206 - vtd.org.tr
Transcript of 206 - vtd.org.tr
Kanatlı Eti Güvenilirliği
Kümes Dezenfeksiyonunda Deterjan ve Dezenfektanların Doğru Kullanımı
facebook.com/tavder • twitter.com/tavder
İnfeksiyöz Bronşitis
Kanatlılarda Hayvan Refahı
Yumurta Tavuklarında Yumurta İç ve Dış Kalitesini Etkileyen Faktörler
DERNEĞİMİZİN
206
MEKTUP ANKARA2 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Yerel Süreli Yayın
Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.
Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.
Veteriner Tavukçuluk Derneği
Adına Sahibi
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Editör
Prof. Dr. K. Serdar DİKER
Editör Yardımcısı
Araş. Gör. İ. Başak KAYA
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Fuat AYDIN
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Prof. Dr. Pınar SAÇAKLI
Prof. Dr. Erol ŞENGÖR
Prof. Dr. Tansel ŞİRELİ
Dr. Özlem Şahan YAPICIER
İdare Yazışma Adresi
İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA
Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesapları
REKLAM GELİRLERİ
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 932790
IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790
ÜYE AİDATLARI
Türkiye İş Bankası
Dışkapı Şubesi 4206 917468
IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468
Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Alıntı Yapılamaz.
Grafik Tasarım ve Baskı
İvedik OSB Matbaacılar Sitesi 1516/1 Sokak No: 35
Yenimahalle 06378, Ankara
Tel: 0312 229 92 65 • Fax: 0312 231 67 06
www.elmateknikbasim.com
Basım Tarihi: 06.07.2016
MEKTUP ANKARA 3Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
BaşyazıBaşyazı
Sayın Sektör Temsilcileri,Kanatlı sektörü zorlu bir süreç geçiriyor. Özellikle 2005 yılı Nisan-Mayıs aylarındaki kuş gribi vakaları sonrasında, bu sürecin daha da zorlaştığını söyleye-bilirim. Genel olarak 2005-2006 yılındaki kuş gribi vakalarından sonraki dönemden 2015 yılına kadar her yıl düzenli büyüme ve ihracatta hızlı artış gö-rülmüştür. Yaklaşık 10 yıl süren olumlu süreci taki-ben, uluslararası ticareti olumsuz etkileyen kuş gribi vakalarının yeniden görülmesi, hem kanatlı eti hem de yumurta üretiminde ciddi problemlere neden ol-muştur. Üretimin artması aşamasında yapılan yeni yatırımlar (kümes, kuluçkahane, yem fabrikası, ke-simhane gibi) sonrasında üretimin daha da artması hedeflenirken, ihracatın durmasını takiben işletme-ler tam kapasiteli çalışamamış ve yatırım maliyeti açısından önemli sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bir de kümes yapımı için destek/teşvik alan üreticiler ya hedeflediği kadar ya da hiç üretim yapamamış ve bu durum üreticileri zor durumda bırakmıştır. Ayrı-ca kapasite artışı için damızlık girişleri de arttırılmış ancak hem üretimdeki daralma hem de kuluçkalık yumurta ihracatında beklenen gelişmeler olmadığın-dan, damızlık hayvanlar normal üretim dönemlerini tamamlamadan kesilmişlerdir ve bu işlem halen de-vam etmektedir. Bu gelişmeler sonrasında 2015 yılı üretimleri, tahmin edilen hedeflerin altında kalmış ve özellikle ihracatta düşüşler yaşanmıştır. 2015 yı-lından kalan bu olumsuz etki, 2016 yılının ilk yarısına da yansımış durumdadır.Kanatlı sektörünün, üretim-tüketim-ihracat konu-larını yeniden birlikte değerlendirmesi ve detaylı analizler sonrasında işletmeler ve ülke hedeflerinin iyi belirlemesi gerekmektedir. Üretim aşamasında biliyoruz ki, kapasitemiz ve potansiyelimiz oldukça yüksek durumdadır. Bu durum hem broiler hem de yumurta üretimi için geçerlidir. Hem iç tüketim hem de ihracatta olumlu gelişmeler yaşandığında, kapa-sitemizin hızlı bir şekilde artacağını öngörebiliriz. Modern tesislere sahip olmamız, üretimde tüm aşa-maları kontrol edebilmemiz ve sonuçta kalite stan-dartları yüksek ürünler üretebilmemiz önemli bir avantaj sağlamaktadır. Tüketimde kısa sürede hızlı bir artış beklemek müm-kün gözükmemektedir. Bunun nedeni tüketicilerin, modern tesislerde üretilen ürünlerle ilgili söylenen yanlış bilgilerden dolayı bazı kaygılar yaşaması ve sonuçta direnç göstermesidir. Aslında toplumumuz-da hayvansal protein açığını kapatacak en önemli hayvansal gıda kaynağı, kanatlı eti ve yumurtasıdır. Şu andaki tüketimimizin sadece %10-15 düzeyinde artması bile, tüketimimizi dünya ortalamasına çıka-
racak (42-43 kg) ve sektöre önemli bir motivasyon sağlayacaktır. Tüketim artışı için iyi analizler ve iyi organize edilmiş programlar geliştirmemiz gerek-mektedir. Aksi taktirde tüketimin artması oldukça zor gözüküyor. Bu nedenlerden en önemlisi, konuyu bilmeyenler tarafından sürekli olarak tavuk eti ve yumurtasına karşı söylemler geliştirilmesi ve bunun kamuoyundaki ciddi yansımalarıdır. Ayrıca hangi ko-şullarda üretildiği bilinmeyen, ruhsatsız ve markasız organik/köy ürünleri adı altında satılan ürünlerin, daha çok tercih edilmesi ve tüketimdeki payının art-masıdır. Bu durum özellikle yumurta tüketimi için daha belirgin etki yapmaktadır. Şöyleki, organik/do-ğal/köy yumurtalarına her yerde (market, bakkal, fı-rın, kasap, sebze/meyve pazarı, kasap vb) kolaylıkla ulaşılabilmektedir ve tüketilen bu yumurtaların sayı-sı hiç de azımsanmayacak düzeydedir. Son dönemde tavuk etinin de yumurtaya benzer şekilde satışının olduğunu görmekteyiz. Buralarda satılan yumurta ve tavuk etlerinde, üretim yeri, markası ve üretimin-den satıuşa kadar yapılması gereken işlemlerle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır ve üretimden satışa hiçbir aşamasında denetim bulunmamaktadır. Kontrolsüz üretilen ve satılan bu ürünlerin, insan sağlığını korumak adına mutlaka denetlenmesi ge-rekmektedir. Bu işlemin nasıl yapılacağını çözmek için bir strateji geliştirmek ve hiçbir kontrol yapıl-madan insan sağlığı açısından ciddi riskler içeren bu ürünlerin tüketilmesini engelleyen mekanizmalar geliştirilmelidir. Bunun için eylem planı hazırlanmalı ve belirlenen hedefler doğrultusunda çalışılmalıdır. İhracat konusunda sektör bir değerlendirme ya-parak, gelecekte ihracatçı bir hedef konuyorsa bu işlemin devamlılığını sağlayacak düzenlemeleri yapmalıdır. Bu düzenlemelerin en başında, bölgesel-leşme gelmektedir. Bu konuda çalışmalar başlamış durumdadır. Umarım kısa süre içinde bu düzenleme tamamlanır. Bölgeselleşmeyi takiben bölgelerdeki hastalıkların belirlenmesi ve hastalık kontrollerinin etkin yürütülmesi gerekmektedir. Hastalık izlenmesi ve etkin önlemler, ihracatın devamlılığı sağlayacak-tır. Veteriner Tavukçuluk Derneği (VTD) dergisinin bu sayısında farklı konular yer almaktadır. Konular ara-sında, gıda, kanatlı sağlığı (infeksiyöz bronşitis), biyogüvelik (dezenfeksiyon), kanatlı beslenmesi (Yumurta kalitesi) ve hayvan refahı bulunmaktadır. Sektör temsilcilerinden çalıştıkları konularla ilgili yazıları bekliyoruz ve bu yazıların dergide paylaşıl-masını önemsiyoruz.Saygılarımla
Prof. Dr. Mehmet AKANBaşkan
MEKTUP ANKARA4 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Kanat l ı E t i Güveni l i r l iğ i
KANATLI ETİ GÜVENİLİRLİĞİKanatlı Eti Üretiminde Mikrobiyal Problemlere Genel Bakış
Kanatlı eti yapısı gereği hem bozulmaya sebep olan
hem de patojen mikroorganizmaların gelişimi açısın-
dan önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Kanatlı eti-
nin mikroflorası üzerine çiftlikten sofraya kadar olan
aşamalardaki birçok değişik faktör etkili olmaktadır.
Gıda güvenliği ve raf ömrü kanatlı eti üretiminde
mikrobiyal problemlerin ortaya çıkmasında etkili
olan iki önemli faktördür. Canlı hayvan aşaması gıda
güvenliği temel alındığında, üretimin en önemli bö-
lümlerinden birini oluşturmaktadır. Bu noktada esas
olarak patojen mikroorganizmaların hiçbir şekilde
ortaya çıkmaması veya kontrol edilebilmesi hedef
alınmaktadır. Bununla birlikte ticari bir bakış açısı
ile bakıldığı zaman raf ömrü ile doğrudan ilişkili, bo-
zulmaya sebep olan mikroorganizmaların da önemli
bir role sahip oldukları görülmektedir. Raf ömrü etin
işlenmesi boyunca gıda güvenliği ile yakından iliş-
kilidir. Soğutma, parçalama ve paketleme de dahil
olmak üzere belli bir sıra dahilinde yapılan et işleme
aşamalarında, kanatlı etinde optimal kontrolü sağla-
maya yönelik gelişim ve değişimler yaşanmaktadır.
Bu gelişmeler üründen ürüne teması ve işleme süre-
sini minimuma indirmekte, böylece raf ömrünü art-
tırmakta ve çapraz kontaminasyonu azaltmaktadır.
Tüm bu aşamalarda soğutma koşulları da çok önemli
olmakta, soğuk zincirin kesintiye uğraması mikrobi-
yal üremeyi hızlandırabilmektedir. Güvenilir kanatlı
eti üretimi çiftlikten başlayarak yem, nakil, kesim-
hane, depolama ve satış gibi bütün aşamalardan et-
kilenmektedir.
Çiftlik
Patojen mikroorganizmalardan arî bir kanatlı eti üretimi hedef alındığında, infeksiyon ve kontami-nasyonun kontrolünde biyogüvenliğin ilk basamakla-rından birisini oluşturan ve bu çerçevede büyük bir rol oynayan çiftlikte başlamaktadır. Üretim sistemi-
nin her bir aşaması bu konuda önem arz etmektedir. Çiftlik düzeyinde gıda kaynaklı patojenleri kontrol etmek ve/veya elimine etmek için bir dizi müdahele ya da önleyici faaliyetler yapılabilmektedir. Bu faali-yetler sadece broylerlerde uygulanmamakta, kuluç-kahaneler dahil olmak üzere kanatlı eti üretiminin önceki aşamalarında da yer almaktadır. Bu yüzden ilk olarak kanatlı eti üretimi sırasında patojen mik-roorganizmaları içermeyen tesisler ile başlamak hedeflenmeli, patojenlerden arî canlı hayvanlar sa-tın alınmalıdır. Sonrasında kümes, ekipman ve ke-simhanelerin tasarımına dikkat edilmeli, bu yerler kapsamlı bir temizlik ve dezenfeksiyona izin verecek bir dizayna sahip olmalıdır. Örneğin, ahşap yüzeyle-rin temizlenmesi ve/veya dezenfekte edilmesi kolay olmadığından, artık modern tesislerde ahşap kul-lanılmamaktadır. Kümeslerde ve kuluçkahanelerde ciddi bir sanitasyon ihtiyacı vardır; çünkü buralara sadece patojen mikroorganizmalardan arî kanatlılar gelmemekte, infekte hayvanlar da gelebilmektedir. İnfekte hayvanların bulunduğu bir parti gelip gitti-ğinde bir sonraki parti gelmeden önce tesis düzgün bir şekilde temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Ayrıca çiftliklerde iyi bir altlık kalitesinin sürdürül-mesi karkas kontaminasyonunu olumlu yönde etkile-mektedir. Bu kapsamda yasal mevzuat hükümlerine uyum büyük önem taşımaktadır.
Yem
Çiftlik kadar yem de hem kimyasal hem de mikro-
biyolojik açıdan güvenli olmak zorundadır. Patojen
mikroorganizmaların transferinde yem komponent-
leri ve hammadde önem taşımaktadır. Karma yemin
çoğunluğu ısıl işlemine tabi tutulduğundan, patojen
mikroorganizmaların yaşaması mümkün olmamakta,
ancak yine de üretim hattı boyunca birbirini takip
eden işlemler rekontaminasyon kaynağı olabilmek-
tedir. Yem sanayinde Tehlike Analizleri ve Kritik
Doç.Dr. Muammer GÖNCÜOĞLU*, Vet. Hek. Görkem OZANSOY*
*Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü
E-Mail: [email protected]
MEKTUP ANKARA6 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Kontrol Noktaları (HACCP) sistemi ve/veya İyi Üre-
tim Uygulamaları’nın (GMP) güvenli yem üretim
garantisi sunması gerekmektedir. Fakat bu uygula-
malar yeterli olmadığı için bunları tamamlamak üze-
re ek kalite sistemleri geliştirilmiştir. Pastörizasyon
gibi teknikler yüksek riskli hammaddeler dahil olmak
üzere, her türlü hayvan yemine uygulanabilmek-
tedir. Yapılan çalışmalar kontamine yemin kanatlı
etinin güvenilirliği açısından büyük önem taşıdığını
göstermektedir.
Canlı Hayvan Nakliyesi
Hayvan refahı bakımından canlı hayvanların taşın-ması son yıllarda büyük gelişim göstermekte, küçük kafeslerin yerini daha büyük yükleme alanları ile bü-yük taşıyıcılar almaktadır. Alan ne kadar büyük olur-sa olsun yine de taşınma işlemi hayvanlarda strese sebep olmakta, bu durum da aşırı bir fekal boşalımı tetiklemektedir. Dolayısıyla hayvanların yemlenmesi kontaminasyon yönünden taşınmalarını negatif yön-de etkilemektedir. Broylerler genellikle yüklenme-den önce belirli bir süre yem verilmeden tutulmak-tadır. Transport öncesi yemin kesilmesinin, taşınma esnasında meydana gelebilecek dışkılamayı ve kesim süresince oluşabilecek herhangi bir kontaminasyo-nu önlemede oldukça önem taşıdığı ve etkili olduğu ifade edilmektedir. Yem, mide-bağırsak sisteminin bütünlüğü kadar mide içeriğinin durumunu da (sulu veya sabit) etkilemektedir. Örneğin sulu bir bağırsak içeriği yapılan işlemler sırasında kontaminasyon riski meydana getirerek daha kolay bir şekilde dışarı sıza-bilmektedir.
Kesimhane
Kanatlı hayvanların kesimhaneye getirilmesinden başlayarak son ürün elde edilmesi aşamasına kadar olan üretim zincirinde, ürüne çeşitli kaynaklardan mikroorganizma kontaminasyonu söz konusu olmak-tadır. Söz konusu bu mikroorganizmalar ürünün ge-nel kalitesini, raf ömrünü etkileyen saprofitler olabi-leceği gibi, halk sağlığını tehdit eden patojenler de olabilmektedir. Kesimhane aşamasında raf ömrünün belirlenmesinde etkili olan genel mikroflora olduk-ça önemli bir yer tutmakta, ancak kesimhane hat-tında kesinlikle sınırlandırılması gereken zoonotik ajanlar (patojen mikroorganizmalar) dikkat edilmesi gereken noktalarda birinci sırayı almaktadır. Bunla-
rın varlığının belirlenmesi için bazı bakteriler fekal orijinli patojenler bakımından indikatör olarak kul-lanılmaktadır.
Kesilen hayvanların mikroflorasında bulunan mikro-organizmaların ve gerçekleşecek kontaminasyonla-rın kontrol edilebilir düzeyde kalması için, kesim-hanedeki hijyenik şartların sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Kanatlı eti ve ürünlerinde bozulmaya sebep olan bakteriler fekal orijinli olanlar da dahil olmak üzere, toplam bakteri yükünün sadece küçük bir kısmını (%10) oluşturmaktadır. Diğer bozulma vektörleri ise ya canlı hayvanların üzerinde yer al-makta ya da kesim ve/veya diğer işlemler sırasında bulaşmaktadır. Nemli koşullar bulaşan bozulmaya se-bep olan bu bakterilerin deri üzerinde çoğalmasına katkı sağlamaktadır. Bu yüzden canlı hayvanlardaki toplam bakteri yükünü azaltmak için taşıma sıra-sında hayvanların kuru tutulması oldukça önemlidir. Çünkü temiz tüyler ilk işlem basamaklarında (haş-lama, yolma, boşaltma ve öldürme) bakteri yükünü azaltmaktadır.
Son yıllarda modern kesimhanelerde kesim, tam oto-
matik bir şekilde gerçekleşmektedir. Kesimhanelerde
yapılan gelişmelerin kanatlı karkasının mikrobiyolo-
jik kalitesi veya gıda güvenliği üzerine potansiyel et-
kileri olmaktadır. Modern kesimhaneler iç organların
çıkarılması süresince bağırsakların zarar görmesini
engellemeye yardımcı olan kolay ayarlanabilir ekip-
manlara sahip olmakta, bu da kontaminasyon riskini
azaltmaktadır. Bağırsakların manuel olarak çıkarıl-
maması karkas üzerine dışkının, dolayısıyla bakte-
rilerin yayılmasını engelleme açısından büyük önem
taşımaktadır. Karkasları açan makinelerin doğru bir
şekilde ayarlanması bu açıdan oldukça önemlidir ve
sürülerin homojenliği yapılan işlemler sırasında bu
aşamanın başarısına katkı sağlamaktadır. Son yıkama
ve karkas muayenesi bu tarz işletmelerde tamamen
otomatik yapılmakta ve daha güvenilir olmaktadır.
Çiftlikten sofraya gıda güvenliği kapsamında kesim-
hane aşamasında yapılan uygulamalar tek başına ye-
terli olmamakta, nakil esnasındaki uygulamalara da
önem verilmesi gerekmektedir. Çünkü kesimhaneler-
den alınan karkasların transportu, kontamine olma
olasılığı yüksek nakil araçları ile gerçekleşmekte-
dir. Bu araçlarda kontaminasyon şekillenebilmekte,
Mutfağınızın Gediklisi
Her usta aşçı bilir; lezzetli yemeğin sırrı, malzemesinindoğallığında gizlidir. Gedik Piliç’ in doğallığının ise bir sırrı yok,
yetiştirdiğimiz tavuklara yıllardırsadece ev sahipliği yapıyoruz.
Kanat l ı E t i Güveni l i r l iğ i
Mutfağınızın Gediklisi
Her usta aşçı bilir; lezzetli yemeğin sırrı, malzemesinindoğallığında gizlidir. Gedik Piliç’ in doğallığının ise bir sırrı yok,
yetiştirdiğimiz tavuklara yıllardırsadece ev sahipliği yapıyoruz.
MEKTUP ANKARA8 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Kanat l ı E t i Güveni l i r l iğ i
kontamine olmuş bir sürü taşındıktan sonra iyi bir
temizlik ve dezenfeksiyon işlemi yapılmadığı takdir-
de, mikroorganizmalardan arî bir sürüyü kontamine
edebilecek, tehlike arz eden “ortam florası” (hou-
se flora) gelişmekte ve bu durum da son ürünün raf
ömrünü etkilemektedir. Son yıllarda büyük kontey-
nırlar küçük kafeslerin yerini almış olmasına rağmen
kafesler gibi onlar da temizleme ve dezenfeksiyon
işlemlerinden sonra patojenlerden arî olamamakta,
patojen mikroorganizmalar halen bir sürüden diğer
sürüye transfer olabilmektedir. Konteynırların etkin
temizleme ve dezenfeksiyon işlemleri sadece çok
aşamalı bir temizleme sistemi uygulandığında müm-
kün olmaktadır. Bu aşamalar şu şekilde sıralanabilir:
1. Suda bekletme.
2. Organik maddeleri ve kaba kirleri temizlemek için bol miktarda su ile yıkama.
3. Bütün kısımlara ulaşabilen yüksek basınç altında uygun sıcaklıkta deterjan kullanılarak içten dışa doğru yıkama.
4. Deterjan kalıntısının su ile temizlenmesi ve yük-sek basınçlı hava ile fazla suyun uzaklaştırılması.
5. Dezenfeksiyon
6. Durulama.
Kesimhanelerdeki mikrobiyal gıda güvenliği sadece
tek bir sistem tarafından kontrol edilmemeli, ek uy-
gulamalara da ihtiyaç duyulmalıdır. Öncelikle çiftlik
düzeyinde ön kontrollerin yapılması ve kontamine
sürülerin fiziksel olarak ayrılması gerekmektedir.
Ancak bu sistem özellikle hayvanların büyüme dö-
nemlerinde, sürülerin sürekli ve güvenilir bir şekilde
izlenmesi ile mümkün olmaktadır.
Depolama ve Satış
Kesimhane ve nakil aşamalarından sonra dikkat edil-
mesi gereken bir husus da depolamadır. Depolama
sıcaklığı oldukça önem arz etmektedir. Kesintisiz bir
soğutma zinciri hem bozulmaya sebep olan bakte-
rilerin üremesini kontrol altına almanın en önemli
kısmını oluşturmakta hem de patojenlerin kontrolü
ve çoğalmasının engellenmesi için gerekli bir adım
olmaktadır. Düşük sıcaklıklarda üreyebilen bakteri-
ler (psikrofil), depolama sıcaklığına uyulmadığı tak-
dirde gelişimleri için uygun bir ortam oluşturan et ya
da deri yüzeylerinde çoğalarak et kalitesini ve dola-
yısıyla raf ömrünü etkilemektedir. Gıda güvenliğini
ve raf ömrünü arttırmak amacıyla et ürünlerine ısı
uygulamaları da yapılmaktadır. Ancak “pre-cooked”
olarak isimlendirilen tüketime hazır bu ürünler pa-
tojen mikroorganizmalardan arî olamayabilmekte,
hatta soğutma ve paketleme aşamalarında rekon-
taminasyon bile meydana gelebilmektedir. Bu tarz
ürünleri yeterince pişirmemek gıda kaynaklı infeksi-
yonların gelişmesine katkı sağlamaktadır. İyi Hijyen
Uygulamaları (GHP) uzun raf ömrüne sahip, mikrobi-
yolojik açıdan güvenli bir et ürününün üretilmesin-
de yardımcı olabilmektedir. Bununla birlikte karkas
dekontaminasyonu ve modifiye atmosfer paketleme
(MAP) etkili yöntemler arasında yer almaktadır.
Sonuç
Kanatlı eti üretiminde yapılan mikrobiyolojik kont-
roller çiftlik düzeyinde başlamalı, kesim işlemi sı-
rasında kontaminasyon gerçekleşmeden oluşturulan
koşullar sürdürülmeye çalışılmalıdır. Patojen mik-
roorganizmalardan arî bir sürü kesimhaneye geldiği
zaman, modern bir tesiste herhangi bir kontaminas-
yon şekillenmeden kalma olasılığı yüksektir. Ancak
bu durum öncelikle hayvanların bir ön taramadan
geçmesini ve sıkı bir şekilde gruplara ayrılmasını
gerektirmektedir. Bu uygulamalar hassasiyetle takip
edilmediği takdirde çapraz kontaminasyonun şekil-
lenmesi kaçınılmazdır. Tek bir aşamada yapılan mü-
dahalelerin karkas kontaminasyonunun kontrolü ya
da mikroorganizmların eradikasyonu açısından yeter-
siz olduğu görülmektedir. Örneğin, broyler çiftlikle-
rinde etkin bir Salmonella kontrol programı mevcut
iken halen daha Campylobacter kontrol programla-
rında ciddi sıkıntılar oluşabilmektedir. Sadece üreti-
ciler değil hem satıcılar hem de tüketiciler de hay-
vansal orijinli taze gıdalarda potansiyel tehlikelerin
bulunduğunun bilincinde olmalıdır. Ayrıca tüketiciler
dondurulmuş ürünlerin her zaman patojenlerden arî
olamayabileceği ve mutfak hijyenine özellikle dikkat
etmeleri konusunda bilgilendirilmelilerdir. Patojen
içermeyen ürünlerin üretimi için hiçbir garanti ve-
rilemediğinden, tüketicilerin bilinçlendirilmesi gıda
infeksiyonlarına karşı korunmada önemli bir rol oy-
namaya devam etmektedir.
MEKTUP ANKARA10 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
İn feks iyöz Bronş i t is
İNFEKSİYÖZ BRONŞİTİS
Araş. Gör. İnci Başak KAYA
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
E-mail: [email protected]
GİRİŞ
İnfeksiyöz bronşitis (IB), tüm dünyada olduğu gibi Türkiye kanatlı sektöründe de ciddi ekonomik kayıp-lara neden olan önemli bir hastalıktır. Hastalık ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tavuklarda bulunmuştur ve o zamandan beri özellikle büyük ti-cari kanatlı popülasyonlarına sahip ülkelerde yaygın bir hastalık olarak varlığını sürdürmektedir. Hastalı-ğın, solunum sistemi, böbrek fonksiyonları ve üreme sistemini etkileyen farklı suşlar tarafından oluşturul-ması ve bağışıklık ile ilgili olayların karmaşıklığı ne-deniyle IB’in teşhisi ve klinik vakalarda suş ayrımının yapılabilmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Bu nedenle bu makalede hastalığın ve neden olan virusun genel özellikleri ile koruma ve teşhise yönelik bilgiler ve-rilmiştir.
İnfeksiyöz Bronşitis Virusunun Özellikleri
İnfeksiyöz bronşitis virusu (IBV), Coronaviridae fa-milyasına ait Gammacoronavirus’lar içinde yer al-maktadır. IBV 27- 32 kb (kilobaz) büyüklüğünde tek iplikçikli bir RNA virusudur. Coronavirus familyasında bulunan diğer viruslar gibi, IBV genomu da yapısal ve yapısal olmayan proteinlerin üretimini sağlar. Yapısal proteinleri, spike glikoprotein (S), zarf (E), membran glikoprotein (M) ve nükleoplasmid (N)’den oluşmaktadır. S proteinlerinin S-1 ve S-2 olmak üzere iki alt ünitesi bulunmaktadır. S1 alt ünitesinin he-maglutinasyon inhibisyon (HI) ve virus nötralizasyon (VN) antikorlarının oluşumunu uyardığı bilinmekte-dir. IBV yapısal proteinleri, virusun hücreye bağlan-masında, çoğalmasında ve oluşan klinik tabloda or-tak rol oynarlar. M proteini en büyük yapısal protein olarak bulunmakta ve spike glikoproteini ile viral ri-bonükleokapsid arasındaki etkileşimi sağlamada bü-yük rol oynamaktadır. E proteini ise viral zarf oluşu-mu, iyon kanalı aktivitesi ve apoptoz olayında görev alır. Diğer coronaviruslarda olduğu gibi N proteini yüksek oranda korunmuş olup, virusun çoğalması ve protein sentezi aşamasındaki çeşitli genetik olaylar-da rol oynar. Spike glikoproteininin S1 yapısı, virusun hücreye bağlanması, girmesi ve bağışıklığı uyarmada
belirleyici faktör olarak bilinmekte ve bazı rekombi-nant IB aşılarının içeriğinde yer almaktadır. Ayrıca, bu protein ile ilgili genetik yapı çeşitlilik gösterdiği için virusun genotipik karakterizasyonunda da kulla-nılmaktadır.
Epidemiyoloji
İnfekte hayvanlardan dışkı ve solunum yolları sekres-yonları ile çevreye yayılan virus en önemli bulaşma kaynağıdır. Kontamine ekipmanlar ve bakıcılar da vi-rusu kümesler arasında taşıyabilmektedir. Solunum yolu ile bulaşmayı takip eden 24 saat içinde hayva-nın trakea, böbrek ve bursa Fabricius’unda virusa rastlanabilmektedir. Bulaşmanın dışkı ile gerçekleş-tiği hayvanlarda ise, IB virusunun izolasyonu 20 hafta sonra dışkıdan, 14 hafta sonra ise sekal tonsillerden yapılabilmektedir. İnfeksiyonun bulaşma şekline ve dozuna da bağlı olmakla birlikte IBV inkübasyon sü-resi genellikle kısadır. Örneğin, trakeal inokulasyon-da inkübasyon 18 saat sürerken, oküler inokulasyon-da 36 saat sürmektedir.
İnfeksiyöz bronşitis virusu, tavuklar arasında en hız-lı yayılan hastalık olarak bilinmekte ve morbidite %100’e ulaşabilmektedir. Mortalite oranı ise hay-vanın yaşına, immun sisteminin durumuna, virusun virulensine, organ tropizmine ve çevresel koşullara (ısı, sıcaklık stresi, toz, amonyak) bağlı olarak yük-sek düzeylere ulaşabilir. Sekonder bakteriyel infeksi-yonlar ( Escherichia coli) veya immunosupresif virus-larla ortak görülen infeksiyonlarda (Marek hastalığı, infeksiyöz bursal hastalığı) IBV infeksiyonu çok daha şiddetli seyredebilir. Genellikle, diğer solunum sis-temi veya üriner sistem virusları ile karşılaştırıldı-ğında nefropatojenik IBV suşları yüksek mortaliteye sahiptir.
Klinik Tablo ve Patogenez
Hayvanlarda klinik tabloya bakıldığında, infeksiyon ilk olarak trakea, akciğer ve hava keselerinde etki gösterdiği anlaşılır. Daha sonra virus böbrek ve üro-genital kanallara ilerleyerek sistemik infeksiyona neden olur. Böyle bir tabloda klinik bulgu, infeksi-
MEKTUP ANKARA12 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
yonun şiddeti, virusun bulunduğu organ ve sisteme göre farklılık gösterir. Solunum sistemine yerleşen virusa ait klinik bulgular solunum yetmezliği ve hı-rıltılı solunum, aksırma, nazal akıntı, konjuktivitis, gözyaşı akıntısı ve bitkinliktir. Bunlara ek olarak bazı durumlarda hayvanlarda ağırlık kaybı ve sıcak bir alanda toplanma eğilimi de gözlenmektedir. Broiler tavuklarda en çok nefropatojenik IBV suşları tanım-lanmaktadır. Bu durumda hayvanlarda depresyon, cıvık dışkılama ve aşırı derecede su tüketimi göz-lenir. Virusun üreme sistemini etkilediği durumda ovaryumda lezyonlar, yumurta veriminde ve kalite-sinde düşüş gözlenir; yumurta şekilsiz ve yumurta sarısı sulu olabilir.
Solunum sistemini etkileyen infeksiyonda, trakeal mukozada ve bronşlarda ödem başlıca patolojik bul-gulardır. Nefropatojenik IBV’na bağlı olaylarda böb-reklerde şişerek büyüme ve kan birikmesi ile karak-terize nefritis gözlenir. Üriner sistemde gerçekleşen infeksiyonda ise hipoglandular ovaryum ve genellik-le bakteriyel bir etkenle birlikte abdominal bölgede fazla miktarda yumurta sarısı birikimi bulunur.
Koruma ve Kontrol
İnfeksiyöz bronşitisin bilinen bir tedavisi yoktur. Hastalıktan korunmada, genel koruyucu önlemler ile aşılardan yararlanılmaktadır. Bu amaçla ilk olarak canlı atenüe aşılar kullanılmıştır. Bu aşılar hayvan-ların sularına katılarak veya nazal sprey olarak bir günlük yaştan itibaren kullanılmaktadır. Ölü aşılar, IBV infeksiyonlarına karşı genellikle yetiştirme tipine bağlı olarak 13 ile 18. haftalar arasında kullanılmak-tadır. Bu aşılar diğer viral aşılarla kombine şekilde hazırlanmıştır ve enjeksiyon ile uygulanmaktadır. Bunların dışında rekombinant aşılar, peptit tabanlı subunit aşılar ve plazmid DNA aşıları da bulunmak-tadır. Fakat yapılan birçok çalışmayla bu tip aşıların tüm suşlara karşı etkili olmadığı ortaya konulmuştur.
İnfeksiyöz bronşitis’in kontrolü için harcanan yüksek meblağlara rağmen, halen yeni varyant suşlar ortaya çıkmaktadır. IBV genotiplerindeki dolayısıyla suşlar-daki çeşitliliğin artışı, bunlara karşı yeni aşıların ge-liştirilmesi gerekliliğini göstermektedir.
Teşhis
Hastalığın teşhisi, etkili bir mücadele yapılabilmesi için oldukça önemlidir. Teşhiste serolojik testler ve moleküler yöntemler kullanılmaktadır. Daha önceki yıllarda IBV suşlarının serolojik teşhisinde güvenilir-liği düşük olan virus nötralizasyon (VN) testleri ve hamaglütinasyon inhibisyon (HI) testleri kullanıl-
maktaydı. Diğer bir yandan, ELISA testi yine hasta-lığın teşhisinde daha güvenilir ancak yeni IBV sero-tiplerinin belirlenmesinde yetersiz kalan serolojik testlerdendir. Bu nedenle hastalığın teşhisinde altın standart olarak kabul edilen yöntem virusun üretil-mesi ve isimlendirilmesidir. Ancak yüksek spesifite ve sensitiviteye sahip olması, daha hızlı ve doğru sonuç alınabilmesi bakımından Reverse Transcriptase Poli-meraz Zincir Reaksiyonu (RT-PCR), real- time PCR, Restriction Fragment Length Polymorphism (RFLP) ve genom sekanslama gibi moleküler yöntemler ne-redeyse virus izolasyonu ve serolojik testlerin yeri-ni almaktadır. 1970’lerden beri tüm Dünyada farklı IBV varyantları teşhis edilmektedir ve bu moleküler yöntemler sayesinde gelişen yeni varyantları teşhis etmek, epidemiyolojiyi ortaya koyabilmek mümkün-dür. Üstelik teşhiste canlı etkene ihtiyaç olmadığı için kurumuş bir svaptan veya beklemiş bir organ ör-neğinden bile virusun teşhisi yapılabilmektedir.
Son yıllarda, virusun hücreye bağlanmasından so-rumlu S proteinin alt ünitesi olan ve antikor nötra-lizasyon epitoplarının bulunduğu S1 bölgesinin PCR ile çoğaltılması ve genom analizi (sekanslama) hem saha örneklerinde virusun, hem de aşılı hayvanlarda aşı suşunun tiplendirilmesinde kullanılmaktadır. S1 bölgesinde oluşan mutasyonların virusun farklı sero-tiplerini oluşturması da dizi analiz yöntemlerini ön plana çıkarmaktadır. Yapılan çalışmalarda sahadan izole edilen varyantlar ile aşı suşlarının farklı olması sekanslamanın teşhisteki önemini bir kez daha vur-gulamaktadır. Tüm dünyada üretilen aşıların IBV’nun tüm serotiplerine karşı koruma sağladığı söylenirken sekanslama metodu sayesinde aşıların ne kadar ko-ruyucu olduğu da ortaya konmaktadır.
KAYNAKLAR1. Bande, F., Arshad, S.S., Bejo, M.H., Moeini, H., Omar, A.R.
Progress and Challenges toward the Development of Vaccines against Avian Infectious Bronchitis, Journal of Immunology Re-search (2015)
2. Bande, F., Arshad, S.S., Omar, A.R., Bejo, M.H., Abubakar, M.S., Abba, Y. Pathogenesis and Diagnostic Approaches of Avi-an Infectious Bronchitis, Advances in Virology (2016)
3. Cook, J.K.A., Jackwood M., Jones, R.C. The Long Wiev: 40 Years of Infectious Bronchitis Research, Avian Pathology, 41:3, 239- 250 (2012)
4. Fellahi, S., Harrak, M.E., Ducatez, M., Loutfi, C., Koraichi, S.I.S et al. Phylogenetic Analysis of Avian Infectious Bronchi-tis Virus S1 glycoprotein Regions Reveals Emergence of a New Genotype in Moraccan Broiler Chichen Flocks, 12:116 (2015)
5. Martin, E.A.K., Brash, M.L., Hoyland, S.K., Coventry, J.M., Sandrock, C., Guerin, T.M., Ojkic, D. Genotyping of Infectious Bronchitis Viruses Identified in Canada between 2003 and 2013, Avian Pathology 43:4, 264-268 (2014)
İn feks iyöz Bronş i t is
MEKTUP ANKARA14 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
GİRİŞ
İyi bir dönem arası temizlik ve dezenfeksiyon için kümesin öncelikli olarak altığının çıkarılması ve son-rasında kalan organik kirlerin özellikle tabandan uzaklaştırılması ve deterjan uygulamasından sonra durulama yapılması ile mümkün olur. Kümes dezen-feksiyonu kurallara uygun olarak yapılmaz ve ikinci plana atılırsa hiçbir ilaç yada aşı hastalıkları önle-mede başarılı olamaz. İstenen verim düzeyine ulaş-mak ancak sağlıklı hayvanlarla başarılabilir buda iyi yapılmış dezenfeksiyon ile olanaklıdır. Unutulmama-lıdır ki ortamdaki olası etkenlerin % 95’i temizlikle uzaklaştırılır ve kalan %5 ile savaşılır.
1. DETERJANLAR
Yüzey aktif maddeler suda veya sulu bir çözelti-de çözündüğünde yüzey gerilimini etkileyen, çoğun-lukla yüzey gerilimini azaltan kimyasal bileşiklerdir. Yüzey aktif maddeler aynı zamanda iki sıvı yüzeyleri arası gerilimi de etkiler. Yüzey aktif maddenin in-gilizce karşılığı olan “surface active agent” sözcük-lerinin kısaltması olan surfactan kelimesi de yüzey aktif madde yerine kullanılır. Su içersinde kendi ken-dine “oto-organize” olabilen yüzey aktif maddeler suyu seven (hidrofilik) ve suyu sevmeyen (hidrofo-bik) kısımlardan oluşur.
Deterjanlar sulu çözeltilerde iyonlaşıp iyonlaşmama-larına göre iyonik ve noniyonik olarak 2 tipe ayrılır. İyonik olanlarda etkin iyon durumuna göre anyonik ve katyonik deterjanlar diye de ikiye bölümlenir. Anyonik ile katyonik deterjanlar birbiri ile geçimsiz olduklarından beraber kullanılamaz.
Anyonik deterjanlar fenoller, halojenlendirilmiş fenol-ler, biguanidin, polimerik biguanidinler(klorhesidin), iodin bazlı dezenfektanlar, inorganik ve organik asit-ler, potasyum permanganat, gümüş tuzları ve çinko sülfat ile geçimsizdir. Anyonik deterjanlar genellikle gram pozitif etkenlere iyi çalışır. Gram negatiflere etkisi çok zayıftır.
Alkali deterjanlarla yıkama yapılır ise; hipoklorit, aldehit, benzolkanyum klorid içeren dezenfektanlar iyi çalışır.
Temizleme işlemi; sabun veya deterjan çözeltisi ile yıkanacak maddenin yüzeyini ve kirleri ıslatmak, kir-leri yüzeyden uzaklaştırmak ve kiri kararlı bir çözelti veya süspansiyon (deterjan) içerisinde tutmak gibi işlemlerden oluşur. Yıkama suyuna katılan sabun ve deterjanlar, suyun ıslatma özelliğini artırır. Bu ne-denle su, kumaş ve kirlere daha kolay girer. Bun-dan sonra kirin uzaklaştırılması başlar. Temizleme çözeltisinin her bir molekülü, uzun bir zincir olarak düşünülebilir. Zincirin bir ucu hidrofilik suyu seven) ve diğer ucu hidrofobiktir(suyu sevmeyen veya kiri seven). Bu moleküllerin kiri seven uçları, bir kir par-çacığına yönelir ve onu çepeçevre sarar. Aynı zaman-da suyu seven uçlar, molekülleri ve kir parçacığını kumaştan uzaklaştırıp, su içerisine taşır.
Deterjanlar temizlik özelliklerine göre altı gruba ay-rılır.1- Alkali Bileşikler: Sodyum hidroksit, sodyum kar-bonat, sodyum notasilikat, sodyum bikarbonat. Bun-lar temizlik gücü yüksek, fakat koroziftirler.2- Asitli Bileşikler: Kireç ve mineral taşları temizler, protein ve yağları etkilemez. Koroziftirler.3- Yüzey Aktif Bileşikler: Yüzey gerilimini düşüre-rek temizler çözeltinin derinlere işlemesini kolaylaş-tırır. Yağları eritirler.4- Kalsiyum Bağlayıcı Bileşikler: Kalsiyum ve mag-nezyum iyonlarını bağlayarak çökelti yapmasını en-geller. 5- Süspansiyon Haline Devam Ettiriciler.6- Köpük Önleyiciler: Fazla köpüğü engeller Deterjanlar kimyasal yapılarına göre beş gruba ay-rılır.a. Katyonik deterjanlarb. Anyonik deterjanlarc. İyonik olmayan deterjanlard. Amfolitik deterjanlare. Yeni organik antiseptikler
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
KÜMES DEZENFEKSİYONUNDA DETERJAN VE DEZENFEKTANLARIN DOĞRU KULLANIMIVeteriner Hekim Nihat Altunal
Beypiliç Genel Müdür Yardımcısı
E-Mail: [email protected]
MEKTUP ANKARA16 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
A) Katyonik Deterjanlar: Bunlar quaternar amon-yum bileşiklerinden (QAC) oluşmuş yüzey aktif mad-delerdir. Katyonik deterjanlar sulu çözeltide pozitif yüklü iyon veren yüzey aktif maddelerdir. Yapısında bulunan hidrofobik kısım, pozitif elektrikle yüklü olan hidrofilik kısımla denge halindedir. Böyle bir madde bakteri ile karşı karşıya gelirse pozitif yük-lü kısım, bakterinin negatif elektrikle yüklenmiş olan ve membranında bulunan fosfolipidlerin fosfat kökü ile reaksiyon verir. Bu sırada deterjanın polar olmayan kısmı da membranın hidrofobik olan por-siyonlarının içine girerek etkisini sürdürür. Bu du-rum, bakterideki yarı geçirgenlik özelliğini bozar ve membranda bulunan fosfor, nitrogen, protein, lipid ve diğer önemli substanslar arasındaki bağlantılarda kopmalar meydana getirir. Böylece, membrandaki maddeler arasındaki bütünlük bozulur.
Katyonik deterjanlar gram pozitif ve negatif mik-roplar için bakterisidal etkiye sahiptirler. Anyonik deterjanlarla aralarında uyuşmazlık bulunduğundan, birbiriyle olan karışımları etkisiz kalır. Bu nedenle katyonik deterjanlar, anyonik olmayanlarla birleşti-rilebilirler. Alkali sular aktivitelerini arttırır. Asidik ve sert sularda presipitasyon göstermezler. QAC bi-leşikleri sanitasyon uygulamalarına geçilmeden önce ön yıkama amacıyla kullanılmış sabun ve benzeri an-yonik deterjan artıklarının tamamen bertaraf edil-mesi gerekir. Yıkama ve çalkalama çözeltilerin pH derecelerini artırdığından bu grup bileşiklerin etkin-liği de anlamlı ölçüde artar.
QAC bileşikleri bakterilere karşı iyi etkili mantar ve virüsler üzerine zayıf etkilidir. QAC bileşikleri yumur-ta kabuklarının sanitasyonu için de uygundur. Çünkü alkali pH derecesinde güçlü jermisid etki yaparlar. Yüksek ısıda organik kirlilikten etkilenmeleri az ol-duğundan bakteriler üzerine etkileri artar. Üstelik kabuk üstünde kalan artıkları uzun süre etkinliğini korur. Bu grup bileşiklerin kabuk membranı sistemin-den Salmonella etkenlerinin bertaraf edilmesinde etkili oldukları kanıtlanmıştır. Bu nedenle salmonel-lezisin ve yumurta aracılığı ile geçebilen diğer hasta-lıkların kontrolünde kullanılabilen bileşiklerdir.
Antiseptik ve dezenfektan olarak kullanılan katyo-nik deterjanlar; benzalkonyumklorür, setilpridinyum klorür, setildimetilbenzil amonyum klorür, setiltri-metil amonyum klorür, benzakonyumklorür, metil-benzalkonyum klorür, klorheksidin ve aleksidin en etkili olanlarıdır.
B) Anyonik Deterjanlar: Bu grupta toplanan deter-janlar yüksek molekül ağırlıklı sülfonlanmış yağlar-dan oluşur. Veteriner hekimlikte kullanılan başlıca anyonik deterjanlar; sabunlar(sodyum potasyum oleatları), kalsiyum ve potasyum mandelatlar, safra tuzları ve sodyum loril sülfattır.
Anyonik deterjanlar suda dissosiye oldukları zaman negatif elektrikle yüklü iyonlar meydana getirirler ve düşük pH’da bile aktivite gösterebilirler. Anyonik deterjanlar sulu çözeltide iyon içeren yüzey aktif maddelerdir. Anyonik deterjanlar arasında sabunlar önemli yer tutarlar. Bunlar yüksek yağ asitlerinin sodyum veya potasyum tuzlarıdır. Yumuşak sabun-lar KOH ve sert sabunlar da NaOH ile elde edilirler. Sabunlar, yüzey gerilimini düşürür ve suyun ıslatma kabiliyetini arttırırlar. Sabunların yumuşak ve sert olanları da vardır.
C) İyonik Olmayan Deterjanlar: İyonik olmayan de-terjanlar arasında polieter ve poligliserol esterler vardır. Bunlar etkili bir antiseptik veya dezenfektan olmayıp, derideki bakterileri saponifikasyonla yani bakterilerin içine girerek lipoid maddeyi saponifiye ederek etki gösterirler. Böylece, ellerin sabunla yı-kanması mikropların giderek azalmasına yol açar.
D) Amfolitik Deterjanlar: Geniş etkilidir. pH 7,5 iyi çalışır. Protein ve yağdan etkilenmez. Korozif değil-dir. Dodecyl-di(amioethyl)-glycine esasına dayanır. Suda dissosiye oldukları zaman iyonlara ayrışırlar. Amfolitik deterjanlar hem deterjan hem de dezen-fektan etkisi gösterirler. Steril laboratuar, ilaç besin endüstrisi ve biracılık alanında kullanım bulmuştur.
E) Yeni Organik Antiseptikler: Klorhekzidin hidrok-lorür, klorlu fenilguanidin türevi katyonik deterjan-dır. Gram pozitif bakterilere gram negatiflerden daha etkilidir.
Etilen oksit ve Propilen oksit gibi gaz çeşitleri yem sanayinde özellikle salmonellalar olmak üzere kon-taminat durumundaki bulaşıcı mikroorganizmaları elimine etmek için kullanılırlar. Propilenoksitin an-timikrobiyal etkinliği iyi olmasına karşın yayınma özelliği zayıftır. Güvenli şekilde uygulama için her iki gazında dezenfeksiyon sırasında inert gazlarla seyreltilmesi gerekir. Bu amaçla freon ve karbon di-oksit gazları tercih edilir ve yanma tehlikesi bertaraf edilir. Yeterli sterilizasyon için 800 mg/l ve yüksek yoğunluklar önerilir.
Etilen oksit uygulamasında %69 nem ve 15-27 0C sı-caklıkta 1 m3 hacme 2 kg etken madde 2 saat süre ile uygulanması gerekir.
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
avatec ilan 21x21,97cm 3er mm taþma paylý.pdf 1 29.06.2016 18:37:10
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
avatec ilan 21x21,97cm 3er mm taþma paylý.pdf 1 29.06.2016 18:37:10
MEKTUP ANKARA18 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
3,5-Dimetil 1,3,5 2H-tetrahidrotiyadiazin-2-tiyon kümes altıklarında bulunan salmonellalar üzerine öl-dürücü etki yapan toprak fumigantıdır.
2. DEZENFEKTANLAR
Yıkama işlemi sonrasında kümeste çıkan hastalık veya hastalıklar değerlendirilmeli ve dezenfektan seçimi buna göre yapılmalıdır. Mikroorganizmaların dezenfektanlara dirençleri farklıdır. Mikoplazma ve Gram(+) bakteriler pek çok dezenfektana duyarlı iken Gram(-) bakteriler, pseudomonaslar ve riketsi-yalar daha dirençlidir. Kanatlılarda görülen viruslar-da özel seçicilik gösterir. Zarflı yani lipid içeren vi-rüsler dezenfektanlara duyarlıdır. Bu grup virüslere karşı lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edile-mez, glutaraldehit, oksitleyici ajanlar, halojenli de-zenfektanlar, güçlü asit ve alkali ajanlar etkili olur.
Kanatlılarda hastalıklara yol açan başlıca virus-lar ve özellikleri tablodaki gibidir.
ETKEN YAPISI ÖZELLİKLER HASTALIK
Herpesvirus DNA Zarflı Marek, ILT
Poxvirus DNA Zarflı Tavuk çiçeği
Arbovirus RNA ZarflıHindi
menindoensefalit
Coronavirus RNA Zarflıİ.B, Hindi koronaviral
enterit
Paramyxovirus RNA Zarflı ND, SHS
Ortomyxovirus RNA Zarflı A.İ
Retrovirus RNA ZarflıLenfoid leokoz,
Retikuloendoteliasis
Adenovirus DNA Zarfsız EDS
Parvovirus DNA Zarfsız Chicken anemi
Reovirus RNA ZarfsızViral Artritis,
Tenosinovitis, MAS
Picarnovirus RNA Zarfsız A.E
Birnavirus RNA Zarfsız IBD
Zarflı yani lipid içeren virüsler dezenfektanlara du-yarlıdır. Bu grup virüslere karşı lipolifik karakterli dezenfektanlar, quarterner amonyum bileşikleri, fenoller, amfoterikler, polimerik biguanidinler etkili-dir. Fakat zarfsız viruslar lipid içermezler ve lipofilik karakterli dezenfektanlarla yok edilemezler. Burada gluteraldehid, oksitleyici ajanlar, halojenli (klorlu ve iyotlu) dezenfektanlar ve güçlü asit veya alkalik etkili dezenfektanlar iyi çalışır.
Dezenfeksiyon patojen mikroorganizma-lara karşı etkin maddeleri uygun doz ve sistemde uygulayarak hastalık yapamayacak düzeye indirmektir.
FDA standart temizlik protokolü uygulanmış bir alet-te 200C ısıda yapılan çalışmalara göre dezenfektan-ları etki düzeyine göre üçe ayrılmıştır;
-Yüksek düzey dezenfektanlar uygun kullanım ko-şulları içinde sporlar dahil tüm mikroorganizmaları öldürürler.
-Orta düzey dezenfektanlar bakteri sporları üzerin-de etkili olmayan fakat mikobakteri, zarfsız virüs ve diğer mikroorganizmalara etkilidirler.
-Düşük düzey dezenfektanlar bakteri sporları miko-bakteriler, zarfsız virüsler üzerinde etkili olmayan ancak bazı vejetatif mikroorganizmalar üzerinde etki eden dezenfektanlardır.
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
Mikroorganizmaların Duyarlılık Tablosu
EN DUYARLI
EN DAYANIKLI
BAKTERİ, MANTAR VE DİĞER MİKROORGANİZMALAR
Mikroplazmalar
Gram (+) bakteriler
Gram (-) bakteriler
Pseudomanaslar
Riketsialar
Pseudomanaslar
Klamidialar
Mantar Sporları
VİRUSLAR
Zarflı
Zarfsız
Picarnoviruslar
Parvoviruslar
Prionlar
Asit – fast bakteriler
Bakteri Sporları
Koksidialar
100 Yıl. Değerlerimizi, yenilikçiliğimizi, teknik servisimizi veürünümüzü kanıtlamamız için oldukça uzun bir süre.
Başarımızın büyük bir kısmını oluşturduğunuz için teşekkürler.
Cobb Turkish 100 years v2_A4 22/01/2016 15:12 Page 1
100 Yıl. Değerlerimizi, yenilikçiliğimizi, teknik servisimizi veürünümüzü kanıtlamamız için oldukça uzun bir süre.
Başarımızın büyük bir kısmını oluşturduğunuz için teşekkürler.
Cobb Turkish 100 years v2_A4 22/01/2016 15:12 Page 1
MEKTUP ANKARA20 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
a) Yüksek Düzey
• % 2 -3 Gluteraldehit
• % 1.12 Glıteraldehit + 1,93 Fenollferat
• % 7,5 H2O2
• % 7,5 H2O2 + % 0,25 Perasetik asit, Ortofenolalde-hit ( OPA ) spesifik özellikleri de vardır.
b) Orta Düzey Dezenfektanlar
• < 10 dakika mikrobakteri, vejetatif bakteri, man-tar virüslerin birçoğunu inaktive eder. Bakteri sporlarına etki etmezler.
• Klorlu ürünler
• Alkoller ( %60 -95 )Etanol ( isopropanal )
• Fenol ve fenol bileşikleri, (Bazı fenoller; biguani-din, klorheksin, iyot ve organik asitlerle geçim-sizdir)
• iyodoforlar
c) Düşük Düzey Dezenfektanlar
• QAC
• Etil veya İyodofarlar
• Etil ve İzopropil alkol
• 100 ppm sodyum hipoklorit
Dezenfektan veya antiseptiğin yoğunluğu arttıkça etkilenen mikroorganizma sayısı ve mikroorganizma-lar üzerindeki zarar verici etki artar ancak yoğunluk optimum değere ulaştıktan sonra etkide artış görül-mez. Her dezenfektan ve antiseptiğin etkin olduğu yoğunlukta kullanılması gerekir.
Kimyasal dezenfektanların bakterisit özelliklerini et-kileyen faktörler aşağıdaki gibidir;
• En düşük etkili yoğunluk
• Ph
• Uygulama su sıcaklığı
• Ortam nem durumu
• Temas süresi
• Organik kalıntı varlığı
• Su sıcaklığı
• Ön yıkama deterjanları ile geçimsizlik
Dezenfektanlar etkilerini üç şekilde gösterirler
• Hücre zarını etkiler.
• Hücre proteinini denatüre ederler.
• Mikroorganizma enzimlerinin işlevini bozarlar
Mikroorganizmaların etrafını saran kan, serum, mu-kus, dışkı gibi maddeler mikroorganizmaların dezen-fektan ile doğrudan temasını engellediklerinden ve ayrıca çoğu kimyasal maddenin yapısını bozdukların-dan dezenfektanın etkisi azalır. Ortamda bulunabi-lecek dezenfektan ile kimyasal ile antagonistik etkili başka kimyasal bileşikler ile etkileşime girerek de-zenfektanın etkisini azaltabilir.
Mikroorganizmalara bağlı etmenler de dezenfektan ve antiseptiklerin aktivitesi üzerinde etkilidir. Mik-roorganizmaların cinsine ve türüne göre dezenfekta-nın etkisi değişik olabildiği gibi, bulundukları yaşam evresine göre de etki ayrımı gösterir. Örneğin, veje-tatif şekiller daha duyarlı, sporlar daha dirençlidir. Ayrıca ortamdaki mikroorganizma sayısının çokluğu da olumsuz yönde etki göstererek, dezenfektanın etkili olabilmesi için mikroorganizmaların dezenfek-tanın daha yoğun miktarları ile daha uzun süre te-masta kalmasını gerektirir. Aynı türe ait topluluktaki mikroorganizmalar bir dezenfektana aynı derecede duyarlı olabilirler. Toplulukta çok duyarlı mikroorga-nizmalar olabileceği gibi dezenfektanlardan etkilen-meyen dirençli mutantlar da bulunabilir.
Asitler Alkaliler Aldehitler Alkolller Halojenler Fenollü
bileşiklerQAC
O2 I2
Mikoplazmalar + ++ ++ ++ ++ ++ ++ +Gram (+) bakteriler + ++ ++ + + + ++ ++Gram (-) bakteriler + ++ ++ + + + ++ ++Pseudomonaslar + ++ ++ + + + ++ -Riketsiyalar + + + + + + + + -Zarflı viruslar + + ++ + + + + - + -Klamidalar + - + - + + + + + - -Mantar sporları + - + - + + + + + + -Zarfsız viruslar - - + + - + + - - -Asit fast bakteriler - + + + - + + + - -Bakteri sporları + - + + + + - -Koksidiyalar - - - - - - + -
Dezenfektanların antimikrobiyal spektrumu
Verimlilikle iș birliğini bulușturan kimya yaratıyoruz.
animal-nuttrition.basf.com
Mikotoksin Bağlayıcı: Novasil™ Plus
Vitaminler: A, AD3, B2, E Kalpan (B5) Kolin Klorit Glisinatlar:
Çinko, Bakır, Demir, ManganRenklendiriciler:
Kırmızı: Lucantin® Red Pembe: Lucantin® Pink Sarı: Lucantin® Yellow
Enzimler: Natugrain® ve Natuphos®
Organik Asitler: Organik Asit KarıșımlarıFormik Asit: Amasil® Propionik Asit: Luprosil®
Omega 6: Lutalin® ve Lutrell® Pure
1,2-Propandiol USP
Not: Ulusal yönetmelikler farklılık gösterebilir, o nedenle ürün kullanılmadan önce mutlaka göz önüne alınmalıdır.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
ankara mektup_yem.pdf 1 18.03.2016 12:38:52
MEKTUP ANKARA22 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Dezenfektanların kullanılacağı ortamda etkileşim, çok sonuç bakımından önemlidir; örneğin, yağlı ka-lıntıların yoğun olacağı beklenen kesimhanelerde al-kali dezenfektanlar tercih edilmelidir.
Dezenfektanların etkinliği yüzeyle temas süresiyle orantılıdır. En güçlü etkinlik dezenfektanla ıslatılan yüzey kuruyuncaya kadar gerçekleşir. Bu nedenden bazı dezenfektanlarda kurumayı geciktirici yüzey aktif maddeleri bulunur.
Dezenfektanların dozlarını ortamdaki kirlilik oranı ve etkenin türü belirlemelidir. Kümes içi genel de-zenfeksiyon dozu ile çok daha temiz olan kuluçkaha-ne dozu farklıdır. Ortamın yoğun etkeni saptanmış ve mücadele yönü belirlenmişse doz yine farklı ayarda olmalıdır(Stafilokok yoğunluğu yada Koli yoğunluğu gibi).
Dezenfektanlar içeriklerine göre sekiz gruba ayrılır;
1. Halojenler
• Klor içeren: Klor aniyoniktir, korozif organik madde varlığında etkisini kaybeder. Uzun süre dayanmaz.
• İyot içeren: Etki süresi 5 dakika fosfat asitli olan-lar düşük ısı derecelerinde de kullanılır.
Elementler iyot suda az çözünür. Bu nedenle noniyo-nik ve aniyonik yüzey aktif maddeleri ile birleşirler ve çözünürlüğü arttırır.
2. Yüzey Aktif Bileşikler• QAC bileşikleri: Aynı zamanda deterjan etkisi ya-
par. Su sertliği ve Fe iyonları etki maddesini azal-tır. Bakterilerde direnç oluşturabildiğinden EDTA ile birlikte kullanılması tavsiye edilir.
• Gram pozitif bakterilere gram negatif bakteriler-den daha etkilidirler. Ayrıca funguslara ve zarflı virüslere karşı iyi aktivite gösterirler. Zarfsız vi-rüslere ve mikobakterilere karşı etkili değillerdir.
• Amfolitik bileşikler: Bazı vejatatif mikroorganiz-malara zararlı büyük virüslere ≤ 10 dakika etkin olan dezenfektanlardır. Bakteri sporu, mikrobak-teri ve zararsız virüslere etkisizdir.
3. Oksidan Maddeler
• H2O2 : Geniş etkilidir.
• Ozon : Sporlara ve virüslere etkili. Kötü kokulu. İnsan sağlığını olumsuz etkiler.
• Alkali Bileşikler: Alkali ve asit bileşikler koro-zif ve yakıcı özellikleri olduğundan kullanımında dikkatli olunmalıdır. Sodyum hidroksit, amonyum hidroksit, sodyum karbonat ve kalsiyum oksit en sık kullanılan alkali ajanlardır.
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
www.bigdutchman.de
Bakımı kolay,Damızlıklar için kullanımı kolay
Relax: Broyler Damızlık için özel tasarlanmış Otomatik Folluk
Big Dutchman modern ve başarılı damızlık yönetimi için, müşterilerine uzmanlıkla çalışılmış konseptler ve donanımlar sunmaktadır. Alman kalitesinin bir örneği olan Relax folluğumuz, birçok sektöre önderlik eden özellikleri ile beraber yeni ikiye bölünmüş folluk çatısı ve otomatik folluk kapama mekanizması ile çalışmaktadır.
| Optimal folluk giriş yüksekliği ile damızlıklar tarafından yüksek oranda otomatik folluk kabulü
| İkiye bölünmüş ve hafi f çatı yardımıyla folluk içi ve yumurta bandı hızlı ve kolayca izlenebilmektedir
| Optimum hijyen ve temizliği ahşap içermeyen zeki tasarımına borçlu
| Kısa yuvarlanma mesafesi ve yumuşak aktarım sonucunda en yüksek yumurta kalitesi
BD Agriculture Tarım Mak. Kafes Dış Tic. Ltd ŞtiMansuroglu Mh. 286 Sk. Gültekinler Sitesi A Blok No: 35 Kat 2 D.4,Bayrakli Izmir, Türkiye · Tel. +90 232 461 75 60 · Fax +90 232 461 75 [email protected]
MEKTUP ANKARA24 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
• Asidik dezenfektanlar: Nükleik asitlerin bağları-nı yıkarak ve proteinleri çöktürerek etki göste-rirler. Ayrıca ortamın pH’sını değiştirerek ortamı mikroorganizmalar için uygun olmayan hale geti-rirler. Asetik asit, sitrik asit, sorbik asit bu amaçla kullanılan asitlere örnek verilebilir.
4. Alkoller
• En çok etil alkol kullanılır. Bakterisidal etki belli oranda su katılınca ortaya çıkar. Ağırlıklı olarak el olarak kullanılmaktadır. El dezenfeksiyonu için % 50-70 sulandırılır.
5. Aldehitler
• Proteinleri denatüre ederek ve nükleik asitle-ri parçalayarak sterilizan etki gösteren oldukça geniş spektrumlu ve yüksek etkilidirler. Organik madde varlığından etkilenmemesi en büyük avan-tajıdır. pH 7’den yüksek ve yüksek sıcaklıkta daha etkilidir.
6. Kükürt
• Keskin kokulu ve koroziftir.
7. Fenol derivatları ve formaldehit
• Fenoller genelde deterjan içinde bulunurlar.• Kresol, ksilenol, o-ethyl fenol• Düşük kaynama noktalı katran asitleri
• Yüksek kaynama noktalı katran asidi türevle-ri diye 3 grupta incelenir. Katran asitleri çeşitli oranlarda fenol, benzen, kresol ve ksilen içerir-ler. Antimikrobiyal etkinlikleri içerdikleri madde-lere bağlı olarak değişkendir. Halojenlendirilmiş fenollerin (ör:Klorofenol) etkinlikleri diğer fenol-lere göre daha yüksektir. Fakat bakteri sporları ve zarfsız virüsler tüm fenol bileşiklerine dirençlidir.
• Formaldehit bakterisidal, sporisidal ve insanlar için toksiktir. % 37,5 formalldehit 1/8 oranında sulandırılır.
II. TEMİZLİK VE DEZENFEKSİYON KONTROLLERİ
Tüm işlemlerin gerektiği şekilde yapılıp yapılmadı-ğının fiziksel kontrolü yapılmalı, belli zamanlarda bakteriyolojik kalite kontrol uygulamalarından ya-rarlanılmalıdır. Bakterilojik kontroller; özellikle ge-nel mikroorganizma ve koliform yönünden olmalıdır.
Kontrol edilecek materyaller aşağıdakiler gibidir:
• Kullanım suyu
• Deterjan solüsyonları
• İşletmenin bazı noktaları
• Araç gereç ekipman yüzeyi
• Durulama suyu kontrolü
III. DEZENFEKSİYON UYGULAMA AŞAMALARI
A) İNSEKT MÜCADELESİ
Kanatlılar kümesten çıkarılır çıkarılmaz kırmızı ta-vuk biti, altlık böcekleri, altın renkli örümcek böceği ve diğer taban böcekleri için altlık henüz soğuma-dan iç, dış duvarlar, altlık ve ekipmanlara ve kümes çevresine sprey ya da fumigasyon yöntemi ile etkili insektisit uygulaması yapılmalıdır.
B) KURU TEMİZLEME
Tüm organik kirlerin ortamdan uzaklaştırılması çok önemlidir. Organik kirlilik olması durumunda dezen-fektan etkinliği önemli düzeyde düşer. Taban ve yan duvarların tabanla birleştiği noktalarda kaba temiz-lik sonrası kalan kirler olacağından bunlar titizlikle incelenip kazınarak ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Ay-rıca fanların iç yüzeyinde, klapelerin kenarlarında, kirişlerin üst kısmında birikmiş nem ile katılaşmış halde olan tozların kazınarak sökülüp atılması ve ar-kasından 80-150 bar basınçlı su ile yıkanması gerekir.
Taşınabilir ekipmanlar da dışarı çıkarılmalı ve yıka-nıp dezenfeksiyon yapıldıktan sonra içeri alınmalıdır.
C) DEKOTAMİNASYON
Dekontaminasyon temizlik ve dezenfeksiyon işlemi-nin tümüdür.
I. Deterjan İle Temizlik: Dezenfeksiyon etkinliği için organik kirlerin fiziksel temizliğinden sonra deterjan ile uygulama yapılması kalan kirlerin uzaklaştırıl-ması açısından önem taşır. Yüzeye yapışmış ve kuru temizleme ile çıkmayan kirlerin ortamdan uzaklaştı-rılması bu işlem ile mümkün olabilir. Bu işlem için köpük oluşturmaya uygun ekipman gereklidir.
Diğer önemli nokta deterjanın dezenfektan ile uyumlu olmasıdır. Eğer dezenfeksiyonda kullanılacak ürün asidik özellikte ise deterjanda asidik özellikte olmalıdır. Dezenfeksiyonda kullanılacak ürün bazik karakterde ise deterjanda bazik karakterde olmalı-dır. Hipoklorit içerikli deterjan kullanıldıysa asidik içerikli dezenfektan kullanılamaz. İyot, povidon iyot, hidrojen peroksit, asetik asit, perasetik asit, potasyum peroksimonosülfat içerikli dezenfektan kullanılacaksa bunlar asidik karakterde oldukların-dan asidik özellikte deterjan kullanılmalıdır. Orto-fitalaldehit ise geniş pH aralığında etkindir.
II. Dezenfeksiyon: Hastalık etkenleri halen hasta-lık oluşturacak miktarda ortamda bulunmaktadır. Bu nedenle virüs, bakteri, maya ve küflere de etkili
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
MEKTUP ANKARA26 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
olabilen geniş etkili dezenfektan kullanmak gerek-lidir. Kümesin tüm yüzeyi hesaplanıp pürüzsüz pa-nel yüzeyli kümeslere metrekareye 150 ml solüsyon, pürüzlü kümes yüzeylerinde ise 200-250 ml solüsyon gelecek şekilde uygulama yapılmalıdır.
Eğer kümeste bir önceki dönem ciddi kayıp-lara yol açan enfeksiyon yaşanmışsa güçlü dezenfektanlar(aldehid veya fenol içeren) tercih edilmeli. Dezenfeksiyon işleminden 2-3 gün sonra svap alınarak kontrolü yapılmalı, gerekirse ikinci de-zenfeksiyon yapılmalıdır
III. Su sistemi dezenfeksiyonu: Dönem sonunda kümes dezenfeksiyonu yapılırken ana su tankı ve dağıtım boruları önemli kontaminasyon kaynağı ol-duğundan su sisteminin temizlik ve dezenfeksiyonu kümesin deterjanlı yıkamasından önce yapılmalıdır. Su sisteminde hem biyofilm hem de kireç tabakasını çözen ürün seçilmesi gerekir.
IV. Fumigasyon (Dumanlama): Su ile ulaşılamayan veya su kullanılamayan durumlarda uygulanan yön-temdir. Kapalı bir ortamda belirli sıcaklıkta gaz ha-line gelebilen dezenfektanı belirlenen sürede tutma işlemidir. Tütsü dezenfeksiyon işleminde yaygın ola-rak 2-fenilfenol ve formaldehit kullanılmaktadır.
V. Yem silolarının dezenfeksiyonu: Fiziksel temizli-ği yapıldıktan tütsü dezenfektanlarla dezenfeksiyo-nu yapılmalıdır.
D) SÜREKLİ DEZENFEKSİYON:
I. Ayak Havuzları: Kümes girişlerinde ayak dezen-feksiyon havuzlarında sürekli dezenfektan bulundu-rulur ve bu dezenfektan kısa sürelerde değiştirilir. Ayak havuzunda dezenfektanın etkili olması için 20 saniye kalınması gereklidir.
II. Araç Dezenfeksiyon Sistemleri: İşletmeninin giriş kapısında girişi zorunlu araçların tekerlerini dezen-fekte edecek bir sistem bulunması ve özellikle giriş-te teker dezenfeksiyonu yapmak bulaşmanın engel-lenmesi açısından önem taşır. Bu bir sırt pompası ile yapılabileceği gibi otomatik basınçlı bir düzenekle de yapılabilir.
III. El Hijyeni: İşletmede işe başlamadan alkol bazlı dezenfekan ile giriş bölümünde eller dezenfte edil-melidir.
IV. Ziyaretçiler: Kümese ziyaretçi kabul etmemek temel ilkedir. Fakat girişi zorunlu ziyaretçiler için işletme girişinde varsa duş alındıktan sonra kabul et-mek gerekir, bu olamıyorsa tek kullanımlık tulum ve çizme giydirdikten sonra kabul etmek hastalık bulaş-malarını önleyecektir
Kümes Dezenfeks iyonunda Deter jan ve Dezenfektan lar ın Doğru Kul lan ımı
gunesliasi.com.tr
Güneşli Aşı 30 yıllık bilgi birikimi ile zorlu durumlarda dahi kolay çözümler üretir. Bu deneyim, sektörün öncü firmalarından biri oluşu ile örtüşmektedir.
Güneşli Aşı tecrübelerini siz müşterileri ile paylaşmaktan gurur duymaktadır...
Tecrübe.
MEKTUP ANKARA28 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
YUMURTA TAVUKLARINDA YUMURTA İÇ VE DIŞ KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLERPınar Saçaklı
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD
E-Mail : [email protected]
Yumurta kabuk kalitesi ve iç kalitesi dünyanın her
yerinde yumurta endüstrisinin önemli bir konusu-
dur. Son elli yıldır yumurta kabuk kalitesi konusunda
oldukça fazla bilgi edinilmiştir. Bu sürede genetik,
kümes koşulları ve yönetimi büyük değişikliklere uğ-
ramıştır. Gerçek şudur ki yumurta kalitesini özellikle
de kabuk kalitesini etkileyen tek bir faktör yoktur.
Beslenme, sağlık, bakım ve idare, çevresel faktörler
ve yetiştirme gibi pek çok faktör yumurta kalitesini
etkilemektedir.
YUMURTA KALİTE ÖZELLİKLERİ
Yumurta kalitesinin belirlenmesi amacıyla çeşitli öl-
çümler yapılır. Yumurta kalite özellikleri dış ve iç ka-
liteye ilişkin olanlar şeklinde iki grupta ele alınabilir.
1-İç Kalite Özellikleri
Yumurta iç kalitesi uumurtalar 24 saat kadar 18-20°C
sıcaklıktaki bir odada bekletilip tartıldıktan sonra
kırılarak belirlenmektedir. Kırılan yumurtalarda ak
indeksi, Haugh birimi, sarı indeksi, sarı rengi, et ve
kan lekelerinin varlığı gibi kriterler belirlenebilir.
Yumurta akı: Yumurtanın ağırlık bakımından en bü-
yük kısmını (%58) oluşturur. Bileşimi yaklaşık %88 su,
%12 katı maddeden oluşur ve katı maddesinde baş-
lıca protein ve az miktarda karbonhidrat, mineral
maddeler ve yağ bulunur.
Yumurta akının (albümin) viskozitesi ve yumurta-
nın tazeliği arasında bilinen bir ilişki vardır ve taze
yumurtalar daha katı ve viskoz albümine sahiptir.
Bayat, düşük kaliteli ve bozulmuş yumurtalarda, yu-
murta akı incelmiş olduğundan sarı, yumurta içeri-
sinde hareket eder ve merkezi konumunu kaybede-
rek kabuğa doğru biraz daha yaklaşır.
Yumurta ak kalitesinin ortaya konulmasında kullanı-
lan ak indeksi değeri, yumurta koyu ak yüksekliğinin
üçayaklı mikrometre ile ölçülüp koyu ak genişliği ve
uzunluğu ortalamasına bölünmesi ve 100 ile çarpıl-
ması sonucu elde edilir. Ak uzunluğu ve genişliği sür-
gülü kumpaslarla ölçülebilir.
Ak indeksi=
Yumurta Akının Yüksekliği (mm) / Yumurta Akının
Uzunluk ve Genişlik Ortalaması (mm) * 100 formülü
ile belirlenebilir.
Yumurta sarısı: Yumurtanın en besleyici ve kuru
maddesi en yüksek kısımdır. Yumurtanın ortalama
MEKTUP ANKARA 29Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
1/3’ünü oluşturur. Kuru maddesinde %16 azot, %23
lesitin, %1.5 kolestrin ve %2 madensel maddeler bu-
lunur. Yumurta sarısı A, B ve D vitaminlerince zen-
gindir. Yumurta sarısının rengi, tüketiciler tarafın-
dan çok önem verilen bir özelliktir. Yumurta sarısının
rengi ksantofil pigmentleri olarak bilinen oksikaro-
tinoidlerce oluşturulur. Sarının rengi, genotip, yaş,
yemdeki lizin düzeyi, yetiştirme sistemi, yağlar ve
antioksidanlar, vitamin A ve kalsiyum tüketimi, anti-
biyotikler ve ilaçlar ile bilinmeyen bazı faktörlerden
etkilenmektedir. Yumurta sarısı kolesterol bakımın-
dan zengindir. Bir yumurtada 195-210 mg düzeyinde
kolesterol bulunmaktadır.
Yumurta sarısının kalitesi sarı indeksi ile ölçülür. Bu
amaçla üçayaklı mikrometre ile sarı yüksekliği ve
kumpas yardımıyla da çapı belirlenir.
Sarı İndeksi =
Yumurta Sarısı Yüksekliği (mm) / Yumurta Sarısı Çapı
(mm) * 100
Yumurtalarda sarı indeksinin 46’dan yüksek olması
istenir.
Yumurta iç kalitesini etkileyen önemli özelliklerden
olan yumurta sarı rengi tüketici taleplerine göre de-
ğişebilmektedir. Bazı ülkelerde açık sarı tercih edi-
lirken ülkemizde turuncuya kayan koyu sarı tercih
edilmektedir. Yumurta sarı renginin belirlenmesinde
genellikle 15 sarı tonundan oluşan Roche renk yel-
pazesi kullanılmaktadır. Kırılan yumurtaların alt ve
üst yüzeylerinde ak ve sarıda kan doku, et parçası,
renk değişimleri ile diğer kalite özellikleri de ortaya
konulabilir.
Kan ve et lekeleri: Kan ve et lekeleri yumurtanın
düşük kaliteli olarak sınıflandırılmasına neden ol-
maktadır. Sarı yüzeyindeki kan lekeleri yumurtanın
yumurtalıktan atılması sırasında kan damarlarında-
ki kopmadan dolayı şekillenmektedir. Bu kanın bo-
zulması et lekesi gibi görüntüye neden olmaktadır.
Yumurta oluşumu sırasında oviductun epitel katma-
nının ayrılması ile doku yumurtanın beyazına doğru
geçtikçe et lekelerine yola açar. Kan ve et lekeleri
üzerinde önemli genetik etkiler vardır ve damızlık-
çılar tarafından seleksiyon programları uygulanmak-
tadır. Hastalık ve stres etkiyi artırabilmektedir. Et
lekelerinin beslenmeden etkilendiği düşünülmemek-
tedir. Kan lekelerine yetersiz vitamin A veya vitamin
K, mikotoksin varlığı veya yonca unu gibi K vitamini
antagonistleri neden olabilmektedir.
Yumurtanın tazeliği ve iç kalitesi depolama koşulla-
rı ve süresiyle etkilenmektedir. Depolama sırasında,
yumurtada tazeliğinin azalmasıyla ilişkili olan pek
çok fiziksel değişiklikler meydana gelir. Koyu albü-
min jelatinöz yapısındaki değişikliklere ve pH’daki
artışa bağlı olarak viskozitesini kaybeder ve sonuçta
hem albümin hem de yumurta sarısı daha düz görü-
nür. Haugh birimi albümin kalınlığının bir ölçüsüdür
ve albümin viskozitesini yansıtır. Bu ölçüm yumurta
tazeliğinin bir indeksini verir. Depolama sırasındaki
oksidatif hasar yumurta sarısını çevreleyen vitelline
mebranını zayıflatarak kırılmasına sebep olur. Ayrıca
oksidasyon yumurtanın kokusunu ve tadını da etki-
lemektedir.
Hava Boşluğu: Hava boşluğu normal olarak yumurta-
nın küt veya geniş ucunda bulunur ve iki kabuk altı
zarının birbirinden ayrılmasıyla meydana gelir. Hava
boşluğunun büyüklüğü, yumurtanın tazeliği ve tü-
ketime uygun olup olmadığı konusunda bir ölçüdür.
Hava boşluğu yumurtanın su kaybetme oranına bağlı
olarak büyür. Bu yüzden yumurtanın bayatlığı hava
boşluğunun büyüklüğü ile belirlenebilir. Örneğin
ABD’de 0.96 cm’den daha derin hava boşluğu olan
yumurtalar insan gıdası olarak tüketilmezler.
2-Dış Kalite Özellikleri
Dış kalite satılabilir bir ürün için ön koşuldur ve üre-
tici için önemi tüketiciye göre daha yüksektir. Yu-
murtlama periyodunun sonlandırılmasında kabuk ka-
litesi önemli bir husustur. Azalan kabuk kalitesi kırık
yumurta oluşumu sonucu yalnızca satılabilir yumur-
tayı azaltmakla kalmaz aynı zamanda sistemdeki kı-
rılmadan kaynaklı kontaminasyon nedeniyle yumurta
kabul edilebilirliğini de düşürür.
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
MEKTUP ANKARA30 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Şekil indeksi: İdeal yumurtalarda şekil indeksi
%74’tür. Şekil indeksi değeri 76’dan büyük ise yumur-
talar yuvarlak, 72-76 arasında ise normal, 72’den kü-
çük ise uzun şekilli olmaktadır.
Yumurta Kabuğu: Yumurta kabuğu yumurtayı dış
etkilere karşı koruyan ve yumurtaya şeklini veren
kısımdır. Yumurta ağırlığının %10-12’sini oluşturur
ve tavuğun uterusunda zarlar üzerine kalsiyum bi-
rikmesi ile oluşur. Yapısının %98’i inorganik madde-
lerden oluşan kabuğun yaklaşık %95’i kalsiyum kar-
bonattır. İyi kaliteli bir yumurta kabuğu kalsiyum
karbonat formunda yaklaşık 2.2 g Ca içermektedir.
Az miktarda magnezyum karbonat, kalsiyum fosfat,
magnezyum fosfat, organik maddeler ve su bulunur.
Kabuğun bileşiminde her genotipin kendine has ka-
buk rengini veren renk maddeleri vardır. Bazı ilaçla-
rın etkisi dışında yumurta kabuğunun rengi her geno-
tip için karakteristiktir. Yumurta kabuğunun kalitesi
kabuğun rengi, temizliği, kalınlığı, kırılmaya karşı
dayanıklılığı gibi ölçütlerle belirlenir. Normal ola-
rak yumurtalarda kabuk 0.30-0.35 mm arasındadır.
Yumurta kabuğunun temizliği de önemli bir kalite
unsurudur ve kabuk temizliğinde bakım ve besleme
faktörlerinin etkisi büyüktür.
Büyük boy yumurtalar küçük olanlara göre daha kolay
kırılırlar. Bunun esas nedeni tavuğun genetik olarak
yalnızca sınırlı miktarda kalsiyumu kabukta kullan-
masıdır. Tavuk yaşlandıkça yumurta büyüklüğü ar-
tar ancak aynı miktarda kalsiyumu daha geniş alana
yaymak zorunda kalır. Bu yüzden tavuk yaşlandıkça
yumurta büyüklüğünü kontrol etmek kabuk kalitesini
etkileyebilmektedir. Kümes ısısını değiştirerek yem
tüketimini kontrol etmek, yumurta büyüklüğünü et-
kilemektedir. Kalın kabuklu yumurtalar her zaman
sağlam olmayabilir. Bazen ince kabuk kalın kabuktan
daha sağlam olabilir. Bunun durum yumurta kabu-
ğundaki organik ve inorganik komponentlerin şekli
ve dağılımıyla alakalıdır.
Yumurta kalitesi için besleme, yetiştirme kümesin-
de ilk günden başlar. Yarka büyütme ve geliştirme,
yalnızca üretim döneminin başlangıcında değil aynı
zamanda üretimin ve kabuk kalitesinin devamlılığın-
da doğrudan etkilidir. Hayvanın iskelet, kas, ve yağ
depolarının doğru gelişimi kritik öneme sahiptir ve
büyük ölçüde beslenmeden etkilenmektedir. Erken
canlı ağırlık artışı önemli olup, 6 haftaya kadar he-
def ağırlıklara veya üzerine çıkmak ve 13 haftaya ka-
dar bunu sürdürmek kritik öneme sahiptir. Çünkü bu
dönem hayvanların kas gelişimi ve iskelet çerçevesi-
nin oluştuğu zamandır. Küçük yapılı hayvanlar daha
az kemik kütlesine sahiptir ve sonuç olarak yumurt-
lama periyodunda daha az medullar kemik kitlesi
ve kalsiyum rezervi taşırlar. Bu durum yumurtlama
periyodunun başlangıcında açığa çıkan kabuk kalite-
sinin düşmesi ihtimalini artırır.
Diğer bir anahtar dönem hayvan seksüel olgunluğa
ulaştığında medullar kemik gelişimini ve artan östro-
jen düzeylerine yanıt olarak desteklemektir. Medul-
lar kemik gelişimi yumurtlama periyodu boyunca de-
vam ederek 30-32. haftalarda fizyolojik olgunluğun
başlangıcı civarında ful gelişime ulaşır.
Medullar kemik kabuk kalsifikasyonu için çabuk kul-
lanılabilir kalsiyum kaynağı olarak rol oynamaktadır
(kabuk kalsiyumunun % 40’a kadarını sağlayabildiği
bildirilmektedir), rasyon Ca’unda uzun süreli bir kı-
sıtlama medullar kemikten ziyade kortikal kemiğin
demirelazisyonuna yol açar. Bu nedenle Ca yetersiz-
liğinde omurga kemikleri medullar yapı içermeyen
kemikler olsa bile yumurtlamanın ileri dönemlerin-
de zayıflık ve deformiteler görülmektedir. Omurga
kemikleri diğer kortikal kemiklerinden daha sonra
kalsifiye oldukları ve olgunlaşmaları ve yumurtlama
periyodunda mineralize olmaya devam etmesi ile de
benzersizlerdir. Hemen hemen medullar kemik geli-
şimiyle benzer bir aşamada omurga kemiğinin daya-
nıklılığı, şekli ve uzunluğu hayvanın Ca durumunun
çok iyi bir göstergesidir. Güçlü iyi gelişmiş omurga
kemikleri potansiyel iyi kabuk kalite devamlılığı-
nın bir göstergesi olabilir. Yumurtlamanın ileri dö-
neminde azalan kabuk kalitesi bu noktada besinsel
müdahaleyle basit olarak açıklanamaz ve yumurtla-
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
manın başlangıcında pozitif Ca dengesi kritik öneme
sahiptir. Yumurtlamanın ileri dönemlerinde rasyon
Ca düzeyinin atması, kabuk ve kemik dayanıklılığını
artırabilir. Fakat yüksek Ca’un yemden yararlanma
ve üretim üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır
Rasyon fosfor düzeyi sıklıkla kabuk kalitesi konusun-
daki tartışmalarda yer almaktadır. Ancak, yumurta
kabuğu yalnızca iz miktarlarda P içermektedir. Ka-
buk kalitesinin devamlılığında P’un rolü başlıca ke-
mik matriksinin oluşumu ile devamlılığındaki rolü ve
Ca ile karşılıklı etkileşimi nedeniyledir. Kanda yük-
sek P seviyesi kemiklerden Ca rezorbiyonunu inhibe
ettiği ve yumurta kabuğuna Ca transferini azalttığı
için fazla P verilmesinin çok az faydası olmaktadır.
Yumurta Ağırlığı: Yumurta ağırlığının kontrolü pek
çok üretici için önemli bir konudur. Yumurtlama
başlangıcında daha büyük ve yumurtlamanın son-
larına doğru daha küçük yumurta verimi yönünde
yetiştirme programları sayesinde tüm yumurtlama
periyodunda daha uniform bir yumurta ağırlığı elde
etmek mümkün olabilmektedir. Yumurta ağırlığı aynı
zamanda yetiştirme periyodunun başlangıcında ve
sonunda uygulanan aydınlatma programlarından da
etkilenmektedir. Uygun yetiştirme programlarını
kullanmak önemli bir ilk adımdır. Çünkü yumurta
ağırlığını kontrol etmek için besinsel müdahale üre-
tim üzerinde ikincil ve zararlı bir etkiye sahiptir.
YUMURTA KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
1-Genetik
Yumurta kabuk kalitesi, yumurta büyüklüğü ve üreti-
mi tavuk ırklarına göre değişmektedir. Üretimin art-
ması yönünde seleksiyon kabuk kalitesinde azalmaya
yol açabilir
2-Tavuğun Yaşı
Kabuk kalitesi ve albümin kalitesi genel olarak ta-
vuk yaşlandıkça azalır. Tavuk yaşlandıkça yumurta
büyüklüğü artar, yumurtalar daha uzun, kabuk rengi
daha açık olur ve kabuk ağırlığı genel olarak artar.
Kabuk kalınlığı aynı kalabilir veya azalabilir. Kabuk
kırılma mukavemeti azalabilir. Tavuk yaşlandıkça ka-
buk ultrastrüktürel kalitesi, albumin ağırlığı ve Ha-
ugh birimi azalır.
3-Beslenme
Optimum tavuk besleme, iyi kaliteli yumurta için ha-
yati öneme sahiptir. Yarka yemleri yumurtlama baş-
langıcında seksüel olgunluk yanı sıra vücut ağırlığı
ve kompozisyonunu etkileyerek tavuğun performansı
üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Protein - Amino asitler: Büyüme fazında yemin
protein düzeyi vücut ağırlığını etkiler. Rasyon ami-
no asit konsantrasyonunun yumurta veriminin yanı
sıra yumurta ağırlığını da artırdığı gösterilmiştir. Yu-
murta ağırlığıyla en fazla ilişkili olan kükürtlü amino
asitlerdir. Metiyonin ve sistin konsantrasyonları arzu
edilen yumurta ağırlığı profilini elde etmek için sık-
lıkla ayarlanmaktadır. Ayrıca, kükürtlü amino asit
metabolizmasıyla ilişkili diğer besin maddelerinden
de etkilenebilmektedir. Metilasyon ile ilişkili olan
kolin/betain ve hatta B12, B6 vitaminleri ve folik asit
yumurta büyüklüğü ile ilişkili olabilir.
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
BS EN ISO 9001:2000
INTERNATIONALRegistration Number
046..................................
UKASQUALITY
MANAGEMENT
ACCREDITED COMPANY
Talatpaşa Caddesi No:19/1 Bahçelievler / İSTANBULTel.: (0212) 441 04 33 (3 Hat) Fax: (0212) 441 04 36
www.gunesecza.com.tr
Dürüst Güçlü Güvenilir 20.Yıl
• • • Veteriner İlaçları Kanatlı Aşıları Dezenfektanlar Kedi-Köpek Aşıları Bitkisel Yem Katkıları• •
MEKTUP ANKARA32 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Enerji: Rasyonun enerji düzeyi yem tüketimini etki-
lemektedir.
Kalsiyum: Yarkalar yumurtlamaya başladığında kal-
siyum ihtiyacının dengelenmesi kritik öneme sahip-
tir. Çünkü yemdeki Ca düzeyi ve formu yem tüketi-
mini ve yumurta ağırlığını etkiler. Kalsiyum düzeyi
çok düşük yemler fazla tüketilerek vücut yağında
artışa yol açabilir. Genellikle % 2.5 Ca’lu yumurta
öncesi rasyonlar yumurtlama başlamadan 2-3 hafta
önce verilmelidir. Kalsiyumun % 50-70’inin iri parti-
küllü (2-5 mm çapında) ve kalanın toz formda olması
önerilmektedir. Rasyon fosfor düzeyi kemik oluşumu
için önemlidir ve Ca/P oranı gastrointestinal kanal-
dan Ca emilimini etkileyebilir. Bir yılda yaklaşık 250
adet yumurtlayan bir tavuk kendi kemiklerindeki
kalsiyumun 20 katını yumurta ile atmaktadır. Bu yüz-
den Ca ihtiyacı oldukça önemlidir. Kabuk oluşumu
için gerekli 20 saat süresince her 15 dakikada tavu-
ğun 25 mg Ca’u depolaması gerekmektedir. Yumurta
tavukları rasyondaki Ca kaynaklarının % 100’ünü de-
ğerlendirebilecek kapasitede değillerdir. Bu yüzden
pek çok kez tavuklara rasyonlarda günlük olarak 4
gramın üzerinde Ca sağlamak gerekmektedir.
Vitamin D: Kalsiyum metabolizması için zorunludur
ve vücutta biyolojik olarak aktif vitamin D3 formu-
na çevrilen vitamin D metaboliti 25-hydroxyvitamin
D3 kullanılır. Bazı koşullarda kabuk kalitesini iyileş-
tirebilir. Ancak, fazla vitamin D ve metabolitlerinin
yeterli vitamin D tüketen tavuklarda kabuk kalitesi
üzerinde önemli bir faydası görülmemiştir. Diğer vi-
tamin ve iz minerallerin ihtiyacın üzerinde tüketil-
mesi kabuk kalitesini iyileştirmede başarısız olmuş-
tur.
Vitamin C: Yeterli düzeyde vitamin C normal sağlıklı
büyüme için esansiyeldir ve stresin etkisini hafifle-
tebilir ve ısı stresi koşullarında Vitamin E’ye yardım
eder.
Linoleik asit: Rasyona linoleik asit ilavesinin yumur-
ta ağırlığını artırdığı, ancak rasyon yağ konsantrasyo-
nunun yumurta ağırlığı üzerindeki etkisinin linoleik
asitten daha güçlü olduğu düşünülmektedir. Linoleik
asit ilavesiyle yumurta ağırlığı bazı durumlarda artar-
ken bazı durumlarda ise etkili olmamaktadır. Buğday
temelli rasyonlarda linoleik asit ilavesiyle yumurta
ağırlığını değiştirmek mümkün olmasına karşın, mısır
temelli rasyonlarda yanıt gözlenmemektedir. Sıklıkla
omega 3 yağ asitleri ile zenginleştirilmiş rasyonlarda
yumurta ağırlığının azaldığı kaydedilmiştir.
Linoleik asit kaynağı çoğunlukla yüksek kaliteli doy-
mamış bitkisel yağlardır ve bu yağlardan gelen enerji
değerlerinin bazen düşük hesaplanması söz konusu-
dur. Daha yüksek enerji alımı yumurta büyüklüğü-
nü artırabilir. Yumurta tavukları yem tüketimlerini
rasyon enerji düzeyine göre ayarlamalarına rağmen
kompenzasyon tam değildir. Yağların metabolizması
karbonhidratlardan daha düşük bir ısı artışına sahip-
tir ve rasyonda yağ yemin lezzetliliğini artırmak-
tadır. Bu faktörlerin kombinasyonu nedeniyle daha
yağlı rasyonlarda, daha yüksek enerji ve sonuç ola-
rak daha büyük yumurta ağırlığına iştirak eder.
Antioksidanlar: Yumurtanın antioksidan özelliklerini
iyileştirmek, iç kalite parametrelerini korumak ve
raf ömrünü uzatmaya yardım eder. 34 C sıcaklıkta
60 IU/kg vitamin E verilen tavuklarda zar kalınlığı-
nın iyileştiği gözlenmiştir. Rasyona katılan antioksi-
danlar aynı zamanda Haugh birimini iyileştirmeye ve
tazeliğini daha uzun süre korumaya yardımcı olur.
Antioksidanlar yumurta sarı rengi üzerinde de etki-
lidir. Hammaddede doğal olarak bulunan veya katkı
maddeleri olarak ilave edilen Xanthophyll pigment-
leri bakımından zengin rasyonlar koyu renkli yumur-
ta sarısı oluşumuna neden olur.
Enzimler: Nişata olmayan plisakkaritleri parçalayan
enzimlerin kullanımının bazı durumlarda yumurta
kalitesini iyileştirdiği bildirilmektedir. Fitaz ilavesi-
nin yumurta kabuk kalitesini iyileştirdiği ve fitaz ile
ksilanaz arasında sinerjetik etki olduğu düşünülmek-
tedir.
Ayrıca, yemlerdeki mikotoksinler gibi kontaminant-
lar; üretimi ve kabuk kalitesini azaltmaktadır. Yük-
sek tanenli sorgum ve gosipol bakımından zengin
pamuk tohumu küspesi gibi bazı yem maddelerinin
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
MEKTUP ANKARA 33Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
kullanımı sarı renginde bozulmaya neden olabilmek-
tedir. Aynı zamanda pamuk tohumunda bulunan sik-
lopropen yağ asitleri albüminde pembe renk oluşu-
muna sebep olabilir.
Bazı mikro besin maddeleri magnezyum, çinko ve
biyotin pozitif etki gösterebilmektedir. Yemlerdeki
fosfat bulaşıklığı olan vanadium ve bazı sıvılar al-
bümin kalitesi üzerinde negatif etkiye sahip olabilir.
Yemin yüksek fosfor ve klor düzeyi kabuk kalitesini
olumsuz etkileyebilmektedir. Bu iki element kan asit
baz dengesini etkileyerek kabuk kalitesi üzerinde
negatif rol oynamaktadır.
Stres
Genel stres türünün uzunluğu kabuk kalitesini et-
kileyebilir. Uterusta kırık yumurtalar, yumurta ka-
buğunun erken oluşum döneminde kabuk bezinin
kontraksiyonu sonucu oluşur. Stres aynı zamanda yu-
murtlama pozisyonunun zamanlamasında gecikmeye
yol açabilir ve bu durum beyaz bantlı ve düz kenar-
lı yumurta oluşumunu artırır. Dokunulmasına alışık
olmayan tavuklara dokunmak kırık yumurta sayısını
artırabilir.
Sıcak stresinde tavuğun fizyolojisinde meydana ge-
len çok sayıda olay yumurta büyüklüğünün azalması-
na yol açar ve kabuk kalitesi düşer. Sıcak stresi yem
tüketimini azaltır ve kabuk oluşumu için kanda Ca
düzeyini sınırlar. Aynı zamanda yumurta kabuğu olu-
şumu için gerekli bikarbonatın oluşumunda rol oyna-
yan karbonik anhidraz enzim aktivitesini azaltabilir.
Bu yüzden, sıcak stresinde sodyum bikarbonat ila-
vesi kabuk kalitesini iyileştirebilir. Sıcak havalarda
yemleme pratiği tavuğun yeterli düzeylerde esansi-
yel besin maddelerini almasını sağlamaya yoğunlaş-
malıdır. Sıcak stresinde rasyona yağ ilavesinin pek
çok belirgin faydalı etkileri vardır. Rasyon Ca’unun
yarısının iri partiküllü olması sıcak stresinde kabuk
kalitesini iyileştirebilir. Ancak yeterli Ca tüketimini
sağlamak için gerekenin üzerinde Ca düzeyini artır-
manın herhangi bir faydasının olduğu görülmemiştir.
Yumurta tavuklarının P gereksinimi sıcak çevre koşul-
larında hafif derecede artar. Sıcak stresinin etkileri-
ni hafifletmek için denenen diğer çareler arasında
rasyona Na bikarbonat, elektrolitler ve aliminosili-
katların ilavesi yer almaktadır. Serin içme suyu te-
mini stresin etkisini hafifletebilmektedir.
4-Hastalıklar
Yumurta ve yumurta kabuk kalitesini etkileyen bir
kaç hastalığın olduğu rapor edilmiştir ve hayvanın
sağlığından ödün veren herhangi bir hastalık indirek
yolla yumurta ve kabuk kalitesinde defekte yol aça-
bilir.
Infectious bronchitis virüs kabuk renginin kaybol-
masına, kabuğun uzamasına (daha küçük şekil in-
deksi) ve albümin kalitesinin düşmesine sebep
olabilir. Dünyada üretim ve kaliteyi etkilediği gös-
terilmiş diğer viruslar; egg drop sendrom (EDS76),
şiş kafa sendromu (swollen head syndrome), avian
ensefalomyelit, avian inluenze, Newcastle disease,
laryngotracheitis’tir.
Yumurta üretimi ve kalitesini düşüren bakteriyel
hastalıklar arasında Salmonella, Mycoplasma galli-
septicum, Escherichia coli, Ornithobacterium rhinot-
racheale, Gallibacterium anatis, the spirochaetes
Brachyspira pilosicoli, B. Intermedia yer almaktadır.
Sendromlar ise yağlı karaciğer sendromu, kafes yu-
murta tavuklarında oseoporoz yer almaktadır.
Üretim sistemleri: Üretim sistemleri de kabuk ka-
litesini etkileyebilir. Zenginleştirilmiş kafeslerde
çatlak yumurta problemleri yumurta koruyucu tel-
ler ve uzun yuva perdeleri içeren dizayn değişiklik-
lerinin yanı sıra yuva çekiciliğini artırmak ve tünek
yüksekliğini azaltmak büyük ölçüde sorunu çözebi-
lir. Free range sistemlerinde gözlenen kabuk kalite
problemlerinden bazıları tavuklar için dengeli bir
rasyon sağlamanın yetersizliğinin bir sonucudur. Bazı
çalışmalar kabuk kalitesi üzerinde kafes yoğunluğu-
nun etkili olduğunu bildirmekle birlikte kesin bir etki
saptanmamıştır. Yine, bazı tavuk ırkları bazı üretim
sistemleri için özellikle daha uygun görünmektedir.
Yumurta Tavuk lar ında Yumurta İç ve Dış Ka l i tes in i E tk i leyen Faktör le r
MEKTUP ANKARA34 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
Kanat l ı la rda Hayvan Refah ı
KANATLILARDA HAYVAN REFAHI
Prof. Dr. Erol Şengör
Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkan Yardımcısı
E-Mail: [email protected]
Hayvan Refahı Nedir?
Hayvan Refahı ifadesi çoğu kez hayvan hakları ifa-desiyle karıştırılmakta ve birbiri yerine kullanıla-bilmektedir. Tabii ki bu ikisi birbirinden farklı kav-ramlardır. Aralarındaki önemli farklılıkları şu şekilde açıklamak doğru olacaktır.
a. Hayvan refahı kavramı, insanlık yararı bulunması halinde hayvanların haklarından feragat edilebi-leceği fikrini barındırmaktadır.
b. Hayvan hakları kavramı ise, hiçbir surette bu hakların görmezden gelinmesi fikrini kabul et-memektedir.
Hayvan hakları kavramının kabul edilmesi halinde insanların beslenme amaçlı olarak et tüketmeleri, hayvan derilerinden yararlanılarak eşyalar üretilme-si, hayvanların yük taşıma amaçlı olarak kullanılma-sı, at yarışları vs gibi faaliyetler söz konusu olma-malıdır.
En basit anlatımıyla hayvan refahının genel kabul gö-ren tanımı, insanların sorumlulukları altındaki hay-vanlarına ihtimam göstermeleri ve onlara insanca muamele etmeleri şeklinde özetlenebilir.
Hayvan refahı kavramı içinde, insanların kendi so-rumlulukları altındaki hayvanlara insancıl muamele-ler yapması, hayvanlara ihtimam gösterilmesi, on-lara eziyet edilmemesi, onların hastalanmalarının ve yaralanmalarının önlenmesi, hastalandıklarında iyi tedavi yöntemleri kullanılarak iyileştirilmeleri, hayvanların sağlıklı gıdalarla beslenmeleri söz konu-sudur. Bunun birlikte onların gerektiğinde kesilerek insan gıdası olarak kullanılması, güçlerinden istifade edilmesi, yarışlarda eziyet edilmeksizin kullanılma-ları da refah kavramı içinde kabul edilmektedir.
Hayvan Refahı etik anlayışı Cilalı Taş Devrinden beri gelişen ve insanları sahip oldukları hayvanlara karşı kendi menfaatleri doğrultusunda ihtimam göster-meleri gereğini savunan bir anlayıştır. İnsanlar, eğer kendi hayvanlarına ihtimam gösterirlerse karşılığın-da hayvanlarının da kendilerine o oranda faydalı ola-caklarını anlamışlardır.
Hayvancılıkla uğraşan iş dünyası hayvan refahı konu-sunda bazı politikalar geliştirmiştir. Bunlar; • hayvanların önünde taze içme suyu ve besleyici
değeri yüksek gıdanın her an için hazır bulunma-sı,
• hayvan sağlık hizmetlerinin en iyi şekilde sağlan-ması,
ve• hayvanların koruyucu bir çevre içinde sağlıklı ko-
şullarda yaşayabilme imkânının sağlanması gibi politikalardır.
Hayvan refahının sağlanması için dünyada otoriteler tarafından kabul gören beş hürriyetin hayvanlara ve-rilmesi şarttır. Bu beş hürriyet şunlardır;1. Açlık ve susuzluktan ari olmak (sağlıklı bir hayat
için suya ve gıdaya ulaşabilmek),2. Rahatsızlıktan ari olmak (kendilerini korumak
için uygun bir barınak ve istirahat yerine sahip olmak),
3. Ağrıdan, yaradan ve hastalıktan ari olmak (has-talıkların önlenmesi ve gerektiğinde iyi veteriner tedavilerin yapılabilir olması)
4. Normal davranışlarını gösterebilme imkânına sahip olmak (doğal davranışlarını gösterebilmek için yeterli yaşam alanı ve kendi türlerinden hay-vanlarla arkadaşlık yapabilme imkânının sağlan-ması)
5. Korkudan ve sıkıntıdan ari olarak yaşam imkânına sahip olmak (ruhsal sıkıntılardan sakınılması için konforlu şartların ve muamelelerin sağlanması)
Hayvan refahı, Avrupa ve diğer bazı ülkelerde ticari kanatlı üretiminde üzerinde önemle durulan bir ko-nudur.Bazı ülkelerde halk, hayvan refahı kurallarının uygu-lanmadığı işletmelerden hayvansal ürün satın alma konusunda büyük kaygılar taşımakta ve bu kaygılar gitgide tüm dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaygınlaş-ma göstermektedir. Bu kaygılar dünya serbest tica-ret anlaşması çerçevesi içinde kabul edilen serbest ticareti sınırlayabilen resmi engeller olarak da uygu-lanabilmektedir.
Hayvan refahı standartları için olan gereksinimler sadece Avrupa Birliği ile olan ticaretin önünde değil
MEKTUP ANKARA36 Yıl: 2016 Cilt: 14 Sayı: 2
aynı zamanda Avrupa standartlarını yakalamaya çalı-şan diğer bazı ülkelerle olan kanatlı ürünleri ticareti önünde de büyük engeller oluşturabilmektedir. AB standartlarına göre üretilmemiş ürünler için AB sını-rında ithalat tarifeleri vasıtasıyla korumacı önlemler uygulanabilmektedir.
Hayvan refahı ile ilgili olarak dünyada artan kaygılar gıda üretimi için yetiştirilen hayvanlara karşı yapılan muameleler konusunda kamu bilincinin artmasına da yol açmıştır.
Tüketiciler açısından bakıldığında, broilerlerin ya-şam kalitesi ve yem olarak tükettikleri hayvansal ürünlerin güvenliği ve kalitesi konuları, broiler piliç-lerin nasıl yetiştirildikleri, hangi şartlarda nakledil-dikleri ve kesime nasıl tabi tutuldukları konusunda yeni bir farkındalık gelişmesine yol açmıştır.
Ayrıca yumurtacı tavuklar için de tüketicilerde bazı kaygılar bulunmaktadır. Bunlar genellikle hayvanla-rın dar kafesler içinde ve devamlı ayakta durarak yaşamlarını idame ettirmeye zorlandıkları, yürüme ve gezinme imkânından mahrum edildikleri yönün-de yoğunlaşmaktadır. Bu durumda da tüketicilerde özellikle AB’de serbest gezinen (free-range) veya Türkiye’de köy tavuğu tabir edilen tavukların yu-murtalarının satın alınmasına doğru bir hareket baş-lamıştır.
Hayvan refahı kurallarına uyum sağlamakla hayvan-ların sağlığı iyileştirilebilir, verim yükseltilebilir ve uzun vadede üretim maliyeti düşürülebilir.
Avrupa Birliği ve gelişmiş başka ülkelerdeki bazı üre-ticiler hayvan refahı standartlarını en düşük yasal seviyenin üzerinde sağlamakta ve ürünlerini genel-likle yüksek kalite sınıf etiketi (Premium Label) al-tında çok yüksek fiyatlardan satabilmektedirler.
Gelişmekte olan ülkelerdeki bazı üreticiler de hay-van refahı yasal standartlarının en düşük düzeyinin üzerinde standartlara ulaşmış bulunmaktadırlar. Ge-lişmekte olan ülkelerdeki bazı seçkin üretim zincir-leri hayvan refahı konusunda AB standartlarına za-ten uymakta veya uyma potansiyeli taşımakta olup ürünlerini AB üye ülkelerine ihracat yapabilme iznini almış durumdadırlar
İnsanların gelir durumları, kültürel yapıları ve dinsel inançlarına göre değişmek üzere hayvan refahı stan-dartlarında farklılıklar vardır. Hayvan refahı stan-dartlarının uygulanmasında en önemli faktör insan-ların gelir düzeyidir. Et tüketimi de gelir düzeyinin yükselmesi paralel olarak artış göstermektedir. Gelir düzeyi arttıkça öncelikle hayvansal ürün tüketimi artmaktadır. Gelir düzeyindeki artış devam ettikçe tercih edilen etin kalite düzeyinde de ona paralel bir artış gözlenir.
Broilerler için refah standartları Avrupa Komisyonu tarafından 2010 yılında yürürlüğe konulmuştur. Avru-pa Birliği tüketicilerinin kaygı duydukları temel konu broilerlerin yerleşim sıklığı konusudur. Yürürlüğe konulan yeni yasa broilerlerin yerleşim sıklığı konu-sunda metre kare başına 33 kg sınırını getirmiştir. Bu sınır, iyi havalandırma ve ısı kontrol sistemlerinin uygulanmasıyla 39 kg’a kadar yükseltilebilir. Ölüm oranının düşük olması şartıyla bu sınır 42 kg’a kadar artırılabilmektedir. Yasayla belirlenen diğer refah kriterleri, altlığın durumu, aydınlatmanın süre ve şiddeti ile besleme ve havalandırma gereksinimleri-dir. Şüphesiz ki refah standartları burada belirtilenle sınırlı değildir. Bacak bozuklukları, lezyon puantajı, asites ve solunum yolu problemleri de diğer refah standartları arasında bulunmaktadır.
Yumurtacı tavuklar için Avrupa Komisyonu tarafın-dan 19 Haziran 1999 tarihinde çıkarılan Direktifle bir takım bir takım refah standartları getirilmiş ve bun-ların 1.Ocak.2012 tarihinden itibaren tüm Üye Ül-keler tarafından eksiksiz olarak uygulanması karar-laştırılmıştır. Bu düzenlemeler çok karmaşık olup bu gün dahi üye ülkelerin tümü tarafından %100 uygu-lanamamaktadır. Bu yönetmeliklere göre “zenginleş-tirilmiş” iyileştirilmiş” kafes sistemleri, kuşluk tipi “aviary” kümesler, tünekli tip “perchery” tip tünekli kümesler, serbest dolaşımlı “free-range” kümesler gündeme gelmiştir. Bu yasaların tamamında hayvan-lara daha geniş yerleşim, dolaşım, eşinme, tüneme ve doğal davranışlarını sergileyebilme imkânları ve-rilmektedir.
Avrupa Birliği üyesi olsun veya olmasın bazı ülkeler bu standartlara benzer düzenlemeleri kabul etmeye başlamışlardır. Şüphesiz ki bu tür standartları henüz gündemine dahi almamış pek çok ülke de mevcuttur.
Hayvan refahı algılamaları ülkeden ülkeye, kişilerin zenginlik-fakirlik durumlarına, bölgenin kırsal veya kentsel yerleşim yerlerine göre değişiklikler göster-mektedir. Ülkedeki vatandaşlar ve hükümetler her zaman için hayvan refahı konularının farkına varma-mış da olabilirler. Hinduizm, Müslümanlık ve Yahudi-lik gibi dinsel ve kültürel görüşler de halkın hayvan refahı algılamalarında önemli rol oynamaktadır. Bu konudaki kaygılar özellikle hayvanlara yapılan mu-ameleler ve onların nasıl kesilecekleri konularında yoğunlaşmaktadır.
Hayvan refahı kapsamında belirlenen ana konular genellikle yerleşim sıklığı, gezinebilme, doğal dav-ranışlarını sergileyebilme, nakliye (yükleme, boşalt-ma, uzun mesafeli taşımalar ve nakliye araçlarının uygun olup olmaması) ve hayvanların usulüne uygun olmayan şekilde kesilmeleri konularıdır.
Kanat l ı la rda Hayvan Refah ı
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
ceva_ilan_A4_baski.pdf 1 2/25/15 3:41 PM
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
ceva_ilan_A4_baski.pdf 1 2/25/15 3:41 PM