A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI...

24
VAKFI ELAZIG YAYINLARI : e A o ISLAM'I 1 A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi I) Yayma Doç. Dr. Fikret KARAMAN Müftüsü ANKARA - 2002

Transcript of A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI...

Page 1: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

TÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2

e A o

ISLAM'I 1 A A B Ki 1

(Edibe Can Müftülük Sitesi Konferansları I)

Yayma Haiırlayan:

Doç. Dr. Fikret KARAMAN Elazığ Müftüsü

ANKARA - 2002

Page 2: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

DİN DAVETÇİLERİNDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER*

Mücahit ASLAN**

YAHUDİLİKTE İBADET VE DİN ADAMLARI Yahudilikte kutsal kitap Talmut'tur. Talmut yallllZ Yahudilerin

anlayabildiği gizli ibareler manzumesidir.Talmud'a göre Tanrı Yehova yahudi milletini üstün ve imtiyazlı bir millet olarak yaratmıştır. Diğer insan­lar insan bile değildir. Onlar köpek ve domuzdur. Yahudileri Tanrı Yehova yaratmamış olsaydı, dünyada bereket olmaz, güneş doğmaz ve yağmur yağ­mazdı. Talmut'a göre Tanrı bütün insanları sömürme hakkını kendi öz evladı Yahudi milletine vermiştir.İnsanlara merhamet haramdır, başkasının malı Yahudi 'ye helaldir. Bir Yahudi melekten de üstün bir yaratılışa sahiptir, Yahudi dininde milletin yegane tanrısı, milli ilah Y ehovadır. Y elıova, Yahu­dilerin özel ilahıdır. 1

Yahudilikte ibadet günlük, haftalık ve yıllık olmak üzere üç bölümde icra edilir. Günlük ibadet sabah, öğle ve akşam dua şeklinde yapılır. Haftalık ibadet, Cumartesi günü istirahat ve dua ile geçirilir. Yıllık ibadetler, belirli zamanlarda kutlanan bayramlarla büyük oruç gününü içine alır.2

Yahudiler ibadetlerini "sinagog"larda yaparlar. Sinagog, Kudüsteki Mabedin yıkılmasından sonra Yahudilerin ibadet için kullandıkları yapılara verilen addır. Türkiye'de bu yapılara verilen ad Havra'dır.Yahudilikte din adamları vardır ve bunlara Haham adı verilir. En önemli ibadetleri, Sina­goglarda Haham tarafından okunan Tevrat parçaları ve ilahilerdir. Bunlar seslice okunur. İbadetler, sinagoglarda olduğu gibi, evlerde de yapılabilir. İbadet esnasında Kudüs dönülür; başa bir takke, sırta bir cübbe alınır, ibadete kadınlar alınmaz; ancak başları örtülü olarak seyredebilirler. Yahudi ibade­tinde bir düzen, disiplin, huşu yoktur. Bunlar, Yahudi ibadetinin esasını teş­kil eder.3

HIRİSTİYANLIKTA İBADET VE DİN ADAMLARI

Hıristiyan inancına göre, insanoğlu doğuştan günahkardır; her çocuk kirli doğar. Bu, ilk insanın işlediği suç ve günahın miras yoluyla insanlığa geçmesinden ileri gelir. Tanrının adaleti böyle tecelli etmiştir .

• 16.05.2001 .. Fırat Üni. ilahiyat Fak. Öğr. Gör. 1 Ahmet KAHRAMAN, Mukayeseli Dinler Tarihi, İst 1985, s.332 2 KAHRAMAN, a.g.e. s. 333 3 GünayTÜMER, Abdurrahman KÜÇÜK, Dinler Tarihi, Ank. 1993, s. 225-226,

83

Page 3: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Hıristiyanlıkta Allah inancı Teslis akidesi üzerine kurulmuştı'.ır.Bu da Baba-Oğul ve Ruhu! Kudüs'tür. Baba Allah'tır; Oğul İsa, onun oğludur. Kutsal ruh ise, bu iki tanrıdan çıkmış aynı derecede tanrıdır. Üçü de ebedi ve ezelidir. Tanrılık bakımında aralarında fark yoktur.

Hıristiyan inanışına göre, dünya hayatı esastır. Dünyada iyi ömür sü­ren, rahat ve mutluluk içinde yaşayan, ahirette de rahat ve mutlu olur. Dünya hayatında iyi insan; kilise ve din adamları nezdinde temiz olan insandır, te­miz olan insandır. Bu sebepten her Hıristiyan, günahlarım papaz önünde, ki­lisede itiraf etmek ve günahlardan kurtulmak mecburiyetindedir.

Hıristiyan ibadeti puta tapma şeklinde tezahür eder, evvelce günde yedi defa olan günlük ibadet (dua) bugün sabah ve akşam icra edilmektedir. Buda kilisede, topluca yapılır. En uzi.ın ayinler (dua), Pazar ayinleridir. Yıl­lık ayinler; Noel, Paskalya, Şekil değiştirme, Meryem ana günü, Haç yortusudur.4

Hıristiyanlıkta din adamı vardır. Buna papaz, ibadet edilen yere de kilise denir. Hıristiyanlıkta mutlak otorite ,l<llisedir. Vaftiz, Evlıaristiya, ·gü­nah çıkarma, nikah kıyma ve ölülerin takdisi kilisenin vazifelerindendir.

Hıristiyanlıkta ibadet kilisede, cemaatia ve papaz nezaretinde yapı­lır.Bununla beraber ferdi dua ve oruç da vardır. Kilisenin sembolü haçtır: İbadete çağrı çan ile olur. İbadetler günlük, haftalık ve yıllıktır.5

Hıristiyanlıkta papazlar, kiliselerde kutsal kitapları olan İncillerden pasajlar ve ilahiler okurlar.Hıristiyan inancına göre İnciller, Tanrının yö­netmesi ile,İncil yazarları tarafından hatasız olarak yazılmış olma özelliğini kurumaktadırlar. Havariler ve İncil yazarları, konuşurken ve yazarken tanrı ile, tanrının iradesi ile konuşmuş ve yazmışlardır.

Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa dünyada iken, ona İncil adı ile müstakil bir kitap nazil olmuştur. O'nun böyle bir gayesi de yoktu. Böyle birşey de istememiştir. Bir talimat da vermemiştir. Hz. İsa halkın arasında dolaştığı üç yıl boyunca, sadece konuşmuş ve insanlara hitap etmekle yetin­miştir. O, dünyadan ayrıldıktan sonra, İncil adı ile bir kitap bırakmıştır. İncil, Hz. İsa'nın vefatından sonra, onun talebeleri tarafından, Hz. İsa'nın öğreti­leri, mucizeleri ve onda gördükleri bir takım mucizelerine, ilaveler yapılmak suretiyle bu günkü İnciller meydana gelmiştir.6

~KAHRAMAN, a.g.e. s. 334-335 5 TÜMER, KÜÇÜK, a.g.e. s. 264 6 Şaban KUZGUN, Dört İncil Fark:lılık:lan ve Çelişkileri, İst. 1991, s. 92-93,

84

Page 4: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

MÜSLÜMANLIKTA DİN ADAMI

İslam dini milli değildir. Belli bir ırka veya belli bir zaman için gel­memiştir. Bütün insanlara dil, renk, bölge vb. farklılıklar gözetmeksizin hi­tap eder. Kıyamete kadar da devam edecektir. İslam'ın sahibi Yüce Al­lah'tır; Kitabı Kur'an-ı Kerim, Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) dıdslam'da ibadet için, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi mutlak manada ibadet etme yeri yoktur (Kilise ve Havra gibi). Müslümanlıkta ca­mide ibadet edilebileceği gibi, evde, tarlada, çölde, kırda, havada (uçakta), suda(gemide) yönünü kıbleye dönmek şartıyla ibadet edilebilir. Cemaatle ibadet edildiği gibi, tek başına da ibadet edilebilir. İbadete usulünce kadınlar ve çocuklar da katılabilirler.

İslam dininde, ibadet ederken mutlaka Kur'andan ayetler okunur.

İslam'da Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki gibi mutlak manada din adamı veya din adamlığı müessesesi yoktur. İbadet için böyle bir müesse­seye veya kişiye ihtiyaç yoktur. Yani İslam'da ruhbanlık ve ruhban sınıfı yoktur. İslam'a göre insanlar analarından tertemiz ve İslam fıtratı üzere do­ğarlar; hiçbir günalıları yoktur. Ayrıca insan, yaptığı hatalar için Allah'tan bizzat kendisi af ve mağfiret diler; aracıya tefeciye gerek yoktur. Ancak İs­lam' da, Ali İmran süresinin 104. ayeti gereğince İrşad, davet gurubunun oluşturulması emredilmiştir.

İYİLİGİ EMR, KÖTÜLÜKTEN NEHY

"İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men'eden bir topluluk olsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir. "7

"Bu ayet, bir İslam irşad teşkilatının kurulmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü Hakka davet için bir gurubun görevlendirilmesini, yetiştirilmesini

emretmektedir. "8

"Hayra çağırmak, iyiliği emir, kötülüğe engel olma, bütün, Müslümanlara farz-ı kifayedir. Bu yapılmayınca hiçbir müslüman mes'uli­yetten kendini kurtaramaz. Bu iş için özel bir gurup görevlendirilir. Görev­lendirilen insanlara, bu iş farzı ayın olur ve fakat bunlar görevlerini yerine getirmezlerse, sorumluluk önce bunlara, ikinci olarak da herkese teveccüh eder. Tevhid nizamı bozulduğu zaman, ortaya çıkacak şer ve bela da yalnız zalimlere isabet edip kalmaz, herkese bulaşır.9

7 Al-i İrnran/104 8 Süleyman ATEŞ, Kur'an-! Kerim ve Yüce Meali, s.62 9 Elmalılı, M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İst. 1992, I/407

85

Page 5: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Lokman, öğütlerine devamla, "Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene (bu yolda) sabret. Çünkü bunlar, yapıl­ması gereken işlerdendir." 10

"İyiliği emredip, kötülükten sakındır. Diğerlerini kemale erdirmek, toplumu doğruluğa götürmek için, başına gelene de sabret. Yani iyiliği em­redip kötülüğü yasaklamak, kolay değildir; onlara sabretmek gerekir. " 11

Üzerinde yaşadığımız ihtiyar dünya, yüzlerce fikir ve cereyanın pa­zarı haline gelmiştir. Her fikir ve cereyanın çok sayıda takdimcisi, reklamcısı ve taraftarı mevcuttur. Çağımızın kitle iletişim araçları da göz önüne alına­cak olursa, doğru ile yanlışın ne derece birbiriyle yan yana getirildiği, yanlı-: şın nasıl doğru kılığına sokulduğunu anlamakta zorluk çekmeyiz. Bu gün sa­dece Türkiye değil, bütün dünya bu mücadelenin ve kargaşanın içindedir.

Doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın ayırd edilmesi oldukça zorlaş­mıştır. İnsan idraki, benciliği sebebiyle, bulduğunu zannettiği doğruları baş­kalarına kabul ettirmek için her yolu denemekte , teknik imkanları da amaç­ları doğrultusunda kullanmaktadır. En haklı ve doğru fikirler, mensuplarının güçsüzlüğünden veya bilgi eksikliğinden dolay; anlatılamamaktadır. Yanlış ve haksız fikirler ise, savunucularının gücü ve imkanlarının çokluğu sebe­biyle, kendi ülkelerinin sınırlarını da aşarak başka devlet ve milletleri de te­sir sahasına almaktadırlar. 12

Günümüzde Türk milletine , bazı devletler tarafından haksız ve mak­satlı olarak atfedilen "Ermeni soykırımı" iddiası, bunun en güzel misalidir. Öyle zannediyorum ki bu gün Türkiye IMF ve Dünya Bankasına borçlu bir ülke değil de, ginneye çalıştığımız Avrupa topluluğunun her yönüyle geliş­miş güçlii bir ülkesi olsa, tarihinde ve arşivindeki, Türk milletinin geçmişte sınırları içerisindeki, sadece Ermenilere değil tüm ırklara mensup insanlara, nasıl insan haklarının, eşitliğin, hürriyetin,adaletin, hoşgörünün sunulduğunu bu devletlere anlatabilsek, bu doğruyu onlara kabul ettirebilsek, sanıyorum dünyanın hiçbir yerinde layık olmadığımız, yapmadığımız bu gibi haksız if­tiralara maruz kalmayız.Onun için doğru olan geçmişimizi tüm dünyaya ıs­rarla anlatınalı ve ikna etıneliyiz.

Milletimizin bu zararlı tesirlerden korunabilmesi, ancak İslam'ın her seviyedeki insanımıza ehli tarafından en doğru bir şekilde anlatılıp öğretil­mesine bağlıdır. 13

ıo Lokman/17 11 Elmalılı-VI/274 12 İsmet ERSÖZ, Din Öğretimive Din Hizmetleri Semineri, Ank. 1991, s. 453 13 ERSÖZ, a.g.e. 453

86

Page 6: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Türk milleti olarak bu milletin evladına İslam dininin öğretilme zo­runluluğunu, millet olarak geçirdiğimiz terör ve buhranlar bir daha ortaya koymuştur. Bu gerçek devletimizin en üst düzey seviyesinde de dile getiril­mektedir. Umarını icraatı çok geç olmaz.

İslam: Dhıinin kurallarının eğitilmesi bir eğitim ve öğretim faaliyeti olmakla beraber geniş anlamda bir davet, tebliğ ve irşad görevidir. 14

Bu görev Müslümanlara bizzat Kur'anda yüce Allah tarafından yu­karda zikrettiğimiz Al-i İmran 104, Lokman 17. ayetlerde belirtilmektedir. Bu ayetler gereğince, müslüman toplumlarda, milletlerde tam teşekküllü din davetçileri, din görevlileri veya diyanet teşkilatlan kurulmuş; ayrıca bu gö­revlileri yetiştiren orta mektepler ve yüksek okullar kurulmuştur. Bunlar da görevlerini en güzel şekilde yerine getirmektedirler.

kiye.

DA'VET, DA'VETÇİ

Davet : Allah (c.c.) ın ebediyet yolu

Davetçi: Bu yolun hak yolcusu.

Davet : İlk ve son dava,

Davetçi: Hz. Muhammed (s.a.v.) in davetinin rahmet ve şifa unsuru.

Davet : Mü'minnin kalbindeki gerçek,

Davetçi : Onu dış dünyaya çıkaran enerji.

Davet : Müslüman'ın hayat doktrini,

Davetçi : Bu doktrinin icra organı.

Davet : Kur'an semasında parlayan güneş,

Davetçi: Onun önündeki zulmet bulutlarını açan anahtar.

Davet : Muhteşem bir vahdet deryası,

Davetçi : İnsanları ona sürükleyen iman nehri.

Davet : İslam'ın batlı sabası,

Davetçi : İnsanın ruhunu, fikrini, kalbini bu esintiyle dolduran fıs-

Davet : İlalıi aşkın kaynattığı volkan,

Davetçi : Kötülükleri silmek için onu patlatan aksiyon.

Davet : Tevhid pınarının abı hayatı,

14 ERSÖZ, a.g.e. 453

87

Page 7: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Davetçi : Varlık çölündeki insanın suya olan hasretini gideren kevser.

Davet : Hakkın adalet nizamı

Davetçi :O adaletle haksızlıkları eriterek,beşerin kalbine doğruluk ve mana fidanını diken bahçıvan

Davet : Bir Kürsi-i hakikat,

Davetçi : Bütün varlığı ve benliğiyle insanı ona oturtacak, onu madde ucurumlarından kurtaracak olan, İslam nizamını tedris ettiren müder­ris.

Davet : Şuurlu mü'minin nur ampulü,

Davetçi : Bu ampule iman ve ibadet akımını bütün engellere rağmen götüren hat.

Davet : Varlığın hayat iksiri,

Davetçi: Onu insan ruhuna akıtan enjektör.

Davet : Bütün peygamberlerin davası,

Davetçi : Madde davalarını yıkıp, rahmet denizini yaran asa.

Öz olarak ifade edersek:

Davet : Halık-ı Zül celalden, Cebrail (s.a) aracılığı ile Cebeli Nur ufuklarında Hz. Peygamber (S.A.V.)'e inmeye başlayan vahiy,

Davetçi : Bu vahyin silinmez izini, yıpranmaz eserini, kısılmaz s e­sini ve tükenmez hazinesini, insanın kalbine, fikrine ve bütün hayatına nokta nokta neşredecek el.

Görülüyor ki, dava büyük, da'vet çetindir. Tarih boyunca bu böyle olmuştur.

Hz. İbrahim (a.s.) kavmini Allah çağırdığı, geçiciyi değil, kalıcıyı, gerçeği gösterdiği için ateşe

atılmıştır.

Hz. Musa (a.s.), kavmini sapıklıktan kurtarmak, onları doğruya, gü­zele sevk etmek istediği için boğulmak istenmiştir.

Hz. Muhammed (s.a.v.) ve daha birçokları, insanları, din ve dünya saadetine davet ettiği için birçok zulme ve güçlüklere maruz kalmışlar ve öl­dürülmek istenmişlerdir.

Fakat ne ateş Hz. İbrahim'i yakmış, ne de deniz Hz. Musa'yı boğ­muş ve ne de Hz. Peygamber öldürülebilrniştir. Zira, kökünde iman bulunan

88

Page 8: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

bir azim, temelinde Hak bulunan da'va ve davetçi, maddi kuvvetlerin, maddi silahlarıyla kırılamaz, zedelenir ama, öldürülemez, yok edilemez. 15

Bakınız davetçiyi Yüce Allah nasıl vasfediyor.

"(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve ben Müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir.

DAVETÇİLERİN İRŞADCILARIN ÖZELLİKLERİ

İslamın ortaya koyduğu birleştirici, yapıcı ve insanları birbirine yak­laştırıcı fonksiyonu toplum içinde yaymayı üstlenecek tebliğ, davet ve İrşad görevlilerinde elbette bir takım özelliklerin bulunması gerekir.Çünkü onlar, Peygamberlerin varisleri kabul edilmişlerdir. İnsanları doğruya, iyiye güzele yönlendireceklerdir. Nelerin doğru, yanlış olduğunu öğretecek, eşya ve olaylar hakkındaki sorulara, uydurmalardan uzak, doğru olan bilgileri vere­ceklerdir.

Yerine göre umut olacak; toplumun birliğini, yardımlaşmasını,

kardeşliğini besleyen, ayakta tutan, milliyetçilik bağlarını güçlendiren işiler olacaklardır. Yerine göre gönül doktoru olacak; hataya ilaç bulacak, kindar yüreğe sevgi zerk edecek, öksüzü şefkatle bağrına basacak, kalbi günah ve hatalarla kararmış olanlara tövbe yolunu öğreteceklerdir. 16 Zira Yüce Al­lah(c.c.) Kur'anda "Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinden ve yanlarından koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye ka­dirsin." derler. "17 Nasuh tevbe, imana dair makamların ilki, hak yolculuğu­nun başlangıcı, (sevgiliye) ulaşma kapısının anahtarıdır. Zira lügatte tövbe dönmek, ıslahatta ise, kabahatten, kabahat olduğu için pişmanlık duyarak vaz geçmek demektir. 18 Hz. Ali (ra)a sahih (nasuh) tövbe nasıl olur diye sorulduğunda, Hz. Ali (r.a.) şöyle cevap verir Tövbenin sahih olması için altı şart gerekir. 1- Yaptığına pişman olmak, 2- Gaflet ettiğin farzları yerine ge­tirmen, 3-Gasbettiğin hakkı geri vermen, 4- Eziyet ettiğin kimseden özür di­lemen , 5- İşlediğin günahı tekrarlamamaya azmetmen,6- Nefsini Allah'a itaatle eğitip, günah işlerken zevk aldığın gibi, Allah'a itaat ederken de sı­

kıntı çekmendir." 19 İşte bu sebeplerden dolayı tövbe çok çok önemlidir. Zira

15 Mustafa SUBBAG, İslam Davetçilerinin Vasıflan (Ter. Ö. ÖZTOP), s. 8 16 ERSÖZ, a.g.e. 453 17 Tahrim/8 18 Elmalılı, VIII/164 19 Mevdudi, Tefhimu'l-Kuran, İst 1996, VI/408

89

Page 9: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

bir Müslüman'ın hayatında şu iki sözcüğün yeri ve önemi büyüktür: "Özür dilerim" "teşekkür ederim" işte bu iki sözcüğün hayata geçmesi nasuh bir tövbe ile gerçekleşir.

İslam Tarihinin parlak devirlerinde, Peygamber varisi vasıflı din gö-' revlileri, camide imam, minberde hatip, kürsüde vaiz, sınıfta öğretmen, dışa­rıda cemiyetin rehberi, toplumun atan nabzı olmayı başarmışlardır. Günü­müz din görevlisinin de, toplum içinde bu müstena mevkiyi almaması için hiçb~r geçerli sebep yoktur. Aksi takdirde insan toplumuyla ilgili benzer olaylar tarih sayfalarında yer almazdı.Yeter ki, günümüzdeki din görevlisi de geçmişteki seçkin sebeplerinin sahip oldukları, yüce sıfat ve özelliklerle be­zenmiş olsunlar. 20

O halde bir din davetçisinin de, görevlisinde bulunması gereken özellikler neler olmalıdır. Bu soruya cevap verirken, bütün peygamberlerde müşterek bulunması gereken, doğruluk, güvenirlilik, zeki olmak gibi bazı

özellikleri hatırlamamız lazımdır.Bunun yanında Yüce Allah'ın "Üsve-i hasene" "güzel bir örnek diye" diye nitelediği son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) i, taşıdığı özellikleri -öğrenmek, onları hem hayata ge­çirmek hem de din görevlisinin, görevini yaparken mutlaka kendisini onun varisi olarak görüp, bir takım hasletlere sahip olması şuurunda olması gere­kir.

Ehliyetli bir davetçi duygusuna sahip, dinini,imanını ve bütün insan­lığı tehdit eden tehlikeleri sezen, uyanık, şuurlu ve mes'uliyyet faziletli bir insandır. Tarihimizde bu tür insanların, Müs1ümanları her sahada zirveye ulaştırmış, onları bütün dünyaya örnek yapmışlardır. Zira bu insanlar bir da­vetçide bulunması gereken bütün özellikleri üzerlerinde taşıyorlardı. Bu yüzden her davetten köklü ve müspet sonuçlar alıyorlardı. O halde şimdi bir davetçide olmazsa olmaz olan zaruri özellikleri sırayla sayalım.

1- Davetçi, sağlam, canlı, şuurlu ve derin bir alda ve imana, inanca sahip ol­malıdır.Hz. Ebubekir misali

2- Davetçi, kuvvetli bir bilgiye salıip olmalı, her türlü fikir cereyanlarını ve toplumun durumunu çok iyi tanımalıdır. Kendisi için hiçbir meseleyi ha­fıf ve önemsiz görmeden büyük bir gayretle inceleme ve araştırma yap­malıdır.

3- Davetçi, davet ettiği hususları önce kendi nefsinde ve şahsi hayatında haıfiyen tatbik etmelidir.

20 ERSÖZ, a.g.e. 454

90

Page 10: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

4- Davetçi, davet metotlarını çok iyi bilmeli, çokça araştırma yapmak süra­tiyle topluma en güzel hitap şekilleriyle hitap etme yeteneğini kazanmalı­dır. Toplumun rağbet ettiği kitle iletişim araçlarını takip etmeli ve aynı zamanda onlardan istifade etmesini bilmelidir.

5- Davetçi, tam bir anlayış ve aklı selim sahibi olarak zamana ve çevreye nüfuz etmelidir.

6- Davetçi, sabır, ihlas, kanaat, şecaat, hoş görürlük, cesaret ve sebat gibi İslam ahlakının üstün vasıflarına sahip olmalıdır.

7- Davetçi, diğer davetçilerle işbirliği yaparak, müşterek bir plan ve metot birliği içinde tedbirli ve düzenli hareket etmeli, karışıklıklara meydan vermemelidir.21

AKIL VE İMAN

Din davetçisinin birinci özelliği tıpkı Peygamberimizde olduğu gibi kamil bir akla sahip olmaktır.Çünkü Peygamberimiz"İnsanın dini aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur. "22 buyurmuşlardır.Çünkü din davetçisi bilir ki en zor şeylerden birisi insanla uğraşmaktır. Onun için din davetçisi işinde aklını iyi kullanacaktır. Çünkü yapılacak iş şekilsiz hamuru yoğuracal( ve ona şekil vermektir. Bu uğurda en usta insan Hz. Muhammed (a.s.)dır. Zira O, yüksek aklı sayesinde, bu zoru aşmış ve imkansız gibi görünen bir olayı başarmıştır. Her biri kendi başına ayn yaşayan, bir birine düşman, insanlık ve medeniyetten uzak, bir vaziyette bulunan Arapları birleştirmiş, tek vücut haline getirmiş ve bir insanın katlanması zor olan ağır aza ve cefalara göğüs gererek onları bir gaye etrafında toplamıştır. Arap kabilelerini kendisine, uğ­runda bütün varlıklarını feda edecek şekilde bağlamıştır. Bütün bunlar, his ve heyecanla değil, akıl ve mantığını ön plana geçirerek gerçekleştirilmiş­tir.23

O halde din davetçisi, his ve heyecanı ile değil, akıl ve mantığı ile hareket ettiği takdirde, toplum içinde insanları bir amaç etrafında toplaya­bilecektir. Çünkü çağdaş insan aykırı görüşe talıarnmül edip saygı gösteren insandır, unutmamak lazımdır ki aklın yolu birdir.

Din davetçisinin sahip olacağı en önemli ikinci özelliği, derin ve ol­gun, gelişen ve artan, sağlam ve kuvvetli bir imana sahip olması lazımdır. Bahsettiğimiz iman, hiç şüphe yoktur ki İslam'a imandır. O İslam ki, yıkıl-

21 Muhammed SUBBAG, 22-23 22 Es-Suyuti, el-Carniu's-Sağir, Mısır, Tarihsiz, II/16 23 ERSÖZ, a.g.e. 454

91

Page 11: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

mağa ve çökmeğe yüz tutmuş insanlığı, kurtaracak, ayakta tutacak biricik ilahi nizamdır. Çünkü İslam, insana, dünyada mükemmel bir saadeti tattıra­cak, ahirette ise, insanı gerçek kurtuluşa erdirecek tek sistemdir.24

İslam tarihinde bu tereddütsüz ve sağlam imanlı güzel insanların ör­nekleri çoktur. İşte onlardan ikisi:

AKIL VE İMANA MİSAL

"Miraç olayının ertesi günü, Ebu Bekr, bizzat Resulullah'ın başında geçen miraç hadisesini bizzat onun ağzından dinlemesinden önce, bazı put­perestler ona şöyle dediler:

- Dostunun son olarak anlattığı bu yeni şeyi yani semalara uruc ettiğine ve Allah tarafından kabul edildiğine dair sözlerine ne dersin" baka­lım

Ebu Bekr hemen şu cevabı verdi:

-"Onun ağzından çıkan her sözün doğruluğuna inanıyorum."25 diye­rek "Sıddık" unvanını alan Hz. Ebubekir'in imanı gibi bir imana sahip ol-ması lazımdır. -,

Hz. Muhammed (a.s.) a ilk vahiy geldikten sonra evine gelerek gör­düklerini ve ilk inen ayetleri okudukian sonra .

-"Sen daima eli açık ve cömert idin, iyilik yapardın; fakir ve muhtaç­lara daima yardıma koşardın. Muhakkak ki Allah seni şeytanın aldatmalarına uğratmayacaktır. "26 diyerek teselli ve teskin ettikten sonra 07na inanan ilk Müslüman kadın olma şerefine eren, dünyanın en mutlu ve kutlu ailenin sultanı olan Hz. Hatice (r.a.) nın imanı gibi bir imana sahip olmak gerekir.

"İmandır ki o cevher ki, İlahi ne büyüktür ...

İmansız olan paslı yürek sinede yüktür. "27

Diyen Akif imanın kalp için dolayısı ile insan için ne kadar önemli ve gerekli olduğunu ne güzel ifade ediyor.

BİLGİ

Din davetçisinin önemli özelliklerinden birisi de en azından, Kur'an, sünnet, İslam Tarihi gibi konularda tam bir bilgiye sahip olmaktır. Çünkü din davetçisi bilir ki Kur'anda Yüce Allah 750'den fazla ayette ilim'le ilgili emir

:ıı SABBAG, ag.e. s.26 25 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İsl 1995, I/133 26 Hamidullah, a.g.e. II/82 27 M. Akif, Safahat, İst. 1973, s. 21

92

Page 12: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

ve tavsiyeleri vardır. Peygamberimizin en önemli dualarından birisi de "Al­lah'ım ilmimi artır."28 olmuştur

Davetçi "Hakiki marifet, imanı kaybetmemektir, biraz da dini bilgi oldu mu yeter" diyemez. Mükemmel bir imana sahip olmanın yanında bilgili olmak da mecburiyetindedir. İmanla ilim arasında eşitlik sağlamak ve her ikisinde sağlam ve kuvvetli tutmak, davetçinin başta gelen özelliklerinden­dir.

Allah'ü Azimüşşan, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)e indirdiği Kur'anı Kerim'de ilk emri niçin "oku ... "29 diye vermiştir. Ve yine niçin Kur'anda "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"30

"Allah, içinizde iman edenlerle, ilme nail olanların derecelerini yük­seltir."31 buyurmaktadır.

Evet, neden Hz. Peygamber(s.a.v.): "İlim tahsili için sefere çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır."32 " Allah'u Teala, her ki­min hayrını murad ederek, onu dinde alim ve fakih kılar."33 "İlim talep et­mek, her Müslüman'a farz dır."34 buyurarak, inananları, ilme, bilgiye teşvik etmektir.

Şu halde davetçi mutlak surette bilgili olacaktır. Bilgi, yalnız başına davetçiyi, belki mükemmel bir davetçi yapamaz. Fakat diğer özelliklerle be­raber, davetçide zaruri olarak bulunması gereken bir esastır.

Aslında din davetçisinde zorunlu olarak bulunması gereken Kur'an, Hadis, İslam tarihi v.b. gibi dini bilgiler yanında Allah Resulü'nün "İnsan­lara akıllarının kavrayacağı şekilde hitap ediniz."35 sözü gereğince din davet­çisi sadece dini ilimlerle sıkışıp kalmamalı, sosyoloji, psikoloji ve pedagoji gibi ilimlerden de yeteri kadar nasibini almalıdır.

Zira Allah Resulünün, Kur'anda "Allah'ım ilmimi artır."36 demesi­nin istemesi, önemli bir mesajı vermektedir. Din görevlisine vahiy geleme­yeceğine göre onun, okuyan, kendisini yenileyen kişi olması gerekir. Çünkü

28 Taha/114 29 Alak/l 30 Zümer/9 31 Mücadele/11 32 Muhyiddin Nevevi, Riyazu's-Salihin, Ank. 1970, III/6, H. No: 1414, 33 Nevevi, a.g.e. III/2 H, No: 1405 3-1 Muhammed b. Süleyman, er-Raduni, Büyük Hadis Külliyatı, İst 1996, I/55, H. No: 218 35 el-Acluni, Keşfu'l-Hafa, I/255, No: 92; Mektebetü'l-Turasi'I-İslam, Halep, Tarihsiz, s. 36 Taha/114

93

Page 13: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

insanların eğilimleri, arzulan, problemleri yıllar geçtikçe çoğalmakta, çeşit-· lenmekte ve değişmektedir.37

DAVETÇİ, DAVET ETTİGİ ŞEYİ ÖNCE KENDİSİ

YAŞAMALIDIR

Din davetçisi, söylediği şeylerin etkili ve yararlı olmasını istiyorsa önce kendi nefsinde tatbik etmeli bunu da herkese kanıtlamalıdır. Bakınız bu gerçeği, önemine binaen Yüce Allah Kur'anda nasıl güzel ifade ediyor "Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz.Yapamayacağınız şey­leri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır."38 ... "Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sa­dece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam yalnız Allah'ın yardımı iledir. Yalnız ona dayandım ve yalnız O'na döneceğim."39

Bu ayette Şuayb (a.s.) ağzından peygamberlerin en önemli özelliklerinden birinin, peygamberlerin ümmetlerine tebliğ ettikleri şeyleri her şeyden önce kendi nefislerinde yaşarlar; sözleri ile özleri, kalpleri ile amelleri birbirine uyar; ümmetlerine tebliğ ettiklerine muhaJ.if davranrrıayacakları olarak belir­tilir.

Görülüyor ki Yüce Allah müminlere söylediklerini mutlaka yapmalarını emrediyor. Aksi halde büyük bir vebal altına gireceklerini bildi­riyor.

O halde davetçi söylediklerini önce kendisi tatbik etmek mecburiyetindedir. Bunun en güzel örneğini Peygamberimizin hayatında gö­rüyoruz. İşte ona en güzel bir misal.

Hudeybiye antlaşması yapılınca Allah Resulü (a.s.) ashabına

kurbanlarını kesmelerini, saçlarını tıraş etmelerini ve Umrelerini çözmeyi emretmişti. Müslümanlar emredileni yapmakta tereddüt gösterdiler, hemen itaate koşmadılar. Bunun üzerine Peygamberimiz (a.s.) müminlerin annesi Ümmü Seleme'nin yanına geldi ve ona: "Müslümanlar mahvoldu, onlara emrettim itaat etmediler" buyurdu. Ümmü Seleme: "Ey Allah'ın Resulü, sen onları mazur gör. Şüphesiz antlaşma hususunda sen kendine büyük bir va­zife yüklendin. Müslümanlar fetih yapmadan ve haccı ifa etmeden döndüler. Anlaşma şartları onlara ağır geldi. Onlar bunun için üzgündürler. Lakin Ey Allah'ın Resülu, çık istediklerini önce kendin yap. Onlar seni görünce derhal sana tabi olurlar."buyurdu.

37 ERSÖZ, a.g.e. 455 38 Saff/2-3 39 Hud/88

94

Page 14: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Bundan sonra Peygamberimiz (a.s.) kurbanına yaklaştı ve onu kesti. Berber çağırdı ve başını tıraş ettirdi.

Peygamberimizin bu halini gören Müslümanlar kalkıp derhal kurbanlarını kestiler ve saçlarını tıraş ettirdiler.40

Görülüyor ki başlangıçta Peygamberimizin (a.s.) emrine itaat etmez gibi görünen Müslümanlar, Onun emrettiği şeyi bizzat yaptığını görünce hiç tereddüt etmeden onu derhal yapmaya başladılar.

Davetçi bu manzaraya baktığı zaman kendisinin büyük bir mesuliyet altında olduğunu görür. Zira o, toplumlara tesir edebilmesi ve peşinden sü­rükleyebilmesi için söylediklerini önce harfi harfine kendisinin tatbik etmesi şuuruna erer

Bir davetçinin Yüce Allah(c.c.)'ın "Müminler ancak kardeştirler, öy­leyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah 'tan korkun ki esirgenesi­niz."41 emrini insanlara söyleyebilmesi için, Peygamberimizin de "Müslü­man Müslüman'ın kardeşidir." "Bir birinizi sevmedikçe iman etmiş olamaz­sınız, iman etmedikçe cennete giremezsiniz" sözünü insanlara söyleye bil­mesi için önce kendisinin sevgi dolu olması gerekir. Yunus'un dili ile "Ya­ratılanı, yaratandan ötürü hoş görmesi" sevmesi, tahammül etmesi gerekir.

İslam davetçisi insanları, özellikle de Müslümanları hep kardeş bil­meli, sevmeli ve bunu da onlara söylemelidir. Bir olmak için, diri olmak için ve iri olmak bu çok gereklidir.

İslam davetçisi gerektiği zaman hatasından dönüp özür dilemesini ve kendisini affettirmesini gerektiği zamanda teşekkür etınesini bilmesi gerekir. Güler yüzü ve tatlı dili ile, kılık ve kıyafeti, tutum ve davranışlarıyla herkese güzel örnek olmalıdır.

Zira unutmamak lazımdır ki "Ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz." Hiç unutmamak lazımdır ki lafla peynir gemisi yürümez.

Demek ki davetçi söylediği şeylei-i kendi nefsinde tatbik etmezse ve­bal altında kalır, gülünç duruma düşer, kimsenin yanında değeri de , tesiri de olmaz. Atalarımız bu durumda olan insanlar için "ele verir talkını, kendisi yutar salkımı" diyerek ne güzel ifade etmişlerdir.

İSLAMA DAVETTE GÜZEL ÜSLUP

Din davetçisinin önem vereceği konulardan veya özelliklerinden birisinde konuşma, hitap etme anındaki ve normal hayatında kullandığı üs-

-ıo Harnidullah, I/161-166 41 Hucurat/1 O

95

Page 15: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

luptur, tarzdır. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da örnek alacağımız Hz. Muhammed (a.s.)'in tavrına bir bakalım. O son derece fasih ve güzel ko­nuşma kabiliyetine sahipti. Konuşurken, sözünü ağır ağır söyler, dinleyenler, onları ezberleyebilirlerdi. Fakat hiçbir zaman sözlerine amirlik süsü vermez, faydasız söz söylemez, şahsı için büyük sözler kullanmazdı.

Vakarlı ve mütemzi idi. Haşin değildi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Kimseye fena söylemez, kimseye fena muamele etmezdi .42 O, Arapların muhtelif lehçelerini bilir, yakın ve uzak her kabileye kendi dil seviyesi, kendi lehçesiyle hitap ederdi. Lafzı az, manası çok veciz söz söylemede ben­zeri yoktu. Konuşması son derece sade, açık ve külfetsiz idi.

O halde bu özelliklere sahip bir Peygamberi rehber alarak alan, onun takipçisi olan din görevlisi, muhatabının anlayacağı dilden konuşmak zo­rundadır.Müslüman Türk toplumunda din görevlisinin yeri ve önemi bü­yüktür.Halk onu hala Peygamber varisi olarak görmektedir.Bu husus halkın

"hocadan böyle duydum" "hoca böyle söyiedi" gibi sözlerinde ifadesini bulmaktadır. Onun için din görevlisi konuştuğu dile tam hakim olması la­zımdır. İki kelimeyi yan yana getirmekten aciz görevlilerin yanında , ·elin­deki metni önceden hiç okumadan, mütalaa etmeden hutbeye çıkıp hecele­yen, din görevlileri karşısında ne yapılması gerektiğini çok ciddi bir şekilde tüm yetkililer düşünmemiz ve gereğini yapmamız lazımdır.43

Bunun için öğütlenecek ve mutlaka yerine getirilmesi istenecek olan esaslar şunlardır.

"Davetçi yumuşak ve tatlı konuşmalı, ince ve nazik bir üslupla söylemeli, bu üsluba sahip olmalıdır. Davetini en güzel bir ifade ile anlatmalıdır. İn­sanların kalplerine irşad tohumlarını atabilmek için yumuşak ve güzel ifade önemli bir husustur. 44

Zira unutmamak lazımdır ki tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Bu gerçekleri Yüce Allah Kur'anda şöyle buyurur: "(Ey Muhammed) sen hik­metle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel şekilde müca­dele et. Çünkü Rabbin işte yolunda sapanları en iyi bilen O'dur ve O, gelen­leri de en iyi bilendir."45

"Allah'ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın.Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi. Öyleyse onların kusurla-

42 Zekai KONRAPA, Peygamberimiz, İst. 1971, s.457 43 ERSÖZ, a.g.e. 455 44 Muhammed SABBAG, İslam Davetçilerinin Vasıfları (Ö. ÖZfOP), İst. 1973, s.64 45 Nahl/125

96

Page 16: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

rından geç, onlara danış, karar verince de Allah'a dayan; çünkü Allah ken­dine (güvenip) dayanıp güvenenleri sever.46

Yine Allah (c.c) Musa ve Harun (a.s)'a Firavuna gitmelerini emret­tiği zaman onlara yumuşak sözü ve güzel davranmayı bildirmiştir. "(Gidin de) Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki nasihat dinler, yahut da (Allah'tan) korkar."47 Bu hususta Hz. Muhammed (a.s.)'in şu öğüdüne kulak verelim. "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz."·

Davetçinin, Allah'a davet vazifesini en iyi şekilde yürüte bilmesi için istifade etmesi gereken ve insanlara tesir, eden birçok neşir organları vardır. Çok çeşitli olan bu neşir organları insanlara sosyal yapılarına, kül­türlerine ve memleket durumlarına göre farklı şekilde tesir ederler. Davetçi tarafından katiyen ihmal edilmemesi gereken bu kitle iletişim araçlarının ba­zılarını şöyle sıralayabiliriz:

1-Hitabet ve konferanslar,

2-Gazetecilik.

3-Her çeşit yayınlar

4-Radyo ve televizyon

S~Sinema ve Tiyatro

6-Şahsi olgunluk, samimiyet ve hediyeler,

7-Güzel bir uslup,

8-İyi bir hassasiyet,vb.

İşte İslam davetçisi, insan hayatına girmiş olan bu vasıta ve organ­lardan, yerinde ve zamanında tam istifade etmesini bilmelidir. Bunun içinde olanların ehemmiyet ve değerini kavramış olmalıdır.Bunlardan istifade hu­susunda bir hata ve ihmale düşerse derhal onu telafi etme cihetine gitmeli-di~ .

Din davetçisi olarak, kitle iletişim araçlarını kullanmanın semeresini kendi hayatımda en güzel şekliyle yaşadım. 1993 yılında dost ve kardeş ülke Azerbaycan'a Türkiye Curnlıuriyeti Devleti Milli Eğitim Bakanlığı tarafın­dan açılan beş İmam-Hatip Okulundan birinde kurucu ve meslek dersleri öğ­retmenliği yaptığım sırada oturduğumuz evde hiç susmayan, radyonun varlı-

46 Al-i İınran/159 47 Taha/44 48 SABBAG, 57-58

97

Page 17: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

ğını, merkezi sistemle zorunlu olarak herkese dinletildiğini öğrenince, güzel uslüp ve tatlı dille köhne kominist olan radyo müdürünün önce karşı çıkma­sına rağmen gönlünü aldıktan sonra, o radyodan önce Kur'an okuyarak me­alini verdikten sonra, yaptığım dini sohbetlerle, çok uzak yerlerdeki kardeş­lerimize ulaşma, İslam'ı anlatma ve tebliğ etme zevkini yaşadım. Bu hizmet bize akabinde hem televizyonda program yapmayı hem de çalıştığım şehir­deki haftalık çıkan gazetede köşe yazısı yazma hizmetini de beraberinde ge­tirdi. Dolayısıyla görevli olduğumuz okuldaki öğrencilerimizin dışında, de­ğişik meslek ve guruptan çok sayıda öğrencilerimiz oldu.

Bu hizmetin zevkini maddi hiçbir şeyde bulmak mümkün değildir, demek ki radyo, televizyon ve gazete bir davetçinin eliyle iyi kullanılırsa, neticede Allah'ın rızasına uygun iş yapmaya vesile oluyor.

ANLAYIŞ VE AKLI SELİM SAHİBİ OLMAK

Din davetçisi,hadisleri daima akl-ı selimin ışığı altında değerlendir­meli ve devrinin gidişatı hakkında iyi bir anlayışa sahip olmalıdır. Asrının kültür ve medeniyetini iyice araştırmalı, bu kültür ve medeniyetle İsi~ fi­kirleri birleştirmesini bilmelidir. Bunu yaparken de İslami esaslardan en ufak bir taviz vermemelidir.

Din davetçisi, davet mevzularında bilgi ve görgüsünü artırmaya çalı­şırken daima akl-ı selimin kumandası altında hareket etmelidir.

Din davetçisi, ilmi mevzuları tetkik ederek ortaya koyduğu fikirleri davet ettiği kimselere birer müjde daveti halinde sunmalıdır.

Düşünmek, anlayış ve akl-ı selimle hadiseleri yerinde ve zamanında değerlendiren bir davetçi topluma doğru ve istediği en güzel yönü vermiş olur. Böyle bir davetçi, ölü gibi görünen fırsatları bile diri ve dimdik hale getirir. Ahmak ve cahil olan kimse ise, fırsatlar geçtikten sonra sadece ağla­masını bilir. Gerçek davetçi hiçbir zaman bu duruma düşmez.

Davetçinin anlayış ve akl-ı selimle hareket etmesi, onun çevresine ve insanlara daha iyi tesir etmesini sağlar. Akl-ı selim sahibi davetçi tedbirli ve şuurlu davetçidir. Tedbir ve şuur ise davetçiyi başarıya götüren önemli fak­tör! erd endir.

Akl-ı selim salıibi davetçi, düşünen davetçidir.Düşünen davetçi ise fırsatları en iyi değerlendiren, hadiselerden ibret alıp, tedbirle davasına de­vam edebilendir.49

49 SABBAG, s.69-70

98

Page 18: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Bu gerçekleri Yüce Allah Kur'an'ın şu ayetlerinde ne kadar güzel dile getiriyor. " ... Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek ga­yeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar."50

" İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Al­lah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye in­sanlara (gönderilmiş) bir bildiridir."51

SABIR, İHLAS, SAMİMİYET, HOŞGÖRÜ SAHİBİ OLMAK

Davetçi, sabır, ihlas, samimiyet, kanaat, şecaat, hoş görürlük, cesaret ve sebat gibi İslam ahlakının üstün özelliklerine sahip olmalıdır. Bu özel­likler için yine önce Peygamberimizin örnek hayatına bakıp, öğrenip yaşan­tımızda tatbik etmeliyiz.

Hz.Muhammed ihlas ve samimiyet sahibi idi. Yüklendiği Risaleti tebliğ ederken makam, mevki, mal ve mülk hiç düşünmedi. Bir tek gayesi vardı, oda Allah rızası idi. Bunun en güzel örneği Mekke'nin önde gelenleri­nin "Eğer, sen, getirdiğin bu iş ile mal elde etmek istiyorsan, sen malca en zenginimiz olunca ya kadar, mallarımızdan senin için mal toplayalım. Eğer sen bununla şeref ve şan kazanmak istiyorsan seni üzerimize seyyid yapalım sensiz hiçbir işe karar vermeyelim. Eğer sen bununla kral olmak istiyorsan seni kendimize kral yapalım ... "52 gibi teldiflerine hiç kulak asmadan Allah'ın dinini tebliğe devani etmesidir.O, Taifte çocukların taşlarına hedef olurken de, Mekke'ye gelen heyetlerle gizli gizli görüşürken de hep Allah rızası pe­şinde koşuyordu. Duasını hiçbir zaman maddeye tehvil etmemiştir. O dua­sında o kadar ihlaslı ve samimi idi ki yukarda sıraladığımız tekliflere verdiği cevapta bunu açıkça görüyoruz. "Yemin ederim ki, Kureyş in gücü yetse de Güneşi bir elime, Ay'ı da diğer elime koysalar yine hakikati ilan etmekten çekinmem. Ya Allah bu vazifeyi ifa için kuvvet verir, yahut bu uğurda ca­nımı feda ederim ... "53

Allah Resulünün başarısının temelinde işte bu sır, bu ihlas ve bu samimiyet yatmaktadır. Çünkü Kur'anın birçok yerinde "Mal ve canlarıyla Allah yolunda çalışanlar."54 buyrularak bu önemli husus vurgulanmıŞ­tır.Ayrıca, ibadet ve davranışlarda bulunması gereken başlıca hususun işte bu

50 Al-i İmran/7 51 ibrahim/52 52 M. Asım KÖKSAL, İslam Tarihi, İst. 1987, III/214

. 53 ERSÖZ, a.g.e., s.456 .st Bakara/218, Enfal/72, Tevbe/20-88

99

Page 19: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

ihlas olduğu Kur'anda yer almıştır.55 Hz.Ebu Bekir de, Huneyn savaşında "bu ordu kılleten değil, illetten mağlup olabilir."56 derken bu ihlas ve samimiyetin yok olması halinde başarının hayalden öteye geçmeyeceğini işaret etmekteydi. 57

Çünkü ihlas, müminlerin ve davetçilerin kalbi derinliklerinde bulu­nan ulvi bir vasıftır. İhlas sahipleridir ki her iş ve hareketlerinde yalnız Al­lah'ın rızasını gözetirler. İhlas öyle bir sıfattır ki, Onu Yüce Allah'tan başka kimse bilmez. İnsan ancak onu, yapılan işlerden sezer ve onun meyvelerini davet neticesinde açıkça görebilir.

Şüphesiz bir davetçi "ben ihlaslıyım" diye ilan edecek değildir. An­cak davetçi toplumla uğraşan insan olduğu için, onu samimi ve ihlaslı olup olmadığı kısmen de olsa anlaşılır.İhlaslı olmayan bir davetçi günün birinde mutlaka açık verir, rezil ve perişan olur

Davetçi toplumdaki yerinin yüksek olması için çalışmaz. Ona göre insanlar arasındaki yerinin yüksek veya aşağı olması bir önem taşımaz. O Allah (c.c.) yanında mevkii üstün olan insandır. Zaten Allah'ın ya~nda mevkii yüksek olan insanın, insanların yanında da kiymeti ve değeri yüksek olur

Bu sebeple davetçi insanların kendisini övmesine aldırmaz ve şımar­maz. İhlaslı davetçi, daveti karşısında haksız bir kazancı da beklemez. O sa­dece Allah rızası ve hoşnutluğunu umar. İhlas yapılan amel ve iyiliklerin gizli kalmasında saklıdır. Bunu başarabilen mümin manevi huzur içindedir.58

Bu ve benzeri güzel hasletleri öğütleyen Yüce Allah'.ın ve Resulünün şu gü­zel öğütlerine bir davetçi olarak kulak asmalıyız. Zira başarının sırrı hep bu öğütlerde ve onları yerine getirmededir.

" ... Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. "59

"İyilikle kötülük bir olmaz sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."60

55 Beyyine/5 56 Muhammed Rıza, Muhammedtin Resulullah, Kahire, 1966, s.326 sı ERSÖZ, a.g.e., s.456 58 SABBAG, a.g.e., s. 72 59 Maide/13 60 Fussilet/34

100

Page 20: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

(Kötülük, en güzel haslet ne ise onunla önlenir. Mesela gazaba sabır, bilgisizliğe ilim, kötülüğe af ile karşılık verilir.)

"O takva sahipleri ki ,bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öf­kelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta Allah' da güzel davranışta bulunanları sever."61 Peygamberimiz (a.s.) bu konuda ne güzel buyurur.

"Seni kesene sen ulaş, sana zulmedeni sen affet, seni mahrum bıra­kana sen ver."

"Gerçek pehlivanlar güçleriyle, kuvvetleriyle, başkalarını yenenler değil, hiddetlendiği, gazaplandığı zaman, hiddetini ve gazabını (öfkesini) yenenlerdir.

Unutmamak lazımdır ki öfke ile kalkan zarar ile oturur. Yıllarca

kendisine zulüm ve işkence yapan, doğup büyüdüğü memleketinden, çıkaran Mekke'li hemşehrilerine , Mekke'nin fethi günü, muzaffer bir Fatih olarak, düşmanlarının köle ve cariye haline dönüştürülmesini emretmek, yahut bu insanların şimdi bütün mallarını savaş ganimeti haline getirmek veya hepsi­nin kılıçtan geçirilmesini emretmesine mani olacak hiçbir şey kalmamışken, dünyada daha eşi ve benzeri görülmemiş bir af ve bağış örneği göstermiştir.

Allah Resulü Mekke'yi fethedip, Kabe avlusunda eda ettiği namaz­dan sonra, orada toplanmış bulunan düşmanlarına ve eski hemşehrilerine dönerek şu suali sorar.

"-Şimdi benden ne yapmamı bekliyorsunuz?" onlar ise utançtan ba ş­

iarını öne düşmüş vaziyette şu cevabı verdiler

"- Sen soylu bir babanın oğlu, asil bir kimsesin." Bunun üzerine bir Allah Resulünden beklenen şu sözler onun mübarek ağzından dökülmüştür.

"- Bugün artık sizler hiçbir şekilde hakir görülmeyeceksiniz; haydi şimdi dağılın, hür ve serbestsiniz"62

İşte gerçek davetçi böyle olur. Davetçiyim diyen insanda Peygamberimiz (a.s.) in yüksek ahlakını, öğrenir, yaşar ve herkese bu haliyle örnek teşkil eder.

61 Al-i İrnran/134 62 Hamidullah, a.g.e., 1/268

101

Page 21: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

DAVETÇİ MÜŞTEREK BİR PLAN VE METODA

SAHİP OLMALIDIR

Davetçilerin, arzulanan hedefe ulaşabilmeleri için, Allah'a davet hususunda müşterek bir plan ve metoda sahip olmaları ve belirli bir hareket noktası tayin etmeleri gerekir.

Belirlenen planı ihlas, güven ve bütün dikkatiyle uygulamaya çalış­malı ve bu hususta her fert büyük bir gayret göstermelidir. Zira plansız, programsız, disiplinsiz hiçbir işin başarıya ulaşması mümkün değildir.

Tarih boyunca başarılı olmuş, yönetici, ilim adamı, iş adamı olan kişilerin mutlaka belirli bir disiplin, plan, program dairesinde çalıştıklarını görürüz. Burada şu hususu da belirtelim; davet hiçbir Müslüman'ın gönlün­den çıkmaması gereken ulvi bir vazifedir.Sadece belirli bir guruba hasredip bırakmamak lazımdır. Her Müslüman gücü nispetinde onu yapmak mecburi­yetindedir.Daveti sadece davetçilere, birkaçMüslüman'a bırakmak büyük bir hata ve affedilmez vebal olur.63 Bu gerçeği Peygamberimizin şu hadisinde çok açık olarak görmekteyiz. "Sizden her kim bir kötülüğü görürse, onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, Buna da gücü yet­mezse (o kötülük ve sahibine) kalbiyle buğz etsin (onu beğenmesin). İşte bu sonuncusu imanın en zayıfıdır."64

Görülüyor ki, Peygamberimiz (a.s.) kötülüklere mani olmayı her Müslüman'a emr etmektedir.Hadisi şerifin ışığı altında, şimdi her birimiz kendimize soralım:

Gördüğüm kaç kötülüğe, elimle fiili olarak mani oldum veya oluyo-rum.

Hangi kötülüklere dilimle, sözle mani oldum?

Hangi kötülüklerden ızdırap duyup, salıibine kalbimle buğz ettim?

Bu sorular karşısında sorumlu bir Müslüman olarak kalben mutmain olamıyorsak ziyanda oluruz, görevimizi yapmamış oluruz.

Bu sorular karşısındaki sorumluluk duygumuzu Milli şairimiz Meh­met Akif Ersoy şu mısralarda ne kadar güzel dile getiriyor:

Zülmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

63 SABBAG, s. 104 c;.ı Müslim, İmam-ı Nevevi, Hadis-i Erbain, No: 34

102

Page 22: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım ...

Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir aşıkım istiklale;

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.65

Bir gerçek de şudur ki İslam daveti feragat salıibi kimselere muhtaç­tır. Müminlerden zengin olan her fert, kazancının bir kısmını davet için mutlaka ayırmalıdır. Hanına, apartmanına, yazlığına, yatına, arabasına, sefa­sına, sevdasına gözünü kırpmadan yatırım yapabilen bugünün Müslüman ferdinin, kazancının bir kısmını davet için ayırmaması bilmem ne ile izah edilebilir? Kalemler bu vebali yazabilir, kelimeler bu ağırlığı taşıyabilir mi?

Bu gerçeği Yüce Allah'ın(c.c.) şu ayeti ne kadar güzel ifade ediyor. "sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda ) harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah, onu hakkıyla bilir."66 iyi şeklinde tercüme edilen ayetteki "birr" kelimesi, hayrın iyiliğin kemal noktası, Allah'ın ralımeti, rı­zası ve cenneti manalarında anlaşılmıştır. Bu ayete göre Allah'ın lutüf ve inayetine ulaşmanın şartlarından biri, kişinin salıip olduğu ve sevip bağlan­dığı şeyleri Allah yolunda kullanmasıdır. Müfessirlere göre bu şeyler, servet, mevki, ilim ve beden kuvveti gibi maddi ve manevi irnkanlardır.67

Şu ayette de "Birr"in etraflı bir izahı verilmiştir. Buna göre"birr", imanda , ibadette ve ahlakta en doğru ve en güzel bir hayatı yaşamaktır. " iyilik, yüzlerini doğu ve batıya çevirmemiz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin

65 M. Akif, Safahat, İst. 1973, s.400 66 Al-i İmran/92 67 Ali Özek,Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, s. 61

103

Page 23: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gunune, meleklere,kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve sa~ vaş zamanında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttekiler ancak onlardır."68

Demek oluyor ki müslümanlar İslam' davet yolunda (Allah'ın rızası yolunda) mallarını, ilimlerini ,yani sevdikleri maddi ve manevi varlıklarını, ilmin verileri doğrultusunda müşterek plan, program ve istişare neticesinde harcamasını bilmelidirler. Ancak bu şekilde Allah'ın rızasına uygun hareket etmiş olurlar. Bu gün dünyanın her tarafındaki bütün müminler, izinde gide­cekleri, sırtlarını verip koruyacakları, anlayışlı, kabiliyetli,birlik ve beraber­lik içinde hareket edebilen davetçilere muhtaçtır. Zira birlik ve beraberlik, anlayış ve kabiliyet, plan ve program, istişare hedefe giden yolu kısaltır.

Davetçiler arasında birlik ve beraberlik sağlanmadıkça, davetten istenilen neticeyi beklemek ve zafer elde etmek fazlaca iyimserlik olur. ,

Davetçiler istişare etmeden ferdi bir takım görüşler ortaya atarak, kargaşa ve ihtilaflara sebep olmamalılardır. Plansız, programsız, hazırsızlık konuşarak dinin ulviyetini zedelememelidirler.

Davetçide bulunması gereken özellikleri bu şekilde sıralayıp

anlattıktan sonra, son olarak davetçide bulunmaması gereken bir özellikten daha bahsetmek istiyorum ki: O da sigaradır.

Bana göre din davetçisi asla sigara içmemelidir. Çünkü bu gün sigaranın in­sanın kendi nefsine, etrafındakilere, sigara içilen yerde bulunanlara, hatta kendisinden doğacak çocuğa bile zararları modern tıp tarafından çok üzücü bir şekilde ortaya konmuştur. Bu böyle açık iken bakınız yüce Allah (c.c.) Kur'anda ne buyuruyor. "Haram ile nefsinizi mahvetıneyin, Allah, şüphesiz ki, size merhamet eder. "69 "Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atınayın."70

Peygamberimiz (s.a.v) da "İslam'da sıkıntı ve haddi aşmak yoktur"71

Bu ölçülere dayanarak deriz ki; kullananları için zararlı olduğu ispat edildiğine göre; sigara içmek de haramdır. Bilhassa bir doki:or tarafında be­lirli bir şahıs için zararlı olduğu söylendiği takdirde; o şahsın bunu kullan-

68 Bakara/177 69 Nisa/29 70 Bakara/195 71 İrnam-ı Ahmet, İbn-i Mace

104

Page 24: A ISLAM'I 1 A A B Ki 1isamveri.org/pdfdrg/D088759/2002/2002_ASLANM.pdfTÜRKİYE DİYANET VAKFI ELAZIG ŞUBESİ YAYINLARI : Oİ2 ISLAM'I e A 1 o A A B Ki 1 (Edibe Can Müftülük Sitesi

ması; kesin olarak haramdır.Sıhhi yönden zararlı olduğu ispat edilmezse bile: din ve dünyaya faydalı olmayan birşeyle malı heder etmektir.

Peygamberimiz (a.s) malı heder etmeyi yasaklamıştır. Hele kendisi­nin ve ailesinin, sigara için saıf edilen mala ihtiyaçları olursa; şiddetle ya­saklanır. "72

Sigara içmek bence en büyük israftır. İsraf da: Malı faydasız yere harcamaktır.73 Oysa ki Yüce Allah Kur'anda "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyi­niz, çünkü Allah israf edenleri sevmez. "74 buyurmaktadır.

O halde özellikle din davetçisi Allah'ın sevgisini kendisinden uzaklaştıracak bir işi kesinlikle yapmamalı, yukarda sıralanan doğruları da halka, insanlara söyleyebilmesi için mutlaka sigara içmemesi gerekir. Yoksa sigara içtiği halde, içmemeyi telkin etmek, zararlarında bahsetmek, israf ol­duğunu söylemek, hem etkili olmaz, hem de kişiyi gülünç duruma düşürür. Davetçi gülünç duruma düşmeyendir.

SONUÇ OLARAK:

Kendisini Peygamberimizin varisi olarak gören din adamı, önce kendi dinini asli unsurlardan (Kitap, Sünnet) iyice öğrenmeli, inanmalı,

makbul ve güzel amel ile hayatı dolu olmalıdır. Söylediği, tavsiye ettiği

şeyleri kendi nefsinde yaşamalıdır. Güzel ahlakı ile, giyinişi, yemesi, içmesi ve her türlü tutum ve davranışlarıyla herkese örnek olmalıdır. Davasının

daha başarılı ve yararlı olmasını istiyorsa, Allah'ın sevgisini ve yardımını istiyorsa, iki dünya saadetini istiyorsa yazımızda belirttiğimiz özelliklere sa­hip olmalıdır. Aksi takdirde yarım doktor candan, yarım imam da dinden eder, kabilinden kaş yapıyorum derken göz çıkarır. Bir elin nesi var, iki elin sesi var doğrultusunda din davetçileri, herkesten ve her kesimden önce bir olmak,diri olmak ve iri olmak zorundayız. Peygamberimiz(a.s.)in şu güzel sözü ile Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun "Tsirlikte (cemaatta) rah­met, ayrılıkta azap vardır."

72 Yusuf el-Kardavi, İslamda Helal ve Haram, Ank. 1970, s. 87 73 Hayrettin KARAMAN, Günlük Hayatımızda Haramlar ve Helallar, ist. 1979, s. 46 74 Araf/31 .

105