03 TT Ekler
-
Upload
kucuk-mucit -
Category
Documents
-
view
232 -
download
3
description
Transcript of 03 TT Ekler
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
254
EKLER
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
255
“Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
256
YÜRÜYEN KÖŞK
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, Türk tarımında
modern tekniklerin kullanılması, çevre üreticilere örnek olunması
amacıyla bilim, hizmet ve nitelikli materyal üretimi için kişisel
mülki olan Yalova’nın doğusundaki Millet Çiftliği’ni bu amaca
uygun olarak düzenletmiştir. Çiftlik içinde, deniz kıyısında,
ikameti için 1929 yılında bir çınarın yanında iki katlı mütevazi bir
köşk yapılmıştır.
Yürüyen Köşk, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez
Araştırma Enstitüsü arazisi içinde bulunan iki katlı dörtgen planlı,
ahşap karkas küçük bir yapıdır. Deniz tarafından 11 sütun ile
çevrili mermer tabanlı açık bir alana ve otuz metre uzunluğunda
ahşap bir iskeleye sahiptir. Köşkün giriş katında, küçük bir çay
ocağı, küçük bir oturma odası ve üç cephesi kristal camlarla
kaplı toplantı salonu ile tuvalet ve duş bulunmaktadır. Ahşap bir
merdivenle çıkılan ikinci katta ise dinlenme odası ile küçük bir
yatak odası, tuvalet ve banyo bulunmaktadır. Bu küçük köşke
Atatürk'ün isteği ile mutfak yapılmamıştır.
Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde köşkün hemen
yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir
bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
257
bunun nedenini sorar. Bahçıvan ağacın dallarının uzadığını ve
binanın duvarlarına dayandığını söyler. Aldığı cevaptan tatmin
olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir:
"Ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak."
Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler
Şubesi sorumluluğuna verilir. Başmühendis Ali Galip Anlar
yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova'ya gelerek
çalışmalarına başlar. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina
çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel
seviyesine inilir. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları döşenir.
Santim santim çalışılarak bina, yapı altına sokulan raylar
üzerine oturtturulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak
ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir.
Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Atatürk ile birlikte,
kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Fen Müdürü
Ziya Bey ve gazeteci Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 metre
civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930
tarihinde tamamlanır ve çınar ağacı da kesilmekten kurtulur.
Köşk kaydırılması olayı 10 Ağustos 1930 tarihli
gazetede aynen şu şekilde yer almıştır:
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
258
"Gazi Hazretlerinin Köşkü nakledildi. Gazi Hazretlerinin Yalova'daki köşkünün yürütülme ameliyesi dün muvaffakiyetle icra ve ikmal edilmiştir. Kendileri de bu ameliyeye bizzat nezaret etmişlerdir."
Global kirliliğin olmadığı, asit yağmurlarının bilinmediği ve
ozon delinmesinin henüz başlamadığı, çevreyi koruma bilincinin
düşünülmediği yıllarda bir çınar ağacının bir metrelik dalının
kesilmemesi için bir köşkün kaydırılmasını hayretle karşılandı.
Atatürk, dünya ülkelerinin henüz 1970'li yıllardan sonra
anlayıp düşünmeye başladığı çevrenin önemini 1930'lu yıllarda
benimsiyor, "Çevreyi korumak aklın gereğidir". özdeyişi ile yalnızca
Türk insanına değil, tüm dünya ülkelerine çok önemli bir mesaj
veriyordu.
http://www.yalova.bel.tr,
http://www.maliye.gov.tr/defterdarliklar/yalova/104.htm
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
259
BURUŞUK GÖMLEĞİN HİKÂYESİ
Türkiye’ye seminer vermek üzere Almanya’dan gelen danışman Avrupa Patent Vekili Mr.
Karl Rackette Türk buluşçunun ilginç bir hikâyesini anlatır.
Buluşun kahramanı Almanya’ya çalışmak için giden Yücel Yamaç isimli bir jeoloji
mühendisidir. Uzun zaman iş bulamaz. Hayat şartları ağırdır ve cebindeki para günden güne
azalmaktadır. Parasının bittiği son günde bir iş görüşmesine gidecektir. İş görüşmesinde
karşısındaki insanı etkilemek için kıyafetinin düzgün olması gerektiğini bilmektedir. Fakat kaldığı
otel odasında ütü bulunmadığının ve gömleğinin temiz ama ütüsüz olduğunun farkına varır. İş
görüşmesine az bir zaman kalmıştır ve çıkış yolları aramaktadır. Hemen hızlı bir çözüm üretmek
zorunda olan Yücel, bir demir levha ile gömleğini ütülemeyi düşünür. Demir parçası soğuk
olduğundan gömleği ütüleme konusunda işe yaramamaktadır. Demiri ısıtması gerektiğini düşünen
Yücel, bulduğu demir parçasına odada bulunan saç kurutma makinesini bağlamayı, demiri onunla
ısıtmayı düşünür ve öyle de yapar. Sonuç oldukça tatmin edicidir ve gömlek ütülenmiştir.
İş görüşmesine gider ve işin kendisi için taşıdığı önemi ve durumunu anlatır. Konuşma
sırasında “buruşuk gömlek” hikâyesini de firma yetkililerine aktarır. Firma Yücel’i işe alır ama
yaptığı buluşla daha çok ilgilenir. Yücel’e bu yaptığı buluşa patent almayı, patenti de kendilerine
satmasını önerir. Buluşu tescil ettiren (patent alan) firma nakit sıkışıklığı içinde olduğundan bir
bankaya kredi için müracaat eder ve patenti teminat olarak göstermeyi teklif eder. Patent önemli bir
değer olduğu için banka patenti teminat olarak kabul eder. Sonrasında firma borcunu ödeyemediği
için patent bankaya kalır. Banka bir süre sonra patenti satışa çıkarır. Patenti büyük bir ütü ve küçük
ev eşyası üreticisi bir şirket satın alır. Böylece demiri sıcak hava ile ısıtma tekniği ütünün
Bu bilgiler, etkinliklerin gerçekleştirilmesi sırasında sınıfın ve
çevrenin genel durumu dikkate alınarak
öğretmenler tarafından sınıfa aktarılır.
Uygulama süresi ve zamanı
öğretmenler tarafından belirlenir.
Kılavuzda verilmeyen
tasarım ve buluş hikâyeleri zümre öğretmenlerince derlenerek ve tutanakla
okul idaresine bildirildikten sonra sınıfta anlatılabilir.
Bu amaçla düzenlenmiş yasal düzenlemelere uyulur.
Öğrenciler bu bilgileri
öğrenilmesinden sorumlu tutulamaz. Öğrencilerin
çalışmalarına yol göstermesi hedeflenir.
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
260
bulunmadığı, pratik bir çözüm bulmanın zorunlu olduğu her yerde kullanılmaya başlanmıştır. Saç
kurutma makinesinin yanında eşantiyon olarak bu ürünü veren firma satışlarını dünya çapında %50
artırmıştır.
Yaşanmış bu hikâye buluşun genellikle acil ve önemli bir ihtiyaçtan çıktığını, buluşların basit
ama etkili çözüm üretmek olduğunu açıkça ortaya koyar. Buluşlar zannedildiği gibi her zaman uzun
ve pahalı araştırmalar sonucu ortaya çıkmaz. Acil bir ihtiyaç hisseden yaratıcı her insanın
bulunduğu yerde buluş yapma potansiyeli mevcuttur.
Birant Esinoğlu Kaynak:(http://www.ekometre.com/get_article.asp?article_id=805)
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
261
PİLİN İCADI
Hazırlayan: Doç. Dr. Yavuz Unat
Günümüzde kullanılan en önemli araçlardan biri olan pil,
1800 yılında tesadüf sonucu bulunmuştur. Elektriğe ilişkin
bilgiler, M. Ö. 600 yıllarına kadar gitmekle birlikte bilimsel olarak
ilk defa 17. yüzyılda ele alınmıştır. Ancak 19. yüzyıla kadar
bilinen elektrik türü, bir kumaşa sürterek elde edilen ya da
yıldırım elektriği olarak bilinen statik elektriktir. 19. yüzyılda buna
elektrik akımı eklenmiş ve sürekli elektrik akımını mümkün kılan
pil icat edilmiştir. Elektriğin bu dalındaki çalışmaları başlatan kişi,
ünlü kurbağa deneyi ile tanınan Luigi Galvani (1737–1798)’dir
1780 yılında yaptığı deneylerin
sonuçlarını 1791’de açıklayan Galvani,
"hayvansal elektrik" teorisini ortaya attı. Bu
teorisini, rastlantı sonucu ölü bir kurbağanın
bacağındaki sinirlerin neşter ile kesildiğinde
kasıldığını gözleyerek oluşturmuştu. Buna
göre, canlıları oluşturan hücreler elektrik
içermekteydi.
Luigi Galvani
Galvani’nin ölü kurbağa deneyleri
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
262
1793'de Galvani'nin deneylerine devam eden Alessandra Volta (1745–1827) kurbağa bacağı kasılmalarının farklı iki metalden kaynaklandığını bulur. Bacağın uyarılması, birbirine benzemeyen iki farklı metalden ve hücrelerin sıvı içermesinden kaynaklanıyordu. O hâlde elektrik elde edebilmek için iki farklı metale ve sıvıya ihtiyaç olmalıydı. Bundan yararlanarak bakır ve çinko madenleri alarak aralarına tuzlu suya batırılmış süngerler yerleştiren Volta, elektrik akımını elde etmeyi başardı. Böylece Volta Pili adı verilen pili buldu (1800).
Böylece Volta, Galvani'nin biyolojik deneylerinin sonucu olan Hayvansal Elektirk Teorisi’ni ortadan kaldırdı. Galvani’nin deneyleri bilim tarihinin en ilginç olaylarından birisidir. Galvani ve Volta arkadaştılar ve Galvani asla Volta’ya kuramını ortadan kaldırdığı için kin duymadı. Volta da Galvani’nin deneylerinin güzel ve şaşırtıcı deneyler olduğunu yazmaktaydı. Çalışmalarından ötürü Napolyon onu ödüllendirdi ve Avusturya İmparatoru, onu Padua Üniversitesinde Felsefe Fakültesi Başkanlığına getirdi. Ölümünden 54 yıl sonra 1881’de Volt adı, elektrik gücü birimi olarak onun anısına ithafen kullanılmaya başlandı.
Alessandro Volta
Volta Pili
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
263
ÇEVİRMEN
İlk kez Japonya’ya geliyordu ve çok heyecanlıydı. Bilimsel bir toplantı için gelmişti.
Teknolojinin en hızlı geliştiği ve değiştiği bir ülkede bulunmaktan mutluluk duymuştu. İklim
farklılığını hissetmemesi elinde değildi.
Uçak rötarlı olarak havaalanına inmişti. Saatine baktığında toplantının başlamasına az bir
zaman kaldığını gördü. Havaalanından toplantının yapılacağı yere en kısa sürede nasıl gideceğini
düşündü. Hemen bir taksiye binerek gitmek istediği yeri söyledi. Fakat taksi yerinden hareket
etmemişti. İsteğini tekrarladığında şoförle farklı dili konuştuklarını ve bir türlü anlaşamadığını
gördü. Acilen yola çıktığı için toplantı davetiyesini unutmuştu ve toplantı salonunun yerini bir türlü
taksiciye aktaramamıştı. Yetişemeyeceğini düşünerek acilen bir çözüm bulması gerektiğini
düşündü. Taksiyi değiştirdi fakat bir türlü aynı dili konuşabileceği taksiciyi bulamamıştı. İnsanlarla
çok çabuk iletişim kuruyordu fakat iletişim kuracağı insanlarla aynı dili konuşamıyordu.
Keşke dedi yanımda bir sözlüğüm olsaydı. Araştırmacıydı ve yıl içerisinde sürekli değişik
ülkelere seyahat ediyordu. Her ülke için bir sözlük bulundurmak içinden geçti. Elektronik bir
sözlüğün iş göreceğini düşündü fakat bunun çok zaman alacağını düşündü ve bundan da vazgeçti.
Toplantıya az bir zaman kalmıştı ve hızlı bir çözüm bulmalıydı. Hemen telefonu aklına geldi.
Üniversiteden Japon arkadaşını aradı ve durumunu kısaca özetledi. Telefonla Japon arkadaşı ile
taksi şoförünün konuşmasını sağlayarak sorunu çözmeyi başarmıştı.
Yaşadığı olayın herkesin başına gelebilecek bir sorun olduğunu düşünerek değişik
çözümler aklından geçti. Toplantıda karşılaştığı sorunu kısaca aktardı ve aklına gelen ilginç bir
Ekler “Tasarım ve Buluş Hikâyeleri”
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
264
buluş düşüncesini herkesle paylaştı. Öyle bir şey yapalım ki konuşulanları hızlı bir şekilde istenilen
dile çevirsin ve yaptığı çeviriyi seslendirsin. Aynı zamanda havaalanı, tren garı, trafik vb yerlerdeki
işaretleri hemen tanıyarak ne anlama geldiğini söylesin. Toplantıya katılanlar arasında yer alan bir
bilgisayar şirketinin temsilcisi bu buluş düşüncesi ile ilgilenerek bunu hayata geçirmek istediklerini
belirtti. Birkaç ay içerisinde bir bilgisayar programı yazarak bununla uyumlu çalışacak bir cihazı
geliştirdiler. Bütün dünyada yoğun bir ilgi gören cihazın patentini alarak satışa çıkardılar. Cihazın
geliştirilmesi ve değişik inovasyonları bütün dünyanın birbirini anlamasında büyük katkı sağladı.
İsmail Haritaoğlu’nun yapmış olduğu infoskop adlı buluşundan esinlenilerek yazılmıştır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
265
“Bilim İnsanlarının Biyografisi”
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
266
ATATÜRK’ÜN BİLİM VE TEKNİK ANLAYIŞI
Atatürk’ün eğitime verdiği önem yanında asıl dikkati çeken özellik, eğitimin ekonomik
kalkınmaya olan olumlu ve vazgeçilmez etkisini ısrarla belirtmesidir. Alt yapı ve eğitimin ekonomik
kalkınmadaki temel rolleri için halkın da özlem ve isteğini katarak şöyle der: "Halk ve köylüler, beni
her yerde şu iki sözle uyardılar: Yol ve okul." (1924).
Az gelişmiş ülkeleri niteleyen temel göstergelerden biri de eğitim eksikliği ve okuma-yazma
bilenlerin toplam nüfustaki oranının düşüklüğüdür. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde bu oranın
yükseldiği, hatta yüzde yüze vardığı görülmektedir. Ekonomik kalkınma ile eğitim arasındaki ilişki
açık ve kesindir. Kendi yüksek kişiliğinin uyandıracağı etkiyi düşünerek, çevresindekilere, eğitime
verdiği önemi göstermek için, kişisel bir özlem biçiminde zaman zaman şunları söyler: "Eğer
Cumhurbaşkanı olmasam, Millî Eğitim Bakanı almak isterdim."
Eğitimden beklenen nedir? "Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, onurlu, yüksek bir
topluluk biçiminde yaşatır ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa götürür." Çünkü: "Eğitimde hızla
yüksek bir düzeye çıkacak bir ulusun yaşam savaşımında maddi ve manevi bütün güçlerinin
artacağı kesindir." (1928). Ulusun kalkınmasında bu denli önem taşıyan eğitimin temel nitelikleri
nasıl olmalıdır? Eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu
ancak bu yolla olur. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can ve tek düşünce olarak özlü bir
program üzerinde çalışması gerekir. Bence bu programın özlü noktaları ikidir:
1. Sosyal hayatımızın gereksinmesine uygun olması,
2. Yüzyılın gereklerine uyması (1922).
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler
yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
267
Bu ilkelerin daima canlı tutulmasını isteyen ve bunun, üniversitelerin ve yüksek okulların
başlıca görevleri olduğunu belirten Atatürk, yukarıda belirtilen ve iki ana temel noktaya
dayandırdığı eğitimin yöntem ve içeriğini da açıklar: Bir yandan bilgisizliği ortadan kaldırmaya
uğraşırken bir yandan da ülke çocuğunu toplumsal ve iktisadi yaşamda eylemli biçimde etkili ve
verimli kılabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri uygulamalı bir biçimde vermek yolu, eğitimimizin
temelini oluşturmalıdır. Ortaöğretimde de eğitim ve öğretim yolunun çalışmalı ve uygulamalı olması
kesin bir koşuldur. Kadınlarımızın da benzer öğretim derecesinden geçerek yetişmelerine önem
verilecektir (1922) .
Eğitimin uygulamalı olması ve eğitim gören kız ve erkeklerin beceri sahibi kılınması daima
ön plandadır: Erkek ve kız çocuklarımızın aynı biçimde bütün öğretim derecelerindeki eğitim ve
öğretimlerinin çalışmalı olması önemlidir. Ülke evladı, her öğretim derecesinde ekonomik hayatta
etken, etkili ve başarılı olacak biçimde donatılmalıdır (1924).
Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu
kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil
yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı
Türkiye idealinin belkemiğidir.
Kaynaklar:
http://www.tsk.mil.tr/anitkabir/atasoz.htm
http://www.kultur.gov.tr
Bu bilgiler, etkinliklerin gerçekleştirilmesi sırasında
sınıfın ve çevrenin genel durumu dikkate alınarak öğretmenler tarafından
sınıfa aktarılır.
Uygulama süresi ve zamanı öğretmenler tarafından
belirlenir.
Kılavuzda verilmeyen bilim insanlarının biyografileri zümre öğretmenlerince
derlenerek ve tutanakla okul idaresine bildirildikten sonra
sınıfta anlatılabilir. Bu amaçla düzenlenmiş yasal
düzenlemelere uyulur.
Bu çalışmada kullanılacak bilim insanlarını belirlemede
bilim tarihine katkıları ve yürürlükteki yasal süreçler
dikkate alınır
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
268
CEZERİ Hazırlayan: Doç. Dr. Yavuz Unat
Ünlü mucitlerden biri olan Cezeri Türk’tür. Doğum ve ölüm tarihlerini bilmiyoruz. 12. yüzyılda
Diyarbakır’da yaşamıştır. Artuklu Sultanı Sukman bin Artuk’tan ilgi ve destek görmüş ve 1181
yılından itibaren Artuklulara hizmet etmiştir.
Cezeri, bilim ve teknoloji tarihinde yaptığı olağanüstü buluşlarla ve otomatlarla tanınmaktadır.
Bu konuda yazmış olduğu Makine Yapımında Yararlı Bilgiler ve Uygulamalar adlı eseri bu alanda
yazılmış en ünlü ve en mükemmel kitaptır. Bu kitabın giriş bölümünde kitabı kaleme alış nedenini
şöyle anlatır: "Bir gün Sultanın huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim... Ne
düşündüğümü anladı… Bana şöyle dedi, 'eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma
getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim
için icat ettiğin bu araçları bir araya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri
kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum. Onun önerilerini kabul ettim… Gerekli çalışmayı yapmak
üzere gücümü topladım ve bu kitabı kaleme aldım."
Cezeri, kitabında 50 aracın ayrıntılı tasarımını verir. Bu araçların 6'sı su saati, 4'ü mumlu
saat, 6'sı ibrik, 7'si eğlence amaçlı kullanılan çeşitli otomatlar, 3'ü abdest almak için kullanılan
otomat, 4'si kan alma teknesi, 6'sı fıskiye, 4'ü kendinden ses çıkaran araç, 5'i suyu yukarı çıkartan
araç, 2'si kilit, 1'i açıölçer, 1'i kayık su saati ve Amid kentinin kapısıdır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
269
Bu araçlar hava, boşluk ve denge prensipleri ile
çalışıyordu. Hava ve atmosferin özellikleri çok
eskiden beri insanların ilgisini çekmiş ve yapılan
çalışmalar sonucunda ulaşılan kuramsal bilgiler
sayesinde olağanüstü araçlar üretilmiştir. Mekanik
araçların inşasında hava ve boşluk kadar, denge de
temel prensiplerden birini oluşturmuştur. Bu
prensipler M.Ö. 3. yüzyıldan beri bilinmekteydi. Yunan Dünyası’nda hava, boşluk ve denge
prensipleri üzerine Ctesibios (M.Ö. 3. yüzyıl), Philon (M.Ö. 2. yüzyıl) ve Heron (M.Ö. 1. yüzyıl)
tarafından çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar sonucunda da çeşitli araçlar geliştirilmiştir.
Bunların arasında Archimedes (M.Ö. 287–212)’i de saymak gerekir. Ancak Cezeri sayesinde hava,
boşluk ve denge konusuna ilişkin kuramsal ve pratik bilgiler doruk noktasına ulaşmıştır. O bu
araçları geliştirmekle kalmadı, bu araçlarda kullanılan özel parçaları da çok daha dakik ve hassas
hâle getirdi. Örneğin; bu tip araçlarda kullanılmak üzere çok hassas kefeler hazırladı. Cezeri'nin
yaptığı kefe, ortası geniş, kenarlarına doğru darlaşan, bir yarım kayık kap şeklindeydi. Alt kenarı
yakınına açılmış iki delikten bir mil geçiyor ve kefe bu milin üzerinde hareket ediyordu. Kefenin
arkası, su ile doldurulduğunda dengede kalacak biçimde ağırlaştırılmıştı. Eğer kaba kapasitesinden
bir damla daha fazla su ilave edilirse ucu öne doğru eğiliyor ve boşaldıktan sonra denge konumuna
geliyordu. Bu derece hassas kefeleri ilk defa Cezeri yapmıştır.
Cezeri’nin yaptığı araçlar arasında, Fil Su Saati, Tavus Kuşlu İbrik, Mumlu Saatler, Abdest
Almak İçin Otomatlar, Fıskiyeler, Suyu Yukarı çıkaran araçlar bulunmaktadır.
Cezeri’nin geliştirdiği kefe
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
270
Tavus Kuşlu İbrik
Tavusun boynu baş hizasından yük-
selmektedir ve kuyruğu kapalıdır.
İbrik abdest almak için
kullanılmaktadır. Görevli kişi tavusun
kuyruğundaki kapaktan suyu tavusun
içine boşaltır. Kuyruğun üst kısmında
yer alan yuvarlak çıkıntı çekildiğinde
tavusun gagasından abdest almak için
yeterli miktarda su boşalır.
Suyu Yukarı Çıkarmak İçin İnşa Edilen Bir Araç
Araç kuyunun veya gölün içine yerleştirilen bir
bina biçimindedir. Yukarıdaki hayvan
döndüğünde çarklar hareket eder ve bu
hareketle kaşık suya girerek bir miktar suyu
yukarı kaldırır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
271
Fil Su Saati
Cezeri'nin en ünlü aracıdır; bir fil
şeklindedir. Filin ortasında oturan adamın
kalemi yarım saatte 7,5 dereceye gelince
yukarıda bulunan bir kuş öter. Balkonda
oturan adam sağ tarafındaki şahinin ga-
gasından elini kaldırır, sol elini sol tarafındaki
şahinin gagası üstüne koyar. Sağındaki
şahinin gagasından, sağdaki yılanın ağzına bir
top düşer, yılan topu filin sağ omzundaki
vazoya bırakır, filin seyisi balta ile filin
başına hamlede bulunur, sopalı sol elini
kaldırır ve filin başına vurur. Top filin
göğsünden çıkar, karnında asılı bir çan üze-
rine düşerek ses çıkarır, böylece yarım
saatin geçtiği anlaşılır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
272
Abdest Almak İçin Kullanılan
Tavus Kuşlu Leğen
Araç, bir kaide üzerine oturtulmuş bir
leğen, leğenin zemininden yükselen dört
sütun ve bu sütunlar üzerinde de tavus
kuşunu taşıyan iki kapılı bir hisardan
oluşmuştur. Tavusun boynu yay gibi
uzanmış ve gagası leğene doğrudur.
Kuyruğu ise diktir. Tavusun gagasından
su akar. Bu anda kapılardan biri açılır
ve elinde sabun kavanozu tutan bir
çocuk çıkar. Su akışı durduğunda diğer
kapı açılır ve buradan da elinde havlu
tutan bir çocuk çıkar. Mumlu Saat
İki Şamandıralı Fıskiye
Araç, suyun sağlandığı bir depo ile bir
havuz içinde yer alan bir fıskiyeden oluşur.
Fıskiye suyu on beş dakika süre ile bir yay
gibi ve sonra bir çiçek gibi fışkırtır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
273
Kaynak
Cezeri, el-Câmi beyne’l-İlm ve’l-Amel en-Nâfi Fî Sınaâti’l-Hiyel, (Makine Yapımında Yararlı
Bilgiler ve Uygulamalar) Çeviri, İnceleme ve Teknik Açıklamalar: Sevim Tekeli, Melek Dosay ve
Yavuz Unat, Türk Tarih Kurumu, 2002.
Mumlu Saat
Araç, üzerinde pirinç kılıfı olan bir şamdandır.
Kılıfın dibinde bir tünek üzerinde, sırtı ve
kafasının arkası kılıfa bitişik olan bir şahin
vardır. Şahinin sağında, şamdanın kaidesi
üzerindeki kürsüde, elinde kalem tutan bir kâtip
yer alır. Mum yakılır. Kâtibin kaleminin ucu ilk
işaretin karşısına gelinceye kadar hareket eder.
Kalem on beş derecenin sonuna ulaştığında
şahinin gagasından şamdanın kaidesine bir top
düşer. Bu durumda bir saatin geçmiş olduğu
anlaşılır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
274
FARABİ
(870-950)
Hazırlayan: Doç. Dr. Yavuz Unat
Farabi, 870 yılında Türkistan'da Farab'da doğdu. Hayatı
hakkında ayrıntılı bilgi pek yoktur. İlk öğrenimini doğduğu
yerde yaptı. Gençliğinde Türkistan'dan göç ederek bir süre
İran’da dolaştı. Daha sonra o zamanın ilim ve sanat merkezi
olan Bağdat'a gelerek yüksek öğrenimini burada tamamladı.
Burada Farsça, Arapça, Latince ve Yunanca öğrendi. Çağının
ünlü bilginlerinden Mantık, Dilbilgisi dersleri aldı. Daha sonra
felsefe eğitimi aldı. Mantık bilgisini ilerletti ve eski Yunan
filozoflarından Aristoteles (M.Ö. 384–322) üzerindeki
çalışmalara başladı. Bağdat'a döndükten bir süre sonra Mısır'a
gitti. 941 yılında Mısır'dan Halep'e gelerek Emir SeyfüddevIe
Hemedani'nin sarayında bulundu. Zamanının devlet
adamlarından saygı gördü. Alçak gönüllü bir hayat süren
Farabi, Emir'in teklif ettiği yüksek maaşı kabul etmeyerek küçük bir ücretle yaşamayı yeğledi. Mısır'
da kaldığı süre içerisinde Türk kıyafeti ile dolaşır ve Türkçe konuşurmuş. Farabi, 950 yılında
Şam'da öldü ve Babüssagir'e gömüldü.
Batı kaynaklarında adı Alpharbius ya da Alphartabi olarak geçen Farabi, Aristoteles’in bütün
eserlerini açıkladığı ve incelediği için Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) lakabıyla tanınır.
Farabi
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
275
Felsefenin Müslümanlar arasında tanınmasında ve benimsenmesinde büyük görevler yapmış
olan Türk filozoflar ve siyaset bilimcilerinden Farabi'nin fizik konusunda dikkatleri çeken önemli bir
çalışması vardır. Bu eser Boşluk Üzerine adıyla tanınır. Farabi'nin bu yapıtı incelendiğinde, diğer
Aristotelesçiler gibi, boşluğu kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Farabi’ye göre, eğer bir tas, içi su dolu olan bir kaba, ağzı aşağıya gelecek biçimde
batırılacak olursa, tasın içine hiç su girmediği görülür. Çünkü hava bir cisimdir ve kabın tamamını
doldurur ve suyun içeri girmesini engeller. Buna karşılık eğer, bir şişe ağzından bir miktar hava
emildikten sonra suya batırılacak olursa, suyun şişenin içinde yükseldiği görülür. Öyleyse doğada
boşluk yoktur.
Ancak, Farabi'ye göre suyun şişe içerisinde yukarıya doğru yükselmesini Aristoteles fiziği ile
açıklamak olanaklı değildir. Çünkü Aristoteles suyun hareketinin doğal olarak aşağıya doğru olması
gerektiğini söylemiştir. Boşluk da olanaksız olduğuna göre, bu olgu nasıl açıklanacaktır? Bu
durumda Aristoteles fiziğinin yetersizliğine dikkat çeken Farabi, hem boşluğun varlığını kabul
etmeyen hem de bu olguyu açıklayabilen yeni bir varsayım oluşturmaya çalışmıştır. Bunun için iki
ilke kabul eder:
1. Hava esnektir ve bulunduğu mekânın tamamını doldurur; yani bir kapta bulunan havanın
yarısını tahliye edersek, geriye kalan hava yine kabın her tarafını dolduracaktır. Bunun için kapta
hiç bir zaman boşluk oluşmaz.
2. Hava ve su arasında bir komşuluk ilişkisi vardır ve nerede hava biterse orada su başlar.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
276
Farabi, işte bu iki ilkenin ışığı altında, suyun şişenin içinde yükselmesinin, boşluğu doldurmak
istemesi nedeniyle değil, kap içindeki havanın doğal hacmine dönmesi sırasında, hava ile su
arasındaki komşuluk ilişkisi yüzünden, suyu da beraberinde götürmesi nedeniyle oluştuğunu
bildirmektedir.
Yapmış olduğu bu açıklama ile Farabi, Aristoteles fiziğini eleştirerek düzeltmeye çalışmıştır.
Farabi'nin açıklamaları, sonradan Batı’da Roger Bacon (yaklaşık 1220–1292) tarafından doğadaki
bütün nesneler birbirinin devamıdır ve doğa boşluktan sakınır biçimine dönüştürülerek
genelleştirilecektir.
Kaynaklar
Aydın Sayılı ve Necati Lugal, Ebû Nasri’l-Fârâbî’nin Halâ Üzerine Makalesi, Fârâbî’s Article
on Vacuum, Ankara 1951.
Bilim Tarihine Giriş, Sevim Tekeli, Esin Kâhya, Melek Dosay, Remzi Demir, Hüseyin Gazi
Topdemir, Yavuz Unat ve Ayten Aydın Koç, Üçüncü Baskı, Nobel, Ankara 2001.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
277
MİMAR SİNAN
Hazırlayan : Doç. Dr. Yavuz Unat
Mimarlık tarihinin en büyük mimarlarından birisidir. Koca
Sinan olarak tanınan Mimar Sinan 1489’da Kayseri’nin Gesi
bucağının Ağırnas köyünde doğdu. Çocukluğu ve ilk gençliği II.
Beyazıt (1481–1512), gençliği I. Selim (1512–1520), olgunluğu
Kanunî (1520–1566), II. Selim (1566–1574) ve III. Murat (1574–
1595) dönemlerinde geçti ve 1588’de 99 yaşında öldü.
1512 yılında devşirme olarak alınan Mimar Sinan, İbrahim
Paşa Sarayı’nda dülgerlik eğitimi aldı ve ustaların yanında yapı
işlerinde çalıştı. 1514’te Yavuz ile İran seferine katıldı; 1516–17
tarihlerinde Mısır seferinde bulundu. 1520 yılında da Yeniçeri oldu.
Sinan, katıldığı her iki seferde de köprü kurmak, kale onarmak gibi
işlerde görev aldı.
1520 yılından sonra Yeniçeri sıfatına sahip olarak Kanuni ile seferlere katıldı. 1522’de
Rodos ve Belgrat, 1526 yılında Mohaç, 1535’te Korfu ve İran, 1537’de Balia ve 1538’de
Karaboğdan seferlerine katıldı. 1535 İran seferi Sinan için bir dönüm noktasıydı. Bu seferde
içlerine top yerleştirdiği kalyonlar, kalenin ele geçirilmesinde büyük yarar sağlamıştı. Bundan
dolayı kendisine Haseki unvanı verildi.
Mimar Sinan
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
278
Karaboğdan seferinden sonra da seferlerde gösterdiği yararlılıktan dolayı önce mimarlığa,
1538’de de devletin ve sultanların bütün yapı ve inşaat işleri ve bayındırlığından sorumlu baş
mimarlığa getirildi. Bu görevle Mimar Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darülkura (Kuran
okumayı ihtisas derecesinde öğreten okul), 22 türbe, 17 imaret, 3 sağlık yurdu, 7 su yolu, 8 köprü,
16 kervansaray, 33 saray, 6 mahzen, 32 hamam yaptı. Değişik kaynaklar bu büyük mimarın
300’den fazla yapıya imza attığını kaydetmektedir.
İlk önemli çalışması, 1538’de yaptığı İstanbul, Eyüp’te bulunan Ayaz Paşa Türbesi ve
1539’da yaptığı Haseki Camii’dir. İlk büyük çalışması ise kendisinin “çıraklık eserim” dediği ve
1543’te Kanuni Sultan Süleyman’ın 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet’in anısına yaptırdığı
Şehzade Camii’dir (1548). Bundan altı yıl sonra tam altmış yaşındayken bu kez “kalfalık eserim”
dediği Süleymaniye’nin yapımına başladı. Sanatının zirvesine ulaştığı ve kendisinin “ustalık
eserim” dediği Edirne Selimiye Camii’ne ise 1569 yılında yani tam 80 yaşındayken başladı ve 86
yaşında tamamladı. Sinan, Selimiye’yi yapmadan önce burada uyguladığı planı önce 1560 yılında
İstanbul Tahtakale’de yaptığı Rüstem Paşa Camii’nde denemişti. Bir kubbe üstadı, toplu mekân
yaratıcısı Sinan, 1588’de İstanbul’da öldü. Süleymaniye Camii’nin yanında Şeyhül İslâm Kapısı
(Bab-ı Meşihat), Dökmecilere giden yolun birleştiği yerdeki türbede gömülüdür. Bu türbenin
kitabesinde yer alan “Geçti bu demde cihanda Pir-i Mimaran Sinân” ifadesi şair ve nakkaş Sâî
Mustafa tarafından yazılmıştır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
279
Selimiye Cami
Sinan, Kanuni'den sonra II Selim için de Edirne'de, Selimiye
Camisi ve külliyesini inşa etti. Sinan’a göre Süleymaniye
kalfalığında, Selimiye ise ustalığında yapılmıştır. İki eser de
dünya mimari anıtları arasında yer alırlar. Michel Ancelo'nun
Roma'daki St. Piere Kilisesi ile Selimiye, mimarlık tarihinde,
birbirlerine karşı ayrı ayrı üstünlükleri olan, fakat
birbirlerinden üstün olmayan iki eser olarak anılır.
Şehzade Cami
Yeni mekân arayışını sürdüren Sinan bu denemelerini asıl
çıraklık eserim dediği Şehzade Camii’nde taçlandırarak
sekizgen biçiminde dört kalın paye üzerine 19 metre çapında
bir orta kubbe ve dört yarım kubbeden ibaret büyük camii ile
merkezi kubbe yapısını gerçekleştirmiştir. Yarım kubbeler de
yanlardan ikişer yuvarlak çeyrek kubbe ile genişletilmiştir ki,
bu yapı biçimi Osmanlı mimarisinde ilk defa kullanılmaktadır.
Bu yapı biçimini daha sonra yaptığı bütün camilerde kullanmış
olan Sinan, bu çalışmasıyla o güne kadar batı ve doğu
yönlerinde kubbe örtüsü dışında kalan kısımları da aynı çatı
altında almayı başarmıştır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
280
Mihrimah Sultan Çeşmesi
Su yolları ve su çarkları da yapan Sinan’ın anlattığına göre bir gün Kanuni Sultan
Süleyman, İskender Çelebi bahçesini gezerken, yolu Rüstem Paşa Sultanı Mihrimah
Sultan bahçesine düşer. Bahçedeki sebzelerin solgun olduğunu görünce bağcıya “Bu
bahçenin sebzeleri niye diğer bahçenin sebzeleri gibi taze değil?” diye sorar. Bostancı da
“Padişahım bu bostanda su olmadığından sebzeler solmakta ve iyi yetişmemektedir.” diye
cevap verir. Bunun üzerine padişah “Bahçenin bir köşesine bir su dolabı yapsınlar, mimarı
çağırsınlar bunun mümkün olup olamayacağına baksın”, diye yanındakileri uyarır ve Mimar
Sinan’ı çağırırlar. Mimar Sinan, “Saâdetlü padişahım güzel söylemişler. Bu yerde dolap
yapmak mümkündür. Ancak dolabın üstü bağın gayet üstünde olmalıdır ki, su her yere
akabilsin. Eğer padişahımın buyurduğu yere yapılırsa, bazı yerlere su çıkmaz.” der. Bunun
üzerine padişah Sinan’a “Su yüksekte olur mu?” diye sorar. Sinan ise “Evet padişahım,
pınarlar çoğunlukla dağların başında olur.” diye cevap verir. Padişah biraz üzülür, ancak
Sinan’ın haklı olduğuna kanaat getirir. Daha sonra Sinan dolabın yerini açtırmaya başlar.
Bir adam boyu kadar zemini kazdıklarında, eskiden dolap kuyusu olan, kargır dolap
kalıntısına rast gelir. Dolap harap durumda olmasına rağmen, kuyunun suyu taşlar arasında
hâlâ gözükmektedir. Buna çok sevinen Sinan, durumu derhal padişaha bildirir. Haberi alan
padişah bağa gelir. Dönen su dolabını ve safa bahşeden suyun bağın altında ve üstünde
aktığını görünce üzerindeki kaftanı çıkarıp Mimar Sinan’a giydirir.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan
tarafından yapılan Mihrimah Sultan Çeşmesi
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
281
Kaynaklar Afet İnan, Mimar Koca Sinan, Ankara 1968. Rıfkı Melûl Meriç, Mimar Sinan, Hayatı, Eserleri, Ankara 1965.
Suut Kemal Yetkin, Türk Mimarisi, Ankara 1970.
Süleymaniye Cami
Süleymaniye Cami
Kanuni, büyük bir padişah olarak muhteşem bir külliye yaptırmak hevesindeydi.
Bunun mümkün olup olmadığını Sinan'dan sordu. Sinan, "Devletinizde her şey
mümkündür." dedi. Sinan, Ayasofya'nın kubbesinden daha büyük ve daha estetik
bir kubbeyi, caminin üstüne kondurmak istiyordu. Çekemeyenler, Sinan'ın
düşmanları harekete geçtiler. Bunların başında Sadrazam Rüstem Paşa da vardı.
Bunlar, bu kadar büyük bir kubbenin tutturulmayacağını ve Sinan'ın bu yüzden
inşaatı bitirmeyi geciktirdiğini söylüyorlardı. Kanuni bir gün camiye geldi ve
inşaatın ne zaman biteceğini sordu. Sinan, "iki ay içinde" dedi. Çevresindekiler,
bu kadar kısa bir zamanda inşaatın tamamlanamayacağını söyleyerek Sinan'ı
uyarmak istediler. Fakat o fikrinde direndi ve iki ay sonunda caminin
anahtarlarını hükümdara götürdü.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
282
PROF. DR. BEHRAM KURŞUNOĞLU
Çaykara Soğanlı köyü 1922 doğumlu olan Prof. Kurşunoğlu 'Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi'
adıyla bir teori ortaya atmış ve bu teorisiyle bilim dünyasında adından söz ettirmiştir.
Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU, Ankara Üniversitesindeki eğitimini tamamladıktan sonra,
ABD'ye yerleşmiş ve eğitimine burada devam etmiştir. Miami Üniversitesi Teorik Fizik Araştırma
Merkezini ve Global Foundation adlı enstitüyü kuran Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU, Kuantum
Fiziği konusunda yaptığı araştırmalarla özellikle "Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisini" ortaya atan kişi
olarak bütün dünyaca tanınıyordu. Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU, birçok tanınmış bilim
adamının yetişmesini sağlamıştır.
Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun Kurucu üyesi olup
1950'li yıllarda Atom Enerjisi alanında çalışmalarını Türkiye'de sürdürmüştür. Aynı zamanda Genel
Kurmay Başkanlığına danışmanlık yapmış, bir dönem Birleşmiş Milletler Bilim Komisyonunda
çalışmıştır.
Atom bombasının babası sayılan Oppenhelmer ve hidrojen bombasını bulan Edwvard
Teller ve yaşayan en büyük fizikçi Dirac, KURŞUNOĞLU’nun en yakın arkadaşları arasında yer
alıyordu. Daha gençliğindeyken ünlü fizikçi Einstein'le irtibata geçti. Cambridge Üniversitesinde
doktorasını yaparken Einstein'le ilmi konular ve çeşitli teoriler üzerinde mektuplaştı. Uzun uzun fikir
alışverişinde bulundu. 1953 yılında araştırmalar yapmak üzere Amerika'ya Cornell Üniversitesine
gitti. Einstein'in daveti üzerine evine gitti. Orada Einstein'le aralıksız 4 saat görüştü. O anda
Kurşunoğlu 31, Einstein de 74 yaşlarındaydı.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
283
Bu görüşmeler esnasında Prof. Kurşunoğlu yeni teorisini ortaya attı. Einstein'in teorisine
karşılık kendi teorisinin doğruluğunu savundu. Einstein derin bir düşünceden sonra :
”İkimizden biri muhtemelen doğru. Senin teorin benimkinden daha kapsamlı. Fakat zaman gösterecek.” dedi.
Behram KURŞUNOĞLU & Einstein
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
284
Albert EINSTEIN
İnsanlık tarihinin en yaratıcı zekâlarından olduğu daha sağlığında kabul edilen Alman asıllı
ABD’li fizikçi.
Einstein eğitim hayatına oldukça sıkıntılı bir şekilde başlamıştır. İlk ve orta öğrenimini
Münih'te tamamlar. Ama bu Einstein için pek kolay olmaz. Bunda konuşamamaktaki yenemediği
güçlükleri kadar okuldaki öğretim sistemine alışamaması etkili olmuştur. Babasını, iş hayatından
dolayı Kuzey İtalya'ya göç ettiler.
Einstein da Münih'teki okulu bırakarak ailesinin yanına gider. Einstein daha sonra İsviçre
Federal Politeknik okuluna girmeye karar verir. Fakat giriş sınavını veremedi. İsviçre liselerinin
birinde bir yıl eğitim gördükten sonra sınavı kazanarak Enstitüye girmeyi başarır. Einstein
Enstitüden matematik öğretmenliği diplomasıyla mezun oldu. Mezuniyetinden sonra iş bulmakta
zorlanır, özel fizik dersleri verir. 1902'de Bern Patent Dairesi'nde iş bulur.
Patent ofisindeki bu iş Einstein için çok uygundu. Gönderilen buluşları inceliyor, merak ettiği
konuları araştırıyor ve diğer zamanlarında fizikteki eksiklerini tamamlıyordu. 1905'e kadar
istatistiksel hareket ve ısı dinamiği konularında makaleler hazırladı.
İlk çalışması fotoelektrik olayını açıklıyordu. Einstein bu makalesinde; bir metal yüzeyine
gelen ışık demetinin bu yüzeyden elektron koparacağına değiniyor, ayrıca ışığın ilerde foton adı
verilecek olan tözün parçacık niteliği gösteriyordu. İkinci makalede Brown Hareketi olarak bilinen
çiçek tozu gibi çok küçük parçacıkların sıvı içinde bulunan moleküller tarafından bir titreşme
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
285
hareketine tabi tutulmasını açıklıyordu. Bu makale maddenin atomik yapısı hakkındaki son
kuşkuları da ortadan kaldırmıştır.
Einstein "Devinen Cisimlerin Dinamiği Üzerine" adlı makalesinde Özel Görelilik Kuramı da
yer almaktadır. Özel görelilik ise fizik ve filozofinin değişmesine neden olmuştur. Einstein
etrafımızdaki uzaydaki olayları derin ve çocuksu bir yaklaşımla, farklı bir şekilde anlamamızı
sağladı. Açıklamaları Newton'unkinden daha doğru ve daha deneyseldi.
Einstein 1916 yılında genel görelilik kuramını yayınladı. Bu makalesi ile fiziğin bütün
prensiplerini ve yasaklarını değiştirdi. Buna karşı çıkanlara ise kendisinin ifadesiyle "keçi inadıyla"
kuramının doğru olduğunu söylüyor ve bazı deneyler öneriyordu. Yapılan deneylerin sonuçları
Einstein'ı destekliyordu. Kuramın doğrulanması ile Einstein'ın ünü bütün dünyayı sarmıştır.
Dünyanın çeşitli yerlerinden davetler alıyor, gazeteciler onunla röportaj için yarışıyorlardı. Ama o
zamanlarda göreliliğin matematiğini tam olarak anlayanların sayısı çok azdı.
20. Yüzyılın başlarında geliştirdiği kuramlarıyla ilk kez kütle ile enerjinin eş değerliliğini
kanıtlamış, ayrıca uzay, zaman ve kütle çekimi üzerine tümüyle yeni düşünme yolları önermiştir.
Özellikle görelilik ve kütle çekimi kuramları, Newton’dan sonra fizik alanında yeni bir çığır açmış,
bilimsel ve felsefi araştırmaları baştan aşağı değiştirmiştir. 1921’de Nobel Fizik Ödülü’nü almıştır.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
286
İsaac NEWTON
İngiliz fizikçi ve matematikçi NEWTON, dünyanın sayılı bilim adamlarından biridir. Bir
çiftçinin oğluydu ve doğumundan üç ay önce babası ölmüş, annesi ise yeniden evlendiği için
oldukça yalnız bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Pek parlak bir öğrenci değildi ama uçurtma, yel
değirmeni ve güneş saati gibi şeyleri yapmakta ustalık gösteriyordu.
İlk ve ortaokul tahsilinden sonra çiftçilik yapmaya zorlanmışsa da azimli çalışmaları
sonucunda Cambridge Üniversitesinde öğrenime başladı. Matematikteki üstün kabiliyetini kısa
sürede ortaya koydu.
Veba salgını sırasında üniversitesinin kapatılması üzerine, evde çalışırken iki büyük buluş
yaptı. Bunlar, matematik bilimini değiştirdi. Bunlardan birincisi Diferansiyel hesap, ikincisi ise
sonsuz serilerle açılım, binom teoremi, enterpolasyon ve sonlu farklar hesabını içermektedir. Kendi
yazdığı kitapta ve Fransız şairi Voltaire’in kaleme aldığı hikâye göre Newton, bir gün
Woolsthorpe’deki evinin bahçesindeyken bir elmanın düşüşünü görerek yerçekimi kanununu
bulmuş, aynı arz etrafında ve gezegenlerin de güneş etrafında benzer şekilde hareket ettiğini
düşünmüştür.
Kepler’in gözlemlerinden faydalanarak çekim kuvvetinin; uzaklığın karesiyle ters, kütlelerle
doğru orantılı olduğunu kabul etti. Bunu ay ve dünya arasındaki çekim kuvvetini hesaplamak için
denedi. Ancak dünyanın büyüklüğü için birinci derece dairesini 60 mil olarak yaptığı kabulü,
gerçeğe göre çok fazla olduğu doğru için bu denemeden bir sonuç elde edemedi. Çünkü o
zamanlar dünyanın büyüklüğü Avrupa’da henüz bilinmiyordu. Bu sebeple Newton, kendisinin
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
287
hesaba katmadığı başka etkilerin bulunduğunu düşünerek çekimle ilgili çalışmalarını 1685 yılına
kadar ara verdi.
Her ne kadar batıda yerçekimi kanununun Newton’a ait olduğu söylense de ondan asırlarca önce Kindî, Râzî, Bîrûnî, Hâzinî ve İbn-i Heysem’in eserlerinde yerçekimi kanunu anlatılmıştır. Meşhur bilim tarihçileri Sigrid Hunke, Carr de Vaux ve Will Durant, Bîrûnî’nin Newton’dan asırlarca önce yerçekimini bulduğunu ancak batılıların bunu anlamadığını ve Newton’un da bu buluşu kendine mal ettiğini eserlerinde yazmaktadır.
Newton 1667 yılında tekrar açılan Cambridge’e geri döndü. Bu arada Nicolaus Mercatonun
yaptığı; hiperbolün alanının sonsuz seriye açılımla yapmış olduğu hesaplar, Newton’da yeni
düşünceler doğurdu. Çalışmalarına kaldığı yerden devam ederek Lucasian kürsüsüne getirildi ve
burada verdiği optik derslerini bir kitap hâline getirerek basılmasını sağladı.
Işığın prizmadan geçerken kırılmasını ve beyaz ışık tayfını incelemiş, kırılma indisinin ışığın
rengiyle değiştiğini tespit etmiştir. Merceklerde, ışığın renk farklılığı sebebiyle meydana gelen
hatadan kurtulmak için yaptığı çalışmalar sonucunda aynalı teleskobu kullanmıştır. Aynalı
teleskobu ve binom teoremini daha önce Gregory bulmuştu. Hooke ve Huygens ise raporlarında,
Newton’un ışıklı tayfı üzerindeki görüşlerini Huygen’sin dalga teorisinin bir parçası olduğunu
bildirdiler. Bilim insanları arasındaki rekabet bilimin gelişmesinde çok faydalı olmuştur.
Newton aslında günümüz teorisine çok benzer bir teori kurmuştu ama bu rekabet ve
ayrımdan dolayı tanecik teorisi olarak tanındı. Newton çok sayıda yapmış olduğu keşiflerle ilim
dünyasının birçok dalının gelişmesine öncülük etmiştir.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
288
Newton 1680 yılında kuvvetin mesafenin karesiyle ters orantılı olduğu kabulüyle bir
gezegenin yörüngesinin güneş merkezli bir elips olduğunu matematik yoluyla ispat etti. Böylece
Matematiğin Temel Felsefesi isimli en büyük eseri ortaya çıktı.
Bu eseri üç hareket kanunu üzerine kuruludur. Kanunları:
1. Her cisim, üzerine bir kuvvet etki etmedikçe veya etki eden kuvvetlerin bileşkesi sıfır
olunca durur veya düzgün doğrusal hareketine devam eder.
2. Hareketteki değişiklik, etkiyen kuvvetle orantılı, kuvvetle aynı yönde ve doğrultudadır.
3. Her etkiye karşı ters yönde ve eşit bir tepki vardır.
Newton’un bu buluşlarına bilim dünyası şüphe ile yaklaşmış, belli bir zaman sonunda ikna
olmuştur. Matematik, fizik, kimya ve teoloji konularında birçok eseri de bulunmaktadır.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
289
JULES VERNE HAYAL GÜCÜNÜN KALBİNE SEYAHAT
1828’de Fransa’da doğdu. Jules Verne, denizcilik geleneği olan bir ailenin çocuğuydu ve bu
durum onun yazım hayatını derinden etkiledi. Küçük bir çocukken gemilerde tayfalık yapma hayali
ile büyüdü. Fakat ailesi onun hukuk öğrenimi yapmasını istiyordu.1847’de hukuk öğrenimi görmesi
için Paris’e gönderildi. Ancak Paris’teyken tiyatroya ilgisi derinleşti. 1850’lerin sonlarında ilk oyunu
yayınlandı. Babası, hukuk öğrenimini bıraktığını duyduğunda çok üzüldü ve harcamaları için
gönderilen para kesildi. Bu durum Jules Verne’i öykülerini satarak para kazanmaya zorladı.
Paris’in kütüphanelerinde jeoloji, mühendislik ve astronomi okunarak geçirilen uzun
saatlerden sonra, Jules Verne ilk kitabı Balonla Beş Hafta’yı yayımladı. Bu romanı, Dünya’nın
Merkezine Seyahat, Dünya’dan Ay’a ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah gibi romanlar izledi.
Jules Verne hem zengin bir hayal gücüne hem de müthiş bir öngörüye sahipti. Geleceği
şaşılacak bir kesinlikle görmüştü. Kitaplarını yazmadan önce evinde fizik deneyleri yaptığı söylenir.
Kitaplarında sözünü ettiği makineler bir gün icat edildiğinde, hep onun verdiği isimler kullanılarak
onurlandırıldı. Onun sınır tanımaz “hayal gücü”nün ürünü olan Nautilius adlı denizaltı, daha sonra
ilk “gerçek” nükleer denizaltıya ismini verdi. Ayın Çevresinde Seyahat’ten sonra aya gidildi. Bilim ve
teknoloji onun “icatlar ambarı”ndan çok yararlandı. “Back to the Future” filminde Dr. Brown'un
zaman makinesi ve çocuklarının isimleri için ilham kaynağı oldu.
Verne’in haritalara ve büyük keşiflere duyduğu sevgi, onu uzun bir zamana yayılan coğrafi
hikâyeler dizisini yazmaya yöneltir. "Balonla Beş Hafta", "Deniz Altında Yirmi Bin Fersah", "Ay’a
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
290
Seyahat", "Dünyanın Merkezine Seyahat" genellikle sıra dışı özellikler taşıyan karakterlerin akla
hayale gelmez yerlere tuhaf araçlar ve yöntemlerle gidişlerini anlatır. Çoğu, seyahatleri konu
edinen bu macera romanları hem çok beğeni kazanır hem de çok satar.
Jules Verne uzunca bir zamandan beri teknolojik öngörüsü olan bir kâhin ve bir gelecek
habercisi olarak algılandı. Bu yüzden bilim adamlarınca da saygı görmüştür ve ilk ilhamlarını ondan
aldıklarını ifade eden 20. yüzyıl bilginlerinin sayısı da az değildir.
Yazdığı eserlerin başarısında, yazım öncesi yapmış olduğu araştırmaların katkısı büyük
olmuştur. Hiç çıkmadığı hatta yaşadığı dönemde çıkmasına olanak bile olmayan yolculukları hayal
edip bunları kâğıda dökmüştür. Jules Verne'in, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki İstanbul'u
anlattığı 1883 yılında kaleme aldığı İnatçı Keraban adlı romanında hiç görmediği Osmanlı
İmparatorluğu'nun iki şehrini; İstanbul ve Trabzon'u Hollandalı bir tüccar ile uşağının gözünden
mükemmel bir biçimde anlatması onun hayal gücü kadar araştırma becerisinin de bir göstergesidir.
Bilim kurgunun babası olarak anılan efsanevi yazar Jules Verne’in yazdığı kitaplardan
bazıları şunlardır: Dünya’nın Merkezine Seyahat, Dünyanın Ucundaki Fener, Balonla Beş Hafta,
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Yüzen Şehir, Dünya’dan Ay’a, Kaptan Hatteras’ın Maceraları.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
291
GENÇ BİLİM İNSANI PROF. DR. OKTAY SİNANOĞLU
Hazırlayan: S. Ahmet KIRAY
Annesiyle birlikte İstanbul sokaklarında gezmekte olan küçük çocuğun dikkatini bir model
uçak çekmişti. 1940’lı yılların Türkiye’sinde hazır maketler çok yaygın değildi. Çok beğendiği bu
uçaklardan bir tanesine sahip olmak bir anda en büyük arzusu hâline geliverdi. Eve gelir gelmez
kâğıt üzerinde uçağın tasarımını yapmaya başladı. Model uçak için gerekli olan tahtaları aldı ve işe
koyuldu. Yaptığı uçak hakiki uçağa benziyordu, fakat uçamıyordu. Buna rağmen yaptığı tasarım
herkesten takdir topladı.
Aradan yıllar geçti. Küçük mucit artık yedinci sınıf öğrencisiydi. Okulda öğrendiği telgraf
sistemine benzer bir modeli kendi evinde gerçekleştirmişti.
Sekizinci sınıf onun hayatının dönüm noktası oldu. Derste öğretmeni yaptığı bir deneyde
yeşil gazlar çıkarmıştı. Sınıftan “ vay canına” diye bir ses yükseldi. Bilim, genç bir yeteneği etkisi
altına almıştı. Babası eczacı olan bir arkadaşının yardımıyla aynı deneyi evde kendisi yapmaya
başladı.
Bir ara fotoğraf kâğıdı yaparak annesinin ve kız kardeşinin resimlerini çıkartabileceğini
düşündü. Fakat ihtiyacı olan bilgi kitaplarda yoktu. Kitaplar çok basit bir kısmından bahsetmekle
birlikte işin püf noktalarına değinmiyordu. Merakı vazgeçilmez bir tutku hâlini aldı. Bütün yaz bu
işle uğraştı. O ana kadar yaptığı deneylerde istediği kalitede resim elde edemedi. Bunun üzerine
fotoğrafçılıkla uğraşan bir şirkete mektup yazarak yardım istedi. Şirket ticari sır olduğu gerekçesi ile
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
292
istediği desteği vermedi. Genç bilim insanın vazgeçmeye hiç niyeti yoktu. Tanıdık bir kimyacı
aramaya başladı. Sonunda ancak bir biyokimyacı bulabildi. Ondan aldığı ipuçlarını kullanarak
çektiği fotoğrafları çıkarmayı başardı. Yaptığı bu ilk ciddi deneyin sonunda duyduğu mutluluk ona
bilim dünyasının kapılarını açtı.
Hayatının bundan sonraki döneminde merak ettiği her şeyi araştırmaya başladı. Yirmi beş
yaşına geldiğinde gazete manşetleri ondan şöyle bahsediyordu: “Dünya’nın en genç profesörü
olmayı başaran Oktay Sinanoğlu hayranlık yarattı”.
NOT: Bu yazı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun hayat hikâyesinden bu kılavuz için uyarlanmıştır.
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
293
GIYÂSÜDDİN CEMŞİD EL-KÂŞÎ
14. ve 15. yy'da yaşamış olan Türk tarihinin en büyük bilim adamlarından bir tanesidir.
Matematikte çok büyük buluşları olan bir bilim adamıdır. Öğrenimine ilk olarak Kaş'ta başlamıştır.
Babası o zamanın en büyük fen ve din âlimlerindendir. Mantık, fıkıh ve astronomi gibi ilimlerin
tahsilini görmüştür. 1416 yılında Karakoyunlu Sultanı İskender'e hizmet etmiştir. Daha sonra Uluğ
Bey tarafından Semerkand'a davet edilmiştir.
Cemşid ilk olarak Nasirüddin Tusi'nin ve Kutbüddin Şirazi'nin eserlerini inceleyerek bu
eserlerden yararlanmıştır. Meraga'daki rasathanede çalışarak burada astronomi cetvellerini
yeniden düzenlemiştir. Daha sonra yıldız cetvellerini, yeryüzünden uzaklarını, güneş ve ay
tutulmasının hesaplamasını ve bu hesaplamanın yapılması için kullanılan astronomi aletinin yapılış
ve kullanışını öğretmiştir.
En önemli eserlerinden biri gezegenlerin daire şeklinde değil de elips şeklinde döndüğünü
yazdığı Nüzhet-ül Hedaik’tir. Fen bilimlerinde araştırma, gözlem ve deney usulünün gelişmesini
sağlamıştır. 1406, 1407 ve 1408 seneleri için ay tutulmasını hesaplamalarını hassas bir şekilde
yapmıştır. Ay’ın ve Merkür’ün yörüngelerinin eliptik düzlemde olduğunu açıklamıştır.
Cemşid'in Türk bilim tarihi için yapmış olduğu en büyük buluşlarından biri matematik
alanındadır. Matematikte ilk kez aritmetikte ondalık kesir sisteminde virgülü kullanan bilim
adamıdır. Yani ondalık kesir sistemini kullanan ilk bilim adamıdır. Ondalık kesiri ilk o kullanmıştır ve
bunun üzerinde toplama, çıkarma, çarpma ve bölme yapmıştır. Cemşit aynı zamanda yüksek
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
294
dereceden nümerik denklemlerin yaklaşık çözümleri konusunda orijinal buluşlarıyla da çok fazla ün
kazanmış bir bilim adamıdır.
Cemşid (pi) sayısının 9. rakama kadarki değerini (=3,1415926535898732…) 1 derecelik
yayın sinus değerini de bugünkü değerlere göre 18 ondalık sayıya kadar doğru olarak
hesaplamıştır. Trigonometride "El Kâşi Eşitliği" adıyla şöhret bulan bu temel formül de onun
buluşudur. Trigonometrinin temel formüllerinden olan Sin3A=3 Sin A+4 Sin 3A şeklindeki bu formül
onun adıyla anılmaktadır.
Aritmetik ve trigonometride yeni keşiflerinden bahsettiği iki ayrı kitabı matematik dünyasının
en önemli eserlerindendir. Aynı zamanda Pi sayısını doğru hesaplamakla kalmamış ve tarihte ilk
kez hesap makinesi icat eden da çok büyük bir ilim adamıdır. Aynı zamanda Newton'un adıyla
anılan iki terimli denklemi de çözen ilk kişiydi. Bunu da Aritmetiğe Anahtar eserinde yayınlamıştır.
Cemşid'in astronomiye de çok büyük katkıları vardır. Semerkand'daki rasathanenin
kurulmasında çok yardımcı olmuştur. Belli bir dönem rasathaneyi yöneten kişilerden biridir. Uluğ
Bey'in bazı eserlerinin hazırlanmasında da yardımcı olmuştur. Astronomiyle ilgili en büyük eseri
Risalet-ül-Kemaliye (Göğün Dereceleri)’dir. Bu eserlerinde gök cisimlerinin dünyadan uzaklığı,
büyüklükleri ve boyutlarından bahseder. Türk bilim tarihinin en büyük bilim adamı 1437'de
ölmüştür. Daha sonra Cemşit'in eserlerinden yararlanan Takîyüddîn ibn Marûf 16. yüzyılın meşhur
matematikçilerinden ve astronomlarından olmuştur.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
295
TAKÎYÜDDÎN
Takîyüddîn, döneminin en büyük astronom ve matematikçilerindendir. Özellikle
Trigonometride birçok çalışması vardır, 16. yüzyılın ünlü astronomu Copernicus, sinüs
fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz etmemiştir ama Takîyüddîn
bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamıştır. Takîyüddîn,
trigonometrik fonksiyonların kesirlerini, ilk defa ondalık kesirlerle göstermiş ve birer derecelik
fasılalarla 1 dereceden 90 dereceye kadar hesaplanmış sinüs ve tanjant tabloları hazırlayarak ne
kadar büyük bir bilim adamı olduğunu kanıtlamıştır. Takîyüddîn trigonometrik hesaplamalarda
cetveller ya da rub, yani "trigonometrik çeyreklik" denilen basit bir alet kullanmıştır.
Takîyüddîn'in aritmetik alanındaki çalışmaları da çok iyidir, bu bölümle ilgili birçok araştırma
yapmıştır. Kendisine özgü pratik bir rakamlama sistemi geliştirmiş ve çok eskiden beri
kullanılmakta olan altmışlık kesirlerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamıştır. Takîyüddîn,
ondalık kesirleri kuramsal olarak incelemiş ve bunlarla dört işlemin nasıl yapılacağını örnekleriyle
göstermiştir. Batı dünyasında bu düzeye yaklaşık on sene sonra yazılmış olan Simon Stevin'in
eseri ile ulaşılabilmiştir. Takîyüddîn'e göre Cemşit el-Kâşî'nin kesirli sayıların işlemleriyle sınırlı
kalmış olan ondalık kesirlerin, trigonometri ve astronomi gibi bilimin diğer dallarına da uygulanarak
genelleştirilmesi gerektiğini söylüyordu. Takîyüddîn'in tam sayı ile kesrini birbirinden ayırmak için
bir simge kullanmadığı veya geliştirmediği görülmektedir.
Takîyüddîn yüz binler basamağı ile yüz binde birler basamağı arasında kalan kesirli sayıları
kolayca aşama aşama yapmış, yani tam ve kesir kısımlarının birbirlerinden ayrılabilmesi için bir
tablo düzenlemiştir. Çarpma, bölme ve karekök alma işlemlerinden sonra sonuç sayısının tam ve
Ekler “Bilim İnsanlarının Biyografisi” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
296
kesir kısmını anlayabilmek için bu tabloya bakmak yeterlidir. Yalnız bu tablonun işlemlerde
sağlayacağı kolaylık, ondalık simgesinin sağlayacağı kolaylık kadar fazla değildir.
Astronomideki en önemli güçlüklerden birini gidermeyi amaçlayan Takîyüddîn, açıları veya
yayları ondalık kesirlerle gösterirken, bunların trigonometrik fonksiyonlarını altmışlık kesirlerle
gösteremeyeceğini anlamış ve ondalık kesirleri trigonometriye uygulamak için Sidretü'l-Müntehâi'l-
Efkâr fî Melekûti'l-Feleki'd-Devvâr (Gökler Bilgisinin Sınırı) adlı yapıtında birim dairenin yarıçapını
60 veya 1 olarak değil de 10 olarak aldıktan sonra kesirleri de ondalık kesirlerle göstermiştir. Zâtü'l-
Ceyb olarak bilinen bir gözlem aletini tanıtırken kendi şöyle demiştir: "Bir cetvelin yüzeyini altmışlı
sinüse göre, diğerini ise bilginlere ve gözlem sonuçlarının hesaplanmasına uygun düşecek şekilde
kolaylaştırıp yararlılığını ve olgunluğunu arttırdığım onlu sinüse göre taksim ettim." demiştir.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/index.htm
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
297
YILDIZLARIN EFENDİSİ ÖMER HAYYAM
Hazırlayan: S.Ahmet KIRAY
1071 Yılında Malazgirt önlerinde bulunan Selçuklu sultanı Alparslan’ın ordusunda Ömer
isimli bir genç de bulunuyordu. Astronomiye ve matematiğe ilgi duyan bu genç Nişabur
medresesinde öğrenciydi. Kazanılan büyük zaferin ardından matematik alanındaki çalışmalarıyla
bilinen Üstat Ali’nin yanına yardımcı olarak girdi. 73 yaşındaki Ali Hoca o sıralarda sultan Alparslan
tarafından istenmiş olan “Cebir” adlı eserini tamamlamaya çalışıyordu. Sekiz yardımcı arasında
Ömer, kıvrak zekâsı ile hemen hocasının dikkatini çekti. O güne kadar kimsenin çözemediği
problemleri çok kısa sürede çözebiliyordu. Hocası onun hayal gücünün çok zengin olduğunu
sezinlemişti. Sultan Alparslan’ın ardından tahta çıkan Sultan Melikşah Ali Hoca’dan kendisine
danışmanlık yapacak birini göndermesini istediğinde, Ali Hoca, en iyi öğrencisini sultana gönderdi.
Başkent Nişabur’a geldiğinde Ömer Hayyam için vezir Nizamül Mülk tarafından bir
rasathane yaptırıldı. En büyük düşüne kavuşan Ömer, burada yıldızları incelemeye başladı.
Yaptığı gözlemler ile 900 yıldan beri kullanılan yıldız tablosunun hatalı olduğunu keşfetti. Kendisine
ait yeni bir yıldız tablosu oluşturdu. Bir yılı 365 gün 5 saat 48 dakika ve 45 saniye olarak hesapladı.
Yeni buluşuna göre oluşturduğu takvimi sultan Melikşah’a sundu. Bu dönemde Selçukluların
hüküm sürdüğü topraklarda onun takvimi kullanıldı ve okullarda onun kitapları okutuldu.
Gözlemlerine devam eden Ömer, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğü sonucuna
ulaştı. Bununla da yetinmeyen cesur bilim insanı, dünyanın uzayda boşlukta uçtuğunu söyledi. Bu
sözleri yaşadığı dönemde anlaşılmadı.
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
298
Matematik ve astronominin yanı sıra toplumsal sorunlarla da ilgilenen Ömer Hayyam,
bilimsel düşüncenin Büyük Selçuklu ülkesinde hâkim olması için büyük çaba harcadı. Duygularını
dörtlüklerle anlatmadaki ustalığı onun aynı zamanda sayılı şairler arasında anılmasını sağladı.
Ömer Hayyam’ın fikirleri ve eserleri kendisinden yüzyıllar sonra Avrupalılar tarafından
yeniden yorumlanarak Ömer Hayyam’dan hiç bahsedilmeden dünyaya tanıtıldı.
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
299
“Yaratıcı Düşünceyi Uyaran
Etkinlikler”
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
300
YARATICI DÜŞÜNCEYİ UYARAN TEKNİKLER
Öğrencilerin ilginç ve yaratıcı fikirlere ulaşmalarında karşılaştıkları zorluklarda yaratıcı
düşüncelerinin uyarılması amacıyla farklı tekniklerden yararlanılabilir.
Aşağıda sıralanan teknikler, öğrencilerin yaratıcı düşüncelerini ortaya çıkarmak amacıyla
10’ar dakikalık kısa etkinlikler olarak uygulanabilir.
1. Bir kitaptan rastgele kelime bulma
Sınıfta bulunan herhangi bir ders kitabından faydalanılabilir. Kitabın herhangi bir sayfası
açılarak rastgele bir kelime seçilir. Seçilen bu kelimeden beyin fırtınası ile somut bir nesneye
ulaşılmaya çalışılır.
Seçilen kelime bir nesne ismi de olabilir. Ulaşılan nesne hakkında değişik fikirler üretilerek
nesneye farklı özellikler kazandırılmaya çalışılır. Nesneye yönelik değişiklik düşünceleri ile
öğrenciler bir buluşa da gidebilirler. Nesnenin özelliklerini değiştirme, geliştirme düşünceleri aynı
zamanda nesneye yönelik bir inovasyon çalışması olarak da kullanılabilir.
Bu yolla öğrencilere olaylara ve nesnelere farklı bakış açıları kazandırılmaya çalışılır.
Bu teknikler “kurgu” ve “yapım” kuşağı etkinliklerinin gerçekleştirilmesi sırasında
sınıfın ve çevrenin genel durumu dikkate alınarak
öğretmenler tarafından sınıfa uygulanır. Bütün öğrencilerin
katılımı sağlanmalıdır.
Uygulama süresi ve zamanı öğretmenler tarafından
belirlenir.
Kılavuzda verilmeyen benzer teknikler zümre
öğretmenlerince planlanarak uygulanabilir.
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
301
2. Rastgele bir resimden yola çıkma Başlangıç noktası olarak herhangi bir kitap veya afişten bulunacak rastgele bir resimden
yola çıkarak ilginç bir fikre ulaşılmaya çalışılır. Sınıfta bulunan herhangi bir kitaptan bulunan bir
resim seçilir. Resim ile verilmeye çalışılan mesajların neler olabileceği ve resimden öğrencilerin ne
anladığı hakkında bir beyin fırtınası yapılır.
Verilen mesajlardan ve bu resim hakkında öğrencilerin ortaya koyduğu düşüncelerden yola
çıkarak somut bir nesneye ulaşılmaya çalışılır. Yapılan bu çalışmayla öğrencilerde somut bir
nesneye geçiş için gerekli düşünme ve becerilerin geliştirilmesi amaçlanır.
3. Benzer durumlardan yola çıkma
Çözümünde zorluk çekilen herhangi bir problem, benzeri problemlerin çözüm süreçleri
örnek alınarak çözülür. Öğrencilere elde ettikleri tecrübeleri farklı alanlarda kullanabilmelerine
yönelik beceri kazandırılmaya çalışılır.
4. Konu hakkındaki gerçekleri ve bilgileri sıralama
Herhangi bir nesne ele alınır. Seçilen nesne hakkında var olan bilgiler sıralanır. Daha sonra
bu bilgilerden yola çıkılarak nesneye daha farklı özellikler kazandırılması amacıyla bir beyin
fırtınası yapılır. Bu şekilde öğrencilerin var olan nesneler hakkındaki bilgilerini, farklı amaçlarla
kullanabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
302
5. Tersi durumu düşünme
Çözüm bekleyen bir sorun ele alınır. Daha sonra bu sorunun çözümü üzerinde sınıf
içerisinde bir beyin fırtınası yapılır. Beyin fırtınası ile bir çözüme ulaşılamazsa seçilen sorunun tersi
durum, çıkış noktası olarak ele alınarak beyin fırtınasına devam edilir.
Bu şekilde öğrencilerin karşılaşılan bir problemin çözümünde farklı düşünceler
oluşturabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır. Örneğin; susuzluk problemi bir beyin fırtınasında
çözüme ulaştırılamamışsa bu kez fazla suyun, bir problem olduğundan yola çıkılarak bir beyin
fırtınası düzenlenir.
6. İki farklı sözcükten yola çıkma
İki farklı sözcükten yola çıkılarak yeni veya yaratıcı bir fikre ulaşılır. Bu amaçla rastgele iki
sözcük bulunur ve bu sözcükler arasında ortak bir ilişki kurulmaya çalışılır.
Ortak ilişkilerin neler olabileceği hakkında bir beyin fırtınası yapılır, üretilen fikirlerden yola
çıkarak farklı özelliklere sahip daha önce var olmayan ya da var olan bir nesneye farklı özellikler
kazandırılmaya çalışılır. Örneğin; uçak ve halı sözcüklerinden uçan halı vb.
Ekler “Yaratıcı Düşünceyi Uyaran Teknikler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
303
7. Çözümden soruna gitme (tersine mühendislik)
Çözümden soruna gitme yönteminde önce var olan bir çözüm ele alınır. Daha sonra bu
çözümün hangi sorunların da çözümü olabileceği düşünülür. Bu şekilde bir çözümün birden fazla
soruna çözüm getirebileceği düşüncesi öğrencilerde oluşturularak farklı teknoloji alanlarındaki
gelişmelerin bütün teknoloji alanlarında değerlendirilmesi sağlanır. Bu şekilde öğrencilerde
disiplinler arasında ilişki kurabilme ve bunları kullanabilme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.
8. Farklı bir duruma girme
Öğrencilerin çekingenlikten veya sosyal sınırlamalardan uzaklaşarak yeni düşünceler
geliştirmeleri amaçlanır. Bu teknikte öğrenciler ele aldıkları bir soruna çözüm önerileri oluşturmak
amacıyla, bulundukları mevcut sosyal konum dışında bir kimliğe bürünerek çözüm önerileri
geliştirirler. Sorunun ait olduğu çevre veya meslek dışında farklı bir çevrede veya meslekte olma
durumlarını hayal ederek soruna çözüm önerileri geliştirirler. Bu şekilde öğrencilerde bir soruna
çözüm bulmada farklı bakış açıları getirme becerilerinin geliştirilmesi sağlanır.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
304
“Genel Bilgiler”
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
305
İNOVASYON İnovasyon Nedir?
En basit tanımıyla inovasyon, farklı, değişik, yeni fikirler geliştirmek ve bunları uygulamaktır.
Bu fikirler, daha önce çözülmemiş sorunları çözmek veya daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara
cevap vermek amacıyla geliştirilebilir. Ya da zaten var olan pek çok ürün ve hizmeti daha güzel,
daha kullanışlı, daha çok insanın işine yarayacak hâle getirmeyi amaçlayabilir. Bu fikirlerin hayata
geçirilmesi ve ortaya ürün, hizmet veya iş yapış yöntemlerinin çıkarılmasıyla ve ardından bu ürün ve
hizmetlerin satılmaya veya iş yapış yöntemlerinin uygulanmaya başlanmasıyla inovasyon yapılmış
olur.
İnovasyon süreci, bilginin ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi olarak tanımlanır.
Bu nedenle de teknik, ekonomik ve sosyal süreçlerin oluşturduğu bir bütündür. Bireylerde ve
toplumda değişime olan istek, yeniliğe açıklık ve girişimcilik ruhuyla özdeşleşen bir kültür gerektirir.
İnovasyon Örnekleri
Bir firma, yıkandığında buruşmayan, dolayısıyla da ütü gerektirmeyen kumaş geliştirip üretir
ve satarsa inovasyon yapmış olur. Başka bir firmanın daha iri, bol ürün veren, hastalıklara dayanıklı
domates üretmek için domates tohumlarını geliştirmesi de inovasyondur. Diğer bir firmanın, insan
sağlığı için yararlı bir yağ olan Omega 3 içeren yumurtalar üretmesi ve bunları çocukların ilgisini
çekecek ve onları yumurta yemeğe özendirecek şekilde güzel paketler içinde satması da bir
inovasyondur. Ya da bir hastane, hastalarının tahlil sonuçlarını internetten görebilmelerini sağlıyorsa
o da inovasyon yapmış olur.
Farklı ve yeni bir
ürünün geliştirilmesi;
ya da var olan üründe
değişiklik, farklılık ve
yenilik yapılması ve
bu ürünün pazara
sunulması “ürün
inovasyonu” olarak
adlandırılır.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
306
İnovasyon Neden Önemlidir?
Yukarıdaki örneklerde bahsettiğimiz, hasta tahlil sonuçlarını internetten veren hastane,
buruşmayan kumaşı, verimli domates tohumlarını ve Omega 3’lü yumurtaları üretip satan firmalar
diğer hastanelere ve firmalara göre rekabet avantajı kazanırlar. Yani bu tür hizmet ve ürünlerin
alıcıları ve kullanıcıları, rakip konumdaki diğer hastanelerin ve firmaların yerine bu hastaneyi ve
firmaları tercih ederler. Dolayısıyla bu hastane ve firmalar daha çok müşteri çeker; daha çok ürün
satar ve daha büyük gelir elde ederler. Böylece daha hızlı büyürler; daha çok insana iş imkânı
sağlarlar. Ürünlerini iç pazarda satmakla yetinmeyip ihraç da ederler. Bu da işlerini daha da
büyütmeleri ve kendi ülkelerinin kalkınmasına ve gelişmesine büyük katkı sağlamaları anlamına
gelir.
Bu nedenle, inovasyon yapan firmaların, hastanelerin, restoranların, marketlerin, otellerin,
bankaların vb. (yani işletmelerin) bulunduğu ülkelerde işsizlik azalır; kişilerin kazançları artar; herkes
daha iyi şartlarda yaşamaya başlar. Bir ülkede ne kadar çok inovasyon yapan işletme varsa, o
ülkenin insanlarının yaşam kalitesi ve refahı o kadar artar. İnsanlar çok daha iyi şartlarda yaşar; çok
daha iyi hizmetlerden yararlanır ve çok daha yüksek gelirler elde ederler. Aynı zamanda ülkenin de
rekabet gücü artar. Bunun anlamı ise, o ülkenin diğer ülkelere göre daha güçlü bir konuma
yükselmesidir. Hepimizin arzusu ve isteği, herkesin daha iyi şartlarda yaşaması, ülkemizin ve
toplumumuzun kalkınıp gelişmesi olduğuna göre bize bu kapıları açacak anahtar inovasyondur.
Gerçek inovasyon örneklerinin kullanılması ve öğrencilerin araştırmaya ve
uygulamaya teşvik edilmesiyle kavramlar daha kolay anlaşılır hâle getirildi.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
307
Finlandiya Başarısını İnovasyona Borçlu Dünya Ekonomik Forumu’nun yaptığı rekabetçilik araştırmalarına göre son yılların rekabet gücü en yüksek ülkesi Finlandiya. Ülke, inovasyona yaptığı yatırımla, güçlü bir ekonomi ve yaşam seviyesi yüksek bir toplum yaratmayı başardı. Fin hükümeti, yaklaşık 20 yılı önce inovasyona büyük kaynaklar ayırmaya ve inovasyonu teşvik eden bir ortam yaratmaya başladı. Bu yatırımlar, ekonomik durgunluk dönemlerinde bile azalmadı. 1990’ların başında yaşanan ve işsizliği yüzde 20’lere tırmandıran krizin etkileri de bu sayede hızla atlatıldı. Krizden hemen sonra kapsamlı bir ulusal eğitim ve araştırma programı başlatıldı. Bu programın bir gereği olarak üniversiteler ve şirketler arasında güçlü bir ağ kuruldu. Böylelikle ormancılığa ve tarıma dayanan ekonomi, yerini hızla sanayiye dayalı ekonomiye, ardından da inovasyon ekonomisine bıraktı. 2000’li yıllarda, bilişim teknolojileri sektörü Finlandiya ekonomisinin itici gücü hâline geldi. Bunun yanında, metal ve mühendislik sektörleri ile orman ürünleri sanayiinde de inovasyona dayalı rekabetçilik devlet tarafından desteklenmeye devam etti. Sonuçta, 1985’lerde 10.470 Dolar olan kişi başına düşen millî gelir, 2004’te 29.000 dolar’a ulaştı. Kaynak: Elçi Ş. “İnovasyon: Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı”, 2006
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
308
Diğer Önemli Kavramlar
İnovasyon ve türleriyle ilgili ayrıntılara girmeden önce bazı önemli kavramlara göz atmakta
yarar var. Bu kavramlardan ilki “pazar”. Pazar, bir ürünün veya hizmetin gerçek alıcılarını ve
potansiyel (alma ihtimali olan) alıcılarını ifade eder.
İşletmeler, ürün ve hizmetlerini genellikle pazardaki belli alıcı gruplarına hitap edecek şekilde
tasarlar ve sunarlar. Bu alıcı gruplarına hedef pazar adı verilir. Yukarıda sözü edilen örneklerdeki
Omega 3’lü yumurtaları üreten işletmenin, yumurta paketlerini çocukların ilgisini çekecek şekilde
hazırladığını söylemiştik. Bu onun yumurtaları çocuklara satmayı hedeflediğini; dolayısıyla da bu
işletmenin Omega 3’lü yumurtalardaki hedef pazarını çocukların oluşturduğunu gösterir.
Yıkanınca buruşmayan ve ütü gerektirmeyen kumaşı kullanarak beyaz masa örtüleri diken ve
bunları pazara sunan bir işletmenin hedef pazarını restoranlar oluşturur.
İnternetten tahlil sonuçlarını veren hastanenin hedef pazarını ise interneti kullanmayı bilen ve
internete erişme imkanı olan eğitim ve gelir düzeyi yüksek hastalar oluşturur.
İşletmelerin, ürün ve hizmetlerini satmak için yaptıkları planlama, fiyatlandırma (yani ürünün
ve hizmetin fiyatının ne olacağını belirleme), tanıtma (reklam yapma) ve dağıtma (marketlere
gönderme ya da internet üzerinden satma) sürecine pazarlama denir.
Öğrencilerin bakış açılarını ve hayal dünyalarını
genişletmenin, farklı alanlarda bilgilerini artırmanın yollarını
arayın.
Türkiye’den ve dünyadan olabildiğince çok ve farklı
örnekler gösterin.
İnternetten araştırmaya teşvik edin.
Reklamlardaki ürünleri (TV, gazete, dergi) farklı açılardan incelemelerini
isteyin; teknoloji, tasarım ve inovasyon yönlerini algılamalarını sağlayın.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
309
İnovasyon Türleri
Ürün inovasyonu: Bir işletme tarafından pazara sunulan, elle tutulup gözle görülen nesneler
ürün olarak adlandırılır. Bir işletmenin farklı, yeni, değişik bir ürün geliştirmesi ve bunu pazara
sunması ürün inovasyonu yapması anlamına gelir. Ancak işletmelerin ürün inovasyonu yapmak için
illa ki yeni bir ürün üretmeleri gerekmez. Var olan ürünlerini daha iyi, daha kaliteli, daha üstün
özelliklerde yapmak için değiştirir ve farklılaştırırlarsa da ürün inovasyonu yapmış olurlar.
Yukarıdaki örneklerde bahsettiğimiz kumaş, domates tohumu ve yumurta birer üründür.
Bunların, pazardaki diğer kumaşlardan, domates tohumlarından ve yumurtalardan farklı ve değişik
olacak şekilde geliştirilip üretilmeleriyle yapılan da ürün inovasyonudur. Yani, buruşmayan kumaş,
daha verimli ve hastalıklara dayanıklı domates tohumu ve çekici ambalajlarda satılan Omega 3’lü
yumurtalar ayrı ayrı birer ürün inovasyonudur.
Hizmet inovasyonu: Bir işletme tarafından pazara sunulan, alıcılara sağlanan faydalar
hizmet olarak adlandırılır. İşletmeler hem ürün hem de hizmet sunabildikleri gibi sadece ürün veya
sadece hizmet sunabilirler. Örneğin, hastaneler ve oteller genellikle sadece hizmet sunarlar. Ama
restoranlar hem hizmet hem de ürün sunarlar (Yemekler onların ürünleridir.). Bir bilgisayar üreticisi
ürün sunar; bilgisayar onun ürünüdür. Ama sattığı bilgisayarı evimize kadar teslim ederse veya daha
sonra bunun bakımını ve tamirini yaparsa hizmet sunmuş olur.
Bir işletmenin yeni, farklı ve değişik bir hizmet geliştirip bunu müşterilerine sunması hizmet
inovasyonudur. Ürün inovasyonunda olduğu gibi hizmet inovasyonunda da daha önce sunulmayan
Beyin fırtınasını ve benzer yöntemleri bolca kullanın.
Teknoloji ve Tasarım dersinin öğrencilerin gerçek
hayatla diğer dersler arasındaki bağlantıyı
kuracakları ve tüm derslerde öğrendiklerini
uygulayacakları tek ders olduğunu hatırlayın ve
öğrencilerinize hatırlatın.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
310
bir hizmeti sunmak şart değildir. Zaten sunulmakta olan hizmetleri daha çok müşteri çekecek şekilde
değiştirmek ve farklılaştırmak da hizmet inovasyonu yapmak anlamına gelir.
Bir hastanenin hastalarına elden vermekte olduğu tahlil sonuçlarını internetten veriyor olması
bir hizmet inovasyonudur. Böylece, hastalarının işini kolaylaştırmış; tahlil sonuçlarını almak için
hastaneye gitme zahmetinden kurtarmış olur. Böyle bir hizmet sunduğu için de uzak mesafelerde
oturan ya da işleri çok yoğun olan hastalar, bu hizmeti sunmayan diğer hastanelere gitmek yerine, o
hastaneye gitmeyi tercih ederler.
Pazarlama inovasyonu: Ürün ve hizmetler pazara sunulmak amacıyla geliştirilir ve üretilir.
Ürün ve hizmetlerin daha çok satılması için daha fazla sayıda müşteri çekebiliyor olması gerekir.
Daha fazla müşteri çekebilmek için ürün ve hizmetlerde farklı, değişik ve yeni tasarımların,
ambalajların ve pazarlama yöntemlerinin geliştirilip kullanılması pazarlama inovasyonu olarak
adlandırılır. Önceki bölümlerde sözü edilen Omega 3’lü yumurtaları çocukların ilgisini çekecek ve
onları yumurta yemeğe özendirecek şekilde değişik paketlerde pazara sunan firma, pazarlama
inovasyonu yapmış olur.
Pazarlama inovasyonuna başka bir örnek olarak internet üzerinden yemek siparişi alıp bu
siparişlerin müşterilere ulaştırılmasını verebiliriz. Bu hizmeti veren işletme, Türkiye’nin çeşitli illerinde
yaşayan kişilerin o ildeki restoranlardan getirtecekleri yemekleri İnternet üzerinden sipariş etmelerine
olanak sağlayabilir. Bu şekilde, örneğin Erzurum’da oturan bir kişi, evine yemek siparişi verecekse
bunu işletmenin web sitesi adresini girerek yapabilir. Böylece kendi şehrinde bulunan ve bu siteye
kayıt yaptırmış olan restoranlardan istediği yemeği seçip evine getirilmesini sağlayabilir. Yemeklerini
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
311
bu şekilde satmakta olan restoranlar pazarlama inovasyonu yapmış olurlar ve böylece internette yer
almayan restoranlara göre rekabet avantajı kazanırlar. Bu restoranların yer aldığı internet sitesini
işleten firma da hizmet inovasyonu yapmış olur. Daha önce kimsenin sunmadığı bir hizmeti sunarak
(internetten yemek sipariş etme hizmeti) gelir elde eder ve işini büyütür.
Organizasyonel inovasyon: İşletmeler sadece ürün ve hizmetlerini geliştirip farklılaştırarak
inovasyon yapmazlar. Bir işletmenin rekabet avantajı yakalayıp bunu koruyabilmesi için çalışma ve iş
yapış yöntemlerini geliştirmesi, farklılaştırması ve yenilemesi gerekir. Bu, geliştirme, farklılaştırma ve
yenileme faaliyeti organizasyonel inovasyon olarak adlandırılır.
Örneğin, bir firmanın Japonlar tarafından 1990’larda geliştirilen “sürekli iyileştirme” (kaizen)
yöntemini kullanmaya başlaması bir organizasyonel inovasyondur. Bu yönteme göre işçiler de dâhil
olmak üzere bir firmadaki tüm çalışanlar yaptıkları işle ilgili süreçleri iyileştirme konusunda söz
sahibidir ve sürekli olarak bu iyileştirme fikirlerine kafa yorarlar. Önerilen iyileştirme fikirleri yöneticiler
tarafından değerlendirilir ve uygun bulunanlar uygulamaya konulur. Bu yöntem sayesinde başta
Japon firmaları olmak üzere, dünya genelinde sektöründe lider pek çok firma en düşük maliyet ve en
yüksek kaliteyle üretim yapıp rakiplerinin önüne geçmeyi başarmıştır. Bunun bir sonucu olarak da
sürekli büyüyüp istihdam yaratarak ülke ekonomilerine ve toplumlarına büyük faydalar
sağlamaktadırlar.
İnovasyon Nasıl Yapılır?
İşletmelerin rekabet avantajlarını koruyabilmeleri için sürekli inovasyon yapmaları gerekir.
Bunun için de ürettikleri ürünleri ve sundukları hizmetleri daha iyi, daha yararlı, daha kaliteli ve daha
8. sınıftakiler başta olmak üzere
öğrencilerinizin tasarladıkları ürünlerle, inovasyon ve girişimcilik
arasındaki bağı kurmalarını sağlayın.
Öğrencilerinizin (ve
çevrenizdeki herkesin) ülkemizin ve
toplumumuzun kalkınmasında, yaşam
kalitelimizin artmasında, ekonomik sorunlarımızın
çözümünde teknoloji, tasarım ve inovasyonun
ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlayın.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
312
çekici hâle getirmenin; yaptıkları işleri daha iyi, daha etkin ve daha verimli yapmanın yollarını ararlar.
Müşterilerin değişen ihtiyaçları, yeni müşteri istekleri, teknolojideki gelişmeler gibi pek çok fırsat
onların inovasyon fikirleri geliştirmelerini sağlar.
Örneğin, müşterilerin doğal besinlerle sağlıklı beslenmeye yönelik artan ilgilerini fark eden bir
firma “organik süt” üretmeye başlayabilir. Organik süt, tamamen doğal ve sağlıklı bir ortamda yetişen
ineklerden alınır ve yine doğal ve sağlıklı bir süreçten geçirilerek nakledilip işlenir. Sağlıklı ve doğal
beslenmek isteyen müşteriler diğer sütler yerine organik süt üreten işletmenin sütlerini tercih ederler.
Dolayısıyla bu işletme, müşterilerin değişen ihtiyaçlarına (sağlıklı beslenme) ve yeni müşteri
isteklerine (doğal ürünler kullanma) cevap vermiş; bu fırsatları kullanarak inovasyon yapmış olur.
Teknolojideki gelişmelerle yakalanan inovasyon fırsatlarına güzel bir örnek, yukarıda sözü
edilen internet üzerinden yemek siparişi alan işletmenin faaliyetleri gösterilebilir. Bilişim
teknolojilerinde yaşanan gelişmeleri iyi takip eden ve insanların daha fazla internet kullanıyor
olmalarını fırsat bilen işletme, internet üzerinden sipariş verilmesini sağlayan siteyi kurarak bu fırsatı
daha önce yakalayıp değerlendirmeyi düşünemeyenlerin önüne geçer.
Yine teknolojik gelişmelerle yapılan bir inovasyon örneği, nanoteknolojiyi kullanan boyalardır.
Günümüzde hızla gelişen ve gelecekte hayatımızda büyük farklar yaratacak olan önemli bir teknoloji
olan nanoteknoloji, pek çok alanda önemli inovasyonlar için fırsat yaratmaktadır. Nanoteknoloji,
tekstil, boya, taş, su arıtma, elektronik, sağlık, otomotiv, bilgisayar teknolojisi ve sanayinin tüm
kollarında devrim yaratacak nitelikte bir teknolojidir. Nanoteknoloji sayesinde, Amerika ve Uzakdoğu
ülkelerinde zor kirlenen kumaşlar, kırılmayan dayanıklı camlar, kolay çizilmeyen otomobiller,
buzdolabında bozulmayan ürünler, bakteri üremesini engelleyen ürünler, sıcağı soğuğu geçirmeyen
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
313
yalıtım malzemeleri, havayı fotosentez yapan nano partikülleri geliştirilmiş ve hayata geçirilmiştir.
Ülkemizde de nanoteknolojinin kullanılmasıyla geliştirilen boyalar rakiplerine göre önemli rekabet
avantajı kazanmış durumdadır.
İnovasyon Döngüsü İnovasyon, sürekliliği olan ve her aşamasında geri beslemelerin olduğu bir süreçtir. İnovasyon
döngüsü olarak adlandırılan bu süreç, aşağıdaki adımlardan oluşur:
Kaynak: Elçi Ş. “İnovasyon: Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı”, 2006
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
314
Fırsatların yakalanması: Bir işletmenin potansiyel inovasyon fikirleri için sürekli olarak
fırsatları belirlemesi ve değerlendirmesi gerekir. Bu fırsatlar, işletmedeki çalışanların inovasyon
fikirlerinden, müşterilerin değişen gereksinimlerinden, rakiplerin çalışmalarından, yeni geliştirilen
teknolojilerden veya tedarikçilerden kaynaklanıyor olabilir. Ya da yurt içinde veya dışında herhangi
bir kuruluş veya kişi tarafından yapılan bir araştırma-geliştirme (Ar-Ge) çalışmasının sonuçları veya
yeni bir düzenlemeye, kanuna ya da standarda uyma zorunluluğu inovasyon fırsatlarını doğurabilir.
Rekabet gücünü kaybetmek istemeyen bir işletmenin bu tür sinyalleri zaman kaybetmeden
yakalayabiliyor olması gerekir.
Stratejik seçimin yapılması: İnovasyon faaliyetine başlamak amacıyla kaynak ayırmadan
önce yakalanan fırsatlar arasından stratejik açıdan en önemli olanının seçilmesi gerekir. Bu seçimde
göz önünde bulundurulacak etkenlerin başında müşterilerin gereksinimleri ve istekleri gelir.
İnovasyon için ayrılmış geniş kaynakları olan büyük şirketler bile tüm fırsatları değerlendiremezler.
Asıl başarı, en büyük rekabet avantajını sunan fırsatı seçip inovasyona dönüştürebilmektir.
Gerekli bilginin edinilmesi: İşletmeye rekabet gücü kazandırmada en yüksek potansiyele
sahip inovasyon fikrini hayata geçirmeye başlamadan önce ihtiyaç duyulan kaynakların ayrılması
gerekir. Bu amaçla, öncelikle ürün, hizmet veya sürecin geliştirilebilmesi için gerekli bilgiler bir araya
getirilmelidir. Yazılı olan bilginin yanında yazılı olmayan bilgiye erişmek de büyük önem taşır.
İnovasyon faaliyetinin yürütüleceği konuda yetkin, yerli veya yabancı bir uzmanı işe almak veya
danışman olarak çalıştırmak, yurt içindeki veya dışındaki üniversite veya Ar-Ge kurumlarından
hizmet almak, yazılı olmayan bilgiye ulaşmanın yolları arasındadır. Hangi yol seçilirse seçilsin,
edinilen bilgilerin işletme tarafından özümsenmesi ve mümkün olduğunca yazılı hâle getirilmesi
işletmenin yetkinliğinin ve rekabet avantajının sürdürülmesi açısından önemlidir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
315
Çözümün geliştirilmesi ve ticarileştirme: İnovasyon için gerekli bilgi ve bilgi kaynakları bir
araya getirilip inovasyon projesi tanımlandıktan sonra sıra uygulamaya gelir. Bu aşamada ürün,
hizmet veya süreç son hâlini alana kadar çalışmalar sürdürülür. Pazardan sürekli olarak alınan
bilgilerle desteklenen geliştirme çalışmaları, ürünün, hizmetin pazarlanması veya sürecin ticari
kullanımı ile devam eder.
Öğrenme: Bu aşama, diğer tüm aşamalardaki başarı ve başarısızlıkların değerlendirilmesine,
gerekli bilgilerin üretilmesine ve bunların inovasyon sürecini daha iyi yönetmede kullanılmasına
olanak sağlar. “Öğrenme”nin etkisi diğer tüm aşamalara yansıdığından inovasyonun sürekliliği,
dolayısıyla işletmenin rekabet gücünün sürekliliği açısından büyük önem taşır.
İnovasyon için Gereken Kültür ve Anlayış
İnovasyon, farklı bir kültür ve anlayış gerektirir. Bu farklı kültür ve anlayış, geniş bir vizyona
sahip, değişime ve gelişmeye açık bireylerle oluşturulabilir.
Farklı görmek: İnovasyon, farklılaştırmaktır. Farklılaştırmak için farklı görmeyi öğrenmek
gerekir. “Farklı görmek” dünyaya, yapılana ve yapılacak işe bakışı sorgulamayı öğrenmektir. Önemli
inovasyon fırsatlarını yakalamak ve tehditleri fırsata dönüştürmek farklı görmekle mümkündür.
Risk almak: Tanımı gereği inovasyon, yeniliklere ve değişime açık olmayı, farklılıkları tercih
etmeyi ve doğal olarak risk almayı gerektirir. Başarılar kadar, belirsizliğin getirdiği başırısızlıklar da
inovasyon sürecinin bir parçasıdır. Bu nedenle, inovasyon yapacak bireylerin risk almaya hazır
olmaları, öğrenmek ve gelişmek için başarısızlığı bir fırsat olarak görmeleri gerekir. Ancak bunu
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
316
yaparken, gereksiz risklerin alınmaması ve riskin yönetilmesi büyük önem taşır. Belirsizliklerin, risk
yönetimindeki yetersizliklerden kaynaklanmamasına dikkat edilmelidir.
Yaratıcılık: İnovasyon fikirle başlar; bunun için mümkün olduğunca çok fikir üretilmesini
sağlamak gerekir. Yaratıcılık, fikir üretim becerisiyle desteklenmeli ve farklı kavramlar arasında
bağlantı kurulmasını sağlamak için eğitim ve çalışmayla güçlendirilmelidir. Yaratıcılık ve fikir üretme,
her bireyin görevi olmalıdır. Yaratıcılığı teşvik etmek için hiçbir zaman hiçbir fikir eleştirilmemeli,
yüksek düzeyde yaratıcılığı destekleyen bir ortam oluşturulmalıdır.
Müşterinin değerini bilmek: Tüm inovasyonların asıl hedefi müşteri için değer yaratmak
olmalıdır. Müşteri odaklılık, yani müşterilerle sürekli etkileşim hâlinde olmak ve onların
gereksinimlerini anlamak, inovasyon fikirlerinin doğması ve gerçekleştirilmesi için en etkili yoldur.
Sorgulamak: İnovasyon fikirlerinin çoğu merakla doğar. Bu nedenle bireylerin sorgulama
alışkanlığının gelişmesi sağlanmalıdır. “Neden?”, “Nasıl?”, “Neden olmasın?”, “Neyi daha iyi
yapabiliriz?” ve “Nasıl daha iyi yapabiliriz?” gibi sorular herkes tarafından ne kadar çok sorulursa bu
sorulara verilen yanıtlarla organizasyon, ürünler ve hizmetler o oranda farklılaşır ve değişir.
Başarısızlığı hoş görmek: İnovasyon, risk almayı da beraberinde getirdiği için bazı
durumlarda başarısızlık kaçınılmaz olabilir. İnovasyon sürecinde de hata yapmamak mümkün
değildir. Tüm bireylerin inovasyon fikirleri geliştirip inovasyon sürecine dâhil olduğu bir ortam
yaratabilmek için hataları cezalandırmayan bir kurumsal kültür geliştirilmelidir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
317
İletişim: İnovasyonda başarılı olabilmek için açık bir iletişim, bilgi, deneyim ve fikir paylaşım
ortamının oluşturulması gerekir. İnovasyon sürecinde yaşanan başarısızlıkların çoğu yetersiz iletişim
sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle, anlaşmazlıkların çözümünü, iletişimin açıklığını ve sürekliliğini
sağlayan mekanizmalar geliştirip uygulanmalıdır.
İş birliği: İnovasyon fikirleri genelde tek bir kişiden çıkar ama değerlendirmek ve
gerçekleştirmek için pek çok kişiye gereksinim vardır. Dolayısıyla da inovasyon, ekip çalışması
gerektirir. Bireyler arasında etkileşimi kısıtlayıcı yaklaşımlar ve sadece kişisel çabaları ödüllendiren
teşvik sistemleri bu iş birliğini, dolayısıyla inovasyonu baltalar.
Ağlar ve ilişkiler: İnovasyon, güçlü ağların ve ilişkilerin varlığını gerektirir. Ne kadar çok kişi
ve kuruluşla temas halinde olunursa inovasyon fikirlerinin doğması ve gelişmesi o kadar yüksek bir
olasılıktır.
Öğrenme ve bilgi yönetimi: İnovasyon döngüsünün en önemli adımlarından biri olan
öğrenmenin gerçekleşebilmesi ve inovasyonun en değerli kaynağı olan bilginin başarıyla
yönetilebilmesi çok önemlidir. Bu nedenle, kişisel olarak öğrenilenleri kurumlara mal etmeyi sağlayan
bir süreç, yapı ve kültür geliştirilmelidir. Ayrıca bilgi yönetimine önem vermeli ve bilgi yönetim
tekniklerinin öğrenilerek uygulanması sağlanmalıdır.
Kaynaklar: Elçi Ş, “İnovasyon: Kalkınma ve Rekabetin Anahtarı”, 2006.
Teknoloji Yönetim Derneği, “Eski Köye Yeni Âdet Getirin!”, 2005.
OECD ve Eurostat, “Oslo Manual”, 2005.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
318
ÖZEL EĞİTİME İHTİYACI OLAN ÖĞRENCİLERİN EĞİTİMİNDE TEKNOLOJİ VE TASARIM
Özel Eğitim Nedir? Çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen
düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey, özel eğitime ihtiyacı olan bireydir.
Özel eğitim; bu bireylerin eğitim ve sosyal gereksinimlerini karşılamak için özel olarak
yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri ile onların bireysel yeterliliklerine
dayalı, gelişim özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitimdir.
Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler ilköğretimlerini, öncelikle kaynaştırma uygulamaları yoluyla
akranları ile bir arada sürdürebilecekleri gibi özel eğitime ihtiyacı olan bireyler için açılan ilköğretim
okullarında da sürdürebilirler. Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler kaynaştırma yoluyla eğitimlerini,
yetersizliği olmayan akranları ile birlikte aynı sınıfta tam zamanlı sürdürebilecekleri gibi özel eğitim
sınıflarında yarı zamanlı olarak da sürdürebilirler. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde
“Kaynaştırma yoluyla eğitim; özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitimlerini, destek eğitim hizmetleri
de sağlanarak yetersizliği olmayan akranları ile birlikte resmî ve özel; okul öncesi, ilköğretim,
ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri esasına dayanan özel eğitim
uygulamalarıdır.” şeklinde açıklanmaktadır.Bu öğrencilere devam ettikleri okulda uygulanan öğretim
programları bireyselleştirilerek uygulanır.
Özel Eğitime İhtiyacı Olan Bireylerde Öğrenme Süreci Bazı öğrenciler öğrenmeyi zor bulabilir ve akranlarından daha yavaş bir hızda gelişme
gösterebilir. Bazı öğrenciler belirli türde bilgileri işlemekte zorluk çekebilir. Özel eğitime ihtiyacı olan
öğrencilerin kavramları ve becerileri kazanmak için daha fazla alıştırma ve uygulama yapmaya, daha
fazla zamana ve daha çeşitli öğrenme deneyimlerine ihtiyacı olabilir. Öğrenme zorlukları herhangi bir
Özel eğitime ihtiyacı olan
öğrencilerin eğitiminde ve başarı
durumlarının belirlenmesinde
yürürlülükteki ilgili yönetmelik
hükümleri doğrultusunda hareket
eder. Öğretmenlere yardımcı olmak
için Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim
Rehberlik ve Danışma Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün konuyla ilgili
çalışmaları ve
Özel Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerine
kılavuzumuzda yer verilmiştir.
Ayrıntılı bilgi için
http://orgm.meb.gov.tr/ adresine
başvurulabilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
319
zamanda ortaya çıkabileceğinden sürekli olarak belirlenmeli ve giderilmeye çalışılmalıdır. Program
uygulanırken özel öğrenme ihtiyacı olan öğrencileri gözetmek için,
Bu öğrenciler ile akranları, öğretmenleri ve aileleri öğrenme ihtiyaçlarını karşılayacak
programları planlama ve yürütmede birlikte çalışırlar.
Bu öğrencilerin öğrenme etkinliklerine mümkün olduğu kadar çok katılması teşvik edilir ve
bu öğrenciler desteklenirler.
Bu öğrencilerin öğrenmelerini desteklemek için uygun kaynaklar, araç gereç ve teknoloji
kullanılır.
Teknoloji ve Tasarım Dersinde Özel Eğitime İhtiyacı Olan Çocuklar Zihinsel yetersizliği olan birey; zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum
becerilerindeki sınırlılık nedeniyle temel akademik, günlük yaşam ve iş becerilerinin kazanılmasında
özel eğitim ile destek eğitim hizmetlerine yoğun şekilde ihtiyaç duyan bireydir.
Öğrenmenin gerçekleşmesinde geçirilen basamaklara bakıldığında, bu çocuklar ile yaşıtları
olan diğer çocukların farklı basamaklardan geçmediği görülmektedir. Ancak, bu çocukların, bu
basamaklardan geçmeleri daha yavaş olmaktadır. Öğrenme süreci dikkate alındığında, öğrenme
yetersizliği olan çocukların dikkat, bellekte tutma, hatırlama vb. konularda bazı problemleri olduğu
görülmektedir. Bu çocukların dikkatlerinin kısa süreli ve dağınık olduğu, herhangi bir uyarana karşı
dikkatlerini yoğunlaştırmada ya da sürdürmede daha fazla deneme ve zamana ihtiyaç duydukları
bilinmektedir. Öğrenilen bilgilerin bellekte tutulmasında da bazı problemleri görülmektedir. Özellikle
kısa süreli bellekteki bilgileri uzun süreli belleğe aktarmada zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Kısa süreli bellekteki bu zorlukların temelinde ise uygun öğrenme ya da transfer yöntemlerini
kullanmada gösterdikleri yetersizlikler yer almaktadır. Yaşıtlarının kendiliğinden ya da gözleyerek
öğrendiklerini bu çocuklar, çoğu kez özel bir öğretimden geçmeden öğrenememektedirler.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
320
Zihinsel yetersizliği olan bireyler için çeşitli öğretim yöntemleri bulunmaktadır. Bu
yöntemlerden de yararlanarak uygun öğretim yöntemlerinin seçilmesi, başarısızlık duygusunu
yaşamayacakları ya da en az yaşayacakları ortamların hazırlanması, başarılı olma girişimlerinin
desteklenmesi ve pekiştirilmesi, yeteneklerine ilişkin güvenlerinin artırılması, güdülenmelerinin yeterli
ölçüde sağlanması gibi hususlar dikkate alınmalıdır. Böylece, bu çocukların gerçekte
başarabilecekleri düzeye ulaşmaları da sağlanmış olacaktır.
Kavramları ve becerileri kazanmak için daha fazla alıştırma ve uygulama yapmaya fırsat
verilmeli; daha fazla zaman ve daha çeşitli öğrenme deneyimleri sağlayacak ortamlar
oluşturulmalıdır.
Teknoloji ve tasarım dersinin öğretiminde “basitten karmaşığa, somuttan soyuta” doğru bir yol
izlenmelidir. Etkinliklerde birbirinin ön koşulu olan basamaklarda bir önceki basamak ele alınmadan
bir sonraki basamağa geçilmemesine özen gösterilmelidir. Öğrenme ve öğretme ortamında
sunulacak olguların yakın çevresinden ve gerçek yaşamdan seçilmesine dikkat edilmelidir.
Güvenli ve ilgi çekici bir araştırma ve etkinlik ortamı hazırlanarak bazı şeyleri öğrencilerin
kendi başına ya da yardımlarla tekrar tekrar yapmaları desteklenmelidir. Öğrencilerin etkinliklerde
kullanacakları araç gereçlerin basit olmasına ve bu araç gereçlerin kullanımına özen gösterilmesi
üzerinde durulmalıdır.
Kazanımlar ve etkinlikler gerektiğinde daha küçük adımlarla gerçekleştirilecek şekilde
öğrenme ve öğretme süreçlerine dönüştürülmelidir.
Program esas alınarak her çocuk için bireyselleştirilmiş eğitim programı hazırlanmalı ve
öğretmen, bireysel öğretim planını, BEP geliştirme biriminin hazırladığı bireysel eğitim planı
çerçevesinde oluşturmalıdır. Bireyselleştirilmiş eğitim programı, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin
gelişim özellikleri, eğitim performansları ve ihtiyaçları doğrultusunda hedeflenen amaçlara yönelik
hazırlanan ve bu bireylere verilecek destek eğitim hizmetlerini de içeren özel eğitim programıdır.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
321
Bireysel eğitim programının hazırlanması ve programın başarının takip edilerek gerekli
düzenlemelerin yapılması için; okulda BEP geliştirme birimi oluşturulmalıdır. Öğretmen, bireysel
öğretim planını (BÖP), BEP geliştirme biriminin hazırladığı bireysel eğitim planı çerçevesinde
hazırlamalıdır.
İşitme engelli çocukların eğitim ve öğretiminde mümkün olduğunca görsel araçlarla
desteklenmesi, eğitim ortamlarının düzenlenmesi ve akran etkileşimine imkân sağlanması oldukça
etkilidir. Ayrıca yaşayarak öğrenmenin, öğrenilenlerin kalıcılığındaki önemi düşünüldüğünde,
uygulamaya dayalı aktif öğrenmenin işitme engelli çocukların eğitimindeki önemi oldukça dikkat
çekicidir.
Eğitim ortamının uygun olarak düzenlenmesi işitme engelli çocuğun öğretim sürecini olumlu
yönde etkileyecektir.
Öğrencinin işitme cihazı, ısıtma ve havalandırma sistemlerinin sesleri, eşya taşıma, sandalye
ve sıra gıcırtısı, dışarıdan gelen trafik gürültüsü gibi arka plândaki sesler dahil tüm sesleri yükseltir.
Bu durum öğrencinin dikkatini dağıtarak sesleri ayırt etmesini güçleştirebilir. Eğitim ve öğretimin etkili
bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için sınıf yalıtımının yapılmış olması önemlidir. Bunun için;
Zeminin halı ile kaplanması,
Zemin halı ile kaplanamıyorsa, masa ve sandalyelerin ayaklarının sesi önleyici herhangi
bir malzeme ile kaplanması,
Duvarların strafor ya da başka bir malzeme ile kaplanması,
Camlarla ilgili ses yalıtımının yapılması,
Kapı ve pencerelerin sık sık yağlanması,
Isıtma ve havalandırma sistemlerinin sessiz olarak çalışmasının sağlanması gerekir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
322
Öğrencilerin birbirlerini ve öğretmeni rahatça görebilecekleri şekilde (U veya yarım daire)
oturmaları sağlanmalıdır. Eğer bu oturma düzeni sağlanamıyorsa işitme engelli çocuğun öğretmenini
görebileceği, konuşmasını rahatça takip edebileceği bir yere oturtulması gerekir.
Sınıf içindeki ışıklandırma yeterli olmalı ve öğretmenin yüzünü gölgede bırakmamalıdır.
Öğrenci öğretmenin yüzünü ve tahtada yazılanları net olarak görebilmelidir.
İşiten öğrenciler, genelde dersin ilk 10 dakikasında %70 oranında dikkatlerini toplayabildikleri
hâlde son 10 dakikada bu oranın %20’ye kadar düştüğü bilinmektedir. İşitme engelli öğrenciler,
işitemedikleri için dikkatleri çabuk dağılabileceğinden dolayı bu oranların daha düşük olabileceğini
söylemek mümkündür. Bu durumda işitme engelli öğrencilerin derse olan ilgilerini canlı tutabilmek,
aktif katılımlarını sağlamak etkili ve kalıcı bir öğrenmenin gerçekleşebilmesinde önemlidir.
Öğrencilerin en iyi yaparak ve yaşayarak öğrendikleri unutulmamalıdır. Bilgi aktarımlarında yalnızca
sözel ifadeler kullanmak yerine, model olma, görsel materyal desteği ile birlikte, işitme engelli çocuk
için eğitimsel yaşantı ortamları hazırlanmalıdır. İşitme engelli çocukların yaşayarak, görerek edindiği
bu yaşantıya ve uygulamaya yönelik deneyimler, onların kavram ve dil edinimini kolaylaştıracak,
öğrenmeyi kalıcı kıldığı gibi eğlenceli bir hâle getirecektir.
Öğretim sürecinde eğitsel değerlendirme, öğretimin planlanması ve uygulamalar sonrasında
belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının belirlenmesinde önemli bir yer tutar. Öğretim öncesi
eğitsel değerlendirme yapılarak öğrencilerin performans düzeyleri belirlenir. Daha sonra bu
değerlendirmeler dikkate alınarak her öğrencinin öncelikli gereksinimleri dikkate alınarak
bireyselleştirilmiş eğitim programları hazırlanır. Bu doğrultuda öğretim plânları da hazırlandıktan
sonra, öğrencinin performans düzeyine uygun olan basamaktan öğretime başlanır. Öğretimin
planlanmasında, uygun eğitim ortamının oluşturulması, kullanılacak materyallerin belirlenmesi,
uygun yöntem ve tekniklerin seçilmesi ve ilgili etkinliklere yer verilmesi, eğitim ve öğretimin
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
323
başarısında önemlidir. Öğrencilere, öğrendikleri bilgileri kullanma ve uygulama olanağı
sağlanmasının, öğrenilenlerin kalıcılığında etkili olduğu unutulmamalıdır.
Öğrenme ortamında değişik materyallerin (oyuncaklar, pratik günlük nesneler, doğal
malzemeler, artık materyaller vb.) bulunması, öğrencilere kullandıkları ve kullanacakları materyallerin
tanıtılması ve öğretimde görsel destek sağlayacak araç ve gerecin (grafik, video, slayt, televizyon,
bilgisayar, sıralama kartları, haritalar, resimler vb.) kullanılması, işitme engelli çocukların eğitiminde
daha etkili sonuçlar alınmasını sağlayacaktır. Eğitim ortamlarında öğrenciler bu materyalleri kullanma
konusunda teşvik edilmeli, gerçek deneyimlerle öğrenmeleri desteklenmelidir. Çocukların nesneleri
tüm duyularıyla araştırmaları, ilişkileri doğrudan deneyim yoluyla keşfetmeleri desteklenmelidir. Bir
materyali değişik şekillerde kullanabilme fırsatı, işitme engelli öğrencilerin değişik deneyimler
yaşamalarını sağlarken yaratıcılıklarının ve el becerilerinin gelişimine ve yeni kavramlar
kazanmalarına olanak sağlayacaktır. Böylece öğrenciler, deneyimlerini kendi sözcükleriyle ifade
ederek dili kullanma fırsatı da bulabileceklerdir.
Mümkün olduğu ölçüde model olarak ve tepegöz veya benzeri sunum araç, gereçlerinin
kullanımı, işitme engelli çocuğun hem yazılanları okuyup hem de öğretmeni takip etmesini
kolaylaştıracaktır. Tepegöz vb. araç ve gerecin bulunmadığı ortamlarda, yapılacak işlerin ana
hatlarının, öğrencilerin görebileceği büyüklükte bir fon kartonuna veya tahtaya yazılması işitme
engelli çocuk açısından kolaylık sağlayacaktır.
Öğretim sürecinde, öğrencilerin birbirleri ile etkileşime girerek, gerektiğinde birbirlerini model
almaları sağlanarak, birlikte çalışabilmeleri için fırsat yaratılması, akran etkileşiminde önemlidir.
Farklı seviyedeki öğrencilerin bir araya getirilerek küçük çalışma gruplarının (kümelerinin)
oluşturulması da işbirlikçi öğrenmede esastır. İşbirlikçi öğrenme, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin
etkin olarak gerçekleşmesine yardımcı bir öğretim stratejisidir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
324
İşbirlikçi öğrenme ve akran desteği için;
Çalışma grupları oluşturulurken farklı özellik ve düzeydeki öğrencilerin bir araya
getirilmesine dikkat edilmesi,
Gruptaki her çocuğun kendi görevini ve sorumluluğunu bilmesi,
Grup çalışmasının sonucunda, her öğrencinin bireysel olarak başarıya ulaşmasının
sağlanması,
Grup çalışmasında her öğrencinin etkin rol almasının sağlanması,
Farklı düzeydeki öğrencilerin yan yana oturmasına dikkat edilmesi gereklidir. Böylece
öğrenciler birbirlerine destek olacak, öğretmenin sınıf kontrolü kolaylaşacaktır.
İşitme engelli öğrencilerin sözel yönergeleri yanlış anlaması sık rastlanan bir durumdur.
Yönergelerin tahtaya yazılması, yanlış anlamayı önleyecektir. O gün yapılacakların tahtaya ya da bir
panoya yazılması da öğrenciye yardımcı olmak açısından yararlı bir yoldur.
Öğrenciler, öğretmeni dinlerken/izlerken aynı anda konuyu tahtadan ya da kitaptan takip
edemeyebilirler. Öncelikle öğrencilerin öğretmeni takip etmesi sağlanmalıdır. Kaynaştırma
sınıflarında, öğrencinin bir ya da iki arkadaşı, sırayla ders notlarını veya öğretmenin anlattıklarını
onunla paylaşması konusunda organize edilebilir.
Dersler işlenirken kullanılan makine türü ders araç gereçlerinden çıkan gürültü öğrencilerin,
öğretmenin sesini ayırt etmesini engeller. Ayrıca bu tür cihazların kullanıldığı ortamların karanlık
olması öğrencilerin dudaktan okumasını engelleyecektir. Bu nedenle, eğitim ortamlarının
düzenlemesinde ve kullanılacak araç gerecin seçiminde, işitme engelli çocukların özelliklerinin
dikkate alınması uygun olacaktır.
Yeni bir derse geçildiğinde, derste yapılacakların işitme engelli öğrenciler tarafından daha iyi
anlaşılabilmesi için o gün yapılacaklarla ilgili olarak yeni sözcüklerin ve ilgili terimlerin, konunun
zorluk derecesine göre tahtaya yazılması yararlı olacaktır.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
325
İşitme engelli öğrenciler, sözcük ve kavram dağarcıklarının yetersizliği nedeniyle öğretmen
ifadelerini yalınlaştırmalı, basit ifadeler kullanmalıdır.
Uygun eğitim ve öğretim ortamının hazırlanmasının işitme engelli öğrencilerin eğitiminin
kalitesini arttıracağı unutulmamalıdır.
İşitme engelli çocukların eğitiminde;
Öğrencilerle konuşurken göz hizasına gelecek şekilde ayakta durun veya oturun.
Konuşurken, ders anlatırken sınıfta dolaşmayın.
Tahtada yazı yazarken konuşmayın.
Yapılacak çalışmalarda öğrenciye model olun
Çok yüksek sesle veya fısıldayarak konuşmayın, ses tonunuzun normal olmasına dikkat
edin.
Konuşurken başka yönlere bakmayın.
Konuşurken anlaşılır, kısa cümleler kurun.
Konunun açık ve anlaşılır olduğundan emin olun.
Konuşurken cümlelerinizi eksik bırakmayın, tamamlayın.
Konuştuğunuzda ortamın çok gürültülü olmamasına dikkat edin.
Konuşurken ağzınızı elle veya kâğıt gibi herhangi bir şeyle kapatmayın.
Konuşurken yüzünüzün öğrencilere dönük olmasına dikkat edin.
Öğrencilerle konuşurken aranızdaki mesafenin çok uzak veya çok yakın olmamasına
dikkat edin.
Işığın yüzünüze doğru gelmesine dikkat edin, karanlık bir ortamda öğrencilerin sizin
yüzünüzü görmesi ve anlattıklarınızı takip etmesi zorlaşacaktır.
Konuşurken kullandığınız jest ve mimiklerinizin abartılı olmamasına dikkat edin.
Konuşurken dikkat dağıtıcı vücut hareketlerinden kaçının.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
326
Öğrencilerin her türlü etkinliğe katılımını sağlayın.
Günlük programınızı düzenli olarak uygulayın, işitme engelli öğrenciler, gün içerisinde ne
yapacaklarını bilirlerse kendilerini daha güvende hissederler.
Bazı işitme engelli öğrenciler, garip gelen sesler çıkarabilirler. Kendileri çıkardıkları bu
sesleri duymadıkları için farkında değillerdir ve bu sesler rahatsız edici olabilir. Onları
uygun bir şekilde ürkütmeden uyararak bu sesleri çıkarmalarına engel olun.
İşitme engelli öğrencilere sizi ve arkadaşlarını daha iyi görebilmek ve işitebilmek amacıyla
oturdukları yeri değiştirme imkânı sağlayın.
Sakin ve sabırlı olun ve öğrencilerinizle kuracağınız iletişimin zaman alacağını unutmayın.
Görme engelli bireylerin çevrelerini algılamaları ve bilgi toplamaları sağlam kalan duyularına
dayalı olmaktadır. Görme engelli bireyler dokunma duyularından geniş ölçüde yararlanmaktadırlar.
Bu duyunun kullanılması ise bu bireylere uygun özel eğitim yöntemlerine dayalı olarak
kazandırılması gerekmektedir. Görme engelli bireylerin çevreyi ve çevredeki uyaranları algılamada
önemli olan bir diğer duyum organları işitmedir. İşitme duyusu bu bireylerin sosyal ilişkilerini
sürdürmede önemlidir. Eğitim materyallerini ya da model çalışmayı tanımada ses, bu bireyler için
vazgeçilmez unsurdur. Aynı derecede model çalışmayı ya da bir objeyi dokundurarak tanımasının
sağlanması öğrenmede etkilidir.
Görme engelli bireylerle çalışmalarda sınıf içinde ortam hazırlanırken yer değişikliği
olmamasına dikkat edilmelidir.
Görme engeli doğal olarak bağımsız hareketi kısıtlamaktadır. Bunun göz önünde tutularak
eğitim programlarında yoğun olarak işlenmesi ve mümkün olduğunca erken yaşlarda başlanması
gerekmektedir.
Kavramsal gelişimde ya da bilişsel yeteneklerde gecikme gözlenebilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
327
Özellikle soyut düşünmeyi gerektiren becerilerde daha başarısız olabilirler.
Alan kavramını vermek güçtür. Alana ilişkin bilgiler daha çok dokunma duyumu
aracılığıyla kazanılmaktadır.
Görme yetersizliğinden kaynaklanan eksiklikleri diğer duyu organlarını kullanarak telafi
etmeye çalışırlar.
Dikkat yoğunlaştırma, ince ayrıntıları fark etme yetenekleri gelişmiştir.
Sosyal faaliyetlere ilgilidirler.
Bedensel ve zihinsel gelişimlerinde farklılık yoktur.
Bağımsız hareket edebilme becerileri sınırlıdır.
Teknoloji ve tasarım için dersinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (dehb) olan çocuklar pozitif öğrenme ortamının oluşturulması, doğru motive edilmesi,ve olumlu benlik
algısının geliştirilmesi çok önemlidir. Bununla birlikte eğitim-öğretim sırasında;
Sınıfta nefes alma ve gevşeme alıştırmalarının yapılması,
Öğrencilerin bireysel ve grup çalışmalarına yönlendirilmesi,
Çalışmalar sırasında kısa aralar verilmesi,
Sınıftaki uyaranların azaltılması,
Sosyal beceri eğitimi yapılması,
Dersin yapılandırılması, derste hangi konuların işleneceğinin öğrencilere açıklanması,
Sınıf içi etkinliklerin öğretmen tarafından organize edilmesi,
Öğretimsel hedefleri gerçekleştirebilecek sınıf düzenlemesinin yapılması,
Sınıf kurallarının önceden oluşturulması,
Çocuğa uygun öğrenme yönteminin belirlenmesi,
Çocuğa uygun öğrenme ortamının oluşturulması,
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
328
Çocuğun kendi öğrenme motivasyonunun sağlanması,
Çocuğun kendi kendine karar verme becerisinin geliştirilmesi,
Uygun bir güdüleme ve davranışsal sonuçlar sisteminin geliştirilmesi,
Akran desteğinin olması,
Fiziksel yakınlık, göz kontağı kurulması ve teşvik edilmesi,
Öğretmenin soru-cevap şeklinde, öğrencilerle sürekli iletişim hâlinde olması,
Olumlu davranışların ödüllendirilmesi, olumsuz davranışların ise görmezden gelinmesi,
Öğrencilerin kendi davranışlarını gözleyebilmesi için “kendini gözleme tekniğinin (dikkat
ediyor muyum?)” kullanılması,
Her öğrencinin performansını dersin sonunda özetleyerek güçlü ve zayıf yanlarına vurgu
yapılması gerekmektedir.
Öğrencilerin sessizliği tanımasının sağlanması ve sessizliği aramasına yol açma,
Hareket etmeye imkan tanıma,
Model olma,
Sınıfı stres ortamı olarak görmemesini sağlama,
Bireysel eğitim verme,
Çalışmalar sırasında öğrencilerin kendi hatalarını kendilerinin bulmasına olanak verilmesi
ve olumlu davranışların pekiştirilmesi,
Öğrencilerin motivasyonlarını ve ilgilerini desteklemek amacıyla aferin!, harikasın! gibi
sözel pekiştireçler ve bazen de bu sözlerin yazılı olduğu çıkartmalar verilerek
cesaretlendirilmesi,
Etkinliğin sonunda başarma duygusunu hissetmelerinin sağlanması gerekmektedir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
329
Aile Eğitimi Ailelerin; çocuğu yetiştirmenin yanı sıra onların yeterlik ve yetersizlikleri ile eğitim ihtiyaçlarını
iyi bilen kişiler olabildikleri, eğitim almaları durumunda çocuklarının eğitimine daha etkin ve bilinçli bir
biçimde katılabildikleri bilinmektedir.
Çocuğun farklı alanlardaki gelişimini hızlandıracak ortamların düzenlenmesinde ailenin rolü
önemlidir.
Aile eğitimi, özel eğitime ihtiyacı olan tüm çocuklar için önemlidir. Çocukların başarıları
yalnızca okulda aldıkları eğitime bağlı olmayıp evde aldıkları destek eğitime ve ailelerin eğitime
katılımına bağlıdır. Bu bakımdan öğretmen sürekli aile ile iş birliği içinde çalışmalıdır.
Özel Eğitime İhtiyaç Duyulan Öğrencilerin Başarılarının Değerlendirilmesi (Özel Hizmet Yönetmeliğine Göre) MADDE 24-(1) Kaynaştırma yoluyla eğitimlerine devam eden öğrencilerin başarılarının
değerlendirilmesinde ilgili mevzuatın yanında aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) Bulunduğu okulun eğitim programını veya denkliği olan bir programı izleyen öğrencilerin
başarıları, devam ettikleri okulun sınıf geçme ve sınavlarla ilgili hükümlerine göre değerlendirilir.
Ancak, değerlendirmelerde öğrencilerin BEP’leri dikkate alınır.
b) Bulunduğu okulun eğitim programına denkliği olmayan bir özel eğitim programını izleyen
öğrencilerin başarılarının değerlendirilmesiyle ilgili işlemler, bu Yönetmeliğin 85 inci maddesindeki
ilgili hükümlere göre yapılır.
c) Öğrencilerin başarılarının değerlendirmesinde kullanılacak yöntem, teknik, ölçme araçları
ve değerlendirme süresi, değerlendirme zamanı, değerlendirme aralıkları, değerlendirmeden
sorumlu kişiler ve değerlendirmenin yapılacağı ortam, BEP geliştirme biriminin görüş ve önerileri
doğrultusunda belirlenir.
Ayrıntılı bilgi için Millî Eğitim
Bakanlığı Özel Eğitim
Rehberlik ve Danışma
Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün ilgili internet
adresinde bulunan “Özel
Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliği” incelenebilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
330
ç) Yazma güçlüğü olan öğrenciler ve özel öğrenme güçlüğü olan öğrencilerin
değerlendirilmesi sözlü, sözlü ifadede güçlük yaşayan öğrencilerin değerlendirilmesi ise yazılı olarak
yapılır. Yazılı ve sözlü ifade etme becerilerinde yetersizliği olan bireyler ise davranışlarının
gözlemlenmesi yoluyla değerlendirilir.
d) Yazılı sınavlar öğrencilerin yetersizlik türüne, eğitim performanslarına ve gelişim
özelliklerine göre çeşitlendirilir. Sınavlar kısa cevaplı ve az sorulu olarak düzenlenir.
e) Öğrenciler, yetersizliklerinden kaynaklanan güçlüklerini gidermek amacıyla sınavlarda
uygun araç-gereç, cihaz ve yöntemlerden yararlandırılır. İhtiyacı olan bireyler için yazılı sınavlarda
refakat etmek üzere bir öğretmen görevlendirilir.
f) Görme yetersizliği olan öğrencilerin yazılı sınavlarda Braille yazı olarak verdiği cevaplar
sınavdan hemen sonra öğretmenin öğrenciye okutmasıyla değerlendirilir. Bu öğrenciler, çizimli ve
şekilli sorulardan muaf tutulurlar. Az gören öğrenciler için sınav soruları kalın ve büyük puntolu
hazırlanır.
g) İşitme yetersizliği olan öğrenciler ilköğretim ve ortaöğretimde, istekleri doğrultusunda
yabancı dil programlarındaki bazı bilgi ve becerilerin öğretiminden veya dersin tamamından muaf
tutulurlar.
ğ) Zihinsel yetersizliği olan öğrenciler; dikkat, bellekte tutma ve hatırlama güçlükleri dikkate
alınarak daha sık aralıklarla değerlendirilirler.
h) Otistik bireyler ile duygusal ve davranış bozukluğu olan öğrencilerin değerlendirilmesi,
iletişim özellikleri ile sosyal-duygusal hazır bulunuşlukları dikkate alınarak yapılır.
ı) Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan öğrencilerin değerlendirilmesi, bu
öğrencilerin özellikleri dikkate alınarak daha sık aralıklarla ve kısa süreli sınavlarla yapılır.
i) Kas ve sinir sistemi bozukluklarına bağlı motor becerilerde yetersizliği olan öğrenciler motor
beceri gerektiren derslerin uygulamalı bölümlerinden istekleri doğrultusunda muaf tutulurlar.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
331
TEKNOLOJİ VE TASARIM İŞLİĞİNİN DÜZENLENMESİ
Teknoloji ve Tasarım dersi işliğinin düzeni öğrenci başarısını artırmada etkendir. Öğrenciler
uygun düzenlenmiş bir öğrenme ortamında öğrenme ihtiyaçlarını daha kolay karşılarlar. Teknoloji ve
Tasarım işliği düzenlenirken aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır:
İşliğin şekli ve boyutları içerisinde yer alacak donanımın nasıl düzenleneceğini etkiler.
Teknoloji ve Tasarım işliklerinin en ve boy oranı 1: 2 veya 1: 3 standart değerlerde
olmalıdır. Bu oran donanımın etkin şekilde kullanımını ve öğrencilerin çalışma alanında
rahat hareket etmelerini sağlar.
Teknoloji ve Tasarım işlikleri 20 öğrenci temel alınacak şekilde planlanmalı ve her öğrenci
için ayrılacak alan 4m² den az olmamalıdır. Buna göre okullarda Teknoloji ve Tasarım
dersi işlikleri için ayrılacak alan 80 – 100 m² olmalıdır.
İşlik sınıf içi, grup ve bireysel etkinlikleri gerçekleştirmeyi sağlayacak taşınabilir
mobilyalarla yarım ada şeklinde düzenlenmelidir. Taşınabilir mobilyalar yeniden
düzenlemeye imkân sağlar.
İşlikte var olan (kesme ve delme vb) donanımlar ve sabit mobilyalar çevre duvarı boyunca
yerleştirilmelidir. Yazı tahtası ve öğrenme araçları sabit mobilya ve donanımlardan
uzakta, öğrencilerin tartışma ve sunum yapabilecekleri esnek bir alanda yer almalıdır.
Bilgisayarlar sabit olmayan masalara yerleştirilmelidir. Bu esneklik etkinliğe göre
donanımı yeniden düzenlemeye imkân sağlar.
Depolama alanları öğrenme alanlarından doğrudan ulaşılabilir konumda olmalıdır. İş
masalarının alt bölümleri, işliğin daha etkin kullanımını sağlamak amacıyla depo dolapları
olarak tasarlanarak kullanılabilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
332
Mobilya düzeni öğrencilere tasarım ve yapımda rahat bir çalışma ortamı sağlamalıdır. İş
yüzeyleri ve donanımlar arasındaki mesafeler güvenli bir şekilde dolaşmaya elverişli
olmalı ve iş akışını kolaylaştıracak şekilde yerleştirilmelidir.
İşlik ortamında sağlık ve güvenlik ilkelerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.
Tekerlekli sandalye kullanan veya fiziksel engelli olan öğrenciler için her alana
taşınabilecek hareketli ve yüksekliği ayarlanabilir bir çalışma masası işlikte yer
almalıdır.
Teknoloji ve Tasarım işliklerinin düzenlenmesinde ana amaç; bireysel ve grup çalışmalarını
içeren tüm düzen, kurgu ve yapım kuşaklarında yer alan etkinliklere uyarlanabilecek esneklikte
olmasına dikkat edilmelidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak öğrenme
alanlarını ve özel alanları kapsayan bir işlik planı aşağıdaki şemada gösterilmiştir.
Verilen bu işlik standardı ideal durumu yansıtmaktadır. Teknoloji ve Tasarım işliği okulların ve
çevrenin imkânları ölçüsünde planlanarak düzenlenir. Her okul en az bir alanı, Teknoloji ve Tasarım
işliği olarak düzenlemelidir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
333
Merkezî Çalışma Alanı Öğrencilerin sınıfça veya küçük gruplar hâlinde düzen çalışmaları, tartışma, çizim, tasarım,
değerlendirme, yazma ve sunum gibi etkinlikleri yapabilecekleri, bireysel çalışmalarını
düzenleyebilecekleri ortamdır.
Merkezî çalışma alanının amacı, birlikte çalışmayı cesaretlendirmek ve öğrenme
gerçekleşirken etkileşimi ve tartışmayı desteklemektir. Bu nedenle merkezî çalışma alanı öğrencilerin
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
334
birbirlerini, öğretmeni ve sunu ortamını görerek birlikte çalışmalarını desteklemeye, düşüncelerini ve
kaynakları paylaşarak etkileşimde bulunabilmelerine olanak verecek anlayışta düzenlenmelidir.
Bunun için “U”, “V” veya yarım daire şeklinde düzenlenecek bir oturma çevresi daha uyarıcı olacaktır.
Bu alanda gruptaki azami öğrenci sayısı dikkate alınarak bu alanda öğrenci çalışma masası (yazı ve
çizim amaçlı) ve tabureler bulundurulmalıdır.
Uygulama Alanı Öğrencilerin çalışmalarının yapım aşamasında kullanacakları alanı ifade eder. Öğrenciler
yapım kuşağında yer alan etkinliklerin “yapım” aşamasında bu alanı kullanırlar. Kullanacakları
malzemeyi işlemeye ve birleştirmeye yönelik işlemler burada gerçekleştirirler. İşlemleri
gerçekleştirmeye yönelik uygun özellikte iş masaları bulundurulmalıdır.
Öğretmen Alanı Öğretmen alanı, öğretmenin sınıfta ilgi ve merak uyandıran bir atmosfer yaratmasına,
öğrenme için gerekli düzeni sağlamasına, öğrenme etkinliklerinin sunumuna ve organize edilmesine,
öğrencilerin derse katılımında süreklilik oluşturmasına ve zamanı etkili kullanmasına olanak verecek
anlayışta düzenlenmelidir. Öğretmen çalışma masasının, öğretmenin yüzünün öğrencilerin yüzlerine
dönük olacak şekilde yerleştirilmesi gerekir. Sunu yapılırken bütün öğrenciler kolayca görülebilmeli
ve onlarla göz teması kurulabilmelidir. Bu, öğrencilerin öğrenmeye yoğunlaşmasını ve öğretmenle
etkileşimini artıracaktır.
Öğretmen alanında, öğretmenin sınıf yönetimine yönelik ihtiyaçlarını karşılayacak donanım
bulunmalıdır. Öğrenciler buradaki bilgisayar aracılığı ile araştırma, tasarım günlükleri yazma ve sunu
programlarıyla çalışmasını tanıtma etkinliklerini gerçekleştirebilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
335
Bu amaçları gerçekleştirmeye yönelik olarak bu alanda; bilgisayar (internet bağlantılı), yazıcı,
dolaplar, çalışma masası, sandalye ve yazı tahtası bulundurulmalıdır.
Öğretim Araç ve Gereçleri Alanı Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı’nda yer alan etkinlikler planlanırken yazılı ve
basılı materyallerden araştırma yapma, tanıtımı hazırlama, günlük yazma vb. gibi öğretme-öğrenme
etkinliklerini destekleyici ve zenginleştirici çalışmalara yer verilmiştir. Bu etkinliklerin
düzenlenmesinde öğretim araç ve gereçleri alanında bulunan ortamlardan yararlanılacaktır.
Bu alanda çizim araçları, kitap, dergi, ansiklopedi gibi başvuru kaynaklarına, poster, öğrenci
çalışmaları ve üç boyutlu tasarım modellerine yer verilmelidir.
Depo Alanı Yarı mamul gereçlerin depolandığı alanı kapsar. Gereçler özelliklerine göre dolap içerisinde
ayrı bölmelerde depolanmalıdır. Bunun için dolap içerisine yerleştirilecek taşınır raflardan
yararlanılabilir.
Tasarımın yapım aşamasında öğrencilerin gereçleri işlemedeki ihtiyaçlarını karşılayan küçük
el aletlerinin bulunduğu alandır. Bu alanda yer alan el aletleri duvara monte edilmiş ahşap veya çelik
panolar üzerinde bulundurulmalıdır. Güvenlik önlemi olarak panolar kapaklı olarak düzenlenebilir.
Proje Depo Alanı Öğrencilerin tasarım ve yapım etkinleri süresince oluşturdukları çizimler, fotoğraflar, bilgisayar
çıktıları, inşa edilmiş ürünler gibi çalışmaların saklandığı alandır. Öğrenci ürünleri bu alanda sergi ve
değerlendirme amaçlı olarak saklanabilir. Ayrıca çalışmalar imkânlar ölçüsünde daha sonraki
etkinliklerde örnek olarak kullanılmak amacıyla fotoğraf veya video formatında kayıt altına alınabilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
336
İnşa edilen ürünler farklı boyutlarda olacağından depolama koşulları buna uygun olarak
düzenlenmelidir. Dolap ve raflar öğrencilerin erişebileceği yükseklikte olmalıdır.
Sağlık ve Güvenlik Teknoloji ve Tasarım işlikleri yapıma yönelik çeşitli alet ve makineleri içerdiğinden okullardaki
diğer alanlardan farklı özel bir çevreye sahiptir. Bu nedenle Teknoloji ve Tasarım işliklerinin kendine
özgü sağlık ve güvenlik kuralları vardır. Aşağıda Teknoloji ve Tasarım işliklerinin düzenlenmesinde
uyulması gereken genel sağlık ve güvenlik ilkeleri verilmiştir.
İşlik çalışmalarında oluşabilecek kazalardan öğrencilerin korunması önemlidir. Öğrencileri
kazalardan korumak teknoloji ve tasarım öğretmeninin görevidir. İş kazalarını önlemek için işlikte
aşağıda belirtilen önlemler alınmalıdır:
Öğrencilerin dikkatini çekmek amacıyla işlikte, iş güvenliği ile ilgili yasaklayıcı ve uyarıcı
işaretler gerekli yerlere asılmalıdır.
Öğrenciler çalışmasını bilmedikleri araçları kullanmamaları konusunda uyarılmalı ve emin
olmadıkları konuları mutlaka öğretmenine sormalıdır.
Öğrencilere var olan donanımları; işlem sırasına göre nasıl çalıştıracaklarını, çalışma
sırasında uyacakları kuralları, kazaların nerelerde oluşabileceğini ve donanımı nasıl
durduracaklarını gösterdikten sonra kullanmalarına izin verilmelidir.
Var olan donanımların yanına öğrencilerin görebileceği şekilde bir kullanma yönergesi
asılmalıdır.
Var olan işleme araçlarının etrafında güvenli bir hareket alanı bırakılmalı, öğrenciler
çalışan öğrencilerin hareketlerini engellemeyecek uzaklıkta bulunmalıdır.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
337
Teknoloji ve Tasarım işlikleri için ayrı bir elektrik panosu düzenlenmeli ve bu pano
içerisinde, acil durumlarda işlikteki tüm akımı kesecek kırmızı renkli bir şalter
bulunmalıdır.
Tabureler takılarak düşme ve çarpmaya neden olacağından merkezî çalışma alanının
dışına çıkarılmamalıdır.
Öğrencilere boya, toz vb. dış etkilerden korunmaları ve çalışırken rahat hareket
edebilmeleri için koruyucu giysi giydirilebilir. Bu amaçla Teknoloji ve Tasarım işliklerinde
koruyucu giysi olarak askılı önlük kullanılabilir.
İlk Yardım Donanımı
Teknoloji ve Tasarım öğretmeni işlikte oluşabilecek kazalara yönelik ilk yardımı yapabilecek
niteliklere sahip olmalıdır. Çünkü yaralanma sonrası yapılan ilk müdahale, kurtarıcı ve önleyici bir
nitelik taşır. Teknoloji ve Tasarım işliğinde meydana gelebilecek iş kazalarında ilk müdahaleyi
yapabilmek için ilk yardım dolabı bulundurulmalıdır. İlk yardım dolabı herkes tarafından kolayca
görülebilecek ve ulaşılabilecek yerde olmalıdır. Teknoloji ve Tasarım işliklerinde ilk yardım dolabı
öğretmen alanına yakın bir yere yerleştirilebilir. İlk yardım dolabı TS 12598 (okullarda kullanım için)
standardında yer alan ilaç ve malzemeleri bulunduracak şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca yangın
söndürme cihazı bulundurulabilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
338
ETKİNLİKLERİN SINIFLARA GÖRE DAĞILIMI
KUŞAKLARSINIFLAR
“DÜZEN” “KURGU” “YAPIM”
6. SINIF “İlk Adım”
“Düzen Oluşturalım”
“Düşünelim Çözelim”
“Hayallerim Çizgide Saklı”
“Bulunan Eşyaları Sahiplerine
Ulaştıralım”
“Tasarımımı Üretiyorum”
7. SINIF “İlk Adım”(*)
“Birimden Bütüne”
“Düşünelim Çözelim”(*)
“Hayallerimdeki Değişim ve
Gelişim”
“Bulunan Eşyaları Sahiplerine
Ulaştıralım” (*)
“Üretiyorum”
8. SINIF “İlk Adım”(*)
“Birimden Bütüne”(**)
“Bütünde Farklılık”
“Düşünelim Çözelim”(*)
“Düşüncelerimizi Nasıl
Koruyalım?”
“Bulunan Eşyaları Sahiplerine
Ulaştıralım” (*)
“Nasıl Tanıtalım?”
(*) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 21.03.2006 tarih ve 24 sayılı kararı gereği 2006–2007 Eğitim Öğretim yılına mahsus olmak üzere
okutulacak temel etkinliklerdir.
(**) 2006–2007 eğitim öğretim yılına mahsus olmak üzere bu etkinliğin yalnızca giriş kısmında yer alan kavramların yapılandırılması
amacıyla sınıfça gerçekleştirilecektir. Not: Zümre öğretmenlerince “Bulunan Eşyaları Sahiplerine Ulaştıralım” etkinliği yerine farklı bir sorun ve ihtiyacın tanımlandığı ve tasarım
sürecinin grup olarak yaşatıldığı farklı bir etkinlik planlanabilir.
Ekler “Genel Bilgiler” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
339
ETKİNLİKLER İÇİN AYRILACAK SÜRELER
SINIFLAR KUŞAKLAR ETKİNLİKLER SÜRE (DERS SAATİ)
“İlk Adım” 4 Düzen
“Düzen Oluşturalım” 12
“Düşünelim Çözelim” 6 Kurgu
“Hayallerim Çizgide Saklı” 14
“Bulunan Eşyaları Sahiplerine Ulaştıralım” 16
6. SINIF
Yapım “Tasarımımı Üretiyorum” 20
Düzen “Birimden Bütüne” 16
Kurgu “Hayallerimdeki Değişim ve Gelişim” 20 7. SINIF
Yapım “Üretiyorum” 36
Düzen “Bütünde Farklılık” 16
Kurgu “Düşüncelerimizi Nasıl Koruyalım?” 20 8. SINIF
Yapım “Nasıl Tanıtalım?” 36
NOT: 1. 2006–2007 Eğitim ve Öğretim yılına mahsus olmak üzere hazırlanacak yıllık planlarda etkinliklere verilecek sürelerin tespitinde “etkinliklerin sınıflara göre dağılımı” tablosundaki açıklamalar dikkate alınır.
2. Yıllık planlar, programda verilen tablolardaki kazanımlar etkinlik için ayrılan sürelere yayılarak planlanır. Ağustos 2005 tarih ve 2575 sayılı tebliğler dergisinden yayınlanan Talim ve Terbiye Kurulu kararı gereği Teknoloji ve Tasarım dersi için günlük plan hazırlanmaz. Program kılavuzunda verilen etkinlikler günlük plan olarak kullanılır.
Ekler “Kaynakça” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
340
KAYNAKÇA
AİRASİAN, P.W, Classroom assessment (second edition), McGraw – Hill, Inc.: NY.
GOODRİCH, A. H. Understanding rubrics, 1994.
BACANLI, H., Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000.
BOYDAK, A., Beyin Yarım Kürelerinin Gizemi, Beyaz Yayınları, İstanbul,2004.
BOYDAK, A., Öğrenme Stilleri, Beyaz Yayınları, İstanbul, 2003.
GÖKAYDIN, N., Temel Sanat Eğitimi, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002.
GÖKAYDIN, N., Eğitimde Tasarım ve Görsel Algı, Sedir Yayınevi, Ankara 1990.
ELÇİ, Ş., İnovasyon Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı, Ankara, 2006. HALADYNA, T.M., Writing test items to evaluate higher order thinking. Allyn and Bacon
Boston, 1997.
KUBİSZYN, T. ve Borich, G., Educational testing and measurement: classroom application and practice, John Wiley & Sons, Inc., USA, 2003. MOSKAL, B. M., Scoring rubric: what, when and how?, Pratical Assessment, 2000
ÖZÇELİK, D.A., Ölçme ve Değerlendirme, ÖSYM Yayınları (3. Basım), Ankara, 1998.
Research & Evaluation. http://ericae.net/pare/getvn.asp?v=7&n=3.
SELÇUK, Z., Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2003.
ŞAHİNEL, M., Etkin Öğrenme, PagemA Yayıncılık, Ankara, 2003.
TÜRK DİL KURUMU, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
TÜRK DİL KURUMU, Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2006.
http://learnweb.harvard.edu/alps/thinking/docs/rubricar.htm.
YILDIRIM, C., Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme, ÖSYM Yayınları (4.Basım),
Ankara,1999.
Ekler “Kaynakça” ___________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
© MEB TTKB Teknoloji ve Tasarım Dersi Öğretim Programı Kılavuzu
341
CELLEK,T., http://www.netyorum/sayı/125/20030313–05.htm, 2003.
Teknoloji Yönetim Derneği, Eski Köye Yeni Âdet, http://www.projeekin.org, 2006.
ESİNOĞLU,B., Buruşuk Gömleğin Hikâyesi,
http://www.ekometre.com/getarticle.asp?article_id=805&author_id=3.
WEB ADRESLERİ: Amerika Birleşik Devletleri Patent Kurumu, http://www.uspto.gov/
Avrupa Patent Ofisi, (EPO).http://www.wipo.int/portal/index.html.en
Avrasya Patent Ofisi.http://www.eapo.org/index_eng.html
Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı, ( WIPO).http://www.wipo.int/portal/index.html.en
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Başkanlığı, http//www.kosgeb.gov.tr
Türk Patent Enstitüsü, http://www.turkpatent.gov.tr
Türkiye Bilimsel Araştırmalar Kurumu, http//www.tubitak.gov.tr
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, http//www.tobb.org.tr
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, http://www.ttgv.gov.tr