A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp...
Transcript of A9R3l4d7s ud8g0e a28isamveri.org/pdfdrg/D169066/2006/2006_DURMAZS.pdfZengin olma hayaliyle yamp...
duuiok Jdçu/dtk~ ~
qj~okt Ç!l)MtemU
1
Editör Ahmet Yaşar Ocak
T . C . KÜLTÜR VE TURIZM BAKANLII:il YAYlNLARI
@T.C. KÜLTÜR VE TURiZM BAKANLIGI KÜTÜPHANELER VE YAYlMLAR GENEL MÜDÜRLÜGÜ 3062-1
SANAT ESERLERi Dizisi 454
ISBN 975- 17-3216-6 (Takım) ISBN 975-17-3219-0 (1 . Cilt)
www.kulturturizm.gov.tr eposta: kulturli'lkutuphanelergm.gov.tr
Anadolu Selçukluları ve Beylikler dönemi uygarlığ ı/ Ed. Ahmet Yaşar Ocak .- Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığ ı. 2006 .
... c< 1 >., rnk. res.; 31 cm.- (Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları; 3062-1. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü sanat eserleri dizisi; 4541
ISBN 975-17-3219-6 (tk.! ISBN 975-17-3219-0 (1. c.l
1. Ocak, Ahmet Yaşar. ll. Seriler. 709.0902561
Editörler: Ahmet Yaşar Ocak (1. Cilt) Ali Uzay Peker (2. Cilt) Kenan Silici (2. Cilt)
Proje Editörü: Murat Yılmaz
Proje Koordinatörü: Kürsad Birinci
Fotoğraflar:
Türk Islam Eserleri Müzesi, Topkapı Müzesi Konya Karatay Müzesi, Arkeoloji Müzesi Konya Mevlana Müzesi, Diyarbakır Müzesi Mardin Müzesi, Tokat Müzesi
Semsi Güner, Ahmet Kus lbrahim Di varcı, Ali Uzay Peker Fevzi Simsek, Kürsad Birinci
Uygulama: Reta Iletisim Hizmetleri www.reta.com.tr
Kapak resmi Semsi Güner Yakutiye Medresesi, Erzurum
Birinci Baskı 2.000Adet Baskı:
Desen Ofset A.S. Birlik Mahallesi 7. Cadde 67. Sokak No: 2 Cankaya • Ankara T: (0312)496 43 43
Baskı Yeri, Tarihi Ankara-2006
Haçlelar, Bizans ve Selçuklular
Sayime Durmaz
Haçlı Seferlerinin Arifesinde Bizans
Xl. yüzyılın ikinci yarısında Bizans lmparatorlugu'nda iktidarın liyakatsiz kiş i lerin eline geçmesiyle birl ikte, Harem ile hadım aga ların ın yönetirnde söz sahibi o lmalarının olumsuz etkisi dış politikada hemen kendini göstermiştir. Komnenos hanedanın ın iktidara gelisine kadar geçen süre zarfında, sarayın sivil idaresi ile askeri idareciler arasındaki sürtüsme devam etmiş , ancak 1081 'de Aleksios'un yönetimi ele geçirmesine kadar iç karışıklıklar süregelmiştir. Yine bu dönemde, Selçuklular, Peçenekler ve Normanlar gibi savaşçı kavimterin sın ır boylarına yüklenmeleri, imparatorluğu dagılma tehlikesiyle yüzyüze getirirken; imparatorluk idaresi sın ı rları savunmaktan aciz duruma düşmüştür. 1071 Malazgirt yenilgisini takiben Anadolu Türklerin eline geçmiş, Suriye kaybedilm iş ve Tu na hudutları zorlanmaya başlamıştı. Selçuklular karş ısında a lınan maglubiyetten sonra Anadolu'da küçük beylikler kurulmuştu .
Marmara ve Konstantinopolis yakınlarında başkent i lznik olan Anadolu Selçuklu Sultanlı gı bulunmaktaydı. Diger bir Türkmen beyligi olan Danismendliler Anadolu'nun doğusunda önemli bir güç haline gelmişlerdi. Ege kıyılarında ise Konstantinopolis'te egitim görmüş Türk korsanı Caka Bey, sahip olduğu deniz gücüyle Bizans'ın korkulu rüyası haline gelmekteydi. Bizans Imparatorluğu'nun doğu yarısı Islamtaşmış ve Türkmen göçebelerle iskan edilmişti. Böylece toprakları nın bir kısm ı yagmalanmış ve harap hale gelmişti. Bizans'ta ç ıkan iç savaş lar Türklerin Anadolu'yu ele geçirmelerine katkı sağlamıştır. Birbirleriyle mücadele eden partilerden her biri, Türklerin yardımına başvurmaktan geri kalmam ıs, bu yardırnlara karşılık on ların imparatorlugu yagmalamalarına Bizans makamları ses çıkaramamış ve onların akınların ı n artmasına zemin hazırlanmıştı r (Baştav 1999: 57-58).
Doğu ve Batı Hristiyan dünyası arasında lslam'a karşı bir dayanışma mevcut olmakla birlikte, 1054 Sizması. Hristiyanlar arasına telafisi imkansız nifak sokmus ve Batı ile anlaşmayı imkansız kı lmıştı. Bu arada i mparatorluğun eski politikasına başvurarak düşmanları bölme hareketi ise, tehlike doguruyor ve çok pahalıya mal oluyordu. Normanlar ile mücadele edebilmek maksadıyla ltalyan Cumhuriyetlerine verilen ekonomik imtiyazlar, Bizans ' ın deniz gücüne ve ticaretine büyük darbe vurmuştu. Germen lmparatorlarına karşı papalıga taviz verilirken, kiliseler arasındaki çekişmeleri göz ardı etmekle büyük hataya düsülmüştü. Haçlı hareketlerini imparatorluk yararına çevirmek amacıyla yürütülen politika mevcut anlaşmazlı kları derinleştirmek le kalmayı p, tarafların sürekli iş birligi yapmasını engellemiştir.
Nihayet. B izans'ın ordusuna ücretli Frank askerlerinin alınması , batılıların h ı rsiarını tahrik etmiş ve her bir şovalye. imparatorlugu servet ve iktidara kavuşacağı bir toprak saymıştır. Komnenostarın başarılarının geçici kılan bu hareketler. aynı zamanda 1204 yılında imparatorluğun Haçlılarca işgaline de zemin hazırlamıştı r (Baştav 1999:59).
Ateksios Komnenos'un (1081-11 18) tahta geçtiği dönemde Bizans italya'yı kaybetmiş, Balkantar'daki otoritesi tehlike sinyalleri verirken; Anadolu, Mezopotamya ve Ermenistan elden çıkmıştı. Bu koşullar altında italya'da kaybettiği toprakların ın geri kazanılması icin bir askeri harekata geçecek durumda değild i . Kiliseler arasında sürmekte olan Sizma'ya rağmen imparator. papatık la siyasi bir ittifak kurmanın yolların ı aramaktaydı. Pa pa VII. Gregorius (1 073-1 085) bu çagrıya karşı lı k otarak bütün Hristiyantardan toplanan bir ordunun basında ilerleyerek Doğu Kiliselerini Müslümanlardan kurlarmayı amaçlamış, bu amaçla 1074 yılında çeşitli Avrupa liderlerine e~k i li mektup serisine başlamıştır (France 1994: 5). Ancak gelişmeler farklı seyretmiş ve Dogu ile Batı Hristiyan lı g ı arasındaki iliskiler hiçbir zaman Gregorius'un ölüm yılı olan 1 085'deki kadar soğuk olmamıştı. Bizans Imparatoru, gayet aç ık bir şekilde düşüncesiz birtakım maceraperesıleri Hristiyan kardeşterine satdırmaya teşvik eden bir Papa tarafından aforoz edilmişti IBeck 1992:65). Buna mukabil Papa ile amansız bir mücadeleye tutuşan Atman Imparatoru Bizans'tan açıkça mali yardım görmekteydi. Her iki tarafta birbirine kırgın ve kızg ı ndı. Buna rağ-
Ulucami kap1s1 detayi Cizre {ı 3. Yüzyii) Türk islam Eserleri Müzesi
Sayime Durmaz • Haclılar. Bizans ve Selçuklular • 37
men henüz fiili bir "şizma" vuku bulmamıştı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Aleksios, kıvrak zekası, uzak görüsü ve yönetim becerisi sayesinde Hristiyanlığın birliğini hala ayakta tu tabitme şansına sahipti (Vasiliev 1964-11: 375; Runciman 1989:78].
Haçlı Seferlerinin Arifesinde Yakındoğu ve Anadolu
Yakındoğu tarih boyunca siyasi birliğin oluşturulmasının zor olduğu bir alan olması itibariyle büyük çekişmelere sahne olmuştur. Xl. yüzyılda Haçlıların ayak bastığı topraklar, dikkate değer bir coğrafi çeşitlilik gösteren, çok sayıda hükümdar arasında paylaşılmış etnik köken, dil ve din açısından birbirinden çok farklı toplulukların yaşadığı bir bölgeydi (Holt 1999: 8]. Bu nedenledir ki, seferterin ilk başarısı; Xl. yüzyılda Yakındoğu'nun Filistin'in bir bölümü ve Mısır'a kadar uzanan güney kısmının Fatimi Halifeliğine. geri kalan toprakların ise Selçuklutara ait olmas ıyla izah olunur !Morrisson 2005:341. Haclılar 1 097'de Suriye topraklarına ulaştıklarında, Müslümanların lideri olma iddiasında bulunan iki kişi mevcuttu: Bunlardan biri Bağdat'taki Abbasi halilesi El-Mustazhir, diğeri de Kahire'de bulunan Fatimi halilesi Et-Amir idi. Bu dönemde bölgenin iki büyük gücü olan Bizans imparatorluğu ve Mısır Fatimi hilafeti, diğer Müslüman devletlerine karşı olan ortak çıkarları nedeniyle iyi bir anlaşma zemini olusturmuşlardı.
Haçlılar Anadolu'ya geldiklerinde Türk- lslam dünyasında Büyük Selçuklular. Türkiye Selçuktutarı, Suriye Selçukluları (Halep ve Dımaşk Meliklikleril ve Kirman Selçukluları olmak üzere dört Selçuklu devleti hüküm sürmekteydi. Çünkü, Selçuklu sultanları, iktidarlarının doruğunda oldukları zamanlarda bile merkezi bir imparatorluk oluşumunu başaramamışlardır. imparatorluk çok çeşitli diller konuşan. değişik milliyetlerden oluşan çok sayıda eyaletlerden oluşmaktaydı. Selçuklu yönetim geleneğine göre yönetim tek kişide değil, hükümdar ailesinde toplanmaktayd ı . Bir başka deyişle hükümdar öldüğünde topraklar oğulları arasında pay edilmekteydi. Işte bu yönetim anlayışı Sultan Melikşah'ın ölümünden sonra görülen parçalanma eğilimin i pekiştirdi. Bu durum da ister istemez çıkar çatışmalarını ve karşılıklı mücadeleleri tetiklemekteydi. Nitekim bu uygulama, Birinci Haçlı Seferi döneminde özellikle Suriye açısından oldukça ağır neticeler doğurmuştur (Holt 1999: 11]. Melikşah'ın ölümünden sonra yaşanan saltanat mücadelesini kazanan büyük oğlu Berkyaruk, 1105'te ölümüne kadar kardeşi Muhammed Tapar ve onu destekleyen diğer kardeşi Sancar ile mücadeleyi sürdürmek mecburiyetinde kaldı. Bu nedenle 1. Haçlı Seteri ile Anadolu'yu aşarak Doğu Akdeniz kıyı seridini ele geeiren Haçlıtarla uğraşamadı (Kayhan 2005:301).
Büyük Selçuklu Devleti'nin yanı sıra Xl. yüzyılda Anadolu'da bir Selçuklu devleti daha kurulmuştu. Bizans sınırlarında Ermeniterin yaşadığı bölgeye dayanan Oğuz Türkmenleri, 1071 Matazgirt Savaşında Bizans'a karşı kazandıkları büyük zafer neticesinde, bölükler halinde Anadolu'ya gelerek bu toprakları kendilerine yurt edindiler. Bizans gücünün Anadolu'da fiilen tükenmiş olduğu bir dönemde Süleyman-şah hakimiyetini doğuya doğru genişleterek, Büyük Selçuklu Sultanlığı'nın göbeğine doğru ilerlemeye başlamıştı. 1085 yılında Antiocheia (Antakya]'nın Selçuklutara kapılarını açmasıyla, şehirde yüzyılı aşkın süre devam eden Hristiyan hakimiyetini sona erdirdi. Islam dünyasındaki bölünme nedeniyle Haçlı Seferlerine karşı başlangıçta güçlü bir tepkinin gösterilernemesine rağmen, Anadolu Selcukluları bu konuda elinden gelen gayreti sarf etmiş; Sultan 1. Kılı ç Arslan 11 Ol' de arka arkaya üç Haçlı ordusunu imha ederek Anadolu topraklarını Haçlılara kapamıstır. Yine Ikinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri sırasında Sultan Mesud ve ll. Kılıç Arslan'ın üstün gayretleriyle Haçlıların Suriye'ye doğru Anadolu'yu geçmek teşebbüs leri sonuçsuz bırakılmıştır (Demirkent 1997: 2771.
Birinci Haçlı Seteri : iki Dünyanın Karşılaşması
Papa VII. Gregorius'un halefi ll. Urbanus (1088-1099) kendisini Rum, Ermeni ve Bizans kiliselerinin başı olarak görme arzusundaydı ve bunu gerçekleştirmesine imkan tanıyacak şartların oluşmakta olduğunu görmekteydi. Bu amaeta Doğu Kilisesi ile olan münasebetlerin daha iyiye götürülebilmesi için yoğun çaba sarf etmeye başlayarak, Bizans Imparatoru Aleksios Komnenos ile iyi ilişkiler tesis etti .1 089 Melfi Konsilinde, imparatorun elçisinin de hazır bulunduğu bir toplantıda, Aleksios Komnenos'a karşı alınmış olan aforoz kararını kaldırdı. Aleksios ise bu jeste Konstantinopolis'te bir sinod toplayarak karşılık verdi. Bu sinod da kiliseler arasında anlaşmazlığa neden olmadığı belirtilerek. Alexandreia liskenderiye] ve Jerusalem (Kudüs] Patriklerinin fikir ve görüşlerinin alınması tavsiye edilmekteydi. Ayrıca Papa'ya gönderilen bir mektupla Konstantinopolis'teki Latin kiliselerinin adet ve geleneklerini uygulama konusunda serbest olduğu bildiriliyor ve bu teminat altına alınıyordu (Runciman 1989: 801. Bunun
38 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1
Zengin olma hayaliyle yamp tutuşan yüz binler, Konstantinopolis'e geçmek üzere yollara koyulmuşlardt.
neticesinde Pa pa. 1095 Piacenza Konsili'ndeı !contra schismaticosl Bizans imparatoru'nun elcileri vasıtasıyla, asker sıkıntısı nedeniyle zor durumda olduğunu vurgulayarak talep ettiğ i yardım çağrısına karş ı olumlu tutum sergilemişti.
Pa pa ll. Urbanus bu başvuruyu, Hristiyan kilisesinde 1054 sonrası yaşanan bölünmeyi ortadan kaldıracak ve Bizans Kilisesini Roma ile yeniden b i rleştirecek bir fırsat olarak görmekteydi !Hafez 2001:121. Ayrıca bu çağrı temel hedef olan Doğu dünyası üzerinde hakimiyet kurulabilmesi için kaçı rı lmaz bir fırsat doğurmuştu. ll. Urbanus bu konuyu çok organize şekilde ele alarak, Clermont Konsili öncesi Toulouse kon tu IV. Raymond ve önde gelen diniliderlerden Le Puy başpiskoposu Adhemarı ile görüşerek, onlardan destek istemiştir. Ardından çok iyi hazırlanmış güney ve batı Fransa turuna çıkarak, halkın
Haçlı Seferleri için dinsel şevkini uyandırmıştır !France 1994: 51. Bu amaçla ünlü Clermont Konsiltnde Haçlı Seleri çağrıs ı nda bulunmuştur. Böylece uzun yıllar sürecek ve ortaçağ tarihine damgasını vuracak olan Haçlı Seferlerinin başlamasına neden olmuştur.
Işte Papa ll. Urbanus'un çağrısı neticesinde, zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan yüz binler, başta Pierre I'Ermit ile Watter {Gautier} Sans-Avoir olmak üzere Reinhold von Breis, Walter von Breteuil, Fulk {Vol kmar} von Orleans, Hugo von Tübingen, Walter von Teck, Albert von limmer vs. gibi liderler önderliğinde Konstantinopolis'e geçmek üzere yollara koyulmuşlardır (Albertus Aquensis 1921: 57; Sevim 2000: 1801. Başıboş ve disiplinsiz halleriyle geçtikleri yerlerde çapulcu davranışları sergileyen Haclılar, Bizans topraklarında yağma ve hatta görülmemiş derecede vahşet ve işkenceler yaptılar. imparator Aleksios Komnenos onları güçlükle Anadolu yakasına geçirebildi (Ağustos 1 096]. Marmara denizi kıyısı boyunca uzanan yerlerde din ayırımı yapmaksızın yağma ve kıyımlar yaparak ilerleyip Nicaea liznikl önlerine u laşan Haçlılar, Eylül 1 096'da, Sultan 1. Kılıç Arslan'ın kardeşi Davut komutası ndak i birliklerce pusuya düşürülerek imha ya da tutsak edilmiştir.
Büyük hükümdarların kendiler ini bu işten uzak tutmak eğilimlerine rağmen , batı şovalyeleri kutsal savaş çağrısına şevkle katılmaktaydılar. Avrupa'da prensler ve dükler. çoğunlukla zırhlı askerlerden oluşan yeni ordular harekete gecti.3 Bunları harekete geçiren arniller kısmen dini şevkti. Haç icin savaşma isteğinin yanısıra, araziye karşı duyulan açlık da, özellikle toprakların büyük oğula bırakılması uygulamasının iyice yerleştiği Kuzey Fransa'da bu tür savaşlar için uygun zemin hazırlamıştı. Bu yüzden küçük oğullar şanslarını başka yerlerde aramak mecburiyetindeydiler. Bununla beraber, sadece birkaç nesilden beri toprağa bağlanarak göçebe yağmacılık hayatından vazgeçen Normanlara, Hristiyanlık vazifesini güney seması altında arazi kazanmak imkanı ile birleştirmek çok cazip görünmekteydi !Runciman 1989: 721.
' lmparator Aleksios'un Piacenza Konsili'nde Papa'dan yardım istemesi hususunda genis bilgi icin bkz. Duncalf (1969: 220-2521.
'Adhemar Le Puy'un Haçlı Seferleri'ndeki rolü hakkında bkz. Brundage (1959: 201-2121.
' Dört ana birlikten meydana gelen bu ikinci Haclı Ordusunu yöneten belli bash dük ve prensler şunlardır: Birinci birlik Fransa 1. Henri'nin kardesi Vermondois Kontu Hugues, Normandiya Kontu Robert ve yeğeni Ftandr Kontu ll . Robert; ikinci birlik Asağı Lorraine Dükü Godelroi de Bouillon ve kardesteri lll . Euslace, Baudouin de Hainault ve bunlara katılan pek cok yakınları; ücüncü birlik Toronto Hakimi Bohemond. kardesi Roger, yeğeni Tanered amcası Sicilyalı Roger ve yakınları: dördüncü birlik ise Toutouse kontu ıv. Raymond de Saint Gitles, Papa ll. Urbanus'un temsilcisi Adhemar Le Puy, Kont Ramboud von Orange, Gaston de Bearn, Gerard de Roussiotlon, Raymond du Forez'den oluşmaktaydı. Bkz. Krey (1921: 57-671: Runciman (1989: 110-1301.
Sayime Durmaz • Hac;lılar. Bizans ve Selc;uklular • 39
• Iki kilisenin birlesmesi amacıyla cesilll tarihlerde konsiller loplanmıstır. Sunlar sırasıyla, 1098 Sar, 1215 Lalemo, 1234lznik, 1274 Lyon, 1438 Ferrera ve 1439 Aoransa konsilleridir.
Eskiden sahip olunan kanaatin aksine Bizans Imparatorluğu Batı dünyasından bir Haclı Seleri organi ze etmesini hiçbir zaman talep etmemiştir. Dolayısıyla "Haçlı Seferi" Bizans Imparatorluğu için sadece beklenmedik bir olay değil, aynı zamanda istenmedik bir sonuçtur. lmparator Aleksios Komnenos'a göre düşmanı, yani Türkleri, savaş yerine barış yoluyla etkisiz kılmak çok daha akıllıca idi. Bu nedenle lmparator Aleksios'un, diplomatik girisimlerini bozabilecek başıboş bir kalabalıktan ziyade, çok acilen kendi emrinde olacak paralı askere ihtiyacı var:dı. Ancak bunu gerçekleştirmek için yaptığı girişim hem II.Urbanus'un ve hem de kendisinin ellerinden dizginlerin kaçmasıyla çığ ı rında n çıkmış, üstelik Sizma'nın sona erdirilmesi şansı da kaçmış oldu. Bizans Selçuklutara karşı ücretli asker beklerken Haçlılar Kudüs'ü aldılar. Bu olay Papa'nın uzun vadeli hedefine uygun iken, lmparatorun Fatimiler ile olan diplomatik iliskilerine vurulmuş büyük bir darbeydi (B ec k ı 992: 61.
imparator Aleksios Komnenos devletinin durumu kesin olarak düzeldiği ve kendisi bizzat Anadolu'ya bir sefer düzenleyebileceği bir konuma gelmiş iken Haçlıtarla karşılaştı. On beş yıllık zorlu bir savunma mücadelesinden sonra ciddi tehlikelerden kurtarmış olduğu devleti, yeni ve sonu bilinmeyen güçlüklere itiliyordu. O sıralarda henüz hiç kimse, batı dünyasının inançs ı ziara karşı giriştiğ i kutsal savaşın zamanla, kilise birliğinden ayrılmış Bizans'a karşı bir imha savaşına dönüşeceğini düşünmemiş olmasına rağmen, batı Hristiyanlarına karşı Bizans'ta derin bir güvensizlik duyulmakla idi. Daha o zamanlarda bile yeni bir düşman istilası ile karşı karşıya bulunulduğuna inanılıyordu; nitekim Haclıların davranışı bu inancı doğrulamaktaydı (Ostrogorsky 1995: 3351.
Tüm bu oluşumların baskısı alt ında Aleksios Komnenos diplomasiden faydalandı. Cek geniş kapsamlı diplomatik çabalar neticesinde bir düşman ına karşı diğeriyle birlikte o lmayı ya da düşmanının düşmanını kendi amacları doğrultusunda kullanmayı tercih etti. Kısacası eğer "böl ve yönet" prensibine uymazsa, en azından "böl ve kendi postunu kurtar" metodunu uygulamaktaydı. Örneğin: Sultan 1. Kılıç Arslan'a rakibi Caka Bey'i öldürtmeyi başararak bu politikasında basarıya ulaşmış (Cahen 1994: 95]: Narman işgaline karşı ticari imtiyaz karşılığında Venedik'ten önemli deniz desteği sağlamıştır. Anadolu'yu ele geeiren Türklere karşı Franklardan yardım görmüştür. Daha sonra Papa ile kavgaya tutuşan IV. Heinrich'ten yard ım alabilmiş ve Kumanlara kendisiyle çatışmaya hazırlanan Peçenekleri imha ettirmiştir (Ben-Ami 1969: 24-25; Baştav 1999: 591.
Aleksios'un Haçlı Seteri hareketini teşvik etmiş olmasına rağmen, sonradan Haçlı Seleri düzenleyenIere karşı takındığı tavır konusunda farklı görüşler mevcuttur. iktidarının ilk yıllarında, Papa VII. Gregorius ile ilişkileri çok kötüydü. Papa Aleksios'u aforoz etmiş ve ona karşı düşmanı olan Normanları desteklemişti. Buna karşılık imparator da, kilise isterinde Kerularios'u korumuştur. Ancak halefi olan Papa ll. Urbanus (1088-1099]. Doğu Kilisesi ile anlaşmayı ve Türklere karşı ortak hareket etmeyi planlamaktayd ı . Papan ın teklifini uygun bulan imparator da, kiliseler arasındakiihtilaflarason vermek gerektiğine inandığı halde bu arzusu gerçeklesemedi. Bu müzakereler esnasında Pa pa ile lmparator'un hedeflerinin aynı olmadığı ortaya çıkmıştı. Zira, Papa ll. Urbanus iki kiliseyi birtestirmek suretiyle "dinsizlerin" !lnfidel] hakimiyeti altında yaşayan Hristiyanları kurtarmak istiyor iken, buna karşılık imparator, papalıkla iş birliği yaparak çok takdir ettiği batı şovalyelerinden ücretli askerler kazanma pesinde koşuyordu (Bastav 1999: 601.
Yaklaşan Türk tehlikesi karş ısında zor durumda olan Bizans' ın yardım çağrısı, Bat ı Kilisesine yukarıda bahsedilen temel arzularını gerçekleştirmek icin uzun zamandır bekledikleri f ı rsatı doğurmustur. Haçl ı Seteri düşüncesinde güçlenmiş olan Papalığın iktidarının Hristiyan Doğuya kadar uzatmak çabalarını gerçekleştirme için uygun sartlar oluşmuştu. Papa ll. Urbanus'un Clermont Konsilindeki çağrısı. Cluny reform hareketinden beri bütün Batı alemine hakim olmuş bulunan dini sevk ve heyecan nedeniyle muazzam bir karşılık gördü. Öyle ki, toprak, acı ve macera düşkünü feodaller gibi, Batı dünyasının iktisadi sıkıntıdan ezilmiş, dini heyecan içinde çalkalanan halk kitlelerini de yerinden oynatmıştı. Ne var ki, Bizans Bat ıdan başıboş Haclı birlikleri değil ücretli asker beklemekteydi. Bizans Imparatoru Aleksios'un Roma'dan talep etti ği yard ım ricaları ll . Urbanus'un kilise birliğin i gerçekleştirmek amacıyla giriştiği müzakereler de aslında bu amaca hizmet etmekteydi'. Olayların ulaştığı noktayı Aleksios Komnenos ne arzu etmiş, ne de beklemişti. Aleksios devletinin durumunun kesin olarak düzeldiği ve kendisinin bizzat Anadolu'ya sefer düzenieyebilecek konuma geldiğini gördüğü bir dönemde Hac lı bir liklerinin Konstantinopolis'in kapılarına dayandığını görmüştür. Anna Komnena'nın deyimiyle (1996: 314] "Onların (Haclıların] ne çeşit rezil olduklarını çoktan beri bilen imparator" Aleksios, birtakım tedbirler almanın yan ı sı ra , Haçlı ları bir an ewel başkentten uzak laştırmanın gayreti içine girmiştir.
40 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemı • Cilt 1
1096 yılının sonundan itibaren yavaş yavaş büyük feodaller maiyyetleri ile birlikte gelmeye başlad ı lar.
imparator Aleksios, planiarına ters düşen v.e Bizans imparatorluğu için tehlike halini alması muhtemel bu teşebbüse kendisi ve devleti için kabul edebilecek bir şekil vermek gayretiyle, Haçlı şovalyelerinden, Batı adetlerine uygun bir şekilde kendisine vassallik yemini [Komnena 1996: 309,317-324: Guibert de Nogent 1997: 60-61: Demirkent 1997: 21 l ederek zaptedecekleri ve daha önce Bizans 1 mparatorluğu'na ait olmuş bulunan bütün şehirleri kendisine teslim etmelerini talep etmekteydi. Fakat Haçlı liderleri arasında Aleksios'a yemin vermek istemeyen ve bu hareketin Haçlı Seferi"nin asıl gayesiyle uzlaşmaz olduğunu düsünenler de mevcuttu. Öyle ki, Haclı orduları arasında en güclü birliğe sahip olan Godefroi de Bouillon, imparatorla herhangi bir münasebeti kabul etmemiş ve yemini duymak dahi istememisli. Öte yandan Aleksios'un eski hasmı Narman Bohemund, imparatorunsadık adamı olmakta acele etmiş , Aleksios'dan domestique des scholes şeref ünvanını alarak, imparatorluk orduları kumandanı
mevkiine yükselmiştir [Richard 1985: 193-194: Ostrogorsky 1995: 336: Baştav 1999: 62: bkz.Yewdale 19241. Raimundus Aguilers'in kayd ı na göre Toulouse Kontu Raimond deSaint Gilles de, amacının bir faniye hizmet etmek olmadığını ileri sürerek, başlangıçta yemini reddetmiştir [Hill-Hill 1969: 41: Ostrogorsky 1995: 336: Riley-Smith 1997: 160: Baştav 1999: 621. Ancak yemin etmemesine rağmen daha sonra, Bohemund'un da ikna çalışmasıyla, Latakia ve kıyı seridindeki bazı yerleri Bizans'a geri vermeye zor da olsa razı olmuştur(Hill 1959: 127-130: Richard 1985: 1941. Neticede Toulouse kon tu Raymond dışında uzun süren müzakerelerden sonra Haçlıliderlerine din adamlarının bu antlaşmayı kabul etmeleri halinde mezhep ayrılığının sona erdirileceğini söylemeleri üzerine bütün Haçlı liderleri Aleksios'un taleplerini kabul etmişlerdir [Komnena 1996:317: Runciman 1989: 117. 1311. Bu temel üzerinde 1097 yılı başında tek tek Haçlı re is leriyle antlaşmalar yapılm ı ştır.
Bu antlaşma son dönemde Türkler tarafından alı nan toprakları kastediyor, Filistin'i kapsamıyordu [Stevenson 1968: 11 l. Yine bu antlaşmaya göre önceden Romatılara ait olan eyateller lranlılar ve Arapların elinden alındıktan sonra Bizanslılara verilecek, iranlı lara ve Araplara ait memleketler de fethedildikten sonra Franklarda kalacakt ı [Mateos 1987: 189). Antlaşma haç ve lncil üzerine yapılan yeminle tasdik olundu. Bütün bu isteklere karşılık Bizans imparatoru da Haclılara ·iase maddeleri ve savaş aletleri ile takviye etmeyi söz veriyor ve bizzat hac ı kabul ederek bütün savas kuwetleriyle Haçlı birlikleri~ nin başına geçeceği ni belirtiyordu [Hill-Hill 1969: 41; Ostrogorsky 1995: 336). Bu Haçlıliderlerinden sadece Saint Gilles ömür boyu bu anda sad ık kalmıştır [Komnena 1996: 3481.
Ne var ki, kontlara içirilen and gerçekçi olmadığından, lmparator Aleksios, bu vassallık yemininin pratik değeri veya yemini edenlerin güvenilirliği hususunda fazlaca hayale kapılmıyordu. Çünkü, Konstantinopolis'ten Jerusalem'e kadar uzanan her yer bir zamanlar Bizans'ın egemenliğinde olduğuna göre, zaptedilen her yerin Aleksios'a verilmesi gerektiği manasını tasıyordu. Halbuki Anna Komnena'nın da vurguladığı üzere (1996: 305]. sefere çıkan kontlar, Jerusalem'i kurtarmak derdinden ziyade. savasarak mal mülk edinmek niyetindeydiler. Ancak her şeye rağmen bu yemin Aleksios'a önemli olabilecek hukuki bir fayda sağlamaktaydı. Zira bu sonuca ulaşmak hiç de kolay olmamıştı; cünkü Bohemond gibi anlayışlı ve realist reisierin Bizans ile müşterek hareketin zorunluluğunu idrak etmelerine mukabil, vassallık yemini daha aşağı düzeydeki savaiyeler ve· savaşçılarda hakaret gibi algılanarak, kendilerine güvensizliğin bir göstergesi olarak addediliyordu.
1 096-1097'de Haçlı birlikleri ve hacı adaylarından olusan binlerce k isi Bizans topraklarına ulaştıklarında hicde beklemedikleri bir ortamla karşılaştı lar. Bizans beklediğinin aksine büyük ve kural tanımaz insan kitlesiyle karşılaştı. Öte yandan Bizans'ı kurtarmaya gelen Haçlılar kendilerine iyi muamele yapılmasını beklemekteydiler. Konstantinopolis'te Temmuz 1 096'dan Mayıs 1 097'ye kadar süren dokuz ay boyunca sudara yerleşen Haçlıların yağma ve taşkınlıkları nedeniyle sık ı ntılı anlar yaşandı. Doğu Hristiyanlarını kurtarmak için yola çıkan Haçlı lar, Doğu Hristiyan topraklarına ulaştıklarında değişik ve
hoşnutsuz bir şekilde karşılanmışlardı. Anlamadıkları bir dil. tan ı madıkları büyük ve kendileri için tehlikeli şehirlerle karşılaştılar. Onların gözlerine kiliseler bile değişik görünüyordu. Siyah sakatları, cüppe ve topuzlarıyla görmeye hiçde alışık olmadıkları Hristiyan din adamlarıyla karşılaştılar.Üstelik bu şehirlerdeki yerli Hristiyan halk, kurtarıcılarını görmekten hiç memnun görünmüyordu. Diğer taraftan Hactılar, Bizans gibi nazik bir halkın gözünde rahatsızlık veren, kibirli ve arsız misafirler ve iğrenç vahşiler olarak görülmekteydiler. Haçlılar için ise; ayrı mezhepten olanlar fazla değer taşımıyorlardı. Onların nazarında Ortodoks Bizanslılar. Ermeni, Süryani ve Maruniler kendilerinden nefret edilmesi gereken dinden dönmeler olarak görülmekteydiler. Dolayısıyla görevlerinin sarhoşluğu içinde olan Haçlı birlikleri ile tatanı ve hakareti kabul etmek istemeyen yerli Hristiyanlar arasındaki nahoş karşılaşma-
Sayime Durmaz • Haclılar. Bizans ve Selçuklular • 41
• Pierre I'Hermiı ve Watter Sansavoir IMeıeliksiz Gautierl'in ısterik köylüler üzerinde kontrotU yoktu. Pierre'in kendisinin Bizans halk hikayelerinde saygınlıgı vardır. O, Azizierin özelliklerine sahipti. Fakir, tirkin ve kirli idi. Bu tOr kisilere saygı duyulurdu. Cok sayıda Balkan köylüsü onun kalabalık askerlerine katıldı ve sadakalarını ona verdiler. Hatta Bizans Imparatoru Aleksios bile onun kisili~inden etkilenmisti. Ancak Pierre'in adamları her fırsatta yolculuk boyunca ya~ma yapmıslardır IRunciman 1956: 801.
• Prensierin idaresindeki Birinci Haclı Seleri birlikleri dört ordudan olusmaktaydı: Bohemund ve Tanered yönelirnindekiitalya Normanları: Toulouse Kontu IV. Raymond yönetimindeki Provence'lılar; Hugue de Vermandois, Elienne de Blois ve Robert de Flandre yönetimindeki Fransızlar ve Godelrey ve Baudouin de Bauillon yönetimindekı Lorrain'lılardan olusan dört ayrı ordu farklı yollardan gelip Konslanıinopolis tlstanbull surlarına ulasmıslardır IGesla • lerc.Krey 1921:57; Baılly-ll ?: 3251.
lar sürüp gitmekteydi. Batının alıskanlığı olan istediğini yapma davranısına Doğunun yerli halkı karsı çıkmaktaydı. Köylüler mallarını ve yiyecek stoklarını saklarken, tüccarlar aldıkları malın parasını ödemeyeceklerini bildikleri Haçlılar ile alısveris yapmaktan kaçınmaktaydılar. Tüm bunlara ilaveten. Haçlı birlikleri geçtikleri yollarda insafsızca saldırı ve adam kacırma olayları ile karsılaşmaktaydılar. Gerçekte bu davranısların o anki askerlerle doğrudan ilgisi olmayıp, kökeni geçmişe dayalı olan hafızalardaki mevcut kin idi (Runciman 1956: 80). Diğer yandan Haçlı Seferlerine katılan prensler ve soyluların yabancı medeniyeti anlama hususunda sıradan bir Haclı askerine nazaran cok daha basarılı olduğu gerçektir. Fakat Papa'nın temel ilkesi olan Doğu Hristiyanlarını kurtarmanın aksine, onların baska amaçları vardı ve bu durum kendisini daha ilk başlarda göstermişti.
Kısaca belirtmek gerekirse ortaçağ boyunca dünyanın uygarlık merkezi olan ve imparatorluğun hasmetini simgeleyen Konstantinopolis, her ne kadar zenginliği, ticari ve sosyal yaşamı ile bütün Haclıların hayran lığ ı n ı uyand ı rm ışsa da, dilini, örf ve adetlerini bilmedikleri ve hatta ibadet şek ille rini bile kendilerine oldukca yaba ncı gördükleri bu sehir onlarda aşağı lı k duygusuyla karışık bir h ı rç ı n lı k yaratmış
ve kıskançlıkların ı körüklemistir (Demirkent 1997: 271. Bu nedenle Haçlı la r ile Bizanslılar arasındaki iliskiler daha başlang ı cından itibaren soğuk, itici ve karsılı ktı nefret d uygularına dayanmıştır.
Aslında Haçlı birlikleriyle Doğu H rist iyanları aras ındaki iliskilerinin kötü gidişatında basıbos baz ı Haclıların yaptıkları hareketlerin payı büyük olmuştur. Özellikle Bizans topraklarına ulaşan ilk Haclı grubunun en kuralsız ve organizasyonsuz kişilerden oluşması büyük sansızlıktı. Pierre l'Ermite5 ve Watter Sansavoir [ Meteliksiz Gautierl'in köylüler üzerinde hiçbir kontrolü yoktu [Albertus Aquensis 1921 : 571. Bu kalabalık basıbos kitleyi görünce lmparator Aleksios'un kaygısı bunları bir an ewel Anadolu'ya geçirmek oldu. Bu kalabalık Haçlı grubu emirleri dinlemiyordu. Üstelik ac gözlülükleri ve hataları yüzünden uğradıkları Civetot (Gemlik) hezimeti (bkz. Guibertus Novigenti 1997: 51) nedeniyle Bizans imparatorunu suçladılar. Aslında imparatorun öğütlerini tutmayarak, tamamen kendi aegözlülük ve aptallıkları nedeniyle yenilgiye uğramıslardı (Runciman 1956: 81). Prensterin önderliğindeki Haçlı birliklerinin' bu ilk gelenlerle kıyaslanmayacak kadar disiplinli olmalarına rağmen, Normandiyatı Robert ve Blois'li Stephan'ın ordusu herhangi bir olaysız Balkanları geçtiğinde zaten Haçlılar ile Bizanslılar arasında karsılıktı nefret tohumları çoktan atılmıştı. Bu arada Adhemar Le Puy'un ölümünün etkileri. Patrik Loannes'in haklarının örtülü sekilde reddedilmesi ve batı! inanç olmakla suçlanan yerli Hristiyan mezheplerine karsı yükselen düşmanca seslerle kendini göstermeye başlamıştı [Runciman 1989: 1971. Haçlı liderlerinden Pa pa ll. l:Jrbanus'a yazılan 11 Eylül 1098 tarihli mektup, açıkça onların Bizans imparatorluğu' na olan düşmanlığını gösterir ve bu sartlar a ltında sadece Toulouse kontu Raymond Bizans ile is birli ğ ine hazırd ı [Hagenmeyer 1902: 161-1651. Haçlı lar bu mektupta Nicaea'nın fethinden Kürboğa'ya ka rşı kazan ılan zafere kadar Doğu seferinin en önemli olayların ı anlatırlar. Papa ll. Urbanus'a temsilcisi Adhemar'ı n öldüğünü bildirerek, kendisinin Aziz Petrus'un var isi sı fa t ıyla şahsen Antiocheia'ya gelerek Haçlı Seferinin liderliğini üstlenmesi ile ilgili meşhur ri cala rı nı yapıyorlardı [Prawer 1972: 351. Aslında Haçlı savaiyeleri ll. Urbanus'un Doğu'ya seyahat edebilecek durumda olmadığın ı n bilincindeydiler. Bu çağrıyı yapmaktaki amaçları, Antiocheia'n ın geleceği ile ilgili a lacakla rı kararın sorumluluğunu üzerine yükleyebilecekleri yeni bir pa pa lık temsilcisi gönderilineeye kadar zaman kazanmaktı [Runciman 1989: 1971.
Öte yandan Bizanslılar da Haçlıların nefretine nefretle karşılık verdiler. Baskeni halkı için, bu kadar uzun süre varoşlarında karargah kuran bu haşin ve disiplinsiz sokak eskıyası, bezdirici bir yük teskil ediyordu. Bulgaristan Başpiskoposu Theophylaktos'un Via Egnatia üzerinde bulunan piskoposluk merkezi Okhrida'dan yazmış olduğu bir mektup bu duyguları acığa vurmaktadır. Batıya karsı iyi duygular beslediği bilinen bu zat, Haçlıların kendi ruhani bölgesinden geeisierinin kendisi ve cemaati üzerinde büyük huzursuzluk yarattığını belirterek, her seye rağmen bu kötülüklerin yükünü sabırla tasımayı öğrendiklerini vurgulamaktadır (Runciman 1989: 131). Daha hareketin baslangıc safhasında gözlenen bu durum, Doğu ile Batı arasındaki iliskilerin geleceğine dair iyimser olmayı zorlaştırmaktaydı. Nitekim öyle de olmuştur. Daha Aleksios Komnenos döneminde ekilen karsılıktı nefret tohumları ileriki yıllarda büyüyerek, 1204'te Konstantinopolis'in Latinlerce işgaliyle acı meyvesini vermiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu düşmanlık tek taraflı değildi. Zaten geçmişe dayalı halızatarda mevcut olan düşmanlık tohumlarına ilaveten bir de, Haclı askerlerinin verdikleri zararlar ve küstah davranısları neticesinde Bizans ha lkı da onlara kars ı kötü duygular.beslemekteydi. Bu nahos duygu ları Niketas Khonıa tes ' ın (CSHB 1835: 260; l s ı ltan 1995: 139) şu sat ı rlarında görmek mümkündür:
42 • Anadolu Selcuktutarı ve Beylikler Dönemi • Ci lt 1
..... Ona (Manuel] göre dogudaki barbarları para ile dost haline getirmek mümkündü ve bir meydan savaşı ile bunlara, sınırları içinde kalmalarının gerekligini ögretebilirdi. Fakat türlü sebeplerle, çok yaygın topraklarda oturan batılı milletlerden korkuyordu. Cünkü bunlar dikbaşlı ve inatçıydılar. Bunların kana susamışlıKları çok ileri derecededir ve bu duygularının körleşmeme
si icin durmadan çaba harcarlar. Etratları sadece servetle çevrili olmakla ve sadece bütün silah çeşitlerine malik olmakla kalmayıp bunlar sürekli olarak Bizanslıların kötülügünü istemektedirler; daima isyan kar, Bizanslılara şaşı bakan ve kabadırlar .....
Başlangıçtaki planları her ne olursa olsun gerçekler çok kısa zamanda ortaya çıkmıştır. Anadolu'ya geçiş esnasında, imparatorun temsilcisi Strategos unvanlı Turkopol olan Tatikios7
, emrindeki Turkop~ller ve Vardarlı Türklerle birlikte Haclılara eşlik ederek, Frankların fethedecegi toprakları teslim almakla görevlendirmiştir ( Richard 1985: 194; Anıerlioğlu 2003:82). Bohemund şahsen Tatikios'a Bizans generali Haçlı ordusundan ayrıldıgında Kilikya kalelerinin korunması görevini vermistir (Cahen 1940: 214; Richard 1985:194). Ancak Tatikios ayrı ldığında ve Aleksios Komnenos Haclılara katılmadığ ında bir sorun gün yüzüne ç ı kmıştır. Bohemund Antiocheia üzerinde kendisi gibi hak iddia eden baronları saf dısı bırakıp kendi egemenligini ilan ettikten sonra Bizans Imparatoru'nun onayını almak hususuyla ilgilenmedi. Yine Latinler Bizans' ı n Kudüs üzerindeki haklarını da dikkate almadılar. Zira onlara göre Bizanslılar dört asırdır Kudüs'ü ellerinden çıkarmıslardı.
Vassallık yeminine ve varılan anlaşmaya rağmen, kısa sürede lmparator Aleksios ile Haçlı lar aras ında Antiocheia ve onun tarihi kilisesi üzerinde hakimiyet kurma istegi nedeniyle anlaşmazlık ortaya çıktı ve Latinler ile Rumları kesin ayrılıga götürdü8• Buna ilaveten Kudüs'teki Frank Krallığı ve yerli Hristiyanlar arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle hosnutsuzluğu arttırdı ki, buradaki halk Bizans imparatoruna bağlı idi. ikinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri sonunda sıradan Bizans vatandaşı ve askeri ile hacılar ve Haçlı askerleri arasındaki antipatiyi arttırdı.
Öte yandan Haçlı kuvvetleri ile Bizanslılar arasında üslGp ve anlayış farklılıgı nedeniyle de anlaşmazlıklar oluştu. Henüz ilk sefer olan Nicaea kuşatması esnasında Haçlılar Eiizanslıların Türk esiriere çok kibar davrandıkları ve yagmaya izin vermedikleri gerekçesiyle tatmin olmadı lar !Runciman 1956: 83; Demirkent 1996b:28). Zira Haçlı lar teslimi esnasında zengin Nicaea !lznikl sehrini yagmalamayı ummaktaydılar. Ancak lmparator Aleksios onları küçük gruplar halinde şehre almış ve Imparatorluk güvenlik güçleri tarafından s ı kı bir kontrol altında tutulmuştur. Oysa Haçlılar Türk asilzadeleri esir alarak, büyük miktarda kurtulus parası kazanmayı ümit etmekteydiler. Oysa şimdi Türkler taşınabilir mallarıyla ve askeri himaye ile Konstantinopolis ve Pelekanon'a gitmekteydiler. Bu durum lmparator Aleksios'a karşı duyulan hosnutsuzlugu daha da artt ı rmıştır (Runciman 1989: 139; Demirkent 1996b: 28). Nicaea'nın teslim alınması olayı Batılı kaynaklarda sadece ··ımparatora teslim edildi" seklinde kaydedilmiştir. Ancak Anna Komnena (1996: 325-3311 olayı detaylarıyla anlatarak, Bizans'ın Haçlıları aldattıklarını itiraf etmektedir. Ayrıca Dorylaoin !Eskişehir) dotayların da kazanılan zaterde Bizans'ın Türklere karşı Haçlılara fazla destek vermedigi görülmektedir.
Yine Haçlılar Rum rehberler tarafından yanlıs yönlendiri ldiler ve çok az bir Bizans destegi bulabildiler. Örnegin; Edessalı Mateos'un (2000:215-2161 naklettigine göre 1102 yılında beraberinde 100.000 askerle Tripolis (Trablussaml'e doğru yola çıkan Kent Saint Giles Konstantinopolis'e geldigi vakit lmparator Aleksios bir taraftan ona birçok hediyeler sunup lütufta bulunurken, diğer yandan Frank birliklerinin çölden geçirilmesi ve güzergahları üzerindeki bütün memleketleri yakma emrini verdi. Bunun sonucunda Haçlıların atiarını kesip yemeye mecbur kalacak sekilde aç kalmalarına neden oldu. Bununla da yetinmeyen Bizans Imparatoru Haçlıların geeişini Türklere gizlice haber verdi ve Haçlılan Nicaea civarIarında karsılayan Sultan 1. Kılıç Arslan, '!00.000 kadar Frank'ı kılıçtan geçirdi. Mateos (2000:216-218)'un na.kline göre yine aynı yılda gerçeklesen bir baska olayda ise, beraberinde 300.000 askerden olusan büyük bir kuvvetle Konstantinopolis önlerine ulasan Frank Kontu Poitu'nun' lmparator Alkesios ile gururlu bir dille konuşup, ona "Eparkus" 10 diye hitap etmesi imparatoru ve Bizans halkını korkuya saldı. Aleksios kendisini muhteşem bir kabul töreni ile karşılayıp, değerli hediyeler sunduktan sonra şerefine büyük bir ziyafet tertip etti. Konlun retakatine Grek askerleri vererek şehirden ayrılmalarını temin etti. imparatorun emri neticesinde on bes gün süreyle ıssız yerlerde aç bir halde dolaştırılan Haçlıların bulabildikleri su ve ekmek kireçliydi. Mateos (2000:217-81 " ... Grek imparatoru, Frankların önce ya pm ıs oldukları yeminlerini tutmayıp vaat ettikleri şeyleri vermemis olduklarından dolayı onlara kin bağlamıştı ve onun icin bu harekette bulunmuştu. Fakat Grekler Hristiyanlara karşı haksız ve merhametsiz muamelede bulunup onların mahvına sebep olmakla, Allah'a karşı günah işlemiş oldular.
'Taıikios Bizans Imparatoru 1. loannes laraltndan esir alınmıs bir Selçuklu Türkü'dür. Dolayısıyla
lmparalor ı. loannes'in oğlu Aleksios Komnenos ile birlikte büyüyerek, o tahta çıktığında Bizans askeri komutanlığını yapmıstır. Tıpkı kendisinden sonra gelecek olan loannes Aksukhos gibi Bizans hizmetinde olup, Aleksios Komnenos'un tahla çıkmasından sonra ·megas primkerios· unvanını almıştır [Megali Elliniki Egl<ylopadeia, vol.22, l 1933: 8221: Demirkent [1996a: 51: 1996b: 9-111: Anzerlioglu [2003: 821.
' Latinterin Rumiara l<arsı olan düşmanlıkları için bkz. Boehm [1956: 56-62).
' Poiliers konıu IX. Guillaume'yi kastetmektedir.
""Eparche", kamulan veya vali demektir.
Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selcuk lu lar • 43
" Sultan Berı<yaruk'un buyruğuyla Kürboğa'ya katılanlar arasında Suruc Selçuklu Emiri Artukoğlu Sökmen, Sümeysat (Samsatl Selçuklu Emiri ligazioğlu Süleyman, Humus Selçuklu Emiri Cenahüddevle Hüseyin ve Selçuklu vasalı Mirdasi Emiri Vessab vs. ile Selçuklu Meliki Oukak bulunmaktaydı. Melik Rıdvan ise kardesi Oukak ve kayınpederi Cenahüddevle Hüseyin ile arasının açık olması nedeniyle bizzat ı<ahlmayıp, yerine Yagsıyan'ın oglu Semsüddellle ı1omutasında bir birlik göndermistir (Sevim 1999: 91-921.
Bundan dolayı Allah, Müslümanların, onlara karşı yürümelerine ve onlara günahlarının acısı n ı çektirmeye müsaade etmiştir" sözleriyle hem taraflar arasındaki düşmanlığ ın nedenlerini ortaya koyar. hem de bu olayı bir Hristiyan olarak tasvip etmediğini vurgular. Görüldüğü üzere zaten kötü bir başlangıç yapmış olan iliskiler Bohemund'un düşmanlık duygularının yükselmesi icin yapabileceği her şeyi yapması sebebiyle Antiocheia'nın fethiyle kriz iyice su yüzüne çıktı.
Antiocheia (Antakya) Meselesi
Bizans imparatorluğu 969 yılında Antiocheia'yı Araplardan geri almıştı. 1085 yılında ise Süleyman-şah Antiocheia'yı fethetti. Onun 1086'da ölümünden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Meliksah şehrin idaresine Yağısıyan ' ı tayin etti. Fakat şeh i r 1098 yılında 1. Haclı Seteri orduları tarafından ele geçirildi. lmparator Aleksios Komnenos ile önceden yapılan anlaşmaya rağmen Haçlı Narman reisi Bohemund Antioche ia 'yı Bizans'a teslim etmedi ve burada Antiocheia Prinkepsliğ i ad ıyla bağımsız bir Haçlı devleti kurdu. Haçlıların Antiocheia'yı kuşatma hikayesi tarihin büyük hikayelerinden birisidir. Bizans'ın yardımı olmaksızın kendi terini savaşın içinde yaln ı z bulan Haçlı kuwetleri 26 Haziran 1 098'de Antiocheia'yı ete geçirirler. Aslı nda imparator Aleksios Haclı lara yardım sözü vermiş ve ordusuyla birlikte yola koyutmuştu. Ancak bu çok tehlikeli bir askeri girişimd i ve Haçlı birlikteri ona yanlış olarak Antioche i a'nın
düştüğünü söyleyince. Türklerin yaklaştığını haber atan Ateksios imparatorluğun çıkarlarını riske atmamak amacıyla birlikleriyle geri dönmeye karar vermişti !Runciman 1956: 841. Ancak Aleksios'un bu stratejisi çok ihtiyatlı olmakla beraber, büyük bir psikolojik hata idi. Çünkü Haçlılar Bizans'ın kendiler ini bilerek ve kasıtlı yalnız bıraktıkların ı düsünmüşlerd i .
Yaklaşan Haçlı tehlikesi nedeniyle Antiocheia Valisi Yağısıyan'ın yardım talebi üzerine Sultan Berkyaruk'un emri ile Musul valisi Kürboğa komutasındaki ordu yola koyuldu. Yine sultan ı n direktifteriyle gerçekleşen yeni katılımlarla 11 oldukça büyüyen ordu, şehrin dış kalesini ele geçirerek. Haçlı birliklerini kuşattı ise de; Körboğa'nın yanlış kamutası ve d iğer komutanların ona karşı olan nefretleri nedeniyle savaşmadan bozguna uğradılar (28 Haziran 1098) !lbnu'l Esir 1987-X: 227-231; Urfa lı Mateos 1987: 196-198; Anna Komnena 1996: 339-342; Fulcherius Carnotensis 1969: 92-11 O; Runciman 1989: 181 -191; Sevim 1982: 27 -33; Demirkent 1987: 38-421.
lmparator Aleksios Anadolu'ya sefer halindeyken. Bohemund Haçlılardan yardım almak arzusunda idi. Antiocheia 'n ın lmparator Aleksios'un yard ım ı ile alınması ve Körboğa'nın onun katkıs ı ile püskür tülmesi halinde şehrin Bizans'a geri verilmesi gerektiğinin bilincinde olan Bohemund, diğer reislerte yapıtan bir toplantıda şehre önce kim girerse onun emrine bırakılması kararını aldırdı. Herhalde daha önceden casusları aracılığıyla şehrin a lı nması için "iki Kızkardeş" Kalesi muhafızı Ermeni Firuz'un ihanetini hazırlamış olmalıdır (Gesta, terc. Krey 1921 : 151-153). Anadolu'da yol alan Aleksios. bu buhranlı anda Haçlı ordusundan kaçanlardan biri olan Etienne de Blois'ya rastladı. Etienne ona Antiocheia kuşatma
sının ümitsiz olduğunu, belki de şimdiye kadar bütün Haçlı ların Körboğa'nın ordusu tarafından tamamen ö ldürülmüş olabileceğ i ni söyledi. Bu durumda imparator Aleksios artık Antiocheia'ya gitmenin gereksiz olduğunu düşürerek geri döndü !Komnena 1996: 339-340; Runciman 1989: 183-184; Demir kent 1997: 41-43]. Maiyetinde Narman reisi Bohemond'un üvey kardeşi Guido [Guyl da bulunmaktayd ı. Bu kişi uzun yıllardan beri onun hizmetindeydi. Guido, Haçlıların düştüğü kötü durumdan heyecana gelmiş olup. lmparatordan belki onla rı kurtarmak mümkün olur ümidiyle, yürüyüşe devam etmesini istirham etti. Fakat onun bu ricasın ı başka hiç kimse desteklemedi !Gesta Francorum IX,27: 140-146; Runciman 1989: 1841.
Eğer Aleksios Komnenos Guido'nun ri casını kabul etmiş olsayd ı, savaştan önce Antiocheia'ya varması kesin mümkün olmamasına rağmen, yine de Bizans I mparatorluğu ve Doğu Hristiyanların ı n barış ve sükün içinde yaşaması için iyi bir iş yapmış olacaktı. Çünkü Bizans ordusunun geri döndüğü haberini ala'n Haçlı lar bu duruma fena halde içerlediler. Öyle ki Aleksisos'un bu ihmali daha ziyade Latinterin şimdiye kadar Rumlarakarşı hissetmiş oldukları nefret ve güvensizliğe hak verdirecek gibi görünüyordu. Nitekim, Bizans'ı bu yüzden hiçbir zaman affetmediler. Öte yandan olayların bu şekilde gelismesi Bohemond'un kendi harisane p lanların ı yürürlüğe koyması için uygun zemin hazırlamışt ı r !Runciman 1989:184).
Daha önce lmparator Aleksios'a verilen vassallık yemini gereğince şehrin Bizans'a teslim edilmesi beklenmekteydi. Ancak Haçlı ların düşüncesine göre Aleksios şehri almaya gelenlere yardım etmeyerek onları cezalandırmıştı. Bu nedenle, şehri Bizans'a iade· etmedikleri taktirde ödeyebitecekleri bed e-
44 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cil! 1
li görebilecek kadar uzak görüstü olan Toulouse Kontu Raymond'un karsıçıkmasına rağmen, Antiocheia'nın alınmasını sağlayan Bohemund Haçlı kamuoyunun da desteğiyle bu yemini hiçe saymıstır [Runciman 1989:1931. Bu sırada Bohemund ile Haçlıların arası açılmış ve muhalifler sehri teslim almak üzere Aleksios'u davet etmişlerdi. Bu olaylardan sonra Bohemund'un politikası tamamen değisir. Haçlılar Kudüs üzerine yürümeye karar verir ve Aleksios'u beklemeden 15 Temmuzda ele geçirirler. Bohemund, Antiocheia'yı siddetle savunmussa da Sivas EmiriMelik Gazi'ye karsı giristiği muharebede esir düstü. Yerine yeğeni Tanered geçer ve imparatorluğun Tarsus ile Kilikya'nın diğer bölgelerini geri alır. imparator. bu sıralarda yeniden imparatorluğu geçmekte olan Longobard ve Almanlardan oluşan Haçlıtarla mesgul bulunduğundan bu cephe ile fazla ilgilenmedi. Anadolu'yu geçmekte olan bu yeni Haçlı orduları 1. Kılıç Arslan [1 092-1107) ve diğer Türk beyteri tarafından dağıtılırlar. Aleksios. esir edilen Bohemund'u Sivas Emiri Melik Gazi'den kurlarmayı tasarlamıssa da Franklar erken davranarak, Antiocheia Patriği ile Edessa koniunun gayretleri ve Keysun hakimi Kogh Vasil'in aracılığı sayesinde Danismendli beyine ödenen 100.000 dinar fidyeye mukabil [Süryani Mikhail, terc. Andreasyan-11: 481 Bohemund'u esaretten kurtarırlar [Mayıs 11 03) ve o da Antiocheia 'ya geri döner [Demirkent 1997: 831. Cahen'e göre [1994:1001 kentin hakimi olan Danişmend beyi çok çaprasık bir pazarlıktan sonra ve özellikle Bohemund'un Aleksios'un düsmanı olduğunu b i ldiğinden, onu serbest bırakmıstı. Diğer taraftan Aleksios ile 1. Kılıç Arslan, en tehlikeli ortak düşmanları olarak gördükleri Bohemund'a karsı birlesmislerdi.
Esaretten kurtulan Bohemund, Edessa Kontu ll. Baudouin [1100-1 1181 ile antasarak yeniden Müslümanlara karşı taarruza geemis iken. Musul Emiri Cökürmüs tarafından Harran önünde yenilgiye uğratıldı. ll. Baudouin [Le Bourgl ve kuzeni Joscelin esir d üstü [7 Mayıs 1104)'2 llbnü'l-Esir. X, 1987:303-304: Fulcherius Carnotensis 1969: 177- 180; Vitlermus Tyrensis 1943: 456-459: Runciman 11-1992: 34-36: Demirkent 1987: 81-93: Sevim 1999: 95-96). Harran bozgununda büyük kayıplar veren Antiocheia ordusu çareyi Bohemund ve Tanered'in pesinderı kaçmakta buldu. Edessa'ya kaçarak canını kurtaran Bohemund, efendisi esir düsen şehrin yönetimini yeğeni Tancred'e verdi. Eli silah tutan hemen herkesi Harran yenilgisinde kaybeden ve gelecek yıllarda Narman efendilerinden görecekleri eziyetlerden bihaber Edessa halkı. iradesini ortaya koymaktan uzak bir durumda bu karara boyun eğdi !Demirkent 1997: 83).
Bundan sonra bölge Halep Türk Emirleri ile Franklar ve Bizans arasında bir mücadeleye sahne olur; Bizans bir kısım toprakları ele geçirir. Bu olaylardan sonra Bohemund, Antiocheia'yı Tancred'e bırakarak Batıya döner ve orada topladığ ı kuwetli bir ordunun başına geçerek, Aleksios'a karşı bir sefer yapmaya karar verir [Mateos 2000: 224; Süryani Mikhail, terc. Andreasyan-11 : 481. Bu yolculuk esnasında Bizans gemileri tarafından yakalanma endisesi duyan Bohemund, ltalya'ya sorunsuz gidebilmek icin bir oyun planlar. Anna Komnena Alexias'ta 11996: 357-359) bu planı detayları ile anlatırken, bu maceradan duyduğu nefret ve kini de saklamaz.
1105 yılı basında Apulia'da kendi topraklarına ulasan Bohemund, daha sonra Roma'ya giderek Pa pa ll. Paschalis [1099-11181 ile görüsür. Daha önceden Piskopos Manasse tarafından Ateksios'un aleyhine çevrilmiş olan Papayı, Doğudaki Latin Kilisesinin büyük düşmanının lmparator Aleksios olduğuna dair telkin ve ikna etmesi çok zor olmadı. Öyle ki, Bohemund Fransa'ya doğru seyahatine devam ederken, Bizans'a karsı kutsal savası vaaz etmek direktili ile papalık Legatı Bruno onun yanına katılmış bulunuyordu. Bu durum Haçlı Seferleri tarihinde bir dönüm noktasıydı. Zira artık Bizans Imparatorluğu'nun gücünü kırmayı amaclayan Narman politikası. resmi Haçlı Seleri siyaseti haline gelmişti. Her ne kadar Pa pa ll. Paschalis sonradan bu düşüncesizce davranışı dolayısıyla Pişmanlık duyup üzülecekse de: olan olmustu artık. Bu durum Batı sovalyeterinin ve uluslarının Bizans imparatorunun gururuna karşı duydukları alınganlığın, onun zenginliğine karşı hissedilen kıskanclığın ve kendilerinden farklı bir ibadet şekline sahip olan Hristiyanlara karşı duyu.an güvensizliğin kilise tarafından da haklı görülerek, resmen onaylanması manasına gelmekteydi. Bundan sonra artık, Papa fikrini değiştirmis bile olsa, Bizans'a karşı yapılacak her türlü düşmanlık bunlara mübah görünecekti. Diğer taraftan Bizanslılar da en çok korktukları şeyin gerçekleştiğine tanık oluyorlardı. Öyle ki, Bohemund ile Papa ll. Paschalis 11099- ı ı 1 Bl arasındaki bu anlaşma, Doğu ile Batı kiliselerinin birbirinden ayrılmasını gerçekleştirmek hususunda Kardinal Umberto ile patrik Mikhail Kerullarios arasındaki bütün tartışmalardan daha büyük bir rol oynamıştır [Runciman 1992-11 : 39-40).
Batıda iki buçuk yıl süren ikameti esnasında Bizans aleyhine büyük bir propaganda kampanyası yürüten Bohemund, Hristiyanlar arasında Aleksios'un Hristiyanlığa ihanet ettiğini ve Haçlı hareketinin ba-
"Üç yıl boyunca Musul'da esaret altında yasayan ll. Baudouin, Musul Seleri 111071 esnasında ı. Kılıc Arslan'ın eline gecti. Fakat Kılıc Arslan'ın birkac ay sonra Cavlı ile giristiği mücadelede ölmesiyle Cavlı'nın eline gececek ve bir yıl sonra da Cavlı taralından serbest bırakılacaktır lbkz.lbn'ül Esir 1991 : 368 vd.: Oemirkent 1996b: 56).
Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selçuklular • 45
şarısızlığa uğramasında onun büyük payı olduğunu yaymaya çalıştı. 1106 yılı sonlarına kadar Fransa'da kalan Bohemund sonra Apulia'ya döndü. Vakit kaybetmeden Bizans Imparatorluğu üzerine bir Haclı Seferi icin hazırlıklara hız verdi. 9 Ekim 11 07'de Epiros kıyılarında bulunan Avlonya'ya çıkarak bütün gemilerini yaktı, Dyrhakhion !Durazzo. Drac)'ı kuşattı. Fakat imparator, Normanların bütün girisimlerini akamete uğratmak ve Dyrhakhion'u kurtarmak için Güney-Doğu sınırını fedaya hazırdı. Bu amaçla Aleksios Selçuklu Sultanı 1. Kılıç Arslan 11 092-1107) ile barış yapmakla kalmayıp, ondan ücretli asker de temin etmişti llbnü'l Esir 1991 -X: 342). Bizans'la daha önceki savaşlarında olduğu gibi yine donanmasızlığının güçlüklerini cekmekteydi. Bizans ordusu onun !talya ile olan bütün bağlantısını kesmis ve sahiliabluka altına almıştı. Bundan sonra esas Bizans ordusunun kuşatmas ı gerçekleşti. Yaz ilerledikçe Normanlar dizanteri, malarya ve aclık yüzünden perişan olurken, Aleksios"un Normanların maneviyatını bozma amacıyla başvurduğu ve Anna Komnena'nın 11996: 399-403) hayranlıkla bahsettiği yalan haberler yayma, reisierine sahte mektuplar gönderme gibi savaş hileleriyle sonuca ulaştı. Eylül ayında mağlup olduğunu kabullenen Bohemund, Aleksios'a teslim oldu. Bunun üzerine imparator ile çok alcalt ı cı bir anlaşma olan ··oevol !Deabolis) Antlaşmast""nı [11 08) imzalamaya mecbur olan Bohemund, imparatorun yüksek hakimiyetini kabul etmek ve özellikle Antiocheia için vassallık yemini vermek zorunda kalmıştır IRunciman 1992-11:40-41; Demirkent 1997: 85; Bailly: 327). ltalya'ya dönen Bohemond, 6 Mart 1111'de öldü. Tancred, Bohemund'un Aleksios ile yaptığı anlaşmayı tanımadı. 1112'de Tanered de öldüğünden Bizans adınaNorman tehlikesi bir müddet için askıya alınmış oldu IBastav 1999: 63-64).
ikinci Haçlı Seferi: Gelişen ilişkiler
Edessa·nın yaklaşık elli yıl süren Haçlı hakimiyetinden sonra, 24 Aralık 1144'te lmadeddin Zengi tarafından fethedilmesi, Islam dünyasında büyük bir sevinç yaratırken, Haçlılar üzerinde ve Avrupa'da büyük bir şok yaratmış ve 1101 yılı Haçlı ordularının Anadolu'da imha edilmesinden sonra yaklaşık yarım asır kadar duraklamıs olan Haçlı hareketinin yeniden başlamasına neden olmuştur. Doğudan gelen
acil yardım çağrıları üzerine Papa lll. Eugenius 11145-1153) tarafından planlanan Haçlı seferi. Fransa Kralı VII. Louis'in 11137-1180) katılımı ve Avrupa'da sözü en çok geçen kişilerden biri olan Basrahip Bernard de Clairvaux'un çabaları sayesinde uygulamaya konulabildi.
Edessa'nın kayb ı ndan sonra Antiocheia ve Kudüs Krallı ğı'nın da Türk tehtidi altına girmesi nedeniyle, Kudüs Kraliçesi Melisende 11131-1152) ile Antiocheia Prinkepsi Raymond de Poitiers 11136-11491. yardım talep etmek üzere Prinkepsliğine bağlı Cebel şehrinin Piskoposu Hugue'ün başkanlığında bir heyeti Roma'ya göndermeye karar verdiler lOtta von Freising 1966:443; krş. Runciman 1992-11: 205 vd.). Bu sırada Viterbo'da Papa lll. Eugenius'un yanında bulunan çağdaş Latin tarihçi Otto von Freising 11966: 4431. Piskopos Hugue'ün Kasım 1145"te papalık sarayında "'Edessa'nın kaybından sonra deniz ötesindeki kilisenin maruz kaldığı tehlikeyi gözyaşları içinde anlattığını ve bu konuda Romalıların ve Frankların krallarından yardım rica etmek üzere Alpleri geçmeye niyetli olduğunu duydum·· şeklinde yazma ktadır.
Bu görüşmeler neticesinde Doğuda olup bitenlerden haberdar olan Pa pa lll. Eugenius !1145-1153), yeni bir Haclı Se fe ri organize etmek üzere önce Fransa Kralı VII. Louis'ye ve sonra da 1138'de Papalığ ın
desteğiyle tahta geçen Alman Kralı lll. Konrad'a başvurdu. Vetralla'da bulunan Papa 1 Aralık 1145 tarihinde VII. Louis, asilzadeleri ve Fransa'daki bütün Hristiyanlara hitaben yayınladığı ve Haçlı Seteri çağrısında bulunduğu "Bu/la" da, Doğu'da durumun kötüye gittiğini, Urfa'nın Müslümanların eline geç
mesiyle şehrin Latin Başpiskoposu ll. Hugue din adamları ve diğer birçok Hristiyan ile beraber orada öldüğünü, kutsal emanetlerin ayaklar a ltına alı ndığın ı . Doğu Kilisesinin ve bütün Hristiyanl ı ğın büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirtmekteydi !Altan 2003: 12-13).
VIL Louis Vezelay'daki toplantıdan sonra. topraklarından geçeceği ülkelerin liderleriyle müzakere başlattı. 1146 yılında Manuel Komnenos'a gönderdiği elçiler vasıtasıyla topraklarından gecmek için müsaade isterken, parası karşılığında ordusuna yiyecek temin etmesini rica etti. Manuel de Kral Louis ve Papa'ya cevaben yazdığı mektupta, Haçlıların kendisine sadakat yemini etmeleri halinde bu istekleri yerine getirebileceği ni iletti IOdo de De u il 1948: 11). Bu istek, Manuel'in büyükbabası Aleksios döneminde Haçlı birliklerinin topraklarından geçerlerken yarattıkları problemterin etkisiyle olsa gerek, Haçlı Seferi konusunda ciddi endişeler tasıdığının göstergesiydi. Bu nedenle Manuel. Haçlıların ülkesinden geeisi esnasında muhtemel kargaşayı önlemek ve Haçlıların kontrol dahilinde geçişlerini temin için tedbirler almaya başladı.
46 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1
Bu arada Haçlı birliklerinin takip edeceği güzergahın belirlenmesi ve krallık icin bir naib seçilmesi amacıyla Bernard de Clairvaux'nun da hazır bulunduğu. Alman, Fransız, Bizans ve Narman elçilerinin katılımıyla bir toplantı düzenlendi. Üç gün süren toplantı esnasında bazı Fransız asilzadelerinin, hile
kar oldukları gerekcesiyle Bizanslılara güverımediklerinden dolayı deniz yolunun takip edilmesini istedikleri görülür. Uzun süren tartışmalar neticesinde Bizans toprakları icinden geçen Birinci Haçlı Seteri güzergahının kullanılması görüşü kabul edildi. Ancak daha seferin başlangıç aşamasında taraflar
arasında baş gösteren görüş ayrılıkları ve güvensizlik, ileride olacak olayların habercisi gibiydi.
Alman ve Fransız birlikleri arasında muhtemel bir çatışmayı önlemek. yiyecek ve diğer bütün ihtiyaçların ı daha kolaylıkla karşılamak amacıyla orduların ayrı ayrı ilerlemesi kararlaştırıldı (Willermus
Tyrensis. RHC, Occ.,l: 736; terc. Krey 1943-11: 165]. Önce yola koyulan ve sayıca çok ka labatık ve karmaşık bir yapıya sahip olan Alman ordusunun geçtiği topraklar üzerinde gerekti ihtiyacları karşılandı
ğından çok büyük sorunlar yaşanma mışt ı r. Kinnamos'un kaydına göre Haciıla ra güvenmeyen ve satdır
maları ndan endişe duyan Manuel, Alman biriliklerine Bizans'a kötülük amacıyla gelmediklerini yeminle tasdik etmeleri halinde kendilerine Bizans topraklarında hoş karşılanacakları ve güvenli geç iş sağ
lanacağını i letmişti r. Almanlar Bizanslılara zarar vermeyeceklerine, Türklerle savaşmaya geldiklerine dair Manuel'e yemin vermiştir (Khoniates, CSHB, XXII, 1835: 81; terc. lşıltan 1995: 40-41; Kinnamos,
CSH B, XXV, 1836: 6 7; terc. Demirkent 2001: 54-55).
imparator Manuel her ne kadar Batıya sempati duyuyorsa da, Bizans'ın o yıllarda içinde bulunduğu du
rum nedeniyle Avrupa'nın yardımına ihtiyacı yoktu. Aksine yeni bir Haçlı Seferi Bizans icin yeni sorun ve sıkıntı manasına gelmekteydi. Zira Ikinci Haçlı Seferinin başlaması Bizans'ın Batı politikasın ı altüst etmişti. O dönemde Sicilya ve Apulia'yı ele geeiren ve 1130'da Palermo'da krallık tacı giyen ll. Roger'ın Güney ltalya'da giderek güçlenmesi nedeniyle müşterek tehlike karşısında Bizans-Alman yakınlaşma
sı gerçekleşmiştir. imparator ll. loannes Komnenos ile lll. Lothar arasında gerçekleşen ittifak, ll. loannes lll. Konrad döneminde de devam etmiş, Manuel'in imparatorluk döneminde, onun Konrad' ın baldı
zı ile evlenmesiyle ittifak yinelenmişti. Işte böyle bir dönemde Bizans ' ı n istenmedik misafirleri olan
Haçlıların gelişi ve bu durum karşısında Bizans yönetimi ve halkın ı n sergilediği tutum Niketas Khoniates'ın Historia'sında şu şekilde dile getirilmektedir:
"Kral, felaket habercisi bir kuyruklu yıldız gibi birden bire ortaya çıkmış ve sonra da Bizansiara
rahat bir nefes aldırarak /Doğu istikametinde yeniden kaybolup gitmisti. Kısa bir süre sonra (4 Ekimi onu Franklar (burada Fransızlari izledi ve lmparator Manuel de artık yeniden eskisi gibi
kendisini ülkesinin sorunlarına vakfedebildi. Ama bir taraftan da Almanların iaşesiyle ilgilenmekteydi ve bunların geçtikleri yol boyunca yiyecek stoklarını hazır bulunduruyordu. Ancak bir taraf
tan da, uygun yerlerde onlara tuzaklar hazırlamıştı; birçok Batılı bu tuzaklarda hayatını yitirdi.
Şehirler kapı ların ı kapayıp onların pazarlarda alış verişte bulunmalarına müsaade etmiyorlardı. Bizanslılar surlar üzerinden iplerle sepetler sarkıtıyor, talep ettikleri ve Almanların bu sepetler icine koydukları paraları yukarı çekiyor ve ancak bundan sonra canlarının istediği miktarda ek
mek veya diğer yiyecekleri aynı sepetlerle aşağıya gönderiyorlardı. Batı lıların, her şeyi gören Tanrı'nın gözleri önünde, zavallı fakir hacılara hiç acımarlan eksik ölçü kullanan, din kardeşlerine bir
şeyler hediye etmek bir kenara, onlar icin hayati önem tasıyan yiyecek tokmalarını ağızlarından kapan dolandırıcılara ettikleri beddualar, bu haksız hukuksuz kişi lerin kılını bile kıpırdatamıyordu. Halkın süflT tabakası, kendilerini bile bile insani toplum dışında tutan ahlaksızlar, hacılara
hiçbir şey vermiyorlardı. Bunlar sarkıttıkları sepeti yukarıya çektikten sonra paraları ceplerine atarak kaçıp gitmekte ve bir daha orada görünmemekteydiler. Bazıları hatta ununa kireç katmak
suretiyle ekmekleri zehirlemekteydiler bile.
Bunu, rivayet edildiği gibi, gerçekten imparatorun mu tertiptediğini bilemem; ama kanun dışı ve caniyane olduğu da kesin. Ancak herhangi bir şey satmak isteyen ltalyanlara (Haçlılaral verilmek
üzere bozuk ayarlı sikkeler basıldığı ve bunun da· hiç tartışmasız imparatorun emriyle yapıldığı muhakkaktır. lmparator bu hususu zaten saklamaya da çalışmadı. Kısacas ı, bunlara ve onlardan
sonra geleceklere, Bizanslılar'a karşı sefer etmekten ürkmeleri icin sürekli bir uyarma olması imparatorun bunlara yapmad ığ ı ve yapıırmadığı hiçbir kötülük kalmadı" [CSHB, XXII,1835: 88; terc. lsıltan 1995: 44).
Sayime Durmaz • Haclıtar, Bizans ve Setçuktutar • 47
Konya önüne kadar ilerleyen Manuel, şehri kısa bir süre kuşattıktan sonra sonuç alamayacağını aniayıp yardımcı kuvvetlerin Sultan 1. Mesud'a (1 1 07-1155] yardıma geldiğini duyunca. sehrin çevresini yağma ve tahrip ederek çekilmek zorunda kalmıştı IKionamos CSHB. XXV, 1836: 44 vd.; terc. Demirkent 2001: 39vd.J. iste bu sırada Manuel Avrupa'da ikinci Haçlı Seleri'nin başladığı haberini aldı. Yeni bir Haçlı Seferinin Bizans açısından yaratacağı tehlikeleri ve Sicilya Kralı ll. Roger'ın artan düşmanca tavırlarını da göz önüne alarak Sultan 1. Mesud ile bir anlaşma yapmanın Bizans çıkarına olduğu kanaatine vardı. Öyle ki Süryani Mihael !Chabot lll: 275] Frankların gelisi üzerine korkuya kapılan Bizans ve Selçukluların kendi ülkelerinin güvenliği için barış yaptıklarını belirtmektedir. Ancak bu aniasma Haçlılar tarafından Manuel Komnenos'un Hristiyanlığa ihanet etmesi seklinde algılandı !Oda de Deuil 1948:55; Levthcenko 1999: 2051. Öte yandan, Ikinci Haçlı Seferi ordularının henüz bu anlaşmadan haberdar olmadığı dönemde bile Bizans topraklarından gecerken neden oldukları zararlar ve taraflar arasındaki iliskilerin kötü gidişatı. hatta Haçlıların Bizans'ın başkentine bile saldırmayı düşünmeleri Manuel'in Türklerle barış yapmasının kendi cıkarları acısından ne kadar doğru bir karar olduğunu göstermektedir (Chalandon 1912: 357; Runciman 1992-11: 220 vd; Demirkent 1997:1 03; Altan 2003: 441. Ancak bu antasma yüzünden Manuel, Batılılarca Hristiyanlığa ihanet etmekle suçlanacaktır. Önasya'daki Alman ve Fransız orduları, Sam surları önünde. Selçuklulardan çok açlık ve hatalı örgütlenme nedeniyle telef oldular. Manuel, Haçlı ların başarısızlığını önlemek için fazla bir girişimde bulunmadı; bu yüzden davranışı, Batıda Yunanlıların hainliği olarak nitelendirildi. Yine de, Sicilya Normantarına karşı lmparator lll. Konrad ile 1149'da ittifak anttasması imzalayarak bu işten karlı çıkmıştır [Levthcenko 1999: 205].
Haçlıların alısılmıs küstahlıkları ile Bizans topraklarından geçişi Almanlar ile Bizanslılar arasındaki i liş kiyi oldukça olumsuz bir noktaya sürükledi. iliskilerin ne derece gerginlestiğini taraflar arasında Konstantinopolis önünde çarpışma çıktığını belirten Kinnomos detaylarıyla anlatmaktadır (bkz. Kinnamos 2001: 59vd]. Bu arada Manuel'in, ll. Roger'a yakınlığı bilinen Fransa Kralı VII. Louis ile olan iliskisi daha da kötü bir gelişme göstermiştir. Öyle ki Kral Louis'in maiyyet i arasında, daha o zamanlar, Haclı ordusu ile Konstantinopolis'i zaptetme düşüncesi mevcuttu {Ostrogorsky 1995: 353; Levthcenko 1999: 205]. Bu durumun farkına varan Manuel, önce her iki kraldan da vassallik yemini talep etmiş, ancak daha sonra bundan vazgeçerek bir an önce onların Anadolu'ya geçirilmesini sağlamıştır. Fransızların yaklaşmakta olduğunu haber alan lll. Konrad Anadolu'ya doğru yola koyulmus, ancak ordusu 1. Mesud karsısında Eskişehir önlerinde büyük bir yenilgiye uğramıştır [15 Ekim 11471. Bu arada Manuel ile uzun süren müzakerelerden sonra Fransa kralı VII. Louis'de Anadolu yakasına gecmistir. Louis'in ordusu sağ kalan Alman birlikleriyle birteserek Antiocheia istikametine yöneldiler. Yerli halka yapılan zulümler, Fransızlada Almanlar arasında görülen anlaşmazlıklar ve Latinterin Bizanslılarla çarpışmaları içinde, geçilmesi güç bir arazide yapılan yürüyüş Haçlıların gücünün büyük bölümünün kaybıyla neticelendi.Yolda hastatanan lll. Konrad Ephesos IEfesl'ta Haçlı ordusundan ayrılmak zorunda kalırken; VII. Louis adamlarını setalet içinde bırakıp, asilzadeleriyle birlikte gemiyle Suriye'ye doğru yelken açmıştır !Norwich 1998: 2781.
Kral Louis saltanat naibi St. Denis Manastırının basrahibi Suger'ye yazdığı mektuplarından birinde bütün felaketleri "imparatorun sözüne sadık kalmayısına ve bizzat kendi kabahatlerine" yüklemektedir [RHGF, XV, 1878: 496; Oda de Deuil 1955: 1071. Bu başarısızlık nedeniyle lmparator Manuel Komnenos'un suçlanması, ikinci Haçlı Seferinin Bizans karsıtlığıyla ünlü Fransız vakanüvisi Oda de Deuil tarafından daha ısrarla ve büyük bir hırsla tekrarlandığı gibi, pek az istisnası ile batı tarih yazarları tarafından da günümüze kadar sürdürülmüştür. Runciman'ın [1992-11: 227] vurguladığı üzere Haçlı Seferlerinin felaketle sonuçlanan olayları ve karsılasılan güçlükler. Batı ile Doğu Hristiyanların ı birbirine düşman etmek hususunda o kadar büyük rol oynam ıslard ı ki, bu suçlamaların gayet dikkatle yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Oda de Deuil (bkz. Berry 1948] Bizanslıların yetersiz miktarda zahire depo ettiklerinden ve bunlar icin i nanılmaz fiyatlar talep ettiklerinden, yetersiz nakil araçları ve iyi olmayan rehberler sağladıklarından ve daha da önemlisi Hristiyan kardeşlerine karşı Türklerle ittifak ettiklerinden yakınmaktadır.
lmparator Manuel bu Haçlı Seferinin düzenlenmesini ne istemiş, ne de davet etmişti. Çünkü. Bizans diplomasisi bu arada Müslüman hükümdarları birbirine düşürerek yalnız bırakmasını pek güzel öğrenmisti. Her tarafa ulasan Haçlı Seteri türünden büyük bir hareket haberinin bütün Müslümanları Hristiyanlık karsısında tek cephe kurmaya sevk edeceği muhakkaktı. Ayrıca, Bizans toprağında misafir konumunda olan Haçlıların takındıkları tavı r da Manuel'in-sempatisini kazanmaktan cok uzaktı. Bu sart-
48 • Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi • Cilt 1
lar allında daha iyi bir muamele beklenemezdi. Zira Haçlı şovalyelerinden bazıları bunun bilincindeydi. Ancak imparator Manuel"in Türklerle barış anlaşması yapmasını Batılılar ne aniayabiliyor ve ne de affedebiliyorlardı. Bizans stratejisinin çok geniş icapları onların anlayış kapasitelerini asmaktaydı. Başkaca, imparalordan inançsıziara karşı yardım talep ederken, onun memleketinin aynı zamanda aleakcasına baska bir Hristiyan devleti taralında taarruza uğradığı gerçeğini bilmezlikten geliyorlardı IRunciman 1992-11:227-2281.
Manuel son yıllarında. Değuyu ihmalin yol açtığı tehlikeyi nihayet lark etmiştir. 1162 yılında gerçekleşen Türk-Bizans dostluk anlaşmasıyla Sultanı ll. Kılıç Arslan 11155-11921 önemli bir rakibini geçici bir süreyle dahi olsa saf dışı bırakmış ve Anadolu'daki diğer Türk beylerini ortadan kaldırıp Anadolu birligini gerçekleştirmek icin vargücüyle mücadeleye başlamıştı !Cay 1983:511. Sultan Kılıç Arslan, beylikleri yı ktıktan sonra, 1. Friedrich Barbarossa'nın kışkırtmasıyla Bizans'a karşı daha tehditkar bir tutum izlemeye başladı. 1162 Türk-Bizans dostluk anlaşmas ın ı n bozulma nedenleri arasında ll. Kılıç Arslan ile 1. Friedrich Barbarossa arasındaki dostluğu da saymak mümkündür. Çünkü, Bizans'ın Anadolu Türk Beyliklerini ll. Kılıç Arslan aleyhine k ışk ırlmasına mukabil , Sultan ll. Kılıç Arslan da Bizansın Batı'daki en büyük hasmı olan '"Kutsal Roma-Germen Imparatorluğu .. iddiasındaki Friedrich Barbarossa ile ittifak kurmuştu . Bu durumun göstergesi ise. akınlarının gittikce şiddetini arttırmasıyd ı . Manuel'in Anadolu kıyılarını korumak için çifte savunma hattı oluşturması da pek işe yararnadı !Levtchenko 1999:2081.
1176'da Manuel, Andronikos Valatzes kuzeydoğuda Neocaesaria'ya saldırdığı sırada, Selçukluların başkenti Konya'yı kuşatmaya karar verdi. Ama, harekat iyi planlanmadıgından, saldırılar aynı zamanda gercekleştirilemedi. Iki sefer de başarısızlıkla sonuçlandı. Manuel'in Myriokephaton IPhrygia dağlarındal yakınlarında. ihtiyatsızca dar bir boğaza dalması ile Bizans. gerçek bir felaketle karşılaştı. Bu bozgunla çöken Bizans ordusu savunmaya gecmek zorunda kaldı ve Anadolu'daki Bizans topraklarını korumakta çok güclük çekti. Myriokephalon (Karamıkbeli] Savaşı '3 [bkz. Khoniates. CSHB. XXII, 1835: 232vd; terc. Isıilan 1995: 123 vd.), Selçukluları Anadolu'dan kovma umudunu tümüyle yok etti. Manuel yönetimi uzun sürmüş ve dışta basarılı olmuştu. Ama imparatorluk, bu dönemden askeri açıdan zayıflayarak cıktı; ekonomisi tam anlamıyla çökmüştü ILevtchenko 1999:2081. Myriokephalon felaketi Franklar için de Bizans'a olduğu kadar ağır bir darbe olmuştur. Bütün güvensizlik ve anlaşmazlıklara rağmen Franklar, güclü bir Bizans'ın varlığırın, Müslümanların ve Türklerin zaferine karşı son bir dayanak olduğunu biliyorlardı. O sırada Kuzey Suriye zayıf bir cocuk olan el-Melik el-Salih'in elinde bulunduğu için bu savaşın önemini çok sonraları fark edebildiler IRunciman 1992-11:3461.
Manuel'in ölümünden sonra oğlu ll. Aleksios kücükken, nalplik görevini, halk ı n hiç sevmedlgi bir Latin, Antiocheia Prinkepsi Raymond de Poitiers'ın kızı ve imparatorun dul eşi Maria üstlendi. Maria, yönetimi imparatorun akrabası. sadece zenginleşmekle ilgilenen. Bizanslıların nefret ettiği, sırtını yabancılara dayamıs vasat bir kisi olan Protosebastos Aleksios'a bıraktı. Yeni hükümetin otorite kuramayısı, iç çekişmeler ve saray çevrelerinde nalplik konusunda dönen entrikalar uzun süreden beri homurdanmakta olan halkın tepkisine yol açtı. Yönetimin, halkın çıkarlarına aldırmadığını sıkı sık ortaya koyması, halk nazarında Latinterin durdurulmadığı taktirde .. Romalılar .. , kesinlikle kölelestirecekleri kaygısını doğurdu. Sonueta 2 Mayıs 1182'de Maria'nın naibelik yönetimine karsı bir isyan çıktı. Latinlere düşman olan halk tarafından imparator naibi ilan edilen. 67 yasındaki Andronikos Komnenos şehre girer girmez Rumlar 60.000 kişinin yasadığı Latin mahallelerine saldırmışlar ILevthchenko 1999: 214-2151. kaçamayan tüm Latinleri öldürmüşler. Papa'nın temsilcisi Katelik Piskoposunun kafasını keserek bir köpeğin kuyruğu na bağlamışlar ve köpeğin o kafayı şehrin sokaklarında sürüklernesinden keyif almışlardı. Latin mahalleleri ve hastaneleri dahi yağmalanarak icindekilerle birlikte ateşe verilmiş, yaklaşık 4000 Latin de [Venedikli. Cenovalı. Sicilyalıl T:irklere köle olarak satılmıstı. Bu vahşi saldırıdan gemilere binip Canakkale Boğazı yoluyla kaçabilen şanslı Latinler ise Anadolu kıyılarına ulaştıklarında buradaki köy ve şehirleri ta lan edip yakmaktan ve insanları öldürmekten çekinmemislerdi. Ayrıca ülkelerine dönünce Rumiara karşı kendi vatandasiarını kinlendirmek, onları Hristiyanlık ve insanlık düşmanı olarak tanıtmak icin, onların devletini yıkma istegini yaymak icin ellerinden geleni yapmıslardı [Levtchenko 1999: 216; Umar 1998: 1221.
Dördüncü Haçlı Seferi: Bizans'ın Çöküşü
Komnenos hanedanına son verip tahta yükselen Angeles hanedan ı imparatorları zayı f kişilerdi. Bu ailenin ilk imparatoru ll. lsaakios Angeles tarafından tahttan indirilmis ve gözlerine mil çeki lerek oğlu
"Genis bilgi icin bkz. Cay 1198372· 94).
Sayime Durmaz • Haclıtar. Bizans ve Setcuktutar • 49
Kandil zarfmdan detay Konya Mevlana Müzesi
50 • Anadolu Selcuktutarı ve Beylikler Dönemi • Ci lt 1
Aleksios ile birlikte hapse atılmıştı. Yüzyıllardan beri Bizans'ı kıskanan ve bu kıskanclığı Haclı Seferleri döneminde gittikce tırmandırarak koyu bir nefrete dönüstüren Avrupa'nın, Bizans Imparatorluğunu yıkmak ve Istanbul patrikliğini Roma'nın hül(mü altına almak ihtirasıyla yanıp tutuşarak beklediği fırsat artık doğmak üzereydi (Ostrogorsky 1995: 382-383; Demirkent 1997: 1681. Artık Alman Imparatorunun üstünlüğü yerini büyük Papa lll. lnnocentius'un hakimiyetine bırakmıstı ve bu da Batının Doğu politikasında yeniden Haçlı düşüncesinin ön plana çıkmasına yol acmıstı . Papa'nın planına göre Bizans'a silahla boyun eğdirmeyecek, aksine kilise birliği yoluyla papalığa itaat ettirilerek Batı Hristiyanlığının yanında Haçlı Seferine katılması sağlaoacaktı (Angold 1984: 2921.
lll. lnnocentiusu unvanıyla 8 Ocak 1198 tarihinde Papa seeilen Giovanni Lotario, Haçlı Seferleri hareketini, Papalığın tarihi bir misyonu olarak kabul ediyor ve "Cennette en yüksek seviyeye sahip olan Papa ' nın, dünyada da en büyük hükümdar olması gerekir" görüşünden hareketle Batıdaki tüm laik kralları kilisenin yönetimi altında tutmayı amaçlıyordu (Demirkent 1997:1671. Kiliseterin birleştirilmesini sağlamak amacıyla lmparator lll. Aleksios ve Konstantinopolis Patriği ile yazışmalar gerçekleştirerek, onları "tüm kiliseterin anası ve başı" Roma Kilisesi'nin evrensel yetkisini tanımaya davet etti'~. Daha öncekilere kıyasla oldukca güçlü ifadelerle yapılan bu iddialar imparator ve patriği oldukca rahatsız etti (Beck 1992: 80; Nicol 2000: 120-1211.
Papa lll. lnnocentius'un yanında yeni Haçlı hareketinin odağında bütün harekete hakim olarak, hedefi Haçlı birliklerini Bizans'a karsı yöneltmek olan Venedik Cumhuriyetinin bas yöneticisi Doge Enrico Dandole yer almakta idi. Enrico Dandolo, Venedik'in doğudaki üstün durumunun güvenceye alınmasının ön sartını Bizans devletinin ortadan kaldırılmasında görmekteydi (Ostrogorsky 1995: 3831. Dandolo, bu yıllarda Venedik Cumhuriyeti'nin özellikle doğu limanlarında yürüttükleri deniz ticaretinden ve Outremer halkının sömürülmesinden elde ettiği olağanüstü zenginliğini güvenceye almak için Bizans imparatorluğunun yok edilmesini zorunlu görüyordu. Gerçekten. Bizans imparatorlarının vaktiyle dara düşülen durumlarda Venediklilere tanımak zorunda kaldıkları kapitülasyonların kaldırılması, daraltılması yolunda girisimleri ve ayrıca başkent Konstantinopolis halkının sömürücü Uitinlere olan düşmanlığı, Venedik cıkarları icin büyük tehlike oluşturmaktaydı (Umar 1998: 1201.
1201 'de tahttan indirilip gözlerine mil cekilen ll. lsakios ile birlikte zindana kapatılmış olan Prens Aleksios'un bir yolunu bulup zindandan kaçarak, kız kardeşi irene Angelina ile evli olan Alman Imparatoru Philipp von Schwaben'den tahta gecmek icin yardım istemesi, Venedik önderliğindeki, Bizans düşmanlarına. kardeş bir Hristiyan toplumuna karşı sefer düzenleme bahanesini verdi. Philipp onu iyi karşılamış ve bu sırada yanında bulunan Boniface de Montferrat ile tanıstırmıstı. Bu üc şahsın dostluğu ve alacakları karar, Bizans icin vahim sonuclar doğuracaktı (Demirkent 1997: 170). Aleksios, lmparator olunca kendi destekcilerine Bizans ülkesinden bazı topraklar, hazineden büyük paralar vermeyi vaadediyordu. Philipp bu istek doğrultusunda çalışmaya başlayarak, Venedikliler başta olmak üzere Dördüncü Haçlı Seteri'ni düzenieyecek devletlerle anlaştı. Böyle bir fırsatı değerlendirip Konstantinopolis üzerine sefer düzenlemeye en istekli olanlar dogal olarak Venediklilerdi (Umar 1998: 121; Demirkent 1997: 1701. Aleksios amcasının yerine kendisini Bizans tahtına cıkarmaları halinde Haçlıların Venedik'e olan borçlarını ödemeye, Mısır seteri icin para ve iaşe yardımı yapmaya ve Haclı ordusuna 10.000 kişilik bir Bizans birliği vermeye hazır olduğunu bildirdi (Villehardouin 2001: 70). Böyle bir teklif Batı dünyasının Bizans'a karşı uzun zamandır içinde biriktirciği kızgınlık ve kıskançlık duygularını tatmin icin bulunmaz bir fırsattı.
Kutsal Ülkeye gitmek isteyen Haclıların bir kısmının karşı koymasına rağmen, Ortodoks Bizans'ı dinden dönmüş sayan ve kutsal görevleriyle böbürlenen saygısız, üstünlüklerine inanmış olan bazı Haclılar, düşmanlıklarını asla gizleyememekte ve Konstantinopolis'i diğer bir Kudüs olarak ele geçirecekleri günü hayal etmekteydiler (Bailly: 3311. Sonueta Haçlı birlikleri 24 Haziran 1203'te Konstantinopolis önlerine ulaştı. Çoğu, o zamanlar pek geri bir uygarlık düzeyinde bulunan Avrupa'nın kırsal ya da yarı kırsal bölgelerinden gelme askerler, şovalyeler, dünyanın en zengin, en uygar kentinin güzelliğini, görkemli yapılarını hayranlıkla ve hasetle seyrederken, Konstantinopolis surları dibinde Imparatorluğun paylaşılması pazartığı yapılmaktaydı. Ingiliz ve Danimar.ka kökenli ücretli askerlerden oluşan Sehrin koruyucu birliklerinin kahramanca direnişine rağmen şehir, 13 Nisan 1204'de düştü. Böylece büyük Constantinus zamanından beri zaptedilemez hüviyetini korumuş, lranlıların , Arapların, Avar ve Bulgarların müthiş saldırı larına karşı koymuş olan "Tanrı 'n ın koruduğu kent"; Haçlı ve Venediklilere ganimet oldu (Ostrogorsky 1995:3861. Kente da lan Haclılar. Homo homini lupus" özdeyişinde büyük gerceklik payı bulunduğunu bir kez daha gösterdiler (Umar 1998: 1221.
" Kisiıiği ve icraatlan hakkında ge ni s bilgi icin bkı. Beck (ı992: 78-aıı.
" lll. ınnıcentius'un lmparalor lll. Aıkesios ve Konsıanlinopolis Paırigi ile yaıısması ve onlann yanıtlan hakkında genis bilgi icin bkz. Brand (1968: 224-2291. Nicol (1976: 165-1471.
" "Insan. insanın kurdudur".
Sayime Durmaz • Hactıtar, Bizans ve Selcuktutar • 51
·.
Şamdan detayı Ankara Etnografya Müzesi
1182'de, UHinlere yapılanların öcü alınırcasına, çoluk çocuk, kadın erkek binlerce Bizanslı ayırım yapılmaksızın öldürüldü. lrzına geçitmedik pek az kadın, kız kaldı; manastıra kapanmış genç ya da yaslı rahibe ve basrahibeler dahi bu vahsetten esirgenmedi. Sistemli bir sekilde kentin soyulması gerçekleştirildi. Haçlı komutanları adamlarını ya engellemediter ya da engellemek istemediler. Kent üç gün
boyunca açgözlü ve uzun süren kuşatmanın cılgına çevirdiği askerlerce yağma edildi. Öyle ki, Bizanslılar bu insanların Hristiyan olduklarına inanmakta dahi güclük çekmekteydiler (Nicol 1979: 121. Özellikle kiliseler, manastı rlarda bulunan tüm kutsal eşyalar calındı. Bütün Haçlı ordusu şehrin her tarafında para eder ne buldularsa söküp, kırıp, çıkarıp bunları üç kilisede yığdılar ve sonra her seye değer
biçilerek listeler düzenlediler. Sırada askerlere birer pay, çavuşlara daha cok pay, subaylara daha fazlası verilmek suretiyle ganimetin paylaşılması gerçekleştirildi. $ehrin meydanların ı süsleyen, ilkçağ
dan kalma tunçtan yapılmış sanat eseri heyketterin dahi eritilmesi yağmanın büyüklüğünü göstermesi bakımından önemlidir (Umar 1998: 122; Levtchenko 1999: 2281.
1204 yı lındaki vahşete kendi gözleriyle tanık olan Niketas Khoniates' in: "Lanet olas ı Latinler !. .. ] bizim mallarımıza göz dikmiştir ve ırkımızı yok etmek isterler!...] Bizlerle onlar arasında bir kin uçurumu vardır, onlarla candan birlesemeyiz ve her konuda onlardan farklıyız" sözleri Roma'nın yasasına uyan herkesi köpek olarak gören sapkın Yunanlılara saidırmanın caiz olduğunu savunan Dördüncü Haçlı Seleri ordularına vaaz eden rahiplerin sözlerine verilen bir yanıttı. Pa patığın savunmaya çalıştığı "Hrıstiyan
kardeşliği" nin anlamı yerini küfürlere bırakmıştı. Geri dönülmez noktaya yaklasılmıştı artık, Latinterin şehri almas ı , Yunantarla Latinler arasında XII. yüzyıl boyunca olgunlaşan uzlaşmaz çelişkiterin manlıki neticesiydi IBalard 2002: 1981.
Hristiyanlığın iki kanadı arasındaki iliskilerin yaklaşık iki asırdır bozulmuş olması, sadece kafideri değil Hristiyanları hedef alan ve başlatıcısı Papa'nın bile engel olamadığı bir garip Haçlı Seleriyle sonuç
lanmıstı. Peki bu noktaya nasıl gelinmisti? Villehardouin'in belirttiği gibi, öngörülemeyen kosulların kaçınılmaz zincirlenisi, Robert Clari'nin elestirdiği Haçlı komutanlarının toprak açtığı, Hohenstaufen en
trikaları, Venediklilerin ticari hırsiarı ve Papalığın Kiliseterin birliğini ne pahasına olursa olsun gerçekleştirme arzusu gibi faktörlerin ortak neticesiydi bu. Doğu Hristiyanlığı. Papalık tarafından vaazedilen ve Batı şovalyeliği tarafından hayata geeiriten kutsal savaş düşüncesini anlamıyordu. Bizans Haçlı Se-
52 • Anadolu Selçuklulan ve Beylikler Dönemı • Cilt 1
teri'ne katılmayı reddetmiş ve kendi ç ı karlarını savunmak için çoğunlukla bu seferterin önüne engeller çıkarm ı ştı. Tüm bunların ortak sonucu ola r,ak ise, XII. yüzyılda Batı'da mezhepçi, kadınsı ve kalleş Yunan imgesi ; Doğu'da ise Bizans'ın masaisı zenginlikleri ve kutsal emanetleri karşısında büyülenmiş,
kaba ve ahlaks ı z Latin imgesi ortaya çıkmışt ı r (Balard-Ducellier 2002: 240-2411.
Sonuç
islam dünyas ındaki bölünmüşlük nedeniyle Haçlı Seferlerine karş ı başlangıçta güçlü bir tepki gösterilememiştir. Sultan Melikşah'ın ölümünden sonra yaşanan büyük taht kavgaları sonucu devlet otoritesinin zayıflamasıyla yaşanan siyasi bölünmüşlük nedeniyle isLam dünyasının en güçlü devleti ola,rak Selçuklular, üzerlerine düşen görevi tam olarak yerine getiremediler. Büyük Selçuklu sultanları, ya Berkyaruk gibi vakit bulamad ı klarından veya Muhammed Tapar gibi emirlerini göndermekle yetinmelerinden ya da Sencer gibi doğuda yaşamayı tercih etmelerinden Suriye'ye gelişlerinden beri Haçlılar ile etkili ve sistemli bir mücadeleyi sürdürememişlerdir. Bu durumu fırsa t bilen Haçl ı devletleri çevredeki Türk ve Arap emirlerle mücadele ederek, kısa sürede Suriye ve Yukarı Mezopotamya'yı ele geçirdiler. Kendi iç meseleleri dolayısıyla Haçl ı tarla bizzat ilgilenemeyen Selçuklu sultanları, bu görevi Kürboğa, Cavlı, Cökürmüş, Tuğtekin , Mevduk. Artukoğ lu llgazi, Artuklu Belek, Aksungur Porsuki, lmadeddin Zengi ve Nureddin Mahmud gibi tanınmış Türk komutan ve beylerine b ı rakmışlardı r. Bununla birlikte Selçuklu melikleriyle emirlikleri arasında zaman zaman ortaya çıkan anlaşmazlıklar birtakım cepheleşme ve dolayısıyla ittifaktara kadar gitmişti r. Öte yandan, Anadolu Selçukluları Haçlı tarla mücadele konusunda elinden gelen gayreti göstermiştir. Sultan 1. K ı lı ç Arslan 1101 'de arka arkaya üç Haçlı ordusunu imha ederek Anadolu topraklarını Haclılara kapa mıştı r. Yine Ikinci ve Ücüncü Haçlı Seterleri sırasında Sultan Mesud ve ll. Kılıç Arslan'ın üstün gayretiyle Haçlı lara Suriye'ye doğru geçme teşebbüsleri sonuçsuz kalmıştır.
Bizans'a ve dolayısıyla tüm Doğu Hristiyanlarına yardım sloganıyla başlaya n Haçlı hareketi , onlara faydadan çok zarar verdi. ·Kuşkusuz bu neticenin sağlanmasında tara fların Izledikleri siyaset ve seferler
esnasındaki münasebetler belirleyici rol oynamıştır. Bizans imparatoru Aleksios ve ardılları zor durumda olan devletini korumak ve kurtarmak amacıyla, geniş ölçülerde ittifaktarla düşmanı düşmana
karşı kullanmış, Normanlara karşı Venedik ile birleşmiş, Peçeneklere karşı Kumanları kullanmış, Türklere karşı Franklardan taydalanmış ve hatta zaman zaman Franklara karş ı Türklerle anlaşma yoluna gitmişt i r. Ne var ki, Haçlıtarla Bizans arası ndaki amaç ve üslCıp farklı lı kla rından dolayı daha baş
langıçta ortaya çıkan problemler zamanla daha da derinleşm i st i r. Temeli geçmişe dayanan ha fızalar
daki düşmanlık tohumları ve başlangıcından itibaren gelisen soğuk, itici ve karş ı lı klı nefret duyguları na dayalı i lişk iler, Haçlıların verdikleri zarar ve küstahlık larıyla beslenince, Bizans'ın hedef seçildiği Dördüncü Haçlı Seferi şekl inde meyvesini vermiştir.
Sayime Durmaz • Haclılar, Bizans ve Selçuklular • 53
.,