaĢ adedi

artırılamaz. Ancak, tarım dıĢı kullanım izni verilen alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim

ve toprak ihtiyaçları olan bitkilerin yetiĢtiği alanlarda arazi özellikleri nedeniyle belirlenen asgari

tarımsal arazi büyüklüğünden daha küçük parsellerin oluĢması gerekli olduğu takdirde,

Bakanlığın uygun görüĢü ile daha küçük parseller oluĢturulabilir.‖ Hükümlerini içermektedir..

Söz konusu hükümler nedeniyle, hissedarlar, mirasçılar veya 14 üncü madde gereğince

belirlenen zilyetler arasında yapılan taksim aynı zamanda ifrazı da içeriyorsa, öncelikle ifraz sonucu

oluĢan taĢınmazların sınırlarının zeminde doğal veya yapay iĢaretlerle belirlenmiĢ olması ve ayrıca

aĢağıda belirtilen hususların göz önünde bulundurulması gerekir.

a) Ġmar Planı Bulunmayan Yerlerde;

Belediye encümeni veya il idare kurulunun kararı aranmadan, zeminde fiilen oluĢmuĢ

sınırlarına göre sınırlandırma ve tespitleri yapılır.

b) Ġmar Planı Bulunan Yerlerde; 1 - Ayırma veya birleĢtirme iĢleminin, 3194 sayılı Ġmar Kanununun 8 inci maddesinin

birinci fıkrasının (b) bendinde sayılan nazım imar planı veya uygulama imar planının kesinleĢme

tarihinden önce yapıldığının anlaĢılması halinde, belediye encümeni veya il idare kurulu kararı

aranmadan,

2 - Ayırma veya birleĢtirme iĢleminin, 3194 sayılı Ġmar Kanununun 8 inci maddesinin

birinci fıkrasının (b) bendinde sayılan nazım imar planı veya uygulama imar planının kesinleĢme

tarihinden sonra yapıldığının anlaĢılması halinde ise, belediye encümeni veya il idare kurulunun

olumlu kararı alınmak suretiyle,

Fiili zemin durumuna göre sınırlandırma ve tespiti yapılır.

Bu amaçla, kadastro çalıĢmalarına baĢlanılmadan önce, kadastro müdürlüğünce, belediye

teĢkilatı olan yerlerde belediye baĢkanlığına, köylerde ise bayındırlık ve iskan il müdürlüğüne

yazılacak birer yazı ile çalıĢma alanı sınırı içinde nazım imar planı veya uygulama imar planı

kesinleĢmiĢ alanların mevcut olup olmadığı ve varsa, bu planların hangi tarihlerde kesinleĢtiği

hususları sorularak haritalarının gönderilmesi ve kesinleĢme tarihlerinin bildirilmesi istenilir.

TaĢınmazların harici ayırma veya birleĢtirilmesiyle ilgili olarak belediye encümeni veya il

idare kurullarınca çalıĢma alanının tamamını veya bir kısmını kapsayacak Ģekilde verilen kararların

Page 88: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

87

kabul edilmeyerek, ilgililerinden, ifrazdan önceki harici ayırma veya birleĢtirmeye konu olan her

taĢınmaz için belediye encümeni veya il idare kurulu kararı getirmeleri istenir.

Ancak, 3290 ve 3366 Sayılı Kanunlarla değiĢik 2981 Sayılı Kanunun 10/b maddesi uyarınca

yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında ayırma ve birleĢtirmeye konu edilmiĢ taĢınmazlar için

belediye encümeni veya il idare kurulu kararı aranmaz.

c) Tarım Arazilerinde;

15.05.2014 tarihli ve 29001 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren

30/4/2014 tarihli ve 6537 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununda DeğiĢiklik

Yapılması Hakkında Kanun‖un 2 nci maddesi ile 5403 sayılı ―Toprak Koruma ve Arazi Kullanım

Kanunu‖ nun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrası ―Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak

tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım

arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez.

Bakanlık asgari tarımsal arazi büyüklüklerini günün koĢullarına göre artırabilir. Tarım arazileri

Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez. Hazine

taĢınmazlarının satıĢ iĢlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaĢ adedi artırılamaz. Ancak, tarım

dıĢı kullanım izni verilen alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak ihtiyaçları olan

bitkilerin yetiĢtiği alanlarda arazi özellikleri nedeniyle belirlenen asgari tarımsal arazi

büyüklüğünden daha küçük parsellerin oluĢması gerekli olduğu takdirde, Bakanlığın uygun

görüĢü ile daha küçük parseller oluĢturulabilir.‖ hükmü yer aldığından;

Kadastro çalıĢmalarında, 5403 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 19.07.2005 tarihinden

sonra tarım arazilerinde, miras yoluyla intikal edilenler hariç hissedarları arasında haricen yapılmıĢ

olan ifrazen taksimlerde, ifrazen oluĢan parsellerin yüzölçümlerinin bölünmez büyüklük olarak

kabul edilen bu miktarların altında olması durumunda ifrazen taksim talebi il/ilçe gıda, tarım ve

hayvancılık müdürlüklerinin olumlu görüĢü alınmadan karĢılanmayacaktır. Miras yoluyla intikal

edilenlerde ise il/ilçe gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinden alınacak cevaba göre iĢleme yön

verilecektir. 19.07.2005 tarihinden önce yapıldığı tespit edilen ifrazen taksimlerde ise parsel yeter

büyüklüğü aranmayacaktır.

5403 sayılı Kanunda değiĢiklik yapan 6537 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği

15.05.2014 tarihinden sonra tarım arazilerinin intikalleri, tüm mirasçıların birlikte talepleri olsa

dahi elbirliği halinde mülkiyet Ģeklinde (iĢtirak halinde mülkiyet/verasette iĢtirak olarak)

yapılacağından il/ilçe gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinin olumlu görüĢü alınmadan

müĢterek mülkiyete dönüĢtürülmeyecek ve ifrazen taksimlere yönelik talepler karĢılanmayacaktır.

15.05.2014 tarihinden önceki ölümlere dayalı olarak yapılacak intikallerde ise paylı (müĢterek)

mülkiyet

olarak tasarruf edilen tarım arazilerinin paylı (müĢterek) mülkiyet olarak tespiti mümkündür.

Cinsi tarımsal nitelik taĢıyan taĢınmazlar için, valilik/belediyelere, imar planı (nazım,

mevzi, uygulama imar planı gibi) kapsamında kalıp kalmadığı, kalmakta ise planda kullanım

amacının tarım dıĢı olup olmadığının yazılı olarak sorularak alınacak cevabi yazılarda, taĢınmazın

imar planı (nazım, mevzi, uygulama imar planı gibi) kapsamında kaldığı ve planda kullanım

amacının tarım dıĢı olduğunun bildirilmesi halinde bu Kanun hükmü uygulanmayacaktır.

HARĠCĠ TAKSĠMĠN KABUL EDĠLMEYECEĞĠ HALLER

a) Tapu kaydı üzerinde ihtiyati tedbir veya kamu alacağından dolayı haciz bulunan

taĢınmazlar harici taksime konu edilmiĢse,

b) Tapu kaydı üzerinde üçüncü kiĢiler lehine tesis edilmiĢ olan hakların ifrazen taksim sonucu

oluĢan taĢınmazlar üzerine iĢlenmesine muvafakat edilmiyorsa,

Page 89: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

88

c) Tapu kaydı üzerinde 2942 Sayılı KamulaĢtırma Kanununun 31/b maddesi uyarınca verilmiĢ

kamulaĢtırma Ģerhi varsa,

d) 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11 nci maddesi gereğince,

kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen

kültür varlıklarının bulunduğu taĢınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanları

içinde kalan taĢınmazlar Kültür ve Turizm Bakanlığının izni alınmadan ifraza konu edilmiĢse,

e) YaĢı küçük çocuğun velisi ile birlikte hissedar oldukları taĢınmazın harici taksiminde veli

ve çocuk aynı taĢınmazdan hisse almamıĢsa,

f) Hazinenin de hissedar bulunduğu taĢınmaz, maliye kuruluĢunun izni alınmadan taksime

konu edilmiĢse,

g) 3083 Sayılı Kanun uyarınca dağıtılan taĢınmazlar harici ifraz ve taksime konu edilmiĢse,

h) Tarım arazilerinde 19.07.2005 tarihinden sonra yapılmıĢ ifrazen taksimlerde, ifraz sonucu

oluĢan parsel büyüklükleri, 5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesine göre belirlenmiĢ tarımsal arazi

yeter büyüklüklerinin altında ise,

k) KesinleĢmiĢ imar planı bulunan yerlerde, belediye encümeni veya il idare kurulunca imara

uygun olmadığı belirtilen ifrazen taksimler,

Harici taksimin kabul edilmeyeceği hallerden uygulamada en çok rastlananlar yukarıda

sayılmıĢtır. Bu gibi hallerde harici taksime iliĢkin talepler kabul edilmez.

KAMU MALLARI: (Madde:16)

Kamu malları; 3402 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde, Kamu hizmetinde kullanılan mallar,

Kamunun ortak kullanımına ayrılan yerler, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan

sahipsiz yerler ve Ormanlar olmak üzere dört bölümde açıklanmıĢtır.

Kamu Hizmetinde Kullanılan TaĢınmazlar:

Kamu hizmetinde kullanmak üzere, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan

(Hükümet konağı, belediye, karakol ve okul binaları köy odası, hastane ve diğer sağlık tesisleri,

kütüphane, kitaplık, namazgâh, cami (Ġbadet yeri), genel mezarlık, çeĢme, kuyu ve yunak gibi)

bina ve tesisler ile pazar yeri, park bahçe ve benzeri yerler sınırlandırılıp mevcut kayıt ve

belgelerine veya özel kanunlarına göre, Maliye Hazinesi, tüzel kiĢiliği olan kamu kurum ve

kuruluĢları ile il, belediye, köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kiĢilikleri adlarına,

KapanmıĢ olması koĢuluyla, yollar ve meydanlar bulundukları yere göre belediye veya köy

tüzel kiĢilikleri (Tapu Kanunu Madde:21), boĢluklar ise Hazine adına,

Olmak üzere sınırlandırılıp tespit edilir.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi kapsamındaki

kamu hizmet mallarının tespitinde 40 ve 100 dönümlük kısıtlamalar dikkate alınmaz. (TaĢınmaz

Malların Sınırlandırma, Tespit Ve Kontrol ĠĢleri Hakkındaki Yönetmelik 47/D Madde;12)

Yukarıda açıklanan taĢınmaz malların askı ilanı sonucu kadastroları kesinleĢtiğinde, lehine

tespiti yapılan kuruluĢ adına tapu kütüğünde tescilleri yapılır.

Belediyelerin zilyetlik yoluyla taĢınmaz edinmeleri mümkün olmadığından, yukarıda sayılan

hizmet malı taĢınmazlar ile kapanmıĢ yol ve meydanlar haricinde, belediyeler adına zilyetlik

yoluyla taĢınmaz tespiti yapılmamalıdır.

Kamunun Ortak Kullanmasına Ayrılan Yerler: 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi; Mera, yaylak, kıĢlak, otlak, harman ve

panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun

kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkiĢi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı

taĢınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi

taĢınmaz mallar özel siciline yazılır. hükmünde iken, Resmi Gazetenin 28.02.1998 tarihli ve 23272

sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe konulan 4342 sayılı Mera Kanunu ile mera, yaylak, kıĢlak

ve kamuya ait otlak ve çayırların tahdit ve tespit Ģekli ile tahsis amacının ne Ģekilde

Page 90: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

89

değiĢtirilebileceği hususları düzenlenmiĢ ve mera, yaylak ve kıĢlakların tespit, tahdit ve tahsis

yetkisi, Kanununun 6 ncı maddesine göre oluĢturulan Mera Komisyonlarına verilmiĢtir.

Aynı Kanunun 7 inci maddesinde ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu uyarınca programa alınan

yerlerin, çalıĢmalara baĢlanılmadan en az 4 ay önce, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bildirileceği, Komisyonlarca, bu süre içinde mera tespit ve

tahdit iĢlemleri yapılmadığı takdirde, kamu orta malı nitelikli taĢınmazların tahdit ve tespit

iĢlemlerinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre kadastro komisyonlarınca yerine

getirilmesi öngörülmüĢtür.

5403 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle, 4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin

üçüncü fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak mera tespiti iĢlemlerinde

Kadastro Komisyonlarına konu uzmanı Ziraat Mühendisi dâhil edilir hükmü getirilmiĢtir.

4342 sayılı Kanunun 5178 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle değiĢik 14 üncü maddesiyle de;

―Harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta malları da‖ bu Kanun kapsamına

alınmıĢtır.

4342 sayılı Kanunun idaremizi ilgilendiren hükümleri, 28.09.2004 tarihli ve 2004/16 sayılı

genelge ile kamu orta mallarının tescil edileceği özel sicillerin düzenlenmesi ve tescilinde izlenecek

yol 13.04.1989 tarihli ve 1496 sayılı genelge ile açıklanmıĢtır. Ayrıca, uygulamada birlik

sağlanması amacıyla, TÜGEM ile TKGM arasında 13/Aralık/2002 tarih, B.09.1.TKG013002–

073/8846 sayılı genelge ekinde gönderilen 13/Aralık/2002 tarihli protokol düzenlenmiĢtir.

Buna göre;

Kamu orta malı nitelikli taĢınmazların sınırları kadastro komisyonlarınca belirlenirken,

kadastro komisyonu; kadastro müdürü veya müdür yardımcısının baĢkanlığında, kadastro üyesi ve

kontrol mühendisi ile tarım müdürlüğünce görevlendirilecek ziraat mühendisinden oluĢturulur.

13/Aralık/2002 tarihli protokolün 12 nci maddesi uyarınca, çalıĢma alanlarında hangi

tarihlerde kadastro çalıĢmalarına baĢlanacağı, kadastro müdürlükleri ile mera komisyonları

tarafından birlikte düzenlenecek zamanlama planı ile belirlenir. Mera Kanununun 7 nci maddesinde

öngörülen 4 aylık süre, kadastro müdürlüklerinin mera komisyonlarıyla birlikte düzenledikleri

“zamanlama planı‖ nda her birim için belirlenen tarihten itibaren baĢlamaktadır.

Kadastrosuna BaĢlanacak Köy ve Mahalle Birimlerinde Uygulama;

Kadastrosuna baĢlanacak köy veya mahallede bulunan mera, yaylak ve kıĢlak gibi kamu orta

malı nitelikli taĢınmazların zamanlama planıyla belirlenen tarihten itibaren 4 aylık süre içinde Mera

Komisyonlarınca tespit ve tahdidi yapılmakla birlikte, çalıĢmalar kesinleĢtirmeden (Askı ilanına

alınmadan) harita ve belgeleri Ġdaremize intikal ettirilirse, kadastro ekibince bu belgeler dikkate

alınmak suretiyle mera, yaylak ve kıĢlak gibi kamu orta mallarının ölçü ve tespiti yapılır. Mera

komisyonundan gelen haritalarda belirtilen sınır iĢaretlerinin zeminde bulunamaması halinde mera

komisyonlarından bu yerlerin sınırlarının zeminde gösterilmesi istenir.

Mera Komisyonlarınca yasada öngörülen 4 aylık süre içerisinde tespit ve tahdit iĢlemlerinin

yapılamaması durumunda ise, çalıĢma alanında bulunan kamu orta mallarının sınırlandırması, 3402

Sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca oluĢan kadastro komisyonunca yapılır. Ancak, 5403

sayılı Kanunun 26 ncı maddesi hükmü nedeniyle kadastro komisyonuna konu uzmanı Ziraat

Mühendisinin iĢtirak ettirilmesi gerekmektedir. Kadastro komisyonunca sınırları belirlenen kamu

orta mallarının da, ölçü ve tespiti kadastro ekiplerince yapılır.

Kadastro ekibince, bu maddeye göre ölçüsü ve tespiti yapılacak mera, yaylak ve kıĢlaklar ile,

umuma ait çayır ve otlak alanları, harman ve panayır yerleri gibi kamunun ortak kullanımında

bulunan taĢınmazların sınırlandırma ve tespit iĢlemleri, 3402 sayılı Kanunun 11 inci maddesi

uyarınca yapılacak askı ilanı sonucu kesinlik kazanacağından, bu yerlere hudut gerçek ve tüzel

kiĢilere ait taĢınmazların tespitinde uygulanan kayıt ve belgenin miktarına itibar edilmelidir.

Ġtiraz; Mera veya kadastro komisyonunca sınırlandırılan ve kadastro ekibince ölçü ve tespiti

yapılan kamu orta mallarına, kadastro ekibinin çalıĢma alanındaki iĢinin bittiği tarihe kadar

Page 91: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

90

yapılacak itirazlar, konu uzmanı ziraat mühendisinin iĢtirak ettirileceği kadastro komisyonunca

incelenerek sonuçlandırılır.

Mera, yaylak ve kıĢlaklar ile, umuma ait çayır ve otlak alanları, harman ve panayır yerleri

gibi kamunun ortak kullanımında bulunan taĢınmazların 3402 sayılı Kanunun 11 inci maddesi

uyarınca yapılacak askı ilanı sonucunda kadastroları kesinleĢtiğinde, 3402 sayılı Kanunun 16/B

maddesi ve TKGM‘ nün 13/Nisan/1989 tarih, 1496 sayılı genelgesi uyarınca Özel Siciline (Kamu

Orta Malları Siciline) kaydı yapılır.

Mera Komisyonlarınca, yapılan tespit ve tahdit çalıĢmaları, 4342 sayılı Kanunun 13 üncü

maddesine göre askı ilanına alınmak suretiyle kesinleĢtirilmiĢ ise, öncelikle bu haritalar ile

haritaların yapımına iliĢkin ölçü değerleri ve belgeleri kontrol edilerek, yürürlükteki teknik esaslara

uygun olmadığı belirlenenler, nedenleri açıklanmak suretiyle Mera Komisyonuna iade edilir.

Harita ve belgeleri, yürürlükteki teknik mevzuata uygun olanlar ile daha sonra uygunluğu

sağlanan orta malı taĢınmazların mera komisyonlarınca düzenlenmiĢ olan haritalarındaki dıĢ

sınırları, 3402 sayılı Kanuna göre yapılacak kadastro çalıĢmaları sırasında, zemine uygulanmak

suretiyle kadastro paftasına iĢlenir. Mücavirindeki taĢınmaz malların sınırları ise buna göre

belirlenir.

4342 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre askı ilanına alınarak kesinleĢtirilen mera,

yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları için kadastro çalıĢması yapılmayacağından

kadastro tutanağı düzenlenmeyecek ve askı ilanına da alınmayacaktır. Bu durumdaki yerlere, sınırı

içerisinde kaldığı adanın son parsel numarası verilerek, Özel Siciline kaydı yapılır.

ġayet, mera komisyonunca yapılan çalıĢmalar kadastrodan önce sonuçlandırılarak özel

siciline kaydı yapılmıĢ ise, Özel Sicilindeki kaydı ile fen klasörüne ada ve parsel numarası iĢlenir.

Daha önce özel sicilinde mera, yaylak ve kıĢlak olarak kayıtlı yerlerin; mera komisyonlarınca

yapılan tahsis iĢlemi sırasında, 4342 sayılı Kanunun 5/b maddesi kapsamında Devletin hüküm ve

tasarrufu altında olan veya Hazinenin mülkiyetinde bulunan yerlerden mera, yaylak ve kıĢlak olarak

faydalanılacak yerler ile 5/c maddesi kapsamında bu amaçla kamulaĢtırılan yerler katılmak suretiyle

sınırlarında geniĢletilme yapılmıĢ ise, 5/b ve 5/c maddeleri kapsamında ilave yapılan yerler için

kadastro müdürlüğünce tescil bildirimi düzenlenmek suretiyle önceden tescil edilmiĢ mera parseli

ile, ihdas ve kamulaĢtırma iĢlemi sonucu yeni oluĢan kısımların tevhidi yapılır. Kayıtlarına gerekli

münakale verilir.

4342 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca yapılan ilan sonucu tespit ve tahdidi

kesinleĢmiĢ bulunan orta malı taĢınmazlar, 3402 sayılı Kanuna göre yapılan çalıĢmalar sırasında

yeniden kadastroya tabi tutulmayacağından, kadastro tutanağı düzenlenmeyeceği gibi askı ilanına

da alınmayacaktır. Ancak, mükerrerliğe neden olunmaması amacıyla, tespit ve tahdidi kesinleĢmiĢ

olan mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlaklara ait mera komisyonlarınca

düzenlenmiĢ olan haritaların dıĢ sınırları, 3402 sayılı Kanuna göre yapılacak kadastro çalıĢmaları

sırasında, zemine uygulanmak suretiyle kadastro paftasına iĢlenmeli ve mücavirindeki taĢınmazların

sınırları da buna göre belirlenmelidir.

Mera, yaylak ve kıĢlak kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak vasıflı taĢınmazların sınırları

Mera Komisyonunca belirlenip askı ilanı sonucu kesinleĢtirildiğinden, bu sınırlara mücavir gerçek

ve tüzel kiĢilere ait taĢınmazlara uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının kapsamları belirlenirken,

taĢınmaz bu sınırlara kadar tasarruf ediliyor ve bu sınırda baĢkaca zilyetlikle iktisabı mümkün

olmayan yerlerde yoksa, kaydın miktarına değil zeminde fiilen kullanılan sınırlara itibar

edilmelidir.

* 4342 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre yapılan askı ilanı sonucu tespit ve tahdidi

kesinleĢmiĢ olan Mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, (orman kadastrosu

kesinleĢmiĢ Devlet ormanlarında olduğu gibi) sınırı içerisinde kaldığı adanın son parsel numarası

verilmek suretiyle Özel Siciline tescil edilmeli ve fen klasörüne de iĢlenmelidir.

Mera, Yaylak ve KıĢlakların Tahsis Amacının DeğiĢtirilmesi;

4342 sayılı Kanunun 5178 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle değiĢik 14 üncü maddesi;

―Tahsis amacı değiĢtirilmedikçe mera, yaylak ve kıĢlaktan bu Kanunda gösterilenden baĢka

Page 92: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

91

Ģekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve

kıĢlak olarak tahsis edilmiĢ olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve

6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen

maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan,

b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,

c) Kamu yatırımları için gerekli bulunan,

d) Köy yerleĢim yeri ile uygulama imar plânı veya uygulama plânlarına ilave imar

plânlarının hazırlanması, toprak muhafazası, gen kaynaklarının korunması, millî park ve

muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihi ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü,

akarsular ve kaynakların düzenlenmesi için ihtiyaç duyulan,

442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç

duyulan,

Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,

Doğal afet bölgelerinde yerleĢim yeri için ihtiyaç duyulan,

ğ) (Ek: 26/3/2008-5751/3 md.; Değişik: 9/7/2008-5784/26 md.) Enerji Piyasası Düzenleme

Kurumunun talebi üzerine, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası

Kanunu ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümlerine göre, petrol iletim faaliyetleri ile

elektrik ve doğal gaz piyasası faaliyetleri için gerekli bulunan,

h) (Ek: 26/3/2008-5751/3 md.) Jeotermal kaynaklı teknolojik seralar için ihtiyaç duyulan,

Yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüĢü üzerine,

valilikçe tahsis amacı değiĢtirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf

meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır.

Birinci fıkranın (a) bendi kapsamında baĢvuruda bulunan iĢletmeciler ile (c) bendi

kapsamında baĢvuruda bulunan kamu kurumları faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına

zarar vermeyecek Ģekilde yürütmekle ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde

eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. Bu yerler tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.

Komisyon gerektiğinde; 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım

Reformu Kanununun uygulanmasını Bakanlıktan talep edebilir ve köy veya belediyelerde

toplulaĢtırma projeleri uygulatabilir.

Durum ve sınıfı çok iyi, iyi ve orta ile arazi kullanım kabiliyet sınıfı bir, iki, üç olan mera,

yaylak ve kıĢlaklarda birinci fıkranın (a), (f) ve (g) bentleri hariç, tahsis amacı değiĢikliği

yapılamaz.

Bu Kanun kapsamında, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu

hükümlerine göre arama ve iĢletme faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili usul ve esaslar

Bakanlıkça çıkartılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mallarının tahsis amacı

değiĢikliğinde bu madde hükümleri uygulanır.‖ hükmündedir.

Buna göre; mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri,

panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mallarının tahsis amacını değiĢtirme ve tapuya tescil

ettirme yetkisi, mera komisyonu ve defterdarlığın uygun görüĢünü almak suretiyle valiliklere

verilmiĢ olduğundan, bu yerlerin 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında tahsis

amacının (vasfının) değiĢtirilmesi ve tapuya tescilinin sağlanmasına yönelik valiliğin vasıf

değiĢikliği yazısı Ġdaremize intikal ettiğinde, kadastro müdürlüklerince tescil bildirimi

düzenlenecek, tapu müdürlüğünce de kamu orta malı taĢınmazın Özel Sicilindeki kaydına gerekli

revizyon verilmek suretiyle tapu kütüğünde Hazine adına, Ģayet vakfa ait ise vakfı adına tescili

yapılacak ve sonucundan, mahalli maliye kuruluĢu ile mera komisyonuna bilgi verilecektir.

Tahsis amacı değiĢikliklerinde, mera komisyonu ve defterdarlığın uygun görüĢünü almak

valiliğin sorumluluğunda bulunduğundan, kamu orta malı taĢınmazların vasıflarının değiĢtirilerek

tescili yönünde kamu kurum ve kuruluĢlarından gelecek taleplerde, talep yazısı ekinde valiliğin

vasıf değiĢikliğine iliĢkin yazısının gönderilmesi yeterli olup, ayrıca, mera komisyonu ve

defterdarlığın uygun görüĢ yazılarının aranmasına gerek bulunmamaktadır.

Page 93: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

92

Vasıf değiĢikliği, kamu orta malı taĢınmazın bir kısmına yönelik ise, yani ayırma (ifraz)

iĢlemini de gerektiriyorsa, Mera Kanununun 9 uncu maddesinin son fıkrası ve 13/Aralık/2002 tarih,

B.09.1.TKG013002-073/8846 sayılı genelge eki, 13/Aralık/2002 tarihli protokol gereğince ayırma

haritası mera komisyonlarınca yapılacağından/yaptırılacağından, kadastro müdürlüklerince, bu

haritanın yürürlükteki teknik esaslara göre kontrolünü müteakip (uygunluğu halinde) tescil bildirimi

düzenlenmeli ve tescil iĢlemi için tapu müdürlüğüne gönderilmelidir.

Tapu müdürlüğünce, vasıf değiĢikliğine konu kısmın tescil bildirimindeki niteliği ve

yüzölçümüyle tapu kütüğüne tescili yapılmalı ve Özel Sicilindeki kaydına da gerekli revizyon

verilmelidir.

Mera, Yaylak ve KıĢlakların Ġmar Planı Kapsamına Alınması

a) 3.5.1985 tarih ve 3194 Sayılı Ġmar Kanununun 11 inci maddesinin 4 üncü fıkrası

"Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastral yollar, meydanlar ile meralar, imar planının

onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek, onaylanmıĢ imar planı kararı ile getirilen

kullanma amacına konu ve tabi olurlar." Ģeklinde iken, bu fıkra, 4342 sayılı Mera Kanununun 35

inci maddesi ile, "Hazırlanan imar planı sınırları içindeki kadastral yollar ile meydanlar ,imar

planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek, onaylanmıĢ imar planı kararı ile

getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar." Ģeklinde değiĢtirilerek, meralar madde

metninden çıkarılmıĢtır.

Böylece, valilik ve belediyelerin meraları resen imar planı kapsamına alma yetkileri

kaldırılmıĢ, 4342 sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle de, meraların imar planı kapsamına

alınmadan önce tahsis amacının (vasfının) değiĢtirilerek Hazine adına tescillerinin yapılması

öngörülmüĢtür.

Bu nedenle; mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri,

panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta malı nitelikli taĢınmazların imar planı uygulama

sınırı içerisinde kalması durumunda, imar uygulamasını yapacak kurumca, öncelikle bu yerlerin

4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında vasıflarının değiĢtirilerek, Hazine adına

tapuya tescillerinin sağlattırılması gerekmektedir.

Ayrıca, 5178 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle, 4342 sayılı Mera Kanununa aĢağıdaki

geçici 3 üncü madde eklenmiĢtir.

―Geçici Madde 3- Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden

önce kesinleĢen imar plânları içerisinde yerleĢim yeri olarak iĢgal edilerek mera olarak kullanımı

teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiĢtirilerek Hazine adına tescilleri

yapılır. Ancak ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluĢları adına tescil edilmiĢ olanların dava

konusu olup olmadığına bakılmaksızın ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir. Hazine adına

tescil edilmesi gerekirken gerçek veya tüzel kiĢilere tescil edilmiĢ taĢınmazlara iliĢkin açılan

davalardan, emlak ve rayiç bedellerin toplamının yarısı üzerinden taĢınmazların halen maliki

olan kiĢilerce Hazineye bedelinin ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine

lehine kesinleĢen kararlara konu taĢınmazların tapuları aynı esaslara göre önceki maliklerine

veya kanuni mirasçılarına devredilir.‖ Buna göre, 1/Ocak/2003 tarihinden önce kesinleĢen imar planları (Nazım Ġmar Planı,

Uygulama Ġmar Planı ve Mevzi Ġmar Planı) içerisinde kalan, ancak yerleĢim yeri olarak iĢgal

edilmesi nedeniyle mera vasfıyla kullanımının teknik olarak mümkün olmadığı tespit edilen orta

malı taĢınmazların, valiliğin vasıf değiĢikliğini ve tescilini içeren yazısı üzerine, kadastro

müdürlüğünce tescil bildirimi düzenlenir, tapu müdürlüğünce de Özel Sicilindeki kayıtlarına

revizyon gösterilmek suretiyle tapu kütüğünde Hazine adına tescili sağlanır.

b) Köy YerleĢme Planı Kapsamında Kalan Yerler

5178 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle, 18/03/1924 tarih, 442 sayılı Kanunun ek 12 nci

maddesi, ―Köy yerleĢme planında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler, Devletin

hüküm ve tasarrufu altında bulunan seyrangâh, yol ve panayır yerleri gibi alanlar ve Hazinenin

mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiĢ taĢınmazlardan, 4342 sayılı Mera

Kanununun 5 inci maddesi hükümleri uyarınca incelenmesine müteakip mera, yaylak ve kıĢlak

Page 94: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

93

ile otlak ve çayır olarak yararlanılamayacağı anlaĢılan yerler köy yerleĢme plânının onayı ile bu

vasıflarını kendiliğinden kaybeder.

Ancak, bu madde kapsamında Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis

edilmemiĢ taĢınmazların devri Maliye Bakanlığının görüĢü alınmak suretiyle yapılır ve valilikçe

köy tüzel kiĢiliği adına tapuya tescil edilir.‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.

Buna göre, köy yerleĢme planında; konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler,

Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan seyrangâh, yol ve panayır yerleri gibi alanlar ve

Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiĢ taĢınmazlar ile mera, yaylak ve

kıĢlak ile, otlak ve çayır olarak yararlanılamayacağı anlaĢılan yerler, köy yerleĢim planının onayı ile

bu vasıflarını kaybettiklerinden, onaylanmak suretiyle kesinleĢen köy yerleĢim planı içinde kalan bu

nitelikteki yerlerin Hazine adına tescilleri yapılır. Bilahare de valiliğin talebi halinde tashihen ilgili

köy tüzel kiĢiliği adına tescil edilmelidir.

Maliye Bakanlığının uygun görüĢü valilikçe alınacağından, köy tüzel kiĢiliği adına yapılacak

tescil sırasında, ayrıca Maliye Bakanlığının uygun görüĢ yazısının aranılmasına gerek yoktur.

Ancak, tescili müteakip, mahalli maliye kuruluĢu ile mera komisyonuna bilgi verilmelidir.

c) Afete Maruz Kalan yerlerde Uygulama;

5178 sayılı Kanunun 7 ncı maddesiyle, 15/05/1959 tarih, 7269 sayılı Kanunun ek 9 uncu

maddesi, ―1 inci maddede öngörülen afetlerle ilgili olarak yeni yerleĢim alanları sağlanması

amacıyla mera vasfı taĢıyan yerlerin tahsis amacı, 4342 sayılı Mera Kanunu hükümlerine göre

değiĢtirilerek, Hazine adına arsa olarak tescil ettirilir. Bu arsalar, tescil tarihi itibarıyla

öngörülen amaçla kullanılmak üzere Bayındırlık ve Ġskan Bakanlığına tahsis edilmiĢ sayılır.‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.

Bu nedenle, afete maruz kalan bölgelerde, 7269 sayılı Kanun kapsamında yeni yerleĢim

bölgesi için belirlenen saha içerisinde kalan, mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak

alanları, harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi, kamu orta malı taĢınmazların, 4342 sayılı

Mera Kanunu kapsamında tahsis ve vasıf değiĢikliğini içeren valilik yazısına istinaden ―Arsa‖

vasfıyla Hazine adına tescillerinin yapılması gerekmektedir.

d) Turizmi TeĢvik Kanunu Kapsamında Kalan Yerlerde Uygulama

5178 sayılı Kanunun 8 ncı maddesiyle, 12/03/1982 tarih, 2634 sayılı Turizmi TeĢvik

Kanununun ek 4 üncü maddesinin 2 nci fıkrası, ―Kültür ve turizm koruma ve geliĢim bölgelerinde

yer alan mera, yaylak ve kıĢlakların tahsis amacı 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu

hükümlerine göre değiĢtirilir.‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.

Buna göre, kültür ve turizm koruma ve geliĢim bölgelerinde yer alan mera, yaylak ve kıĢlaklar

ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerlerinin, 4342 sayılı

Mera Kanunu kapsamında valiliğin vasıf değiĢikliğine iliĢkin yazısı ile vasfı değiĢtirilerek Hazine

adına tescil edilmesi gerekmektedir.

TKGM. nün 29/Mayıs/1998 tarih 1998/6 (1543) sayılı genelgesi ile 1/Mart/1999 tarih

B021TKG0100001-074/97-498 sayılı genelgesinde; 4342 sayılı Mera Kanununun yürürlük

tarihinden önce kesinleĢmiĢ imar planı (Nazım Ġmar planı, Uygulama Ġmar Planı ve Mevzi Ġmar

Planı) kapsamına alınmıĢ mera, yaylak ve kıĢlak gibi orta malı taĢınmazlar hakkında 3194 sayılı

Ġmar Kanununun mülga 11/4 maddesinin uyarınca vasıflarının plandaki kullanım amacı

doğrultusunda tescil edileceği belirtilmiĢ ise de, 5178 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle, 4342 sayılı

Mera Kanuna eklenen geçici 3 üncü madde ile, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan

ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleĢen imar plânları kapsamında kalan meralar için istisna

hüküm getirilmiĢ olduğundan, 29/Mayıs/1998 tarih 1998/6 (1543) sayılı genelge ile söz konusu

1/Mart/1999 tarih B021TKG0100001-074/97-498 sayılı genelge, 28/Eylül/2004 tarih, 2004/16

(1587) sayılı genelge ile yürürlükten kaldırılmıĢtır.

Bu nedenle, mera, yaylak ve kıĢlaklar ile umuma ait çayır ve otlak alanları, harman yeri,

panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta malı taĢınmazların vasıf ve tahsis amacı

değiĢikliklerine yönelik kamu kurum ve kuruluĢlarından gelecek talepler karĢılanırken, mutlaka

Page 95: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

94

valiliğin vasıf ve tahsis amacı değiĢikliğine izin veren yazısı aranmalı aksi takdirde talep

reddedilmelidir.

Ancak, 4586 sayılı Petrolün Boru Hatları Ġle Transit GeçiĢine Dair Kanunun 8 inci

maddesinin (f) fıkrası ile, 4342 sayılı Mera Kanuna istisna getirilmiĢ olduğundan;

Bakû-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi güzergahında bulunan mera, çayır,

yaylak ve kıĢlak gibi orta malı taĢınmazların (Bunlar özel siciline kayıtlı olsun veya olmasın)

petrol boru hattı kapsamında kalan kısımları için Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının

talebiyle vasıfları değiĢtirilerek tapu

kütüğünde Hazine adına tescilleri yapılacak ve tescil iĢleminden sonra Gıda, Tarım ve

Hayvancılık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının mahalli kuruluĢlarına bilgi verilecektir. (TKGM.

4 Haziran 2002 tarih, 1855 sayılı genelge)

* Kamunun halen yararlanmakta olduğu yol, meydan, köprü ve ark gibi orta malı taĢınmazlar,

teknik yönetmeliğindeki özel iĢaretleriyle paftasında gösterilir. Bu gibi yerlere ada ve parsel

numarası verilmeyeceği gibi, kadastro tutanağı da düzenlenmez.

* DSĠ. Tarafından kamulaĢtırma suretiyle açılan sulama kanalları ve tahliye yolları ile Devlet

Demiryolları güzergâhı tescile tabi olduklarından, bunlar, sınırlandırılıp kayıt ve belgelerine göre bu

kuruluĢların adına tespiti yapılır.

DEVLETĠN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDAKĠ SAHĠPSĠZ YERLER:

Medeni Kanunun 715 inci maddesinde sayılan kayalar, tepeler, dağlar, bunlardan çıkan

kaynaklar, tarıma elveriĢli olmayan sahipsiz yerler, deniz, göl ve nehir gibi umuma ait sular

sınırlandırma ve tescile tabi olmadıklarından kadastroya tabi tutulmaz.

Ancak, 3402 Sayılı Kanunun 18/1 maddesi hükmü nedeniyle, kadastroya tabi tutulmayacak

olan bu yerlerden, ileride tarım arazisi haline getirilmesi mümkün olan yerlerle, ekonomik yarar

sağlanabilecek yerlerin, kadastro çalıĢmaları sırasında sınırlandırılması ve Hazine adına tespiti

yapılmalıdır.

D) ORMANLAR : Ormanlarının sınırlandırma ve tespiti yukarıda ―Ormanlar‖ baĢlıklı bölümde detaylı olarak

açıklanmıĢtır.

TAKYĠTLER, SINIRLI AYNĠ HAKLAR VE MUHDESAT (Madde: 19)

Tapuda kayıtlı taĢınmazların kayıt malikleri, kayıt malikinin ölü olması nedeniyle mirasçıları

veya haricen satın alan kiĢiler ya da kazandırıcı zamanaĢımı Ģartlarının tahakkuk etmesi nedeniyle

zilyetleri adına tespiti yapılırken, tapu kayıtları üzerinde mevcut olan her türlü aynı ve Ģahsi

haklarla mükellefiyetler kadastro tutanağının ilgili sütunlarına iĢlenir.

ġayet, taĢınmazı haricen satın alan kiĢi/kiĢiler tapu kaydı üzerinde mevcut olan bu hakların

kadastro tutanağına iĢlenmesine muvafakat etmezse, bu yöndeki beyan ve imzaları kadastro

tutanağına alınmak suretiyle tespiti kayden malik olan kiĢi adına yapılmalıdır.

TaĢınmaz üzerinde malikinden baĢka bir kiĢiye veya paydaĢlardan birisine ait muhdesat (bina

veya ağaç gibi) mevcut ise, bu muhdesatın cinsi, ihdas tarihi ve edinme Ģekli kadastro tutanağının

edinme sebebi sütununda açıklanmak suretiyle beyanlar hanesinde gösterilir. Bu durumda,

muhdesat tutanağın vasfı hanesine yazılmaz. Diğer bir anlatımla, vasfı hanesine taĢınmazın

muhdesat dıĢındaki cinsi (tarla veya arsa gibi) yazılır.

ġayet, muhdesat sahibi ile taĢınmazın maliki arasında noterlikçe düzenlenmiĢ bir belgenin

ibraz edilmesi veya kadastro teknisyenleri yada komisyon huzurunda talep edilmesi halinde, bu ikili

kullanım Ģekli anlaĢmaları doğrultusunda tek mülkiyete dönüĢtürülür.

3402 sayılı Kadastro Kanununda, taĢınmazları iĢgal suretiyle kullanımında bulunduranlar ile

zilyetlik Ģartları oluĢmadığı için tespitleri Hazine adına yapılan taĢınmazların, iĢgalci veya zilyet

olarak kadastro tutanaklarının beyanlar hanesinde gösterileceği hususunda bir hüküm yer

almamaktadır. Dolayısıyla, kadastro tutanaklarının beyanlar hanesinde, ―muhdesat dıĢında‖ iĢgalci,

Page 96: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

95

Ģağil veya zilyet gibi belirtmeler yapılmamalı, bu husus tutanağın edinme sebebi sütununda

açıklanmalıdır.

KAYIT VE BELGELERĠN KAPSAMININ TAYĠNĠ : (Madde:20)

Mülkiyet hakkının tespitine yarayan tapu kayıtları ile 3402 Sayılı Kanunun 14 üncü

maddesinde sayılan belgelerin kapsamının tayininde, öncelikle, bu kayıt ve belgelerin harita, plan

ve krokiye bağlı olup olmadığı, taĢınmazın sınırlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerlerin bulunup

bulunmadığı hususları araĢtırılmalıdır.

A) Kayıt ve belgeler, harita, plan veya krokiye bağlı ise;

Medeni Kanunun 719 (Eski:645) uncu maddesinde "TaĢınmazın sınırları, tapu planları ve arz

üzerindeki sınır iĢaretleriyle belirlenir. Tapu plânları ile arz üzerindeki iĢaretler birbirini tutmazsa,

asıl olan plândaki sınırdır. Bu kurul, yetkili makamlarca heyelan bölgesi olduğu belirlenen

yörelerde uygulamaz.‖ hükmü yer almaktadır. Ancak, maddede öngörülen planın doğru ve teknik

yönden zemine uygulanma kabiliyetinin bulunması gerekmektedir.

Buna göre;

a) Harita, plan veya krokinin teknik yönden zemine uygulanması mümkün ise, bu harita, plan

veya krokideki sınırlara itibar edilir.

b) Kayıt ve belgelerin dayanağı olan harita, plan veya kroki, yapım tekniği ve detay

noksanlıkları gibi sebeplerle zemine uygulanamaz ise, öncelikle taĢınmazın hudutlarında

geniĢletilmeye elveriĢli yerlerin bulunup bulunmadığı araĢtırılarak;

1) TaĢınmazın hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerlerin bulunmaması durumunda,

zemindeki sınırlarına göre,

2) TaĢınmazın hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerlerin veya sınır komĢularıyla arasında

ihtilaf bulunması durumunda, harita, plan ve krokinin Ģekli, kenar uzunlukları ve taĢınmazın

yüzölçümü bir arada değerlendirilmek suretiyle belirlenecek sınırlara göre,

TaĢınmazın sınırları belirlenir.

Sınırlandırmanın harita, plan veya krokiye uygun olarak yapılıp yapılmadığı, yapılmamıĢ ise

nedeni, plan, harita ve krokinin uygun bir yerine yazılır ve ekip görevlisi kadastro teknisyenlerince

imzalanır. Bu husus kadastro tutanağında da açıklanır.

c) Diğer kamu kurum ve kuruluĢlarınca yaptırılmıĢ olan (KamulaĢtırma ve güzergah haritaları

gibi) harita ve planlar varsa, öncelikle bu haritalar ve planlar zemine uygulanıp, harita ve plan

kapsamında kalan taĢınmazların sınırları belirlenir ve daha sonra mücavirinde bulunan diğer

taĢınmazların sınırları bu uygulama sonucuna göre tespit edilir.

B) Kayıt ve belgeler, harita, plan veya krokiye bağlı değilse:

a) TaĢınmazın hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerlerin bulunmaması ve hudut

komĢularıyla da ihtilaf olmaması durumunda, zeminde kullanılan sınırlara,

b) TaĢınmazın hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerler varsa kayıt ve belgede yazılı

miktara,

Ġtibar edilmek suretiyle taĢınmazların sınırları belirlenir.

Ancak, hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerler bulunan taĢınmazlar, fiziki yapıları ve

konumları itibariyle geniĢletilmeye elveriĢli değilse zeminde kullanılan sınırları esas alınmalıdır.

Kayıt ve belgelerin kapsamlarının belirlenmesi yöntemini gösteren 3402 Sayılı Kanunun 20

nci maddesi ve ilgili yönetmelikte, değiĢebilir ve geniĢletilmeye elveriĢli sınırların neler olduğu

açıklanmamıĢsa da, yerleĢmiĢ Yargıtay kararlarına göre; orman, mera, büklük, çayır, fundalık,

makilik, sazlık, çalılık, boz, azmak, hali, Ģif, bataklık, dere, ırmak, nehir, göl, deniz, kumluk, dağ,

tepe, taĢlık, kayalık, sırt, mezarlık, yol, harman yeri gibi yerler ile kanunlar uyarınca Devlete kalan

taĢınmazlar geniĢletilmeye elveriĢli sınırlar olarak kabul edilmiĢtir.

Bu sınırlardan, bir kısmı 3402 Sayılı Kanunun 14 ve 17 nci maddesindeki Ģartların

gerçekleĢmesi koĢuluyla iktisap edilebildiği halde, bir kısmının aynı Kanunun 18 nci maddesinin 2

nci fıkrası hükmü nedeniyle zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün değildir. Örneğin, hali ve tepe gibi

Page 97: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

96

sınırları içeren yerlerin zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün olmasına rağmen, orman ve mera gibi

sınırlar kapsamında kalan yerlerin zilyetlik yoluyla iktisabı mümkün değildir.

C) Hazinece satılan veya dağıtılan taĢınmazlardaki miktar fazlalıkları:

Hazinece, özel kanunlarına göre değiĢmez ve geniĢletilmeye müsait olmayan sınırlarla miktar

üzerinden satılan veya parasız dağıtılan taĢınmazlarda çıkacak miktar fazlalıkları taĢınmazla birlikte

kullanılıyor ve satıĢ veya dağıtım tarihinden itibaren de 10 yıl geçmiĢse kayıt miktarına

bakılmaksızın zeminde kullanılan sınırlara göre kayıt maliki adına tespit edilir.

ġayet, 10 yıllık süre geçmemiĢse veya sınırlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerler bulunuyorsa

kaydın miktarına itibar edilir.

MĠKTAR FAZLASI KISMIN TESPĠTĠ (Madde: 21) GeniĢletilmeye elveriĢli kayıt ve belge kapsamında kalan taĢınmazlarda çıkacak miktar fazlası

kısım;

a) Zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olup, bu kısım taĢınmazla birlikte kullanılıyor

ve zilyetlik Ģartları da tahakkuk etmiĢ ise, 40 veya 100 dönümlük normları geçmemek üzere zilyedi

adına tespit edilir. Miktar fazlası kısmın zilyedi adına tespitinde, toprak bütünlüğünün bozulmaması

için kayıt ve belge kapsamına göre tespiti yapılan taĢınmazdan ayrılmaz. Ancak, kadastro

tutanağının edinme sebebi sütununda taĢınmazın ne kadar kısmının belgeye göre, ne kadar kısmının

da belgesizden tespitinin yapıldığı açıklanır ve belgesizden tespiti yapılan kısmın yüzölçümü o

kiĢiye ait belgesizler defterine iĢlenir.

b) TaĢınmazın hudutlarında kazandırıcı zamanaĢımı yoluyla iktisabı mümkün olmayan yerler

varsa veya miktar fazlası kısım üzerinde zilyetlik Ģartları tespit tarihinde henüz oluĢmamıĢsa, kayıt

miktarına itibar edilir ve fazla gelen kısım geniĢletilmeye elveriĢli hudut tarafından ifraz edilerek

ayrı bir parsel numarası altında Hazine adına tespiti yapılır.

Miktar fazlası kısım 3402 Sayılı Kanunun 16/B maddesinde sayılan yerlerden ise, bunlar özel

mülkiyete konu teĢkil etmediğinden ve ekilip biçilmeye konu edilmesi de bu vasıflarının

değiĢmesine yeterli olmadığından malik tayin edilmez ve "orta malı" olarak sınırlandırılır.

c) TaĢınmazın hudutlarında geniĢletilmeye elveriĢli yerler bulunmamakla beraber, kaydın

miktarına itibar edilmesi gereken hallerde, miktar fazlası kısım zilyedin göstereceği taraftan, zilyet

tespit sırasında hazır bulunmamıĢ veya tercih hakkını kullanmaktan kaçınmıĢ ise, muhtar ve

bilirkiĢilerin bilgileri alınmak suretiyle zilyedin yararına uygun olacak taraftan kesilmelidir.

EVVELCE KADASTROSU YAPILAN YERLER: (Madde:22) 3402 Sayılı Kanunun 5304 Sayılı Kanunun 6 ncı maddesi ile değiĢik 22 nci maddesinde,

―Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmıĢ olan

yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuĢsa,

ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı

maddesine göre iĢlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro,

tapu müdürlüğünce re’sen iptal edilir.

Ancak;

a) Tapulama, kadastro veya değiĢiklik iĢlemlerine iliĢkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve

hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik

nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği

tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin

sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüĢ yerlerde,

b) Daha önce sadece tapu tahriri yapılan veya 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro

Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre yenileme yapılacak yerler ile 2981 sayılı Ġmar

ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı ĠĢlemler ve 6785 Sayılı Ġmar

Kanununun Bir Maddesinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine tâbi yerlerde,

Birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

Ġkinci fıkranın (a) bendinin uygulanacağı alanlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürünün

onayı ile belirlenir ve çalıĢmalara baĢlanmadan en az onbeĢ gün önce çalıĢma alanında, bölge

Page 98: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

97

merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu il merkezinde alıĢılmıĢ vasıtalarla duyurulur, ayrıca varsa

yerel gazete ile ilân edilir. Yapılacak çalıĢmalarda 2, 4, 14, 17, 19 ve 21 inci maddeler ile 13 üncü

maddenin (B) ve 20 nci maddenin (B), (C) ve (D) bentleri hükümleri uygulanmaz.

Tapulama ve kadastro çalıĢmalarında tespit dıĢı bırakılan kamu kurum ve kuruluĢlarına ait

yerlerin tescili yapılır.

Tapuya tescil edilmiĢ ormanlardan, haritaları teknik mevzuata uygun olanlar aynen,

diğerleri ise teknik mevzuata uygun hale getirildikten sonra tapu kütüğüne aktarılır.‖ hükmü yer

almaktadır.

Mükerrer Kadastroya Tabi Tutulan TaĢınmazlarda Uygulama;

TaĢınmazların yanlıĢlıkla ikinci kez kadastroya (Kadastro-tapulama) tabi tutulması çoğu kez,

çalıĢma alanı sınırlarının sıhhatli bir Ģekilde tespit edilememesinden ya da değiĢik ölçekli paftaların

kenarlaĢtırılmamasından kaynaklanmaktadır.

TaĢınmazların ikinci kez (mükerrer) kadastroya tabi tutulmasının önlenmesi için; çalıĢma

alanı sınırı içinde veya bitiĢiğinde daha önce kadastro çalıĢması yapılıp yapılmadığının

araĢtırılması, çalıĢma alanı sınırının sıhhatli bir Ģekilde belirlenmesi ve bitiĢik çalıĢma alanlarının

daha önce kadastrosu yapılmıĢ ise bu yerlere ait çalıĢma alanı sınır krokisinin zemine ve kadastro

paftasına uygulanması gerekmektedir.

TaĢınmazın ikinci kez (mükerrer) kadastroya tabi tutulduğunun;

— Kadastro tutanaklarının kesinleĢmesinden önce tespit edilmesi durumunda:

Mükerrer kadastroya tabi tutulan taĢınmazlara ait kadastro tutanakları komisyona intikal ettirilerek

iptali sağlanır. Bu durumda, tespit maliklerine Medeni Kanunun 1019 uncu maddesi uyarınca bilgi

verilmelidir.

— Kadastro tutanaklarının kesinleĢmesinden sonra tespit edilmesi durumunda: kadastro

müdürlüğünce kontrol mühendisinin sorumluluğunda oluĢturulacak bir ekip tarafından fenni

belgeler ve zeminde yapılacak inceleme sonucunda tamamen veya kısmen mükerrer kadastroya tabi

tutulmuĢ olan taĢınmazları gösterir kroki ve iptal edilmesi gereken miktarları da belirten bir rapor

düzenlenerek bu rapor ve kroki kadastro müdürü tarafından da incelendikten sonra yazı ekinde tapu

müdürlüğüne gönderilir.

Tapu müdürlüğünce; öncelikle mükerrer kadastrosu yapılan taĢınmazların tescilli olduğu tapu

kütük sayfalarının beyanlar hanesine mükerrerlikle ilgili uyarıcı nitelikte belirtme yapıldıktan sonra,

kayıt malikleri ile varsa aynı ve Ģahsi hak sahiplerine Medeni Kanunun 1026 ncı maddesi uyarınca

(Mükerrerliği gösterir kroki ve raporunda eklenmesi suretiyle) açıklayıcı bir yazı ile duyuru

yapılarak 30 gün içinde mahalli (TaĢınmazın bulunduğu yer) hukuk mahkemelerinde dava

açılmadığı takdirde ikinci kez (mükerrer) kadastroya tabi tutulan taĢınmazın kaydının iptal edileceği

bildirilir. Duyuru, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ġlgililerince 30 günlük

süre içinde dava açılmaz ise, kadastro müdürlüğünce gönderilen yazı yevmiye alınmak suretiyle

mükerrer kayıt, yazı eki belgelere göre kısmen veya tamamen iptal edilerek, sonucundan kadastro

müdürlüğüne ve Medeni Kanunun 1019 (eski 927) nci maddesi uyarınca da kayıt maliklerine ve

ayni Ģahsi hak sahiplerine bilgi verilir.

Ayrıca, yapılan değiĢikliklerin ikinci nüsha tapu kütükleri ile paftasında takip edilmesi için,

Bölge Müdürlüğünde arĢiv kurulmuĢ olması halinde Bölge Müdürlüğüne, aksi halde, Merkez‘e

(ArĢiv Dairesi BaĢkanlığına) bilgi verilmelidir.

Diğer taraftan, 22 nci maddesinin 2 nci fıkrasında (a ve b) bentlerinde;

Tapulama, kadastro veya değiĢiklik iĢlemlerine iliĢkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve

hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik

nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği

tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin

sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüĢ yerler ile,

Daha önce sadece tapu tahriri yapılan veya 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının

Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre yenileme yapılacak yerler ile 2981 sayılı Ġmar ve Gecekondu

Page 99: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

98

Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı ĠĢlemler ve 6785 Sayılı Ġmar Kanununun Bir

Maddesinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine tâbi yerlerde,

1 inci fıkra hükmü uygulanmaz. hükmü getirilerek, bu bentlere göre yapılacak çalıĢmalar

mükerrer kadastro kabul edilmemiĢtir.

3402 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrasının (a) bendine iliĢkin ―Kadastro

Haritalarının Yeniden Düzenlenmesi ve Tapu Sicilinde Gerekli Düzeltmelerin Yapılmasında

Uyulacak Usul Ve Esaslara ĠliĢkin Yönetmelik‖ yayımlanarak, çalıĢmalarda uyulması gereken

hususlara açıklık getirilmiĢtir.

KAMU KURUM VE KURULUġLARINA AĠT YERLERĠN TESCĠLĠ ―3402 sayılı Kadastro Kanununun, 5304 sayılı Kanunla değiĢik 22 nci maddesinde

―Tapulama ve kadastro çalıĢmalarında tespit dıĢı bırakılan kamu kurum ve kuruluĢlarına ait

yerlerin tescili yapılır.‖,

15.01.2009 tarih ve 5831 sayılı Kanunla, 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci maddesi ise

―Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalıĢmalarında tespit dıĢı

bırakılan tapuda kayıtlı taĢınmazlar ile kamu kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerde ve çalıĢma

alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleĢen

orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dıĢında kalan tapulu ve tapusuz taĢınmazların 3402

sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.‖

Hükümler yer almaktadır.

Böylece, kamu kurum ve kuruluĢlarına ait olup da kadastro harici bırakılmıĢ yerlerin

doğrudan veya kadastroya tabi tutulmak suretiyle tapuya tesciline imkân sağlanmıĢtır. (TKGM.

17.04.2013 tarihli ve 2013/11 (1748) sayılı ve 09.03.2009 tarihli ve 2009/ 7 (1678) sayılı

genelgeleri ve 21.09.2011 tarihli ve 8763 sayılı genel talimat).

Hazinenin tescil talepleri; tescili istenen yerin büyüklüğü de dikkate alınmak

suretiyle kadastro müdürlüklerince yapılacak değerlendirme sonucunda, 17.04.2013 tarihli ve

2013/11 nolu genelge kapsamında idari yoldan tescil veya 3402 sayılı Kadastro Kanunu

hükümlerince kadastroya tabi tutulmak suretiyle karĢılanmaktadır.

ĠDARĠ YOLDAN TESCĠL

I- Kadastrosu TamamlanmıĢ ÇalıĢma Alanlarında

A- Kamu Kurum ve KuruluĢları Adına Tapuda Kayıtlı Olup da Kadastro

ÇalıĢmalarında Tespit Harici Bırakılan TaĢınmazların Ġdari Yoldan (Doğrudan) Tescili:

Kadastrodan (tapulama/kadastro) önce zabıt defterinde kaydı bulunmasına rağmen, kadastro

çalıĢmaları sırasında tespit dıĢı bırakılan Hazine veya diğer kamu kurum ve kuruluĢlarına ait

yerlerin bu kuruluĢlarca tescili talep edildiğinde;

Talep yazısı ekinde; tescili talep edilen yerle ilgili olarak kadastrodan sonra gerçek veya tüzel

kiĢiler tarafından açılmıĢ tescil davası ile Hazine ve Ģahıslar arasında sınır veya mülkiyet yönünden

yargıya intikal etmiĢ olup da halen devam eden bir dava bulunup bulunmadığı hususunu belirten

mahalli hukuk mahkemelerinden, ilgili defterdarlık veya malmüdürlüğünden alınmıĢ yazılar ile

dayanak tapu kaydının ve varsa bu yere ait harita (tescil veya kamulaĢtırma haritası gibi) veya

kroki örneğinin ibraz edilmesi gerekmektedir.

Kadastro müdürlüğünce; ibraz edilen tapu kaydının kadastro çalıĢmaları sırasında

uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmamıĢsa uygulanmama nedeni ile tedavül görmekle hükümsüz

hale gelip gelmediği, tapudaki iĢlem dosyasında harita (tescil veya kamulaĢtırma haritası gibi) veya

krokisinin bulunup bulunmadığı, talep konusu yerin kıyı kenar çizgisi, orman tahdit/kadastro veya

mera haritası sınırları içerisinde kalıp kalmadığı hususları araĢtırılır.

Ayrıca, ibraz edilen tapu kaydının talep konusu yere ait olup olmadığının tespiti amacıyla,

―Kontrol mühendisi veya fen kontrol memuru, kadastro üyesi veya tasarruf kontrol memuru ve

kadastro teknisyeni olmak üzere‖ oluĢturulacak bir ekibe ilgili köy ya da mahallenin muhtarı ile iki

azası iĢtirak ettirilmek suretiyle mahallinde inceleme yaptırılır.

Page 100: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

99

Yapılan inceleme sonucunda; ibraz edilen tapu kaydının hudutları itibariyle talep konusu yere

ait olduğu, tapu kaydının tedavülünün bulunmadığı, kadastro çalıĢmaları sırasında bir baĢka parsele

uygulanmadığı ve kadastrodan sonra bu yerle ilgili olarak mahalli hukuk mahkemelerinde açılan ve

halen devam eden bir davanın bulunmadığı tespit edilirse, kayıt kapsamı yerin ölçüsü yapılır ve

mükerrerliğe neden olunmaması amacıyla varsa bitiĢik parsellerle irtibatlı haritası düzenlenir.

Ayrıca, yapılan araĢtırma ve sonuçları, düzenlenecek bir tutanakta açıklanarak bu tutanak, ekip

görevlileri, muhtar ve azalarca imzalanır.

Bu çalıĢmalar sonucunda, idarenin talep yazısı ve ekleri ile ekipçe düzenlenecek tutanak,

sınırlandırma haritası ve tescil bildirimi kadastro müdürlüğünce bir üst yazıya eklenmek suretiyle

tapu müdürlüğüne gönderilir.

Tapu müdürlüğünce; Kadastro müdürlüğünden gelen bu yazı yevmiyeye alınmak suretiyle

taĢınmazın tapu kütüğünde Hazine veya kayıt maliki kamu kurum veya kuruluĢu adına tescili

yapılır. Üzerinde muhdesat varsa tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilir. Tescil iĢlemi

sırasında, zabıt defterindeki kaydına gerekli münakale verilir. Tescil sonrasında kadastro

müdürlüğünce de paftasında ve fenni belgelerinde mevzuatına göre gerekli iĢlemleri yapılır.

KesinleĢmiĢ kıyı kenar çizgisi, orman tahdit/kadastro veya mera haritası sınırları içerisinde

kalan yerler özel mülkiyete konu teĢkil etmediğinden, bu yerlere iliĢkin talepte bulunulmaması

gerekir.

B- Devletin Hüküm ve Tasarrufu Altındaki Sahipsiz Yerlerin Tescili:

Kadastrosu tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında, Hazinenin senetsiz olarak tasarrufunda bulunan

ya da Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerden olduğu gerekçesiyle tespit harici

bırakılmıĢ olan taĢınmaz malların Hazine adına tescili talep edildiğinde;

Hazine Adına Tescil Ettirme Yetkisini Haiz KuruluĢlar

Maliye Bakanlığı

Özel kanunlarda hüküm bulunmaması durumunda, 22/Aralık/1934 tarih ve 2644 sayılı Tapu

Kanununun 1 inci maddesine göre, Hazine adına tescil ettirme yetkisi, taĢınmaz malın bulunduğu

yerin en büyük Malmemuruna (Defterdar veya Malmüdürü) aittir. Bu, genel nitelikli bir yetkidir.

BüyükĢehir belediyelerinin bulunduğu yerlerde bu yetkiyi, merkez ilçe malmüdürleri değil, bu

malmüdürlüklerinin bağlı olduğu defterdarlar kullanmaktadır.

b - Diğerleri

Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı-Orman Genel Müdürlüğü; Çevre ve ġehircilik Bakanlığı; Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı-Tarım Reformu Genel Müdürlüğü- Bitkisel Üretim Genel

Müdürlüğü ve TOKĠ olup, bunlardan Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığı- Orman Genel Müdürlüğünce

tescil ettirilmesi gereken Devlet ormanları ile 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca orman

sınırı dıĢına çıkarılan yerler hakkında yapılacak iĢlemler TKGM‘nin 2012/5 ve 2014/5nolu

genelgelerinde açıklanmıĢtır.

Çevre ve ġehircilik Bakanlığı ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce Hazine adına tescil

ettirilecek taĢınmaz mallar ve bunların tescil Ģekilleri, özel kanunlarında ve bu idarelerin kuruluĢ

kanunlarında belirtilmiĢtir. (15/Mayıs/1969 tarih, 7269 ve 22/Kasım/1984 tarih, 3083 Sayılı

Kanunlar)

Maliye Bakanlığının (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) 27.11.2008 tarihli ve

B.07.0.MEG.0.9/3245- 11025/61754 sayılı yazısında; Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığının görev ve

yetki alanında bulunan yerlerde, bu BaĢkanlığa tahsisi yapılacak kadastro harici bırakılmıĢ Devletin

hüküm ve tasarrufu altındaki taĢınmazların Hazine adına tescil iĢlemlerinin hızlandırılması ve

gereksiz yazıĢmalara neden olunmaması bakımından, Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığının da, Hazine

adına tescil talebinde bulunmaya yetkili olduğu belirtilmiĢtir.

Mera, yaylak, kıĢlak, harman yeri gibi kamu orta malı niteliğindeki yerler hakkında yapılacak

iĢlemler ise TKGM‘nin 28/Eylül/2004 tarihli ve 2004/16 numaralı genelgesinde açıklanmıĢtır.

Hazine Adına Tescil Edilecek TaĢınmaz Mallarda Aranacak Ģartlar

Page 101: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

100

1- Maliye kuruluĢunun veya Hazine adına tescil talebinde bulunmaya yetkili kuruluĢların

talep yazısında; tescilin hangi amaçla istendiği (satıĢ, kiralama ve tahsis gibi), tescili talep edilen

yerle ilgili olarak gerçek ve tüzel kiĢiler tarafından açılmıĢ ve halen devam eden tescil davası

veya Hazine ve Ģahıslar arasında sınır veya mülkiyet yönünden yargıya intikal etmiĢ bir ihtilaf

bulunup bulunmadığı hususlarının açıkça belirtilmiĢ olması gerekmektedir.

2- 2013/11 nolu genelge gereğince, tescili talep edilen taĢınmaz için tescil talebinde bulunan

maliye kuruluĢunca veya Hazine adına tescil talebinde bulunmaya yetkili kuruluĢlarca, tescilde

sakınca bulunup bulunmadığı hususunda ilgili kamu kurum ve kuruluĢları ile yazıĢma yapılması

öngörülmüĢ iken, daha sonra bu Ģekildeki uygulamadan vazgeçilerek 21.09.2011 tarihli ve 8763

sayılı genel talimatta , idari yoldan tescile yönelik olarak kadastro müdürlüğüne yapılacak talep

yazılarında;

a) Ġlgili kamu kurum ve kuruluĢlarının (2013/11 nolu genelgede belirtilen idareler)

temsilcilerinin katılımı ile oluĢturulan Komisyonca tescilde sakınca bulunmadığı yönünde karar

verildiğinin,

b) Ġmar planı (nazım imar planı ve uygulama imar planı) olan yerlerde ise;

Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde orman idaresi ve ilgili belediyesince,

belediye ve mücavir alan sınırları dıĢında orman idaresi ve ilgili il özel idare müdürlüğünce

tescile engel bir durumun bulunmadığının bildirildiğinin,

Belirtilmesi koĢuluyla, tespit dıĢı alanların 2013/11 nolu genelgeye göre idari yoldan

Hazine adına tescilinin yapılması,

Gerektiği belirtilmiĢtir.

Ayrıca, maliye kuruluĢunca veya Hazine adına tescil talebinde bulunmaya yetkili

kuruluĢlarca, taĢınmazın mahallinde köy/mahalle muhtarı ve bitiĢik taĢınmaz maliklerinin

katılımıyla, tescili istenen taĢınmaza yönelik gerçek ve tüzel kiĢilerce sınır ve mülkiyet yönüyle

yargıya intikal ettirilmiĢ ve halen devam eden bir dava bulunmadığı hususlarını da içeren bir

tutanak düzenlenir.

Bu tutanak, talep yazısı ekinde kadastro müdürlüğüne gönderilecek ve talep yazısında;

ilgili kurumların temsilcilerinin katılımı ile oluĢturulan Komisyonca tescilde sakınca bulunmadığı

yönünde karar verildiğinin,

Ġmar planı (nazım imar planı ve uygulama imar planı) olan yerlerde ise; Belediye ve

mücavir alan sınırları içerisinde orman idaresi ve ilgili belediyesince, belediye ve mücavir alan

sınırları dıĢında orman idaresi ve ilgili il özel idare müdürlüğünce tescile engel bir durumun

bulunmadığının bildirildiğinin,

Belirtilmesi koĢuluyla 2013/11 nolu genelgeye göre talep karĢılanır.

Ayrıca, maliye kuruluĢunca veya Hazine adına tescil talebinde bulunmaya yetkili

kuruluĢlarca taĢınmazın mahallinde köy/mahalle muhtarı ve bitiĢik taĢınmaz maliklerinin

katılımıyla, tescili istenen taĢınmaza yönelik gerçek ve tüzel kiĢilerce sınır ve mülkiyet yönüyle

yargıya intikal ettirilmiĢ ve halen devam eden bir dava bulunmadığı hususlarını da içeren bir

tutanak düzenlenerek bu tutanak ilgili kurumlardan alınacak yazılar ile birlikte talep yazısı ekinde

mahalli tapu veya kadastro müdürlüklerine gönderilmesi yada ilgili kamu kurumlarıyla yapılan

yazıĢma içeriğinin ve mahallinde tutulacak tutanakta yer alan bilgilerin, talep yazısında maddeler

halinde belirtilmiĢ olması gerekmektedir.

Mahallinde düzenlenecek olan tutanak muhtar tarafından her hangi bir gerekçe

gösterilmeksizin imzalanmaktan kaçınılırsa, bu husus ve tescile konu yerle ilgili olarak yargıya

intikal etmiĢ ve halen devam eden bir dava bulunmadığı hususu tutanağın altına yazılıp, altı kurum

görevlisi ve orada hazır bulunanlardan tamamı veya bir kısmı tarafından imzalanmıĢ olması halinde

yeterli kabul edilir.

II- Kadastroya AçılmamıĢ ÇalıĢma Alanlarında

Kadastrosuna baĢlanmamıĢ köy veya mahallelerde, Hazinenin senetsiz olarak tasarrufunda

bulunan ya da Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerin Hazine adına tesciline

yönelik talepler de, yukarıda belirtilen usul ve esaslara göre karĢılanır.

Page 102: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

101

III- Tescile Yönelik Sınırlandırma Haritası Yapımı

Tescili istenen taĢınmaz;

1- Kadastrosu veya tapulaması tamamlanmıĢ çalıĢma alanında kalıyorsa; 3402 sayılı Kanunun

22 nci maddesinde yer alan ―Tapulama ve kadastro çalıĢmalarında tespit dıĢı bırakılan kamu

kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerin tescili yapılır.‖ hükmü nedeniyle, kadastrosu veya tapulaması

tamamlanmıĢ çalıĢma alanlarında kadastro harici bırakılmıĢ yerlerin Hazine adına tescilinde,

sınırlandırma haritası kadastro müdürlüğünce düzenlenir ve bu haritaların yapımı için döner

sermaye ücreti alınmaz.

2- Kadastroya açılmamıĢ çalıĢma alanında kalıyorsa; TKGM‘nin 03.Ocak.2005 tarihli ve

2005/1 sayılı genelgesi uyarınca, karakol yeri, sağlık ocağı, okul, ibadet yeri, afet nedeniyle seçilen

yeni yerleĢim alanı vb. gibi kamu hizmeti amaçlı kullanılacak olan yerlerin tescile yönelik

sınırlandırma haritaları kadastro müdürlüklerince döner sermaye ücreti alınmaksızın düzenlenir.

Bunların dıĢında kalıp da harita yapımını gerektiren durumlarda ise sınırlandırma haritaları

tescil talebinde bulunan kuruluĢça yapılacak/yaptırılacaktır. Sınırlandırma haritasının tescil

talebinde bulunan kuruluĢça düzenlettirilen bu haritalarının kontrolü sırasında kontrollük hizmeti

için döner sermaye ücreti alınmamaktadır.

KapanmıĢ olan yol ve meydanlar, 2644 Sayılı Kanunun 21 inci ve 3402 Sayılı Kanunun 16/A

maddeleri uyarınca sınırı içinde bulunduğu belediye veya köy tüzel kiĢiliği adına tescil edilmesi

gerektiğinden, bu yerlerin Hazine adına tesciline yönelik talepler karĢılanmaz.

Sınırlandırma haritalarının yürürlükteki teknik mevzuata uygun olarak düzenlenmesi

gerekmektedir.

KADASTRO ÇALIġMALARINDA TESPĠT HARĠCĠ BIRAKILAN YERLERDE

UYGULAMA: (TKGM Genelge: 09.03.2009 tarihli ve 2009/7 nolu genelge)

5831 sayılı ―Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanunun‖ 9

uncu maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa Geçici 8 inci madde eklenmiĢ ve bu madde ile

―Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalıĢmalarında tespit dıĢı

bırakılan tapuda kayıtlı taĢınmazlar ile kamu kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerde ve çalıĢma

alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleĢen

orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dıĢında kalan tapulu ve tapusuz taĢınmazların 3402

sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.‖ hükmü getirilmiĢtir.

3402 Sayılı Kadastro Kanunu 09.07.1987 tarihli ve 19512 sayılı Resmi Gazete‘de

yayımlanarak 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe girmiĢ ve dolayısıyla, 3402 sayılı Kadastro

Kanununun Resmi Gazete‘de yayımlandığı 09.07.1987 tarihinden önceki Kanunlara (mülga 2613

sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile 5602, 509 ve 766 sayılı Tapulama Kanunları) göre

kadastro ve tapulama çalıĢmaları yapılan birimlerde;

ÇalıĢma alanı sınırı içinde, tapuda kayıtlı olmasına rağmen, kadastro (kadastro/tapulama)

çalıĢmaları sırasında kadastroya tabi tutulmayan (tespit harici bırakılan) taĢınmazların,

ÇalıĢma alanı sınırı içinde, kamu kurum ve kuruluĢlarına ait olup da kadastroya tabi

tutulmamıĢ (tespit harici bırakılan) yerlerin,

ÇalıĢma alanı sınırı içinde orman olduğu gerekçesi ile kadastroya tabi tutulmayarak tespit

harici bırakılan alanlarda, daha sonra 6831 sayılı Orman Kanununa göre yapılan ve kesinleĢen

orman kadastrosu sonucunda, söz konusu Kanunun 1 inci maddesine göre orman sayılmadığı

gerekçesiyle orman sınırı dıĢında bırakılan (haritasında sarı renkle gösterilen yerler) tapulu veya

tapusuz taĢınmazların,

Bu madde uyarınca kadastroya tabi tutulması mümkün olup, kadastro çalıĢmalarında dikkate

alınması gereken hususlar aĢağıda açıklanmıĢtır.

Page 103: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

102

ÇalıĢma alanı sınırı içinde kalmasına ve tapuda kayıtlı bulunmasına rağmen, 09.07.1987

tarihinden önce yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında kadastroya tabi tutulmayarak tespit

harici bırakılan taĢınmazların kadastrosunda izlenecek yöntem;

Öncelikle, zeminde ve paftası üzerinde yapılacak inceleme ile tapu kaydına göre kadastrosu

talep edilen taĢınmazın, kadastro çalıĢmaları sırasında kadastroya tabi tutulmayarak tespit dıĢı

bırakılıp bırakılmadığı hususu araĢtırılır. Ġnceleme sonucunda, tespit dıĢı bırakıldığı anlaĢılırsa,

ayrıca; birlik (çalıĢma alanı) kayıt defterleri, tapulama tutanakları/kadastro beyannameleri, tapu

müdürlüğündeki ilgili kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak;

Tapu kaydının tedavül görmekle hükümsüz hale gelip gelmediği,

Birlik (çalıĢma alanı) kayıt defterine ve uygulanmayan tapu kayıtları listesine alınıp

alınmadığı,

Kayıt maliki veya mirasçıları adına o birimde (çalıĢma alanında) tapusuz olarak tespit edilmiĢ

taĢınmazlar varsa, tapu kaydının hudutları itibariyle bu taĢınmazlara uyup uymadığı,

Tapu kaydının kapsadığı yerin (kısmen veya tamamen) kayıt maliki ve mirasçıları dıĢında

baĢka kiĢi veya kiĢiler adına tespit görüp görmediği,

Talep konusu taĢınmazın, halen kayıt maliki veya mirasçılarının zilyet ve tasarrufunda

bulunup bulunmadığı,

TaĢınmaz malın, orman sınırı veya Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkartılan yerlerin içinde

bulunup bulunmadığı,

Kamu orta malı nitelikli taĢınmazların içinde bulunup bulunmadığı,

Talep konusu taĢınmazın, evvelce yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında hangi amaçla

kadastroya tabi tutulmayarak tespit harici bırakıldığı,

Tapu kaydının hudutları itibariyle, talep konusu taĢınmazı kapsayıp kapsamadığı,

Ġlgili kuruĢtan da sorulmak suretiyle, talep taĢınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp

kalmadığı,

Hususları etraflıca araĢtırılır.

Bu araĢtırma sonucu düzenlenecek onaylı rapor ve belge örnekleri ile inceleme sonucu göre

taĢınmaz malın kadastrosunun yapılıp yapılmaması hususunda oluĢacak müdürlük görüĢü bölge

müdürlüğüne intikal ettirilir.

Bölge müdürlüklerince; rapor ve belgeler değerlendirilerek, kadastro talebinin karĢılanıp

karĢılanmayacağı yönünde kadastro müdürlüğüne gerekli talimat verilir.

Bölge müdürlüklerince kadastro yapılması yolunda verilecek talimat sonrası, kadastro

müdürlüğünce düzenlenecek yıllık çalıĢma programında ―3402/Geçici 8 inci maddesi‖ gereği

programa alındığı hususu belirtilecektir.

Kadastroya baĢlanmadan önce, daha önce yapılan kadastro çalıĢmalarında düzenlenen

belgesizler defteri, çalıĢma alanı (birlik) kayıt defteri ve uygulanmayan kayıtlar listesi üzerinde

gerekli inceleme ve araĢtırma yapılır.

Kadastro müdürlüklerince yapılacak sınırlandırma ve tespitlerden önce, mahalli maliye,

orman ve tarım kuruluĢlarına, ayrıca, turizm bölgesi, alanı ve merkezi ilan edilen yerlerde Kültür ve

Turizm Bakanlığı mahalli kuruluĢuna gerekli duyuru yapılır ve duyuru yazısında çalıĢmalar

sırasında idarelerince temsilci bulundurabilecekleri hususu belirtilir. Kadastro sonuçlarını gösterir

askı cetvellerinin birer örneği ilan aĢamasında bu kuruluĢlara gönderilir.

Tapu müdürlüklerince, bu gibi yerlerin tescili yapılmadan önce, bölge müdürlüğünce verilmiĢ

kadastro yapımına iliĢkin talimat aranacak, talimat verilmeden veya beklenilmeden tescil iĢlemleri

yapılmaz.

Kadastro müdürlüğünce yapılacak incelemede;

Birlik kayıt defterine ve uygulanmayan kayıtlar listesine alındığı,

Birlik kayıt defterine alınmamıĢ olmakla birlikte, o çalıĢma alanında kayıt maliki veya

mirasçıları adına senetsizden tespiti yapılmıĢ olan bir taĢınmazı kısmen veya tamamen kapsadığı,

TaĢınmaz malın orman sınırı veya Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkartılan yerlerin içinde

bulunduğu,

Page 104: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

103

TaĢınmazın 4342 sayılı Mera Kanunu ile kamu orta malı olarak kabul edilen alanlar içinde

kaldığı,

TaĢınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı,

Talep konusu taĢınmazın, evvelce yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında, 766 sayılı Kanunun

2 nci maddesinde öngörülen yerlerden olması nedeniyle kadastroya tabi tutulmayarak tespit harici

bırakıldığı,

Yargı organlarınca, tespit harici bırakıldığı veya açılan tescil davasının reddedildiği,

Talebin dayanağı tapu kaydının tapuda tedavül görmekle hükümsüz hale geldiği,

Dayanak tapu kaydının zeminle uyumlu olmadığı,

Talebin 3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde sayılan belgelerden birisine dayandırılarak

yapıldığı,

AnlaĢılan taĢınmazlara yönelik talepler ile 09.07.1987 tarihinden sonra (3402 sayılı Kadastro

Kanununa göre) kadastrosu yapılan birimlerdeki tespit harici bırakılan taĢınmazlara yönelik

talepler, ibraz edilen tapu kaydı zeminle uyumlu olsa bile karĢılanması mümkün olmadığından,

talep bölge müdürlüğüne intikal ettirilmeyecek ve ilgilisine konunun hükmen halli gerektiği

yolunda bilgi verilmekle yetinilir.

ÇalıĢma alanı sınırı içinde kalmasına rağmen, 09.07.1987 tarihinden önce yapılan

kadastro çalıĢmaları sırasında kadastroya tabi tutulmayarak tespit harici bırakılan kamu

kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerin kadastrosunda izlenecek yöntem;

ÇalıĢma alanı sınırı içinde kalmasına rağmen kadastroya tabi tutulmayarak tespit

harici bırakılan kamu kurum ve kuruluĢlarına ait yerlerin Kadastro Kanunu hükümlerine göre

kadastrosu ve tesciline yönelik taleplerde; öncelikle, zeminde ve paftası üzerinde yapılacak

inceleme ile talep konusu yerin kadastro çalıĢmaları sırasında kadastroya tabi tutulmayarak tespit

dıĢı bırakılıp bırakılmadığı, ayrıca bu alanda orman kadastro komisyonlarınca veya mera

komisyonlarınca bir çalıĢma yapılıp yapılmadığı hususu araĢtırılır.

Bu Ģekilde yapılacak araĢtırma sonucunda, talep; tescil veya kadastrosu istenen yerin

büyüklüğü de dikkate alınmak suretiyle yapılacak değerlendirme sonucunda, 17.04.2013 tarihli ve

2013/11 nolu genelge kapsamında idari yoldan

tescil veya 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerince kadastroya tabi tutulmak suretiyle

karĢılanır.

TaĢınmaz Malların Tespiti; .

Hazineye ait tespit dıĢı taĢınmaz malların varsa üzerindeki tüm muhdesatlar ölçülür,

kime veya kimlere ait olduğu (muhdesatın sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi) belirlenir,

kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda etraflıca açıklanır.

Bunlardan 18/07/2001 tarihinden sonra yapılmıĢ olan muhdesatlar tutanağın vasfı

sütununda gösterilir ve 18/07/2001 tarihli, 4706 sayılı ―Hazineye Ait TaĢınmaz Malların

Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanunda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‖ 5 inci

maddesinin son fıkrasına göre iĢlem yapılır. 18/07/2001 tarihinden önce yapılmıĢ olan muhdesatlar

ise beyanlar hanesinde gösterilir.

Muhdesat niteliği taĢımayan Hazineye ait yapı ve tesisler kadastro tutanağının vasfı

sütununda gösterilir. Muhdesat niteliğini taĢıyanlar ise muhdesat dıĢındaki vasfı ile Maliye

Hazinesi adına tespiti yapılır.

Aynı parsel üzerinde birden fazla muhdesat niteliğinde bina bulunması durumunda,

yatay muhdesatlarda harf verilmek suretiyle, dikey muhdesatlarda ise bağımsız bölüm numarası

yazılmak suretiyle muhdesat sahipleri kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir.

TaĢınmazın kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı hususu da kadastro

tutanağının edinme sebebi sütununda etraflıca açıklanır, kadastro ekibince Maliye Hazinesi adına

tespitleri yapılır.

Tespit edilen kullanıcı/kullanıcıların kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda

açıklanması ile yetinilir ve beyanlar hanesinde kullanıcı belirtmesi yapılmaz.

Page 105: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

104

Hazineye ait tespit dıĢı alanlarda yapılacak bu çalıĢmalar esnasında, ilgililerince söz

konusu alana iliĢkin olarak eski tapu kaydı ibraz edilmesi halinde bu kayıtlar, kadastro ekibince

2009/7 nolu genelgenin 1 inci maddesinde yer alan açıklamalar da dikkate alınarak

değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre taĢınmazın tespit yapılır.

Diğer taraftan, Maliye Bakanlığının (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) 27.11.2008 tarihli

ve B.07.0.MEG.0.9/3245-11025/61754 sayılı yazısında; Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığının görev

ve yetki alanında bulunan yerlerde, bu BaĢkanlığa tahsisi yapılacak kadastro harici bırakılmıĢ

Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taĢınmazların Hazine adına tescil iĢlemlerinin hızlandırılması

ve gereksiz yazıĢmalara neden olunmaması bakımından, Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığının da,

Hazine adına tescil talebinde bulunmaya yetkili olduğu belirtilmiĢtir.

Bu nedenle, Toplu Konut Ġdaresi BaĢkanlığınca, görev ve yetki alanında bulunan

yerlerde kadastro çalıĢmaları sırasında tespit harici bırakılmıĢ olan Devletin hüküm ve tasarrufu

altındaki yerlere yönelik tescil talepleri de aynı usul ve esaslara göre karĢılanacak ve tescil iĢlemini

takiben mahalli maliye kuruluĢuna bilgi verilecektir.

3-ÇalıĢma alanı sınırı içinde orman olduğu gerekçesi ile kadastroya tabi tutulmayarak

tespit harici bırakılan alanların kadastrosunda izlenecek yöntem;

ÇalıĢma alanı sınırı içinde orman olduğu gerekçesi ile kadastroya tabi tutulmayarak tespit

harici bırakılan alanlarda, daha sonra 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastro

komisyonlarınca yapılan ve kesinleĢen orman kadastrosu sonucunda, söz konusu Kanunun 1 inci

maddesine göre orman sayılmadığı gerekçesiyle orman sınırı dıĢında bırakılan (haritasında sarı

renkle gösterilen yerler) ile 3402 sayılı Kanunun Ek 5 inci maddesine göre yapılan orman

kadastrosu sonucu orman sınırı dıĢında kalan tapulu veya tapusuz taĢınmazların kadastrosu, 2014/5

nolu genelgedeki açıklamalar doğrultusunda yapılır.

AFET BÖLGELERĠNDEKĠ KADASTRO ÇALIġMALARI

7269 sayılı Kanunun 1051 sayılı Kanunla değiĢik 18 inci maddesi "Bu Kanuna göre afet

sebebiyle Ġmar ve Ġskan Bakanlığınca lüzum görülecek yerlerin kadastrosu ilanların yapılmasına

kadastro komisyonlarının kurulmasına lüzum kalmaksızın kadastro postalarına belediyece ve köy

ihtiyar heyetince iki bilirkiĢi verilmek ve tasarruf tetkikleri, mahalli kadastro müdürü ve tapu

memuru tarafından ifa olunmak suretiyle 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununa göre

öncelikle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yaptırılır. AnlaĢmazlıklar mahalli

mahkemelerce hallolunur." hükmündedir.

Ancak, 2613 sayılı Kanun, 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıĢ ve bu

kanunun 48 inci maddesinin 2 nci fıkrası ile de, "Diğer kanunların, 2613 ve 766 sayılı kanunlara

yaptığı atıflar bu Kanunun ilgili hükümlerine yapılmıĢ sayılır." hükmü getirilmiĢtir.

Buna göre; Afete maruz kalan yerlerde, TKGM. nün olumlu görüĢü alınmak suretiyle

kadastro çalıĢmalarına baĢlanır. Kadastro çalıĢmaları sırasında 3402 sayılı Kanununda öngörülen

ilanlar yapılmaz. Ancak, vatandaĢların bilgilendirilmesi ve varsa belgelerini ibraz etmeleri için

çalıĢmalara baĢlanmadan 2-3 gün önceden muhtarlıklar vasıtasıyla duyuru yapılmalıdır.

Afet kadastrosu çalıĢmaları, Bayındırlık il müdürlüklerince belirlenen ve zeminde gösterilen

sınırlar içinde yapılır ve sınırlar dıĢına ki taĢınmazların 7269 sayılı Kanun kapsamında kadastroya

tabi tutulması mümkün değildir. Afet nedeniyle yerleĢim alanı olarak belirlenen saha, birden fazla

çalıĢma alanı sınırı içerisinde kalıyorsa öncelikle idari sınırlara göre çalıĢma alanı sınırının

belirlenmesive hangi parça hangi idari sınırlar içinde kalıyorsa o yerden kadastroya tabi tutulması

gerekir. Aksi takdirde çalıĢma alanı sınırının belirlenmesine gerek yoktur.

ÇalıĢmalar kadastro ekibi tarafından 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülür. Ancak,

kadastro komisyonu kurulmayacağından ve askı ilanı yapılmayacağından, kadastro tutanağının

edinme sebebi sütununda çalıĢmaların 7269 sayılı Kanunun 1051 sayılı Kanunla değiĢik 18 inci

maddesine göre yapıldığı hususu mutlaka açıklanmalıdır.

7269 sayılı Kanuna göre yapılan çalıĢmalarda kadastro komisyonu kurulmadığından, itirazlar

komisyona intikal ettirilmez. Ayrıca, askı ilanı yapılmayacağından, çalıĢmalar sonuçlandığında

tutanaklar ve fenni belgeleri kadastro müdürüne teslim edilir. Kadastro müdürü tarafından; gerekli

kontroller yapılıp varsa eksiklikler kadastro ekibine tamamlattırıldıktan sonra, kadastro

Page 106: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

105

tutanaklarının son sayfasında uygun bir yere, gerekli kontrollerin tarafından yapıldığı ve tespitlerin

uygunluğu yazılarak altı, tarih konmak, imzalanmak ve mühürlenmek suretiyle onanarak tutanaklar

kesinleĢtirilir.

Afet kadastro çalıĢmaları yapılan mahalle veya köylerde daha sonra 3402 sayılı Kanuna göre

kadastro çalıĢmalarına baĢlanması durumunda, mükerrer kadastroya neden olunmaması için,

öncelikle afet kadastrosu sırasında düzenlenen kadastro paftaları zemine uygulanıp, afet kadastro

sınırları belirlendikten sonra bu sınırlar dıĢında kalan kısımlar kadastroya tabi tutulur. ġayet, afet

kadastrosu bir ada bazında yapılmamıĢ ise, o adanın son parsel numarasından baĢlanmak suretiyle

çalıĢmalara devam edilir.

KADASTRO BAġLADIKTAN SONRAKĠ AKĠT VE TESCĠL ĠġLEMLERĠ:

(Madde:40)

3402 Sayılı Kanunun 40 ncı maddesiyle, kadastrosuna baĢlanan çalıĢma alanlarında bulunan

taĢınmazlarla ilgili olarak tapu müdürlüklerine yapılacak akit ve tescil iĢlemlerine iliĢkin taleplerin

ne Ģekilde karĢılanacağı hükme bağlanmıĢ olup, aynı Kanunun 4 üncü maddesinde ise, kadastro

çalıĢma alanı ilanının yapıldığı gün kadastro çalıĢmalarına baĢlama tarihi olarak kabul edilmiĢtir.

Bu nedenle, kadastro çalıĢma alanı ilanı yapıldıktan sonra o çalıĢma alanı içerisindeki tapuda

kayıtlı taĢınmazlar üzerinde haricen meydana getirilen her türlü akte ve tescile yönelik iĢlemler

kadastro çalıĢmaları sırasında kabul edilmeyerek bu taleplerin tapu müdürlüğüne yöneltilmesi

gerektiği ilgililerine açıklanmalıdır. Ancak, ilgilisince çalıĢma alanı ilan tarihinden sonra

düzenlenmiĢ bir belge (noter senedi veya harici senet gibi) ibraz edilerek talebinin karĢılanmasında

ısrar edilirse, belge geri verilmez ve tutanağın edinme sebebi sütununda gerekli açıklama yapılmak

suretiyle tespit yine tapu kaydı maliki adına yapılır. Ġbraz edilen belge de kadastro tutanağının ilgili

sütununa iĢlenmek suretiyle tutanağa eklenir.

Kadastrosuna baĢlanan çalıĢma alanlarındaki taĢınmazlarla ilgili tapu müdürlüğüne yapılacak,

intikal, satıĢ, ayni ve Ģahsi hak tesisi gibi taleplerde, talep karĢılanmadan önce, talep konusu

taĢınmazın tespit durumu kadastro müdürlüğünden sorulur.

Kadastro müdürlüğünden alınacak cevapta, taĢınmazın henüz tespitinin yapılmadığı veya

kayıt maliki adına tespit edildiğinin bildirilmesi halinde talep karĢılanır ve kayıt örneği kadastro

müdürlüğüne gönderilir. ġayet, tapu kaydı kapsamı taĢınmazın harici satıĢ veya kazandırıcı

zamanaĢımı Ģartlarının tahakkuku gibi nedenlerle kayıt maliki dıĢında üçüncü bir kiĢi adına tespiti

yapılmıĢ ise bu durum taraflara açıklanır. Taraflar buna rağmen kadastro sonucu doğacak durumu

kabul ederek talebin karĢılanmasında ısrar ederlerse, resmi senette bu konuda gerekli açıklama

yapılmak ve ilgililerince kadastrodan doğacak bütün hukuki sonuçların kabul edildiği hususu

yazılmak suretiyle talep karĢılanır ve tapu senedinin bir örneği kadastro müdürlüğüne gönderilir.

Kadastro teknisyenlerince; öncelikle bu kayıtlar çalıĢma alanı kayıt defterine iĢlenir ve geldi

kaydı ile de irtibatı sağlanır.

Tedavüle konu taĢınmazın kadastro tutanağı henüz düzenlenmemiĢ ise; tespit, yeni tapu kaydı

değerlendirmeye alınmak suretiyle yapılır.

Kadastro tutanağı düzenlenmiĢ ve tespit devir ve temliki yapan kayıt malikleri adına

yapılmıĢsa; kadastro tutanağının mülkiyet sütununda satıĢı yapan kiĢinin ismi tek çizgi ile çizilip

üzerine tapunun tarih ve yevmiye numarası, alttaki boĢ satıra ise yeni malike ait bilgiler yazılır.

Ayrıca, tutanağın edinme sebebi sütunundaki boĢ kısma, bu konuda gerekli açıklama yapılarak

kadastro teknisyenlerince imzalanır. TaĢınmaz kayıt maliki ve mirasçıları dıĢında üçüncü bir kiĢi

adına tespit görmüĢ ise tutanak üzerinde değiĢiklik yapılmaz. Ancak, tespite karĢı itiraz edilirse

tutanak ve ekleri komisyona intikal ettirilerek itiraz komisyonca değerlendirilir.

TaĢınmaz askı ilanı sırasında el değiĢtirmiĢ ise; askı ilanı ve kadastro tutanağı üzerinde

herhangi bir değiĢiklik yapılmaz. Tespit kesinleĢtikten sonra, taĢınmazın önce askı ilanındaki tespit

maliki adına tescili yapılır ve daha sonrada yeni malike tedavülü sağlanır. ġayet dava açılması

nedeniyle tespit kesinleĢmemiĢ ise, kadastro mahkemesine bu konuda bilgi verilerek kayıt örneği

gönderilir.

Ġhtiyati tedbir kararları ile haciz müzekkerelerinde ise, öncelikle bu belgeler tapu

müdürlüğünde yevmiyeye kaydedilmek suretiyle zabıt defterinde gerekli tescil iĢlemi yapılır ve

Page 107: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

106

sonucundan kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Kadastro teknisyenleri de ihtiyati tedbir ve haciz' i

çalıĢma alanı kayıt defterindeki kaydına ve tespiti yapılmıĢ ise kadastro tutanağının Ģerhler sütununa

iĢler. ġayet, taĢınmaz kayıt maliki veya mirasçıları dıĢında bir kiĢi adına tespit edilmiĢ ise bu

konuda tapu müdürlüğüne bilgi verilir. Tapu müdürlüğü de ilgili mahkemeye veya icra dairesine

bilgi verir. (TKGM.’ nün 05.08.2005 tarihli ve 2005/14 (1608) sayılı genelgesi)

HATALARIN DÜZELTĠLMESĠ: (Madde:41)

5304 Sayılı Kanunun 9 uncu maddesi ile değiĢik 3402 Sayılı Kanunun, 41 nci maddesi,

―Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan iĢlemlerle geometrik durumları kesinleĢmiĢ olan

taĢınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin

müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taĢınmaz malikleri ile diğer

hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden baĢlayan otuz gün içinde düzeltmenin

kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme

kesinleĢir.

Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan iĢlemlerle kesinleĢmiĢ olan taĢınmazlarda,

değiĢiklik iĢlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı

teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro

müdürlükleri yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düĢürücü süre aranmaz.‖

hükmündedir.

Söz konusu maddenin uygulanmasındaki usul ve esaslar, “Kadastro Sırasında veya

Sonrasında Yapılan ĠĢlemlerle Geometrik Durumları KesinleĢmiĢ Olan TaĢınmazlarda Ölçü,

Sınırlandırma, Tersimat ve Hesaplamalardan Doğan Hataların Düzeltilmesine ĠliĢkin

Yönetmelik‖ ile açıklığa kavuĢturulmuĢtur.

Bu nedenle,

Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan iĢlemlerle geometrik durumları kesinleĢmiĢ olan

taĢınmazlardaki ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hataların, 3402 sayılı

Kanunun 41 inci maddesi ve söz konusu yönetmelik hükmüne göre; ilgilisinin baĢvurusu üzerine

veya kadastro müdürlüklerince re‘sen düzeltilmesi mümkündür.

Kadastro Müdürlüğünce; bu madde kapsamında düzeltilmesi gereken bir hata bulunup

bulunmadığı ve varsa hatanın nedeni, kadastro müdürlüğünce kontrol mühendisi, kontrol memuru

veya kadastro üyesi ile kadastro teknisyeninden oluĢturulacak en az üç kiĢilik bir ekip tarafından

büroda ve arazide yapılacak inceleme sonucunda belirlenir. OluĢturulan ekipçe, inceleme

sonuçlarının ayrıntılı olarak açıklandığı bir rapor ile mevcut durum ve düzeltme durumunu gösteren

kroki düzenlenerek imzalanır.

Kadastro müdürlüğünce bu rapor ve düzeltme Ģeklini gösterir krokinin birer örneği

açıklayıcı bir yazıya eklenmek suretiyle, hatadan etkilenen tüm parsellerin maliklerine ve varsa

diğer hak sahiplerine 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu yazıda, ayrıca

tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde düzeltmenin kaldırılması için sulh hukuk

mahkemesine dava açma haklarının bulunduğu, dava açılmadığı takdirde tapu kütüğü ve fenni

evrakları üzerinde ekli krokiye göre gerekli düzeltmenin yapılacağı, dava açılması halinde davanın

açıldığı mahkemenin ismi ile dava dosya numarasının bildirilmesi gerektiği hususlarına da yer

verilir.

Ayrıca, bu tarihten sonra taĢınmazı iktisap edecek üçüncü kiĢilerin iyi niyet iddialarının

önlenmesi için, düzeltmeden etkilenen parsellerin tescilli oldukları tapu kütük sayfalarının beyanlar

hanesine "Kadastro Kanununun 41 inci maddesine göre düzeltme vardır." Ģeklinde belirtme

yapılması için tapu müdürlüğüne bilgi verilir.

Tapu müdürlüğünce bu yazı yevmiyeye kaydedilmek suretiyle kayıtlarında gerekli belirtme

yapılır.

Tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük süre içerisinde düzeltmenin kaldırılması için dava

açılmadığı takdirde, üç nüsha tescil bildirimi düzenlenerek, bu tescil bildirimi ile birlikte

düzeltmeye iliĢkin rapor, kroki ve ekleri bir yazıya eklenmek suretiyle (Bu yazıda, düzeltme

Page 108: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

107

kararının ilgililerine tebliğ edildiği ve süresi içersinde dava açılmadığından düzeltmenin kesinleĢtiği

de belirtilir.) tapu müdürlüğüne gönderilir.

Tapu müdürlüğünce; kadastro müdürlüğünden gelen yazı yevmiye defterine kaydedilmek

suretiyle, tapu kayıtları üzerinde gerekli düzeltme iĢlemi yapılır. Yine aynı yevmiye ile, daha önce

kaydın beyanlar hanesinde yapılmıĢ olan "Kadastro Kanununun 41 inci maddesine göre düzeltme

vardır." belirtmesi terkin edilir. Bu düzeltmeden dolayı harç tahsil edilmez.

Düzeltmeler yapıldıktan sonra tescil bildirimlerinin iki nüshası kadastro müdürlüğüne

gönderilir. Kadastro müdürlüğünce de fen klasöründe ve paftasında gerekli düzeltmeler yapılır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 41 inci maddesi kapsamında yapılacak düzeltmeler, aynı

Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düĢürücü tabi olmadığından, tapu

müdürlüklerince bu konuda ayrıca bir araĢtırma yapılmaya gerek bulunmamaktadır.

Hataların düzeltilmesi amacıyla yapılan değiĢiklikler için belediye encümeni veya il idare

kurulu kararı aranmasına gerek bulunmamaktadır.

Dava açılması halinde; dava dosya numarası ve davanın açıldığı mahkemenin ismi ilgili

parsellere ait tapu kütüğü sayfasının beyanlar hanesine yazılır ve konu ile ilgili belgelerin tasdikli

birer örnekleri davanın görülmekte olduğu mahkemeye gönderilir. Bu durumda, düzeltme iĢlemi

dava sonuçlanıncaya kadar bekletilir.

TAPU SĠCĠLĠNDEKĠ HATALARIN DÜZELTĠLMESĠ

Tapu sicili üzerinde yapılmıĢ hataların düzeltilmesine iliĢkin olarak 1458 sayılı genelge

gereğince iĢlem yapılmakta iken, 17.08.2013 tarih ve 28738 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan

Tapu Sicili Tüzüğü ile yeni uygulamalar getirilmiĢtir.

Tapu Sicili Tüzüğünün 74. maddesi ile ana ve yardımcı siciller üzerindeki düzeltmelerin ne

Ģekilde yapılacağı belirtilmiĢ,

75. maddesinin 1. fıkrasında kadastro çalıĢmalarından kaynaklanan malikin veya hak

sahibinin adı, soyadı ve baba adına iliĢkin tapu kütüğündeki hataların düzeltilmesine iliĢkin

yöntemler belirlenmiĢ, 2. fıkrasında ise zeminde inceleme iĢleminin nasıl yapılacağı belirtilmiĢtir.

Yine aynı maddenin 3. fıkrasında tapu sicilindeki bilgilerin güncellenmesi ve eksikliklerin

giderilmesinde de bu yöntemlerin kullanılabileceği,

4. fıkrasında ise kayıt düzeltmeleri için müdürlüklere baĢvuru yapılmasının zorunlu olduğu

belirtilmiĢtir.

Bu kapsamda TKGM‘ce 1458 sayılı genelgenin yerine 2014/3 nolu genelge düzenlenmiĢtir.

Kadastro tespitine konu kimlik bilgilerine iliĢkin kadastro çalıĢmalarından kaynaklanan hata

ve eksikliklerin giderilmesine iliĢkin yöntemlerin, Tapu Sicili Tüzüğünün 74. Maddesinin 3.

fıkrasına göre ilgililerince sunulan veya baĢka idarelerce düzenlenen belgelerde kimlik tespitine

esas yeterli veri bulunmaması ve ilgili madde kapsamında eksikliğin giderilememesi halinde

kıyasen uygulanması imkanı bulunmaktadır.

Kimlik bilgilerine iliĢkin kadastro çalıĢmalarından kaynaklanan hata ve

eksikliklerin giderilmesi;

Kapsamı

Bu bölümde, kadastro çalıĢmaları sonucu hak sahibi olmuĢ gerçek kiĢilerin adı, soyadı ve

baba adı ile diğer kimlik bilgileri ve tüzel kiĢilerin ünvan ve diğer tanıtıcı bilgilerindeki hata ve

eksikliklerin giderilmesine iliĢkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

TaĢınmazların kayıt altına alınarak hak sahiplerinin belirlenmesine iliĢkin Tapu ve Kadastro

Genel Müdürlüğü tarafından yapılan tüm çalıĢmalar 2014/3 nolu genelge özelinde kadastro

çalıĢması olarak değerlendirilir.

Kadastro veya tapulama mahkemeleri tarafından taĢınmazın tespit gibi tesciline karar

verilmesi nedeniyle hükmen tescil edilmiĢ kayıtlar üzerindeki hatalar ve eksiklikler de kadastro

çalıĢmalarından kaynaklanmıĢ olarak değerlendirilir. Bu mahkemelerce verilen kararlarda kadastro

veya tapulama tespitinden farklı hüküm oluĢturulması ile baĢka mahkemeler tarafından verilen

kararlar gereği tescil edilen kayıtların düzeltilmesi 2014/3 nolu genelge kapsamı dıĢında

değerlendirilecektir.

Page 109: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

108

Düzeltme iĢlemi, kadastro tespitinin yerinde olup olmadığı, gerçek hak sahibinin veya

taĢınmazın el değiĢtirip değiĢtirmediğinin tespit edilmesine yönelik olmayıp, kadastro tespiti ile hak

sahibi olan kiĢilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmesi amacını taĢımaktadır.

2) Takip Edilecek Yöntem

Tapu müdürlüğü tarafından, kadastro çalıĢmalarından kaynaklanan, hak sahibinin kimlik

bilgilerine iliĢkin hataların düzeltilmesi ve eksikliklerin giderilmesine iliĢkin istemin gerçek hak

sahibi tarafından yapıldığının tespit edilebilmesi için öncelikle Tapu Sicili Tüzüğünün 75.

maddesinin 1. fıkrasına göre iĢlem yapılması gerekmektedir. Bu anlamda kayda dayalı tespitlerde

varsa dayanağı kayıt ve belgeler ile senetsizden tespitlerde tutanağın edinme nedeni, nüfus kayıt

örneği ve ilmühaber incelenmeli, bunun yanında ilgili kurumlarla yazıĢmalar yapılarak alınan

cevaplar değerlendirilmelidir. Bu belgelerin incelenmesi sonucunda istemin gerçek hak sahibinden

geldiğinin anlaĢılamaması halinde; istemde bulunandan, taĢınmaz hakkında bilgi sahibi olabilecek

kiĢilerin ve varsa tespit bilirkiĢilerinin tanıklıklarına baĢvurulmak üzere tapu müdürlüğüne

getirilmeleri istenilecektir.

Ġlmühaber veya benzeri belge sunulamaması, tanık veya tespit bilirkiĢilerinin tapu

müdürlüğüne gelmelerinin sağlanamaması veya sunulan belgeler ile varsa tespit bilirkiĢileri ve

tanıkların ifadelerinden istemde bulunanın gerçek hak sahibi olduğu kanaatine varılamaması

durumunda istem sahiplerinin de talebi halinde zeminde inceleme yapılması kadastro

müdürlüğünden/biriminden talep edilecektir.

Tapu müdürlüğü tarafından, zeminde inceleme yapılmasına iliĢkin talepte bulunulmadan önce

ilgili kurumlarla yazıĢma yapılmıĢ, nüfus kayıtları, yazıĢmalar ve varsa ilmühaberler incelenmiĢ,

tanıklık yapmak isteyenler dinlenmiĢ ve tanıkların ifadeleri yazılı hale getirilmiĢ olacaktır.

Bu iĢlemler yerine getirilmeden zeminde inceleme ile ilgili kadastro müdürlüğüne yapılan

talepler herhangi bir iĢlem yapılmaksızın tapu müdürlüğüne iade edilecektir.

3) ĠĢlemin Mali Yönü

Yapılan inceleme sonucu malik veya hak sahibinin gerçek kiĢiler için adı, soyadı veya baba

adının, tüzel kiĢiler için ünvanının gerçek durumu yansıtmadığının anlaĢılması halinde, tapu

kütüğünde düzeltme iĢlemi yapılması gerekmektedir. Bu düzeltme iĢlemi için 492 Sayılı Harçlar

Kanunun 4 sayılı tarifesinin 13/c maddesinde belirtilen tapu harcı ile döner sermaye ücreti tahsil

edilecektir.

Hatanın, ilgililerin kusuru olmaksın idaremiz tarafından yapıldığının anlaĢılması halinde tapu

harcı ve döner sermaye ücreti aranmaksızın düzeltme iĢleminin yapılması gerekmektedir.

Tapu kütüğü üzerinde tescile tabi olmayan kimlik bilgileri ile tanıtıcı bilgilerin

düzeltilmesinden tapu harcı ve döner sermaye ücreti tahsil edilmeyecektir.

B) Zeminde Ġnceleme

1) ĠĢlemin Tanımı ve Ġstem

Tapu Sicili Tüzüğünün 75. maddesinin 2. fıkrasında "Zeminde inceleme, kadastro

müdürlüğü teknik personeli ile birlikte yapılır ve inceleme neticesinde teknik rapor düzenlenir.

Zeminde incelemede, komĢu parsel malikleri, muhtar ve diğer ilgililer dinlenir; vergi kaydı ve

diğer her türlü belgeden yararlanılır." denilerek zeminde inceleme iĢlemi genel hatları ile

tanımlanmıĢtır.

Zeminde inceleme; tapu sicilinde kayıtlı kiĢi ile hak sahibi olduğu iddia edilen kiĢinin aynı

kiĢi olduğunun tespit edilmesi amacıyla tapu müdürlüğüne yapılan baĢvuru sonrası, kadastro

müdürlüğü/birimi personeli tarafından zemininde taĢınmazın gösterilmesi, tanık ve bilirkiĢilerin

ifadelerinin alınması, teknik rapor düzenlenmesi, inceleme komisyonu tarafından değerlendirilmesi,

düzeltme kanaatine varılması halinde ilan edilmesi ve olası itirazların değerlendirilerek sonucunun

tapu müdürlüğüne bildirilmesi aĢamalarından oluĢan iĢlemdir.

Tapu müdürlüğünce, zeminde inceleme yapılması gerekli görülen her bir taĢınmaz için iki

nüsha Zeminde Ġnceleme Ġstek Formu (EK-1) düzenlenir. TaĢınmazların tapu kaydı ve edinimine

iliĢkin belgelerin (kadastro veya tapulama tutanağı ve dayanak belgeleri, komisyon kararı,

mahkeme kararı ve dosyaları vb.) onaylı örnekleriyle, baĢvuru belgesi ve istem sahibinin sunduğu

Page 110: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

109

diğer belgeler ile yazıĢmaların asılları veya onaylı örnekleri Zeminde Ġnceleme Ġstek Formuna

eklenerek bir nüshası ilgili kadastro müdürlüğüne/birimine gönderilir.

Kadastro müdürü/birim sorumlusu, zeminde incelemenin mümkün olan en kısa sürede

tamamlanmasını sağlayacak önlemleri alır.

Ġlgilisince iĢin takip edilmemesi nedeniyle 30 gün içinde taĢınmaza yönelik zeminde inceleme

yapılamaz ise bütün belgeler tapu müdürlüğüne iade edilir.

2) Zeminde Ġnceleme Ekibi ve Görevleri

Kadastro müdürü/birim sorumlusu, zeminde inceleme ekibi için en az iki teknik personel

görevlendirir. Zeminde Ġnceleme Ġstek Formunun örneği ile ilgili belgeleri zeminde inceleme

ekibine teslim eder.

Zeminde inceleme ekibi gerekli ön hazırlığı yaparak, belirlenen gün ve saatte istemde bulunan

tarafından sağlanacak araçla taĢınmazın/taĢınmazların bulunduğu zemine gider.

TaĢınmaz/taĢınmazlar zeminde inceleme ekibi tarafından zemininde gösterilir. Ġstemde

bulunan, muhtar, varsa tespit bilirkiĢileri, komĢu parsel malikleri, kullanıcıları ile baĢkaca beyanda

bulunmak isteyenlerin ifadeleri okunaklı el yazısı veya bilgisayar ile yazılmıĢ tek nüsha

düzenlenecek Zeminde Ġnceleme Tutanağı ile yazılı hale getirilerek kendilerine okutulmak suretiyle

imzalatılır. Ġmza atamayanların ifadeleri tanıklar huzurunda alınarak yazılı hale getirilir, tanıkların

imzaları da Zeminde Ġnceleme Tutanağının uygun bir yerine durum açıklanarak alınır. Zeminde

Ġnceleme Tutanağı her taĢınmaz için ayrı düzenlenir.

Zeminde Ġnceleme Tutanağında, taĢınmazın inceleme sırasındaki kullanım durumu, varsa

üzerindeki yapılar ile yapıların kimler tarafından yapıldığı, halen kimlerin kullanımında olduğu gibi

konular açıklanarak mevcut durum belirtilir.

TaĢınmazın zeminde incelemesinin yapılması ve ilgililerin ifadelerinin tutanağa

geçirilmesinin ardından baĢkaca bilgi ve tanıklığına baĢvurulacak kimse kalmadığı ve ifadelerin

doğru ve eksiksiz olarak tutanağa geçirildiği tutanağın altına devam eden satıra boĢluk bırakılmadan

yazılır. Tutanak yazının bittiği yerde boĢluk bırakılmaksızın hazırda bulunanlar ve zeminde

inceleme ekibi tarafından sayfa numaraları verilerek imzalanır ve bu tutanakta silinti veya kazıntı

yapılamaz.

Zeminde inceleme ekibi tarafından, Zeminde Ġnceleme Tutanağının yanı sıra Zeminde

Ġnceleme Ġstek Formu ekinde gönderilen belgelerden de yararlanılarak Teknik Rapor düzenlenir.

Zeminde inceleme ekibinin istemde bulunan kiĢinin tescilli hak sahibi olup olmadığı veya bu

konuda kanaate varmaya yeterli bilgiye ulaĢılamadığı yönündeki kanaati, tereddüde yer vermeyecek

Ģekilde açıkça Teknik Raporda belirtilir. Zeminde inceleme ekibi tarafından ortak kanaate

varılamaması halinde, ayrık kanaati bulunanlar, kanaatlerini gerekçeleri ile birlikte Teknik Raporda

belirtirler.

Zeminde yapılan incelemede her taĢınmaz için ayrı Teknik Rapor düzenlenmesi asıl olup,

gerekli hallerde birden fazla taĢınmaz için tek bir Teknik Rapor düzenlenebilir.

Zeminde inceleme ekibi, düzenlediği Zeminde Ġnceleme Tutanağı ve Teknik Rapor ile birlikte

Zeminde Ġnceleme Ġstek Formuna ekli belgeleri eksiksiz olarak kadastro müdürüne/birim

sorumlusuna sunar.

3) Ġnceleme Komisyonu ve Görevleri

Kadastro müdürü/birim sorumlusu, zeminde inceleme ekibi tarafından yapılan çalıĢmayı ve

sunulan belgeleri incelemek ve değerlendirmek üzere iĢin niteliğini göz önüne alarak uygun

ünvanlarda üç kiĢiden oluĢan bir Ġnceleme Komisyonu görevlendirir. Kadastro müdürü/birim

sorumlusu, inceleme komisyonuna baĢkanlık edebileceği gibi baĢkanlık için de görevlendirme

yapabilir. Ġnceleme komisyonu, Zeminde Ġnceleme Ġstek Formu ve ekleri ile Zeminde Ġnceleme

Tutanağı ve Teknik Raporu, yapılan çalıĢmanın yeterliliği ve varılan kanaatin uygunluğu açısından

inceler. Ġnceleme sonucunda yapılan çalıĢmaya aykırı rapor veya eksiklik tespit edilmesi

durumunda, bu aykırılık veya eksiklik, zeminde inceleme ekibince yeni belge düzenlenmek

suretiyle giderilir.

Ġnceleme komisyonu; zeminde inceleme ekibince yapılan çalıĢmanın gerekiyorsa

düzeltilmesini sağladıktan sonra yapılan çalıĢmada herhangi bir aykırılık veya eksiklik

Page 111: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

110

bulunmadığına dair Ġnceleme Komisyonu Raporu düzenler. Teknik raporda ayrık kanaat bulunması

durumunda, konu Ġnceleme Komisyonu tarafından değerlendirilerek somut olaya iliĢkin nihai karar

verilir. Ġnceleme komisyonu kararlarını oy çokluğu ile alabilir.

Teknik Raporda, istemde bulunan kiĢinin tescilli hak sahibi olmadığı veya bu konuda kanaate

varmaya yeterli bilgiye ulaĢılamadığı yönündeki kanaatin Ġnceleme Komisyonu Raporuyla uygun

görülmesi halinde, Zemin Ġnceleme Ġstek Formuna ekli belgeler ile çalıĢma sonucu düzenlenen

belgelerin asılları kadastro müdürlüğünce/birimince tapu müdürlüğüne gönderilir.

4) Bilgilendirme Ġlanı

Ġnceleme Komisyonu raporuyla uygun görülen Teknik Raporda, kimlik bilgilerindeki

eksikliklerinin giderilmesi ve/veya hataların düzeltilmesi yönünde tespit yapılmıĢsa, 2014/3 nolu

genelge eki Bilgilendirme Duyuru Cetveli doldurularak kadastro müdürlüğünce/birimince

bilgilendirme amacı ile askı suretiyle ilan edilir.

Bilgilendirme Duyuru Cetvelinde taĢınmazın ili, ilçesi, mahallesi/köyü, mevkii/sokak,

adası, parseli, cinsi, yüzölçümü ile malikin veya hak sahibinin kayıtlı ve yeni adı, soyadı, baba adı,

hissesi, doğum yılı ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının ilk üç ve son dört rakamına yer

verilir. Düzeltmeye konu olan hak sahibinin tüzel kiĢi olması halinde kayıtlı olan ve düzeltme

sonrası oluĢacak tam ünvanı ile diğer tanıtıcı bilgilerine Bilgilendirme Duyuru Cetvelinde yer

verilir.

Düzenlenen Bilgilendirme Duyuru Cetveli, kadastro müdürlüğü/birimi, tapu müdürlüğü,

muhtarlık ve varsa belediyede 15 gün süre ile asılmak suretiyle ilan edilir. Ġlanın yapıldığı hususu

Bilgilendirme Duyuru Cetveli üzerinde belirtilerek imzalanır. Ġlan edilen düzeltme iĢlemine karĢı

ilgili kadastro müdürlüğüne/birimine, bilgilendirme ilanı süresi içerisinde itiraz edilebilir.

Yapılacak itirazların herhangi bir belgeye dayanması gerekmediği gibi, hak iddiasında

bulunmayan kimselerin itirazları da değerlendirilir. Malikin veya hak sahibinin kimlik bilgilerine

iliĢkin olmayan, hak sahipliği iddiası ile yapılan itirazlar reddedilir.

Ġlan süresi içerisinde yapılan itirazlar, Ġnceleme Komisyonu tarafından ilan süresinin

bitiminden itibaren en geç 15 gün içinde değerlendirilerek karara bağlanır. Ġtiraz edenler ile talep

sahiplerine komisyon kararında varılan kanaat yazılı olarak bildirilir. Ġnceleme Komisyonu Kararına

karĢı birimlerimize itiraz edilemez. Bilgilendirme ilanı sonucunda kadastro

müdürlüğünce/birimince, Zeminde Ġnceleme Ġstek Formuna ekli belgeler, çalıĢma sonucu

düzenlenen belgeler ile varsa itirazların değerlendirilmesi sonucunda düzenlenen Ġnceleme

Komisyonu Kararı tapu müdürlüğüne gönderilir.

5) Zeminde Ġncelemenin Değerlendirilmesi

Tapu müdürü, zeminde inceleme sonucunda varılan kanaate uymamasını haklı kılan bir

nedene dayanmadığı sürece, Ġnceleme Komisyonu Raporuyla uygun görülen Teknik Rapora veya

varsa Ġnceleme Komisyonu Kararına uygun iĢlem yapar. Değerlendirme sonucu talebin

karĢılanamayacağı kanaati oluĢursa istem sahibine bilgi verilir.

Tapu müdürlüğü tarafından zeminde inceleme yapacak kadastro müdürlüğü personelinin

tam ve doğru olarak bilgilendirilmesi ve yapılacak iĢlemle ilgili gerek duyulduğu her aĢamada

kolaylık sağlanması gerekmektedir.

6) Zeminde Ġncelemenin Mali Yönü

Kadastro müdürlüğü/birimi personelinin zemine gidebilmesi için gerekli araç istemde

bulunan kiĢi tarafından sağlanır. Zeminde inceleme için döner sermaye ücreti tahsil edilir.

Page 112: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

111

Zeminde inceleme ile görevli personele arazide çalıĢtığı günlere yönelik olarak her yıl Bütçe

Kanunu ile belirlenen gündelik ücret ve buna bağlı diğer ödemeler yapılır.

TaĢınmazın Yüzölçümü veya Niteliğinde Yazım Hatasından Kaynaklanan Hataların

Düzeltilmesi

ĠĢlemin Tanımı ve Yöntemi

TaĢınmazın yüzölçümü veya niteliğinin belgesine ve haritasına aykırı olarak hatalı tescil

edildiğinin ilgilisinin baĢvurusu üzerine veya iĢlem sırasında kadastro müdürlüğünce/birimince

tespit edilmesi halinde, kadastro müdürlüğü/birimi tarafından düzeltme, üç nüsha düzenlenecek

tescil bildiriminde gösterilerek tapu müdürlüğüne gönderilir. Bu madde kapsamında yüzölçümleri

ile ilgili hataların düzeltilmesinde, kadastro müdürlüğü/birimi teknik personelince, parselin

yüzölçümü ve pafta-zemin uygunluğu incelenir, bu incelemede parselin edinimine, kayıt miktarına

göre veya belgesiz olarak miktar üzerinden edinilip edinilmediğine bakılarak düzeltme konusunun

kadastro mevzuatının ilgili diğer hükümleri kapsamında kalıp kalmadığı belirlenir. Bu inceleme

sonucunda tespit edilen yüzölçüm hatasının belgesine ve haritasına aykırı olarak yazım hatasından

kaynaklı bir hata olduğu tespit edilirse bu Genelge kapsamında iĢlem yapılır. Hata, sayısallaĢtırma

mevzuatınca iĢlem sırasında tespit edilmiĢ ise sayısallaĢtırma mevzuatınca iĢlem yapılır. Kadastro

müdürlüğünce/birimince gerek belgesine ve haritasına aykırı olarak yazım hatasından kaynaklı

hatalı tescil edilmiĢ yüzölçümlerine yönelik inceleme sonucunda gerekse belgesine ve haritasına

aykırı olarak yazım hatasından kaynaklı hatalı tescil edilmiĢ taĢınmazın niteliğinin incelenmesi

sonucunda bu Genelge kapsamında yapılacak düzeltmelerde düzenlenecek Onaylı Rapor'un tescil

bildirimine eklenmesi gerekmektedir.

Bu madde kapsamında tespit edilen hatalarla ilgili, kadastro müdürlüğünün bildirimi üzerine

taĢınmazın kaydında gerekli belirtme yapılır, konuya iliĢkin ilgilisinin muvafakatı sağlanamaz ise

Tapu Sicili Tüzüğü'nün 74. maddesinin 4. fıkrası gereğince iĢlem yapılır.

Tapu müdürü, tescil bildirimine uygun olarak düzenlenen istem belgesinin hak sahiplerince

imzalanmasının ardından yevmiye almak suretiyle düzeltmeyi yapar. Yapılan düzeltmeyle ilgili

belirtme de usulünce terkin edilir. Düzeltme sonrası kadastro müdürlüğüne tescil bildiriminin iki

nüshası gönderilir. Kadastro müdürlüğünce/birimince bu tescil bildirimleriyle ilgili ve gerektiğinde

fen klasörleri üzerinde gerekli iĢlem yapılır.

2) ĠĢlemin Mali Yönü

2014/3 nolu genelge kapsamında taĢınmazın niteliği ve/veya yüzölçümüne iliĢkin düzeltme

iĢlemlerinden tapu ve kadastro müdürlükleri tarafından herhangi bir harç veya döner sermaye ücreti

alınmaz.

D)TAPU VE KADASTRO BĠLGĠ SĠSTEMĠ (TAKBĠS) VERĠLERĠNĠN

DÜZELTĠLMESĠ

1) Veri Düzeltmenin Kapsamı

Veri düzeltme; TAKBĠS üzerindeki kayıtların, tapu kütüğü, kat mülkiyeti kütüğü, aziller

sicili ve yevmiye defterindeki tescile ve dayanak belgesine uygun hale getirilmesi iĢlemidir.

Tapu Sicili Tüzüğünün 12. maddesine göre; tapu kayıtlarının elektronik ortamda tutulmaya

baĢlandığı tarihten sonra ana ve yardımcı siciller TAKBĠS içerisinde saklanıp yönetilir ve bu

kayıtlar sicilde esas alınır. Bu nedenle salt elektronik ortamda tutulmaya baĢlanan siciller üzerinde

yapılacak düzeltmeler veri düzeltme Ģeklinde yapılamaz. Bu kapsamdaki düzeltmeler Tapu Sicili

Tüzüğünün 74. maddesine göre yapılır.

Page 113: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

112

ĠĢlemin Hazırlanması ve Kontrolü

Tapu kütüğü, kat mülkiyeti kütüğü, aziller sicili veya yevmiye defterindeki tescilin doğru

olmasına rağmen TAKBĠS kayıtlarının hatalı olduğunun tespit edilmesi veya dayanak belgelerinde

yer alan bilgiler ile TAKBĠS kayıtlarının örtüĢmemesi halinde, tapu müdürü veya yetkili müdür

yardımcısı tarafından TAKBĠS verilerinin düzeltilmesi için iĢlem yapmaya yetkili bir personel

görevlendirilir.

Görevli personel tarafından tescil ile TAKBĠS kayıtları arasındaki farklılığın nedeni ve

tescilin gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı konuları dayanak belgelerinden de yararlanılarak

araĢtırılır. Tapu kütüğündeki tescilin dayanak belgesine uygun olduğunun anlaĢılabilmesi halinde

veri düzeltme iĢlemi TAKBĠS üzerinden hazırlanır. Tapu müdürü veya yetkili müdür yardımcısı

tarafından tescil ve dayanak belgeleri ile birlikte kontrol edildikten sonra iĢlem TAKBĠS üzerinde

sonuçlandırılır.

3) Kayıtların Saklanması

Veri düzeltme iĢlemine iliĢkin log kayıtları TAKBĠS üzerinde saklanır. Tapu müdürlüklerinde

veri düzeltme iĢlemi ile ilgili yazılı bir belge üretilmez.

YARGILAMA GĠDERLERĠ, KADASTRO HARCI VE TAHAKKUKU (Madde 36)

3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36 ncı maddesi; kadastrosu yapılan taĢınmazlara emlak

vergisi son beyan dönemi esas alınarak, 492 Sayılı Harçlar Kanununa ekli (4) sayılı tarifede

gösterilen oranlarda, kadastro harcı tahakkuk ettirileceği, emlak vergisi beyan değeri belli olmayan

taĢınmazlara ise kadastro ve dava harcı ile yargılama giderlerine esas olmak üzere kadastro

komisyonunca kıymet takdir edileceği hükmüne amirdir.

492 Sayılı Kanuna Ekli (4) Sayılı Tarifeye Göre, Kadastro Tabi Tutulan TaĢınmazlara;

a) Tapuda murisi veya kendisi adına kayıtlı olup da tespitte hazır bulunanlara ait

taĢınmazların kadastrolanmasında (Binde 6,83),

b) Tapuda muris veya kendisi adına kayıtlı olup da tespitte hazır bulunmayanlara ait

taĢınmazların kadastrolanmasında (Binde 11,38),

c) Senetsiz taĢınmaz malların zilyedi adına kadastrolanmasında, tespitte hazır bulunanlardan

(Binde 9.10),

d) Senetsiz taĢınmazların zilyedi adına kadastrolanmasında, tespitte hazır bulunmayanlardan

(Binde 13.66),

Oranlarında kadastro harcı tahakkuk ettirilir.

Bu oranlara göre tahakkuk ettirilecek kadastro harçları, her mali yılı baĢında Bakanlar

Kurulunca belirlenecek asgari miktarlardan az ise bu miktar üzerinden tahakkuk yapılır. (2014 Mali

yılı için alınacak en az harç miktarı 14,40 TL’dir.)

Yukarıda belirtildiği gibi, kadastro harçları taĢınmazların tapulu veya tapusuz oluĢlarına,

malik veya zilyetlerinin tespitte hazır bulunup bulunmama durumlarına göre değiĢik oranlarda

tahakkuk ettirilmekte ve bu harçların tahakkukunda da, en son emlak vergi beyan döneminde

ilgililerince beyan edilen değerler matrah olarak kabul edilmektedir.

Buna göre, kadastroya tabi tutulan taĢınmazlar için askı ilanına alınacağı yıla ait emlak vergisi

beyan değerleri, harca esas matrah olarak kabul edilecek ve yukarıda belirtilen oranlarda kadastro

harcı tahakkuk ettirilecektir.

Teknisyenlerce yapılacak araĢtırmaya rağmen, son beyan dönemi için emlak vergisi

beyannamesi verilmediği veya hisseli olup da bir kısım hissedarlarca beyanda bulunulmadığı tespit

edilen taĢınmazlara yada beyanname verilmiĢ olmasına rağmen beyan döneminden sonra vasfı

değiĢtirilen (arsa veya tarla iken üzerine ev yaptırılması gibi) taĢınmazlara rastlanılması halinde,

Page 114: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

113

bunların her adadaki çalıĢmaların bitiminde ada ve parsel numarası, mevkii ve sokak ismi,

taĢınmazın yüzölçümü ve vasfı yazılmak suretiyle bir listesi düzenlenir ve bu liste, komisyonca

kadastro harcı ve yargılama giderlerine esas olacak değerlerin belirlenmesi için kadastro müdürüne

teslim edilir.

Bu listede yazılı taĢınmazların kadastro harcı ve yargılama giderlerine esas değerleri, Emlak

Vergisi Değeri Bulunmayan TaĢınmazların Kıymetinin Takdiri Hakkında Yönetmelikte belirtilen

esaslara göre komisyonca belirlendikten sonra kadastro teknisyenlerine gönderilir. Komisyonca

belirlenen bu değerler o taĢınmazlara ait kadastro tutanaklarının ilgili sütununa iĢlenerek, 492 Sayılı

Harçlar Kanununa ekli (4) sayılı tarifede belirtilen oranlara göre kadastro harçları tahakkuk

ettirilerek tutanağın ilgili sütununa yazılır. (Madde:36 ve Yönetmelik 47/H)

SAYISALLAġTIRMA (Ek Madde 1)

3402 Sayılı Kadastro Kanununa 5304 Sayılı Kanunun 11 inci maddesi ile, ―Kadastro veya

Tapulama haritaları, arazi kontrolü yapılmak suretiyle sayısal hale getirilir. Yapılan çalıĢmaların

sonucu, 11 inci maddeye göre ilân edilir ve ilân süresi içerisinde dava açılmayan taĢınmazların

kayıtlarında gerekli düzeltme yapılır.‖ hükmü getirilmiĢtir.

Ülkemizde kadastro/tapulama çalıĢmaları 1912 yılından beri sürdürülmektedir. Bu tarihten

itibaren yapılan çalıĢmalar sonucu değiĢik sistemlerle paftalar oluĢturulmuĢtur. OluĢturulan bu

paftaların, coğrafi bilgi sistemleri ve ülke yatırımlarında kullanılabilmesi için, yeniden

değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, kadastro veya tapulama haritalarının, arazi kontrolü yapılmak suretiyle günümüz

harita tekniğinin zorunlu kıldığı köĢe noktalarının koordinatlandırılarak sayısal hale getirilmesi ve

kadastro müdürlüklerince 3402 Sayılı Kanunun 11 inci maddesine göre ilan edilip, yapılan bu

çalıĢmaların hukuki statüye kavuĢturularak, kayıtlarında gerekli düzeltmelerin yapılmasına imkan

sağlanması amaçlandığından bu madde hükmü getirilmiĢtir.

Bu maddenin uygulanmasındaki usul ve esaslar, 24.Kasım.2006 tarihli ve 26356 sayılı Resmi

Gazete‘de yayımlanan “Kadastro Haritalarının SayısallaĢtırılması Hakkında Yönetmelik‖ ve 28

Eylül 2012 tarihli ve 28425 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan ―Kadastro Haritalarının

SayısallaĢtırılması Hakkında Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik‖ ve

2012/15 nolu genelgede açıklığa kavuĢturulmuĢtur.

KADASTRO ÇALIġMALARININ SONA ERMESĠ VE UYGULANMAYAN

KAYITLARIN DURUMU:

a- Uygulanmayan ve Uygulanamayan Kayıtlar Listesi; ÇalıĢma alanında kadastro ekibinin

görevi sona erdiğinde, o çalıĢma alanı kayıt defterine örneği alınan tapu kayıtları incelenerek,

tespitler sırasında uygulanamayan tapu kayıtları varsa, uygulanamayan bu kayıtların yerleri muhtar

ve bilirkiĢilerden (çalıĢma alanı için görevlendirilen 6 bilirkiĢi ile birlikte) sorulur, muhtar ve

bilirkiĢilerce bunların yerleri gösterilebiliyorsa sınırlandırma ve tespitleri yapılır. Muhtar ve

bilirkiĢilerce, uygulaması yapılmamıĢ olan bu kayıtların zeminde nereye ait olduğunun

bilinememesi durumunda, varsa kayıt maliki ve mirasçılarının bilgilerine de baĢvurulur.

Yapılan inceleme sonucunda, uygulaması yapılmamıĢ olan tapu kayıtlarının muhtar ve

bilirkiĢilerce zeminde nereyi kapsadığı bilinemiyor ve ilgililerince de zeminde yerleri

gösterilemiyorsa yada orman sınırları içerisinde kalıyorsa uygulanamayan bu kayıtların listesi

düzenlenir. Bu listeye, uygulanamayan kayıtların tarih ve numarası, mevkii, cinsi, yüzölçümü,

maliki, hudutları ve uygulanamama nedenleri yazılmak ve tarih konmak suretiyle muhtar,

bilirkiĢiler (tespitte görev alan ve almayan bilirkiĢilerin tamamı), kadastro teknisyenleri ve çalıĢma

alanında görevli tasarruf kontrol memuru tarafından imzalanır.

Bir baĢka çalıĢma alanında kalması nedeniyle uygulanmayan kayıtlar için ayrı bir liste daha

düzenlenir. Bu listeye, uygulanmayan kayıtların tarih ve numarası, mevkii, cinsi, yüzölçümü,

Page 115: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

114

maliki, hudutları ve uygulanmama nedenleri yazılmak ve tarih konmak suretiyle, yukarıda belirtilen

görevlilerce imzalanır.

Kadastro çalıĢmaları sırasında bir baĢka çalıĢma alanı sınırı içinde kalması nedeniyle

uygulanmayan zabıt kayıtları hakkında ne Ģekilde uygulama yapılacağı, TKGM.‘ nün 05.08.2005

tarihli ve 2005/14 (1608) sayılı genelgesi ile açıklığa kavuĢturulmuĢtur.

Ayrıca, uygulanmayan veya uygulanamayan kayıtlar listesine alınan bu kayıtların tescilli

oldukları zabıt defterlerindeki kayıtlarına ve çalıĢma alanı kayıt defterindeki kayıtlarına kırmızı

mürekkepli kalemle uygulanmama veya uygulanamama nedenleri "YERĠ BĠLĠNMĠYOR,

ORMANDA KALDI, (…) ÇALIġMA ALANINDA KALDI" gibi yazılır. Uygulananlara ise

uygulandığı ada ve parsel numaraları yazılmak suretiyle revizyonu yapılır.

b- Bitim tutanağının düzenlenmesi; ÇalıĢma alanında kadastro ekibinin ve komisyonun

görevinin sona erdiği tarih itibariyle, o çalıĢma alanı sınırı içerisinde ölçülecek taĢınmaz

kalmadığına, sınırlandırma, ölçü ve tespit iĢlemlerinin tamamlandığına iliĢkin bir tutanak düzenlenir

ve bu tutanak tarih konmak suretiyle muhtar, bilirkiĢiler (tespitte görev alan ve almayan

bilirkiĢilerin tamamı), kadastro teknisyenleri ve çalıĢma alanında görevli tasarruf kontrol memuru

tarafından birlikte imzalanır.

Bu tarihten sonra taĢınmazların sınırlandırma ve tespitlerine yapılacak itirazlar komisyonca

incelenmez ve itirazda bulunan kiĢilere askı ilan süresi içerisinde kadastro mahkemesinde dava

açmaları gerektiği hususunda bilgi verilir.

ÇalıĢma alanı içinde bulunan ormanların sınırlandırma ve tespitleri tamamlandığında, çalıĢma

alanı içinde ölçülecek orman parseli kalmadığına, ormanların sınırlandırma, ölçü ve tespit

iĢlemlerinin tamamlandığına iliĢkin tutanak düzenlenerek bu tutanak sınırlandırma, ölçü ve tespit

çalıĢmalarında görevli ekipçe imzalanır.

6831 SAYILI KANUNUN 2/B MADDESĠNE GÖRE HAZĠNE ADINA ORMAN SINIRI

DIġINA ÇIKARILAN YERLERDE UYGULAMA

3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunla eklenen Ek 4 üncü maddeyle 6831 sayılı Orman

Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değiĢik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve

2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değiĢik 2 nci maddesinin (B) bendine göre

orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılan yerlerin fiili kullanım

durumu dikkate alınmak suretiyle kadastrosu ile ifraz ve tevhit iĢlemlerinin (güncelleme)

yapılmasına imkan sağlanmıĢtır.

Bu maddenin uygulama Ģekli, TKGM‘nin 23.05.2012 tarihli ve 2012/5 nolu genelgesinde ve

03.05.2013 tarihli ve 32381507-010.07/4104 sayılı duyurusunda açıklanmıĢtır.

3402 sayılı Kanunun Ek- 4 üncü Maddesine Göre;

Kadastrosu Yapılacak Yerler

Daha önce yapılan tapulama ve kadastro çalıĢmaları sırasında, tespit dıĢı bırakılmıĢ yerler

2/B alanı içerisinde kalıyor ise, (2/B alanı tapuya tescil edilmiĢ olsun veya olmasın)

Kadastro çalıĢmaları sırasında blok halinde tapuya tescili sağlanmıĢ 2/B alanları,

Daha önce yapılan tapulama/kadastro çalıĢmaları sırasında veya mahkeme kararı ile ya da

idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilmiĢ olup da halen Hazinenin mülkiyetinde bulunan 2/B

alanı için de kalan taĢınmazlardan, üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmemiĢ yerler,

Henüz kadastrosu tamamlanmamıĢ çalıĢma alanlarındaki 2/B alanları (Zabıt defterinde

tescilli olsun veya olmasın),

2/B alanlarında daha önce 2924 veya 3402 sayılı Kanunlara göre yapılan kullanım kadastrosu

sırasında kullanıcı tespiti yapılmamıĢ parseller.

Page 116: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

115

Güncelleme Yapılacak Yerler

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılıp da,

2924 yada 3402 sayılı Kanunlar uyarınca fiili kullanım durumlarına göre kadastroya tabi tutularak

tapuya tescili sağlanmıĢ yerler,

KADASTRO ÇALIġMALARINDA ĠZLENECEK YÖNTEM

Hazırlık ÇalıĢmaları;

Orman haritalarının, tutanaklarının ve diğer belgelerin temini;

Kadastro müdürlüklerince; Kadastrosu yapılmak üzere programa alınan yerlerin bulunduğu

birime ait kesinleĢmiĢ orman kadastrosu ve 2/B uygulamalarına iliĢkin orman haritaları ile orman

kadastro tutanaklarının daha önce idaremize (kadastro veya tapu müdürlüğüne) gönderilip

gönderilmediği araĢtırılır.

GönderilmemiĢ ise, mahalli orman idaresine yazı yazılarak, bunların onaylı birer örneği ile

aplikasyon çalıĢmaları sırasında yararlanılmak üzere; orman ve 2/B sınır krokileri, röper krokileri,

ölçü krokileri, ölçü değerleri, kontrol noktaları, varsa 2B sahaları ile ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme

kararları, tahsisen geri kazanılmıĢ eylemli orman alanlarına ait belgeler ve ilgili diğer belgelerinin

gönderilmesi istenir.

Bu yazıda, çalıĢmalara baĢlama tarihi de bildirilerek, orman kadastro haritası ve tutanakların

zemine aplikasyonu ve gerektiğinde düzeltme iĢlemleri sırasında görev yapmak üzere en az bir

orman yüksek mühendisi veya orman mühendisinin görevlendirilmesi ve çalıĢmalara baĢlama

tarihinde kadastro ekibine iĢtirak ettirilmesinin sağlanması gerektiği belirtilir.

Özel Kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken yerlerin bulunup bulunmadığının

sorulması;

Ġlgili kurum ve kuruluĢlarına (Belediye, DSĠ, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Çevre

ve ġehircilik Müdürlüğü gibi) yazılacak birer yazı ile kullanım kadastrosu yapılacak 2/B alanları

bildirilerek, bu alanlar içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken yerlerin bulunup

bulunmadığı sorulur, varsa, bu yerlerin sınırlarını gösteren bilgi ve belgelerin gönderilmesi veya

zeminde sınırlarının gösterilmesi istenir.

Yazıda, 15 gün içerisinde cevap verilmemesi durumunda, 5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı

Kadastro Kanununa eklenen Ek 4 üncü madde gereğince, özel kanunlarına göre değerlendirilecek

alan bulunmadığının kabul edilmiĢ sayılacağı belirtilir.

Kullanıcı ve muhdesat sahiplerinin bilgilendirilmesi;

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan saha içerisinde

yapılacak kadastro çalıĢmaları sırasında, 3402 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı

ilanı hariç diğer ilanlar, yasa hükmü nedeniyle yapılmamaktadır. (çalıĢma alanı ilanı) ile (ada-mevki

ilanı) yapılmamaktadır.

Ancak, kullanıcılarının ve muhdesat sahiplerinin bilgilendirilmesi ve çalıĢmalar sırasında

hazır bulunmalarının sağlanması amacıyla, kadastro çalıĢmalarına baĢlanmadan en az üç gün önce,

kadastro müdürlüğünce muhtarlıklarda bu çalıĢmalara hangi tarihte baĢlanacağı hususunda

duyurulur.

Tapu kaydı örneklerinin çıkarılması;

2/B alanları tapuya (tapu kütüğüne veya zabıt defterine) tescil edilmiĢ ise kayıt örnekleri

çıkarılır.

Aplikasyon ve düzeltme iĢlemleri ile kadastro çalıĢmalarını yapacak ekiplerin

oluĢturulması;

Kadastro çalıĢmalarını yapacak ekip; 3402 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre oluĢturulur.

BilirkiĢilerin seçilmesi

Kadastro ekibinde görev alacak bilirkiĢilerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine

uygun olarak seçilir.

Aplikasyon ve düzeltme çalıĢmalarını yapacak ekip; 3402 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine

göre oluĢturulan kadastro ekibine, kadastro kontrol mühendisi ile orman iĢletme müdürlüğünce

görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi/orman mühendisinin iĢtiraki ile oluĢturulur.

Page 117: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

116

Bu ekibe ziraat mühendisi iĢtirak ettirilmez.

Aplikasyon ve düzeltme çalıĢmaları;

5831 sayılı Kanunun 8 üncü maddesiyle, 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen Ek Madde 4

ile, ―…orman ve Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları; orman

kadastro tutanakları esas alınmak suretiyle orman iĢletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir

orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin iĢtirak ettirildiği kadastro ekibince zemine

aplike edilir…‖ hükmü getirilmiĢtir.

Bu nedenle, aplikasyon çalıĢmaları sırasında, orman haritalarından Ģekil olarak

yararlanılmakla birlikte, orman kadastro tutanakları esas alınarak orman ve Hazine adına orman

sınırları dıĢına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatlarının aplikasyonu yapılır.

Aplikasyon çalıĢmaları sırasında, orman ve Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılan

yerlerin sınır nokta ve hatlarında ve bu sınır nokta ve hatlarla ilintili kadastro parsellerinde

düzeltmeyi gerektiren pafta ve zemin uyumsuzluğu tespiti edilirse, bu uyumsuzluk, aplikasyon ekibi

görevlilerince teknik mevzuatına uygun hale getirilir.

Düzeltme iĢlemleri, yapılacak kadastro çalıĢmaları ile birlikte askı ilanına alınır.

ÇalıĢma yapılacak 2/B alanlarının belirlenmesi;

Aplikasyon ve düzeltme iĢlemleri sonucu belirlenen sınırlar esas alınarak 2/B alanları

belirlenir.

Belirlenen 2/B alanı içinde kalan, tapuda gerçek ve tüzel kiĢiler adına kayıtlı taĢınmazlarda

uygulama:

Aplikasyon ve düzeltme iĢlemleri sonucu belirlenen 2/B alanları içerisinde, kadastro

(kadastro-tapulama) çalıĢmaları sonucu gerçek veya tüzel kiĢiler (Hazine hariç) adına tescili

yapılmıĢ taĢınmazlar varsa, bunların kamulaĢtırılması yapılmadan ya da yargı kararları ile iptalleri

sağlanmadan idari yoldan resen tescillerinin iptal edilmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine göre Hazine adına orman sınırı dıĢına

çıkarılan alanlarda, kullanıcılarının ve varsa muhdesatların belirlenmesi amacıyla yapılacak

kadastro çalıĢmaları sırasında, bu yerler, kadastrosu yapılacak 2/B alanı sınırı dıĢında bırakılır.

Diğer bir anlatımla, kullanım kadastrosuna tabi tutulmaz.

Kısmen veya tamamen 2/B alanları içinde kaldığı (aralarında mükerrerlik bulunduğu) tespit

edilen gerçek ve tüzel kiĢilere ait taĢınmazların listesi düzenlenerek daha önce mahalli maliye

kuruluĢu ile orman idaresi gönderilmemiĢse, bunların listesi düzenlenerek orman idaresine ve

maliye kuruluĢuna gönderilir. Bundan amaç ormanla ilgili mükerrerliklerde Orman Genel

Müdürlüğünce mükerrerliğin giderilmesi amacıyla dava açılması veya kamulaĢtırma yapılmasının

sağlanmasıdır.

Tapu müdürlüğünce, TKGM‘nin 2014/5 nolu genelgesi uyarınca bu parsellerin tescilli olduğu

tapu kütük sayfalarının beyanlar hanesinde ―Tamamı / .... m2 lik kısmı ormanda / 6831 sayılı

Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada

kalmaktadır.‖ Ģeklinde belirtme yapılır.

Tapu müdürlüğünce, 2014/5 nolu genelge uyarınca bu parsellerin tescilli olduğu tapu kütük

sayfalarının beyanlar hanesinde ―Tamamı / .... m2 lik kısmı ormanda / 6831 sayılı Kanunun 2/B

maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada kalmaktadır.‖ Ģeklinde

belirtme yapılmaktadır.

Belirlenen 2/B alanı içinde kalan, tapuda Hazine adına tescilli olan taĢınmazlarda

uygulama:

Daha önce yapılan tapulama ve kadastro çalıĢmaları sırasında veya mahkeme kararı ile ya da

idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilmiĢ olup da halen Hazinenin mülkiyetinde bulunan

taĢınmazların, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢında

çıkarılan alan içinde kalması durumunda, öncelikle bu yerler üzerinde müstakil ve daimi hak tesis

edilip edilmemiĢ olduğu hususu araĢtırılır.

Page 118: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

117

Üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmemiĢse;

Tamamı Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada kalan ve üzerinde müstakil ve

daimi ayni hak tesis edilmemiĢ olduğu tespit edilen Hazine adına tescilli taĢınmazlar için kadastro

müdürlüğünce tescil bildirimi (beyanname), kısmen 2/B sahasında kalan Hazine adına kayıtlı

taĢınmazlar için ise, ifraz beyannamesi düzenlenerek tapu müdürlüğüne gönderilir.

Tapu müdürlüğünce; tamamı 2/B sahasında kalan Hazine adına kayıtlı taĢınmazın tescilli

olduğu tapu kütük sayfalarının beyanlar hanesine, ―6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca

Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan sahada kalmaktadır.‖ Ģeklinde belirtme yapılmak

suretiyle tapu kütük sayfası kapatılır.

Kısmen 2/B sahasında kalanlarda ise kütük sayfası kapatılmadan, ifraz edilen kısmın

yüzölçümü, nedeni açıklanmak suretiyle parselin yüzölçümünden düĢülür.

Paftasında da buna göre gerekli değiĢiklikler yapılır.

Her iki halde, de tapu müdürlüğünce maliye kuruluĢuna bilgi verilir ve yüzölçümü değiĢikliği

yapılan parsellere ait düzenlenecek tapu senedi, bilgi yazısı ekinde gönderilir.

Bu uygulamalar sonucunda, kısmen veya tamamen Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan

sahada kaldığı tespit edilen Hazine adına tapuda kayıtlı yerler, kadastroya tabi tutulacak 2/B

alanlarına dahil edilir.

Üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmiĢse;

Üzerinde müstakil ve daimi hak tesis edilmiĢ Hazine adına kayıtlı taĢınmazlar, kullanım

kadastrosu yapılacak 2/B alanına dahil edilmeyip, bunların, zemine iliĢkin tapu kütük sayfasında

"6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan sahada

kalmaktadır." Ģeklinde belirtme yapılır. Bu yerler kadastroya tabi tutulmaz.

Kullanıcı ve muhdesat tespiti çalıĢmasında izlenecek yöntem;

Aplikasyon sonucu pafta zemin uyumsuzluğu bulunmadığı tespit edilen ya da düzeltme

iĢlemleri sonucu uygunluğu sağlanan 2/B alanlarının, (yukarıda kadastroya tabi tutulacağı belirtilen

Hazine adına kayıtlı yerler de dahil) 3402 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre oluĢturulacak

kadastro ekibi tarafından fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle sınırlandırılarak ölçüsü

yapılır.

Sınırlandırma ve ölçüsü yapılan bu yerlerin kimlerin kullanımında bulunduğu tespit edilerek

kadastro tutanağında açıklanmakta ve tutanağın beyanlar hanesinde gösterilir.

Sınırlandırması yapılan taĢınmazlar üzerindeki tüm yapı ve tesisler ölçülerek, bunlardan;

Muhdesat niteliği taĢımayan Hazineye ait yapı ve tesisler kadastro tutanağının cinsi sütununda

gösterilerek,

Muhdesat niteliğini taĢıyanlar da ise taĢınmazın muhdesat dıĢındaki vasfı ile,

Maliye Hazinesi adına tespiti yapılır.

Muhdesatın sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi kadastro tutanağında açıklanır ve

muhdesatın sahibi ve kullanıcı isimleri tutanağın beyanlar hanesinde gösterilir.

Aynı parsel üzerinde birden fazla muhdesat niteliğinde bina bulunması durumunda,

yatay muhdesatlarda harf verilmek suretiyle, dikey muhdesatlarda ise bağımsız bölüm numarası

yazılmak suretiyle muhdesat sahipleri kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir.

Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan bu yerlerin zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün

olmadığından, çalıĢmalar sırasında Ģartlar oluĢsa dahi, zilyetlik yoluyla kullanıcıları ve muhdesat

sahipleri adına tespit yapılmaz.

5831 sayılı Kanunun 5 nci maddesiyle 6831 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 10 uyarınca

―Bu Kanunun; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değiĢik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli

ve 2896 sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değiĢik 2 nci maddesinin birinci

fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dıĢına çıkarılan yerler, çıkarma iĢleminin

kesinleĢtiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaĢımı yolu ile iktisap edilemez.‖

Ġmar Mevzuatı:

Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan yerlerde yapılacak kadastro çalıĢmaları, 3402 sayılı

Kanunun ek-4 üncü maddesinin beĢinci fıkrası olan ―Bu madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve

tescil iĢlemleri, 3194 sayılı Ġmar Kanunu ile 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve

Page 119: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

118

Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi olmaksızın yapılır.‖ hükmü uyarınca 3194 sayılı

Ġmar Kanunu ile 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi

tutulmaksızın yapılmakta iken, bu hüküm Anayasa Mahkemesinin ―12.5.2011 günlü, E.2009/24,

K. 2011/75 sayılı kararıyla iptal edildiğinden, 2012/5 nolu genelgeye göre iĢlem yapılır.

Buna göre, 2/B alanlarında; 3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesine göre yapılacak

kadastro çalıĢmaları, ―3194 sayılı İmar Kanunu ile 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak

Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki” kısıtlamalara tabi tutulması gerektiğinden, bu

çalıĢmalarda 3402 sayılı Kanunun 47/K maddesi hükmü gereğince düzenlenen ―Kadastro

ÇalıĢmalarında Taksim Sebebiyle Ayırma ve BirleĢtirmeler Hakkında Yönetmelik‖ hükümleri ile

2007/5 nolu genelge esaslarına uyulur.

“Kadastro Çalışmalarında Taksim Sebebiyle Ayırma ve Birleştirmeler Hakkında

Yönetmelik’in” 3 üncü maddesinin a/1 ve b/1 bendlerine uygunluğu tespit edilen 2/B alanları,

zemindeki fiili kullanım durumuna göre sınırlandırılıp, kullanıcı ve muhdesat belirleme iĢlemleri

yapılır.

“Kadastro Çalışmalarında Taksim Sebebiyle Ayırma ve Birleştirmeler Hakkında

Yönetmelik’in” 3 üncü maddesinin b/2 bendi kapsamında kalan 2/B alanları ise, (Yönetmeliğin 3

üncü maddesinin b/3 bendinde belirtildiği Ģekilde) belediye encümeni veya il encümeninin olumlu

kararı alınmak suretiyle zemindeki fiili kullanım durumuna göre sınırlandırılıp, kullanıcı ve

muhdesat belirleme iĢlemleri yapılır.

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8 inci maddesinde, tarım

arazilerinin, bu maddede öngörülen parsel yeter büyüklüklerinin altındaki miktarlarla parçalara

bölünmesi yasaklanmıĢ olduğundan, Kanunun yürürlüğe girdiği 19.07.2005 tarihinden sonra

zeminde parçalara ayrılmak suretiyle kullanıma baĢlanmıĢ 2/B alanlarında, Kanunun 8 inci

maddesinde öngörülen miktarların altında olmamak üzere zemindeki fiili kullanım durumuna göre

sınırlandırılıp kullanıcı ve muhdesat belirleme iĢlemleri yapılır.

Belediye encümeni veya il encümenince olumlu karar verilmeyen 2/B alanları ile 5403 sayılı

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun yürürlüğe girdiği 19/07/2005 tarihinden sonra

kullanıma baĢlanılmıĢ 2/B alanlarında, Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen miktarların altındaki

miktarlarla parçalara ayrılmak suretiyle kullanıma baĢlanılmıĢ tarım arazisi nitelikli 2/B alanlarında

ise zemindeki fiili kullanım durumuna göre sınırlandırma yapılması mümkün olmadığından, 2/B

alanlarının bir bütün olarak sınırlandırması yapılır.

Bir bütün olarak sınırlandırması yapılan 2/B alanlarında, zeminde tespit edilen fiili kullanım

sınırları, ölçü krokisinde parsel sınırı içerisinde kesik çizgiler ile gösterilerek harflendirilecek,

yüzölçümü hesaplanacak, kadastro tutanağının edinme sebebi sütununda gerekli açıklama yapılarak

bu durumdaki parseller için kullanıcı belirtmeleri, beyanlar hanesinde ―Krokisinde (….) harfi ile

gösterilen …. m2.lik kısım …/…/……. tarihinden/… yılı … ayından/…. yılından beri ……

kızı/oğlu ……… nın kullanımındadır.‖ Ģeklinde yapılacaktır. ġartlara uygun olmadığı nedeniyle

ifrazı yapılamayan ve ölçü krokisinde kesik çizgiler ile gösterilen fiili kullanım sınırları,

sınırlandırma krokisinde ve paftasında ise gösterilmez.

Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararından önce, 3402/Ek 4 madde kapsamında yapılan

kadastro çalıĢmaları sırasında, 3194 sayılı İmar Kanunu ile 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi tutulmaksızın sınırlandırma,

ölçü ve kullanıcı/muhdesat belirleme iĢlemleri tamamlanıp henüz askı ilanına alınmamıĢ çalıĢma

alanında bulunan 2/B parsellerinin kadastro tutanakları kadastro komisyonuna intikal ettirilmesi ve

yukarıdaki açıklamalara göre iĢlem yapılması sağlanır.

2/B parselinden eylemli orman alanı olarak ayrılması ve ana orman parseline dahil edilmesine

yönelik talepler, sözü edilen kısıtlamalara tabi tutulmaksızın karĢılanır.

Belirtme Konulması:

Bu çalıĢmalar sırasında kadastro tutanaklarının beyanlar hanesinde, uygulanan tapu

kayıtlarında ki mevcut belirtmelerin dıĢında;

Kullanıcısı varsa, 31.12.2011 tarihinden önce kim/kimlerin kullanımında bulunduğu,

Page 120: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

119

( 31/12/2011 tarihinden önce olmak suretiyle “ …/…/…… tarihinden/… yılı … ayından/….

yılından beri …… kızı/oğlu ……… nın kullanımındadır.” gibi)

Üzerinde muhdesat varsa, 31.12.2011 tarihinden önce muhdesatın kim/kimlere ait olduğu,

Özel Kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken yerler varsa, bunların niteliği ve taĢınmazın

tamamını mı yoksa bir kısmını mı kapsadığı,

Hususlarında (bunlardan uygun olanları) ve ayrıca (mutlaka),

―6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına

çıkarılmıĢtır.‖ Ģeklinde

Belirtme yapılır.

Askı Ġlanı;

ÇalıĢmalar sonuçlandığında, mahalle ve köy esasına göre askı ilan cetvelleri düzenlenir ve

Kadastro Kanununun 11 inci maddesi uyarınca 30 gün süre ile ilan edilir.

Askı ilanı;

Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılan parseller için kadastro yönüyle,

Düzeltmeden etkilenen orman, 2/A ve kadastro parselleri için düzeltme yönüyle,

Yapılır.

Düzeltme yönüyle ilana alınan parseller için bu yönde ilana alındığı hususu askı cetvellerinde

belirtilmekte ve düzeltme yönüyle askı ilanına alınan parseller için kadastro tutanağı düzenlenmez.

Hazine adına kayıtlı olup üzerinde herhangi bir daimi ve müstakil hak tesis edilmeyen ve fiili

zemini itibariyle kesinleĢmiĢ 2/B sahası içinde kalan imar uygulamasına tabi tutulmuĢ parsellerin

dıĢ sınırlarında herhangi bir değiĢiklik yapılmadan imar parseli bütünlüğü bozulmaksızın 3402

Sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi uyarınca kullanıcı/muhdesat belirlemesi kadastro suretiyle

yapılır.

Ancak, imar uygulamasından önce 2/B sahası dıĢında olmasına rağmen yapılan uygulama

sonucu dağıtım sureti ile 2/B sahası içine taĢınan Hazine taĢınmazları ile imar uygulaması

öncesinde 2/B sahası içinde kalmasına rağmen yapılan uygulama sonucunda 2/B sahası dıĢına

çıkarılan Hazine taĢınmazları ile ilgili olarak ise kadastro çalıĢması yapılmaz.

Kullanıcı Tespiti Amacıyla Kadastro Yapılmayacak Yerler

Daha önce yapılan tapulama ve kadastro çalıĢmaları sırasında, gerçek ve tüzel kiĢiler (Hazine

dıĢındaki) adına tescili yapılmıĢ yerler 2/B alanı içerisinde kalıyor ise,

Daha önce yapılan tapulama ve kadastro çalıĢmaları sırasında veya mahkeme kararı ile ya da

idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilmiĢ taĢınmazlardan, üzerinde müstakil ve daimi hak tesis

edilmiĢ yerler,

Tahsisen geri kazanılmıĢ eylemli orman alanları (Orman idaresince, eylemli orman haline

dönüĢen yerlerin maliye idaresinden ormana iadesinin sağlanmak suretiyle iade yazısı ve

uygulanabilir haritası ile birlikte orman olarak tescilinin talep edilmesi halinde bu yerler),

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dıĢına çıkarılan yer,

2924 ya da 3402 sayılı Kanunlar uyarınca fiili kullanım durumuna göre kadastroya tabi tutulmuĢ

ise,

Tapulama veya kadastro çalıĢmaları sırasında davalı olması nedeniyle malik tespiti

yapılmayan ya da gerçek veya tüzel kiĢiler adına tespit edilen ancak bu tespite karĢı

kadastro/tapulama mahkemelerinde açılan davalar nedeniyle kadastrosu kesinleĢtirilmeyen ve halen

davası devam eden parsellerin mülkiyeti Mahkemece belirleneceğinden, davası devam eden bu

parseller Ģayet kesinleĢen 2/B alanında kalıyor ise, bu parseller dava sonuçlanıncaya kadar,

3402 Sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi kapsamında fiili kullanım durumuna göre

kadastroya tabi tutulmaz.

Diğer taraftan, tapulama veya kadastro çalıĢmaları sırasında davalı olması nedeniyle malik

tespiti yapılmayan ya da gerçek veya tüzel kiĢiler adına tespit edilen ancak bu tespite karĢı açılan

dava nedeniyle Mahkemeye intikal ettirilen parsellerin, davalarının orman lehine sonuçlanması

üzerine yapılacak 2/B uygulaması sonucunda kesinleĢen 2/B alanında kalıyor ise, bu parsellerin

kullanıcıları/muhdesatları ise, 3402 Sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi kapsamında fiili kullanım

durumuna göre yapılacak kadastro suretiyle belirlenir.

Page 121: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

120

Kadastrosu Yapılacak 2/B Alanları Ġçinde Kalan, Özel Kanunlarına Göre

Değerlendirmesi Gereken Yerlerde Uygulama:

ÇalıĢmalara baĢlamadan önce, ilgili kamu kurum ve kuruluĢlarına yazılan yazılara verilen

cevaplarda, 2/B sahası içinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken yerler olarak

bildirilen yerlerden;

Kamu Hizmetine Tahsis Edilen Yerler;

2/B sahaları içinde okul, ibadet yeri (cami gibi) ve benzeri kamu hizmetine ayrılmıĢ yerler

varsa, bunlar ayrı bir parsel numarası altında sınırlandırılıp, zemindeki vasfı ile Hazine adına tespit

ve tescilleri yapılır.

Kamuya Terk EdilmiĢ Yerler;

2/B sahaları içinde mevcut dere ve yol gibi kamuya terk edilmiĢ yerler varsa, bunlar tescile

tabi olmadıklarından, paftasında özel iĢaretiyle gösterilir.

Kamu Orta Malı (Mera, Yaylak, KıĢlak gibi) Olarak Orman Sınırı DıĢına Çıkarılan

Yerler:

2/B alanlarının içinde, orman tahdit tutanaklarına göre orman kadastro komisyonlarınca;

mera, otlak, kıĢlak ve yaylak gibi vasıflarla orman sınırı dıĢına çıkarılmıĢ kamu orta malı nitelikli

yerler, 4342 sayılı Mera Kanununa göre tahsis amacı değiĢtirilmedikçe özel mülkiyete konu

edilemeyeceğinden, kullanıcılarının tespiti amacıyla kadastroya tabi tutulmayacak ve kamu orta

malları siciline (özel siciline) kaydedilecektir.

Bunun dıĢında, orman tahdit tutanaklarında yer almayan ancak Gıda, Tarım ve Hayvancılık

Müdürlüklerince gönderilen uygulanabilir haritaya ya da çalıĢmalar sırasında zeminde gösterilen

sınırlara göre, kısmen veya tamamen 2/B alanı içerisinde kaldığı tespit edilen kamu orta malı (mera,

yaylak, kıĢlak gibi) niteliğindeki yerler için, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde “ Taşınmazın

tamamı/… m2 lik kısmı mera/yaylak/kışlak/umuma ait çayır/ harmanyeri/panayır/eyrek/sıvat içinde

kalmaktadır.” Ģeklinde belirtme yapılacak ve bu alanlar, sınırlandırma ve ölçü krokileri ile

paftasında gösterilecektir.

Kıyı Kenar Çizgisi Ġçinde Kalan Yerler;

3621 sayılı Kıyı Kanununun 6 ncı maddesinde, kıyılarda hiçbir yapı yapılamayacağı, 7 nci

maddesinde ise, kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağı, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair

Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde de, kıyıda kalan özel mülkiyete konu arazilerle ilgili tapu iptal

iĢlemlerinin ilgili defterdarlıklarca yürütüleceği belirtildiğinden;

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan alanlarda yapılan

kadastro çalıĢmaları sırasında kısmen veya tamamen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı tespit edilen

taĢınmazlara ait kadastro tutanağında bu husus açıklanır ve tutanağın beyanlar hanesinde

“Taşınmazın tamamı/… m2 lik kısmı kıyı kenar çizgisi içinde kalmaktadır.” Ģeklinde belirtme

yapılır ve bu alanların sınırları, sınırlandırma ve ölçü krokileri ile paftasında gösterilir.

Sahil ġeridi Ġçinde Kalan Yerler;

3621 sayılı Kıyı Kanununun 8 inci maddesinde; Uygulama imar planı bulunmayan alanlardaki

sahil Ģeritlerinde, hiçbir yapı ve tesis yapılamayacağı, uygulama imar planı bulunan yerlerde ise,

duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluĢturulamayacağı, bu alanlarda

toplum yararına açık olmak Ģartıyla (konaklama hariç) günü birlik turizm yapı ve tesisleri

yapılabileceği hükmü yer aldığından;

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan alanlarda yapılan

kadastro çalıĢmaları sırasında kısmen veya tamamen sahil Ģeridi içinde kaldığı tespit edilen

taĢınmazlara ait kadastro tutanağında bu husus açıklanır ve tutanağın beyanlar hanesinde

“Taşınmazın tamamı/ … m2 lik kısmı sahil şeridi içinde kalmaktadır.” Ģeklinde belirtme yapılır ve

bu alanların sınırları, sınırlandırma ve ölçü krokileri ile paftasında gösterilir.

— Ġçme Suyu Temin Edilen Göl ve Barajların Su Toplama Havzasında Kalan Yerler;

Ġçme suyu temin edilen göl ve barajların mutlak koruma alanlarında, özel kanunları ve

yönetmelikleri ile tarım ve inĢaat yasağı getirildiğinden;

Page 122: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

121

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan alanlarda, içme suyu

temin edilen göl ve barajların bulunması durumunda, öncelikle ilgili kuruluĢlardan (DSĠ ve

Belediye gibi) su toplama havzalarının mutlak koruma alanını gösterir haritası istenir ve bu

haritanın uygulanması sonucunda, kısmen veya tamamen bu saha içinde kaldığı tespit edilen

taĢınmazlara ait kadastro tutanağında bu husus açıklanır ve tutanağın beyanlar hanesinde “

Taşınmazın tamamı/ … m2 lik kısmı, …. Gölünün/Barajının su toplama havzası içinde

kalmaktadır.” Ģeklinde belirtme yapılır ve bu alanların sınırları, sınırlandırma ve ölçü krokileri ile

paftasında gösterilir.

— Kültür ve Tabiat Varlıkları ile Bunların Koruma Alanı Ġçinde Kalan Yerler;

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11 inci maddesinde, ―Kültür ve

tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür

varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki

taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmü yer aldığından;

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan saha içerisinde

yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında kısmen veya tamamen zilyetlikle iktisabı yasaklanmıĢ olan bu

alanlar içinde kalan taĢınmazlara ait kadastro tutanaklarında bu husus açıklanarak, tutanağın

beyanlar hanesinde, durumuna göre “Taşınmazın … m2 lik kısmında/tamamında ….. Nolu Kültür ve

Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlığı

bulunmaktadır.‖ ya da “Taşınmazın … m2 lik kısmı/tamamı birinci/ikinci derece arkeolojik sit

alanında kalmaktadır.‖ Ģeklinde belirtme yapılır ve bu alanların sınırları, sınırlandırma ve ölçü

krokileri ile paftasında gösterilir.

— Ġrtifak Hakkı Tesis Edilen veya Tahsisi YapılmıĢ Olan Yerler;

6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dıĢına çıkarılan saha içerisinde

yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında kısmen veya tamamen, (15/Mayıs/1959 tarihli ve 7269 sayılı

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair

Kanun; 12/Mart/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu; 24/ġubat/1984 tarihli ve 2981

sayılı Ġmar Ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı ĠĢlemler Ve 6785 Sayılı

Ġmar Kanununun Bir Maddesinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun; 9/Ağustos/1983 tarihli ve 2872

sayılı Çevre Kanunu gibi) kanunlara istinaden tahsisi yapılmıĢ veya irtifak hakkı tesis edilmiĢ saha

içinde kaldığı tespit edilen taĢınmazlara ait kadastro tutanaklarında bu husus açıklanır ve tutanağın

beyanlar hanesinde gerekli belirtme yapılarak, bu alanların sınırları sınırlandırma ve ölçü krokileri

ile paftasında gösterilir.

--Eylemli Orman Alanına DönüĢmüĢ Yerler;

ÇalıĢma alanı içerisinde, eylemli ormana dönüĢen yerler varsa;

Orman idaresince, eylemli orman haline dönüĢen yerlerin maliye idaresinden ormana

iadesinin sağlanmak suretiyle iade yazısı ve uygulanabilir haritası ile birlikte orman olarak tescilinin

talep edilmesi halinde bu yerlerin, 3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi kapsamında kadastroya

tabi tutulmaksızın ve de il/belediye encümen kararı aranmaksızın, düzenlenecek tescil bildirimi ile

ana orman parseline dahil edilmesi (birleĢtirilmesi), ana orman parselinin tapuda henüz tescili

yapılmamıĢ ise bu eylemli orman alanının ―orman‖ vasfı ile tapuya tescil edilmesi,

Bu yerlerin dıĢında kalan 2/B alanlarının 3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi kapsamında

kadastrosunun yapılması,

3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesine göre yapılacak çalıĢmalar sırasında mahalli orman

idaresince 15 günlük süre içerisinde eylemli orman haline gelmiĢ alanları gösterir uygulama niteliği

bulunan bir haritanın gönderilmiĢ olması ya da çalıĢmalar sırasında bu alanların sınırlarının zeminde

bizzat gösterilmesi halinde, kadastro tutanağının edinme sebebinde gerekli açıklama yapılmak

suretiyle beyanlar hanesinde ―TaĢınmazın tamamı/…m2. lik kısmı, eylemli orman haline

dönüĢmüĢtür.‖ Ģeklinde belirtme yapılması, bu alanların sınırlandırma ve ölçü krokileri ile

paftasında gösterilmesi,

3402 sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesine göre yapılacak çalıĢmalar sırasında kadastro

ekiplerince 2/B alanı içerisinde doğrudan ―orman‖ vasfı ile tespit yapılmaması gerekmektedir.

Page 123: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

122

GÜNCELLEME ÇALIġMALARI

Güncelleme yapılacak 2/B alanları

Daha önce 2924 ya da 3402 sayılı Kanunlar kapsamında fiili kullanım durumuna göre

kadastroya tabi tutulan 2/B alanlarında, Maliye Bakanlığının talebi ile güncelleme çalıĢması yapılır.

Ancak, bu alanlarda daha önce (Orman ve Köy ĠliĢkileri Genel Müdürlüğünce- ORKÖY‘ce)

satıĢı yapılan 2/B parselleri varsa bunlar güncellemeye tabi tutulmaz.

Hazırlık ÇalıĢmaları;

Tapu kayıtlarının çıkarılması:

Güncelleme çalıĢması yapılacak saha içinde kalan taĢınmazlara ait tapu kayıtlarının örnekleri

liste halinde alınır.

Güncellemeyi yapacak ekibin oluĢturulması:

Bu çalıĢmaları yürütecek ekip, kadastro müdürlüğünce ihtiyaca göre yeterli sayıda

görevlendirilecek personel, maliye temsilcisi ve köy/mahalle muhtarından oluĢturulur.

Ancak, güncelleme çalıĢmaları sırasında orman haritası ile 2/B alanına komĢu kadastro

parsellerinde düzeltmeyi gereken bir hata tespit edilirse, bu hata, 3402 sayılı Kanunun 3 üncü

maddesine göre oluĢan kadastro ekibine orman yüksek mühendisi/orman mühendisi ile kadastro

kontrol mühendisi de iĢtirak ettirilmek suretiyle giderilir.

Kullanıcı ve muhdesat sahiplerinin bilgilendirilmesi;

Güncelleme çalıĢmaları sırasında 3402 sayılı Kadastro Kanununda yer alan ilanlar

yapılmayacağından, güncelleme çalıĢmalarına baĢlanmadan en az üç gün önce,

kullanıcıların/muhdesat sahiplerinin bilgilendirilmesi ve çalıĢmalar sırasında hazır bulunmalarının

sağlanması amacıyla kadastro müdürlüklerince muhtarlıklarda duyuru yapılır.

Güncelleme çalıĢmaları;

Bu çalıĢmalar sırasında, Hazine adına orman sınırları dıĢına çıkarılmıĢ ve tapuya tescili

yapılmıĢ yerlerin, zemindeki fiili kullanım durumları ve kullanıcıları ile varsa üzerindeki

muhdesatlar da bir değiĢiklik olup olmadığı belirlenir. Teknik mevzuata uygun olan veya

uygunluğu sağlanan 2/B parsellerinde yapılacak güncelleme çalıĢmaları sırasında, parsellerin daha

önce tapuya tescil edilmiĢ olduğuna bakılmaksızın kullanıcıları ile varsa üzerindeki muhdesatlar

belirlenir, aĢağıdaki açıklamalar doğrultusunda ifraz/tevhit iĢlemleri, kullanıcı/muhdesat değiĢikliği

ve tescil/terkin iĢlemleri yapılır.

Güncelleme çalıĢmaları sırasında ifraz ve tevhit iĢlemleri; 3194 sayılı Ġmar Kanunu ile

03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara

tabi tutulması gerektiğinden, bu iĢlemler 2012/5 nolu genelgedeki açıklamalara göre (ilgililerince

ibraz edilecek il/belediye encümen kararlarına dayalı ve tarım arazilerinde gıda tarım ve

hayvancılık il/ilçe müdürlüklerinden alınacak cevaba göre) yapılır ve ifraz/ tevhit haritaları teknik

mevzuata uygun hassasiyette düzenlenir.

Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararından önce, 3402/Ek 4 madde kapsamında yapılan

güncelleme çalıĢmaları sırasında 3194 sayılı İmar Kanunu ile 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi tutulmaksızın ifraz/tevhit iĢlemi

yapılan ve tapuda henüz tescili yapılmamıĢ olan parsellerin tescil bildirimleri (beyannameleri)

kadastro müdürlüğüne iade edilecek, yukarıda belirtilen Ģartları sağlayanların ifraz/tevhit durumuna

uygun Ģekilde tapuda tescili yapılacak, sağlamayanların ise tapuda tescilli sınırları korunur.

2/B parselinden eylemli orman alanı olarak ayrılması ve ana orman parseline dahil edilmesine

yönelik talepler ise, il/belediye encümen kararı aranmadan karĢılanacaktır.

Teknik mevzuata uygun olan veya uygunluğu sağlanan 2/B alanlarında yapılacak çalıĢmalar

sırasında, ifraz veya tevhide konu taĢınmazların kim/kimlerin kullanımında bulunduğu, varsa

üzerindeki muhdesatın kim/kimlere ait olduğu tespit edilerek bu bilgileri içeren bir liste düzenlenir.

Bu çalıĢmalar sırasında, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde yazılı kullanıcılarında, muhdesat

sahiplerinde ve sınırlarında değiĢiklik bulunmadığı tespit edilen 2/B parselleri de, düzenlenecek

listede aynen gösterilir.

Page 124: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

123

Kullanıcı ve muhdesat değiĢikliği;

2/B parsellerini, kullanıcılarından veya muhdesat sahiplerinden devraldıkları yönünde

yapılacak taleplerde; Bu hususun, noterlikte düzenlenen ya da haricen düzenlenip muhtarlıkça

tasdik edilen bir belge ile kanıtlanması yada tapu kaydında ismi yazılı kullanıcı veya muhdesat

sahibinin talep ve muvafakatının sağlanması gerekmektedir.

Daha önce belirlenmiĢ kullanıcı veya muhdesat sahiplerinin ölü olması halinde ise, mirasçıları

ibraz edilecek veraset belgesi ile belirlenir. Mirasçıları arasında taksim yapıldığına yönelik

taleplerin ise, noterlikte düzenlenen ya da haricen düzenlenip muhtarlıkça tasdik edilen bir belge ile

kanıtlanması ya da tüm mirasçıların birlikte beyan ve talepte bulunmaları gerekmektedir.

Her iki halde de, yeni duruma uygun kullanıcı veya muhdesat belirlemesi yapılır.

Güncelleme çalıĢmaları sırasında, aynı parsel üzerinde birden fazla muhdesat niteliğinde bina

bulunduğunun tespiti durumunda, yatay muhdesatlarda harf verilmek suretiyle, dikey

muhdesatlarda ise bağımsız bölüm numarası yazılmak suretiyle muhdesat sahipleri, güncelleme

sonucu düzenlenecek listede gösterilir.

Hazine adına kayıtlı olup üzerinde herhangi bir daimi ve müstakil hak tesis edilmeyen ve fiili

zemini itibariyle kesinleĢmiĢ 2/B sahası içinde kalan imar uygulamasına tabi tutulmuĢ parsellerin

dıĢ sınırlarında herhangi bir değiĢiklik yapılmadan imar parseli bütünlüğü bozulmaksızın 3402

Sayılı Kanunun Ek 4 üncü maddesi uyarınca kullanıcı/muhdesat değiĢikliği güncelleme suretiyle

yapılır.

Ancak, imar uygulamasından önce 2/B sahası dıĢında olmasına rağmen yapılan uygulama

sonucu dağıtım sureti ile 2/B sahası içine taĢınan Hazine taĢınmazları ile imar uygulaması

öncesinde 2/B sahası içinde kalmasına rağmen yapılan uygulama sonucunda 2/B sahası dıĢına

çıkarılan Hazine taĢınmazları ile ilgili olarak ise güncelleme çalıĢması yapılmaz.

Güncelleme çalıĢmaları sırasında, daha önce tespit edilen kullanıcısının kayıttan çıkarılma

talebinde bulunması durumunda, kimlik tespiti yapıldıktan sonra ilgilisinin beyan ve imzasını içeren

tutanak düzenlenir ve bu tutanak ekip görevlilerince de imzalanır. Düzenlenecek listede halen

kullanıcısının bulunmadığı yazılır ve tapu kütüğündeki kullanıcı ismi terkin edilir.

Tescil iĢlemleri sonucunda düzenlenecek tapu senetlerinde ve kullanıcı ile muhdesat

sahiplerini gösterir liste birim bazında düzenlenerek mahalli maliye kuruluĢuna gönderilir.

Bu çalıĢmalar tamamlanarak tapuda gerekli tescil/terkin ve belirtme iĢlemleri yapıldıktan

sonra, kullanıcı veya muhdesatların devrine yönelik tapu ve kadastro müdürlüklerine yapılacak

talepler karĢılanmaz.

Daha önce kullanıcısı ve muhdesat tespiti amacıyla (3402 yada 2924 sayılı Yasalara göre)

yapılan kadastro çalıĢmaları sırasında kullanıcı ve muhdesat tespiti yapılmayan, bu kere yapılan

güncelleme çalıĢmaları sırasında kullanıcısı veya üzerinde muhdesat bulunduğu belirlenen parseller,

güncellemeye tabi tutulmaz. Bu durumdaki parseller, Merkezden ayrıca talimat beklenilmeden fiili

kullanım durumu dikkate alınmak suretiyle kadastroya tabi tutulur.

Page 125: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

124

EŞYA HUKUKU

Page 126: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

125

GĠRĠġ

Ayni haklar, Türk Medeni Kanununda, mülkiyet hakkına iliĢkin konuların bir sistem içinde

ele alındığı, Dördüncü Kitap olarak düzenlenen son bölümünde, 683. maddeden baĢlayarak

Kanunun sonuna kadar olan kısmında yer almıĢtır. 2002 yılı baĢından itibaren yürürlüğe giren

yenilenmiĢ Türk Medeni Kanunu toplam 1030 maddeden oluĢmakta olduğuna göre, ayni haklar

konusunda Kanunda 347 madde yer almaktadır.

Türk Medeni Kanunu‘nun değiĢtirilmeden önceki düzenlemesinde ―Ayni Haklar‖ baĢlığı

altında düzenlenen Dördüncü Kitap yeni düzenlemede EġYA HUKUKU baĢlığı altında

düzenlenerek ayni haklar kavramı burada kullanılmamıĢtır. Ancak bu kavramın önemi dikkate

alınarak, eski düzenlemede ―Mülkiyetin Gayrı Ayni Haklar‖ baĢlığı altında düzenlenmiĢ olan Ġkinci

Kısım yeni düzenlemede SINIRLI AYNĠ HAKLAR baĢlığı altında düzenlenmiĢtir. Kanun

koyucunun bunu ayni haklar kavramının etki gücüne ve önemine binaen tercih ettiği

anlaĢılmaktadır.

Eski düzenlemede olduğu gibi yeni düzenlemede de Kanun, EĢya Hukukunu üç ana bölümde

düzenlemiĢtir. Birinci Kısımda mülkiyet, Ġkinci Kısımda sınırlı ayni haklar, üçüncü kısımda ise,

zilyetlik ve tapu sicili ele alınmıĢtır.

EĢya hukuku ile ilgili genel düzenlemelerin Türk Medeni Kanunu‘nda yer almasına karĢılık,

Türk Borçlar Kanunu‘nda akitlerin (sözleĢmelerin) kurulması, sona ermesi, sorumluluk hukuku ve

Borçlar Hukukunun umumî hükümleri iĢin mahiyetine uygun düĢtüğü oranda eĢya hukukunda da

uygulanır.

EĢya Hukukunun Konusu (683-1027)

Ayni Haklar Zilyetlik Tapu Sicili

(683-778) (973-996) (997-1027)

(779-972)

Türk Medeni Kanunu‘nda, hak sahibi gerçek veya tüzel kiĢilerin eĢya üzerindeki hâkimiyet ve

diğer hakları dolayısı ile ortaya çıkan hususları düzenleyen bölümü eĢya hukuku olarak

adlandırılmıĢtır. KiĢinin eĢya üzerindeki hâkimiyeti genellikle bir hakka dayanmakla birlikte,

bunun her zaman bir hakka dayanmaması da söz konusu olabilmektedir.

Örnek: A B’nin saatini çalmış ve kullanmaktadır. A’nın bu saat üzerindeki hâkimiyeti bir

hakka dayanmamaktadır.

Maddî mallar üzerindeki mutlak haklardan olan aynî haklar, doktrinde genel kabul görmüĢ

tanıma göre, ―kiĢilere eĢya üzerine doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayan ve herkese karĢı ileri

sürülebilen hak‖ olarak tarif edilir.

EĢya üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlayan haklara ayni haklar denir. EĢya hukukunun

temel konusunu ayni haklar teĢkil eder. KiĢinin eĢya üzerindeki hâkimiyeti bir hakka dayanmıyorsa,

bu fiili duruma zilyetlik denir (Zilyetlik, eĢya üzerindeki fiili hâkimiyet).

EĢya hukuku, aynî haklar kavramına göre daha geniĢtir. Zira eĢya hukuku kavramına aynî

haklardan baĢka, zilyetlik ve tapu sicili de girer. Aynî hak kavramının içine ise, mülkiyet ve sınırlı

aynî haklar girer.

Aynî hak, kiĢilere eĢya üzerinde doğrudan doğruya, aracısız hâkimiyet sağladığına göre,

herkesin bu hakka uyması, saygı göstermesi gerekir. Mademki, üçüncü kiĢiler aynî hakka saygı

göstermek, ona katlanmak borcu altındadırlar o halde bir eĢya üzerinde kimin aynî hakkının

bulunduğunun dıĢarıdan görülebilir olması sorunu ortaya çıkacaktır. Aynî haklara katlanmakla

yükümlü üçüncü kiĢiler açısından aynî hakların varlığının ve sahibinin bilinmesi gerekir. Türk ve

Ġsviçre Hukukunda aynî haklarda üçüncü kiĢilere karĢı açıklık (aleniyet); taĢınırlarda zilyetlikle,

Page 127: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

126

taĢınmazlarda ise tapu sicili ile sağlanır. Bu duruma EĢya hukukunun iki temel karinesi olarak

adlandırabiliriz.

Örnek: A bir menkul malı elinde bulunduruyorsa, ya da hâkimiyet alanı altında tutuyorsa,

karine olarak A’nın o mala ait ayni hakların sahibi olduğu var sayılır.

Örnek: Bir taşınmazın tapu sicilinde B adına kayıtlı olduğu görülüyorsa, aksi ispat edilinceye

kadar, hatta iyi niyetli tüm üçüncü kişiler bakımından, tapu sicilindeki kayıt değiştirilinceye kadar

karine olarak o taşınmazın malikinin B olduğu varsayılır.

TaĢınır malların özelliği gereği zilyetlik açıklığı sağlamakla yeterli görülmüĢtür. Zira taĢınır

eĢya, niteliği gereği sınırlandırılmıĢtır. Bir taĢınır eĢyayı elinde bulunduranın malik sayılması veya

iddia ettiği hakkın sahibi sayılması doğaldır. TaĢınmazlar, nitelikleri gereği yerinde sabit olan

Ģeylerdir. TaĢınmazların, devlet ve kiĢiler bakımından önemi, ekonomik değeri, kredi imkânı

sunması, ticarî hayattaki yeri ve niteliği dikkate alındığında, zilyetliğin taĢınmazlar üzerindeki aynî

haklar bakımından açıklığı sağlayamayacağı kabul edilmiĢ ve taĢınmazların resmî bir sicile kayıt

edilmesi esası getirilmiĢtir. Bir kimsenin taĢınmazının yanı baĢında bulunarak, fiili hâkimiyet

sağlaması ve bunun da hak sahipliğini göstermesi hayatın olağan akıĢına aykırıdır. TaĢınmazlar

üzerindeki aynî haklar, tapu siciline tescil edilmekle üçüncü kiĢiler bakımından açıklık sağlanır.

Aynî haklar yönünden bu ilkeye, ―aynî hakların kamuya açıklığı ilkesi‖; tapu sicili yönünden bu

ilkeye, ―tapu sicilinin açıklığı (aleniyeti) veya sadece açıklık ilkesi‖ denilmektedir.

Burada kısaca zilyetlik kavramına değinmekte yarar vardır. Zilyetlik, bir Ģey üzerindeki fiili

hâkimiyettir. (bkz. M.K. m. 973) Ġki unsuru vardır:

EĢyaya fiili hâkimiyet

Zilyetlik iradesi

TaĢınır bir malın zilyetinin, o malın maliki sayılmasına mülkiyet karinesi denir (M.K. m.

985). Zilyetliğin en önemli iĢlevi taĢınır mallarda aynî haklar için kamuya açıklık sağlamasıdır. Bu

sebeple, taĢınırlarda aynî hak kazanılması zilyetliğin kazanılmasına bağlanmıĢtır.

Ayrıca, zilyetlik, taĢınır mallarda da taĢınmazlarda da zamanaĢımı ile aynî hak kazanılmasına

imkan sağlar.

TAPU SĠCĠLĠ

TaĢınmazlar üzerindeki aynî haklar tapu sicili ile üçüncü kiĢilere karĢı açıklanır. Bu durum

aynî hakların herkese karĢı ileri sürülebilme özelliğinden kaynaklanmaktadır. Aynî haklara karĢı,

herkesin ihlal etmeme yükümlülüğü bulunmaktadır. O halde aynî hakların dıĢarıdan görülebilir ve

üçüncü kiĢiler tarafından bilinebilir olması gerekir. Kanunkoyucu, taĢınırlar üzerindeki aynî

haklarda açıklığı sağlamak üzere zilyetlik kurumunu, taĢınmazlar üzerindeki aynî haklar

bakımından da tapu siciline kayıt esasını düzenlemiĢtir. ġu halde zilyetlik ve tapu sicili, taĢınır ve

taĢınmaz eĢya üzerindeki aynî hakların aleniyet kazanmasında ve iktisabında paralel fonksiyona

sahip iki ayrı müessesedir.

Türkiye‘de modern ve gerçek anlamda tapu sicili tutulmasına 4/10/1926 tarihinde yürürlüğe

giren mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ve mülga 8/10/1930 tarihli Tapu Sicili Nizamnamesi

ile baĢlanılmıĢtır. Tapu sicili sisteminin bugünkü temel hukukî dayanakları ise, 4721 sayılı Türk

Medenî Kanunu ve Tapu Sicili Tüzüğü‘dür.

Tapu sicili sistemi, TMK‘nin 997 ile 1027 nci maddelerinde yeralan düzenlemeler ve Tapu

Sicili Tüzüğü (TST)‘ne dayanır. Tapu sicili ile ilgili düzenleyici hükümler 2644 sayılı Tapu

Kanunu, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK) ve 3194 sayılı Ġmar Kanunu gibi baĢkaca özel

kanunlarda da bulunmaktadır (Ünal ve BaĢpınar 2008). TMK‘nin 997 nci maddesinde,

―Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.‖ hükmü bulunmaktadır. Aynı

maddenin üçüncü fıkrasına göre, sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle

belirlenir. TMK‘nin uygulanmasını göstermek ve öngördüğü tapu sicillerinin düzenli bir biçimde

tutulmasını sağlamak üzere TST yürürlüğe konulmuĢtur. TST‘nin 5 inci maddesine göre tapu sicili,

Devletin sorumluluğu altında, tescil ve açıklık ilkelerine göre taĢınmazlar ile üzerindeki hakların

durumlarını göstermek üzere tutulan sicildir.

Page 128: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

127

Tapu sicili, birbirini tamamlayan fonksiyonlarıyla birden çok sicil ve belgeden oluĢur

(Reisoğlu 1984). Tapu sicili, taĢınmazlar üzerindeki aynî hakları ve Ģerh edilmiĢ kiĢisel hakları

gösterdiği için, taĢınmaz malların hukukî fotoğrafı olarak da tanımlanır (Eren ve BaĢpınar 2007).

Zira taĢınmazla ilgili tasarruf iĢlemleri tapu sicili üzerinde yapılır.

Tapu sicili, taĢınmazlar üzerindeki aynî hakların durumlarını devamlı surette göstermek üzere

Devlet tarafından ve Devletin sorumluluğu altında, tescil ve açıklık ilkelerine göre tutulan

sicillerdir. Tapu sicili üzerinde yapılan iĢlemler, kamu görevlileri tarafından yerine getirilir ve

verilen hizmet niteliği itibariyle kamu hizmetidir. Tapu sicili, taĢınmazlarda açıklığı sağlamanın

yanı sıra, güveni, iyiniyetin korunmasını ve istikrarı da sağlar.

Tapu Sicilinin Unsurları

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve

belgeler ile plânlardan oluĢur (TMK m. 997/2). Aslî siciller TMK‘de bu Ģekilde sayıldıktan sonra

yardımcı sicillerin belirlenmesi tüzüğe bırakılmıĢtır. TST‘nin 7 nci maddesinde TMK‘de belirtilen

ana sicillerin yanı sıra yardımcı siciller de düzenlenmiĢtir. TST‘de, ana sicillerin, tapu kütüğü, kat

mülkiyeti kütüğü, yevmiye defteri, resmî belgeler (resmi senet, mahkeme kararı ve diğerleri) ve

plandan oluĢtuğu; yardımcı sicillerin ise, aziller sicili, düzeltmeler sicili, kamu orta malları sicili ve

tapu envanter defterinden oluĢtuğu belirtilmiĢtir. TST‘de yazılı ana ve yardımcı siciller ile idarî

sınırlar kayıt defteri özenle saklanır (TST m. 82).

T.S.T. Madde 7

ANA SĠCĠLLER YARDIMCI SĠCĠLLER

1- Tapu Kütüğü 1- Aziller sicili

2- Kat Mülkiyeti Kütüğü 2- Düzeltmeler (Tashihler) sicili

3- Yevmiye Defteri 3- Kamu orta malları sicili

4- Resmî belgeler 4- Tapu envanter defteri

5- Plân

Tapu Siciline Hâkim Prensipler

1) Her taĢınmaza sahife açılması ilkesi

2) Tescil ilkesi (Talep+Tasarruf Yetkisi+Hukuki sebep)

3) Tescilin sebebe bağlılığı ilkesi (Tescilin hüküm doğurabilmesi için, tescilin dayanağı

hukukî sebebin –sözleĢmenin- geçerli olması gerekir.

4) Aleniyet (açıklık) ilkesi (Tapu sicili herkese açıktır.)

5) Ġyiniyetin korunması (Güven ilkesi) (Tapu sicilindeki tescile güvenerek, aynî hak iktisap

eden iyiniyetli kiĢinin kazanımı korunur.)

6) Devletin sorumluluğu ilkesi (M.K. 1007) –Objektif sorumluluk (kurtuluĢ beyyinesi yok)

a) Tapu sicilinin hukuka aykırı tutulması

b) Zarar

c) Ġlliyet bağı

ç) Kusurlu memura rücu (2/10 yıllık zamanaĢımı süreleri)

Tescil: Tapu siciline aynî haklara iliĢkin yapılan belirtmeler.

Mülkiyet hakkının ve sınırlı aynî hakların tapu kütüğüne yazılması tescildir.

ġerhler

1) T.M.K. m. 1009-- KiĢisel hakların kuvvetlendirilmesi (TaĢınmaz satıĢ vaadi, kat karĢılığı

inĢaat sözleĢmesi, kira ve hâsılat kirası, vefa, Ģufa, iĢtira, serbest dereceden istifade hakkı, rücu

Ģartı)

2) T.M.K. m. 1010—Tasarruf yetkisini kısıtlayan/yasaklayan (Ġ. tedbir, iflas, konkordato ile

verilen süre, aile konutu, haciz, aile yurdu, mirası art mirasçıya nakil ile yükümlü mirasçı atama)

3) T.M.K. m. 1011—Geçici tescil Ģerhi

Page 129: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

128

* aynî hak iddiası

* eksik belgeleri sonradan tamamlanmasına izin verilenlerin tescil iĢlemlerinin muvakkat

Ģerhi

Beyanlar: Mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar beyanlar hanesine yazılır.

Örnek, teferruat, vasi tayini vs.

EĢyanın Tanımı:

EĢya hukuku anlamında eĢya, kiĢilerin (gerçek veya tüzel kiĢi) üzerinde ferdî hâkimiyet

kurabildikleri, maddî varlığı olan ve belirli sınırları bulunan, kiĢisel olmayan varlıklardır.

EĢyanın Özellikleri:

EĢya hukukunun konusu, eĢyanın maddi varlığı olan eĢyadır. Bu nedenle meselâ, isim

üzerindeki hak, eĢya olmadığından mülkiyete konu olmaz.

Ġstisna: Tabii kuvvetlerin (elektrik, atom enerjisi) menkul mülkiyetine konu olabileceği (M.K.

m. 762)

Cismani varlığa sahip Ģeyin belirli olması gerekir. Örnek, kıymetli bir taĢ topraktan

ayrılmadıkça eĢya değildir.

Hukuken üzerinde hâkimiyet kurulabilmesi mümkün olmayan bir Ģeyin tanımladığımız eĢya

kavramına girmediğine iĢaret etmekte yarar vardır. Örneğin soyut anlamda deniz, hava, uzay gibi

Ģeyler hukuki anlamda eĢya kavramının kapsamı dıĢındadırlar. Ancak, örneğin oksijeni bir oksijen

tüpü içerisine koyarak ona hukuki anlamda bir eĢya niteliği kazandırabiliriz. (Üzerinde insan

hâkimiyeti kurulabilmesi)

Tanımda geçen “Ģahıs dıĢı” kavramı ile de eĢyanın kiĢisel olmaması özelliği vurgulanmak

istenmiĢtir. Ġnsan vücudu ve organları kiĢisel oluĢları nedeniyle hukukî anlamda bir eĢya olarak

kabul edilemezler. Bunun yanında, peruk, gözlük ve takma diĢler gibi insan vücuduna sıkı sıkıya

bağlı olmayan Ģeyler eĢya niteliğindedirler.

EĢyanın bir diğer önemli özelliği ise sınırlandırılabilir olmasıdır. (Belli sınırlara sahip olma)

Menkul eĢya, zaten doğası itibariyle sınırlandırılmıĢ eĢyadır. Ancak gayrı menkullerde bu

sınırlamanın yapay olarak hukuk düzeninin kabul ettiği sınırlama yöntemleri ile tespit edilmesi

gerekmektedir.

EĢyanın ÇeĢitleri:

EĢyayı hukuki anlamda öne çıkan özelliği bakımından çeĢitli ayrımlara göre ele alıp

adlandırabiliriz.

1) Menkul eĢya, gayrı menkul eĢya: Özüne zarar vermeden bir yerden baĢka bir yere

taĢınabilen eĢyaya menkul (kitap, otomobil), taĢınamayan (yerinde sabit olan eĢya) eĢyaya ise, gayrı

menkul eĢya denir. (bkz. M.K. 704)

2) Basit eĢya, bileĢik eĢya, eĢya topluluğu: DıĢarıdan (hariçten) bir Ģey katılmaksızın tek

baĢına var olan bağımsız eĢyaya basit eşya, birden çok basit ve bağımsız eĢyanın birleĢmesinden

oluĢan eĢyaya ise, bileşik eşya denir. Bir araya gelerek yeni bir eĢya oluĢturan basit eĢyalar

bağımsızlıklarını yitirmeksizin bir gaye için bir araya gelmiĢlerse buna eşya birliği ya da eşya

topluluğu denir.

Örnek: Bir altın parçası –basit eĢya-; altın ve gümüĢ bileĢimi ile yapılmıĢ bir kolye –bileĢik

eĢya-; bir çift küpe bir –eĢya birliğidir.

3) Misli eĢya, gayrı misli eĢya: Bu ayrım yalnız taĢınırlar hakkında söz konusudur. Misli eĢya,

sayı, tartı, ölçü ile belirlenebilen eĢyaya denir. Bu eĢyanın yerini aynı cinsten baĢka bir eĢya alabilir.

(Kural, nevi telef olmaz. Aynen ifa mecburiyeti)

Sayı, tartı, ölçü ile değil, ferden belirlenmesi gereken eĢyaya gayri misli eĢya denir. (Aynen

ifa mecburiyeti yok+nakden tazmin) TaĢınmazlar her zaman misli olmayan eĢyadırlar. Çünkü hiçbir

gayrı menkul değer ve özellik itibari ile birbirinin aynı değildir.

Örnek: Para, hamile yazılı kıymetli evrak, kumaĢ, buğday misli eĢyadır, bir alıĢveriĢte satın

alınan orijinal bir tablo, ısmarlama yapılan bir elbise gayri misli eĢyadır.

Page 130: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

129

4) Tüketilebilen eĢya, tüketilemeyen eĢya: Kendilerinden yararlanılabilmesi tüketilmeleri

suretiyle söz konusu olan (peynir, ekmek, yakacak maddeleri gibi) eĢyalar veya tüketilmesi

gerekmeyen (tarla, araba, mobilya, beyaz eĢya gibi) eĢyalar vardır.

5) Bölünebilen eĢya, bölünemeyen eĢya: EĢya hukukî bakımdan kendi kıymetinde önemli bir

azalmaya yol açmadan, ya da, özelliklerini yitirmeden aynı vasıfta birden fazla parçaya bölünebilen

(kumaĢ, sıvı, taĢınmaz, benzin, vb. gibi) veya bölünemeyen (otomobil, televizyon, radyo yağlı boya

tablo vb. gibi) eĢyalar olmak üzere ayrıma tabi tutulabilir.

6) Sahipli eĢya, sahipsiz eĢya: Özel mülkiyete konu olabilecek nitelikteki eĢyalar fiilen

üzerinde mülkiyet hakkı kurulup kurulmadığına göre bu ayrım yapılmıĢtır. Sahipli eĢya, üzerinde

mülkiyet hakkı kurulmuĢ eĢyadır. Sahipsiz eĢya ise, üzerinde özel mülkiyet kurulmaya elveriĢli,

fakat henüz özel mülkiyet kurulmamıĢ eĢyadır. (av hayvanları, balıklar) Sahipli eĢyada mülkiyet

devir yolu ile geçer. Sahipsiz eĢyada ise aslen iktisap ile mülkiyet hakkı kurulup kazanılabilir.

7) Kamuya ait eĢya, özel kiĢilere ait eĢya: Üzerinde özel mülkiyet hakkı kurulmamıĢ bulunan

kamunun ortaklaĢa yararlandığı, kamu hizmetine tahsis edilmiĢ bulunan mallara kamuya ait eĢya

denir. Kamu malları üzerinde, özel kiĢilerin mülk edinmeleri söz konusu değildir.

Örnek: Ormanlar, sahiller, mera, yaylak, kıĢlak, tepeler gibi.

AYNÎ HAK KAVRAMI:

Aynî haklar, kiĢilerin eĢya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyetini sağlayan, herkese karĢı

ileri sürülebilen haklardır. Aynî hak kavramı 3 unsuru içerir.

a) Aynî hak, bir eĢya üzerindedir.

b) Aynî hak, sahibine o eĢya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlar. (aracısız

hâkimiyet, dolaysız hâkimiyet)

c) Aynî hak, herkese karĢı ileri sürülebilir. (herkesin ihlal etmesi mümkün olduğu için)

AYNÎ HAKLARIN SINIFLANDIRILMASI:

Genel Olarak:

Türk-Ġsviçre EĢya Hukukunda aynî hakların türleri kanun tarafından sınırlı Ģekilde

öngörülmüĢtür. Kanundaki bu düzenlemenin dıĢında yeni bir aynî hak tipi yaratılamaz. Bu ilkeye,

―sınırlı sayı ve tip ilkesi (numerus clausus)‖ denir. Borçlar hukukundaki sözleĢme serbestîsi ilkesi,

eĢya hukukunda geçerli değildir.

Medenî Kanun‘un kabul ettiği sisteme göre aynî hakları sıralayacak olursak;

1) Mülkiyet hakkı (Tam aynî hak)

2) Ġrtifak hakları ----------------------------------------

3) TaĢınmaz yükü (gayrimenkul mükellefiyeti) - (Sınırlı aynî haklar)

4) Rehin hakları ----------------------------------------

B) Sahibine Sağladığı Yetkiye Göre:

Ayni haklar bu açıdan mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni haklar olmak üzere ikiye ayrılır.

a) Mülkiyet hakkı: Aynî hakların sahibine sağladığı yetkilerin tamamını veren en geniĢ

kapsamlısıdır. Mülkiyet hakkı sahibine ―malik‖ denir. Malik eĢya üzerinde kullanma,

semerelerinden yararlanma, eĢya üzerinde baĢkaları lehine sınırlı ayni hak tesis etme, tahrip etme ve

tüketme haklarının tamamını kullanma hakkına sahiptir. Hem menkul, hem de, gayrı menkul eĢya

üzerinde mülkiyet hakkı kurulabilir. Malik eĢyaya tek baĢına sahip ise müstakil mülkiyetten

baĢkaları ile ortaklaĢa sahip ise birlikte mülkiyetten söz edilir.

aa) Müstakil Mülkiyet bb) Birlikte Mülkiyet

- Paylı mülkiyet

- Elbirliği mülkiyet

Page 131: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

130

b) Sınırlı (mahdut) Aynî Haklar: Mülkiyet hakkının verdiği yetkilerden birisini veya ikisini

sağlayabilir. Bu haklar ―irtifak hakkı‖, ―rehin hakkı‖ ve ―taĢınmaz yükü (gayrimenkul

mükellefiyeti)‖ olmak üzere üç türde karĢımıza çıkar. (Ġleride ayrıntılı olarak incelenecektir.)

C) Hakkın Konusuna Göre:

Menkuller üzerinde kurulan ayni haklar ve gayrimenkuller üzerinde kurulan aynî haklar

olmak üzere ikiye ayrılır.

D) Hak Sahibinin Tayin EdiliĢ Tarzına Göre:

Sınırlı ayni haklar bakımından söz konusu olan bu ayrıma göre, sınırlı ayni haklar ya Ģahıs

lehine ya da belli bir gayrimenkul lehine kurulabilir. ġahıs lehine kurulun aynî haklara Ģahsî aynî

haklar (örnek, intifa, sükna hakkı), sınırlı aynî hak baĢka bir taĢınmaz lehine tesis edilirse

taĢınmaza iliĢkin aynî hak söz konusu olur.(geçit veya kaynak hakkının taĢınmaz lehine tesisi)

Ġkinci hâlde, taĢınmazın maliki kim olursa hak da ona tanınmıĢ olur. TaĢınmazın maliki değiĢtikçe,

hak sahibi de değiĢir. Bu irtifaka ―aynî irtifak veya arzî irtifak (eĢyaya bağlı aynî hak)

denilmektedir.

Aynî hak bazen, bir Ģahsa veya bir gayrimenkulün malikine değil, bir alacağa teminat teĢkil

etmek üzere kurulur ki buna ―rehin ayni hakkı‖ denir. Bu durumda aynî hak, alacak sahibine ait

olur. Bunlar rehin haklarıdır. Rehnin temin ettiği alacak sahibi kim olursa, rehin hakkı da ona ait

olur. Buna ―fer’i aynî haklar‖ denir.

AYNĠ HAKLARA HAKĠM OLAN ĠLKELER:

1) Mutlaklık Ġlkesi: Mutlak haklardan olan aynî hakların en temel özelliği, herkese karĢı ileri

sürülebilir oluĢudur. Aynî hakların mutlak hak olmasına iki önemli sonuç bağlanmıĢtır.

a) Aynî hakların sahibine hukukî koruma sağlama ilkesi: Özellikle mülkiyet hakkı, kiĢiye

tam bir hukukî koruma sağlar. Mülkiyet hakkı, bilindiği üzere, konusu olan Ģey üzerinde malike

en geniĢ yetkiler verir. (T.M.K. m. 683) KiĢinin aynî hakkının ihlali durumunda;

aa) Zilyetliğe son verme: Malikin zilyetliğine son verilmiĢse, malik eĢyanın kendisine

verilmesini istihkak davası yoluyla isteyebilir. Çünkü aynî hak eĢyayı takip eder. Davalının kusuru

aranmaz. (T.M.K. m. 683/2)

bb) Zilyetliği baĢka yollarla ihlâl etme: Malikin eĢya üzerindeki zilyetliği kullanması

engelleniyor veya güçleĢtiriliyorsa, malik haksız elatmanın önlenmesini dava edebilir.

(müdahalenin men‘i davası) Durdurma ve önleme, eski hale getirilmesi davalarıyla bu duruma son

verilebilir. Davalının kusuru aranmaz.

cc) EĢyaya zarar verme: Bu durumda haksız fiil davası açılarak açılarak tazminat istenebilir.

dd) Zilyetliğin ihlalinin kamu hukuku tüzel kiĢilerince yapılması: Malik, idare

mahkemelerinde dava açmak hakkına sahiptir.

b) Aynî haklarda bölünmezlik ilkesi: Mülkiyet hakkının kendisi de, malike verdiği yetki de

bölünmez. Örneğin, bir taĢınır malın, meselâ bir halının yarısı (A)‘ya, diğer yarısı da (B)‘ye ait

olamaz. Mülkiyet hakkı kiĢiye tam yetki verir. Bu yetki bölünmez. Yalın (basit) eĢya üzerinde tek

mülkiyet vardır. (at üzerindeki mülkiyet)

2) Muayyenlik Ġlkesi: Aynî haklar, ancak önceden mevcut belirli (muayyen) eĢyalar üzerinde

kurulabilir. Bir eĢya topluluğu üzerinde toptan bir aynî hak tesis edilemez. Meselâ, bir kimsenin

bütün malvarlığını kapsayacak bir rehin hakkı tesisi mümkün değildir. Örnek, (A) deposundaki

malların yarısının mülkiyetini (B) ye geçirmek için bir sözleĢme yapmıĢsa, bu iĢlem geçerli

değildir. Depodaki her eĢyanın tek tek mülkiyetinin (B)‘ye geçirilmesi gerekir.

Özellikle sınırlı aynî haklar bakımından muayyenlik (belirlilik) ilkesi özel önem taĢır. Meselâ,

bir kimsenin bütün malvarlığını kapsayacak bir rehin hakkı tesisi mümkün değildir.

Bir Ģey üzerinde aynî hak, Ģeyin sadece bir kısmından istifade edilse bile tamamını kapsar.

Örnek, geçit hakkı (taĢınmazın tamamı üzerinde kurulur.)

3) Aleniyet (kamuya açıklık) ilkesi: Aynî hakların mutlak haklara dahil olması (herkese

karĢı ileri sürülebilir olması), bu hakların herkes tarafından bilinebilir olması zorunluluğunu

getirmektedir. Alenilik ilkesi, menkul eĢyalarda ―zilyetlik‖ ile gayrı menkul eĢyalarda ise, ―tapu

Page 132: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

131

sicilindeki kayıt‖ ile kendini gösterir. Zilyetlik ve tapu sicili, aynî hakların sahiplerinin

belirlenmesinde yasal bir karine yaratır. Bu itibarla kanun koyucu, taĢınırlarda aynî hakkın bir

baĢkasına devri için, malın teslimin, dolayısıyla zilyetliğin devrini de istemiĢtir. TaĢınmazlarda ise,

taĢınmazların taĢıdığı ekonomik değerin yüksek olması sebebiyle zilyetlik yerine, o taĢınmazın

tapuda tescilini istemiĢtir. Dolayısıyla aynî hakkın devrinde, tapudaki tescilde bir değiĢiklik

yapılarak aleniyetin sağlanması amaçlanmıĢtır. Kısaca, aleniyet prensibinden 3 önemli sonuç

çıkmaktadır.

a) Devir iĢleminin etkisi: TaĢınırlarda malın teslimi, taĢınmazlarda tescil ile aynî hakkın

baĢkasına geçmesi

b) Karinenin etkisi: TaĢınırlarda zilyet olma, taĢınmazlarda tapu sicilinde malik görünmesi,

gerçekten bu kiĢilerin malik olduğunun farzedilmesi

c) Güvenin korunması: Karineye güvenerek hak elde eden iyiniyetli 3. kiĢilerin

iktisaplarının korunması (T.M.K. m. 986)

4) ZamanaĢımı ve hak düĢürücü süre iĢlememesi ilkesi: Ayni haklar zamanaĢımına ve hak

düĢürücü sürelere tabi değildirler. KiĢi bir ayni hakkını uzun süre kullanmasa da ayni hakkı devam

eder.

5) Ayni Hakların Devredilebilirliği: ġahsa bağlı irtifak hakkı gibi haklar dıĢında, ilke olarak

aynî haklar her zaman baĢkalarına devredilebilirler. Örneğin, (A), (B)‘ye mülkiyet hakkını

devreder; fakat (A) kiĢiye bağlı irtifak hakkını (sükna-intifa) devredemez.

6) Sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesi: Aynî haklar, kanunda sınırlı sayıda öngörülmüĢ, tek tek

sayılmıĢtır. Tarafların yeni bir aynî hak yaratması mümkün değildir.

7) Güvenin korunması ilkesi: Aynî haklar, menkullerde zilyetlik, gayrimenkullerde tapu

sicilindeki kayıtlarla kamuya açıklanmaktadır. (Tapu sicilindeki kayda güvenerek ayni hak

kazanının iktisabının korunması, menkullerde bazı Ģartlarla korunması)

MÜLKĠYET HAKKI

Türk Medenî Kanunu‘nun 683. maddesine göre; sahibine eĢya üzerinde en geniĢ yetkiler

veren mülkiyet hakkı bu yetkilerle birlikte malike bazı sorumluluklar ve ödevler de yüklemektedir.

Mülkiyet hakkı ile tanınan yetkileri iki guruba ayırabiliriz.

A) Aktif Yetki (Olumlu Yetki) : Malik, kanunların öngördüğü biçimde (hukuk düzeninin

sınırları içinde), eĢya üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilme imkânına sahiptir. Aktif yetki olarak

bilinen bu yetki ile malik, eĢyayı kullanma, semerelendirme, semerelerinden yararlanma ve eĢya

üzerinde tasarruf etme hakkına sahiptir. Tasarruf yetkisi malı temlik etme, terk etme, tahrip etme,

satma ve baĢkalarına eĢya üzerinde aynî haklar tesis etmek suretiyle sınırlama yetkisi verir.

Mülkiyet hakkının sınırlanması konusunda üç önemli hüküm vardır. Bunlardan birincisi,

Anayasa‘nın 35. maddesinde yeralan, ―Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı

olamaz.” hükmüdür. Ġkincisi, Türk Medenî Kanun‘un 2. maddesinde yer alan iyi niyet ve dürüstlük

kuralıdır ki, ―Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına

uymak zorundadır. ...... Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.‖ Nihayet, üçüncü önemli sınırlama yolu ise özel kanunların getirdiği sınırlayıcı hükümlerdir ki

bunun en önemli örneği Ġmar Kanunu‘dur.

B) Koruyucu Yetki (Mülkiyetin Menfî Unsuru) : Malikin, hukuk düzeninin sınırları içinde

malını dilediği gibi kullanabilmesi için kendisine bazı yetkiler verilmiĢtir. KiĢinin sahip olduğu bu

yetkilere koruyucu yetkiler denir. T.M.K.‘nun 683‘üncü maddesinde öngörülen bu yetkiler

istihkak davası ve müdahalenin men’i (haksız elatmanın önlenmesi) davasıdır.

MÜLKĠYETĠN KONUSU VE MUHTEVASI

Bir aynî hak olan mülkiyetin konusu eĢyadır. Muayyenlik ilkesi gereği mülkiyet hakkı ancak

belirli ve mevcut bir eĢya üzerinde kurulabilir.

EĢya, ya ―yalın eĢya‖ Ģeklindedir. Yüzük, madenî para gibi. Bunlar üzerinde tek bir mülkiyet

söz konusudur. Birden fazla kimse, aynı eĢya üzerinde mülkiyet hakkına sahip olabilirler. Ancak,

Page 133: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

132

kiĢiler aynı eĢyanın bir kısmı, meselâ, yarısı üzerinde mülkiyet hakkına sahip olamazlar. Bazen bir

eĢya baĢka bir eĢya ile birleĢerek, ―bileĢik eĢya‖ dediğimiz bir bütün teĢkil edebilir. Burada aynı

değerde iki eĢya birleĢerek tek bir eĢya meydana getirir veya eĢyadan biri asıl eĢya olarak kalır, bir

baĢka eĢya onunla birleĢir ve o asıl eĢya tahrip, tağyir (baĢkalaĢtırma) veya telef olmaksızın

ayrılamazsa, bu birleĢen eĢya diğerinin ―bütünleyici parça‖sıdır. Eğer bir diğer eĢya ile birleĢen

menkul eĢya kendi bağımsızlığını kaybetmez ve birleĢtiği eĢyanın, korunması, daha iyi iĢletilmesi

veya daha verimli kullanılması iĢlevini görüyorsa bu eĢyaya, ―eklenti‖ veya ―teferruat‖ denir.

Bütünleyici Parça (Mütemmim cüz): (T.M.K. m. 684)

Türk Medeni Kanun‘un 684/2‘ye göre, yerel adetlere göre, bir Ģeyin temel unsurunu teĢkil

eden ve o Ģey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiĢtirilmedikçe (telef, tahrip

veya tağyir edilmedikçe) asıl eĢyadan ayrılması mümkün olmayan parçalar o Ģeyin ―bütünleyici

parçasıdır‖. (mütemmim cüz). Bütünleyici parça ile asıl eĢya ayrı ayrı kiĢilerin olamaz. Asıl eĢya

kime ait ise bütünleyici parça da onundur. Bu özellikleri sırasıyla açıklayalım.

a. Harici bağlılık: Asıl eĢya ile bütünleyici parça arasında dıĢtan görülebilir bir bağ vardır.

Örnek, bir inĢatta kullanılan beton sütunlar, duvara bitiĢtirilen Ģömine o inĢaatın, o duvarın

bütünleyici parçasıdır.

b. Dahili Bağlılık: Asıl Ģey ile bütünleyici parça arasında iĢlevsel bir bağın olmasıdır. Asıl

Ģey bütünleyici parça olmadan eksik kalmaktadır. Örnek, araba ile motoru arasındaki bağ.

c. Devamlı Bağlılık: Dahili ve harici bağlılığın sürekli olması gerekir. Aksi halde,

bütünleyici parçadan değil, bağımsız eĢyadan sözedilir.

d. Yerel Adetlere göre Esaslı Unsur Sayılma: Ġki eĢya arasında asıl Ģey ve bütünleyici parça

iliĢkisinin bulunup bulunmadığını tayinde yerel âdete de bakılır. Ancak bu unsur talî mahiyettedir.

Eğer asıl Ģey ile diğer Ģey arasında dahilî ve haricî ve de sürekli bir bağlılık varsa yerel âdete

bakılmaz; fakat iki Ģey arasındaki bağlılık sıkı değilse, yani asıl Ģey zarara uğratılmadan veya yapısı

değiĢmeden veya yok edilmeden diğerinden ayrılabiliyorsa, bu takdirde o yöredeki yerel âdete

bakılarak karar verilir. Örnek, kat kaloriferinin dairenin bütünleyici parçası olup olmadığı yöreden

yöreye değiĢir.

Kanun koyucu, yukarıda belirtilen Ģartlar gerçekleĢmese de, bazı eĢyalara bütünleyici parça

vasfı tanımıĢtır. Bunlar, doğal ürünler (m. 685) ve arazi üzerindeki yapılar, bitkiler, kaynaklar (m.

718)

Doğal ürünlerden kasıt “mahsuller” ve “diğer hâsılat”tır ki, ―bir Ģeyin maliki onun

ürünlerinin de maliki olur.‖ Diğer hâsılat, taĢ ocağından çıkarılan taĢ ve ormandan kesilen ağaç gibi

adetlerin (örfün) elde edilmesini uygun gördüğü semerelerdir. Asıl Ģeyden ayrılıncaya kadar doğal

ürünler (tabii semereler) de asıl Ģeyin bütünleyici parçasıdırlar. Asıl Ģeye kim malik ise doğal

ürünlere de o malik olur.

Arazi asıl Ģey, üzerine yapılan ve dikilenler bütünleyici parçalardır.

Bütünleyici Parça Olmanın Sonuçları:

a) Asıl eĢya üzerindeki aynî haklar bütünleyici parçayı da kapsar. Örnek: (A) gayrimenkulü

üzerinde tesis edilen bir ipotek, o gayrı menkulün bütünleyici parçalarını da kapsar.

b) Bütünleyici parça, baĢka bir eĢyanın bütünleyici parçası olmuĢ ise, üzerindeki aynî hak da

bu iĢlem ile birlikte sona erer.

Bütünleyici Parça vasfının kazanılması

Harici bağlılık

Dahili bağlılık

Devamlı Bağ.

Mahalli örfe göre mütemmim cüz sayılma (tali unsur)

Page 134: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

133

c) Bütünleyici parça, asıl eĢyadan ayrı olarak temliki tasarrufa konu olamaz. Örneğin,

gayrimenkul birisine, üzerindeki bina bir baĢkasına devredilemez.

Eklentiler (teferruat) : (T.M.K. m. 686)

Yerel âdetlere göre (mahalli örfe) veya malikin açık arzusuna göre, bir Ģeyin iĢletilmesi,

korunması veya o Ģeyden yararlanılması için asıl Ģeye sürekli bir tarzda tahsis olunan ve

kullanılmasında asıl Ģeye tabi kılınan veya takılan, ya da, onunla birleĢtirilen menkul eĢya, asıl

eĢyanın eklentisidir. Örnek: Gözlük ve kılıfı, ayakkabı ve bağı.

Eklenti asıl Ģeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.

1) Objektif koĢullar:

a) Eklenti daima taĢınır ve bağımsız bir eĢyadır.

b) Haricî bağlantı: Asıl Ģeyle eklenti arasında da dıĢarıdan 3. kiĢiler tarafından görülebilir bir

bağlantı olmalıdır. Bu bağlantı, bütünleyici parça ile asıl Ģey arasındaki kadar sıkı değildir. Haricî

bağlantının mutlaka fizikî temas Ģeklinde olması gerekmez. Örnek, gözlükle kılıf arasındaki iliĢkide

kılıf eklentidir. Otomobilin yedek bujilerinin evde muhafaza edilmesi, bujiler eklentidir.

c) Dâhilî bağlılık (Tahsis bağlantısı): Asıl Ģey ile eklenti arasında dâhilî bir bağlılığın varlığı

aranır. Eklenti asıl Ģeyin iktisadî gayesine hizmet eder. Aslın iĢletilmesine, kullanılmasına veya

saklanmasına yarar.

Örnek, bir televizyonun kumandası, televizyonun kullanılmasına hizmet eder. Bir ilaç kutusu,

ilacın saklanmasına hizmet eder. Bir fabrikada sabit olmayan makineler, aslın iĢletilmesine hizmet

eder.

d) Dâhilî bağlantı sürekli olmalıdır. Geçici olarak taĢınır bir malın, asla hizmet etmesi

halinde taĢınır mal bağımsız eĢya niteliğinde olup, eklenti değildir. Örnek, satılmak üzere vitrine

konan mal vitrinin eklentisi değildir.

2) Sübjektif koĢul veya yerel âdet: Malik açık iradesi ile taĢınır bir eĢyanın, diğer bir

eĢyanın eklentisi sayılıp sayılmayacağını belirtebilir. Örneğin, fabrikada kullanılan bilgisayarın,

eklenti olup olmadığını belirtebilir.

Bir eĢyanın eklenti olup olmadığı malikin hal ve hareketlerinden anlaĢılabilir. Örnek, bir

dairenin devamlı mobilyalı olarak kiraya verilmesinde, eĢyalar dairenin eklentisi kabul edilir.

Malik, tapu kütüğünün beyanlar hanesine yapacağı bir açıklama ile bazı taĢınır mallarını, o

taĢınmazın eklentisi sayılacağını açıklayabilir. (TMK.m.862) Ancak bu kayıt bir karine

mahiyetindedir. O eĢyanın, eklenti sayılabilmesi için, objektif Ģartları taĢıması gerekir. Sadece o

eĢyanın eklenti sayılmaması gerektiği hususunun ispatı iddia edene düĢer.

Bir Ģeyin eklenti sayılması için gerekli objektif unsurlar bulunmamasına rağmen, kiĢinin bu

hususa iliĢkin bir irade açıklaması yoksa o Ģeyin eklenti sayılıp sayılamayacağına iliĢkin, yerleĢmiĢ

Obj.Şartlar Subj. Şartlar

Harici bağlantı

Menkul ve bağımsız eşya

Dahili bağlılık ve devamlı bağlılık

İktisadi tahsis

Eklenti vasfının kazanılmasının şartları

Page 135: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

134

yerel âdetlerin olup olmadığı araĢtırılır. Yerel âdetlere, sadece malikin iradesinin olmadığı hallerde

baĢvurulur.

Kanunun eklenti saymadığı haller için bkz. T.M.K. m. 687

Eklenti Olmanın Hukukî Sonuçları:

a) Aynî haklar bakımından: Eklenti, bütünleyici parçadan farklı olarak, asıl eĢyadan

bağımsız bir menkul eĢya niteliği taĢıdığından, ayrı bir aynî hakka konu teĢkil eder. BaĢka bir

deyiĢle, asıl eĢya üzerinde ayrı eklenti üzerinde ayrı bir mülkiyet söz konusu olabilir.

b) Tasarrufî iĢlem bakımından: Eklenti her ne kadar bağımsız bir varlığa sahip ise de, asıl

Ģey baĢkasına temlik edildiği, rehnedildiği veya üzerinde baĢka bir aynî hak tesis edildiği takdirde,

aynî hak, o eĢyanın istisna edilmeyen eklentisini de kapsar.

Genel kural bu olmakla beraber, taraflar aralarında yapacakları sözleĢmelerle tasarrufi

iĢlemlerle eklentiyi ayırıp tasarrufun (temlik, rehin, intifa) eklentiyi kapsamayacağını

kararlaĢtırabilirler.

Bütünleyici Parça ile Eklenti Arasındaki Farklar:

1) Bütünleyici parça olmaksızın asıl eĢya tam sayılmaz. Bütünleyici parça, asıl eĢyanın

kaderini paylaĢır, onun üzerinde ayrı aynî hak tesis edilemez.

2) Eklenti asıl eĢyadan ayrıldığında, asıl eĢya eklenti kadar değer kaybeder. Eklenti de asıl

eĢyanın kaderine bağlı olmakla birlikte, kendisine has bir hukuki kadere de sahip olabilir. (AnlaĢma

ile)

MÜLKĠYET HAKKININ TÜRLERĠ

A) Hak Sahibinin Sayısına Göre:

a- Ferdi Mülkiyet: Mülkiyet hakkı, tek bir kiĢiye aitse buna ferdi mülkiyet denir.

b- Birlikte Mülkiyet: Bir eĢyanın mülkiyeti birden fazla kiĢiye ait ise buna birlikte mülkiyet

denir ve iki türü vardır. (Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyeti)

1) Paylı Mülkiyet: MüĢterek mülkiyet ( paylı mülkiyet), fiilen bölünmemiĢ bir eĢyanın

oransal paylarla farazi yüzdelerine farklı kiĢilerin sahip olduğu bir mülkiyet hakkıdır. Örneğin: A,

gayrimenkulünün ¼ hissesi Ali‘nin, ½ Velinin, ¼ hissesi de AyĢe‘nin olmak üzere müĢterek

mülkiyet kurulmuĢ olabilir. Bu durumda;

—A gayrimenkulü bir bütün olarak tek bir mülkiyet konusudur. (Mülkiyet bölünmez)

—Malik sayısı tek değil birden fazladır. ( TMK. m. 688 Aynı mala birden fazla kiĢinin malik

olması)

—Maliklerin pay oranları bellidir ve payları üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler.

Paylı malikler arasında kiĢisel bir iliĢki mevcut olmadığı için, pay sahibi payı üzerinde tasarrufta

bulunurken diğer pay sahiplerinin onayını almak zorunda değildir. Bu pay miras yolu ile intikal

eder. Her pay sahibi kendi payını satabilir, rehnedebilir. Alacaklılar bu payı haciz ettirebilirler. Bu

durumda sadece o pay satılır. TaĢınmaz mallar üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilebilir (mesela,

intifa ve irtifak hakkı gibi.)

Örnek : (A), 1/3 'üne sahip olduğu tarlanın intifa hakkını (B)' ye devredebilir.

Buna karĢılık eĢyanın maddi kullanımı mümkün değildir.

Örnek : (A), 1/3 payına sahip olduğu gayrimenkul üzerinde (B) lehine bir geçit hakkı tesis

edemez.

Paylı mülkiyet nasıl kurulur?

a) Hukuki iĢlem ile: (Hukuki işlem, bir veya birden fazla kimsenin hukukî sonuç doğurmaya

yönelmiş irade beyanıdır) Sağlararası tasarruflarla veya ölüme bağlı tasarruflarla (vasiyetname,

miras mukavelesi) paylı mülkiyet kurulabilir. Örneğin: Ali, Veli ve AyĢe bir araya getirdikleri

paraları oranında pay sahibi olmak üzere bir gayrimenkulü müĢtereken satın alabilirler veya bir kiĢi

Page 136: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

135

ölümünden sonra geçerli olmak kaydıyla evinin ½ hissesini Ali‘ye, ½ hissesini de Veli‘ye vasiyet

edebilir.

b) Kanundan dolayı: Örneğin, TMK. m. 721‘ e göre, iki taĢınmazı birbirinden ayırmaya

yarayan duvar, parmaklık, çit gibi sınırlıklar, aksi ispat edilmedikçe, her iki komĢunun paylı malı

sayılır.

c) Ġdarî iĢlemle: Örneğin Ġmar Kanunu 18. madde veya M.K. m 76 (KarıĢma-birleĢme)

Paylı Mülkiyette Paylar Nasıl Belirlenir?

Paylı mülkiyette adından da anlaĢılacağı gibi malikler birden fazladır ve belli paylara

sahiptirler. Bu paylar paylı mülkiyeti kuran hukuki iĢlem, idari karar, mahkeme ilamı, ya da,

kanun hükmü ile belirlenir. Üzerinde paylı mülkiyet kurulmuĢ bulunan gayrimenkullerde pay

oranları (kesirli olarak) tapu kütüğünde gösterilir. Malikler, bu payları üzerinde dilediği gibi

tasarrufta bulunabilirler. Bunu yaparken diğer paydaĢ veya paydaĢların onayını almaları zorunlu

değildir. Pay sahibi malik ölürse, payı mirasçılarına intikal eder.

Pay sahibinin alacaklıları bu payı haczettirebilirler. Haciz sonunda satıĢ yapılması gerekirse,

sadece o payın satılması söz konusu olur. O pay üzerinde intifa hakkı, irtifak hakkı veya rehin hakkı

gibi sınırlı ayni haklar tesis edilebilir. Ancak eĢyanın (özellikle arazi üzerinde) serbestçe kullanımı

mümkün değildir. Örneğin, 1/3 hissesine sahip olduğumuz bir gayrimenkul üzerinde bir baĢkası

lehine bir geçit hakkı tesis etmemiz tek baĢına mümkün değildir. Zira paydaĢların payı arazinin

tamamındadır, arazi üzerinde belli değildir.

Paylı mülkiyette paydaĢlardan birisi payını satmak isterse diğer hissedarların bu payı

öncelikle satın alma hakkı (Ģufa hakkı) vardır. Buna kanunî Ģufa hakkı denir. Kanundan doğduğu

içir tapu siciline Ģerh verilmez. Ancak bu hakkın sözleĢmeden doğması halinde 3. Ģahıslara karĢı

ileri sürülebilmesi için tapu siciline Ģerh edilmesi gerekir.

Paylı Mülkiyette PaydaĢın Hakkının Korunması:

Paylı mülkiyette, her malik mülkiyet hakkının verdiği aktif (olumlu) yetki ve koruyucu

yetkilerinden yararlanır. Örneğin diğer paydaĢların hakları ile bağdaĢmak koĢuluyla payını

kullanabilir, semerlendirebilir veya eĢya gasp edilmiĢse istihkak davası açabilir, tecavüze

uğramıĢsa, tecavüzün men`ini isteyebilir. Payı tapuya yolsuz kayıt edilmiĢse, düzeltilmesini dava

yolu ile isteyebilir.

Ancak paylı mülkiyette eĢya bölünmüĢ olmadığı için, eĢya üzerinde tasarruf bütün

paydaĢların rızası ile olabilir.

Paylı Mülkiyette PaydaĢlar Arasındaki ĠliĢki

a)EĢyanın idaresi:

Paylı mülkiyete konu olan eĢyanın idaresi değerinin korunması, ya da arttırılması, kural

olarak oy birliği ile yapılır. Malikler aralarında yapacakları bir sözleĢme ile paylı mülkiyetin

idaresinin nasıl gerçekleĢtirileceğini kararlaĢtırabilirler. PaydaĢlardan birinin sessiz kalarak rızasını

açıklamaması durumunda bile hiç bir Ģey yapılamaz. Ancak bu durumda belli iĢler belli hükümlere

tabi olmak üzere kanunda düzenlenmiĢtir. TMK 689 ve müteakip maddelerinde bu hususun

ayrıntıları düzenlenmiĢtir. Buna göre;

Müşterek eşyanın idaresi

Sözleşmeye göre Sözleşme yoksa

Olağan idari işlemler

Önemli idari işlemler

Olağanüstü idari işlemler

Page 137: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

136

Taraflar kendi aralarında OY BĠRLĠĞĠ ile anlaĢarak, paylı mülkiyete konu eĢyadan

yararlanma, kullanma ve onu yönetme konusunda kanun hükümlerinden farklı bir düzenleme

getirebilirler. Ancak bu düzenleme her bir paydaĢın;

1) EĢyanın kullanabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim iĢlerini

yapmak veya mahkemeden buna iliĢkin tedbirlerin alınmasını talep etmek,

2) EĢyayı bir zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhal alınması

gerekli olan önlemleri bütün paydaĢlar hesabına almak hakkını ortadan kaldırmaz.

Bu tür anlaĢmalar tapu kütüğüne Ģerh verilebilir. Ġmzaların noterce tasdikli olması koĢuluyla

paydaĢlardan birinin baĢvurusu üzerine de Ģerh verilebilir. (M.K. m. 689-695)

Olağan Yönetim ĠĢleri: PaydaĢlardan her biri olağan yönetim iĢlerini yapmaya, özellikle

küçük onarımları yaptırmaya ve tarımsal iĢleri yürütmeye yetkilidir. Ağaçların ilaçlandırılması

budanması vs. gibi. Bunları yaptırmayanın sorumluluğu yoktur. PaydaĢlar olağan yönetimle ilgili

iĢleri çoğunlukla alacakları kararlarla farklı düzenleme yapabilirler. Ancak zorunlu ve ivedi iĢlerin

yapılması hakkındaki kanun hükümleri saklıdır. (TMK. m. 690)

Önemli Yönetim ĠĢleri: Bunlar iĢletme usulünün değiĢtirilmesi, tarım türünün değiĢtirilmesi,

adi kiraya veya ürün kirasına iliĢkin sözleĢmeler yapılması, toprağın ıslahı gibi iĢlerdir. (TMK m

691) Önemli yönetim iĢleri için pay ve paydaĢ çoğunluğu kararı gereklidir. (Çift ekseriyet kuralı)

EĢitlik halinde, paydaĢlardan birinin istemi üzerine, kararı hakkaniyete ve tüm paydaĢların

menfaatine göre hakim verir veya gerekli gördüğü iĢlerin yapılması için paydaĢlar arasından veya

dıĢarıdan bir kayyım tayin eder.

Olağanüstü Yönetim ĠĢleri: Paylı malın özgülendiği amacın değiĢtirilmesi, korumanın veya

olağan Ģekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aĢan yapı iĢlerine giriĢilmesi veya paylı malın

tamamı üzerinde tasarrufa gidilmesi ancak OY BĠRLĠĞĠ ile olabilir. Örneğin, malın tamamının

temliki veya tamamı üzerine sınırlı bir ayni hak tesisi, ya da tarım arazisi olan mülkün üzerine otel

yapılması kararı ancak oy birliği ile alınabilir. (M.K. m. 692)

Paylı Mülkiyete Konu Maldan Yararlanma : Burada temel kural, yararlanmanın diğer

paydaĢların hakları ve menfaatleri ile bağdaĢmasıdır. PaydaĢlar, diğer paydaĢların hakları ile

bağdaĢtığı ölçüde paylı maldan faydalanır. Bu konuda uyuĢmazlık çıkarsa yararlanma ve

kullanmanın Ģeklini hakim belirler. Gerekirse zaman veya yer olarak kullanım hakkı bölünerek

gerçekleĢtirilir. Bölünemeyen ortak menfaatlerin korunması hususunda her paydaĢ diğerini temsil

edebilir. Aksine bir anlaĢma yoksa her paydaĢın yararlanması payı oranında olur. (TMK. m. 693)

Paylı Yararları Temsil: Her paydaĢ ortak menfaatler için, diğer paydaĢları temsil edebilir.

Ancak bu temsil, teknik anlamda bir temsil değildir. (T.M.K. m. 693) Olağan yönetim iĢleri dıĢında

hiçbir paydaĢ, diğerini alacaklı ve borçlu durumuna sokan bir hukukî iĢlem yapamaz. Burada kast

olunan temsil, her paydaĢın kendi hakkını korumak için baĢvuracağı tedbirlerin, bu tedbir ile

korunan menfaatin malın tümünü kapsaması sebebiyle, mahiyeti itibariyle bölünmez olanlarından,

diğer paydaĢların da yararlanmasını ifade eder.

Örnek, paylı bir malı hırsızın çalıp kaçmakta olması halinde, bir paydaĢın malı zor kullanarak

hırsızın elinden alması gibi.

PaydaĢların Gider ve Yükümlülüklere Katılması: Paylı mülkiyetten doğan giderler (vergi

ve yönetim giderleri) aksine bir hüküm bulunmadıkça (paydaşlar aralarında bir sözleşme

yapmamışlarsa) payları oranında paydaĢlar tarafından karĢılanır. Fazla ödeyen paydaĢ az ödeyen

paydaĢ rücu edebilir. (TMK. m. 694)

Kararların Bağlayıcılığı: PaydaĢların kendi aralarında aldıkları kararlar ve yaptıkları

anlaĢmalar veya bu hususa iliĢkin mahkeme kararları sonradan paydaĢ olanları veya pay üzerinde

aynî hak kazananları da bağlar. Bu anlaĢma ve kararların bağlayıcı olması, sadece onların paylı

mülkiyetin kullanılmasına, ondan yararlanmaya veya onun yöntemine iliĢkin olması ile sınırlıdır.

(T.M.K. m.695/1)

Alınan kararların sonradan paydaĢ olanları veya aynî hak kazananları bağlaması için, bunların

tapu kütüğüne Ģerh edilmesi gerekir. (T.M.K. m.695/2)

Paylı mülkiyetin sona ermesi:

Page 138: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

137

a) Paylı Mülkiyetin Bir Veya Birkaç PaydaĢ Bakımından Sona Ermesi

aa) Genel Sebepler: PaydaĢın payını baĢkasına temlik etmesi, payın icra yoluyla satılması

halinde paydaĢ, malik olmaktan çıkar.

bb) PaydaĢın mahkeme kararı ile paydaĢlıktan çıkarılması: (T.M.K. m. 696) PaydaĢlardan

biri kendi tutum ve davranıĢları ile yükümlülüklerini ağır suretle ihlal etmiĢ ve paylı mülkiyet

iliĢkisinin düzen içinde yürümesini çekilmez hale getirmiĢse, hakim kararı ile paydaĢlıktan

çıkarılabilir.

Davanın açılması için aksine bir anlaĢma yoksa pay ve paydaĢ çoğunluğu (çift ekseriyet)

yeterlidir.

PaydaĢlıktan çıkarılan paydaĢın payı bölünme (eĢyadan ayrılma) imkânı varsa bölünerek

yoksa dava tarihindeki değeri üzerinden kendilerine devrini isteyen paydaĢlara satılır. Bunlar

mümkün olmaz ise açık arttırma ile satıĢına gidileceği kendisine bildirilerek payını satması için

sorumlu paydaĢa süre verilir. Bu süre içinde paydaĢ payını temlik edemezse, pay açık artırma ile

satılır.

Diğer hak sahiplerinin çıkarılması: Bir paydaĢın çıkarılmasına iliĢkin hükümler, pay üzerinde

intifa veya diğer bir aynî hakka sahip veya tapuya Ģerh verilmiĢ kiĢisel bir hakka dayanarak pay

üzerinde bir yararlanma yetkisine sahip olan kimseler için de uygulanır. Hakkın devri caiz değilse,

hak sahibine uygun bir tazminat ödenerek, bu hakkına son verilir. (T.M.K. m. 697)

b) Paylı Mülkiyetin Bütün PaydaĢlar Ġçin Sona Ermesi

aa) Genel Sebepler: Bütün paydaĢlar paylı mülkiyeti tek bir kiĢiye temlik ederlerse, mal yok

olursa, kamulaĢtırılırsa, cebri icra yoluyla satılırsa paylı mülkiyet paydaĢların tamamı için sona erer.

bb) PaylaĢma (Taksim) : Paylı mülkiyet iliĢkisinin paylaĢma ile çözülmesine, paylı halin

ortadan kalkmasına izale-i Ģüyu denir. Her pay sahibi, paylı mülkiyetin sona erdirilmesini ve malın

paylaĢtırılmasını isteme hakkı vardır.

PaylaĢmayı isteme hakkı bazı durumlarda sınırlanmıĢtır.

aaa) Hukukî bir tasarrufun yapılmıĢ olması: (T.M.K. m. 698/2) En fazla 10 yıl için paydaĢlar

paylaĢma talebinden vazgeçebilirler.

bbb) Malın sürekli bir amaca özgülenmesi: (Ġki taĢınmaz arasındaki yol, kuyu, avlu gibi)

ccc) PaylaĢmanın uygun bir zamanda istenmemesi: (Hasat yapılmadan taksim gibi)

Taksimin ÇeĢitleri:

a) Rızai paylaĢma: PaydaĢlar aralarında anlaĢarak bir paylaĢma sözleĢmesi ile taksim Ģeklini

kararlaĢtırabilirler.

aa) Aynen paylaĢma –eĢyanın taksimi mümkün ise- bb) Bedelin paylaĢılması –paylı eĢya

bölünemiyorsa veya bölünmesi halinde bir değer kaybına uğruyorsa-

b) Kazaî paylaĢma: PaydaĢlar aralarında paylaĢmanın nasıl yapılacağı hususunda

anlaĢmazlar ve paydaĢlardan biri veya hepsi birlikte mahkeme yoluyla paylaĢmanın yapılmasını

isterler. Görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.

aa) Aynen paylaĢma bb) Bedelin paylaĢılması

2) Elbirliği (ĠĢtirak halinde) Mülkiyeti: Birden fazla kimsenin özel bir ortaklık iliĢkisine

dayanarak, hisseleri (payları) tayin edilmeksizin (paysız olarak) bir mal veya mal varlığına sahip

olmalarıdır. Unsurları;

-Özel bir ortaklık iliĢkisi (miras Ģirketi, mal ortaklığı, aile Ģirketi emvali, adî Ģirket)

- Elbirliği mülkiyetinde ortakların payları belirlenmiĢ değildir. Her ortağın hakkı malın

tamamına yayılmıĢ sayılır.

-Elbirliği ile mülkiyet bir mal veya mal topluluğu üzerinde kurulur.

- Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını dava yolu ile veya diğer yollarla

sağlayabilir. (Mecburî dava arkadaĢlığı) Bu korumadan bütün ortaklar faydalanır. Fakat davacının

davasını kaybetmesi diğer ortakların haklarını etkilemez.

Elbirliği Mülkiyetinde Ortakların Durumu:

Page 139: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

138

--Elbirliği mülkiyetine konu olan eĢya üzerinde yönetim ve tasarruf hakkında elbirliği

mülkiyetini doğuran kanun veya sözleĢmede özel bir düzenleme yoksa oybirliği ile mümkündür.

--Elbirliği mülkiyetinde ortaklar serbestçe ortaklıktan çıkamaz. Malikler topluluğu sona

erdiren bir sebep olmadıkça taksim isteyemezler. Bunun tek istisnası miras Ģirketidir.

--Ortaklık sıfatı ortakların kiĢiliği ile kaimdir. Bir ortağın tasfiyede kendisine düĢecek hisseyi

bir kiĢiye temlik etmesi, ortaklığın devri değildir. Sadece tasfiye sonunda o kimseye, söz konusu

hisseyi talep hakkı verir. (T.M.K. m. 677) Tek istisnası adî Ģirkettir. Burada diğer ortakların rızaları

ile devir mümkündür. (T.B.K. m. 532)

Elbirliği Mülkiyetinin Sona Ermesi

Malın devri 2) Paylı mülkiyete çevirme 3) Topluluğun dağılması

PaylaĢtırma, aksine hüküm yoksa paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.

Paylı Mülkiyet Elbirliği Mülkiyet

TAġINMAZ MÜLKĠYETĠ

TaĢınmaz mülkiyetinin konusu: (T.M.K. m. 704)

1) Arazi: TMK m. 998/2‘de arazinin tapu siciline kaydının, özel kanun hükümlerine tâbi

olduğu belirtilmiĢtir. Maddede bahsedilen özel kanun, Kadastro Kanunu‘dur. Arazinin tanımı 1994

tarihli TST ile yürürlükten kaldırılan 1930 tarihli Tapu Sicili Nizamnamesi‘nde ―arazi, hudutları

tefrika kâfi vasıtalar ile tahdit ve tayin edilmiĢ bilumum sathı zemin‖ Ģeklinde yapılmıĢtır. BaĢka bir

deyiĢle, sınırları yeterli vasıtalar ile belirlenmiĢ yeryüzü parçasına arazi denir (Ünal ve BaĢpınar

2008, Akipek 2010, Oğuzman vd. 2011). 2013 tarihli yeni TST‘ye göre arazi, sınırları hukukî ve

geometrik yöntemlerle belirlenmiĢ yeryüzü parçasıdır (TST m. 9/1). Örnek; Arsa, bağ, bahçe, tarla

gibi.

2) Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar:

Aslında nitelikleri gereği taĢınmaz olmayan bazı haklar, sosyal ve ekonomik hayatın gerekleri

gözetilerek kanunkoyucu tarafından taĢınmaz olarak sayılmıĢlardır. Bu hakların taĢınmaz olarak

kabul edilmesi ve tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına tescil edilmesi, onların niteliğinde bir değiĢiklik

yaratmamıĢ, sadece taĢınmaz gibi iĢlem görmeleri sağlanmıĢtır (Oğuzman vd. 2011).

TMK‘nin 998 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, bağımsız ve sürekli hakların kaydedilmesi

için gerekli koĢulların ve usulün tüzükle belirleneceği düzenlenmiĢ, süreklilik koĢulunun

gerçekleĢmesi için hakkın süresiz veya en az otuz yıl süreli olması Ģartı getirilmiĢtir. Kanunun atıf

yaptığı TST‘nin 10 uncu maddesinde bağımsız ve sürekli haklar düzenlenmiĢtir. Sözkonusu hüküm,

―Süresiz veya en az otuz yıl süreli olan ve tasarrufları kısıtlanmayan ve izne tâbi kılınmayan

bağımsız ve sürekli irtifak hakları, hak sahibinin yazılı istemi üzerine tapu kütüğünün ayrı bir

(1)-Her malikin eşya üzerinde belirli bir hissesi vardır.

(2)-Paylı mülkiyetin kurulmasında sınırlı sayı yoktur.

(3)-Konu daima belli bir eşyadır. (4)-Her paydaş payı üzerinde tasarruf

edebilir. (5)-Her paydaşın diğerlerinden

bağımsız eşyayı kullanma yetkisi vardır. (6)-Adi İşler,Önemli işler,fevkalade işler

birbirinden ayrı düzenlenmiştir. (7)-Sorumluluk adi sorumluluktur ve

hisse oranındadır.

(1)-Maliklerin hisseleri belli değildir. (2)-Elbirliği özel ortaklık ilişkisi

kanunda tek tek sayılmıştır. Taraflar bunun dışında Elbirliği mülkiyet ilişkisi yaratamazlar

(3)-Birden fazla eşya olabileceği gibi mal varlığı da olabilir

(4)-Ortaklar birlikte o eşya üzerinde tasarruf edilebilir.

(5)-Ortaklar malı birlikte kullanabilir. (6)-Malın idaresi maliklerin oy birliği

ile olur. (7)-Sorumluluk müteselsildir.

Page 140: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

139

sayfasına taşınmaz olarak tescil edilir. Tapu kütüğüne taşınmaz olarak tescil edilen bağımsız ve

sürekli haklar, üçüncü kişilere devredilebilir, mirasçılara geçebilir ve üzerinde her türlü aynî veya

kişisel hak kurulabilir‖ Ģeklindedir.

Ġrtifak haklarının tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına taĢınmaz olarak kaydedilebilmesi için

aĢağıdaki Ģartları taĢımaları gerekir (Ünal ve BaĢpınar 2008, Akipek 2010, Oğuzman vd. 2011) :

a) Geçerli olarak kurulmuĢ bir irtifak hakkı bulunmalıdır.

b) Ġrtifak hakkı bağımsız bir nitelik taĢımalıdır. Ġrtifak hakkının bağımsız olması demek,

bunların hukukî iĢlem ya da miras yoluyla bir baĢkasına geçebilmesidir. BaĢka bir deyiĢle, irtifak

hakkının belirli bir taĢınmaz lehine veya belirli bir kiĢi lehine kurulmamıĢ olmasıdır. ġu halde,

eĢyaya bağlı irtifaklar ile Ģahsa sıkı sıkıya bağlı kurulan intifa ve oturma hakkı bağımsız bir nitelik

taĢımadıklarından ―bağımsız ve sürekli bir hak‖ olarak tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına taĢınmaz

gibi tescil edilemeyeceklerdir. Bağımsız bir nitelik taĢıyacak irtifak hakları, aksi

kararlaĢtırılmadıkça devredilebilen ve mirasçılara intikal eden üst ve kaynak hakkı gibi kiĢiye bağlı

irtifaklardır. TMK‘nin 838 inci maddesinde düzenlenen diğer irtifak hakları ise, kural olarak

devredilemez ve mirasçılara geçmez ise de, aksi sözleĢme ile kararlaĢtırılabilir. Bu durumda, TMK

m. 838‘de düzenlenen diğer irtifak haklarının devri sözleĢme ile kabul edilmesi halinde, bağımsız

bir hak olma özelliğine sahip olurlar.

c) Ġrtifak hakkı sürekli bir nitelik taĢımalıdır. Bu Ģart da, yukarıda yerverilen mevzuat

hükümlerine göre irtifak hakkının süresiz olarak veya en az otuz yıl süreyle kurulmasını ifade eder.

ç) Ġrtifak hakkı sahibinin, Ģartları oluĢan irtifak hakkının tapu kütüğünün ayrı bir sayfasına

kaydedilmesi için talepte bulunması gerekir.

TST‘nin 30 uncu maddesinin son fıkrası uyarınca, bağımsız ve sürekli irtifak hakları, ilgili

tapu kütüğünün en son sayfasına tescil edilir, taĢınmaz mal ve üzerindeki hakların tapu kütüğü

sayfaları ile bağlantısı sağlanır. Bu Ģekilde tescil edilen bağımsız ve sürekli irtifak hakları, taĢınmaz

mal olarak eski deyimle her türlü temliki tasarrufa konu edilebilir.

3) Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler:

TMK‘nin 998 inci maddesinin son fıkrası uyarınca kat mülkiyetine konu olan bağımsız

bölümlerin taĢınmaz olarak kaydı, özel kanun hükümlerine tâbidir. TMK‘nin atıf yaptığı özel kanun

KMK‘dir. Kat mülkiyeti ile kat irtifakı, bu konuda özel olarak yürürlüğe konulmuĢ KMK‘de

düzenlenmiĢtir.

AnataĢınmazın ayrı ayrı ve baĢlı baĢına kullanılmaya elveriĢli olup, KMK hükümlerine göre

bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine bağımsız bölüm; bağımsız bölümler üzerinde kurulan

mülkiyet hakkına kat mülkiyeti; bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere

yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın

maliki veya ortak malikleri tarafından bu Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkına kat

irtifakı denir (KMK m. 2).

Kat mülkiyeti ve kat irtifakının kurulması için kural olarak tapu müdürlüklerince resmî senet

düzenlenir ve kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilir. Yukarıda da belirtildiği üzere11, kat mülkiyeti ve

kat irtifakı, kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunur. Kat mülkiyeti kütüğüne yapılacak tescillerde,

KMK‘de aksine bir hüküm bulunmadıkça tescille ilgili genel hükümler uygulanır. Henüz kadastrosu

yapılmamıĢ olan yerlerde kat mülkiyeti ve kat irtifakı, ayrıca tutulacak kat mülkiyeti zabıt defterine

tescil olunur.

Kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümler, kat mülkiyeti kütüğünün ayrı bir sayfasına kayıt

edilmekle taĢınmaz niteliğini kazanırlar. Kat malikleri bağımsız bölümler üzerinde müstakilen

mülkiyet hakkına sahip olurlar ve TMK‘nin maliklere tanıdığı bütün hak ve yetkileri kullanabilirler

(KMK m. 15). Kanunkoyucu tarafından, bağımsız bölümler üzerinde müstakil mülkiyet hakkı

tanınmıĢ olmakla, TMK‘de yeralan ―mütemmim cüz (bütünleyici parça) prensibinden ayrılmıĢtır.

Page 141: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

140

Mülga Medenî Kanunda 3. sırada madenler yer almaktaydı. Ancak ayrı bir kanunla özel bir

rejime tabi tutulmuĢ olan madenlere 2002 yılı baĢı itibariyle yürürlüğe giren yeni MK‘nda yer

verilmemiĢtir.

Ayrıca, Gemiler, Ġcra Ġflas Kanunu‘na göre taĢınmaz sayılır. (T.M.K. da sayılmamıĢ.)

TaĢınmaz Mülkiyetinin Kazanılması

A- Aslen Kazanma-Devren Kazanma Ayrımı

Bir kimse bir taĢınmaz üzerinde bir baĢkasının mülkiyet hakkına dayanmaksızın, ondan

bağımsız olarak doğrudan doğruya mülkiyet hakkı kazanıyorsa, buna aslen kazanma denir.

Örneğin, iĢgal yolu ile kazanma, kazandırıcı zamanaĢımı yolu ile kazanma.

Mülkiyet hakkının, önceki malikin mülkiyet hakkına dayanılarak, ondan devren elde edildiği

hallerde, devren kazanma söz konusudur. Örneğin, A‘nın kendi gayrimenkulünü B‘ye bağıĢlaması,

satması gibi.

B-Tescille Kazanma- Tescilden Önce Kazanma

a) Tescille Kazanma

TaĢınmaz (gayrimenkul) mülkiyeti ―tescil‖ (M.K. m. 705) ile taĢınır (menkul) mülkiyeti ise

―teslim‖ ile kazanılır.

*Tescilin talebe bağlılığı+Tasarruf yetkisini ve geçerli hukukî sebebi belgelendirme

*Tescilin hukukî sebebe bağlılığı

Mülkiyetin tescil ile kazanılmasında mülkiyeti nakil borcu doğuran bir iĢlem mevcut

olmalıdır. (SatıĢ, bağıĢ, Ö.K.B.A. gibi) TaĢınmaz mülkiyetinin devren kazanılmasında, kazanma

sebebini teĢkil eden sözleĢmenin geçerli olması için, resmî Ģekilde yapılması Ģarttır. (M.K. m. 706)

Resmî Ģeklin nasıl olacağını Tapu Sicili Tüzüğü ayrıntılı olarak açıklamıĢtır.

Resmî Ģekilde yapılmasının sebebi hem tarafları yeterince düĢünmeye sevk etmek, hem de

hukuki güveni ve toplum yararını korumaktır.

Resmî ġekle Uymamanın Sonuçları:

1) Resmî Ģekle uyulmamıĢ ve tescil yapılmıĢsa, tescil yolsuz tescildir. Aynî haklarda bir

değiĢiklik meydana gelmez. Malik her zaman yolsuz tescilin düzeltilmesini talep edebilir. (M.K. m.

1025) Ancak bunun üç istisnası vardır.

* TaĢınmazı iyi niyetli üçüncü kiĢi kazanmıĢ ise (tapu siciline güven prensibi),

* ġekil noksanı sebebiyle iĢlemin geçersizliğinin ileri sürülmesi dürüstlük kuralına aykırı ise

(A, sınırlı ehliyetsiz olduğunu bilmediği B’den ona ait bir taşınmazı satın almış, aradan 8 yıl

geçtikten ve taşınmazın değerinin şehir planındaki değişiklik sebebiyle birden bire değer kazanması

üzerine, B’nin yasal temsilcisi, tescilin yolsuz tescil olduğunu ileri sürmüşse, yasal temsilcinin bu

davranışı dürüstlük kurallarına aykırı bir davranıştır.)

* Yolsuz tescil sahibi, taĢınmazı kazandırıcı zamanaĢımı ile kazanmıĢsa,

2) Resmi Ģekle uygun olmayan sözleĢmeyle tescil yapılmamakla birlikte, taĢınmazın

zilyetliği nakil edilmiĢ ise, uygulamada buna haricen satıĢ denir. Akit hükümsüzdür. Ancak,

Yargıtay içtihatlarına göre zilyet ödediği bedeli almadıkça taĢınmazın zilyetliğini iade etmeyebilir.

(Ödemezlik def‘i)

3) Resmî Ģekle uygun olmayan sözleĢmeyle, tescil yapılmamakla birlikte taĢınmazın

zilyetliği de nakledilmemiĢ, fakat semen alınmıĢ ise; alıcı, ödemiĢ olduğu semenin borç olmayan bir

Ģeyin tediyesi sebebiyle veya tahakkuk etmeyen bir sebebe dayanan bir sebepsiz zenginleĢme

davası açabilir.

Mülkiyeti Devir Borcu Doğuran SözleĢmelerde Muvazaa:

Page 142: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

141

Muvazaa, tarafların, yaptıkları bir sözleĢmenin hiç hüküm doğurmaması veya görünüĢteki

sözleĢmeden baĢka bir sözleĢmenin hükümlerini doğurması hususundaki anlaĢmalarıdır.

Böylece, taraflar üçüncü kiĢilere karĢı, aslında istemedikleri beyanlarıyla meydana gelen sözleĢmeyi

varmıĢ gibi göstermeyi isterler.

Örnek, A ile B aralarında satış akdi varmış gibi bir sözleşme yapmışlar ve bu sözleşmeye

dayanarak B, A’ya taşınmazını devretmiş ve tapuda gerekli tescil işlemin yaptırmıştır. Satış akdi

muvazaalı olduğu için yapılan tescil yolsuzdur tescildir ve hiçbir hukuki sonuç yaratmaz. Tescilin

tashihi istenir. (basit muvazaa)

Örnek, A ve B aralarında bir satış sözleşmesi varmış gibi işlem yaparak B, taşınmazını A’ya

satmış ve tescil işlemi tapuda tamamlanmıştır. Aslında B, taşınmazını, A’ya bağışlamayı istemiştir.

Satış akdi, taraflar zaten bu sözleşmeyi istemedikleri için geçersizdir. Gizlenen bağış ise şekil

koşuluna uyulmadan yapıldığı için geçersiz olur. (mevsuf –vasıflı- muvazaa

TaĢınmaz Mülkiyetinin Naklinde Ġnançlı ĠĢlemler (Ġnançlı Temlik):

Ġnançlı temlik, bir taĢınmazın mülkiyetini devren kazanan kimsenin, bu taĢınmazı,

devredenle aralarında kararlaĢtırdıkları gayeye uygun kullanmayı ve gerektiğinde taĢınmazı temlik

edene veya bir üçüncü kiĢiye nakletmeyi taahhüt etmesi ve itimat edenin de bu taahhüde güvenerek

temliki yapmasıdır.

Örnek, malik B, borcuna karĢılık taĢınmazını A‘ya ipotek etmek yerine, ona inançlı olarak

temlik edebilir. B borcunu ödedikten sonra, A taĢınmazı B‘ye nakledecektir.

Namı Müstear:

TaĢınmaz mülkiyetinin naklinde mülkiyetin asıl nakledilmek istenen kiĢi adına değil de, bu

kiĢi gizlenerek bir üçüncü kiĢi adına tescil edilmesine namı müstear denir. Bu durum iki husustan

kaynaklanır. Ya vekil, satıcıdan, bir baĢkası adına hareket ettiğini gizlemek istemektedir. (dolaylı

temsil) veya satıcı inançlı bir iĢlem ile taĢınmazı bir kiĢiye satmakta ve onun da taĢınmazı esas

alıcıya nakledeceğine güvenmektedir. Birinci halde, yani dolaylı temsil yolu ile bir taĢınmaz

kazanılması geçerlidir. Yeter ki geçerli bir vekâlet akdi mevcut olsun ve vekil bu sıfatla hareket

etmiĢ olsun, yani taĢınmazı kendi adına, fakat müvekkili hesabına kazanmıĢ olsun. Bu durumda

satıĢ akdini yapanlar bunun sonuçlarını istemektedirler ve satıcı, taĢınmazın bir baĢkasının hesabına

alınıp alınmamasıyla ilgilenmemektedir.

Namı müstear, inançlı temlik ve muvazaa ile birlikte olduğu hallerde, satıcı esasında bir

baĢkasını malik kılmak istemekte, fakat onun isminin açıklanmasını istemediği için, muvazaalı

olarak taĢınmazı bir baĢkasına devretmektedir. Onun da taĢınmazı, ismi gizli kalan kiĢiye

devredileceğine güvenmektedir. Bu durumda, birinci iĢlem muvazaa sebebiyle geçersizdir. Ġkinci

iĢlem de, yani taĢınmazı 3. kiĢiye geçirme taahhüdü de resmî Ģekilde olmadığı için geçersizdir.

Örnek, B, taşınmazını A’ya temlik etmek istemekte, fakat A’nın isminin gizli kalmasını arzu

ettiği için, işlemi sanki C ile yapmış gözükmektedir. C, B’ye taşınmazı A’ya nakledeceğini taahhüt

etmiştir. (muvazaa ve inançlı temlik

TaĢınmaz SatıĢ Vaadi

TaĢınmaz satıĢ vaadi, bir tarafa veya her iki tarafa bir taĢınmazın satıĢ sözleĢmesinin

yapılmasını istemek hakkı sağlayan bir ön sözleĢmedir.

Uygulamada noterler tarafından düzenlenmektedir. Ama Türk Borçlar Kanunu‘nun 29/2.

maddesi uyarınca ön sözleĢmenin de asıl akdin yapıldığı Ģekle bağlı olması gerekir (Kanunlarda

öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline

bağlıdır.). Bu itibarla satıĢ vaadinin tapu sicil müdürlüklerince düzenlenmesi gerekir. Çünkü satım

sözleĢmesini düzenleyen makam, öncelikle satıĢ sözleĢmesi vaadini düzenleyebilir.

Geçerli bir satıĢ vaadi taraflara satıĢ sözleĢmesinin yapılmasını talep hakkı verir. TaĢınmaz

maliki, satıĢ sözleĢmesinin yapılması hususunda irade açıklamasında bulunmaz ise, bu halde alıcı

dava açar. Bu dava ile alıcı, satıcının irade beyanında bulunmasına hüküm verilmesini ister.

Page 143: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

142

Mahkeme bu yönde bir karar verirse, alıcı mahkeme kararını ibraz ederek mülkiyeti kazanabilir.

(T.M.K.m. 716)

Noterler tarafından düzenlenen taĢınmaz satıĢ vaadi sözleĢmesi, talep halinde tapu siciline

Ģerh verilebilir. (ġahsi hakkın kuvvetlendirilmesi) ġerhin etkisi en fazla 5 yıldır.

b) Tescilsiz Kazanma

Tescil, taĢınmaz mülkiyetinin intikali için, bir sıhhat Ģartıdır (kurucu Ģart). Kanunî

istisnalar dıĢında, tescil yapılmadıkça taĢınmazın mülkiyeti kazanılmaz. Ancak Medenî Kanun‘un

705. maddesinde, tescilden önce bir kimsenin taĢınmazın mülkiyetine sahip olacağı düzenlenmiĢtir.

Fakat bu malikler, tapu siciline adlarına tescil yapılmasızın herhangi bir iĢlem yapamazlar.

aa) T.M.K. m. 705‘de belirtilen kazanma halleri (ĠĢgal, miras, kamulaĢtırma, cebri icra,

mahkeme ilamı)

bb) Diğer tescilsiz kazanma halleri (T.M.K. m. 54, T.M.K. m. 102, T.M.K. m. 708, 709,

710, 711)

cc) ZamanaĢımı ile kazanma halleri (Olağan kazandırıcı zamanaĢımı, Olağanüstü kazandırıcı

zamanaĢımı)

TaĢınmaz mülkiyetinin tescilsiz kazanılması üç baĢlıkta incelenebilir.

A) TMK md- 705 de sayılan haller: Bunlar, miras (intikal), mahkeme kararı (ilam), cebri

icra (icra), iĢgal, kamulaĢtırma (istimlâk) dır. Kanunda öngörülen diğer haller ise; TüzelkiĢiliğin

sona ermesini düzenleyen TMK-52-54 hükümlerine göre tüzel kiĢilerin taĢınmazlarının

kazanılması, Vakfa tahsis edilen taĢınmazların mülkiyetinin TMK-105 e göre vakfa geçmesi,

Evlenme sözleĢmesi ile mal ortaklığı rejimi, Ticaret Ģirketlerinin birleĢmesiyle taĢınmazların

birleĢilen Ģirkete geçmesi, Yeni arazi teĢekkülü

B) Zaman aĢımı ile kazanım

Kanunda belirtilen sürece devam eden ve itiraza uğramamıĢ zilyetliğe dayanarak hak

iktisabına zamanaĢımı ile gayrimenkulün mülkiyetini kazanma denir.

1) Olağan ZamanaĢımı (TMK. 712 md)

Tapuya kayıtlı ancak yolsuz tescil ile kaydedilmiĢ taĢınmazlarda;

a) Zilyetlik tescilden itibaren 10 yıl süreyle devam etmiĢse,

b) Zilyetlik davasız ve aralıksız sürmüĢ ise,

c) Zilyet iyiniyetli ve malik olduğu inancıyla (malik sıfatıyla zilyetlik) zilyetlik yapmıĢsa

yolsuz tescil yapıldığı andan itibaren geçerliymiĢ gibi hüküm doğurur. TMK. 712‘ye göre zilyedin

bu yolla kazanmıĢ olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilemez.

2) Olağanüstü zamanaĢımı (TMK. 713 md)

Bu tür zamanaĢımı ile kazanmanın iki çeĢidi vardır.

a) Tapuya kayıtlı olmayan taĢınmazların zamanaĢımı ile kazanılmasında: Zilyet olma

iradesinin varlığı, Zilyetliğin 20 yıl sürmesi, Zilyetliğin davasız ve aralıksız sürmesi Ģartlarının

gerçekleĢmesi gerekir. Bu halde, zilyedin iyi niyetli olması aranmaz.

b) Tapuya kayıtlı olmakla birlikte maliki tapu kütüğünden anlaĢılamayan veya 20 yıl

önce ölmüĢ ya da hakkında gaiplik kararı verilmiĢ birisi adına tapuya kayıtlı olan

taĢınmazların mülkiyeti yukarıda sayılan aynı koĢullarda zaman aĢımı ile kazanılabilir Ģeklinde

iken bu fıkrada yer alan ―… ölmüĢ ya da …‖ kelimeleri Anayasa Mahkemesi’nin 17/3/2011 tarihli

ve E.: 2009/58, K.: 2011/52 sayılı Kararıyla iptal edilmiĢtir.

TAġINMAZ MÜLKĠYETĠN KAPSAMI

TaĢınmaz mülkiyetin kapsamı yatay, dikey ve maddi olmak üzere üç Ģekilde incelenebilir.

A- Yatay kapsam :

1. Kadastrosu YapılmıĢ Tapulu Yerlerde: Bir taĢınmazın sınırı yetkili memurca

düzenlenen kadastro haritaları ve araziye konulmuĢ iĢaretlerle belirlenir. Bu konuda üç temel ilke

vardır.

a) Plana göre belirlenmiĢ sınır ile arz üzerindeki iĢaretlerin gösterdiği sınır birbirlerini

tutmazsa plandaki sınırın doğruluğu esas alınır.

Page 144: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

143

b) Tapuda belirtilmiĢ olan sınır ile arz üzerindeki sınır arasında uyuĢmazlık olursa açılacak

olan davaya sınır düzeltilmesi (sınır tashihi) davası denir. Plandaki sınır ayrımı davası ile bu

birbirine karıĢtırılmamalıdır

c) Ġki komĢu taĢınmazı birbirinden ayıran çit, parmaklık, duvar her ikisi taĢınmazın

malikinin paylı mülkiyetindedir.

2. Tapuda Kayıtlı Fakat Kadastrosu YapılmamıĢ Yerler: Tapuda kayıtlı olmakla birlikte

sınırları ihtilaflı olan bir taĢınmazın sınırı tapu kaydındaki bilgiye göre tespit edilemiyorsa, tapu

kaydındaki yüz ölçümü esas alınır. Eğer ihtilaflı taĢınmazların yüz ölçümlerinden bir artan bir

fazlalık varsa eĢit olarak ihtilaflı taĢınmazlara taksim edilir.

3. Tapusuz TaĢınmazlarda Sınır: Tapusuz taĢınmazlarda sınır tayini, komĢu taĢınmazlar

tapuya kayıtlı ise sorun basittir. Eğer onlar da kayıtlı değilse, komĢuların aralarında anlaĢa bilip

anlaĢamadıklarına bakılır. AnlaĢamıyorlarsa sınırlar, bilirkiĢi, Ģahit ve ilgili belgelere dayanılarak

tespit edilir.

B- Dikey Kapsam

Bir taĢınmazın maliki, kendisine faydalı olacak Ģekilde taĢınmazın üstünden ve altından

yararlanabilir. Örneğin üstünden tel altından boru geçirebilir. Veya geçirilmesini engelleyebilir.

Fayda ölçüsü dürüstlük kuralına göre belirlenir.

C- MADDĠ KAPSAM (TaĢınmaz mal Mülkiyetinin Bütünleyici Parçaları):

TaĢınmaz mal mülkiyetinin madde

Ġtibariyle kapsamı

Arazideki kaynaklar Arazide inĢa olunan

Ģeyler: Yapılar

Arazi üzerine dikili Ģeyler:

Dikili bitkiler

A) Arazide inĢa olunan yapılar: TaĢınmaz mülkiyeti, taĢınmazın yatay ve dikey kapsamına

giren alanlarla sıkı surette bağlı bulunan Ģeyleri içine alır. Arazi asıl eĢya üzerine yapılan ve

dikilenler ―bütünleyici parçalardır.‖

Haksız inĢaat : Haksız inĢaatta arsa maliki ile malzeme maliki farklı kiĢiler olup; üç halde

ortaya çıkar.

--- Arazinin maliki baĢkasının malzemesi ile bu arazi üzerine inĢaat yapmıĢsa

---Bir kimse kendi malzemesiyle baĢkasının arsasına inĢaat yapmıĢsa

---Bir kimse baĢkasının malzemesi ile baĢkasının arsasına inĢaat yapmıĢsa

Her üç halde de inĢaat arazinin mülkiyetine dahil sayılır. Malzeme sahibi malzeme

üzerindeki mülkiyet hakkını kaybeder.

Haksız ĠnĢaatın Sonuçları

a) Haksız inĢaat arsa maliki tarafından yapılmıĢsa; Eğer inĢaat baĢkasının malzemesini

kullanarak yapılmıĢsa, malzeme sahibinin üç değiĢik hakkı söz konusudur.

aa) İnşaatın kaldırılması: Eğer inĢaatın kaldırılması aĢırı bir zarara yol açmayacaksa

malzeme sahibi inĢaatın kaldırılmasını isteyebilir.

bb) Tazminat istenmesi: Eğer malzemenin ayrılması mümkün değilse veya malzeme sahibi

tarafından arzu edilmiyor ise malzeme maliki tazminat talep edebilir. Bu tazminat arsa sahibinin iyi

niyetli halinde malzeme değerinde muhik bir bedeldir. Bu talebin zamanaĢımı süresi BK-66 göre

belirlenir. Arsa sahibi kötü niyetli ise karĢı tarafın bu yüzden uğradığı tüm zararları tazmin

Page 145: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

144

etmekle yükümlü olur. DavranıĢ haksız fiil teĢkil ettiğinden ZamanaĢımı da BK 60 . maddeye

tabidir.

cc)Arsanın mülkiyetinin istenmesi: Bu talep hakkının doğması için iki olumlu bir olumsuz

Ģart aranır. Olumlu Ģartlardan birisi inĢaatın değerinin taĢınmazın değerini aĢması, diğeri de bunu

isteyen tarafın inĢaatın baĢlamasından bitimine kadar iyi niyetli olmasıdır. Arsanın veya yeterli bir

kısmının yapı ile birlikte malzeme sahibine uygun bir bedel ile verilmesi istenir. MK-724

b) Haksız ĠnĢaat Yapan Kendi Malzemesi Ġle BaĢkasının Arsasına ĠnĢaat YapmıĢsa;

Kural olarak malzeme arsanın bütünleyici parçası haline gelir. Bu durumda, eğer arsa maliki inĢaatı

kaldırmak istemiyorsa veya kaldırmaya hakkı yoksa iki Ģeyden birini yapabilir.

aa)Arsa sahibinin inĢaatın yapılmasına açık ya da zımni rızası yoksa arsa sahibi inşaatın

kaldırılmasını isteyebilir. Bu durumda inĢaatın kaldırılması arsaya ve malzemeye fahiĢ zarar

vermemelidir.

bb)Eğer malzemenin sökülmesi mümkün değilse, arsa sahibi malzemeler için belli bir

bedel öder. Buna karĢılık malzeme sahibi de bazı haklara sahiptir. Eğer malzeme sahibi iyi niyetli

ise ve inĢaatın değeri arsanın değerinden açıkça fazla ise malzeme sahibi muhik bir bedel karşılığı

arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesini talep edebilir. Sorunun böyle çözülmesini iyi niyetli

arsa sahibi de talep edebilir. TMK-724 (eski kanunda sadece malzeme sahibi isteyebiliyordu.)

c) BaĢkasının Malzemesi Ġle BaĢkasının Arsasına ĠnĢaat : Genel kurala göre inĢaat

arsanın bütünleyici parçası haline gelir. Taraflar arasında özel bir anlaĢma yoksa her birine MK-

722-724 maddeleri kıyasen uygulanır. Ayrıca vekâletsiz iĢ görme ve haksız fiil ve haksız iktisap

hükümleri de duruma göre uygulanır.

Arsa Malikinin Hakları: Burada arsa maliki iyi niyetli ise inĢaatın kaldırılmasını

isteyebilir. Kaldırma masrafları inĢaatı yapana aittir. ĠnĢaat kaldırılmaz ise bu yüzden uğradığı

zararların tazminini talep edebilir.

Malzeme Malikinin Hakları: Malzeme sahibinin hakları ise malzemenin rızası dıĢı

kullanılmıĢ olması halinde bakar; eğer inĢaat arsa malikinin muvafakati ile yapılmıĢsa ve

kaldırılması aĢırı zarara yol açmıyorsa inĢaatın kaldırılmasını isteyebilir.

ĠnĢaatı Yapanın Hakları: ĠnĢaatı yapan, arsa malikine karĢı onun inĢaata muvafakati varsa

vekâlet hükümleri geçerlidir. Yoksa vekâletsiz iĢ görme hükümlerine dayanabilir.

ĠnĢaat Arsanın Bütünleyici Parçasıdır (Üst alta tabidir) Kuralının Dört Ġstisnası

Vardır: Bunlar, TaĢkın inĢaat, Üst hakkı, Mecralar ve Menkul inĢaattır.

1) TAġKIN ĠNġAAT

Bir arsa üzerinde yapılan inĢaatın temeli, balkonu çatısı vs. komĢu arsaya ve onun havasına

tecavüzlü ise TMK-725 e göre iki durum söz konusu olur. Bunlar;

a- ĠnĢaat sahibinin taĢılan arsa üzerinde bu taĢmaya izin veren bir ayni hakkı varsa genel

kural geçerli olmaya devam eder. Yani bina arsanın bütünleyici parçası haline gelir.

b-Eğer böyle bir ayni hak söz konusu değilse, tecavüz edilen arsanın sahibi durumu

öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde itiraz ederek taĢkın kısmın kaldırılmasını isteyebilir. Bu

süre içinde itiraz edilmemiĢ ise,

- ĠnĢaatı yapanın iyi niyetli olması,

- Durum ve koĢulların haklı göstermesi

- Uygun bir bedel ödemesi, koĢulları ile inĢaat sahibi taĢan kısım için lehine bir ittifak hakkı

kurulmasını veya o kısmın mülkiyetinin kendisine devredilmesini talep edebilir.

2) ÜST HAKKI

ĠnĢaat hakkı olarak da bilinir. BaĢkasına ait bir arazinin altında ya da üstünde sürekli kalmak

üzere, bir üst irtifakına dayalı olarak inĢa edilen yapıların mülkiyeti irtifak hakkı sahibine ait olur.

Üst irtifakı hakkı ya kiĢiye ya da taĢınmaza bağlı olarak kurulur. Bu hak tapu kütüğüne

bağımsız (müstakil) hak olarak kaydedilmiĢ ise, tapuda kayıtlı bir taĢınmaz gibi iĢlem görür.

Gerektiğinde rehnedilebilir ve temlik edilebilir.

3) MECRALAR

Page 146: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

145

Su, gaz, elektrik ve benzerlerinin mecraları (geçtikleri yer) iĢletmenin bulunduğu

taĢınmazın dıĢında olsalar bile, aksine bir düzenleme yoksa o iĢletmenin eklentisi (teferruatı) ve

iĢletme malikinin malı sayılır.

KomĢuluk hukukunun getirdiği haklar dıĢında bir taĢınmazın böyle bir mecra ile ayni hak

olarak yüklenmesi , ancak bir irtifak hakkı kurulması suretiyle olabilir. Ġrtifak hakkı , dıĢarıdan

görülmüyorsa tapu siciline tescille, görünüyorsa noterce düzenlenecek sözleĢmeye dayanılarak

mecranın yapılmasıyla doğar. TMK-727

Her taĢınmaz maliki uğrayacağı zararının tamamının önceden ödenmesi koĢuluyla su, gaz,

elektrik vb. Ģeylerin baĢka yerden getirilmesi imkânsız ya da aĢırı ölçüde imkânsız olması halinde

bunların kendi arazisi altından veya üstünden geçirilmesine katlanmakla yükümlüdür.

Mecra geçirme hakkı, hak sahibinin istemi üzerine ve giderleri ödenmesi Ģartıyla tapu

kütüğüne tescil edilir.

4) MENKUL YAPILAR

Kulübe, büfe, çardak,baraka, konteynır, karavan gibi Ģeylerin, kalıcı olması

amaçlanmaksızın baĢkasının arazisi üzerine konulması halinde bunların mülkiyeti arazi sahibine ait

olmaz. Bunlar taĢınır mal hükümlerine tabidir.

B) Arazi Üzerine Dikilen ġeyler : Arazi üzerine dikilen Ģeyler (ağaçlar gibi) arzın

mülkiyetine tabidir. (TMK.729) Dikilen bitkilerin menkul bitki olmaması gerekir.

C) Arazideki Kaynaklar

Kaynak kendiliğinden veya insan emeği ile topraktan sürekli olarak çıkan sudur. MK-756.

Maddesine ve genel kurallara göre kaynak arazinin bütünleyici parçasıdır. (mütemmim cüz)

Bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir.

Ancak yer altı suları, kamu yararına ait sulardandır. Araziye malik olmak onun altındaki yer

altı suyuna da sahip olmak sonucunu doğurmaz.

Bir baĢkasının toprağındaki sudan yararlanabilmek ancak bir irtifak hakkı ile mümkündür.

Bu irtifak hakkı Ģahıs veya eĢyaya bağlı olarak kurulabilir. Bazen kanun malike bir kaynak irtifak

kurma mükellefiyeti yükleyebilir. TMK- 761

TAġINMAZ MÜLKĠYETĠN SINIRLAMALARI

TaĢınmazlarla ilgili mülkiyet hakkının sınırlanması ya kanun tarafından yapılmakta, ya da

malikin kendi iradesi ile mülkiyet hakkının kendisine tanıdığı yetkilerden bazısını sınırlaması

yoluyla ortaya çıkmaktadır.

A) Kanuni Sınırlamalar:

Kanuni sınırlamaların bir kısmı kamu hukuku esaslarına, bir kısmı özel hukuk kurallarına

dayanmaktadır. Her iki kategorideki sınırlamada ortak özellik, bunların doğrudan kanundan

doğması ve tapu siciline tescil iĢlemi yapılmadan mevcut olmalarıdır.

1) Kamu Hukukundan Doğan Sınırlamalar: Kamu Hukuku sınırlamaları taraflar arasında

yapılan bir anlaĢma ile bertaraf edilmezken, özel hukuk sınırlamaları resmi bir senet ve tapuya

tescille herkese karĢı hüküm ifade etmek üzere kaldırılabilir. Veya değiĢtirilebilir. Bu Ģekilde

tescillerin tapu kütüğünün irtifaklar sütununa yazılacağı kabul edilmektedir.

Kamu hukukundan doğan sınırlamalar, Özel Kanunlardan ve Medeni Kanun‘dan doğar.

a) Özel Kanundan Doğan Sınırlamalar: Kamu Hukukuna iliĢkin sınırlamaların bir kısmı

özel kanunlarda yer almaktadır. (Ġmar Kanunu, Ġskân Kanunu, KamulaĢtırma Kanunu, Kültür ve

Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gibi.)

b) Medeni Kanun’da Öngörülen Sınırlamalar: Medeni Kanunda sınırlamalara iliĢkin

olarak, Ģu hükümler gösterilebilir:

(1) Kazı ve inĢaat yapılırken uyulması gereken yükümlülükler (TMK.739)

(2) Araziye dikilecek bitkiler hususunda uyulması gereken yükümlülükler (TMK.md.740)

(3) Sınırlıklar (Hail) koyma (duvar, parmaklık, çit vs.) (TMK.749)

(4) Toprağın ıslahı (TMK.md.755)

2) Özel Hukuktan Doğan Kanuni Sınırlamalar: Özel hukuktan doğan sınırlamaların bir

kısmından herkes istifade edebilir, bir kısmından ise sadece gayrimenkulün komĢuları

Page 147: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

146

yararlanabilir. Bazı sınırlamalardan ise sadece gayrimenkule paylı malik olanlar yararlanır. (TMK.

732)

a) Paylı Mülkiyette Kanuni ġufa Hakkı (yasal önalım hakkı): Kanuni ġufa hakkı, paylı

maliklere, paydaĢlardan birinin hissesini üçüncü bir Ģahsa satması halinde, bu hisseyi aynı satıĢ

Ģartları altında alma hakkıdır.

Akdi Ģufada, Ģerhin meydana getirdiği husus eĢyaya bağlı borç, kanuni Ģufa da, kanundan

dolayı mevcuttur. (TMK.732). Kanuni Ģufa hakkı Ģahsa değil, paya bağlı bir haktır. PaydaĢlar

arasındaki satıĢta, kanuni Ģufa söz konusu olamaz.

Örnek: (A), (B), (C) bir gayrimenkulde Paylı maliktirler. (C) payını (D)‘ye sattığı takdirde,

(A) ve (B) ,(D)‘ye karĢı kanuni Ģufa hakkını kullanıp payın satıĢ akdindeki Ģartlar ile kendilerine

devrini isteyebilirler.

Ancak kat mülkiyetinde bağımsız bir bölümün satılması halinde, kat maliklerinin öncelikle

bağımsız bölümü satın almak hakları yoktur.

Kanuni Ģufa hakkı, sadece payın üçüncü bir Ģahsa satıĢı halinde doğar. Payın bağıĢlanması

halinde, bu imkândan diğer paydaĢlar yararlanamazlar.

Süre: Kanuni Ģufa, paydaĢın satıĢ akdini öğrendikten sonra 3 ay içinde ve herhalde satıĢ

tarihinden itibaren 2 yıl içinde kullanılır. Bu süre içinde kullanılmayan hak düĢer.

Kanuni Ģufa hakkı, taraflar arasında yapılan bir sözleĢme ile ortadan kaldırılabilir. Buna

Ģufadan feragat denir. Eğer Ģufa hakkını kullanmaktan sadece bir paydaĢ feragat etmiĢse, buna Ģufa

hakkını kullanmaktan feragat denilmektedir. ġufa hakkını kullanmaktan feragatin resmi Ģekilde

yapılmalı ve tapu kütüğüne Ģerh verilmelidir.

KomĢuluk ĠliĢkisinden Doğan Sınırlamalar (KomĢuluk Münasebeti)

aa) TaĢınmaz malı taĢkın kullanma yasağı (TMK. 737)

bb) KomĢu Arsaya Zarar Verici Kazı ve ĠnĢaat Yapmama (TMK. 738)

cc) TaĢan Bitki Dal ve Köklere Katlanma

dd) Doğal olarak akan Suların Geçmesine Katlanma (TMK. 742)

ee) Mecburi Mecra GeçiĢine Katlanma (TMK. 744)

ff) Zaruri Geçit (Geçit Ġrtifakı Tesis Yükümlülüğü): Bir gayrimenkulün bir kamu yoluna

çıkması için, bir geçit yolu yoksa mevcut geçit yetersizse, tam bir tazminat karĢılığında komĢu

gayrimenkul malikinden uygun bir yerin geçit olarak kendisine terkinini talep edebilir (MK.747).

Zaruri geçit hakkı, yenilik doğuran bir haktır.

Önceden mevcut ihtiyaç, daha sonra teknik, ekonomik ve diğer ihtiyaçların değiĢmesi

sonucu ortadan kalkarsa, yükümlü, zaruri geçit hakkının kaldırılmasını talep edebilir.

Zaruri geçit hakkı iki Ģekilde tesis edilir.

aaa) Tarafların AnlaĢması ve Tescil; Önce zaruri geçit hakkı sahibi yükümlü

gayrimenkul sahibi ile bir taahhüt iĢlemi (resmi senet) yapar ve buna dayanarak tapu sicilinde bir

geçit irtifak hakkı tesisini talep eder.

bbb) Hakim Kararı Ġle Tescil; Taraflar arasında anlaĢma sağlanmazsa, zaruri geçit hakkı

sahibi zaruri geçit hakkı tesisi için, hakimin karar vermesini ister. Hakimin kararı ile irtifak hakkı

doğar. Tescil açıklayıcı bir nitelik taĢır.

Ġrtifak, ister borçlunun rızası ile isterse mahkeme kararı ile doğsun, bu gayrimenkulde malik

tarafından tesis edilmiĢ bütün sınırlı ayni haklardan önde yer alır. Sınırlı ayni hak sahiplerinin rızası

aranmaz.

Zaruri geçit hakkının kabulü için, usulüne uygun bir kullanmanın zorunluluğu aranır.

Rahatlık veya amaca uygunluk nedeniyle bir zaruri geçit hakkı tesis edilerek, komĢu gayrimenkulün

mülkiyet hakkına tecavüz edilemez.

Geçit hakkı eĢyaya bağlı irtifak Ģeklinde tesis edilir. Her iki gayrimenkulün irtifaklar

sütununa kaydedilir.

gg) Zaruri Kaynak (su) Hakkı : Zaruri kaynak hakkı da komĢuluk iliĢkisinden doğan bir

gayrimenkul mülkiyeti sınırlamasıdır. Kendi arazisinin su ihtiyacını külfetli kazı ve masraflar

Page 148: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

147

olmadan karĢılayamayan gayrimenkul maliki, komĢu gayrimenkulden malikine tam bir tazminat

ödeyerek onun ihtiyaç fazlası su kaynağı üzerinde kaynak irtifakı tesis talebinde bulunabilir. Bu

talebini komĢu malik yerine getirmezse, hakimden kaynak irtifakına iliĢkin bir karar verilmesini

talep eder.

Herkesin Yararlanabileceği Sınırlamalar

aa) Herkes orman ve meralara girip gezebilir. Mantar yabani meyve vb. Ģeylerden

yararlanabilir.

bb) Herkes verdiği zararı ödemek Ģartıyla kaybolan hayvan ya da eĢyasını aramak için

baĢkasının taĢınmazına girebilir.

cc) Kendisini veya baĢkasını bir zarardan korumak için baĢkasının arazisine ıztırar halinde

girebilir. Bu durumda önlediği zarar, zarar verdiği zarardan büyük olmalıdır. Ayrıca zarar veren kiĢi

her halde bunu tazmin ile yükümlüdür.

B) Malikin Hukuki Muamelelerinden TaĢınmaz mal Mülkiyetine ĠliĢkin Doğan

Sınırlamalar:

Malik, kendi yaptığı hukuki iĢlemlerle mülkiyet hakkı sınırlayabilir. Bütün sınırlı ayni

haklar (gayrimenkul mülkiyeti, rehin, irtifak) kiĢinin mülkiyet hakkını sınırlar. Malik yaptığı hukuki

muamele ile mülkiyet hakkını temlik etme yetkisini de sınırlayabilir. Temlik etme yetkisinin

sınırlanması sadece anlaĢmayı yapan malike ve onun külli haleflerine ileri sürülebilen bir borç

iliĢkisidir. Ancak bu hak tapu siciline Ģerh edildiğinde, gayrimenkulün herhangi bir malikine karĢıda

ileri sürülebilir. Böylece Ģerh verilmekle borç, eĢyaya bağlı bir borç haline dönüĢür. ġerh azami on

yıl için öngörülebilir.

1) ġerh edilmiĢ ĠĢtira (Alım) Hakkı: ĠĢtira sözleĢmesi, alacaklıya tek taraflı bir irade

beyanı ile gayrimenkulü satın alma hakkını veren bir sözleĢmedir. Bu sözleĢme noterler tarafından

veya tapu sicil müdürü tarafından yapılır. ĠĢtira hakkı sahibi malikten, aralarında kararlaĢtırdıkları

Ģartlarla (iĢtira sözleĢmesindeki Ģartlarla) gayrimenkulün mülkiyetini devretmesini ister.(inĢai hak).

Malik bundan kaçınırsa, dava yolu ile gayrimenkulün kendisine aidiyetine karar verilmesini

mahkemeden talep eder.

2) Vefa (Geri alım) Hakkı: Satıcının, alıcı ile yaptığı anlaĢmanın Ģartlarına göre sattığı

gayrimenkulü geri alma hakkıdır. Vefa hakkı Ģeyi, bedeli karĢılığında tek taraflı irade beyanı ile

geri almak yetkisini veren yenilik doğuran bir haktır. Vefa sözleĢmesi resmi Ģekilde yapılması

gereken bir sözleĢmedir.

3) ġufa Hakkı (önalım) Hakkı: SözleĢmeden doğan Ģufa hakkı, gayrimenkulün bir

baĢkasına satılması Ģartına bağlanmıĢ bir iĢtira hakkı niteliğindedir. TaĢınmaz mal maliki ile Ģufa

hakkı sahibi arasında yapılan bu sözleĢme taraflar arasında hüküm ifade eder. Ancak sözleĢmenin

tapu siciline Ģerh verilmesi halinde Ģufa hakkı gayrimenkulü satın alan üçüncü Ģahsa karĢı ileri

sürülebilir. ġerhin geçerli olacağı en uzun süre 10 yıldır.

ġufa sözleĢmesi, yazılı Ģekilde yapılabilir (TBK. 237/3 md). ġufa hakkı, sadece

gayrimenkulün satıĢında ileri sürülebilen bir haktır. Dolayısıyla bağıĢlama, trampa, iĢlemlerinde

cebri icra da uygulanmaz.

Kanuni ġufa Hakkı Akdi ġufa Hakkı

(1) Kanundan dolayı doğar. (1) Hukuki iĢlem sonucu doğar.

(2) Sadece paydaĢlar için kabul edilmiĢtir. (2) Herhangi bir Ģahıs için öngörülür.

(3) Bir paydaĢın paya paydaĢ olmayan (3) Herhangi bir satıĢ akdi yapıldığında

üçüncü Ģahsa satılması halinde uygulanır. uygulanır.

(4) Amaç: PaydaĢlar arasına istenmeyen (4) Amaç : TaĢınmaz malı bir kimsenin

bir kimsenin girmemesidir. öncelikle satın almasıdır.

TAġINMAZ MALĠKĠN SORUMLULUĞU

Page 149: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

148

Bir taĢınmaz maliki mülkiyet hakkının sınırlarını aĢarak, baĢkalarına, kusuru oranında da

olsa, bir zarar verirse, verdiği bu zararı tazminle yükümlüdür. TMK-730

Zarar gören kiĢi durumun eski haline getirilmesini, zararın tazminini ve ayrıca zarar

tehlikesinin önlenmesini dava yoluyla talep edebilir. Burada komĢu kavramına sadece komĢu

taĢınmazların malikleri değil zilyetleri de dahildir. Yine bu kusursuz sorumluluğun muhatabı olmak

için malik olmak Ģart değildir. Sınırlı bir ayni hakka dayanarak taĢınmazı kullananların da kusursuz

sorumluluğu söz konusudur.

TAġINIR (MENKUL) MÜLKĠYETĠ

Bir yerden bir yere özne bir zarar vermeden taĢına bilen ve maddi varlığı olan menkul eĢya

ile taĢınmaz mülkiyetine dahil olmayan ve edinilmeyen (sahiplenmeye) elveriĢli olan doğal güçler

taĢınır mülkiyetin konusudurlar. TMK –762

Ġnsan vücudu, organları ve fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar eĢya kavramı dıĢındadır.

Bir taĢınır veya bir taĢınmazın bütünleyici parçası olmuĢsa taĢınır eĢya olmaktan çıkar. Arazi

üzerinde saksı gibi taĢınabilir kaplardaki bitkiler veya karavan, konteynır, büfe, baraka gibi yapılar

menkul eĢya kavramına dahildir. Elektrik enerjisi, atom enerjisi gibi doğal kuvvetler kiĢilerce

hâkimiyet altın alınarak bunlardan yararlanılması söz konusu oluyorsa, menkul mülkiyetin

konusunu oluĢtururlar.

Kazanılması:

TaĢınır mülkiyeti kural olarak eĢyanın teslimi ile kazanılır. Ancak bu teslim mülkiyeti nakil

iradesi ile yapılmalıdır. Teslim alenilik ilkesinin ir tezahürüdür. Aleniliğin saptanması bakımından

taĢınmaz mallarda tescilin yerini menkullerde teslim almaktadır.

Menkul mülkiyetin iktisabında devren ve aslen olmak üzere iki Ģekil söz konusudur.

Menkul Mülkiyetinin Devren Kazanılması

Devren kazanma, mülkiyetin bir kiĢiden, bir diğer kiĢiye geçmesi ile gerçekleĢir. Bu iki

Ģekilde olur.

1. Tarafların anlaĢmasıyla: Menkul malın mülkiyeti devretme amacı ile karĢı tarafa

teslimi,yani malın zilyetliğinin nakli Ģarttır. Zilyetliği ve mülkiyeti nakleden kiĢinin buna yetkili

olması da gerekir. Kural olarak malikin buna yetkili olması esastır. Ancak bazı hallerde malikin bu

yetkisi de sınırlanabilir. Örneğin haczedilmiĢ bir arabasını ya da telefonunu baĢkasına, mülkiyeti

nakil amacıyla nakleden ve teslim eden malikin bu iĢlemi geçersizdir.

Mülkiyeti nakletmek amacıyla zilyetliği nakleden kimse o malın mülkiyetine sahip değilse,

iyi niyetli iktisap eden bazı hallerde korunmaktadır. Bu konuda özel hükümler mevcutsa iyi

niyetlide olsa üçüncü kiĢinin iktisabı korunmaz.

Bazen zilyetlik nakledilmeden menkul malın mülkiyeti kazanıla bilir. Örneğin açık

arttırmada ihaleyi kazanan kiĢi ihale konusu menkul malın zilyetliğini almadan mülkiyetini kazanır.

Ancak pazarlıkla satıĢ halinde mülkiyetin geçmesi için zilyetliğin devri Ģarttır.

2. Menkul Mülkiyetinin Kanundan Dolayı Kazanılması: Bazen kanunda öngördüğü

biçimde, örneğin mirasın açılması ile Ģirketlerin birleĢmesi ileevlilikteki mal birliği ve ortaklığı

rejimi ile zilyetliğin naklinden önce de menkul malların mülkiyeti kazanılır.

TaĢınır Mülkiyetin Aslen Kazanılması

Menkul malların mülkiyetinin daha önce var olan bir mülkiyet hakkına dayanılmaksızın

kazanılması hallerine aslen kazanma denilir.

Sahipsiz bir taĢınır malı sahiplenme, kaybolmuĢ Ģeyi bulma ve zamanaĢımı ile aslen

kazanma hallerinde irade rol oynamaz.

1. Sahiplenme (ihraz): Sahipsiz bir taĢınır malı malik olma iradesi ile zilyetliğine geçiren

kiĢi onun maliki olur. Av hayvanlarını avlayıp sahiplenme gibi. Yine önceki maliki tarafından terk

edilmiĢ, örneğin çöpe atılmıĢ bir eĢya gibi. TMK-767-768

2. Buluntu (Lukata): KaybedilmiĢ bir Ģeyi bulan kimse, malın sahibine,sahibini bilmiyorsa

kolluk kuvvetine, muhtara bildirmek, araĢtırmak, gerekirse ilan vererek malın sahibini aramak

Page 150: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

149

zorundadır. Eğer bunları yapmasına rağmen 5 yıl süre ile malın sahibi bulunamamıĢ ise bulan kiĢi

o malın mülkiyetini aslen iktisap (kazanım) suretiyle kazanmıĢ olur.

3. Define : keĢfedilmesinden yani bulunmasından çok zaman önce saklanmıĢ olduğu ve

duruma göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaĢılan değerli Ģeyler define sayılır.

Eğer bulunan bilimsel değer taĢıyan türden değilse içinde bulunduğu taĢınmaz veya taĢınır

malın malikinin olur. Aksi taktirde defineyi bulan ancak onun yarısını aĢmayacak kadar ödül

isteyebilir.

4. ĠĢleme (Hukuki Tağyir): Bir kimse baĢkasına ait bir Ģeyi iĢler veya baĢka bir Ģekle

sokarsa, emeğin değerinin o Ģeyden fazla olması halinde, yeni Ģey iĢleyenin olur. Aksi halinde

malikin olur. Ancak bunun için iĢleyenin iyi niyetli olması gerekir. malikin tazminat isteme hakkı

ve sebepsiz zenginleĢme davası açma hakkı saklıdır.

5. KarıĢma ve BirleĢme: Çok önemli masraflar yapılmadıkça birbirinden ayrılması kabil

olmayacak derecede karıĢmıĢ ve birleĢmiĢ olan menkul malların malikleri ayrı ayrı ise,taraflar yeni

Ģey üzerinde, o eĢyanın eski değerleri arasında paylı mülkiyete sahip olurlar. Ancak bu eĢyalardan

birisi diğerinin bütünleyici parçası olacak Ģekilde birleĢir veya karıĢırsa yeni parçanın maliki ana

parçanın maliki olur. Örneğin A‘ nın bir kutu boyası ile B‘nin sandalı boyanmıĢ ise boyanın maliki

de B olur. Yine tazminat ve sebepsiz zenginleĢmeden doğan haklar saklıdır.

6. ZamanaĢımı ile iktisap: Ġyi niyetli bir kimse taĢınır bir malın zilyetliğini 5 yıl aralıksız

ve davasız malik sıfatı ile elinde tutarsa zamanaĢımı yoluyla o malın maliki olur. Zilyetliğin iradesi

dıĢında ve bir yıldan az bir süre ile kaybedildikten sonra yenden ele geçirilmesi yıllık zaman aĢımı

süresinde kesinti sayılmaz.

TaĢınır Mülkiyetin Kaybedilmesi

Malik kendi iradesi ile taĢınır eĢyayı terk ederse, baĢkasına devrederse veya eĢyayı tahrip

ederse mülkiyet hakkını kaybeder. Aynı Ģekilde malikin iradesi dıĢında, iĢleme, zamanaĢımı

buluntu gibi yollarla bir kimse bir taĢınır malın mülkiyetini kazanırsa önceki malik mülkiyet

hakkını kaybeder.

SINIRLI AYNĠ HAKLAR (Mülkiyetten Gayri Ayni Haklar)

Mülkiyet hakkı, ayni hakların en geniĢ Ģeklidir. Malik bu hakkı nedeniyle eĢya üzerinde

dilediği tasarrufta bulunabilir. Ondan yararlanmak amacıyla onu dilediği gibi kullanabilir ve onu

tüketebilir.

ĠĢte mülkiyet hakkının kapsamında bu kullanma, yararlanma ve tüketme haklarından bir

kısmının, mülkiyetin muhteviyatından ayrılarak üçüncü Ģahıslara verilmesi halinde sınırlı ayni

haklar söz konusu olur. (Mülkiyetin muhtevasındaki bazı yetkilerin ayrılması ve tahsisi).

Sınırlı Ayni Hakların Özellikleri

1) Sınırlı ayni haklar ya muhteva bakımından ya da süre bakından sınırlanmıĢ bir

hâkimiyet sağlar. (Ġntifa süre yönünden, geçit muhteva yönünden sınırlı hâkimiyete örnektir)

2) Birisine bir eĢya üzerinde sınırlı bir ayni hakkın tanınmıĢ olması malikin mülkiyet hakkını

sınırlar ama bölmez. Mülkiyet hakkı sahibini yükümlülük altına sokar. Sınırlı ayni hak sona

erdiğinde bu hakkın kullanımına iliĢkin yetkiler tekrar malike döner.

3) Sınırlı ayni haklar hangi tip, sayı ve türde kurulabileceği kanunda açık ve net

belirlenmiĢtir. Taraflar kendi iradeleriyle yeni bir sınırlı ayni hak türü yaratamazlar. Bunlar irtifak

hakları, taĢınmaz yükü ve taĢınmaz rehini olmak üzere üç tanedir. Bunların dıĢında sınırlı ayni

haklar yoktur. Sınırlı ayni hakların içeriği de önemli ölçüde kanunla belirlenmektedir. Sadece

taĢınmaz yükünde (TMK –839-849) ve TMK –838. maddelerindeki irtifak haklarında taraflar

sınırlı ayni hakkın içeriğini dilediği gibi belirleye bilmektedir.

4) Sınırlı ayni hak, sahibine yasanın öngördüğü biçimde yararlanma ve onu kullanma

yetkisi verir. Sınırlı ayni hakkın taĢınmazı bir yükümlülük altına sokması ve teminat fonksiyonu

görmesi de söz konusudur.

Page 151: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

150

5) Sınırlı ayni haklar kendi aralarında sıralanırken önce kurulmuĢ olana öncelik tanınır.

Bunun istisnası teminat rehininde görülür. Çünkü taĢınmaz rehinin de sabit derece sistemi denilen

bir sistem geçerlidir. Bu sisteme göre rehin kurulduğu an değil, hangi derece için kurulduğudur.

Derecelerden birisi boĢaldığında alt derecelerin kendiliğinden üst derecelere ilerlemesi mümkün

değildir.

6) Sınırlı ayni hak ile mülkiyet hakkı çatıĢırsa, sınırlı ayni hakka öncelik tanınır. Malikin

mülkiyet hakkı sona erdiği zaman da sınırlı ayni hak devem eder. Çünkü sınırlı aynı hak mülkiyet

hakkından bağımsızdır.

7) Malikin Kendi EĢyası Üzerinde Sınırlı Ayni Hak Sahibi Olması: Malikin kendi eĢyası

üzerinde, kendi lehine bir sınırlı ayni hak tesisi mümkündür. Kanunda kiĢinin kendi gayrimenkulü

üzerinde tesis edebileceği sınırlı ayni hak iki kategoride toplanır. Malik lehine irtifak hakkı (TMK.

706); ve malik lehine gayrimenkul rehni. Malik lehine gayrimenkul mükellefiyetinin kurulup

kurulamayacağına iliĢkin bir hüküm, Medeni Kanunda yer almamıĢtır. Öğretideki görüĢ bu sınırlı

ayni hakkın malik lehine kurulamayacağı yolundadır.

a) Malik Lehine Ġrtifak Hakkı: Malik iki gayrimenkule sahipse, biri lehine diğeri aleyhine

bir irtifak hakkı tesis edebilir. Her iki gayrimenkul aynı Ģahısta bulunduğu sürece malik lehine

irtifak hakkı söz konusudur.

Yükümlü gayrimenkul ile yararlanan gayrimenkul daha sonra aynı malik elinde birleĢir ise,

malik lehine bir irtifak hakkı söz konusu olur. Ġrtifak hakkı terkin ile sona erdiği için, terkine

kadar bu hak devam eder.

b) Malik Lehine TaĢınmaz mal Rehni: Medeni Kanuna göre malik lehine gayrimenkul

rehni iki Ģekilde ortaya çıkar. Ġpotekli borç senedi ve ipotekli irat senedi.

Aynı Ģekilde bir borcu için, baĢkasına rehin tesis eden malik, borcunu ödediği zaman,

alacaklının yerine geçerse, gayrimenkul rehni sona ermez; malik lehine devam eder.

Malik lehine tesis edilen sınırlı ayni haklar, hak süjesinin ayrılması ile maddi etkilerini

yaratır.

Mülkiyet ve irtifak hakkı sahipliği aynı kiĢide ise, irtifak hakkının muhtevası askıdadır.

Örnek: (A), kendi gayrimenkulünü karĢılık göstererek ipotekli borç senedi veya irat senedi

tanzim etmiĢ bu senetler üçüncü Ģahsa devir edilmiĢ, fakat mesela,, bu arada üçüncü Ģahıs o

gayrimenkulü miras yolu ile iktisap etmiĢse, tapuda terkin yapılmadıkça, malik lehine bir

gayrimenkul rehni söz konusu olur.

ĠRTĠFAK HAKLARI

Ġrtifak hakları sınırlı ayni hakların üç çeĢidinden biri olup, sahibine eĢyayı doğrudan doğruya

kullanma veya ondan yararlanma yetkisi verir. Her iki yetkiyi de birlikte de verebilir. EĢyayı

yükümlülük altına sokar. Ġrtifak hakkının özel bir çeĢidi olan intifa hakkı dıĢında tüm irtifak hakları

taĢınmazlar üzerinde kurulur. Ġntifa hakkı ise taĢınır mallar üzerinde de kurulabilir.

Yükümlülük altına sokulan taĢınmaza yükümlü (hadim), bundan yararlanan taĢınmaza ise

yararlanan (hâkim) taĢınmaz denilir. Bazen yükümlü taĢınmazın borcu olumsuz bir borç olabilir.

Manzara kapatmama borcunda olduğu gibi.

Ġrtifak Haklarının Türleri

Ġrtifak hakları karĢımıza değiĢik Ģekillerde ve konumlarda çıkabilir. Bunlar genel olarak

Ģunlardır.

Sınırlı Ayni Haklar

İrtifak hakkı Taşınmaz Yükü

Rehin hakkı

Örnek (A), kendi gayrimenkullerinden biri lehine, diğer gayrimenkulde

sadece konut yapılması ve yapılan inşaatın diğer gayrimenkulün manzarasını

kapatması yolunda bir irtifak hakkı düzenleyebilir.

Page 152: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

151

Kanunundaki Ayrıma Göre: TaĢınmaza iliĢkin irtifak hakkı, Ġntifa hakkı, Sükna hakkı,

Diğer ittifaklar

Yararlanma Yetkisinin Kapsamı Bakımından:

* Tam Yararlanma (intifa hakkı)

* Sınırlı yararlanma

--Sükna irtifak

--Kaynak irtifak

--Geçit hakkı

Yararlanan TaĢınmaz Bakımından:

* Olumlu irtifak (geçit, kaynak hakkı)

* Olumsuz irtifak (manzara kapatmama irtifakı)

Hak Sahibinin Tayini Açısından:

* ġahsa bağlı

* EĢyaya bağlı irtifak

Ġrtifak Haklarının Özellikleri ve Önemli Ġrtifak Hakkı Uygulamaları

Ayni Ġrtifakların kurulması: Bir taĢınmaza diğer bir taĢınmaz lehine külfet yükleyen

irtifak haklarıdır. Borçlu, yükümlü taĢınmazın malikidir. EĢyaya bağlı irtifak haklarında bu hakların

sahibi ve borçlusu gayrimenkullere kimler malikse, onlardır.

EĢyaya bağlı irtifakların kurulması da aynen mülkiyet hakkının kazanılmasında olduğu gibi;

tescil ile zamanaĢımı ile ve teslimden önce olmak üzere üç Ģekilde kurulur.

Tescil ile irtifak hakkının kazanılması aynı taĢınmaz mülkiyetin kazanılmasında olduğu gibi

geçerli bir kazanım sebebi, tescil talebi ve tescil iĢleminin bir araya gelmesi ile gerçekleĢir. Bu

iĢlem resmi Ģekilde ve ancak tapu müdürleri tarafından yapılabilir. Ġrtifak kurulması iĢlemin geçerli

bir sebebe dayanmaması durumunda tescil yolsuz tescil olur.

TaĢınmaz satıĢ vaadi gibi irtifak hakkının kurulması vaadi de yapılabilir. Böyle bir vaat tapu

siciline Ģerh verilince Ģerhten itibaren 5 yıl boyunca taĢınmazın daha sonraki maliklerini de bağlar.

Ancak 5 yıl içinde irtifak kurulmamıĢ ise bu Ģerh tapu sicili memuru tarafından resen terkin edilir.

Ġrtifak hakkı zamanaĢımı yolu ile de kazanılabilir. Örneğin tapuya yolsuz tescil ile kayıtlı bir

irtifak hakkını 10 yıl süre ile aralıksız ve davasız, iyi niyetle kullanan kiĢi bu sürenin sonunda

zamanaĢımı ile irtifak hakkına sahip olur. Yine tapu siciline kayıtlı olmayan bir taĢınmazın üzerinde

20 yıl boyunca, aralıksız ve davasız, irtifak hakkı sıfatıyla zilyet olan kiĢi bu irtifak hakkının adına

tescilini isteyebilir.

Aynen taĢınmaz mülkiyetin kazanılmasında olduğu gibi irtifak hakkı da ,mahkeme kararı ile

ve kamulaĢtırmada olduğu gibi yasada öngörülen nedenlerle tescilden öncede doğabilir. Örneğin

yükümlü bir taĢınmazda bir mecra açıktan geçiyorsa hiç bir tescil ya da zamanaĢımı Ģartı

aranmaksızın, mecranın kurulmasından itibaren bir irtifak hakkı doğmuĢ sayılır.

Ayni Ġrtifakların Sona Ermesi

Ayni irtifaklar ya terkin yolu ile ya da doğrudan doğruya sona ererler. Terkin yolu ile

irtifak hakkı sahibinin yazılı talebi üzerine irtifak hakkı sona erdirilebilir Ancak rehin hakkı sahibi

varsa onun da rızası alınmalıdır.

Ġrtifak hakkının doğrudan doğruya sona ermesi ise ya sürenin dolması ile ya da taĢınmaz

veya taĢınmazların kamulaĢtırılmasıyla söz konusu olur. Yine taĢınmazın yok olması, yükümlü ve

yararlanan taĢınmazların ayrı kiĢinin eline geçmesi durumlarında, bir de hakim kararı ile irtifak

hakkı sona erdirilebilir.

Ġrtifak Hakkının Kapsamı :

Ġrtifak hakkının kapsamı tapu sicilindeki kayıtlara göre belirlenir. Bu kayda irtifak

sözleĢmesi denilir. Eğer bu sözleĢmeden durum yeterince anlaĢılamıyorsa, bu hakkın uzun süreden

beri nizasız kullanılıĢ biçimine bakılır.

Ġrtifak Hakkı Sahibinin Hak ve Yükümlülüğü:

Hak sahibi hakkının korunması ve ondan yararlanabilmesi için gereken tedbirleri alabilir.

Hak sahibi, yükümlü taĢınmaza en az zarar verecek Ģekilde bu hakkını kullanır.

Page 153: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

152

Yer DeğiĢtirme: Malike tanınan bir haktır. Eğer, irtifak hakkı yükümlü taĢınmazın belirli

bir parçası üzerinde kurulmuĢ ise taĢınmazın maliki menfaatinin varlığını ispat ederek ve

masraflarını karĢılayarak irtifak hakkının taĢınmazın baĢka bir kısmına taĢınmasını isteyebilir.

ġAHSĠ ĠRTĠFAKLAR (KiĢisel Ġrtifak Hakları)

Ġrtifak hakları bazen Ģahsa bağlı olarak kurulur. ġahsi irtifak haklarından intifa hakkı ve

sükna hakkı düzenli, kaynak hakkı ve üst hakkı ise düzensiz Ģahsi irtifak hakları olarak bilinir.

1. DÜZENLĠ ġAHSĠ ĠRTĠFAK HAKLARI

A) ĠNTĠFA HAKKI:

Ġrtifak haklarının en geniĢ kapsamlısıdır. Hem taĢınır hem de taĢınmazlar üzerinde

kurulabilen tek irtifak hakkı, intifa hakkıdır. Bir mal topluluğu üzerinde de intifa hakkı kurulabilir.

Sahibine eĢyadan tam ve sınırsız yararlanma hakkı verir. Mülkiyet hakkından sonra muhtevası en

geniĢ kapsamlı ayni haktır. Ġntifa hakkı sahibi, malı kullanabileceği gibi, semerelerinden de

faydalanabilir. Ancak, intifa konusu üzerinde tasarruf edemez. TaĢınmazın tahsis amacını

değiĢtiremez.

Ġntifa hakkı belirli bir kiĢiye tanınır. BaĢkasına devredilemez. Miras yoluyla intikal etmez.

Rehin hakkının konusu olamaz. Haczedilemez, iflas masasına girmez. Bu hak; Taşınırlar üzerinde,

Taşınmazlar üzerinde, Alacak hakkı ve Eşya topluluğu üzerinde kurulabilir.

TaĢınmaz üzerine kurulan intifa hakkı tapu siciline tescil ile doğar ve bütünleyici parçalarla

birlikte eklentileri de kapsar.

TaĢınır eĢya üzerinde kurulan intifa hakkı malikin zilyetliği intifa hakkı sahibine devrettiği

anda kurulur. Ancak geçerli bir hukuki sebep Ģarttır. Alacaklılar üzerinde intifa hakkı alacağın

temlikiyle olur.

Mal topluluğunun aktif kısmı üzerinde (eĢya ve haklar üzerinde) intifa hakkı kurulması

mümkündür. TMK- 794 ve 814‘e göre düzenlenen bu intifa hakkı türünde hak sahibi mamelekin

(mal topluluğu) safi gelirden yararlanır. Ġlke olarak mamelekin borçlarından da sorumludur. Ġntifa

hakkı da diğer irtifak hakları gibi kurulur. TaĢınır mallarda intifa hakkı kurulmasında malın

sahibinin olumlu iradesiyle birlikte zilyetliği de devretmesi gerekir.

Ġntifa hakkının sona ermesi:

Ġntifa hakkının sona ermesi mülkiyet hakkının sona ermesi gibidir. Ġntifa hakkının sona

erdiği halleri; Yazılı terkin talebi sonucu terkin ile KamulaĢtırma bedeli üzerinde devam etmek

Ģartıyla kamulaĢtırma ile EĢyanın yok olması ile Cebri icra yolu ile taĢınmaz üzerindeki rehinin

paraya çevrilmesi aĢamasında bedelin rehini karĢılamaması halinde, Sürenin bitmesi veya intifa

hakkı sahibinin ölümü ile Mahkeme kararı ile olarak sayabiliriz.

Ġntifa Hakkı Sahibinin Hakları Ģunlardır:

--Vasıtasız zilyetlik haklarını kullanabilir. EĢya üzerinde fiili hâkimiyete sahip olur.

-- Ġntifa hakkı sahibi, o Ģeyin özüne zarar vermeden onu tüketmemek Ģartıyla maldan ve

semerelerden yararlanır.

-- Ġntifa edilen malın idaresini yapmaya yaptırmaya ve malı kiralamaya yetkilidir. Resmi

defter tutulmasını talep edebilir. Değeri tespit edilerek iktisap edilen intifa hakkı üzerinde tasarruf

edebilir.

Ġntifa Hakkı Sahibinin Yükümlülükleri Ģunlardır:

EĢyanın bakım ve korunması ve gerekli onarımların yapılması, EĢyanın korunması ve

vergileri, sigorta primlerinin gibi iĢletme masraflarının ödenmesi

Malikin Hakları:

-- EĢya üzerinde tasarruf yetkisi vardır ancak bu intifa hakkını sona erdirmez.

-- Haklarının tehlikede olduğunu ispat eden malik, intifa hakkı sahibinden teminat (güvence)

isteyebilir.

Page 154: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

153

--Ġntifa hakkının hukuka uygun kullanılmasını denetleyebilir.

--EĢya, hukuka aykırı kullanılıyorsa veya istenen teminat verilmemiĢse malik eĢyanın

zilyetliğinin intifa hakkına göre kullanılması için bir kayyıma verilmesini isteyebilir.

Malikin yükümlülükleri:

--EĢyanın öz değerini korumak için gerekli olan olağanüstü tedbirleri almak ya da intifa

hakkı sahibi tarafından bu amaçla yapılan masrafları karĢılamak,

SÜKNA HAKKI (Oturma hakkı)

Bir evde veya onun bir kısmında oturma hakkıdır (T.M.K. 823). Bir bakımdan daraltılmıĢ

bir intifa hakkı niteliğindedir. Kanunda aksine bir hüküm olmadıkça intifa hakkına iliĢkin hükümler

sükna hakkına da uygulanır. Sükna hakkı da, başkalarına devredilmez, miras yolu ile intikal etmez.

Sükna hakkının konusu bir taĢınmaz olabileceği gibi tapuya kayıtlı olan sürekli ve bağımsız bir hak

da olabilir. Sükna hakkı sahibi bir evde yalnız baĢına oturma hakkına sahipse münhasıran sükna

hakkı, malik ile birlikte oturma hakkına sahipse müşterek sükna hakkı söz konusu olur. Ancak

münhasıran sükna hakkı sahibi eĢi ve çocukları ile oturabilir.

Sükna hakkı ölüme bağlı tasarrufla da kurulabilir. Resmi Ģekle tabidir ve tapu siciline kayıt

edilmesi Ģarttır.

Sükna hakkı terkin ile ve taĢınmazın yok olması ile sona erer.

2. DÜZENSĠZ ġAHSĠ ĠRTĠFAK HAKLARI

Adından da anlaĢılacağı gibi bu haklar Ģahsi irtifak haklarıdır. Fakat ayni irtifak Ģeklinde de

kurulabilir.

A) KAYNAK HAKKI

BaĢkasının arazisinde bulunan su kaynağından su olarak kendi arazisinde kullanmak hakkı

veren bir sınırlı ayni haktır. Kaynak kural olarak taĢınmazın bütünleyici parçasıdır. (mütemmim

cüz) Ancak TMK- 761, 837 ve 998‘e göre kurulmuĢ bir kaynak hakkı aksi kararlaĢtırılmamıĢsa

devredilebilir ve miras yolu ile intikal eder. Kaynak hakkı sahibi kaynağın değil suyun sahibidir.

Kaynak hakkı Ģahsa bağlı veya eĢyaya bağlı bir irtifak Ģeklin de kurulur. Kaynaktan nasıl

yararlanılacağını taraflar serbestçe kararlaĢtırabilirler.

Kaynak hakkının nasıl sona ereceği kanunda düzenlenmiĢ olmamakla birlikte, genel olarak

eĢyaya bağlı irtifak haklarını sona erdiren sebepler kaynak hakkı bakımından da geçerli olmalıdır.

Kaynak hakkı Ģahsa bağlı ise kiĢinin ölümü ile sona erer. Kaynak hakkı sahibi suyu alabilmesi için

gerekli olan mecra ve tesisleri yapmak hakkına sahiptir.

B )ÜST HAKKI

Bir kimsenin arsasının üstünde veya altında inĢaat yapmak veya mevcut bir inĢaatı yerinde

bırakmak hakkı veren bir sınırlı ayni haktır. Bu hak, ―bina taĢınmazın bütünleyici parçasıdır.‖

kuralının istisnasıdır. Aksi öngörülmedikçe devredilebilir ve miras yoluyla intikal eder.

Üst hakkı Ģahsa bağlı olarak kurulabileceği gibi taĢınmaza bağlı olarak da kurulabilir. Malik

taĢınmazı satabilir, rehin edebilir. Fakat üst hakkına dayanılarak yapılan inĢaatın mülkiyeti, üst

hakkı sahibine aittir.

Üst hakkı bağımsız ve sürekli bir hak olarak tapu sicilinin ayrı bir sayfasına taĢınmaz olarak

kaydedilir. Bir üst hakkının sürekli nitelikte sayılması için en az 30 yıl için kurulması gerekir. Üst

hakkı en çok 100 yıl için kurulur.

Üst hakkı sona erdiğinde, inĢaat taĢınmazın mütemmim cüzü haline gelir ve taĢınmaz maliki

inĢaatın da mülkiyetini kazanır.

C) DĠĞER ĠRTĠFAK HAKLARI (TMK- 838)

Burada kastedilen irtifak hakları intifa hakkı ve sükna hakkı dıĢında kalan dar anlamdaki

düzensiz Ģahsi irtifaklardır. Kanun bunu bir kiĢiye veya topluluk lehine atıĢ eğitimi, spor alanı ya da

geçit olarak kullanılmak gibi örneklerle zikretmiĢtir. ġahsi irtifak özelliği ağır basmakla birlikte bu

madde de zikredilen diğer irtifak hakları da muhteva bakımından ayni irtifaklara benzerler. Bu tür

irtifak hakları Ģahsa bağlı özellikleri nedeniyle miras yolu ile intikal etmez ancak kuruluĢunda

bunun aksi kararlaĢtırılabilir.

Page 155: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

154

TAġINMAZ YÜKÜ

Eski Medeni Kanununda ― Gayri Menkul Mükellefiyeti‖ kavramı ile ifade edilen taĢınmaz

yükü irtifak haklarından sonra sınırlı ayni hakların ikinci önemli türüdür. TMK-839

TaĢınmaz yükü, taĢınmazın malikini yalnız o taĢınmazla sorumlu olmak üzere, diğer bir

kimseye bir Ģey vermek veya yapmakla yükümlü kılar. (Edim borcu-borcun taĢınmazla teminat

altına alınması)

EĢyaya bağlı olarak kurulabileceği gibi Ģahsa bağlı olarak da kurulabilir. Hak sahibi olarak

belirli bir kiĢi gösterilebileceği gibi belli bir taĢınmazın maliki sıfatını taĢıyan kiĢide gösterilebilir.

Örneğin tuğla yapımına uygun toprağı olan bir taĢınmaz üzerine bir tuğla fabrikası sahibi lehine bir

taĢınmaz yükü kurulabilir.

TaĢınmaz yükünün borçlusu malikin yükümlülüğü aktif ve olumlu bir yükümlülüktür.

TaĢınmaz yükü alacaklısı sahip olduğu bu sınırlı ayni hakkın gereği yerine getirilmiyorsa taĢınmazı

sattırarak hakkını alabilir. Bu bakımdan taĢınmaz rehinine benzer bir teminat fonksiyonu vardır.

TaĢınmaz yükünün kurulması resmi Ģekle tabi olup, tapu siciline kaydı gerekir. Sona ermesi de bu

sicilin terkini ile taĢınmazın tamamen yok olması, alacaklının feragatı veya yükümlünün malik

tarafından satın alınması ile söz konusu olur.

REHĠN HAKKI

Rehin hakkı, hak sahibine, bir alacak yerine getirilmediği takdirde, rehnedileni

(gayrimenkul, menkul eĢya veya bir baĢka hakkı) paraya çevirterek bundan alacağını tahsil

etmek yetkisi veren eĢyanın maliki baĢta olmak üzere herkese karĢı ileri sürülebilen bir sınırlı ayni

haktır. Rehin hakkı kiĢiye sadece tüketme yetkisi verdiğinden sınırlı bir ayni haktır. Bu hak asıl

alacağı bağlı bir hak olduğu için aynı zamanda fer’i bir haktır.

Rehin hakkı, hak sahibine malvarlığını paraya çevirme yetkisi veren mutlak bir haktır.

Rehin hakkı gayrimenkul rehni, menkul rehni ve haklar üzerinde rehin olmak üzere ayrılır. Kanun,

haklar üzerindeki rehni, menkul rehni içinde mütalaa etmektedir.

GAYRĠMENKUL REHNĠ

TaĢınmaz mal rehni, borçlandırılmıĢ gayrimenkul üzerinde alacaklının sahip olduğu sınırlı

bir ayni haktır. Bu hak, borcun ödenmemesi halinde, alacaklıya gayrimenkulü sattırıp,

alacağını almak imkânını verir. Alacaklı doğrudan doğruya gayrimenkulü kendisi satamaz. SatıĢ

icra organlarınca yapılır. TaĢınmaz mal rehininin baĢlıca iki fonksiyonu vardır.

(1) – KiĢisel alacağı teminat altına alma

(2) – Arazinin değerini tedavül ettirme

A. Alacağı Teminat Altına Alma: TaĢınmaz mal rehni bir alacağı teminat altına almak

görevini yüklenmiĢse, asıl alacağın varlığına bağlıdır ve bu haliyle gayrimenkul rehni bir fer’i

haktır. Temelde yatan alacak iliĢkisinin kaderine tabidir.

Taşınmaz mal Rehininin Amacı

Alacağı Teminat Altına alma

Arazi değerini tedavül ettirme

Page 156: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

155

Örnek : (A), (B)‘ ye 500.000 TL. borçludur. Bu borcuna teminat olarak gayrimenkulü

üzerinde bir ipotek kurmuĢtur. Eğer alacak, borç iliĢkisi herhangi bir sebeple geçerli değilse,

ipotek de geçersiz olur. Çünkü ipotek, fer’i bir haktır ve asıl borcun akıbetine bağlıdır. Mesela;

(A)‘ nın borcunu (A)‘ nın babası (B)‘ ye ödemiĢse (A)‘ nın kendi gayrimenkulü üzerinde kurmuĢ

olduğu ipotek fer‘i bir borç olduğu için sona erer.

B. Arazinin Değerini Tedavül Ettirme: TaĢınmaz mal rehni arazinin değerini tedavül

ettirme görevini de yüklenebilir. Bu durumda gayrimenkulün farazi değer parçasını temsilen

kıymetli evrak düzenlenir. Kanunda arazinin değerini tedavül ettiren iki çeĢit kıymetli evrak

öngörülmüĢtür. Bunlar ipotekli borç senedi ve irad senedidir. Her iki kıymetli evrakta ipotekten

farklı olarak mevcut alacağa teminat teĢkil etmek üzere çıkarılmamıĢtır. Bu itibarla da fer‘i bir hak

değildir.

GAYRĠMENKUL REHNĠ ÇEġĠTLERĠ:

Medeni Kanunda düzenlenen gayrimenkul çeĢitleri üç tanedir. Ġpotek, ipotekli borç senedi

ve ipotekli irad senedi.

GAYRĠMENKUL REHNĠNĠN TEMEL ĠLKELERĠ:

A) Belirlilik Ġlkesi:

Belirlilik ilkesi, alacakta belirlilik ve rehnedilen gayrimenkulde belirlilik olmak üzere ikiye

ayrılır.

1) Alacakta Belirlilik: Kanunda alacağın prensip olarak belirlenmesi, emredici kural olarak

düzenlenmiĢtir ( MK. 851). Bu prensibin kabulü ile kanun koyucu Ģu amaçları gütmüĢtür.

(1) – Rehin, bir alacağı temin etmek amacı ile yapıldığı için, tapu sicilinde bu miktarın

gösterilmesi, gayenin gerçekleĢmesi ile yakından ilgilidir.

(2) – Alacaklılar, kendilerinden önce gelen alacak miktarını öğrenip, durumlarını ona

göre düzenleyebilmelidirler.

Kanunda miktarı önceden belli olmayan alacaklar için de rehin kurulması imkânı

tanınmıĢtır. (azami hat ipoteği).

Alacak mevcut ise, buna anapara ipoteği denir. Alacak henüz mevcut değil ise veya

miktarı belli değil ise, buna azami hat ipoteği denir.

Alacağın belli olması için, kanun, bunun Türk Parası ile belirlenmesini ve belirlenen bu

rehin yükünün tutarının tapu siciline tescilini zorunlu kılmıĢtır (TMK. 851/1) Ġstisna, dıĢ kaynaklı

krediler için yabancı para cinsinden ipotek.

Örnek: Çiftçi (A), (B)‘ ye 10 sene süre ile her sene 5 ton buğday verme yükümlülüğü altına

girip (B)‘ den kredi almıĢtır. (B), bu alacağının gayrimenkul rehni ile kurulmasını talep edemez.

Çünkü gayrimenkul rehni para alacakları için söz konusudur. Hâlbuki (B)‘ nin alacağı bir para

alacağı değildir.

Rehin ile temin olunan alacak hangi para birimi ile ifade edilmiĢse, gayrimenkul rehni de

aynı para birimi ile gösterilmek gerekir.

Rehin yükünün belirli olması, alacağın tutarının rehin kuruluĢu sırasında belli olup

olmadığına göre farklı hükümlere tabi olur.

TaĢınmaz mal Rehni

ÇeĢitleri

İpotek Ġpotekli borç senedi İrad senedi

Page 157: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

156

a) Alacak Miktarının Belli Olması: Alacağın miktarı, rehnin kuruluĢu sırasında belli ise ve

bu miktar tapu siciline tescil edilmiĢse, anapara ipoteği söz konusu olur. Ana Para Ġpoteğinde,

Medeni Kanun‘ un 875‘ inci maddesinde öngörülen yan alacaklar da, anapara ipoteğine ilave

olarak istenebilir.

aa-Ana Para:

bb-Takip masrafları ve Geçen Günler Faizleri:

cc-SözleĢme Faizleri:

dd-Alacaklının Rehinli TaĢınmaz malın Korunması Ġçin Yaptığı Giderler ve Ödediği Sigorta

primleri:

b) Alacak Miktarının Belli Olmaması: Kurulacak gayrimenkul rehninin konusunu teĢkil

edecek alacak miktarı kesin olarak belli değil ise, gayrimenkulün azami ne miktar için teminat

teĢkil edeceği her iki tarafça belirlenir. Burada ileride vücut bulması muhtemel bir alacak için

gayrimenkul rehni tesis edilir. Burada rehin kurulurken alacak belli değildir. Fakat ileride belli

olacaktır.

Azami hat ipoteğinde, anapara, faizler, mahkeme masrafları, hep azami hat olarak

gösterilen miktarın içindedir. Alacak miktarı bu sınırı aĢarsa, borçlunun Ģahsi sorumluluğu söz

konusu olur.

2) Rehin Konusunda Belirlilik: Rehnin konusunda belirlilik, gayrimenkulün tapuya

kayıtlı olması ve alacağı teminat teĢkil eden gayrimenkullerin tek tek belirtilmiĢ olması

demektir. Tapu kütüğündeki bağımsız ve daimi olmak üzere kaydedilen haklar üzerinde de rehin

tesis edilebilir.

Bir kimsenin bütün gayrimenkulleri üzerinde bir gayrimenkul rehni tesisi imkânsızdır.

TaĢınmaz mal rehni ile sınırlanacak her gayrimenkul ferden tayin ve tespit edilmeli ve her

gayrimenkul rehni o gayrimenkulün tapu kütüğü sayfasına tescil edilmiĢ olmalıdır. (TMK.771) Eğer

bir gayrimenkul üzerinde Paylı mülkiyet varsa, her paydaĢ kendi payını rehnedebilir. (TMK.688)

TaĢınmaz mal üzerinde elbirliği mülkiyet söz konusu ise, malikler ancak birlikte ve

gayrimenkulün tamamını rehnedebilirler (TMK.857/3). TaĢınmaz mal rehni, gayrimenkulün

tamamı üzerinde bir yük teĢkil eder. TaĢınmaz malın bir kısmı üzerinde rehnin kurulabilmesi için,

gayrimenkulün ifrazı ve bağımsız parsel olarak tescili Ģarttır (TMK.854/.2).

Bir tek alacak için birden fazla gayrimenkulden her biri alacağın tamamına teminat olarak

gösteriliyorsa buna toplu rehin denir.

B. Kamuya açıklık (Aleniyet) Ġlkesi:

Kanundaki istisnalar hariç (TMK.865,867,876), taĢınmaz mal rehni ancak tapuya tescil

(Ġktisap sebebi, tescil talebi ve tescil) suretiyle tesis edilir. Hiç kimse tapu kütüğüne tescil edilen

bir gayrimenkul rehnini bilmediğini iddia edemez. TaĢınmaz mal rehninin yolsuz olarak terkini,

gayrimenkul rehnini sona erdiremez; fakat iyi niyetli üçüncü Ģahıslar gayrimenkulü rehinsiz olarak

iktisap eder.

TaĢınmaz rehni, teminat altına aldığı alacağın sona ermesi üzerine rehnin terkini veya

taĢınmazın tamamen yok olması ile sona erer. KamulaĢtırmaya iliĢkin hükümler saklıdır.

C. TaĢınmaz mal Rehniyle Temin Edilen Alacak Hakkında ZamanaĢımı ĠĢlemez:

T.M.K. 864 hükmüne göre, taĢınmaz rehninin tapu siciline tescil tarihinden itibaren, rehin

konusu alacak hakkında, T.B.K. 146 vd. maddelerinde öngörülen zamanaĢımı süreleri iĢlemez.

D) Teminat ilkesi:

TaĢınmaz rehni ile izlenen amaç, alacağı teminat altına almak ve borcun ödenmemesi

halinde rehin konusu taĢınmazın Ġcra ve Ġflas Kanunu hükümlerine göre, açık artırma ile satıĢı

sonucu elde edilen paradan alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlamaktır. Bakiye kısım,

borçlu malike bırakılır.

E) TaĢınmaz mal Rehninde Sabit Dereceler Sistemi:

Page 158: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

157

Kanunda gayrimenkul rehninde sabit derece sistemi kabul edilmiĢtir. Bu sistemde rehnin

kuruluĢ tarihleri önem taĢımamaktadır. TaĢınmaz mal rehninde kanun koyucu diğer sınırlı aynı

haklar için kabul ettiği ilerleme sisteminden ayrılmıĢtır. Menkul rehninde ise ilerleme sistemini

benimsemiĢtir. TaĢınmaz mal rehninde sıra, tarafların iradesine göre tespit olunur.

Sabit derece sisteminde gayrimenkulün değeri, farazi parçalara bölünmüĢtür. Her bir

rehin hakkı, gayrimenkulün değerini paraya çevrilmesinden elde edilecek tutarın belirli bir

bölümünü kapsar. TaĢınmaz malın bu farazi parçalarına derece denir. Her derece de derecenin

değeri kadar rehin kurulur. Rehin hangi derecede kurulmuĢsa o derecenin miktar ve sıra ile alacağı

teminat altına alır.

Her derece içinde öncelik sırasını gösteren alt dereceler kurulabilir.

Sabit Derece Sisteminin BaĢlıca Özellikleri:

(1) - Sabit derece sisteminde rehin konusu gayrimenkulün değeri, rehin derecesi denilen

farazi parçalara ayrılmıĢtır. Rehinli alacaklının hakkı, alacağına bağlı olduğu derecenin farazi

değerini aĢamaz.(TMK.870/1)

2) – Rehin haklarının sırası, kuruluĢ tarihine göre değil; bulundukları derecelere göre

belirlenir. Taraflar hangi derecede yer alacaklarını kendileri karar verirler.

(3) – Önceki derecede bulun rehinli alacaklı alacağını almadan sonraki derecede

bulunan rehinli alacaklı alacağını alamaz.

(4) – Bir derece de rehin hakkı kısmen veya tamamen sona ermiĢse, alt derecede bulunan

rehin hakkı sahibi kendiliğinden üst dereceye ilerleyemez (TMK.871/1).

(5) – Malik boĢalan dereceye yeni bir rehin hakkı tesis edebilir. Hatta daha rehin hakkı

kurulurken daha önceki bir rehin hakkını saklı tutabilir. Bunlara saklı derece denir. Saklı derecenin

teminat miktarı belli edilerek, tapu kütüğüne tescil edilir. (Mahfuz meblağ)

Örnek: (A) Taşınmaz malın 3 dereceye bölmüş ve her bir derece için belirli bir değer öngörmüş olabilir. Mesela 1.derece 500.000; 2.derece 300.000; 3.derece 200.000 gibi.

Örnek: Derece Rehnin değeri Rehnin kuruluş tarihi 1 500.000 01.05.1995 2 300.000 01.05.1993 3 200.000 01.05.1992

Örnek: Rehnin derecesi Rehin alacaklısı Rehin alacağı Rehnin Kuruluş tarihi 1 A 500.000 01.05.1995 2 B 300.000 01.05.1993 3 C 200.000 01.05.1992

Taşınmaz mal 700.000 TL. ye satılırsa, (A) lehine kurulan gayrimenkul rehni,

kuruluş tarihi itibariyle en yeni tarihli de olsa rehni 1.derecede de olduğu için, önce

satış bedelinden rehin alacağı olan 500.000 TL.alır. (B), (A) nın rehin alacağından arta

kalan 200.000 TL. alır. (C) hiçbir şey alamaz. (B) nin geri kalan 100.000 TL ve (C)’nin

200.000 TL için rehin verenin şahsi sorumluluğu vardır.

Örnek: (A).gayrimenkulü üzerinde üç derece rehin tesis etmiştir. Birinci derecede 300.000 TL

ile teminat altına alınan borcunu ödemiş ve derece boşalmıştır. Bu durumda ikinci derece borcu

teminat altına alınan (B), birinci dereceye ilerleyemez. (A), bu rehin derecesi üzerinde (D) için, bir

gayrimenkul rehni tesis edebilir.

Page 159: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

158

(6) – Bir derece içinde, o derecenin farazi değerini aĢmadan, yan rehin dereceleri (sıra)

kurulabilir. Aynı derece içindeki yan rehin derecesi alacaklıları o dereceye düĢen miktarı,

alacakları oranında paylaĢırlar. (TMK.874/2) Fakat malikle rehinli alacaklılar, aynı derecedeki rehin

hakları arasında bir sıra düzeni de öngörebilirler.

Ancak aralarında yaptıkları anlaĢmaya göre aralarında sıra düzenini gösterebilir.

(7) – Bir rehin derecesinin farazi değerinde değiĢiklik yapmak, alt derecedeki rehinli

alacaklıların hakkını tehlikeye sokacağından, ancak onların muvafakatiyle değiĢiklik yapılabilir.

Sabit Derece Sisteminin Ġstisnaları:

Sabit derece sisteminin istisnaları, ya sözleĢmeden, ya da kanundan doğar. SözleĢmeden

doğan istisna rehin alacaklısına, boĢ dereceden istifade hakkı verir (TMK.871/2). Kanundan

doğan istisnalar ise, gayrimenkulün paraya çevrilmesinde ve arazinin ıslahı sonucunda kurulan

rehin haklarında söz konusu olur.

a) BoĢ Dereceye Ġlerleme Hakkı (Serbest dereceden istifade hakkı): Rehin alacaklısı ile

malik aralarında yaptıkları sözleĢmeyle, gayrimenkul maliki rehin alacaklısının, boĢalan üst

derecedeki diğer bir rehnin yerine geçmesini kabul eder. 3. kiĢilere karĢı ileri sürülebilmesi için

tapu kütüğüne Ģerh verilmesi gereklidir.

b) Kanundan Doğan Ġstisnalar:

(1) – TaĢınmaz mal paraya çevrilirken boĢ tutulan dereceler veya bir derece içinde

kullanılmayan farazi değerler dikkate alınmaz.

(2)– Toprağın ıslahı için kredi alınmıĢsa: (TMK. 87-878)

Üzerinde rehin tesis ettiği gayrimenkulün ıslahı için gayrimenkul maliki, rehin almıĢsa

alacaklı lehine tescile tabi olmayan bir rehin hakkı doğar ve bu rehin hakkı kendisinden önce tesis

edilen bütün rehin alacaklılarından önce gelir. Eğer gayrimenkulün ıslahı için, Devletten bir kredi

alınmıĢsa, bu alınan kredinin bir kısmının mı yoksa tamamının mı teminatın konusuna gireceği

meselesi ayrı ayrı düzenlenmiĢtir. Eğer Devlet kredinin tamamını vermiĢse, bu taktirde kredinin

tamamı rüçhanlı hakka sahip olur ve derecelerin önünde yer alır.

Örnek: (A)’nın, 1.derece için kurulmuş 500.000 TL gayrimenkul rehni varsa 2.derece (Miktarını belirterek mesela 300.000 TL kendisi için saklı tutabilir ve 3.derece için mesela 200.000 TL. için rehin tesis edebilir.

Örnek: 500.000 TL. birinci derecede üç yan rehin derecesine (300.000; 150.000 ve 50.000 TL.) bölünmüştür. Taşınmaz mal 250.000 TL. satılmış ise;

300.000 TL. rehin derecesi alacaklısı 150.000 TL. 150.000 TL. rehin derecesi alacaklısı 75.000 TL. 50.000 TL. rehin derecesi alacaklısı 25.000 TL. alır.

Örnek: (A), gayrimenkulünü üç dereceye ayırmış üzerinde rehin tesisi etmişse, ikinci derecedeki değerini, ancak üçüncü derecedeki rehin alacaklısı buna müsaade ederse, artırabilir. Mesela ikinci derecedeki değeri 200.000 TL, 300.000 TL, olarak artırmak istediğinde, üçüncü derecedeki rehinli alacaklı bunu kabul etmelidir.

Page 160: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

159

Eğer Devlet bir kısmına iĢtirak etmiĢse, bu takdirde verilen kredinin üçte ikisi öncelik

hakkından yararlanır. Devletten alınan kredi için tapu siciline toprağın ıslahı harflerinin yazılması

gerekir.

GAYRĠMENKUL REHNĠNDE ALACAĞI TEMĠNAT ALTINA ALAN

GAYRĠMENKULÜN KAPSAMI

TaĢınmaz mal rehninin teminatı kapsamına, rehinli gayrimenkulün mütemmim cüzileri,

istisna edilmeyen teferruatlar, kira bedelleri ve sigorta teminatı dahildir.

REHĠNLĠ GAYRĠMENKULÜN DEĞERĠNĠN KORUNMASI:

Rehinli gayrimenkulün değerini korunması, rehin alacaklısı açısından büyük önem taĢır. Bu

nedenle de kanunda, rehinli alacaklısına, rehin konusu gayrimenkulün değerinin korunması talep

yetkisi tanınmıĢtır. Malikin bu tedbirleri almaması halinde, tedbir almak hakkı hakim tarafından,

rehinli alacaklıya verilebilir. Rehinli gayrimenkulü değerini kaybetmesi, malikin kusurundan ortaya

çıkabileceği gibi, onun kusuru olmadan da doğabilir.

A. Rehinli TaĢınmaz malın Malikin Kusuru ile Değer Kaybetmesi:

TaĢınmaz mal, malikin kusuru nedeniyle değer kaybediyorsa veya değer kaybetme tehlikesi

varsa, alacaklı gerekli tedbirlerin alınması için hakime baĢvurabilir. Hatta gecikmesinde tehlike olan

hallerde, alacaklı hakim kararı olmaksızın, kendiliğinden tedbir alabilir. (TMK 865/2)

Rehin alacaklısı yapmıĢ olduğu masraflardan dolayı diğer bütün rehin alacaklısından önce

gelen tescile tabi olmayan bir kanuni rehin hakkına sahiptir. Rüçhanlı alacak (TMK.865) Ayrıca

malike karĢı haksız fiil hükümlerine baĢvurabilir.

Eğer gayrimenkulün değerini azaltıcı fiil henüz baĢlamamıĢsa veya baĢlamıĢ da devam

ediyorsa, rehin alacaklısı men davası açabilir. Ayrıca ek teminat isteyebilir.

TaĢınmaz malın değer, malikin kusuru ile azalmıĢsa, alacaklı eski halin iadesini talep eder;

ayrıca ek teminat ister. Bunlar olmazsa, gayrimenkulün azalan değeri oranında borcun ifasını talep

eder. Malikin haksız fiil sorumluluğu vardır.

B. Rehinli TaĢınmaz malın Malikin Kusuru Olmaksızın Değer Kaybetmesi:

Malik, gayrimenkulündeki değer azalmasına karĢı tazminat almıĢsa, rehinli alacaklı bu

oranda ya ek teminat verilmesini, ya da ödemede bulunmasını ister.

Alacaklı ayrıca rehinli gayrimenkulün değer kaybını önleyici tedbirleri alabilir. Alacaklının

yaptığı masraflar için, doğrudan doğruya kanundan doğan rehin hakkı vardır.

REHĠNLĠ GAYRĠMENKULÜN PARÇALARA BÖLÜNMESĠ VE BAġKA

GAYRĠMENKULLERLE BĠRLEġMESĠ

A. Rehinli TaĢınmaz malın Bölünmesi: TaĢınmaz mal parçaları bölünmüĢ ve her parça için

tapu kütüğünde ayrı bir sayfa açılmıĢ ise, gayrimenkul rehni her parça üzerinde devam eder. Bunun

tek istisnası, bölünen parçalardan birinin değerinin rehinli alacağın 1/20 sinden az olması ve

gayrimenkulün kalan kısmının alacağı karĢılamaya yeterli olması, yeterli olmasa bile, borçlunun

ayrılan parçanın değerine uygun olarak alacaklıya bir ödemede bulunması durumudur. (TMK. 868)

B. Rehinli TaĢınmaz malın BaĢka Bir TaĢınmaz malla BirleĢmesi: Ġki veya daha fazla

gayrimenkul birleĢmiĢse veya bunların yerine baĢka bir gayrimenkul verilmiĢse, bu gayrimenkuller

üzerindeki gayrimenkul rehinleri aynı sırada olmak üzere birleĢme suretiyle meydana gelen yeni

gayrimenkule aktarılır (TMK.859)

LEX COMMĠSSORĠA YASAĞI

Alacağın muaccel olması ve borcun ifa edilmemesi halinde rehinli gayrimenkulün paraya

çevrilmesi istenebilir. TaĢınmaz malın paraya çevrilmesi icra dairelerince icra iflas kanunu

hükümlerine göre yapılır.

TMK.879‘ ye göre, vadesinde borç ödenmediği takdirde, rehin konusunun, rehin

alacaklısının mülkiyetine geçeceğine iliĢkin her Ģart batıldır. Buna Lex commissoria yasağı

Page 161: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

160

denir. Bu yasak, alacağın muaccel olmasından önce söz konusudur. Rehinli alacak muaccel

olduktan sonra, tarafların anlaĢmasıyla, rehinli gayrimenkulün ifa yerine edim, ifa nedeniyle edim

olarak, alacaklıya temliki mümkündür.

ĠPOTEK

Ġpotek, mevcut veya ileride doğması muhakkak veya muhtemel bir alacaklar için tesis edilir.

Kısacası Ģarta bağlı olan veya olmayan, belirli veya belirsiz, ilerde doğması muhtemel veya

muhakkak olan bir alacak için ipotek tesisi mümkündür.

Teminat altına alınan alacağın mutlaka para alacağı olması gerekmez. Bir yapma veya

yapmama edimi de ipoteğin konusunu oluĢturabilir. Ancak teminat miktarının mutlaka Türk parası

ile gösterilmesi Ģarttır. (TMK.851). Bu kuralın tek istisnası Türk Medeni Kanunu‘nun 851 inci

maddesidir. Ġpoteğin iktisadi görevi, alacağın teminat altına alınmasıdır. Alacaklı, alacağını önce

alacağa teminat teĢkil eden gayrimenkulden temin etmeye çalıĢır. Ancak bu teminat alacağını

karĢılamazsa, borçlunun diğer mal varlıklarına da baĢvurur. Burada artık borçlunun Ģahsi

sorumluluğu söz konusu olur.

Kısaca ipotek, teminat altına aldığı alacağa, bağlı bir haktır. Yani bağımlı bir haktır. Ġpotek

mevcut bir alacağı teminat altına almak için kurulmuĢsa anapara ipoteği, Ġlerde doğacak veya

doğması muhtemel bir alacak için kurulmuĢsa, azami hat ipoteği olmak üzere iki Ģekilde tesis

edilebilir.

Ġpoteğin Özellikleri:

1) Ġpoteğin Tesisinde, Ġpoteğin Alacağa Bağlı Bir Hak Olmasının Hükümleri:

Ġpoteğin doğması için tapu kütüğüne bir tescilin yapılması Ģarttır.(TMK.856.) Tescilin

geçerli olması için Ģu Ģartlar aranır.

(a) - TaĢınmaz mal malikinin tescile muvafakat beyanı (tescil talebi)

(b) - Geçerli bir iktisap sebebinin varlığı, iktisap sebebi, Bir rehin sözleĢmesi: Ölüme bağlı

bir tasarruf; Kanun hükmü; Mahkeme kararı olabilir.

Bir anapara ipoteğinin tesisi için, mutlaka temelde yatan geçerli bir borç iliĢkisinin

varlığı Ģarttır. Bu itibarla eğer temel borç iliĢkisi herhangi bir nedenle geçerli değilse, yapılan

tescil alacaklı için geçerli bir rehin hakkı doğurmaz. Yani yapılan tescil herhangi bir hukuki

hüküm ifade etmez.

Temel borç iliĢkisinin rehin senedinde yer alması Ģart değildir. Bu husus ancak ispatı

kolaylaĢtırmada rol oynar.

Ġlerde doğacak veya doğması muhtemel bir alacak için azami hat ipoteği (azami meblağ

ipoteği/üst hat ipoteği) için de temelde yatan bir borç iliĢkisinin varlığı aranır.

2) Rehinli alacağın Temlikinde, Ġpoteğin Alacağa Bağlı Bir Hak Olmasının Hükümleri:

Ġpotekle teminat altına alınmıĢ bir alacağın temliki için, tapu kütüğüne tescil söz konusu

değildir (TMK.891). Rehinli alacağın temliki, Borçlar Kanunundaki alacağın temliki hükümlerine

tabidir. Alacağın temlik edilmesi ile ipotek kendiliğinden alacaklıya geçer. Tapu kütüğünde tescil

edilmiĢ rehinli alacaklının isminin silinerek yeni alacaklının isminin yazılması gerekmez (TMK.

891).

3) Tapu Siciline Güvenin Korunmasında Ġpoteğin Alacağa Bağlı Bir Hak Olmasının

Hükümleri:

Ġpotekte tapu siciline güven ilkesi, sadece gayrimenkul rehninin kapsam ve varlığına

iliĢkindir. Tescil, alacağın varlığını ispat etmez ve dolayısıyla burada tapu siciline güven ilkesi

söz konusu olmaz. Mevcut olmayan bir alacak için bir ipotek tesis edilmiĢse ve üçüncü Ģahıs bu

ipoteğe güvenerek bir alacağı temellük etmiĢse, tapu kütüğüne güven ilkesinden

yararlanamayacaktır. Borçlu yeni alacaklıya karĢı alacağın doğmamıĢ olduğunu veya ödenmiĢ

olduğunu veya geçersiz olduğunu ileri sürebilir (TBK.188).Tapu sicilinde ön görülen ipotek, iyi

niyetli kiĢiye bir rehin hakkı vermez.

4) Ġpoteğin Alacağa Bağlılığının Rehnin Sona Ermesindeki Hükümleri:

Page 162: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

161

Üzerinde tartıĢılan diğer bir konu ise, alacak sona erdiği taktirde, ipoteğin kendiliğinden

sona erip ermeyeceği meselesidir. Alacağın sona ermesi, rehninde kendiliğinden sona ermesine

yol açmaz. Ġpoteğin sona ermesi, alacağın sona ermesinden bağımsızdır. Ġpoteğin sona ermesi,

tapu kütüğündeki rehinin terkin edilmesine bağlıdır. Ġpotek, terkin edilene kadar alacaktan

bağımsız bir ipotek mevcuttur. Kanun koyucu, alacağın sona ermesi halinde, gayrimenkul malikine

rehinli alacaklıdan terkine muvafakat beyanında bulunması hususunda bir talep yetkisi vermiĢtir

(TMK. 883). Eğer rehin alacağın sona ermesi ile kendiliğinden sona erse idi, maliğin tek baĢına

ipoteğin terkin edilmesinin isteme hakkı olurdu. Yeni alacaklının muvafakatine ihtiyacı olmazdı.

Ancak bizim hukuk sistemimizde ipotek sadece bir alacağa teminat teĢkil ettiğinden, yani bağımlı

bir hak olduğundan, alacaklının muvafakat vermemesi üzerine, gayrimenkul maliki bir dava açarak

kaydın tashihini isteyebilir (TMK.1025). Bu yolla ipoteğin terkini sağlanır. Uygulamada buna

ipoteğin fekki denmektedir.

Ġpotekte KiĢisel Sorumluluk ve Teminata ĠliĢkin Özellikler:

Ġpotekte iki sorumluluk yan yana bulunmaktadır. TaĢınmaz mal ile sorumluluk ve kiĢisel

sorumluluk

1) TaĢınmaz mal ile sorumluluk: Ġcra ve Ġflas Kanununun 45 inci maddesine göre, ipotekle

temin edilmiĢ bir alacağın borçlusu, borcunu zamanında ödemezse, rehinli alacaklı, rehnin paraya

çevrilmesini isteyebilir. Rehinli alacaklı, doğrudan doğruya, borçlunun iflasını isteyemez veya haciz

yoluna baĢvuramaz. Rehinli alacaklı, ancak alacağını alamazsa borçlunun diğer Ģahsi mallarına

baĢvurabilir. Ġcra iflas kanunu teminatı ön plana almıĢtır.

2) KiĢisel Sorumluluk: Ġpotekte kiĢisel sorumlu olan borçlu ile gayrimenkul malikinin aynı

kiĢi olması zorunlu değildir (TMK.881/2).

Borçlu ile gayrimenkul maliki aynı kiĢi ise, kiĢisel sorumluluk ile gayrimenkul sorumluluğu

bir arada bulunur. Fakat ipotekli gayrimenkul maliki ile rehinli alacağın kiĢisel sorumlusu aynı kiĢi

olmayabilir. Bu da iki Ģekilde olabilir. Ya gayrimenkul maliki daha baĢlangıçta bir baĢkasının borcu

için, kendi gayrimenkulünü teminat olarak göstermiĢtir. Ya da sonradan, ipotekli gayrimenkul el

değiĢtirmiĢtir veya borç nakledilmiĢtir. TaĢınmaz mal maliki, ipotekle temin edilen alacağın

borçlusu değilse, rehin dolayısıyla kiĢisel borçlu olmaz. TaĢınmaz mal maliki, sadece borçlu

borcunu ödemediği takdirde gayrimenkulüne baĢvurulmasına katlanmak zorundadır.

Rehinli alacağın muaccel olması, rehinli alacaklının yapacağı bir muacceliyet ihbarına

bağlanmıĢsa, bu ihbarın hem borçluya, hem de malike karĢı yapılması gerekir.

Kanundan Doğan Ġpotek Hakları (Kanunî ipotek):

Kanundan doğan ipotek haklarının bir kısmı tescile gerek olmadan doğan ipotek haklarıdır.

Bunlara tescile bağlı olmayan kanuni ipotek hakları denir. Diğer bir kısım ipotek haklarının

kurulması için, tescil gerekli olmakla birlikte, bunlarda iktisap sebebi olarak doğrudan doğruya bir

kanun hükmü söz konusu olmaktadır.

1)Tescile Bağlı Olmayan Kanuni Ġpotek Hakları:

a) Medeni Kanunda Öngörülen Ġpotek Hakları:

(1) – Ġpotekli gayrimenkulün değerinin, malikin kusuru ile azalması tehlikesi söz konusu

olduğu hallerde, rehinli alacaklının, hakimin izni ile veya gecikmede tehlike bulunan hallerde,

kendiliğinden malik hesabına yaptığı masraflar rehinli alacaklıya, tescile tabi olmayan öncelikli bir

kanuni ipotek hakkı sağlar. Rüçhanlı bir alacak hakkı sağlar.

(2) – Rehinli gayrimenkulün değeri, malikin kusuru olmaksızın azalma tehlikesi

gösteriyorsa, rehinli alacaklı önleyici tedbirleri alır. Alacaklının yaptığı masraflar rüçhanlı alacaktır

ve tescile bağlı olmayan bir ipotekle teminat altına alınmıĢtır.

(3) – Alacaklı, rehinli gayrimenkulün korunması için ödemeler yapmıĢsa, özellikle

sigortacıya ödediği pirimler için, kanun, alacaklıya, esas rehinli alacağı ile aynı sırada tescile bağlı

olmayan bir ipotek hakkı verir.

b) Özel Kanunlarda Öngörülen Ġpotek Hakları:

Page 163: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

162

Bataklıkların kurutulması ve bunlardan elde edilecek Topraklar hakkında Kanun‘un

(18.01.1950 tarih ve 5516) 8 nci maddesi, kurutana yaptığı masraflar için gayrimenkul üzerinde

tescile tabi olmayan bir kanuni ipotek hakkı tanımıĢtır.

2) Tescile Bağlı Kanuni Ġpotek Halleri:

(1) TaĢınmaz malı satan, satıcıya semen alacağı için,

(2) Paylı veya Elbirliği mülkiyetin taksiminden bir hissedar lehine, diğer hissedarlar

aleyhine doğan alacaklar için,

(3)– Bir gayrimenkul üzerinde inĢaat yapan müteahhit ve iĢçilerin inĢaattan doğan

alacakları için ipotek hakkı tanınmıĢtır.

(4)– Ölünceye kadar bakma alacaklısına, bu amaçla temlik ettiği gayrimenkulü üzerinde

tıpkı satıcı gibi kanuni ipotek hakkı tanımaktadır (TBK.613);

(5) – Kat Mülkiyeti Kanunu, kat malikinin mahkeme kararı ile tespit edilmiĢ olan gider

borcu için, diğer kat malikleri lehine, tescile bağlı kanuni ipotek hakkı tanımaktadır (KMK.22/ll).

Tescil süresi ve Ģekli:

Satıcının, mirasçı ve hissedarlarının ve ölünceye kadar bakma alacaklılarının kanuni

ipotek haklarını mülkiyetin naklinden itibaren, en geç üç ay içinde tescil edilmesi gerekir. ĠnĢaatçı

ipoteğinde ise, tescil için, önce malikin, alacak miktarını tanımıĢ olması veya mahkemenin bu

hususa iliĢkin kararı gereklidir. ĠnĢaatçı ipoteği inĢaatın baĢlamasından itibaren ve sona ermesinden

sonraki üç ay içinde tescil edilmelidir. Kat malikleri için, bir tescil süresi öngörülmemiĢtir.

Ġrad Senedi

TaĢınmaz malın değerini tedavül ettirmek amacını taĢır. Ġrat senedi ile gayrimenkulün değeri

bağımsızlaĢtırılmıĢtır. BağımsızlaĢtırılan bu değer gayrimenkulden ödenmesi gerekli bir para borcu

Ģeklinde gayrimenkule bir yükümlülük olarak yüklenmiĢtir. KiĢi Ģahsi malvarlığı ile sorumlu

değildir. Ġrat senedi, hem alacağı kapsar, hem de bunu teminat altına alan gayrimenkul rehnini

kapsar. Rehinli gayrimenkulün değeri bu yolla düzenlenen kıymetli evrak vasıtasıyla parçalara

bölünerek tedavüle çıkarılır. Ġrat senedinin düzenlenmesi ile soyut bir alacak doğar. Ġpotekle irat

senedi arasındaki baĢlıca farklar Ģunlardır.

(1)- Ġpotek, kanundan dolayı alacağın varlığını önceden ararken, irat senedinin

çıkarılması için baĢlangıçta bir borcun varlığı aranmaz.

(2) – Ġpotek, alacağın varlığına bağlanmıĢken, irat senedi alacağın varlığından bağımsızdır.

(3) – Ġpotek, alacağın varlığına bağlı iken, mesela onun sona ermesi ile sona ererken, irat

senedi daha stabildir. Alacak sona erse de devam eder.

(4) – Ġpotekte, borçlu hem ipotekli gayrimenkulü ile hem de Ģahsen bütün malvarlığı ile

sorumlu iken; Ġrat senedinde sadece gayrimenkul ile sorumludur.

Ġpotekli Borç Senedi: Ġpotekli borç senedi, hem gayrimenkul değerinin, hem de Ģahsi

sorumluluğun sürdüğü bir gayrimenkul rehni çeĢididir.

Ġpotekli borç senedinde gayrimenkulün değeri bağımsızlaĢtırılmıĢ ve bir kıymetli evraka

bağlanarak tedavülü sağlanmıĢtır. Ġpotekli borç senedinde, hem gayrimenkul rehni, hem de Ģahsi

sorumluluk söz konusudur.

Ġpotekli borç senedinde, irat senedinden farklı olarak, eĢyaya bağlı bir borç iliĢkisi yoktur.

Borçluluk borca teminat teĢkil eden, gayrimenkulün mülkiyetine bağlanmıĢ değildir. Bu nedenle bir

üçüncü Ģahıs ipotekli borç senedi için, kendi gayrimenkulünü teminat gösterebilir ( TMK. 815).

Yararlanılan kaynaklar: Prof. Dr. Bilge ÖZTAN; Medeni Hukukun Temel Kavramları, 2002

Prof. Dr. Ġbrahim KAPLAN; EĢya Hukuku, 2002

Tan Tahsin ZAPATA; Medeni Hukuk, 2004

Page 164: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

163

BORÇLAR HUKUKU

Page 165: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

164

Borçlar hukuku, borç iliĢkisinin doğumunu, hükümlerini, türlerini ve sona ermesini

düzenleyen bir özel hukuk dalıdır.

Borçlar hukukunun asli kaynağı olan 22 Nisan 1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar

Kanunu, Ġsviçre’den alınmıĢ ve Eski Medenî Kanunun yürürlüğü tarihi olan 4 Ekim 1926

tarihinde yürürlüğe girmiĢ idi.

Ancak, 11 Ocak 2011 tarihli ve 6098 sayılı TÜRK BORÇLAR KANUNU, 4 ġubat 2011

tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıĢ olup, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe

girmiĢtir.

Türk Borçlar Kanunu, Ģekli bakımdan Medeni Kanun’dan ayrı ve bağımsız bir yasa

olmakla birlikte, içerik açısından Medeni Kanun’un tamamlayıcısı ve ayrılmaz bir parçasıdır

(TBK. Md. 646).

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu;

Dili sadeleĢtirilmiĢ,

Kanunun adına ―Türk‖ kelimesi eklenmiĢ,

649 maddeden oluĢmuĢ, eski kanun 544 madde,

Kanun yine iki kısımdan oluĢmuĢtur: Genel Hükümler (1-206. Md.)- Özel Borç

ĠliĢkileri (207-649. Md) (Mülga Kanun Umumî Hükümler ve Akdin Muhtelif nevileri)

Genel kısımda; genel iĢlem koĢulları düzenlenmiĢ (20-25. md), faiz, sözleĢmenin değiĢen

hal ve Ģartlara uyarlanması, sözleĢmenin devri ve sözleĢmeye katılma düzenlemeleri önemli

değiĢiklikler olarak sayılabilir.

Özel Borç ĠliĢkileri kısmında ise, satıĢ (bilhassa taksitle satıĢ), kira, hizmet ve kefalet

sözleĢmeleri alanında köklü değiĢiklikler yapılmıĢtır.

BORÇLARIN KAYNAKLARI:

Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre borçların kaynakları;

a) Hukukî iĢlemler ve sözleĢmeler‖ (akitler),

b) Haksız fiiller,

c) Sebepsiz zenginleĢmedir.

1- HUKUKĠ ĠġLEMLER ve SÖZLEġMELER

Hukukî iĢlem, bir veya birden fazla kimsenin hukukî sonuç doğurmaya yönelmiĢ irade

beyanıdır. Hukukî iĢlemlerin çeĢitleri:

a) Tek taraflı hukukî iĢlemler: Yalnız bir tarafın irade beyanıyla bir hukukî sonuç

doğabiliyorsa, bu çeĢit iĢlemlere tek taraflı hukuki iĢlem denir. Örneğin, vasiyetname, mirasın

reddi, mülkiyet hakkından vazgeçme, fesih ihbarı gibi.

b) Çok taraflı hukukî iĢlemler: Bir hukukî sonucun doğumu için birden çok kiĢinin

irade beyanına ihtiyaç varsa, çok taraflı hukukî iĢlem sözkonusudur. Bunlar da ikiye ayrılır:

c- ġekil ispat kolaylığı sağlar, bir hukuksal iĢlemin bir Ģekle bağlanması, bunun

herhangi bir Ģekle tabi olmayan iĢlemden (sözleĢmeden) daha kolay ispatını mümkün kılar.

Zira ―söz uçar, yazı kalır‖ özdeyiĢi de bu hususu iyi bir biçimde açıklamaktadır.

1- Kanunî Ģekil; -geçerlilik (sıhhat Ģartı)-

Örnek, gayrimenkul satıĢı, satıĢ vaadi, iĢtira ve vefa sözleĢmeleri resmî Ģekilde; kefalet,

alacağın temliki ve bağıĢlama vaadi sözleĢmeleri yazılı Ģekilde yapılmadıkça geçerli olmazlar.

2- Ġradî Ģekil; -geçerlilik (sıhhat Ģartı)-

Örneğin kira sözleĢmesinin belli bir Ģekle (yazılı veya resmi Ģekil) uyularak yapılmasının

kararlaĢtırılması.

3- Ġspat Ģekli: Bazen, sözleĢmenin geçerli olarak meydana gelmesi için herhangi bir Ģekle

uyulması zorunluluğu yoktur. Fakat anlaĢmazlık halinde iĢlemin ispat edilebilmesi, ancak

Page 166: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

165

belli bir Ģekilde yapılmıĢ olmasına bağlıdır. Bu gibi hallerde, Ģekil ―ispat Ģartıdır‖, bir

yargılama usulü kuralıdır. Yapıldığı zamanki değerleri 2012 yılı için 2500 TL‘ndan yukarı olan

hukuki iĢlemlerin senetle ispati gerekir (HMK. 200 md.).

ġEKĠL TÜRLERĠ

SÖZLEġME YAPMA VAADĠ (ÖNSÖZLEġME)

SözleĢme yapma vaadi, bir sözleĢmenin ileride yapılacağının taahhüdü olup, ileride yapılacak

bir sözleĢmenin hazırlayıcısı, öncüsüdür. SözleĢme yapma vaadi, taraflardan birine veya her ikisine

ileride bir (asıl) sözleĢmeyi yapma zorunluluğunu yükleyen sözleĢmedir (TBK. 29. md.)

Kanunlarda öngörülen istisnalar dıĢında, önsözleĢmenin geçerliliği, ileride kurulacak

sözleĢmenin Ģekline bağlıdır. Yalnız kanunun bu hükmü mutlak değildir, bazı istisnaları vardır.

Örneğin; gayrimenkul satıĢları tapu müdürü veya memuru huzurunda yapıldığı halde (Tapu

K.Mad.26) gayrimenkul satıĢ vaatleri noterlerde yapılmaktadır. (Noter K.Mad.60 b.3).

SÖZLEġME HUKUKUNA GENEL OLARAK HAKĠM OLAN ĠLKELER

1) EĢitlik Ġlkesi: Borçlar hukukunda, taraflar eĢittir. Taraflardan hiçbiri daha üstün

değildir.

2) SözleĢme özgürlüğü Ġlkesi: (Akit Yapma Serbestisi) TBK. 26. md

Borçlar hukuku alanındaki kuralların büyük bir kısmı yorumlayıcı ve tamamlayıcı

hukuk kurallarıdır. Bu alandaki emredici hukuk kurallarının azlığı, bireylerin sözleĢme

yapma serbestisinin sınırlarını geniĢletmiĢ bulunmaktadır. Taraflar; kanunî istisnalar saklı

olmak üzere,

(a) SözleĢmeyi yapıp yapmamakta yani onu meydana getirip getirmemek, karĢı

sözleĢeni (akidi) istediği gibi seçmek,

(b) SözleĢmeyi diledikleri içerik (konu) ve Ģekilde yapmak,

(c) Yaptıkları sözleĢmeyi değiĢtirmek ve ortadan kaldırmak hususlarında serbestlerdir.

4) Kusurlu sorumluluk ilkesi: SözleĢmeden doğan sorumluluk kural olarak kusura

dayanır. SözleĢmeye aykırılık (borca aykırılık) halinde, borçlunun kusurlu olduğu yolunda

bir karine vardır. Bu nedenle alacaklı sadece, sözleĢmeye aykırılık sebebiyle uğradığı zararı

ispat etmekle yükümlüdür. Borçlunun kusurlu olduğu yolunda karine mevcut olduğu için,

alacaklı borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmek zorunda değildir. Buna karĢılık borçlu,

kusursuzluğunu (olağanüstü hal-mücbir sebep gibi) ispat edip, sorumluluktan kurtulmaya

çalıĢacaktır.

SÖZLEġMELERĠN YORUMU (TBK. 19. Md)

Bir sözleĢmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların

yanlıĢlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve

ortak iradeleri esas alınır.

Güven prensibine göre, irade beyanları, mevcut koĢullara göre, iyiniyetli, dürüst bir

insanın vereceği anlam ve sözleĢmenin bütünü dikkate alınarak yorumlanır.

Page 167: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

166

MUVAZAA: Tarafların, üçüncü kiĢileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine

uymayan bir iĢlem yapmaları, fakat görünürdeki bu iĢlemin kendi aralarında geçerli

olmayacağı hususunda anlaĢmalarıdır. Böylece, muvazaalı (danıĢıklı) iĢlemde;

a) 3. kiĢileri aldatmak için yapılmıĢ ―görünürdeki iĢlem‖, (satıĢ)

b) Görünürdeki bu iĢlemin taraflar arasında hüküm ifade etmeyeceğini tespit eden

―muvazaa anlaĢması‖,

c) Tarafların gerçek iradelerine uyan ―gizli iĢlem‖, (bağıĢ)

üç ayrı iĢlem bulunmaktadır.

Muvazaanın çeĢitleri:

a) Mutlak muvazaa: 3. kiĢileri aldatmak için görünürde bir hukukî iĢlem yapan

tarafların gerçek iradelerine uyan gizli bir iĢlem mevcut değilse, mutlak muvazaa

sözkonusudur. (gizli iĢlem mevcut değil)

Örneğin, A icra takibinde kurtulmak için mallarını muvazaalı olarak B’ye devretmiĢ,

fakat bu devrin hukukî bir sonucu olmayacağı hususunda taraflar anlaĢmıĢlarsa, mutlak

muvaazalı iĢlem yapmıĢlardır.

GABĠN (AġIRI YARARLANMA) TBK. 28

KarĢılıklı taahhütleri içeren sözleĢmelerde, edimler arasındaki aĢırı nispetsizliğe gabin

denilir.

Gabin sebebiyle sözleĢmenin feshedilebilmesi için iki Ģart gereklidir:

1) Objektif unsur: Edimler arasındaki açık bir nispetsizliğin bulunması. Örneğin,

normal olarak 500.000-TL na satılacak bir gayrimenkulün, 200.000-TL na satılması.

Yargıtay, % 50 oranındaki bir fiyat farkını açık nispetsizlik saymaktadır.

2) Sübjektif unsur: Açık nispetsizliğin karĢı tarafın özel durumundan (zarar görenin zor

durumda kalmasından veya düĢüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak)

yararlanılarak meydana getirilmiĢ olması.

Örneğin, süratle yapılmasında hayatî önem arzeden bir ameliyatın yüksek ücret

karĢılığında yapılması.

AĢırı Yararlanmanın Hükümleri

AĢırı yararlanmaya maruz kalarak zarar gören, durumun özelliğine göre;

a) SözleĢme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini, (tek

taraflı bağlamazlık, iptal edilebilir bir sözleĢme; diğer taraf sözleĢme ile bağlı)

b) SözleĢmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini, (daha evvelki

Kanunumuzda düzenlenmemiĢti) isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düĢüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda

kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten baĢlayarak bir yıl ve her hâlde

sözleĢmenin kurulduğu tarihten baĢlayarak beĢ yıl içinde kullanabilir. Bu süreler hak

düĢürücü sürelerdir.

TEMSĠL

Temsil, genel olarak, bir hukuki iĢlemin ya da sözleĢmenin, temsil olunan bir kimse

adına ve hesabına, baĢka bir kimse (temsilci, mümessil) tarafından yapılmasıdır.

Page 168: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

167

Temsil Olunan

Temsilci 3. KiĢi

TEMSĠLĠN TÜRLERĠ

A) Dolaylı (Vasıtalı) Temsil - Doğrudan (Vasıtasız) Temsil

- BaĢkası hesabına - Temsil olunan adına ve hesabına

- Kendi adına a) Temsil yetkisinin bulunması

(Alacağın temliki veya b) Temsil olunan adına hareket borcun nakli ile temsil

edildiğinin 3. kiĢiye bildirilmesi

olunana devreder.

B) Kanuni Temsil - Ġradi Temsil

(Veli-vasi) - Tek taraflı irade beyanı

- ġekle tabi değil

* Vekalet sözleĢmesi ile vekaletname farkı

Vekâlet sözleĢmesi ile temsil yetkisi arasındaki farklar:

1) Vekâlet daha çok iç iliĢkiye; temsil ise daha çok dıĢ iliĢkiye iliĢkindir.

2) Vekâlet hukuki bir yükümlülük doğururken temsil yetkisi, hak bahĢeder.

3) Vekâlet illi (sebebe bağlı) bir iĢlem iken temsil yetkisinde hukuki sebepten bağımsızlık

söz konusudur.

4) Vekâlet bir sözleĢmedir, temsil ise tek taraflı bir iĢlemdir.

5) Temsil yetkisi tek taraflı irade beyanı ile verilir, vekâlet ise sözleĢmedir, karĢılıklı ve

birbirine uygun irade beyanı ile kurulur.

6) Temsil iliĢkisi borçlar hukuku genel hükümlerinde düzenlenmiĢken vekâlet

sözleĢmesi özel hükümler arasında düzenlenmiĢtir. Özel hükümler genel hükümlere nazaran

öncelikle uygulanır.

7) Vekâlet hem hukuki iĢlemlerin yapılmasına hem de maddi fiillerin yerine

getirilmesine iliĢkin olabilirken, temsil iliĢkisinde sadece hukuki iĢlemler yapılır.

Temsil yetkisinin sona ermesi: a) Temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini

kaybetmesi veya iflas etmesi,

b) Temsil yetkisi bir hukuki iĢlemin yapılması veya süreli olarak verilmiĢ ise, bu iĢlemin

yapılmasıyla veya sürenin sona ermesi,

c) Temsilcinin istifa etmesi, temsil olunanın temsil yetkisini geri alması (azil)

Page 169: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

168

Yetkisiz temsil (TBK. Md. 46-47): Bir kimsenin hiçbir yetkiye sahip olmaksızın veya

sahip olduğu yetkiyi aĢarak bir baĢkası adına ve hesabına hukuki iĢlemler yapmasına ―yetkisiz

temsil‖ denir.

* Temsil olunanı (icazet verene kadar) bağlamaz. 3.kiĢi iĢlemle bağlı

* Ġcazet verilmezse, iyiniyetli 3. kiĢinin menfi zararını yetkisiz temsilci karĢılamak zorunda

Borcun nakli sözleĢmesinin yapılmasıyla, borçlu değiĢir ve borç, kural olarak, yan (fer’i)

haklarla birlikte borcu üstenen Ģahsa geçer. Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin

veren üçüncü kiĢinin ve kefilin sorumlulukları, ancak onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak

rıza göstermeleri hâlinde devam eder. Zira borçlunun değiĢmesiyle birlikte bunların durumları da

tehlikeye girebilecektir.

EKSĠK BORÇ: Bu tür borçlarda ortada mevcut bir borç vardır. Bu borç borçlu tarafından

kendi isteği ile yerine getirilirse ifa geçerlidir. Fakat, borcun ifasının reddedilmesi halinde alacaklı

tarafından talep ve dava edilemeyen borçlardır. Bu sebeple bu çeĢit borçlara ―ifa edilebilir fakat

dava edilemez borçlar‖ denilmektedir. Borçlu kendisini borçlu zannederek hataen ifada bulunsa

bile bu ifa geçerlidir, bu ifa bağıĢlama sayılmaz, sebepsiz zenginleĢme teĢkil etmez.

Eksik borçlara örnek olarak, kumar ve bahis borçları (TBK. Md. 604), evlenme simsarlığı

(tellallığı) (TBK. Md. 524), zamanaĢımına uğramıĢ borçlar örnek verilebilir.

Mal değiĢim (trampa) sözleĢmesi: Bir malın veya hakkın baĢka bir mal veya hak ile

değiĢtirilmesi (mülkiyetinin geçirilmesi) sözleĢmesidir. Mal değiĢim sözleĢmesinde bedel yoktur.

Mal değiĢim sözleĢmesinde, karĢılıklı değiĢtirilen malların birbiriyle eĢit değerde olması

gerekir. Fakat arada değer farkı var ise ve bu değer farkı para ödenerek kapatılıyor ise ortada bir

karma sözleĢme sözkonusudur.

Mal değiĢim sözleĢmesi-takas farkı

BağıĢlama sözleĢmesi: BağıĢlama sözleĢmesi, bağıĢlayanın sağlararası sonuç doğurmak

üzere, malvarlığından bağıĢlanana karĢılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği

sözleĢmedir. Tek tarafa borç yükleyen bir sözleĢmedir. Sadece, bağıĢlayan borç altına

girmektedir.

BağıĢlama yapacak kiĢinin tam fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Veli ve vasi için yasak

iĢlemler bağıĢlama, kefil olma, vakıf kurmadır.

BağıĢlananın ayırt etme gücüne sahip olması yeterlidir.

Bir taĢınmazın veya taĢınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağıĢlanması sözü vermenin

geçerliliği, ancak resmî Ģekilde yapılmıĢ olmasına bağlıdır.

Rücu Ģartlı bağıĢ ve bunun tapu siciline Ģerhi (TBK. Md. 292)

Kira sözleĢmesi: Kira sözleĢmesi, kiraya verenin bir Ģeyin kullanılmasını veya kullanmayla

birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karĢılık kararlaĢtırılan kira

bedelini ödemeyi üstlendiği sözleĢmedir.

Kira sözleĢmesi Ģekle tabi değildir. Sözlü, yazılı ya da noter önünde yapılabilir. Tapu

kütüğüne Ģerhedilebilir. (TBK. Md. 312)

Aile konutu olarak kullanılmak üzere kiralanan taĢınmazlarda kiracı, eĢinin açık rızası

olmadıkça kira sözleĢmesini feshedemez. (TBK. Md. 349)

Vekâlet sözleĢmesi: Vekâlet sözleĢmesi, vekilin vekâlet verenin bir iĢini görmeyi veya

iĢlemini yapmayı üstlendiği sözleĢmedir. SözleĢme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.

(TBK. Md. 502)

Vekâlet akdi, tarafların karĢılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile meydana gelen bir

sözleĢmedir. Vekâlet akdi, herhangi bir Ģekle bağlanmamıĢtır. Bunun gibi, resmi Ģekilde

yapılması gereken bir hukuksal iĢlem için verilen vekâlet dahi bir Ģekle bağlanmamıĢtır. Ancak,

özellikle gayrimenkul satıĢlarında, Noterlik Kanunu gereğince vekilin kimin vekili olduğunu

isbat etmek üzere Noterlikçe düzenlenen resmî yazılı belge (vekâletname) aranmaktadır.

Page 170: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

169

Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme baĢvuramaz,

iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz,

bağıĢlama yapamaz, kefil olamaz, taĢınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.

(TBK. Md. 504/3)

Sona ermesi (TBK 512-513):

1) Tek taraflı sona erdirme

2) SözleĢmeden veya iĢin niteliğinden aksi anlaĢılmadıkça sözleĢme, vekilin veya vekâlet

verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası

TBK.‘nun 514 üncü maddesine göre; ―vekilin, sözleĢmenin sona erdiğini öğrenmeden önce

yaptığı iĢlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleĢme devam ediyormuĢ gibi sorumludur.―

Kefalet sözleĢmesi: Kefalet sözleĢmesi, kefilin alacaklıya karĢı, borçlunun borcunu ifa

etmemesinin sonuçlarından kiĢisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleĢmedir.

Kefalet sözleĢmesi, tek tarafa borç yükleyen bir sözleĢmedir, kefalette sadece kefil borç

altına girmekte, alacaklı ise bundan menfaat elde etmektedir.

* Kefilin borcu fer’i bir borçtur.

* Kefalet borcu, tali (ikincil) bir borçtur, kural olarak önce asıl borçlu takip edilir.

* Ġstisna: Müteselsil kefil (TBK. Md. 586)

* Kefalet sözleĢmesinde kefilin tam fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Sınırlı ehliyetliler,

yani kendilerine yasal danıĢman atananlar ancak danıĢmanın olumlu oyu ile kefil olabilirler (TMK.

Md. 429) Tam ehliyetsizler ve sınırlı ehliyetsizler kefil olamazlar.

* Kefalet sözleĢmesi, yazılı Ģekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar

ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet

tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir

ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleĢmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi Ģarttır.

(TBK. Md. 583)

* EĢlerden biri mahkemece verilmiĢ bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı

yaĢama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleĢmenin

kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiĢ olması Ģarttır (TBK. Md. 584).

NOT:

* Hizmet ve eser sözleĢmesi belirli bir biçime (Ģekle) tabi değildir.

*Ömür boyu gelir sözleĢmesi, yazılı Ģekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.

Page 171: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

170

MEDENİ HUKUK

Page 172: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

171

SOSYAL DÜZEN KURALLARI

Toplum halinde yaĢayan kiĢilerin sosyal bakımdan önemli olan eylem ve davranıĢlarını

düzenleyen, toplum hayatının huzur, barıĢ ve güvenlik içinde akıp gitmesini sağlayan emir ve

yasaklardan oluĢan kuralların tümüne sosyal (toplumsal) düzen kuralları denir.

Sosyal düzen kurallarının kapsamına hukuk, ahlak, din ve görgü (adet) kuralları girer. Bütün

bu kurallar birbirinden farklı alanları düzenleseler de, temelde bu kurallarla hedeflenen amaç,

kiĢilerin davranıĢlarını belli bir düzene bağlama ve dolaysıyla toplumda bir düzen ve güven

ortamını yaratmadır. Ancak, bu kurallar arasında önemli farklar vardır.

Hukuk, kiĢilerin birbirleriyle olan iliĢkilerini düzenleyen ve devlet gücü ile desteklenen

bağlayıcı, genel, soyut ve devamlı kuralların bütünüdür.

HUKUK KURALLARININ TEMEL NĠTELĠKLERĠ

Hukuk kuralları geneldir: Hukuk kuralının genel olması, kiĢisel ayırımlara karĢı bir güvece

teĢkil eder. Bu güvencenin en açık örneği kiĢilerin kanun önünde eĢit olmasıdır. Bir hukuk kuralının

aynı durumda, bulunan kiĢilere uygulanmasıdır.

Hukuk kuralları soyuttur: Bir hukuku kuralının belli tek bir olaya değil, aynı özelliği

gösteren bütün olaylara uygulanmasıdır. Örnek, NiĢanlanma evlenme vaadiyle olur (TMK.118), Bu

kural somut bir niĢanlanma olayı için değil, her niĢanlananlar için geçerlidir.

Hukuk kuralları süreklidir: Bir hukuk kuralının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren

kaldırılıncaya kadar uygulanmasıdır.

Hukuk kuralları yaptırıma bağlıdır: Bir hukuk kuralına uyulmadığı takdirde devlet

gücünün kiĢiyi o hukuk kuralına uymaya zorlamasıdır.

HUKUKUN ÇEġĠTLĠ ANLAMLARI

-Pozitif hukuk: Belli bir ülkede, belli bir zamanda yürürlükte bulunan yazılı ve yazılı

olmayan tüm hukuka pozitif hukuk denir. Bu hukukun içinde örf ve adet hukuku da vardır. Yani

yazılı ve yazılı olmayan hukukun tamamıdır. Buraya yargıcın yarattığı hukuk da dahildir.

-Mevzu hukuk: Belli bir ülkede, belli bir zamanda yürürlükte bulunan hukuk kurallarından

sadece yazılı olanlarını kapsar. Mevzu hukuk, yetkili bir makam tarafından konmuĢ hukuk

kurallarının bütünüdür. Bu hukuku oluĢturan yazılı kaynakların tamamına kısaca mevzuat da

denilmektedir.

-Tarihi hukuk; Yürürlükten kalkmıĢ olan hukuktur.

-Doğal hukuk; Pozitif hukuktan bağımsız, onun üstünde yada yanında yaĢayan, ulaĢılması

ideal olan yani olması gereken hukuktur. Doğal hukuk yürürlükteki hukukun denetleyicisi ve

düzenleyicidir. Tabii hukuk yazılı hukuk kuralı haline gelirse pozitif hukuk halini alır.

- Kamu hukuku veya özel hukuk; Kamu hukuku ve özel hukuk ayrımının baĢlangıcı Roma

Hukukuna dayanır. Kamu hukukunda, egemen güç olarak devletle kiĢiler arasında veya devletle

baĢka devletlerarasındaki iliĢkileri düzenlenir. Özel hukukta ise, eĢit durumdaki kiĢiler arasındaki

iliĢkiler veya özel hukuk iliĢkisine giriĢen devletle iliĢkiye giriĢtiği kimse arasındaki iliĢkileri

düzenlenir.

Kamu Hukuku– Özel Hukuk Karma Hukuk Dalları

Anayasa Hukuku – -Medeni Hukuk -ĠĢ Hukuku

Ġdare Hukuku – -Ticaret Hukuku -Toprak hukuku

Ceza Hukuku – -Milletlerarası Özel Hukuk -Bankacılık Hukuku

Ceza Usul Hukuku – -Borçlar Hukuku

Devletler Hukuku

Page 173: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

172

MEDENĠ HUKUK VE MEDENĠ KANUN

Medeni hukuk, bir ülkedeki vatandaĢların Ģahsi durumlarını, ailevi iliĢkilerini, mallar

üzerindeki hak ve yetkilerini, diğer Ģahıslara olan borç iliĢkilerini, ölümlerinden sonra miraslarının

akıbetini düzenleyen kuralların yer aldığı hukuk dalıdır. Medeni hukuk, sadece gerçek kişileri değil,

özel hukukta yer alan tüzel kişilerle ilgili düzenlemeleri de kapsar.

Medeni hukuk ve medeni kanun kavramları birbirleri yerine kullanılsa da aslında anlamları

farklıdır. Medeni hukuk özel hukukun geniĢ bir alanını teĢkil ettiği halde, medeni kanun bu alandan

sadece bir bölümdür.

Medeni hukuk; kanun, örf ve adet, yargıcın yaratığı hukukun tamamından oluĢur. Medeni

kanun ise, dar anlamda sadece yürürlükteki Türk Medeni Kanunu, geniĢ anlamda ise Türk Medeni

Kanunu yanında Türk Borçlar Kanunu‘nu kapsar.

Medeni hukukun konusu, yukarıda da ifade edildiği gibi; kiĢiler hukuku, aile hukuku, eĢya

hukuku, miras hukuku ve borçlar hukukudur.

TÜRK MEDENĠ KANUNU'NUN SĠSTEMATĠĞĠ

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 22/11/200l'de yürürlüğe girmiĢ olup, önceki Medeni

Kanunda kullanılmıĢ pek çok Arapça veya Osmanlıca terim, yeni Kanunda oldukça arılaĢtırılarak

günümüz Türkçesiyle ifade edilmiĢtir.

Yeni Medeni Kanun‘unda ihtiyaca uygun olarak önemli değiĢiklikler yapılmıĢtır.

DeğiĢikliklerin en önemli kısmı ―aile hukuku‖ alanında ele alınmıĢtır. Bu alandaki hükümler kadın-

erkek eĢitliği ilkesine dayanarak hazırlanmıĢtır. Örneğin;

-Yeni Medeni Kanun ile "aile reisi kocadır" ibaresi değiĢtirilerek "evlilik birliğini eĢler

beraber yönetirler" ibaresi getirilmiĢtir.

-Evin seçimini kocanın yapacağı hükmü değiĢtirilerek, eĢlerin oturacakları evi birlikte

seçecekleri hükmü getirilmiĢtir.

-Yeni Medeni Kanunda eĢlerden birinin meslek ve iĢ seçiminde diğerinin iznini almak

zorunda olmadığı hükmü getirilmiĢtir. Bu düzenlemeyle eĢler mesleklerini diğer eĢten izin almadan

sürdürebileceklerdir.

-Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemiĢse geçerli olan kanuni mal rejimi

"mal ayrılığı" iken, Yeni Kanunda "edinilmiĢ mallara katılma rejimi" getirilmiĢtir.

-Aile konutu ile ilgili yapılan düzenlemede, eĢlerden biri diğerinin açık rızası olmadan aile

konutu üzerindeki tasarruflarına sınırlandırma getirilmesidir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un sistematiği Ģöyledir.

—BaĢlangıç hükümleri

—KiĢiler Hukuk

Gerçek kiĢiler

Tüzel kiĢiler

—Aile hukuku

Evlilik hukuku

Hısımlık hukuku

Vesayet hukuku

—Miras hukuku

—EĢya hukuku

MEDENĠ HUKUKUN KAYNAKLARI

Türk Medeni Kanunu‘nun 1 inci maddesi, hakimin önüne gelen bir meselede önce

yazılı hukuk kurallarını uygulayacağını, bu kaynaktan meseleye uygulanacak bir kural

bulunmadığı takdirde yine hukuk kaynakları arasında yer alan yazılı olmayan hukuk

kurallarının, örf ve adet kurallarının uygulanacağını düzenlemiĢtir. Buradan da bir sonuç

alınamıyorsa, bu takdirde hakim kendisi kanunkoyucu olsaydı, meseleyi nasıl bir kural

koyacak idiyse ona göre karar verecektir. Bu madde ve baĢlangıç kısmında bulunan diğer

Page 174: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

173

maddeler özel hukuk alanı yanında kamu hukuku ile ilgili alanlarda iĢin mahiyetine uygun

düĢtüğü oranda uygulanır.

BoĢluk doldurmaya iliĢkin Medeni Kanun‘un 1 inci maddesinin ik inci fıkrası ceza

hukuk ile vergi hukukunda uygulama alanı bulamaz. Çünkü bu alanlarda kanunilik ilkesi

geçerlidir.

MEDENĠ HUKUKUN ASLĠ KAYNAKLARI 1- Anayasa: Kanun: Yasama organı tarafından belirli usullere uyularak hazırlanan yazılı

hukuk kuralı.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK): KHK çıkarma yetkisi yasama organı tarafından

Bakanlar Kuruluna kanun ile verilebilir. Bu kanun; KHK çıkarma süresini, hangi konuda KHK

çıkarılacağını, çıkacak KHK'nın amacını belirler.

Tüzük: Kanunların uygulanmalarını göstermek ve kanunda belirtilmiĢ konuları aydınlatmak

için Bakanlar Kurulunca çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır. Tüzükler, DanıĢtay incelemesinden

geçirilmeden çıkarılamaz.

Yönetmelik: Bakanlıkların ve kamu tüzel kiĢilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren

kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak için çıkarılan ve bunlara aykırı olmayan

kurallardır.

Ġçtihadı BirleĢtirme Kararları: Türk hukukunda Ġçtihadı BirleĢtirme Kararları mahkemeler

için bağlayıcıdır. Daireler arasındaki farklı uygulamaların ortadan kaldırılması için baĢvurulan bir

yoldur. Bu kararlar resmi gazetede yayımlanır.

TBMM'ce kabul edilen uluslar arası sözleĢmeler (Anayasa 90/son fıkra)

MEDENĠ HUKUKUN TALĠ KAYNAKLARI

1) Örf ve Adet Hukuku: Yazılı olmayan hukuk kurallarından oluĢur. Bir toplumda sürekli

tekrarlanma yolu ile yerleĢmiĢ bulunan, ne zamandan beri uygulandığı bilinmeyen ve toplulukça

uyulması zorunlu olduğu düĢünülen davranıĢ kurallarıdır.

Bir örf ve adet kuralının doğumu için gerekli koĢullar;

-Süreklilik öğesi, (ne zamandan beri uygulandığının bilinmemesi, kuralın yerleĢmiĢ olması)

-Genel inanç unsuru, (uyulmadığı takdirde, bir yaptırımla karĢılaĢılacağı yolunda bir inancın

toplumda yerleĢmiĢ olması)

-Ülkede geniĢ kitlelerce benimsenmesi, (bağlayıcı olduğu geniĢ kitleler tarafından

benimsenmiĢ olan kurallar)

2) Hâkim Tarafından Yaratılan Hukuk Kuralları: Herhangi bir olay hakkında yazılı yada

yazısız hukuk kuralı bulunmadığı yani hukuk boĢluğu bulunduğu zamanlar yargıcın bizzat kanun

koyucu gibi davranarak olayı çözümlemek üzere kural yaratacağı Türk Medeni Kanununda

düzenlenmiĢtir.

Türk Medeni Kanunun birinci maddesi hakime gerektiğinde hukuk kuralı yaratma yetkisi ve

hatta aynı zamanda görevini verir. Hakim, medeni hukukun yazılı ve yazılı olmayan kaynakları

içinde önündeki konuya uygulanabilecek bir hüküm bulamadığı takdirde, bu yetkisini kullanmak

zorundadır.

MEDENĠ HUKUKUN YARDINCI KAYNAKLAR

1-Bilimsel (Doktrin) GörüĢler: Hukuk bilimiyle uğraĢan bilim insanlarının hukuki sorulara

iliĢkin görüĢ ve düĢünceleridir.

2- Mahkeme kararları

HUKUK BOġLUĞU VE KANUN BOġLUĞU NEDĠR?

BoĢluk doldurma görevi esas itibariyle kanunkoyucudadır. Bununla beraber, Medeni

Kanun‘un bu yetkiyi hakime tanımıĢtır. Hukuk boĢluğu ve kanun boĢluğu farklı kavramlardır.

Hukuk boĢluğu kavramı kanun boĢluğu kavramına göre daha geniĢ bir anlam ifade etmektedir.

Hukuk boĢluğu; Somut olaya uygulanacak yazılı ya da yazılı olmayan bir hukuk kuralının

bulunmaması durumunu ifade eder. Burada hâkimin hukuk yaratması müessesi devreye girer.

Kanunda belli bir olay için uygulanabilir bir kural yoksa yargıç bu durumda örf ve adet hukukuna

bakar. Burada da kural yoksa yargıç kanun koyucu gibi kanun koyar.

Page 175: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

174

Kanun boĢluğu: Kanun boĢluğu kavramından, gerekli kanuni düzenlemelerdeki eksiklik

anlaĢılır. Kanundaki boĢluklar değiĢik açılardan ayrım konusu yapılmıĢtır.

a) Kural içi boĢluk: Burada, kanun koyucu belli bir hukuki mesele için bir çözüm

öngörmüĢtür, fakat bu çözümün somut olaya uygulanması doğrudan doğruya uygulanması mümkün

değildir.

Kanun koyucu, bazen bir hususu düzenlemez, fakat baĢka bir maddeye yollama (atıf)

yapar, ya da bazen, genel ilkeyi öngörürken içeriğinin doldurulmasını kasıtlı olarak hakime

bırakmıĢtır. (―takdir hakkı‖, .‖haklı sebepler‖, ―hukuka ve hakkaniyete göre karar verir‖ gibi

ifadelerle) Hakim de bu çeĢit boĢluğu takdir yetkisini kullanarak doldurur. Bu nedenle bu çeĢit

boĢluğa bilinçli boĢluk denilir.

ÖRNEK: -Taraflardan biri diğerini sakatladı. Mahkemeye çıktığında yargıç zararın olup

olmadığına veya zararın ne kadar olduğuna karar verir.

-Haklı nedenlere dayanan kimse ismini değiĢtirilebilir. Kanunda haklı nedenler belli

olmadığından karar yargıca aittir.

-BoĢanma halinde, ortak çocuğun velayetinin kime verileceğine hakim belirler.(TMK 182)

b) Kural dıĢı boĢluk: Kural içi boĢlukların dıĢında kalan diğer boĢlukların hepsi kural dıĢı

boĢluktur. Bu boĢlukları kanun koyucu istemeden bırakmıĢtır. Kural dıĢı boĢlukların ortaya çıkıĢ

nedeni, kanun koyucunun bu boĢluğu görmemiĢ olması, öngörememesi, unutkanlığı dolayısıyla

ortaya çıkar. Bu nedenle bu çeĢit boĢluğa bilinçsiz boĢluk da denilir.

TÜRK MEDENĠ HUKUKUNUN TEMEL BAZI ĠLKELERĠ

Dürüstlük Ġlkesi: Dürüstlük ilkesi; orta zekalı, normal, makul kimselerin haklarını

kullanırken ve borçlarını yerine getirirken karĢılıklı güvene, ahlaka, ve dürüstlüğe dayalı ve

herkesçe benimsenen kurallar bütünüdür.

Türk Medeni Kanunu‘nun 2. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes, haklarını kullanırken ve

borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır" denilmektedir.

Dürüstlük kuralı, hukukun genel ilkelerindendir. Bu ilke, genel ahlak ve kamu yararı

düĢüncesi ön planda tutularak düzenlenmiĢ bir temel ilkedir.

Diğer taraftan aynı Kanun maddesinin ikinci fıkrasında, hakkın açıkça kötüye kullanılması

yasaklanmıĢtır.

ÖRNEK; Borcun gece saat 2‘de veya bozuk paralarla ödenmesi, velayet hakkına sahip

babanın çocuğuna hırsızlık yaptırmaya zorlaması, malik, mülkiyet hakkını kullanırken komĢularını

rahatsız edecek Ģekilde kullanamaz, gürültü yapamaz, aĢırı duman çıkartamaz veya yararı olmadığı

halde komĢusunun manzarasını kapatamaz, ev sahibi kiracının evi boĢaltmasından sonra evi

yıkacağı kesin olmasına rağmen evi temiz ve boyalı olarak teslim etmesini kiracıdan istemesi,

Evlilik müessesinin vatandaĢlık kazanmak için kullanılması, kanuna karĢı hile yapılması

Ġyiniyet Ġlkesi: Ġyi niyet, "bir hukuki sonucun doğmasına engel olan bir durumun varlığını

bilmeme ve bilmesi de gerekmeme" Ģeklinde tanımlanabilir. Buna, "iyi niyet karinesi" denir.

Ġyi niyetin unsurları yanlıĢ bilgi veya bilgisizliğin mazur görülebilecek olması ve bu hususun

kanunda özel olarak düzenlenmiĢ olmasıdır. Ġyi niyet hakların kazanılmasına hizmet eder,

Türk Medeni Kanunu‘nun 3. maddesinde, "Kanunun iyi niyete hukuki sonuç bağladığı

durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen

özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz." hükmündedir.

Kural olarak mülkiyet hakkının geçerli surette devren kazanılabilmesi için, hakkın konusu

olan eĢyayı devredenin malik olması gerekir. Bu, "kimse sahip bulunduğu haktan fazlasını

baĢkasına devredemez." diyen Roma Hukuku kuralının gereğidir.

Ġyiniyetin Arandığı Zaman: Ġyiniyetin korunabilmesi için iyiniyeti aranan kimsenin

belirli bir zamanda iyiniyetli olmasıdır. Ġyiniyet ya belirli bir anda veya belirli bir süre içinde aranır.

Ġyiniyet, bazen hakkı doğuran iĢlemin yapıldığı, dolaysıyla hakkın doğduğu anda aranır. Yani,

sonradan doğan kötü niyet zarar getirmez.

Page 176: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

175

ÖRNEK; Sahibinin elinden rızasıyla çıkan bir taĢınırı, emin sıfatıyla elinde bulunduran

kiĢiden iyiniyetle kazanan kiĢi, o taĢınırın sahibi olur ve kazandıktan sonra engel bir durumun

varlığını öğrense de sonuç değiĢmez.

Bazen de iyiniyetin, hakkın kazanılması sırasında varlığı ve hakkın kazanılmasından itibaren

de belirli bir süre devam etmesi aranır.

ÖRNEK; Haklı bir neden olmadan, tapu sicilinde adına kayıtlanan bir taĢınmazı iyiniyetli

olarak on sene süreyle çekiĢmesiz ve kesintisiz elinde bulunduran kiĢi, onun maliki olur.

- Bir baĢkasının taĢınır bir malını (hırsızlık malını) iyiniyetle ve beĢ yıl kesintisiz ve

çekiĢmesiz elinde bulunduran kiĢi, onun maliki olur.

Ġyiniyetin Korunduğu Durumlar

TaĢınır mülkiyetin kazanılmasında iyiniyetin etkisi

Sahibinin elinden rızasıyla çıkan taĢınırlar yönünden;

Bu gibi eĢya, kullanmak, saklamak, korumak, baĢkasına iletmek üzere bir kiĢiye

bırakılmaktadır. Bu yolla kendisine eĢya tevdi edilen kiĢiye, emin kiĢi denilir. Emin kiĢi kural

olarak kendisine tevdi edilen bu eĢya üzerinde temliki tasarruflarda bulunamaz. Yani bu eĢya

üzerinde baĢkası lehine bir ayni hak kuramaz.

Emin sıfatıyla zilyet olan kiĢiden taĢınır malı alan üçüncü kiĢi iyiniyetli olma koĢuluyla

taĢınırın mülkiyetini kazanır.

Sahibinin elinden rızası dıĢında çıkan taĢınırlar yönünden;

Bir taĢınırın, sahibinden çalınması, elinden zorla alınması, sahibi tarafından bir yerde

unutulması, kaybedilmesi, düĢürülmesi yada doğal güçler tarafından sürüklenip götürülmesi

sahibinin elinden rızası dıĢında çıkması demektir. Bu gibi taĢınırlar üzerinde kural olarak iyiniyetle

doğrudan doğruya mülkiyet kazanılamaz. Bunlar üzerinde istisnai olarak ve ancak belli Ģartların

gerçekleĢmesiyle mülkiyetin kazanılması mümkün olabilir.

ĠSTĠSNA 1) Ancak zamanaĢımı ile (5 yıl) söz konusu taĢınırlar iyiniyetin varlığı koĢulu ile

kazanılabilir.

ĠSTĠSNA 2) Para ve hamiline yazılı senetler iyiniyetle kazanılabilir. Ġyiniyetin kazanmayı

sağlayan iĢlemin yapıldığı anda var olması yeterlidir.

Bir taĢınırı, pazardan yada bir açık artırmadan yahut da benzeri eĢyaların satıldığı yerden

iyiniyetle kazanan kiĢi iyiniyetine karĢın onun maliki olamaz. Fakat burada iyiniyetin bir etkisi

vardır. TaĢınırın sahibi ancak bu bedelini ödeyerek malını geri alabilir.

TaĢınmaz mülkiyetin kazanılmasında iyiniyetin etkisi

TaĢınmaz üzerindeki ayni hakların doğumu, devredilmesi ve kazanılması tapu siciline tescil

yoluyla gerçekleĢir. Tapu sicilleri devlet memurları tarafından tutulan resmi sicillerdendir. Hiç

kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini iddia edemez. Zira Türk Medeni Kanunu 1020.

maddesinde, tapu sicillerinin ilgileri tarafından bilindiği hususunda kesin, yani çürütülmesi

mümkün olmayan bir karine koyar.

Tapu kaydını doğru olmadığını bilmeyen bir kiĢi, iyiniyetle malik gözüken kiĢiden taĢınmazı

devralırsa onun kazanması korunur. Bu durumda kiĢi mülkiyeti kazandıran iĢlemin yapıldığı anda

iyiniyetli ise, bu mülkiyeti kazandırmada yeterlidir.

Bir kiĢi haksız yere tapuda adına kayıtlanmıĢ bulunan bir taĢınmazı on yıl boyunca çekiĢmesiz

ve kesintisiz olarak, malımdır diye elinde bulundurursa olunun maliki olur. Buna olağan

zamanaĢımıyla taĢınmaz mülkiyetinin kazanılması denilir.

Diğer durumlarda iyiniyetin hakların kazanılmasındaki etkisi

Türk Medeni Kanunu, birden çok evliliği yasaklamıĢ olmasına karĢın kiĢi ikinci evliliği

yapmıĢ ve birinci evlilik ölüm ya da her hangi bir nedenle ortadan kalkarsa, ikinci evlilikteki eĢ

iyiniyetli olmak koĢulu ile artık ikinci evlilik ortadan kaldırılamaz.

Page 177: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

176

KĠġĠLER HUKUKU (TMK 8. madde ve devamı)

KiĢiler hukukunun konusu, kiĢi (Ģahıs) denilen varlıkların bazı hukuksal iliĢkileridir. KiĢiler

hukukuna hakim olan temel ilkeler; kiĢilerin eĢitliği, özgürlüğü ve kiĢiliğin korunmasıdır.

Hak ehliyetine sahip yani hak ve yükümlülüklere (borçlara) sahip olabilen varlıklara kiĢi

denilmektedir. KiĢiler, Türk Medeni Kanununda, gerçek ve tüzel kiĢiler olarak ikiye ayrılmıĢtır.

Ġnsanlar gerçek kiĢileri, belirli amaçlarla bir araya gelen Ģahıslardan veya belirli amaca özgülenen

mal topluluğundan oluĢan ve kendilerine o topluluktan bağımsız olarak kiĢilik tanınan mal yada

Ģahıs toplulukları da tüzel kiĢileri oluĢturmaktadır.

Gerçek KiĢiliğin BaĢlangıcı: Gerçek kiĢiliğin baĢlangıcı, çocuğun tam ve sağ doğmuĢ olması

halinde mümkün olup, gerçek kiĢinin kiĢiliğinin baĢlangıcı ile birlikte hak ehliyeti de devreye girer.

Tam doğum, çocuğun ana bedeninden tümüyle ayrılması ve sağ doğum da, çocuğun ana bedeninden

sağ olarak ayrılması ayrıldıktan sonra bir an da olsa yaĢamıĢ olması anlamına gelir.

Cenin Hukuksal Durumu: Türk Medeni Kanunu, çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak

koĢuluyla, ana rahmine düĢtüğü andan baĢlayarak elde edeceğini belirtilmiĢtir (TMK.28/2). Bu

düzenleme ile aslında cenine kiĢilik tanınmıĢ olmayıp, ceninin ilerdeki haklarını ve çıkarlarını

koruma amacı güdülmektedir.

Gerçek KiĢiliğin Sona Ermesi ve Sonuçları: Gerçek kiĢilerde kiĢiliği sona erdiren en doğal

neden ölümdür. (TMK 28/1) Ölüm olayı ile, hak sujesi olma özelliği ortadan kalkar. Ölüm ile

özellikle kiĢiye bağlı mameleki haklar ve yükümlülükler, eĢya hukukundan doğan haklar, alacak ve

borçlar, fikri haklar, kısaca intikale elveriĢli haklar hiçbir iĢleme gerek kalmaksızın mirasçılarına

geçer.

Ancak, Türk Medeni Kanunu‘nda, ölüm dıĢında, kiĢiliği sona erdiren ve ölüme eĢdeğer

sonuçlar doğuran bazı durumlar da düzenlenmiĢtir. Türk Medeni Kanunu‘nda ölümle ilgili baĢlıca

üç karine vardır:

1) BĠRLĠKTE ÖLÜM KARĠNESĠ: Birlikte ölüm karinesi, ölüm anının saptanamaması

durumunda miras haklarının ne olacağıyla ilgili bir karinedir. Medeni Kanunun 29/II nci

maddesinde yer alan bu karineye göre, "Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü

ispat edilemezde, hepsi aynı anda ölmüş sayılır". Bu karinenin sonucu olarak da, aynı anda ölmüĢ

sayılan bu kiĢilerden hiç biri diğerinin mirasçısı olamaz. Birlikte ölüm karinesi aksi ispat edilebilen

bir karinedir.

2) ÖLÜM KARĠNESĠ: Ölüm karinesi Türk Medeni Kanunun 31 ve 44 üncü maddelerinde

düzenlenmiĢtir. Medeni Kanunun 31inci maddesinde, bir kimse ölümüne kesin gözle bakılmayı

gerektiren durumlar içinde kaybolursa cesedi bulunamamıĢ olsa bile gerçekten ölmüĢ sayılır,

denilmektedir. Ölüm karinesinden yararlanmak isteyenler, sadece olayı ispatlamakla

yükümlüdürler. Ölüm karinesi adi bir karinedir. Ölüm karinesi ile kiĢinin mal varlığı mirasçılarına

geçer. Mirasçılar teminat vermek zorunda değildir. Hakkında ölüm karinesi olan bir kimsenin ölmüĢ

olduğuna karar verilmiĢse, kiĢinin evliliği kendiliğinden son bulur. KiĢilik hakları sona erer.

Ölümüne kesin gözüyle bakılacak koĢullar içinde kaybolup cesedi de bulunamayan kiĢinin

nüfus kütüğüne, yerel en büyük mülki amirin emriyle ölü kaydı düĢülür.

Örnek, uçak okyanusa düĢmüĢtür, birlikte kayak yapan kiĢilerden birinin göz önünde çığ

altında kalması, tsunami olayında kaybolan kiĢinin olayında olduğu gibi

3) GAĠPLĠK KARĠNESĠ: Türk Medeni Kanunu‘nun 32 ve devamı maddelerinde

düzenlenen gaiplik karinesinde, ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun

zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli bir olasılık varsa,

ilgililerin baĢvurusu üzerine mahkemece bu kiĢinin gaipliğine karar verebilir.

Page 178: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

177

Gaiplik kararı alındıktan sonra gaip evli ise evliliği kendiliğinden sone ermez. Bunun için ya

gaiplik kararı istenirken, evlilik birliğinin de sona ermesi talep edilir ya da eĢ ayrıca bir dava ile

evliliğin feshini isteyebilir.

Gaiplik kararı üzere; kimlerin gaibin mirasçısı olacağı, karar tarihine göre değil, kiĢinin

ölüm tehlikesi içinde kaybolma ya da son haber alma tarihine göre tespit edilir. Evliliğin feshi kararı

ile evlilik birliği sona ermiĢ olur. Sonradan gaip çıkagelirse evlilik birliğini devam ettirmek

istiyorlarsa tarafların yeniden evlenmeleri gerekir.

Gaibin geri dönme ihtimali olduğundan, terekenin mirasçılara teslimden önce, mirasçıların bir

teminat vermeleri istenmiĢtir. Teminat süresi, ölüm tehlikesi içinde kaybolmada, terekenin

mirasçılara teslimimden itibaren 5 yıl, uzun süreden beri haber alamama halinde, son haber alma

tarihinden itibaren 15 yıldır. Gaip 100 yaĢına geldiğinde ise, teminat gösterme süresi kendiliğinden

sona erer. Örnek, bir akıl hastasının kaybolması,

KĠġĠ EHLĠYETLERĠ

HAK EHLĠYETĠ

Hukuk düzeni, her insanın haklara ehil olacağını hükme bağlamıĢtır. Hak ehliyeti, haklara ve

borçlara sahip olabilme yeteneğidir. Türk Medeni Kanunu‘nun 8 inci maddesinde, her insanın hak

ehliyetinin olduğu, bütün insanların hukuk düzeninin sınırları içinde hak edinmede ve borç altına

girmede eĢit durumda olduğu düzenlenmektedir. Hak ehliyetinin genellik ilkesidir.

Ġnsanlar, kiĢi olmaları nedeniyle hak ehliyetine sahiptirler. Bu yeteneğe sahip olabilmek için,

kiĢilerin herhangi bir iĢlem yapmaları ya da eylemde bulunmaları gerekmez. EĢitlik ilkesi

gereğince, hak ehliyetine sahip olma bakımından kural olarak kiĢiler arasında hiçbir fark

gözetilmez.

FĠĠL EHLĠYETĠ Fiil ehliyeti, bir kiĢinin kendi eylemleriyle lehine haklar ve aleyhine borçlar yaratabilmesi

yeteneğidir. (TMK.9). Fiil ehliyeti, hak ehliyeti gibi doğumla kazanılmaz. Bu ehliyetin

kazanılabilmesi için, kiĢiliğin kazanılmıĢ olması (tam ve sağ doğum) yeterli değildir. Ayrıca kiĢinin

belirli bir akılsal ve psikolojik olgunlukla (ayırt etme gücü) birlikte, belirli bir yaĢ olgunluğuna

(erginlik) da ulaĢmıĢ olması gerekir.

Fiil Ehliyetinin ġartları

1) Ayırtım Gücüne Sahip Olmak: Türk Medeni Kanunun 13. maddesinde, "yaşının

küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya sarhoşluk ya da bunlara benzer

sebeplerden biriyle akla uygun bir biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu

Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denilmektedir. Buna göre ayırtım gücünün, akla uygun

biçimde davranma, makul surette hareket edebilme yeteneği olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

Yani, akla uygun biçimde davranma yeteneğini, "KiĢinin eyleminin doğuracağı hukuki

sonuçları önceden anlayabilme, kestirebilme ve buna uygun olarak davranabilme yeteneği"

biçiminde tanımlayabiliriz.

Hangi yaĢtan itibaren küçüklerin ayırt etme gücüne sahip olduğunu kanunkoyucu

düzenlememiĢtir. Hakim, duruma göre karar verecektir.

Ergin (ReĢit) Olma: Öğretide erginlik, belli bir yaĢa gelmek, yada kanun koyucu tarafından o

yaĢa gelmiĢ gibi olgunlaĢmıĢ sayılmak olarak kabul edilir. Ergin sayılmak için gerekli Ģartlar

Medeni Kanun‘da belirtilmiĢtir. Ergin sayılma durumu üç grupta toplanabilir;

Normal Erginlik: Erginlik kural olarak, 18 yaĢın tamamlanması ile kazanılır. (TMK. ll).

Herhangi bir iĢleme gerek kalmaksızın kiĢi kendiliğinden ergin olur.

Evlenme ile Kazanılan Erginlik: Türk Medeni Kanunumuzun 11. maddesinin ikinci

fıkrasındaki "Evlenme, kiĢiyi ergin kılar" biçimindeki düzenlemeyle, kiĢilerin evlenme yoluyla

erginliğe kavuĢabilecekleri kabul edilmiĢtir.

Page 179: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

178

Türk Medeni Kanunumuza göre olağan hallerde evlenme kadın-erkek için 17 ve olağanüstü

durumlarda da 16 yaĢın doldurulmasıyla mümkündür.(TMK. 124 Evlenme ile kazanılan erginlik

kesindir ve sonradan evliliğin ortadan kalkmasından etkilenmez.

c) Yargısal Erginlik (Kaza-i RüĢt): Türk Medeni Kanunu‘nun 12. maddesinde, "On beş yaşını

dolduran küçük, kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilir" denilmektedir. .

Bu yolla erginliğin kazanılması için, onbeĢ yaĢın tamamlanmıĢ olması, küçüğün rızasının

bulunması; velisinin muvafakati gerekmektedir.

Velisinin izninin istenilmesinin sebebi erginlik kararı ile veli velayet hakkını kaybetmektedir.

Burada ana ve babanın rızası birlikte aranır. Yargısal erginliğine karar verilen bir kimse, kanunda

açıkça aksi düzenlenmemiĢse, her türlü hukuki iĢlemi yapabilir. Yani, 16 yaĢında yargısal

erginliğine karar verilen bir kiĢi, evlenme akdini yapabilmek için hakimin iznini almak zorundadır.

Çünkü, olağan hallerde evlenme yaĢı 17‘dir.

Kısıtlı Olmama: Fiil ehliyetinin üçüncü ve olumsuz koĢulu, kısıtlanmamıĢ olmaktır.

Kısıtlılık, bir kimsenin kanununda öngörülen muayyen sebeplerden birine dayanarak, mahkeme

kararı ile fiil ehliyetinden tamamen veya kısmen mahrum edilmesidir. Kısıtlılık kararı sadece ergin

kiĢiler hakkında alınır. Çünkü, küçükler zaten velayet veya vesayet altındadır ve korunmaktadırlar.

Kısıtlama nedenleri Türk Medeni Kanunun 405 ve devamı maddelerinde sayılmıĢtır. Bunlar, akıl

hastalığı veya akıl zayıflığı, savurganlık, alkol veya uyuĢturucu madde bağımlılığı, kötü yaĢam

tarzı, kötü yönetim, bir yıl veya daha uzun süre özgürlüğü bağlayıcı cezaya m a h k û m iyettir.

Bu durumlar dıĢında da, yaĢlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle

iĢlerini gerektiği gibi yönetemeyen kiĢinin, kendi isteği ile kısıtlanması olanağı da vardır (TMK.

408).

FĠĠL EHLĠYETĠ YÖNÜNDEN KĠġĠ GRUPLARI:

Kanun tam ve sağlıklı iradesi olmayan kiĢiyi, tam ve sağlıklı iradeye sahip kiĢi karĢısında

daha fazla korumuĢtur. KiĢileri sahip oldukları fiil ehliyetine göre dört grupta toplamak

mümkündür.

1- Tam Ehliyetliler: Tam ehliyetliler, ayırt etme gücüne sahip, ergin ve hakkında kısıtlılık

kararı alınmamıĢ olan kiĢilerdir. Bunların fiil ehliyetleri tamdır. Kendi fiilleri ile hak kazanabilir ve

borç altına girebilirler. Tam ehliyetliler verdikleri her türlü zarardan mesuldür. Hukuksal iĢlem ve

haksiz fiil ehliyetleri tamdır.

2- Sınırlı Ehliyetliler: Bunlar ayırt etme gücüne sahip, ergin ve hakkında kısıtlılık kararı

alınmamıĢ kiĢilerdir. Kanun koyucu yine de bunların menfaatlerini korumak amacıyla fiil

ehliyetlerini kısıtlamıĢ ve bazı iĢlemleri yaparken onaylarını alınması veya mallarının idaresi için

kendilerine kanuni danıĢman atanması uygun görmüĢtür.

Bunlar, kendilerine kanuni müĢavir tayin edilmiĢ kimseler ile evli kiĢilerdir. Bir kimsenin

kısıtlanmasına yeterli sebep bulunmamakta birlikte yine de çıkarları için onun fiil ehliyetine bir

sınırlama getirilmesi gerekmiyorsa ona bir müĢavir tayin edilmesini öngörmektedir. (TMK. 429)

Evli kiĢiler de kural olarak, tam ehliyetli kiĢiler gruba girmekle birlikte bazı durumlarda diğer

eĢin izni veya muvafakaatını alması gerekir. (Örnek; TMK 223-Payın naklinde diğer eĢin rızasının

olması, 199- hakim kararıyla diğer eĢin tasarruf yetkisinin sınırlanması, 194-Aile Konutu ġerhi)

3-Sınırlı Ehliyetsizler: Ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte henüz erginliğe

ulaĢmamıĢ kiĢiler ile ayırt etme gücüne sahip, ergin ancak kısıtlanmıĢ kiĢiler girer. Bunların kanuni

temsilcileri, velileri veya vasileridir. Sınırlı ehliyetsizlerin eylem ehliyetine sahip olmamaları asıl

kuraldır.

Kanuni temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi iĢlemleriyle borç altına giremezler, ancak

karĢılıksız kazanmada ve kiĢiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada kanuni temsilcilerinin rızası

aranmaz, ayrıca haksız fiillerinden sorumludur. (TMK. 16)

Page 180: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

179

Sınırlı ehliyetsizler için kanun tarafından kanuni temsilciler öngörülmüĢtür. Küçükler için

velayet müessesesi kısıtlılar için de vesayet müessesesi kanunda düzenlenmiĢtir. Ġstisnaen

kısıtlanmıĢ bir kiĢi de velayet altına alınabildiği gibi velayet altında bulunmayan küçük de vesayet

altına konulabilir.

A) Hukuki ĠĢlem ehliyeti açısından sınırlı ehliyetsizlerin durumu:

a)Kanuni temsilcinin rızasına bağlı iĢlemler:

TMK.16. maddesinde sınırlı ehliyetsizlerin kanuni temsilcilerinin rızası olmadan kendi

tasarrufları ile borç atına giremeyeceklerini ifade eder. Bu açıdan bakılınca vesayet altındaki sınırlı

ehliyetsizler (TMK 449‘daki kefil olmak, önemli bağıĢlarda bulunmak, vakıf kurmak) Ģeklindeki

yasaklar saklı kalmak kaydıyla) kanuni temsilcinin rızasını alarak tam ehliyetlilerin yapabilecekleri

iĢleri yapabilirler.

TMK. velayet altındaki ayırt etme gücüne sahip küçük ve vesayet altındaki ayırt etme gücüne

sahip kısıtlıların yaptıkları iĢlemlerde kanuni temsilcinin rızasının alınması Ģartını aynı esaslara tabi

kılmıĢtır. Sınırlı ehliyetsizlerin davaya taraf olabilmesi için de kanuni temsilcilerinin rızası Ģarttır.

Velayet hakkına sahip ana ve baba rızayı birlikte vermelidir. Velayet hakkına ana ve babadan

biri sahipse onun rızası yeterlidir. Kanuni temsilcinin rızası iĢlem yapılmadan verilirse izin,

yapıldıktan sonra verilirse icazet, o sırada verilirse iĢleme katılma adını alır. Kanuni temsilci

rızasını Ģahsen vermelidir..

b) Sınırlı ehliyetsizlerin kanuni temsilcilerinin rızasını alamadan yapabileceği iĢlemler

TMK. l6/1 maddesinde belirtildiği üzere ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kiĢiye

sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir ve karĢılıksız kazanmada da

bulunabilirler.

aa- ġahsen kullanılacak haklar: Bu hakların kullanılmasında karar verme yetkisi kiĢidedir.

Sınırlı ehliyetsiz Ģahsa sıkı sıkıya bağlı haklara iliĢkin olarak dava yetkisine de sahiptir. Zina fiil

sebebiyle sınırlı ehliyetsizin eĢini affetmesi, manevi tazminat davası açması gibi.

bb- KarĢılıksız kazanmalar: Sınırlı ehliyetsizler tıpkı tam ehliyetliler gibi karĢılıksız

kazanmada bulunabilirler. Sınırlı ehliyetsiz kendisi için yüküm doğurmayan haklarını korumaya

yönelik her türlü irade beyanında bulunabilir

cc-Ehliyetin geniĢlediği durumlar

Kendisine sulh mahkemesi tarafından bir meslek veya sanatla uğraĢmasına açıkça ya da

zımnen izin verilen vesayet altındaki kimse bu sanat ve mesleğin gerektirdiği her türlü fiili yapabilir

ve borçlandırıcı fiilinden kendi malvarlığı ile sorumlu olur.

Velisinin rızası ile aile haricinde yaĢayan çocuk onlara karĢı olan borçlarını ihlal etmemek

üzere kazancını dilediği gibi sarf edebilir. Vesayet altındaki kimse kendi tasarrufuna bırakılan

malları bizzat idare etmek hakkını haizdir.

B) Hukuka aykırı fiillerinden sınırlı ehliyetsizlerin sorumluluğu:

Ayırt etme gücüne sahip olan küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden kaynaklı zarardan

sorumludurlar. Kusurun bir kiĢiye isnat edebilmesi bakımından ayırtetme gücünün varlığı yeterli

olduğu için sınırlı ehliyetsizler haksız fiillerinden ve borca aykırı davranıĢlarından dolayı doğan

zararlardan sorumlu olurlar.

4- Tam Ehliyetsizler: Tam ehliyetsizler, ayırtım gücü olmayan kiĢilerdir. Ayırt etme gücü

olmayan kimselerin ne hukuki iĢlem ehliyeti, ne de haksız fiil ehliyeti vardır. Yani, TMK.nın 15

inci madde hükmü uyarınca, tam ehliyetsizlerin kural olarak yaptıkları hukuki iĢlemler sonuç

doğurmaz.

Page 181: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

180

ĠĢlem ehliyeti açısından tam ehliyetsizlerin durumu:

a) Tam ehliyetsizlerin iĢlemlerinin hükümsüzlüğü kuralı:

Bir kimsenin ayırt etme gücü olmadan yaptığı hukuki iĢlemler hukuki bir hüküm ifade etmez.

Tam ehliyetsiz ile iyiniyetli kiĢi bir iĢlemde karĢılaĢtığında kanun koyucu tam ehliyetsizi

korumuĢtur. Ġyiniyetli bir kiĢi tam ehliyetsiz bir kiĢiden bir hak kazandığını zannediyorsa ancak

kazandırıcı zamanaĢımından yararlanabilir. Ġyiniyetli bir üçüncü kiĢinin, tam ehliyetsizden aldığı bir

malın mülkiyetini iktisap edebilmesi, hak sahibinin iradesi dıĢında malın elden çıkmasında olduğu

gibidir. Yani, taĢınırlarda 5 yıl, taĢınmazlarda 10 yıllık bir hak düĢürücü sürenin geçmesi

gerekmektedir.

Tam ehliyetsizin temsil edilmesi:

Tam ehliyetsiz, kural olarak hiçbir hukuki iĢlem yapamayacağı için, onun adına hukuki

iĢlemleri kanuni temsilcisi yapar. Tam ehliyetsizin yapacağı bir iĢlem için, yasal temsilcinin rızanı

açıklamasıyla iĢlem geçerli hale gelmez. Tam ehliyetsiz, kanuni temsilcisi aracılığı ile hak kazanır

ya da borç altına girer. Temsilci ayırt etme gücünden yoksun kiĢinin malını bağıĢlayamaz

vakfedemez ve onun adına kefil olamaz.

Kural olarak Ģahsa sıkı sıkıya bağlı hakların bizzat tam ehliyetsiz kiĢi tarafından kullanılması

gerekir. ġahsa sıkı sıkıya bağlı haklara örnek; evlenme, niĢanlanma, evlat edinme gibi haklar

gösterilebilir.

Tam ehliyetsizlerin haksız fiil sorumluluğu:

Kural olarak, tam ehliyetsizlerin haksız fiil sorumluluğu yoktur. Çünkü, haksız fillerin söz

konusu olması, kiĢinin iradesine ihtiyaç gösterir.

Fiil Ehliyetinin Hak Ehliyetinden Farkı

Gerek hak ehliyeti, gerek fiil ehliyeti kiĢilerin hak sahibi olmalarını ve yükümlülük altına

girmelerini öngörür. Her iki ehliyet birbiri ile sıkı iliĢki içindedir. Hak sahibi olunmadan fiil

ehliyetinin varlığından söz edilemez. Ancak bu iki kavram arasında belli bazı farklar vardır.

Hak ehliyeti pasif bir ehliyet iken; fiil ehliyeti kiĢinin davranıĢına hüküm ve netice bağladığı

için aktif bir ehliyettir.

Hak ehliyeti herkese eĢit olarak tanındığı halde, fiil ehliyeti kiĢi davranıĢına bağlandığı için

kiĢilere eĢit olarak verilmemiĢtir. (KiĢiye fiil ehliyetinin hiç tanınmaması veya sınırlı olarak

tanınması kiĢinin korunması amacıyla öngörülmüĢtür.)

KĠġĠLĠK HAKKI:

KiĢilik hakları, insana insan olması nedeniyle ve onunu korunması için tanınan haklar

topluluğudur. KiĢinin hak ve fiil ehliyeti, kiĢinin hayatı, sağlığı, bedeni bütünlüğü, Ģeref ve

haysiyeti, itibarı, sırları, adı diğer değerleri üzerindeki haklarının tamamını kapsar. KiĢilik hakları,

mutlak haklardan olup, herkesi karĢı ileri sürülebilir, baĢkasına devredilemediği gibi bu haklardan

da vazgeçilemez.

KiĢiyi koruyan hükümler özel hukukta yer aldığı gibi kamu hukuku alanındaki kanunlarda da

yer almaktadır.

Medeni Kanun‘un 23 üncü maddesi, kiĢiyi kendi rızasıyla yapılacak dıĢ saldırılara karĢı

koruduğu gibi, 24 üncü maddesiyle de kiĢiyi üçüncü kiĢilerin saldırılarına karĢı korumaktadır.

Özellikle üçüncü kiĢilerin saldırılarına karĢı savunma davaları açılabileceği gibi tazminat davaları

da açılabilir.

KiĢinin Adı :

Bir kiĢinin hüviyetinin tespitinde ilk bakılacak unsur onun adıdır. Ad üzerindeki hak kiĢilik

haklarının bütün özelliklerini taĢır. Bu hak mutlaktır ve devredilemez; uzun süre kullanılmasa dahi

devam eder. Ad üzerindeki hakkı sahibi istediği gibi kullanabilir. Bunun sınırı üçüncü kiĢilerin

haklı menfaatidir. Ad sahibi olma hakkı sadece gerçek kiĢilere tanınmıĢ olmayıp aynı zamanda tüzel

kiĢilerin de sahip olduğu haktır.

Page 182: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

181

Adın korunması özel olarak Medeni Kanun‘un 26 ve 27 inci maddelerinde düzenlenmiĢtir.

Bunlardan 26 ncı madde, adı himaye ederken, 27 inci madde adın ne Ģekilde değiĢtirileceğini

düzenlemiĢtir.

Adın unsurları ve çeĢitleri:

Ad, bir kimseyi hemcinslerinden ayırt eden, onu belirten bir kelimedir. Bir kimsenin bir

adının olması, kanuni bir yükümlülüktür. Ad, ön ad ve soyaddan meydana gelir.

a-)Soyadı: Bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan, diğer aile fertlerinden ayırt eden ve

nesilden nesile geçen bir kelimedir. Her kiĢinin bir soyadının bulunması mecburidir. (Soyadı

Kanunu md. 1)

Soyadının kazanılması iki Ģekilde gerçekleĢir.

1) Nesep bağı yoluyla:

- Evlilik içinde doğan çocuk doğar doğmaz babasının soyadını kazanır. Bu hüküm emredici

olup, Ģu veya bu Ģekilde çocuğa baĢka bir soyadı verilmesi mümkün değildir. (TMK.321)

–Evlilik dıĢı çocuklardan babaları tarafından tanınanlar babalarının soyadını alırlar.

- Evlilik dıĢı çocuğun nesebi ana bananın evlenmesiyle düzelmiĢse çocuk babasının soyadını

alır.

-Evlilik dıĢı çocuk babaya gayrı sahih nesep yoluyla bağlanmamıĢ ise veya nesebi

düzelmemiĢse ananın soyadını alır." Ana başka bir erkekle evliyse çocuk anasının kızlık soyadını

alır.

2) Evlenme Yoluyla: Evlilik bağı kurulur kurulmaz kadın kocanın soyadını alır. BoĢanma ile

evlilik sona ererse kadın bekarlık soy adına geri döner. ġayet kadının menfaatine uygun düĢerse

kadının talebiyle hâkim kocasının soyadını taĢımasına izin verir.

3) Evlat edinme yoluyla: Bir kimse baĢka biri tarafından T.M.K. hükümlerine göre evlat

edinilince evlatlık, kendisini evlat edinenin soyadını alır. Ergin olan evlatlık ise evlat edinilme

sırasında dilerse evlat edinenin soyadını alır. Evlat edinme iliĢkisi sona ererse evlatlık eski soyadına

döner. Evlat edinenin ölümü evlatlık iliĢkisini sona erdirmediğinden evlatlık evlat edinenin soyadını

taĢımaya devam eder.

4) Ġdari kararla: Nüfus Kanunu gereğince kendiliğinden bir soyadı seçmeyenlerle anası babası

belli olmayanlara soyadı idari makamlarca verilir.

b-) Ön Ad: Aynı ailenin fertlerini birbirinden ayırmaya yarayan bir kelimedir. Çocuğun

adını, anası ve babası birlikte koyar. (TMK. 339/V) Çocuk evlilik dıĢında doğmuĢsa, çocuğun adını

ana koyar. Çocuk bulunmuĢ ise, ad koyma nüfus memuruna aittir.

Adın DeğiĢtirilmesi:

Ad ve soyadı nüfus kütüğüne yazılmakla belirlenmiĢ olur. Adın değiĢtirilmesi doğru olarak

kütükte kayıtlı adın değiĢtirilmesi, bir ek yapılması, bir harfin çıkarılması hallerinde söz konusu

olur

a) Adın değiĢmezliği kuralı: Bir kimse zorunlu olarak taĢıdığı öz adını dilediği gibi dilediği

zaman değiĢtiremez. (TMK. 27) ÇarpıĢmakta olan toplumsal yararla kiĢisel yararı bağdaĢtırmak

üzere Kanunumuz adın değiĢtirilmesini ancak haklı bir sebep bulunması halinde müsaade etmiĢtir.

b) Ad değiĢikliğini haklı kılan sebepler: Haklı sebeplerin neler olacağı hakkında önceden bir

Ģey söylemek imkanı yoktur. Herhalde dürüstlük kuralına göre kiĢinin o adı taĢımamakta bir yararı

varsa adının değiĢtirilmesine cevaz verilmelidir. Din ya da uyruk değiĢtirilmesi halinde adın

değiĢtirilmesi talebi de haklı görülebilir.

SOYBAĞI (HISIMLIK) (TMK 17-18)

Gerek günlük dilde, gerekse hukuk dilinde soybağı, belirli kiĢiler arasındaki yakınlık bağını

anlatır. Hısımlık; miras hukukunda, usul hukukunda, aile hukukunda önem taĢıyan, kiĢiler arasında

bir sıra hukuki iliĢkiyi temel teĢkil eden bir müessesedir.

Hısımlığın ÇeĢitleri:

Hısımlık; kuruluĢ Ģekillerine göre üç türlüdür. Kan hısımlığı, kayın hısımlığı ve evlat

edinmeden doğan hısımlık olmak üzere üç grupta toplanır.

Page 183: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

182

1) Kan Hısımlığı; Kan bağına dayan hısımlıktır. Birbirinin soyundan veya ortak bir soydan

gelenler arasındaki hısımlığa kan hısımlığı denir Biri diğerinden gelen kiĢiler arasındaki kan

hısımlığına "üstsoy-altsoy kan hısımlığı", biri diğerinden gelmeyip de ortak bir kökten gelenler

arasındaki kan hısımlığına ise "yansoy kan hısımlığı" denir

Türk Medeni Kanunun 129. maddesine göre, üstsoy-altsoy arasında, kardeĢler arasında, amca,

dayı, teyze, hala ile yeğenleri arasında evlenme yasağı vardır. Bu yasağa uyulmamasının sonucu

evlenmenin mutlak butlanla batıl olmasıdır.

Ana ile çocuk arasında soybağı doğum ile kurulur. Ananın çocuğu tanıması sözkonusu

olamaz. Çocuk ile baba arasındaki soybağı ise, çocuk evlilik birliği içinde veya evliliğin sona

ermesinden baĢlayarak 300 gün içinde doğmuĢsa, çocuğun babasının koca olduğu karinesi

geçerlidir. Çocuğun daha sonra doğması halinde, babaya hısımlık ile bağlanması için, çocuğun

evlilik sırasında ana rahmine düĢtüğünün ispatı gerekir.

Koca, baba olduğu karinesini çürüterek soybağını reddedebilir.(TMK. 286/1) Bir yıl ve beĢ

yıllık hak dürücü süre içerinde bu davanın açılması gerekir.

Diğer taraftan, çocuk evlilik dıĢında doğmuĢ olup, baba tarafından tanınmıĢ veya açılan

babalık davası kazanılmıĢsa bu çocuk, babaya soybağı ile bağlanır.

2) Kayın Hısımlığı: Evlenme ile doğan bir hısımlıktır. Medeni Kanunun 18 inci maddesine

göre, "EĢlerden biri ile diğer eĢin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur". Kayın

hısımlığı, evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz.

Türk Medeni Kanunu‘nun 129 uncu maddesinde, kayın hısımlığını meydana getirmiĢ olan

evlilik sona ermiĢ olsa bile, eĢlerden biri-diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında evlenme yasağı

vardır.

3) Evlat Edinmeden Doğan Hısımlık: Bu hısımlık, evlat edinen ile evlat edinilen arasındaki

hakım kararı ile doğan bir hısımlıktır. Bu hısımlık hükümleri geniĢ ölçüde kan hısımlığına benzer.

Evlat edinilen kimsenin hısımlık iliĢkisi, hem evlat edinenle devam eder, hem de kan bağı ile

bağlı olduğu kiĢilere karĢı söz konusu olur. Evlatlık iliĢkisi, Ģartlar varsa, hakim kararıyla sona

erdirilebilir. (TMK.318)

YERLEġĠM YERĠ (ĠKAMETGAH) (TMK 19-22)

YerleĢim yeri, hukuki anlamda bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. YerleĢim

yeri bir kiĢinin hukuki adresidir. YerleĢim yerinin tespitinde, o kimsenin Ģahsi iliĢkilerinin ve

faaliyetlerinin bulunduğu yer esas alınır.

Bir kiĢinin yerleĢim yerinin tespiti gerek özel hukuk, gerek kamu hukuku yönünden

önemlidir. Kanunkoyucu hem gerçek hem de tüzel kiĢilerin yerleĢim yerlerinin bulunması

zorunluluğunu getirmiĢtir.

TMK‘nın 186. maddesi gereğince karı ve koca yerleĢim yerlerini birlikte belirlerler. Velayet

altındaki küçüğün yerleĢim yeri, ana ve babasının yerleĢim yeridir. Ana ve babanın ortak yerleĢim

yeri yoksa, çocuğun kendisine bırakıldığı ana veya babanın yerleĢim yeridir.

Vesayet altındaki Ģahsın yerleĢim yeri ise, bağlı oldukları vesayet mahkemesinin bulunduğu

yerdir.

Tüzel kiĢilerin yerleĢim yeri, tüzükte gösterdikleri yerdir. Eğer hükmi Ģahıs tüzükte yerleĢim

yerinin neresi olduğunu belirtmemiĢse, onun iĢlerinin yönetildiği yer yerleĢim yeri kabul edilir.

Dernekler ise, tüzüklerinde mutlaka yerleĢim yerlerini belirtmek zorundadırlar.

YerleĢim yerine iliĢkin ilkeler;

1) YerleĢim yerinin tekliği: Türk Medeni Kanunun 19. maddesine göre, herkesin tek bir

yerleĢim yeri olmalıdır. Kimse birden fazla yerleĢim yerine sahip olamaz. KiĢi birden fazla yerde

oturuyorsa, bunlardan bir tanesi yerleĢim yeri, diğerleri mesken olarak değerlendirilir.

2) YerleĢim yerinin zorunluluğu: Kanun koyucu herkesin bir yerleĢim yerine mutlaka sahip

olması gerektiği ilkesini benimsemiĢtir. KiĢi kendisine bir yerleĢim yeri seçmemiĢ ise farazi olarak

da olsa bir yerleĢim yerine sahip bulunduğu, kanun koyucu tarafından kabul edilmiĢtir. (oturduğu

yer gibi- otel odası bile olabilir)

Page 184: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

183

TÜZELKĠġĠLER (47. madde ve devamı)

Hukuk düzeninde gerçek kiĢilerin yanında tüzel kiĢiler de hak süjesi olarak kabul

edilmiĢlerdir. Tüzel kiĢi, belli bir amacı gerçekleĢtirmek için bir araya gelmiĢ ve kendisini

oluĢturanlardan ayrı olarak haklara ve borçlara sahip olabilen Ģahıs veya mal topluluklarıdır.

Tüzel KiĢilerin Özellikleri;

-Belli ve sürekli bir amaç; Bu amaç manevi bir amaç olduğu gibi kazanç paylaĢımı yönünde

bir amaç da olabilir. Ancak, amacın hukuka ve ahlaka aykırı olmaması zorunlu koĢuldur.

-Bağımsızlık vasfı, kendisini oluĢturanlardan ayrı olarak haklara ve borçlara sahip olabilme

özelliği.

-Örgütlenme unsuru; Tüzel kiĢinin gayesinin gerçekleĢmesi için örgütlenmiĢ olması gerekir.

Bu ise, tüzel kiĢilerin organlara sahip olması ile mümkündür. Tüzel kiĢiler, bu organlar vasıtasıyla

iradelerini açıklarlar

Tüzel KiĢilerin ÇeĢitleri

1) Yapılarına göre;

a) ġahıs topluluğu tüzel kiĢiler; dernekler ve bir takım ticaret Ģirketleri

b) Mal topluluğu tüzel kiĢileri; vakıflar, anonim Ģirketler

2) Tabi oldukları hukuka göre;

a) Özel hukuk tüzel kiĢileri; Özel hukuk tüzel kiĢileri, özel hukuk alanında bir hukuki iĢlem

ile kurulurlar. Bunlar takip ettikleri amaç bakımından kazanç paylaĢmak amacını güden (Ģirketler,

kooperatifler) ve kazanç paylaĢma amacı gütmeyen tüzel kiĢiler (dernekler ve vakıflar) olmak üzere

ikiye ayrılır

b) Kamu hukuku tüzel kiĢileri; Kamu hukuku tüzel kiĢileri, kamu otoritesini temsil eden,

kanun veya kanunun açıkça verdiği bir yetkiyle kurulan tüzel kiĢilerdir. Kamu hukuk tüzel kiĢileri

kamu hizmeti yürütürler. Kamu hukuku tüzel kiĢileri kendilerini feshedemezler, mahkeme kararı ile

dağıtılamazlar. Sona ermeleri bir kanunla olur. (Devlet, Ġl özel idareleri, belediyeler, köyler, barolar,

ptt, trt, ziraat bankası, sgk )

Ayrıca, kamu hukuku tüzel kiĢileri, kamu idareleri (Devlet, Ġl özel idareleri, belediyeler,

köyler) ve kamu kurum ve kuruluĢları (Meslek kuruluĢları, kültürel kamu kurumları, sosyal kamu

kurumları, iktisadi kamu kurumları gibi) olmak üzere ikiye ayrılır.

Tüzel KiĢilerde KiĢiliğin BaĢlangıcı:

Tüzel kiĢiler, eğer kamu tüzel kiĢileri ise doğması kanun koyucunun iradesine bağlıdır. Özel

hukuk tüzel kiĢileri ise kural olarak insan ve mal topluluklarının tüzel kiĢi olma iradesi ile doğar.

Gerçek kiĢilerde kiĢilik doğumla baĢladığı ve buna bağlı olarak hak ehliyeti kazanıldığı halde,

tüzel kiĢilerde kiĢiliğin baĢlangıcı üç halde olmaktadır;

1) Bildirim sistemi; Bu tüzel kiĢiliğinin kazanılabilmesi için, hazırlanmıĢ olan kuruluĢ

bildiriminin, dernek tüzüğünün ve gerekli belgelerin mahallin en büyük mülki amirine verilmesi

gerekir. Bu sistem serbest kuruluĢ sistemini kabul eder, sadece Devletin kurulan dernekler hakkında

bilgi sahibi olmasını sağlamak için derneğin kuruluĢuna iliĢkin belgelerin kurulduğu yerdeki en

büyük mülki amire verilmesini öngörür. Bu sistem serbest kuruluĢ sisteminin bir alt koludur.

(Dernekler, siyasi partiler, sendikalar)

2) Ġzin sistemi: KiĢiliğin baĢlama anı yetkili makamın kuruluĢ iznini verdiği andır. Örn;

Anonim ve limitet Ģirketlerle kooperatiflerin tüzel kiĢilik kazanabilmeleri için, önce Ticaret ve

Sanayi Bakanlığı'ndan izin almaları, daha sonra tescilleri gerekir. Yabancı derneklerin kuruluĢu da

izin sistemine tabidir. (Bakanlık veya Bakanlar Kurulu‘nun vereceği izin gibi).

3) Tescil sistemi: Bu sistemde, tüzel kiĢinin kurulması için uyulması gereken koĢullara uyulup

uyulmadığı resmi makamlarca kontrol edilir. Bu sistemde kiĢiliğin baĢlangıcı resmi sicile tescil

anıdır. Sicilin hangi sicil olduğu kanunlarla gösterilir. Örn. Vakıflar, vakfedenin yerleĢim yeri asliye

hukuk mahkemesinde tutulan sicile kayıt koĢuldur. Anonim ve limitet Ģirketlerle, kooperatiflerin

tüzel kiĢilik kazanabilmeleri için ticaret siciline tescilleri gerekir.

Page 185: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

184

Tüzel KiĢilerin Hak Ehliyeti;

Tüzel kiĢilerin de, gerçek kiĢiler gibi hak ehliyetleri vardır. Doğal yaradılıĢları gereği

insanlara özgü olan, yaĢ, cinsiyet, hısımlık gibi iliĢki ve haklar dıĢındaki bütün hak ve borçlara

ehildirler. (TMK. 48).

Tüzel KiĢilerin Fiil Ehliyeti;

Tüzel kiĢiler, kanuna ve kuruluĢ belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil

ehliyetini kazanırlar. Kısaca, hukukî iĢlem ehliyeti, dava ehliyeti ve hukuka aykırı iĢlemlerinden

sorumlu olma ehliyetleri vardır.

Tüzel kiĢinin hak süjesi olmasıyla, fiil ehliyetine sahip olması arasında sıkı bir iliĢki yoktur.

Tüzel kiĢinin organlarının geçici olarak kaybetmesi halinde, tüzel kiĢi fiil ehliyetini kaybeder, fakat

hak süjesi olarak kalmakta devam eder. Bu durumda tüzel kiĢiye bir kayyım tayin edilir.

Tüzel KiĢilerin Organları

Tüzel kiĢilerin fiil ehliyetini kullanabilmeleri için zorunlu organlara sahip olması gerekir.

Dernekler yönünden "genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulu", vakıflar yönünden de

"yönetim organı" kanuni zorunlu organlardır. Tüzel kiĢiler, zorunlu organlar dıĢında amaçları ve

uğraĢı alanının çeĢidi ve kapsamına göre kendi istekleriyle baĢka bir takım organlar da

oluĢturabilirler. DanıĢma kurulu, onur kurulu, bilim kurulu gibi

Tüzel KiĢiliğin Sona Ermesi:

Tüzel kiĢi dağılma kararını kendisi alırsa, karar alınır alınmaz, mahkeme kararı ile varlığına

son verilirse, mahkeme kararının kesinleĢmesi ile sona erer. Tüzel kiĢiliğin sona ermesi halinde, mal

varlığının ne olacağı ve ne gibi iĢlemlere tabi tutulacağı hususu ise Medeni Kanun‘un 53-55 inci

maddelerinde düzenlenmiĢtir.

Tüzel kiĢiliğin sona erme Ģekilleri:

1) Ġnfisah: Tüzel kiĢiliğin kendiliğinden sona ermesidir;

a) Amacın gerçekleĢmesi

b) Amacın olanaksızlaĢması.

c) Sürenin dolmuĢ olması.

d) Yönetim kurulunun toplanamaması.

e) Acizlik.

2) Fesih: Tüzel kiĢiliğin herhangi bir kararla sona ermesi;

a) Kendi organlarının kararı ile, bu kararı, derneklerde genel kurul, ortaklıklarda paydaĢlar

verir.

b) Mahkeme kararı ile, amacı hukuka, ahlaka adaba aykırı hale gelen tüzel kiĢiler mahkeme

kararı ile kapatılırlar.

c ) Yönetsel (Ġdari) kararla da (Bakanlar Kurulu Kararı ) kapatılabilirler.

DERNEKLER (TMK. 56-100)

Dernekler; gerçek veya tüzel en az yedi kiĢinin kazanç paylaĢma dıĢında belirli ve ortak bir

amacı gerçekleĢtirmek üzere, bilgi ve çalıĢmalarını sürekli olarak birleĢtirmek suretiyle

oluĢturdukları, tüzel kiĢiliğe sahip kiĢi topluluklardır. Yani, bir topluluğun dernek özelliği taĢıması

için; kiĢi unsuru, amaç unsuru, süreklilik unsuru ve tüzel kiĢiliğe sahip olma unsurlarının

birlikte olması gerekmektedir.

Fiil ehliyetine sahip herkes, önceden izin almaksızın dernek kurabilir. Her derneğin mutlaka

bir tüzüğü bulunmalıdır. Dernekler kuruluĢ bildirimini, tüzüğünü ve diğer belgeleri yerleĢim yerinin

en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kiĢilik kazanmıĢ olurlar.

Derneğin zorunlu organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur.

Derneklerde Amaç, Dernek belirli bir amacı gerçekleĢtirme için kurulur ve tek bir amacı

vardır. Bir derneğin birden fazla amaç izlemesi yasaktır. Amaç tüzükte açıkça yazılmıĢ olmalıdır

Derneğin amacı, kanunlarla yasaklanmıĢ olmamalı, kazanç paylaĢımı dıĢında belirli ve ortak bir

amaç olmadır. (DK.2, TMK.56) Dernekler, siyasi bir amaç gütmek için de kurulabilirler. Siyasi

Page 186: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

185

amaç ile kurulan derneklere parti adı verilir. Eğer bir dernek, gençliğin boĢ zamanını

değerlendirmek veya spor yapmasını sağlamak için kuruluyorsa, bunlara klüp adı verilir.

Dernek, amacını gerçekleĢtirmek için isterse ticari iĢletme iĢletebilir. Bir dernek kamuya

yararlı bir amaç takip ediyor ve bu hizmetini en az bir yıldan beri faaliyette ise Maliye ve ĠçiĢleri

Bakanlığı‘nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla kamuya yararlı dernek statüsüne geçebilir.

Üyeliğin Hukuki Niteliği

Derneği meydana getiren gerçek veya tüzel kiĢilere üye denir. Fiil ehliyetine sahip her kiĢi

kural olarak bir derneğe üye olabilir. (TMK. 64/1) Derneğe üye olma hakkı, Anayasa tarafından

güvence altına alınmıĢtır. (Anayasa 33). Bu açıdan bakılınca herkes derneğe üye olma hakkına

eĢitlikle sahiptir; kiĢiler, derneğe üye olma yönünden aynı zamanda özgürdürler, yani hiç kimse bir

derneğe üye olmaya ya da bir dernekte üye kalmaya zorlanamaz. (TMK. 66) Üyelik, kendiliğinden

sona erebileceği gibi, çıkma (istifa), çıkarılma (ihraç) Ģeklinde de sona erebilir. Dernek üyeliği,

kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için baĢkasına devredilmez, miras yoluyla üyenin

mirasçılarına geçmez.

Derneğin sona ermesi

1) Derneğin kendi kendini feshetmesi; genel kurula katılan üyelerin 2/3 kararı ile olabilir.

2) Amacın GerçekleĢmesi, Amacın GerçekleĢmesinin Ġmkansız Hale Gelmesi, Sürenin Sona

Ermesi, Derneğin acze düĢmesi, Yönetim kurulunun oluĢturulamaması, Ġlk genel kurul toplantısının

süresinde yapılamaması, üst üste 2 defa olağan toplantının yapılamaması, zorunlu organların

oluĢturulamaması hallerinde, Derneğin kanun uyarınca kendiliğinden dağılmıĢ sayılması (infisah),

derneğin kendiliğinden feshi için bir organ kararına ihtiyaç yoktur. Her ilgili sulh hakiminden

derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini isteyebilir.

3) Amacın ahlaka, hukuka aykırı hale gelmesi, kuruluĢundaki eksikliklerin talebe rağmen 30

gün içinde giderilmemesi halinde ise dernek, mahkeme kararı ile kapatılır.

VAKIF (TMK. 101)

Vakıflar, gerçek veya tüzel kiĢilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca

özgülemeleriyle oluĢan tüzel kiĢiliğe sahip mal topluluklarıdır. Buna göre vakıf, belli bir amaca

özgülenen ve tüzel kiĢiliğe sahip olan mal topluluğudur.

Vakfın Unsurları:

1) Malvarlığı: Bir vakfın kurulabilmesi için her Ģeyden önce ortada, vakfın varlığını

oluĢturacak bir malvarlığının bulunması gerekir.

2) Malvarlığının Belirli Bir Amaca Özgülenmesi: Amaç, vakfın faaliyetlerinin yöneldiği ve

kendisine ulaĢılmak üzere vakfın mallarının harcandığı hedeftir. Amacı belirleme yetkisi, vakfı

kuran kiĢiye aittir.

Vakfın KuruluĢu

Vakfın kurulabilmesi için vakıf kurma iradesine sahip bir kiĢinin bu iradesini açığa vurması

gerekir. Vakıf kurma yönündeki iradenin yazılı bir metin olan vakıf senedinde açıklanması gerekir.

Vakıf senedi, resmi bir senet ya da vasiyetname biçiminde düzenlenmeli ve kanunda belirtilen

içeriğe sahip olunmalıdır. Dernekler için tüzüğün önemi neyse, vakıf için de vakıf senedinin önemi

odur.

Vakıf, yerleĢim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescille tüzel kiĢilik kazanır

(TMK.l02/1). Türk hukukunda vakıfların kuruluĢu için tescil sistemi kabul edilmiĢtir. Tescil

istemiyle mahkemeye baĢvurma; Resmi senet düzenlenmiĢse vakfeden tarafından, vakıf ölüme

bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh yargıcının bildirimi üzerine ya

da Vakıflar Genel Müdürlüğünce resen yapılır. Vakfın kurulduğu Resmi Gazete ile ilan olunur.

Vakfın Organları

Vakfın, müdür, yönetici, yönetim kurulu, mütevelli heyeti gibi adlarla anılan bir yönetim

organının bulunması zorunludur. Vakfeden, vakıf senedinde ihtiyari olarak, gerekli gördüğü baĢka

organları da gösterebilir (TMK.109). Genel Kurul, Denetim kurulu gibi

Vakıf, Vakıflar Genel Müdürlüğü‘nün teftiĢ ve denetimine tabidir.

Page 187: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

186

Vakfın Sona Ermesi:

Amacın gerçekleĢmesinin imkansız hale gelmesi ve amacın gerçekleĢmesi halleri vakfın sona

erme sebebidir. Bu durumda, vakıf mahkeme kararıyla sona erdirilir. Vakfın yasak bir amaç güttüğü

veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaĢılırsa, vakıf denetim makamının baĢvurusu

üzerine Mahkemece dağıtılır. .

AĠLE HUKUKU

Aile hukuku, medeni hukukun, kiĢilerin aile çevresindeki iliĢkilerini düzenleyen kısımdır.

Anayasanın 41. maddesi, ―Aile, Türk toplumun temelidir ve eĢler arasında eĢitliğe dayanır.‖

demektedir.

Aile Hukukunda Geçerli Olan Ġlkeler;

-Birlik ilkesi (aile birliği, aile ismi)

-Zayıfların korunması ilkesi,

-Devletin müdahalesi ilkesi, (Medeni hukukun bir dalı olmasına rağmen bu alana devletin

müdahalesi fazladır.)

-Süreklilik ilkesi, (fakat bu süreklilik mutlak değildir)

-EĢitlik ilkesi,

-Düzenleme serbestisinin bulunmaması ilkesi, (eĢler, kanunda öngörülmeyen bir boĢanma

sebebini kendi aralarında yapacakları bir anlaĢma ile kararlaĢtıramazlar.)

EVLĠLĠK BĠRLĠĞĠNĠN OLUġMASI

-NĠġANLANMA

NiĢanlanma bir evlenme vaadidir. NiĢanlanma, aile hukukuna iliĢkin bağımsız bir akittir. Bu

akit tarafların kiĢiye sıkı sıkıya bağlı haklarının açıklanmasıyla doğar. NiĢanlanma akdinin temsilci

vasıtasıyla yapılması mümkün değildir.

NiĢanlanma akdi, koĢula veya zamana bağlı olarak yapılabilir. KoĢul, geciktirici veya bozucu

olabilir.

NiĢanlanmanın Kurucu Unsurları

1) KarĢılıklı evlenme vaadi; NiĢanlanma bir erkekle bir- kadının karĢılıklı evlenme

vaadinde bulunmasına bağlıdır. NiĢanlanma vaadinin yapılması Ģekle bağlı değildir. NiĢanlanma,

sözle yazıyla yapılabilir.

2) NiĢanlanacak kiĢilerin ayrı cinsten olmaları

NiĢanlanmanın Geçerlilik KoĢulları

1) KiĢiye bağlı koĢullar a) Ayırt etme gücü : NiĢanlanma akdini yapacak olanların ayırt etme gücüne sahip olmaları

koĢuldur. Kanunkoyucu ayırt etme gücü yanında belli bir yaĢ koĢulunu aramamıĢtır. Uygulamada

yaĢ olarak cinsel olgunluğa erme aranmaktadır.

b) Kanuni temsilcisinin onayı ; kiĢi sınırlı ehliyetsiz ise, kanuni temsilcisinin onayı gerekir.

NiĢanlanma sırasında velayet hakkına ana, babadan bir sahipse sadece onun rızası yeterlidir. Eğer

sınırlı ehliyetsiz vesayet altında ise vasinin rızasının varlığı gerekir.

2) Muhtevaya bağlı koĢulları

a) Ahlaka ve adaba aykırı olmaması

b) Kesin bir evlenme engelinin varlığı

NiĢanlılığın Sona Ermesi

1) NiĢanlının ölümü veya evlenmenin kesin imkansız hale gelmesi,

2) Evlenme

3) NiĢanın iki tarafın anlaĢması ile sona erdirilmesi

4) Bozucu koĢulun gerçekleĢmesi

Page 188: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

187

5) NiĢanın bozulması;

6) NiĢanlının ayırt etme gücünü kaybetmesi veya diğer mutlak evlenme engellerinin ortaya

çıkması

EVLENME

Evlenme, niĢanlıların evlilik birliğini meydana getirmek için yaptıkları bir hukuki iĢlemdir.

Evlilik, ayrı cinse mensup kiĢilerin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı kurmak üzere, hukukun aradığı

koĢullara uygun olarak birleĢmesidir.

Evlenmenin GerçekleĢmesi Ġçin Aranan KoĢulları

A) Maddi KoĢullar

I-Evlenme Ehliyeti

1) Evlenme yaĢı; Evlenme, iĢin mahiyeti gereği, bedeni bir olgunluğu gerektirir. Kanun

koyucu üç türlü evlenme yaĢı öngörmüĢtür.

a) Normal ergin olma yaĢı (18 yaĢın tamamlanması)

b) Olağan hallerde evlenme yaĢı (17 yaĢın ikmali-velinin izni veya vasi ve vesayet makamının

izin) (TMK. 124)

c) Olağanüstü evlenme yaĢı (16 yaĢın ikmali, pek önemli bir sebebin varlığı ve hakim kararı)

2) Ayırt etme gücü; Evlenecek olan kiĢilerde aranan ayırt etme gücü, evlenmenin anlam ve

amacını anlayabilecek, evlenmeye bağlı yükümlülük ve ödevleri idrak edecek yeteneğe sahip

olmadır.

3) Kanuni temsilcinin izni; Hem ergin olmayan kiĢiler için hem de hakkında kısıtlılık kararı

alınanlar için aranır. Her iki durumda da kiĢinin ayırt etme gücüne sahip olması zorunludur. Yasal

temsilci, haklı bir sebep olmaksızın bu izni vermekten kaçınıyorsa, hakim, küçüğün veya kısıtlının

baĢvurusu üzerine evlenmelerine izin verebilir.(TMK. 128)

II-Evlenme Engellerinin Bulunmaması

Evlenme akdinin yapılabilmesi için, kanunda öngörülen evlenme engellerinin bulunmaması

gerekir. Bunlar;

1) Kesin evlenme engelleri

a) Hısımlık iliĢkisi (kan hısımlığı, kayın hısımlığı, evlatlık iliĢkisi) Kanunda, düz hat hısımları

yanında yansoy hısımlar için belli bir dereceye kadar evlenme yasağı öngörülmüĢtür. Kanuna göre

üçüncü dereceye kadar olan yan hısımlar arasında evlenme yasağı vardır. (Yeğen ile amca

arasındaki evlenme yasağı gibi)

b) Mevcut evlilik

c) Evlenmeye engel akıl hastalığı

d) Ayırt etme gücünün yokluğu

2) Kesin olmayan evlenme engelleri

a) Kadın için bekleme müddeti (TMK. 132)

b) Evlenmeye engel hastalıklar; Hangi hastalıkların evlenme engeli oluĢturduğu Umumi

Hıfzıssıhha Kanunu‘nun 123 ve 124. maddelerde düzenlenmiĢtir. 123. maddeye göre frengi,

belsoğukluğu, yumuĢak Ģankr, cüzam ve bir akıl hastalığına müptela olanların evlenmesi yasaktır.

124. maddeye göre ilerlemiĢ sâri vereme tutulanların nikâhı altı ay ertelenir, bu sürede iyileĢme

belirtisi görülmezse süre altı ay daha yenilenir. Bu süre sonunda ilgili tabipler her iki tarafa bu

hastalığın tehlikesini ve evlenmenin zararını bildirmeye mecburdur.

B) ġekli KoĢullar

Evlenmenin yapılabilmesi için, kanunda bazı Ģekle iliĢkin koĢullar öngörülmüĢtür.

Evlendirme memurunun bu Ģekil koĢullarına uyması gerekir. Fakat bunlardan sadece ikisi

evlenmenin yapılmasında önem taĢır. Biri evlenmenin mutlaka yetkili evlendirme memuru önünde

yapılması, diğeri ise, evlenecek olanların evlenmeye iliĢkin irade beyanlarının birbiri ardından

vermeleridir.

Page 189: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

188

EVLĠLĠĞĠN GENEL HÜKÜMLERĠ

Evlenme töreninin yapılmasından sonra karı koca arasında bir evlilik birliği doğar. Evlilik

birliği her hangi bir nedenle sona erinceye kadar da devam eder. Evlilik birliğinde eĢler eĢit statüye

sahiptirler. Dolayısıyla hak ve yükümlülüklerde eĢitlik söz konusudur. Aile adı ve vatandaĢlık

dıĢında kanun koyucu eĢlere eĢit hak ve yükümlülükler tanımıĢtır.

EĢlerin bu kapsamda bir takım yükümlülükleri vardır;

-Evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliği ile sağlama yükümlülüğü,

-Çocukların bakımına ve eğitimine ve gözetimine özen gösterme yükümlülüğü

-Sadakat yükümlülüğü

-Yardım yükümlülüğü,

-Giderlere katılma yükümlülüğü,

-Birlikte yaĢama yükümlülüğü,

EĢler evlilik birliği devam ettiği sürece, ailenin sürekli ihtiyaçlarını karĢılamak için temsil

yetkisine sahiptirler. Sürekli ihtiyaçların dıĢında kalan ailenin diğer ihtiyaçları için eĢlerden birinin

tek baĢına hareket etmesi, diğer eĢin rızasına veya hakimden izin almasına bağlıdır.

Kadın evlenmekle aile adı olarak kocasının soyadını alır. Ancak, kadın dilerse evlendirme

memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı baĢvuru ile kocasının soyadı önünde

önceki soyadını da kullanabilir.

Bir eĢ meslek veya iĢ seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. (TMK 192) Her eĢ,

kanunda aksine bir düzenleme bulunmadıkça, diğer eĢ ile ve üçüncü kiĢilerle her türlü hukuki iĢlemi

yapabilir.

EġLER ARASINDAKĠ MAL REJĠMLERĠ

Mal rejimi, evlenme akdi yapıldıktan sonra, eĢlerin mal varlıklarının ne olacağı sorununu

düzenleyen kurallarıdır. (TMK. 202-281) Mal rejimi ile ilgili prensipleri iki grupta toplamak

mümkündür.

a) Kanuni mal rejimi (edinilmiĢ mallara katılma) TMK. 202-241

b) Seçimlik mal rejimi (Mal ayrılığı, paylaĢımlı mal ayrılığı, mal ortaklığı)

Medeni Kanun; kanuni mal rejimi olarak "edinilmiĢ mallara katılma" katılma rejimini kabul

etmiĢtir. Bu mal rejimine hakim olan temel ilke eĢlerin evlilik süresince emekleri karĢılığı elde

ettikleri mallar üzerinde hak sahibi olmalarıdır. Bu mal rejimi, eĢlerin evlilik birliği devam ederken

ve sona erdikten sonra mal varlıkları üzerindeki hak ve yükümlülüklerini belirleyen kuralları içerir.

Malvarlığının değerlendirilmesinde, evliliğin sona erme anındaki değer esas alınır. (TMK. 228)

1) EDĠNĠLMĠġ MALLARA KATILMA REJĠMĠ (MK.218)

EdinilmiĢ mallara katılma rejimi, edinilmiĢ mallar ile eĢlerden her birinin kiĢisel mallarını

kapsar (MK.218). Her eĢ, yasal sınırlar içerisinde kiĢisel malları ile edinilmiĢ mallarını, yönetme,

bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Aksine anlaĢma

olmadıkça, eĢlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde

tasarrufta bulunamaz (MK.223).

Yasal mal rejiminde eĢlerin tüm malları üzerinde diledikleri gibi yönetim, yararlanma ve

tasarruf hakları vardır. Mallarının tamamını veya bir kısmını diğer eĢe veya üçüncü bir kiĢiye

satabilir, bağıĢlayabilir, trampa yapabilir, rehnedebilir, irtifak hakları ve kiĢisel haklar kurabilir. Her

hangi bir tasarruf için diğer eĢin rızasını almaya gerek yoktur. Her eĢ evlilik birliğinin

kurulmasından önce veya sonra edinmiĢ oldukları tüm malları diledikleri gibi tasarruf edebilirler.

Yasal mal rejiminin tapuya yönelik hükümleri boĢanma halinde önem kazanacaktır.

EdinilmiĢ mallara katılma rejiminde eĢlerin evlilik birliğinden önce edinilmiĢ veya sonra

edinilecek mallarının, önceki kanun döneminde olduğu gibi kendi adlarına tapuda tescili yapılır.

Her eĢin malı kendi adına tescil edilir, yasal mal rejiminde eĢler adına paylı mülkiyet olarak tescil

söz konusu değildir. Ancak boĢanma halinde, mahkeme kararına istinaden diğer eĢ adına da paylı

mülkiyet olarak tescil yapılacaktır.

Page 190: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

189

2) MAL AYRILIĞI (MK.242)

Mal ayrılığı rejimi, eĢlerin mal varlıklarının tamamen bir birinden ayrı olduğu bir rejimdir.

Diğer eĢin mal varlığı üçüncü bir kimsenin mal varlığı gibidir. EĢlerin bir birlerinin mal varlıklarına

müdahale etme yetkileri yoktur. Tasarruf ve idaresine hiçbir Ģekilde karıĢamazlar. "Mal ayrılığı

rejiminde eĢlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma

ve tasarruf hakkını korur." (MK.242). Ancak bu rejimin geçerliliği için, eĢlerin noterde mal ayrılığı

sözleĢmesi imzalamaları veya evlenme sırasında yazılı olarak evlendirme memuruna bildirmeleri

gerekir. Mal ayrılığı rejiminin tapu sicilini ilgilendiren bir yönü yoktur. Tapu kayıtlarına bu konuda

her hangi bir Ģerh vermek veya tescil yapmak gerekmez.

3) PAYLAġMALI MAL AYRILIĞI (MK.244)

a) Genel Bilgi: PaylaĢmalı mal ayrılığı, eĢler arasında bu yönde bir sözleĢmenin

imzalanmasından sonra edinilmiĢ olup, ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiĢ mallar

ile ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar ve bunların yerine geçen

değerlerin, mal rejiminin sona ermesi halinde, eĢler arasında eĢit olarak paylaĢtırılmasını esas alan

bir mal rejimidir (MK.250). Bu mal rejiminde eĢlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi

malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur (MK.244). EĢlerden her biri,

kendi borçlarından bütün malvarlığı ile sorumludur (MK.246). PaylaĢmalı mal ayrılığı rejimi

feshedilmediği sürece tapu kütüğünde iĢlem yapılmasını gerektirmez.

4) MAL ORTAKLIĞI (MK.256)

Mal ortaklığı, ortaklığa giren malların mülkiyetine eĢlerin elbirliği ile (iĢtirak halinde) sahip

oldukları bir mal rejimidir. Genel mal ortaklığı ve sınırlı mal ortaklığı Ģeklinde ikiye ayrılır. Genel

mal ortaklığında, eĢlerin kanun gereğince kiĢisel mal sayılanlar dıĢındaki malları ile gelirleri

ortaklık mallarını oluĢturur (MK.257).

EVLĠLĠK BĠRLĠĞĠNĠN ORTADAN KALKMASI

Evlilik birliğinin ortadan kalkması çeĢitli nedenlerden ortaya çıkar.

A) Ölüm, Ölüm Karinesi, Gaiplik veya Cinsiyet DeğiĢikliği

EĢlerden birinin ölümü ile evlilik birliği kendiliğinden sona erer. Hakim kararına ihtiyaç

yoktur. Ölüm ile sağ kalan eĢin kiĢisel durumu değiĢir. EĢ evli olmak durumundan çıkar ve dul

kiĢisel durumunu kazanır. Ancak kocanın ölmesi halinde kadın, kocasının soyadını taĢımaya devam

eder.

Bir kimse hakkında mahkemeden veya mahallin en büyük mülki amirinden ölüm karinesi

alınmıĢsa, kiĢi ölmüĢ kabul edilir ve ölümün meydana getirdiği bütün sonuçları da burada

kendiliğinden ortaya çıkar. EĢin evliliği kendiliğinden sona erer.

Bir kimsenin gaipliğinin söz konusu olacağı durumlarda, gaiplik için kanunda aranan

koĢullara uymak Ģartıyla kiĢi hakkında gaiplik kararı alınır. Ancak, gaiplik, evlilik birliğini

kendiliğinden sora erdirmez. EĢin gaiplik baĢvurusu ile birlikte veya gaiplik kararından sonra

evliliğin feshi davası açması gerekir.

B) Evlenmenin Hükümsüzlüğü

Evlenmenin hükümsüzlüğünden söz edilebilmesi için her Ģeyden önce bir evlenme akdinin

yapılmıĢ olması aranır. Eğer evlilik için kanunda aranan kurucu unsurlardan biri veya bir kaçı

eksikse, orta bir evlenme akdi yoktur.

1) Evliliğin Yokluğu

a) Evlenmenin yetkili memur önünde yapılmaması

b) Ġki ayrı cinse mensup olmama

c) Taraflardan birinin evlenme iradesini açıklamamıĢ olması

2) Evlenmenin Geçersizliği (Mutlak ve Nisbi Butlan)

Evlenmenin geçersizliğinden söz edebilmek için, evlenmenin yapılması sırasında bir

eksikliğin farkına varılmaksızın veya farkına varılmasına rağmen evlenme akdini tarafların

Page 191: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

190

yapmasıdır. Bu eksiklik evlenmenin hükümsüz olmasına, butlanına yol açar. Butlan ancak hakimin

kararı ile hüküm ifade eder.

a) Mutlak Butlan

aa) Mevcut evlilik

bb) Ayırt etme gücünden devamlı yoksunluk

cc) Yasak derecede hısımlık

dd) Evlenmeye engel akıl hastalığı

b) Nisbi Butlan

aa) Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk

bb) Ġrade sakatlığı halleri (yanılma, korkutma ve aldatma)

cc) Kanuni temsilcisinin izninin bulunmaması (Ġstisnası, karı kocanın ergin olması, karının

gebe kalması)

Mutlak Butlan ve Nisbi Butlanın Sonuçları:

Mutlak butlan davası açılmasında belli bir süre öngörülmemiĢtir. Buna karĢılık nisbi butlan

davasında, dava belli bir süre ile sınırlandırılmıĢtır. Dava açma süresi eĢlerin iptal sebebini

öğrendikleri ve korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten itibaren altı ay ve her halde evlenme

akdinin yapıldığı tarihten itibaren beĢ yıldır. Bu süreler hak düĢürücü sürelerdir.

Hakim kararına kadar evlenme ister mutlak, ister nisbi butlanla sakat olsun, geçerli bu

evliliğin hüküm ve neticelerini taĢır. Geçersizlik kararı geriye yürümez. Verildiği andan itibaren

ileriye yönelik hüküm ve netice yaratır.

C) BoĢanma

Evliliği sona erdiren sebeplerden biri de boĢanmadır. BoĢanma sadece kanunda öngörülen

sebeplerin varlığı halinde açılacak bir dava ile ve hakim kararı ile mümkündür. BoĢanma davasını

eĢler açar.

BoĢanma sebepleri; Medeni Kanun‘da boĢanma sebepleri altı maddede toplanmıĢtır. Bu

boĢanma sebepleri çeĢitli gruplar altında toplanabilir. Bu gruplandırmalardan bir boĢanma

hükümlerini boĢanmanın özel sebepleri ve genel sebepleri Ģeklinde yapılan gruplandırmadır.

a) BoĢanmanın özel sebepleri

1) Zina (TMK. 161): Evli bir erkeğin veya kadının bir baĢka kadın veya erkekle kusurlu

olarak cinsel iliĢkide bulunmasıdır. Davayı eĢler zina fiilini öğrendikleri tarihten itibaren 6 ay ve

fiilin iĢlendiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açmalıdır. Af halinde dava açma hakkı düĢer.

2) Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranıĢ (TMK. 162): Bir eĢin diğerini öldürme

niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Hayata kast, diğer eĢin intihara teĢvik Ģeklinde de olabilir. EĢi

dövme, aç bırakma, iĢkence etme, hakaret etme pek kötü veya onur kırıcı davranıĢ kapsamına girer.

Burada da süre eylemin yapılmasından itibaren 6 ay veya 5 yıldır. Af ile dava açma hakkı düĢer.

3) Suç iĢleme ve haysiyetsiz hayat sürme (TMK 163); EĢlerden birinin yüz kızartıcı bir suç

iĢlemesi halinde, diğer eĢ boĢanma davası açabilir. EĢin haysiyetsizlik nedeniyle dava açabilmesi

için evliliğin kendisi için çekilmez hale gelmesi gerekir.

4) Terk (TMK.164): Bir eĢin ortak hayattan ayrılmasıdır. Evlilik birliğinin getirdiği

yükümlülükleri yerine getirmemek amacı ile diğer eĢi bırakıp gitmiĢse ve haklı bir sebep olmaksızın

eve dönmüyorsa terk fiili söz konusu olur. Terk en az altı ay devam etmiĢ olmalıdır.

5) Akıl hastalığı (TMK. 165): Akıl hastalığının resmi sağlık kurul raporu ile tespit edilmesi ve

bu akıl hastalığı sebebiyle ortak hayatın diğer eĢ için çekilmez hale gelmiĢ olması birlikte aranır.

b) Genel BoĢanma Sebebi (TMK. 166);

Özel boĢanma sebeplerinin ihtiyacı karĢılamaya yetmeyeceğini düĢünen kanun koyucu,

bunların yanında bir de genel boĢanma sebebine yer vermiĢtir.

1) Evlilik birliğinin sarsılması (Dünya görüĢlerindeki farklılık, eĢini toplumda devamlı küçük

düĢürmesi, )

2) EĢlerin boĢanma hususunda anlaĢmaları; Medeni Kanun‘un 166 ncı maddesi eĢlerin

anlaĢarak boĢanabilmelerini öngörmüĢtür.

Page 192: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

191

AnlaĢmalı BoĢanmanın KoĢulları:

a) Evlilik en az bir yıl sürmüĢ olmalıdır.

b) BoĢanma için eĢler birlikte baĢvurmalıdır veya bir eĢin diğerinin açtığı boĢanma davasını

kabul etmelidir.

c) BoĢanma kararı verebilmek için hakim, bizzat tarafları dinlemek zorundadır.

d) Hakim tarafların iradelerini serbestçe verdiklerine kanaat getirmelidir.

e) Taraflar boĢanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında da anlaĢmıĢ olmalı ve

hakim bu düzenlemeyi uygun bulmalıdır.

3) MüĢterek hayatın kurulamaması (Fiili ayrılık) : Daha önce boĢanma sebeplerinden herhangi

biriyle boĢanma davası açılmıĢ ve reddedilmiĢ olmalıdır. BoĢanma talebinin red kararının

kesinleĢmesinden itibaren üç yıl geçmiĢ ve bu süre içinde müĢterek hayat yeniden kurulamamıĢ

olmalıdır

BOġANMA DAVASI

BoĢanma davasını açma hakkına sahip olan taraf, dilerse boĢanma, dilerse ayrılık isteyebilir.

Hakim evlilik birliğinin devam edeceğine kanaat getirmiĢse, boĢanma istenmiĢ olsa bile, ayrılığa

hükmedebilir. Hakim ayrılığa bir ile üç yıl arasında hükmedebilir ve ayrılık devam ederken evlilik

birliği de devam eder. Süre, ayrılık kararının kesinleĢmesiyle iĢlemeye baĢlar.

EĢlerden biri boĢanmaya değil de ayrılığa karar verilmesini talep etmesi halinde, hakim

boĢanmaya değil, ayrılığa iliĢkin bir karar vermek zorundadır.

BoĢanma kararı ile birlikte evlilik birliği hukuken ortadan kalkar. BoĢanma veya ayrılık

davasında, yetkili mahkeme, eĢlerden birinin yerleĢim yeri veya eĢlerin davadan önce son altı aydın

beri oturdukları yerdeki aile mahkemeleridir. (yoksa asliye mahkemeleri) BoĢanma davası açma

hakkı kiĢiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan sınırlı ehliyetsizlerin davaya kanuni temsilcinin

izni olmadan açabilirler.

BoĢanma davasında hakim taraflara yemin teklif edemez, tarafların ikrarı hakimi bağlamaz,

hakim delilleri serbestçe takdir eder, tarafların boĢanmaya iliĢkin anlaĢmaları hakim kararı olmadan

geçerli değildir. Hakim taraflardan birinin istemi üzerine duruĢmanın gizli yapılmasına karar

verebilir

BoĢanma davasının açılması üzerine; hakim, özellikle eĢlerin barınması, geçimi, eĢlerin

mallarının yönetimi ve çocukların bakım ve korunmasına dair geçici tedbirleri kendiliğinden alır.

BoĢanma veya ayrılık davası açıldıktan sonra, karı kocadan her biri, davanın devam ettiği süre

içinde, diğerinden ayrı yaĢamak hakkına sahiptir. Bu durumda hakim kimin evden çıkacağına karar

verir. BoĢanma davası devam ederken, çoğunlukla kocanın, karıya barınma ve geçiminin temini için

bir nafaka ödemesine de hakim karar verir. Bu nafakaya tedbir nafakası denir. Bu nafakada

davanın kimin açtığı veya kimin kusurlu olduğu değil tarafların mali durumu önemlidir.

(BoĢanmadan sonra ödenecek nafakaya ise yoksulluk nafakası adını alır.) Çocuğa ödenecek

nafakaya da iĢtirak nafakası denir.

BoĢanmanın Sonuçları;

BoĢanma kararının kesinleĢmesi ile bir takım sonuçlar ortaya çıkar. Bu sonuç kanun icabı

kendiliğinden meydana gelir. Bir kısmı ise, hakimin kararında göstermesine bağlıdır.

a) EĢler boĢanmanın kesinleĢmesi ile birlikte birbirinin mirasçısı olma özelliğini kaybederler.

b) EĢler için, mal rejimine ait evlenme sözleĢmesi kendiliğinden sona erer.

c) Kadın boĢanma ile birlikte kural olarak evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.

d) BoĢanmanın karının vatandaĢlığına, ergin olmasına etki etmez. Kayın hısımlığı

boĢanmadan sonra da devam eder.

e) BoĢanmadan sonra kadın için 300 günlük bir evlenme yasağı öngörülmüĢtür.

2-Hakimin Boşanma Kararında Düzenleyeceği Hususlar:

a) Hakimin resen düzenleyeceği hususlar: Hakim, boĢanma kararında çocukların durumunu

ve ana baba ile olan iliĢkilerini düzenlemek zorundadır.

Page 193: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

192

b) Hakimin talep halinde düzenleyeceği hususlar; Hakim talep üzerine, maddi ve manevi

tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedebilir. Kural olarak maddi tazminat ve yoksulluk nafakası

belli aralıklarla (irat Ģeklinde) ödenir. Manevi tazminat irat Ģeklinde ödenmesi mümkün değildir

Maddi tazminat ve nafaka irat Ģeklinde hükmedilmiĢse irat alacaklısının veya borçlusunun

ölmesi, yoksulluğunu ortadan kalkması veya yeniden evlenmesi, yada irat alacaklısı haysiyetsiz

hayat sürüyorsa kesilir.

EVLAT EDĠNME (TMK 305 ve devamı maddeler)

Türk Medeni Kanunu, evlat edinmeyi mahkeme kararı ile kurulabilen bir hısımlık iliĢkisi

olarak düzenlemiĢtir. Evlat edinmek isteyen kiĢi yerleĢim yerinin bulunduğu Aile Mahkemesine

(yoksa Asliye Hukuk Mahkemesine) TMK.'nın 315. maddesi uyarınca "evlat edinme kararı" için

baĢvuruda bulunması gerekir. Yetkili mahkemeden alınacak "evlat edinme" kararı ile evlatlık

iliĢkisi kurulmuĢ olur. Kanun koyucu, evlat edinmede evlat edinilecek kiĢinin küçük veya ergin ve

kısıtlı olması halinde farklı hükümler öngörmüĢtür.

Evlat Edinmenin Maddi ġartları

1) Bakım ve Eğitim ġartı: Bir küçüğün evlat edinilebilmesi için, evlat edinen tarafından

bir yıl süreyle bakılmıĢ ve eğitilmiĢ olması gerekir. (M.K. 305) Ergin ve kısıtlılar için: bedensel ve

zihinsel özrü sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç kimse evlat edinilecekse evlat edinen

tarafından en az 5 yıldan beri bakılıp gözetilmiĢ olmalıdır ya da evlat edinen tarafından küçükken

en az 5 yıl bakılıp gözetilmiĢ olmalıdır

2) YaĢ ġartı: Evlat edinenin en az 30 yaĢında olması ve evlat edinen kiĢinin evlâtlıktan en

az 18 yaĢ büyük olması Ģarttır. (M.K. 307)

3) Evlilik ġartı: EĢlerin birlikte evlat edinebilmeleri için en az beĢ yıldan beri evli olmaları

ve 30 yaĢını doldurmuĢ olmaları gerekir. (M.K. 306)

4) Evlat Edinenin Altsoyunun Açık Muvafaatının Bulunması ġartı: Ergin ve

kısıtlıların evlat edinilebilmesi için sahih nesepli çocuğunun açık muvafaatının bulunması gerekir.

Küçüklerin evlat edinilmesinde bu Ģart aranmaz. (MK. 313)

5) Evlatlığın Menfaati ġartı: Evlat edinmeye hakimin izin verebilmesi için, bunda evlat

edinilecek çocuğun menfaati bulunması lazımdır.

6) Evlat Edinenin Diğer Çocuklarının Menfaati ġartı: Evlat edinmenin evlat edinenin

diğer çocuklarının yararlarını hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelememesi gereklidir. (TMK. 305)

7) Rıza ġartı ;Türk Medeni Kanunun 308. maddesine göre, ayırt etme gücüne sahip olanın

rızası olmadıkça evlatlığa alınamaz.

Evlat edinilen ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte, velayet altında ise, anne ve babasının

rızası aynen gereklidir.

Evlat edinilen evliyse, eĢinin de rızasının bulunması gereklidir. (TMK.313)

III. Evlat Edinmenin Sonuçları

Evlat edinme ile, evlatlık ve evlat edinen arasında soybağı iliĢkisi meydana gelir. Evlat

edinenle evlatlık arasında tam bir soy bağı iliĢkisi yoktur. Yani, evlat edinen ile evlatlığın sadece

altsoyu arasında bir hısımlık iliĢkisi oluĢur. Evlat edinmekle, evlatlığın asıl ailesi ile arasındaki

hukuki iliĢki sona ermez. (TMK. 314/2)

1) Evlenme Yasağı: Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve

eĢi arasında evlenme yasaktır, (TMK 129, 145)

2) Miras: Evlatlık evlat edinen kimsenin mirasçısı olur. Buna karĢılık, evlat edinen ve

hısımları evlatlığın mirasçısı olamaz. Evlatlığın asıl ailesindeki mirasçılığına da halel gelmez.

3) Velayet: Evlat edinilen küçük ise, kendi öz anne ve babasının velayetinden çıkar, evlat

edinenin velayeti altına girer. Ana babaya ait tüm hak ve yükümlülükler evlat edinene geçer.

4) Ġsim ve Soy isim: TMK. 314 maddesi uyarınca, evlatlık, evlat edinenin Soyadını alır.

Evlat edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlatlık da dilerse evlat edinenin

soyadını alabilir.

Page 194: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

193

5) VatandaĢlık: Evlat edinme, evlatlığın vatandaĢlığına kural olarak etki etmez. Ancak,

küçük olan evlatlık, vatansız olur veya anası, babası bulunmaz yahut nerede olduğu bilinmezse, bir

Türk tarafından evlatlığa alınmakla Türk vatandaĢı olur. (T.V.K. 3/11)

6) Evlatlığın Öz Ana ve Babasıyla KiĢisel Ġl iĢkileri: Yargıtay içtihadına göre,

evlatlığın öz ana ve babası, küçük çocuklarıyla kiĢisel iliĢki kurma hakkına sahiptir.

IV. Evlat Edinmenin Sona Ermesi

Evlatlık iliĢkisi iki halde sona erer. Bunlar,

1) Kanuni sebep bulunmaksızın rıza alınmamıĢsa, rızası alınması gereken kiĢilerin

baĢvurusuyla, küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse mahkeme kararı

ile evlatlık iliĢkisi ortadan kaldırılabilir.

2) Esasa iliĢkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, cumhuriyet savcısı veya her ilgili

evlatlık iliĢkisinin kaldırılmasını isteyebilir. (küçüğe bir yıl bakılmamıĢ olması, yaĢ Ģartının yerine

getirilmemesi gibi)

Dava hakkı, evlatlık iliĢkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden baĢlayarak 1 yıl her

halde evlat edinme iĢleminin üzerinden 5 yıl geçmekle düĢer. Bu süreler hak düĢürücü sürelerdir.

(TMK. 319)

VELAYET

Velâyet, kural olarak küçüklerin, istisnai olarak kısıtlıların bakım ve korunmalarının

sağlanması için, onların kiĢiliği ve malları üzerinde ana babanın sahip oldukları görev, yetki ve

hakların tümünü ifade eder. Yani, velayet, çocuğun kiĢiliği ve mallarının bakım ve yönetimi ile

çocuğun üçüncü kiĢilerle olan iliĢkilerinde temsilini içerir. Velayet hakkını, evlilik birliği devam

ettiği sürece ana-baba birlikte kullanır. (TMK. 335)

Ana babadan biri ölür veya gaipliğine karar verilirse, diğeri velayet hakkını tek baĢına

kullanır, boĢanmada, velayet hakkı ana babadan birine verilir veya hakim çocuğa bir vasi atar.

Velâyet, ana babanın kiĢilik haklarının bir parçasıdır ve ayrıca sıkı biçimde kiĢiliklerine

bağlıdır. Bu nedenle velayet hakkı baĢkalarına devredilemez, bu haktan feragat edilemez,

anlaĢmayla ortadan kaldırılamaz.

Normal olarak küçükler ergin oluncaya kadar velayet altındadırlar. Hakim vesayet altına

alınmasına gerek görmedikçe kısıtlılar da velayet altına konur. Ancak, bu velayet bazı yönlerden

diğer velayetten farklıdır. Mesela, kısıtlı velayet altına alınacaksa velayet hakkı ana, babadan sadece

birine verilir, velinin kısıtlının mal varlığından istifade hakkı yoktur,

Velâyetin Kapsamı: Velayet hakkının gereği olarak çocuk, ana babanın egemenliği altındadır

ve kanuni bir neden bulunmadan çocuk ana babadan alınamaz (TMK.335/1). Ana babanın çocuk

üzerindeki egemenlik hakkı mutlak haklardandır.

Çocuğun adını ana-babası koyar, ikametgâhı, kanun gereği ana babanın ikametgâhıdır. Ana

baba, çocuğu eğitmek ve onu yetiĢtirmek hak ve yükümlülüğüne sahiptir.

Velayet devam ettiği sürece ana ve baba çocuğun mallarını yönetme hak ve yükümlülüğüne

sahiptirler (TMK.md.352). Kural olara, hesap ve güvence vermezler. Ana baba çocuğun mallarını

kullanma hakkına sahiptir. Diğer taraftan çocukların bakım ve eğitim giderlerini karĢılama ile çocuk

mallarının kısmen sarfı konusunda TMK’nın 327 ve 356. maddeleri gereğince veliye bir

mahkeme kararı olmaksızın çocuk mallarının tasarruf konusunda bir takım haklar verilmiĢtir.

Çocuk ile ana veya baba arasında ya da ana babanın menfaatine olarak çocuk ile üçüncü kiĢi

arasında yapılacak bir hukuki iĢlemle çocuğun borç altına girebilmesi, bir kayyımın katılmasına ve

hakimin onayına bağlıdır. (TMK..345)

Çocuğun bedensel ve zihinsel geliĢmesi tehlikede bulunur veya çocuk manen terk edilmiĢ

halde kalırsa yargıç çocuğu ana babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleĢtirebilir

(TMK.347/1). Çocuğun korunmasına iliĢkin diğer önlemlerden sonuç alınamazsa ya da bu

önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaĢılırsa, yargıç kanunda belirtilen hallerde velayetin

kaldırılmasına karar verir. Velayet ana babanın her ikisinden kaldırılınca çocuğa bir vasi atanır

(TMK. 348/11).

Page 195: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

194

Velâyetin Sona Ermesi: Çocuğun erginliğe kavuĢmasıyla velayet de kendiliğinden sona erer.

18 yaĢın doldurulmasıyla ulaĢılan normal erginlik gibi evlenmeyle kavuĢulan erginlik ve yargısal

erginlik de velayeti sona erdiren nedenlerdendir.

Ölüm de velayeti kendiliğinden sona erdirir. Velayetin kaldırılması (nez'i) durumunda da

(TMK. 348) velayet yargıç kararıyla ortadan kalkmaktadır. Ana babanın birinden velayet

kaldırılmıĢsa, diğeri velayeti sürdürür. Fakat her ikisinden birden kaldırılmıĢsa, çocuğa bir vasi

atanır.

VESAYET

Vesayet de velayet gibi bir kanuni temsilcilik çeĢididir. Vasi de vesayeti altındaki kimsenin,

kiĢiliğine ve mallarına özen gösterme ve kiĢiyi temsil etme konusunda hak ve yükümlülüklere

sahiptir.

Vasi, vesayet altındaki küçük yada kısıtlıya özen göstermek, mal varlığını yönetmek ve

hukuki iĢlemlerde onu temsil etmek üzere sulh mahkemesi tarafından atanan kiĢidir.

Velayet kural olarak küçükler hakkında ve istisnaen de kısıtlılar hakkında geçerli olduğu

halde, vesayet kural olarak kısıtlılar hakkında, istisnaen de küçükler hakkında geçerlidir. Vasi,

vesayeti altındaki kiĢinin mallarının defterini tutar ve düzenli olarak mahkemeye hesap verir.

Vasi kural olarak, vesayet altındaki kiĢinin her türlü hukuki iĢlemlerini yapar, ancak, vesayet

altındaki kiĢi adına, kefil olamayacağı, vakıf kuramayacağı, önemli bağıĢlar yapamayacağı hükme

bağlanmıĢtır. (TMK. 449)

Vesayeti Gerektiren Durumlar

A) Küçüğün vesayet altına alınmasını gerektiren durumlar Ģunlardır:

-Ana babanın her ikisinin de ölümü, gaip olması

-Velayet hakkının ana babadan alınması

-Ana baba hakkında kısıtlılık kararının alınması

-Ana babanın boĢanması halinde velayetin ana babadan birine verilmemesi,

-BoĢanmıĢ ana babadan velayet hakkına sahip olanın yeniden bir baĢkasıyla evlenmesi

-Evlilik dıĢında doğan çocuğa vasi atanması

B) Kısıtlılar Yönünden Vesayeti Gerektiren Durumlar

Kısıtlama, ergin bir kiĢinin fiil ehliyetinin kaldırılmasına yönelik ve Devletin egemenlik

gücünden kaynağını alan resmi bir iĢlem niteliğindedir. Kendisinde kısıtlama nedenlerinden birisi

bulunan kiĢinin kısıtlanması onun ehliyetinin sınırlandırılması niteliğinde olduğundan,

kısıtlanmadan önce mahkemede dinlenmesi ve kendisini savunma hakkının tanınması zorunludur

(TMK. 409/1). Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedenleriyle kısıtlanmada resmi sağlık kurulu

raporu aranır

Ayrıca kesinleĢen kısıtlama kararının, kısıtlının hem nüfusa kayıtlı olduğu hem de

ikametgahının bulunduğu yerde ilân edilmesi gerekmektedir. (TMK. 410/1).

Kısıtlama Nedenleri

A) Ġsteğe Bağlı Olmayanlar;

-Akıl hastalığı ve akıl zayıflığı (TMK. 405)

-Savurganlık, alkol veya uyuĢturucu madde bağımlılığı, kötü yaĢam tarzı, kötü yönetim

(TMK.406).

-Özgürlüğü bağlayıcı ceza, Medeni Kanunun 407. maddesine göre, bir yıl ya da daha uzun

süreli özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezanın bulunması,

B) Ġsteğe Bağlı (Ġhtiyari) Olanlar;

Medeni Kanunun 408. maddesinde, yaĢlılığı, sakatlığı ya da deneyimsizliği veya ağır hastalığı

nedeniyle iĢlerini gereği gibi göremeyecek durumda olan kiĢilerin istemeleri ve durumu

kanıtlamaları koĢuluyla kısıtlama altına alınabilecekleri belirtilir. Bu nedenle bir kiĢinin kendi

Page 196: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

195

isteğiyle kısıtlanabilmesi için de ortada kanunda belirtilen nedenlerden birisi bulunmalıdır. Bu

nedenler, yaĢlılık, sakatlık ve deneyimsizlik ve ağır hastalıktır.

Kısıtlılık karar, kısıtlının hem nüfusa kayıtlı olduğu yerde, hem de yerleĢim yerinde ilan

edilir. Kısıtlılık hükümleri, iyiniyetli üçüncü kiĢilere karĢı ilan tarihinden itibaren baĢlar.

KiĢi özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlanmıĢsa, kısıtlı kiĢi üzerindeki

vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar (TMK. m.471).

Diğer kısıtlılarda ise, kısıtlama nedeninin ortadan kalkması vesayetin ve kısıtlılığın sona

ermesi için yeterli değildir, vesayet ve dolayısıyla kısıtlılık, yetkili vesayet makamının kararıyla son

bulur (TMK. m.472/1). Kısıtlama kararı ilan edilmiĢse, kaldırılması da ilan edilir. Kısıtlamanın en

önemli sonucu, kısıtlanan kiĢinin fiil ehliyetinin sınırlandırılması ya da kalkmasıdır.

Haklı bir neden olmadıkça, sulh yargıcı vasi atarken, kısıtlının ya da ana babanın isteklerini

de göz önünde tutar ve onların gösterdiği kiĢiyi ve de öncelikle eĢini veya yakın hısımlarından

birini, vasilik koĢullarına sahip olmaları kaydıyla tercihen vasiliğe atar.

Vesayetin kamu görevi niteliği vardır ve kanunda belirtilen istisnai durumlardan biri

bulunmadıkça, vasi olarak atanan kiĢi bunu kabul zorundadır. Ġstisnai olarak;

-AltmıĢ yaĢının dolduranlar,

- Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,

-Üzerinde vasilik görevi bulunanlar,

-Özürleri ya da hastalıkları sebebiyle bu iĢi güçlükle yapabilecek olanlar,

-CumhurbaĢkanı, TBMM ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile hakimlik ve savcılık mesleği

mensupları,

vasiliği kabul etmeyebilirler.

Vasiyi, vesayet altına alınacak olan kiĢinin ikametgâhı sulh mahkemesi atar (TMK. Md.411,

413).

Velayet ile Vesayet arasındaki baĢlıca farklar

Velayet ve vesayet arasındaki farklar, doğuĢları, tabi tutulan kimseler, kiĢi üzerindeki vazife

ve yetkiler, mallar üzerindeki vazife ve yetkiler, temsil yetkisi ve sona ermeleri bakımından

farklılıklar bulunmaktadır.

1) Velayet hısımlıktan doğar, vesayet mahkeme kararı ile doğar.

2) Velayet küçükler içindir vesayet kısıtlılar içindir.

3) Velinin çocuğa ait yetki ve görevlerinin kapsamı vasiye göre daha geniĢtir. Veli kendi

imkanları ile çocuğun yetiĢtirilmesini, bakımını, geçimini -vasinin aksine- sağlamak zorundadır.

4) Veli, küçüğün malları üzerinde mahkemeye hesap vermez, çocuğun malları üzerinde

çocuğun yararına olarak tasarruf eder, yaptığı hizmetler için ücret istemez. Vasi ise vesayet

altındaki kiĢinin malları için defter tutar, sulh hakimine hesap verir. Mallar üzerinde kural olarak tek

baĢına tasarruf edemez, yaptığı hizmetler için ücret talep eder.

5) Velayet kanundan doğduğundan -vasinin aksine- velinin azli ve istifası mümkün değildir.

6) Veli, temsil yetkisini kullanırken kural olarak mahkemenin iznini almak zorunda değildir.

Ancak, vasi bazı iĢlemleri yaparken sulh, bazı iĢlemleri yaparken sulh ve asliye mahkemesinin

iznini almak zorundadır.

Vesayeti Sona Erdiren Nedenler

1) Vesayet altına alınan kiĢiye iliĢkin sebepler

a) Kendiliğinden sona erme, (ölüm, erginlik, hapis halinin sona ermesi, evlat edinilme gibi)

b) Mahkeme kararı ile sona erme (Kısıtlılık sebebinin sona ermesi ile)

2) Vasilik sıfatını sona erdiren sebepler (vasinin kısıtlanması, ölümü, vesayet süresinin sona

ermesi, görevden çekilme, görevden alınma gibi)

KAYYIMLIK

Kayyım, sınırlı olarak bir görev sahası içinde görev yapan bir vesayet organıdır. Vasinin

aksine, kayyım sadece bir malın idaresi veya belli bir veya birkaç iĢin görülmesi için sulh

mahkemesi tarafından tayin olunur. Kendisine kayyım tayin edilen kiĢinin fiil ehliyeti değiĢmez.

Page 197: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

196

Medeni Kanun‘da iki çeĢit kayyımlık düzenlenmiĢtir. Temsil kayyımlığı ve yönetim

kayyımlığı Ģeklinde.

Temsil kayyımlığında kayyım, bir kiĢinin muayyen bir veya birkaç iĢini görmek maksadıyla

tayin olmuĢtur. Temsil kayyımının görevleri TMK. 426 ncı maddesinde sayılmıĢtır.

Yönetim kayyımlığında ise,malların idare ve muhafazası için gerekli hukuki iĢlemleri yapmak

üzere yönetim kayyımı atanır. Hangi hallerde yönetim kayyımı tayin edileceği Kanunda tek tek

belirtilmiĢtir. (TMK. 427)

YASAL DANIġMANLIK

Bir kimsenin kısıtlanmasına yeterli sebep olmamakla birlikte, medeni haklarını kullanma

ehliyetinin bazı yönlerden sınırlanması kiĢinin menfaatine olması halinde, o kiĢiye yasal danıĢman

atanır. (TMK. 429) Kendisine yasal danıĢman tayin edilen kiĢi, sınırlı ehliyetliler grubuna girer.

Medeni Kanun‘un 429 uncu maddesini birinci fıkrasında 9 bent halinde sayılan iĢlemleri

sınırlı ehliyetli kendi baĢına yapamaz. Bu iĢlemlerin geçerli olması, yasal danıĢmanının iĢleme onay

vermesine bağlıdır. Yasal danıĢman, yasal temsilciden farklı olarak bu iĢlemleri tek baĢına

yapamaz. (Örnek, sınırlı ehliyetli bir kiĢi, bir baĢka kiĢiye kefil olmak isteğinde, yaptığı kefalet

akdinin geçerliliği sınırlı ehliyetli kiĢinin yasal danıĢmanının iĢleme icazet vermesine bağlıdır)

Page 198: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

197

MİRAS HUKUKU

Page 199: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

198

Miras hukuku,bir kimsenin ölümü yada gaipliğine karar verilmiĢ olması halinde onun para ile

ölçülebilen hak ve borçlarının kimlere,ne oranda ve nasıl geçeceğini düzenleyen kurallardır.

Mirasın konusu; taĢınır ve taĢınmaz mallar ile hak, alacak ve borçlardan ibarettir. Ancak intifa

(faydalanma) hakkı ile sükna (oturma) hakkı mal varlığından sayıldığı halde, mirasın konusuna

girmezler.

Zilyetlik ise mirasın konusuna girer.

Tereke; Mirasın konusunu oluĢturan taĢınır, taĢınmaz mallarla hak, alacak ve borçların

toplamına denir. Bunların mirasçılara geçmesine ise miras denir

Muris (Miras Bırakan); Terekeyi bırakan gerçek kiĢiye denir.

Varis (Mirasçı);Terekeyi-mirası alan gerçek ve tüzel kiĢilere denir.

Mirasın Önemi; Miras insan karakterinin bir neticesidir. Kendisinden sonra gelenlere bir Ģey

bırakmak canlılar için doğaldır. Bu his çalıĢmak kazanmak ve biriktirmek arzusunu doğurur. KiĢi

malını israf etmez.

Miras Hukukunun Ġncelenmesi

TaĢınmaz mal iktisabı için tapu siciline tescil Ģarttır. Ancak tescilden evvel de miras,cebri

icra, mahkeme ilamı, kamulaĢtırma ve iĢgal gibi yollarla mal iktisap edinilebilir, mal kazanılır,

Bununla beraber temliki tasarruf (mülkiyet devir) için tapu siciline kayıt Ģarttır.

Ölüm olayı Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ise, veraset senedi istenemez.

Ölüm vukuunu ve mirasçıların kimlerden ibaret olduğunu mahalle veya köy ihtiyar kurulu

tarafından verilen ilmühaberle tevsik olunur. Mirasçıların pay miktarları Tapu Sicil Memuru veya

Müdürü tarafından verilir. Kadastro ve Tapulama çalıĢmaları sırasında, ölümün meydana geldiği

tarihe ve taĢınmazın cinsine göre gerekli miras ve intikal iĢlemleri uygulanacaktır.

Görüldüğü üzere; Medeni Kanundan önceki ölüm olaylarında iĢlemleri yapılmamıĢ

intikallerle, Tapulama ve Kadastro çalıĢmalarında, ölümün meydana geldiği tarihe göre o tarihlerde

yürürlükte bulunan kuralların uygulanması gerekmektedir.

Miras Hukukumuzun Özellikleri Miras Hukukumuzun hükümleri, daha çok aileyi koruyucu ve mirasın aile dıĢına çıkmasını

engelleyici mahiyettedir. Bir gerçek kiĢinin ölümü durumunda, terekenin kimlere kalacağı açıkça

Kanunda yazılmıĢtır. Bunlar; yakın kan bağı akrabaları, eĢ ve evlatlıktır.

Miras bırakanın kendi iradesi ile mirasçı tayin etmesine (ölüme bağlı tasarruflar) ise, sınırlı da

olsa izin verilmektedir.

Miras Prensipleri ( Külli ve Cüzi Halefiyet Prensibi ) ;

Külli Halefiyet Prensibi : Miras, murisin ölümü anından itibaren mirasçılara bir bütün halinde geçer. Miras tescilsiz

iktisaplardan olup, özellikle kanuni mirasçılar, külli haleftir.

Miras, mirasçılara kendiliğinden geçtiği için taĢınmazlarda tescil, taĢınırlarda teslim gibi

herhangi bir hukuki iĢleme gerek yoktur.

Borçlara tereke kafi gelmezse, mirasçılar kendi mallarıyla hudutsuz ve müteselsilen

(zincirleme) sorumludurlar. Mirasçıların her biri, borcun tamamından hisseleri oranında, kendi Ģahsi

mallarıyla sorumludur.

Cüzi Halefiyet Prensibi :

Terekeye dahil mallardan bir veya bir kaçına mirasçı olunması, cüzi halefiyettir.

Cüzi halefler, terekenin borçlarından, en fazla, kendilerine intikal eden mal kadar sorumlu

olup, kendi Ģahsi mal varlıkları ile sorumlu tutulamazlar.

Örneğin, terekeye dahil bir arabanın vasiyet yolu ile bir kiĢiye bırakılmasında, bu kiĢi cüzi

haleftir.

Page 200: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

199

MĠRASÇILAR : Mirasçılık; ya kanundan doğar veya miras bırakanın iradesinden doğar. Mirasçılık sıfatını

kanun hükümlerine göre kazananlara kanuni mirasçı denir. Murisinden önce ölen kanuni mirasçının

yerine varsa füru (altsoyu) geçer. Miras bırakanın iradesine göre mirasçılık sıfatının kazananlara da

iradi mirasçı denir. Yani bunlar miras bırakanın yapmıĢ olduğu ölüme bağlı tasarrufla (vasiyet ve

miras mukavelesiyle) mirasçı tayin edilmiĢtir. Ġradi mirasçı, muristen evvel ölmüĢse, miras onun

füruna (altsoyuna) geçmez.

KANUNĠ MĠRASÇILAR ; Bunlar evvela "mahfuz hisseli mirasçılar" ve ― mahfuz hisseli olmayan mirasçılar" olmak

üzere ikiye ayrılır. Terekeden belirli bir payı almaları kanun tarafından güvence altına alınmıĢ

mirasçılara mahfuz hisseli (saklı hisseli) mirasçılar, diğerlerine de mahfuz hissesi bulunmayan

kanuni mirasçı denir. Kanuni Mirasçılık; kan bağına, akdi ve tâbiiyet (uyrukluk) bağına dayanır.

A-Kan Bağına Dayanan Kanuni Mirasçılık ; Birbirine kan bağı ile bağlı bulunanlar, yani kan hısımları arasındaki mirasçılıktır. Kan bağına

dayalı kanuni mirasçılıkta Zümre sistemi benimsenmiĢtir.

Zümre, bir kiĢiden türeyen kimselerin, o kiĢi ile birlikte oluĢturduğu topluluğa verilen addır.

Murisin Usulü (üstsoyu) ve füru (altsoyu) olan kan hısımları, mirasçı olmaları bakımından 3

zümreye ayrılmıĢtır. Murisin altsoyu 1. zümre, üstsoyu ise 2. ve 3. zümre olarak mirasçı

olabilmektedirler.

1 ) I. Zümre (Derece) Kanuni Mirasçılar; Miras bırakanın 1.derecedeki mirasçıları füru‘dur. Füru, çocuklar, torunlar, torun çocukları

olarak gider.

Altsoyun, kendisine mirasçı olacağı kimseye hukukî sonuçlar doğuracak soy bağı ile de bağlı

olması da gerekir.

2) II. Derece (Zümre) Kanuni Mirasçılar : Bunlar, murisin anne ve babası ile bunların füru

(altsoyu) dur. EĢit olarak miras alırlar. Miras bırakandan evvel vefat eden ana ve baba halefiyet

yoluyla kendi mirasçıları tarafından temsil olunur. Yani bunların füru (kardeĢler ve bunların altsoyu)

onların yerine geçer. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde bütün miras diğer tarafa geçer.

3) III. Derecede (Zümre) Kanuni Mirasçılar : Bunlar, murisin büyük anne ve babaları ile

bunların füru (altsoyu) dur. Yani hala, dayı, amca ve teyze ile bunların çocukları,torunlarıdır. Bunlar

da eĢit olarak miras alırlar.

Muristen evvel ölen büyük baba ve büyük ana halefiyet yoluyla kendi füru tarafından temsil

olunur. Onların yerine altsoyu (hala, amca,dayı,teyze ve bunların füruları) geçer. Bir tarafta mirasçı

yoksa miras diğer tarafa geçer.

Zümre Mirasçılığının Prensipleri ;

Zümreler arası sıra prensibi Zümreler arasında bir sıra vardır. 1. Zümrede mirasçı varken, 2. ve 3. zümredekiler mirastan

pay alamazlar.

Zümre içi sıra prensibi Zümrelerin içinde de bir sıra vardır. Zümre içinde murise daha yakın kan bağı olan kiĢiler

varken, daha uzak olan kiĢiler mirasçı olamazlar. Örneğin murisin çocukları varken, torunları

mirastan pay alamazlar.

Kök içinde halefiyet prensibi Zümre içinde mirasçılardan bir veya birkaçı muristen evvel ölmüĢlerse ve kendilerini temsil

edebilecek füruları da varsa, miras bu fürulara geçer. Murisinden önce ölen mirasçının füru yoksa,

hissesi, zümre içindeki diğer kanuni mirasçılara geçer.

Bir tarafa dahil zümrede mirasçı yoksa, mirasın tamamı diğer taraf­

taki zümrede bulunan mirasçılara ait olur.

Yarım kan hısımlar, sadece miras bırakanla ortak asıldan miras payı

alırlar.

Page 201: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

200

Zümre içi halefiyet kuralının uygulanması gereğince, tam kan hısımları ile yarım kan

hısımları farklı miras payları alabilirler.

Miras bırakanla birden fazla hısımlık bağı olanlar, her hısımlık bağı için ayrı ayrı miras

payı alırlar.

Kayın (Sıhri) hısımların halefiyet yoluyla mirasçı olabilmeleri mümkün değildir. Zümre içi halefiyet yoluyla sadece kan hısımları mirasçı olabilir. Bu yolla ne miras bırakanın

kendi kayın hısımlarının ne de kan hısımlarının kayın hısımları mirasçı olabilir. Örneğin miras

bırakanın oğlu veya kızı kendinden önce ölmüĢ ise, onların eĢleri yani gelin veya damatları

halefiyet yoluyla mirasçı olamazlar. Aynı kural atanmıĢ (iradi) mirasçı ve vasiyet alacaklıları içinde

geçerlidir. (Ancak ölümle bağlı tasarruf ile miras bırakan aksini öngörebilir.)

B-Uyrukluk Bağına Dayanan Devletin Mirasçılığı Murisin 3 zümrede mirasçısı, eĢi, evlatlığı yoksa; keza muris de herhangi bir kimseyi mirasçı

tayin etmemiĢse, mirası Devlete geçer. Devlet, murisin borçlarından, kendine intikal eden değerler

kadar sorumlu olup,mirasın Devlete geçmesi halinde sulh mahkemesi re‘sen terekenin resmi

defterini düzenler.

C-Akdi Bağa Dayanan Mirasçılık ; Sağ kalan eĢin mirasçılığı ; Her Ģeyden önce,sağ kalan diğer eĢin mirasçı olabilmesi için,

muris ile arasında geçerli bir evliliğin bulunması ve ölüm anında bu evliliğin devam ediyor olması

gerekir. BoĢanma davaları devam ederken, karar kesinleĢinceye kadar, eĢler birbirinin mirasçısı

olurlar.

Eş, tek başına ise, mirasın tamamını alır.

Eş, altsoy ile birlikte mirasçı ise, mirasın ¼ ünü alır.

Eş, miras bırakanın ana baba zümresi ile mirasçı olursa, mirasın ½ sini alır.

Eş, üçüncü zümre mirasçıları olan büyük anne ve babalar veya bunların çocukları ile birlikte

mirasçı olursa, mirasın ¾ ünü alır.

Büyük anne ve babalar ile bunların çocuklarının olmaması durumunda ise, mirasın tamamı

eĢe kalmaktadır.

BoĢanmanın kesinleĢmesi halinde, eĢ lehine yapılan ölüme bağlı tasarruflar aksi

kararlaĢtırılmadıkça hükümsüz olur.

Evlatlığın mirasçılığı ; Evlatlık ve altsoyu, kendini evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Ayrıca evlatlığın

kendi ailesinden olan mirasçılık hakları da devam eder. Buna ―çifte mirasçılık‖ denir.

Evlatlık, sadece kendini evlat edinenin mirasçıdır. Evlat edinen ve hısımları ise, evlatlığa

mirasçı olamazlar. Bu sebeple evlatlığın mirasçılığı, tek taraflı bir mirasçılıktır.

Evlatlığın muristen önce ölümü halinde, evlatlığın altsoyu halefiyet yoluyla evlatlığın yerine

geçer, evlatlığın altsoyu bulunmuyorsa miras murisin diğer mirasçılarına intikal eder.

III.ĠRADĠ MĠRASÇILIK (ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR)

Murisin iradesinden doğan ve neticesi onun ölümüyle meydana gelen mirasçılığa "iradi

mirasçılık ya da ölüme bağlı tasarruftan doğan mirasçılık" denir.

A-ġekli Anlamda Ölüme Bağlı Tasarruflar ; Hangi tür ölüme bağlı tasarruf olursa olsun, bunlar ya Vasiyetname ya da Miras Mukavelesi

Ģeklinde yapılır.

1) VASĠYETNAME

Vasiyetname yapma ehliyeti ; Vasiyetname yapabilmek için, temyiz kudretine sahip olmak ve 15 yaĢını bitirmiĢ olmak

yeterlidir.

Tek taraflı bir hukuki iĢlemdir. (Vakıf kurma ve vasiyet görevlisi tayini gibi) Bu nedenle her

zaman vasiyetten dönülmesi (cayma) mümkündür. Vasiyetnamenin imha edilmesi, kaybedilmesi

veya sonraki bir vasiyetname ile…Muris mahfuz (saklı) hisse kurallarına uyarak, bu yolla ölüme

bağlı tasarruflarda bulunabilir.

Page 202: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

201

Vasiyetname ÇeĢitleri ; a) El yazısı ile vasiyetname

1-BaĢtan sonuna kadar murisin el yazısı ile yazılmıĢ olmalıdır. Daktilo baĢka tür makinelerle

yazılan vasiyetnameler geçersizdir. El yazısıyla olmak koĢuluyla eski yazı ile ve her dilden

yazılabilir. Okuma yazma bilmeyenler el yazısıyla vasiyet yapamazlar.

2-Vasiyetnameyi yapan (vasiyetçi) tarafından vasiyetname, gün ay ve yıl olmak üzere el yazısı

ile tarihlendirilmelidir.Tarih atılmazsa tarihi belirlenebilecek belli olay ve günler yazılırsa (örneğin

cumhuriyetin ilanı gibi) o vasiyetname geçerli olur.

3-Vasiyetnamenin altı vasiyetçi tarafından imzalanmalıdır. Parmak basmak veya mühür

kullanmak geçersizdir.

4-Vasiyetname yapma iradesi olmalıdır. Tehdit ve zorla yaptırılan vasiyetnameler geçersizdir.

Vasiyetname muhafaza edilmek üzere notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılabilir. Bazı

Yargıtay kararlarında ise bırakılmazsa, hükümsüz olmayacağı hüküm altına alınmıĢtır.

b) Resmi vasiyetname

Resmi vasiyetname iki tanığın katılması ile resmi makamlarca düzenlenir. Bunlar, Noterler,

Sulh Hakimi veya kanunen görevli makamlardır. Resmi vasiyetname resmi senet niteliğindedir.

c)-Sözlü Vasiyetname

Sözlü vasiyet Ģekline yakın ölüm tehlikesi, ulaĢımın kesilmesi hastalık savaĢ gibi olağanüstü

durumlar yüzünden resmi veya el yazılı vasiyetname yapılamıyorsa baĢvurulabilir.

Sözlü vasiyette vasiyetçi son arzularını iki tanık huzurunda beyan eder. Bunlarda vasiyetçinin

beyanını hemen sulh veya asliye hâkimine bildirirler. Böyle bir vasiyet silah altındaki asker

tarafından yapılmıĢsa teğmen veya daha yüksek rütbeli bir subay, ülke sınırları dıĢında seyreden bir

ulaĢım aracında bulunuyorsa, o aracın sorumlu yöneticisi; sağlık kurumlarında tedavi edilmekteyse

sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi hakim yerine geçer.

2-MĠRAS MUKAVELESĠ ( SÖZLEġMESĠ ) ;

Miras Mukavelesi yapma ehliyeti ; Miras sözleĢmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı

bulunmamak gerekir. (Mirastan feragat/mirastan vazgeçme mukavelesi, miras sözleĢmesi gibi)

Miras mukavelesinin Ģekli ; Ancak resmi vasiyetname biçiminde yapılabilir.

Miras mukavelesi; mirasçılar veya 3.Ģahıslar ile muris arasında yapılır.

Miras Mukavelesinin sona ermesi 1- Tek taraflı bir irade ile sona erebilir.

2- Miras mukavelesi anlaĢma ile sona erer.

3- KarĢılıklı edaların (edimlerin) ifa edilmesi ile miras mukavelesi feshedilebilir.

4- Miras mukavelesinde mirasçı tayin edilen veya lehine vasiyet yapılan, muristen evvel

ölürse sona erer.

Miras bırakanın yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama etkisi altında yaptığı ölüme bağlı

tasarruf geçersizdir.

B-Maddi Manada Ölüme Bağlı Tasarruflar 1- ġartlı ve mükellefiyetli ölüme bağlı tasarruflar,

2- Mirasçı nasbı (mirasçı tayini),

3- Muayyen maldan tasarruf (belli mal vasiyeti),

4- Alelade ikame (yedek mirasçı tayini),

5- Fevkalâde ikame ( art mirasçı tayini),

6- Miras hakkından ıskat,

7- Mirastan feragat (vazgeçme) mukavelesi,

8- Ölüme bağlı tasarruftan rücu (cayma),

9- Vasiyeti tenfiz memuru (vasiyeti yerine getirme görevlisi) tayini gibi külli tasarruflar

ile, miras hukukuna girmeyen;

10- Vakıf kurma,

Page 203: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

202

11- Evlilik dıĢı doğan çocuğun tanınması gibi ölüme bağlı tasarruflar yapabilir.

IV.ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN ĠPTALĠ VE DAVADAKĠ ĠPTAL SÜRELERĠ 1- Tasarruf ehliyetinin bulunmaması (temyiz kudretinin bulunmaması gibi),

2- ġekil noksanlığı (Ölüme bağlı tasarrufların vasiyet ve miras mukavelesi Ģeklinde

yapılmamıĢsa),

3- Hata, hile, tehdit, korkutma(tehdit-cebir) gibi irade sakatlığı olursa,

4- Ölüme bağlı tasarruf kanuna, ahlaka ve adaba aykırı olursa (Yani bir miktar parasını

uyuĢturucu madde yapımı için vermek, ahlaka aykırı kitaplar basmak için tahsis etmek gibi),

Bu gibi durumlarda yapılan ölüme bağlı tasarruflar iptal edilir.

Tasarrufun iptalinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı davacının tasarrufu,

iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten baĢlayarak 1 yıl ve her halde

vasiyetnamelerde açılma tarihinin diğer tasarruflarda ise mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyi

niyetli davalılara karĢı 10 yıl, iyi niyetli olmayan davalılara karĢı 20 yıl geçmekle düĢer.

V.ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARDA, TASARRUF SERBESTÎSĠNĠN HUDUDU

Muris tarafından ölüme bağlı tasarruflarla baĢkasına verilmesi Medeni Kanunumuzca izin

verilmeyen miras payının bir kısmına mahfuz (saklı) hisse, bu saklı hisseyi alan mirasçılara da

mahfuz hisseli mirasçılar (Murisin füru, ana ve babası ve sağ kalan eĢidir.) denir.

Arta kalan ve murisin serbestçe tasarruf edebildiği miras kısmına da tasarruf nisabı denir.

Tasarruf özgürlüğü, terekeden saklı paylar toplamı çıkarıldıktan sonra kalan tereke değeri

üzerindeki tasarruf özgürlüğünü ifade eder.

Mahfuz hisseli mirasçılar ile mahfuz hisseleri Altsoy için yasal miras payının yarısı,

Ana babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,

Sağ kalan eĢ altsoy veya ana baba zümresi ile birlikte mirasçı ise yasal miras payının tamamı,

diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü.

Tasarruf Nisabının Hesaplanması : Tasarruf nisabı, murisin mal varlığı üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği kısımdır.

Yani terekenin net aktifi - mahfuz hisseler toplamı. Terekenin net aktifi için; murisin ölüm

günündeki taĢınır ve taĢınmaz mallarının satıĢ bedelleri ile alacakları hesaplanır. Pasifi için de;

murisin borçları, cenaze masrafları, terekeyi mühürlemek ve defterini tutmak için yapılan masraflar

ve miras bırakan ile birlikte yaĢayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık geçim

giderleri hesap edilir. Aktifler toplamından pasifler toplamı çıkarılınca da, tasarruf nisabının

hesaplanmasına esas olan safi tereke bulunur. Ancak safi terekeye bazı değerler ilave edildikten

sonra bulunan değer esas alınmak suretiyle tasarruf nisabı hesaplanır.

TENKĠS DAVASI ; Saklı paylarının karĢılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı

aĢan tasarruflarının tenkisi isteyebilirler. Yani miras bırakan, saklı paylı mirasçılarının saklı

paylarına, her hangi bir ölüme bağlı tasarrufla tecavüz ederse, bu mirasçılar tenkis davası açarak

tecavüz edilmiĢ haklarını isteyebilirler.

Medeni Kanunun 571 nci maddesine göre; Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı

paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten baĢlayarak 1 yıl ve herhalde vasiyetnamelerde açılma

tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle düĢer.

VI.MĠRASIN ĠNTĠKALĠ VE MĠRASIN AÇILMASI Mirasın intikali için murisin ölmüĢ veya gaipliğine karar verilmiĢ olması gerekir. Mirasın

açılması ise, ölüm ve gaiplik kararı ile olur. Miras, mirasçılara kendiliğinden intikal eder. Mirasın

açıldığı anın önemi vardır. Çünkü kimlerin mirasçı olacağı bu ana göre tayin edilir.

Birbirine mirasçı olanlar için ölüm anının önemi vardır. Bir trafik kazasında olduğu gibi

birbirine mirasçı olanların (örneğin karı kocanın) hangisinin evvel ve hangisinin sonra öldüğü tespit

edilemezse, her ikisi de birlikte ölmüĢ sayılır. Buna ― Birlikte ölüm karinesi ― denir. Bu gibiler

birbirine mirasçı olamazlar ve herkesin mirası kendi mirasçılarına geçer.

Ölümüne muhakkak nazarla bakılan ve cesedi de bulunmayan kimseler ölmüĢ sayılır ve ölüm

kaydına mahallin en büyük mülki amirinin emriyle ölüm kaydı iĢlenir. (Ölüm karinesi)

Page 204: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

203

Gaibin mirası Hakkında gaiplik kararı verilmiĢ bir kimsenin mirasçıları veya mirasından hak sahibi olan

kiĢiler, tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları, ileride ortaya çıkabilecek üstün

hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine iliĢkin güvence göstermek zorundadırlar.

Bu güvence, ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda 5 yıl, uzun zamandan beri haber

alınamama durumunda 15 yıl ve her halde en çok gaibin 100 yaĢına varmasına kadar geçecek süre

için gösterilir. 5 yıl, tereke mallarının tesliminden; 15 yıl son haber tarihinden baĢlayarak hesaplanır.

Gaip ortaya çıkarsa veya üstün hak sahibi olduklarını ileri sürenler bu sıfatlarını ispat

ederlerse, tereke mallarını teslim almıĢ olanlar, aldıkları malları zilyetlik kuralları uyarınca geri

vermekle yükümdürler.

Mirasçının gaip olması ; Ortada bulunmayan ve mirasın açıldığı anda sağ olup olmadığını ispat edilemeyen mirasçının

miras payı resmen yönetilir. Mirasın açıldığı anda ortada bulunmayanın sağ olmaması halinde onun

miras payı kendilerine kalacak olanlar, gaipliğe iliĢkin sürelere ve usule uyarak o kimsenin

gaipliğine karar verilmesini ve miras payının kendilerine teslimini isteyebilirler.

Mirasa hak kazanma ; Mirasa ehliyet, mirastan kanuni veya mansup (tayin edilmiĢ, atanmıĢ) mirasçı olarak veyahut

da lehine vasiyet yapılmıĢ kimse (musaleh) olarak istifade edebilmektir. Bunun için murisin ölümü

anında hayatta olunmalı ve mirastan mahrum bulunmamalıdır.

a) Murisin ölümü anında hayatta olmak: Mirasçı, murisin ölümü esnasında hayatta olup da

bir dakika sonra ölmüĢ olsa dahi mirasçı olur. Miras hakkı kendi mirasçılarına kalır. Muristen önce

ölenler mirasçı olamazlar.

Ceninin Mirasçılığı; Mirasçı olabilmek için murisin ölümünde hayatta olmak gerekir.

Ancak, kanunumuz sağ doğmak Ģartıyla ana karnındaki çocuğun (ceninin) mirasçı olmasını kabul

etmiĢtir. Ölü olarak doğarsa mirasçı olamaz. Mirasçılar arasında cenin bulunursa mirasın taksimi

onun doğumuna kadar geri bırakılır.

Ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine mal vasiyet edilen kimselerin de (musalehin de) murisin

ölümü anında hayatta olmaları icap eder. Aksi taktirde baĢka türlü anlaĢılmıyorsa vasiyet olunan

mal terekeye döner. Muris ölüme bağlı bir tasarrufla bir dernek veya Ģirketi mirasçı tayin

edebileceği gibi, onlara terekesinden bir malda vasiyet edebilir.

b) Mirastan mahrum bulunmamak : Kanuni ve Ġradi mirasçılıktan istifade için mirastan

mahrum olmamak lazımdır. Mirastan mahrum olanlar sanki muristen önce ölmüĢ gibi miras

paylaĢtırmasında hesaba katılamazlar. Onların yerini altsoyu alır.

Mirastan mahrum olma sebepleri ; 1- Kasten veya haksız yere murisini öldüren ve öldürmeye teĢebbüs edenler,

2- Kasten veya haksız yere murisin ölüme bağlı tasarrufta bulunamayacak hale getirenler,

3-Aldatma zorlama veya korkutma yoluyla bir ölüme bağlı tasarrufa etki etmek,

4- Miras bırakanı artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir

tasarrufu kasten veya hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.

Mirastan mahrumiyet, kanundan dolayı meydana gelir. Bunların füru, mahrum olan sanki

muristen önce ölmüĢ gibi, mirasçı olurlar. Mirastan mahrum olanları murisleri af ederse mirasçı

olabilirler.

MĠRASÇILIKTAN ÇIKARMA (ISKAT) Murisin, mahfuz hisseli bir mirasçısını kanunda sayılan sebepler dolayısıyla ve ölüme bağlı

tasarrufla (vasiyetname) mirasçılıktan çıkarmasıdır.

A-Mirastan Cezai Iskat Sebepleri ; a) Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karĢı ağır bir suç

(öldürme, dolandırıcılık gibi suçları niĢanlısına, dadısına dostu gibi yakınlarına karĢı) iĢlemiĢse,

b) Mirasçı, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karĢı aile hukukundan doğan

yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiĢse, ( Aile hukukundan doğan infak ve iaĢe borcu,

karı koca arasında yardım ve sadakat borcu gibi ödevlerin yerine getirilmediği zaman),

Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi, tenkis davası da açamaz.

Page 205: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

204

Miras bırakan baĢka türlü tasarrufta bulunmuĢ olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin

miras payı, o kimse miras bırakandan önce ölmüĢ gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna,

yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalır.

Iskat sebebinin varlığı ispat edilmemiĢ veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemiĢse

tasarruf, mirasçının saklı payı dıĢında yerine getirilir.

Ancak, miras bırakan bu tasarrufa çıkarma sebebi hakkında düĢtüğü açık bir yanılma

yüzünden yapmıĢsa, çıkarma geçersiz olur.

B- Koruyucu Iskat ( Aciz Sebebi ile Iskat )

Miras bırakan, mahfuz hisseli mirasçılarının menfaati icabı onları mirastan ıskat eder.

Elinde borç ödemeden aciz belgesi olan altsoyun mahfuz hissesinin yarısı ıskat edilebilir.

Ancak miras bırakanın, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuĢ veya doğacak çocuklarına

özgülemesi Ģarttır.

MĠRASIN REDDĠ Yasal ve atanmıĢ (mansup) mirasçılar mirası reddedebilirler.

Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiĢse,

miras reddedilmiĢ sayılır

Miras üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra

öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten baĢlar. Vasiyetname

ile atanmıĢ mirasçılar için, miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten

iĢlemeye baĢlar.

Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.

Reddin kayıtsız ve Ģartsız olması gerekir. Sulh hakimi, durumu bir tutanakla tespit eder. Ret eden

mirasçı isterse, kendisine reddi gösteren bir belge verilir

Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen bir mirasçı, mirası kayıtsız Ģartsız kazanmıĢ olur

Mirası ret edemeden ölen mirasçının ret hakkı, kendi mirasçılarına geçer

Yasal mirasçılardan biri mirası ret ederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ

değilmiĢ gibi, hak sahiplerine geçer. En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan

miras, Sulh Mahkemesince iflas hükümleri uyarınca tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan

değerler, mirası reddetmemiĢ gibi hak sahiplerine verilir.

Yine altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eĢe geçer

MĠRASÇILIK BELGESĠ ( VERASET BELGESĠ ) BaĢvurusu üzerine, yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince, mirasçı

olduklarını gösterir bir belge verilir. Bu belgede, kimlerin, ne oranda mirasçı oldukları gösterilir. Bu

bir ilam değildir, durumu tespit eden bir belgedir. Her zaman aksi iddia ve ispat edilebilir. Sulh

mahkemelerince verilir.

Tapu Kanunda değiĢiklik yapılmasını öngören 6302 sayılı Kanunun ek 1. maddesi gereği,

ölüm tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde Tapu sicilinde mirasın intikali yapılmamıĢsa, tapu

müdürlüğü mirasçılık belgesi düzenlenmesi için yargıya baĢvurabilecektir.

VI. RESMĠ DEFTER TUTMA ;

KoĢulları ve Usulü ; Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir.

Defter tutma, mirasın reddine iliĢkin usule uyulmak sureti ile, bir ay içinde sulh hâkiminden

istenebilir. Mirasçılardan birinin defter tutma istemi, diğerleri hakkında da etkili olur.

Resmi defter sulh mahkemesince düzenlenir. Bu deftere terekeye ait aktif ve pasifler, takdir

edilen değerleri ile yazılır.

Miras bırakanın mali durumu hakkında bilgi sahibi olan herkes, sulh mahkemesi tarafından

istenen bilgiyi vermekle yükümlüdür. Alacaklılar ile borçlulara bir ay ara ile iki defa ilan yolu ile

çağrı yapılır. Sonuçta defter belirginleĢir ve taraflarca incelenir.

Sonuçları ; Defter incelemesi bittikten sonra her mirasçı beyanda bulunmak üzere mahkemeye çağrılır.

Mirasçılardan her biri, tanınan süre içerisinde, mirası reddettiğini veya resmi tasfiye istediğini ya da

Page 206: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

205

deftere göre veya kayıtsız Ģartsız kabul ettiğini beyan eder. Süresi içerisinde her hangi bir beyanda

bulunmayan mirasçı, mirası tutulan deftere göre kabul etmiĢ sayılır.

VII-MĠRASIN PAYLAġTIRILMASI ;

A-Miras Ortaklığı Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın intikal etmesinden paylaĢtırmaya kadar,

mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar, sözleĢme veya kanundan doğan temsil yada

yönetim yetkisi saklı kalmak kaydı ile, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

-ELBĠRLĠĞĠ MÜLKĠYETĠNĠN PAYLI MÜLKĠYETE DÖNÜġTÜRÜLMESĠ-

1) Bir mirasçı, terekeye dâhil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetin

paylı mülkiyete dönüĢtürülmesini istemesi halinde hâkim, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak

belirleyeceği süre içinde itirazlarını yapmalarını ister. Yeterli bir itiraz olmaması halinde hâkim,

elbirliği mülkiyetini paylı mülkiyete çevirebilir.

2) 5831 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa ―Elbirliği

mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüĢtürülmesi‖ baĢlığı ile eklenen Ek 3 ncü maddesi ―Bir mirasçı,

miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde

bulunduğu takdirde tapu sicil müdürü, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre

içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. Tebligat masrafları ilgilisince karşılanır. Elbirliği

mülkiyetinin devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan herhangi biri

belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki

elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık esaslarına göre mirasçılar adına tapu

kütüğüne tescil edilir.‖ hükmü ile tebligat esasına dayalı elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete

dönüĢtürülmesi imkânı getirilmiĢtir.

B-Mirasın paylaĢtırılması

1) Rıza ile PaylaĢtırma ; Mirasçılar isterlerse ve aralarında anlaĢırlarsa terekeyi paylaĢtırabilirler. Aksine hüküm

bulunmadıkça, paylaĢtırmanın nasıl yapılacağını serbestçe kararlaĢtırabilirler. PaylaĢtırma

sözleĢmesi yazılı Ģekilde yapılmalıdır. PaylaĢtırma, bir taĢınmazın parçalara ayrılıp mirasçılara

verilmek sureti ile yapılıyorsa, mirasçılar harita yapımı isteyebilirler. Mirasçıların her birine bir

taĢınmaz verilmek sureti ile yapılmakta ise, adi yazılı Ģekilde taksim mukavelesi yeterlidir.

TaĢınmazların paylaĢtırılmalarında, bütün mirasçıların bir tescil talebinde bulunmaları gerekir.

EĢlerden birinin ölümü halinde, tereke malları arasında ev eĢyası veya eĢlerin birlikte

yaĢadıkları konut varsa, sağ kalan eĢ bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet

hakkı tanınmasını isteyebilir.

Miras bırakanın bir mirasçısında alacağı varsa, paylaĢma sırasında o mirasçının payından

mahsup edilir.

2) Mahkeme Kararı ile paylaĢtırma ; Mirasçılar aralarında anlaĢamazlar ise, mahkemeden paylaĢtırmanın yapılmasını

isteyebilirler.Bu durumda hakim, mirasçıların ve tereke mallarının durumunu dikkate alarak

paylaĢtırmayı yapabilir.

Page 207: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

206

CEZA HUKUKU

Page 208: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

207

Suç adı verilen insan davranıĢını ve buna uygulanacak yaptırımı belirleyen hukuk kurallarının

tümü Ceza Hukuku olarak adlandırılmaktadır.

Suç ise ―kusur yeteneği‖ bulunan bir kimsenin tipe (Kanuni unsura) uygun, hukuka aykırı ve

kusurlu hareketidir.

765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu suçları, ―cürümler‖ ve ―kabahatler‖ olmak üzere ikiye

ayırmıĢtı. 26.09.2004 tarihli 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu bu ayırıma yer vermemiĢtir.

Kabahat niteliğindeki suçların bir kısmı bu kanun kapsamında kalan suçlar olarak düzenlenmiĢ, bir

kısmı da 30.03.2005 tarihli 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile kabahat niteliğindeki suçlar olarak

idari yaptırım gerektiren fiillere dönüĢtürülmüĢtür. Ayrıca 5349 sayılı kanunla,kanunlarda ―hafif

hapis‖ veya ―hafif para‖ cezası olarak öngörülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüĢtürülmüĢtür.

Ceza vermek yetkisi kiĢilerde değil Devlette bulunduğundan, Ceza hukuku, özel hukuk değil

kamu hukukunun içinde yer alır.

Yeni ceza hukuku iki kitaptan oluĢmaktadır. Birinci kitap genel hükümleri,ikinci kitap ise

Ceza özel hukukunu (Hayata, Vücut Dokunulmazlığına, Cinsel Dokunulmazlığa, ġerefe ve Mal

Varlığın karĢı suçları) düzenlemiĢtir.

Ceza Hukukuna egemen olan ilkeleri;

1-Hukuk Devleti Ġlkesi,

2-Kanunilik Ġlkesi,

olarak iki bölümde irdeleyebiliriz.

1-Hukuk Devleti Ġlkesi:

Yasama,yürütme ve yargıdan oluĢan egemenlik, 1982 Anayasasının 6-9 ncu maddelerine

istinaden kayıtsız Ģartsız ulusa aittir.Hukuk Devleti üç sütun üzerine inĢa edilmiĢtir.Bunlar, insan

haklarının gerçekleĢtirilmesi, Adaletin sağlanması ve Güvenliğin temin edilmesidir.

2-Kanunilik Ġlkesi:

Suç ve cezanın kanuniliği ilkesi, Devletin cezalandırma yetkisini kullanmasının sınırını

oluĢturur.Bu yüzden söz konusu ilke, ―ceza kanunlarının güvence iĢlevi‖ ni yerine getirmektedir.

Ġlke, hem yasama ve hem de yargı organını bağlar. Bir taraftan herkesin, hangi davranıĢın cezaya

konu olacağını yani cezalandırıldığını önceden bilmesi güvence altına alınmalı, diğer taraftan da bir

davranıĢının cezalandırılabilir olduğuna ancak yasa koyucu karar vermelidir.

Kanunilik ilkesinin yer aldığı Anayasa‘ya göre, ―kimse, iĢlendiği zaman yürürlükte bulunan

kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, kimseye suçu iĢlediği zaman kanunda o

suç için konulmuĢ olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez….ceza ve ceza yerine geçen güvenlik

tedbirleri ancak kanunla konur‖.(Anayasa Mad.38, AĠHS Mad. 7/1) Anayasanın güvencesi altında

olması sebebiyle ilke, yasa koyucunun tasarruf yetkisi dıĢındadır ve ilkeye yönelik aykırılık

Anayasa‘ya aykırılığı oluĢturur.

Kanunilik ilkesi, dört önemli hukuksal güvence içermektedir.

a). Belirlilik; Ceza yasaları genel ve soyut normlar içerdiği için, bir davranıĢın

cezalandırılabilirliğinin somut olay için belirlenmesi mümkün değildir. Yasak davranıĢın ve bunun

karĢılığında öngörülen ceza yaptırımının ne olacağı öylesine somut olarak belirlenmiĢ olmalıdır ki,

Page 209: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

208

suç tipinin uygulama alanı teĢhis edilebilmeli ve yorum yoluyla da olsa anlaĢılabilmelidir. Bu

açıdan belirlilik, hem yasal davranıĢın koĢulları ve hem de yaptırım bakımından geçerlidir.

Türk Ceza kanununun 2. maddesi; kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza

verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden

baĢka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Ġdarenin düzenleyici iĢlemleriyle suç ve ceza

konulamaz.Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve

ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniĢ yorumlanamaz, hükmündedir.

b). Aleyhe kanunun geçmiĢe yürümesi yasağı; Kanunilik ilkesinden kaynaklanan bu yasak,

fiilin iĢlenmesinden sonra yapılan ve faalin durumunu kötüleĢtiren düzenlemelerin, söz konusu fiil

açısından uygulanmamasını ifade eder. Bu ilkeye göre iĢlendiği zamanın kanununa göre

cezalandırılamayan bir fiil geriye etkili olarak cezalandırılamayacağı gibi, daha ağır bir ceza ile de

cezalandırılamaz. Bu aynı zamanda kusur ilkesinden ileri gelen bir zorunluluktur. Ancak failin

lehine olan düzenlemeler geçmiĢe yürüyecektir.

c). Kıyas (Benzetme) Yasağı; Kanunda olaya uygulanacak bir kural bulunmaması

durumunda bu boĢluğun, benzer hukuk kuralı bulunarak doldurulmasına benzetme (Kıyas) denir.

Bu yönüyle benzetme yasağının muhatabı uygulayıcılardır. Nitekim bu husustan Ceza Yasanın 2.

maddesinin son fıkrasında bahsedilmiĢtir.

d). Örf ve Adete dayanarak suç ve ceza yaratma yasağı; Ceza hukukunda bu yasak, liberal

hukuk devleti anlayıĢının egemenliğinden sonra diğer hukuk dallarından farklı bir anlam

kazanmıĢtır. Suç ve ceza ancak yasayla öngörülebileceği için, örf ve adete dayanarak bir fiilin suç

sayılması veya suç karĢılığı uygulanacak yaptırımın örf ve adete dayanarak belirlenmesine olanak

yoktur. Buna karĢılık örf ve adet hukukuna dayanarak, hukuka uygunluk nedeni

geliĢtirilebilir.Ancak, örneğin hakaret suçunda hakaretin ne olduğu örf ve adet ile saptanabilir.

Ceza kanununun bir baĢka ilkesi de, kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesidir.

Kusur, bir fiilin isnat yeteneği bulunan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek yapılmasıdır.

Bilmeden ve istemeden yapılan bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz. Bu ilke, faili hak

etmediği aĢırı yaptırımlara karĢı korur.

Ceza Kanununun kaynakları; Anayasa, usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ uluslar arası

antlaĢmalar ve kanunlardır.

Bir hukuk kuralının anlamını saptamak için yapılan düĢünsel faaliyete yorum denir. Ancak

bazı durumlarda belirli bir kavramın nasıl yorumlanması gerektiğini bizzat yasa öngörmüĢ olabilir.

Yorumda hukuk normu veya hukuksal kavramın anlamı ortaya konulmaya çalıĢılırken, (benzetme)

hukuk kuralının uygulama alanı dıĢında kalan bir olaya uygulanması söz konusu olabilir. Yorum

yapılırken ortada bir hukuk kuralının olduğu ve onun anlamını saptamak amacı göz ardı

edilmemelidir. Yorum ile benzetmenin sınırı dikkate alınmalıdır.

Ceza Hukukunun Uygulama Alanı:

Ceza hukuku, yer bakımından (Uluslararası Ceza Hukuku), zaman bakımından ve kiĢi

bakımından uygulama bulmaktadır.

Yer bakımından uygulamada; Mülkilik (ülkesellik), ġahsilik (kiĢisellik), Koruma (gerçeklik)

ve Evrensellik (Adalet) sistemlerinden bahsedilebilir.

Page 210: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

209

Suç hangi ülkede iĢlenmiĢse, o suça o ülkenin kanununun uygulanması sistemi Mülkilik yani

ülkesellik sistemidir. Türk Ceza Kanunu sisteminin ―yarı mülkilik‖ olduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü,ceza kanununun 8. maddesi,Türkiye‘de iĢlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır.

Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye‘de iĢlenmesi veya neticenin Türkiye‘de gerçekleĢmesi halinde

suç, Türkiye‘de iĢlenmiĢ sayılır hükmünün yanı sıra, aynı kanunun 9. maddesi; Türkiye‘ de iĢlediği

suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiĢ kimse, Türkiye‘de yeniden yargılanır

hükmünü getirmiĢtir. (Bu yargılama sonrasında yabancı ülkede çekilmiĢ ceza, Türkiye‘deki

yargılama sonucu verilecek cezadan tabii ki indirilecektir)

Mülkilik sisteminin doğurabileceği sakıncalar, ġahsilik (KiĢisellik) sistemi ile kısmen

yumuĢatılmıĢ, faile ve mağdura göre Ģahsilik olmak üzere iki ayrı sistem oluĢmuĢtur. Türk Ceza

Kanununun 11. maddesinde de yer verilen Faile Göre ġahsilik sisteminde, devletin cezalandırma

yetkisi, fiilin iĢlendiği yere bakılmaksızın failin uyruğuna dayanmaktadır. Bu sistem yabancı ülkede

suç iĢleyen faile, vatandaĢı olduğu devletin yasasının uygulanmasının ifade eder.

Türk ceza kanununun 12. maddesinde yer alan ve yurt dıĢında iĢlenen suçun mağdurunun

uyruğunda bulunduğu devletin, eğer suç sanığı iĢlediği suçtan ötürü yargılanmaksızın veya

yargılanmıĢ ve mahkûm edilmiĢ olmakla birlikte cezasını çekmeksizin mağdurun uyruğu olduğu

devlet ülkesine gelirse, yargılama yetkisine sahip olmasını ifade eden ilkeye mağdura göre

kiĢisellik ilkesi (sistemi) denir.

Devletin iç ve dıĢ güvenliğine, varlığına ve bütünlüğüne karĢı iĢlenen suçlarda, suçun

iĢlendiği yere ve uyruğuna bakılmaksızın devletin kendini saymasından hareket eden ilkeye

Gerçeklik (Korunma) ilkesi denir.

Türk ceza kanununun 13/1 a-b maddesinde hüküm bulan Korunma ilkesine göre devletin

cezalandırma yetkisi, nerde ve kim tarafından iĢlendiğine bakılmaksızın ülke çıkarlarını ihlâl eden

veya bunları tehlikeye düĢüren fiilleri kapsar. Devletin, yabancı bir ülkede de olsa, kendi hukuksal

yararlarını koruma hakkı vardır.

Cezalandırmanın evrenselliğinden hareket eden Evrensellik (Adalet) ilkesi, bir baĢka devletin

yokluğunda ―ortak kültür değerlerine yönelik olarak‖ iĢlenen bir suçun insanlık yararına cezasız

kalmaması için ülkesellik, kiĢisellik veya gerçeklik ilkelerine göre yetkili sayılmayan bir devletin,

salt adaleti sağlamak amacıyla suç dünyanın neresinde, kim tarafından kime karĢı iĢlenmiĢ olursa

olsun, bu suçu yargılama konusunda kendi kendisini yetkili kılmasını ifade eder.

Bahsedilen uygulama alanı ilkelerinin yanı sıra, Türk ceza kanununun 12/3 maddesinde

hüküm bulan Ġkame (tamamlayıcı) yargı yetkisi’ nden, ― bazı koĢullarla sanık Türk vatandaĢı

olmadığı, suç Türkiye‘ye, Türk vatandaĢına veya Türk yasalarına göre kurulmuĢ özel hukuk tüzel

kiĢisi zararına iĢlenmediği halde, yurt dıĢında iĢlenen bir suçun Türkiye‘de kovuĢturulması‖

Yabancı ceza kanununun değeri’ nden, ― hükmedilen cezanın, suçun iĢlendiği yer yasasının üst

sınırını aĢmaması ile sınırlı olarak yabancı ceza yasasının göz önünde bulundurulması kuralı‖ ve

Geri Verme’ den, ― bir ülkede suç iĢleyip yargılanmakta veya cezasını çekmekte iken baĢka bir

ülkeye kaçan kiĢilerin yargılanması veya hükmolunan cezayı çekmesi amacıyla, istem üzerine

yabancı bir devlete teslimi‖ bahsetmek mümkündür.

Zaman bakımından uygulamadan kasıt, suçun iĢlendiği tarihte yürürlükte olan kanunun

uygulanmasıdır. Türk ceza kanununun 7. maddesinde bahsedilen bu kural, yalnızca ceza kanununda

yer verilen suçlar bakımından değil, yan ceza kanunları veya ceza hükmü içeren özel kanunlarda

yer verilen suçlar bakımından da geçerlidir.

Page 211: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

210

Bahsedilen ceza yasası maddesinde, iĢlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç

sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanmaz.

Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuĢsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden

kalkar. Suçun iĢlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların

hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur denilmektedir.

Türk ceza kanunu, suçun ―nerde‖ iĢlenmiĢ sayılacağına iliĢkin bir düzenleme getirmiĢ ise de,

―ne zaman‖ iĢlenmiĢ sayılacağına iliĢkin bir düzenlemeye yer vermemiĢtir. Ceza kanunlarının

zaman bakımından uygulanmasında fiilin ne zaman iĢlenmiĢ sayılacağı konusunda, ‖hareket‖ esas

alınır, neticenin ne zaman gerçekleĢtiğine bakılmaz. Ġcrai suçlarda hareketin gerçekleĢtirildiği,

ihmali suçlarda gerçekleĢtirilmesi gerektiği anda yürürlükte olan kanun, fiil hakkında uygulanır.

Kesintisiz suçlarda suçun sona erdiği andaki, zincirleme suçlarda ise zincirleme suç iliĢkisine giren

son suçun iĢlendiği sırada yürürlükte olan kanun, suçun iĢlendiği zamanın kanunudur.

KiĢi bakımından uygulamadan kasıt ise, Türk ceza kanununun kural olarak kimseye

herhangi bir ayrıcalık tanımaksızın Türkiye de yaĢayan herkese uygulanacağıdır. Ancak, gerek

uluslar arası hukuktan ve gerekse Anayasa‘dan kaynaklanan istisnalar söz konusudur. Anayasa‘ dan

kaynaklanan istisnalara, CumhurbaĢkanının vatana ihanet suçları dıĢında görev suçlarından

dolayı,TBMM üyelerinin ve meclis dıĢından atanan bakanların mutlak yasama dokunulmazlığını,

uluslar arası hukuktan ileri gelen istisnalara, diplomatik dokunulmazlığı (yargı bağıĢıklığını) ve

Türkiye‘de bulunan yabancı silâhlı kuvvetler mensuplarının (NATO) dokunulmazlığını örnek

gösterebiliriz.

Suçun Unsurları:

Suç teĢkil eden fiilleri, suç teĢkil etmeyen hukuka aykırı fiillerden veya hiçbir surette hukuka

aykırı olmayan fiillerden ayırmaya yarayan esaslara suç genel teorisi denilir. Suç olarak tanımlanan

insan davranıĢının dört unsuru bulunmaktadır. Bunları, kanuni unsur (tipiklik), maddi unsur

(hareket), hukuka aykırılık unsuru ve manevi unsur (kusurluluk) olarak sıralayabiliriz.

1-Kanuni unsur, iĢlenmiĢ bir fiilin ceza kanununda yapılmıĢ bulunan suç tanımına (suç

kalıbına) tam olarak uygun bulunup bulunmadığının tespiti ile ilgilidir. ĠĢlemiĢ fiilin kanundaki suç

tanımına uygun olduğu tespit edilirse kanuni unsur vardır denir.

2-Suçun maddi unsuru fiildir. Ceza hukukunda fiil denilince de ―hareket‖, ―netice‖ ve

hareketle netice arasında daima bulunması gereken ―nedensellik bağı‖ anlaĢılır. Memur suçları için

maddi unsuru; suç iĢleyen kiĢinin memur olması, görevi sebebiyle suç iĢlemesi ve sonuçta bir

zararın oluĢmasının gerektiği biçiminde tanımlayabiliriz.

3-Hukuka aykırılık, fiilin yalnızca ceza hukukuna değil bütün hukuk düzeni ile çatıĢma

halinde bulunması demektir. Bir davranıĢın diğer hukuk dallarına göre hukuka aykırı sayılması, söz

konusu davranıĢın zorunlu olarak suç oluĢturması anlamına gelmez. Hukuka aykırı bir davranıĢın

ceza hukuku anlamında suç oluĢturabilmesi, aynı zamanda onun tipe (kanuni unsura) uygun

olmasını da gerektirir.

Hukuka uygunluk nedenleri, fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırdığı için, cezayı ortadan

kaldıran objektif cezalandırılabilme Ģartları ve kiĢisel cezasızlık nedenlerinden ayrılır. Tipe (kanuni

unsura) uygun bir fiilin hukuka uygun olmasının bazı sonuçları vardır. Fiilin hukuka uygun olması,

yalnızca cezaya değil aynı zamanda güvenlik tedbirine hükmedilmesini de engeller.

Hukuka uygunluk nedenlerine, 5237 sayılı Türk ceza kanununda da yer verilmiĢtir.

Bahsedilen kanunun 24. maddesi, kanun hükmünün yerine getirilmesini (kanunun bir hükmünü

Page 212: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

211

yerine getiren kimseye ceza verilemez), yetkili merciin emrinin yerine getirilmesini ( yetkili bir

merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

Konusu suç teĢkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri

veren sorumlu olur. Emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellenmediği

hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur),

25. maddesi, meĢru savunmayı (gerek kendisine ve gerek baĢkasına ait bir hakka yönelmiĢ,

gerçekleĢen, gerçekleĢmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koĢullara

göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile iĢlenen fiillerden dolayı faile ceza

verilmez, meĢru savunma durumunda saldırganın Ģahsına veya mallarına yapılan zarardan dolayı

tazminat gerekmez. BK. madde 52/1), Zorunluluk (ıstırar, çaresizlik) halini (gerek kendisine

gerek baĢkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve baĢka suretle korunmak

olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya baĢkasını kurtarmak

zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koĢulu

ile iĢlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez) ― Borçlar Kanununun 52/2. maddesi, kendisini veya

diğerini zarardan yahut derhal gerçekleĢebilecek bir tehlikeden korunmak için baĢkasının mallarına

zarar veren kimsenin borçlu olduğu tazminat miktarını hakim, hakkaniyete uygun olarak belirler

hükmü ile zorunluluk halini, meĢru savunmadan ayırt etmiĢtir.

26. maddesi, hakkın kullanılmasını (hakkını kullanan kimseye ceza verilemez. Ancak söz

konusu madde, hakkın fail tarafından doğrudan doğruya kullanılabilir olmasını, hakkın kullanılması

ile iĢlenen suç arasında nedensellik bağının bulunmasını ve hakkın kötüye kullanılmamıĢ

olmamasını koĢul olarak hüküm altına almıĢtır. Mal için meĢru savunmayı, zilyetliğin korunmasını,

bir iĢ, meslek, sanat, bilim veya spor faaliyetinin icrasını örnek olarak gösterebiliriz.) 765 sayılı eski

ceza kanununda yer almamakla birlikte, mağdurun üzerinde mutlak surette tasarrufta bulunabileceği

bir hakkın mevcudiyeti, açıklayan kiĢinin yetkili olması, açıklanması ve fiilin rızaya dayalı olması

koĢullarıyla, ilgilinin rızasını hukuka uygunluk nedeni saymıĢtır.Tabii ki hukuka uygunluk

nedenlerinde sınırın aĢılmaması olmazsa olmaz kuralıdır.

4- Manevi Unsur (Kusurluluk), failin kusurlu sayılabilmesi için, hem kusurlu hareket etmeye

ehil olması ve ham de somut olayda kusurlu hareket etmesi gerekir. Bu nedenle suçun manevi

unsurunu isnat (kusur) yeteneği ve kusurluluk olarak ikiye ayırmak gerekir.

Kusur, bir fiilin isnat yeteneği bulunan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek, en azından

bilerek yapılmasıdır. Bilmeden ve istemeden yapılan bir fiil sebebiyle kimse cezalandırılamaz. Ġsnat

yeteneği, anlama ve davranıĢları yönlendirme yeteneğidir. Yaptığı hareketin anlam ve önemini

kavrayabilen ve davranıĢlarını da buna göre yönlendirebilen kimse, isnat yeteneği olan kimsedir.

Kusur yeteneğini ortadan kaldıran nedenler, yaĢ küçüklüğü, akıl hastalığı ile sağır ve dilsizliktir.

Yasa koyucu 0-12 yaĢ arasını çocuk, 12-15 yaĢ arasını küçük, 15-18 yaĢ arasını da genç

olarak tanımlamıĢtır. Çocukların ceza sorumluluğu yoktur. ĠĢlediği fiilin hukuki anlam ve

sonuçlarını algılayamayan küçüğünde ceza sorumluluğu yoktur ancak algılayabiliyorsa indirimli

ceza uygulanır. Gençlerin ceza sorumluluğu vardır ancak yine indirim söz konusudur.

Suçun manevi unsurunu oluĢturan kusurluluğun iki temel biçimi vardır, kast ve taksir. Türk

Ceza kanununun ―suçun oluĢması kastın varlığına bağlıdır‖ hükmünü içeren 21. maddesi Kast‘ı,

suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleĢtirilmesidir biçiminde

tanımlamıĢtır.

Ceza kanunu Taksir‘i ikiye ayırmıĢtır. Buna göre; 21/2 madde Bilinçsiz Taksir‘i ―dikkat ve

özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranıĢın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi

Page 213: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

212

öngörülmeyerek gerçekleĢtirilmesi‖, 22/3 madde Bilinçli Taksir‘i ―kiĢinin öngördüğü neticeyi

istememesine karĢın neticenin meydana gelmesi‖ olarak tanımlamıĢtır.

Bir fiilin cezalandırılabilmesi için kusur‘un ve kusurluluğun mutlak varlığından söz ettik.

Türk ceza kanunu, 28. maddesinde ―karĢı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve Ģiddet veya

muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç iĢleyen kimseye ceza verilmez‖ hükmüyle,

kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlere yer vermiĢtir. Bunlar, cebir ve Ģiddet, korkutma, tehdit,

haksız tahrik ve yanılma olarak tanımlanmıĢtır.

Fail, ceza kanununda tipik hareketi kısmen veya tamamen gerçekleĢtiren kiĢi olarak ifade

bulmuĢtur. Failin yaĢayan bir kimse ve gerçek kiĢi olması asıldır. Tüzel kiĢilerin fail olması söz

konusu değildir.

Ceza kanununda mağdur ve suçtan zarar görenler ise ayrıma tabi tutulmuĢtur. Her suçun

doğal ve zorunlu mağduru Devlet‘tir. Çünkü suçun iĢlenmesi ile birlikte toplum düzeni bozulur,

düzenin tekrar sağlanması da devletin görevidir. Hukuk düzeni mağdura ve suçtan zarar görenlere

bazı haklar tanımıĢtır. Rıza‘nın açıklanması, Ģikâyete bağlı suçlarda uzlaĢma, ceza davasına katılma,

delillerin toplanmasını isteme, baro‘dan avukat talebi, kararlara karĢı kanun yollarına baĢvurma

gibi.

Ceza kanunu, ceza hukuku yaptırımlarını Ceza ve Güvenlik tedbirleri olarak iki baĢlık

altında toplamıĢtır.

1-Ancak kanunla konulabilen, amacı suç iĢlediği yargısal bir karar ile sabit olan kimseyi, yine

yargısal bir kararla suçunun karĢılığı olarak bazı yoksunluklara tabi kılarak ıslah etmek (özel

önleme) ve genel önlemeyi (ibret teĢkil etmeyi) temin etmek olan korkutucu yaptırıma Ceza denir.

Özellikleri; acı çektirir ve ızdırap verir, korkutucudur, ancak kanunla konulabilir, iĢlenmiĢ bir

suçun karĢılığı olarak faile yöneliktir, yargısal bir kararla hükmedilebilir olması, amacı; suçun

karĢılığı olması, korkutarak ve ibret teĢkil ederek baĢkalarının suç iĢlemesinin önleme, bizzat faili

korkutarak uslandırmadır. Ġyi bir ceza, insan haysiyetine uygun olmalıdır, yalnızca suçluya etki

etmelidir, bölünebilir olmalıdır, tamiri ve geri alınması mümkün olmalıdır.

Ceza hukukunda cezanın çeĢitleri; ağırlaĢtırılmıĢ ömür boyu hapis, ömür boyu hapis, süreli

hapis, uzun süreli hapis, kısa süreli hapis ve adli para cezası olarak sayılmıĢtır. Hapis cezasının

infazı hastalık nedeniyle, hükümlünün istemiyle, mazeret izni, özel izin ve iĢ arama izni gibi

sebeplerle ertelenebilir.

2- Güvenlik tedbirleri ise, kamu hizmetlerinden yasaklılık, meslek ve sanatın tatili, yasal

kısıtlılık, velâyet, vesayet veya kocalıktan doğan hak veya yetkinin kaybı, hükmün ilânı ve

müsadere olarak sayılmıĢtır. Akıl hastalarının yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve

tedavi altına alınması, çocuklar için danıĢmanlık, eğitim,barınma tedbirleri de güvenlik tedbirleri

kapsamındadır. Keza iznin iptali ile müsadereyi tüzel kiĢilere yönelik, yabancıların sınır dıĢı

edilmelerini de yabancı gerçek kiĢilere özgü güvenlik tedbiri olarak gösterebiliriz.

Türk ceza kanununda, hapis cezasının ertelenmesi, koĢullu salıverme ve hükmün ertelenmesi

gibi uygulamalarda yer almaktadır.

Ceza hukukunun genel hükümlerine yer verdiğimiz bu bölümde, ceza iliĢkisini ortadan

kaldıran nedenlere de değinmekte yarar olacaktır.Hukukumuzda öyle durumlar vardır ki,toplanan

delillere göre suçun unsurları, cezalandırılabilme Ģartları ile ceza muhakemesi Ģartları gerçekleĢmiĢ,

fiil ve faili belli olmuĢtur. Ancak yinede ceza davası açılamamakta veya açılmıĢ olan ceza davası

düĢmekte, hâtta verilmiĢ bulunan ceza infaz edilemez hale gelmektedir.Bunlar;

Page 214: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

213

1-Sanığın (Ģüphelinin) ölümü: Ceza kanununun 64/1 maddesi, sanığın ölümü halinde kamu

davasının düĢürülmesine karar verilir hükmündedir. Ancak, iĢtirak halinde iĢlenen suçlarda suç

ortaklarından birinin ölümü, ceza davasının diğer suç ortakları bakımından da ortadan kalkmasına

yol açmaz.

2- Hükümlünün ölümü: Ceza kanununun 64/2 maddesinde, hükümlünün ölümü, hapis ve

henüz infaz edilmemiĢ adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama

giderlerine iliĢkin olup ölümden önce kesinleĢmiĢ bulunan hüküm infaz olunur, denilmektedir.

3-Af: Hukukumuzda biri genel ve diğeri özel olmak üzere iki çeĢit affa yer verilmiĢtir.

a). Genel Af: Yalnızca TBMM‘nin 3/5 çoğunluğunun kararıyla verilebilen genel af, ceza

kanununun 65/1 maddesinde hüküm altına alınmıĢtır. Madde, kamu davasının düĢeceğini,

hükmolunan cezaların bütün sonuçları ile birlikte ortadan kalkacağını belirlemiĢtir.Tabii ki genel af

ile mahkûmiyete bağlı olarak ortaya çıkan hak yoksunlukları da, kendiliğinden ortadan kalkar.

Genel affa uğrayan mahkûmiyet, yeniden iĢlenen suçtan dolayı tekerrür hükümlerinin

uygulanmasını engellediği gibi, hapis cezasının ertelenmesi yeteneğini de ortadan kaldırmaz. Söz

konusu affın disiplin cezalarına (özel hüküm içermiyorsa) etkisi yoktur.

Genel af, ceza kanununun 74/1 maddesi uyarınca, müsadere olunan Ģeylerin veya ödenen adli

para cezasının geri alınmasını gerektirmez. Aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezanın düĢmesi,

tazminat davası açılmasını engellemez. Yargılama giderleri sanık (Ģüpheli) veya hüküm giyen

kiĢiden istenemez.

b). Özel Af: Özel af yalnızca cezayı ortadan kaldırır veya azaltır veya değiĢtirir. Nitekim,

Türk Ceza Kanununun 65/2 maddesi, özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son

verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir yada adli para cezasına çevrilebilir,

hükmünü içermektedir.

Özel af, ceza iliĢkisinin bütün neticelerini genel af gibi ortadan kaldırmamakta, mahkûmiyet

durmaktadır. Maddenin 3. fıkrası hak yoksunluklarının etkisinin devam edeceğini, mahkûmiyet

varlığını devam ettirdiğinden, tekerrür ve erteleme bakımından önemli sonuçlarının olacağını

hüküm altına almıĢtır. Özel af, müsadere olunan Ģeylerin veya ödenen adli para cezasının geri

alınmasını gerektirmez, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan Ģahsi hak

davasını etkilemez, yargılama giderlerine iliĢkin hükümleri etkilemez.

Özel affı, Anayasanın 87. maddesi uyarınca TBMM‘den baĢka, Anayasanın 104. maddesinin

(b) fıkrası uyarınca sürekli hastalık, sakatlık ve kocama nedeniyle CumhurbaĢkanı, çıkarabilir.

Ormanı yakma, yok etme veya daraltmaya iliĢkin suçlar Anayasanın 169/3 maddesi hükmü

sebebiyle, genel ve özel af kapsamına alınmaz.

4- Zaman AĢımı: Türk ceza kanunu, zaman aĢımını (hak düĢürücü süre) dava ve ceza

zamanaĢımı olarak iki bölüme ayırmıĢtır. Dava zamanaĢımı, fiilin kovuĢturulmasını engeller ve

kesin hükümle birlikte sona erer. Buna karĢılık ceza zamanaĢımı, kesin veya kesinleĢmiĢ bir kararı

Ģart kılar ve cezanın veya güvenlik tedbirinin infazını önler.

a). Dava ZamanaĢımı: Suçun iĢlendiği gün iĢlemeye baĢlayan, kesilme ve durmalara rağmen

mahkûmiyet hükmü kesinleĢmeden tamamlanan ve tamamlanma anından itibaren de kamu

davasının hiç açılmamasını veya açılmıĢsa ortadan kaldırılmasını gerektiren sürelere dava

zamanaĢımı denir.Fiil, zamanaĢımı süresinin dolmasından sonra da suç olarak kalmakta, yalnızca

Page 215: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

214

kovuĢturulamamaktadır. Bu nedenle beraat değil, düĢme kararı verilir. Bu sürenin dolması ile

yalnızca ceza değil, aynı zamanda güvenlik tedbirine baĢvurma olanağı da ortadan kalkar.

Ceza kanununun 66/1 maddesinde dava zamanaĢımı süreleri, suç karĢılığında öngörülen

cezanın ağırlığına göre belirlenmiĢtir. Bunlar 8 yıldan 30 yıla kadar değiĢen oldukça uzun süreler

olarak hüküm altına alınmıĢtır. Suç karĢılığı öngörülen cezalarda yapılan lehte değiĢiklikler dava

zamanaĢımının uygulanmasında da dikkate alınır.

b). Ceza ZamanaĢımı: Hükmün kesinleĢtiği veya infazın herhangi bir nedenle kesintiye

uğradığı anda iĢlemeye baĢlayan ve kesilmelere rağmen ceza infaz edilemeden tamamlanan ve

tamamlanma anından itibaren de daha önce gerçekleĢtirilemeyen infaza engel olan süreye ceza

zamanaĢımı denir. Bu husus ceza kanununun 68. maddesinde hüküm altına alınmıĢtır.

Ceza zamanaĢımının dolması durumunda, mahkûmiyet ortadan kalkmayacağından tekerrüre

esas teĢkil edebilir, hapis cezasının ertelenmesine engel olabilir. Her iki zamanaĢımı da talebe gerek

olmaksızın yetkililerce resen uygulamaya konur. Hükümlü de ceza zamanaĢımından vazgeçemez.

Türk ceza kanununun 66/7 maddesi uyarınca, ağırlaĢtırılmıĢ ömür boyu veya ömür boyu veya

10 yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların, yurt dıĢında iĢlenmesi halinde dava

zamanaĢımı, aynı kanunun 68/3 maddesi uyarınca da, yine yurt dıĢında iĢlenmiĢ bu suçlar

dolayısıyla verilmiĢ ağırlaĢtırılmıĢ ömür boyu hapis veya ömür boyu hapis veya 10 yıldan fazla

hapis cezalarında ceza zamanaĢımı uygulanmaz.

Türk ceza kanununun 3. maddesi; ―Ceza kanununun uygulanmasında kiĢiler arasında ırk, dil,

din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düĢünceleri, felsefi inanç, milli

veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve

hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaz‖, 4. maddesi; ―ceza kanunlarını bilmemek mazeret

sayılmaz.Ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meĢru sanarak bir suç

iĢleyen kimse cezaen sorumlu olmaz‖ hükmünü içermektedir.

Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında

da uygulanır.

29.06.2004 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki bir kısım maddeler, daha sonra

29.06.2005 tarihinde 5377 sayılı ve 06.12.2006 tarihli 5560 sayılı kanunlarla değiĢtirilmiĢtir.

Keza,Türk ceza kanununun yürürlük ve uygulama Ģekli hakkındaki 04.11.2004 tarihli 5252 sayılı

kanunda da 11.05.2005 tarihli 5349 sayılı kanunla değiĢiklikler söz konusu olmuĢtur. Bahsedilen bu

değiĢimler genel uygulamaya iliĢkin olduğundan ders notlarına dahil edilmemiĢ, yalnızca

bilgilendirme amaçlanmıĢtır.

Ceza hukukunun ikinci kitabı ceza özel hukukuna iliĢkin hükümleri içermektedir. Bunlara

kısaca baĢlıklar halinde değinmekte bilgilendirme amaçlı yarar olacaktır. Söz konusu ikinci kitap

dört kısımdan oluĢmaktadır.

Birinci kısım; uluslar arası suçlara iliĢkindir. Bunları da Soykırım ve insanlığa karĢı suçlar;

(soykırım, insanlığa karĢı suçlar, örgüt, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti) olarak

tanımlayabiliriz.

Ġkinci kısım; kiĢilere karĢı suçları kapsamaktadır. Bunları, Hayata karĢı suçlar; (kasten veya

taksirle öldürme, intihar), vücut dokunulmazlığına karĢı suçlar: (kasten yaralama,taksirle

yaralama, insan üzerinde deney, organ ve doku ticareti), ĠĢkence ve eziyet; (iĢkence, neticesi

sebebiyle ağırlaĢmıĢ iĢkence,eziyet), koruma,gözetim,yardım veya bildirim yükümlülüğünün

Page 216: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

215

ihlali; (terk, yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi), çocuk

düĢürtme,düĢürme veya kısırlaĢtırma; (çocuk düĢürtme, çocuk düĢürme, kısırlaĢtırma), cinsel

dokunulmazlığa karĢı suçlar; (cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, reĢit olmayanla cinsel

iliĢki, cinsel taciz), hürriyete karĢı suçlar; (tehdit, Ģantaj, cebir, kiĢiyi hürriyetinden yoksun kılma,

eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek

kuruluĢlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanımının engellenmesi, inanç

düĢünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali, iĢ ve

çalıĢma hürriyetinin ihlali, sendikal hakların kullanımının engellenmesi, haksız arama, dilekçe

hakkının kullanımının engellenmesi, ayırımcılık, kiĢilerin huzur ve sükununu bozma, haberleĢme

hürriyetinin engellenmesi), Ģerefe karĢı suçlar; (hakaret, isnadın ispatı, haksız fiil nedeniyle ve

karĢılıklı hakaret, kiĢinin hatırasına hakaret), özel hayata ve hayatın gizli alanına karĢı suçlar;

(haberleĢmenin gizliliğini ihlal, kiĢiler arasındaki konuĢmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel

hayatın gizliliğini ihlal, kiĢisel verilerin kaydedilmesi ve bu verileri hukuka aykırı olarak verme

veya ele geçirme), Mal varlığına karĢı suçlar; (hırsızlık, yağma, mala zarar verme, hakkı olmayan

yere tecavüz, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, bedelsiz senedi kullanma, güveni kötüye

kullanma, dolandırıcılık, kaybolmuĢ veya hata sonucu ele geçmiĢ eĢya üzerinde tasarruf, hileli ve

taksirli iflâs, karĢılıksız yararlanma, Ģirket veya kooperatifler hakkında yanlıĢ bilgi, suç eĢyasının

satın alınması veya kabulü, bilgi vermeme) olarak sayabiliriz.

Üçüncü kısım; topluma karĢı suçları düzenlemiĢtir.Bunları da; genel tehlike yaratan suçlar;

(genel güvenliğin kasten yada taksirle tehlikeye sokulması, radyasyon yayma, tehlikeli maddelerin

izinsiz olarak bulundurulması veya el değiĢtirmesi, atom enerjisi ile patlamaya sebebiyet verme,

akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali, inĢaat veya yıkımla ilgili emniyet

kurallarına uymama, iĢaret ve engel koymama, trafik güvenliğini tehlikeye sokma, hayvanın tehlike

yaratabilecek Ģekilde serbest bırakılması), çevreye karĢı suçlar; (çevrenin kasten yada taksirle

kirletilmesi, gürültüye neden olma, imar kirliliğine neden olma), kamunun sağlığına karĢı suçlar;

(zehirli madde katma, bozulmuĢ veya değiĢtirilmiĢ gıda veya ilâçların ticareti, kiĢilerin hayatını ve

sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilâç yapma veya satma, uyuĢturucu veya uyarıcı madde imal ve

ticareti, kullanımının kolaylaĢtırılması, bu maddeleri satın almak, kabul etmek veya bulundurmak,

zehirli madde imal ve ticareti, sağlık için tehlikeli madde temini, bulaĢıcı hastalıklara iliĢkin

tedbirlere aykırı davranma, usulsüz ölü gömülmesi), kamu güvenine karĢı suçlar; (parada ve

paraya eĢit değerlerde sahtecilik, kıymetli damgada sahtecilik, para ve kıymetli damgaları yapmaya

yarayan araçlar, mühürde sahtecilik, mühür bozma, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi bozmak,

yok etmek veya gizlemek, resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan, özel belgede sahtecilik, açığa

imzanın kötüye kullanılması), kamu barıĢına karĢı suçlar; (halk arasında korku ve panik yaratmak

amacıyla tehdit, suç iĢlemeye tahrik, suçu ve suçluyu övme, halkı kin ve düĢmanlığa tahrik veya

aĢağılama,kanunlara uymamaya tahrik, görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma, suç

iĢlemek amacıyla örgüt kurma, Ģapka ve Türk harflerine iliĢkin kanunlara aykırı davranma), ulaĢım

araçlarına veya sabit plâtformlara karĢı suçlar; (ulaĢım araçlarının kaçırılması veya

alıkonulması, kıta sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgedeki sabit plâtformların iĢgali), genel

ahlâka karĢı suçlar; (hayasızca hareketler, müstehcenlik, fuhuĢ, kumar oynanması için yer ve

imkân sağlama, dilencilik), aile düzenine karĢı suçlar; (birden çok evlilik,hileli evlenme,dinsel

tören, çocuğun soy bağını değiĢtirme, kötü muamele, aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün

ihlali), ekonomi,sanayi ve ticaretle ilgili suçlar; (ihaleye fesat karıĢtırma, edimin ifasına fesat

karıĢtırma, fiyatları etkileme, kamuya gerekli Ģeylerin yokluğuna neden olma, mal veya hizmet

satımından kaçınma, tefecilik), biliĢim alanında suçlar; (biliĢim sistemine girme, sistemi bozma

engelleme,verileri yok etme veya değiĢtirme, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması),

olarak sıralayabiliriz.

Dördüncü kısım; millete ve devlete karĢı suçlar ile son hükümleri düzenlemiĢtir.Bunları,

kamu idaresinin güvenirliğine ve iĢleyiĢine karĢı suçlar; (zimmet, irtikâp, denetim görevinin

ihmali, rüĢvet, yetkili olmadığı bir iĢ için yarar sağlama, zor kullanma yetkisine iliĢkin sınırın

Page 217: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

216

aĢılması, görevi kötüye kullanma, göreve iliĢkin sırrın açıklanması, kamu görevlisinin ticareti, kamu

görevinin terki veya yapılmaması, kiĢilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf, kamu görevinin

usulsüz olarak üstlenilmesi, kanuna aykırı eğitim kurumu, özel iĢaret ve kıyafetleri usulsüz

kullanma, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma),

adliyeye karĢı suçlar; (iftira, suç üstlenme, suç uydurma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, gerçeğe

aykırı bilirkiĢilik veya tercümanlık, suçu bildirmeme, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, yargı

görevi yapanı etkileme, sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi, suç delillerini yok etme,

gizleme veya değiĢtirme, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklama, suçluyu kayırma,

tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme, gizliliğin ihlali, ses veya görüntülerin kayda

alınması, genital muayene, adli yargılamayı etkilemeye teĢebbüs, muhafaza görevini kötüye

kullanma, resmen teslim olunan mala el konulması ve bozulması, baĢkası yerine ceza infaz

kurumuna veya tutukevine girme, hükümlü veya tutuklunun kaçması, kaçmaya imkân sağlama,

muhafaza görevini kötüye kullanma, hükümlü veya tutukluların ayaklanması, infaz kurumuna veya

tutukevine yasak eĢya sokmak, hak kullanımı ve beslenmeyi engelleme), devletin egemenlik

alametlerine ve organlarının sağlığına karĢı suçlar; (cumhurbaĢkanına hakaret, devletin

egemenlik alametlerinin aĢağılama, Türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını

aĢağılama), devletin güvenliğine karĢı suçlar; (devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak,

düĢmanla iĢbirliği yapmak, devlete karĢı savaĢa tahrik, temel milli yararlara karĢı hareket, yabancı

devlet aleyhine asker toplamak, askeri tesisleri tahrip ve düĢman askeri hareketleri yararına

anlaĢma, düĢman devlete maddi ve mali yardım), anayasal düzene ve bu düzenin iĢleyiĢine karĢı

suçlar; ( anayasayı ihlal, cumhurbaĢkanına suikast ve fiili saldırı, yasama organına karĢı suç,

hükümete karĢı suç, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karĢı silâhlı isyan, silâhlı örgüt, silâh

sağlama, suç için anlaĢma), milli savunmaya karĢı suçlar; (askeri komutanlıkların gaspı, halkı

askerlikten soğutma, askerleri itaatsizliğe teĢvik, yabancı hizmetine asker yazma yazılma, savaĢ

zamanında emirlere uymama, savaĢta yalan haber yayma, seferberlik ile ilgili görevin ihmali,

düĢmandan unvan ve benzeri payeler kabulü), devlet sırlarına karĢı suçlar ve casusluk; (devletin

güvenliğine iliĢkin belgelerin yok edilmesi, devletin güvenliğine iliĢkin bilgilerin temini, siyasal ve

askeri casusluk, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına iliĢkin bilgileri açıklama, gizli kalması

gereken bilgileri açıklama, uluslar arası casusluk, askeri yasak bölgelere girme, devlet sırlarından

yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik, yasak bilgileri temin, yasaklanan bilgilerin casusluk

maksadıyla temini, yasaklanan bilgileri açıklama, yasaklanan bilgileri siyasal ve askeri casusluk

maksadıyla açıklama, taksir sonucu fiillerinin iĢlenmesi, devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde

bulundurma), yabancı devletlerle olan iliĢkilere karĢı suçlar; (yabancı devlet baĢkanına karĢı suç,

yabancı devlet bayrağına karĢı hakaret, yabancı devlet temsilcilerine karĢı suç ―bu bölümde yazılı

hükümlerin uygulanması, karĢılıklılık koĢuluna bağlıdır‖), olarak sayabiliriz.

Ceza hukuku özel hükümlerinden kamusal suçları ilgilendirenler hakkında bir bilgi sörfü

yapmamız gerekecektir.

Ceza kanununun ikinci kısım sekizinci bölümde yer alan hakaret fiili 125. maddede hüküm

altına alınmıĢtır. ―Bir kimseye onur, Ģeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil

veya olgu isnat eden yada yakıĢtırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle saldıran kiĢinin eylemi,

cezalandırmaya değer görülmüĢtür. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en

az üç kiĢiyle ihtilât ederek iĢlenmesi gerekir. Fiilin, mağduru muhatap alan sesli,yazılı veya

görüntülü bir iletiyle iĢlenmesi de hakaret suçunu oluĢturmaktadır. Hakaret suçunun kamu

görevlisine karĢı ve görevinden dolayı iĢlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az

olmayacaktır. Kurul halinde çalıĢan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi

halinde suç, kurulu oluĢturan üyelere karĢı iĢlenmiĢ sayılacaktır.

Üçüncü kısım dördüncü bölümde kamu güvenine karĢı suçlara yer verilmiĢtir. Türk Ceza

Kanununun 199. maddesi kıymetli damgada sahtecilik suçunu düzenlemiĢtir. Söz konusu madde

de; kıymetli damgayı sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle

Page 218: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

217

koyan kiĢi hakkında cezaya hükmedilirken, maddenin 2. fıkrası ―sahte olarak üretilmiĢ kıymetli

damgayı bilerek kabul eden kiĢiyi‖ de ceza kapsamına almakla, kamu görevlilerine de sorumluluk

yüklenmiĢtir.

Kanunun 204. maddesi, bir resmi belgeyi sahte olarak düzenlemeyi, gerçek bir resmi belgeyi

baĢkalarını aldatacak Ģekilde değiĢtirmeyi veya sahte resmi belgeyi kullanmayı resmi belgede

sahtecilik olarak tanımlamıĢtır. Maddenin 2. fıkrası, görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu

resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen,gerçek bir belgeyi baĢkalarını aldatacak Ģekilde

değiĢtiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu

görevlisinin eylemini de bu suç kapsamına dahil etmiĢtir. Resmi belgenin, kamu hükmü gereği

sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı

oranında artırılacaktır.

Kanun 206. maddesinde resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanı hükme bağlamıĢ, bir

resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunmayı,

cezalandırmayı gerektirir suç olarak belirlemiĢtir. Tabii ki yalan beyanda bulunan kiĢinin, kamu

görevlisi de olması söz konusu olabilecektir.

Ceza kanununun kamu idaresinin güvenilirliğine ve iĢleyiĢine karĢı suçları düzenleyen

dördüncü kısımda, 247. madde zimmet‘i ―görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiĢ olan

veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya baĢkasının zimmetine geçiren

kamu görevlisinin‖ eylemi olarak tanımlamıĢ, suçun zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya

yönelik hileli davranıĢlarla iĢlenmesi halinde ceza artırımından, suçun malın geçici bir süre

kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere iĢlenmesi halinde de indirimde söz edilmiĢtir.

250. maddede hükme bağlanan irtikap, ―görevin sağladığı nüfusun kötüye kullanılması

suretiyle kendisine veya baĢkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir

kimseyi icbar eden‖ ve ―görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleĢtirdiği

hileli davranıĢlarla, kendisine veya baĢkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte

bulunulmasına bir kimseyi ikna eden‖ kamu görevlisinin eylemi olarak tanımlanmıĢtır.

251. madde, zimmet veya irtikâp suçunun iĢlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü

kamu görevlisinin bu eylemini denetim görevinin ihmali olarak belirlemiĢ, eylemi gerçekleĢtireni

iĢlenen suçun müĢterek faili olarak sorumlu tutmuĢtur.

252. maddede hüküm bulan rüĢvet, bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak

bir iĢi yapması veya yapmaması için kiĢiyle vardığı anlaĢma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır.

Ceza kanunu, rüĢvet alan kamu görevlisinin yanı sıra, rüĢvet veren kiĢinin de kamu görevlisi gibi

cezalandırılacağını, rüĢvet konusunda anlaĢmaya varılması halinde suç tamamlanmıĢ gibi cezaya

hükmolunacağını belirlemiĢtir.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢları, kamu kurum ve kuruluĢlarının yada kamu

kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢlarının iĢtirakiyle kurulmuĢ Ģirketler, bunların bünyesinde

faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalıĢan dernekler, kooperatifler yada halka açık anonim

Ģirketlerle hukuki iliĢki tesisinde veya tesis edilmiĢ hukuki iliĢkinin devamı sürecinde, bu tüzel

kiĢiler adına hareket eden kiĢilere görevinin gereklerine aykırı yarar sağlanması halinde de bu

hükmün uygulanacağı, yabancı bir ülkede seçilmiĢ veya atanmıĢ olan yasama veya idari yada adli

bir görevi yürüten kamu kurum ve kuruluĢlarının memur veya görevlilerine veya aynı ülkede

uluslar arası nitelikte görevleri yerine getirenlere, uluslar arası ticari iĢlemler nedeniyle bir iĢin

yapılması veya yapılmaması veya haksız bir yararın elde edilmesi veya muhafazası amacıyla,

doğrudan ve dolaylı olarak yarar teklif veya vaat edilmesi veya verilmesinin de rüĢvet sayılacağı,

belirlenmiĢtir.

Page 219: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

218

255. madde, görevine girmeyen ve yetkili olmadığı bir iĢi yapabileceği veya yaptırabileceği

kanaatini uyandırarak yarar sağlayan kamu görevlisinin eyleminin cezayı gerekli kılan suç

oluĢturduğu, 256. maddede, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin görevini yaptığı sırada,

kiĢilere karĢı görevinin gerektirdiği ölçünün dıĢında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama

suçuna iliĢkin hükümlerin uygulanacağını, hüküm altına almıĢtır.

Ceza kanununda 257. madde, ― kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dıĢında görevinin

gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kiĢilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden

olan yada kiĢilere haksız kazanç sağlayan kamu görevlisinin eylemini görevi kötüye kullanma‖,

―kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dıĢında görevinin gereklerini yapmakta ihmal ve

gecikme göstererek, kiĢilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan yada kiĢilere haksız

bir kazanç sağlayan kamu görevlisinin eylemini de görev ihmali‖ olarak nitelemiĢtir.

258. madde, ―görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli

kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya ne suretle olursa

olsun baĢkalarının bilgi edinmesini kolaylaĢtıran kamu görevlisinin eylemini göreve iliĢkin sırrın

açıklanması‖, 259. madde,‖ yürüttüğü görevin sağladığı nüfuzdan yararlanarak bir baĢkasına mal

veya hizmet satmaya çalıĢan kamu görevlisinin eylemini kamu görevlisinin ticareti‖, 260. madde,

―hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini

geçicide olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaĢlatan kamu görevlilerinin eylemini kamu

görevinin terki veya yapılamaması‖ olarak tanımlamıĢ, kamu görevlisi sayısının üçten fazla

olmaması halinde cezaya hükmolunmayacağını belirlemiĢtir.

Kamu idaresinin güvenilirliğine iliĢkin suçlar kapsamında 261. madde, ―ilgili kanunlarda

belirlenen koĢullara aykırı olduğunu bilerek, kiĢilerin taĢınır ve taĢınmaz malları üzerinde, karĢılığı

ödenmek suretiyle de olsa zorla tasarrufta bulunan kamu görevlisinin eylemini‖, 262. madde, ―bir

kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teĢebbüs eden veya terk emri

kendisine bildirilmiĢ olduğu halde görevini sürdüren kiĢinin eylemini‖ ve 266.madde, ―görevi

gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun iĢlenmesi sırasında kullanan kamu

görevlisinin eylemini‖ cezalandırmaya değer kabul etmiĢtir. 266. madde de bahsedilen araç

kullanımı suç iĢlenmesi aĢamasında hüküm ifade etmektedir. Aksi halde araç kullanımı 237 sayılı

taĢıt kanunu kapsamında iĢleme esas alınacaktır.

765 sayılı ceza kanununun 235. maddesinde hüküm bulan kamu görevlisinin suçu

bildirmemesi eylemine, 5237 sayılı ceza kanununun 279. maddesinde de yer verilmiĢtir. Buna

göre, ―kamu adına soruĢturma ve kovuĢturmayı gerektiren bir suçun iĢlendiğini, görevi ile bağlantılı

olarak öğrendiği halde yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta

gecikme gösteren kamu görevlisinin eylemi‖ cezalandırılacaktır.

Ceza kanununun 280 ilâ 287 maddelerinde de, kamudaki muhtelif görevlerde bulunanlara

iliĢkin eylemlerin oluĢturduğu suçların tanımı ve belirlenen cezalara yer verilmiĢtir.

Ceza kanununun genel ve özel hükümleri hakkında verilen bilgilerden sonra, kanunun

uygulanmasına da değinmek gerekecektir.

Anayasa‘nın 129. maddesinin son fıkrası; ―memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında

iĢledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuĢturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar

dıĢında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır‖ hükmü ile, kamu görevlilerinin

yargılanmalarını özel izne tabi kılmıĢtır.

Page 220: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

219

Keza, 657 sayılı devlet memurları kanununun 24. maddesi; devlet memurlarının görevleri ile

ilgili veya görevleri sırasında iĢledikleri suçlardan dolayı soruĢturma ve kovuĢturma yapılması ve

haklarında dava açılması özel hükümlere tabidir, hükmündedir.

Kamu görevlilerinin yargılanmalarına iliĢkin uygulama hakkında bilgi edinmeden önce,

Dünya devletlerindeki, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki yargılama usullerinin tarihi geliĢimi

ile ilgili bilgilendirme yararlı olacaktır.

Memur yargılama usulünün tarihi geliĢimi:

Yapılan araĢtırmalar, memur yargılama hukukunun Abbasi devletine kadar uzandığını ortaya

koymaktadır.Abbasi devletinde suç iĢleyen memurların cezası Halife tarafından verilirdi. Sonraları

bu yetki Vezirlere, ardından da ―Kad’i Kudat‖ denilen baĢ kadıların baĢkanlık ettiği ―Divan-ı

Mezalim‖ adlı kurullara verilmiĢti. Kurul,suç iĢleyen memurları yargılayan merkezi bir mahkeme

niteliğini taĢımaktaydı.

Eyyübiler devleti zamanında suç iĢleyen memurlar, halkın Ģikâyeti üzerine ―Da’rül Adl‖

denilen hükümdarların baĢkanlığında yüksek devlet memurlarının oluĢturduğu merkezi bir kurul

tarafından yargılanarak cezalandırılırdı. Selçuklu döneminde de, Abbasi ve Eyyübiler de olduğu

gibi merkezi yargılama kurulları görev yapmıĢtır.

Roma imparatorluğu döneminde memurların, diğer kiĢilerden farklı Ģekilde yargılandığı,

Bonasi‘nin yaptığı araĢtırmalardan anlaĢılmaktadır. Ġmparatorluğun ilk dönemlerinde memurlar

aleyhine dava açma yetkisi Ġmparator‘daydı. Sonraları usulsüzlükler arttıkça, idarecilerin görevleri

sona erdikten sonra olmak kaydıyla halka dava açma imkânı verildi. Roma imparatorluğunun

yıkılması sonrasında ortaçağ‘da Comune‘lerin devri baĢladı. Bu dönemde de halk, memurların

görevleri sona erdikten sonra en çok elli gün içinde dava açma hakkına sahiptiler.

Ġtalya‘da, belediye ve eyalet kanununa göre Vali‘ler, Vali Yardımcıları, Belediye

BaĢkanları ve vekilleri hakkında, görevleri nedeniyle iĢledikleri fiillerden dolayı dava açılabilmesi

Kral tarafından verilecek izne bağlıydı.(bu uygulama daha sonra Ġtalya Anayasa Mahkemesi

tarafından iptal edilmiĢtir.)

Fransa‘da da memurlar özel yargılama usulüne tabi tutulmuĢlardır. 22/Aralık/1789 tarihli

kanunda adli kuvvetlerin hiçbir kararı ile idari görevlerinin yerine getirilmesinde rahatsız

edilmeyecekleri belirtilmiĢ, 1799 tarihinde Fransa Anayasa‘sına eklenen bir hükümle de hükümet

ajanlarının görevlerine iliĢkin fiillerinden dolayı DanıĢtay‘ın kararı olmadan

kovuĢturulamayacakları hususu düzenlenmiĢtir.(19/eylül/1870 tarihli bir kararnameyle bu sistem

yürürlükten kaldırılmıĢ, memurların özel yargılama usulü sona ermiĢtir)

Ġngiltere‘de baĢlangıçta Kral’ın hizmetinde çalıĢan memur, zamanla parlamentonun ülke

yönetiminde ağırlık kazanmasıyla parlamento emrinde çalıĢmaya baĢlamıĢtır. Bu sistemdende

1870 yılında vazgeçilerek memurlar genel hükümlere tabi kılınmıĢlardır.

Günümüzde bazı önemli davalar için izin sistemi belirlense da, bu yargı organlarının yetkisi

içindedir.

Osmanlı döneminde ve Tanzimat öncesinde, memurların yargılanması sistemi önceki Türk-

Ġslâm devletlerinde olduğu gibiydi. Memurlar hakkındaki Ģikâyetleri, bugün ki Savcıların görevini

yapan ―MübĢir-i Mahsusa‘lar‖ soruĢtururlardı. Bu görevliler BaĢkent dıĢında görev yapan

memurlar hakkındaki Ģikâyetler için fermanla, eyalet ve sancak‘lara gönderilirdi. Yargılama ise

baĢkent‘te ―Divan-ı Hümayun‖ da yapılırdı.

Page 221: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

220

Sonraları merkeziyetçi yargılama sistemi taĢraya kaydırıldı. Divan-ı Hümayun baĢkentteki

memurları, PaĢa Divanları eyaletlerdeki memurları, Mirliva Divanları sancak memurlarını

soruĢturur ve yargılardı.

Fatih Sultan Mehmet (Kanun-i Osmani adı verilen kanunnamesinde memurların görevleri

gösterilmiĢ ve bazı ceza kurallarına iliĢkin hükümler yer almıĢsa da), Yavuz Sultan Selim, Kanuni

Sultan Süleyman (kararnamesinde suç iĢleyen her kim olursa olsun kanunun pençesinden

kurtulamayacak denmiĢse de) dönemlerinde hazırlanan kanunnamelerde memurların

yargılanmalarına iliĢkin ayrıntılı bilgilere rastlanılmamaktadır.

II.Mahmut döneminde 1838 yılında ―Kazasker-Kadı-Nüvvabi ve diğer memurların

yargılanmalarına ve cezalandırılmalarına iliĢkin kanunname‖ yayınlanmıĢtır.Kanunnamenin

birinci kısmında, Kadıların ve yardımcılarının rüĢvet almaları veya yolsuzluk yapmaları halinde

yargılanmaları ve cezaları, ikinci kısımda yargı makamları dıĢında görev yapan memurların

yargılanmaları, düzenlenmiĢtir.

Osmanlı devletinde memurların yargılanma sisteminde, Tanzimat‘a kadarki dönemin ortak

özelliği memurların ayrı bir yargı sistemine tabi olmaları, ancak bununla birlikte padiĢahın

mutlak egemenliği karĢısında mal güvenliklerinin bulunmayıĢı, temel hak ve özgürlükler yönünden

de tebaa‘dan farklı olmayıĢlarıdır.

Tanzimat sonrasında, 1839‘dan itibaren batılılaĢma hareketi baĢlamıĢ, 1854‘te kurulan

―Meclisi Aliyi Tazminat‖, 1861‘de ―Meclisi Ahkamı Adliye‖ ile birleĢtirilerek ―Meclisi Valayı

Ahkamı Adliye‖ adını almıĢtır. Bu kuruluĢ danıĢma organı, birey ile devlet arasındaki problemleri

çözen ve memurları yargılayan bir organ olarak görev yapmıĢtır. 1855 tarihinde çıkarılan ―Men-i

irtikap kanunu‖ memurların yargılanma usulünü yazılı hale getirmiĢtir. Buna göre Ġstanbul‘daki

devlet memurları ile taĢradaki bazı yüksek memurlar Meclisi Valayı Ahkamı Adliye‘de, bunların

dıĢındaki diğer memurlar eyalet merkezindeki ―Meclisi Kebire‖ de yargılanacak, Meclisi

Kebire‘nin kararları ikinci defa Meclisi Valayı Ahkamı Adliye‘de incelenecek, PadiĢah‘ın onayı ile

uygulanacaktı.

1872 tarihli Memurin Muhakemat Nizamnamesi, modern ceza ile idare kanunlarının

yanında modern bir yargılama kanununun olmaması nedeniyle oluĢan boĢluğu kısmen

doldurmuĢtur. Nizamname üç bölümden oluĢmuĢtur. Birinci bölümde, devlet memurları üç

dereceye ayrılmıĢ, gördükleri hizmet esas alınarak ayrı ayrı yargılama usulleri getirilmiĢtir.Ġkinci

bölümde, suçların ağırlığı veya hafifliğine göre ayrı ayrı yargılama mercileri ve verilecek cezalar

ile bunları onama mercileri belirtilmiĢtir. Üçüncü bölümde, memurlar görev aldıkları yer dikkate

alınarak sınıflandırılmıĢlardır. Buna göre, PadiĢah tarafından atanan memurlar ġurayı Devlet‘te

(DanıĢtay), diğerleri Ġstanbul Vilâyeti Ġdare Meclisi‘nde yargılanıyordu. Üç yıldan fazla hapis

cezasını gerektiren suç için DanıĢtay‘ın onayı gerekiyordu.

17/ġubat/1913 tarihinde ―Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat‖in kabulü

ile memurların yargılama usulü farklı bir boyut kazanmıĢtır. Bu geçici kanun, 1876 Anayasa‘sı

döneminde hükümet tarafından çıkarılmıĢ, ancak ―Yasama Meclisi‖ tarafından onaylanmamıĢsa

da, 4483 sayılı Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanunun yürürlüğe

girdiği 04.12.1999 tarihine kadar uygulanmıĢtır.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle iĢledikleri suçlardan dolayı

yargılanabilmeleri için, izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemek

için, 04.12.1999 tarihli 4483 sayılı kanun yürürlüğe konulmuĢtur. Bu kanun, devletin ve diğer kamu

tüzel kiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve

Page 222: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

221

sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle iĢledikleri

suçlar hakkında uygulanır.

3152 sayılı ĠçiĢleri Bakanlığı teĢkilât ve görevleri hakkında kanunun 33. maddesi uyarınca,

ġubat/2000 tarihinde ― memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkında kanunun

uygulaması ile ilgili olarak ĠçiĢleri Bakanlığınca yürütülecek iĢlemlere iliĢkin Yönerge‖

uygulamaya konulmuĢtur.

Kanun görev suçu kavramına yeni düzenleme getirerek, görev sırasında iĢlenen suçları

(görevden doğmamak Ģartıyla) kapsam dıĢı bırakmıĢtır. Bu sebeple görev sırasında iĢlenen her suç,

artık memur yargılaması usulüne tabi olmayacaktır. Görev sırasında iĢlense bile görevle ilgisi

olmayan, görevden doğmayan suçlar genel hükümlere tabi olacaktır.

Görev sebebiyle iĢlenen suç, memurun memuriyet nedeniyle, memuriyet görevi ve

iĢlemlerinin yapılması dolayısıyla iĢlenen suçlardır. Suçun iĢlendiği yer ve zaman önemli değildir.

Bu suçlar yalnızca memurlar tarafından iĢlenen suçlardır. Bu nedenle kamu görevi ifa etmeyen

kiĢilerin görevden doğan suçları iĢlemeleri mümkün değildir.

Halktan topladığı paraya makbuz vermeyen muhtarın, hastayı hiçbir sebebe dayanmaksızın

hastaneye kabul etmeyen doktorun, yaptığı idari soruĢturma sırasında sanığa gerçekleri söyletmek

için dayak atan jandarma karakol komutanının suçları görevden doğmuĢtur.Görevle ilgili olmadığı

halde memuriyet görevinin ifası sırasında iĢlenen adi hakaret, müessir fiil, ırza geçme gibi suçlar

görev sırasında iĢlenen suçlar olup, umumi hükümlere göre takibatı yapılacaktır.

Burada önemli bir diğer husus ―görev‖ kavramının neyi ifade ettiğidir. Her Ģeyden önce

buradaki görev idari görevdir, adli görev sebebiyle iĢlenen suçlar bu kanun kapsamı dıĢındadır ve

genel hükümlere tabidir. Ġdari görevin ne olduğu 657 sayılı DMK, kuruluĢların teĢkilât kanunları ile

mesleki kanunlarda, tüzük, yönetmelik, kararname, genelge ve emirlerde belirlenir.

Görevleri ve sıfatları sebebiyle, özel soruĢturma ve kovuĢturma usullerine tabi olanlara iliĢkin

kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruĢturma ve kovuĢturma

usullerine iliĢkin hükümler, saklıdır.

Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali genel hükümlere tabidir. Disiplin hükümleri saklıdır.

4483 sayılı kanuna 02.01.2003 tarihinde 4778 sayılı kanunun 33. maddesi ile eklenen fıkra;

―765 sayılı Türk ceza kanununun 243 ve 245 maddeleri (243. madde 5237 sayılı kanunun 94,95

maddelerine tekabül etmektedir. Bu maddeler iĢkence ve neticesi sebebiyle ağırlaĢmıĢ iĢkence

suçlarına, 245. madde ise 5237 sayılı kanunun 256. maddesine tekabül etmektedir. Bu madde de,

zor kullanma yetkisine iliĢkin sınırın aĢılması suçunu düzenlemiĢtir) ile 1412 sayılı CMUK‘un 154.

maddesinin 4. fıkrası kapsamında (18.11.1992 tarihli 3842 sayılı kanunun 23. maddesi ile değiĢik

Ģekliyle, zabıta amirleri hakkında hakimlerin vazifelerinden dolayı tabi oldukları muhakeme usulü

tatbik olunur) açılacak soruĢturma ve kovuĢturmalarda bu kanun hükümleri uygulanmaz.

4483 sayılı kanunun getirdiği yenilikler Ģunlardır. Memurların dıĢında diğer kamu

görevlileri de kanun kapsamına alınmıĢtır. Görevle ilgili olmayan ancak, görev sırasında

iĢlenen suçlar kapsam dıĢına çıkarılmıĢtır. Hazırlık soruĢturma yetkisi C.Savcılıklarına

devredilmiĢtir.

5237 sayılı Türk ceza kanununun 6. maddesinde kamu görevlisi, kamusal faaliyetin

yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla yada herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici

olarak katılan kiĢi, olarak tanımlanmıĢtır.

Page 223: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

222

Kanunda ifade bulan diğer kamu görevlileri, ilk kez Anayasa‘nın 128/1 maddesinde yer

almıĢtır. Diğer kamu görevlisini, memurlarda olduğu gibi genel idare esaslarına göre asli ve sürekli

görevleri yürüten ve tüm özlük hakları yasa ile düzenlenen kamu hizmeti görevlisi olarak anlamak

gerekir. Bunların gördükleri hizmetler bakımından statüleri memurlardan farklıdır ve kendi personel

yasalarına tabidir. Hakimler, Savcılar, Üniversite öğretim elemanları,TSK personeli, Emniyet

mensupları, Uzman ve jandarma uzman çavuĢlar, KĠT‘lerin memur statüsündeki personeli, Köy ve

mahalle muhtarları, Enerji piyasası düzenleme kurumu çalıĢanları, Milli piyango idaresi genel

müdürlüğü çalıĢanları, Sosyal güvenlik kurumu yönetim kurulu üyeleri ile kurum personeli, ĠSKĠ

genel müdürü ve yönetim kurulu üyelerini, diğer kamu görevlilerine örnek vermek mümkündür.

4483 sayılı kanun, kiĢiler ve suçlar açısından istisnalar içermektedir. KiĢiler açısından,

TBMM üyeleri, BaĢbakan ve Bakanlar, Hakimler ve Savcılar, TSK personeli, YÖK görevlileri

(baĢkan, üyeler, kadrolu ve sözleĢmeli öğretim elemanları), Yüksek Mahkeme BaĢkan ve üyeleri

(Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, DanıĢtay BaĢkan ve üyeleri). Türkiye ĠĢ Kurumu yönetim kurulu

baĢkan ve üyeleri ile kurum personeli), Din görevlileri, BDDK mensupları, Rekabet kurumu baĢkan

ve üyeleri ile her çeĢit personeli, Çiftçi mallarını koruma derneği baĢkan ve üyeleri, KĠT personeli,

Kredi yurtlar kurumu ve TOBB personeli, Avukatlar, Noterler, Hakemler, BilirkiĢiler, Tanıklar,

Gemi kaptanları, Belediyelere ait iktisadi teĢebbüsler,Köy ihtiyar kurulu üyeleri (muhtarla birlikte

suça iĢtiraki olanlar hariç), Özel öğretim kurumları yönetici ve öğretmenleri, 1163 sayılı kanuna

tabi kooperatif personeli, Okul koruma derneği görevlileri, Kayyum‘lar, Vakıf mütevellileri kanun

kapsamı dıĢında tutulmuĢtur.

Kanun, suçlar açısından da istisnalar içermektedir. Bunları da 3628 sayılı kanun kapsamına

giren suçlar, sıkıyönetim kanunu kapsamına giren suçlar,Atatürk aleyhine iĢlenen suçlar, ĠĠK‘nun

357. maddesi kapsamına giren suçlar (tebligatla görevli icra memurları),Seçim suçları, DGM‘nin

kuruluĢ görev ve yargılama usulü hakkında kanun kapsamına giren suçlar, Kaçakçılık suçları,

Evlendirme memurlarının suçları, Jandarma teĢkilâtı mensuplarının adli görevlerinden doğan

suçlar,Orman suçları, Adli görev nedeniyle iĢlenen suçlar olarak sayabiliriz.

657 sayılı kanunun 4/B maddesi uyarına çalıĢtırılan sözleĢmeli personel ile 4/C maddesi

uyarınca çalıĢtırılan geçici personel, bir kadroya bağlı olarak istihdam edilmediklerinden, kamu

görevi de yapsalar bu kanun kapsamında değerlendirilmeyeceklerdir.

4483 sayılı kanunun 3. maddesi ile yönergenin 6. maddesi izin vermeye yetkili meciileri

tanımlamıĢtır. Ġlçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Kaymakam, Ġl’de ve

merkez Ġlçe’de görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Vali, bölge düzeyinde

teĢkilâtlanan kurum ve kuruluĢlarda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında,

görev yaptıkları Ġlin Valisi izin vermeye yetkilidir. Kanunda ayrıca yedi madde halinde izin yetkisi

bulunan yetkili kiĢileri de saymıĢtır.

Kanunda sayılan izin vermeye yetkili mercilerin yokluklarında bu yetki vekilleri tarafından

kullanılacaktır. Yönergenin 29. maddesi uyarınca yetkili mercilerin saptanmasında, memur veya

kamu görevlisinin suç tarihindeki görevi esas alınacaktır. Ast ile üst memurun aynı fiile iĢtiraki

halinde izin, üst memurun bağlı olduğu merciden istenecektir.

Bu madde düzenlenirken idare hukukunun ―yerinden yönetim ilkesi‖ nin esas alındığı,

memurlar ve diğer kamu görevlilerinin önce görev yaptıkları yer, sonrada atama biçimleri dikkate

alınarak, soruĢturma izni vermeye yetkili merciler belirlenmiĢtir. Ancak, madde düzenlenirken

idarenin teknik ve hiyerarĢik yapısındaki bağlılıklar göz önüne alınmamıĢtır.

Bakanlıklar,MüsteĢarlıklar, müstakil Genel Müdürlükler ile BaĢkanlıklar, taĢra teĢkilâtında görev

yapan memurlar hakkında ön inceleme yapma veya yaptırma izni vermeye yetkili değillerdir.

Page 224: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

223

DanıĢtay 1. dairesinin 17.04.2000 tarihli 2000/29,59 esas ve karar sayılı kararı uyarınca, üst

merci alt merciin izin yetkisini kullanamayacaktır.

Geçici görevli memur hakkında, hangi merciin yetkili olacağı konusunda kanunda bir açıklık

yoktur. Ancak mülga MMHK‘un ve CMUK‘un ilgili maddeleri ve geçmiĢde ki uygulama emsal

olarak alınırsa, geçici görevli personel hakkında ön inceleme baĢlatma ve soruĢturma izni verme

yetkisi, memurun geçici olarak bulunduğu yerin yetkili merciine değil, kadrosunun bulunduğu,

özlük dosyasının tutulduğu yani asli görev yaptığı yere göre belirlenecek yetkili mercie ait olacaktır.

(ĠçiĢleri Bakanlığı MüsteĢarı hakkında geçici görev yerindeki Kaymakam‘ın izin vermesinin

hiyerarĢik yapıya aykırılığı gibi)

Kanunun 4. maddesi ile yönergenin 7,8,ve 9. maddeleri, olayın yetkili mercie iletilmesi,

iĢleme konulmayacak ihbar ve Ģikâyetleri düzenlemiĢtir. Buna göre; C.BaĢsavcıları, memurlar ve

diğer kamu görevlilerinin bu kanun kapsamına giren suçlarına iliĢkin herhangi bir ihbar veya

Ģikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve

kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten baĢka hiçbir iĢlem yapmayarak ve hakkında ihbar ve

Ģikâyette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine baĢvurmaksızın evrakın bir

örneğini ilgili makama göndererek soruĢturma izni isterler.

Diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de, bu kanun kapsamına giren bir suç

iĢlendiğini ihbar, Ģikâyet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde, durumu izin

vermeye yetkili mercie iletirler.

Kanunun 17.07.2004 tarihli 5232 sayılı kanunun 2 maddesi ile değiĢik 3. fıkrası; Bu kanuna

göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve Ģikâyetlerin soyut ve genel

nitelikte olmaması, ihbar veya Ģikâyetlerde kiĢi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddi bulgu ve

belgelere dayanması, ihbar veya Ģikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası

ile iĢ veya ikâmetgâh adresinin bulunması zorunludur ve 4. fıkrası; üçüncü fıkradaki Ģartları

taĢımayan ihbar ve Ģikâyetler, C.BaĢsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından iĢleme

konulmaz ve durum, ihbar veya Ģikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati Ģüpheye

mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuĢ olması halinde ad, soyad ve imza ile iĢ veya

ikâmetgâh adresinin doğruluğu Ģartı aranmaz.BaĢsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya

Ģikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır, hükmündedir.

Kanunun 4. maddesinde düzenlenen hususta, DanıĢtay 1. dairesinin 17.04.2000 tarihli

2000/29,59 esas ve karar sayılı kararı mevcuttur. Yönergenin 19. maddesinde de bu hususa yer

verilmiĢtir.3. fıkradaki koĢullar 3071 sayılı kanunun 4. maddesinde de yer bulmuĢtur.

Kanunun 5. maddesi ön incelemeye yer vermiĢtir. Ġzin vermeye yetkili merci, bu kanun

kapsamına giren bir suç iĢlendiğini bizzat veya bir önceki maddede yazılı Ģekilde öğrendiğinde bir

ön inceleme baĢlatır, denilmektedir.

17.07.2004 tarihli 5232 sayılı kanunun 3. maddesi ile eklenen fıkra; C.BaĢsavcılıkları ile izin

vermeye yetkili merciler, ihbar ve Ģikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmıĢ bir ön inceleme

olması halinde müracaatı iĢleme koymazlar. Anacak ihbar ve Ģikâyet eden kiĢilerin konu ile ilgili

olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde müracaatı

iĢleme koyabilirler, hükmünü getirmiĢtir. DanıĢtay 2. dairesi 23.01.2001 tarihli 2000/3599 esas

2001/213 karar sayılı kararında ― Ģüphelinin eyleminden dolayı daha önceden karar verildiğinden

aynı eylemden dolayı 4483 sayılı kanuna göre yeniden ön inceleme yapılıp, soruĢturma izni

verilemeyeceği ‖ belirtilmiĢtir. Oysa 5232 sayılı kanunla eklenen fıkrada sözü edilen yeni belge

sunulması hükmüne karĢı, DanıĢtay 2. dairesi22.03.2004 tarihli 2003/717 esas 2004/264 karar sayılı

Page 225: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

224

kararında, ― 4483 sayılı kanuna göre itiraz edilmekle veya itiraz edilmeksizin kesinleĢen yetkili

merci kararlarına konu edilen eylemlerin, yeni bir delil elde edilmekle tekrar ön incelemeye konu

edilemeyeceği ― belirtilmiĢtir.

Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi,

görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü

konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir. Ġnceleme

yapacakların, izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluĢunun

içerisinden belirlenmesi esastır. ĠĢin özelliğine göre bu merci, anılan incelemenin baĢka bir kamu

kurum veya kuruluĢunun elemanlarıyla yaptırılmasını da ilgili kuruluĢtan isteyebilir. Bu isteğin

yerine getirilmesi, ilgili kuruluĢun takdirine bağlıdır.

Yönergenin 10. maddesinde yukarıda bahsedilen husus,―inceleme yapacakların, hakkında ön

inceleme yapılan memur ve diğer kamu görevlilerinin mensubu bulunduğu kamu kurum ve

kuruluĢlarının içerisinden belirlenmesi esastır‖ belirtmesi ile yumuĢatılmıĢtır ki, doğrusuda

budur. Yönergenin 11,12 nci maddelerinde ise; Ġlçede, hakkında ön inceleme yapılanın üstü

konumunda görevli personel bulunmaması veya incelemenin uzmanlık gerektirmesi halinde,

Kaymakam, Vali‘den ön incelemenin Ġl‘den görevlendirilecek bir elemana yaptırılmasını talep

edebilir. Ön incelemenin müfettiĢ bilgi ve tekniğini gerektirmesi durumunda da Vali, konuyu

gerekçeli olarak ilgili Bakanlığa ileterek denetim elemanı talebinde bulunabilir.

Yargı mensupları ile yargı kuruluĢlarında çalıĢanlar ve askerler, baĢka mercilerin ön

incelemelerinde görevlendirilemez.

Denetim elemanı görevlendirilmesi için Bakandan alınan ön inceleme onaylarının 24 saat

içinde ilgili kurula gönderilir.

Yönergenin 14. maddesinde bahsedildiği üzere, ön inceleme onayında belirtilen ihbar,

Ģikâyet veya iddia konusu olaylar ile bunlara bağlı olarak ön inceleme sırasında ortaya çıkabilecek

konular, ön inceleme onayının kapsamını oluĢturur.

Ön inceleme onayında belirtilenlerden baĢka memur ve diğer kamu görevlilerinin de iddia

konusu olaylara katıldıklarının anlaĢılması halinde, yeni bir inceleme onayı alınmaksızın ön

incelemeye dahil edilirler. Ancak, ön inceleme sırasında ön inceleme onayında belirtilen olay ve

konudan tamamen ayrı ve farklı bir suç olarak nitelendirilebilecek bir fiil veya iĢlem tespit

edildiğinde, konu yazılı olarak en seri haberleĢme araçları ile bu konuda ön inceleme baĢlatılmak

üzere yetkili mercie bildirilir.

Kanunun bu maddesinin son fıkrasında ve yönergenin 15. maddesinde, ön inceleme ile

görevlendirilen kiĢiler birden fazla ise biri, baĢkan olarak belirlenir. Denetim elemanları kendi

usullerine tabidir, denilmektedir.

Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor hususlarını düzenleyen 6. madde; ön inceleme ile

görevlendirilen kiĢi veya kiĢiler, Bakanlık müfettiĢleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün

yetkilerini haiz olup, bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda CMUK (04.12.2004 tarihli 5271

sayılı CMK ile değiĢti) göre iĢlem yapabilirler, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu

görevlilerinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri

toplayıp, görüĢlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön

inceleme birden çok kiĢi tarafından yapılmıĢsa, farklı görüĢler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı

belirtilir.

Yetkili merci bu rapor üzerine soruĢturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir.

Bu kararda gerekçe gösterilmesi zorunludur.

Page 226: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

225

Ön inceleme, hazırlık soruĢturması öncesi idari inceleme nitelikli bir çalıĢmadır. Ön inceleme

ile görevli kiĢi, tanık dinleyebilecek, bilirkiĢi görevlendirebilecek, keĢif yapabilecek, arama

talebinde bulunabilecek, el koyma tedbirine baĢvurabilecek, suçlanan kiĢinin ifadesini alabilecek,

hakkında inceleme yapılan kiĢileri görevden uzaklaĢtırabilecek, CMK‘da yer alan usul iĢlemlerinin

tümünü uygulayabilecektir. Maddede bahsedilen, ―bakanlık müfettiĢleri ile kendilerini

görevlendiren (bakan, genel müdür, Vali gibi) merciin bütün yetkilerini haiz olup‖ ibaresi, bu

makamların tabii ki 4483 ve CMK‘ya iliĢkin yetkilerine iliĢkindir. Ancak ön inceleme ile

görevlendirilenlerin inceleme yaptıkları kiĢiler hakkında görevden uzaklaĢtırma tedbirini

uygulayabileceklerdir.

Bahsedilen madde, hakkında inceleme yapılan memurun ifadesinin alınmasını (susma hakkı

saklı kalmak kaydıyla) zorunlu kılmıĢtır. Oysa MMHK uygulamasında ve DanıĢtay 1. dairesinin

09.02.1987 gün ve 986/372 esas, 987/33 karar sayılı kararında; ―sanığın kaybolması, suçu iĢledikten

sonra akıl hastalığına yakalanması, ölüm, af, zamanaĢımı, Ģikâyetten vazgeçme hallerinde sanığın

savunması alınmaksızın fezleke düzenlenebileceği‖ belirtilmiĢtir.Ancak 4483 sayılı kanunda bu gibi

durumlarda yapılacak iĢleme iliĢkin bir açıklık getirilmemiĢtir. Ġfadenin inceleme mahallinde

vicahen alınması asıl olmakla birlikte, gerektiğinde makul bir süre verilerek yazıyla da istenebilir.

Yönergenin 20. ilâ 27. maddeleri ön incelemede usule iliĢkin iĢlemleri belirlemiĢtir. Buna

göre ön incelemecinin, delillerin toplanması, ifade sırasında yeminli kâtip bulundurulması ve

tutanak düzenlenmesi, tanıklarla ilgili iĢlemler, istinabe usulüne baĢvurma, hakkında ön inceleme

yapılanların ifadelerinin alınması, bilirkiĢi görevlendirilmesi, keĢif, zapt ve arama nedeniyle

yapılacak usulü iĢlemlere yön vermiĢtir.

Ön inceleme sonrasında, düzenlenen rapor izin vermeye yetkili mercie verilir. Farklı görüĢler

raporda gerekçeleriyle belirtilir.Yönergenin 17. maddesi de bu hususlara değinmiĢ, ön

incelemecinin af, zamanaĢımı, ölüm gibi durumlarda ―soruĢturma izni verilmemesi‖ önerisinde

bulunacağını belirtmiĢtir. Fiilin ayrıca disiplin suçu niteliğinde olması veya tazmini gerektirmesi

halinde, ayrıca disiplin veya tazmin raporu düzenlenir.

Yetkili merci kanun gereği ―soruĢturma izni verilmesi‖ yada ―verilmemesi‖ dıĢında baĢka bir

karar verme yetkisine sahip değildir. Rapordaki kanaate aynen uyması gibi bir zorunluluğu da

yoktur. (DanıĢtay 1. dairesinin yetkili merciin karar verirken bir takdir yetkisinin olmadığına iliĢkin

kararı bulunmaktadır) Ancak 6. maddede belirtildiği üzere, yetkili merci ön incelemecinin

önerilerinin aksine bir karar vermesi halinde karar gerekçeli olacaktır.Yönergenin 31. maddesinin

son fıkrası, yetkili merci tarafından verilen kararların bir deftere kaydedileceğini,kararların

müteselsil sıra numarası verilerek ayrı bir dosyada muhafaza edileceğini belirtmiĢtir.

Yönergenin 19. maddesi; ön inceleme sırasında suç konusunun 4483 sayılı kanun kapsamında

olmadığının anlaĢılması halinde, ön inceleme yapmakla görevlendirilenler bu konuda ―tevdi raporu‖

düzenlerler. Bu konuda ayrıca ön inceleme raporu düzenlenmez.

4483 sayılı kanunun 7. maddesi süre‘ye iliĢkin hükümleri düzenlemiĢtir. Buna göre; yetkili

merci soruĢturma izni konusundaki kararını, suçun öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dahil en

geç 30 gün içinde verir. Bu süre zorunlu hallerde 15 günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir. Bu

sürede verilen karar C.BaĢsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu

görevlisine ve varsa Ģikâyetçiye bildirilmesi zorunludur.

Yönergenin 30.maddesinde, karar verme süresinin son günü herhangi bir tatile tesadüf ederse,

tatilin ertesi günü biter. Öğrenme tarihi, ihbar, Ģikâyet veya soruĢturma izin talebinin yetkili merci

tarafından havale edilmesi veya ön inceleme onay ve görev emri verildiği tarihtir.

Page 227: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

226

Türkiye‘nin Avrupa Birliğine entegrasyon döneminde önünde duran sorunların en

önemlilerinden biride hukuksal yargılama süreçlerinin çok uzun sürmesi, özellikle kamu

görevlilerinin insan haklarına yönelik olarak iĢledikleri suçlardan dolayı uzun süreli tahkikat

aĢamalarından geçmeleri, bu durumun kamu oyunda tepkilere sebebiyet vermesi, geç gelen adaletin

adaletsizlik yaratması gibi önemli sosyal rahatsızlıklara yol açmasıydı. ĠĢte bu sebeplerden ötürü,

4483 sayılı kanun bir taraftan ön inceleme safhasını oldukça kısa sayılabilecek bir süre

sınırlamasına tabi tutmak, diğer taraftan da mülga MMHK‘da yer alan idare kurulları aĢamasını

tamamen ortadan kaldırmak suretiyle, soruĢturma süresinin hızlı bir biçimde iĢlemesini sağlayacak

yeni düzenlemeler getirmiĢtir.

Kanunun 8. maddesi, soruĢturma izninin kapsamını belirlemiĢtir.SoruĢturma izni, Ģikâyet,

ihbar veya iddia konusu olaylar ile bunlara bağlı olarak ileride soruĢturma sırasında ortaya

çıkabilecek konuları kapsar.

SoruĢturma sırasında izin verilen olay ve konudan tamamen ayrı veya farklı bir suç olarak

nitelendirilebilecek bir fiil ortaya çıktığında, yeniden izin alınması zorunludur. Ancak, suçun hukuki

niteliğinin değiĢmesi, yeniden izin alınmasını gerektirmez.(görevde ihmal sebebiyle onay alındıktan

sonra görevi kötüye kullanma suçunun varlığının belirlenmesi gibi)

4483 sayılı kanunun 9. maddesi itiraz biçimini belirlemiĢtir. Kanunda ― yetkili merci,

soruĢturma izni verilmesine veya verilmemesine iliĢkin kararını C.BaĢsavcılığına, hakkında

inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa Ģikâyetçiye bildirir‖ denilirken,

Yönergenin 32. maddesinde, ―soruĢturma izni verilmesine iliĢkin karar, hakkında ön inceleme

yapılan memur ve diğer kamu görevlilerine, soruĢturma izni verilmemesine iliĢkin karar ise

C.BaĢsavcılığına ve varsa Ģikâyetçisine yetkili merci tarafından bildirilir‖ denilmiĢtir.

Verilen kararlar, ilgilinin özlük dosyasına konulmak ve gerekli takipler yapılmak üzere,

dairesi amirine gönderilir. Kararın tebliği, Bakanlık merkez ve bağlı kuruluĢlarında hukuk

müĢavirliklerince, Valilik ve Kaymakamlıklarda ise idare kurulu bürolarınca yapılır.

Gerek kanunda ve gerekse yönergenin 33. maddesinde, memur veya diğer kamu görevlisi ile

C.BaĢsavcısı ve Ģikâyetçinin yetkili merciin kararına, tebliğden itibaren 10 gün içinde itiraz

hakkının bulunduğu hüküm altına alınmıĢtır.Bu süre hak düĢürücü süredir.

Kanunda ve yönergenin 34. maddesinde bahsedildiği üzere, itiraza, kanunun 3. maddesinin

(e),(f),(g) (Cumhur BaĢkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için DanıĢtay 2.

Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi

bakacaktır.

Ġtirazlar öncelikle incelenir ve en geç 3 ay içinde karara bağlanır ve verilen bu kararlar

kesindir.

Muhbir, suçtan zarar görmeyen ancak bir kimsenin suç iĢlediğini bildiren kiĢidir. Suçtan zarar

görmediği için muhbire tebligat yapılmaz.Bu kiĢilere itiraz hakkı da tanınmamıĢtır.

Kanunun 10. maddesi uyarınca, 4483 sayılı kanun kapsamındaki suçların iĢtirak halinde

iĢlenmesi durumunda memur olmayan memur olanla, ast memur üst memurla aynı mahkemede

yargılanacaktır.

Page 228: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

227

Kanunun 11 ilâ 14. maddeleri, iznin gönderileceği ve hazırlık soruĢturmasını yapacak

mercileri, yetkili ve görevli mahkemeleri belirlemiĢtir.

15. madde, ―memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında ihbar ve Ģikâyetlerin garaz, kin

veya mücerret hakaret için uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığı hazırlık soruĢturması

sonucunda anlaĢılır veya yargılama sonucunda sabit olursa, haksız isnatta bulunanlar

hakkında yetkili ve görevli C.BaĢsavcılığına resen soruĢturmaya geçilir.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yukarıdaki fıkrada belirtilen durumlarda kamu davası

açılması için C.BaĢsavcılığına baĢvurma ve haksız isnatta bulunanlar hakkında genel hükümlere

göre tazminat davası açma hakları saklıdır‖ hükmü ile dürüst memurları koruma altına almıĢ, kamu

görevinin saygınlığının korunması amaçlanmıĢtır.Bu davalar resen açılacaktır, genel hükümler

uygulanacaktır, bu nedenle soruĢturma iznine gerek yoktur.

Benzer bir hüküm, 657 sayılı DMK‘nun 25. maddesinde de bulunmaktadır.Ancak, 4483 sayılı

kanunda C.Savcısına doğrudan dava açma yetkisi verilmiĢken, 657 sayılı kanunda en üst amir veya

valinin istemi üzerine C.Savcısının dava açması mümkün olabilecektir.

Page 229: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

228

TAPU VE KADASTRO BİLGİ

SİSTEMİ ( TAKBİS )

Page 230: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

229

Takbis programı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün en büyük projesi olmakla birlikte

ülkemizin e-devlet kapısındaki en büyük veri paylaĢım merkezidir. Proje öncelikle 2000 yılında

Ankara/Çankaya ve Ankara/GölbaĢı Tapu Sicil Müdürlüklerinde pilot olarak hayata geçirilmiĢ daha

sonra tüm ülke çapında yaygınlaĢtırılmaya baĢlanmıĢtır.

Programın öncelikli amacı Tapu Sicil Müdürlükleri‘nin standardize edilecek olmasıdır. Her

türlü iĢlemin tüm müdürlüklerde aynı Ģekilde yapılıyor olması hem vatandaĢ memnuniyeti açısından

hem de iĢlemlerin tek merkezden kontrol edilebilecek olması açısından çok önemli bir yere sahiptir.

Genel Müdürlüğümüz bünyesinde Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı‘na bağlı olan

Takbis programı 3 farklı Ģube müdürlüğü tarafından yönetilmektedir. Bunlar; Tapu Dairesine bağlı

olan Takbis Eğitim ve Destek Birimi ( yardım masası ), Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı‘na

bağlı Takbis Kadastro ġube Müdürlüğü ve Bilgi ĠĢlem ġube Müdürlüğüdür. Havelsan A.ġ.

tarafından hazırlanan program Kasım 2009 tarihinden itibaren Türksat A.ġ. tarafından

yürütülmektedir.

Program ile ilgili genel bilgilerden ziyade programın iĢleyiĢine girecek olursak; sistem her

zaman memur güvenliği merkezinde çalıĢtığı için herĢeyden önce verilerin doğruluğu ilk

önceliğimizdir. Pilot müdürlüklerimiz dıĢındaki Tapu Sicil Müdürlüklerimizin sistemde maksimum

5 yıldır çalıĢtıkları gerçeğini de göz önünde bulundurursak herhangi bir hak kaybına sebebiyet

verilmemesi açısından verilerimizin doğruluğundan tamamen emin olana kadar sistemde yapılan

her türlü iĢlemde bilgilerin tekrar kontrol edilmesi gerektiğini söylememiz mümkündür.

Sistem genel olarak karmaĢık bir yapıya sahip olsa da her türlü iĢlemi yaparken

kullanmamız gereken butonlar aynıdır. Yani sistemde imar iĢlemi yaparken girmemiz gereken bir

evrakı sisteme girmek için ekle ( ) butonu kullandığımız gibi, intikal iĢlemi sırasında da girilmesi

gereken bir evrak için baĢka bir buton kullanılmayacaktır. Bu bağlamda sistemde yapılan tüm

iĢlemleri teker teker öğrenmek hem zaman hem de tecrübe açısından mümkün olmayacağından

öncelikli amacınız sistemin mantığının kavranmasıdır. Sistemin mantığını kavrayıp, iĢleyiĢine

hakim olursak sistemin tamamı üzerinde söz sahibi olabiliriz. ġimdi sistemde yapılan bir satıĢ

iĢlemini baĢvuru alınması aĢamasından itibaren iĢlemin sonlandırılması aĢamasına kadar birlikte

inceleyelim.

Müdürlüğümüze yapılan yeni bir talebin öncelikle ―BaĢvuru‖ baĢlığının altında bulunan

―BaĢvuru FiĢleri‖ bölümüne gelerek baĢvurusu alınmalıdır.

Gelen ekranda ―ekle‖ ( ) butonu kullanılarak yeni baĢvurunun sisteme girilmesi için ilk

iĢlem yapılmalıdır.

Page 231: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

230

Ekle butonunu kullandıktan aktif hale gelen bölümlere ilgili bilgileri girdikten sonra sırasıyla

önce kaydet ― ‖ sonra uygula ― ‖ butonları kullanılacak ve yeni baĢvuru sisteme girilmiĢ

olacaktır.

Page 232: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

231

Bu aĢamadan sonra ―BaĢvuru FiĢleri‖ ekranından çıkarak ―BaĢvuru Monitörü‖ ekranına

gitmeliyiz.

BaĢvuru fiĢleri ile BaĢvuru Monitörü ekranları arasındaki fark; BaĢvuru FiĢleri ekranı, ilgili

Tapu Sicil Müdürlüğünün her yıl 1 Ocak tarihi ile 31 Aralık tarihleri arasında alınmıĢ fakat

sonlandırılmamıĢ baĢvurularının göründüğü ekran iken, BaĢvuru Monitörü ekranı her personel için,

içinde bulunulan yılın baĢından sonuna kadar kendisine havale edilip sonlandırılmayan iĢlemleri

görebileceği ekranıdır. Yani BaĢvuru fiĢleri ekranı Tapu Sicil Müdürlüğündeki tüm iĢlemleri

gösterirken BaĢvuru Monitörü ekranı her personelin sadece kendi üzerindeki iĢlemlerini

görebileceği kiĢiye özel ekrandır.

BaĢvuru Monitörü‖ ekranına geldikten sonra sırasıyla ―ĠĢlemi baĢlatma seçenekleri‖ ( )

ve açılan pencereden kısayolu F9 olan ―ĠĢlem Monitör‖ seçeneğini kullanarak yapacağımız iĢlemin

sistemdeki karĢılığını bulacağımız ―ĠĢlem Tanımı BaĢlama ġekli Seçimi‖ (iĢlem ağacı) ekranının

açılmasını sağlamalıyız.

Page 233: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

232

Yapacağımız iĢlemin sistemdeki karĢılığını bulup ―seç‖ ( ) butonuna tıklayarak iĢlemimize

baĢlıyoruz.

Page 234: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

233

Açılan ĠĢlem Monitöründe ―çalıĢtır‖ ( )butonunu kullanarak iĢlemin ilk aĢaması olan

―Tapu Bölümü Seçimi‖ aĢamasını baĢlatıyoruz. ÇalıĢtır butonu iĢleme ilk açtığımızda iĢlemi

baĢlatmak için kullanılırken diğer aĢamalardayken içinde bulunulan aĢamayı tekrar açmak için

kullanılan butondur.

Page 235: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

234

SatıĢ iĢlemimize konu olan gayrimenkulü yer kriteri seçeneğini kullanarak ada parsel bilgisi

ile bulabileceğimiz gibi malik bilgisi ile de bulmamız mümkündür. Ada parsel bilgisini ilgili

bölümlere girdikten sonra ekranın üst bölümünde bulunan ―Sorgulamayı ÇalıĢtır‖ ( ) butonu ile

müdürlüğümüz yetki alanında ki, girmiĢ olduğumuz ada parsel bilgilerine sahip olan taĢınmazların

bulunduğu ―Sorgu Sonucu‖ ekranının açılmasını sağlıyoruz.

Sorgu sonucu ekranı açıldıktan sonra ekranın üst tarafında bulunan butonlar arasında, ilgili

taĢınmazın malik veya maliklerini görmemizi sağlayan ―Zemin hisse‖ ( ) butonunu kullanarak

taĢınmaz maliklerinin gösterildiği ekranı açıp, iĢleme alacağımız maliki iĢaretleyerek ―Seçerek

ÇıkıĢ‖ ( ) butonuna tıklıyoruz ve seçili maliki iĢleme almıĢ bulunuyoruz. ġimdi son iki

paragrafta bahsedilen ekranları sırasıyla inceleyelim.

Page 236: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

235

ĠĢleme alacağımız taĢınmaz malikleri tamamlandığında, ekranda sadece ĠĢlem Monitörü açık

kalana kadar açık olan tüm Takbis pencerelerini ―ÇıkıĢ‖ ( ) butonunu kullanarak kapatıyoruz ve

iĢlem monitörü üzerindeki ―uygula‖ ( ) butonu ile Tapu Bölümü Seçimi aĢamasında

yaptıklarımızı kaydedip ―Taraf ve Kimlik Tespiti‖ aĢamasına baĢlıyoruz. Uygula butonu her

kullanıldığında içinde bulunduğumuz aĢamanın tamamlandığını bir sonraki aĢamaya geçmek

Page 237: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

236

istediğimizi sisteme söylemiĢ oluyoruz. Açılan ekran Taraf ve Kimlik Tespiti aĢamasının ĠĢleme

giren taĢınmazların görülmesini sağlayan ―ĠĢlem Giren Göster‖ ekranı. Bu ekranda birden fazla

taĢınmazın devrini gerçekleĢtiriyorsak ve herbirinin alıcısı birbirinden farklı ise ilgili taĢınmazı

iĢaretleyerek ekranın üst bölümünde bulunan ―ĠĢlem Taraflarını Belirle‖ ( ) butonunu kullanıp

her taĢınmazın alıcısını ayrı ayrı girebileceğimiz gibi eğer ki yapılan iĢlem Ģu an yapmıĢ olduğumuz

iĢlem gibi sadece bir taĢınmaz üzerinde yapılıyorsa veya birden fazla taĢınmaz üzerinde yapıldığı

halde tüm taĢınmazları aynı kiĢi alıyorsa ĠĢlem Giren Göster ekranındaki ―Hepsini Seç‖ ( )

butonunu kullanarak iĢlemin taraflarını belirleyeceğimiz ekranı açabiliriz. Bahsedilen ekranlar

sırasıyla aĢağıda gösterilmiĢtir.

Page 238: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

237

ĠĢlem Taraflarının Belirlenmesi ekranı açıldığında bir önceki aĢamada iĢleme aldığımız malik

veya malikler Satıcı baĢlığının altında getirilecektir. Satıcı‘nın kimlik tespitini yapabilmek için

ekranın üst bölümünde bulunan ―Kimlik Tespiti‖ ( ) butonuna tıklayarak ilgili tarafın iĢleme

hangi Ģekillerde katılabileceğini gösteren bölümün açılmasını sağlıyoruz. Daha sonra taraf iĢleme

hangi Ģekilde katılacak ise o seçeneği iĢaretleyerek ilgili kiĢi veya tüzel kiĢi‘nin sistemdeki kimlik

bilgilerinin görülebileceği ―KiĢinin Kimlik Bilgileri‖ ekranını açıyoruz. Açılan ekrandaki kimlik

bilgileri ile ilgili kiĢinin elimizdeki kimlik bilgilerini karĢılaĢtırıp herhangi bir değiĢiklik var ise

―Ekle‖ ( ) butonunu kullanarak kimlik bilgilerini güncelleyebileceğimiz gibi ilgili kiĢi‘nin

kimlik bilgilerinde herhangi bir değiĢiliklik yoksa ―Seçerek ÇıkıĢ‖ ( ) butonunu kullaranak da

iĢleme devam edebiliriz. Kimlik tespitini yaptığımız kiĢinin sistemde kayıtlı herhangi bir tebligat

adresi yoksa Seçerek ÇıkıĢ butonunu kullandıktan sonra sistem bizi otomatik olarak adres

bilgilerinin girilebileceği ekrana yönlendirecektir. KiĢinin adres bilgilerini kendimiz elle girmek

istiyorsak ekle butonunu kullandıktan sonra ĠletiĢim Bilgisi bölümüne ilgili kiĢinin adres bilgisini

yazabileceğimiz gibi eğer kendimiz adres bilgisini girmeyeceksek ĠletiĢim Bilgisi‘nin altındaki

―Adres Sisteminden Getir‖ butonunu kullanarak kiĢinin Adres Kayıt Sistemindeki adres bilgisini

direk alabiliriz. Adres bilgisi ile ilgili iĢlemlerimiz sonlandıktan sonra sırasıyla önce ―Kaydet‖ ( )

sonrasında da ―Uygula‖ ( ) butonlarını kullanıp ―çıkıĢ‖ ( ) diyerek satıcı ile ilgili

yapacaklarımızı bitirmiĢ oluyoruz.

Yukarıda bahsedilen aĢamaların sistemdeki karĢılıklarını aĢağıdaki örneklerden inceleyelim.

Page 239: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

238

Page 240: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

239

Satıcı ile ilgili yapacaklarımız bittikten sonra hazırladığımız iĢlemin diğer tarafı olan alıcı

kiĢinin bilgilerini sisteme gireceğiz. Sistemde olmayan bir bilgi veya bir belgenin sisteme girilmesi

için kullanılması gereken ilk buton her aĢamada olduğu gibi bu aĢamada da ―ekle‖ butonu. Alıcı

baĢlığını mause ile iĢaretledikten sonra ekranın üst bölümünde aktif hale gelen ekle butonunu

kullanarak alıcı seçeneklerinin belirlendiği pencere‘nin açılmasını sağlıyoruz. Açılan pencerede

iĢleme konu taĢınmazın alıcısı‘nın kiĢi baĢlığını belirleyip kiĢi sorgulama ekranının açılmasını

sağlıyoruz.

Page 241: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

240

Alıcı olan Ģahsı sistemde 5 farklı sorgulama kriteri ile bulabiliriz. Sistem bize bu aĢamada

otomatik olarak ad soyad gibi kimlik bilgileri ile sorgulama yapabileceğimiz Detaylı Arama

seçeneğini getirdiğinden iĢleme alacağımız kiĢinin kimlik bilgilerini girdikten sonra çalıĢtır butonu

ile sorgulamamızı yapıyoruz. Açılan kiĢi listesi ekranında iĢlemimizin alıcısı olan kiĢi‘yi

iĢaretledikten sonra seçerek çıkıĢ butonunu kullanarak kiĢinin kimlik bilgilerinin

görüntülenebileceği ekranın açılmasını sağlıyoruz.

Alıcı olan Ģahsı sistemde 5 farklı sorgulama kriteri ile bulabiliriz. Sistem bize bu aĢamada

otomatik olarak ad soyad gibi kimlik bilgileri ile sorgulama yapabileceğimiz Detaylı Arama

seçeneğini getirdiğinden iĢleme alacağımız kiĢinin kimlik bilgilerini girdikten sonra çalıĢtır butonu

ile sorgulamamızı yapıyoruz. Açılan kiĢi listesi ekranında iĢlemimizin alıcısı olan kiĢi‘yi

iĢaretledikten sonra seçerek çıkıĢ butonunu kullanarak kiĢinin kimlik bilgilerinin

görüntülenebileceği ekranın açılmasını sağlıyoruz.

Alıcı olan Ģahsı sistemde 5 farklı sorgulama kriteri ile bulmamız mümkün. Sistem bize bu

aĢamada otomatik olarak ad soyad gibi kimlik bilgileri ile sorgulama yapabileceğimiz Detaylı

Arama seçeneğini getirdiğinden iĢleme alacağımız kiĢinin kimlik bilgilerini girdikten sonra çalıĢtır

butonu ile sorgulamamızı yapıyoruz.

Page 242: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

241

Açılan kiĢi listesi ekranında iĢlemimizin alıcısı olan kiĢi‘yi iĢaretledikten sonra seçerek çıkıĢ

butonunu kullanarak kiĢinin kimlik bilgilerinin görüntülenebileceği ekranın açılmasını sağlıyoruz.

Seçtiğimiz alıcı ―ĠĢlem Taraflarının Belirlenmesi‖ ekranına getirildikten sonra satıcı kiĢi de

yaptığımız gibi aynı Ģekilde iĢleme ne Ģekilde katıldığının seçildiği pencereyi açarak ilgili kiĢinin

iĢleme ne Ģekilde katıldığının seçimini yapıyoruz ve kiĢi kimlik bilgilerinin göründüğü ekranın

açılmasını sağlıyoruz.

Page 243: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

242

Page 244: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

243

Alıcı kiĢi için de yine aynı Ģekilde kimlik bilgilerinde herhangi bir değiĢiklik yoksa seçerek

çıkıĢ butonunu kullanarak kimlik bilgilerinin göründüğü ekranı kapatıp ĠĢlem taraflarının

belirlenmesi ekranına döndükten sonra sırasıyla uygula ( ) ve çıkıĢ ( ) butonlarını kullanıp

ekranımızda sadece iĢlem monitörü açık kalana kadar tüm takbis pencerelerini kapatıyoruz.

Bu sayede taraf ve kimlik tespiti aĢamamızı da bitirdiğimizden iĢlem monitöründeki uygula (

) butonu ile sırasıyla ġerh/Beyan/Ġrtifak hakları kontrolü, DMH Kontrolü,Rehin Kontrolü ve

Kanunla BelirlenmiĢ Vergilerin Kontrolü aĢamalarına geçiĢ yapacağız.

Page 245: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

244

Yukarıda gösterilen kontrol aĢamalarında Tamam butonunu kullandıktan sonra ĠĢlem

monitöründeki Uygula butonu ile diğer aĢamalara geçiĢ yapıyoruz. Kontrol aĢamalarının en

sonuncusu olan Vergi Kontrolü aĢamasından sonra Uygula butonunu kullandığımızda Tescile Esas

Bilgilerin Alınması aĢamasını baĢlatmıĢ oluyoruz.

Bu aĢama satılacak olan taĢınmazın satıĢ bedelini girmemize yaradığı gibi eğer ki satıcı iĢleme

konu hissesinin tamamını değil de bir bölümünü satacak ise o iĢlemi de yine bu aĢamada yapıyoruz.

Açılan ―ĠĢlem Zemin Hisse‖ ekranında TaĢınmaz Bedel baĢlığına gelip TaĢınmazın Toplam

Bedeline Göre Hesap seçeneğini iĢaretleyip ekrana açılan bedel ekranına taĢınmazın bedelini girip

Seçerek ÇıkıĢ butonu aracılığı ile bedeli girmiĢ oluyoruz.

Page 246: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

245

TaĢınmazın bedelini girdikten sonra sırasıyla uygula ve çıkıĢ butonlarını kullanarak tekrar

iĢlem monitörüne dönüp uygula diyerek bir sonraki aĢama olan Diğer ĠĢlem Bağlantısı AĢamasına

geçiyoruz.

Page 247: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

246

Page 248: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

247

Eğer iĢlem içinde herhangi bir iĢlem yapmayacaksak ( kanuni ipotek vs. ) bu aĢamada çıkıĢ

butonunu kullanarak tekrar ĠĢlem Monitörüne dönüyoruz. Ve ĠĢlem Monitörü üzerinde tekrar

uygula butonunu kullanarak hazırladığımız iĢlemin harçlarını görebileceğimiz Vergi / Harç

iĢlemleri aĢamasına geçiyoruz.

Vergi/Harç ĠĢlemleri aĢamasında muaf olması gereken herhangi bir harç yok ise harç

bilgilerinin sisteme o Ģekilde kaydedilmesini ve makbuz çıktılarının alınmasını sağlayan Makbuz

Bilgilerini Görmemize yarayan butonun aktif hale gelebilmesi için uygula butonunu kullanıyoruz.

Makbuz bilgilerini görmemize yarayan butonu kullanmamızla birlikte açılan ekrandaki yazıcı

butonuna tıklayarak açılan pencereden Makbuz Yazdır seçeneğini iĢaretliyoruz ve hazırladığımız

iĢlemin harç makbuzları ekranımıza açılıyor.

Page 249: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

248

Page 250: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

249

Harç makbuzlarımızı da aldıktan sonra ekranda sadece iĢlem monitörü açık kalana kadar açık

olan tüm takbis pencerelerini çıkıĢ butonu aracılığı ile kapatıyoruz ve iĢlem monitöründe bulunan

uygula butonu ile Sigorta Kontrolü aĢamasını baĢlatıyoruz.

ĠĢleme aldığımız taĢınmaz Dask zorunluluğu olan taĢınmazlardan ise sistem bize Sigorta

Kontrolü ekranını getirecek ve elimizdeki dask poliçesinin bilgilerini girmemizi isteyecektir. Dask

poliçesini sisteme girebilmek için ilk önce açılan ekranda ĠĢlem Zemin Sigorta GiriĢi butonunu daha

sonra da açılan ekranda ekle butonunu kullanarak dask poliçemizin bilgilerini sisteme giriyoruz, ve

her türlü evrakın sisteme giriliĢinden sonra yaptığımız gibi sırasıyla kaydet ve uygula butonlarını

kullanarak Resmi Senet aĢamamıza gidebilmek adına tekrar iĢlem monitörüne dönüyoruz.

Page 251: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

250

Sigorta aĢamamızı da bitirdikten sonra hazırlanan ĠĢlemin Resmi senedinin yazılması için

iĢlem monitöründe uygula dedikten sonra açılan küçük ekranda Resmi Senedi OluĢtur Butonunu

kullanarak iĢlemin Resmi Senedini yazdırıyoruz.

Page 252: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

251

Resmi senedin çıktısını aldıktan sonra tekrar iĢlem monitöründe uygula butonunu kullanarak

ĠĢlem Ayrıntıları aĢamamızı baĢlatıyoruz, bu aĢamada baĢlıkların yanında bulunan alt baĢlıkları

açmaya yarayan artı ( ) iĢaretine tıklayarak iĢleme giren tüm bilgi ve belgelerin ayrıntılı

dökümünü görebilirsiniz.

Bu aĢamadan sonra tekrar iĢlem monitöründe bulunan uygula butonu ile Onay/Ġmza aĢamasını

baĢlatmıĢ oluyoruz. Onay/imza aĢaması sistemde yapılan herhangi bir iĢlem olmayıp

müdürlüklerinizde yapılan her türlü iĢlemin kontrol edildiği kontrol aĢamasından bahsetmektedir. O

yüzden hazırlanan iĢlem müdürlükte kontrol edildikten sonra aĢağıda gösterilen uyarıya tamam

diyerek, bir sonraki aĢama olan yevmiye aĢamasına gelmeliyiz.

Page 253: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

252

Yevmiye aĢamasında hazırlanan iĢleme yevmiye alınmasından önce hazırlanan iĢlemin döner

sermaye dekont numarasının sisteme girilmesi gerekmektedir. AĢağıda gösterilen ekranda ilgili

bölümlere banka dekontunda bulunan bilgilerin girilmesi ve sırasıyla uygula ve çıkıĢ butonlarını

kullanarak yevmiye alacağımız aĢamaya gelmemiz gerekmektedir.

Dekont bilgilerini girdikten sonra gelen Yevmiye OluĢtur ekranında Yevmiye Defterine

yazılacak olan eklenti sayısının girilmesi gereken bölüme sayıyı yazdıktan sonra Yeni Yevmiye

Numarası Al butonunu kullanarak sistem bize girdiğimiz eklenti sayısında herhangi bir değiĢiklik

varsa düzeltmemiz gerektiğinin uyarısını verdikten sonra otomatik olarak sıradaki yevmiyeyi

verecektir.

Page 254: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

253

Yevmiye aĢamasından sonra yevmiyesi alınan iĢlemin tescilinin yapılması gerekmektedir.

Yevmiyesi alındığı halde tescili yapılmayan iĢlemler, iĢlemi hazırlayan personel dıĢında ilgili Tapu

Sicil Müdürlüğü açısından da problem olabileceğinden, sistemin tescil aĢaması 07.12.2010 tarihinde

yapılan güncelleme ile yevmiye aĢamasından sonra iĢlem monitöründe bulunan uygula butonuna

basıldığı anda otomatik olarak ilgili iĢlemin tescilini yapacak Ģekilde düzenlenmiĢtir.

AĢağıdaki sayfada gösterilen ekran karĢınıza geldiği anda siz herhangi bir buton aracılığı ile

komut vermeden sistem tescil aĢamasını yapacak ve tescilin tamamlandığında dair uyarıyı size

gönderecektir.

ĠĢlemin tescili de tamamlandıktan sonra yapılacak son iĢlem ilgili iĢlemin tapu senetlerini

çıkarmak olduğundan iĢlem monitöründeki uygula butonu kullanıldığında sistem sizi Rapor ve

Belgeler aĢamasına yönlendirecektir.

Gelen ekranda Rapor baĢlığının altında bulunan seçili raporun çıktısı seçeneği ile iĢlemin tapu

senedinin bilgilerini görüp yazdır komutu verebileceğiniz ekrana geçebilirsiniz.

Page 255: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

254

Seçilen Raporun Çıktısı seçeneği iĢaretlendikten sonra gelen ekranda eğer ki yapılan iĢlem

sonucunda iĢleme alınan taĢınmaz hisseli konuma geldiyse tüm maliklerin hisselerinin bir tapuda

gösterilmesi seçeneği iĢaretlenebileceği gibi her maliğe ayrı ayrı tapu yazılsın seçeneği iĢaretlenerek

de her malik için ayrı tapu yazılması seçeneği tercih edilebilir. Daha sonrasında ekranın üst

bölümünde bulunan Yazdır ( ) seçeneği kullanılarak tapunun yazdırılması sağlanır.

Page 256: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

255

Yazdır seçeneğinden sonra ekrana hazırladığımız iĢlemin tapu senedi gelecektir, tapu senedini

yazdırıp ilgilisine teslim etmemizle birlikte iĢlem son aĢamaya gelmiĢ olduğundan Tapu

Kütüklerimize tescil iĢlemini gerçekleĢtirdikten sonra son kez iĢlem monitöründe bulunan Uygula

butonu kullanılarak iĢlemimizi sistem üzerinde de sonlandıracağız. Uygula butonu kullanıldıktan

sonra sistem iĢlemi gerçekten sonlandırmak istediğimize dair uyarı mesajını verecek ve o mesajı da

onaylarsak iĢlemimiz sistem üzerinde de sonlanacak ve ekrana iĢlemin tamamlandığına dair uyarı

mesajı gelecektir.

Örnekte de görüldüğü gibi sistemde yapılan herhangi bir iĢlemde sistem bizi iĢlemin baĢından

sonuna kadar tüm aĢamalarda kendisi yönlendiriyor. Notların baĢında değindiğimiz noktaya tekrar

değinecek olursak; sistemde yapılan her türlü iĢlemi öğrenmek hem zaman hem de tecrübe

açısından mümkün olmayacağından sistemin mantığını genel hatları ile kavrarsak yani hangi

aĢamada hangi butonun kullanılması gerektiğini bilirsek, sistem üzerinde söz sahibi olup ilk defa

karĢılaĢtığımız iĢlemlerde dahi akıl yürütebiliriz.

Takbis programı ile ilgili karĢılaĢtığınız her türlü probleminizde Genel Müdürlüğümüz Tapu

Dairesi BaĢkanlığı bünyesinde bulunan Takbis Eğitim ve Destek Birimi ile specta programı aracılığı

ile bağlantı kurarak sıkıntı, öneri ve Ģikayetlerinizi dile getirebilirsiniz.

Page 257: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

256

KAMU GÖREVLİLERİ ETİK

DAVRANIŞ İLKELERİ VE ETİK

MEVZUATI

Page 258: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

257

1-EĞĠTĠMĠN AMACI VE SÜRESĠ:

Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri ve Etik Mevzuatı dersinin amacı; Genel

Müdürlüğümüzde çalıĢan personelimizin etik kavramı ve etik mevzuatı hakkında temel bilgi sahibi

olmasını sağlamaktır. Ayrıca çalıĢan personellerimizin görev ve hizmetlerini yerine getirmeleri

sırasında amirlerine, çalıĢma arkadaĢlarına ve hizmetlerimizden yararlanan vatandaĢlarımıza karĢı

etik davranıĢ ilke ve kurallarına uygun davranmaları yönünde davranıĢlar kazandırılması

hedeflenmektedir. Eğitim teorik anlatım ve uygulamalı Ģekilde iki bölümde yapılacaktır.

Eğitimin planlanan süresi 8saattir.8 saatin 4 saati teorik olarak eğitici tarafından etik kavramı,

etik mevzuatı, kamu görevlileri etik davranıĢ ilke ve kurallarının açıklanması Ģeklinde yapılacaktır.

Diğer 4 saatlik bölümünde ise, daha çok eğitime katılanların aktif olarak katılacağı tartıĢma

ortamında belirli bir yöntem ile uygulamalı eğitim yapılacaktır. Etikle ilgili örnek olay çalıĢması ile

çeĢitli etik sorunların inceleneceği tartıĢmalarla eğitim tamamlanacaktır.

Eğitim sonunda eğitim alanların;

1-Etik kavramı ve etik mevzuatı hakkında temel bilgilerinin olması, bu konularla ilgili

görüĢlerini ifade edebilmeleri,

2- BaĢkalarına etik kavramını ve ülkemizde yürürlükte olan etikle ilgili Yasa, Yönetmelik ile

Kamu Görevlileri Etik SözleĢmelerini açıklayabilmelerini,

3- Yönetmelikte açıklanan kamu görevlilerinin uymak zorunda olduğu etik davranıĢ ilkelerini

sayabilmeleri ve açıklayabilmeleri,

4- ÇalıĢan personellerimizin görevlerini yerine getirirken etik davranıĢlar sergileyebilme

becerilerini daha da arttırılması,

5- Personellerimizin olası etik davranıĢ ihlallerinin önüne geçilmesi,

6- Kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında etik davranıĢ ilkelerine ihlaller olduğu

takdirde sonuçlarının neler olabileceğinin farkına vardırılması.

Hedeflenmektedir.

2- EĞĠTĠM VE DERS PROGRAMI:

Sekiz saat ve dört bölüm olan eğitimde;

a.Birinci bölüm:

Eğitime katılanların etik ve kamu görevlilerinin etik davranıĢ ilkeleri denildiğinde akla gelen

5 kelimenin ne olduğu yönünde soru sorulacak, eğitim alanların sırasıyla ifade etmeleri istenecektir.

Page 259: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

258

Burada ki amaç eğitime katılanların etik algılamalarını ortaya koyarak kısa da olsa eğitime hazırlık

yapmaktır.

Etik kavramı. 25.05.2004 tarihli 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı

Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun. 13.04.2005 tarih ve 25785 Sayılı Resmi

Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlileri Etik Ġlkeleri ile BaĢvuru Usul ve Esasları

Hakkında Yönetmelik. Kamu Görevlileri Etik SözleĢmesi anlatımı yapılarak etik mevzuatı

katılımcılara aktarılacaktır.

b.Ġkinci bölüm:

BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kurumlarda oluĢturulan Etik Komisyonları,

Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri teorik olarak anlatılarak katılımcıların bu konularda

bilgilendirilmesi sağlanacaktır.

c.Üçüncü bölüm:

Örnek olay çalıĢması;

Etik davranıĢ ilkeleri ve etik ihlalleri ile ilgili içinde beĢ olay kahramanının olduğu bir örnek

olayın, yazılı metninin eğitim alanların ilk on dakika içinde kendilerinin okumalarını ve olay

kahramanlarını kendilerinin etik yönünden değerlendirmeleri istenecektir.

Geri kalan sürede eğitici tarafından, eğitim alanlara sözler verilerek olay kahramanlarını,

davranıĢlarını etik açıdan kendi arkadaĢlarını sözlü olarak ifade etmeleri istenecek ve bu Ģekilde

eğiticinin yöneteceği örnek olay çalıĢması ve kahramanları ile ilgili etikle ilgili tartıĢma

yaptırılacaktır. Burada etik davranıĢ ilkeleri ve ihlalleri konusunda oluĢan sorunlar ve çözüm

önerilerinin tartıĢılması sağlanacaktır. Etik ilkelere uygun davranıĢların kamu görevinde ne kadar

önemli olduğunun, eğitim alanların kendi tartıĢmaları ile fark etmesi hedeflenmektedi

d.Dördüncü bölüm:

5 Konu, 3 Soru.

Etik davranıĢ ilkeleri ve etik davranıĢ ihlalleri ile ilgili 5 konunun ayrı-ayrı 3 soru sorularak

eğitim alanların, eğiticinin yönetiminde tartıĢmaları sağlanarak, etik davranıĢ ilkeleri ve sorunlara

dikkat edilecektir. Ayrıca kurumlarda etik komisyonlarının görevlerinin önemine vurgu

yapılacaktır.

Etik davranıĢ ilkelerine uyulmadığı durumlarda oluĢacak sorunların sebep olacağı

olumsuzluklar tartıĢma ortamında eğitim alanların fark etmesi sağlanacaktır.

Ne Kadar Etik Davranıyoruz?

Görevlerimizi yerine getirirken yaptığımız davranıĢların ne kadar etik olduğu yönünde

eğitime katılanların kendilerini değerlendireceği bir çalıĢma yapılarak etik davranmanın önemine

vurgu yapılacak ve etik eğitimi genel olarak değerlendirilecektir.

3-EĞĠTĠME HAZIRLIK:

Ders notunun ekinde, Örnek olay çalıĢması (EK:1), 5 Konu 3 Soru (EK:2) Ne Kadar Etik

Davranıyoruz? (EK:3) Ģeklinde eğitim alanların daha çok aktif olacağı, tartıĢma ortamı yaratacak

Page 260: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

259

eğitim materyalleri bulunmaktadır. Ayrıca 28.12.2010 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren her

tapu kadastro çalıĢanın uyması gerekli etik davranıĢ ilkeleri ders notu ekinde bulunmaktadır.(EK:4)

Eğitim alanların, ders notu ve eklerini beraber değerlendirmesi gerekmektedir. Ders notu ve

ekleri eğitim materyalleri olarak bir bütündür. Eğitime katılanların, eğitimden önce ders notu ve

eklerini, hatta yasa ve yönetmeliği okuyarak gelmeleri, verilecek eğitimin katılımcılar bakımından

kalitesini artıracak ve eğitimin daha verimli geçmesini sağlayacaktır.

Bu konularda daha detaylı bilgiye ulaĢmak için,

www.etik.gov.tr, www.etikturkiye.com internet siteleri ziyaret edilebilir.

Ayrıca Genel Müdürlüğümüzün www.tkgm.gov.tr web sayfası üzerinden TKGM.Etik

Komisyonu logosu altından etik mevzuatı ile etik komisyonumuzun çalıĢmalarına ulaĢabilirsiniz.

4-ETĠK KAVRAMI VE ETĠK NEDĠR?

Kamu görevlileri kamu adına, kamu yararı için, kamunun verdiği yetkilerle kamu gücünü

kullanarak hizmet verirler.

Kamu görevlilerinin, kamu yararını ön planda tutmadığı kendi Ģahsi çıkarlarını ön plana

aldığı durumlarda, kamuda yozlaĢmalar, suiistimaller ve yolsuzluklar olmaktadır.

Tüm bunların sonucunda ise, kamu hizmeti iyi verilememekte, kıt olan kamu kaynakları

etkili, ekonomik ve verimli kullanılamamakta, krizler, skandallar ortaya çıkmakta ve sonuçta

vatandaĢlarımızın devlete olan güveni azalmaktadır.

Etik; insan tutum ve davranıĢlarının iyi kötü ya da doğru- yanlıĢ yönden değerlendirilmesidir.

Etik; insanların yapılması gereken Ģeyleri nasıl yapması gerektiğine karar verebilmesi için

yardımcı olabilecek değerler, ilkeler ve standartlar hakkında bir rehberdir.

Etik; insanların yargıları ve bu yargılara ulaĢma süreci ile ilgilidir. Bu, insanların değerlere

dayalı kararlar verdiği bir süreçtir.

5-KAMU YÖNETĠMĠNDE ETĠK:

Kamu yönetiminde Etik Kavramı, devletin idari alanında doğru davranıĢ standartları ve

ilkelerine karĢılık gelir.

Kamu yönetiminde etik, kamu görevlisinin gündelik çalıĢmaları sırasında kullandıkları kamu

gücüne set çeken kontrol ve denge noktalarının bütünüdür.

Etik kavramında insan davranıĢları, tutumları, değerleri, ilkeleri ile kurallar ve standartlar

önemlidir.

Kamu görevlileri kamu hizmetlerini yerine getirirlerken Kanun, yönetmelik, tüzük ve idari

talimatları uygun etmek zorundadırlar.

Çünkü bir kamu görevlisinin verdiği herhangi bir kararda; karar verici, karardan etkilenenler

(hizmet alanlar) ve karar vericinin kurumu etkilenir.

Page 261: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

260

Kamu görevlisinin verdiği kararlara da tek bir bakıĢ açısıyla bakıldığında siyah - beyazların

olduğu, ancak farklı bakıĢ açılarından bakılarak yargılama yapıldığında gri olanlarında olduğu

görülmektedir. Bu alanlar ise takdir yetkisinin kullanılması ve kamu yararının esas alınması gerekli

alanlardır. Etik buralarda ön plana çıkmaktadır.

ĠĢte etik eğitimleri kamuda bu nedenle çok önemlidir. Etik Eğitimlerinde, farklı bakıĢ

açılarından bakabilmek, tecrübe ve kanuni düzenlemelerle birlikte karar alma becerilerinin

geliĢtirilmesi esastır. Yasaların açık bıraktığı hususlarda kamu görevlisinin davranıĢlarının kamu

yararı esas alınmasında yönelik davranıĢlar kazandırılır.

6-YASAL VE DÜZENLEYĠCĠ ESASLAR:

Kamu hizmeti yasalara uygun olarak yapılması gerekmektedir. Kamu görevlilerinin uyması

gerekli Ģartlar ve disiplin hükümleri 1960‘lı yıllardan beri ülkemizde uygulanmaktadır.

Ġyi kamu hizmetinin verilmesi için yazılı kurallar ve yasalar, yönetmelikler yetersiz

kalabilmektedir.

Kamu görevlilerinin verdiği bazı kararlar yasa ve mevzuata uygundur ama kamu vicdanını

rahatsız etmektedir. Vicdanını rahatsız eden bu durumlar esasında etik dıĢı davranıĢlardır.

Bazen yasalarımız bu yönleriyle eksik kalmaktadır. ĠĢte bu boĢlukları etik doldurmaktadır.

Bu durumda kamu görevlisinin etik davranıĢ ilkelerine uygun davranması önem kazanmaktadır.

7-ETĠK YOLSUZLUK ĠLĠġKĠSĠ:

Kamuda yolsuzluk, kamu gücünün özel ve Ģahsi çıkarlar amacıyla kötüye kullanılmasıdır.

Her türlü yolsuzluk etik ihlalidir.

Ancak her etik ihlali yolsuzluk olarak değerlendirilemez.

Etik dıĢı davranıĢ; etik kural, ilke ya da değerlere aykırılık ve uygunsuzluk teamül ya da

uygulamaya aykırılık olarak tanımlanır.

Kamuoyu her etik dıĢı davranıĢları yolsuzluk olarak nitelendirilebilmektedir.

Etik ile ilgili Ģunu belirtmekte fayda vardır, YOLSUZLUKLARIN BAġLANGICI ETĠK

DEĞERLERE UYMAMAKLA BAġLAR.

Takdir haklarının kamu yararı için kullanılmadığı durumlarda, kamu görevlisinin verdiği

kararlar hukuki de olsa etik olmamaktadır.

8-YASA:

TBMM‘de 25.05.2004 tarihinde kabul edilen 5176 Sayılı KAMU GÖREVLĠLERĠ ETĠK

KURULU KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASI HAKKINDA

KANUNLA, Kamu Görevlileri Etik Kurulu kurulması sağlanmıĢtır. Etik Kurulu‘na atamalar

Bakanlar Kurulu kararıyla Ağustos 2004‘te yapılmıĢ ve etik kurulu ilk toplantısını Eylül 2004‘te

yaparak göreve baĢlamıĢtır.

Kurul 11 üyeden oluĢur.

Page 262: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

261

Amacı, Kamu görevlilerinin uygulamaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap

verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranıĢ ilkelerini belirlemek ve uygulamayı

gözetmektir.

CumhurbaĢkanı, TBMM üyeleri, Bakanlar, Türk Silahlı Kuvvetleri, Yargı Mensupları ve

Üniversiteler bu kanun kapsamı dıĢındadır.

Kurul diğer kamu kurumlarının Genel Müdür ve Üstü yöneticileri hakkında yetkilidir.

Diğer personeller hakkında yönetmeliğin 38. maddesi gereğince Kurumlardaki Disiplin

Kurulları yetkilidir.

9-YÖNETMELĠK :

13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ―KAMU

GÖREVLĠLERĠ ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠ ĠLE BAġVURU USUL VE ESASLARI

HAKKINDA YÖNETMELĠK‖ Kamuda etik kültürünü, etik davranıĢ ilkelerini yerleĢtirmek için

Kamu personelinin ve kaynaklarının yönetimi gibi konularda dahil olmak, üzere kamu

görevlilerinin görev ve sorumluluklarını yerine getirirken oynadıkları rol ve davranıĢları düzenleyen

etik ilke ve değerleri genel olarak düzenlemiĢtir.

Yönetmelikte belirtilen Etik DavranıĢ Ġlkeleri;

-Kamu Hizmeti Bilinci.

-Halka Hizmet Bilinci.

-Hizmet Standartlarına Uyma.

-Amaç ve Misyona Bağlılık.

-Dürüstlük ve Tarafsızlık.

-Saygınlık ve Güven.

-Nezaket ve Saygı.

-Yetkili Makamlara Bildirim.

-Çıkar ÇatıĢmalarından Kaçınma.

-Görev ve Yetkilerin Menfaat Sağlama Amacı ile Kullanılmaması.

-Hediye Alma ve Menfaat Sağlama Yasağı.

-Kamu Malları ve Kaynaklarının Kullanımı.

-Savurganlıktan Kaçınma.

-Bağlayıcı Açıklamalar ve Gerçek DıĢı Beyan.

-Bilgi Verme Saydamlık ve Katılımcılık.

-Yöneticiye Hesap Verme Sorumluluğu.

-Eski Kamu Görevlileri ile ĠliĢkiler.

-Mal Bildiriminde Bulunma.

Olarak sayılmıĢtır.

Yönetmeliğin 26. maddesinde kurumsal etik ilkelerin belirlenebileceği ve belirlenen kurumsal

etik ilkelerin kurulun inceleme ve onayına sunabileceği belirtilmiĢtir.

Yönetmeliğin 29. maddesinde; Kurum ve KuruluĢlar Etik Kültürün geliĢtirmek ve

personelin etik davranıĢ ilkeleri konusunda karĢılaĢtıklar sorunlarla ilgili olarak tavsiyelerde ve

yönlendirmede bulunmak ve etik uygulamaları değerlendirmek üzere kurum ve kuruluĢların üst

yöneticisi tarafından kurum içinden en az üç kiĢilik etik komisyonu oluĢturulacağı açıklanmıĢtır.

Page 263: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

262

Genel Müdürlüğümüzde Genel Müdür Yardımcımızın baĢkanlığında altı kiĢilik Etik

Komisyonu oluĢturulmuĢ ve görevine baĢlamıĢtır. TKGM. Etik Komisyonu Yönetmelikte belirtilen

görevlerini yerine getirmektedir.

10-KAMU GÖREVLĠLERĠ ETĠK SÖZLEġMESĠ:

Kamu görevlileri etik sözleĢmesi her kamu görevlisinin imzalaması gerekli bir sözleĢmedir.

Personelin özlük dosyasında muhafaza edilmektedir. SözleĢmede kamu görevlileri etik davranıĢları

uyacaklarını taahhüt etmektedir.

Kamu Görevlileri Etik SözleĢmesi Metni.

Kamu hizmetinin her türlü özel çıkarın üzerinde olduğu ve kamu görevlisinin halkın

hizmetinde bulunduğu bilinç ve anlayıĢıyla;

* Halkın günlük yaĢamını kolaylaĢtırmak, ihtiyaçlarını en etkin, hızlı ve verimli

biçimde karĢılamak, hizmet kalitesini yükseltmek ve toplumun memnuniyetini artırmak için

çalıĢmayı,

* Görevimi insan haklarına saygı, saydamlık, katılımcılık, dürüstlük, hesap

verebilirlik, kamu yararını gözetme ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda yerine

getirmeyi,

* Dil, din, felsefi inanç, siyasi düĢünce, ırk, yaĢ, bedensel engelli ve cinsiyet ayrımı

yapmadan, fırsat eĢitliğini engelleyici davranıĢ ve uygulamalara meydan vermeden tarafsızlık

içerisinde hizmet gereklerine uygun davranmayı,

* Görevimi, görevle iliĢkisi bulunan hiçbir gerçek veya tüzel kiĢiden hediye almadan,

maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan, herhangi bir özel

menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeyi,

* Kamu malları ve kaynaklarını kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dıĢında

kullanmamayı ve kullandırmamayı, bu mal ve kaynakları israf etmemeyi,

* KiĢilerin dilekçe, bilgi edinme, Ģikayet ve dava açma haklarına saygılı davranmayı,

hizmetten yararlananlara, çalıĢma arkadaĢlarıma ve diğer muhataplarıma karĢı ilgili, nazik,

ölçülü ve saygılı hareket etmeyi,

* Kamu Görevlileri Etik Kurulunca hazırlanan yönetmeliklerle belirlenen etik

davranıĢ ilke ve değerlerine bağlı olarak görev yapmayı ve hizmet sunmayı taahhüt ederim.

ġeklindedir.

11-KAMU HĠZMETĠNDE ETĠK KURALLAR VE GÜNDELĠK UYGULAMA:

Etik ilkeler, yasaların düzenlemediği veya kimi zaman düzenlemekte yetersiz kaldığı öznel

durumlara iliĢkin davranıĢ kurallarıdır ve bu durumlarda kamu görevlilerinin nasıl davranmaları

gerektiği yönünde yol göstermek ve bu kurallara uyulmasını sağlamak amacı taĢımaktadır.

12-ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠNĠN AMACI:

Kamu görevlilerinin hizmet verdiği kiĢilere karĢı sorumluluk bilinci içerisinde davranmasını

sağlayan etik davranıĢ ilkeleri;

—Kamu görevlilerinin hizmetten yararlananlara karĢı hukuka uygun, adaletli ve objektif

iĢlem ve eylemlerde bulunmalarını,

—Hizmet sunumunda kalite ve standardı gözetmeyi,

—Kamu hizmetlerinin yürütülmesi sürecinde karĢılanan yakınma ve Ģikayetleri gidermeyi,

Page 264: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

263

—Kamu hizmetlerinin ekonomik, etkin ve düzenli sunulmasını sağlamasını, hedeflemektedir.

13-ETĠK –HUKUK ĠLĠġKĠSĠ:

Kamu görevlileri hizmetleri yürütürken hukuka uygunluk, adalet ve dürüstlük ilkeleri

çerçevesinde, güven verici bir Ģekilde hareket etmek ve kiĢisel bir kazanç ya da çıkar sağlamamak

zorundadırlar.

Kamu görevlilerinin uymakla zorunlu olduğu resmi kurallar, yasalar, tüzükler, yönetmelikler,

genelge vb.dir.

Kamu görevlilerinin özellikle takdir hakkını kullandığı ve benzeri diğer davranıĢların

birçoğunda yazılı kural yoktur. Bu davranıĢlar genelde Etik‘in kapsamına girmektedir.

Burada Etik ile Hukuk arasında iliĢki gündeme gelmektedir.

Hukuk Etik denizinde yüzmektir. (Earl Warren) sözünden etiğin daha geniĢ bir kavram

olduğu anlaĢılmaktadır.

—Hukukun yaptırımı cezadır. Etik‘in ise vicdanıdır.

—Hukuk‘un amacı adaleti gerçekleĢtirmek, Etik‘in amacı iyiyi gerçekleĢtirmek ya da iyiye

doğruya ulaĢmaktır.

—Vicdan, Etik değer yargılarını bir yaptırım gücü olmaksızın korur ve gözetir.

—Hukuk kuralları yazılıdır. Oysa Etik kurallar çoğunlukla yazılı olmayan normlardır.

—Hukuk kuralları devlet tarafından oluĢturulur. Ancak Etik kurallar devlet dıĢında da

oluĢturulabilir.

—Hukuk bir bakıma ―Resmi Etik Kuralları‖ olarak kabul edilebilir. Etik ise hukuk

kurallarından ayrı olarak genellikle gayri resmi kurallardır.

KAMU HĠZMETĠNDE HUKUK ĠLE ETĠK BĠRBĠRĠNĠN TAMAMLAYICISIDIR,

ĠKĠSĠNĠNDE ĠYĠ BĠR ġEKĠLDE UYGULAMASI KAMU HĠZMETĠNDEKĠ KALĠTEYĠ

ARTIRIR.

Kamu yönetiminin ve hizmetlerinin iyileĢtirilmesi, yönetim ve hizmetlerin kalitesinin

artırılması ile yolsuzlukların önlenmesinde; etik davranıĢların geliĢtirilmesi, etik kültürün

yerleĢtirilmesi kamu kurumlarında çok önemli bir husustur.

Konfüçyüs‘ün etik yönetimi anlatan aĢağıdaki güzel sözünde belirtildiği gibi.

―Ġnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlıĢ yapmayacaklar, ancak Ģeref ve

utanma duygusuna sahip olmayacaklardır. Ġnsanları erdemle ve etik kurallar ile yönetirseniz, o

zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalıĢacaklardır.‖

Page 265: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

264

13-BAġBAKANLIK KAMU GÖRVELĠLERĠ ETĠK KURULU:

Kamu Görevlileri Etik Kurulu, 5176 sayılı Kanun kapsamındaki konularda her türlü kararları

almak ve uygulamak üzere kurulmuĢtur. Üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından atanmaktadır.

Kurul üyeleri,

— Bakanlık görevi yapmıĢ olanlar arasından bir üye,

— Ġl belediye baĢkanlığı yapmıĢ olanlar arasından bir üye,

— Yargıtay, DanıĢtay, SayıĢtay üyeliği görevlerinden emekliye ayrılanlar arasından üç üye,

— MüsteĢarlık, büyükelçilik, valilik, bağımsız ve düzenleyici kurul baĢkanlığı görevlerinde

bulunmuĢ veya bu görevlerden emekliye ayrılanlar arasından üç üye,

— Üniversitelerde rektörlük veya dekanlık görevlerinde bulunmuĢ öğretim üyeleri veya

bunların emeklileri arasından iki üye,

— Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢlarında en üst kademe yöneticiliği yapmıĢ

olanlar arasından bir üye,

Olmak üzere atanır. Etik kurulu 11 üyeden oluĢur.

Kurul üyelerinin görev süresi dört yıldır. Süresi dolan üyeler Bakanlar Kurulu'nca

yeniden seçilebilirler. Kurul üyelerinin görev süresi dolmadan görevlerine son verilemez. Ancak

üyeler, ciddi bir hastalık veya sakatlık nedeniyle iĢ görememeleri veya atamaya iliĢkin Ģartları

kaybetmeleri halinde, atandıkları usule göre süresi dolmadan görevden alınır. Üyeler, görevi kötüye

kullanmaktan veya yüz kızartıcı bir suçtan mahkûm olmaları halinde ise BaĢbakan onayıyla

görevden alınır. Görevden alma nedeniyle veya süresi dolmadan herhangi bir sebeple boĢalan Kurul

üyeliklerine bir ay içerisinde Bakanlar Kurulunca yeniden atama yapılır. Bu Ģekilde atanan üye,

yerine atandığı üyenin görev süresini tamamlar.

Kurul, BaĢkanın daveti üzerine en az altı üyeyle toplanır ve üye tam sayısının salt

çoğunluğunun aynı yöndeki oyu ile karar verir. Toplantı kararları ilgililere duyurulur. Kurul ayda

dört defa toplanır. Kurul BaĢkan ve üyelerinin toplantılara katılmaları esastır. Arka arkaya üç

toplantıya veya bir yıl içinde toplam on toplantıya katılmayan üyeler istifa etmiĢ sayılırlar.

Kurulun sekretarya hizmetleri BaĢbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü

tarafından yerine getirilmektedir.

Etik Kurulunun Görevleri.

a. Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken uymaları gereken davranıĢ ilkelerini

hazırlayacağı yönetmeliklerle belirlemek,

b.Etik davranıĢ ilkelerinin ihlal edildiği iddiasıyla resen veya yapılacak baĢvurular üzerine

gerekli inceleme ve araĢtırmayı yaparak sonucu ilgili makama bildirmek,

c.Kamuda etik kültürünü yerleĢtirmek üzere çalıĢmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda

yapılacak çalıĢmalara destek olmak.

d.Hediye alma yasağının kapsamını belirlemeye ve en az genel müdür veya eĢiti seviyedeki

üst düzey kamu görevlilerince alınan hediyelerin listesini gerektiğinde her takvim yılı sonunda bu

görevlilerden istemeye yetkilidir.

25.5.2004 tarih ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda

DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun ile kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık,

tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranıĢ ilkelerini

belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere kurulmuĢtur.

Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teĢebbüsleri, döner

sermayeli kuruluĢlar, mahalli idareler ve bunların birlikleri, kamu tüzel kiĢiliğini haiz olarak kurul,

üst kurul, kurum, enstitü, teĢebbüs, teĢekkül, fon ve sair adlarla kurulmuĢ olan bütün kamu kurum

ve kuruluĢlarında çalıĢan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst kurul baĢkan ve üyeleri dahil

tüm personeli Kanun kapsamındadır.

Ancak; CumhurbaĢkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri,

Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı mensupları ile üniversiteler hakkında bu Kanun hükümleri

uygulanmaz.

Page 266: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

265

BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurlu, Kurumlardaki Genel Müdür ve üstü için yapılan

müracaatları incelemektedir. Daha alt düzey kamu görevlileri hakkında ise kurumların disiplin

kurulları yetkilidir.

14-KURUMLARIN ETĠK KOMĠSYONLARI:

Etik Komisyonları, tüm kamu kurum ve kuruluĢları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek

kuruluĢlarında, üst yöneticinin görevlendirmesi ile bir tepe yöneticisi (Bakanlık ve MüsteĢarlıklarda

MüsteĢar Yardımcısı, Bağımsız BaĢkanlıklarda, Bağımsız Ġdari Otoritelerde ve Kamu Kurumu

Niteliğinde Meslek KuruluĢlarında BaĢkan Yardımcısı, Bağımsız Genel Müdürlüklerde Genel

Müdür Yardımcısı, Ġllerde Vali Yardımcısı, Belediyelerde Belediye BaĢkan Yardımcısı, Ġlçelerde

Kaymakam gibi) baĢkanlığında diğer ilgili birimlerden (TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı, Ġç Denetim

Birimi BaĢkanlığı, Personel Dairesi BaĢkanlığı, Eğitim Dairesi BaĢkanlığı, Strateji GeliĢtirme

Dairesi BaĢkanlığı vb.) üyelerin görevlendirilmesi ile oluĢturulur.

Genel Müdürlüğümüz Etik Komisyonu; Genel Müdür Yardımcısı BaĢkanlığında toplam altı

kiĢidir.

Etik Komisyonlarının temel görevleri;

• Kurumlarında etik kültürünü yerleĢtirmek ve geliĢtirmek,

• Personele etik davranıĢ ilkeleri konusunda karĢılaĢtıkları sorunlar ile ilgili olarak

tavsiyelerde bulunmak,

•Kurumlarındaki etik sorunları belirlemeye yönelik çalıĢmalar yapmak olarak belirlenmiĢtir.

Etik Komisyonları; etik davranıĢ ilkelerinin personele tanıtılması ve benimsetilmesine yönelik

bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantılarının yapılması, Kamu Görevlileri Etik Kurulu ile iĢbirliği

içerisinde kurumsal mesleki etik ilkelerin tespit edilmesi, hizmet içi eğitim programlarına ve

görevde yükselme eğitim ve sınavları ile personel alımına yönelik sınav konularına etik ilkelerin

eklenmesi ve uygulamasının gözetilmesi, ―Kurumsal Etik Eğitimi Stratejisi‖nin hazırlanması ile

uygulanmasının koordinasyonu, kurumlarının yürüttüğü hizmetler açısından, merkez ve taĢra

teĢkilatlarından üst düzey personelin katılımı etik sorun alanlarının tespit edilmesine yönelik

çalıĢtayların düzenlenmesi gibi faaliyetlerde bulunmaktadırlar.

Etik Komisyonları, yaptıkları faaliyetler ile ülkemiz bürokrasisi açısından Kamu Görevlileri

Etik Kurulu kurulmasına iliĢkin 5176 sayılı Kanun ile kamu hizmeti anlayıĢında hedeflenen

değiĢime önemli katkı sağlamaktadırlar.

Etik Komisyonları; Kurum ve kuruluĢlarda, etik kültürünü yerleĢtirmek ve geliĢtirmek,

personelin etik davranıĢ ilkeleri konusunda karĢılaĢtıkları sorunlarla ilgili olarak tavsiyelerde ve

yönlendirmede bulunmak ve etik uygulamaları değerlendirmek üzere kurum veya kuruluĢun üst

yöneticisi tarafından kurum içinden en az üç kiĢilik oluĢturulur.

Etik komisyonu üyelerinin ne kadar süreyle görev yapacağı ve diğer hususlar, kurum ve

kuruluĢun üst yöneticisince belirlenir.

15-ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠ:

GÖREVĠN YERĠNE GETĠRĠLMESĠNDE KAMU HĠZMETĠ BĠLĠNCĠ.

Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde; sürekli geliĢimi, katılımcılığı,

saydamlığı, tarafsızlığı, dürüstlüğü, kamu yararını gözetmeyi, hesap verebilirliği, öngörülebilirliği,

hizmette yerindeliği ve beyana güveni esas alırlar.

HALKA HĠZMET BĠLĠNCĠ.

Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde; halkın günlük yaĢamını

kolaylaĢtırmayı, ihtiyaçlarını en etkin, hızlı ve verimli biçimde karĢılamayı, hizmet kalitesini

yükseltmeyi, halkın memnuniyetini artırmayı, hizmetten yararlananların ihtiyacına ve hizmetlerin

sonucuna odaklı olmayı hedeflerler.

Page 267: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

266

HIZMET STANDARTLARINA UYMA.

Kamu kurum ve kuruluĢlarının yöneticileri ve diğer personeli, kamu hizmetlerini belirlenen

standartlara ve süreçlere uygun Ģekilde yürütürler, hizmetten yararlananlara iĢ ve iĢlemlerle ilgili

gerekli açıklayıcı bilgileri vererek onları hizmet süreci boyunca aydınlatırlar.

AMAÇ VE MISYONA BAĞLILIK.

Kamu görevlileri, çalıĢtıkları kurum veya kuruluĢun amaçlarına ve misyonuna uygun

davranırlar. Ülkenin çıkarları, toplumun refahı ve kurumlarının hizmet idealleri doğrultusunda

hareket ederler.

DÜRÜSTLÜK VE TARAFSIZLIK.

Kamu görevlileri; tüm eylem ve iĢlemlerinde yasallık, adalet, eĢitlik ve dürüstlük ilkeleri

doğrultusunda hareket ederler, görevlerini yerine getirirken ve hizmetlerden yararlandırmada dil,

din, felsefi inanç, siyasi düĢünce, ırk, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrım yapamazlar, insan hak ve

özgürlüklerine aykırı veya kısıtlayıcı muamelede ve fırsat eĢitliğini engelleyici davranıĢ ve

uygulamalarda bulunamazlar.

Kamu görevlileri, takdir yetkilerini, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda, her türlü

keyfilikten uzak, tarafsızlık ve eĢitlik ilkelerine uygun olarak kullanırlar.

Kamu görevlileri, gerçek veya tüzel kiĢilere öncelikli, ayrıcalıklı, taraflı ve eĢitlik ilkesine

aykırı muamele ve uygulama yapamazlar, herhangi bir siyasi parti, kiĢi veya zümrenin yararını veya

zararını hedef alan bir davranıĢta bulunamazlar, kamu makamlarının mevzuata uygun politikalarını,

kararlarını ve eylemlerini engelleyemezler.

SAYGINLIK VE GÜVEN.

Kamu görevlileri, kamu yönetimine güveni sağlayacak Ģekilde davranırlar ve görevin

gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını davranıĢlarıyla gösterirler. Halkın kamu hizmetine

güven duygusunu zedeleyen, Ģüphe yaratan ve adalet ilkesine zarar veren davranıĢlarda

bulunmaktan kaçınırlar.

Kamu görevlileri, halka hizmetin kiĢisel veya özel her türlü menfaatin üzerinde bir görev

olduğu bilinciyle hizmet gereklerine uygun hareket eder, hizmetten yararlananlara kötü

davranamaz, iĢi savsaklayamaz, çifte standart uygulayamaz ve taraf tutamazlar.

Yönetici veya denetleyici konumunda bulunan kamu görevlileri, keyfi davranıĢlarda, baskı,

hakaret ve tehdit edici uygulamalarda bulunamaz, açık ve kesin kanıtlara dayanmayan rapor

düzenleyemez, mevzuata aykırı olarak kendileri için hizmet, imkân veya benzeri çıkarlar talep

edemez ve talep olmasa dahi sunulanı kabul edemezler.

Page 268: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

267

NEZAKET VE SAYGI.

Kamu görevlileri, üstleri, meslektaĢları, astları, diğer personel ile hizmetten yararlananlara

karĢı nazik ve saygılı davranırlar ve gerekli ilgiyi gösterirler, konu yetkilerinin dıĢındaysa ilgili

birime veya yetkiliye yönlendirirler.

YETKILI MAKAMLARA BILDIRIM.

Kamu görevlileri, bu Yönetmelikte belirlenen etik davranıĢ ilkeleriyle bağdaĢmayan veya

yasadıĢı iĢ ve eylemlerde bulunmalarının talep edilmesi halinde veya hizmetlerini yürütürken bu tür

bir eylem veya iĢlemden haberdar olduklarında ya da gördüklerinde durumu yetkili makamlara

bildirirler. Kurum ve kuruluĢ amirleri, ihbarda bulunan kamu görevlilerinin kimliğini gizli tutar ve

kendilerine herhangi bir zarar gelmemesi için gerekli tedbirleri alırlar.

ÇIKAR ÇATIġMASINDAN KAÇINMA.

Çıkar çatıĢması; kamu görevlilerinin görevlerini tarafsız ve objektif Ģekilde icra etmelerini

etkileyen ya da etkiliyormuĢ gibi gözüken ve kendilerine, yakınlarına, arkadaĢlarına ya da iliĢkide

bulunduğu kiĢi ya da kuruluĢlara sağlanan her türlü menfaati ve onlarla ilgili mali ya da diğer

yükümlülükleri ve benzeri Ģahsi çıkarlara sahip olmaları halini ifade eder.

Kamu görevlileri, çıkar çatıĢmasında Ģahsi sorumluluğa sahiptir ve çıkar çatıĢmasının

doğabileceği durumu genellikle Ģahsen bilen kiĢiler oldukları için, herhangi bir potansiyel ya da

gerçek çıkar çatıĢması konusunda dikkatli davranır, çıkar çatıĢmasından kaçınmak için gerekli

adımları atar, çıkar çatıĢmasının farkına varır varmaz durumu üstlerine bildirir ve çıkar çatıĢması

kapsamına giren menfaatlerden kendilerini uzak tutarlar.

GÖREV VE YETKILERIN MENFAAT SAĞLAMAK AMACIYLA KULLANILMAMASI.

Kamu görevlileri; görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları veya üçüncü

kiĢiler lehine menfaat sağlayamaz ve aracılıkta bulunamazlar, akraba, eĢ, dost ve hemĢeri

kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık veya herhangi bir nedenle ayrımcılık veya kayırmacılık

yapamazlar.

Kamu görevlileri, görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendilerinin veya baĢkalarının kitap,

dergi, kaset, cd ve benzeri ürünlerinin satıĢını ve dağıtımını yaptıramaz; herhangi bir kurum, vakıf,

dernek veya spor kulübüne yardım, bağıĢ ve benzeri nitelikte menfaat sağlayamazlar.

Kamu görevlileri, görevlerinin ifası sırasında ya da bu görevlerin sonucu olarak elde ettikleri

resmi veya gizli nitelikteki bilgileri, kendilerine, yakınlarına veya üçüncü kiĢilere doğrudan veya

dolaylı olarak ekonomik, siyasal veya sosyal nitelikte bir menfaat elde etmek için kullanamazlar,

görevdeyken ve görevden ayrıldıktan sonra yetkili makamlar dıĢında hiçbir kurum, kuruluĢ veya

kiĢiye açıklayamazlar.

Kamu görevlileri, seçim kampanyalarında görev yaptığı kurumun kaynaklarını doğrudan veya

dolaylı olarak kullanamaz ve kullandıramazlar.

Page 269: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

268

HEDIYE ALMA VE MENFAAT SAĞLAMA YASAĞI.

Kamu görevlisinin tarafsızlığını, performansını, kararını veya görevini yapmasını etkileyen

veya etkileme ihtimali bulunan, ekonomik değeri olan ya da olmayan, doğrudan ya da dolaylı olarak

kabul edilen her türlü eĢya ve menfaat hediye kapsamındadır.

Kamu görevlilerinin hediye almaması, kamu görevlisine hediye verilmemesi ve görev

sebebiyle çıkar sağlanmaması temel ilkedir.

Kamu görevlileri, yürüttükleri görevle ilgili bir iĢ, hizmet veya menfaat iliĢkisi olan gerçek

veya tüzel kiĢilerden kendileri, yakınları veya üçüncü kiĢi veya kuruluĢlar için doğrudan doğruya

veya aracı eliyle herhangi bir hediye alamazlar ve menfaat sağlayamazlar.

Kamu görevlileri, kamu kaynaklarını kullanarak hediye veremez, resmi gün, tören ve

bayramlar dıĢında, hiçbir gerçek veya tüzel kiĢiye çelenk veya çiçek gönderemezler; görev ve

hizmetle ilgisi olmayan kutlama, duyuru ve anma ilanları veremezler.

Uluslararası iliĢkilerde nezaket ve protokol kuralları gereğince, yabancı kiĢi ve kuruluĢlar

tarafından verilen hediyelerden, 3628 sayılı Kanunun 3. maddesi hükümleri saklı kalmakla birlikte,

söz konusu maddede belirtilen sınırın altında kalanlar da beyan edilir.

Yönetmelik kapsamına giren en az genel müdür, eĢiti ve üstü görevliler, bu maddenin

5 inci fıkrası ve 6 ncı fıkranın (a) bendinde sayılan hediyelere iliĢkin bir önceki yılda aldıklarının

listesini, herhangi bir uyarı beklemeksizin her yıl Ocak ayı sonuna kadar Kurula bildirirler.

KAMU MALLARI VE KAYNAKLARININ KULLANIMI.

Kamu görevlileri, kamu bina ve taĢıtları ile diğer kamu malları ve kaynaklarını kamusal

amaçlar ve hizmet gerekleri dıĢında kullanamaz ve kullandıramazlar, bunları korur ve her an

hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri alırlar.

SAVURGANLIKTAN KAÇINMA.

Kamu görevlileri, kamu bina ve taĢıtları ile diğer kamu malları ve kaynaklarının kullanımında

israf ve savurganlıktan kaçınır; mesai süresini, kamu mallarını, kaynaklarını, iĢgücünü ve

imkânlarını kullanırken etkin, verimli ve tutumlu davranırlar.

BAĞLAYICI AÇIKLAMALAR VE GERÇEK DIġI BEYAN.

Kamu görevlileri, görevlerini yerine getirirken yetkilerini aĢarak çalıĢtıkları kurumlarını

bağlayıcı açıklama, taahhüt, vaat veya giriĢimlerde bulunamazlar, aldatıcı ve gerçek dıĢı beyanat

veremezler.-

BILGI VERME, SAYDAMLIK VE KATILIMCILIK.

Page 270: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

269

Kamu görevlileri, halkın bilgi edinme hakkını kullanmasına yardımcı olurlar. Gerçek ve tüzel

kiĢilerin talep etmesi halinde istenen bilgi veya belgeleri, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı

Kanununda belirlenen istisnalar dıĢında, usulüne uygun olarak verirler.

Üst yöneticiler, ilgili kanunların izin verdiği çerçevede, kurumlarının ihale süreçlerini, faaliyet

ve denetim raporlarını uygun araçlarla kamuoyunun bilgisine sunarlar.

Kamu görevlileri, kamu hizmetleri ile ilgili temel kararların hazırlanması, olgunlaĢtırılması,

alınması ve bu kararların uygulanması aĢamalarından birine, bir kaçına veya tamamına, aksine yasal

bir hüküm olmadıkça, o karardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek olanların katkıda

bulunmasını sağlamaya dikkat ederler.

YÖNETICILERIN HESAP VERME SORUMLULUĞU.

Kamu görevlileri, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında sorumlulukları ve

yükümlülükleri konusunda hesap verebilir ve kamusal değerlendirme ve denetime her zaman açık

ve hazır olurlar.

Yönetici kamu görevlileri, kurumlarının amaç ve politikalarına uygun olmayan iĢlem veya

eylemleri engellemek için görev ve yetkilerinin gerektirdiği önlemleri zamanında alırlar.

Yönetici kamu görevlileri, yetkisi içindeki personelin yolsuzluk yapmasını önlemek için

gerekli tedbirleri alırlar. Bu tedbirler; yasal ve idari düzenlemeleri uygulamayı, eğitim ve

bilgilendirme konusunda uygun çalıĢmalar yapmayı, personelinin karĢı karĢıya kaldığı mali ve diğer

zorluklar konusunda dikkatli davranmayı ve kiĢisel davranıĢlarıyla personeline örnek olmayı

kapsar.

Yönetici kamu görevlileri, personeline etik davranıĢ ilkeleri konusunda uygun eğitimi

sağlamak, bu ilkelere uyulup uyulmadığını gözetlemek, geliriyle bağdaĢmayan yaĢantısını izlemek

ve etik davranıĢ konusunda rehberlik etmekle yükümlüdür.

ESKI KAMU GÖREVLILERIYLE ILIġKILER.

Kamu görevlileri, eski kamu görevlilerini kamu hizmetlerinden ayrıcalıklı bir Ģekilde

faydalandıramaz, onlara imtiyazlı muamelede bulunamaz.

Kamu görevlerinden ayrılan kiĢilere, ilgili kanunlardaki hükümler ve süreler saklı kalmak

kaydıyla, daha önce görev yaptıkları kurum veya kuruluĢtan, doğrudan veya dolaylı olarak herhangi

bir yüklenicilik, komisyonculuk, temsilcilik, bilirkiĢilik, aracılık veya benzeri görev ve iĢ verilemez.

MAL BILDIRIMINDE BULUNMA.

Kamu görevlileri, kendileriyle eĢlerine ve velayeti altındaki çocuklarına ait taĢınır ve

taĢınmazları, alacak ve borçları hakkında, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, RüĢvet ve

Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca, yetkili makama mal bildiriminde bulunurlar.

Kurul, gerek gördüğü takdirde mal bildirimlerini inceleme yetkisine sahiptir. Mal

bildirimlerindeki bilgilerin doğruluğunun kontrolü amacıyla ilgili kiĢi ve kuruluĢlar (bankalar ve

özel finans kurumları dâhil) talep edilen bilgileri, en geç otuz gün içinde Kurula vermekle

yükümlüdürler.

Page 271: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

270

16-ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠNE UYMA:

Kamu görevlileri, görevlerini yürütürken yukarıda belirtilen etik davranıĢ ilkelerine

yönetmelik gereği uymakla yükümlüdürler. Bu ilkeler, kamu görevlilerinin istihdamını düzenleyen

mevzuat hükümlerinin bir parçasını oluĢturur.

Bu Kanun kapsamındaki kamu görevlileri, ilk göreve baĢlarken "Etik SözleĢme" belgesini

imzalamakla yükümlüdürler. Bu belge, personelin özlük dosyasına konur.

Kurum ve kuruluĢların yetkili sicil amirleri, personelin sicil ve performansını, bu

Yönetmelikte düzenlenen etik davranıĢ ilkelerine uygunluk açısından da değerlendirirler.

17-ETĠK DAVRANIġ ĠHLALLERĠ HAKKINDA BAġVURULAR: 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına ĠliĢkin Kanunda belirlenen esaslara göre,

medeni hakları kullanma ehliyetine sahip Türkiye Cumhuriyeti VatandaĢları ile Türkiye'de oturan

yabancı gerçek kiĢiler baĢvuruda bulunabilirler. Herhangi bir nedenle Türkiye‘de bulunup da

baĢvuru nedeni sayılan etik ilkelerden birisine aykırı davranıldığına tanık olan yabancı, baĢvuru

hakkı açısından Türkiye‘de oturuyor kabul edilir. BaĢvuruda bulunabilmek için baĢvuranın

menfaatinin etkilenmesi koĢulu aranmaz.

Ancak, kamu görevlilerini karalama amacı güttüğü açıkça anlaĢılan ve baĢvuranın kimliği

tespit edilemeyen baĢvurular değerlendirmeye alınmaz.

Yargı organlarınca incelenmekte olan veya karara bağlanmıĢ bulunan uyuĢmazlıklar

hakkında Kurula veya yetkili disiplin kurullarına baĢvuru yapılamaz. Ġnceleme sırasında yargı

yoluna gidildiği anlaĢılan baĢvuruların iĢlemi durdurulur. Daha önce Kurulca incelenmiĢ Ģikâyet

konusu, yeni kanıtlar gösterilmedikçe bir daha Ģikâyet konusu yapılamaz ve incelenemez.

BaĢvurular;

a) Yazılı dilekçe,

b) Elektronik posta,

c) Tutanağa geçirilen sözlü baĢvuru yolları ile yapılır.

BaĢvuru, gerçek kiĢiler tarafından adı, soyadı, oturma yeri veya iĢ adresi ile imzayı

kapsayan dilekçelerle, en az genel müdür ve Kurulca genel müdür düzeyinde oldukları kabul

edilenler Kurul BaĢkanlığına, diğer görevliler için ise kurum yetkili disiplin kurullarına yöneltilmek

üzere ilgili kurum amirliğine yapılır.

Dilekçede, etik ilkeye aykırı davranıĢ iddiasına iliĢkin bilgi ve belgeler açık ve ayrıntılı olarak

belirtilir. Elde bulunan belgeler dilekçeye eklenir. BaĢvuru konusu aykırı davranıĢ iddiası, kiĢi,

zaman ve yer belirtilerek somut biçimde gösterilir.

BaĢvuru dilekçelerinin daktilo ile yazılması veya bilgisayar çıktısı olması koĢulu aranmaz.

Dilekçelerin okunaklı ve anlaĢılır olması yeterlidir. BaĢvurunun Kurul kayıtlarına geçtiği tarih,

baĢvuru tarihidir. BaĢvuru dilekçeleri posta yoluyla da Kurula gönderilebilir. Bu durumda

dilekçenin Kurul kayıtlarına geçtiği tarih süre baĢlangıcına esas alınır. BaĢvurunun tutanağa

geçirilmek koĢuluyla sözlü yapılması durumunda baĢvuranın imzası ve adresi de tutanağa alınır.

18-ETĠK DAVRANIġ ĠHLALLERĠN ĠNCELENMESĠ VE SONUÇLARI:

Yapılan baĢvurular üzerine veya resen Genel Müdür ve üstü için inceleme Etik Kurulu,

kurumlardaki diğer personeller için kurumların disiplin kurulları veya denetim elamanları tarafından

yapılır.

Etik Kurlu tarafından, Ġncelenmekte olan baĢvuru konusunun yargıya götürüldüğü anlaĢılırsa

inceleme bulunduğu aĢamada durdurulur ve yargı kararı sonucuna göre tekrar değerlendirilir. Etik

Kurulu tarafında etik davranıĢ ihlali tespit edilenler, BaĢbakanlıkça Genel Müdür ve Üstü Kamu

Görevlileri Anayasa Mahkemesinin 2010 yılı ġubat ayında( Anayasa Mah.18.05.2010 Tarih ve

27585 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan 4.2.2011 Tarih ve 2010/33 Sayılı Kararı) verdiği iptal

Page 272: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

271

kararına kadar Resmi Gazetede ilan edilip ve kamuoyuna duyurulmaktaydı. ġu anda Resmi

Gazetede ilan yapılmayıp diğer kamu görevlilerine yapılan uygulama gibi iĢlem yapılmaktadır.

Kararlara karĢı idari yargı yolu açıktır. Kurul kararlarının yargı tarafından iptali halinde Kurul,

yargı kararını yerine getirmektedir. Etik ilkeye aykırı davranıĢın saptandığı veya saptanamadığına

iliĢkin kararlar da BaĢbakanlık Makamına ve ilgililere yazılı olarak bildirilir. Bu kararlar

kamuoyuna duyurulmaz. Kabul edilebilirliliği bulunmayan baĢvurular hakkında verilen kararlar

yalnızca baĢvuru sahibine iletilir.

5176 sayılı Kanun ile bu Yönetmelik kapsamında bulunan ve Kurulun görev alanı dıĢındaki

kamu görevlilerinin etik ilkelere aykırı davrandığı yolunda disiplin kurullarına yapılan baĢvurular,

yetkili disiplin kurullarınca bu Yönetmelikte düzenlenen etik davranıĢ ilkeleri ile baĢvuru usul ve

esasları çerçevesinde incelenir.

Bu kurulların verdiği etik ilkeye aykırı davranıĢın varlığı veya yokluğu konusundaki kararlar

ilgili kurum veya kuruluĢ yetkilisine, hakkında baĢvuru yapılan kamu görevlisine ve baĢvuru

sahibine bildirilir. Disiplin kurullarının kararları kamuoyuna duyurulmaz.

19-ETĠK OLMAYAN DAVRANIġLAR, TEKLĠFLER KARġISINDA NE

YAPMALISINIZ?

Birlikte çalıĢtığınız arkadaĢlarınızın etik dıĢı davranıĢları olduğu takdirde öncelikle

davranıĢlarını düzeltmesi konusunda ikaz etmelisiniz. Konusu suç olan eylemleri varsa her kamu

görevlisinin vakıf olduğu suçu haber vermesi gerektiği göz önüne alınarak yetkili mercilere

bildirimlerde bulunmalısınız. Eğer bunlar yapılmadığı takdirde kurumuzda etik kültürünü

geliĢtiremeyiz. Bazen birkaç çalıĢanımızın yaptığı etik davranıĢ ihlalleri nedeniyle bütün kurum

olarak kamuoyunda yıpranmaya devam ederiz.

Hizmetlerimizden yararlanan vatandaĢ vb.nin etik dıĢı teklifleri olduğunda teklif ne

olursa olsun kesinlikle reddetmelisiniz. Kendilerine ikaz ederek uyarmalısınız. Özellikle konusu suç

olan teklifler yapıldığında, etrafta tanık olanlarla birlikte tutanak düzenleyerek gerekli iĢlemler

yapılması için yetkili mercilere suç duyurusunda bulunulmalıdır. Bu tür davranıĢlarımızda kamu

görevlileri etik davranıĢ ilkelerin gereğidir.

Görevlerinizi yerine getirirken karĢılaĢtığınız etik sorunları, sıralı amirlerinize ve etik

komisyonumuza çözüm önerileri geliĢtirmeleri konusunda iletebilirsiniz. Etik Komisyonu bir

Ģikâyet mercii değildir. Etik Komisyonu etik sorunlara çözüm bulmaya çalıĢan, öneriler geliĢtiren

ve tavsiyelerde bulunarak kurumlarında etik kültürü yerleĢtirmeye çalıĢan bir birimdir. Etik in

temelinde cezalandırma yoktur. Doğru davranıĢları gösterme, iyiyi, doğruyu bulma ve yönlendirme

vardır.

20-SONUÇ: 25.05.2004 tarih ve 5176 sayılı ―Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı

Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‖ uyarınca BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik

Kurulu KurulmuĢtur.

13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmi Gazetede ―Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ

Ġlkeleri ile BaĢvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik‖ yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir.

Kamu görevlilerinin etik davranıĢ ilkeleri yönetmelikte belirlenmiĢtir.

Tüm kamu görevlilerinin yönetmelik ve etik sözleĢmesinde belirtilen etik davranıĢ ilkelerine

uygun davranıĢ göstermesi beklenilmektedir.

Genel Müdürlüğümüzde Etik Komisyonu oluĢturulmuĢtur. Genel Müdürlüğümüz etik in

önemi nedeniyle etik eğitimlerini eğitim programlarına almıĢtır.

Kurumlarda etik kültürünün ve etik davranıĢ ilkelerinin yerleĢtirilmesi, geliĢtirilmesi için

Ġnsanların insan tutum ve davranıĢlarını değiĢtirmek, iyileĢtirmek ancak eğitimle olur. Cezalandırma

ve idari tedbirlerin iyi kamu yönetiminin verilmesinde ve yolsuzlukların önlenmesinde yetersiz

kaldığı görülmüĢtür. Etik yönetimdeki kalitenin artması ve kamudaki yolsuzlukların önlenmesi

gibi amaçlara ulaĢmak için iyi bir araçtır.

Etik eğitimleri sadece kamu görevlilerinin alması gerekli bir eğitim olmayıp, toplumun her

kesiminin bu eğitimlerden geçmesi gerekir.

Page 273: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

272

Etik bir kamu yönetimi ve etik bir toplumun oluĢturulması için, bu eğitimlerin çok küçük

yaĢlarda baĢlaması ve bazı düzenlemelerde belirli kurum ve unvandaki kamu görevlilerinin istisna

tutulmaması gerekir.

Hepimiz kurumlarımızda etik kültürünün, etik davranıĢ ilkelerinin yerleĢtirilmesi ve

geliĢtirilmesi için gerekli çabayı göstermeli, etik davranıĢ ilkelerine uymayan davranıĢı olan

arkadaĢlarımızı uyarmaktan ve onların tutum, davranıĢlarını düzeltmeleri konusunda gerekli

çabaları göstermekten çekinmemeliyiz.

Bizler etik davranıĢ ilkelerine uyarak, hizmetlerimizi yerine getirdiğimiz takdirde kurumlarda

etik kültürü yerleĢecek ve kamu hizmetinin kalitesi artacaktır. Hizmetlerimizden yararlanan

vatandaĢlar ve toplum daha mutlu olacaktır. Bu nedenle görev ve hizmetlerimizi yaparken etik

davranmak, kamu hizmetlerinin daha iyi verilmesi ve kamudaki yozlaĢmaların önüne geçilmesi için

çok önemlidir.

Page 274: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

273

EK:1

ÖRNEK OLAY ÇALIġMASI

(Burada geçen kurum, Ģahıs ve olayların gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. Sadece etik

eğitimlerinde kullanılmak üzere eğitim materyali olması için, hayal ürünü olarak yazılmıĢ ve

hazırlanmıĢtır.)

Olayın kahramanları;

— Müdür Sami Bey.

— Memur Merve Hanım.

— Hizmetli Ali Bey.

— ĠĢ Sahibi ÖkkeĢ Bey.

— Muhakkik Ahmet Bey.

GeliĢim Bakanlığı, …X… Genel Müdürlüğü, GeliĢim… Y… Ġl Müdürlüğünde Sami Bey

müdür olarak çalıĢmaktadır. Sami Bey çok iyi eğitim görmüĢ, görünüĢte amirleri ve personeli

tarafından çok sevilmektedir. Ancak Müdür olabilmesi için mevzuat gereği doğu hizmetini yaparak

..Y.. Ġl Müdürlüğüne atanabilmesi mümkün iken, geçen yıl hatırlı tanıdıklarına giderek torpille

kendisini önce istisnai bir göreve atatmıĢtır.Orada birkaç gün görev yaptıktan sonrada, eskiden beri

memur olarak çalıĢtığı ve unvan yükselme sınavı sonucunda atanması gerekli müdürlüğe naklen

yönetici olarak ataması yapılmıĢtır. Ayrıca müdür olmasını, memurluğu zamanından tanıdığı sık sık

o müdürlükte iĢi olan ve iĢlerine kolaylık sağladığı ĠĢ sahibi ÖkkeĢ bey‘de yardımcı olmuĢtur. Bu

nedenle ĠĢ sahibi ÖkkeĢ Bey‘e de minnet duymaktadır. Onun bütün taleplerini yerine getirmeye

çalıĢmaktadır.

ĠĢ sahibi ÖkkeĢ Bey iĢi gereği eskiden olduğu gibi, Sami bey‘in müdürlüğe atanmasından

sonra da, bu müdürlükte birçok iĢi olmaktadır. Sami bey‘in verdiği destekle iĢleri sıra beklemeden

sorunsuzca yapılmaktadır. ÖkkeĢ bey çevrede iyi tanınmayan, menfaati için her Ģeyi yapabilecek

karakterde bir kiĢidir. Bu nedenle Sami bey‘e arkadaĢları ve çalıĢanları ÖkkeĢ Bey‘den uzak

durmasını telkin ve tavsiye etmektedirler. Ancak Sami Bey ÖkkeĢ Bey hakkında söylenenleri

dikkate almayıp, ÖkkeĢ bey‘e sürekli ayrıcalıklar tanımakta, iĢlerinin çabuk bitmesi için diğer

vatandaĢlara tanımadığı kolaylıkları ÖkkeĢ bey‘e tanımaktadır. ÖkkeĢ bey‘de, Sami bey‘i dıĢarıda

lüks mekânlarda yemeklere ve eğlencelere götürmekte ve onu ağırlamakta, ayrıca maddi destek de

sağlamaktadır. ÖkkeĢ bey her iĢi bittiğinde Sami bey‘e hediyeler de almaktadır. Sami Bey‘ de

hediyeleri kabul etmektedir. Bu durumu bilen müdürlük personeli rahatsız olmakla birlikte bir Ģey

yapmamaktadır.

Memur Merve Hanım müdürünün bu tutumundan son zamanlarda rahatsız olmaktadır. Bu

nedenle müdürü Sami bey‘e tepki vermeye baĢlamıĢtır. YaĢanan olaylara olan kızgınlığından

dolayı, fevri davranıĢları olmaktadır. ÖkkeĢ Bey‘e de müdürünün tanıdığı ayrıcalığı

tanımamaktadır. ÖkkeĢ Bey, Merve hanımın kendisine ayrıcalık tanımaması gibi davranıĢlarının

önüne geçmek için bir gün, Merve hanım‘a iĢlerinde kolaylık sağlaması ve kendisine ayrıcalıklı

davranması için, küçük bir paket içinde altın iki bilezik hediye etmek ister. Merve Hanım kendisine

yapılan bu teklifi reddeder ve iĢ arkadaĢlarının yanında ÖkkeĢ bey‘e bağırmıĢ ve kızmıĢtır. ÖkkeĢ

bey çok zor durumda kalmıĢ ve kendini haklı hale getirmek için oradakilere; Merve hanım‘ın iĢini

geciktirdiğini, hediyeyi bu nedenle istediğini, etraftakilerin bu hediyeyi gördüğü için almayarak

böyle davrandığını, kimse görmeseydi hediyeyi alacağını anlatmaya baĢlamıĢtır.

Müdürlüğün hizmetli kadrosunda bulunan Ali Bey çok dürüst ve herkes tarafından sevilen

ve takdir gören birisidir. Üniversitede ve lisede çocuk okutmakta, eĢi de çalıĢmamaktadır. ĠĢ

sahipleri kendisine bahĢiĢ ve hediyeler teklif etseler de, hiç birini kabul etmemektedir. Çocuklarının

okul masrafları için akĢamları mesai saatleri dıĢında taksi Ģoförlüğü yaparak ek gelir elde

etmektedir.

Page 275: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

274

Memur Merve Hanım ile iĢ sahibi ÖkkeĢ bey‘in olayına en yakın tanık hizmetli Ali bey‘dir.

ÖkkeĢ bey‘in bu suçlamalarına karĢı Merve Hanım, Ali bey‘in doğruları söyleyeceğinden emindir.

Müdür Sami Bey tartıĢma üzerine odasından çıkarak tartıĢma olan yere gelir. ÖkkeĢ bey müdür

Sami bey‘e Merve hanımdan Ģikâyetçi olduğunu söyler ve Ģikâyetlerini anlatır. Merve Hanım

kendisini savunur ve haklı olduğunu ispat etmek için hizmetli Ali bey‘i tanık gösterir. Sami bey‘de

memur olduğu zamandan beri memuru Merve Hanım ile çalıĢmak istememektedir. Çünkü Merve

hanımın kendisini ihbar edebileceğinden korkmaktadır. Bir fırsatını bulup nasıl tayinini çıkarttırırım

diye eskiden beri düĢünmektedir.

Müdür Sami Bey odasına önce hizmetli Ali bey‘i çağırır, Merve hanımın aleyhine tanıklık

yapmasını, aksi halde akĢamları mesai saati dıĢında yaptığı taksi Ģoförlüğüne göz yumamayacağını

ve hakkında soruĢturma açacağını belirtir. Ali bey sessiz kalır ve bir Ģey söylemez. Müdür Sami

Bey hizmetli Ali bey‘in istediği ifadeyi vereceğine emindir. Müdür Sami Bey iĢ sahibi ÖkkeĢ bey‘e,

Merve hanım ile ilgili Ģikâyet dilekçesi yazdırır ve Ģikâyet ettirir.

ġikâyeti incelemek için muhakkik Ahmet Bey görevlendirilmiĢtir. Ahmet bey‘in

görevlendirildiğine duyunca müdür Sami Bey çok sevinir. Çünkü geçmiĢten arkadaĢlıkları vardır.

Muhakkik Ahmet Bey inceleme ve soruĢturmaya geldiğinde, Müdür Sami bey her haliyle taraflı ve

memuru Merve hanımın aleyhinde ifadeler kullanarak Ahmet bey‘i etkilemeye ve yönlendirmeye

çalıĢmaktadır. Tecrübeli muhakkik Ahmet bey‘in bu durum dikkatinden kaçmamıĢtır. Tanık

hizmetli Ali Bey olayı dosdoğru muhakkik Ahmet Bey‘ e anlatır ve yazılı yeminli ifadesini verir.

Muhakkik Ahmet Bey gerçekleri öğrenir. Müdür Sami bey‖in yönlendirmelerine rağmen yapılması

gerekenleri yapar. Düzenlediği raporunda Sami bey‘in müdürlük görevinden alınmasını, adli ve

idari yönden cezalandırılmasını ister. ÖkkeĢ Bey‘in de devlet memurunu haksız isnattan dolayı

hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını talep eder. Ayrıca Merve hanım‘a ve hizmetli

Ali bey‘e örnek davranıĢları ve etik davranıĢ ilkelerine uymalarından dolayı ödüllendirmelerini

teklif eder.

Sonuçta; müdür Sami Bey ile iĢ sahibi ÖkkeĢ Bey mahkemede yargılanmıĢ ve ceza

almıĢlardır. Sami Bey Müdürlük görevinden alınmıĢtır. Memur Merve Hanım ile hizmeti Ali Bey‘

örnek ve iyi yöndeki davranıĢları ile görevlerini yerine getirirken etik davranıĢ ilkelerine uymaları

nedenleriyle amirleri tarafından ödüllendirilmiĢtir.

TARTIġABĠLCEĞĠNĠZ KONULAR.

—Örnek olayda, hangi etik davranıĢ ilkeleri ihlal edilmiĢtir.

—Olay kahramanlarının davranıĢları sizce etik mi?

—Olay kahramanları yerinde siz olsaydınız nasıl davranırdınız?

—Olay kahramanlarının karĢı karĢıya kaldığı etik ikilemler var mıdır?

—Bu tür etik dıĢı davranıĢların olmaması için kamu kurumlarında neler yapılabilir?

—Olaydaki kahramanların tutum ve davranıĢlarını doğru ve yanlıĢ yönleri ile birlikte ayrı-ayrı

değerlendirin.

Page 276: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

275

EK:2

5 KONU, 3 SORU.

KONULAR:

1-Kamu görevlileri özel iĢleri ile ilgili olarak devletin aracını, telefonunu vb.ni kullanması

gerekir mi?

2-Amirlerin beraber çalıĢtığı personelleri arasında ayrımcılık yapması verilen hizmetleri

etkiler mi?

3-Kamu görevlisinin iĢ sahibi vatandaĢın kendisine verdiği hediye ve bahĢiĢi alması doğru bir

davranıĢ mıdır?

4-Nezaket ve saygı kamu hizmetinde önemli midir?

5-Kamu görevlileri mesai arkadaĢları veya amirinin, suç iĢlediğini ve etik olmayan

davranıĢlarını yetkili makamlara bildirmeliler mi?

SORULAR:

1-Konu ile ilgili etik ikilemler nelerdir ve bu konuda etik sorun var mıdır?

2-Konu ile ilgili yürürlükte olan mevzuat ne kadar etkilidir ve yeterlimidir?

3-Konu ile ilgili etik sorun var mıdır? Varsa etik sorun nasıl giderilir? Sorunla ilgili etik

komisyonu ne yapabilir?

TARTIġMA YÖNTEMĠ:

Her konu ile ilgili olarak altta bulunan sorular sorularak, konuların tartıĢılması sağlanacaktır.

Page 277: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

276

EK:3

NE KADAR ETĠK DAVRANIYORUZ?

(AĢağıdaki davranıĢları, kendi davranıĢlarınıza ve yargılarınıza göre değerlendirin.)

Y.KarataĢ

DAVRANIġ Evet Hayır

1) Mesaiye genelde geç gelir, erken ayrılırım.

2) Mesleki bakımdan kendimi yetiĢtirir ve mevzuatı güncel

takip ederim.

3)

ĠĢimi yaparken mevzuatta tam açıklık olmadığı ve takdir

hakkımı kullanmam gerektiği durumda Ģahsi ve iĢini yaptığım

kiĢinin menfaatini değil, kamu menfaatini esas alırım.

4) ĠĢ yerinde gereksiz yanan ampulleri söndürürüm.

Savurganlıktan kaçınırım.

5)

VatandaĢların iĢlerini yaparken aynı gün bitebilecek

iĢlerini genelde bitirmem, gün tayin ederim.

6)

Siyasi düĢüncelerini bildiğim, aynı görüĢte olduğum ve

tanıdıklarımın iĢini diğer vatandaĢların iĢinden önce yaparım.

7)

Genel müdürlüğümüzden veya taĢra birimlerimizden

emekli olanların iĢini diğer vatandaĢlara göre ayrıcalıklı ve

hızlı yaparım.

8) Tanıdıklarımın eĢ, dost ve akrabalarıma iĢimde ayrıcalık

tanımıyorum.

9) Görev yaptığım il veya ilçede iyi tanınmayan kiĢilerle

oturur kalkar, onlarla birlikte olurum.

10) Hizmetlerimizden yararlananlara bazen kötü

davranıyorum.

11) Mesai arkadaĢlarımın etik dıĢı davranıĢlarını görüyorum

ama uyarmıyorum ve bir Ģey yapamıyorum..

12)

Hizmetlerimizden yararlanan iĢ sahiplerinden dairemiz

ve kendim için bazı taleplerim oluyor. Ġhtiyaçlarımızı

karĢılayanlara daha iyi davranıyorum. ĠĢlerini daha hızlı

yapıyorum.

13) Amirlerime ve mesai arkadaĢlarıma nazik ve saygılı

davranıyorum.

14)

Dairede çalıĢırken vatandaĢlar bana iĢle ilgili bir Ģey

sorarsa cevap vermem, onlarla kesinlikle ilgilenmem.

15)

ĠĢ arkadaĢlarımın, amirlerimin, vatandaĢların etik dıĢı

davranıĢlarını veya yasa dıĢı, iĢ, iĢlem ve eylemlerini yetkili

makamlara bildiririm.

16)

Yaptığım bir iĢ sırasında tarafsız olamıyorsam, o iĢteki

görevimin baĢka bir arkadaĢım tarafından yapılması için

durumu amirlerine bildiririm.

17)

Görev yaptığım il ve ilçede kendimin ve ailemin ihtiyacı

için yaptığım alıĢveriĢlerde ismimi, unvanımı belirterek

esnafın bana, diğer kiĢilere sağlamadığı indirimi yapmasını

isterim.

18) ĠĢini yaptığım vatandaĢların her türlü hediye ve bahĢiĢi

kabul ederim.

19)

MeslektaĢlarımızın dairelerimizde kitaplarının

satılmasına aracılık eder, yardımcı olurum.

Page 278: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

277

20)

Dairenin telefonunu, fotokopi makinesini, kâğıtlarını

vb.lerini özel ihtiyaçlarımda kullanmam.

21) Mesai saatleri içinde pek iĢ yapmam, iĢleri mesai

haricinde yaparım.

22) Tapu ve Kadastro verilerini tanıdıklarıma vermekten

çekinmem.

23) Yaptığım her iĢin ve attığım her imzanın hesabını

verebilirim.

24)

RüĢvet, menfaat, hediye, bahĢiĢ teklif eden ve vereni

yetkili makamlara bildirir ve cezalandırılmasını sağlarım.

25) Mal bildirimlerimi hesabı sorulur diye doğru vermem

veya eksik bildirimde bulunurum.

EK:4

TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

PERSONELĠ ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠ

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1- (1) Bu etik davranıĢ ilkelerinin amacı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün

Merkez ve TaĢra birimlerinde çalıĢan personelin görevlerini yerine getirirken uymaları gereken etik

davranıĢ ilkelerini belirlemek, bu ilkelere uygun davranıĢ göstermeleri açısından onlara yardımcı

olmak, görevlerin yerine getirilmesinde adalet, dürüstlük, saydamlık, tarafsızlık, hesap verebilirlik

ve kamu yararını gözetmek ilkelerine zarar veren ve hizmet verilen vatandaĢlar ile toplumda

güvensizlik yaratan, kurum itibarını zedeleyen durumları ortadan kaldırmak ve bu Ģekilde tapu ve

kadastro hizmetlerinin kalitesini artırmak, etik davranıĢ ilkeleri ile etik kültürünü yerleĢtirmek ve

geliĢtirmektir.

Kapsam

MADDE 2- (1) Bu etik davranıĢ ilkeleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün Merkez ve

TaĢra TeĢkilatında görev yapan personeli kapsar.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu etik davranıĢ ilkeleri; 13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmî Gazete‘de

yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri ile BaĢvuru Usul ve Esasları

Hakkında Yönetmeliğin 26 ıncı maddesine dayanılarak hazırlanmıĢtır.

Tanımlar

MADDE 4- (1) Bu etik davranıĢ ilkelerinde geçen;

a)Kanun: 25.05.2004 tarihli ve 5176 sayılı ―Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı

Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanunu, ―

b)Yönetmelik: 13.04.2005 tarih ve 25785 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe

giren ―Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri Ġle BaĢvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği,

c) Personel: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün merkez ve taĢra birimlerinde görev

yapan her personeli,

Page 279: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

278

d)Genel Müdürlük: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nü,

e)Merkez TeĢkilatı: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün merkez birimlerini,

f)TaĢra TeĢkilatı: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün taĢra teĢkilatında yer alan, bölge

müdürlüklerini, tapu müdürlüklerini, kadastro müdürlüklerini, kadastro Ģeflik ve/veya birimlerini,

g) Kurul: BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu‘nu,

h) Etik Komisyonu: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Etik Komisyonu‘nu,

k) Etik Alt Komisyonu: Etik Komisyonuna bağlı olarak bölge müdürlüklerinde oluĢturulan

Etik Alt Komisyonlarını,

l) Etik DavranıĢ Ġlkeleri: Kamu görevlilerinin ve personelimizin uyması gereken etik

davranıĢ ilkelerini,

Ġfade eder.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

Etik DavranıĢ Ġlkeleri

Temel Değerler MADDE 5- (1) Personelimiz görevini yerine getirirken adalet, dürüstlük, saydamlık,

tarafsızlık, hesap verebilirlik ve kamu yararını gözeterek temel ilke ve değerlere uygun davranıĢ

sergiler ve ayrıca bu değerlerin geliĢmesi yönünde gayret gösterir.

Genel Ġlkeler

MADDE 6- (1) Personelimiz;

a)Hukukun üstünlüğünü esas alır.

b)Görevlerini Anayasaya, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge ve uluslararası yükümlülüklere

uyarak yerine getirir.

c)Doğruluk ve dürüstlüğü kiĢisel çıkarların üzerinde tutar.

d)Hiç bir Ģekilde tarafsızlığından ödün vermez.

e)Görevlerini, dikkat ve itina ile herhangi bir gecikmeye sebebiyet vermeden tam ve

zamanında yerine getirir.

f)Aldıkları kararlarda ve tüm hareketlerinde sorumluluk bilinci ile hareket eder.

g)Yaptığı hizmetlerde ve yerine getirdiği görevlerde özveri ile çalıĢarak yüksek performans

gösterir.

h)Görevlerini yerine getirirken dil, ırk, renk, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düĢünce, felsefi

inanç, etnik veya sosyal köken ayrımcılığı yapmaz.

i)Tapu sicilinin ve kadastro verilerinin güvenliğini ön planda tutar, tapu sicilinin sadece

Medeni Kanunun 1020.maddesindeki ‗‘Tapu sicili herkese açıktır.Ġlgisini inanılır kılan herkes,tapu

kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisini gösterilmesini veya

bunların örneklerini verilmesini isteyebilir.Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri

süremez.‘‘ilkesine uygun olarak görevini yerine getirir.

k)Görevi nedeniyle sahip olduğu kiĢilere yönelik resmî ve gizli olması gerekli bilgileri

açıklamaz ve kimsenin kullanımına bu bilgileri sunmaz.

Page 280: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

279

l)Sürekli olarak yaptığı görev ile ilgili teknik ve hukuki mevzuatı takip eder, kendilerini bu

yönüyle sürekli geliĢtirir. Hizmet verdiği kiĢilerin memnuniyetini ön planda tutar.

m)Uymak zorunda olduğu etik davranıĢ ilkelerini bilir ve uygular. Etik davranıĢ ihlallerini

yapanı öncelikle uyarır ve ihlalleri devam eden kiĢileri yetkili makamlara bildirir.

n)Görevleri sırasında kamu yararını esas alır. Kamu kaynaklarını özel ihtiyaçları için

kullanmaz.

o) Genel Müdürlüğümüzün statüsünü ve kamuoyundaki itibarının daha iyi olmasını

sağlayacak Ģekilde, tapu ve kadastro personeli olmasının gerektirdiği güvene layık olduğunu

gösterecek Ģekilde davranır.

Kılık ve Kıyafetle Ġlgili Kurallar

MADDE 7- (1) Personelimizin görünümü, hizmetlerimizden yararlananların kurumumuza ve

personelimize iliĢkin edindiği kanaat ve görüĢlerin oluĢmasında etkilidir.

(2) Personelimizin görünüĢü, kılık ve kıyafeti bu konudaki yönetmelik hükümlerine uygun

olmalıdır.

ÇalıĢma Ortamı MADDE 8- (1) Hizmet binalarımız temiz ve düzenli olmalıdır. Yönetici ve personel çalıĢma

ortamının düzenli ve temiz tutulmasından sorumludur.

(2) ÇalıĢma ortamlarındaki masa ve bankolarda gereksiz, iĢi biten dosya, belge, pafta, tapu

kütüğü vb. bulunmamalı ve iĢi biten evrak arĢive kaldırılmalıdır.

(3) ÇalıĢma ortamında bulunan her türlü teknik ve hukuki belgenin korunması ve güvenliği

için gerekli tedbirler alınmalıdır.

(4) ÇalıĢma ortamında ve kanunen yasaklanan alanlarda sigara içilmemeli ve içirilmemelidir.

(5) Görevi içinde telefon/cep telefonuyla gereğinden fazla konuĢulmamalıdır.

Mal Bildiriminde Bulunma

MADDE 9- (1) Personelimiz ilk göreve baĢladığında, mallarında önemli bir değiĢiklik

olduğunda ve sonu 0 (sıfır)ve 5 (beĢ) ile biten yıllarda kanunda belirtilen sürede mal bildiriminde

bir ay içinde bulunur. Mal bildiriminde herhangi bir tereddüt olmaması için kaynağı açıklanır.

(2) Personelimiz kendileriyle eĢlerine ve velayeti altındaki çocuklarına ait taĢınır ve

taĢınmazları, alacak ve borçlarını mal bildirimlerinde beyan eder.

(3) Mal Bildirimleri, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, RüĢvet ve Yolsuzluklarla

Mücadele Kanun hükümleri uyarınca çalıĢtıkları birimler aracılığı ile Ġnsan Kaynakları Dairesi

BaĢkanlığına ulaĢtırılır.

Tapu ve Kadastrodan Ayrılan ve Emekli Olan Eski Personeller Ġle ĠliĢkiler

MADDE 10- (1) Personelimiz; kurumumuzdan ayrılmıĢ veya emekli olmuĢ personeli,

hizmetlerimizden ayrıcalıklı bir Ģekilde faydalandıramaz, onlara diğer kiĢilerden farklı bir Ģekilde

davranamaz, ayrıcalık ve imtiyazlı bir muamelede bulunamaz.

Page 281: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

280

(2) Personelimiz kurumumuz dıĢındaki eski kamu görevlilerini de hizmetlerimizden

ayrıcalıklı bir Ģekilde faydalandırmaz, onlara diğer kiĢilerden farklı bir Ģekilde davranamaz,

ayrıcalık ve imtiyazlı bir muamelede bulunamaz.

(3) Tapu ve kadastrodaki görevinden ayrılan kiĢilere, ilgili kanunlardaki hükümler ve sürelere

aykırı olarak kurumumuzdan, doğrudan ve dolaylı olarak herhangi bir yüklenicilik, komisyonculuk,

temsilcilik, aracılık veya benzeri görev ve iĢ verilemez.

Personelimiz Hakkındaki ġikâyetler

MADDE 11- (1) Personelimiz yaptıkları hizmetler sırasında kanunlara, tüzük, yönetmelik

ve genelgelere uygun hareket etmek zorundadır. Hizmet verdiği kiĢilere gerekli açıklamalarda

bulunmak ve iletiĢim eksikliğinden kaynaklanan Ģikâyetlere sebebiyet vermemek zorundadır.

(2) Personelimiz hakkındaki Ģikâyetler ilgili mevzuat hükümlerine göre yetkili makamlarca

incelenir ve sonuçlandırılır. Kasıtlı kin ve garez amaçlı olarak Ģikâyet eden ve iddiaları yersiz

müĢteki ve muhbirler hakkında gerekli iĢlemler yapılmalı, personelimizin itibarını zedeleyen

davranıĢları yapanlara karĢı yasal haklar kullanılmalıdır.

(3) Personelimizin kiĢisel dokunulmazlığına gerektiği Ģekilde saygı gösterilmesi için gerekli

yaptırımlar uygulanmalıdır. Asılsız ve personelimizi yıpratma amaçlı Ģikâyetler konusunda gerekli

tedbirler alınmalıdır.

BaĢkaları Tarafından Etki Altında Bırakılmaya KarĢı Hassasiyet

MADDE 11- (1) Personelimiz, yaptığı hizmetlerle ilgili olarak herhangi bir kiĢi ya da

kuruma karĢı sağlanan hizmetin karĢılığında, kendisini bir yükümlülük altında kalma durumuna

sokulmamalı veya bu durumda kalmıĢ gibi gözükmemelidir.

(2) Personelimiz resmî görev ve davranıĢlarında ve özel hayatında uygunsuz bir Ģekilde

baĢkalarının etkisi ve kontrolü altına girmemelidir.

(3) Personelimiz görev ve hizmetlerini hür iradesi ile mevzuata uygun ve vicdanının sesini

dinleyerek yapmalıdır.

Siyasiler ve Baskı Grupları Ġle ĠliĢkiler

MADDE 12- (1) Personelimiz siyasi düĢüncesinin yaptığı kamu hizmetini etkilememesi için

gerekli tedbirleri almalıdır.

(2) Personelimiz siyasi ve etkin kiĢilere görevde yükselme, atama, terfi vb. kendine yönelik

talepleri iletmemeli ve onların konumlarından yararlanarak, bu taleplerine yerine getirmeye

çalıĢmamalıdır.

(3) Personelimiz görevini yerine getirirken kendisinin siyasi amaçlar için kullanılmasına

müsaade etmemelidir.

(4) Personelimiz siyasi faaliyetlere katılmamalıdır. Görevi sırasında amirlerine,

hizmetlerinden yararlananlara ve siyasetçilere aynı mesafede saygınlık, güven ve eĢitlik içinde

davranmalıdır.

Bilgi Verme, Açıklık Ve Halkla ĠliĢkiler

MADDE 13- (1) Hizmet binalarımızda, hizmet alanları bilgilendirmek amacıyla, tapu ve

kadastro iĢlemleri hakkında bilgilendirme panoları oluĢturulur. Bu tür bilgilere internet üzerinden

kurumsal web sayfaları aracılığı ile hizmetten yararlananların ulaĢmaları sağlanır.

Page 282: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

281

(2) Personelimiz halkın bilgi edinme hakkını kullanmasına yardımcı olur. Gerçek ve tüzel

kiĢilerin talep etmesi halinde istenen bilgi ve belgeleri, Bilgi Edinme Kanunu ve yönetmeliğinde

belirlenen esaslara uygun olarak verir.

Açıklamalar ve Beyanlar

MADDE 14- (1) Personelimiz görevini yerine getirirken yetkili makamlardan izin almadan

kurumumuz veya göreviyle ilgili Ģahsi veya kurum adına açıklama, taahhüt, vaat veya giriĢimlerde

bulunamaz. Bazı kiĢilerin lehine veya aleyhine olacak Ģekilde hiçbir aldatıcı ve gerçek dıĢı beyanat

veremez.

Kamu Malları ve Kaynaklarını Kullanımı ile Savurganlıktan Kaçınma

MADDE 15- (1) Personelimiz, hizmet bina ve taĢıtları ile diğer kamu malları ve kaynaklarını

hizmet amaçları ve gerekleri dıĢında kullanamaz ve kullandıramaz, bunları korur ve her an hizmete

hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri alır.

(2) Hizmet bina ve taĢıtları ile diğer kamu malları ve kaynaklarının kullanımında

savurganlıktan kaçınır. Tasarruf tedbirlerine uyar, mesai süresini, kamu mallarının kaynaklarını, iĢ

gücünü ve imkânlarını kullanırken etkin, verimli ve tutumlu davranır.

Resmî Kimliğin Açıklanması

MADDE 16- (1) Kurumumuzda iĢlem yapan ve yaptıran tüm kiĢiler, personelimizden kiminle

muhatap olduğunu bilme hakkına sahiptir.

(2) Personelimize, görevlerini yerine getirirken tanınmalarını kolaylaĢtırmak ve sağlamak

amacıyla Genel Müdürlükçe tek tip kimlik belgesi verilir. Özellikle vatandaĢa yoğun hizmet verilen

tapu ve kadastro müdürlüklerinde kimlik belgesi, hizmet alanlar tarafından görülebilmesine imkân

verecek Ģekilde uygun bir Ģekilde personelin yakasına veya boynuna asılması gereklidir.

(3) Personelimiz, hizmet verdiği kiĢilere, gizlilik durumları hariç kimliğini açıklamak,

yazıĢmalarda, telefon ve yüz yüze görüĢmelerde kimliğini, adını, soyadını, görev unvanını uygun

bir biçimde açıklamalıdır.

Kamu Hizmeti Bilinci

MADDE 17- (1) Personelimiz, hizmet ve görevlerin yerine getirilmesinde; kurumun ve

kendisinin geliĢimini, katılımcılığı, saydamlığı, tarafsızlığı, dürüstlüğü, kamu yararını gözetmeyi,

hesap verebilirliği, hizmette yerindeliği, hizmette kaliteyi ve beyana güveni esas alır.

(2) Personelimiz, kendisinin bulunduğu makam ve unvanının gerektirdiği bilgi seviyesinde

ulaĢmak için gerekli çabayı gösterir. Kendisinin sürekli geliĢimini esas alır. Mevzuatı güncel takip

eder.

Halka Hizmet Bilinci

MADDE 18- (1)Personelimiz hizmetleri ve görevlerini yerine getirirken; hizmetlerinden

yararlananların günlük yaĢamını kolaylaĢtırmayı, iĢlem ve ihtiyaçlarını en etkin, hızlı ve verimli bir

Ģekilde gecikmeye sebebiyet vermeden karĢılamayı, hizmet kalitesini yükseltmeyi, hizmetlerinden

yararlananların memnuniyetini artırmayı, hizmetten yararlananların ihtiyacına ve hizmetlerin

sonucuna odaklı olmayı hedef alır.

Standartlara Uyma

MADDE 19- (1)Personelimiz, hizmetleri belirlenen standart ve süreçlere uygun Ģekilde

yerine getirir. Hizmetten yararlananlara iĢ ve iĢlemlerle ilgili gerekli açıklayıcı bilgileri vererek,

onları hizmet süreci boyunca aydınlatır. KarĢılaĢtıkları sorunları dinler, varsa mevzuat çerçevesi

içinde yapmaları gerekenler konusunda kendilerine bilgi verir. Açıklamalarda bulunur.

Page 283: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

282

Nezaket ve Saygı

MADDE 20- (1)Tapu ve Kadastro personelleri, üstleri, çalıĢma arkadaĢları, astları, diğer

personel ile hizmetten yararlananlara karĢı nazik ve saygılı davranırlar. TartıĢma ve kavga ortamına

girmezler. Olmaması gereken tartıĢma ve kavga ortamı oluĢtuğunda, durumu derhal üstlerine intikal

ettirirler.

(2) Hizmetten yararlananlara gerekli ilgiyi gösterirler, kendisine intikal ettirilen veya sorulan,

konu yetkisi ve görevi dıĢındaysa kiĢiyi ilgili birime ve yetkiliye yönlendirirler.

Amaç ve Misyona Bağlılık

MADDE 21- (1) Personelimiz, Genel Müdürlüğümüzün ve çalıĢtıkları birimin amaçlarına ve

misyonuna uygun davranır.

(2) Genel Müdürlüğümüz ile çalıĢtıkları birimin amaçlarına aykırı ve teĢkilatımızın ve

kendisinin kamuoyunda yıpranmasına neden olabilecek konusu suç olmasa dahi etik olmayan hiçbir

davranıĢ içine giremez.

Dürüstlük ve Tarafsızlık

MADDE 22- (1) Personelimiz, hizmetlerinde, tüm eylem ve iĢlemlerinde yasallık, adalet,

eĢitlik ve dürüstlük ilkeleri doğrultusunda hareket eder. Hizmetleri yerine getirirken ayrımcılık

yapmaz, insan hak ve özgürlüklerine aykırı veya kısıtlayıcı muamelelerde ve fırsat eĢitliğini

engelleyici davranıĢ ve uygulamalarda bulunmaz.

(2) Personelimiz, görevleri sırasında takdir yetkilerini kullanmaları gerektiği durumlarda,

takdir yetkilerini kamu yararı ile hizmet gereklerinin doğrultusunda, her türlü keyfilikten uzak,

tarafsızlık ve eĢitlik ilkelerine uygun olarak kullanır.

(3) Personelimiz, bazı gerçek kiĢiler ile tüzel kiĢilere, öncelikli, ayrıcalıklı, taraflı ve eĢitlik

ilkesine aykırı muamele ve uygulama yapamaz, herhangi bir siyasi parti, kiĢi veya zümrenin

yararını ve zararını hedef alan bir davranıĢta bulunamaz. Kamu mercilerinin mevzuata uygun

politikalarını ve eylemlerini engelleyemez.

(4) Personelimiz, hizmetlerimizden yararlanan iĢ sahiplerini, aracılara vb. iĢ takibi yapan kiĢi

ve Ģirketlere yönlendiremez. Bu konularda görüĢ beyan edemez.

Saygınlık ve Güven

MADDE 23- (1) Personelimiz, kamu yönetimine güveni sağlayacak Ģekilde davranır ve

görevin gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını davranıĢlarıyla gösterir. Halkın,

hizmetlerimizden yararlananların güven duygusunu zedeleyen, Ģüphe yaratan ve adalet, dürüstlük,

tarafsızlık ilkelerine zarar veren davranıĢlarda bulunmaktan kaçınır.

(2) Personelimiz, halka hizmetin kiĢisel veya özel her türlü menfaatin üzerinde bir görev

olduğu bilinciyle hizmet gereklerine uygun hareket eder, hizmetten yararlananlara kötü davranmaz,

iĢleri savsaklayamaz, çifte standart uygulayamaz ve taraf tutamaz. ĠĢleri mevzuata uygun ve en kısa

sürede sonuçlandırır.

(3) Personelimizden yönetici veya denetleyici konumunda bulunanlar, keyfi davranıĢlarda,

baskı, hakaret ve tehdit edici uygulamalarda bulunamaz, açık ve kesin kanıtlara dayanmayan rapor

düzenleyemez, mevzuata aykırı olarak kendileri için hizmet, imkân veya benzeri çıkarlar talep

edemez, görüĢ bildiremez ve talep olmasa dahi bu yönde yapılan sunumu kabul edemez.

Page 284: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

283

Çıkar ÇatıĢmasından Kaçınma

MADDE 24- (1) Çıkar çatıĢması; kamu görevlilerinin görevlerini tarafsız ve objektif Ģekilde

icra etmelerini etkileyen ya da etkiliyormuĢ gibi gözüken ve kendilerine, yakınlarına, arkadaĢlarına

ya da iliĢkide bulunduğu kiĢi ya da kuruluĢlara sağlanan her türlü menfaati ve onlarla ilgili mali ya

da mali olmayan diğer yükümlülükleri ve benzeri Ģahsi çıkarlara sahip olmaları halini ifade eder.

(2) Personelimiz çıkar çatıĢmasında Ģahsi sorumluluğa sahiptir. Çıkar çatıĢması konusunda

dikkatli davranır, çıkar çatıĢmasından kaçınmak için gerekli adımları atar, çıkar çatıĢmasının farkına

varır varmaz durumu üstlerine bildirir ve çıkar çatıĢması kapsamına giren menfaatlerden kendilerini

uzak tutar.

(3) Personelimiz bulunduğu görev yeri ve unvanı, çıkar çatıĢmalarına sebebiyet veriyorsa,

baĢka bir birime veya baĢka unvanlara atanmasını ve yer değiĢikliğini talep edebilir.

Yetkili Makamlara Bildirim

MADDE 25- (1)Personelimiz, Yönetmelik ve bu etik davranıĢ ilkeleriyle bağdaĢmayan veya

mevzuata aykırı iĢ ve eylemlerde bulunmalarının talep edilmesi halinde veya hizmetlerini

yürütürken bu tür bir eylem veya iĢlemden haberdar olduklarında ya da gördüklerinde durumu

yetkili makamlara bildirir.

(2) Yetkili makamlar ile kurum yöneticilerimiz ihbarda bulunan kamu görevlilerinin kimliğini

gizli tutar ve kendilerine herhangi bir zarar gelmemesi için gerekli tedbirleri alır.

Görev ve Yetkilerin Menfaat Sağlamak Amacıyla Kullanılmaması

MADDE 26- (1) Personelimiz, görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları

veya üçüncü kiĢiler lehine menfaat sağlayamaz ve aracılıkta bulunamaz, akraba, eĢ, dost ve hemĢeri

kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık veya herhangi bir nedenle ayrımcılık veya kayırmacılık

yapamaz.

(2) Personelimiz, unvan ve yetkilerini kullanarak kendilerinin veya baĢkalarının kitap, dergi,

kaset, cd, ve benzeri ürünlerinin satıĢını ve dağıtımını yaptıramaz ve yapmaz. Herhangi bir kurum,

vakıf, dernek veya spor kulübüne yardım, bağıĢ ve benzeri nitelikte menfaat sağlayamaz. BağıĢ

toplanmasına aracılık edemez.

(3) Personelimiz, görevlerini yerine getirirken ya da görevleri sonucu elde ettikleri resmî veya

gizli nitelikteki bilgileri, kendilerine, yakınlarına veya üçüncü kiĢilere doğrudan veya dolaylı olarak

ekonomik, siyasal veya sosyal nitelikte bir menfaat elde etmek için kullanamaz, görevdeyken veya

görevden ayrıldıktan sonra yetkili makamlar dıĢında hiçbir kurum, kuruluĢ veya kiĢiye açıklayamaz.

(4) Personelimiz, kurumumuzun taĢıt vb. kaynaklarını resmî hizmetler dıĢında, özel iĢlerde

doğrudan veya dolaylı olarak kullanamaz ve kullandırmaz.

Hediye Alma ve Menfaat Sağlama Yasağı

MADDE 27- (1) Kamu görevlilerinin tarafsızlığını, kararını vermesini veya görevini

yapmasını etkileyen ve etkileme ihtimali bulunan, ekonomik değeri olan ya da olmayan, doğrudan

ya da dolaylı olarak kabul edilen her türlü eĢya ve menfaat hediye kapsamındadır.

(2) Kamu görevlilerinin hediye almaması, hediyeyi kabul etmemesi, kamu görevlisine hediye

verilmemesi ve görev nedeniyle her ne Ģekilde olursa olsun çıkar sağlanmaması temel ilkedir.

Page 285: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

284

(3) Personelimiz, yaptıkları hizmet ve yürüttükleri görevle ilgili bir iĢ, hizmet veya menfaat

iliĢkisi olan gerçek veya tüzel kiĢilerden kendileri, yakınları veya üçüncü kiĢi veya kuruluĢlar için

doğrudan doğruya bir hediye alamaz ve menfaat sağlayamaz.

(4) Personelimiz, kurum kaynaklarını kullanarak hediye veremez, resmî gün, tören ve

bayramlar dıĢında, hiçbir gerçek veya tüzel kiĢiye çelenk veya çiçek gönderemez, görev ve hizmetle

ilgisi olmayan kutlama, duyuru ve anma ilanları veremez.

(5) Personelimiz hizmetlerinden yararlananların kendi istek ve arzularıyla da olsa hediye,

bahĢiĢ gibi hiçbir menfaati kabul edemez. Bu tür taleplerde bulunamaz. Kendisine bu tür yapılan

teklif sahiplerine yetkili makamlara bildirir.

Etik DıĢı DavranıĢlara KarĢı Yapılması Gerekenler

MADDE 28- Personelimiz, etik olmayan ve yasadıĢı bir teklif yapılırsa kendisini korumak

için aĢağıdaki davranıĢları sergilemelidir.

(1)Teklif ne olursa olsun (hediye, rüĢvet, bahĢiĢ, menfaat, etik dıĢı davranıĢ vb.) teklifleri

reddetmelidir. Delil olarak dahi onu kabul etmemek ve teklifin etik olmadığını ve yasadıĢı olduğunu

belirterek tepki verilmelidir.

(2)Teklif yapan kiĢinin kimliği belirlenmeye çalıĢılmalıdır.

(3)Teklif yapanla uzun temastan kaçınılmalıdır. Ancak teklifin nedeninin bilinmesi ve

öğrenilmesi delil gösterme açısından gereklidir.

(4) Hediye reddedilemez veya gönderene iade edilemezse, muhafaza altına alınmalıdır. Ancak

mümkün olduğu kadar en kısa süre içinde, yakında çalıĢan ve olaya tanık olanlarla birlikte derhal

tutanak düzenlenmeli, kısaca teklifin nasıl gerçekleĢtiği ile teklifin amacının ne olduğu tutanakta

açıklanmalı ve imza altına alınmalıdır. Bu konularda dairelerimizde bulunan kamera kayıtlarından

da yararlanılabilir.

(5)Yapılan giriĢim ve tekliflerle ilgili eğer tutanak düzenlenmiĢse, tutanakla birlikte, diğer

durumlarda yazılı ve sözlü olarak en kısa sürede üstlere ya da yasal mercilere bildirimlerde

bulunulmalı ve bildirimin takibi yapılmalıdır.

Yöneticilerin Hesap Verme Sorumluluğu

MADDE 29- (1) Personelimiz, görev ve hizmetlerini yerine getirirken sorumlulukları ve

yükümlülükleri konusunda hesap verebilir, attıkları her imzanın ve yaptıkları her iĢlemin sebebini,

nedenini açıklayabilir ve her zaman kamusal değerlendirmelere ve denetime hazır ve açık halde

olmalıdır.

(2) Her seviyedeki yöneticimiz, kurumumuzun amaç ve politikalarına uygun olmayan iĢlem

veya eylemleri engellemek için görev ve yetkilerinin gerektirdiği önlemleri zamanında almalıdır.

(3) Her seviyedeki yöneticimiz, yetkisi içindeki personelin yolsuzluk yapmasını önler ve etik

davranıĢ ilkelerine uyuması yönünde gerekli tedbirleri alır. Bu tedbirler; yasal ve idari

düzenlemeleri uygulamayı, eğitim ve bilgilendirme konusunda uygun çalıĢmalar yapmayı,

personelinin karĢı karĢıya olduğu etik dıĢı davranıĢlar ve zorluklar konusunda dikkatli davranmayı

ve kiĢisel davranıĢlarla personeline örnek almayı gerektirir.

Page 286: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

285

(4) Her seviyedeki yöneticimiz, personeline etik davranıĢ ilkeleri konusunda uygun eğitimi

sağlamak, bu ilkelere uyulup uyulmadığını gözetlemek, geliriyle bağdaĢmayan yaĢantısını izlemek

ve etik davranıĢ konusunda rehberlik etmek ile yükümlüdür

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Etik DavranıĢ Ġlkelerinin Uygulanması ve Etik Kültürünün YerleĢtirilmesi

Etik DavranıĢ Ġlkelerine Uyma

MADDE 30- (1) Personelimiz, görevlerini yürütürken iĢ bu etik davranıĢ ilkelerine uymakla

yükümlüdür.

(2) Genel Müdürlüğümüzde göreve baĢlayan personel, ilk bir ay içinde yönetmelik ekindeki

etik sözleĢmesini okuyup, imzalar, etik sözleĢmesinde belirtilen hususlara görevleri boyunca uyar.

Etik sözleĢmesi personelin özlük dosyasında arĢivlenir.

(3) Sicillerin verilmesi sırasında personelin etik davranıĢ ilkelerine uyumu göz önüne alınır.

Etik Kültürünün YerleĢtirilmesi

MADDE 31- (1) Genel Müdürlüğümüzde, oluĢturulan Etik Komisyonu ile bölge

müdürlüklerinde oluĢturulan Etik Alt Komisyonları, kurumumuzda etik kültürünü yerleĢtirmek ve

geliĢtirmek, personelin etik davranıĢ ilkeleri konusunda karĢılaĢtıkları sorunlarla ilgili olarak

tavsiyelerde ve yönlendirmede bulunmak ve etik uygulamaları değerlendirmek görev ve yetkilerine

sahiptir.

(2) Etik Komisyonu, BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunun görüĢ, öneri ve

tavsiyelerine, Bölge Müdürlükleri Etik Alt Komisyonları ise Genel Müdürlüğümüzün Etik

Komisyonu ilke kararlarına, yönlendirmeleri ile görüĢ ve önerilerine uymak zorundadır.

(3)Etik Komisyonunun görevleri arasında, Ģikâyetleri, ihbarları incelemek, soruĢturmak ve

cezalandırmak yoktur. Bu tür ihbar ve Ģikâyetleri ilgili mercilere bildirir. Etik Komisyonu, etik dıĢı

davranıĢların nedenlerini belirler ve etik ilkelere uygun olmayan davranıĢların önlenmesi için ilke

ve sistem bazında öneriler geliĢtirir.

(4) Etik Komisyonu ile bölge müdürlüklerinde oluĢturulan Etik Alt Komisyonlarının çalıĢma

usul ve esasları Etik Komisyonunun görüĢü alınarak Genel Müdürlük Makamınca belirlenir.

Eğitim

MADDE 32- Personelimize hizmet içi, intibak ve görevde yükselme eğitimlerinde etik

eğitimi verilir. Hizmet içi intibak ve görevde yükselme eğitimleri dıĢında her yıl tüm çalıĢanların

%20‘u en az bir tam gün süreli etik eğitim ve seminerlerine alınır. Eğitim ve seminerler Etik

Komisyonu ile Ġnsan Kaynakları Dairesi BaĢkanlığınca birlikte koordine edilir. Etik eğitim ve

seminerlerinde kurumdaki etik eğiticilerinden, akademisyenlerinden ve BaĢbakanlık Kamu

Görevlileri Etik Kurulundan da yararlanılır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÇeĢitli ve Son Hükümler

Etik DavranıĢ Ġlkelerinin Gözden Geçirilmesi

MADDE 33- (1) Bu etik davranıĢ ilkeleri; BaĢbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunun

tavsiyeleri ve Etik Alt Komisyonlarından gelen öneriler, uygulamadaki sorunlarda dikkate alınarak

her yıl Aralık ayı içinde yapılacak toplantıda Genel Müdürlüğümüz Etik Komisyonunca gözden

geçirilir. Genel Müdürlük Makamınca uygun görüldüğü takdirde güncellenir ve Ocak ayı baĢında

Page 287: aday memur yetiştirme eğitimi hazırlayıcı eğitim ders notları

286

itibaren varsa değiĢiklikler Etik Komisyonunun web ortamındaki sayfasında yayımlanır, gerekli

olduğu durumda ayrıca personelimize yazılı olarak da duyurulur.

Hüküm Bulunmayan Haller

MADDE 34- (1) Bu etik davranıĢ ilkelerinde açık hüküm bulunmayan hallerde, Genel

Müdürlüğümüzce, Etik Komisyonunun uygun görüĢü alınarak kanunlara, yönetmeliklere ve bu etik

davranıĢ ilkeleri hükümlerine aykırı olmamak suretiyle etik davranıĢ ilkelerine, etik kültürüne, bu

konudaki sorun ve önerilere yönelik talimat ve emirler yayınlanabilir.

Yürürlük

MADDE 35 – (1) Bu etik davranıĢ ilkeleri Genel Müdür tarafından onaylandığında yürürlüğe

girer.

Yürütme

MADDE 36 – (1) Bu etik davranıĢ ilkeleri hükümlerini Genel Müdür yürütür.

(TAPU VE KADASTRO PERSONELĠ ETĠK DAVRANIġ ĠLKELERĠ 28.12.2010

TARĠHĠNDE GENEL MÜDÜR TARAFINDAN ONAYLANARAK YÜRÜRLÜĞE

GĠRMĠġTĠR. TÜM TAPU VE KADASTRO PERSONELĠ BU ETĠK DAVRANIġ

ĠLKELERĠNE UYGUN DAVRANIġTA BULUNMAKLA YÜKÜMLÜDÜR.)