22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve...

24
Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASONU WWW.TR724.COM — @TR724COM B ir kere düşmeye gör! İrtifa ve itibar kaybı hemen yatırımcıla- ra haber veriliyor. Kredi dere- celendirme kuruluşu Moody’s, 2016’nın Ağustos ayında THY’nin kredi notunu Ba3’e düşürdü. Görünümü ise nega- tifte tuttu. Tek marifeti Erdoğan aile- sine yakınlık olan isimlerin yönetim kurulunda sayısı arttıkça THY’nin ir- tifa kaybı hızlandı. Hal-i hazırda BİM mağazalarının piyasa değeri 4,1 mil- yar dolar. Yani BİM ile THY’yi iki defa satın alabiliyorsunuz. Alman havacılık devi Lufthansa’nın 2017 stratejik plan- larının müzakere edildiği bir toplantı- ya katılan bir arkadaşım, “Daha evvel THY’ye göre hamle yaparlardı. Şim- di hiç oralı değiller. Artık THY’yi rakip görmüyorlar.” dedi. O bunları anlatır- ken içimden bir şeyler kopup gitti. 28-29 OCAK 2017 HAFTASONU Nazif Apak yazdı Yandaş medya neden birbirini yiyor? Barbaros J. Kartal yazdı Arz ederim! 04 08 Bekir Salim yazdı “Ben işte ambelelerine sögirem hakim bey!” Akif Umut Avaz yazdı Darbecilere ‘alçak’ diyeceksek, bunları yapana ne diyeceğiz? Efe Yiğit’in dosyası AFCON’da favoriler erken havlu attı 14 18 21

Transcript of 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve...

Page 1: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te

THY O eski halinden eser yok şimdi

GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90

HAFTASONU

WWW.TR724.COM — @TR724COM

B ir kere düşmeye gör! İrtifa ve itibar kaybı hemen yatırımcıla-ra haber veriliyor. Kredi dere-

celendirme kuruluşu Moody’s, 2016’nın Ağustos ayında THY’nin kredi notunu Ba3’e düşürdü. Görünümü ise nega-tifte tuttu. Tek marifeti Erdoğan aile-sine yakınlık olan isimlerin yönetim kurulunda sayısı arttıkça THY’nin ir-tifa kaybı hızlandı. Hal-i hazırda BİM

mağazalarının piyasa değeri 4,1 mil-yar dolar. Yani BİM ile THY’yi iki defa satın alabiliyorsunuz. Alman havacılık devi Lufthansa’nın 2017 stratejik plan-larının müzakere edildiği bir toplantı-ya katılan bir arkadaşım, “Daha evvel THY’ye göre hamle yaparlardı. Şim-di hiç oralı değiller. Artık THY’yi rakip görmüyorlar.” dedi. O bunları anlatır-ken içimden bir şeyler kopup gitti.

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Nazif Apak yazdı Yandaş medya neden birbirini yiyor?

Barbaros J. Kartal yazdıArz ederim!

04 08

Bekir Salim yazdı“Ben işte ambelelerine sögirem hakim bey!”

Akif Umut Avaz yazdıDarbecilere ‘alçak’ diyeceksek, bunları yapana ne diyeceğiz?Efe Yiğit’in dosyasıAFCON’da favoriler erken havlu attı

14

18

21

Page 2: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

02

SEMIH ARDIÇ[email protected]

Kâr rekoru kırıyordu. Havacılıkta kariyer yapmak isteyenlerin hayallerini süslüyordu. Konfor, gü-venlik ve ‘en az rötarlı uçuş’ gibi kategorilerde dünya devlerini geride bırakacak neticeler elde ediyordu. İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde açtığı yolcu salonu (CIP Lounge) en lüks otelleri aratmayacak ikram ve konakla-ma hizmeti sunuyordu. Karnı yarık, kuzu tandır, ızgara levrek gibi Türk mutfağının en leziz tatla-rını business class yolcularına şef aşçılar bizzat servis ediyordu.

LIYAKAT SAHIBI YÖNETICILERLE ŞAMPIYONLAR LIGI’NE ÇIKTILiyakat sahibi yöneticilerin vizyoner yatırımları, azimli çalışanların gayretleri ile birleşince hava-cılıkta şampiyonlar ligine terfi etmişti. Meşhurla-rın seyahat için tercih ettiği havayolunun reklam filmleri ve ilanları dünyanın dört bir tarafında boy gösteriyordu.

Türkiyeli herkes, Avrupa Basketbol Ligi’ne spon-sor olan ve adını ‘THY Euroleague’ olarak değiştirecek kadar iddialı bir tır-manışa şahitlik edi-yordu. Basketbol yıldızı Kobe Bryant’tan tenisçi Caroline Wozni-acki’ye, Barcelona’nın futbol dehaları Messi ile Xavi’den Manchester United’ın efsaneleri Ryan Giggs ile Edwin Var Der Sar’a kadar nice meşhur isim THY’nin tanıtım takımının oyuncuları oldu. Reklam filmleri 100’e yakın memlekette en çok seyredilen televizyon kanallarında yayınlandı.

‘THY Euroleague’ için 15 milyon euro, Kobe Br-yant için 5 milyon euro, Barcelona futbol takımı

için 8 milyon euro ödediği devirde tanıtım büt-çesi 70 milyon dolar civarındaydı. Avrupa’nın en iyisinin belirlendiği ‘Best Airlines in Europe’ sıralamasında 2014’te ilk sırada yer aldı. THY’yi Avrupa sıralamasında Lufthansa, Swiss, British Airways ve Austrian takip etti.

1,34 MILYAR TL ZARAR, 20,7 MILYAR TL BORÇ78 milyonu hep umut ve heyecan veren haberle-re alıştıran THY artık inişe geçti. Yolcu sayısında görülen düşüş üst üste üç çeyrektir durdurula-madı. 2016’nın 9 aylık döneminde 1,34 milyar TL zarar etti. Senelik bilanço açıklandığında zarar 1,7 milyar TL’yi bulabilir.

Eylül sonu itibarıyla net döviz borcu 20,7 mil-yar TL’ye tekabül ediyordu. Bu tutarın 12,4 mil-yar TL’si Euro, 9,4 milyar TL’si Japon Yeni’dir. Bu yüzden TL değer kaybettikçe THY’nin borçlarını ödeme kabiliyeti azalıyor, riskleri artıyor. Artan maliyet zararı büyütüyor. Kur farkından 2016’nın Temmuz-Eylül döneminde 270 milyon lira zarar

etti. O günden bu-güne kadar dolar 50 kuruştan fazla arttı. Bu da THY için zara-rın artması demek.

Bilançodaki bozulma THY’nin Borsa İstanbul’da işlem gören hisselerinin de değer kaybetmesine sebebiyet verdi. THY, Borsa’da bir senede yüzde 25 eridi. 2014’te 10,10 TL’den işlem gören hisse-nin en son fiyatı 5,40 TL civarında. Son üç sene-de piyasa değeri yarı yarıya azaldı ve 1,8 milyar dolara geriledi.

Bir kere düşmeye gör! İrtifa ve itibar kaybı hemen yatırımcılara haber veriliyor. Kredi derecelendir-

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU HABER INCELEME

78 milyonu hep umut ve heyecan veren haberlere

alıştıran THY artık inişe geçti.

THY O eski halinden eser yok şimdi

Türk Hava Yolları, reklamlarında dünya yıldızlarını oynatan ve ‘Türkler uçuyor’ sloganlı reklam filmindeki gibi mütemadiyen irtifa kazanan bir havayolu şirketiydi. Her sene çift haneli büyüme rakamları ile bütün yatırımcıların dikkatini çekiyordu. 2015’te Avrupa’nın en değerli 4. markası oldu.

Page 3: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

me kuruluşu Moody’s, 2016’nın Ağustos ayında THY’nin kredi notunu Ba3’e düşürdü. Görünümü ise negatifte tuttu. Kurum açıklamasında THY’de zor günlerin hemen geçmeyeceğine dair tespit-ler vardı: “Ocak-Temmuz 2015 döneminde yüzde 78 olan doluluk oranı, yabancı turistlerin güvenlik endişesiyle Türkiye ve Avrupa’yı tercih etmemesi ve İstanbul’un geçiş noktası olarak daha az kulla-nılması sebebiyle 2016’nın ilk yedi ayında yüzde 73,7’ye geriledi.” Bir başka ifade ile Türkiye’nin dış siyasette, Suriye’de attığı hatalı adımların faturası THY’ye de çıktı. Moody’s, THY’nin filosuna katılan yeni uçakların borçla alındığına, dolayısıyla döviz riskinin yüksek olduğuna da dikkat çekti.

BİM, NEREDEYSE 2,5 THY EDİYORTek marifeti Erdoğan ailesine yakınlık olan isim-lerin yönetim kurulunda sayısı arttıkça THY’nin irtifa kaybı hızlandı. Hal-i hazırda BİM mağaza-larının piyasa değeri 4,1 milyar dolar. Yani BİM ile THY’yi iki defa satın alabiliyorsunuz. 500 mil-yon dolar da cebinizde kalıyor. Sözcü’den Murat Muratoğlu’nun tespitine katılıyorum: “Havayolu taşımacılığı ile ilgisi, biniş kartına bakıp koltuğu hostese sormadan bulabilecek olan bu kişiler şirketi hakkıyla yönetememişler demek.”Tablo bu kadar berbat iken yönetimin ne yapma-

sı icap eder? Giderleri en asgarî seviyeye indir-mesi lazım değil mi? Hayır, öyle olmadı. 30 uça-ğı folyoya sarıp parkta bekleten THY yönetimi, devrik Tunus liderinin uçağını 78 milyon dolara satın aldı. Uçağın Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’a tahsis edeceği konuşuluyor. Madem TC–ANA uçağı (THY’ye 200 milyon dolara mal olmuştu) Erdoğan’a dar geliyor, durduğu yerde para yiyen iri gövdeli uçaklardan biri niye Sa-ray’ın emrine verilmiyor?

Sinema oyuncusu Morgan Freeman’a da yeni rek-lam filmi için 5 milyon dolar ödendiği iddiası var ki “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.” dedirtiyor. Madem para vardı çalışanların zammı niye don-duruldu? 322 uçan şef niye eve yollandı?

Alman havacılık devi Lufthansa’nın 2017 strate-jik planlarının müzakere edildiği bir toplantıya katılan bir arkadaşım, “Daha evvel THY’ye göre hamle yaparlardı. Şimdi hiç oralı değiller. Artık THY’yi rakip görmüyorlar.” dedi. O bunları anla-tırken içimden bir şeyler kopup gitti.

Ne dersiniz?

Sizce, THY’nin o eski halinden eser var mı?

032. SAYFADAN DEVAM

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU HABER İNCELEME

• 2016'nın 9 aylık döneminde 1,34 milyar TL za-rar etti. Senelik bilanço açıklandığında zarar 1,7 milyar TL'yi bulabilir.

• Satış gelirleri Uzak Doğu ve Avrupa gelirlerin-deki azalma sebebiyle 2015 3. çeyreğe göre yüzde 6,8 azaldı.

• Filoya 2018 yılında 34 uçak dâhil edilecekti. Yolcu sayısındaki dü-şüş sebebiyle 24 uça-ğın siparişi iptal edildi. Bunun için Boeing ve Airbus'a tazminat öde-necek.

• Yolcu sayısı azalınca 5'i iç, 17'si de dış hat toplam 22 noktaya seferler iptal edildi.

• Filodaki 30 uçak park pozisyonuna (ground) alındı. Bu uçaklardan geniş gövdeli olan Air-bus A330-200’lerden 12’si Antalya Havalima-nı’nda T2 olarak adlandırılan İkinci Dış Hatlar Terminali’nin önünde. Uçakların bir bölümü

İzmir Adnan Menderes, bir bölümü de Mi-las-Bodrum Havalimanı’nda. Kalan 4 adet de Ankara Esenboğa Havalimanı’nda.

• Park eden uçakların aylık maliyeti 25 milyon lira.• Daha önce imza-lanan sözleşmeye göre 2017 için yüzde 4+4 ça-lışan zamlarını dondur-ma kararı alındı. Buna rağmen işten çıkarmalar başladı.• Türk Hava Yolları’nın (THY) ikram şirketi Tur-kish Do&Co’da 322 Flying Serviece Chef’in (uçan

şef) işine son verildi. • Sıcak yemek yerine bazı hatlarda yalnız sand-

viç bazı hatlarda da sandviç ve kek verecek.• Piyasa değeri son üç senede yarı yarıya

azaldı. Borsa İstanbul'da Ocak 2014'te 10,10 TL'den işlem gören hissenin en son fiyatı 5,34 TL civarında.

RAKAMLARLA THY'NİN İRTİFA KAYBI

Page 4: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

04

Türkiye gibi kutuplaşmış bir ülkede ‘evet’ diyenle-ri de ‘hayır’ diyenleri de büyük bir mahalle baskı-sı bekliyor. Özellikle ‘hayır’ diyenlerin uğrayacağı medya bombardımanı, küfür ve ayrımcılığı görün-ce ve bunun daha da artacağını düşününce ‘hayır’ oyu vereceğini açıklayan kişileri cesaretlerinden dolayı tebrik et-mek gerekiyor. Biat etmedikleri için işleri engellenen, Saray’daki davetlerde görünmedikleri için listelenen bu insanların çok daha fazla sivrilmeyeyim nolur n’ol-maz demeyip bir duruş ortaya koymaları ülke adına teselli ve-rici. Gezi sonrasında olduğu gibi yine ünlülere operasyon olursa şaşırmayın.

Bir de ‘evet’çiler var. Bu dönemin zenginleri…Bu dönemde küplerini doldurmuşlar… Her meslek-ten varlar. Bunlar için AKP’nin gitmesi demek bü-tün hayatlarının alt-üst olması anlamına geliyor. En azından son ana, son saniyeye kadar bir kenara bir şeyler attık attık bir daha böyle bir dönem gel-mez, diye düşünüyorlar. Bunların ‘evet’ demele-

rini asla yadırgamamak lazım. Bunca haksızlık ve zulüm karşısında mevcut yönetimi destekleyenler bir de ‘evet’ demiş çok değil. Neye oy verildiğini sorsanız inanın iki cümle söyleyemezler.

‘Evet’çiler arasında bir video var ki meseleye onla nokta koyalım çünkü çok şey anlatıyor. İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu. Malum, Sabah ve ATV’de iş yapıyor. Çocuğunu Cemaat’in okulundan almak-la övünüyor. Hatta çocuğunu okuldan aldığı için kaçak otelinin gündeme geldiğini iddia ediyor. Hatipoğlu evvelsi gece “Ben de varım” videosunu paylaştı, sos-yal medya terimi ile “mention” ederek. Bazı adresleri etiketle-

yerek videoyu yayınladığının görülmesini istedi. Bunlar kimler biliyor musunuz? Erdoğan’ın özel kalem müdürü ile Erdoğan’ın damadı. Koskoca ilahiyatçının bu zavallı hale düştüğünü gördükten sonra diğerlerine kızmaya ya da tepkiyi abartma-ya gerek yok. İnsanlara doğruyu yanlışı anlatmak-la görevi bir meslek bu kadar ayağa düşmüşse elin

YORUM

BARBAROS J. [email protected]

Arz ederim!

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Page 5: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

054. SAYFADAN DEVAM

futbolcusu ile şarkıcısı ile çok vakit kaybetmemek lazım.

İnternette dolaşan popüler bir arşiv HEY dergi sayfası var. 12 Eylül’den sonra sanatçılardan görüş

alınmış. Kimisi çılgınca alkışlıyor. Destek vermek istemeyenler de orduya selam gönderip bir an önce sivil yönetime işler devredilmeli falan diyor. O zamana göre yine de cesur şeyler söylemişler. Ne zaman ne dediysen peşinden geliyor.

YORUM28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Bir de yeri gelmişken bazıları kendilerini Ata-türk’le savunuyor diye bir şeyi açıklığa kavuştura-lım. Atatürkçülükle bu referandumun bir ilgisi yok arkadaşlar. Atatürk de bir diktatördü, Atatürk de bütün gücü elinde bulundurmayı seçen bir liderdi. Ama 1920-30’lu yıllardı. Yeni kurulmuş bir ülkenin ilk dönemi idi. Dünyadaki demokrasi seviyesi ve yönetim anlayışı günümüzle kıyas bile edilemezdi. Zaten bu tek adamlık daha sonra sürdürülememiş mecburen çok partili bir hayata geçilmişti. İsmet İnönü de öyle demokrasi havarisi olduğu için de-ğil zorunda olduğu için o kararı almıştı.

O günlerin üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş. Mesele bugün yani 2017 yılında bir kişinin 80 mil-yon adına tek başına, hukuken büyük bir ‘sorum-suzlukla’ karar verebilmesi. Olağanüstü yetkilere sahip olması. Asla denetlenememesi. Bakmayın süs olsun diye koydukları maddelere. Neredeyse yargılanması imkansız bugünkü gibi. Kendisini

yargılayacakları da kendisi atıyor zaten. İstediği kişiyi istediği makama getirmesini güçlü liderlik zaman kazanma olarak görenler bir süre sonra damatların, çocukların nasıl idarecilik oynadığı-nı görünce anlayacaklar. Hiç Atatürk’ü sevmesen bile bunu kabul etmemek icap eder ki, Atatürk derseniz AKP’liler gelin tam Atatürk dönemini getirelim dediklerinde mahcup olursunuz. Zaten Erdoğan da demiyor mu aynısını!

Laiklik ile Atatürkçülüğü karıştırıyorsunuz. Kaldı ki başımıza gelenlerin büyük bir kısmı sizin sapık la-iklik anlayışınız yüzünden. Özgürlükçü bir seküle-rizm yerine dinle mücadele eden bir laiklik uygu-lamalarınızdan dolayı asla yüzde 5’i geçemeyecek bir fikriyat sayenizde neşv ü nema buldu. Neyse bu da ayrı bir yazı konusu.

Son söz, özgür yaşamak için umutlanmak istiyor-san hayır; diktatörlük istiyorsan evet.

DIKTATÖRLÜK ISTIYORSAN EVET

Page 6: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

Bari bir istikşafi görüşme yapsaydınız

06

AHMET DÖ[email protected]

Afrika seyahati dönüşünde gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği ‘istişare’ cevabı önemli. Kılıçdaroğlu, ‘Türk tipi başkanlık’ sistemini getirecek anayasa değişikliğinin istişare edilmeden hazırlanmasını eleştirerek, “Bu İslami de değildir” demişti. Erdoğan’ın cevabı, “Sayın Kılıçdaroğlu ‘İslami değildir’ diyor. Acaba neyin İslami olduğundan haberi var mı, sormak lazım. Diyor ki, ‘Bu işler istişare ile yapılır’. Tamam da sen zaten teklifin karşısında olan bir partisin.” şeklinde oldu. “Sen teklifin karşısındaysan zaten görüşülmeyi hak etmiyorsun”. İstişare kavramının sözlük anlamını da ruhunu da muhtevasını da gayesini de yerle bir eden bir açıklama. Onunla halen ‘istişare’ edebilen birileri varsa hatırlatsa iyi olur; meşveret zaten farklı düşünceleri dinleyip ortak doğruya ulaşmak için yapılır. Tam da Kılıçdaroğlu gibi, ‘teklifin karşısında’ olanları dinlemeniz gerekir ki bunun adı istişare olsun. Tabi Erdoğan’ın ‘istişare’den anladığı ‘dikte’ ya da ‘tebliğ’ değilse…

Erdoğan’ın bilinçaltını ele veren bu cümle, tam da yeni anayasa ile dönüşeceği forma ‘cuk’ oturuyor. “Ben sadece beni onaylayanlarla ko-nuşur, adına da ‘istişare’ derim. Beni onayla-mayanlar ne görüşeceğim ya!” diyor iç sesi. Bu şu demek; “Ben artık nefsim neyi istiyorsa onu dikte edeceğim.” İngiliz devlet adamı Winston Churchill’e atfedilen ünlü bir söz vardır: “Eğer benim en başta söylediğim kabul edilecekse her tür tartışmaya açığım!”

NEYİN İSLAMİ OLUP OLMADIĞINI ONDAN İYİ KİM BİLEBİLİR?‘İstişare’, Erdoğan ve AKP’nin her daim sevdiği bir kavram oldu. Özellikle partinin ilk kuruluşu

ZIT KAVRAMLARLA KAMUFLAJ

HABER ANALİZ

Tam da Kılıçdaroğlu gibi, ‘teklifin karşısında’ olanları dinlemeniz gerekir ki bunun adı istişare olsun. Tabi Erdoğan’ın ‘istişare’den anladığı ‘dikte’ ya da ‘tebliğ’ değilse…

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Page 7: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

ve ilk iktidar yıllarında adeta ağızlardan düş-meyen sihirli bir sözcük gibiydi. Sonrasında da İslami terminolojiye sık atıflar yapılmış, “Onla-rın işleri kendi aralarında meşveret iledir” ayeti, nutukların en mutena yerlerine oturtulmuştur. Çok değil, 3 ay önce Erdoğan, İslam Ülkeleri İş-birliği Teşkilatı Parlamento Birliği’ne yaptığı bir konuşmada, “İstişare etmek, Müslümanlar ara-sında vahdete ulaşmanın en kestirme yoludur.” demişti. Zaten Kılıçdaroğlu’nun, “Bu İslami de-ğildir” mesajı da buna bir gönderme. Sadece adresi yanlış: Neyin İslami olup neyin İslami ol-madığına karar verebilecek yegâne kişiye; Er-doğan’a (!) gönderdi bu mesajı. O da zaten bu yüzden, “Acaba Sayın Kılıçdaroğlu’nun neyin İslami olduğundan haberi var mı?” şeklindeki klasik cevaplarından birine imza attı.

DAVUTOĞLU YETERİNCE ‘İSTİŞARE’ EDEMEDİĞİ İÇİN GİTTİHaddizatında ‘başkanlık sistemi’ tartışmasının 17-25 Aralık sonrası yeniden hayatımıza girişi de bu istişare ‘hassasiyeti’ ile olmuştu. Döne-min başbakanı Ahmet Davutoğlu, Ocak 2015’te Şeffaflık Paketi açıklama ‘cüretinde’ bulundu-ğunda Erdoğan’ın cevabı sert olmuştu: “Cum-hurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında, istişare ve danışma mekanizması yeterince işletilemi-yor.”

Öyle ya, bütün AKP yöneticilerine mal varlığını açıklama zorunluluğu getiren, inşaattaki ran-tı azaltmayı hedefleyen böyle bir paket Erdo-

ğan’la istişare edilmeden nasıl hazırlanabilirdi ki! Çözüm neydi peki? Erdoğan, hemen bir son-raki cümlesinde çözümü de ortaya koyuyordu: “İstişare ve uyum olabilmesi için başkanlık sis-temine ihtiyaç var.”

Yani Afrika dönüşü uçakta Kılıçdaroğlu’na söy-lenen o söz, basitçe ağızdan çıkan bir cümle değil. Erdoğan’ın ‘istişare’ ile neyi kastettiği veya neyi umduğunu çok iyi yansıtan önemli bir dışavurum. Sonrası bildiğiniz gibi işte; Da-vutoğlu gitti, daha iyi istişare edebilen Binali Yıldırım geldi. Fakat o da sonuçta normal bir insan; bekleneni veremiyor olacak ki ‘istişare ve uyum olabilmesi için başkanlık sistemine hala ihtiyaç var’. Ta ki üstün vasıflarla müceh-hez, (Hâşâ) ‘Allah’ın bütün vasıflarını üstünde toplayan’ Erdoğan’ın sadece kendi kendi ile is-tişare edebileceği ana kadar…

İSTİŞARE KARARI: YA İKNA OL YA AÇIK OY KULLAN!Zaten AKP’nin istişare süreçleri de hep bu nihai formatı hazırlar şekilde oldu. Sözde, adaylar teşkilat içinde temayül yoklamaları ile belirlen-di. Herkes biliyordu ki bu sadece dışarıya veril-miş bir görüntüden ibaretti. Aslında Erdoğan’ın daha önce kafasında belirlenmiş olan isimler, istişare ile belirlenmiş süsü verilirdi. Zaten teş-kilatlar da kendi ‘temayülünün’ ne olduğunu öğrenemezdi. Sonuçlar hiç bir zaman açıklan-mazdı. Oradan nasıl bir eğilim çıkarsa çıksın, Erdoğan yine bildiğini okurdu.

07 HABER ANALİZ6. SAYFADAN DEVAM

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Ocak 2015’te Şeffaflık Paketi açıklama ‘cüretinde’ bulunduğunda Erdoğan’ın cevabı sert olmuştu: “Cumhurbaşkanlığı

ile Başbakanlık arasında, istişare ve danışma mekanizması yeterince işletilemiyor.”

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Page 8: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

Bazı kritik kararlarda da milletvekilleri için ikna odaları kurulur, grup grup görüşmelere alınır ve ‘istişare’ ile ‘ikna’ edilirler. Daha da olmazsa açık oy gibi ‘şeffaf karar alma süreçlerine’ dahil edilirler.

İSTİŞARE İHTİYACI İKİ SEBEPTEN ORTADAN KALKARİstişare neden ortadan kalkar. İki sebebi vardır. Bir; Artık kimsenin aklına güvenmez, kendin-den başka hiç kimsenin fikirlerini beğenmez olursun. Kibrin ve egon öyle bir boyuta ulaşır ki “Ben zaten her şeyin en doğrusunu, en güzelini düşünüyorum. Benim akla değil, alınan karar-ları harfiyen uygulayacak askerlere ihtiyacım var” demeye başlarsın. İki; Öylesine büyük bir bataklığa batmışsındır ki hiç kimseye izah ede-meyeceğin kararlar almak zorundasındır. Ne sana dayatılanların dışına çıkabilecek durumun vardır ne de bunu yakın ekibine izah edebile-cek gücün. O yüzden yanında sana itiraz ede-bilecek, doğrusunu gösterebilecek, akıl verebi-lecek hiç kimseyi istemezsin.

Aslında birinci şık genellikle psikolojinin ilgi ala-nına giren hallerden. Adına, Narsistik Kişilik Bo-zukluğu deniyor. Çünkü, bütün sosyal bilimler ve tarih tecrübesi ile sabittir ki asıl akıllı kişiler ve dahiler ortak akla müracaat edenlerdir. Ay-kırı görüş duymak istemeyen, sadece kendini ve kendi fikirlerini önemseyenler ise narsisitler, megalomanyaklardır. Bu tür ruhi hastalıklarla malul olan kimselerin ortak özelliği ise saldır-gan ve geçimsiz olmalarıdır.

O yüzden yeri gelir Alman Cumhurbaşkanı’na (Dönemin Cumhurbaşkanı Gauck) “Gelip bize akıl veriyor, sen o aklı kendine sakla” diye ayar verir, yeri gelir bir gazeteciyi (Erdoğan köşk’e çıkarsa yerine Abdullah Gül başbakan olmalıdır diyen Fehmi Koru) “Bazı köşe yazarları kendi-lerine göre bazı ifadelerle bize akıl vermeye ça-lışıyor, o aklı siz kendinize saklayın.” diye azar-lar, bazen de bütün bir Avrupa Birliği’ni, “Şimdi Batı’dan birileri bize akıl veriyor. ‘Gözaltına alı-nanlar için endişeliyiz’ diyorlar. O aklı kendine sakla” diye tersler.

ZIT KAVRAMLARLA KAMUFLAJHani bazı kavramlar vardır; tam zıddını kamufle amacıyla kullanılır. Mesela HDP’ye yıllarca “Ba-rış” kavramı üzerinden eleştiri getirilmiştir. “Şid-dete en yakın parti ama ‘barış’ı da en çok kulla-nan onlar” denilerek. Bu da onun gibi. Dayatmayı en iyi kapatma yöntemi, bütün kararların istişare ile alındığını söylemekten geçiyor. Kılıçdaroğlu ise fazla şey istiyor. Hem teklife karşı olacaksınız hem de Erdoğan’ın size danışmasını bekleyecek-siniz… Bakınız MHP Genel Başkanı Devlet Bah-çeli de başta başkanlığın şiddetle karşısındaydı, onunla görüşülüyor muydu hiç? Ne zaman ki fi-kir birliğine ulaştı, o da ‘istişare’ heyetine alındı.

Düşündürücü olan nokta; Erdoğan’ın artık CHP ile en azından ‘istikşafi (keşif amaçlı) görüş-meler’e bile ihtiyaç duymuyor oluşu. Hâlbuki 7 Haziran sonrası kamuoyunu oyalamak ve koa-lisyonu kurdurmamak için epey işe yaramıştı. Dostlar ‘istişarede’ görmüştü…

Bakınız MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de başta başkanlığın şiddetle karşısındaydı, onunla görüşülüyor

muydu hiç? Ne zaman ki fikir birliğine ulaştı, o da ‘istişare’ heyetine alındı.

08 HABER ANALİZ7. SAYFADAN DEVAM

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Page 9: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

Yandaş gazetecilerin birbirine söylediğini onur-lu bir insan, düşmanına söylemez. Hakaretler havada uçuşuyor. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır! Seviyeleri hep buydu ancak iktidar nimetleri ve gücünü yemek arzusu ile maskeli baloda rol kesiyorlardı. Şimdi maske düştü; birbirine gir-diler. Daha beter olacaklar. Bu akıbeti bilmek için az biraz geçmişe uzanmak gerekiyor.

KORU’NUN TANIKLIĞICemaat ile AKP’nin arası daha yeni açılmaya başlamıştı. Yandaş medya o gün de var gücüy-le bir şeyler söylemeye çalışıyor ama her de-diğini yüzüne gözüne bulaştırıyordu. Baktılar olmuyor; Reis ile rutin görüşmeler yapmaya, doğrudan direktif almaya başladılar. Hani o Fehmi Koru’nun yanlışlıkla rastladığı ve hayret-le kitabında naklettiği toplantı var ya; işte onun benzeri onlarca kere yapıldı. Koru’nun tanıklı-ğı neydi? Fehmi Bey başka bir konu için Erdo-ğan’ı görmeye gittiğinde bürokratlar onun da yandaş yayın da toplantı-sına çağırıldığını sanarak bir odaya alıyor. Koru, o saniyede anlıyor ki yandaş gazete yöneticilerine manşetlerini Reis doğru-dan veriyor. Meğer nasıl bir yayın çizgisi takip edileceğini tek tek (Bilal’e anlatır gibi) tembih ediyormuş Reis.

‘HEPİMİZİ TOPLASAN…’Neyse. Biz Ankara gazetecilerinin iyi bildiği bir olaya dönelim: Yandaş medyanın yerlerde sü-rünen görüntüsüne uzun sure tahammül etme-ye çalışan Reis (çevresindeki tabasbus ekibinin kışkırtmasının da etkisiyle) bir gün patlıyor ve asık bir suratla (ki genelde öyledir o surat) “Hepinizi toplasam o gazetenin yayın yöneti-cisi kadar; hatta oradaki bir yazar kadar ola-mıyorsunuz!” anlamında bir şeyler der. Doğru

söylemektedir. Zaten hepsinin tirajını toplasan imrenip kıskandıkları gazetenin yarısına bile erişemiyordu. Kendi tabanlarına da hitap eden ve etkili olan gazete televizyonları bu yüzden kapatmaya, susturmaya karar verdiler. O med-ya konuşmaya devam edebilseydi bu kadar ya-lanı halka yutturamayacaklardı.

Yandaş medyanın seviyesizliği o kadar açıktı ki Reis’in uçağına bindirilip gönlü alınmaya çalışı-lan Akit Ankara temsilcisi herkesin içinde “He-pimizi toplasanız bir Zaman edemiyoruz” de-miş, bu da o mahallede tartışmalara yol açmıştı. Aslında temsilci Reis’in duygularını biliyor, onu tekrar ederek gözüne girmek için söylüyordu o lafları…

TÜYLER ÜRPERTİCİ FİKİR BOŞLUĞUBaşta Zaman olmak üzere gücünü halk deste-ğinden alan bütün medya gruplarından kork-tular. Hala da korkuyorlar. O kadar ki gazetesi

susturulmuş, televizyonu kapatılmış bir kitlenin sev-diği saydığı ne kadar ka-lem varsa ya hapse atıldı

ya da sürgün edildi. Sürgün edilenlerin Twitter hesabından bile ödleri kopuyor. O hesapların tamamına erişim yasağı koymanın gerçekleri gizlemekten başka ne manası olabilir ki! Madem söylediklerinizde haklisiniz ve madem arkanız-da harika bir halk desteği var; neden o kişilerin kendilerini savunmalarına izin vermiyorsunuz?

Şu an düşünce dünyamız delik deşik ve tüyler ürpertici bir fikir boşluğu var Türkiye’de. Tez-leriyle, eleştiri ve önerileriyle aydın kimliğinin hakkini vermeye çalışan insanlardan boşalan alanları kimler işgal etti? Ya sonradan devşir-me yağcılar ya da hayatta okuduğu kitapları üst üste dizseniz seviyesi ayakkabılarının to-

09 YORUM

[email protected]

NAZİF APAK

Yandaş medya neden birbirini yiyor?

“Hepimizi toplasanız bir Zaman edemiyoruz”

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Page 10: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

9. SAYFADAN DEVAM

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 10

puklarını aşamayacak çapsızlar. Reis tam da bunu istiyordu! O yüzden yandaş safta yer alan, çoğu Yeni Şafak kökenli olan ama okuma yaz-ma özelliği olan kişileri de devre dişi bıraktılar, dışladılar, şeytanlaştırdılar.

İnanmayan yandaş gazetelerin pespayeliğine bir göz atin. Çapsız medya yüzünü bile gör-meden CNN’in ünlü ekran yüzüyle (Christiane Amanpour) hayali röportaj yaptı; düzmece rö-portajlarından utanç duyacağına işi pişkinliğe vurup savunmaya hatta saldırmaya yeltendi. Bir gazetenin seviye yoksunu yönetmeni 39 ki-şinin katledildiği Reina saldırısını muazzam (!) bir analizle İngiltere kraliçesine dayandırdı. Yer-lerde sürünmenin bir başka timsali olan gaze-tenin sabıkalı yayın yönetmeni Reina saldırısını gazeteci Amberin Zaman’a ve sanatçı Mehmet Ali Alabora’ya yıkıverdi.

HAPİSTEKİ GAZETECİLERİN BİRİ BİLE…Hadi bazı toy adamlar, adam kıtlığında bir kol-tuk kaptı ve şimdi deli saçması şeyler yazıp duruyor; peki ‘Türkiye’nin birikimi’ iddiasıyla ortaya çıkan Yeni Şafak’a ne demeli? O kadar vukuatı var ki! Fuat Avni ile bir CHP milletveki-linin yazışmalarını yayınladılar güya. Sahtecilik yaptıkları, mesajların yalan olduğu, mesajlar-da iddia edildiği gibi bir suikast planı olmadığı ortaya çıktı. Utandılar mi? Ne gezeeer! Noam Chamsky ile ‘röportaj’ yapıp İngilizceye ‘milk port’ deyimini kazandırdılar (!); yalanları elle-rinde patladı. Sarartılmış sayfaları belge diye yayınladılar; iftira on dakikada çöktü; çünkü bir internet sitesinden alınmış bir şablonun içi dol-durulmuştu…

Fotoğraf şu: Dikta metotlarıyla tutuklanan ya da sürgün edilen gazetecileri gözünüzün önü-ne getirin; bir de meydanı boş bulup gazete-cilik yapıyormuş gibi sütun işgal eden ya da TV’lerde boy gösterenlere bakın. Fark o kadar büyük ki! Zindandaki isimlerden herhangi biri bile ezip geçiyor bu çapsız kadroyu. Ahmet Tu-ran Alkan, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak, Kadri Gürsel, Mümtaz’er Türkone, Murat Aksoy, Ahmet Altan, Mehmet Altan… Bu isimlerden sadece bir tanesi bile bin defa ezer geçer Cem Küçük denen adamı. Gerçi o, adam da değil o gazeteci de. Yukarda ismi rastgele seçilip yazıl-mış kişilerden sadece biri bile bilgi ve görgüsü ile bin tane Cemil Barlas’ı Ersoy Dede’yi, Serdar Arsever’i Hilal Kaplan’ı vs. amatör lige atıverir…

Sürgündekiler de öyle. Ekranlarda esip gür-leyen medya şaklabanlarına bakın aralarında

hangisinin kültür seviyesi ve meslek tecrübesi sürgündeki gazetecilerin topuğuna erişebilir? Aklınıza hemen gelebilecek isimleri hızlıca ha-tırlayın lütfen: Amberin Zaman, Tarik Toros, Er-han Başyurt, Can Dündar, Yavuz Baydar, Kerim Balcı…

GELECEĞİ İNŞA EDEBİLECEK KADRO YOKSadece medya alanında değil AKP’nin bu pe-rişanlığı. Akademisyen kadrolarına bakın; ya-bancı dil bilmekten bilimsel makale yazmaya kadar ölçütleri tek tek belirleyin: Göreceksiniz ki yandaş yörüngede alkışlamaktan avuçları sismiş yandaşlar ile mazlum ve sürgün kadro-lar arasında uçurumlar var. Yandaş ekipte bir tane Sedat Laçiner var mı? İhsan Yılmaz çapın-da cins bir akademisyen bulabilir mi parti? Ya-sin Aktay’ı vekil yaptılar; adamın her söylediği faul. Burhan Kuzu desen tam bir felaket. Hadi en güçlü olduklarını sandıkları alanı söyleyeyim: İlahiyat. Onca yandaş bir araya gelse bir Ahmet Kurucan çıkaramaz. Esnaf ve işadamı deseniz sera ile süreyya arasındaki fark kadar bir boşluk çekiyor ortaya. Onca karalamaya rağmen Ce-maat içinden ‘milletin a.. koyacağız’ diyen bir terbiyesiz bulamadılar. Yolsuzluk bulaştıracak adam çıkaramayınca o masum hayırseverlerin mallarına çöktüler…

AKP geleceği inşa edebilecek bir kadro kura-madı. Kuramayacak da. Çünkü politik çıkarlarını evrensel kriterlere her an feda edecek bir siya-set anlayışı, karakterli ve ahlaklı insan modeli öneremiyor. Çalmayı, çırpmayı, çökmeyi meşru gören bir kafadan aydın bir gelecek beklene-mez.

Nerede durduğunuzu, durduğunuz yerin doğru olup olmadığını anlamak için kalite ve seviye farkına bir bakın; eminim manzara hakkında bu durum epey bir fikir verecektir. Bu pespayelik ile yola devam edenler birbirlerine ‘hamam böceği, hain, beyinsiz, komplocu’ gibi laflar söyleyedursun, Türkiye sevdası olan herkes ya-rınları kucaklayacak fikirlere yelken açmalı. Bu adamlardan zerre miskal hayır yok memlekete. Bunlar laf üretir, değer üretemez.

YORUM

AKP geleceği inşa edebilecek bir kadro kuramadı. Kuramayacak da. Çalmayı, çırpmayı, çökmeyi meşru gören bir kafadan aydın bir gelecek beklenemez.

Page 11: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 99 HABER ANALİZ

Strazburg’ta iki gün önce iki önemli isim-den iki önemli açıklama işittik. HDP Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, Avrupa Konseyi Parlamen-ter Meclisi’nin (AKPM) bu hafta Strazburg’daki genel kurul toplantılarında Türkiye’deki geliş-meleri, hukuksuzlukları, tutuklamaları ve an-tidemokratik müdahaleleri gündemine alma-mış olmasını eleştirdi. “Türkiye’nin Avrupa’nın büyük güçlerine ne verdiğini bilmiyoruz ama ne aldığı ortada. Avrupa’da Türkiye’deki de-mokrasi ve insan hakkı ihlallerinin görmez-likten gelinmesini elde etti.” dedi. İkincisi yine aynı toplantıda konuşan eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen’in sözleriydi. Anayasa değişikliği ile Türkiye’de tek adam rejiminin kurulmak isten-diğini anlattı. Referanduma götürülecek anaya-

sa değişikliğinin “tüm gü-cün tek bir adamın

elinde toplanma-sına neden olaca-ğını” belirten Tür-

men, “Bir futbol maçında hem

hakem hem de oyuncu olamaz-

sınız” ifade-lerini kul-

landı.

‘AVRUPA’NIN BÜYÜK GÜÇLERİNE NE VERDİ-ĞİNİ BİLMİYORUZ, AMA…’AKP ve Tayyip Erdoğan rejiminin son 5 yıllık ic-raatlarının üstünü örtmek, sorunları ötelemek

için uyguladığı iki önemli taktiği deşifre ediyor bu açıklamalar. Profesör Sancar’ın tespitiyle durum şöyle. Tamamı olmamakla birlikte Avru-pa Birliği’nde bir grup siyasi ve ülke liderleri, 15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek ve kul-lanarak; Türkiye’de demokrasinin Erdoğan eliy-le askıya alınmasına ses edemiyor. Basın ve ifa-de özgürlüğü gibi kırmızı çizgili alanlarda söy-lenenler ise daha ziyade Avrupa ülkelerinde ka-muoyunu rahatlatma hedefini güdüyor maale-sef. 190 gazetecinin tutuklu, yüzlercesinin aranı-yor ve soruşturuluyor olmasına, ülkenin bir ga-zeteci hapishanesi haline gelmesine karşın, Av-rupa ülkelerine sığınmış fikir adamları, gazete-ci, entelektüeller ile ilgili objektif kriterleri, hiç olmazsa insani kriterleri işletme hususunda bile yeterince gayretli değiller.

Her ülke için geçerli değil elbette bu. Örneğin Almanya’nın Can Dündar üzerinden basın öz-gürlüğü hususunda verdiği mesajları tüm te-killiğine rağmen olumlu görülüyor. Ama bunlar yeterli değil. Çünkü hem yurtiçinde hem yurtdı-şında düşünce suçlusu olarak mağdur olan; ikti-darın hedefine gelen gazete, gazeteci ve düşü-nür sayısı her geçen gün artıyor. Bunlar Cumhu-riyet gazetesi ve Can Dündar’dan ibaret değil. Hali hazırda Cumhuriyet’in 6 yöneticisi tutuklu. Cumhuriyet, Zaman, Yeni Hayat, Yarına Bakış, Bugün, Millet, Özgür Gündem, Azadiye Welat, Aktifhaber, RotaHaber, Haberdar, Taraf, Hürri-yet, DİHA, Cihan gibi gazete ve yayın kuruluşla-rından 191 gazeteci tutuklu, onlarcası hakkında yakalama ve arama kararı, 839’u hakkında adli soruşturma var.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, KÜRT SİYASETÇİLERİN TUTUKLANMASIBaskı elbette gazetecilerle sınırlı değil. Akade-misyenler, eğitimciler, stk yöneticileri avukat-lar, siyasetçiler… HDP Eş Genel Başkanları Sela-hattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte

‘Bir futbol maçında hem hakemhem oyuncu olamazsınız’

ERMAN YALAZ [email protected]

HDP Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar: “Türkiye’nin Avrupa’nın büyük güçlerine ne verdiğini bil-

miyoruz ama ne aldığı ortada. Avrupa’da Türkiye’deki demokrasi ve insan hakkı ihlallerinin görmez-

likten gelinmesini elde etti.”

2011

Page 12: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 99 HABER ANALİZ99. SAYFADAN DEVAM

‘Bir futbol maçında hem hakemhem oyuncu olamazsınız’

11 milletvekili, onlarca belediye başkanı tutuklu. 50’den fazla belediyeye kayyım atanmış. San-dıkla, seçimle gelenleri AKP sopası, İçişleri Ba-kanlığı yazısı ve Sulh Ceza Hâkimlikleri eliyle or-tadan kaldıran hizaya getirmeye çalışan bir zih-niyet hâkim ülkede.

AB ve Avrupalı siyasetçilerin Kürt siyasetine yö-nelik hassasiyetlerinin bile tartışıldığı bir sus-kunluğun deşifresi aslında Prof.Dr. Sancar’ın tespitleri. Siyasetin görünen yüzünde Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya akınını durdurması kar-şılığında Erdoğan ve rejimine gülücükler da-ğıtan AB liderleri tayfasının bulunduğu da bir gerçek. Alınan şeylerden biri bu sanırım. Mülte-ci gelmediği müddetçe Türkiye’deki hukuksuz-luklara göz yumma iki yüzlülüğü diye açıklana-bilir kısmen. Profesör Sancar’ın ‘büyük güçlere verilenler’ başlığı ileride epey tartışılacağa ben-ziyor.

100 BİNLERİ BİR GECEDE İŞSİZ BIRAK, AMA 7 KİŞİYİ ATAMAK İÇİN BEKLETürkiye’nin işkence, insan hakları ihlalleri, dü-şünce, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik AB’nin ilgili kurumlarını oyalamak için yaptık-larına da bakmakta yarar var. Son Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu bunlardan biri. Hukukçu Kerem Altıparmak’ın tespitiy-le ‘hukuka ve AİHM’e ulaşmayı engelleme’ ko-misyonu aslında kurulan. Mağduriyetleri gider-mekten çok, iç hukukta son merci olan Anaya-sa Mahkemesi’ne dolayısıyla AİHM’e ulaşmayı engelleme öncelikli görevi. Kurul 7 kişiden olu-şuyor. 5 üyesini Başbakan ve Bakanlar Kurulu, 2 üyesini HSYK atayacak. KHK’ya yazılana göre

bunun için hükümetin önünde 6 ay gibi bir süre var. Mantık şu: Bir gecede 4 bin hâkim ve savcı-yı ihraç ve tutukluma kararları veriyor, 5-6 KHK ile 130 bin kişiye bir gecede işlem yapıp 100 bin memuru işsiz bırakabiliyorsunuz. Ancak mağ-duriyetleri inceleme komisyonunu kuracak dü-zenlemede hükümet olarak kendinize 6 ay süre tanıyorsunuz. On binleri bir gecede tutukla, işsiz bırak ama mağduriyet gidereceğiz diye oluştur-duğun yapıya topu topu 7 kişi atamak için gün-lerce, aylarca bekle.

7 ÜYE, 100 BİN DOSYAYI 2 YILDA NASIL DEĞERLENDİRECEK?Komisyona yakından bakalım. Görev alanı ol-dukça geniş. Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişi-ğin kesilmesi (ihraçlar), öğrencilikle ilişiğin ke-silmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federas-yon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşla-rı, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşla-rı, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınev-leri ve dağıtım kanallarının kapatılması, emek-li personelin rütbelerinin alınması komisyonun görev alanları. Yine Hukukçu Altıparmak’ın tes-pitleriyle son altı ayda yapılmış 100 bin işlemin gözden geçirilmesi görevi demek bu. Ve şika-yetler iki yıl gibi kısa bir sürede karara bağlana-cak. Günde 250 dosyayı karara bağlamak 7 ki-şiyle imkansız. Haksızlıkları, hukuksuzlukları or-tadan kaldırmayacak komisyon. Sadece AİHM, AB, AP, BM nezdinde hukuk güvenliği, demok-rasi, hukuk devleti sıfırlanan Türkiye’nin başına bu belayı saranlara vakit kazandırmak istiyorlar. Komisyonun görünen işlevi de bu olacak.

AİHM’DE TÜRKİYE ALARMIKomisyon teklifinin Avrupa Konseyi üzerinden şekillendiğini de unutmamak gerekiyor. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland’ın Kasım 2016’da yaptığı sürpriz Türkiye ziyaretin-de görüştüğü isimlerden biri AYM Başkanı Züh-

On binleri bir gecede tutukla, işsiz bırak ama mağduriyet gidereceğiz diye oluşturduğun yapıya topu topu 7 kişi atamak için günlerce, aylarca bekle.

201211. SAYFADAN DEVAM

Page 13: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 99 HABER ANALİZ99. SAYFADAN DEVAM

tü Arslan ve ekibiydi. O dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ulaşabilmiş başvuru sayı-sı 850’ye yaklaşmıştı. Dün itibariyle AİHM Baş-kanı Guido Raimondi’nin verdiği 2016 yılı Türki-ye istatistikleri tam bir felaket fotoğrafnı orta-ya koyuyor. Raimondi, son bir yılda, özellikle de 15 Temmuz’dan beri AİHM’e Türkiye’den toplam 8 bin 308 yeni dava geldiğini açıkladı. 2014’te 1584 dava, 2015’te 2 bin 212 davanın geldiği dü-şünüldüğünde, bir yıl önceye göre yüzde 300 artış demek bu. Başvuruların 5,300’ü yani üçte ikisi KHK’larla ilgili. Hak ihlallerinin boyutu had safhada olduğundan Strazburg mahkemesine on binlerce dava gelecek.

HÜKÜMET İÇ HUKUKUN BİTİŞİNİ ZATEN İLAN ETMİŞTİBir başka husus Türkiye’nin iç hukukun bittiğini ilan ettiği fiili durumlar oluştu. Örneğin Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin ana-yasal konulardaki danışma organı olan Venedik Komisyonu’nun Aralık ayında yayınladığı Türki-ye Raporu’nda iç hukukun bitişi bizzat AKP hü-kümeti eliyle ilan edildi.

Hatırlanacağa üzere Venedik Komisyonu’nun 48 sayfalık raporun 43. sayfasında hükümetin ihraçlarla ilgili cevabında, “Anayasa Mahkeme-si ve mahkemeler nezdinde KHK ile ihraç edi-lenler için dava ve bireysel başvuru yolu yok-tur” cevabını verilmişti. Yani Resmi Gazete’de

çarşaf çarşaf listeleri yayınlanarak keyfi olarak işlerine son verilen 100 bin kişinin devlet me-muru olarak geri dönüşünün, mağduriyetleri-ni önleyici hukuk mücadelesinin önünü tıkadı-ğını hükümet resmen ilan etmişti. AKP hükü-meti, Venedik Komisyonu’na verdiği cevapta HSYK’nın yaklaşık 4 bin hâkimi ihraç etmesin-de idari yargı ve AYM yolunun açık olduğunu, ancak KHK’larda ekli listelerle atılanlara bunun uygulanamayacağını savunmuştu. KHK’ların yasama işlemi karakteristiğine sahip olması ne-deniyle, ihraçlara karşı bireysel dava ve başvu-ru yolunun kapatıldığı savunması geliştirilmiş-ti. Bu yaklaşım ve yanlışlarını örtmek için şimdi OHAL Komisyonu oluşturuluyor.

Mithat Sancar’ın tabiriyle hükümet, Avrupa’nın büyüklerine verdiklerinin karşılığında ‘dosya-lar AİHM’e gelmesin’ taktiğini almış olabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak şu bir gerçek ki 6 ayda yapılan tüm hukuksuzlukları unutup, göstermelik bir denetim mekanizması kurma noktasına gelen bir AKP hükümeti var. Bu ha-liyle bile komisyonun samimiyetsizliği çok net ortada.

KOMİSYONUN ÇALIŞMA USÜLÜ VE SÜRELER DE TARTIŞMALIBir başka nokta dosya üzerinden inceleme usü-lü ile hukuksuzluğun nasıl bitirileceği hususu. KHK ile kurulan komisyonun kuruluşundaki 9. maddeye göre incelemeler dosya üstünden ya-pılacak. Bir idari soruşturma bile geçirmeyen; savunma hakkı tanınmayan, neyle suçlandığı, lehlerinde ve aleyhlerinde delil olup olmadığı-nı bile bilemeyen mağdurlar, komisyona başvu-rup bilmedikleri bu suçlara ve suçlamalara itiraz edecekler. Ve komisyon işlerini 2 yılda bitirecek. İdari yargı süreci 3 yıl, sonra hukuk ve demok-rasi kaldıysa Anayasa Mahkemesi’ne itiraz hak-kı kullanılacak. O da 2-3 sene sürecek. Hukuk-çu Altıparmak’ın tespitiyle komisyon ve AYM aşamalarını aşabilir ve hala hakkınızı alamadı-ğınızı ispat edecek gücünüz kalıpta AİHM’e gi-derseniz oradan da en makul haliyle 3-4 sene-de sonuç çıkacak. En az 10 yıl haklılığınızı kanıt-lamak için uğraşacaksınız. Yeni komisyonun ve AYM’nin süreci iki katına uzatmak için çalıştığı çok net ortada değil mi?

Bir başka hukukçu Prof. Dr. İzzet Özgenç de ko-

Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin ana-

yasal konulardaki da-nışma organı olan Vene-

dik Komisyonu’nun Aralık ayında yayınladığı Türkiye

Raporu’nda iç hukukun biti-şi bizzat AKP hükümeti eliyle

ilan edildi.

201312.SAYFADAN DEVAM

Page 14: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 99 HABER ANALİZ99. SAYFADAN DEVAM

misyona ilişkin görüşlerini açıkladı ve tartışma-ya dahil oldu. Özgenç de benzer şekilde komis-yonunun mağduriyetleri öteleme fonksiyonu ifa edeceğini, Anayasa Mahkemesi’ne yönelen bi-reysel başvuruların da bu anlamda önünün kesi-leceğini uyarısı yaptı ilk elden ve ilk günden. Öz-genç, bu “komisyon”un oluşturulmasıyla, yapı-lan işlemlere karşı “kanunyolu” açılmış görün-düğünü ancak bunun yanıltıcı olduğunu vur-guladı: “Komisyon yapısı itibarıyla hukuka ay-kırılıkları ayıklama istidadına sahip değil. Daha önemlisi çalışma usülü dahi belli değil.”

Tabi AYM’ye gelecek bireysel başvuru yükünü kendi mantığı ile hafifletmek isteyen AKP-AYM koalisyonu cezaevlerinde kalan, dışarda işlerini, mallarını, mülklerini, can güvenliklerini kaybe-den insanların fiili mağduriyetlerini zinhar ön-celikli konu olarak görmeyecek. Özgenç, “ege-men siyasete akıl hocalığı yapanlar, bu düzen-leme ile ülkeyi yeni bir hukuk çıkmazının içine sokmuşlardır” tespitinde de bulunmuştu. Uma-rım bu akıl hocaları sadece Türkiye içinde ve hükümet çevreleriyle sınırlıdır. Aksi takdirde, AB siyasetçilerine kadar uzanabilecek bir liste, AİHM, BM, Venedik Komisyonu gibi hukuksuz-luklara karşı hukuki denetim güvencesi sağla-yan kurumlara da siyasi baskı yapıldığı anlamı-na gelir.

AKP KOMİSYONLARI NELERİN ÜSTÜNÜ ÖRTTÜ?Mağdurlar yine de enseyi karartmadan haklarını elbette aramaya devam edecek. Ancak AKP’nin 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu ku-rup, darbeyi araştırmama ve üstünü örtme, 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Skandalı araştırma komisyonu kurup AKP bakanlarını aklama fa-aliyetlerini gayet başarılı yönettiğini da hatır-dan çıkarmamak gerekiyor. Bu bir iş yavaşlat-ma yöntemi olarak hükümetçe sıkça başvuru-lan bir yol haline geldi. Yine mesela Birleşmiş Milletler’in (BM) işkence konusundaki özel ra-portörü Juan Mendez’in Türkiye ziyaretinin dip-lomatik ve siyasi ayak oyunlarıyla iki kez engel-lendiğini, AB İşkenceyi İzleme Komitesi’nin ge-

lişi öncesinde Emniyet Genel Müdürlüğü yazısı ile işkence kötü muamele mekanlarına temizlik talimatı verildiğini unutmamak gerekiyor.

GÜLEN’İN TEKLİFİNE NE DİYECEKSİNİZ?Bir de iktidarın bunca komisyonu merakına kar-şı kimse şu soruyu sormuyor. Madem komisyon kurmaya meraklısınız, dış dünyadan gelen bas-kıları göğüslemek ve ötelemek için ülke içinde komisyon üstüne komisyon tahkim ediyorsu-nuz. O zaman, 15 Temmuz darbesini yapmakla suçlayıp itham ettiğiniz Fethullah Gülen’in he-men olayın arefesinde ‘uluslararası bir komis-yon kurulsun’ teklifini neden değerlendirmiyor-sunuz?

Kurulan komisyonlar, Anayasa ile cumhurbaş-kanına (başkana) tanınan sınırsız yetki ve de-netimsizlik sonrasında Türkiye’nin nasıl yöneti-leceğini en iyi anlatan şey bu tür hukuki ve dip-lomatik ayak oyunları değil mi?

Evrensel hukuku ve Türkiye’de yaşananları sağ-lıklı şekilde tahlil edebilen Rıza Türmen’in deyi-miyle , “Bir futbol maçında hem hakem hem de oyuncu olamazsınız”. Ama söz konusu AKP ve Erdoğan iktidarının ila nihaye sürmesi ise, önce hukuku askıya alır, sonra insanları harcar, mağ-dur eder, sonra hakkını ara diye göstermelik ko-misyonlar kurarsınız. Hem hakem hem futbolcu olmayı denersiniz.

Kaddafi’nin, Saddam’ın, Esad rejimlerini üreten bu kafa, Türkiye’yi batıya ve ileri demokrasiye değil, kapalı rejimlere sürüklemekten başka bir yere götüremez. Bunun önündeki en önemli en-gel ise yine Avrupa ve gelişmiş batı demokrasi-lerinin kurumsal yapılarının oluşturduğu hukuk ve demokrasi kültürüdür. AİHM ve diğer ulusla-rarası kurumlar, AKP içindeki bu basit hamle ve göstermelik komisyon oluşturma tuzağına düş-memeli, mağdurlar mücadeleden vazgeçme-melidir.

15 Temmuz darbesini yapmakla suçlayıp itham ettiğiniz Fethul-

lah Gülen’in hemen olayın arefe-sinde ‘uluslararası bir komisyon kurulsun’ teklifini neden değer-

lendirmiyorsunuz?

201413. SAYFADAN DEVAM

Page 15: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

“Ben işte ambelelerine sögirem hakim bey!”

Bu atışmayı sabaha kadar yapsak bitmezdi, o kadar çok namussuz var ki:

15 TAŞLAMA28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

BEKIR [email protected] | @BekirSalim

BEKIR SALIM:Şunu demiş, bunu demiş “kazteler”,

Öyle her duyduğun söze inanma.Kur’an “Belhüm adal” diye niteler,İnsan gördüğün çok yüze inanma.

BIR VATANDAŞ:Ben de başka türlü söyleyeceğim,

Yalancı bahara, güze inanma.Mesnetsiz sözleri n’eyleyeceğim,

Müfteriye ve yüzsüze inanma.

BEKIR SALIM:Fırıldaklık var adında, sanında,Hıyanet virüsü taşır kanında,

Bir gün şunun bir gün bunun yanında,Yanardöner namussuza inanma.

BIR VATANDAŞ:Minareyi çalıp kılıf uyduran,

Mahalleyi hırsızlara soyduran,Haramları bize helâl saydıran,

Fetva veren düzenbaza inanma.

BEKIR SALIM:Ağası küfretse mutluluk duyar,Yüzüne tükürse iltifat sayar,

Kendini o vakit bir yere koyar,Bu edepsiz, utanmaza inanma.

BIR VATANDAŞ:Döker gözyaşını, büker belini,

Yalan söze alıştırmış dilini,Sakın o nâmerde verme elini,

Kol koparan hokkabaza inanma.

BEKIR SALIM:Dinle diyanetle hiç işi olmaz,

Patronu gelmezse o asla gelmez,Daha abdest nasıl alınır bilmez,

Camide verdiği poza inanma.

BIR VATANDAŞ:Maskesi düşünce keli görünür,Fitnesi görünür, feli görünür,

Bazen uslu bazen deli görünür,Sakın ha, bu dengesize inanma.

BEKIR SALIM:Salim der, küsurat bunlar, üç buçuk…

Ya çok hayâsızlar veyahut kaçık.Her şey ayan beyan, gün gibi açık,

Kıldıkları o namaza inanma

BIR VATANDAŞ:Ey vatandaş, yerindedir endişen,Geçicidir elbet sevincin, neşen,Tellâlın dilinde mezada düşen,Tezgâha inanma, beze inanma.

Page 16: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

MUAMMABeş sene önce sorduğumuz bir muamma… Bilene aşk olsun…

Güçlü ol ki böl ikiye mermeri,Mutlu ol ki unut gamı, kederi,

“Ke” de amma keder deme sakın ha!Onda gizli muammanın kaderi…

16 TAŞLAMA15. SAYFADAN DEVAM

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

DÖRTLÜK TAMAMLAMAİlk iki mısra benden…

Sevdiğim uğradı gülizârıma,Küsmüştüm; gönlümü almadan gitti.

…………….…………….

BİR DÖRTLÜKReferandumla ilgili “Ben de varım…” diye bir lâf dönüp duruyor…

Şeytan start verdi kalmadan darda,Davarlar peşinden koştu ard “arda”,Menfaat ve korku nasıl bir şey ki, Namuslar, şerefler artık pazarda…

B. Salim

USTA SÖZÜHazer kıl kırma kalbin kimsenin cânını incitme.

Esir-i gurbet-i nâlân olan insânı incitme.Tarîk-i ışkda bi-çâreyi hicrânı incitme.

Sabır kıl her belâya hâne-yi Rahmân’ı incitme.

Felekde hâsılı insan isen bir cânı incitme.Günahkâr olma Fahr-i lem-i zî-şânı incitme.

Alvarlı Efe Hazretleri

“Muamma” ve “Dörtlük Tamamlama” nın cevaplarını [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Kolay gelsin…

Page 17: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

Bu yıl içinde Almanya, Hollanda ve Fransa’da yapılacak seçimlerde Avrupa’nın en büyük korkusu göçmen karşıtı aşırı sağın güçlene-rek seçimlerden çıkması. Fransa’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağ Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen’in ikinci tura kal-masına kesin gözüyle bakılırken, Almanya’da Almanya İçin Alternatif Partisi’nin (Alternative Für Deutschland) yüzde 15 civarında oy oranıyla Federal Parlamento’da güçlü bir şekilde temsil edilmesi bekleniyor. Aşırı sağın sembol isimle-rinden Hollandalı Geert Wilders’in Özgürlükçü Partisi’nin 150 sandalyeli mecliste 30-35 arası vekille en büyük parti olarak temsil edilmesi yine beklentiler arasında.

Bu sonuçlar doğal olarak Avrupa’da korkuya yol açıyor. Popülist partilerin iktidara gelmeleri durumunda, kampanya sürecinde söyledikleri şeyleri yapma ihtimalleri, her yerde endişeyle karşılanıyor. Ancak il-ginçtir, aşırı sağ parti-ler koalisyon iktidarla-rının bir parçası olmak yerine dışarıdan des-tekle pazarlık yapmayı tercih ediyor. Koalis-yona dâhil olanlar ise eski söylemlerinden

oldukça uzaklaşıyor.

AVUSTURYA’DA YAŞANANLAR ÖRNEK OLDU90’lı yılların sonlarına doğru ülke parlamento-larında yer bulmaya başlayan aşırı sağ parti-ler içinde ilk koalisyon ortağı olma denemesini Avusturya’da Jörg Haider yaptı. 99 seçimleri sonunda Jörg Haider’in kurulan koalisyon hü-kümetinde görev almasıyla başta Avrupa Bir-liği (AB) olmak üzere uluslararası camia ayağa kalkmış ve tepkilerin artarak devam etmesi so-nucu Haider bakanlık görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. Aşırı sağ Avusturya deneme-sinden başarılı bir ders çıkardı.

Konjonktür aşırı sağın iktidar olması veya ikti-darın bir parçası olmasına müsait değildi. Ka-sım 2001’de Danimarka’da yapılan seçimlerde sağ blok zaferle çıkarken Danimarka Halk Par-tisi azınlık sağ koalisyonu dışardan destekledi.

Parti resmen iktidarda değildi, ancak fiilen ik-tidardı. Meclis’ten ge-çecek yasalar için aşırı sağın desteğine ihti-yaç duyan azınlık hü-kümeti Avrupa’nın en sert yabancılar yasa-sına imza atarken, ya-

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

Popülist partiler sorumluluk almadan icraat peşinde

[email protected]

HASAN CÜCÜK

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU 17 HABER DOSYA

Popülist partilerin iktidara gelmeleri durumunda, kampanya sürecinde

söyledikleri şeyleri yapma ihtimalleri, her yerde

endişeyle karşılanıyor.

Page 18: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

sanın mimarı şüphesiz DF Lideri Pia Kjaersga-ard’du. Danimarka Halk Partisi’nin bu stratejisi aşırı sağ için ilham oldu.

AŞIRI SOL DA BENZER TECRÜBELERE SAHIPAşırı sağ, koalisyonun bir parçası olunca fikirle-rinden taviz vermeleri gerektiğini çabuk kavra-dı. Çünkü bunun benzerini daha önce aşırı sol partiler yaşamıştı. 1970’li yıllarda aşırı sol parti-ler, bugün aşırı sağın savunduğun politikaları-nın tam tersini savunuyor, göçmenlere sınırların açılması, sosyal yardımın arttırılması, emeklilik maaşlarının yükseltilmesi sol blokun en solun-da yer alan partilerin savunduğu değerler olu-yordu. Hesapsız ortaya atılan bu vaatlerin, bir grup seçmen için cazip gelmesine karşılık ger-çek hayatta karşılığı yoktu. Aşırı solun bu ‘uçuk’ vaatlerinden dolayı merkez sol partiler ısrarla bu partilerle koalisyon ortağı olmuyordu. Bu partiler 2000’li yıllardan sonra bulundukları ül-kelerde koalisyon hükümetlerinin parçası olun-ca eski söylemlerinden birer birer uzaklaştılar. Seçmene verdikleri sözleri yerine getiremenin faturası ise oy kaybı oldu.

İşte aşırı sağ, ‘sosyalistlerin’ bu acı tecrübe-lerinden de ders çıkardı. Seçim öncesi verilen popülist vaatlerin koalisyon parçası oldukların-da yerine getirilmesinin zor olduğunu anlayıp, dışardan verdikleri destekle hükümet üzerinde baskıyla isteklerini kabul ettirmek durumunda kaldılar. Kabul edilen her istek seçmenleri nez-dinde aşırı sağa oy kazandırırken, koalisyonda olmadıkları için yıpranmamış oldular. Haziran 2015’te Danimarka’da yapılan seçimlerde aşırı sağ Danimarka Halk Partisi (DF) seçimlerden sağın en büyük partisi olarak çıkmasına rağ-men koalisyonun bir parçası olmayı reddedip, iktidarı seçimden 3. çıkan Liberal Parti’ye tes-lim etti. DF’in desteğine ihtiyaç duyan Liberal Parti ise kendi vaatlerini gerçekleştirme adına istemeye istemeye DF’in isteklerini de hayata geçirdi.

NORVEÇ’TE AŞIRI SAĞ ‘TERBIYE’ EDILDIAşırı sağın koalisyonun bir parçası olduğu ül-kelerden biri de Norveç. “Bugün Norveç politik tarihi ve İlerici Partisi (FrP) için tarihi bir gün-dür” sözleri 43 yıllık aşırı sağ İlerici Partisi’ni ilk kez iktidar ortağı yapan Siv Jensen’e ait. Nor-veç tarihinin en kanlı katliamına imza atıp 77 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik’in 1999-2004 arasında üye olduğu FrP’nin iktidarın bir parçası olması Avrupa’da şaşkınlıkla karşılandı. Muhafazakar Parti ile koalisyon kuran FrP, ara-

dan geçen 3 yıl boyunca uyumlu bir portre çiz-di. Başbakan Erna Solberg, popülist söylemler üreten ortağının hükümetin bir parçası olma-sıyla, uyumlu çalışan, ‘bir kısım görüşlerinden’ taviz veren bir konuma geldiğini söylüyor. Hat-ta Solberg’e göre, tüm Avrupa’da aşırı sağ ola-rak görülen FrP’ye haksızlık yapılıyor. Solberg, elbette ortağına toz kondurmayacak diye dü-şünebiliriz. Ancak FrP’den gelen aşırı uç teklif-lere ‘çok ileri gittiniz’ deyip set çektiğini düşün-düğümüzde, iktidarın FrP’yi uysallaştırdığını görüyoruz. FrP, 2001-2005 arasında azınlık sağ koalisyonunu dışarıdan desteklemiş ve koalis-yonun parçası olduğu yıllara nispeten hükümet üzerinde daha etkili olmuştu.

Aşırı sağ, tek başına iktidar oluncaya kadar ko-alisyonun bir parçası olmaktan uzak durmaya devam edecektir. İktidar olmak yıpranmak de-mek. Oysa şimdi sorumluluk almadan bol kepçe vaatlerinde bulunuyor, gemilerini yürütüyorlar. Ne gerek var gündemden düşmeye?

1817. SAYFADAN DEVAM

HABER DOSYA28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Norveç tarihinin en kanlı katliamına imza atıp 77 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik’in 1999-2004 arasında üye olduğu FrP’nin iktidarın bir parçası olması Avrupa’da şaşkınlıkla karşılandı.

Page 19: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU YORUM19

Bütün despotik yönetimlerin ortak karakterleri ve temel öncelikleri fikri sefaletlerini, ahlaki tefessühlerini yüzlerine

vurabilecek kim varsa bir an önce kurtulmaktır.

Darbecilere ‘alçak’ diyeceksek,BUNLARI YAPANA NE DIYECEĞIZ?

Bütün despotik yönetimlerin ortak karakterleri ve temel öncelikleri fikri sefaletlerini, ahlaki te-fessühlerini yüzlerine vurabilecek kim varsa bir an önce kurtulmaktır. Bu tür yönetimlerin toplu-ma vaat ettikleri karanlık ne kadar kesifse aydın-lıktan korkuları ve aydınlara olan düşmanlıkları da o kadar derin ve hınç dolu olur. Güneş ışığı-na maruz kalmış vampirler gibi bilimden, bilgi-den, fikirden korkan despotların evrensel ortak karakteridir bu. İlmi, bilimi, sanatı, irfanı, alimi, bilim adamını, sanatçıyı, arifi koruyup kollayan, önlerini açıp yaptıklarından ilham alan bir dik-tatöre binlerce yıllık dünya tarihi henüz şahit ol-madı. Tarihin, aksine şahitliğini ise saymakla bi-tiremeyiz.

İster Mussolini, Franco, Pinochet gibi faşist, ister Pol Pot, Mao, Stalin gibi komünist, ister Hitler gibi Nazist, isterse Humeyni ve Ömer el-Beşir gibi si-yasal İslamcı olsun hiç fark etmez. Tüm despot-lar her şeyden önce birer despottur. Abartılı bir şekilde sergiledikleri inançlarının, ideolojilerinin, kutsallarının farklı farklı olması bir şeyi değiştir-mez. Bazılarının zulümleri için ideoloji ve felse-fe, bazılarınınki için ise din ve inanç birer istis-mar ve kamuflaj aracından ibarettir.

27 MAYIS’I, 12 MART’I, 12 EYLÜL’Ü, 28 ŞUBAT’I GÖLGEDE BIRAKTIBugün Türkiye, İslam’ı hoyratça istismar eden si-yasal İslamcı Erdoğan rejimi altında tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. Tüm belirtiler göste-riyor ki ülkenin üzerine çöken bu karanlık maa-lesef çok daha artacak gibi. Oysa Türkiye, ala-bildiğine despotik baskıcı bir dönemi ilk kez ya-şamıyor. Tam aksine, tarihe birer ibret vesikası olarak geçerek hatırlandıkça lanetlenen pek çok

dönem var yakın geçmişimizde. Darbeler gele-neğini başlatan 27 Mayıs 1960 var mesela. Farklı bir müdahalecilik örneği olarak 12 Mart 1971 var sonra. 12 Eylül 1980’de yaşanan zulümler ve hu-kuksuzların acı dolu hatıraları hala taptazeyken üzerine gelen bir 28 Şubat 1997 var bir de.

Nesiller boyunca lanetle anılmaya devam edecek zulüm ve hukuksuzluk dolu bu dönemleri fazla-sıyla aratan bir süreç, şu an Türkiye’nin yaşamak-ta olduğu. Bu bir iddia değil, gerçeğin ta kendisi. Bir iddia olsaydı bile bu iddiayı ispatlamak için yüzlerce, binlerce delil hemen şurada birbiri peşi sıra sıralanabilirdi. Kaldı ki, bazen fotoğrafın ta-mamı yaşanan bireysel acılara ve mağduriyetle-re bir delil olur. Bazen ise bir bireyin ya da bir ke-simin hikayesi bütünün vaziyetine delalet eder. Bazen de içinden geçilmekte olanın nasıl ifritten bir dönem olduğunu anlamak için hayatın onlar-ca alanından sadece birine bakmak yeter. Mese-la, bugün akademik hayatta neler olup bittiği-ne şöyle bir bakmak ülkede yaşanmakta olanlar hakkında fazlasıyla bir fikir vermez mi? Verir el-bette… Hem de nasıl verir!..

KARANLIĞIN KESİFLİĞİ AYDINLIĞA HUSUMETİN ŞİDDETİNDEN BELLİAydınlık nasıl ki karanlıkların eceliyse, karanlıkla-rın en fazla nefret ettiği de aydınlıktır. Onun için ne zaman ülkenin ufkuna karanlıklar çökse, elle-rinde irili ufaklı meşalelerle aydınlık için koştu-ranlar despotların ilk hedefi olur. Maruz kalınan karanlığın kesifliğini aydınlığa olan husumetinin şiddetinden de anlayabilirsiniz. Bugün güya si-vil bir yönetim altında yaşanan baskı, zulüm ve hukuksuzluklara şöyle bir bakanlar, her daim la-netle anılan anlı şanlı askeri darbelerin o karanlık

AKIF UMUT AVAZ [email protected]

Page 20: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU YORUM19. SAYFADAN DEVAM

20

atmosferinden çok daha karanlık bir dönemden geçtiğimizi kolayca anlayabilir. Bu açıdan sade-ce akademisyenlerin başına gelenler, yaşanmak-ta olan trajedinin boyutlarını anlamamıza fazla-sıyla yeter.

Demokrat Parti’nin son dönemine damga vu-ran baskıları gerekçe göstererek özgürlük ve hu-kuk vaadiyle yapılan 27 Mayıs askeri darbesi, sa-dece başbakan ve iki bakanı idam etmekle kal-madı. Devletle birlikte topluma da yeni bir for-mat atmaya çalıştı. Bu yüzden ilk el attığı yerler-den biri üniversiteler oldu. Üzerinden geçen ne-redeyse 60 yıla rağmen darbecilerin “üniversi-te reformu” adı altında yaptığı despotluklardan biri olan 147’ler vakası asla unutulmadı.

İSTİFA EDEBİLEN ONURLU VE OMURGALI REKTÖRLERE ÖZLEM Darbeci Milli Birlik Komitesi (MBK) 28 Ekim 1960 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 114 sayı-lı yasayla, üniversitelerde görevli bazı öğretim üyelerinin görevlerinden “affedilmesi”ne ve ba-zılarının da başka üniversitelere tayinine karar vermişti. Ankara, İstanbul, Ege, Atatürk ve İstan-bul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden 147 hoca üniversiteden atılmıştı. Dört hoca da başka üniversiteye nakledilmişti.

Hiçbir gerekçe gösterilmeden üniversiteden atı-lanlar altı ay içinde bir başka göreve atanmaz-larsa, emekli edilecekler ve bir daha üniversi-te hocası olamayacaklardı. Ama bugünün aksi-ne, o gün toplum, akademiya ve medya 147’lerin tasfiyesine çok büyük bir tepki göstermişti. Ki-bir abideleri olan despotluğun o günkü temsil-cileri ise yanlış yapmadıklarında ısrarlıydı. Hat-ta Ümit Özdağ’ın babası MBK üyesi Yüzbaşı Mu-zaffer Özdağ, “demokrasiye giderken elbette Beyazıt’tan (İstanbul Üniversitesi’ni kastedi-yor) da geçecektik” diyecekti.

Hemen belirtelim ki, o günlerin akademi dünya-sı bugünkü kadar şahsiyetsiz ve omurgasız de-ğildi. 27 Mayısçıların yeni anayasayı hazırlamak üzere görevlendirdiği Sıddık Sami Onar bile du-rumu protesto etmek için İstanbul Üniversitesi rektörlüğünden istifa etmişti. Onu ODTÜ Rektörü Turhan Feyzioğlu, İstanbul Üniversitesi Rektörü Sami Onar, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Fikret Narter, Ankara Üniversitesi Rektörü Suat Kemal Yetkin, Ege Üniversitesi Rektörü Mustafa

Uluöz takip etmişti.

GÜÇ, CAHİL CÜRETKARIN ELİNE GEÇMEYE GÖRSÜN!MBK üyesi Yarbay Muzaffer Karan’a göre, üni-versiteden atılanlar “Ahlakî, ilmî ideolojisi yö-nünden yüz kızartıcı notlara sahip olan, bil-hassa çoğu komünist, mason, kifayetsiz, cin-si sapık, Kürt devleti kurmak isteyen, asistan-larını metres olarak kullanan, doçentin yazdı-

ğı kitaba imzasını koyan, senede üç beş kere fakülteye uğrayan üyeler” idi. MBK üyesi Or-han Erkanlı ise, tasfiyeyi “Atatürkçü bir üniver-site kurma konusunda” kararlılıklarının işareti olarak yorumlamıştı. Aynı görüşteki MBK üye-si Albay Muzaffer Yurdakuler’e göre de atılan-lar “ilmî, ülküsel, ahlakî yetersizlik ve anti-demokratik gerici fikirlerinden dolayı” bu so-nuca katlanmalıydılar. Darbecilerin üniversite-de oluşacak yetişmiş eleman eksikliğine bul-dukları çare de basitti: Asistanları doçent, do-çentleri professor yapmak.

Darbecilerin her türlü ahlaksızlık, yetersizlik ve suçla itham ettiği 28’i ordinaryüs 85 profesörün aralarında olduğu üniversite hocaları arasında kimler yoktu ki? Mesela, kısa bir süre sonra cum-hurbaşkanı adayı olacak Ali Fuat Başgil vardı. Hukuk fakültesi dekanı olan Recai Galip Okan-

Nasıl ki 27 Mayıs despotizminin alamet-i farikası 147’ler ise

12 Eylül faşizminin de 1402’likleri vardı.

Page 21: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

28-29 OCAK 2017 HAFTASONU YORUM20. SAYFADAN DEVAM

21

dan, Mazhar Şevket İpşiroğlu, Anıtkabir proje yarışmasını kazanan mimar Emin Onat, sosyolog Hilmi Ziya Ülgen, siyaset bilimci Tarık Zafer Tu-naya, felsefeci Takiyettin Mengüçoğlu, Mina Ur-gan, Sabahattin Eyüboğlu, arkeolog Zehra Ha-let Çambel, İsmet Giritli, tiyatrocu Haldun Taner, edebiyatçı Orhan Duru… Neyse ki, 147’ler 1962 yılında çıkan bir yasayla üniversiteye geri dön-müşlerdi de ülke darbeci ahmakların sebep ol-duğu büyük bir utançtan kurtulmuştu.

27 MAYIS’IN 147’LERİ, 12 EYLÜL’ÜN 1402’LİKLERİNasıl ki 27 Mayıs despotizminin alamet-i farikası 147’ler ise 12 Eylül faşizminin de 1402’likleri var-dı. 1971 yılında çıkarılan 1402 sayılı yasanın ikin-ci maddesi 1983’te değiştirilerek kamuda çalışan birçok kişinin görevine son verilmişti. Bunlar ara-sında YÖK’ün üniversiteden attığı 71 üniversite personeli de vardı. Top-lam 4 bin 891 kamu per-soneli görevden alınmıştı ve bunlardan 38’i profe-sör, 25’i doçent, 10’u yar-dımcı doçentti. Hocala-rın arasında kamuoyunun yakından tanıdığı Rona Aybay, Baskın Oran, Mete Tunçay, Bahri Savcı, Kor-kut Boratav, Kurthan Fişek, Metin Günday, Anıl Çeçen, İdris Küçükömer, Gençay Gürsoy, Yücel Sayman, Bülent Tanör, Niyazi Öktem, Tarık Za-fer Tunaya, Hüseyin Hatemi, Oya Köymen, Or-han Silier, Mehmet Ali Kılıçbay, Yalçın Küçük gibi isimler de bulunuyordu.

12 Mart 1986’da Ankara İdare Mahkemesi aldığı bir kararda 1402’liklerin tüm aylık ve özlük hak-larıyla göreve başlatılmalarının gerektiğini ve çalışmadıkları sürelerde mahrum kaldıkları ge-lirlerin de tazminat olarak ödenmesini istedi. 3 Mayıs 1990’da ise 1402 sayılı sıkıyönetim yasa-sında değişiklik için TBMM’ye teklif verildi. Üni-versiteye ilk dönen öğretim üyesi, Hüseyin Hate-mi oldu.

ALTI BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN ALTIZulmü hafife almak için değil ama bir mukaye-se için elzem görüyorum. Koskoca 27 Mayıs cun-tacılarının büyük bir haksızlık yaparak geçici sü-reliğine kıyıma uğrattığı üniversite hocası sayı-

sı 147. Nesiller boyu lanetle anılacak 12 Eylül’ün gaddar generallerinin ise ıkına sıkına ve ancak 3 yılda üniversiteden attığı hoca sayısı 71. Az mı? Ne münasebet? Sebep ne olursa olsun üniversi-teden tek bir hocanın bile atılması fazladır benim için. Peki 27 Mayıs’ta 147, 12 Eylül’de 71 üniversite hocasını üniversiteden atanlara haklı olarak “al-çak darbeciler” diyeceğiz de kimden peydah ol-duğu kuşkulu ne idüğü belirsiz 15 Temmuz dar-be teşebbüsü sonrası demokrasi kahramanlığı-na soyunup birkaç gün içerisinde tam 6 bin 986 (yazıyla: altı bin dokuz yüz seksen altı) akade-misyeni ve personeli üniversiteden atanlara ne diyeceğiz?

Anayasal bir şart olduğu halde üniversite okuyup okumadığı bile belli olmayan bir cumhurbaşka-nının belli ki cehaletten aldığı cüretle anayasal, hukuki ve insani tüm hadleri aşarak üniversite-

lere ve üniversite hocala-rına düşmanlık etmesi, as-lında çok da anlaşılmaz bir durum değil. Onbinler-ce öğrencisi olan 15 üni-versitenin birden kapısına kilit vurmak, dünyanın hiç bir karanlık zalim diktatö-rünün aklına gelmemiş-ti. Öyle anlaşılıyor ki, dik-tatör de olsa ancak yolu

üniversiteye düşmemiş birileri üniversitelerin kapısına kilit vurabilirmiş. İlimin, irfanın ve bili-min kıymetinden habersiz, nimetinden nasipsiz bir cahil ancak üniversite hocalarının binlercesini kapı dışarı edebilirmiş. İşte o yüzden dünya tari-hinde görülmedik olan Türkiye’de oluverdi.

Öte yandan, ülke ahlaken 1960’ların bile çok ge-risinde olmalı ki, bir gecede 15 üniversitenin bir-den kapısına kilit vurulmasını, 6 bin 986 aka-demik personelin tasfiyesini protesto için kos-koca ülkede ayağa kalkan tek bir akademisye-ne bile rastlanılmadı. Meğer ülke ışıktan ve ay-dınlıktan yarasalar gibi korkan Erdoğan için en uygun vasata çoktan ulaşmış. Çoktan bir yara-sa inine dönüşmüş de hiçbirimizin haberi olma-mış. Zaten asıl üzücü olan, güçlü ve yoz bir ca-hilin kendisinden beklendiği gibi hareket etmesi değil, meslektaşlarının başlarına gelenlere gizli-den el ovuşturarak açıktan sessiz kalıp öğrenci-lerinin yüzlerine bakmaktan utanmayan onbin-lerce akademisyenin olması...

Onbinlerce öğrencisi olan 15 üniversitenin bir-

den kapısına kilit vurmak, dünyanın hiç bir karanlık

zalim diktatörünün aklına gelmemişti.

Page 22: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

2228-29 OCAK 2017 HAFTASONU

Gabon hem ev sahibi olması hem de Bundesli-ga’ya damgasını vuran yıldızı Aubameyang’dan dolayı AFCON’un favorileri arasındaydı. Alınan sonuçlar kupadan sadece 43 gün önce teknik direktörlük görevine getirilen İspanyol Jose An-tonio Camacho’nun, takımı tanıma fırsatı bul-madığını gösterdi. Gabon, rakipleriyle yaptığı 3 maçtan da sahadan berabere ayrılınca, A Gru-bu’ndan 5 puan toplayan Burkina Faso ve Kame-run adını çeyrek finale yazdırdı. Aubameyang, ül-kesinin attığı 2 gole imzasını atıp, üzerine düşeni yapmasına karşılık Gabon AFCON’un 60 yıllık tarihinde gruplardan çıkamayan 4. ev sahibi ülke olarak tarihe geçti. Aubameyang, erken elen-menin şokunu yaşadığını belirtirken, hezimetin nedenini zamanında hazırlıklara başlanmaması olduğunu söyledi.

GEORGE LEEKENS ISTIFA ETTISenegal, Tunus ve Cezayir’in olduğu C Grubu için ‘ölüm grubu’ yorumu yapılıyordu. 2016’da Afrika’da yılın futbolcusu seçilen Premier Lige damga vuran Riyad Mahrez’li Cezayir rakiple-rine göre grup liderliğinde bir adım önde gös-teriliyordu. Mahrez’le birlikte İslam Slimani’nin kalitesi Cezayir’in neden favori olduğunu açık-lamaya yetiyordu. Ancak futbolun oynanmadı-ğında kazanılmadığını bir kez daha görüyorduk. Cezayir, grubun en zayıf takımı Zimbabwe ile 2-2 berabere kalarak ilk şoku yaşatıyordu. Tu-nus’a 2-1 kaybedince, gruptan çıkmayı garanti-leyen Senegal maçı büyük önem kazanıyordu. Kazanması gereken taraf Cezayir olmasına kar-şılık, sanki gruptan çıkmış takım gibi oynayınca bir favori daha hüsran yaşıyordu. 2-2’lik Senegal

EFE YIĞIT [email protected]

Pierre- Emerick Aubameyang, Riyad Mahrez ve Wilfried Zaha, Gabon’un ev sahipliğini yaptığı 31. Afrika Uluslar Kupası’na (AFCON) damga vuracak yıldızlar gösteriliyordu. Grup maçları sonunda bu 3 yıldızın top koşturduğu ülkeler hüsran yaşadı. Aubameyang’lı ev sahibi Gabon, Mahrez’li Cezayir ve Zaha’lı Fildişi Sahilleri favori geldikleri kupadan çeyrek finali görmeden evine döndü. Son şampiyon Fildişi Sahilleri2nin gruptan çıkamadığı AFCON’da, 2011’in şampiyonu Zambia ve 2013’ün şampiyonu Nijerya kupa finallerine katılma hakkını elde edemişti.

© F

otoğ

rafla

r: A

FP

AFCON’DA FAVORILER ERKEN HAVLU ATTI

SPOR DOSYA

Page 23: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

2322. SAYFADAN DEVAM

SPOR DOSYA28-29 OCAK 2017 HAFTASONU

maçıyla Cezayir evine dönerken, Belçikalı teknik direktör George Leekens ise istifa ediyordu. Sli-mani ve Mahrez, Cezayir’in attığı 5 golün 4’ünde imzaları olmasına rağmen çeyrek finali görme-den top koşturdukları İngiltere’ye dönüyorlar-dı. B Grubu’ndan Senegal 7 puanla, Tunus ise 6 puanla çeyrek finale adını yazdırdı. 31. AFCON’a Senegal’li Sadio Mane ve Kalidou Koulibaly oy-nadıkları futbolla damgasını vurdu.

Serge Aurier, Salomon Kalou, Wilfried Zaha, Eric Bailly ve Wilfried Bony gibi kal-burüstü yıldızları sahip Fildişi Sahilleri son şampiyon olarak geldiği Gabon’da kupanın bir numaralı favorisi gösteriliyor-du. Togo, Demokratik Kongo ve Fas’la C Grubu’nda yer alan Fildişi Sahilleri, ilk iki maçın-da Togo ile 0-0, Demokratik Kongo ile 2-2 berabere kala-rak hayal kırıklığı yaşıtıyordu. Gruptan çıkması için mutlaka kazanması gereken Fas maçında 1-0’lık skorla hayal kırıklığı yaşatan taraf yine Fildişi Sahilleri oluyordu. C Grubu’nun sürprizi otoritelerin grup-tan çıkamaz dediği 7 puanla lider olan Demok-ratik Kongo oluyordu. Junior Kabananga attığı 3 golle Demokratik Kongo’nun başarısında önemli rol oynadı. Fas ise 6 puanla ikinci sıradan adını çeyrek finale yazdırdı.

SÜRPRIZIN YAŞANMADIĞI TEK GRUP31. AFCON’da süprizin yaşanmadığı tek grup D Grubu oldu. Favori gösterilen Mısır ve Gana adlarını çeyrek finale rahat bir şekilde yazdır-dı. İlk maçında Mali ile berabere kalan Mısır, Uganda ve Gana maçlarını galibiyetle bitirip 7 puanla grubun zirvesinde yer aldı. Gana ise Uganda ve Mali maçlarından galibiyetle ayrıl-dığı için Mısır maçı öncesi adını çeyrek finale yazdırmayı garantilemişti. D Grubu skor yö-nünden en kısır maçların oynadığı grup oldu.

Grupta oynanan 6 maçta toplam 6 gol atılırken, maç başına 1 gol düştü. 31. AFCON’da çeyrek finale adını yazdıran 8 ülkeden sa-dece Senegal ve Burkina Faso daha önce kupayı kazanma-mış iki ülke olurken, diğer 6 ülke Afrika şampiyonluğu ya-şadı. Senegal 2002’de, Bur-kina Faso ise 2013’te finalde kaybetti. Kupayı 7 kez kaza-

nan Mısır ve 4 kez kazanan Gana favoriler ara-sında gösterilirken, ortaya koyduğu futbolla Senegal 31. AFCON’un ‘gizli favorisi’ olduğunu ortaya koydu. Aubameyang, Mahrez, Zaha, Sli-mani gibi yıldızların AFCON’dan erken dönme-sine en çok top koşturdukları takımların taraf-tarları sevinmiş oldu.

31. AFCON Çeyrek final maçları

CUMARTESI: Burkina Faso – TunusSenegal – Kamerun

PAZAR: Demokratik Kongo – Gana

Mısır - Fas

Slimani ve Mahrez, Cezayir’in attığı 5 golün 4’ünde imzaları olmasına rağmen çeyrek finali görmeden top

koşturdukları İngiltere’ye dönüyorlar.

Page 24: 22 OCA 2 HAFTASON GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 … · Semih Ardıç’ın haber incelemesi 2 ve 3’te THY O eski halinden eser yok şimdi GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 90 HAFTASON

KÜNYE

GÜNLÜK E-GAZETE 28-29 OCAK 2017 HAFTASONUSAYI: 90

Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Genel Yayın Yönetmeni Selim GÜNDÜZ | [email protected]

Haber Direktörü Sefer CAN | [email protected]

Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | [email protected]

Yazıişleri Müdürü Erman YALAZ (Web) | [email protected] Kemal AY (e-gazete) | [email protected]

Tasarım Alper UYANIK | [email protected] Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com

Sosyal Medya Editörü Ömer Özdemir | [email protected]

İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Mehmet YILDIZ | [email protected]

Reklam | [email protected] E-gazete | [email protected]

@[email protected] /Tr724comegazete.Tr724.com www.Tr724.com

ARKA SAYFA

Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu’nun (EFSA) Nutella başta olmak üzere birçok ürün-de kullanılan palmiye yağının kansere yol aça-cağına ilişkin açıklaması, bu bitkisel yağın etki-lerini gündeme taşıdı.

Peki bu bitkisel yağ nasıl üretilir? Hangi gıdalar, gün içinde kullandığımız hangi ürünler palmiye yağı damgası taşır? BBC’nin derlediği habere göre, işlenmiş gıdalar başta olmak üzere, temiz-leyiciler ve kozmetik ürünlerinde ana maddeler-den biri palmiye yağı.

PALMİYE YAĞI NEDİR?Bir tür Palmiye ağacı olan ‘Elaeis guineensis’in meyvelerinden üretilen palmiye yağı, dayanık-lı ve ucuz olması nedeniyle günümüzün en çok kullanılan bitkisel yağlarının başında geliyor. Uluslararası çevre kuruluşu Greenpeace, süper-market raflarında gördüğümüz ambalajlı ürün-lerin yarısının palmiye yağı içerdiğini söylüyor.

HANGİ ÜRÜNLERDE VAR?Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Doğayı Koruma Vakfı’na (WWF) göre bu yağ, gıdalar, temizle-

yiciler ve endüstriyel ürünlerin çoğunda kullanı-lıyor. Yemeklik yağlar, margarinler, dondurma, hazır yemek ve şekerlemeler gibi işlenmiş gıda-ların çoğunda palmiye yağı kullanılıyor. Çikola-ta, pizza hamuru, bisküvi ve kurabiyeler, paket-lenmiş ekmek bu ürünlerden bazıları. Ayrıca sıvı deterjan, sabun ve şampuanların çoğu, ruj, ağda ve cilalar, endüstriyel yağlayıcılar ve biyolojik yakıtların içeriğinde bu yağ bulunuyor.

SAĞLIĞA ZARARLI MI?Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (EFSA) palmiye ya-ğının 200 dereceden yüksek ısılarda rafine edilme-si halinde, diğer bitkisel yağlardan daha çok kan-serojen madde ortaya çıkarttığını açıkladı. Palmiye yağı, doğal kırmızı rengini değiştirmek ve kokudan arındırmak için yüksek ısılarda rafine ediliyor.

NEDEN TEKRAR GÜNDEME GELDİ?EFSA’nın açıklamasıyla, bu yağın başlıca kullanı-cısı Nutella iddiaların merkezine taşındı. Nutella, lezzetini ve uzun raf ömrünü büyük ölçüde pal-miye yağına bağlı. Nestle ve Unilever de, çikola-ta ve margarin gibi ürünlerde palmiye yağı kul-landıkları belirtilerek raporda yer aldı.

PALMİYE YAĞI nedir ? ne değildir ?

© F

otoğ

rafla

r: A

FP