1000Moda Mayıs-2012

19
00 Sayı:1 Mayıs 2012 “görmek istediğiniz her şey”

description

1000Moda dijital olarak aylık yayınlanan moda ve yaşam dergisidir. www.1000moda.com'dan yayın yapmaktadır.

Transcript of 1000Moda Mayıs-2012

Page 1: 1000Moda Mayıs-2012

00

Sayı:1 Mayıs 2012

“görmek istediğiniz her şey”

Page 2: 1000Moda Mayıs-2012

Çağın en etkileyici moda fotoğraflarına imza atmış Helmut Newton “Mükemmel bir moda fotoğrafı, bir moda fotoğrafı dışında her şeye benzemelidir.” diyor.

Bizler de 1000Moda ekibi olarak ilk sayımızı hazırlarken, bu sözü aklımızdan hiç çıkarmadık ve onun ne demek istediğini özümsemeye çalıştık.

Modanın trendlerden, moda dergilerinin kataloglardan çok daha fazlası olduğuna inanıyoruz ve tıpkı Helmut Newton’ın dediği gibi dergimizin sayfalarında gezindiğiniz anda, bir moda dergisinin size verebileceğinden çok daha fazlasını size ulaştırmayı hedefliyoruz.

Sizler için bu ay ne gibi konular hazırladığımızı çok iyi cümlelerle anlatabiliriz. Ama istiyoruz ki, biz inandığımız ve tutkuyla hazırladığımız işi anlatmayalım. Hadi siz sayfalarımızda gezintiye çıkın ve bizim cümlelerle anlatmaya çalışacağımız her şeyi, sayfalarımız size yaşatsın!

Artık bir mucize beklemeyin ve tıpkı kapak kızımız gibi kendi hayatınızın “Moda Sihirbazı” olun! Sihirlerin işe yaraması içinde her ay sayfalarımızda gezinmeyi unutmayın...Böylesi daha keyifli olacak inanın...

Önümüzdek ay görüşmek dileğiyle...

Twitter logo: @1000MODAFacebook logo: 1000MODA

Nots:

PChopard, yeni sezon mücevherlerini,

macaronlarla birleştiriyor.

Binmoda

edito

03

Page 3: 1000Moda Mayıs-2012

03

içindekiler

3 EDİTÖR MEKTUBU

6SEZONA BAKIŞHit parçaları gördüğünüzde çarpılacaksınız!

10 KEŞİFModa tatiline hazır mısınız?

14 TASARIM HARİKASIMinimal imza: Burçe Bekrek

16PORTFOLYODilan Bozyel ve bakış açısı...

20 SIFIR HATAKusursuzlar...

22PARILTIMücevherler sizin için parlıyor…

28 MODA POLİSİMinna Parikka’nın sanat eserleri...

30GÜZELLİKDaha da büyüleyin.

34 GURMEYeni sanat: Yemek

1000MODA MAYIS 2012

İMTİYAZ SAHİBİBE THINKER REKLAMCILIKErgün Aksu (Sorumlu Müdür)

Yayın Danışmanı: Funda Afşar [email protected] Direktör: Mert VuralYazı İşleri Müdürü: Rüya Öztürk [email protected]örsel Yönetmen: Melike Akyüz ŞenyurtKonular Editörü: Necla Yahşi [email protected]ı İşleri: Ayça Söyletir, Cansu Özkaya, Ezgi Hazal Oymak

Katkıda BulunanlarArzu Öztürk, Berra Yurtman, Burçil Onur, By M., Gökçe Dölek, Lokum, Özlem Güsar, Selin Çayırlı, Zeynep Korel, Murat Dikmen

Web Tasarım: Tarık KınınSosyal Medya Uzmanları: Bilinç Furkan, Gözde AtaFotoğraf Editörü: Münhan Çınar

Reklam Satış [email protected]

Yönetim Yeri ve Yazışma AdresiBaruthane Caddesi, No: 92/8 ŞİŞLİ-İSTANBULTEL: (0212) 240 71 [email protected]

Page 4: 1000Moda Mayıs-2012

00 07

sezona bakış

Pijama mı? 3.1 PHILLIP LIM

Ece Sükan’ın Milano Moda

Haftası’nda giydiği ve tüm dikkatleri

üzerine çektiği bu pantolonlardan

hemen edinin. (799 TL.)

Taşlı sandaletler… MIU MIU

Bakımlı ayaklarınızı fora etmenin zamanı

geldi! Deniz yıldızı, deniz atı ve Caretta’lar

Miu Miu sandaletlerle, ayaklarınıza ışıltı

katmak için bekliyor. (1.995 TL.)

Bilekler yukarı! CHANELHer stil sahibi kadının birkaç parça Chanel tasarımı olmalı...Dilerseniz buna aksesuarlarla başlayın.(1.120 TL.)

Pembe olan her şey… JIL SANDERBu gömlek üzerinizde olduğunda, Barbie bebekler artık sizi kıskanacak! (1.090 TL.)

Yeni sezonda bu parçaları kaçırırsanız yazık olur!

Son dokunuşHer şeyde trend... BALLY

iPad’iniz de modayı takipte! (345 TL.)

Yeni bir kırmızı taban! CHRISTIAN

LOUBOUTIN

Bakmaya doyamadığımız

Louboutin’ler sizce de sanat eseri

gibi değil mi?

(1.959 TL.)

Kusursuz bacaklar J BRAND

Hayal değil! J. Brand denim pantolonlar

kusursuz görünen bacakların sırrını biliyor.

(479 TL.)

Little Sunshine...LOUIS VUITTONGüneş ışınlarına en havalı kalkan... (1.129 TL.)

Uyumlu ikili… LANVIN

Gündüz toplantınızda ve gece

partide size eşlik edecek tek bir

çanta kesinlikle Lanvin’dir.

(2.679 TL.)

Dore yansıma... GUCCIGucci tasarımcılaı, bronz teninizde göz alıcı altın yansımalar yakalamak için tasarladılar. (595 TL.)

Değişen havalara renkli çözümler… SONIA by SONIA RYKIELStil imzanızı atacaksanız böyle bir parçayla atmalı ve fark yaratmalısınız! Üzerinizdekini görenler gömlek mi yoksa hırka mı giydiğinizi anlamak için sizi göz hapsine alacaklar. (1.379 TL.)

BURB

ERRY

BALM

AIN

Page 5: 1000Moda Mayıs-2012

0908

Vitrin tutkusuDünyanın başkentinden herkese merhaba!!! Bir İngilizin peşine takılıp geldiğim bu şehri, takip edilen trendleri, modayı, güzelliği ve aklıma esen her şeyi bu sayfada sizinle paylaşmayı hedefliyorum.

Bu hayata bir kez daha gelsem kesinlikle vitrin tasarımcısı olmayı isterdim. Gü-nümüzde ağırlıklı olarak photoshop’la

pekiştirilen yaratıcılığın hiç bir özel efekt ol-madan icra edildiği bir meslek bu. Özellikle New York, Paris ve Londra gibi modanın ön planda olduğu şehirlerde görmeye alışık oldu-ğumuz bu vitrinler, beni derinden etkiliyor ve bir daha göremeyebilirim korkusuyla fotoğraf çekmeye itiyor. New York’ta yaşamaya baş-ladığımdan beri de yalnız olmadığımı fark et-tim. Yalnızca Bergdorf Goodman’ın vitrinlerini çekmek için 15 dakika sıra beklediğimi bilirim. Bergdorf Goodman demişken, yolunuz New York’a düşüp te Apple Store’dan çıkmaya fır-sat bulursanız bu mağazanın vitrinlerine mut-laka bakın. İlginç vitrin tasarımları göreceğinizi garanti ediyorum.

Vitrinler gerek mevsimsel, gerekse özel durum ve günlerden esinlenerek dizayn ediliyor. Örneğin geçtiğimiz ay dağıtılan Altın Küre, Oskar, SAG ve Grammy Ödülleri’nden esinlenile-rek kırmızı halı ağırlıklı vitrinler tasarlanmıştı. Bazı vitrinlerde ise yaklaşan Paskalya temalı, bol yumurtalı ve tavşanlı tasa-rımlar görmeniz mümkün. Kısacası demem odur ki 5th Ave-nue üzerindeki mağazaları teker teker gezin, hepsinden apayrı zevk alacaksınız.

Gezerken EğleninSizin için de öyle midir bilemiyorum ama benim günlük ruh halimi tamamen müzikler belirliyor. Sabah metroya binmeden önce taktığım kulaklıklarımda duyduğum ilk melodiler benim için çok önemli. Aynı şey alışveriş yaparken de geçerli tabii. Beni mutlu eden ve içimi kıpır kıpır oynatan şarkıları tercih ediyorum alışveriş yaparken.Yandaki listede de bunları sizinle paylaştım. Umarım keyifle dinlersiniz .

SELİN’S TOP 51. Fun - We Are Young

2. Foster the People - Pumped Up Kicks

3. M83 - Midnight City

4. Edward Sharpe&The Magnetic Zeros - Home

5. The Decemberists - Down By The Water

Velkam tu may peycSelin Çayırlı New York’tan bildiriyor!

Page 6: 1000Moda Mayıs-2012

Moda tatiliTurizme göz kırpan modaevlerinin sayısı günümüzde hızla çoğalıyor. Tutkunu olduğunuz markanın ruhunu her köşesinde hissedebileceğiniz, moda ve turizm işbirliğinden doğan oteller arasından Armani Hotel Milano, Maison Moschino ve Casa Camper Berlin arasında keyifli bir yolculuğa ne dersiniz? Berra Yurtman

Armani Hotel Milanoİtalyan modaevi Armani, ilk otelini 2010 yılının Haziran ayın-da Dubai’de dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa’nın (Halife Kulesi) içerisinde açmıştı. İkinci oteli için rotayı bu kez anavatanına çeviren ünlü modaevi, Milano’da markanın güçlü estetik ve stilini gözler önüne seren görkemli bir otel açtı. Armani Hotel Milano, 1937 yılında İtalyan mimar Enrico A. Griffini tarafından dönemin rasyonalist stiline uygun olarak tasarlanan tarihi bir binada yer alıyor. Temel mimari planı devasa bir “A” şeklinde tasarlanan otelin bu mimari planı ancak tepeden bakıldığında açık olarak görülebilmekte... Sade ve güçlü dış görünümüyle dikkat çeken binanın içerisi Armani ruhunu temsilen lüks, sükûnet ve güçlü bir estetik ile beslenmiş. Giorgio Armani’nin yarattığı armoni ve gizem otelin her köşesinde hissedilmekte.

95 oda ve süitin yer aldığı otel aynı zamanda kentteki en geniş kral dairesine de sahip. Doğal sütlü kahve tonlarında Armani Casa koleksiyonundan mobilyalarla döşenen tüm odalara giriş holü eklenerek yatak odasının mahremiyeti-ni sağlayan bir ön alan oluşturulmuş. Yüksek teknolojik konforlarla donatılan otel odaları, kullanılan özel malzeme ve detayları ile de dikkat çekmekte. Örneğin duş kabinin-de kullanılan tek yönlü cam, duş bölmesinden dışarısını

gösteriyor ancak aksi yönde görüntü vermiyor.

Armani Hotel Milano’nun yedinci ve sekizinci katları-na tasarlanan, muhteşem kent manzaralı “cam şapka” takma adlı bölümde ise restoran, spa, iş merkezi ve özel konferans odalarına yer verilmiş. Armani Risto-rante geleneksel İtalyan mutfağından gurme lezzetlere ev sahipliği yapıyor. Sekizinci katta, 1200m2 alana ya-yılan Armani SPA ise altı özel bakım odası, fitness sa-lonu ve sıcaklık kontrol sistemiyle rahatlama amacına yönelik tasarlanan havuzuyla ziyaretçilerine maksimum konfor sağlıyor. Armani Hotels&Resorts’un ikinci oteli Armani Hotel Milano’da bir gecelik konaklama fiyatı yaklaşık 600 Euro’dan başlıyor.

keşif

Via Manzani, 31, Milano, 20121 İtalya

www.armanihotels.com

Casa Camper Berlin Berlin’in canlı bölgesi Mitte’de yer alan Casa Camper Ber- l i n , Camper’ın ilk oteli Casa Camper Barcelona’da olduğu gibi yine İs- p a n y o l mimarlar Fernando Amat ve Jordi Tio’ya teslim edilmiş. Metal k a p l ı dış cephesiyle gün boyunca monoton bir görüntü sergileyen ote- lin bu görünümüne aldanmayın çünkü esas eğlence akşam saatlerinden itibaren başlıyor. Hava karardığında otelin dış cephesine tekrar baktığınız v a k i t otel odalarını kolayca teşhis etmeniz mümkün, zira esprili bir bi- ç i m d e her odanın numarası banyo perdelerine yazılmış. Otelin ilk katın- da yer alan lobi ve restoran Dos Palillos, otel misafirleri haricinde dışarıdan z i y a -retçilere de açık.

Rahat ve pozitif bir atmosferin hakim olduğu odaların odak noktasını ya tak oluşturmuş. Yatağın bulunduğu alan bilhassa karanlık tutulurken, gün ı ş ı ğ ı tamamen banyodan alınmış. Siyah retro telefon, Bauhaus stili aydın- l a t -ma, orjinal Eames sandalyeler odaların dekorunda karşılaşacağınız de- taylar arasında. Teras katında yer alan snack bar “Tentempié”, otelin bir di- ğ e r göz alıcı noktası. Mini bar görevini üstlenen snack bar’da içkinizi içe- bi l i r , sandviç ya da salatanızı yiyebilir veya alıp, odanıza götürebilirsiniz.

Giriş katta yer alan restoran “Dos Palillos” ise şimdiden Berlin’in trendy y e -mek adresleri arasına girmiş durumda. Fransız tasarımcı kardeşler Ro- n a n ve Erwan Bouroullec tarafından tasarlanan restoran, dünyaca ünlü İ s -panyol restoran “elBulli”de 11 yıl aşçıbaşılık yapmış olan Albert Rau- rich tarafından yönetiliyor. Birbirinden lezzetli Asyaya özgü tapas çeşitleriy- l e karşılaşacağınız restoran şık ve yalın tasarımıyla da adından söz etti- r i -yor. Berlin’in renkli bölgesi Mitte’de, Müzeler Adası’na sadece bir- kaç dakikalık yürüme mesafesinde yer alan Casa Camper Berlin’de iki kişilik konaklama fiyatı yaklaşık 185 Euro’dan başlıyor.

Weinmeisterstrasse 1, 10178 Berlin, Aimanya

www.casacamper.com

11

Foto

ğrafl

ar: M

ichae

l Tew

es &

Tho

mas

Bac

h

Page 7: 1000Moda Mayıs-2012

Maison MoschinoMilano’da yer alan efsanevi modaevi Moschino’nun oteli Maison Moschino, geçmişi 1840’lı yıllara uzanan neo-klasik bir tren istasyonundan otele dönüştürülmüş. Bün-yesinde 2’si süit 65 misafir odası, restoran, bar, spa ve fitness salonu barındıran otelin tasarım konseptinden Moschino’nun yaratıcı direktörü Rossella Jardini ve ekibi sorumlu. Maison Moschino’nun dekorasyonunda sıradan dünyanın “sürrea-lizm fırçası”yla boyandığı, Moschino’nun kendine özgü stili yansıtılmış. Moschino kıyafet ve aksesuarların mobilya ve eşyalara dönüştüğü otel girişinde misafirleri, modaevinin ikon haline gelen abajur şeklindeki elbiselerinden esinlenerek tasarla-nan lambalar karşılıyor. Otelin tasarım ekibi; uykuya dalmanın ve rüya görmenin hayal dünyasına atılan bir adım olduğunu düşünerek otel odalarını “peri masa-lı” teması altında tasarlamış. 16 farklı dekora sahip, süprizlerle dolu odalardan birinde kurabiyelerle süslü bir avizeye, bir diğerinde ise balo elbisesi giymiş bir yatağa rastlayabilirsiniz. Ünlü şef Moreno Cedroni’nin hakimiyetindeki otel res-toranı “Clandestino Restaurant”da hazırlanan tek renkli yemeklerle kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerine ufak bir espri katılmış.

Otel sahibi modaevleri kervanına katılan Moschino’nun aynı zamanda Tasarım Oteller (Design Hotels) üyesi olan oteli Maison Moschino’da tek kişilik oda fi-yatları yaklaşık olarak 250 Euro’dan başlıyor.

keşif

Viale Monte Grappa 12, 20124, Milano, İtalya

www.maisonmoschino.com

12

Ben kimim?İlişki gurusu değilim hatta benim için ilişki cadısı bile diyebiliriz. İlişki gurusu ile ilişki cadısı arası her ay burada sizlerle buluşuyor olacağım!

İnsanoğlunun hangi kimlikte, cinsiyette, meslekte, karakterde olursa olsun elini kolunu bağlayan, başka alanlarda gösterdiği başarıyı, uy-gulayamadığı tek bir alan var ki o da tam isabet “ilişkiler.” Geçmişten

bu güne ilişkilerin değişimi gözle görülür bir gerçek.

İlişkilerde de hızlı tüketime ayak uydurduk. Çevremdeki herkes güzel bir ilişkisi olsun isterken, boşanmalar ve kısa süreli ilişkilerse günden güne artıyor. Dünya nüfusuna bakarsak yüksek bir oranda iki farklı cinsin aradığı şeyler aynı olmasına rağmen hala isteklerinin karşılık bulmaması sizce de çok enteresan değil mi? Erkeklere sorsam düzgün bir kız arı-yor, kadınlara sorsam adam gibi adam... Peki, bu iki cins neden bir araya gelemiyor, neden birbirlerini bulduğunda tatmin olmuyor?

Modern çağın getirdikleri ile iletişim ve teknoloji her şeyi daha da kolay-laştırırken, bu iş birtek ilişkileri zorlaştırdı. Mesela artık hepimizin ha-yatında vazgeçilemez bir Facebook gerçeği var. Facebook, kimi için bir kara kedi, kimi için mutluluğun anahtarı! Facebook sayesinde tanışan yüzlerce insan tanıdığım gibi Facebook yüzünden ayrılan yüzlerce insan da sayabilirim. “Yeni birini eklemiş”, “ilişki durumumuzu onaylamadı”, “Yorum yazan o kız kim?” İşte Facebook’un cümle haznemize yeni ka-zandırdıkları. Size de tanıdık geliyor mu bu cümleler?Tabii tek suçlu sosyal ağlar değil. Cep telefonlarını da unut-mamak gerek. “Cep telefonu yokken biz ne yapıyormuşuz.” klasik sorusunu sormak istemiyorum ama belki de bu kadar ulaşılabilir olmak ve aşırı iletişim iki cins arasındaki özlem ve gizem denen o iki özel duyguyu öldürdü. Güven soru-nunu doğurdu. “O telefon neden açılmıyor?”, “Mesajıma neden geç cevap verdin?” gibi nur topu gibi sorunlarımız var artık. Telefon açılmadığında veya ulaşılamadığında ya-zılan her senaryo, kişinin kıskançlık seviyesine göre 7 sezon oynayan dizelere taş çıkartır!

Bir de rol değişimi var tabii. “Çocukta yaparım kariyerde” şarkısı ile büyüyen yeni nesil kadınlar, sanki şarkının klibin-de oynarmışçasına rollerini öyle üstlendi ki;’erkeklere bir ka-dın için bir şeyler yapma fırsatı kalmadı. İşte, evde, sokakta kadınlarla aynı koltukları paylaşmaya başlayan erkeklerinse bu durum neredeyse işine geldi. Durum böyle olunca ilişkiler egoların ortaya konduğu birer güç savaşı haline geldi.

Bu güç savaşından ve sonucunda doğan yalnızlık senfonisin-den nasibini ise pek çok faklı sektör aldı. Nasıl mı? Anlatayım.

Sevgilisi ile kavga eden kadın, her hemcinsi gibi kötü gün dostu, ne-redeyse bir erkekten bile daha çok mutlu edebilecek Louboutin’lerine sığındı, kıskançlık krizlerine giren erkek Play Station’da 5 gol daha attı. “Sex And The City” kimliklerinden kendine en yakın karakteri seçen ka-dın grubun diğer üç üyesi arkadaşları ile şehrin en şık ve en trend resta-urantına, barına gidip kadehini Mr. Big’lere kaldırdı. Spor salonları, Türk tipine hiç uymayan bir vücut yapısı olan “six peck” için çalışan erkeklerle doldu. Sorunlarını birlikte çözmek isteyen, kendilerini daha “life style” adlandıran çiftler ilişki terapistlerine, ayrılık acısı çeken yalnız kalpler ise kişisel gelişim seminerlerine gittiler, yüzlerce kitaplar okudular.Sonuç; bol harcama ve anlık tatmin... İşe yarıyor mu kesinlikle evet! :)

İlişkilerde artık trend haline gelmiş “Bunu bir tek ben mi yapıyorum?” ya da “Bir tek benim mi başıma geliyor?” dediğin pek çok konuda, as-lında yalnız olmadığını anlayacağın ve okudukça keyif alacağın bu köşe-de, traji komik pek çok şeyi birlikte paylaşacağız. Sizinle tanıştığıma cok memnun oldum!

Önümüzdeki ay görüşmek üzere!

“Kadın Aklı Erkek Aklı (2009) “

Gökçe Dölek

ilişki

Page 8: 1000Moda Mayıs-2012

00 00

Minimal imzaBurçe Bekrek, oluşturduğu iki koleksiyonla gardırobunuzu yeniden inşa ediyor. Ezgi Hazal Oymak

tasarım harikası

Öncelikle hayat hikayenizi dinleyelim...Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarım

Giyim Ana Sanat Dalından mezun oldum ve İtalya İstituto Marangoni’de Fashion Styling masteri yaptım. 4 yıldır akademik kariyer ya-pıyor ve Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümün-de “Fashion Styling” dersi veriyorum. 2010 yılında kendi markam Burçe Bekrek’i kurdum.

İtalya günleri nasıldı?İlham verici! Giden ben ile dönen ben arasında dağlar kadar fark vardı. Size göre moda ne demek?“Fashion fades, only style remains the same.” (Moda kaybolur sadece stil aynı kalır.)Türkiye’ye dönüş ve ilk koleksiyon...Türkiye’ye döndükten sonra 2008’de Fashion Tv en iyi gelecek vaat eden tasarımcı ödülünü alınca kendi markam için kolları sıvadım. Bu

meslek benim kendimi ifade biçimim. O yüz-den ilk koleksiyon ortaya çıkınca uzun uzun biriyle konuşmuşum, kendimi anlatmışım ve cümlelerim şekle dönüşmüş gibi hissettim.Tasarımlarınızdan bahseder misiniz biraz?Mikro makrodur felsefesiyle buluşan minimal, çok amaçlı, yüksek kalitede fonksiyonelliğe kendine şart edinmiş tasarımlar yaparak Burçe Bekrek kadınına bir yaşam stili sunmaya çalı-şıyorum.

Binlerce marka ve tasarımdan sizi ayıran nedir sizce?İnsanlar nasıl birbirlerinden farklıysa, tasarım-cıların modayı anlatışları da öyledir. Zira bu iş biraz sizi, sizin ruhunuzu ve yaşam stilinizi de barındırıyor içinde… İlkbahar-Yaz koleksiyonlarından bahseder misiniz? Koleksiyonu geçtiğimiz Eylül tanıttım. Kolek-siyonun adı Estro/Versa yani “Dışa dönük” demek. İlk koleksiyonum “ İçe dönük”, bu da ikinci yarısı, devamı… Midnight Express Bebek, Nişantaşı ve kendi stüdyomda satışta…Peki, siz giyim stilinizi nasıl tanımlarsınız?Pratik, yalın, maskülenliğin altına gizlenmiş feminenlik..En büyük takıntınız? 3,5 yaşında annemin niye aldığını bilmediğim küçük playboy tavşan küpemi hiç çıkarmıyo-rum kulağımdan… Ayakkabı bir diğer takıntım şüphesiz! Yanı sıra, Tiffany&Co., Lamy ka-lemler, kitap, Moleskine defterler ve maca-ron… İşte takıntılar!

Sürekli ziyaret ettiğiniz internet siteleri ve dergiler?Pop, Self Service ve Another. Fashion Gone Rouge’da sürekli takip ettiğim internet sitesi-dir.Hayatınız için ilham kaynaklarınız neler?Bana ilham veren hayatlar, kadınlar ve er-kekler var. İnsan ilişkileri, psikoloji, felsefe, sanat, mimari tasarımlar ve Jazz beslendi-ğim şeyler. İşinize devam etmenizi sağlayan güç nedir?Annem.Şu sıralar “an”larınıza eşlik eden şarkılar neler? Led Zeppelin - Thank you ve Billie Holi-day Love me or Leave me.En çok kurduğunuz hayal?Santorini Katikies Otel’de üç gün üç gece kafi!:)Stil ikonunuz kim?Chanel, Audrey Hepburn ve annem...1000moda takipçilerine sihirli değnek yerine geçecek bir altın öğüdünüz var mı?

Page 9: 1000Moda Mayıs-2012

00 17

Dilan BozyelBiz susalım; biraz cümleler, biraz fotoğraflar konuşsun...

Önce hikayeni dinleyelim biraz...1985’in en sıcak günü, 1 Temmuz Pazartesi dünyaya gelmişim. Diyarbakır’da doğdum

ama tam anlamıyla bir kırma sayılırım. Annem Li-masollu bir Kıbrıslı, Babam Diyarbakırlı bir Türkiyeli. Bir de yengeç burcu üstüne balık yükselenliyim. Pilav üstü kuru fasulye gibi bir şey olsa gerek! Önce Diyar-bakır, sonra İstanbul ardından Londra’ da okudum da büyüdüm. Şimdi bir oradayım bir burada. Kulağa hoş geliyor diye böyle söylüyor da olabilirim! :)Fotoğraf makinesiyle kaç yaşında tanıştın?Babamın odasındaki flaşı dolup patlayan siyah Ko-dak makine hayal meyal, 11 yaşımda Londra’ da Spice Girls konserine kulağımda kasetçalar kulak-lığımla giderken aldığım çek-at makine ise kesin başlangıç olarak aklımda. İlk tanışma özetleri bun-lar sonrası muhteşem ergenlik devri.Fotoğrafçı kimliğine kavuşarak yaptığın ilk çekimin neydi? Neler hissetmiştin?Kimlik olarak eğitimi mi baz almalıyız acaba? Öy-leyse; Londra’ da bir moda çekimi ile başladı o aşama. Değilse; International Fashion Film Festi-val’ de moda konseptli sergide kinayeli modadan bahsettiğim başında kese kağıdı olan genç kız serisi. Bugün her yaptığım çekimde hissettiğim şeyle aynısı. Anne olmak gibi… Evrenle evliyim; her çekimimde dünyaya bebekler bırakıyorum sancısıyla, mutluluğuyla, korkusuyla… Fotoğraf Atölyesi ve Yakala ve Çek projelerinden bahse-der misin?Londra’dayken başladım atölyelerime. Diyarba-kır Kültür Sanat Evi (DKSV) üyeliği teklifi geldi, Londra’ da açtığım ilk portatif kişisel sergimin haberi ilk doğduğum şehre ulaşmıştı çünkü. Derken Diyarbakırlı küçük çocukları fotoğrafla tanıştırmak istedim atölyelerle. Peçete satan, ışıklarda araba camı silen çocukları toplayıp fotoğrafa, sanata yatkın olanları seçtik. Prog-ram içeriği değişmekle birlikte genel olarak önce tanışıp, masallar-şarkılar-sohbetlerle fotoğraf sanatını tanıtıyorum. Sonra çocuk-

larımın her birine çek-at makine getiriyorum. Onlarla fotoğraf gezileri düzenliyor, çekimler yapıyorum. Onların çektiği karelerle de sergi açıyor, aileleri-öğretmenleri-arkadaşları ile paylaşıyorum. Yakala ve Çek ise Panasonic’ in son sezonlarda ürettiği fotoğraf makineleri için başlatılmış bir proje. Ben Yakala Ve Çek ‘in photo blogger’ı olarak haftanın birkaç günü günlük hayatımı, fotoğraf projelerimi, gez-diğim şehirleri, yaşadığım yerleri Panasonic Lumix Gf3 ile çektiğim fotoğraflar yoluyla an-latıyorum. Kısa metinler kullanıyorum elbet-te daha rahat anlaşılır olmak için. Postlarımı düzenli takip edenler, hem yaşam ile ilgili ye-nilikler, hatırlatmalar, bilgilendirmeler buluyor hem de fotoğraf ile ilgili hem Lumix Gf3 kul-lanımı hem de fotoğraf sanatıyla ilgili trickler yakalayabiliyor. www.yakalavecek.comEn çok neyi fotoğraflamayı seviyorsun?Setindeki her detayın bile beynimden çıktığı, bir uzun metrajın anlatmaya çalıştığını bir ka-reye sığdırmaya çalıştığım karelerimden bah-sedebilirim. Moda, müzik albümü, röportaj, konsept yemek hatta konsept gelin damat veya yeni doğan bebek hiç fark etmez. Bir gün yakalamayı hayal ettiğin kare ne?Ah! Bu lütfen ermişlik, bilmişlik olarak algı-lanmasın ama yok. Buradan sonsuz iç huzuru sağlamış biri gibi cevaplar vermeme gerek yok sanırım, nasıl bir cevap verilir ki buna bilemem hiç. İki dev beyaz kelebektir belki birinin hayali, diğeri de dünyaca ünlü bir aktör... Benim için hepsi öyle eşit ki gözümde. Ben de öyle eşi-tim ki her şeyle… Ha illa hayal dersek; benim

portfolyo

Page 10: 1000Moda Mayıs-2012

00 00

portfolyo

hayalim çektiğim fotoğrafların ben yaşarken ve ben öldükten sonra hayat kurtarması, ışık tutması, nefes aldırtması, gülümsetmesi veya ağlatması…Peki, yıllar sonra Dilan Bozyel dendiğinde hangi kare gelsin insanların aklına? Hangi kareyle hep hatırlan-mak güzel olurdu?Sanırım kese kağıtlı seri. “Fashion is Every-thing and I am Nothing” isminde. Her baktı-ğımda başka detayını keşfediyorum o serinin. Tasviri zor bir duygu...Konu fotoğraf olduğunda, trendler bu işin neresinde?Antika bir insanım galiba. Trendlere yormu-yorum kafamı. Geçenlerde Londra’daki okul-dan hocam mail atmış, gördüğüm kadarıyla Türkiye’ye “edgy style” fotoğraf anlayışını

götürmüşsün, başarmışsın dedi. Blöflü müte-vazilik olmasın ama hocamın mailinde başarı olarak gördüğü ölçütü anlamadım, anlamak is-temedim. Eğer hocamın söylediği şeyi anlamak isteseydim; bir şeyleri çok sahiplenir, hırslanır-dım. Ancak ben hırslanmak istemiyorum. Sen fotoğraf çektirmeyi seviyor musun?Fotoğrafımı çeken adam ‘iyi ve temiz niyetli, yakışıklı’ yaklaşıyorsa bana evet, seviyorum. Biseksüel veya lezbiyen değilse bir kadın tara-fından çekilmeyi tercih etmiyorum.

Kısa Kısa...Müzik hayatının neresinde?Hep arka fonunda…Motto?

İyi niyetli kal, iyi niyetli kal, iyi niyetli kal.Bu işe devam etmeni sağlayan şey ne?Derimin altında sürekli dışarı çıkmaya çalışan yeteneğim.Çekim sırasında olmazsa olmazın? Yüzüklerim ve numaralı kontakt lensim.Modayla aran fotoğrafla olduğu kadar iyi mi?Moda kısmına geçmeden fotoğrafla aram iyi mi? Bunu kendisine sormalı :) Seni tanıyanlar ne gördüğünde bu tam Dilan’lık der?Ve işte perdeleri kaldıran, yerine ikilem para-vanı koyan o cevap: Rüküş “leopar” ve retro “floral” desenler.Şu sıralar en çok kurduğun hayal?Bedenimi yiyecek olan toprak altı canlılarıyla sohbetlerim.

Page 11: 1000Moda Mayıs-2012

00

I Love Kate...Onu gerçekten çok seviyoruz, çünkü…

Dünyanın süper süpermodellerinden biri olan Kate Moss, hayatının çok büyük bir kısmını model olarak yaşadı ve bu

sürenin neredeyse tümünde mesleğinin zirve-sindeydi. Buna rağmen hiçbir zaman bir film ya da rock yıldızı ya da ülkenin first lady’si ol-maya öykünmedi. 14 yaşında New York hava-alanında keşfedildikten sonra, modellerin uzun boylu olması tabusunu yıktı ve kısa boyu, ayrık dişleri ve minyon fiziğiyle tüm dikkatleri üze-rine çekti.

Şıklık kavramına farklılık kattı. Ne giyerse giy-sin o kadar trendi görünüyor ki herkes onun yaptıklarını denemek istiyor! Aslında Kate’in sihri sadece stilinde değil, o stili ön palana çı-karan davranış ve tavırlarında. En önemli ger-çeklerden biri çabalamadan şıklık dendiğinde akla gelen tek isim Kate… Tam bir Rock ve Chic tutkunu... Siyah çok seviyor. Hiç marka ayır-mıyor, dolayısıyla tek bir markanın kölesiymiş gibi ya da markalar onun sponsoruymuş gibi durmuyor. Dünyaca ünlü markalardan oluşan kıyafetlerini ve aksesuarlarını üst üste giyerek farklılaştırıyor!

Artık 38 yaşında olsa da, hala birçok dünyaca ünlü markanın modelliğini yapmaya ve kam-panya yüzü olmaya devam ediyor. Zaten bizde uzun seneler onu takip etmek ve görmek is-tiyoruz!

sıfır hata

Topshop için tasarladığı koleksiyonlarla…

Kate

, Lon

gcha

mp

kam

pany

ası..

.

Kocaman, sıcacık bir merhaba...Bundan sonra her ay buradan sizlere sesleneceğim. Benim için

çok yeni, bambaşka bir heyecan... Henüz tam olarak neler pay-laşacağıma, nasıl bir çerçevesi olacağına karar veremedim. Ak-

lımda o kadar çok fikir var ki nereden, nasıl başlasam bilemiyorum. Bir ay kozmetik konuşurken, diğer ay belki modaya dokunabiliriz, diğer ay bakarsınız şef olmuşum tarif veriyorum ya da buralardan sesleniyorum gezdim, yedim, gördüm, burada bu çok moda diyorum! :) Peki, kimim ben? Beni tanımayanlar için kısacık kendimden bahsetmek istiyorum. Ben eski blog yazarlarından biriyim. Blogosfer kalabalıklaşın-ca kendi köşesine çekilmiş, neler oluyor diye şapşallaşmış izleyenlerde-nim… Yavaş yavaş belki eski yuvasına dönüş hazırlıkları içinde olan bir kuşum… Amerika’nın sıcak California güneşi Los Angeles’ta yaşıyorum. Yaklaşık 4 senedir demek istiyorum ama düşününce evet tam 4 sene olmuş hatta şimdi üzerine zamanlar eklemeye başlamışım. Bu kadar za-man buralarda yaşayınca, birçok yeri keşfetme ve birçok yere seyehat etme imkanım oldu. Trenle, arabayla, uçakla hatta Amerikalı’ların gemi diye adlandırdıkları bize gore minicik deniz araçlarıyla bile… Her biri de birbirinden farklı çok değişik anılar bıraktı. Şimdi o anıları önümüzdeki günlerde sizinle paylaşma zamanı…

Bu yazı biraz daha havadan sudan bir yazı... Önce havalardan bahsede-yim. Burası sıcak. Bu sene diğer senelere göre çok daha sıcak. Normal koşullarda bizim yağmurlarımız var ama öyle pıt pıt değil, gerçek yağ-mur. Çat çat cama vuran günlerce… Ama bu sene güneş bizi hiç terk etmedi. Şimdi bunları yazdım ve diyeceğim o ki ben sıcak sevmem as-lında. Kış olsun, hep kar yağsın ve o beyaz örtü hiç kalkmasın diyenler-denim. :) Kalın giyinsem bile stilim yerimdedir zaten, o konuda da soru-numuz olmaz. ;) İtiraf ediyorum ki sizin kardan şikayet ettiğiniz ve hatta arkadaşlarımın “Üşümekten stil kalmadı!” dediği günlerde, ben “keşke orada olabilseydim...” diyordum. Evet, kıskandım sizi hem de çok!

Ama şimdi de kıskanma sırası sizde çünkü bende Nisan aylarında bu-rada havuza girip, yüzdüm. Anladığınız üzere sudan bahsetme zama-nındayım! :) Hem de spor yapmış oldum. Spor yapmayı çok isteyip, bir türlü düzene koyamamış biri olarak yüzmek bana meditasyon gibi oldu. Her kulaçta nefes aldığımı hissettim. Belki de Balık burcu olmamdan, su benim için çok önemli. Koşmayı da çok seviyorum aslında. Geçen sene plajın hemen yanında olduğu için evim, herkesin koştuğunu görünce bende heveslendim ama 100 metre bile koşamadım sahilde... Sonra

bisiklet aldım kendime. Türkiye’de durum nedir bilemiyorum ama bu-rada sahil kenarlarında özel bisiklet parkurları var. Her seferinde koşuyu bırakıp, bisikletime atladım. Şimdi yepyeni planlarım var. Bu yaz yine yüzüyorum. Koşmak istiyorum ama bantta değil, sokaklarda! Belki bu sefer başarabilirim. :) Bir de yoga yapmayı çok seviyorum ama bu konu biraz uzun, biraz detaylı... Onun için bunu başka bir yazıda tartışalım!

Bir dahaki ay görüşmek dileğiyle…LA’den Sevgiler!

Lokum

köşe yazısı

Page 12: 1000Moda Mayıs-2012

0022

parıltı

Hayallerim, aşkım ve mücevherlerim…

Sizinde var mıdır bilmem ama hayatınızda bazı insanlar vardır; uzun zaman görüşmezsiniz, bir derdiniz oldu-ğunda ilk aradığınız kişiler onlar değildir, aslına ba-

karsanız çok şey paylaşmış olmanızda şart değildir böyle bir ilişki için. Birlikte yapılan tatiller, çocukluktan hatırlanan köşe

kapmaca oyunları, sabaha kadar kafa çekmeler, sınav öncesi birlikte çalışmalar, gizli gizli hakkında konuşulan sevgililer… Bunların hiçbirine gerek yoktur birbi-

riniz için ne kadar özel olduğunuzu bilmeniz için. Onunla belki de geçmiş karmalarınızdan gelen öylesine sıkı ve özel bir ilişkiniz vardır ki; o kişi

bir şey istediğinde yapabilir miyim diye düşünmezsiniz, bilirsiniz ki siz istediğinizde o da düşünmez. Zaten iki tarafta bu özel ilişkiyi zede-leyecek kadar çok istekte bulunmaz diğerinden. İşte benim için de Funda Afşar çok az olan öyle kişilerden biridir. 1000moda için bir yazı yazmamı istedi bir maille; nasıl kibar, nasıl heyecanlı, nasıl sanki rahatsızlık veriyormuş gibi utangaç ama aynı zamanda nasıl da he-

vesli ve kararlı. “Tamam sakin ol, hallederiz bir şeyler” dedim ve işte karşınızdayım.

Adım Özlem Güsar. Bundan sonra okuyacaklarınız son 12 yılının büyük bir kısmını önce profesyonel, sonra danışman, en sonunda da konuk editör olarak mücevher dünyasının içinde geçiren biri-nin eğer çok zengin olsaydı sahip olmak istediği mücevherlerin hikayesi. Mücevher dünyasının içinde derken abarttığım sanıl-masın; ismini yakından bildiğiniz tüm dünya markalarıyla hatta

bazı hiç duymadıklarınızla bile şahsi ilişkilerim vardır. Bunları nasıl kurdum ne siz sorun ne ben söyleyeyim; çok zaman,

çok emek ve çok masraf yaparak (seyahatlere tabii ki) diyeyim bu yeterli olsun.

Gerçekten 12 senedir mücevher dünyasının içinde olan bir kadın şanslıdır. Gözü ve gönlü doyar mü-

cevhere, muhtemelen artık hiçbir şeyi beğe-nemediği ve beğendiklerine de genelde parası yetmediği için mücevher takmamaya başlar.

Bu yazı; işte bu kadın eğer kendine limitsiz bir mücevher kutusu hazır-lasa içine neler koyardı sorusunun sözlü görselli bir cevabı aslında.

Mutlaka bir panter ve gene panter ve bir daha panter... Cartier’in ikonik tasarımı panter aslında sadece Cartier’e değil mücevher dünyasına dam-

gasını vurmuş bir efsanedir. Markanın bir dönem kreatif direktörlüğünü üstlenen Jeanne Toussaint; kadınsı zera-fetinin yanı sıra bağımsız ve atak kişiliği ile vahşi bir lakabı hak eder. Panter… Ve bu çok özel kadın 1948 yılında bir zümrütün üzerine oturan bir panter tasarımıyla yarattığı bir broş ile hem kendini, hem de lakabını ölümsüzleştirir. Muhteşem panter tasarımları ağır mücevherde klasikliğini korusa bile gençler ve daha düşük bütçeli kadınlar için her seferinde yeniden yaratılır. Zaten Cartier’i de dünyanın en büyüğü yapan bu değil midir yani efsanelerinin yok olma-sına izin vermemek.

“If you can make it in New York, you can make it every-where” (Eğer New York’ta başarırsan, dünyanın her yerin-de başarırsın.) der Frank Sinatra çapkın ve güzel gülüşüyle. Bu şarkının, Amerika’nın 175 yıllık tasarım evi ve dünyanın en iyi mücevhercilerinden olan Tiffany için doğru olduğu kesin. Tasarımın ne olduğu çok da önemli değil aslında önemli olan Tiffany efsanesinin ve saf romantiziminin bir parçası olmak.

Pembe şehir, amber kokularının, özel tasarımların, baş-döndürücü taşların gerçek tapınağı; büyülü Jaipur ve 1852’den beri bir şehir efsanesi haline gelen başka bir ta-pınak Gem Palace. Maharaja’ların antik mücevherlerinden Hint elişçiliğinin en güzel örneklerini taşıyan modern mü-cevherlere kadar farklı dilleri konuşsa da aynı ruhu taşıyan müceherleri.

Cesareti, mücevherlere getirdiği renk ve malzeme çeşitliliği ile mücevher dünyasının Japon “anime” karakterlerini an-dıran naif kızı “Victorie de Castellane” tasarımı olan Dior yüzüklerden birinin mutlaka sihirli kutumda olması gerek. Her takışımda yeni bir detay keşfedeceğime eminim.

Son iki bin yıldır bulunan en güzel mavi olarak kabul edilen tanzanit dünyada sadece Tanzanya’da Klimanjaro dağları-nın eteğinde bulunduğunda bu ülkeye ithafen “tanzanit” olarak adlandırılırdı. Pırlantadan bin kez daha ender bulu-VA

N CL

EEF

& A

RPEL

S

CART

IER

DIO

R

TIFF

ANY

&CO

.

GEM

PAL

ACE

DIO

R

TANZ

ANIT

E

nan tan- zanit 1967 yılında bulunmasına ve keşfedilişinin üzerinden bir jenerasyon bile geçmemesine rağmen mücevher dünyasının en yeni gözdesi olma onuruna erişmesini belki de mavi rengini çevreleyen ve yalnızca parladı-ğında ortaya çıkan pembe ışığa ve mavi ile pem-be rengin oluşturduğu mistik aurasının başka hiç-bir taşta bulunmamasına borçlu. Biliyorum çok çabuk kırılabilen kullanımı zor bir taş ama mücevher kutumda dursun, takmasam bile güneşli havalarda çıkarıp bu ma-vinin derinliğinde kaybolmak istiyorum.

İsteyen hakkımda istediğini düşünebilir hiç umu-rumda değil; kim ne derse desin mücevher kutumda bir taç istiyorum. Galiba tacım bir mücevher kutu-suna hatta dolabına sığmaz; ona ayrı bir kutu yaptırmam gere-kecek. Taçlar mücevher tari-hinin en gizemli hikayelerine konu olan, en büyüleyici, en romantik öğeleri. Gü-cün sembolü, ele geçirilen ülkenin nişanları, evlenerek güçlendirilen hanedanların simgeleri. Takacak yer bula-mazsam da en kötü ihtimalle ipek pijamalarla evde giyerim ki bu da o kadar kötü bir ihti-mal değil. Mücevher dünyası-nın peri kızı; Van Cleef&Arpel ve efsanevi Mystery Setting… Başka söze gerek yok.

Mücevher kutuma eklemek istediğim hayalimdeki mücev-herler henüz bitmedi ama bana ayrılan sayfa bitti. Hayallerimin geri kalan kısmı için önümüz-deki ay yine görüşelim.

Page 13: 1000Moda Mayıs-2012

00 25

Madalyonun iki yüzü...Emre Sarar’ın kariyer ve gizli dünyasının perdesini araladık....Necla Yahşi Fotoğraflar: Murat Dikmen/Awenasa Photography

Önce en başa dönelim. Tanımayanlar için kimdir Emre Sarar?1977 yılında Eskişehir’de doğdum.

İsviçre Institut Montana’da orta ve lise eği-timimi tamamladıktan sonra yüksek öğreni-mime Amerika Ohio’da bulunan Wittenberg Üniversitesi’nin İşletme, Felsefe ve Psikoloji

röportaj

bölümlerinde devam ettim. Üniversiteden mezun olduktan sonra Almanya Sarar’da Genel Müdür ünvanıyla profesyonel olarak iş hayatına başladım. 2010 yılı başından itibaren ise Sarar CEO’luk görevine getirildim.Üniversite eğitiminizda İşletme, Felsefe, Psikoloji oku-muşsunuz. Bir şirket yönetmek için kişisel deneyimler

dışında, bunların üçü de gerekli. Bölüm tercihlerinizde, bugünler için her şey planlıydı diyebilir miyiz?Tam olarak planlı değildi fakat zaman geçtikçe bütün bu eğitimlerin iş hayatında ne kadar ge-rekli olduğunu görmek mutluluk verici...Ailenizin bu kadar tekstille iç içe olması mutlaka kari-yerinizde büyük rol oynadı. Eğer bunu tercih etmesey-

diniz, nasıl bir meslekle anılmak isterdiniz?Kesinlikle Finans sektörü...Biraz Sarar markasının çizgisinden bahseder misiniz?Sarar çizgisinin en önemli özelliğinin kalite ve özen olduğunu söyleyebiliriz. Her bir ürün, özenle seçilmiş en kaliteli kumaşların, uzman tasarımcıların elinde şekil almasıyla ortaya çı-kar. Sarar tasarımlarında, giysilerin astarların-dan, düğme, tela ve fermuarlarına kadar her bir detay aynı özenle seçilir. Dünyanın önde gelen kumaş firmalarıyla çalışıyoruz. Çizgimizi ve kaliteye verdiğimiz özeni bozmadan dünya trendleriyle kendini sürekli geliştiren ve gün-celleyen bir markayız.Uzun yıllar erkek giyim üzerine çalıştınız. Neden sonra kadın giyim koleksiyonları da hazırladınız?Erkek giyim sektöründe de kadınların rolü-nün çok büyük olduğunu söyleyebiliriz. Sarar erkeklerine alışveriş seçimlerinde yardım-cı olan kadınlar Sarar Kadın’ı yarattı aslında. Sarar’dan eşleri, sevgilileri, babaları için alış-veriş yapan kadınların neden bir Sarar markası olmasın dedik ve ablam Gözde Sarar’ın giri-şimini destekleyerek Sarar Kadın’ı yaratmaya karar verdik.Mağazalarınızda hangi ürün çok ilgi görüyor.Aslında koleksiyonlarımızdaki her ürün ilgi gö-rüyor fakat en çok gömlek grubumuz satılıyor diyebilirim.Zaten çok başarılı olan bir markayı devraldınız. Genç bir yönetici olarak, Sarar’ı sizin taşımak istediğiniz nokta nedir?Sarar’ın dünya çapında ki bilinirliğini arttırmak ve dünyaca ünlü bir moda markası haline ge-tirmek.Yurtdışı pazarından bahsedersek...Yurtdışı pazarında Almanya ‘da ve Amerika’da ofislerimiz mevcut. Şu an 5 kıta 43 ülke-de mağazalarımız bulunmakta. Amerika’da 10 mağazamız bulunuyor, 2012’nin sonun-da Amerika mağaza sayımızı 13’e çıkartmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz ay Las Vegas’ta 2. mağazamızı açtık ve Haziran ayının başında ise Manhattan’da 2. mağazamızı açmayı he-defliyoruz. Aynı şekilde Avrupa’da da Eylül ayı başında Almanya, Düsseldorf’un en pres-tijli caddesi Königsalle’de bir mağaza açacağız. Yurtdışı pazarında kendi mağazalaşma ala-nımız dışında dünyanın en ünlü markalarına üretim yaparak da yer alıyoruz.Kendi giyim stilinizi nasıl tanımlarsınız?Modern ve klasik tarzları karıştırmayı çok se-verim.Sarar dışında takip ettiğiniz, çizgisini beğendiğiniz markalar neler?Ermenegildo Zegna.Mesleğiniz gereği moda ve trendler konusunda artık uzmansınız. Ancak özellikle ilgi duyduğunuz bir stil veya trend var mı?

Hayır çünkü ben insanların moda ve trendleri takip etmesinden daha çok trendlerin önder-liğinde kendisine yakışanı giymesi gerektiğini savunuyorum.Bizce kadınlar konu moda olunca daha cesur ve trend-leri denemekten çekinmiyorlar. Erkeklerin kalıpların-dan çıkmaları ve yeni şeyler denemeleri gerektiğine “bilirkişi” olarak ikna edin onları bir cümleyle hadi...Yenilik her zaman iyidir, cesur olun!

Kısa Kısa...Takip ettiğiniz dergiler ve internet siteleri?GQ ve Vogue dergilerinin bütün edisyonla-rı, L’uomo Vogue, www.style.com ve bir kaç tane moda blogu.Alışverişle aranız nasıl?

Ne alacağımı ve ne istediğimi çok iyi bildiğim için çok iyi.Favori tatil destinasyonlarınız?Kayak için İsviçre, yaz aylarında ise Maldivler ve Güney sahillerimiz.Bu aralar dinlemekten en keyif aldığınız şarkı/albüm?Spesifik bir albüm veya şarkı ismi veremiyo-rum. Her türlü müziği dinlemek hoşuma gidi-yor. Dinlemekten hoşlandığım türler daha çok o günkü moduma göre değişiyor.En sevdiğiniz renk?Kesinlikle beyaz.Çok yoğun geçen günün ardından mutlaka?Kitap okumalıyım.En çaresiz hissettiğim anlarda aklımdan geçen cümle?Her şey iyi olacak.

Page 14: 1000Moda Mayıs-2012

Başrol onun...“Çirkin kadın yoktur az ayakkabı vardır.” ya da “Bana ayakkabını göster sana kim olduğunu söyleyeyim...”

Bir ayakkabı görürsün... Gördüğüne mutlu olursun... Hayaller kur-maya başlarsın üzerine... Seni başka bir boyuta taşır. Susarsın, içinde bağırmalar vardır ama konuşamazsın. Dilinin kilitlendiği

tek nokta bakış açındaki eşsiz sanat eserleridir... Bir çift mükemmelliktir onlar… Yazmasan olmaz, yazarsın.

Geçenlerde yine bu ayakkabı takıntım yüzünden; kurcalıyorum, gezi-niyorum netsel olarak adını hatırladığım ama paylaşamayacağım haber kaynaklarımda…

Bir baktım ki ne göreyim? Bir fikrimin geldiği dönemlere ait fikrim kar-şımda! Bir tasarımcı tarafından aynı şekilde düşünülmüş ve uygulanmış. Normalde bu durum karşısında sinirlenir, bozulur, üzülür, kendi kendimi yemek suretiyle kısa ve net kıskanırdım. Ancak bu sefer böyle olmadı. Tasarımcı döktürmüş ve mükemmel bir çift ayakkabı tasarlamış. Ger-çekten harikalar, bayıldım.

Şimdi bazılarınızın “Bunun neresi sanat eseri?” ya da ”Ben bunu asla giymem!” dediğinizi duyuyorum ki bu yazı zaten bunu demeyenlere ya-zılıyor. Çocuk gibi onu alıp, yatağına koyan ve bayram sabahı özeniyle giyecek kişilere anlatılıyor. Benim şahsi fikrim, her kadının koleksiyo-nunda olmasa da olur.

Ayakkabı karakter işidir. Bu güzellikleri karakterine yakıştıran giyer. Ya-zının başından beri bahsettiğim o eşsiz tasarımların fotoğrafını sayfada görüyorsunuz. Sayfanın görsel yönetmenimiz tarafından nasıl şekillen-diğini bilemediğimden, tam olarak sağda mı, solda mı, altta mı üstte mi fotoğraflar bilemiyorum. Ancak şunu biliyorum nerede olurlarsa olsun-lar, çok güzeller bu kesin…

Bu güzellikleri ortaya çıkaran tasarımcımız Hollanda dolaylarından, mevkiisini tam olarak vermeyeceğim ama adı: Miriam van Weeghel.Kendisi az sayıda model tasarlıyor ama kendisi hakkında çok olumlu ya-zılar var ve bence daha çok tasarlamalı…

Zaten kendisiyle mail denen modern mektuplaşma eyleminde de bulun-dum. Kendisi bu modelini ortaya çıkartırken çok uğraşmış. Uğraşma-saydı, mutlaka belli olurdu ve yazılmazdı bu kadar… Kendisinin başarıla-rını ve güzel sanat eserlerini itinayla bekliyor olacağım. Geri ayakkabıya dönüyorum çünkü bugün başrol onun bu yazıda…

Şu güzelliğe bakar mısınız? Bir kere daha, benim için… Kıvrımlarına, ince işlerine, detaylarına… Belli ki tasarımcı, bir çocuk getirir gibi getirmiş onu dünyaya…

Ayakkabı ruhtur, ruhunuzu ele verir. Giyerken de, alırken de, bakarken de ona göre bakın.

İlk adımlarını atarken ilk yazım, iyi ki okudunuz.İyi ki varsınız, başka çift modellerde paylaşılacak…Şimdilik bu kadar…Ayakkabınıza iyi bakın. Malum sizi bu hayatta onlar taşıyor.Görüşmek üzere güzel ayakkabılarınızla…Belki onlar da yazı olur, bir gün…

köşe yazısıBy M.

26

Page 15: 1000Moda Mayıs-2012

00 00

moda polisi

Hayallerinin peşindeyolculuk... Finli ayakkabı tasarımcısı Minna Parikka’nın hem kadınsı, hem çocuksu detaylar barındıran ayakkabıları; Lady Gaga, Fergie, Beth Ditto gibi ünlülerin de tercihi. Berra Yurtman

15 yaşından beri ayakkabı tasarımcısı olaca-ğını bilen Finli ayakkabı tasarımcısı Minna Parikka’nin bu hayalini gerçekleştirmesi

fazla uzun sürmemiş. 25 yaşında markasını kuran genç tasarımcının moda ve sanat tari-hinden ilham alarak yarattığı ayakkabı, çanta ve aksesuar koleksiyonu feminen olduğu kadar çocuksu ve eğlenceli detaylara da sahip. Yük-sek topuklu ayakkabı tutkunu Minna Parikka, kendi tasarladığı yüksek topuklu ayakkabıların konforu konusunda da bir hayli iddialı. Lady Gaga, Fergie, Beth Ditto gibi dünyaca ünlü sa-natçılara ayakkabı tasarlayan ve yıldızı giderek

parlayan Minna Parikka’yı, 1000Moda mercek altına aldı. www.minnaparikka.comKendinizi nasıl ayakkabı ve aksesuar dünyasının içinde buldunuz?Bu benim gençlik hayalimdi, 15 yaşıma geldi-ğimde moda veya ürün tasarımıyla ilgili bir-şeyler yapacağımı biliyordum. Kız kardeşimin o yıllarda okul için ayakkabı tasarımcısı hakkında yazdığı bir yazı beni tamamen ayakkabı tasa-rımcılığına yöneltti. 19 yaşımda ayakkabı tasa-rımcılığı okumak üzere İngiltere’ye yerleştim ve 6 yıl okudum. 2005 yılında Finlandiya’ya dönerek 25 yaşımda markamı kurdum.

Stilinizi nasıl tanımlarsınız? Markamın tüm konsepti kadın üzerine kurulu olduğu için stilim daha çok feminendir. Yük-sek topuklu ayakkabıları her zaman için çok severim, benim için parlak renkler, pastel ton-lar, feminen detaylar önemlidir. Ancak iyi bir ayakkabı her zaman renk ve detaylar ile ala-kalı değildir, aynı zamanda kullanılan teknikte önemlidir.İlham perileriniz neler? Moda ve sanat tarihi benim için çok önemli. Ne tür materyallerle çalışmak hoşunuza gidiyor? Deriyle çalışmayı, özellikle üzerinde doku olan

derilerle çalışmayı severim. Ayakkabı ve çantalarınız kime hitap eder? Feminen, bağımsız, kendine has stili olan, trendler peşinde koşmayan kadınlara hitap eder. Bu tip kadınlar kim olduklarını bilirler ve moda dergileri yazdığı ya da ünlüler giydiği için değil, kendileri için giyinirler. Size göre bir ayakkabının veya aksesuarın giyimde önemi nedir?Özellikle ayakkabılar kadınların hislerini tama-men değiştirebilir. Düz ayakkabı giydiğinizde kendinizi daha hareketli ve aktif hissedersiniz. Topuklu ayakkabılar üzerinde daha kadınsı hissedersiniz, kendinize güveniniz artar. Günlük hayatta siz ne tarz ayakkabılar giyersiniz? Yüksek topuklu ayakkabıları severim. Yaşa-dığım kent Helsinki’de herkes bisiklete biner, ben de topuklu ayakkabılarımla bisikletime binerim. Favori ayakkabı ve aksesuar tasarımcınız kimdir? Genel olarak şapkaları ve şapka aksesuarlarını

çok severim. İngiliz şapka markası “House of Flora”yı çok beğenirim. Şapka tasarımları oldukça cömert, rea-listik ve fütüristiktir. Kim için bir ayakkabı tasarlamak isterdiniz? Beyoncé gibi bir sanatçıyla çalışmak isterim. Ona ger-çekten hayranım, bence o bir ürün değil, gerçek bir ye-tenek ve kadın. Çalışırken yanınızda mutlaka ne olmalı? Sadece kalem ve kağıt.Alışveriş listenizde şu an ne var?Alışveriş yapmayı o kadar çok seviyorum ki ve her an alışveriş yapmaya o kadar hazırım ki bir listem yok.Ne tarz müzik dinlersiniz? Bu sabah çalışırken tango dinliyordum ama gece dışarı çıktığımda elektronik müzik dinlemeyi severim. Roisin Murphy’yi dinlemeyi çok severim ve tabii ki Grace Jo-nes. Moda açısından baktığınızda favori kentiniz neresi? Benim için kesinlikle Londra…Sıradaki projeniz? Londra’ya taşınmak!

Page 16: 1000Moda Mayıs-2012

00 00

güzellik

Şeftali büyüsüSıcak yaz günlerinin yansıması şeftali rengi ürünlerle güzelliğinizle göz kamaştırıcı olmaya hazırlanın! Burçil Onur

• Hafif ama etkileyici makyajınızla dikkatleri üzerinize çekmek istiyorsanız, göz makyajınızı kahve ve siyah tonlarda göz farıyla belirginleştirin. Kirpiklerinizi iki kat siyah maskara sürerek yoğunlaştırmaya özen gösterin. Koyu göz makyajınızı ten rengi lip gloss ve allıkla dengeleyin.

• Saçlarınızın canlı ve parlak görünmesini, buklelerinizin sağlıkla ışıldaması için bir avuç saç bakım serumuyla saçlarınıza masaj yapmanız yeterli!John Frieda Curl Reviver: 24 TL.

• Kırmızı rujun modası hiç geçmez! Hafif yapılmış göz ve ten makyajı kırmızı rujla tamamlandığında oldukça çarpıcı görünür.

• Güneş öpücüğü teninize değsin! Elmacık kemiklerinize yoğunlaşarak, çene, şakak ve burun çıkıntınıza uygulayacağınız bronz allıkla son derece doğal ama etkileyici görünebilirsiniz. Physicians Formula Ultra Işıltılı Bronz Booster: 70 TL.

Penelope Cruz

Michael Kors

Jean Paul GaultierSarah Jessica

Parker• Tek hamleyle hem dudaklarınızı hem de göz makyajınızı tamamlayabileceğiniz, şık ambalajlı makyaj paletinizle fark yaratın. Dior Garden El Çantası Işıltılı Göz Farı&Lip Gloss Paleti: 169 TL.

• Çok daha canlı ve aydınlık bir cilt için toz allık yerine krem allık tercih edin. Elmacık kemiklerinizi şeftali rengi allıkla renklendirin. Youngblood Cream Blush: 79 TL.

• Peki ya, dudaklar? Dudaklarınızı ön plana çıkarmayan bir makyajla da oldukça çarpıcı görünebilirsiniz. Şeftali rengi rujla dudaklarınızı hafifçe renklendirmeniz yeterli. YSL Rouge Pur Couture Golden Lustre: 109 TL.

• Güzelliğinizin detayı, ellerinizde saklı. Tırnaklarınızı pembe tonlarda ojeyle renklendirin, bakımınızı tamamlayın.NARS Thakoon Nail Polish: 43 TL.

Page 17: 1000Moda Mayıs-2012

00 33

ilham perisi

Stil mirası...“Zeynepcim, biz ucuz mal alacak kadar zengin değiliz.” Bu cümleyi ilk duyduğumda sanırım 7 yaşlarındaydım. Ancak hala dün gibi, inanın hiç unutmadım.

Karşımda, 1.75 cm. boyunda, iri gözlü, beyaz tenli, balıketli ve uzun gür saç-larındaki hafif beyazlarına aldırmadan

kendine has yan topuzuyla küpelerini takan rahmetli babaannem. Kaliteyi de, giyinmeyi de çok severdi. O zamanlar, İzmir’den bizim evi-mize ziyarete gelmesi her zaman “muhteşem” bir olaydı benim için… Yılın 6 ayını Londra’da,

Zeynep Korel

diğer yarısını İzmir’de geçiren, dönemin en gü-zel gelinlik ve nişanlıklarını yarattığı bir moda evi olan Mucella Tusder! Doğru alışverişi ve giyinmeyi aklıma sokan yegane kişi…

Karşıyaka’daki evinin bir odası o zamanlar bile giyinme odasıydı. Karşı duvarda duran iri ceviz gardırobun içi yalnızca tayyörleri için ayrılmış,

yan tarafta duran ceviz kütüphane ise çanta ve ayakkabılarına ev sahipliği yapıyordu. Krokodil, deri, kumaş, aklınıza ne renk ve model gelirse hepsi mevcuttu. O zamanlar benim için baba-annemin giyinme odasında olmakla, Alice’in harikalar diyarında olması arasında fark yoktu inanın... Onu hazırlanırken izlemeye bayılır-dım. Giyinmeye banyo yaparak başlardı ve bir

yandan da giyinmenin her aşamasını bana anlatırdı, “Her gün mutlaka banyo yap-malı kadın ama saçlarını iki günde bir yıka ki kurumasın.”

Sonra vücuduna mutlaka krem sürerdi. İnce çorabını giyerken eline eldiven geçi-rirdi ve bana her seferinde atlamadan“Akşamları mutlaka soğuk su ve sabun-la çoraplarını yıka ve onların ömürlerini uzat. Giyerken eldivenle giymeyi unut-ma ki kaçmasın.” Kıyafetlerini giymeden makyajına başlar; gözlerine bolca rimel sürer, yanaklarına pembe rujuyla allık yapar ve çok uçuk pembe rujla dudak-larını gelişi güzel boyardı. Profesyo-nelce iki hareketle topuzunu yapar ve artık giyinmek için hazır olduğu me-sajını verirdi. İpek gömleğini ve volanlı eteğini giydikten sonra bana dönerek “Aksesuar en önemli şeydir. Alışve-riş yaparken aksesuarsız birşey sakın alma; yüzük, fular, bilezik, güneş göz-lüğü ne olursa olsun ama kıyafetini ön plana çıkaracak şey aksesuardır.” derken, eline montürünü kendi çizdiği ve Kapalıçarşı’da yaptırdığı yüzüğü-nü takar, Ferragamo rugan ayakka-bılarını ayağına geçirir, YSL güneş gözlüklerini takar ve son olarak eline ayakkabılarıyla uyumlu küçük rugan çantasını alır ve çıkmadan son bir kez aynaya bakardı.

Annem (Hülya Darcan) ise babaannemin aksine bir tomboy’du. Denim pantolon ve t-shirtlerle yaptiği kombinlerle liseli kızlara benzerdi. Saçlarını tepeden toplar ve iri altın küpeler takardı. Yüzünde ise sıfır makyaj olur-du. Haksızlık etmek istemem tabii annem özel bir yere gidecekse, işte o zaman ki farklılığı ve zarifliği bambaşkaydı... Benim durumum mu? İki farklı stil arasında kalakalmak...

Yıllar içinde giyime olan merakım arttı. Genç kızken tam bir annesinin kızı yani tomboy’dum; o kadar ki babamın (Tanju Korel) kareli göm-leklerini bile giydiğim olurdu. Ama yaşım iler-ledikçe, bilinçaltımda da hep babaannemin cümleleri yankılandıkça daha sofistike bir tarz belirledim sanırım. Şu günlere gelecek olur-sak; evet kesinlikle elim hep en iyisine gidiyor. Yanlış anlaşılmasın en iyisi derken en markası demek istemiyorum. Ama bazı markaların çiz-gisinden de vazgeçemiyorum. Bu kimi zaman banka hesaplarım açısından hiç iyi olmasa da, doğru olduğuna inandığım bir parçaya sahip

olmak ve hele ki birinin bana “Bugün ne kadar şıksın.” ya da “ Çantanız ne kadar hoş.” de-mesinin verdiği hazzı ifade edecek kelime bu-lamam. Bana kalırsa en önemli unsur, ne gi-yerseniz giyin öncelikle bir kadının her zaman vücudunu çok iyi tanıması. Yani kendine göre kusurlu olan bölgeleri kamufle etmeyi, güzel olanı ortaya çıkarmayı bilmeyi, hangi renkle bakışları üzerine toplayacağını bilmeli...Tarzın gücüne inanmalı. Sadece çok pahalı giyinen ya da marka kullananların dikkat çek-tiğini unutmalı... Önemli olanın her şartta ve her kıyafetle fark yaratmak olduğunu bilmeli, hissettirmeli... Önce kendi “duruşuna” inan-malı...

Moda, eğlenceli olmalı... Çok fazla çaba har-canmamalı, trendler zorlanmamalı... Moda, kendini tekrar eden bir oyun... Ben babaan-nemden bana hatıra kalan parçaları nasıl şu anda kullanabiliyorsam, kendim alışveriş ya-parken de, aldıklarımın hikayeleriyle birlikte kı-zıma kalacağını hiç aklımdan çıkarmıyorum...

Benim alışveriş günlüğüm...1- İç giyim çok önemlidir çünkü o sizin kendinize olan

saygınızdır.2- Ayakkabı ve çanta bir kıyafeti en şık hale getiren unsurlar

ve tabii ki benim içinde çok önemli.

3- Moda olan her şeyi almaktan kaçınırım. Çok uygun

fiyatlara satılan ve hepimizin koleksiyonları nasıl diye

baktığımız mağazalardan en basit parçalarımı alırım. Pişti

olma ihtimalinin yüksek olduğu parçalardan kaçınırım. Hayvan

baskılı her şeyden ve platform ayakkabılardan hoşlanmam.

4- Kullananlara bir şey demeyeceğim ama sırf bir markayla

görünmek için “sahte” olan her şeyden (ayakkabı, çanta,

pırlanta, saat) kaçınırım.

5- Michael Kors ve Diane Von Furstenberg elbiselerin

kesimi ve modelleri üstüne tanımam. Ferragamo ve Tod’s

ayakkabıların rahatlığını, Chanel’in klasik çizgisinin, Louis

Vuitton’un çanta ve cüzdanlarını, Etro’nun cıvıl cıvıl renkli

gömleklerini, Wolford’un kaçmayan külotlu çoraplarını,

Burberry’nin trençkotlarını, Adidas ve Juicy Couture

eşofmanları, Seven denimlerin kesimlerini, Eres bikinileri,

MaxMara kaşmir paltoları, Giambattista Valli’nin

görenin hayal gücüne bıraktığı esprili elbiselerini evet,

hiçbir şeye değişmem!

Tiffany’de Kahvaltı filmi ve Audrey Hepburn... Ona olan hayranlığım kızımın ismine bile yansıdı.

Coco Chanel, hayatıma bir başka ilham kaynağı...

Page 18: 1000Moda Mayıs-2012

Bir mutfak hikayesiThe House Hotel’lerinin mutfak koordinatörü Arzu Öztürk bu aydan itibaren her ay, sağlıklı, lezzetli ve trend yemek tarifleriyle sizlerle…

Arzu Öztürk hakkında: Meslek hayatına annesinin meyhanesinde meze yaparak başlayan ve leziz mezelerinin namı bir anda neredeyse tüm İstanbul’a yayılan Arzu Şef’in hikayesi, Cihangir Antre’ye gidip, “Size meze yapmak istiyorum.” demesiyle ve orada işe girmesiyle devam etmiş. Zamanla çeşitli mekanlarda çalıştıktan sonra, ilk olarak mutfak şefi olarak başladığı The House Hotel serüveni, üç otelin mutfak

koordinatörlüğüyle devam ediyor. Ayrıca Arzu Öztürk’ün Türk mezeleri üzerine kitabı bulunuyor.

Yemek hakkında: Bu ay Peru’nun geleneksel yemeği “Deniz Börülceli Levrek Ceviche” tarifiyle başlıyoruz. Sağlıklı beslenenler ve özellikle bu sıralar rejim uygulayanlar için lezzetli ve fresh bir yemek. Yemek trendlerinden bahsetmek söz konusuysa, elbette bu yemek içinde söyleyeceklerimiz var. Öncelikle yepyeni bir pişirme tekniğiyle, “asitli meyvelerin (portakal, limon, greyfurt) suyunda bekletilerek pişiriliyor. Yani yemeğimiz aslında çiğ ama çiğ değil! Deniz börülcesi, denizdeki minerallerin tümünü içinde barındırıyor ve üzerine serpilen çilekler sunum için görsel şölen yaratırken, sindirim sisteminizi de düzenliyor.

yemek

Foto

ğrafl

ar: B

ekir

Sıtk

ı Kur

uçay

lıoğl

u

Deniz Börülceli Levrek CevicheMalzemeler:

1 demet Börülce

1 adet Levrek fileto (ortalama 200 gr.)

5-6 adet çilek

½ çay bardağı Portakal Suyu

½ çay bardağı Laym Limon Suyu

½ çay bardağı Nar Suyu

1 yemek kaşığı Zeytinyağı

Tuz, Karabiber

Yapılışı: Levrek filetoyu ince dilimler halinde kesin. Servis yapaca-

ğınız tabağa, üst üste gelmeyecek şekilde dizin ve tuz ve karabiberi

ekleyin. Daha sonra üzerine nar, laym ve portakal suyunu gezdirip,

10 dakika bekletin. Bu süre içerisinde levrekler narenciye suyunda

pişmiş olacak. Diğer tarafta kaynatmış olduğumuz suyun içerisine

deniz börülcelerini 5 dakika haşlayın ve sıcak sudan çıkarıp, buzlu

suyun içerisine alın. (Bu işlemi deniz börülceleri rengini ve diriliğini

korusun diye yapılıyor.) Börülceleri iyice süzdükten sonra küp şek-

linde doğranmış çileklerle harmanlayın ve yağını ilave edin. En son

tabağa dizdiğiniz levreklerin üzerine koyup, servis edebilirsiniz.

Arzu Öztürk

34

Page 19: 1000Moda Mayıs-2012