A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp...

19
duuiok Ç!l)MtemU 1 Editör Ahmet Ocak T.C. KÜLTÜR VE TURIZM BAKANLII :il YAYlNLARI

Transcript of A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp...

Page 1: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

duuiok Jdçu/dtk~ ~

qj~okt Ç!l)MtemU

1

Editör Ahmet Yaşar Ocak

T . C . KÜLTÜR VE TURIZM BAKANLII:il YAYlNLARI

Page 2: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

@T.C. KÜLTÜR VE TURiZM BAKANLIGI KÜTÜPHANELER VE YAYlMLAR GENEL MÜDÜRLÜGÜ 3062-1

SANAT ESERLERi Dizisi 454

ISBN 975- 17-3216-6 (Takım) ISBN 975-17-3219-0 (1 . Cilt)

www.kulturturizm.gov.tr eposta: kulturli'lkutuphanelergm.gov.tr

Anadolu Selçukluları ve Beylikler dönemi uygarlığ ı/ Ed. Ahmet Yaşar Ocak .- Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığ ı. 2006 .

... c< 1 >., rnk. res.; 31 cm.- (Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları; 3062-1. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü sanat eserleri dizisi; 4541

ISBN 975-17-3219-6 (tk.! ISBN 975-17-3219-0 (1. c.l

1. Ocak, Ahmet Yaşar. ll. Seriler. 709.0902561

Editörler: Ahmet Yaşar Ocak (1. Cilt) Ali Uzay Peker (2. Cilt) Kenan Silici (2. Cilt)

Proje Editörü: Murat Yılmaz

Proje Koordinatörü: Kürsad Birinci

Fotoğraflar:

Türk Islam Eserleri Müzesi, Topkapı Müzesi Konya Karatay Müzesi, Arkeoloji Müzesi Konya Mevlana Müzesi, Diyarbakır Müzesi Mardin Müzesi, Tokat Müzesi

Semsi Güner, Ahmet Kus lbrahim Di varcı, Ali Uzay Peker Fevzi Simsek, Kürsad Birinci

Uygulama: Reta Iletisim Hizmetleri www.reta.com.tr

Kapak resmi Semsi Güner Yakutiye Medresesi, Erzurum

Birinci Baskı 2.000Adet Baskı:

Desen Ofset A.S. Birlik Mahallesi 7. Cadde 67. Sokak No: 2 Cankaya • Ankara T: (0312)496 43 43

Baskı Yeri, Tarihi Ankara-2006

Page 3: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Haçlelar, Bizans ve Selçuklular

Sayime Durmaz

Haçlı Seferlerinin Arifesinde Bizans

Xl. yüzyılın ikinci yarısında Bizans lmparatorlugu'nda iktidarın liyakatsiz kiş i lerin eline geçmesiyle bir­l ikte, Harem ile hadım aga ların ın yönetirnde söz sahibi o lmalarının olumsuz etkisi dış politikada hemen kendini göstermiştir. Komnenos hanedanın ın iktidara gelisine kadar geçen süre zarfında, sarayın sivil idaresi ile askeri idareciler arasındaki sürtüsme devam etmiş , ancak 1081 'de Aleksios'un yönetimi ele geçirmesine kadar iç karışıklıklar süregelmiştir. Yine bu dönemde, Selçuklular, Peçenekler ve Nor­manlar gibi savaşçı kavimterin sın ır boylarına yüklenmeleri, imparatorluğu dagılma tehlikesiyle yüzyü­ze getirirken; imparatorluk idaresi sın ı rları savunmaktan aciz duruma düşmüştür. 1071 Malazgirt ye­nilgisini takiben Anadolu Türklerin eline geçmiş, Suriye kaybedilm iş ve Tu na hudutları zorlanmaya baş­lamıştı. Selçuklular karş ısında a lınan maglubiyetten sonra Anadolu'da küçük beylikler kurulmuştu .

Marmara ve Konstantinopolis yakınlarında başkent i lznik olan Anadolu Selçuklu Sultanlı gı bulunmak­taydı. Diger bir Türkmen beyligi olan Danismendliler Anadolu'nun doğusunda önemli bir güç haline gelmişlerdi. Ege kıyılarında ise Konstantinopolis'te egitim görmüş Türk korsanı Caka Bey, sahip oldu­ğu deniz gücüyle Bizans'ın korkulu rüyası haline gelmekteydi. Bizans Imparatorluğu'nun doğu yarısı Is­lamtaşmış ve Türkmen göçebelerle iskan edilmişti. Böylece toprakları nın bir kısm ı yagmalanmış ve harap hale gelmişti. Bizans'ta ç ıkan iç savaş lar Türklerin Anadolu'yu ele geçirmelerine katkı sağlamış­tır. Birbirleriyle mücadele eden partilerden her biri, Türklerin yardımına başvurmaktan geri kalmam ıs, bu yardırnlara karşılık on ların imparatorlugu yagmalamalarına Bizans makamları ses çıkaramamış ve onların akınların ı n artmasına zemin hazırlanmıştı r (Baştav 1999: 57-58).

Doğu ve Batı Hristiyan dünyası arasında lslam'a karşı bir dayanışma mevcut olmakla birlikte, 1054 Siz­ması. Hristiyanlar arasına telafisi imkansız nifak sokmus ve Batı ile anlaşmayı imkansız kı lmıştı. Bu arada i mparatorluğun eski politikasına başvurarak düşmanları bölme hareketi ise, tehlike doguruyor ve çok pahalıya mal oluyordu. Normanlar ile mücadele edebilmek maksadıyla ltalyan Cumhuriyetleri­ne verilen ekonomik imtiyazlar, Bizans ' ın deniz gücüne ve ticaretine büyük darbe vurmuştu. Germen lmparatorlarına karşı papalıga taviz verilirken, kiliseler arasındaki çekişmeleri göz ardı etmekle büyük hataya düsülmüştü. Haçlı hareketlerini imparatorluk yararına çevirmek amacıyla yürütülen politika mevcut anlaşmazlı kları derinleştirmek le kalmayı p, tarafların sürekli iş birligi yapmasını engellemiştir.

Nihayet. B izans'ın ordusuna ücretli Frank askerlerinin alınması , batılıların h ı rsiarını tahrik etmiş ve her bir şovalye. imparatorlugu servet ve iktidara kavuşacağı bir toprak saymıştır. Komnenostarın ba­şarılarının geçici kılan bu hareketler. aynı zamanda 1204 yılında imparatorluğun Haçlılarca işgaline de zemin hazırlamıştı r (Baştav 1999:59).

Ateksios Komnenos'un (1081-11 18) tahta geçtiği dönemde Bizans italya'yı kaybetmiş, Balkantar'daki otoritesi tehlike sinyalleri verirken; Anadolu, Mezopotamya ve Ermenistan elden çıkmıştı. Bu koşullar altında italya'da kaybettiği toprakların ın geri kazanılması icin bir askeri harekata geçecek durumda de­ğild i . Kiliseler arasında sürmekte olan Sizma'ya rağmen imparator. papatık la siyasi bir ittifak kurma­nın yolların ı aramaktaydı. Pa pa VII. Gregorius (1 073-1 085) bu çagrıya karşı lı k otarak bütün Hristiyan­tardan toplanan bir ordunun basında ilerleyerek Doğu Kiliselerini Müslümanlardan kurlarmayı amaç­lamış, bu amaçla 1074 yılında çeşitli Avrupa liderlerine e~k i li mektup serisine başlamıştır (France 1994: 5). Ancak gelişmeler farklı seyretmiş ve Dogu ile Batı Hristiyan lı g ı arasındaki iliskiler hiçbir zaman Gre­gorius'un ölüm yılı olan 1 085'deki kadar soğuk olmamıştı. Bizans Imparatoru, gayet aç ık bir şekilde dü­şüncesiz birtakım maceraperesıleri Hristiyan kardeşterine satdırmaya teşvik eden bir Papa tarafından aforoz edilmişti IBeck 1992:65). Buna mukabil Papa ile amansız bir mücadeleye tutuşan Atman Impa­ratoru Bizans'tan açıkça mali yardım görmekteydi. Her iki tarafta birbirine kırgın ve kızg ı ndı. Buna rağ-

Ulucami kap1s1 detayi Cizre {ı 3. Yüzyii) Türk islam Eserleri Müzesi

Sayime Durmaz • Haclılar. Bizans ve Selçuklular • 37

Page 4: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

men henüz fiili bir "şizma" vuku bulmamıştı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Aleksios, kıvrak zekası, uzak görüsü ve yönetim becerisi sayesinde Hristiyanlığın birliğini hala ayakta tu tabitme şansına sahip­ti (Vasiliev 1964-11: 375; Runciman 1989:78].

Haçlı Seferlerinin Arifesinde Yakındoğu ve Anadolu

Yakındoğu tarih boyunca siyasi birliğin oluşturulmasının zor olduğu bir alan olması itibariyle büyük çe­kişmelere sahne olmuştur. Xl. yüzyılda Haçlıların ayak bastığı topraklar, dikkate değer bir coğrafi çe­şitlilik gösteren, çok sayıda hükümdar arasında paylaşılmış etnik köken, dil ve din açısından birbirin­den çok farklı toplulukların yaşadığı bir bölgeydi (Holt 1999: 8]. Bu nedenledir ki, seferterin ilk başarı­sı; Xl. yüzyılda Yakındoğu'nun Filistin'in bir bölümü ve Mısır'a kadar uzanan güney kısmının Fatimi Ha­lifeliğine. geri kalan toprakların ise Selçuklutara ait olmas ıyla izah olunur !Morrisson 2005:341. Haclı­lar 1 097'de Suriye topraklarına ulaştıklarında, Müslümanların lideri olma iddiasında bulunan iki kişi mevcuttu: Bunlardan biri Bağdat'taki Abbasi halilesi El-Mustazhir, diğeri de Kahire'de bulunan Fatimi halilesi Et-Amir idi. Bu dönemde bölgenin iki büyük gücü olan Bizans imparatorluğu ve Mısır Fatimi hi­lafeti, diğer Müslüman devletlerine karşı olan ortak çıkarları nedeniyle iyi bir anlaşma zemini olustur­muşlardı.

Haçlılar Anadolu'ya geldiklerinde Türk- lslam dünyasında Büyük Selçuklular. Türkiye Selçuktutarı, Su­riye Selçukluları (Halep ve Dımaşk Meliklikleril ve Kirman Selçukluları olmak üzere dört Selçuklu dev­leti hüküm sürmekteydi. Çünkü, Selçuklu sultanları, iktidarlarının doruğunda oldukları zamanlarda bi­le merkezi bir imparatorluk oluşumunu başaramamışlardır. imparatorluk çok çeşitli diller konuşan. değişik milliyetlerden oluşan çok sayıda eyaletlerden oluşmaktaydı. Selçuklu yönetim geleneğine göre yönetim tek kişide değil, hükümdar ailesinde toplanmaktayd ı . Bir başka deyişle hükümdar öldüğünde topraklar oğulları arasında pay edilmekteydi. Işte bu yönetim anlayışı Sultan Melikşah'ın ölümünden sonra görülen parçalanma eğilimin i pekiştirdi. Bu durum da ister istemez çıkar çatışmalarını ve kar­şılıklı mücadeleleri tetiklemekteydi. Nitekim bu uygulama, Birinci Haçlı Seferi döneminde özellikle Su­riye açısından oldukça ağır neticeler doğurmuştur (Holt 1999: 11]. Melikşah'ın ölümünden sonra yaşa­nan saltanat mücadelesini kazanan büyük oğlu Berkyaruk, 1105'te ölümüne kadar kardeşi Muhammed Tapar ve onu destekleyen diğer kardeşi Sancar ile mücadeleyi sürdürmek mecburiyetinde kaldı. Bu ne­denle 1. Haçlı Seteri ile Anadolu'yu aşarak Doğu Akdeniz kıyı seridini ele geeiren Haçlıtarla uğraşama­dı (Kayhan 2005:301).

Büyük Selçuklu Devleti'nin yanı sıra Xl. yüzyılda Anadolu'da bir Selçuklu devleti daha kurulmuştu. Bi­zans sınırlarında Ermeniterin yaşadığı bölgeye dayanan Oğuz Türkmenleri, 1071 Matazgirt Savaşında Bizans'a karşı kazandıkları büyük zafer neticesinde, bölükler halinde Anadolu'ya gelerek bu toprakla­rı kendilerine yurt edindiler. Bizans gücünün Anadolu'da fiilen tükenmiş olduğu bir dönemde Süley­man-şah hakimiyetini doğuya doğru genişleterek, Büyük Selçuklu Sultanlığı'nın göbeğine doğru ilerle­meye başlamıştı. 1085 yılında Antiocheia (Antakya]'nın Selçuklutara kapılarını açmasıyla, şehirde yüz­yılı aşkın süre devam eden Hristiyan hakimiyetini sona erdirdi. Islam dünyasındaki bölünme nedeniyle Haçlı Seferlerine karşı başlangıçta güçlü bir tepkinin gösterilernemesine rağmen, Anadolu Selcuklu­ları bu konuda elinden gelen gayreti sarf etmiş; Sultan 1. Kılı ç Arslan 11 Ol' de arka arkaya üç Haçlı or­dusunu imha ederek Anadolu topraklarını Haçlılara kapamıstır. Yine Ikinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri sırasında Sultan Mesud ve ll. Kılıç Arslan'ın üstün gayretleriyle Haçlıların Suriye'ye doğru Anadolu'yu geçmek teşebbüs leri sonuçsuz bırakılmıştır (Demirkent 1997: 2771.

Birinci Haçlı Seteri : iki Dünyanın Karşılaşması

Papa VII. Gregorius'un halefi ll. Urbanus (1088-1099) kendisini Rum, Ermeni ve Bizans kiliselerinin ba­şı olarak görme arzusundaydı ve bunu gerçekleştirmesine imkan tanıyacak şartların oluşmakta oldu­ğunu görmekteydi. Bu amaeta Doğu Kilisesi ile olan münasebetlerin daha iyiye götürülebilmesi için yo­ğun çaba sarf etmeye başlayarak, Bizans Imparatoru Aleksios Komnenos ile iyi ilişkiler tesis etti .1 089 Melfi Konsilinde, imparatorun elçisinin de hazır bulunduğu bir toplantıda, Aleksios Komnenos'a karşı alınmış olan aforoz kararını kaldırdı. Aleksios ise bu jeste Konstantinopolis'te bir sinod toplayarak kar­şılık verdi. Bu sinod da kiliseler arasında anlaşmazlığa neden olmadığı belirtilerek. Alexandreia lisken­deriye] ve Jerusalem (Kudüs] Patriklerinin fikir ve görüşlerinin alınması tavsiye edilmekteydi. Ayrıca Papa'ya gönderilen bir mektupla Konstantinopolis'teki Latin kiliselerinin adet ve geleneklerini uygula­ma konusunda serbest olduğu bildiriliyor ve bu teminat altına alınıyordu (Runciman 1989: 801. Bunun

38 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1

Page 5: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Zengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti­nopolis'e geçmek üzere yolla­ra koyulmuşlardt.

neticesinde Pa pa. 1095 Piacenza Konsili'ndeı !contra schismaticosl Bizans imparatoru'nun elcileri vası­tasıyla, asker sıkıntısı nedeniyle zor durumda olduğunu vurgulayarak talep ettiğ i yardım çağrısına kar­ş ı olumlu tutum sergilemişti.

Pa pa ll. Urbanus bu başvuruyu, Hristiyan kilisesinde 1054 sonrası yaşanan bölünmeyi ortadan kaldıra­cak ve Bizans Kilisesini Roma ile yeniden b i rleştirecek bir fırsat olarak görmekteydi !Hafez 2001:121. Ayrıca bu çağrı temel hedef olan Doğu dünyası üzerinde hakimiyet kurulabilmesi için kaçı rı lmaz bir fır­sat doğurmuştu. ll. Urbanus bu konuyu çok organize şekilde ele alarak, Clermont Konsili öncesi To­ulouse kon tu IV. Raymond ve önde gelen diniliderlerden Le Puy başpiskoposu Adhemarı ile görüşerek, onlardan destek istemiştir. Ardından çok iyi hazırlanmış güney ve batı Fransa turuna çıkarak, halkın

Haçlı Seferleri için dinsel şevkini uyandırmıştır !France 1994: 51. Bu amaçla ünlü Clermont Konsiltnde Haçlı Seleri çağrıs ı nda bulunmuştur. Böylece uzun yıllar sürecek ve ortaçağ tarihine damgasını vura­cak olan Haçlı Seferlerinin başlamasına neden olmuştur.

Işte Papa ll. Urbanus'un çağrısı neticesinde, zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan yüz binler, başta Pi­erre I'Ermit ile Watter {Gautier} Sans-Avoir olmak üzere Reinhold von Breis, Walter von Breteuil, Fulk {Vol k­mar} von Orleans, Hugo von Tübingen, Walter von Teck, Albert von limmer vs. gibi liderler önderliğinde Konstantinopolis'e geçmek üzere yollara koyulmuşlardır (Albertus Aquensis 1921: 57; Sevim 2000: 1801. Başıboş ve disiplinsiz halleriyle geçtikleri yerlerde çapulcu davranışları sergileyen Haclılar, Bi­zans topraklarında yağma ve hatta görülmemiş derecede vahşet ve işkenceler yaptılar. imparator Aleksios Komnenos onları güçlükle Anadolu yakasına geçirebildi (Ağustos 1 096]. Marmara denizi kıyı­sı boyunca uzanan yerlerde din ayırımı yapmaksızın yağma ve kıyımlar yaparak ilerleyip Nicaea liznikl önlerine u laşan Haçlılar, Eylül 1 096'da, Sultan 1. Kılıç Arslan'ın kardeşi Davut komutası ndak i birlikler­ce pusuya düşürülerek imha ya da tutsak edilmiştir.

Büyük hükümdarların kendiler ini bu işten uzak tutmak eğilimlerine rağmen , batı şovalyeleri kutsal sa­vaş çağrısına şevkle katılmaktaydılar. Avrupa'da prensler ve dükler. çoğunlukla zırhlı askerlerden olu­şan yeni ordular harekete gecti.3 Bunları harekete geçiren arniller kısmen dini şevkti. Haç icin savaş­ma isteğinin yanısıra, araziye karşı duyulan açlık da, özellikle toprakların büyük oğula bırakılması uy­gulamasının iyice yerleştiği Kuzey Fransa'da bu tür savaşlar için uygun zemin hazırlamıştı. Bu yüzden küçük oğullar şanslarını başka yerlerde aramak mecburiyetindeydiler. Bununla beraber, sadece bir­kaç nesilden beri toprağa bağlanarak göçebe yağmacılık hayatından vazgeçen Normanlara, Hristiyan­lık vazifesini güney seması altında arazi kazanmak imkanı ile birleştirmek çok cazip görünmekteydi !Runciman 1989: 721.

' lmparator Aleksios'un Piacenza Konsili'nde Papa'dan yardım istemesi hususunda genis bilgi icin bkz. Duncalf (1969: 220-2521.

'Adhemar Le Puy'un Haçlı Seferleri'ndeki rolü hakkında bkz. Brundage (1959: 201-2121.

' Dört ana birlikten meydana gelen bu ikinci Haclı Ordusunu yöneten belli bash dük ve prensler şunlardır: Birinci birlik Fransa 1. Henri'nin kardesi Vermondois Kontu Hugues, Normandiya Kontu Robert ve yeğeni Ftandr Kontu ll . Robert; ikinci birlik Asağı Lorraine Dükü Godelroi de Bouillon ve kardesteri lll . Euslace, Baudouin de Hainault ve bunlara katılan pek cok yakınları; ücüncü birlik Toronto Hakimi Bohemond. kardesi Roger, yeğeni Tanered amcası Sicilyalı Roger ve yakınları: dördüncü birlik ise Toutouse kontu ıv. Raymond de Saint Gitles, Papa ll. Urbanus'un temsilcisi Adhemar Le Puy, Kont Ramboud von Orange, Gaston de Bearn, Gerard de Roussiotlon, Raymond du Forez'den oluşmaktaydı. Bkz. Krey (1921: 57-671: Runciman (1989: 110-1301.

Sayime Durmaz • Hac;lılar. Bizans ve Selc;uklular • 39

Page 6: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

• Iki kilisenin birlesmesi amacıyla cesilll tarihlerde konsiller loplanmıstır. Sunlar sırasıyla, 1098 Sar, 1215 Lalemo, 1234lznik, 1274 Lyon, 1438 Ferrera ve 1439 Aoransa konsilleridir.

Eskiden sahip olunan kanaatin aksine Bizans Imparatorluğu Batı dünyasından bir Haclı Seleri organi ­ze etmesini hiçbir zaman talep etmemiştir. Dolayısıyla "Haçlı Seferi" Bizans Imparatorluğu için sade­ce beklenmedik bir olay değil, aynı zamanda istenmedik bir sonuçtur. lmparator Aleksios Komnenos'a göre düşmanı, yani Türkleri, savaş yerine barış yoluyla etkisiz kılmak çok daha akıllıca idi. Bu nedenle lmparator Aleksios'un, diplomatik girisimlerini bozabilecek başıboş bir kalabalıktan ziyade, çok acilen kendi emrinde olacak paralı askere ihtiyacı var:dı. Ancak bunu gerçekleştirmek için yaptığı girişim hem II.Urbanus'un ve hem de kendisinin ellerinden dizginlerin kaçmasıyla çığ ı rında n çıkmış, üstelik Siz­ma'nın sona erdirilmesi şansı da kaçmış oldu. Bizans Selçuklutara karşı ücretli asker beklerken Haç­lılar Kudüs'ü aldılar. Bu olay Papa'nın uzun vadeli hedefine uygun iken, lmparatorun Fatimiler ile olan diplomatik iliskilerine vurulmuş büyük bir darbeydi (B ec k ı 992: 61.

imparator Aleksios Komnenos devletinin durumu kesin olarak düzeldiği ve kendisi bizzat Anadolu'ya bir sefer düzenleyebileceği bir konuma gelmiş iken Haçlıtarla karşılaştı. On beş yıllık zorlu bir savun­ma mücadelesinden sonra ciddi tehlikelerden kurtarmış olduğu devleti, yeni ve sonu bilinmeyen güç­lüklere itiliyordu. O sıralarda henüz hiç kimse, batı dünyasının inançs ı ziara karşı giriştiğ i kutsal sava­şın zamanla, kilise birliğinden ayrılmış Bizans'a karşı bir imha savaşına dönüşeceğini düşünmemiş ol­masına rağmen, batı Hristiyanlarına karşı Bizans'ta derin bir güvensizlik duyulmakla idi. Daha o za­manlarda bile yeni bir düşman istilası ile karşı karşıya bulunulduğuna inanılıyordu; nitekim Haclıların davranışı bu inancı doğrulamaktaydı (Ostrogorsky 1995: 3351.

Tüm bu oluşumların baskısı alt ında Aleksios Komnenos diplomasiden faydalandı. Cek geniş kapsamlı diplomatik çabalar neticesinde bir düşman ına karşı diğeriyle birlikte o lmayı ya da düşmanının düşma­nını kendi amacları doğrultusunda kullanmayı tercih etti. Kısacası eğer "böl ve yönet" prensibine uy­mazsa, en azından "böl ve kendi postunu kurtar" metodunu uygulamaktaydı. Örneğin: Sultan 1. Kılıç Arslan'a rakibi Caka Bey'i öldürtmeyi başararak bu politikasında basarıya ulaşmış (Cahen 1994: 95]: Narman işgaline karşı ticari imtiyaz karşılığında Venedik'ten önemli deniz desteği sağlamıştır. Anado­lu'yu ele geeiren Türklere karşı Franklardan yardım görmüştür. Daha sonra Papa ile kavgaya tutuşan IV. Heinrich'ten yard ım alabilmiş ve Kumanlara kendisiyle çatışmaya hazırlanan Peçenekleri imha et­tirmiştir (Ben-Ami 1969: 24-25; Baştav 1999: 591.

Aleksios'un Haçlı Seteri hareketini teşvik etmiş olmasına rağmen, sonradan Haçlı Seleri düzenleyen­Iere karşı takındığı tavır konusunda farklı görüşler mevcuttur. iktidarının ilk yıllarında, Papa VII. Gre­gorius ile ilişkileri çok kötüydü. Papa Aleksios'u aforoz etmiş ve ona karşı düşmanı olan Normanları desteklemişti. Buna karşılık imparator da, kilise isterinde Kerularios'u korumuştur. Ancak halefi olan Papa ll. Urbanus (1088-1099]. Doğu Kilisesi ile anlaşmayı ve Türklere karşı ortak hareket etmeyi plan­lamaktayd ı . Papan ın teklifini uygun bulan imparator da, kiliseler arasındakiihtilaflarason vermek ge­rektiğine inandığı halde bu arzusu gerçeklesemedi. Bu müzakereler esnasında Pa pa ile lmparator'un hedeflerinin aynı olmadığı ortaya çıkmıştı. Zira, Papa ll. Urbanus iki kiliseyi birtestirmek suretiyle "din­sizlerin" !lnfidel] hakimiyeti altında yaşayan Hristiyanları kurtarmak istiyor iken, buna karşılık impara­tor, papalıkla iş birliği yaparak çok takdir ettiği batı şovalyelerinden ücretli askerler kazanma pesinde koşuyordu (Bastav 1999: 601.

Yaklaşan Türk tehlikesi karş ısında zor durumda olan Bizans' ın yardım çağrısı, Bat ı Kilisesine yukarıda bahsedilen temel arzularını gerçekleştirmek icin uzun zamandır bekledikleri f ı rsatı doğurmustur. Haç­l ı Seteri düşüncesinde güçlenmiş olan Papalığın iktidarının Hristiyan Doğuya kadar uzatmak çabaları­nı gerçekleştirme için uygun sartlar oluşmuştu. Papa ll. Urbanus'un Clermont Konsilindeki çağrısı. Cluny reform hareketinden beri bütün Batı alemine hakim olmuş bulunan dini sevk ve heyecan nede­niyle muazzam bir karşılık gördü. Öyle ki, toprak, acı ve macera düşkünü feodaller gibi, Batı dünyası­nın iktisadi sıkıntıdan ezilmiş, dini heyecan içinde çalkalanan halk kitlelerini de yerinden oynatmıştı. Ne var ki, Bizans Bat ıdan başıboş Haclı birlikleri değil ücretli asker beklemekteydi. Bizans Imparatoru Aleksios'un Roma'dan talep etti ği yard ım ricaları ll . Urbanus'un kilise birliğin i gerçekleştirmek ama­cıyla giriştiği müzakereler de aslında bu amaca hizmet etmekteydi'. Olayların ulaştığı noktayı Aleksios Komnenos ne arzu etmiş, ne de beklemişti. Aleksios devletinin durumunun kesin olarak düzeldiği ve kendisinin bizzat Anadolu'ya sefer düzenieyebilecek konuma geldiğini gördüğü bir dönemde Hac lı bir ­liklerinin Konstantinopolis'in kapılarına dayandığını görmüştür. Anna Komnena'nın deyimiyle (1996: 314] "Onların (Haclıların] ne çeşit rezil olduklarını çoktan beri bilen imparator" Aleksios, birtakım ted­birler almanın yan ı sı ra , Haçlı ları bir an ewel başkentten uzak laştırmanın gayreti içine girmiştir.

40 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemı • Cilt 1

Page 7: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

1096 yılının sonundan itibaren yavaş yavaş büyük feodaller maiyyetleri ile birlikte gelmeye başlad ı lar.

imparator Aleksios, planiarına ters düşen v.e Bizans imparatorluğu için tehlike halini alması muhtemel bu teşebbüse kendisi ve devleti için kabul edebilecek bir şekil vermek gayretiyle, Haçlı şovalyelerinden, Batı adetlerine uygun bir şekilde kendisine vassallik yemini [Komnena 1996: 309,317-324: Guibert de Nogent 1997: 60-61: Demirkent 1997: 21 l ederek zaptedecekleri ve daha önce Bizans 1 mparatorluğu'na ait olmuş bulunan bütün şehirleri kendisine teslim etmelerini talep etmekteydi. Fakat Haçlı liderleri arasında Aleksios'a yemin vermek istemeyen ve bu hareketin Haçlı Seferi"nin asıl gayesiyle uzlaşmaz olduğunu düsünenler de mevcuttu. Öyle ki, Haclı orduları arasında en güclü birliğe sahip olan Godef­roi de Bouillon, imparatorla herhangi bir münasebeti kabul etmemiş ve yemini duymak dahi isteme­misli. Öte yandan Aleksios'un eski hasmı Narman Bohemund, imparatorunsadık adamı olmakta ace­le etmiş , Aleksios'dan domestique des scholes şeref ünvanını alarak, imparatorluk orduları kumandanı

mevkiine yükselmiştir [Richard 1985: 193-194: Ostrogorsky 1995: 336: Baştav 1999: 62: bkz.Yewdale 19241. Raimundus Aguilers'in kayd ı na göre Toulouse Kontu Raimond deSaint Gilles de, amacının bir faniye hizmet etmek olmadığını ileri sürerek, başlangıçta yemini reddetmiştir [Hill-Hill 1969: 41: Ostro­gorsky 1995: 336: Riley-Smith 1997: 160: Baştav 1999: 621. Ancak yemin etmemesine rağmen daha sonra, Bohemund'un da ikna çalışmasıyla, Latakia ve kıyı seridindeki bazı yerleri Bizans'a geri verme­ye zor da olsa razı olmuştur(Hill 1959: 127-130: Richard 1985: 1941. Neticede Toulouse kon tu Raymond dışında uzun süren müzakerelerden sonra Haçlıliderlerine din adamlarının bu antlaşmayı kabul etme­leri halinde mezhep ayrılığının sona erdirileceğini söylemeleri üzerine bütün Haçlı liderleri Aleksios'un taleplerini kabul etmişlerdir [Komnena 1996:317: Runciman 1989: 117. 1311. Bu temel üzerinde 1097 yılı başında tek tek Haçlı re is leriyle antlaşmalar yapılm ı ştır.

Bu antlaşma son dönemde Türkler tarafından alı nan toprakları kastediyor, Filistin'i kapsamıyordu [Stevenson 1968: 11 l. Yine bu antlaşmaya göre önceden Romatılara ait olan eyateller lranlılar ve Arap­ların elinden alındıktan sonra Bizanslılara verilecek, iranlı lara ve Araplara ait memleketler de fethedil­dikten sonra Franklarda kalacakt ı [Mateos 1987: 189). Antlaşma haç ve lncil üzerine yapılan yeminle tasdik olundu. Bütün bu isteklere karşılık Bizans imparatoru da Haclılara ·iase maddeleri ve savaş alet­leri ile takviye etmeyi söz veriyor ve bizzat hac ı kabul ederek bütün savas kuwetleriyle Haçlı birlikleri~ nin başına geçeceği ni belirtiyordu [Hill-Hill 1969: 41; Ostrogorsky 1995: 336). Bu Haçlıliderlerinden sa­dece Saint Gilles ömür boyu bu anda sad ık kalmıştır [Komnena 1996: 3481.

Ne var ki, kontlara içirilen and gerçekçi olmadığından, lmparator Aleksios, bu vassallık yemininin pra­tik değeri veya yemini edenlerin güvenilirliği hususunda fazlaca hayale kapılmıyordu. Çünkü, Konstan­tinopolis'ten Jerusalem'e kadar uzanan her yer bir zamanlar Bizans'ın egemenliğinde olduğuna göre, zaptedilen her yerin Aleksios'a verilmesi gerektiği manasını tasıyordu. Halbuki Anna Komnena'nın da vurguladığı üzere (1996: 305]. sefere çıkan kontlar, Jerusalem'i kurtarmak derdinden ziyade. savasa­rak mal mülk edinmek niyetindeydiler. Ancak her şeye rağmen bu yemin Aleksios'a önemli olabilecek hukuki bir fayda sağlamaktaydı. Zira bu sonuca ulaşmak hiç de kolay olmamıştı; cünkü Bohemond gi­bi anlayışlı ve realist reisierin Bizans ile müşterek hareketin zorunluluğunu idrak etmelerine mukabil, vassallık yemini daha aşağı düzeydeki savaiyeler ve· savaşçılarda hakaret gibi algılanarak, kendilerine güvensizliğin bir göstergesi olarak addediliyordu.

1 096-1097'de Haçlı birlikleri ve hacı adaylarından olusan binlerce k isi Bizans topraklarına ulaştıkların­da hicde beklemedikleri bir ortamla karşılaştı lar. Bizans beklediğinin aksine büyük ve kural tanımaz insan kitlesiyle karşılaştı. Öte yandan Bizans'ı kurtarmaya gelen Haçlılar kendilerine iyi muamele ya­pılmasını beklemekteydiler. Konstantinopolis'te Temmuz 1 096'dan Mayıs 1 097'ye kadar süren dokuz ay boyunca sudara yerleşen Haçlıların yağma ve taşkınlıkları nedeniyle sık ı ntılı anlar yaşandı. Doğu Hris­tiyanlarını kurtarmak için yola çıkan Haçlı lar, Doğu Hristiyan topraklarına ulaştıklarında değişik ve

hoşnutsuz bir şekilde karşılanmışlardı. Anlamadıkları bir dil. tan ı madıkları büyük ve kendileri için teh­likeli şehirlerle karşılaştılar. Onların gözlerine kiliseler bile değişik görünüyordu. Siyah sakatları, cüp­pe ve topuzlarıyla görmeye hiçde alışık olmadıkları Hristiyan din adamlarıyla karşılaştılar.Üstelik bu şehirlerdeki yerli Hristiyan halk, kurtarıcılarını görmekten hiç memnun görünmüyordu. Diğer taraftan Hactılar, Bizans gibi nazik bir halkın gözünde rahatsızlık veren, kibirli ve arsız misafirler ve iğrenç vah­şiler olarak görülmekteydiler. Haçlılar için ise; ayrı mezhepten olanlar fazla değer taşımıyorlardı. On­ların nazarında Ortodoks Bizanslılar. Ermeni, Süryani ve Maruniler kendilerinden nefret edilmesi ge­reken dinden dönmeler olarak görülmekteydiler. Dolayısıyla görevlerinin sarhoşluğu içinde olan Haçlı birlikleri ile tatanı ve hakareti kabul etmek istemeyen yerli Hristiyanlar arasındaki nahoş karşılaşma-

Sayime Durmaz • Haclılar. Bizans ve Selçuklular • 41

Page 8: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

• Pierre I'Hermiı ve Watter Sansavoir IMeıeliksiz Gautierl'in ısterik köylüler üzerinde kontrotU yoktu. Pierre'in kendisinin Bizans halk hikayelerinde saygınlıgı vardır. O, Azizierin özelliklerine sahipti. Fakir, tirkin ve kirli idi. Bu tOr kisilere saygı duyulurdu. Cok sayıda Balkan köylüsü onun kalabalık askerlerine katıldı ve sadakalarını ona verdiler. Hatta Bizans Imparatoru Aleksios bile onun kisili~inden etkilenmisti. Ancak Pierre'in adamları her fırsatta yolculuk boyunca ya~ma yapmıslardır IRunciman 1956: 801.

• Prensierin idaresindeki Birinci Haclı Seleri birlikleri dört ordudan olusmaktaydı: Bohemund ve Tanered yönelirnindekiitalya Normanları: Toulouse Kontu IV. Raymond yönetimindeki Provence'lılar; Hugue de Vermandois, Elienne de Blois ve Robert de Flandre yönetimindeki Fransızlar ve Godelrey ve Baudouin de Bauillon yönetimindekı Lorrain'lılardan olusan dört ayrı ordu farklı yollardan gelip Konslanıinopolis tlstanbull surlarına ulasmıslardır IGesla • lerc.Krey 1921:57; Baılly-ll ?: 3251.

lar sürüp gitmekteydi. Batının alıskanlığı olan istediğini yapma davranısına Doğunun yerli halkı karsı çıkmaktaydı. Köylüler mallarını ve yiyecek stoklarını saklarken, tüccarlar aldıkları malın parasını öde­meyeceklerini bildikleri Haçlılar ile alısveris yapmaktan kaçınmaktaydılar. Tüm bunlara ilaveten. Haç­lı birlikleri geçtikleri yollarda insafsızca saldırı ve adam kacırma olayları ile karsılaşmaktaydılar. Ger­çekte bu davranısların o anki askerlerle doğrudan ilgisi olmayıp, kökeni geçmişe dayalı olan hafızalar­daki mevcut kin idi (Runciman 1956: 80). Diğer yandan Haçlı Seferlerine katılan prensler ve soyluların yabancı medeniyeti anlama hususunda sıradan bir Haclı askerine nazaran cok daha basarılı olduğu gerçektir. Fakat Papa'nın temel ilkesi olan Doğu Hristiyanlarını kurtarmanın aksine, onların baska amaçları vardı ve bu durum kendisini daha ilk başlarda göstermişti.

Kısaca belirtmek gerekirse ortaçağ boyunca dünyanın uygarlık merkezi olan ve imparatorluğun has­metini simgeleyen Konstantinopolis, her ne kadar zenginliği, ticari ve sosyal yaşamı ile bütün Haclıla­rın hayran lığ ı n ı uyand ı rm ışsa da, dilini, örf ve adetlerini bilmedikleri ve hatta ibadet şek ille rini bile ken­dilerine oldukca yaba ncı gördükleri bu sehir onlarda aşağı lı k duygusuyla karışık bir h ı rç ı n lı k yaratmış

ve kıskançlıkların ı körüklemistir (Demirkent 1997: 271. Bu nedenle Haçlı la r ile Bizanslılar arasındaki iliskiler daha başlang ı cından itibaren soğuk, itici ve karsılı ktı nefret d uygularına dayanmıştır.

Aslında Haçlı birlikleriyle Doğu H rist iyanları aras ındaki iliskilerinin kötü gidişatında basıbos baz ı Hac­lıların yaptıkları hareketlerin payı büyük olmuştur. Özellikle Bizans topraklarına ulaşan ilk Haclı gru­bunun en kuralsız ve organizasyonsuz kişilerden oluşması büyük sansızlıktı. Pierre l'Ermite5 ve Watter Sansavoir [ Meteliksiz Gautierl'in köylüler üzerinde hiçbir kontrolü yoktu [Albertus Aquensis 1921 : 571. Bu kalabalık basıbos kitleyi görünce lmparator Aleksios'un kaygısı bunları bir an ewel Anadolu'ya ge­çirmek oldu. Bu kalabalık Haçlı grubu emirleri dinlemiyordu. Üstelik ac gözlülükleri ve hataları yüzün­den uğradıkları Civetot (Gemlik) hezimeti (bkz. Guibertus Novigenti 1997: 51) nedeniyle Bizans impara­torunu suçladılar. Aslında imparatorun öğütlerini tutmayarak, tamamen kendi aegözlülük ve aptallık­ları nedeniyle yenilgiye uğramıslardı (Runciman 1956: 81). Prensterin önderliğindeki Haçlı birliklerinin' bu ilk gelenlerle kıyaslanmayacak kadar disiplinli olmalarına rağmen, Normandiyatı Robert ve Blois'li Stephan'ın ordusu herhangi bir olaysız Balkanları geçtiğinde zaten Haçlılar ile Bizanslılar arasında karsılıktı nefret tohumları çoktan atılmıştı. Bu arada Adhemar Le Puy'un ölümünün etkileri. Patrik Lo­annes'in haklarının örtülü sekilde reddedilmesi ve batı! inanç olmakla suçlanan yerli Hristiyan mez­heplerine karsı yükselen düşmanca seslerle kendini göstermeye başlamıştı [Runciman 1989: 1971. Haçlı liderlerinden Pa pa ll. l:Jrbanus'a yazılan 11 Eylül 1098 tarihli mektup, açıkça onların Bizans im­paratorluğu' na olan düşmanlığını gösterir ve bu sartlar a ltında sadece Toulouse kontu Raymond Bi­zans ile is birli ğ ine hazırd ı [Hagenmeyer 1902: 161-1651. Haçlı lar bu mektupta Nicaea'nın fethinden Kürboğa'ya ka rşı kazan ılan zafere kadar Doğu seferinin en önemli olayların ı anlatırlar. Papa ll. Urba­nus'a temsilcisi Adhemar'ı n öldüğünü bildirerek, kendisinin Aziz Petrus'un var isi sı fa t ıyla şahsen Anti­ocheia'ya gelerek Haçlı Seferinin liderliğini üstlenmesi ile ilgili meşhur ri cala rı nı yapıyorlardı [Prawer 1972: 351. Aslında Haçlı savaiyeleri ll. Urbanus'un Doğu'ya seyahat edebilecek durumda olmadığın ı n bi­lincindeydiler. Bu çağrıyı yapmaktaki amaçları, Antiocheia'n ın geleceği ile ilgili a lacakla rı kararın so­rumluluğunu üzerine yükleyebilecekleri yeni bir pa pa lık temsilcisi gönderilineeye kadar zaman kazan­maktı [Runciman 1989: 1971.

Öte yandan Bizanslılar da Haçlıların nefretine nefretle karşılık verdiler. Baskeni halkı için, bu kadar uzun süre varoşlarında karargah kuran bu haşin ve disiplinsiz sokak eskıyası, bezdirici bir yük teskil ediyordu. Bulgaristan Başpiskoposu Theophylaktos'un Via Egnatia üzerinde bulunan piskoposluk mer­kezi Okhrida'dan yazmış olduğu bir mektup bu duyguları acığa vurmaktadır. Batıya karsı iyi duygular beslediği bilinen bu zat, Haçlıların kendi ruhani bölgesinden geeisierinin kendisi ve cemaati üzerinde büyük huzursuzluk yarattığını belirterek, her seye rağmen bu kötülüklerin yükünü sabırla tasımayı öğ­rendiklerini vurgulamaktadır (Runciman 1989: 131). Daha hareketin baslangıc safhasında gözlenen bu durum, Doğu ile Batı arasındaki iliskilerin geleceğine dair iyimser olmayı zorlaştırmaktaydı. Nitekim öyle de olmuştur. Daha Aleksios Komnenos döneminde ekilen karsılıktı nefret tohumları ileriki yıllar­da büyüyerek, 1204'te Konstantinopolis'in Latinlerce işgaliyle acı meyvesini vermiştir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi bu düşmanlık tek taraflı değildi. Zaten geçmişe dayalı halızatarda mevcut olan düşmanlık tohumlarına ilaveten bir de, Haclı askerlerinin verdikleri zararlar ve küstah davranıs­ları neticesinde Bizans ha lkı da onlara kars ı kötü duygular.beslemekteydi. Bu nahos duygu ları Niketas Khonıa tes ' ın (CSHB 1835: 260; l s ı ltan 1995: 139) şu sat ı rlarında görmek mümkündür:

42 • Anadolu Selcuktutarı ve Beylikler Dönemi • Ci lt 1

Page 9: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

..... Ona (Manuel] göre dogudaki barbarları para ile dost haline getirmek mümkündü ve bir mey­dan savaşı ile bunlara, sınırları içinde kalmalarının gerekligini ögretebilirdi. Fakat türlü sebep­lerle, çok yaygın topraklarda oturan batılı milletlerden korkuyordu. Cünkü bunlar dikbaşlı ve inatçıydılar. Bunların kana susamışlıKları çok ileri derecededir ve bu duygularının körleşmeme­

si icin durmadan çaba harcarlar. Etratları sadece servetle çevrili olmakla ve sadece bütün silah çeşitlerine malik olmakla kalmayıp bunlar sürekli olarak Bizanslıların kötülügünü istemektedir­ler; daima isyan kar, Bizanslılara şaşı bakan ve kabadırlar .....

Başlangıçtaki planları her ne olursa olsun gerçekler çok kısa zamanda ortaya çıkmıştır. Anadolu'ya ge­çiş esnasında, imparatorun temsilcisi Strategos unvanlı Turkopol olan Tatikios7

, emrindeki Turkop~ller ve Vardarlı Türklerle birlikte Haclılara eşlik ederek, Frankların fethedecegi toprakları teslim almakla görevlendirmiştir ( Richard 1985: 194; Anıerlioğlu 2003:82). Bohemund şahsen Tatikios'a Bizans gene­rali Haçlı ordusundan ayrıldıgında Kilikya kalelerinin korunması görevini vermistir (Cahen 1940: 214; Richard 1985:194). Ancak Tatikios ayrı ldığında ve Aleksios Komnenos Haclılara katılmadığ ında bir so­run gün yüzüne ç ı kmıştır. Bohemund Antiocheia üzerinde kendisi gibi hak iddia eden baronları saf dı­sı bırakıp kendi egemenligini ilan ettikten sonra Bizans Imparatoru'nun onayını almak hususuyla ilgi­lenmedi. Yine Latinler Bizans' ı n Kudüs üzerindeki haklarını da dikkate almadılar. Zira onlara göre Bi­zanslılar dört asırdır Kudüs'ü ellerinden çıkarmıslardı.

Vassallık yeminine ve varılan anlaşmaya rağmen, kısa sürede lmparator Aleksios ile Haçlı lar aras ında Antiocheia ve onun tarihi kilisesi üzerinde hakimiyet kurma istegi nedeniyle anlaşmazlık ortaya çıktı ve Latinler ile Rumları kesin ayrılıga götürdü8• Buna ilaveten Kudüs'teki Frank Krallığı ve yerli Hristiyan­lar arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle hosnutsuzluğu arttırdı ki, buradaki halk Bizans imparatoruna bağlı idi. ikinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri sonunda sıradan Bizans vatandaşı ve askeri ile hacılar ve Haç­lı askerleri arasındaki antipatiyi arttırdı.

Öte yandan Haçlı kuvvetleri ile Bizanslılar arasında üslGp ve anlayış farklılıgı nedeniyle de anlaşmaz­lıklar oluştu. Henüz ilk sefer olan Nicaea kuşatması esnasında Haçlılar Eiizanslıların Türk esiriere çok kibar davrandıkları ve yagmaya izin vermedikleri gerekçesiyle tatmin olmadı lar !Runciman 1956: 83; Demirkent 1996b:28). Zira Haçlı lar teslimi esnasında zengin Nicaea !lznikl sehrini yagmalamayı um­maktaydılar. Ancak lmparator Aleksios onları küçük gruplar halinde şehre almış ve Imparatorluk gü­venlik güçleri tarafından s ı kı bir kontrol altında tutulmuştur. Oysa Haçlılar Türk asilzadeleri esir ala­rak, büyük miktarda kurtulus parası kazanmayı ümit etmekteydiler. Oysa şimdi Türkler taşınabilir mal­larıyla ve askeri himaye ile Konstantinopolis ve Pelekanon'a gitmekteydiler. Bu durum lmparator Alek­sios'a karşı duyulan hosnutsuzlugu daha da artt ı rmıştır (Runciman 1989: 139; Demirkent 1996b: 28). Nicaea'nın teslim alınması olayı Batılı kaynaklarda sadece ··ımparatora teslim edildi" seklinde kayde­dilmiştir. Ancak Anna Komnena (1996: 325-3311 olayı detaylarıyla anlatarak, Bizans'ın Haçlıları aldat­tıklarını itiraf etmektedir. Ayrıca Dorylaoin !Eskişehir) dotayların da kazanılan zaterde Bizans'ın Türk­lere karşı Haçlılara fazla destek vermedigi görülmektedir.

Yine Haçlılar Rum rehberler tarafından yanlıs yönlendiri ldiler ve çok az bir Bizans destegi bulabildiler. Örnegin; Edessalı Mateos'un (2000:215-2161 naklettigine göre 1102 yılında beraberinde 100.000 asker­le Tripolis (Trablussaml'e doğru yola çıkan Kent Saint Giles Konstantinopolis'e geldigi vakit lmparator Aleksios bir taraftan ona birçok hediyeler sunup lütufta bulunurken, diğer yandan Frank birliklerinin çölden geçirilmesi ve güzergahları üzerindeki bütün memleketleri yakma emrini verdi. Bunun sonu­cunda Haçlıların atiarını kesip yemeye mecbur kalacak sekilde aç kalmalarına neden oldu. Bununla da yetinmeyen Bizans Imparatoru Haçlıların geeişini Türklere gizlice haber verdi ve Haçlılan Nicaea civar­Iarında karsılayan Sultan 1. Kılıç Arslan, '!00.000 kadar Frank'ı kılıçtan geçirdi. Mateos (2000:216-218)'un na.kline göre yine aynı yılda gerçeklesen bir baska olayda ise, beraberinde 300.000 askerden olusan büyük bir kuvvetle Konstantinopolis önlerine ulasan Frank Kontu Poitu'nun' lmparator Alkesi­os ile gururlu bir dille konuşup, ona "Eparkus" 10 diye hitap etmesi imparatoru ve Bizans halkını korku­ya saldı. Aleksios kendisini muhteşem bir kabul töreni ile karşılayıp, değerli hediyeler sunduktan son­ra şerefine büyük bir ziyafet tertip etti. Konlun retakatine Grek askerleri vererek şehirden ayrılmaları­nı temin etti. imparatorun emri neticesinde on bes gün süreyle ıssız yerlerde aç bir halde dolaştırılan Haçlıların bulabildikleri su ve ekmek kireçliydi. Mateos (2000:217-81 " ... Grek imparatoru, Frankların önce ya pm ıs oldukları yeminlerini tutmayıp vaat ettikleri şeyleri vermemis olduklarından dolayı onlara kin bağlamıştı ve onun icin bu harekette bulunmuştu. Fakat Grekler Hristiyanlara karşı haksız ve mer­hametsiz muamelede bulunup onların mahvına sebep olmakla, Allah'a karşı günah işlemiş oldular.

'Taıikios Bizans Imparatoru 1. loannes laraltndan esir alınmıs bir Selçuklu Türkü'dür. Dolayısıyla

lmparalor ı. loannes'in oğlu Aleksios Komnenos ile birlikte büyüyerek, o tahta çıktığında Bizans askeri komutanlığını yapmıstır. Tıpkı kendisinden sonra gelecek olan loannes Aksukhos gibi Bizans hizmetinde olup, Aleksios Komnenos'un tahla çıkmasından sonra ·megas primkerios· unvanını almıştır [Megali Elliniki Egl<ylopadeia, vol.22, l 1933: 8221: Demirkent [1996a: 51: 1996b: 9-111: Anzerlioglu [2003: 821.

' Latinterin Rumiara l<arsı olan düşmanlıkları için bkz. Boehm [1956: 56-62).

' Poiliers konıu IX. Guillaume'yi kastetmektedir.

""Eparche", kamulan veya vali demektir.

Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selcuk lu lar • 43

Page 10: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

" Sultan Berı<yaruk'un buyruğuyla Kürboğa'ya katılanlar arasında Suruc Selçuklu Emiri Artukoğlu Sökmen, Sümeysat (Samsatl Selçuklu Emiri ligazioğlu Süleyman, Humus Selçuklu Emiri Cenahüddevle Hüseyin ve Selçuklu vasalı Mirdasi Emiri Vessab vs. ile Selçuklu Meliki Oukak bulunmaktaydı. Melik Rıdvan ise kardesi Oukak ve kayınpederi Cenahüddevle Hüseyin ile arasının açık olması nedeniyle bizzat ı<ahlmayıp, yerine Yagsıyan'ın oglu Semsüddellle ı1omutasında bir birlik göndermistir (Sevim 1999: 91-921.

Bundan dolayı Allah, Müslümanların, onlara karşı yürümelerine ve onlara günahlarının acısı n ı çektir­meye müsaade etmiştir" sözleriyle hem taraflar arasındaki düşmanlığ ın nedenlerini ortaya koyar. hem de bu olayı bir Hristiyan olarak tasvip etmediğini vurgular. Görüldüğü üzere zaten kötü bir başlangıç yapmış olan iliskiler Bohemund'un düşmanlık duygularının yükselmesi icin yapabileceği her şeyi yap­ması sebebiyle Antiocheia'nın fethiyle kriz iyice su yüzüne çıktı.

Antiocheia (Antakya) Meselesi

Bizans imparatorluğu 969 yılında Antiocheia'yı Araplardan geri almıştı. 1085 yılında ise Süleyman-şah Antiocheia'yı fethetti. Onun 1086'da ölümünden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Meliksah şehrin idaresi­ne Yağısıyan ' ı tayin etti. Fakat şeh i r 1098 yılında 1. Haclı Seteri orduları tarafından ele geçirildi. lmpa­rator Aleksios Komnenos ile önceden yapılan anlaşmaya rağmen Haçlı Narman reisi Bohemund Anti­oche ia 'yı Bizans'a teslim etmedi ve burada Antiocheia Prinkepsliğ i ad ıyla bağımsız bir Haçlı devleti kur­du. Haçlıların Antiocheia'yı kuşatma hikayesi tarihin büyük hikayelerinden birisidir. Bizans'ın yardımı olmaksızın kendi terini savaşın içinde yaln ı z bulan Haçlı kuwetleri 26 Haziran 1 098'de Antiocheia'yı ete geçirirler. Aslı nda imparator Aleksios Haclı lara yardım sözü vermiş ve ordusuyla birlikte yola koyut­muştu. Ancak bu çok tehlikeli bir askeri girişimd i ve Haçlı birlikteri ona yanlış olarak Antioche i a'nın

düştüğünü söyleyince. Türklerin yaklaştığını haber atan Ateksios imparatorluğun çıkarlarını riske at­mamak amacıyla birlikleriyle geri dönmeye karar vermişti !Runciman 1956: 841. Ancak Aleksios'un bu stratejisi çok ihtiyatlı olmakla beraber, büyük bir psikolojik hata idi. Çünkü Haçlılar Bizans'ın kendile­r ini bilerek ve kasıtlı yalnız bıraktıkların ı düsünmüşlerd i .

Yaklaşan Haçlı tehlikesi nedeniyle Antiocheia Valisi Yağısıyan'ın yardım talebi üzerine Sultan Berkya­ruk'un emri ile Musul valisi Kürboğa komutasındaki ordu yola koyuldu. Yine sultan ı n direktifteriyle ger­çekleşen yeni katılımlarla 11 oldukça büyüyen ordu, şehrin dış kalesini ele geçirerek. Haçlı birliklerini kuşattı ise de; Körboğa'nın yanlış kamutası ve d iğer komutanların ona karşı olan nefretleri nedeniyle savaşmadan bozguna uğradılar (28 Haziran 1098) !lbnu'l Esir 1987-X: 227-231; Urfa lı Mateos 1987: 196-198; Anna Komnena 1996: 339-342; Fulcherius Carnotensis 1969: 92-11 O; Runciman 1989: 181 -191; Sevim 1982: 27 -33; Demirkent 1987: 38-421.

lmparator Aleksios Anadolu'ya sefer halindeyken. Bohemund Haçlılardan yardım almak arzusunda idi. Antiocheia 'n ın lmparator Aleksios'un yard ım ı ile alınması ve Körboğa'nın onun katkıs ı ile püskür tülme­si halinde şehrin Bizans'a geri verilmesi gerektiğinin bilincinde olan Bohemund, diğer reislerte yapıtan bir toplantıda şehre önce kim girerse onun emrine bırakılması kararını aldırdı. Herhalde daha önceden casusları aracılığıyla şehrin a lı nması için "iki Kızkardeş" Kalesi muhafızı Ermeni Firuz'un ihanetini ha­zırlamış olmalıdır (Gesta, terc. Krey 1921 : 151-153). Anadolu'da yol alan Aleksios. bu buhranlı anda Haçlı ordusundan kaçanlardan biri olan Etienne de Blois'ya rastladı. Etienne ona Antiocheia kuşatma­

sının ümitsiz olduğunu, belki de şimdiye kadar bütün Haçlı ların Körboğa'nın ordusu tarafından tama­men ö ldürülmüş olabileceğ i ni söyledi. Bu durumda imparator Aleksios artık Antiocheia'ya gitmenin gereksiz olduğunu düşürerek geri döndü !Komnena 1996: 339-340; Runciman 1989: 183-184; Demir ­kent 1997: 41-43]. Maiyetinde Narman reisi Bohemond'un üvey kardeşi Guido [Guyl da bulunmaktayd ı. Bu kişi uzun yıllardan beri onun hizmetindeydi. Guido, Haçlıların düştüğü kötü durumdan heyecana gelmiş olup. lmparatordan belki onla rı kurtarmak mümkün olur ümidiyle, yürüyüşe devam etmesini is­tirham etti. Fakat onun bu ricasın ı başka hiç kimse desteklemedi !Gesta Francorum IX,27: 140-146; Runciman 1989: 1841.

Eğer Aleksios Komnenos Guido'nun ri casını kabul etmiş olsayd ı, savaştan önce Antiocheia'ya varması kesin mümkün olmamasına rağmen, yine de Bizans I mparatorluğu ve Doğu Hristiyanların ı n barış ve sükün içinde yaşaması için iyi bir iş yapmış olacaktı. Çünkü Bizans ordusunun geri döndüğü haberini ala'n Haçlı lar bu duruma fena halde içerlediler. Öyle ki Aleksisos'un bu ihmali daha ziyade Latinterin şimdiye kadar Rumlarakarşı hissetmiş oldukları nefret ve güvensizliğe hak verdirecek gibi görünüyor­du. Nitekim, Bizans'ı bu yüzden hiçbir zaman affetmediler. Öte yandan olayların bu şekilde gelismesi Bohemond'un kendi harisane p lanların ı yürürlüğe koyması için uygun zemin hazırlamışt ı r !Runciman 1989:184).

Daha önce lmparator Aleksios'a verilen vassallık yemini gereğince şehrin Bizans'a teslim edilmesi beklenmekteydi. Ancak Haçlı ların düşüncesine göre Aleksios şehri almaya gelenlere yardım etmeye­rek onları cezalandırmıştı. Bu nedenle, şehri Bizans'a iade· etmedikleri taktirde ödeyebitecekleri bed e-

44 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cil! 1

Page 11: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

li görebilecek kadar uzak görüstü olan Toulouse Kontu Raymond'un karsıçıkmasına rağmen, Antioc­heia'nın alınmasını sağlayan Bohemund Haçlı kamuoyunun da desteğiyle bu yemini hiçe saymıstır [Runciman 1989:1931. Bu sırada Bohemund ile Haçlıların arası açılmış ve muhalifler sehri teslim al­mak üzere Aleksios'u davet etmişlerdi. Bu olaylardan sonra Bohemund'un politikası tamamen değisir. Haçlılar Kudüs üzerine yürümeye karar verir ve Aleksios'u beklemeden 15 Temmuzda ele geçirirler. Bohemund, Antiocheia'yı siddetle savunmussa da Sivas EmiriMelik Gazi'ye karsı giristiği muharebede esir düstü. Yerine yeğeni Tanered geçer ve imparatorluğun Tarsus ile Kilikya'nın diğer bölgelerini geri alır. imparator. bu sıralarda yeniden imparatorluğu geçmekte olan Longobard ve Almanlardan oluşan Haçlıtarla mesgul bulunduğundan bu cephe ile fazla ilgilenmedi. Anadolu'yu geçmekte olan bu yeni Haçlı orduları 1. Kılıç Arslan [1 092-1107) ve diğer Türk beyteri tarafından dağıtılırlar. Aleksios. esir edi­len Bohemund'u Sivas Emiri Melik Gazi'den kurlarmayı tasarlamıssa da Franklar erken davranarak, Antiocheia Patriği ile Edessa koniunun gayretleri ve Keysun hakimi Kogh Vasil'in aracılığı sayesinde Danismendli beyine ödenen 100.000 dinar fidyeye mukabil [Süryani Mikhail, terc. Andreasyan-11: 481 Bohemund'u esaretten kurtarırlar [Mayıs 11 03) ve o da Antiocheia 'ya geri döner [Demirkent 1997: 831. Cahen'e göre [1994:1001 kentin hakimi olan Danişmend beyi çok çaprasık bir pazarlıktan sonra ve özel­likle Bohemund'un Aleksios'un düsmanı olduğunu b i ldiğinden, onu serbest bırakmıstı. Diğer taraftan Aleksios ile 1. Kılıç Arslan, en tehlikeli ortak düşmanları olarak gördükleri Bohemund'a karsı birles­mislerdi.

Esaretten kurtulan Bohemund, Edessa Kontu ll. Baudouin [1100-1 1181 ile antasarak yeniden Müslü­manlara karşı taarruza geemis iken. Musul Emiri Cökürmüs tarafından Harran önünde yenilgiye uğra­tıldı. ll. Baudouin [Le Bourgl ve kuzeni Joscelin esir d üstü [7 Mayıs 1104)'2 llbnü'l-Esir. X, 1987:303-304: Fulcherius Carnotensis 1969: 177- 180; Vitlermus Tyrensis 1943: 456-459: Runciman 11-1992: 34-36: Demirkent 1987: 81-93: Sevim 1999: 95-96). Harran bozgununda büyük kayıplar veren Antiocheia ordu­su çareyi Bohemund ve Tanered'in pesinderı kaçmakta buldu. Edessa'ya kaçarak canını kurtaran Bo­hemund, efendisi esir düsen şehrin yönetimini yeğeni Tancred'e verdi. Eli silah tutan hemen herkesi Harran yenilgisinde kaybeden ve gelecek yıllarda Narman efendilerinden görecekleri eziyetlerden bi­haber Edessa halkı. iradesini ortaya koymaktan uzak bir durumda bu karara boyun eğdi !Demirkent 1997: 83).

Bundan sonra bölge Halep Türk Emirleri ile Franklar ve Bizans arasında bir mücadeleye sahne olur; Bizans bir kısım toprakları ele geçirir. Bu olaylardan sonra Bohemund, Antiocheia'yı Tancred'e bıraka­rak Batıya döner ve orada topladığ ı kuwetli bir ordunun başına geçerek, Aleksios'a karşı bir sefer yap­maya karar verir [Mateos 2000: 224; Süryani Mikhail, terc. Andreasyan-11 : 481. Bu yolculuk esnasında Bizans gemileri tarafından yakalanma endisesi duyan Bohemund, ltalya'ya sorunsuz gidebilmek icin bir oyun planlar. Anna Komnena Alexias'ta 11996: 357-359) bu planı detayları ile anlatırken, bu mace­radan duyduğu nefret ve kini de saklamaz.

1105 yılı basında Apulia'da kendi topraklarına ulasan Bohemund, daha sonra Roma'ya giderek Pa pa ll. Paschalis [1099-11181 ile görüsür. Daha önceden Piskopos Manasse tarafından Ateksios'un aleyhine çevrilmiş olan Papayı, Doğudaki Latin Kilisesinin büyük düşmanının lmparator Aleksios olduğuna dair telkin ve ikna etmesi çok zor olmadı. Öyle ki, Bohemund Fransa'ya doğru seyahatine devam ederken, Bizans'a karsı kutsal savası vaaz etmek direktili ile papalık Legatı Bruno onun yanına katılmış bulunu­yordu. Bu durum Haçlı Seferleri tarihinde bir dönüm noktasıydı. Zira artık Bizans Imparatorluğu'nun gücünü kırmayı amaclayan Narman politikası. resmi Haçlı Seleri siyaseti haline gelmişti. Her ne kadar Pa pa ll. Paschalis sonradan bu düşüncesizce davranışı dolayısıyla Pişmanlık duyup üzülecekse de: olan olmustu artık. Bu durum Batı sovalyeterinin ve uluslarının Bizans imparatorunun gururuna karşı duy­dukları alınganlığın, onun zenginliğine karşı hissedilen kıskanclığın ve kendilerinden farklı bir ibadet şekline sahip olan Hristiyanlara karşı duyu.an güvensizliğin kilise tarafından da haklı görülerek, res­men onaylanması manasına gelmekteydi. Bundan sonra artık, Papa fikrini değiştirmis bile olsa, Bi­zans'a karşı yapılacak her türlü düşmanlık bunlara mübah görünecekti. Diğer taraftan Bizanslılar da en çok korktukları şeyin gerçekleştiğine tanık oluyorlardı. Öyle ki, Bohemund ile Papa ll. Paschalis 11099- ı ı 1 Bl arasındaki bu anlaşma, Doğu ile Batı kiliselerinin birbirinden ayrılmasını gerçekleştirmek hususunda Kardinal Umberto ile patrik Mikhail Kerullarios arasındaki bütün tartışmalardan daha bü­yük bir rol oynamıştır [Runciman 1992-11 : 39-40).

Batıda iki buçuk yıl süren ikameti esnasında Bizans aleyhine büyük bir propaganda kampanyası yürü­ten Bohemund, Hristiyanlar arasında Aleksios'un Hristiyanlığa ihanet ettiğini ve Haçlı hareketinin ba-

"Üç yıl boyunca Musul'da esaret altında yasayan ll. Baudouin, Musul Seleri 111071 esnasında ı. Kılıc Arslan'ın eline gecti. Fakat Kılıc Arslan'ın birkac ay sonra Cavlı ile giristiği mücadelede ölmesiyle Cavlı'nın eline gececek ve bir yıl sonra da Cavlı taralından serbest bırakılacaktır lbkz.lbn'ül Esir 1991 : 368 vd.: Oemirkent 1996b: 56).

Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selçuklular • 45

Page 12: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

şarısızlığa uğramasında onun büyük payı olduğunu yaymaya çalıştı. 1106 yılı sonlarına kadar Fransa'da kalan Bohemund sonra Apulia'ya döndü. Vakit kaybetmeden Bizans Imparatorluğu üzerine bir Haclı Seferi icin hazırlıklara hız verdi. 9 Ekim 11 07'de Epiros kıyılarında bulunan Avlonya'ya çıkarak bütün ge­milerini yaktı, Dyrhakhion !Durazzo. Drac)'ı kuşattı. Fakat imparator, Normanların bütün girisimlerini akamete uğratmak ve Dyrhakhion'u kurtarmak için Güney-Doğu sınırını fedaya hazırdı. Bu amaçla Aleksios Selçuklu Sultanı 1. Kılıç Arslan 11 092-1107) ile barış yapmakla kalmayıp, ondan ücretli asker de temin etmişti llbnü'l Esir 1991 -X: 342). Bizans'la daha önceki savaşlarında olduğu gibi yine donan­masızlığının güçlüklerini cekmekteydi. Bizans ordusu onun !talya ile olan bütün bağlantısını kesmis ve sahiliabluka altına almıştı. Bundan sonra esas Bizans ordusunun kuşatmas ı gerçekleşti. Yaz ilerledik­çe Normanlar dizanteri, malarya ve aclık yüzünden perişan olurken, Aleksios"un Normanların manevi­yatını bozma amacıyla başvurduğu ve Anna Komnena'nın 11996: 399-403) hayranlıkla bahsettiği yalan haberler yayma, reisierine sahte mektuplar gönderme gibi savaş hileleriyle sonuca ulaştı. Eylül ayında mağlup olduğunu kabullenen Bohemund, Aleksios'a teslim oldu. Bunun üzerine imparator ile çok al­calt ı cı bir anlaşma olan ··oevol !Deabolis) Antlaşmast""nı [11 08) imzalamaya mecbur olan Bohemund, im­paratorun yüksek hakimiyetini kabul etmek ve özellikle Antiocheia için vassallık yemini vermek zorun­da kalmıştır IRunciman 1992-11:40-41; Demirkent 1997: 85; Bailly: 327). ltalya'ya dönen Bohemond, 6 Mart 1111'de öldü. Tancred, Bohemund'un Aleksios ile yaptığı anlaşmayı tanımadı. 1112'de Tanered de öldüğünden Bizans adınaNorman tehlikesi bir müddet için askıya alınmış oldu IBastav 1999: 63-64).

ikinci Haçlı Seferi: Gelişen ilişkiler

Edessa·nın yaklaşık elli yıl süren Haçlı hakimiyetinden sonra, 24 Aralık 1144'te lmadeddin Zengi tara­fından fethedilmesi, Islam dünyasında büyük bir sevinç yaratırken, Haçlılar üzerinde ve Avrupa'da bü­yük bir şok yaratmış ve 1101 yılı Haçlı ordularının Anadolu'da imha edilmesinden sonra yaklaşık yarım asır kadar duraklamıs olan Haçlı hareketinin yeniden başlamasına neden olmuştur. Doğudan gelen

acil yardım çağrıları üzerine Papa lll. Eugenius 11145-1153) tarafından planlanan Haçlı seferi. Fransa Kralı VII. Louis'in 11137-1180) katılımı ve Avrupa'da sözü en çok geçen kişilerden biri olan Basrahip Bernard de Clairvaux'un çabaları sayesinde uygulamaya konulabildi.

Edessa'nın kayb ı ndan sonra Antiocheia ve Kudüs Krallı ğı'nın da Türk tehtidi altına girmesi nedeniyle, Kudüs Kraliçesi Melisende 11131-1152) ile Antiocheia Prinkepsi Raymond de Poitiers 11136-11491. yar­dım talep etmek üzere Prinkepsliğine bağlı Cebel şehrinin Piskoposu Hugue'ün başkanlığında bir he­yeti Roma'ya göndermeye karar verdiler lOtta von Freising 1966:443; krş. Runciman 1992-11: 205 vd.). Bu sırada Viterbo'da Papa lll. Eugenius'un yanında bulunan çağdaş Latin tarihçi Otto von Freising 11966: 4431. Piskopos Hugue'ün Kasım 1145"te papalık sarayında "'Edessa'nın kaybından sonra deniz ötesindeki kilisenin maruz kaldığı tehlikeyi gözyaşları içinde anlattığını ve bu konuda Romalıların ve Frankların krallarından yardım rica etmek üzere Alpleri geçmeye niyetli olduğunu duydum·· şeklinde yazma ktadır.

Bu görüşmeler neticesinde Doğuda olup bitenlerden haberdar olan Pa pa lll. Eugenius !1145-1153), ye­ni bir Haclı Se fe ri organize etmek üzere önce Fransa Kralı VII. Louis'ye ve sonra da 1138'de Papalığ ın

desteğiyle tahta geçen Alman Kralı lll. Konrad'a başvurdu. Vetralla'da bulunan Papa 1 Aralık 1145 ta­rihinde VII. Louis, asilzadeleri ve Fransa'daki bütün Hristiyanlara hitaben yayınladığı ve Haçlı Seteri çağrısında bulunduğu "Bu/la" da, Doğu'da durumun kötüye gittiğini, Urfa'nın Müslümanların eline geç­

mesiyle şehrin Latin Başpiskoposu ll. Hugue din adamları ve diğer birçok Hristiyan ile beraber orada öldüğünü, kutsal emanetlerin ayaklar a ltına alı ndığın ı . Doğu Kilisesinin ve bütün Hristiyanl ı ğın büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirtmekteydi !Altan 2003: 12-13).

VIL Louis Vezelay'daki toplantıdan sonra. topraklarından geçeceği ülkelerin liderleriyle müzakere baş­lattı. 1146 yılında Manuel Komnenos'a gönderdiği elçiler vasıtasıyla topraklarından gecmek için mü­saade isterken, parası karşılığında ordusuna yiyecek temin etmesini rica etti. Manuel de Kral Louis ve Papa'ya cevaben yazdığı mektupta, Haçlıların kendisine sadakat yemini etmeleri halinde bu istekleri yerine getirebileceği ni iletti IOdo de De u il 1948: 11). Bu istek, Manuel'in büyükbabası Aleksios döne­minde Haçlı birliklerinin topraklarından geçerlerken yarattıkları problemterin etkisiyle olsa gerek, Haçlı Seferi konusunda ciddi endişeler tasıdığının göstergesiydi. Bu nedenle Manuel. Haçlıların ülke­sinden geeisi esnasında muhtemel kargaşayı önlemek ve Haçlıların kontrol dahilinde geçişlerini temin için tedbirler almaya başladı.

46 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1

Page 13: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Bu arada Haçlı birliklerinin takip edeceği güzergahın belirlenmesi ve krallık icin bir naib seçilmesi amacıyla Bernard de Clairvaux'nun da hazır bulunduğu. Alman, Fransız, Bizans ve Narman elçilerinin katılımıyla bir toplantı düzenlendi. Üç gün süren toplantı esnasında bazı Fransız asilzadelerinin, hile­

kar oldukları gerekcesiyle Bizanslılara güverımediklerinden dolayı deniz yolunun takip edilmesini iste­dikleri görülür. Uzun süren tartışmalar neticesinde Bizans toprakları icinden geçen Birinci Haçlı Sete­ri güzergahının kullanılması görüşü kabul edildi. Ancak daha seferin başlangıç aşamasında taraflar

arasında baş gösteren görüş ayrılıkları ve güvensizlik, ileride olacak olayların habercisi gibiydi.

Alman ve Fransız birlikleri arasında muhtemel bir çatışmayı önlemek. yiyecek ve diğer bütün ihtiyaç­ların ı daha kolaylıkla karşılamak amacıyla orduların ayrı ayrı ilerlemesi kararlaştırıldı (Willermus

Tyrensis. RHC, Occ.,l: 736; terc. Krey 1943-11: 165]. Önce yola koyulan ve sayıca çok ka labatık ve kar­maşık bir yapıya sahip olan Alman ordusunun geçtiği topraklar üzerinde gerekti ihtiyacları karşılandı­

ğından çok büyük sorunlar yaşanma mışt ı r. Kinnamos'un kaydına göre Haciıla ra güvenmeyen ve satdır­

maları ndan endişe duyan Manuel, Alman biriliklerine Bizans'a kötülük amacıyla gelmediklerini yemin­le tasdik etmeleri halinde kendilerine Bizans topraklarında hoş karşılanacakları ve güvenli geç iş sağ­

lanacağını i letmişti r. Almanlar Bizanslılara zarar vermeyeceklerine, Türklerle savaşmaya geldiklerine dair Manuel'e yemin vermiştir (Khoniates, CSHB, XXII, 1835: 81; terc. lşıltan 1995: 40-41; Kinnamos,

CSH B, XXV, 1836: 6 7; terc. Demirkent 2001: 54-55).

imparator Manuel her ne kadar Batıya sempati duyuyorsa da, Bizans'ın o yıllarda içinde bulunduğu du­

rum nedeniyle Avrupa'nın yardımına ihtiyacı yoktu. Aksine yeni bir Haçlı Seferi Bizans icin yeni sorun ve sıkıntı manasına gelmekteydi. Zira Ikinci Haçlı Seferinin başlaması Bizans'ın Batı politikasın ı altüst etmişti. O dönemde Sicilya ve Apulia'yı ele geeiren ve 1130'da Palermo'da krallık tacı giyen ll. Roger'ın Güney ltalya'da giderek güçlenmesi nedeniyle müşterek tehlike karşısında Bizans-Alman yakınlaşma­

sı gerçekleşmiştir. imparator ll. loannes Komnenos ile lll. Lothar arasında gerçekleşen ittifak, ll. loan­nes lll. Konrad döneminde de devam etmiş, Manuel'in imparatorluk döneminde, onun Konrad' ın baldı­

zı ile evlenmesiyle ittifak yinelenmişti. Işte böyle bir dönemde Bizans ' ı n istenmedik misafirleri olan

Haçlıların gelişi ve bu durum karşısında Bizans yönetimi ve halkın ı n sergilediği tutum Niketas Khonia­tes'ın Historia'sında şu şekilde dile getirilmektedir:

"Kral, felaket habercisi bir kuyruklu yıldız gibi birden bire ortaya çıkmış ve sonra da Bizansiara

rahat bir nefes aldırarak /Doğu istikametinde yeniden kaybolup gitmisti. Kısa bir süre sonra (4 Ekimi onu Franklar (burada Fransızlari izledi ve lmparator Manuel de artık yeniden eskisi gibi

kendisini ülkesinin sorunlarına vakfedebildi. Ama bir taraftan da Almanların iaşesiyle ilgilenmek­teydi ve bunların geçtikleri yol boyunca yiyecek stoklarını hazır bulunduruyordu. Ancak bir taraf­

tan da, uygun yerlerde onlara tuzaklar hazırlamıştı; birçok Batılı bu tuzaklarda hayatını yitirdi.

Şehirler kapı ların ı kapayıp onların pazarlarda alış verişte bulunmalarına müsaade etmiyorlardı. Bizanslılar surlar üzerinden iplerle sepetler sarkıtıyor, talep ettikleri ve Almanların bu sepetler icine koydukları paraları yukarı çekiyor ve ancak bundan sonra canlarının istediği miktarda ek­

mek veya diğer yiyecekleri aynı sepetlerle aşağıya gönderiyorlardı. Batı lıların, her şeyi gören Tan­rı'nın gözleri önünde, zavallı fakir hacılara hiç acımarlan eksik ölçü kullanan, din kardeşlerine bir

şeyler hediye etmek bir kenara, onlar icin hayati önem tasıyan yiyecek tokmalarını ağızlarından kapan dolandırıcılara ettikleri beddualar, bu haksız hukuksuz kişi lerin kılını bile kıpırdatamıyor­du. Halkın süflT tabakası, kendilerini bile bile insani toplum dışında tutan ahlaksızlar, hacılara

hiçbir şey vermiyorlardı. Bunlar sarkıttıkları sepeti yukarıya çektikten sonra paraları ceplerine atarak kaçıp gitmekte ve bir daha orada görünmemekteydiler. Bazıları hatta ununa kireç katmak

suretiyle ekmekleri zehirlemekteydiler bile.

Bunu, rivayet edildiği gibi, gerçekten imparatorun mu tertiptediğini bilemem; ama kanun dışı ve caniyane olduğu da kesin. Ancak herhangi bir şey satmak isteyen ltalyanlara (Haçlılaral verilmek

üzere bozuk ayarlı sikkeler basıldığı ve bunun da· hiç tartışmasız imparatorun emriyle yapıldığı muhakkaktır. lmparator bu hususu zaten saklamaya da çalışmadı. Kısacas ı, bunlara ve onlardan

sonra geleceklere, Bizanslılar'a karşı sefer etmekten ürkmeleri icin sürekli bir uyarma olması imparatorun bunlara yapmad ığ ı ve yapıırmadığı hiçbir kötülük kalmadı" [CSHB, XXII,1835: 88; terc. lsıltan 1995: 44).

Sayime Durmaz • Haclıtar, Bizans ve Setçuktutar • 47

Page 14: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Konya önüne kadar ilerleyen Manuel, şehri kısa bir süre kuşattıktan sonra sonuç alamayacağını ania­yıp yardımcı kuvvetlerin Sultan 1. Mesud'a (1 1 07-1155] yardıma geldiğini duyunca. sehrin çevresini yağ­ma ve tahrip ederek çekilmek zorunda kalmıştı IKionamos CSHB. XXV, 1836: 44 vd.; terc. Demirkent 2001: 39vd.J. iste bu sırada Manuel Avrupa'da ikinci Haçlı Seleri'nin başladığı haberini aldı. Yeni bir Haçlı Seferinin Bizans açısından yaratacağı tehlikeleri ve Sicilya Kralı ll. Roger'ın artan düşmanca ta­vırlarını da göz önüne alarak Sultan 1. Mesud ile bir anlaşma yapmanın Bizans çıkarına olduğu kana­atine vardı. Öyle ki Süryani Mihael !Chabot lll: 275] Frankların gelisi üzerine korkuya kapılan Bizans ve Selçukluların kendi ülkelerinin güvenliği için barış yaptıklarını belirtmektedir. Ancak bu aniasma Haç­lılar tarafından Manuel Komnenos'un Hristiyanlığa ihanet etmesi seklinde algılandı !Oda de Deuil 1948:55; Levthcenko 1999: 2051. Öte yandan, Ikinci Haçlı Seferi ordularının henüz bu anlaşmadan ha­berdar olmadığı dönemde bile Bizans topraklarından gecerken neden oldukları zararlar ve taraflar arasındaki iliskilerin kötü gidişatı. hatta Haçlıların Bizans'ın başkentine bile saldırmayı düşünmeleri Manuel'in Türklerle barış yapmasının kendi cıkarları acısından ne kadar doğru bir karar olduğunu gös­termektedir (Chalandon 1912: 357; Runciman 1992-11: 220 vd; Demirkent 1997:1 03; Altan 2003: 441. An­cak bu antasma yüzünden Manuel, Batılılarca Hristiyanlığa ihanet etmekle suçlanacaktır. Önasya'daki Alman ve Fransız orduları, Sam surları önünde. Selçuklulardan çok açlık ve hatalı örgütlenme nede­niyle telef oldular. Manuel, Haçlı ların başarısızlığını önlemek için fazla bir girişimde bulunmadı; bu yüzden davranışı, Batıda Yunanlıların hainliği olarak nitelendirildi. Yine de, Sicilya Normantarına karşı lmparator lll. Konrad ile 1149'da ittifak anttasması imzalayarak bu işten karlı çıkmıştır [Levthcenko 1999: 205].

Haçlıların alısılmıs küstahlıkları ile Bizans topraklarından geçişi Almanlar ile Bizanslılar arasındaki i liş kiyi oldukça olumsuz bir noktaya sürükledi. iliskilerin ne derece gerginlestiğini taraflar arasında Konstantinopolis önünde çarpışma çıktığını belirten Kinnomos detaylarıyla anlatmaktadır (bkz. Kinna­mos 2001: 59vd]. Bu arada Manuel'in, ll. Roger'a yakınlığı bilinen Fransa Kralı VII. Louis ile olan iliski­si daha da kötü bir gelişme göstermiştir. Öyle ki Kral Louis'in maiyyet i arasında, daha o zamanlar, Hac­lı ordusu ile Konstantinopolis'i zaptetme düşüncesi mevcuttu {Ostrogorsky 1995: 353; Levthcenko 1999: 205]. Bu durumun farkına varan Manuel, önce her iki kraldan da vassallik yemini talep etmiş, ancak daha sonra bundan vazgeçerek bir an önce onların Anadolu'ya geçirilmesini sağlamıştır. Fransızların yaklaşmakta olduğunu haber alan lll. Konrad Anadolu'ya doğru yola koyulmus, ancak ordusu 1. Mesud karsısında Eskişehir önlerinde büyük bir yenilgiye uğramıştır [15 Ekim 11471. Bu arada Manuel ile uzun süren müzakerelerden sonra Fransa kralı VII. Louis'de Anadolu yakasına gecmistir. Louis'in ordusu sağ kalan Alman birlikleriyle birteserek Antiocheia istikametine yöneldiler. Yerli halka yapılan zulüm­ler, Fransızlada Almanlar arasında görülen anlaşmazlıklar ve Latinterin Bizanslılarla çarpışmaları içinde, geçilmesi güç bir arazide yapılan yürüyüş Haçlıların gücünün büyük bölümünün kaybıyla neti­celendi.Yolda hastatanan lll. Konrad Ephesos IEfesl'ta Haçlı ordusundan ayrılmak zorunda kalırken; VI­I. Louis adamlarını setalet içinde bırakıp, asilzadeleriyle birlikte gemiyle Suriye'ye doğru yelken açmış­tır !Norwich 1998: 2781.

Kral Louis saltanat naibi St. Denis Manastırının basrahibi Suger'ye yazdığı mektuplarından birinde bü­tün felaketleri "imparatorun sözüne sadık kalmayısına ve bizzat kendi kabahatlerine" yüklemektedir [RHGF, XV, 1878: 496; Oda de Deuil 1955: 1071. Bu başarısızlık nedeniyle lmparator Manuel Komne­nos'un suçlanması, ikinci Haçlı Seferinin Bizans karsıtlığıyla ünlü Fransız vakanüvisi Oda de Deuil ta­rafından daha ısrarla ve büyük bir hırsla tekrarlandığı gibi, pek az istisnası ile batı tarih yazarları tara­fından da günümüze kadar sürdürülmüştür. Runciman'ın [1992-11: 227] vurguladığı üzere Haçlı Sefer­lerinin felaketle sonuçlanan olayları ve karsılasılan güçlükler. Batı ile Doğu Hristiyanların ı birbirine düşman etmek hususunda o kadar büyük rol oynam ıslard ı ki, bu suçlamaların gayet dikkatle yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Oda de Deuil (bkz. Berry 1948] Bizanslıların yetersiz miktarda zahi­re depo ettiklerinden ve bunlar icin i nanılmaz fiyatlar talep ettiklerinden, yetersiz nakil araçları ve iyi olmayan rehberler sağladıklarından ve daha da önemlisi Hristiyan kardeşlerine karşı Türklerle ittifak ettiklerinden yakınmaktadır.

lmparator Manuel bu Haçlı Seferinin düzenlenmesini ne istemiş, ne de davet etmişti. Çünkü. Bizans diplomasisi bu arada Müslüman hükümdarları birbirine düşürerek yalnız bırakmasını pek güzel öğren­misti. Her tarafa ulasan Haçlı Seteri türünden büyük bir hareket haberinin bütün Müslümanları Hristi­yanlık karsısında tek cephe kurmaya sevk edeceği muhakkaktı. Ayrıca, Bizans toprağında misafir ko­numunda olan Haçlıların takındıkları tavı r da Manuel'in-sempatisini kazanmaktan cok uzaktı. Bu sart-

48 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1

Page 15: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

lar allında daha iyi bir muamele beklenemezdi. Zira Haçlı şovalyelerinden bazıları bunun bilincindeydi. Ancak imparator Manuel"in Türklerle barış anlaşması yapmasını Batılılar ne aniayabiliyor ve ne de af­fedebiliyorlardı. Bizans stratejisinin çok geniş icapları onların anlayış kapasitelerini asmaktaydı. Baş­kaca, imparalordan inançsıziara karşı yardım talep ederken, onun memleketinin aynı zamanda aleak­casına baska bir Hristiyan devleti taralında taarruza uğradığı gerçeğini bilmezlikten geliyorlardı IRun­ciman 1992-11:227-2281.

Manuel son yıllarında. Değuyu ihmalin yol açtığı tehlikeyi nihayet lark etmiştir. 1162 yılında gerçekle­şen Türk-Bizans dostluk anlaşmasıyla Sultanı ll. Kılıç Arslan 11155-11921 önemli bir rakibini geçici bir süreyle dahi olsa saf dışı bırakmış ve Anadolu'daki diğer Türk beylerini ortadan kaldırıp Anadolu birli­gini gerçekleştirmek icin vargücüyle mücadeleye başlamıştı !Cay 1983:511. Sultan Kılıç Arslan, beylik­leri yı ktıktan sonra, 1. Friedrich Barbarossa'nın kışkırtmasıyla Bizans'a karşı daha tehditkar bir tutum izlemeye başladı. 1162 Türk-Bizans dostluk anlaşmas ın ı n bozulma nedenleri arasında ll. Kılıç Arslan ile 1. Friedrich Barbarossa arasındaki dostluğu da saymak mümkündür. Çünkü, Bizans'ın Anadolu Türk Beyliklerini ll. Kılıç Arslan aleyhine k ışk ırlmasına mukabil , Sultan ll. Kılıç Arslan da Bizansın Batı'daki en büyük hasmı olan '"Kutsal Roma-Germen Imparatorluğu .. iddiasındaki Friedrich Barbarossa ile itti­fak kurmuştu . Bu durumun göstergesi ise. akınlarının gittikce şiddetini arttırmasıyd ı . Manuel'in Ana­dolu kıyılarını korumak için çifte savunma hattı oluşturması da pek işe yararnadı !Levtchenko 1999:2081.

1176'da Manuel, Andronikos Valatzes kuzeydoğuda Neocaesaria'ya saldırdığı sırada, Selçukluların başkenti Konya'yı kuşatmaya karar verdi. Ama, harekat iyi planlanmadıgından, saldırılar aynı zamanda gercekleştirilemedi. Iki sefer de başarısızlıkla sonuçlandı. Manuel'in Myriokephaton IPhrygia dağların­dal yakınlarında. ihtiyatsızca dar bir boğaza dalması ile Bizans. gerçek bir felaketle karşılaştı. Bu boz­gunla çöken Bizans ordusu savunmaya gecmek zorunda kaldı ve Anadolu'daki Bizans topraklarını ko­rumakta çok güclük çekti. Myriokephalon (Karamıkbeli] Savaşı '3 [bkz. Khoniates. CSHB. XXII, 1835: 232vd; terc. Isıilan 1995: 123 vd.), Selçukluları Anadolu'dan kovma umudunu tümüyle yok etti. Manuel yönetimi uzun sürmüş ve dışta basarılı olmuştu. Ama imparatorluk, bu dönemden askeri açıdan zayıf­layarak cıktı; ekonomisi tam anlamıyla çökmüştü ILevtchenko 1999:2081. Myriokephalon felaketi Franklar için de Bizans'a olduğu kadar ağır bir darbe olmuştur. Bütün güvensizlik ve anlaşmazlıklara rağmen Franklar, güclü bir Bizans'ın varlığırın, Müslümanların ve Türklerin zaferine karşı son bir da­yanak olduğunu biliyorlardı. O sırada Kuzey Suriye zayıf bir cocuk olan el-Melik el-Salih'in elinde bu­lunduğu için bu savaşın önemini çok sonraları fark edebildiler IRunciman 1992-11:3461.

Manuel'in ölümünden sonra oğlu ll. Aleksios kücükken, nalplik görevini, halk ı n hiç sevmedlgi bir Latin, Antiocheia Prinkepsi Raymond de Poitiers'ın kızı ve imparatorun dul eşi Maria üstlendi. Maria, yöneti­mi imparatorun akrabası. sadece zenginleşmekle ilgilenen. Bizanslıların nefret ettiği, sırtını yabancı­lara dayamıs vasat bir kisi olan Protosebastos Aleksios'a bıraktı. Yeni hükümetin otorite kuramayısı, iç çekişmeler ve saray çevrelerinde nalplik konusunda dönen entrikalar uzun süreden beri homurdan­makta olan halkın tepkisine yol açtı. Yönetimin, halkın çıkarlarına aldırmadığını sıkı sık ortaya koyma­sı, halk nazarında Latinterin durdurulmadığı taktirde .. Romalılar .. , kesinlikle kölelestirecekleri kaygısı­nı doğurdu. Sonueta 2 Mayıs 1182'de Maria'nın naibelik yönetimine karsı bir isyan çıktı. Latinlere düş­man olan halk tarafından imparator naibi ilan edilen. 67 yasındaki Andronikos Komnenos şehre girer girmez Rumlar 60.000 kişinin yasadığı Latin mahallelerine saldırmışlar ILevthchenko 1999: 214-2151. kaçamayan tüm Latinleri öldürmüşler. Papa'nın temsilcisi Katelik Piskoposunun kafasını keserek bir köpeğin kuyruğu na bağlamışlar ve köpeğin o kafayı şehrin sokaklarında sürüklernesinden keyif almış­lardı. Latin mahalleleri ve hastaneleri dahi yağmalanarak icindekilerle birlikte ateşe verilmiş, yaklaşık 4000 Latin de [Venedikli. Cenovalı. Sicilyalıl T:irklere köle olarak satılmıstı. Bu vahşi saldırıdan gemile­re binip Canakkale Boğazı yoluyla kaçabilen şanslı Latinler ise Anadolu kıyılarına ulaştıklarında bura­daki köy ve şehirleri ta lan edip yakmaktan ve insanları öldürmekten çekinmemislerdi. Ayrıca ülkeleri­ne dönünce Rumiara karşı kendi vatandasiarını kinlendirmek, onları Hristiyanlık ve insanlık düşmanı olarak tanıtmak icin, onların devletini yıkma istegini yaymak icin ellerinden geleni yapmıslardı [Levt­chenko 1999: 216; Umar 1998: 1221.

Dördüncü Haçlı Seferi: Bizans'ın Çöküşü

Komnenos hanedanına son verip tahta yükselen Angeles hanedan ı imparatorları zayı f kişilerdi. Bu ai­lenin ilk imparatoru ll. lsaakios Angeles tarafından tahttan indirilmis ve gözlerine mil çeki lerek oğlu

"Genis bilgi icin bkz. Cay 1198372· 94).

Sayime Durmaz • Haclıtar. Bizans ve Setcuktutar • 49

Page 16: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Kandil zarfmdan detay Konya Mevlana Müzesi

50 • Anadolu Selcuktutarı ve Beylikler Dönemi • Ci lt 1

Page 17: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

Aleksios ile birlikte hapse atılmıştı. Yüzyıllardan beri Bizans'ı kıskanan ve bu kıskanclığı Haclı Seferle­ri döneminde gittikce tırmandırarak koyu bir nefrete dönüstüren Avrupa'nın, Bizans Imparatorluğunu yıkmak ve Istanbul patrikliğini Roma'nın hül(mü altına almak ihtirasıyla yanıp tutuşarak beklediği fır­sat artık doğmak üzereydi (Ostrogorsky 1995: 382-383; Demirkent 1997: 1681. Artık Alman Imparatoru­nun üstünlüğü yerini büyük Papa lll. lnnocentius'un hakimiyetine bırakmıstı ve bu da Batının Doğu po­litikasında yeniden Haçlı düşüncesinin ön plana çıkmasına yol acmıstı . Papa'nın planına göre Bizans'a silahla boyun eğdirmeyecek, aksine kilise birliği yoluyla papalığa itaat ettirilerek Batı Hristiyanlığının yanında Haçlı Seferine katılması sağlaoacaktı (Angold 1984: 2921.

lll. lnnocentiusu unvanıyla 8 Ocak 1198 tarihinde Papa seeilen Giovanni Lotario, Haçlı Seferleri hareke­tini, Papalığın tarihi bir misyonu olarak kabul ediyor ve "Cennette en yüksek seviyeye sahip olan Pa­pa ' nın, dünyada da en büyük hükümdar olması gerekir" görüşünden hareketle Batıdaki tüm laik kral­ları kilisenin yönetimi altında tutmayı amaçlıyordu (Demirkent 1997:1671. Kiliseterin birleştirilmesini sağlamak amacıyla lmparator lll. Aleksios ve Konstantinopolis Patriği ile yazışmalar gerçekleştirerek, onları "tüm kiliseterin anası ve başı" Roma Kilisesi'nin evrensel yetkisini tanımaya davet etti'~. Daha ön­cekilere kıyasla oldukca güçlü ifadelerle yapılan bu iddialar imparator ve patriği oldukca rahatsız etti (Beck 1992: 80; Nicol 2000: 120-1211.

Papa lll. lnnocentius'un yanında yeni Haçlı hareketinin odağında bütün harekete hakim olarak, hedefi Haçlı birliklerini Bizans'a karsı yöneltmek olan Venedik Cumhuriyetinin bas yöneticisi Doge Enrico Dandole yer almakta idi. Enrico Dandolo, Venedik'in doğudaki üstün durumunun güvenceye alınması­nın ön sartını Bizans devletinin ortadan kaldırılmasında görmekteydi (Ostrogorsky 1995: 3831. Dando­lo, bu yıllarda Venedik Cumhuriyeti'nin özellikle doğu limanlarında yürüttükleri deniz ticaretinden ve Outremer halkının sömürülmesinden elde ettiği olağanüstü zenginliğini güvenceye almak için Bizans imparatorluğunun yok edilmesini zorunlu görüyordu. Gerçekten. Bizans imparatorlarının vaktiyle dara düşülen durumlarda Venediklilere tanımak zorunda kaldıkları kapitülasyonların kaldırılması, daraltıl­ması yolunda girisimleri ve ayrıca başkent Konstantinopolis halkının sömürücü Uitinlere olan düşman­lığı, Venedik cıkarları icin büyük tehlike oluşturmaktaydı (Umar 1998: 1201.

1201 'de tahttan indirilip gözlerine mil cekilen ll. lsakios ile birlikte zindana kapatılmış olan Prens Alek­sios'un bir yolunu bulup zindandan kaçarak, kız kardeşi irene Angelina ile evli olan Alman Imparatoru Philipp von Schwaben'den tahta gecmek icin yardım istemesi, Venedik önderliğindeki, Bizans düşman­larına. kardeş bir Hristiyan toplumuna karşı sefer düzenleme bahanesini verdi. Philipp onu iyi karşıla­mış ve bu sırada yanında bulunan Boniface de Montferrat ile tanıstırmıstı. Bu üc şahsın dostluğu ve alacakları karar, Bizans icin vahim sonuclar doğuracaktı (Demirkent 1997: 170). Aleksios, lmparator olunca kendi destekcilerine Bizans ülkesinden bazı topraklar, hazineden büyük paralar vermeyi vaade­diyordu. Philipp bu istek doğrultusunda çalışmaya başlayarak, Venedikliler başta olmak üzere Dördün­cü Haçlı Seteri'ni düzenieyecek devletlerle anlaştı. Böyle bir fırsatı değerlendirip Konstantinopolis üze­rine sefer düzenlemeye en istekli olanlar dogal olarak Venediklilerdi (Umar 1998: 121; Demirkent 1997: 1701. Aleksios amcasının yerine kendisini Bizans tahtına cıkarmaları halinde Haçlıların Venedik'e olan borçlarını ödemeye, Mısır seteri icin para ve iaşe yardımı yapmaya ve Haclı ordusuna 10.000 kişilik bir Bizans birliği vermeye hazır olduğunu bildirdi (Villehardouin 2001: 70). Böyle bir teklif Batı dünyasının Bizans'a karşı uzun zamandır içinde biriktirciği kızgınlık ve kıskançlık duygularını tatmin icin bulunmaz bir fırsattı.

Kutsal Ülkeye gitmek isteyen Haclıların bir kısmının karşı koymasına rağmen, Ortodoks Bizans'ı din­den dönmüş sayan ve kutsal görevleriyle böbürlenen saygısız, üstünlüklerine inanmış olan bazı Haclı­lar, düşmanlıklarını asla gizleyememekte ve Konstantinopolis'i diğer bir Kudüs olarak ele geçirecek­leri günü hayal etmekteydiler (Bailly: 3311. Sonueta Haçlı birlikleri 24 Haziran 1203'te Konstantinopolis önlerine ulaştı. Çoğu, o zamanlar pek geri bir uygarlık düzeyinde bulunan Avrupa'nın kırsal ya da yarı kırsal bölgelerinden gelme askerler, şovalyeler, dünyanın en zengin, en uygar kentinin güzelliğini, gör­kemli yapılarını hayranlıkla ve hasetle seyrederken, Konstantinopolis surları dibinde Imparatorluğun paylaşılması pazartığı yapılmaktaydı. Ingiliz ve Danimar.ka kökenli ücretli askerlerden oluşan Sehrin koruyucu birliklerinin kahramanca direnişine rağmen şehir, 13 Nisan 1204'de düştü. Böylece büyük Constantinus zamanından beri zaptedilemez hüviyetini korumuş, lranlıların , Arapların, Avar ve Bulgar­ların müthiş saldırı larına karşı koymuş olan "Tanrı 'n ın koruduğu kent"; Haçlı ve Venediklilere ganimet oldu (Ostrogorsky 1995:3861. Kente da lan Haclılar. Homo homini lupus" özdeyişinde büyük gerceklik pa­yı bulunduğunu bir kez daha gösterdiler (Umar 1998: 1221.

" Kisiıiği ve icraatlan hakkında ge ni s bilgi icin bkı. Beck (ı992: 78-aıı.

" lll. ınnıcentius'un lmparalor lll. Aıkesios ve Konsıanlinopolis Paırigi ile yaıısması ve onlann yanıtlan hakkında genis bilgi icin bkz. Brand (1968: 224-2291. Nicol (1976: 165-1471.

" "Insan. insanın kurdudur".

Sayime Durmaz • Hactıtar, Bizans ve Selcuktutar • 51

Page 18: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

·.

Şamdan detayı Ankara Etnografya Müzesi

1182'de, UHinlere yapılanların öcü alınırcasına, çoluk çocuk, kadın erkek binlerce Bizanslı ayırım ya­pılmaksızın öldürüldü. lrzına geçitmedik pek az kadın, kız kaldı; manastıra kapanmış genç ya da yaslı rahibe ve basrahibeler dahi bu vahsetten esirgenmedi. Sistemli bir sekilde kentin soyulması gerçek­leştirildi. Haçlı komutanları adamlarını ya engellemediter ya da engellemek istemediler. Kent üç gün

boyunca açgözlü ve uzun süren kuşatmanın cılgına çevirdiği askerlerce yağma edildi. Öyle ki, Bizans­lılar bu insanların Hristiyan olduklarına inanmakta dahi güclük çekmekteydiler (Nicol 1979: 121. Özel­likle kiliseler, manastı rlarda bulunan tüm kutsal eşyalar calındı. Bütün Haçlı ordusu şehrin her tara­fında para eder ne buldularsa söküp, kırıp, çıkarıp bunları üç kilisede yığdılar ve sonra her seye değer

biçilerek listeler düzenlediler. Sırada askerlere birer pay, çavuşlara daha cok pay, subaylara daha faz­lası verilmek suretiyle ganimetin paylaşılması gerçekleştirildi. $ehrin meydanların ı süsleyen, ilkçağ­

dan kalma tunçtan yapılmış sanat eseri heyketterin dahi eritilmesi yağmanın büyüklüğünü göstermesi bakımından önemlidir (Umar 1998: 122; Levtchenko 1999: 2281.

1204 yı lındaki vahşete kendi gözleriyle tanık olan Niketas Khoniates' in: "Lanet olas ı Latinler !. .. ] bizim mallarımıza göz dikmiştir ve ırkımızı yok etmek isterler!...] Bizlerle onlar arasında bir kin uçurumu var­dır, onlarla candan birlesemeyiz ve her konuda onlardan farklıyız" sözleri Roma'nın yasasına uyan her­kesi köpek olarak gören sapkın Yunanlılara saidırmanın caiz olduğunu savunan Dördüncü Haçlı Sele­ri ordularına vaaz eden rahiplerin sözlerine verilen bir yanıttı. Pa patığın savunmaya çalıştığı "Hrıstiyan

kardeşliği" nin anlamı yerini küfürlere bırakmıştı. Geri dönülmez noktaya yaklasılmıştı artık, Latinterin şehri almas ı , Yunantarla Latinler arasında XII. yüzyıl boyunca olgunlaşan uzlaşmaz çelişkiterin manlı­ki neticesiydi IBalard 2002: 1981.

Hristiyanlığın iki kanadı arasındaki iliskilerin yaklaşık iki asırdır bozulmuş olması, sadece kafideri de­ğil Hristiyanları hedef alan ve başlatıcısı Papa'nın bile engel olamadığı bir garip Haçlı Seleriyle sonuç­

lanmıstı. Peki bu noktaya nasıl gelinmisti? Villehardouin'in belirttiği gibi, öngörülemeyen kosulların ka­çınılmaz zincirlenisi, Robert Clari'nin elestirdiği Haçlı komutanlarının toprak açtığı, Hohenstaufen en­

trikaları, Venediklilerin ticari hırsiarı ve Papalığın Kiliseterin birliğini ne pahasına olursa olsun gerçek­leştirme arzusu gibi faktörlerin ortak neticesiydi bu. Doğu Hristiyanlığı. Papalık tarafından vaazedilen ve Batı şovalyeliği tarafından hayata geeiriten kutsal savaş düşüncesini anlamıyordu. Bizans Haçlı Se-

52 • Anadolu Selçuklulan ve Beylikler Dönemı • Cilt 1

Page 19: A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstanti nopolis'e geçmek üzere yolla ra koyulmuşlardt.neticesinde

teri'ne katılmayı reddetmiş ve kendi ç ı karlarını savunmak için çoğunlukla bu seferterin önüne engeller çıkarm ı ştı. Tüm bunların ortak sonucu ola r,ak ise, XII. yüzyılda Batı'da mezhepçi, kadınsı ve kalleş Yu­nan imgesi ; Doğu'da ise Bizans'ın masaisı zenginlikleri ve kutsal emanetleri karşısında büyülenmiş,

kaba ve ahlaks ı z Latin imgesi ortaya çıkmışt ı r (Balard-Ducellier 2002: 240-2411.

Sonuç

islam dünyas ındaki bölünmüşlük nedeniyle Haçlı Seferlerine karş ı başlangıçta güçlü bir tepki gösteri­lememiştir. Sultan Melikşah'ın ölümünden sonra yaşanan büyük taht kavgaları sonucu devlet otorite­sinin zayıflamasıyla yaşanan siyasi bölünmüşlük nedeniyle isLam dünyasının en güçlü devleti ola,rak Selçuklular, üzerlerine düşen görevi tam olarak yerine getiremediler. Büyük Selçuklu sultanları, ya Berkyaruk gibi vakit bulamad ı klarından veya Muhammed Tapar gibi emirlerini göndermekle yetinme­lerinden ya da Sencer gibi doğuda yaşamayı tercih etmelerinden Suriye'ye gelişlerinden beri Haçlılar ile etkili ve sistemli bir mücadeleyi sürdürememişlerdir. Bu durumu fırsa t bilen Haçl ı devletleri çevre­deki Türk ve Arap emirlerle mücadele ederek, kısa sürede Suriye ve Yukarı Mezopotamya'yı ele geçir­diler. Kendi iç meseleleri dolayısıyla Haçl ı tarla bizzat ilgilenemeyen Selçuklu sultanları, bu görevi Kür­boğa, Cavlı, Cökürmüş, Tuğtekin , Mevduk. Artukoğ lu llgazi, Artuklu Belek, Aksungur Porsuki, lmaded­din Zengi ve Nureddin Mahmud gibi tanınmış Türk komutan ve beylerine b ı rakmışlardı r. Bununla bir­likte Selçuklu melikleriyle emirlikleri arasında zaman zaman ortaya çıkan anlaşmazlıklar birtakım cepheleşme ve dolayısıyla ittifaktara kadar gitmişti r. Öte yandan, Anadolu Selçukluları Haçlı tarla mü­cadele konusunda elinden gelen gayreti göstermiştir. Sultan 1. K ı lı ç Arslan 1101 'de arka arkaya üç Haçlı ordusunu imha ederek Anadolu topraklarını Haclılara kapa mıştı r. Yine Ikinci ve Ücüncü Haçlı Se­terleri sırasında Sultan Mesud ve ll. Kılıç Arslan'ın üstün gayretiyle Haçlı lara Suriye'ye doğru geçme te­şebbüsleri sonuçsuz kalmıştır.

Bizans'a ve dolayısıyla tüm Doğu Hristiyanlarına yardım sloganıyla başlaya n Haçlı hareketi , onlara fay­dadan çok zarar verdi. ·Kuşkusuz bu neticenin sağlanmasında tara fların Izledikleri siyaset ve seferler

esnasındaki münasebetler belirleyici rol oynamıştır. Bizans imparatoru Aleksios ve ardılları zor du­rumda olan devletini korumak ve kurtarmak amacıyla, geniş ölçülerde ittifaktarla düşmanı düşmana

karşı kullanmış, Normanlara karşı Venedik ile birleşmiş, Peçeneklere karşı Kumanları kullanmış, Türklere karşı Franklardan taydalanmış ve hatta zaman zaman Franklara karş ı Türklerle anlaşma yo­luna gitmişt i r. Ne var ki, Haçlıtarla Bizans arası ndaki amaç ve üslCıp farklı lı kla rından dolayı daha baş­

langıçta ortaya çıkan problemler zamanla daha da derinleşm i st i r. Temeli geçmişe dayanan ha fızalar­

daki düşmanlık tohumları ve başlangıcından itibaren gelisen soğuk, itici ve karş ı lı klı nefret duyguları ­na dayalı i lişk iler, Haçlıların verdikleri zarar ve küstahlık larıyla beslenince, Bizans'ın hedef seçildiği Dördüncü Haçlı Seferi şekl inde meyvesini vermiştir.

Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selçuklular • 53

.,