19 Aralık 2000 Unutma

35

description

19 Aralık 2000 Unutma Hayata Dönüş Katliamı

Transcript of 19 Aralık 2000 Unutma

Page 1: 19 Aralık 2000 Unutma
Page 2: 19 Aralık 2000 Unutma

Kızıl Dayanışma YayınlarıKitap Serisi: 10

Page 3: 19 Aralık 2000 Unutma

19 ARALIK 2000UNUTMA

“HAYATA DÖNÜŞ”KATLİAMI

Page 4: 19 Aralık 2000 Unutma

Kızıl Dayanışma Yayınları

1- QILABAN KATLİAMI2- 28 Kanunisaniyi Unutma

Mustafa Suphi ve Yoldaşlarını Unutma3- Devrimci Mücadelede Kadın

4- İşçi Sınıfı “Kürtleşmesi” ve Ulusal İstihdam Stratejisi Temel Demirer

5- Faşizme Karşı DirenişAhmet Metin

6- Ne İçin Mücadele EdiyoruzDireniş Manifestosu

7- Faşist Devlet ve Direniş8- Kızıl Dayanışma Haber Bülteni 12 Eylül - 31 Ekim

20149- Kızıl Dayanışma Haber Bülteni Kasım 2014

10- 19 Aralık 2000 Unutma “Hayata Dönüş” Katliamı

Page 5: 19 Aralık 2000 Unutma

İÇİNDEKİLER

Katliam devam ediyor ............................................................. 719 Aralık 2000 sürecine gelirken neler oldu? ............................. 7Medyada 19 Aralık 2000 Hayata dönüş Katliamı ....................... 1857. Hükümetin tamamı insanlık suçlusudur .............................. 1919 Aralık 2000’de ne oldu? ..................................................... 2019 Aralık 2000 Cezaevleri operasyonunda ölenler ..................... 2119 Aralık katliamından günümüze ........................................... 2819 ARALIK BİR DARBEDİR ..................................................... 3019 Aralık katliamından sonra yaşanan hukuki süreç .................. 32Sonuç ................................................................................... 34

Page 6: 19 Aralık 2000 Unutma

DİRENİŞDEVRİM

SOSYALİZMKızıl Dayanışma

Page 7: 19 Aralık 2000 Unutma

19 ARALIK 2000 “HAYATA DÖNÜŞ” KATLİAMI

Katliam Devam Ediyor!

19 Aralık 2000 hâlâ bir dönüm noktası olarak görülme-mekte. 19 Aralık 2000 “Hayata Dönüş” operasyonuyla so-nuçlanan olaylar dizisi bu ülkenin önemli dönemeçlerindenbiridir.

Yakın tarihinin toplumsal dönüşümlerin önemli dönemeç-leri belirli tarihlerle anılır. 27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muh-tırası, 12 Eylül Askeri Darbesi vb. 19 Aralık’ta öyle birdönemecin tarihidir.

19 Aralık 2000 sürecine gelirken neler oldu?

ABD’nin bölgedeki çete devletlerinden olan Türkiye’de de-ğişen şartlara göre yeni bir toplumsal şekillendirme gerekliolmuştu. Bölgede sıcak bir savaşın adımları atılıyor ve Af-ganistan ile Irak yeni savaş alanı olarak işlenmeye başlan-mıştı. Bu süreçte müdahil güç olarak Türkiye’nin neyapılanması ne de durumu buna müsait değildi, emperya-listlerce yeni şartlara göre tekrar dönüştürülmesi gerekenbir ülkeydi.

54. Refahyol Hükümeti (Necmettin Erbakan başkanlığın-daki Refah Partisi ve Tansu Çiller Başkanlığındaki DoğruyolPartisi koalisyonu) 28 Şubat 1997 yılında ordunun müda-halesiyle sarsıldı ve Başbakan Erbakan, 22 Mayıs'ta TBMMgrup toplantısında şu açıklamayı yaptı: "Hükümetinönünde iki seçenek vardı. Birincisi ordunun tavırlarına restçekip hükümetten ayrılmak, ikincisi de uzlaşmayı ve iknayıdenemekti. Biz uzlaşmayı seçtik". 21 Mayıs 1997 tarihinde

7

Page 8: 19 Aralık 2000 Unutma

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, "yasadışı bazı eylemlerinodağı olmaya başladığı ve bazı üyelerinin laik rejimi hedefalan girişimleri" nedeniyle Refah Partisi'nin kapatılması içinAnayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Başsavcı Vural Savaşdava ile ilgili yaptığı açıklamada Refah Partisi’nin "laikliğeaykırı eylemlerin odağı haline geldiğini ve ülkeyi giderekbir iç savaş ortamına sürüklediğini" belirtti. Dava devamederken Necmettin Erbakan, başbakanlık görevini koalis-yon protokolüne uygun olarak Tansu Çiller’e devretmekamacıyla 18 Haziran 1997'de Cumhurbaşkanı Demirel'e is-tifasını sundu. 30 Haziran 1997'de 54. hükümet son buldu.Cumhurbaşkanı Demirel ise yeni hükümeti kurma görevinimecliste çoğunluğa sahip DYP’nin genel başkanı Tansu Çil-ler'e değil, teamüllerin tersine ANAP Genel Başkanı MesutYılmaz'a verdi.

(ANASOL-D) Mesut Yılmaz'ın liderliğinde Anavatan Partisi,DSP ve DYP’den ayrılan bir kısım milletvekilince kurulanDemokrat Türkiye Partisi koalisyonuyla kısa ömürlü (6 ay)55. Hükümet CHP’nin dışarıdan desteğiyle kuruldu.CHP’nin desteğini çekmesiyle devrilen hükümetin yerinebu kez ülkeyi seçimlere götürme hedefiyle DSP’nin tek ba-şına iktidar olacağı kısa süreli (5 ay) 56. Hükümet kuruldu.

11 Ocak 1999-28 Mayıs 1999 tarihleri arasında görevyapan 56. Hükümet sürecinde PKK lideri Abdullah Öcalan15 Şubat 1999 tarihinde ABD’nin düzenlediği komploylayakalanıp Türkiye’ye iade edildi. “Yağmacı ve fırsatçı” olmayarışı liderliğine soyunan Bülent Ecevit ülkede yükseltilenırkçılık rüzgârının gücüne güvenerek seçimlere gitti.

57. Hükümet seçimlerden birinci parti çıkan Ecevit başkan-lığındaki DSP, MHP ve ANAP koalisyonu olarak kuruldu. 28Mayıs 1999 - 18 Kasım 2002 tarihleri arasında görev yapan57. Hükümet bir dönemin son temsilciliğini ve son kanlıolaylarının cellâtlığını da üstlendi.

8

Page 9: 19 Aralık 2000 Unutma

19 Aralık 2000 “Hayata Dönüş” katliamına gelirken yöne-tenler tam bir kriz sürecindeydi. Değişen dünya ve ülkeşartlarının dayattığı değişim gerekliliğine ayak uydurama-yan bir yönetenler ve yönetim mekanizmaları dağınıklığıvardı. Emperyalizm değişim istiyordu, dayatıyordu. Emper-yalizme ayak uydurmaya çalışan işbirlikçiler ise istenenhızda değişime ayak uyduramadıkça bildikleri en iyi yolayani şiddete, baskıya, yönetilenleri daha fazla ezmeye yö-neliyorlardı. Emperyalizmin istediklerini yerine getirmekteayak sürümek değil yapacak mekanizmalara ve kadrolarasahip olamamak sistemin en temel sorununu oluşturu-yordu.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın komployla yakalanarak teslimedilmesinin yarattığı milliyetçi rüzgârla edinilen kitleseldestek DSP, MHP, ANAP koalisyonunun yetkin olmayankadroları tarafından emperyalizmin istediği oranda çıkarınakullanılamıyor ve halkın yönetilememe sorunu ortada du-ruyordu.

Emperyalizmin değişim zorlamaları içinde darbecilik 57 Hü-kümetin tek seçeneği oldu. Seçimler: 57. Hükümetin ikti-dara gelmesine yol açan 18 Nisan 1999 Genel Seçimleriülkedeki seçim anlayışının da değiştiği dönem oldu. Seçim-ler o tarihten itibaren sadece yapılan darbenin onaylan-ması, meşrulaştırılması adımı olarak kullanılmaya başlandı.Seçim süreçleri kapitalist ülkelerde çoğu zaman manipü-lasyonla ayarlanır ve yönetenler ayarlanmamış hiçbir se-çime olanak vermeyecek bir yapı oluştururlar. 18 Nisan1999 seçimleri ve ardından gelişen süreçte yapılan herseçim egemenlerin bir yönlendirme seçimi olarak gündemegeldi. Seçimlerin onay, meşrulaşma aracı haline getirilmesiise “demokrasi olarak” dayatıldı.

18 Nisan 1999 seçimlerinin ardından kurulan DSP, ANAP,MHP koalisyon hükümeti sürecinde polisler İstanbul sokak-

9

Page 10: 19 Aralık 2000 Unutma
Page 11: 19 Aralık 2000 Unutma

larında silahlarını göstererek “Kahrolsun İnsan Hakları” slo-ganları atarak özlük hakları için gösteri yaptılar. Ülke ge-nelinde şahlandırılan ırkçılık yeni alanlar bulmaya vesaldırgan tutumunu arttırmaya başladı.

Tıkanan ekonomi ise bu tıkanıklıkta önemli bir rol üstlenenIMF reçeteleriyle idare edilmeye çalışılıyordu.

Aynı süreçte Refah Partisi kapatıldı. Sistem tıkanan yöne-tim araçlarını dönüştürmenin her yolunu hızla kullanmayabaşlamıştı.

19 Aralık 2000 tarihine gelirken ülkede yönetenlere sis-teme muhalif olanlar ise büyük bir savaşımın içinden geçi-yorlardı. 1990’lı yıllar boyunca oluşturulan gözaltındakayıplar ve faili meçhul cinayetlerle yürütülen politika va-rabileceği son menziline varmıştı. 3 Kasım 1996 tarihindeSusurluk’ta “kazaya” uğrayan otomobilin içinden sisteminbir kısım kirli çamaşırı ortalığa saçılmıştı. Kazanın ardındangelişen halk muhalefeti “Aydınlık için bir dakika karanlık”eylemleri ve ne Kürt hareketinin ne de sosyalist hareket-lerin “kökünün” kayıplar ve faili meçhullerle “kazınamaya-cağının” görülmesiyle gözaltına kaybetmeler terk edilmesigereken yöntem oldu. Ancak faili meçhul ve kayıplarlaifade edilen bu yöntem devletin kılcal damarlarına kadarsızmış bir anlayıştı bundan çıkmak ise kolay değildi. Devletbu yöntemden çıkamamanın sancılarını yaşarken uygula-nan yöntem her tür muhalif olanın mahpushanelere dol-durulması oldu. 19 Aralık 2000’e gelirken mahpushanelertıklım tıklım dolduruldu. Her tür muhalif davranış insanlarıniçeriye tıkılması için yeterli nedendi.

Devrimci örgütlenmeler bu süreçte her tür faili meçhul ci-nayet ve gözaltında kayıp saldırısına karşın ayakta durma-nın yollarını yaratmaya çalıştılar bunda da daha önce hiçolmadığı kadar başarılı oldular. 12 Eylül faşist darbesinin

11

Page 12: 19 Aralık 2000 Unutma

ardından gelişen süreçte zorla kopartılan emekçi halkla iliş-kilerini yeniden oluşturmanın yollarını zorladılar ve bundada önemli kazanımlar elde ettiler. Devlet başta Kürt halkıolmak üzere devrimcilerin, sosyalistlerin ne olursa olsunbu yöntemlerle yıkılamayacağını gördü. Diğer yandan artıkfaili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıplar üstü örtüle-meyecek “arada çürük elma” sayılan devlet görevlilerinyaptığı ferdi meseleler olarak gösterilemeyecek boyutlaragelmişti. Devlet artık yönetilemeyecek mekanizmalar vearaçların ağırlığı altındaydı. Yeni biçim değişikliğine zorlan-ması sadece dış baskının sonucu değil iç işleyişteki du-rumla da ilgiliydi. Emekçiler, ezilenler devrimcileri,sosyalistleri seçenekler içinde bir seçenek olarak görmeyebaşlıyor ve artık “üç beş gencin yaptığı işler” olarak gör-müyordu. Devrimcilerin, sosyalistlerin önermeleri bir biri-kim oluşturuyor ve devletin yedeklediği kesimler devlettenkopma emareleri gösteriyordu.

57. Hükümet kurulduğunda ilk yaptığı işlerden biri yıllardırdevreye sokulmak için adım adım örülen F Tipi “Cezaev-leri”ni açmakta kararlılık gösterisine girişmek oldu. Tam bircadı avı yaratıldı ve devrimcilerle, sosyalistlerle en ufakilişkisi olanlar bile tutuklanmaya başlandı. Kürt hareketininyasal alandaki her unsuru cezaevine tıkılmaya çalışıldı. 1Mayıs 1996 Kadıköy Mitingi devletin gözünün korktuğu birmitingtir. 12 Eylül darbesinden sonra o tarihe kadar yapıl-mış en geniş katılımlı miting olmuş ve mitinge yönelik ya-pılan polis saldırılarına karşı devrimcilerin, sosyalistlerinkararlılığı devletin “önlem alması” gereken göstergeyi oluş-turmuştu. Faili meçhuller ve gözaltında kayıpların hızlasürdüğü bir dönemde devrimcilerin, sosyalistlerin ve Kürt-lerin bu kadar büyük kitlesel bir gösteri düzenleyebilmesidevleti harekete geçmeye zorlamıştı.

Devletin korktuğu ve saldırganlıkta yeni yol ve yöntemleregirişeceği zaman ilk yaptığı çoğu zaman basını harekete

12

Page 13: 19 Aralık 2000 Unutma

geçirmek olmuştur. 1 Mayıs 1996 Kadıköy mitingi ertesindepolisçe kurşunlanarak öldürülen insanların olmasına ve po-lisin birçok kişiyi yaralamasına rağmen basın “direktif” al-mışçasına 1 Mayıs Mitingi’nde elindeki sopayla lalelerevuran bir kişiyi gündeme getirmeyi tercih etmişti. Medyaondan sonraki süreçte bu tutumuna sıkıca sarılıp sistememuhalif olanlara yönelik her tür karalama kampanyasınısürdürdü. Devlet insanları en ufak bir muhalif tutumunugerekçe göstererek içeriye atıyor medya ise muhalif olan-lara yönelik linç kampanyalarıyla hedef göstermeye devamediyordu. Devlet ve medya iç içe bir katliamı oluşturuyor-lardı. Devletten bağımsız onun dediğini yapmayan birmedyaya yaşam hakkı tanınmıyordu. Muhalif yayınlarınodağında olan Kürt hareketine ait veya sosyalistlere aityayın kuruluşları ise her tür şiddet ve saldırı altında yayınyapmaya devam ediyorlardı.

Devrimciler tarih boyunca her yerde hapishaneleri yaşamatutunma ve mücadelenin devam ettiği bir yer olarak de-ğerlendirmişlerdir. Bunu sömürücü egemenlerin ve onunyanaşmalarının çoğu zaman anlaması mümkün değildir.Sömürücü sınıf ve onun yanaşmalarına göre siyaset ancakbir çıkar için yapılır ve çıkarı elde etmek için yaparken deilk önce siyasetle uğraşan kişi sadece kendi çıkarını düşü-nür. Hapishaneye şu veya bu gerekçeyle girmiş kişi sömü-rücülere ve onların sistemini uygulayan kölelere göre usludurmalı, sadece dışarı çıkmak için güç sahibi efendilereboyun eğmeli ve uzlaşmalıdır. Yani bir nevi teslim olmalıdır.Bu; dünya tarihinde devrimci mücadele içinde bulunanlarınhiç yapmadıkları bir şeydir. Sömürücü sınıf sırf bunu yap-mak için hapishanedeki insanlara değişik işkence yöntem-leri uygulamıştır. 19 Aralık 2000 sürecine gelirkendevrimcilerce tıklım tıklım doldurulan cezaevlerinde tut-saklar kendilerine yaşama tutunacak mücadeleyi devamettirecek olanaklar yaratmaya çalışmışlardır. Bu olanaklarise temel olarak insani yaşam ihtiyaçları çerçevesinde bir

13

Page 14: 19 Aralık 2000 Unutma

dayanışmanın oluşturulmasıdır. Birçok insan birbirleriyledayanışma içinde hapishanenin zorlu şartlarında ayaktakalmanın yollarını her gün yeniden oluşturuyorlardır. Bir-birleriyle bilgilerini paylaşmak, var olan ekonomik olanak-larını olmayanlarla paylaşmak, fikri alanda üretken olmayaçalışmak hapishanelerdeki devrimcilerin temel dayanaklarıolmuştur. Devrimciler hapishanelerde çürümeyi değil bil-gilenmiş, üretken insanlar olmayı hedeflemişler ve kısıtlıolanaklarla bunu sağlamaya çalışmışlardır. Devlet cezaev-lerine doldurduğu devrimcilerin bir türlü teslim olmayışıylayeni saldırı yolunu denemeye girişmiştir. Devrimciler arasıdayanışmayı ortadan kaldırmak ve hapishanelere doldur-dukları devrimcileri tam bir yılgın, teslim olmuş, kişiliksizinsan müsveddeleri yapmak için onları tecritten başka biranlamı olmayan F tiplerine doldurmak istemiştir.

F tipleri ilk çıktığı andan itibaren tartışma konusu olmuştur.Özellikle Batı’nın “ileri ülkelerinde” de (emperyalist ülkeleridiye okuyun her zaman) bir dönem denenen ve sonuçlarıtam bir insan delirtme merkezi olduğu görülen F Tipleritam bir reklam kampanyasıyla topluma duyurulmuştur. Si-livri F Tipi’nde uzun süre tutuklu kalan gazeteci TuncayÖzkan başta olmak üzere televizyonlarda program yapanbirçok ünlü isim F Tiplerini öven programlar yapmışlardı.Yapılan F Tipi tanıtım programlarında tam bir 5 yıldızlı otelkonforu tanıtımı yapılmış ve bu kadar konforlu bir “ceza-evine” karşı olanların ya deli ya da kötü insanlar olduğuaylarca işlenmişti. Aynı süreçte devrimcilerin liderlerinintam bir şeytan olduğu da sürekli anlatıma sokulan bir pro-paganda aracı olmuştu. Toplumda daha önce isimlerini sa-dece ilgililerinin bildiği devrimci hareketlerin ileri militanlarıtam bir şeytan olarak sunulurken haklarında yaptıkları “kö-tülükleri” sıralayan propagandalar devreye sokulmuştu.Denmeye çalışılan şuydu “çok fazla insanı kandıran “kötü”kişiler var onlardan kurtulmak lazım o zaman her şey dü-zelir.” Bu propaganda uzun yılların işlenen propagandası

14

Page 15: 19 Aralık 2000 Unutma

olarak tam gaz sürdürülmüştü. Devrimci ileri militanlarınnasıl lüks içinde yaşadığı yalanından, nasıl vahşi ve acıma-sız kişiler olduklarına kadar dinmek bilmeyen akıllara zarariddialar medyayı işgal etmişti. F tiplerinin devletçe daya-tılmasına devrimciler de yanıt olarak bunu kabul etmeye-cekleri yanıtını vermişti. Tecrit ve insanlık suçu olarakdünya literatürüne girmiş olan F Tipi uygulamasının insanikoşullara çekilmesi adına önerilerde bulunmuşlardı. Buöneriler ise devletin daha da azgın saldırısına neden olduve basının hemen her kalemi her sayfası, her TV program-cısı bu önerileri değil uydurdukları yalanlarla ortada olma-yan önerileri sanki varmış gibi yaymaya başladılar.

Devrimci tutsakların temel istekleri şunlardı.

F Tipleri tecrit için yapıldı bunun yerine 18 – 20 kişilik oda-lara çevrilmeli ya da 3 er kişilik odalardan 3’ünün havalan-dırması aynı olsun.

Tek kişilik odalar tecrittir bunlar kaldırılmalıdır.

Temel istekler bunlardı. Devrimci tutsakların bu isteklerimedya tarafından görülmüyor duyurulmuyordu. Ancaksosyalist basın ve çevrelerce bu istekler toplumun ulaşılankesimlerine iletilmeye çalışılıyordu. Bu isteklerin duyurul-maya çalışılması “suç kapsamında” görülüyor ve tutsakla-rın isteklerini duyuran anlatan herkes kovuşturmaya,saldırıya uğruyordu.

Devrimci tutsakların yapabileceği tek şey kalmıştı o daaçlık grevi. Hapishanelerdeki insanlar genelde bedenlerininvarlığından başka bir araçları olmayan insanlardır. Karşı-laştıkları işkence, haksızlık durumlarında başvurabilecek-leri yollar kısıtlıdır hele ki ülkemizde tam bir kuşatılmışlıkiçinde yaşanır. Yapılan her tür işkence ve haksızlık doğalbir uygulama olarak görüldüğünden işkenceye uğrayanla-

15

Page 16: 19 Aralık 2000 Unutma

rın sesleri duyulmaz istekleri önemsenmez. Devrimci tut-saklar yapabilecekleri tek şey olan açlık grevine başlarkenbunun bilincindeydiler. Her tür girişimde bulunulmuş veson aşamada açlık grevlerine başlanmıştır. Açlık grevlerisürecinde konunun önemine uygun olarak ilerleyen gün-lerde ölüm oruçları da devreye girmiştir.

Ölüm oruçları tıpkı açlık grevleri gibi bir gönüllü katılım ey-lemidir. Ancak ölüm orucuna giriyorum ben demek devrim-ciler açısından yeterli değildir. Ölüm orucuna yatacağımdiyen kişiye durumun ciddiyeti etraflıca defalarca anlatılırve ölüm orucunun istenen değil son çare olarak devreyegirecek bir eylem olduğu bildirilir. Uzun bir düşünme vekarar verme sürecinden sonra ölüm orucuna katılmak is-teyen kişi kararlılığını sürdürüyorsa ancak o zaman des-teklenir.

12 Eylül Askeri Faşist Darbesi’nden sonraki süreçte hapis-hanelerde devrimcilerin yaptıkları açlık grevleri ve ölümoruçları bilinir bir durum olarak ortada duruyordu. Bu ko-nuda kararlı oldukları ve sonuna kadar gittikleri daha öncedefalarca kanıtlanmış bir gerçekti. Buna rağmen 19 Aralık2000 “Hayata Dönüş” Operasyonu öncesi ölüm oruçları veaçlık grevleri hakkında medya kanalıyla tam bir karalamakampanyası açıldı. Açlık grevi yapan devrimcilerin aslındayalan söylediği gizlice yemek yediklerinden, devrimcilerin“saf olan akılsızları” kullandıkları kendilerinin açlık greviyapmadığına kadar medya yalan bombardımanına başladı.Ölüm oruçlarının ise sadece bir blöf olduğu anlatılıyordu.Bu yönlü karanlık propaganda her tür insanlık dışı anlatım-larla sürdürüldü.

Karanlık bir oyun tezgâhlanıyordu. Devletin işlemeyen me-kanizmaları değiştirilip yeni bir biçim verilen devlet yapısıoluşturulmaya çalışılıyordu. Yeniden biçimlendirilmeye ça-lışılan devlet yapısı aynı faşist yapının geliştirilmesiydi. Bu

16

Page 17: 19 Aralık 2000 Unutma

faşist yönetime karşı mücadele edenlerden kurtulmak isedevletin en önemli sorununu oluşturuyordu. Devrimciler,sosyalistler Kürt hareketi başta olmak üzere devletin ye-nileştirilen faşist yapılanması önünde engel olarak görülenherkes tam bir saldırı altına alındı.

Page 18: 19 Aralık 2000 Unutma

MEDYADA 19 ARALIK 2000 “HAYAT DÖNÜŞ”KATLİAMIYLA İLGİLİ DEVLETİN İSTEDİĞİHABERLERİ YAPANLAR İNSANLIK SUÇLUSUOLARAK YARGILANMALI

Açlık grevleri ve ölüm oruçlarının 50. günlerinde sürekli yo-ğunlaştırılan saldırılarla tam bir çılgınlık hali yaratıldı. Artıkher tür kural bir kenara bırakılmış vahşet uygulamalarınageçilmişti. Toplumda hapishanelerle ilgili en ufak bir sessadece şiddetle karşılanıyor ve devletin hazırlandığı kat-liama toplum baskıyla hazırlanıyordu. 19 Aralık 2000 “Ha-yata Dönüş” Operasyonuyla ilgili medyanın insanlık suçukapsamında değerlendirilecek haberleri bu dönemde dev-reye girdi. Yapılan her haber bir asparagastı. (yalan haber)Olmamış olaylar uyduruluyor ve bunlar manşetlere ve tel-evizyon programlarına konu ediliyordu. Hapishaneler arasıdevrimci tutsakların telefon görüşmeleri yaptığından, dev-rimci tutsakların birbirlerine karşı şiddet uyguladığına, ha-pishanede devrimci tutsakların düzenlediği anmaların“gizlice çekilmiş” görüntülerinin yalanlarla dolu metinlereklenerek yayınlanmasına kadar ölçüsüz bir yayıncılıkmedyaya egemen olmuştu. Yaratılan atmosfer katliamakarşı en ufak bir muhalif yaklaşımın da şiddetle karşılaşa-cağıydı. Medya habercilik yapmayı veya haber vermeyiunutmuş sadece katliama hazırlık yapan devletin yönlen-dirdiği bir araç olmuştu. Hürriyet, Milliyet ve Sabah döne-min en güçlü gazeteleri olarak katliamcılıkta insani algısınırlarını zorlayan bir yalan habercilik yapıyor ve toplumugelen katliama hazırlıyordu. Medya üzerinde sansür uygu-laması başlatılmış her haber sansürden geçirilir olmuştu.Bu sansüre yönelik ise medyadan tek bir ses çıkmıyordurum olduğu gibi olağanlaştırılarak kabul ediliyordu.Hemen her medya aracında tek merkezden düzenlenmişhaberler yer almaya başlamıştı.

18

Page 19: 19 Aralık 2000 Unutma

BÜLENT ECEVİT, HİKMET SAMİ TÜRK, SA-DETTİN TANTAN VE 57. HÜKÜMETİN TA-MAMI İNSANLIK SUÇLUSUDUR

“Teröristleri kendi Terörlerinden koruyoruz” bunu söyleyendönemin Başbakanı ünlü sosyal demokrat Bülent Ecevitkatliam yapılmasının emrini verenlerdendi. Her tür konu-nun uzlaşıyla çözülmesi girişimine karşı duran bir Ecevitortada duruyordu. Politik ve insani bir yıkıntı olarak HitlerAlmanyası’ndaki Nazi şeflerinden biri gibi davranıyor vebunda da devam ediyordu. Tek düşünebildiği kendi politikgeleceğinin ABD tarafından PKK lideri Abdullah Öcalan’ınkendisine teslim edildiği için parlak olduğuydu. Parlak po-litik kariyerini sürdürmek için yapması gereken kendisinedikte edilmiş olan katliamcılığı harfiyen yerine getirmektive Ecevit katliamcılıkta sınır tanımadı.

Ecevit’in kabine arkadaşı olan dönemin Adalet Bakanı Hik-met Sami Türk ise katliamın gerekliliğini anlatmak için or-talıkta gezinen figür rolünü üstlenmişti. Dizginsiz biracımasızlık ve yalancılıkla gerçekleri çarpıtıyor ve katliamıngerekliliğini anlatıyordu. Devrimci tutsaklarla 19 Aralık’tanbirkaç gün önce görüşmeye giden arabulucu heyetine yüz-süzce “F Tiplerinin açılmasını erteliyoruz konuyu tekrargözden geçireceğiz” diyordu. Katliamın emrini verenlerdenbiri olarak Hikmet Sami Türk kamuoyu oluşturmak için ça-balıyor ve katliamla ilgili her tür gerçek dışı sözü söylü-yordu. Tutsakların birbirlerini açlık grevine zorladığından,eğer F Tipleri olursa ne açlık grevi ne de ölüm orucuna birtek kişinin katılmayacağına kadar her tür yalan sözü olu-yordu.

Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise katliamın ya-pılması gerektiğini anlatıyor ve aslında açlık grevi de ol-madığını bunun yalan olduğunu anlatıyordu. Devrimci

19

Page 20: 19 Aralık 2000 Unutma

tutsakların her birine polislik mesleğinden dolayı tek tekdüşman olan Sadettin Tantan onları katletmenin önüne çı-kabilecek olası engelleri ortadan kaldırmak için İçişleriniharekete geçirip toplum üzerinde polis terörü estiriyordu.

19 ARALIK 2000’DE NE OLDU

19 Aralık 2000 “Hayata Dönüş” Operasyonu sabaha karşıbaşladı. Operasyonun başlamasıyla birlikte devrimci tut-saklar direnişe geçti. Direniş devletin beklediğinden dahacesaretli ve güçlüydü. Operasyona daha önce kullanılma-mış silahlar da eklendi ve kimyasal silah da kullanıldı. 20ayrı hapishaneye aynı anda başlatılan operasyon sürdükçedirenişteki devrimci tutsaklar bir insanlık destanı yazmayabaşladılar. Direniş vahşete karşı insanlığın savunulmasıydı.Hapishanelere, dört duvar arasına sıkıştırılmış insanlar hertür silah saldırısı altındaydı. Tüfekler, tabancalar, gaz bom-baları, kimyasal gazlar akla gelen her araç bu operasyondatutsakları yok etmek için devreye sokuldu. Dört duvar ara-sında sıkışmış insanları öldürmenin yolları uygulandı. Uy-gulanan tüm vahşete karşı ise direnişçi tutsaklaryapabilecekleri her şeyi ortaya koymaktan çekinmediler.Arkadaşlarını öldürmeye gelenleri durdurabilmek için birdirenişçi kendini yakarak demir parmaklıklar önündedurdu. Yapılan saldırıya karşı koymak ve silahsız olduklarınıgöstermek için hapishane avlusunda halay çeken devrim-ciler kurşun yağmuru altında öldürüldü. Kimyasal silahlarlavücutları yanan arkadaşlarını kurtarmaya çalıştılar. Direniş,insanlığın vahşet karşısında nasıl elinde hiçbir şey olmadanbile yapılabileceklerin olacağının gösterildiği bir destanoldu.

20

Page 21: 19 Aralık 2000 Unutma

19 Aralık 2000 Cezaevleri operasyonundaölenler

Bayrampaşa: Cengiz Çalıkoparan, Ali Ateş, Mustafa Yılmaz,Murat Ördekçi, Nilüfer Alcan, Fırat Tavuk, Aşur Korkmaz,Şefinur Tezgel, Yazgülü Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Sey-han Doğan, Özlem Ercan.

Ümraniye: Ahmet İbili, Ercan Polat, Umut Gedik, Alp AtaAkçagöz, Rıza Poyraz, Haydar Akbaba, Muharrem Buldu-koğlu.

Çanakkale: Fidan Kalşen, Fahri Sarı, Sultan Sarı, İlker Ba-bacan.

Bursa: Murat Özdemir.

Çankırı: İrfan Ortakçı, Hasan Güngörmez, Ali İhsan Özkan.

Uşak: Berrin Bıçkılar, Yasemin Cancı.

Ceyhan: Halil Önder.

21

Page 22: 19 Aralık 2000 Unutma

Askerler : Nurettin Kurt (Ümraniye), Mustafa Mutlu (Ça-nakkale) (askerlerin operasyondaki kargaşada kendi arka-daşlarının kurşunuyla öldükleri belirlendi)

19 Aralık “Hayata Dönüş” Operasyonu ikisi yine asker kur-şunuyla kargaşada vurularak ölen askerlerle birlikte 32 ki-şinin ölümüne neden oldu. 19 Aralık’ta başlayıp 23 Aralıktabiten “Hayata Dönüş” Operasyonu tam bir katliam yarat-mıştı. Bu katliam devletin tüm kademeleriyle katıldığı bi-lerek istenerek yapılmış bir katliamdı. F Tiplerinindayatılması katliamla birlikte devam etti. Devlet bu katli-amla vahşette sınır tanımayacağını göstermiş ve artık dev-rimcilerin teslim olacağına inanmıştı. Öyle olmadı ve 19Aralık Katliamı ardından gelişen süreçte F Tipi hapishane-lerinde devam eden açlık grevi ve ölüm oruçlarına dışarı-dan da destek geldi. F Tiplerindeki tecrit uygulamasınayönelik başlatılan direnişin devamı da “Hayata Dönüş”ünaslında tam bir vicdansız adlandırma olduğunu bir kezdaha gösterdi. Devam eden ölüm orucu direnişinde toplam122 kişi hayatını kaybetti.

Cezaevinde ölenler

1. Cengiz Soydaş 21 Mart 2001

2. Adil Kaplan 7 Nisan 2001

3. Bülent Çoban 7 Nisan 2001

4. Fatma Ersoy 10 Nisan 2001

5. Nergis Gülmez 11 Nisan 2001

6. Tuncay Günel 11 Nisan 2001

7. Celal Alpay 12 Nisan 2001

22

Page 23: 19 Aralık 2000 Unutma

8. Abdullah Bozdağ 12 Nisan 2001

9. Erol Evcil 13 Nisan 2001

10. Murat Çoban 13 Nisan 2001

11. Gürsel Akmaz 16 Nisan 2001

12. Endercan Yıldız 18 Nisan 2001

13. Sibel Sürücü 22 Nisan 2001

14. Hatice Yürekli 22 Nisan 2001

15. Sedat Karakurt 24 Nisan 2001

16. Fatma Hülya Tümgan 28 Nisan 2001

17. Hüseyin Kayacı 6 Mayıs 2001

18. Cafer Tayyar Bektaş 6 Mayıs 2001

19. Veli Güneş 16 Haziran 2001

20. Aysun Bozdoğan 26 Haziran 2001

21. Gökhan Özocak 4 Temmuz 2001

22. Ali Koç 8 Temmuz 2001

23. Muharrem Horuz 2 Ağustos 2001

24. Ali Ekber Barış 18 Ekim 2001

25. Tülay Korkmaz 19 Kasım 2001

26. Ali Çamyar 2 Ocak 2002

23

Page 24: 19 Aralık 2000 Unutma

27. Zeynel Karataş 5 Ocak 2002

28. Yusuf Kutlu 8 Mart 2002

29. Yeter Güzel 10 Mart 2002

30. Doğan Tokmak 15 Mart 2002

31. Meryem Altun 31 Mart 2002

32. Okan Külekçi 22 Mayıs 2002

33. Semra Başyiğit 29 Temmuz 2002

34. Fatma Bilgin 10 Ağustos 2002

35. Melek Birsen Hoşver 22 Ağustos 2002

36. Gülnihal Yılmaz 24 Ağustos 2002

37. Fatma Tokay Köse 31 Ağustos 2002

38. Hamide Öztürk 10 Eylül 2002

39. Serdar Karabulut 8 Kasım 2002

40. İmdat Bulut 19 Kasım 2002

41. Zeliha Ertürk, 30 Kasım 2002

42. Feridun Yücel Batu, 1 Aralık 2002

43. Berkan Abatay 20 Aralık 2002

44. Özlem Türk 11 Ocak 2003

45. Yusuf Aracı 26 Mart 2003

24

Page 25: 19 Aralık 2000 Unutma

46. Ümit Günger, 31 Mart 2004

47. Selma Kubat 1 Mayıs 2004

48. Selami Kurnaz 12 Ağustos 2004

Ölüm orucunu destekleyen tutuklu yakınlarından ölenler

1. Gülsüman Ada Dönmez 9 Nisan 2001

2. Canan Kulaksız 15 Nisan 2001

3. Şenay Hanoğlu 22 Nisan 2001

4. Erdoğan Güler 24 Nisan 2001

5. Zehra Kulaksız 29 Haziran 2001

6. Hülya Şimşek 31 Ağustos 2001

7. Özlem Durakcan 28 Eylül 2001

Tahliye olduktan sonra ölüm orucunu sürdürürken ölenler

1. Uğur Türkmen 27 Mayıs 2001

2. Sevgi Erdoğan 14 Temmuz 2001

3. Osman Osmanağaoğlu 14 Ağustos 2001

4. Gülay Kavak 7 Eylül 2001

5. Ümüş Şahingöz 14 Eylül 2001

6. Abdülbari Yusufoğlu 20 Eylül 2001

7. Ali Rıza Demir 27 Eylül 2001

25

Page 26: 19 Aralık 2000 Unutma

8. Ayşe Baştimur 28 Eylül 2001

9. Zeynep Arıkan Gülbağ 27 Eylül 2001

10. Lale Çolak 8 Ocak 2002

11. Tuncay Yıldırım 21 Mart 2002

12. Feride Harman 15 Aralık 2002

Kendini yakanlar

1. Kazım Gülbağ 25 Nisan 2001 Almanya'da

2. İbrahim Erler 18 Eylül 2001

3. Eyüp Savur 7 Kasım 2001

4. Nail Çavuş 7 Kasım 2001

5. Muharrem Çetinkaya 12 Kasım 2001

6. Muharrem Karademir 28 Şubat 2004 (ölüm orucundakendini yaktı)

7. Günay Öğrener 2 Mart 2004 (ölüm orucunda kendiniyaktı)

8. Ümit Günger 31 Mart 2004 (ölüm orucunda kendiniyaktı)

9. Hüseyin Çukurluöz 23 Haziran 2004 (ölüm orucundakendini yaktı)

10. Bekir Baturu 23 Haziran 2004 (ölüm orucunda kendiniyaktı)

26

Page 27: 19 Aralık 2000 Unutma

Tedavi sırasında ölen

1. Mustafa Coşkun 3 Ekim 2001 (Kanser tedavisi sırasındayanlış sonda takılması sonucunda öldü)

Saldırılar sonucu ölen

1. Cafer Dereli 9 Aralık 2000 (Hollanda'da destek ölümoruççusu. Faşistler tarafından öldürüldüğü iddiası...)

İntihar saldırısı sonucu ölenler

1. Gültekin Koç 3 Ocak 2001

2. Naci Canan Tuncer 3 Ocak 2001 (polis)

3. Uğur Bülbül 10 Eylül 2001

4. Tuncay Karataş 10 Eylül 2001 (polis)

5. Halil İbrahim Doğan 10 Eylül 2001 (polis)

6. Amanda Rigg 10 Eylül 2001 (turist)

5 Kasım 2001 Küçükarmutlu müdahalesi sırasında ölenler

1. Arzu Güler (Destek ölüm oruççusu)

2. Sultan Yıldız (Refakatçi)

3. Bülent Durga (Refakatçi)

4. Barış Kaş (Refakatçi)

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Ekim 2004 İnsan Hak-ları raporundan derlenmiştir.

27

Page 28: 19 Aralık 2000 Unutma

19 ARALIK KATLİAMINDAN GÜNÜMÜZE

19 Aralık katliamı, bu katliama yönelik devletin toplumdaoluşturduğu baskı sonucu hala toplumda kaçınılması gere-ken, görülmemesi gereken bir “suç” hali olarak algılan-makta. 19 Aralık Katliamı ve devam eden süreçle ilgiliyıllardır devam eden bir medya sansürü bulunmaktadır. Bukonu medyanın gündemine arada bir girse de hala med-yanın uzak durmak için özel çaba saf ettiği bir konudur.Toplumsal algıda 19 Aralık Katliamıyla ilgilenmek bu ko-nuya bakmak bir “suç” oluşturur kaygısıyla yaklaşılırkenaynı zamanda bu konu hakkında bilgi veren her haber veyaklaşım da hala bir “suç” durumu gibi algılanmaya devametmektedir. 19 Aralık katliamında ne oldu, niye olduğuyönlü bir araştırma ve soruşturma hala yapılmamış ve halada yapmamakta ısrarcı olan bir anlayış egemendir. Top-lumlar yaşadığı katliamlarla kirlenirler, o toplum bu katli-amlarla yüzleşmediği sürece kuşaktan kuşağa aktarılan biryozlaşma ve çürümeyi de yaşamak zorunda kalır. Bu ülkebu anlamda yozlaşmayı çürümeyi yaşamakta ve bunu ta-şımaya devam etmektedir. Bu çürüme ve yozlaşmayı kö-rükleyen destekleyen bir devlet mekanizması baskın olaraksürmektedir.

Medya 19 Aralık Katliamı’ndaki tutumundan dolayı insanlıksuçlusudur. O dönemde yaptıklarının yanında o günden gü-nümüze bu konuda ne bir özeleştiri ne de bir çalışma yap-madığı için insanlık suçlusu olarak yargılanmayı haketmektedir. Belirli kurumlar toplumlar dönüştüğü zamaninsanlık suçlusu olarak tanımlanır ve ilan edilirler 19 AralıkKatliamı’nda aktif rol oynayan medyanın belli başlı kurum-ları içinde yer alan insanların insanlık suçlusu olarak anıl-malarının yanında kurum olarak da insanlık suçlusu ilanedilmeye adaylardır. Anlı şanlı gazeteler basın kuruluşlarıtoplumsal bir dönüşümün ardından insanlık suçu işleyenkurumlar olarak anılmayı hak etmektedirler.

28

Page 29: 19 Aralık 2000 Unutma

57. Hükümette yer alan herkes insanlık suçlusu olmayadevam etmektedirler. Bu insanlık suçlularının ünlenmişleriise toplumun önünde yaptıkları katliamı artık eskisi kadarateşli savunamamakla birlikte hala devletin devam edenkatliamcı, baskıcı yapısına sığınarak katliamcılıklarını kısıksesle de olsa savunmaya devam etmektedirler.

19 Aralık Katliamına emir vererek, emir alarak veya görevgereği katılmış herkes insanlık suçlusudur. Tıpkı Nazi Al-manyası’ndaki toplama kamplarında görev alan herkesinyargılandığı gibi insanlık suçlusu olarak yargılanmalıdırlar.Yargılanmalıdırlar ki toplumsal insani çürümenin, yozlaş-manın önüne geçilebilsin ve katliamcıların da verdiklerihesap sonucu vicdanları rahat etsin.

29

Page 30: 19 Aralık 2000 Unutma

19 ARALIK BİR DARBEDİR

19 Aralık Katliamı sitemin devlet yapısını dönüştürmek içinuyguladığı bir darbedir. Bu darbeyi düzenleyenlerin o dö-nemde hazırladıkları AKP kadroları 19 Aralık Katliamı Dar-besi’nden çıkar elde etmiş kesimlerdendir. 19 AralıkKatliamına fiilen katılmış kişilerin de içinde yer aldığı AKPo dönemden günümüze uygulanan katliamcı politikalarınve ölümlerin de sorumlularındandır.

Darbe eskimiş köhneleşmiş devlet mekanizmasını, faşizmiyeni döneme uydurmak için yapılmıştır. Devletin hemenher kurumu tam bir yıkıntı haline gelmiş ve bundan kurtu-lup yenilenmiş bir faşizm yaratmanın adımında 19 AralıkKatliamı basamak oluşturmuştur. Katliamlarla yürüme alış-kanlığında olan bir egemen yapı vardır ve bu egemenlerdevlet yapısını yeni döneme uygun hale getirmek ve eski“ayak bağı” olan ilişki ve anlayışlardan kurtulmak için dev-rimcilerin kanını dökmüştür.

19 Aralık Katliamı devletin yeni tarzda yapılanmasına ge-çerken buna karşı çıkabilecek herkese bir gözdağı eylemi-dir de. 1990’lı yıllar içinde oluşturulan faili meçhulcinayetler ve gözaltında kayıplar uygulamasının artıkaçıkça devlet tarafından yapılacağının ilanıdır. Egemen iş-birlikçi burjuvazi ordudan, polise, yerel yönetimden, yar-gıya, eğitime, yurt dışı politikaya kadar yeni bir yolagirmenin adımını 19 Aralık Katliamıyla ilan etmiştir.

19 Aralık 2000 katliamı yaşanırken devletin yeni anlayışınıtaşıyacak olan kadrolarda buna hazırlanmaktaydı. 20 Ce-zaevinde 30 devrimci öldürülürken Fazilet Partisi içindeihanetler yaşanıyordu. Uzun yıllardır siyasi var oluşlarınıborçlu oldukları Necmettin Erbakan ve “Milli Görüş” çizgi-sine karşı Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent

30

Page 31: 19 Aralık 2000 Unutma

Arınç liderliğinde bir ihanet tezgâhlanıyordu. Kapalı kapılarardında alınan “yurtdışı” talimatlara uygun olarak oluştu-rulan ihanet grubuyla yeni bir parti ( AKP ) inşa ediliyordu.AKP 19 Aralık Katliamı’nın ürünü bir parti olarak piyasayasürülmeye hazırlanıyor ve bu sürece karşı çıkabileceklere19 Aralık Katliamında uygulanan vahşetle gözdağı verili-yordu.

19 Aralık 2000 Katliamı yakın tarihte dönüşümün dönümnoktasıdır. Bu katliamın ardından giderek farklılaşan top-lumsal bir yapıyı oluşturmak için adımlar atılıyordu. Kat-liamın hemen ardından başlayan 2001 Ekonomik Krizi debu sürecin parçası olarak devreye sokulmuş ve katledilendevrimcilerin kanlarıyla kutsanmış emperyalizmin emirle-rinin dikte ettiricisi Kemal Derviş hükümetin hemen heradımının uygulatıcısı olmuştu.

19 Aralık Katliamı bir darbenin adı olarak ortada dururkenbu darbeye karşı direncin de adı olmuştur. 12 Eylül FaşistAskeri Darbesi’ne karşı mücadele edenlerin kısıtlılığı vedevrimci hareketlerin geriye çekilişlerindeki dağınıklığın ar-dından 19 Aralık Darbesi karşısındaki devrimcilerin fedakârduruşu önemli bir gelişmedir. Devlet 19 Aralık katliamıylayaptığı darbeyle nasıl faşist yapısını yenilemenin yolunaçıkmışsa devrimciler de yeni mücadele biçimlerine geçme-nin yoluna çıkmışlardır. Bu daha çok devletin saldırılarınakarşı bir reaksiyon biçiminde olsa da devrimci damar buülkede hiçbir zaman yok edilemeyecek kadar güçlü oldu-ğunu 19 Aralık Katliam sürecinde ve sonrasında kanıtla-mıştır.

31

Page 32: 19 Aralık 2000 Unutma

19 ARALIK KATLİAMI’NDAN SONRA YAŞA-NAN HUKUKİ SÜREÇ

19 Aralık katliamı devletin bizzat kendi eliyle her kurumu-nun içinde olduğu bir eylemdi. Bu katliamı oluşturanlarkatliamı savunmaya o günden bu yana sürdürmektedirler.Medya devletin medyası olmaya devam etmekte ve 19Aralık Katliamı’yla ilgili hemen hiçbir gelişmeyi görme-mekte ısrar etmektedir.

Devlet bu katliamda rol alan tek tek kişiler olmak üzerekatliamda aktif rol alan her kurumu korumaya devam et-mektedir. On yıl sonra açılabilen 19 Aralık Katliamı Da-vası’nda devletin sapır sapır dökülen anlayışı sürekli ortayaçıkmasına rağmen katliamda rol alanlar yargı karşısına birtürlü çıkarılmamaktadır. Katliamda rol alanların yargılamaaşamasında bir çete gibi çalıştığı ise ancak sızan belgelervasıtasıyla olabilmektedir. Altında bulunan imzaların sahteolduğu operasyon emir belgeleri vaka-i adiye hale gelmiş-tir. Kimyasal silah kullanıldığı hayatta kalan katliam mağ-durlarının sağlık durumlarıyla her gün kanıtlanmasınarağmen bu konuda yargının harekete geçmesi mümkün ol-mamaktadır.

Ya da cezaevinde o dönem gardiyanlık yapan yedi yıldırinfaz ve koruma memuru olarak Ümraniye E Tipi Ceza-evi'nde çalışan Yıldız Ercan'ın istifa mektubu, Üsküdar 2.Ağır Ceza Mahkemesi'nde jandarmaların yargılandığı davadosyaya girince ancak açığa çıkabiliyordu. Ercan, 14 Mart2001 tarihli Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı'na yaz-dığı dilekçede, istifa nedenini şöyle anlatıyor:

"1995 yılında göreve başladığımdan bugüne kadar ceza-evlerinde özellikle siyasi tutuklu ve hükümlüler üzerindeoynanan oyunlara, işkence ve katliamlara tanık oldum.

32

Page 33: 19 Aralık 2000 Unutma

Bunları ifade edememekten dolayı insanlığımdan utandım.Özellikle 2000 yılında F tipi cezaevi uygulamalarının hayatageçirilmek istenmesiyle yapılan operasyonlar, devletin enkanlı, vahşi ve katliamcı yüzünü ortaya koymuştur. AdaletBakanlığı'na bağlı Adli Yargı Adalet Komisyonu bünyesindeçalışan bir personel olarak ben ne bu katliamlara göz yu-marak sizlerle ortak olmak istiyorum ne de bütün tepkilererağmen zorla hayata geçirilen F tipi cezaevlerinin (tabut-lukların) bir parçası olmak istiyorum. Her şeye rağmenölüm orucundaki insanların ölümlerine gösterilen duyarsız-lığı da anlamakta, kavramakta zorlanıyorum. Duyarlı birinsan olarak burada daha fazla barınamayacağımdan do-layı yedi yıldır yürütmekte olduğum infaz ve koruma me-murluğu görevimden istifa ediyorum."

Katliam sırasında gardiyan olarak görevli olan bir kişininyaşadığı travmanın ardından istifa edişinde anlatmaya ça-lıştığının bile bir yargılamada suçluların, suçlarının delillen-dirilmesinde ki önemi yargılamada sadece görmezdengelinen bir ayrıntı haline dönüştürülmektedir. Katliam da-vası yargılanan bir grup rütbesiz askerle sürerken katliammağdurlarının ısrarlı olarak katliamın emir verici sanıkları-nın da yargılanması istekleri sürmektedir.

“Hayata Dönüş” olarak topluma duyurulan katliam operas-yonunun aslında katliamı düzenleyenler arasındaki isminin“Tufan” olduğu yargılamalarda ortaya çıkan belgelerdenöğrenilmiştir. “Tufan” adıyla yapılan katliam operasyonunbelgelenmesi ise her zaman ki gibi sahte ve yalan belge-lerle iç içe geçmiştir. Ortaya çıkan, çıkarılabilen her belgebir hukuk skandalı olmaya devam etmektedir.

Tüm toplumun gözü önünde yapılan bir katliam ortadadurmaktadır. Devlet süren davada istediği kadar sahte bel-geler üreterek davayı sabote etmeye çalışsa da bu davanınvahameti her tür politik, hukuksal oyunu boşa çıkaracak

33

Page 34: 19 Aralık 2000 Unutma

kadar açıkça ortada durmaktadır. 19 Aralık katliamının sa-nıkları dönemin 57. Hükümeti’nde yer alanlardan başlaya-rak o dönemde görevli olan asker polis tüm kurumsalyapıdır. Bu kurumlar hiyerarşik yapılanmasından ötürübaştan aşağıya katliamdan sorumlu sanıktır.

Medya ise başta Hürriyet, Sabah, Milliyet gazeteleri olmaküzere insanlık suçlusu olarak yargılanmaya dâhil edilmeli-dir. Medyanın bu katliamdaki rolü açığa çıkmadıkça sadecedevletin saldırgan gücü olmaktan başka bir işleve sahipolamayacaktır.

SONUÇ

19 Aralık Katliamı bir darbenin adı olarak ortada durmak-tadır. Bu darbede ilk olaylarda 30 devrimci öldürülmüş aynışekilde katliam operasyonuna katılan 2 askerde yine askerkurşunlarıyla hayatını kaybetmiştir. 23 Aralık’ta tamamla-nan bu katliam ilk adımının ardından gelişen süreçte isetoplam 122 insan yaşamını yitirmiştir. 19 Aralık katliamıbaşlayan ama bitmeyen bir katliam olarak devam etmekteve F Tipi cezaevlerinde işkence, insanlık dışı muameledevam ederek yeni ölümlere neden olmaktadır. F Tipi ce-zaevleri yeniden ele alınıp işkencenin, insanlık dışı mua-melelerin önüne geçilmedikçe de 19 Aralık 2000 tarihindebaşlayan katliam tamamlanmıştır, bitmiştir denemez.

19 Aralık Katliamıyla devlet, faşist yapısını kendisine em-peryalist efendilerince dayatıldığı gibi yenilemeye çalışma-nın darbesini yapmış ve bu darbe yeni biçimler kazanarakdevam etmektedir. AKP bu kanlı darbenin çıkar sağlamışkurumlarından biridir. Cinayetlerde, “bu cinayetten kiminçıkarı var” temel sorusuna verilen yanıtın baş sırasındaAKP ve kadroları vardır. Kanlı bir darbenin sakat çocuğuolarak AKP kanlı yola devam etmiş ve hala kanlı bir yol iz-lemeye devam etmektedir.

34

Page 35: 19 Aralık 2000 Unutma

Devletin her kurumu 19 Aralık Katliamı’nda sanık konu-mundadır bundan insanlık adına kaçınılmaz bir sonuç çık-makta ve tıpkı Nazilere uygulanan insanlık suçumahkemeleri bunlar için de uygulanmayı beklemektedir.

19 Aralık Katliamı devrimci sosyalist hareketler için bir ye-niden doğuş ve yenilenme vesilesi değildir ancak bir gös-terge olarak 19 Aralık Katliamı, 12 Eylül süreci ardındandevrimcilerin sosyalistlerin halk nezdinde oluşan “mücade-leyi terk ettiler” anlayışını kıran bir durum yaratmıştır. 19Aralık Katliamı sürecinde ve ardından gelen süreçte dev-rimci sosyalizm daha güçlü anlayış ve kavrayışla donan-mıştır.

Katliamın üzerinden geçen 14 yıllık sürecin ardından dev-rimcilerin, sosyalistlerin fiziki yetersizlikleri olanaksızlıklarısadece teknik bir konu olma durumundadır. Önümüzdekidönemde emekçilerin, ezilen halk kesimlerinin devrimcisosyalizme hızlıca katılması ve onunla birlikte hareket et-mesi hiç olmadığı kadar olası duruma gelmiştir. Emekçilerve ezilen kesimler devrimci sosyalizme bu ülke tarihindekien yakın olma halindedir. Daha güçlü ve hesap sorma gü-cüne kavuşmaya yakın bir devrimci sosyalizm önümüzdekidönemin gerçeğidir. Bu gerçek 19 Aralık Katliam sanıkları-nın insanlık suçlusu olarak yargılanmasının da en önemliadımı olacaktır….

35