28 Kanunisaniyi Unutma

27
Kızıl Dayanışma

description

Mustafa Suphi ve Yoldaşlarının Katledilmesine Anma

Transcript of 28 Kanunisaniyi Unutma

Page 1: 28 Kanunisaniyi Unutma

Kızıl Dayanışma

Page 2: 28 Kanunisaniyi Unutma

Kızıl Dayanışma Yayınları

Kitap Serisi:2

Tarih: 1

Page 3: 28 Kanunisaniyi Unutma

28 Kanunisaniyi Unutma

Mustafa Suphi

Ve

Yoldaşlarını

Unutma

Kızıl Dayanışma

Page 4: 28 Kanunisaniyi Unutma

28 Kanunisaniyi Unutma

ta ta ta ta tata ta tatarihsınıflarınmücadelesidir

1921

kanunisani 28karadenizburjuvazibiz

on beş kasap çengelinde sallananon beş kesik başyoldaş

bunların senisimlerini aklında tutmafakat28 kanunisaniyi unutma!

Page 5: 28 Kanunisaniyi Unutma

"siyah gece"beyaz kar"rüzgar"rüzgar".

trabzondan bir motor açılıyor

sa-hil-de-ka-la-ba-lık!

motoru taşlıyorlarson perdeye başlıyorlar!

burjuva kemal'in omuzuna binmişkemal kumandanın kordonunakumandan kahyanın cebine inmişkahya adamlarının donunauluyorlar

hav... hav... hak... tü

yoldaş unutma bunu burjuvazine zaman aldatsa bizi

böyle haykırır:

- hav...hav...hak...tü

- gördün mü ikinci motörü?

- içinde kim var?

- arkalarından gidiyorlar.

Page 6: 28 Kanunisaniyi Unutma

- ikinci motör birinciye yetişti- bordoları bitişti- motörler sarsılıyor- dalgalar sallıyor sallıyor dalgalar.- hayır

iki motörde iki sınıf çarpışıyor

- biz onlar!- biz silahsız onlar kamalı- tırnaklanmız- kavga son nefese kadar- kavga- dişlerimiz ellerini kemiriyor

kamanın ucu giriyor

- girdi...- yoldaşlar, ey!

artık lüzum yok fazla söze:

bakın göz göze

- karadeniz

on beş kere açtı göğsünü,on beş kere örtüldü.onbeşlerin hepsibir komünist gibi öldü

Page 7: 28 Kanunisaniyi Unutma

1920 ANADOLU’DA NELER OLUYORDU

Sovyet devrimi olmuş ve devrimin ilk yılları her tür saldırı altında ilerli-yordu. Dünyada bittiği ilan edilen 1. Dünya Savaşı’nın uzatmaları yaşa-nıyor ve bu uzatmalar içinde Sovyetlere yönelik saldırılar sürekli bir halalıyordu. Osmanlı yenilmiş ve parçaları üzerinde emperyalistler denetimkurmaya çalışıyorlardı. Osmanlı artığı kurum ve kişiler ise Anadolu’dabir direniş hareketi kuruyorlar ve bu direniş hareketini Osmanlı’nın sondönemlerinde uygulanan “iç siyasete” bağlı oluşturuyorlardı.

Osmanlı’nın İttihat Terakki ile şiddetlenen ırkçı, Türkçü anlayışının ya-rattığı yıkım 1. Dünya Savaşı içinde somutlaşmıştı. Türk olmayanlarınköleleştirildiği, yok edildiği bir yeni devlet yapılanması çalışmaları hertür yöntemle uygulanıyordu. Bu uygulamada ilk önce Müslüman olma-yanlar hedefteydi. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ilk “kurtulunması” ge-reken kesimler oldu. Ermeni tehciriyle başlayan ve soykırıma uzanansüreç Anadolu’yu alt üst etti. Yenileştirilmeye çalışılan Osmanlı devle-tinde yok edilen Ermenilerin mal varlıklarına el konularak MüslümanTürk varlıklı bir “devlete sadık” kesim yaratılmasının adımları atıldı. Aynışekilde Rumlara yönelik başlatılan yok etme çalışması ise 1. Dünya Sa-vaşı’nın beklendiği kadar uzun sürmemesi nedeniyle tam anlamıyla ya-pılamadı. Yahudilerin ise yenileştirilmeye çalışılan Osmanlı devletindeyer almaya hevesli oluşları onların kıyımdan geçirilmelerini önledi.

Yenileştirilmeye çalışılan Osmanlı devleti 1. Dünya Savaşı’nda yenildive parçalara ayrıldı. Galipler Osmanlı’yı kendi aralarında böldüler ve herbir parçasını sömürgeleştirmenin adımlarını atmaya başladılar. Osmanlıdevletini yenileştirmeye “çağa uygun hale” getirmeye çalışan kadrolartam bir savaş suçlusuydular. 1. Dünya Savaşı süresince yaptıkları, savaşiçinde “kabul edilebilir” uygulamaların çok ötesindeydi. Günümüzde “Sa-rıkamış” dramı olarak kutsanan ve her yıl dönümünde karlar içinde sportifgeziye çıkan devlet erkânının andığı aslında devletin bilerek yaptığı birkatliamın aklanması ve kutsiyet katılma çabasıdır. Ermeni soykırımınınortada durması ve bu konuyu devletin varlık nedeni olarak ortaya sür-mekte aynı şekilde bir savaş suçunun üstünü örtme çabasıdır. Anadolu’da

Page 8: 28 Kanunisaniyi Unutma

oluşan direniş hareketi 1. Dünya Savaşı süresince oluşmuş savaş suçlusukesimin bir araya gelişine dönüşmüştür. Anadolu direniş harekâtı bu savaşsuçlusu kesimin egemenliği altına kısa zamanda girmiştir. Savaş suçlusukesimin direnişle ya da emperyalizme karşı yapılacak bir bağımsızlık sa-vaşıyla ilişkisi yoktu. Direniş hareketindeki temel kaygıları 1. Dünya Sa-vaşı süresince savaş suçu işleyerek elde ettiklerini korumaktı. Anadolu’daoluşan direniş harekâtının tüm varlığı süresince emperyalist ülkelerle hiç-bir çatışmaya girmemesi ve kendisine düşman olarak sadece Rumları veErmenileri görmesi tipik karakteri olmuştur. İlk oluştuğu süreçten itibarentüm çabalarını belirleyen emperyalistlerle uyumlu bir ilişki yakalamakolmuş ve emperyalistlere nasıl faydalı bir kesim olduklarını göstermeyeçalışmak olmuştur.

Bu sürecin ilk adımları içinde Osmanlı’da zayıf olarak varlığı bulunansosyalistler ise sadece var olma savaşı verebilmekteydiler. Özellikle Müs-lüman olmayan kesimler içinde var olan sosyalistlerin Ermenilere veRumlara yönelik oluşturulan ırkçı yaklaşımla dışlanması sosyalist hare-ketin bütünlüklü bir yapı oluşturmasını engellemiştir. Osmanlı’nın içindekişisel çabalarla varlık bulan sosyalistler, Sovyetlerin kurulmasıyla ken-dilerini bir oluşum ve parti olarak ortaya koyacak zemini yakalamışlardır.1. Dünya Savaşı içinde Sovyetler’de bulunan Türkiyeli sosyalistler biraraya gelebilme fırsatı yakalamışlar ve bundan istifadeyle oluşturduklarıilkel örgütlenmeleriyle Anadolu’da ilk nüvelerini yaratmaya başlamış-lardı.

İlk örgütlenme parçalarını yaratan kurucular belirlenebildiği kadarıylaMustafa Suphi, Ali Rıza Keskin, Osman Topçuoğlu, Mustafa Börklüce,Maksut Ekşi, Mustafa Sarı, Kadir Erzurumlu’dur. Bu kurucular temel ola-rak ülke içinde irtibata geçtikleri kişilerle bir kısım örgütlenmeler oluş-turmuşlardır. Örgütlenmelerin çoğu sadece birer kişisel ilişkidir. Bu ilkörgütlenmelere dayanarak ve Sovyetler içinde yapılan çalışmalarla da bir-leştirilerek 1-7 Eylül 1920 tarihlerinde Bakû’de toplanan Doğu Halkları-nın Birinci Kurultayı’nın hemen ardından Türkiye Komünist Fırkasıresmen kurulmuştur. Partinin ilk merkez komitesini Mustafa Suphi EthemNejat, Mehmet Emin, Necmi Hilmioğlu Hakkı, İsmail Hakkı, SüleymanNuri oluşturmuştur. Türkiye Komünist Fırkası’nın ilk aldığı kararlardan

Page 9: 28 Kanunisaniyi Unutma

biri ülkeye gitmek ve süren Anadolu direnişine aktif biçimde katılmaktır. Sovyetler Birliği’nin emperyalist kuşatılmışlıktan kurtulmak için verdiğisavaşımda Anadolu’da oluşan “zayıf burjuva demokrat direniş hareketine”ilgisi ve teklif ettiği yardım Sovyetlere hiç sıcak bakmayan Anadolu’daoluşturulan Ankara hükümetince Temmuz 1920’den itibaren Balıkesir veBursa Yunanlıların eline geçince “olumlu” bulundu. Ağustos ayından iti-baren ise Bolşeviklerin altın yardımı gelmeye başladı. Tüm siyasi ufuklarıemperyalist bir ülkeyle ilişki yaratmakla sınırlı olan Ankara’daki hükümet,Sovyetlerin yardımını kabul ederken emperyalist merkezlere mesaj gön-dermekteydi. Ankara’nın bu süreçte emperyalistlere, özellikle İngiltere’yeverdiği mesaj “Ankara hükümetini tanıyın, Sovyetlerle istemeden kurdu-ğumuz ilişkimizi keselim, yoksa Sovyetlerle hareket ederiz” biçimindeydi.Bu Süreçte Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Fırkası Ankara hüküme-tinin hiç işine gelmedi. Ankara hükümetine göre Türkiye Komünist Fır-kası Sovyetler’in her tür desteğini almış ve ülkeye onların “yerli”temsilcisi olarak gelecekti. Ankara hükümetinin uzun zamandır çabaladığı“güçlü bir ülkenin yerli temsilcisi olmak” hayalini gerçekleştirmiş saydığıbir gruba tahammülü yoktu. Bu süreçte emperyalistlere karşı bir dayatmave “elinizi çabuk tutun faaliyeti” başlatıldı. Ankara’yı temsil edenler özel-likle İngiltere’nin kendilerini tanımasını ve yerli işbirlikçi olarak görme-sini istiyordu. Bunun için siyasi manevralar çevrilmeye başlandı. İlk siyasimanevra Türkiye Komünist Fırkasının Bakü’de Kurulduğu günlerde An-kara’da sahte bir Komünist parti kurmaktı. 28 Ekim 1920’de MustafaKemal ‘Resmî’ Türkiye Komünist Fırkası’nı kurdurdu. Bu resmi devletpartisi şunun ilanıydı da. Bu ülkede ne olursa olsun onu da biz yaparız veeğer emperyalist ülkeler Ankara’yı yerli işbirlikçileri olarak tanımazsaSovyetlere yanaşırız tehdidi de oluşturuldu. Süreç ilerledikçe emperya-listlerle ilişkiler oluşturuldu ve 10 Ocak 1920’de sadece küçük birkaç silah

Page 10: 28 Kanunisaniyi Unutma

atılmasından ibaret olan veİnönü’deki olay 1. İnönüMeydan Savaşı galibiyeti ola-rak ilan edildi. Ortada birsavaş filan yoktu Türk ve Yu-nanlıların karşılıklı kurulmuşcepheleri arasında sıradan birgece çatışmadan öte bir şeyde yoktu. Ama Ankara mey-dan savaşı galibiyetine ihtiyaçduyuyordu. Bir yandan Çer-kez Ethem ve güçlerini yoketmek, diğer yandan Sovyet-lerden gelecekleri belli olan

Komünistlere Ankara’da yer vermemek isteği önem taşıyordu. Bir kırılmasüreciydi. Çerkez Ethem ve güçleri ile Bakü’den gelecek Türkiye Komü-nist Fırkası eğer Ankara’ya gelir ve yerleşirlerse Ankara’yı ele geçiren 1.Dünya Savaşı suçluları tek başlarına rahatça hareket edemeyeceklerdi veellerindeki siyasi güçleri parçalanacaktı. 10 Ocak 1. İnönü Meydan Zaferiadı altında ilan edilen şey emperyalistlere güç gösterisiydi. Bu sürecin ar-dından ise emperyalistlerle özlenen bağ kuruldu. “Büyük devletler” Lon-dra’da yapılacak görüşmelere Ankara’nın temsilcilerini davet etti. Butarihten sonra ise Ankara tam bir kıyım sürecine girdi. Ülke içinde tekyetkili olacakların direniş hareketinde yer alanları yok etmesi başladı. Şuhep akılda tutulmalı Ankara’da yer alanların önemli bölümü 1. dünya sa-vaşı içinde savaş suçlusu olarak yer almış olanlardan oluşuyordu. Osman-lıda yeşeren egemen ulus kavramı çerçevesinde Türkçü ve Sünni İslamcıbir akımın temsilcileriydiler. Osmanlı’nın gizli teşkilatlarında, askeriye-sinde, bürokrasisinde yer almış kadrolardı. Birçoğu Ermenilerden, Rum-lardan kalma mallara el koymuş yağma zenginiydi. Karşılarında oluşacakbir siyasi gücün eleştirilerine dayanabilecek bir yapılanmaları da yoktu.Tüm ideolojik argümanları Osmanlının son zamanlarında ortaya çıkmışemperyalist hayallerle süslü ırkçılıktı. 1789 Fransız burjuva devrimininemperyalizm çağına taşındığı zaman oluşan gericileşmesi ve vahşileşme-sinin ürünü fikri bir duruşları vardı. Her şeyi “biz yaparız” mantığı tümdüşünce yapılarına ve davranışlarına egemen olan bir seçkincilikti. Seçil-

Page 11: 28 Kanunisaniyi Unutma

miş özel insanlar olduklarına inançla dile getirdikleri şeyin temelinde isebir insanlık suçunun örtülmesi gizlenmekteydi.

Burjuvazinin yeniden örgütlenmesi ve Osmanlıdan devraldığı devlete yenibir şekil vermesi sürecinde Komünistler ise sadece ilk oluşum adımlarınıatan bir nüveydi. Bu nüve ülke içinde kurduğu zayıf ilişkilere rağmenhızla gelişebilecek ve siyasi arenada güçlü bir yer bulabilecek özellikteydi.Bakü’de kuruluş sürecinde 72 delege vardı. Bu delegelerin çoğu ülke dı-şında bulunanlardan oluşsa da Türkiye Komünist Fırkası attığı kuruluşadımıyla bir umuttu. Ülkede süren savaşa dâhil olmak ve müdahalede bu-lunmak kararı ise bir komünist partinin olmazsa olmazlarındandı.

Türkiye Komünist Fırkası’nın 1-7 Eylül 1920 tarihlerinde Bakû’de top-lanan Doğu Halklarının Birinci Kurultayı’nın ardından kurulmasına kadargeçen sürede Osmanlıda sosyalizmin adına hareket edenler hep olmuştu.Özellikle Ermeni devrimciler sosyalizmden etkilenmiş ve sosyalizmle ta-nışmışlardı. II. Meşrutiyetten sonraki süreçte İttihat ve Terakkiyle hareketeden Ermeni devrimciler süreçte II: Meşrutiyet için beraberce mücadeleettikleri İttihat ve Terakki tarafından yok edilmişlerdir. Ermeni devrimci-lerin sosyalizmden etkilenmeleri ortak bir sosyalist örgütlenme yaratacakboyutta değildi daha çok II. Abdülhamid yönetimine karşı oluşan tepki-selliğin içinde erimişlerdi. Aynı şekilde Türkiye Komünist Fırkasını oluş-turanlarda Ermeni devrimciler gibi burjuva devriminin idealleriyletanışarak siyasi hayata geçenlerden oluşmuştu. Sovyet devrimi onlarınsosyalizmle tanışmasını sağlamıştı.

Page 12: 28 Kanunisaniyi Unutma

TÜRKİYE KOMÜNİST FIRKASI KURUCULARINDAN 

MUSTAFA SUPHİ KİMDİ

Mustafa Suphi, Osmanlı bürokrat sınıfına men-sup bir ailenin evladı olarak 1882’de Giresun’dadünyaya geldi. Babası, çeşitli devlet kademele-rinde yer almış ve sonunda vali olmuştu. İdadi’yi(liseyi) Erzurum’da okudu, İstanbul’da hukuktahsil etti. Paris’te L’École Libre des SciencesPolitiques’de Ziraat Bankası ve tarım kredileriüzerine teziyle lisansüstü eğitimini tamamladı.1908’te II. Meşrutiyet’in ilanıyla ülkeye döndü

ve Galatasaray Mekteb-i Sultanisi’nde muallimlik yaptı, Yüksek Ticaretve Tarih Mektebi’nde siyasi iktisat dersleri verdi. Tanin, Servet-i Fünunve Hak gazetelerindeki makalelerinde kâh özel teşebbüsçülüğü kâh dev-letçiliği öneren Mustafa Suphi, 1911’de Selanik’te İttihat ve Terakki’nin4. Kongresi’ne katıldı. Kongrede İktisat Vekili olmak isteği yerine geti-rilmeyince İttihatçılarla arası açıldı ve Ferit (Tek) ve Yusuf (Akçura) Bey-ler ile Milli Meşrutiyet Fırkası’nı kurdu. İttihatçılığa göre daha sağ birçizgiyi temsil eden fırkanın yayın organı İfham’ın editörlüğünü yaptı.

Mustafa Suphi, 23 Ocak 1913’te Babıâli Baskını ile iktidara el koyan İt-tihatçıların başa geçirdiği Mahmut Şevket Paşa’nın 11 Haziran’da öldü-rülmesi üzerine muhalifler ve ‘İstanbul’daki serseri ve işsiz takımı’ndanoluşan 322 kişilik grupla Bahr-i Cedid vapuruna bindirilerek Sinop’a sü-rüldü. 1914’te Mustafa Suphi’nin gayretiyle Ahmet Bedevi (Kuran) vebirkaç kişi daha Sinop’tan deniz yoluyla Kırım’a, Sivastopol’e kaçtılar.Kaçakların tümü Mısır’a ve Batı ülkelerine giderken, sadece MustafaSuphi Kafkasya’ya geçti. O sırada patlayan savaş aleyhine yazıları yü-zünden Ruslar tarafından Urallar’a sürüldü. Sosyalizm ve komünizm fi-kirleriyle burada tanıştı. Şubat 1918’den itibaren Moskova’da TatarBaşkut devrimcileriyle Yeni Dünya adlı bir gazete çıkardı. 20 Temmuz1918’de, Asya’nın Müslüman halklarını komünizm düşüncesine çekmeyihedefleyen Stalin’in girişimiyle Türkiye Komünist Fırkası’nın (daha sonraTKP) ilk toplantısını yaptı.

Page 13: 28 Kanunisaniyi Unutma

ÜLKEYE DÖNÜŞ KARARI VE 

SONRASINDA GELİŞEN OLAYLAR

1-7 Ekim Bakü Toplantısı sürecinde komünistlerin ülkeye dönüp sürensavaşa doğrudan katılmaları yönünde alınan kararın ardından MustafaSuphi, “Cevat Yoldaş! Bizim meslek dervişlik! Gideceğiz!” demişti yolaçıkmadan önce.

Bakû’den peyderpey yola çıkan TKP kafilesinin beş kişilik ilk grubu, Sov-yet Rusya’nın Ankara’ya sefir olarak atadığı Budi Mdivani’nin heyeti ilebirlikte, 28 Aralık 1920’de Kars’a ulaştı. Sovyet diplomatları ile birliktegelen TKP’liler törenle karşılandılar. Kâzım Karabekir, Mustafa Suphi’ye,Ankara’ya bir telgraf yollamasını ve gelişini haber vermesini tavsiye etti.

Ancak 29 Aralık 1920’de Mustafa Kemal’in, Kâzım Karabekir’e yolladığıtelgraf hiç iç açıcı değildi. Telgrafta “Ankara’da komünist cereyanları arzuhilafınadır. Bakû Türk Komünist Fırkası Reisi Mustafa Suphi’nin bu ce-reyanları körüklemesi sakıncası akla gelmektedir. Bir defa kendisini gör-dükten sonra devletlilerinin görüşlerinin bildirilmesini rica ederim”yazmaktadır. Bu ricanın karşılığı bugüne dek yayınlanmadı. Ancak tel-grafın ikinci satırı TKP’yi Meclis çatısı altında eritme yanlısı olan KazımKarabekir’e bu eğiliminden vazgeçmesi için Ankara tarafından tanınmışbir fırsat gibi görünmekteydi. Kars’ta törenlerle karşılanan Türkiye Komünist Fırkası burada Anka-ra’dan gelen telgrafla oyalanmaya başlandı. Ankara bu süreçte politik birkırılmanın eşiğindeydi. “Büyük devletlerle” özlenen ilişkinin yaratılıp ya-

Page 14: 28 Kanunisaniyi Unutma

ratılamayacağı beklentisiyle ülke içinde var olan farklı siyasi güçlerle iş-birliği içine girip girmeme Ankara’da belirleyici çelişkiydi. Bir yanda Çer-kez Ethem ve güçleri diğer yanda Sovyetlerin desteklediği TürkiyeKomünist Fırkası Ankara’nın gözünden siyasi gücü paylaşacak hasımlarolarak görülüyordu. Emperyalistlerden gelecek sinyal bu güçlere karşı alı-nacak tavrı belirleyecekti. Bu arada Ankara Türkiye Komünist Fırkası’nıanlamaya da çalışıyordu.

O günlerde Kars’ta olan Ankara Hükümeti’nin Moskova’ya elçi tayin et-tiği Ali Fuat (Cebesoy) Bey, 2 Ocak’ta Mustafa Suphi ile görüştü. Bu gö-rüşmeyi değerlendiren uzun raporunda “(Mustafa Suphi) zeki, bilgili,fazla kurnaz, konuşmalarında ihtiyatlı ve acelesiz. Rus Sefiri ile memleketiçine girmek ve Ankara Hükümeti prensiplerine inanmış gibi görünmekistediğine bakılırsa bu kişinin yumuşak düşünce ve prensiplerle Anadoluhareketini yönetenlerin güvenini kazanmak ve böylece bir mevki yaptık-tan sonra, Rus komünizminin gizli başı olmak suretiyle memlekete (budüşüncesini) duyurmak ve uygulamak düşüncesinde olduğunu zannedi-yorum” diye yazmıştı. Bu görüşme Ankara ile TKF yönetimi ile siyasikonuların ele alındığı üst düzeydeki son görüşme oldu. Meclis’in 3 Ocak tarihli oturumunda, Mustafa Kemal, Erzurum MebusuHüseyin Avni’ye (Ulaş) hitaben şöyle diyordu: “Komünizm yayılmasımeselesine gelince; kendileri buyurdular ki, istense de istenmese de bubir mikroptur, girer. O halde çaresi yok demektir. Mademki maddi tedbirleönüne geçmek imkânı olmayan bir yayılmadır, bu mutlaka bulaşıcı ola-caktır. Zannediyorum ki, buna karşı tedbir düşünmek meselesiyle söz ko-nusu olan siyasi meseleleri birbirinden ayırmak ve seçmek daha uygunolur...” Bu konuşmadaki bazı vurgular, TKP’yi beklemekte olan akıbetin ipuçla-rını veriyordu. Ankara’ya yerleşmiş güçler için Türkiye Komünist Fırkasıkurtulunması gereken bir güçtü. Emperyalistlerden beklenen tanınma sin-yalinin alındığı yerde harkete geçildi. Harekete geçiş sadece komünistleredeğil Ankara’nın İttihat Terakki artığı savaş suçlusu grubu dışında olanherkese yönelikti. Bu tarihten 1. İnönü Meydan Savaşı diye tanımlanan10 Ocak 1920’den sonra Ankara tam bir güven içinde yeni devleti oluş-turmaya girişmiştir. Bu yeni devletin ilk icraatı ise komünistlerin katledi-lip, kaybedilmesi olmuştur.

Page 15: 28 Kanunisaniyi Unutma

Osmanlıdan devrealınan karanlık oyun bu kez Türkiye Komünist Fırkasıiçin devreye sokulmuştu. Kâzım Karabekir Erzurum Valisi’ne (günümüzTürkçesiyle) şöyle yazmıştı: “Adı geçenin (Mustafa Suphi) ve arkadaşla-rının Erzurum’a varışları gününden başlayarak gerek gazete yayınları vegerekse halkın uygun göreceği gösteriler ve baskılarla daha içeri yolcu-luğun ve memlekette kalmanın ve çalışmanın mümkün olmayacağı hak-kında kendilerinde gereken izlenimler yaratılır...” Karabekir, Trabzon’daözellikle Bolşeviklerin gözleri önünde aynı tezahüratın yapılmasını fakattepkilerin Bolşevikliğe değil söz konusu kişilere olduğunun gösterilmesiniistiyordu. Benzer bir telgrafı Gümüşhane Valisi’ne de göndermişti.

Kazım Karabekir’in Ankara’nın verdiği emirler doğrultusunda hazırladığıkaranlık plan uygulanmaya başladığında Mustafa Suphi, İsmail Hakkıyoldaşına gönderdiği 5 Ocak tarihli mektupta, Kâzım Karabekir tarafın-dan, Rusya’ya atanan Yusuf Kemal (Tengirşenk) ve Rıza Nur’un Kars’agelişini bekleme bahanesiyle alıkonduklarını, bu zorunlu bekleme sıra-sında Tuapse’den Abid adlı bir yoldaşın Kars’a gelmesi üzerine, KazımKarabekir’in ‘ihtilalci’ niyetleri konusunda iyice şüphelendiğini yazı-yordu. Kars’ta zorunlu beklemen kurtulmak için uğraşan komünistler so-nunda yola çıkarlar.

Mustafa Suphi ve beraberindeki 17 kişi (?) 18 Ocak’ta Erzurum’a gitmeküzere Kars’tan trenle yola çıktı. Heyet dört günlük bir tren yolculuğununardından 22 Ocak’ta Erzurum’a vardığında kendilerini Muhafaza-i Mu-kaddesat Cemiyeti’nin örgütlediği eylemler bekliyordu. Modern Tür-kiye’nin ilk ‘Komünizmle Mücadele Derneği’ olan Cemiyet’in 18 Ocak’tayayınladığı beyannamede “Rusya’dan gelmiş, anası babası belirsiz, ma-zileri karanlık, cani iblislerin, Allah, Peygamber, Halife ve şeriat yok de-diği, kadınlardan başlayarak na-mahremliği ortadan kaldıracağı,kadınların kamuya açık yerlere erkeklerle karışık girip çıkması, erkeklerleçalışması ve erkeklere hizmet etmesinin mecbur kılınacağı, üç yaşındanbüyük çocukların umumi depolarda toplanacağı, cinayet ve diğer suçlaraait kanunları kaldıracağı, çalışmayanın ekmek yiyemeyeceği, Başkırdis-tan, Taşkent ve Buhara’daki milyonlarca Müslümanın bütün servetlerinin,ırz ve namuslarının ellerinden alınacağı” yazıyordu. Bu iddialarla gale-yana getirilmiş toplama göstericileri yönlendirenler arasında polis teşki-

Page 16: 28 Kanunisaniyi Unutma

latından kişiler vardı. Heyet Erzurum’a sokulmadı ve dekovil hattıyla Ka-rabıyık’a (Aşkale yakınlarında köy) yollandı. Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin olayları anlatan telgrafı Mec-lis’te okunduğunda, Mustafa Kemal, devletin her şeyden haberdar oldu-ğunu gösteren ve Erzurumlularla hemfikir olduğunu beyan eden birkonuşma yaptı. Mustafa Kemal aynı oturumda yaptığı diğer konuşmadaKâzım Karabekir tarafından Mustafa Suphi ve arkadaşları için yapılanplandan övgüyle bahsetti. Ardından Erzurum Valisi ‘Deli’ Hamit’e acelebir telgraf yolladı. Telgrafta “Mustafa Suphi Efendi’nin refakatinde kaçkişi olduğunun ve onların da kendisiyle birlikte gönderilip gönderilmedi-ğinin bildirilmesini rica ederim” deniyordu.

Bayburt’tan kızaklarla her tür imkândan uzak tutulup aç bırakılarak yolaçıkan TKP kafilesi hiçbir yerde doğru dürüst konaklama fırsatı bulama-yarak 27 Ocak’ta Maçka’ya vardı. Caminin yanındaki Yorgaki Otel’de birgece kaldılar. Heyettekilerden Baytar Abdülkadir Maçka Kaymakam Ve-kili Murat Efendi’nin yardımıyla kurtarılmıştı. Mahmut Goloğlu’na göre,Abdülkadir, Kars’tan Trabzon’daki kardeşi Mehmet Efendi’ye gelişlerinimüjdelemiş, Mehmet Efendi vekilliğini yaptığı Kayıkçılar Kâhyası Yah-ya’ya haberi verdiğinde, Yahya kendisine Mustafa Suphi ve arkadaşlarıkonusunda Ankara’dan emir aldığını, eğer kardeşini kurtarmak istiyorsaşehre girmesini engellemesini tavsiye etmişti. Abdülkadir’in hayatını buuyarı kurtarmıştı.

Böylece geride Mustafa Suphi ve 15 yoldaşı kalmıştı. 28 Ocak’ta Trab-zon’da olağanüstü bir hareketlilik vardı. Tellallar, Trabzon Muhafaza-iHukuk-u Milliye Cemiyeti başkanı ve eski Teşkilat-ı Mahsusa’cı Barut-çuzade Ahmet Bey’in oğlu Faik Bey’in gazetesi İstikbâl’in kışkırtıcı ya-yınlarıyla galeyana getirilen halkı cuma günü öğleden sonra ‘Rusya’dakiesir kardeşlerimizi kurşuna dizdiren dinsiz vatan hainlerinden intikamalmak üzere’ mağaza, dükkân ve kahvehaneleri kapatarak Değirmen-dere’ye çağırmıştı. Şehirdeki Sovyet Konsolosluğu’nun elemanlarına dasokağa çıkmamaları tembih edilmişti. Cuma günü, bütün esnaf dükkân-larını kapatarak, kapatmayanlar ise polis ve inzibat memurları tarafındancebren kapattırılarak Değirmendere’ye doğru sevk edildiler.

Page 17: 28 Kanunisaniyi Unutma

TKP heyeti, 28 Ocak akşamı saat 17.20 civarında Trabzon’a vardı. Ka-yıkçılar Kâhyası Yahya ve adamları heyetin yolunu Değirmendere mev-kiinde keserek Çömlekçi Mahallesi’nin alt yolundan doğruca iskeleye(Buhti’ye) çevirdi. Burada Mustafa Suphi ve arkadaşları tükürükler, kü-fürler ve tekmeler eşliğinde bir motora doğru sevk edildiler. Hemen ar-kalarından Kâhya’nın silahlı adamlarını taşıyan bir motor daha kalktı.Motorlar sabaha karşı 4-5 sıralarında boş olarak geri döndü, ama kimseniniskeleye yanaşmasına izin verilmiyordu. Birkaç gün sonra tayfalardan bi-risi, motordakilerin birkaç mil açıkta, elleri ve ayakları bağlanarak denizeatıldıklarını söyledi.

MUSTAFA SUPHİ’NİN EŞİ MARİA’NIN SONU

İddialara göre Sürmeneli Kınalıoğlu Ahmet Yakup motora bindirilmeyipYahya Kâhya’nın evinde alıkonmuş, Tayyareci Tevfik ile Mustafa Sup-hi’nin Rus (bazı kaynaklara göre Türk, bazılarına göre Rus Yahudisi) asıllıeşi motordan geri getirilmişti. Adı çeşitli kaynaklara göre Meryem, Mariaya da Semiramis olan bu hanım, önce Yahya Kâhya’nın evine götürülmüş,kadıncağız tutulduğu yeri Rus Konsolosluğu’na bildirmeye çalışmış, notugötüren adam Kâhya’nın adamı çıkınca, ceza olsun diye Nemlizade RagıpBey’in evine verilmişti. Bir süre, Kâhya tarafından Rizelilere verilen ka-dıncağız bir oturak âlemi sırasında öldürülmüştü.

KATLİAMIN ARDINDAN SOVYETLERİN GİRİŞİMLERİ

Katliamın ardından Trabzon’daki Rusya Sovyet Hükümeti Konsolosu AliOruç Bagirov Trabzon Valisi’ne Mustafa Suphi ve arkadaşlarının akıbetinisoran bir mektup yazdı. Trabzon Vali Vekili İsmail Sabri cevabi mektu-bunda, halkın tepkisi karşısında Trabzon’da kalamayacaklarını anlayanekibin, bir motor kiralanarak sağ salim Rusya sahillerine yollandığını be-lirtti. Aynı gün İstikbâl gazetesinde, “Bakû Seyyahları Geldiler ve Gittiler”başlığı altında çıkan haberde olay daha ağır ifadelerle anlatılıyordu.

Mustafa Kemal’in 31 Ocak 1921’de Erzurum’daki Muhafaza-i Mukad-desat ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığına yazdığı telgrafta “Tür-kiye Halk İştirakiyun Fırkası efradından bazılarının vatana hıyanet

Page 18: 28 Kanunisaniyi Unutma

suçundan dolayı haklarında takibat ve soruşturma icra edilmektedir. Adıgeçen fırka, hükümetçe itibar ve itimada değer değildir, Efendim.” den-mekteydi. Yani, Ankara Mustafa Suphi ve arkadaşlarının akıbetinden ha-bersiz görünüyordu. 14 Şubat’ta Trabzon’daki Sovyet Rusya KonsolosuBagirov, Trabzon Vali Vekiline Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Batum’ave hiçbir Sovyet sahiline gelmediğini, dolayısıyla nerede olduğunu merakettiklerini yazdı. Vali cevabında “Üçüncü Enternasyonal Heyeti’nden hiçkimse buraya gelmedi ve hiç kimse de buradan gitmedi. Bu konuda bizdehiçbir bilgi yoktur” dedi. Dışişleri Komiseri Çiçerin, radyogramla An-kara’dan Mustafa Suphilerin akıbetine dair bilgi talep etti. Ankara Hükü-meti ise, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının bir deniz kazasında öldüklerineilişkin açıklamasında ısrarlıydı.

KAÇ KİŞİ KATLEDİLDİ

TKP’nin belgelerine göre, Anadolu’ya hareket edenlerin toplamı MerkezKomite üyeleri ile birlikte 30’dur. Merkez Komite üyesi Mehmet Zeki ileüst düzey parti kadrosundan Süleyman Sami hasta oldukları bahanesiyleErzurum’da veya Maçka’da alıkonulup, Ankara Hükümeti’nin himayesinemazhar olmuşlardı. TKP Harici Bürosu, haberin alınması ardından, “DoğuHalkları Propaganda ve Faaliyet Kurulu Başkanlığı”na gönderdiği mek-tupta, isim belirtmeksizin 16 kişinin öldürüldüğünü yazmıştı. Aynı organadına Ahmet Cevat’ın (Emre) 2 Nisan 1921 tarihli mektubunda ise, “M.Suphi, dört Merkez Komite üyesi ve on iki diğer yoldaşlarımız” denmek-tedir ki, burada verilen rakamlarla öldürülenlerin toplam sayısı 17’ye ulaş-maktadır. Mete Tunçay’a göre motorda öldürülenlerin sayısı, MustafaSuphi ile birlikte 14’dür. Tunçay, listeye ayrıca Meryem’i eklemektedir.Emrah Cilasun başka kaynaklarda geçen isimleri de dikkate alarak öldü-rülen komünistlerin sayısının daha çok olabileceğini söyler.

Belirtilen kaynaklarda ismi belirlenenler. Mustafa SuphiMustafa Suphi’nin Eşi MariaEthem NejatErzincanlı Muallim Aşçıoğlu BahaeddinUşak’ın Hacı Hüseyin Mahallesi’nden Kazım Hulusi

Page 19: 28 Kanunisaniyi Unutma

Sürmene’nin Asu Kariyesinden Kıralioğlu MaksutCihangirli Doktor Hilmioğlu İsmail HakkıVan’ın Erciş Kazasından Nefer Ahmetoğlu HayrettinBandırma’nın Manyas Nahiyesi’nden Topçu Hakkı Bin Mehmet Aliİstanbullu Mühendis Emin ŞefikKadıköylü Pilot Yüzbaşı Tevfik Bin AhmetManisalı Yedek Subay Kazım Bin AliErzincan’ın Akdaş Kariyesinden Hatipoğlu Mehmetİzmir’in Tilkilik Mahallesi’nden Hacı Mustafaoğlu MehmetKandıralı Cemil Nazmi Bin İbrahim

KATLİAMIN ARDINDAN KATİLLERE NE OLDU

16 Mart 1921’de TBMM Hükümeti’yle Rusya Şûraları Federatif SosyalistCumhuriyeti Hükümeti arasında bir dostluk anlaşması imzalandı. MustafaKemal aynı gün Yahya Kâhya’ya “vatanperverâne hissiyat ve temennile-rinize teşekkür ederim” şeklinde kısa bir telgraf yolladı. Bu telgraftan ikiay sonra kanlı bir tasfiye hareketi başladı. Çünkü Trabzon’daki yerel güç-lerin Enver Paşa ile flört etmesi, Ankara’yı rahatsız etmişti. 300 kişilikçetesiyle Yahya Kâhya, Enver Paşa’nın amcası Halil (Kut) Paşa’nın enhas adamıydı. Dahiliye Vekili Ali Fethi (Okyar) Bey, durumu ‘Trab-zon’daki İskele Hükümeti’ diye nitelemişti.

Tasfiye harekâtı 26 Ağustos 1921’de Ebubekir Hazım (Tepeyran) Bey’inTrabzon Valiliği’ne getirilmesiyle başladı. 7 Kasım 1921’de Miralay SamiSabit (Karaman) Trabzon’daki 13. Fırka Kumandanlığı’na atandıktansonra Trabzon Müdafa-i Hukuk Cemiyet adına toplanan paraları zimme-tine geçirme suçuyla Yahya Kâhya hakkında soruşturma başladı. Kâhyauzun bir direnişten sonra 12 Ocak 1922’de Sivas Bidayet Mahkemesi’ndeyargılanmak üzere tutuklanarak Sivas’a gönderildi. Ancak mahkeme he-yetine yapılan baskılar sonucu beraat ederek Trabzon’a geri döndü.

Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey konuyu Meclis gündemine getirdi veMustafa Kemal ile arasında sert tartışmalar yaşandı. Yahya Kâhya’nın so-nunu, Suphilerin öldürülmeleri meselesini de ima ederek etrafa “sankibütün bu işlerde ben tek başıma mıydım; her şeyi olduğu gibi ortaya dö-

Page 20: 28 Kanunisaniyi Unutma

keceğim” diye tehditler savurması getirdi. 3 Temmuz 1922’de Kâhya vedört kişiyi taşıyan otomobil, Kâhya’nın Soğuksu’daki yazlık konağına gi-derken saldırıya uğradı. Kâhya ve iki kişi öldürüldü. Arkadan ve öndenatılan 40 kadar mermiye rağmen olaydan karanlıkta kaçarak kurtulan Kâh-ya’nın Mustafa adlı silahlı uşağı, olaydan sonra nedense yoldaki askerîkışlaya ve şehirde önünden geçtiği hükümet, polis ve jandarmaya olayıhaber vermemiş, bütün gece ortadan kaybolmuştu.

Halk arasında olayı Sami Sabit Bey’in tezgâhladığı inancı yaygındı. Du-rumu soruşturan heyet, 13 Eylül 1922 günlü raporunda “Kâhya öldüktensonra askerî kışlaya doğru kaçtıkları görülen katiller hakkında zamanındagereken araştırma yapılmamış olduğundan bulunmaları imkânsız hale gel-miştir” diyerek soruşturmayı kapattı.

KATLİAMI PLANLAYANLAR KİMDİ

O günden beri Mustafa Kemal’in olaydaki rolü aydınlanmadı. Yıllar sonraMustafa Kemal ile yolları ayrılacak olan Kâzım Karabekir uzun bir süreyasaklı kalan anılarında, bu olayla ilgili olarak, “hayatımla ve namusumlaoynadılar” diyecekti.

Yine yıllar sonra Mustafa Kemal’in Muhafız Taburu Komutanı İsmailHakkı (Tekçe) Bey, Yahya Kâhya’yı, 27 Mart 1923’te Mustafa Kemal’inyeminli muhalifi Ali Şükrü Bey’i öldürecek olan Giresunlu Topal Os-man’ın iki adamıyla birlikte kendisinin öldürdüğünü açıkladı. Bu konudabir makale yazan Yalçın Yusufoğlu’na göre, Yahya Kâhya’nın oğlu, MeteTunçay’a gönderdiği mektupta, babasının “o zamanki koşullara göre va-tani vazifesini yaptığını ve asıl katilin bugün tapınılan bir kişi olduğununbir gün mutlaka anlaşılacağına” inandığını yazmıştı. Halil Berktay’ın de-desi Halil N. Berktay da olayın Ankara’dan gelen şifreli bir telgrafla em-redildiğini ve şifreyi çözmüş subayla sonraları tesadüfen tanıştığınısöylemişti.

Page 21: 28 Kanunisaniyi Unutma

15’LER KATLİAMI VE KOMÜNİST HAREKET

Türkiye Komünist Fırkası’nın kurulması, Anadolu’da sosyalizmin bir dö-nemecidir. Bu dönemeç kendinden önceki süreçte var olan sosyalist ha-reketleri ve bireyleri aşan yeni bir yönelim oluşundandır. Anadolu TürkiyeKomünist Fırkası’yla bilimsel sosyalizmle, Marksizm-Leninizmle tanış-ması ve mücadele yönelimini belirlemesinin adımıdır. Sosyalizmin ortaya çıkardığı değerlerin başında mücadele örgütü gelmek-tedir. Devrimci mücadele bir sınıf savaşımıdır ve bu savaşımda işçi sını-fının silahı kendisine ait olan partidir. Mustafa Suphi ve yoldaşlarınınBakü’de aldıkları partileşme kararı ve bunu da başarmış olmaları Anado-lu’da o tarihten sonra gelişen her sosyalist akıma örnek teşkil etmiştir. Bir komünist parti nasıl kurulur tartışmaları içinde gelişen Türkiye sos-yalist hareketlerinin bir başvuru kaynağı ve cesaret odağı olmuştur.Türkiye Komünist Fırkası birçok eksiklikle, birçok güçsüzlükle ve birçokyanlışla değerlendirilip, eleştirilse de temel olarak bu ülkede işçi sınıfı vesosyalist mücadele açısından doğru bir yönelime dayanak oluşturmasıylaönemlidir.

Türkiye Komünist Fırkası’nın önemini sadece bu coğrafyadaki ilk komü-nist parti olmasıyla sınırlamak Türkiye Komünist Fırkası için mücadeleedenlere haksızlıktır. TKF Kuruluş biçimiyle bir mücadele örgütü oluş-turmanın örneğidir de. Kuruluş sürecine giderken komünist militanlar ula-şabildikleri her yerde örgütlenme çalışması yaparak ve bulunduklarıalanlarda gelişmelere müdahale etmeye çalışarak bir örgütlenme oluştur-maya çalışmışlardır. Bunu başarabildikleri yerde komünistlerin uluslar-arası dayanışmasını da kendilerine dayanak sağlayıp mücadeleye dahaaktif katılmanın yoluna çıkmışlardır. Kurulur kurulmaz aldıkları en önemlikarar ülkede süren emperyalist yağmaya karşı direniş hareketine aktif ola-rak katılmak ve direnişi güçlendirmek olmuştur. Sadece bir kenarda du-rarak, gelişmeleri izleyerek “uygun fırsatçılık” aczine düşmemişlerdir. Buyönelimleri TKF’nin devrimci yönüdür. TKF’den günümüze kalan enönemli miraslardan birisi de devrimci yapılanması ve ataklığıdır.

Page 22: 28 Kanunisaniyi Unutma

Mustafa Suphi ve Ethem Nejat gibi parti önderlerini geçmişleriyle değer-lendirince siyasi aktör olarak varoluşlarının nasıl bir dönüşüme uğradığınıda görmekteyiz. Sosyalizm mücadelesiyle tanışıp onunla hareket ettikçeburjuva anlamda her tür çabanın ne kadar iyi niyetli olursa olsun gericibir yanı olduğu TKF liderlerinin yaşamlarıyla ortaya konmuştur. Sosyalistduruşlarına inançları ve güvenleri yetersiz güçlerine rağmen süre gidenmücadeleye atılmalarını sağlamıştır.

Mustafa Suphi ve ekibi Bakü’den ülkeye dönüş biçimleriyle hatalımıdır?

Katledilişlerine bakınca hatalıydılar demek mümkündür. Ki bu yönlü de-ğerlendirmeler de yapan birçok kaynak vardır. Ancak bu değerlendirme-leri yapan kaynakların temel dayanağı kazanan haklıdır veya doğrudurmantığıyla hayat bakabilenlerden oluşmaktadır. Sömürücü sınıfların tarihboyunca yarattığı kazanan doğrudur, haklıdır anlayışının “sol” içinde yeralan anlayışları Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinde suçu on-lara yükleyebilmektedirler. Komünistler mücadele tarihi içinde çoğuzaman yenilgilerle şekillenmişlerdir. Bu açıktır ki sosyalizm mücadelesi-nin doğasından kaynaklanmaktadır. İnsanlık tarihin keskin dönemecinde-dir. Sosyalizm binlerce yıllık sömüren sömürülen ikileminin sınıfsavaşımlarını kökten ortadan kaldırma hareketidir. Komünistlerin önündesadece bir tek savaşılacak güç değil insanlık tarihi boyunca birikmiş so-runlar vardır. Bu anlamda komünistler mücadelelerinde devrimci atılımıher zaman önemli özellik olarak belirlemişler ve devrimci atılım ve duruşyerine kapitalizmle uyuşmacı anlayışlara karşı çıkmışlardır.

Mustafa Suphi ve Arkadaşları Daha Farklı Davranabilir miydi?

Tarihi anlamak veya değerlendirmek sorularla mümkündür. Tarih değer-lendirmelerinde “öyle değil de böyle olsaydı” sorusu tarihi bilim olarakgörenler için sadece gülünüp geçilecek bir değerlendirme biçimidir. Buyönlü değerlendirmelerle Mustafa Suphi ve arkadaşlarının “hatalarına”işaret etme gayretleri sadece onları ve sosyalizm mücadelesinin derinliğinianlamamaya işaret eder. Tarihsel bir olay olarak Mustafa Suphi ve yol-daşlarının duruşu bir komüniste yakışır biçimdedir. Onlar ne utanılacak

Page 23: 28 Kanunisaniyi Unutma

bir geri dönüş tapmışlar ne de “uygun fırsat” bekleme sahtekârlığına düş-müşlerdir. Oluşturabildikleri güçlerle bir komünist parti kurmuş ve onukurma nedenlerinin en temeli olan devrimci mücadeleye en aktif katılmayıönlerine görev olarak koymuşlardır. Beklemek ve “uygun şartların” oluş-masına kadar lafla idare etmek küçülmesinden uzak durmuşlardır. Komü-nist devrimci mücadeleye örgütüyle katılır, örgütünün olmadığı yerdeörgütlenme yaratır ve devrimci sürece yapabileceğinin azamisiyle katılır.“Uygun şartlar” beklemelerini küçük burjuvalara bırakır. Çünkü bilimselsosyalizm devrimci mücadelenin bir döneme, kişiye, gruba, bir olaya değilsürekliliğe bağlı olduğunu öğretir. Tarihsel gerçekler Mustafa Suphi veyoldaşlarının devrimci mücadelenin gereği olanı yerine getirmenin adım-larını attıklarını göstermektedir. Başka türlü davranmaları ise komünistleriçin olası değildir.

Mustafa Suphi ve Yoldaşlarının Katlinden Sonra Sovyetlerin Tavrı.

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi hakkında yapılan birçok de-ğerlendirmede Sovyetlerin TKF’yi korumadığı ve akıbetini araştırmadığıyönünde değerlendirmeler bulunmaktadır. Bu değerlendirmelerin her birisosyalizm düşmanlığıyla harmanlanmıştır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi, TKF’nin oluşturulmasına destek ver-miştir. Bu desteği de partinin kurulması sürecinde göstermiş aynı şekildedesteğini Ankara’da kurulan burjuva hükümete de TKF konusunda gerekliuyarıları yaparak devam ettirmiştir. Sovyetlerin TKF’lilerin katledilmesiniönlemeye gücü yetmemiştir.

Gücünün yetmemesi ise Ankara hükümetinin TKF’lileri katlederek ortayaçıkacak seçeneklerden biri olarak Sovyetlerin Ankara’ya yürümesi olası-lığına sarılmış olmasıdır. Ankara, Emperyalist “büyük güçlere” yaman-manın bir aracı olarak Sovyetlerin kendisine saldırı tehdidindebulunmasını kullanmayı çok istemiştir ancak bunu elde edememiştir. Bukirli politik oyun içindeki Ankara’ya karşı yapılabilecek olan ise katledilenkomünistlerin akıbetini öğrenmek ve geride kalanların yeniden örgütlen-mesine destek olmaktır.

Page 24: 28 Kanunisaniyi Unutma

Sovyetler’in TKF’lilerin akıbetini aramadığı söylene gelen bir yalan ola-rak ortalıkta dolaşmakta ve somut gerçekler bu yalanı ortaya çıkarmakta-dır. Sovyetler başta dışişleri bakanı olmak üzere tüm kanallardan MustafaSuphi ve yoldaşlarının akıbetini öğrenmeye çalışmış ve bunda da başarılıolmuştur. Ankara’nın, Osmanlı’dan devraldığı katliam yapıp, yaptığınıreddetme ve kayıp ilan etme geleneği bu olayda işlememiş ve Ankara,Mustafa Suphi ve yoldaşları için “neredeler bilmiyoruz” diye başladığıyalancılığını sürdürememiş ve yapılan Sovyet baskısı sonucu “denizdekayboldular” diyerek kayıp etmenin sorumluluğunu üstlenen bir cevapvermek zorunda kalmıştır. Komünistler mücadelenin içinde bir hayat sü-rerler ve bu hayat her tür saldırıya açıktır. Bunu bilirler ve bunu bildikleriiçin her katledilen yoldaşlarını mücadelenin bir parçası kılarlar. SovyetlerTürkiye Komünist Fırkası’nı Ankara’yla sürdürülecek bir ilişkiye feda et-memiş aksine bu ilişkide belirleyen bir örnek saymıştır.

Sovyetler, Mustafa Suphi ve yoldaşları katledildiği zaman Ankara’yla iliş-kiyi kesmeliydi hatta savaş açmalıydı şeklinde bir değerlendirme yapmaksosyalist mücadeleyi anlamamak demektir. Mustafa Suphi ve yoldaşları-nın katledilmesi sosyalizm mücadelesinin bir cephe savaşında alçakça ya-pılan bir katliamdır, komünistlerin tarihi bu alçakça katliamlardakatledilmeyle doludur. Her katliam sadece komünistlerin mücadelesinindaha amansız olmasının yolunu açmıştır. Bu da Türkiyeli komünistleri ol-duğu gibi Sovyetler Birliği Komünistlerini de Ankara’ya karşı yeni birkonumlanma almaya yöneltmiştir.

Sovyetler TKF’li yoldaşlarına sahip çıkmış ve sonlarının karanlık bilin-mezlerde kalmasını önlemiştir.

Sosyalizm mücadelesi bir döneme veya bir tek olaya bağlı değildir süregelen ve süre gidecek olan bir mücadeledir.

Page 25: 28 Kanunisaniyi Unutma

MUSTAFA SUPHİ VE

YOLDAŞLARINDAN SONRA

Mustafa Suphi ve yoldaşları bu ülkedeki sosyalist mücadelenin önemliadımlarından birinin adıdır. Onların katledilmesi bu ülkedeki egemenlerinvahşetinin bir başka göstergesi ve düşman sınıf olarak kendini ne kadarbildiğinin de göstergesidir. 21 Ocak 1920’den 21 Ocak 2012’ye geçen sü-rede bu ülkede komünistler Mustafa Suphi ve yoldaşlarının ilk adımlarıylayarattıkları mücadele geleneğini bir mihenk taşı saymışlardır.İlk önce mücadele için parti. Parti bir süs veya paye değil mücadele aracıdır ve var oluşunun temel ne-deni mücadele içinde olmaktır.Komünistler direngendir ve mücadelenin gereklerine uygun davranmayaözen gösterirler.Bu temel değerler 21 Ocak 1920’den 21 Ocak 2012’ye taşınmıştır. 92 yıl-lık geçen zaman dilimi içinde komünistler değişik mücadeleler içindengeçmişler ve mücadelelerini devam ettirmenin yolunu da bulmuşlardır.Türkiye Komünist Fırkası bu ülkedeki komünistlerin devrimcilerin onurlayâd edecekleri bir geçmişin adı olarak hala diri ve güçlüdür.

Kazıdık Onbeşleri’in ismini,

kanlı kızıl bir mermere!..

Bir çelik aynadır gözlerimiz,

Onbeşler’in resmini

görmek isteyenlere…

1925, Nazım hikmet

Page 26: 28 Kanunisaniyi Unutma

Kalbim

Göğsümde 15 yara var!. Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak!.. Kalbim yine çarpıyor, kalbim yine çarpacak!!!

Göğsümde 15 yara var! Sarıldı 15 yarama kara kaygan yılanlar gibi karanlık sular! Karadeniz boğmak istiyor beni, boğmak istiyor beni, kanlı karanlık sular!!!

Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak. Kalbim yine çarpıyor, kalbim yine çarpacak!...

Göğsümde 15 yara var!. Deldiler göğsümü 15 yerinden, sandılar ki vurmaz artık kalbim kederinden! Kalbim yine çarpıyor, kalbim yine çarpacak!!!

Yandı 15 yaramdan 15 alev, kırıldı göğsümde 15 kara saplı bıçak.. Kalbim kanlı bir bayrak gibi çarpıyor, ÇAR-PA-CAK!!

1925, Nazım Hikmet

Page 27: 28 Kanunisaniyi Unutma

Onbeşler İçin

Yangınlara fazla bakan gözler yaşarmaz Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını

Yine fakat bir yıldırım zulmeti yırtsa Sağır göğün koynundaki çanı haykırtsa Anıyoruz göğsünüzün son sayhasını

Eski cihan yeni cihan önünde eğil! Aramızdan birkaç yoldaş ayırmak değil, Her ne yapsan varacağız emelimize!

Karadeniz…bunu duysun derinliklerin: O ateşli göğüsleri delen hançerin Kabzasını alacağız biz elimize!

Nazım-VaNu (Batum, 1922)