Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word...

190
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191 CELSE NO :35 CELSE TARİHİ :22.01.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002 Mahkeme heyeti başkan Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 22 Ocak 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Kenan Temur, Osman Gürbüz, Mehmet Haberal ve Mustafa Dönmez dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan Emin Şirin ve Birol Başaran ile Sanıklar müdafileri Sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Kadir Kartal, sanıklar Mustafa Levent Göktaş, Cengiz Köylü, Mustafa Koç, Hüseyin Buzoğlu ve Tuncer Kılınç müdafi Av. Hasan Gürbüz, sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu, sanıklar Adnan Bulut ve Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Seçil Özdikmenli, sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural müdafi Av. Celal Ülgen, Sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural müdafi Av. Hüseyin Ersöz, sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer, Sanık murat Çavdar müdafi Av. Yusuf Kuvvet, sanık Selim Utku Gümrükçü müdafi Av. Dilek Kuzuluyüksel, sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Özlem Durdağı, Sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Armağan Güner, sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Mehmet Danışman, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Hikmet Fırat Arslan, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Osman Aydın Şahin, sanıklar Emcet Olcaytu, Tunç Akkoç ve

Transcript of Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word...

Page 1: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2009/191CELSE NO :35CELSE TARİHİ :22.01.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002

Mahkeme heyeti başkan Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 22 Ocak 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Kenan Temur, Osman Gürbüz, Mehmet Haberal ve Mustafa Dönmez dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklardan Emin Şirin ve Birol Başaran ile Sanıklar müdafileri Sanık Mehmet

Haberal müdafi Av. Kadir Kartal, sanıklar Mustafa Levent Göktaş, Cengiz Köylü, Mustafa Koç, Hüseyin Buzoğlu ve Tuncer Kılınç müdafi Av. Hasan Gürbüz, sanık Tuncay Özkan müdafi Av. Ahmet Çörtoğlu, sanıklar Adnan Bulut ve Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Seçil Özdikmenli, sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural müdafi Av. Celal Ülgen, Sanıklar Birol Başaran, Adil Serdar Saçan, Ahmet Tuncay Özkan, İlyas Çınar ve Hüseyin Vural Vural müdafi Av. Hüseyin Ersöz, sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafi Av. Yasemin Antakyalıoğlu, sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer, Sanık murat Çavdar müdafi Av. Yusuf Kuvvet, sanık Selim Utku Gümrükçü müdafi Av. Dilek Kuzuluyüksel, sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Özlem Durdağı, Sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Armağan Güner, sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Mehmet Danışman, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Hikmet Fırat Arslan, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu, sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Osman Aydın Şahin, sanıklar Emcet Olcaytu, Tunç Akkoç ve Adnan Türkkan müdafi Av. Ayşegül Şahin’in geldikleri görülmekte huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanık Emcet Olcaytu tekrar huzura alındı.ÇAPRAZ SORGUSUNA KALDIĞI YERDEN DEVAMLA:Mahkeme Başkanı:" Dün avukat arkadaşlardan soru soracak yoktu, var mı?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Emcet bey size birkaç sorum olacak. Şimdi bu aydınlık

dergisinin yazarı ve hukuk danışmanı.”Sanık Emcet Olcaytu:”Danışmanı.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Danışmanı.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Danışmanı olduğunu söylediniz. Şimdi bu aydınlık

dergisinde haber nasıl yayınlanır? Siz ne gibi katkıda bulunursunuz? Bunları bir izah edebilir misiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Aydınlık dergisinde benim doğrudan kaleme alıp kendi imzamla yayınladığım yazılar var. haftada bir imzalı yazı yazarım. Onun dışında dergide hazırlanan

Page 2: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:2

haberde hukuki bir sorun yaratabileceği tereddüdü doğuran haberler varsa onu bana kimi zaman elektronik posta yoluyla, kimi zaman dergiye uğradığımda bana verirler ben denetlerim. Gerekli gördüğüm değişikliklerin yapılmasını öneririm yine karar derginin tabi ki yayın yönetmenindir.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi size bazı belgeleri mi gönderdiler yoksa tamamını mı gönderdiler? Yayına hangileri sokulacak, onları bir izah eder misiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi tabi çeşitli o, bazen ham bilgi dediğimiz yani okuyucular yollarlar bazen bir mektup mesela. O ham bilgi eğer hukuki konu varsa veya benim ilgilendiğim özel konularda vardır. Mesela işte tutuklanana kadar, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bütün haberleri ben mümkün olduğu kadar görmeye çalıştım dergide yayınlanacak haberleri. Hrant Dink konusunda ben 2007’den beri üç yıl oldu demek ki, onunla ilgiliyim çünkü kitap çalışmamda var. yani benim özel olarak ilgilendiğim alanları zaten dergide yayın yönetmeni bilir. Ekonomi haberi mesela beni ilgilendirmez. Güncel ve hukuki yönü olan, zaten her haberinde aslında aydınlık dergisindeki danışmanlığım sırasında anladım. Her haberin güncel, siyasi gelişmelerle ilgili her haberin bir hukuki tarafı olduğunu fark ettim. Yani gazetecilik açısından hukuk bilgisinin önemli olduğunu ben bu safhada daha iyi anladım. O açıdan ha bunun sınırı yok. siz nasıl algılarsınız bilmiyorum ama ekonomi dışında spor haberi zaten pek yoktur. Köşe yazarlarının zaten öyle bir şeyi yok, onlar kendi imzalarıyla yazanlar kendileri sorumludur. İmzasız haberler diyelim bide öyle tanımlama yapabiliriz.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi size belge gönderiliyor onu inceliyorsunuz , yayınlanmasını uygun görüyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır önerilerimi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Öneriyorsunuz.”Sanık Emcet Olcaytu:”Yani şurası şöyle olabilir, burası böyle olsa daha iyi olur diye tabi

öneride bulunurum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu yayın kuruluyla herhangi bir toplantı yapıyor

musunuz ? yani ayrı bir çalışma mı yapıyorsunuz yoksa toplantı halinde mi karar veriyorsunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Yok yayın kurulu benim dışımda.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani siz görüş bildiriyorsunuz.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi, tabi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O yayınlanabilir diyorsunuz, hukuki.”Sanık Emcet Olcaytu:”Yayın yönetmeniyle ben esas olarak muhatap olurum. Yani o hafta

dergiye girecek yazıları artık yayın kurulunda mı nasıl hazırlanır? Onlarla ben ilgili değilim. Yayın yönetmeni o hafta dergide yer alacak yazılarla ilgili bir tereddüt ettiği hukuki bakımdan sorun yaratabileceği yazıları benim fikrimi alır.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu size gönderilen belgeleri herhalde arşiv yapıyorsunuz? Ayrı bir arşiviniz var.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi, elbette.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Onları geri göndermiyorsunuz yani aydınlık dergisine?”Sanık Emcet Olcaytu:”Benim için saklanmasında yarar gördüğüm haberlerin bir örneğini

tabi saklıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Aydınlık dergisinde ayrı bir arşiv vardır, demi zaman

zaman ondan yararlanabiliyorsunuz zaten.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi tabi, yani o arşiv zaten benim tasarrufumda olan bir arşiv değil.

Ben sadece bana gelen denetim için, öneri için, danışmanlık için gelen çeşitli haberlerden gerekli gördüklerimi kendi özel arşivime koyarım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kimlerle irtibatlısınız? Yani aydınlık dergisinden bu yayın kurulundan.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Genel yayın yönetmenidir. Benim muhatabım odur.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kimdir o, ismi nedir?”

2

Page 3: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:3

Sanık Emcet Olcaytu:”Zaman zaman değişir, şu anda genel yayın yönetmeni Mehmet Bozkurt oldu herhalde. Ben şimdi tutuklu olduğum için dergideki künyeden hatırlıyorum. Ondan önceki yayın yönetmeni de tutuklu biliyorsunuz veya bilmiyorsunuz.?

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bir ara zannediyorum Hüseyin Karanlık.”Sanık Emcet Olcaytu:”İki ay önce evet, Hüseyin Karanlık ben tutuklanmamdan önceki

dönemde yayın yönetmeniydi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Siz onunla çalıştınız mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi, tabi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kaç seneden beri aydınlık dergisinin hukuk

danışmanısınız? Aydınlık dergisiyle bağlantınız var.”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi aydınlık dergisi iki defa günlük gazete olarak çıktı. İlk defa 78

yılından 20 Martında günlük olarak yayınlandı. Ben o tarihten beri aydınlık dergisinin davalarını takip ederim. Zaman zaman ihtiyaç duydukça hukuki bir konu öne çıkan bir konu varsa o konularda yazılar yazdım yani 78-2010 demek ki 32 yıl. 32 yıldır ben aydınlık dergisinin zaten avukatlığını yapıyorum, bırakana kadar yaptım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi bir takım belgeler ele geçmiş, sizden iddianamede bahsediliyor zaten

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu ulusal güçler birliği nedir, bir izah eder misiniz?

Kimleri tanırsınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Ulusal güçler birliğiyle ilgili iddianamede ki bölümden ve emniyet

ifademden dün okunurken de bazı ilave açıklamalar yapmıştım. Ulusal güçler birliği denilen ya üç sayfalık bir metin var değil mi? o.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”Bu bizim işçi partisi olarak benim üyesi olduğum işçi partisinin

ermeni soykırımı yasa tasarısının Fransız parlamentosunda görüşüldüğü sırada, o tasarıyı protesto için İstanbul’da Fransız konsolosluğunun önünde basın açıklaması yapılıyordu, bende orada bulunuyordum. O sırada birisi bu bildiriyi dağıtıyormuş. Bana haber verdiler, ben bildirinin bir örneğine aldım. Baktım bu bizim konumuzla ilgili değil, dağıtmayın dedim bir olay çıkmadı zannetmiyorum. O zaman yanıma alıkoyduğum bildiri bu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bunun dışında başka bir ilişkiniz var mı, ulusal güçler birliğiyle ilgili?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır ben mahiyetini de fazla bilmiyorum. Ben o zaman nedir bunlar diye yanımda alıkoymuşum. O zaman göz atmışımdır, alıkoydum arşivimde duruyor. Buna benzer başka şeylerde vardır arşivimde benim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ulusal birlik hareketi platformu diye bir platform var.”Sanık Emcet Olcaytu:”Mış.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bununla ilgili bir daha önce ele geçmiş belgeler var.”Sanık Emcet Olcaytu:”İşte o üç sayfanın ikisi onunla ilgili hatırladığım kadarıyla.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu platform hakkında ne biliyorsunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hiçbir şey bilmiyorum. Ben orada dağıtılan bildirinin bir örneğini

yanımda alıkoydum, o okumuşumdur o zaman. Ama bu zaten kamuoyunda bilinen bir şey değil. Zannediyorum bendeki bu üç sayfa dışında birinci iddianamede de ikinci iddianamede de rastlamadım ben bu isimde bir kuruluşa. Platform zaten adından da belli bu geçici oluşturulan birlikler bunlar. İsimlerden bazılarını dün şimdi sorulduğunda yine de hatırlamıyorum, Şener Eruygur’unda adı varmış galiba, bakmadım tekrar gerek görmedim. Ya oradaki isimlerin bir kısmını tanıyorum tabi. Şahsen değil de, kamuoyundan.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu platform 3 Mart 2004 tarihinde kurulmuş gözüküyor.”

3

Page 4: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:4

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ve belgelere göre, Bülent Berkardağ genel başkanlığı

yapmış bir dönem, Semih Tufan Gülaltay ismi geçiyor, Hurşit Tolon ismi geçiyor bu platform belgesinde. Ne diyorsunuz, bu kişileri tanıyor musunuz? Hurşit Tolon’u tanıyor musunuz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Gıyaben tanıyorum tabi, gıyaben basından tanıyorum, kişisel olarak çalıştığım kimse yok orada.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Telefonla veya yüz yüze görüşmüşlüğünüz yo öyle mi?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Yok hayır telefonla da görüşmüşlüğüm yok.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Semih Tufan Gülaltay’ı tanıyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır ben onu da gıyaben biliyorum. Bu Akın Birdal’ın vurulması

olayının sanığı olarak zannediyorum yargılandı hüküm giydi. Gıyaben tabi tanıyorum tabi basından, zaten biz dergi çalışmalarına katıldığım için bunlar benim zaten ilgilendiğim konular ama şahsen tanımam.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu Türk gençlik birliği veya Türkiye gençlik birliği hakkında ne biliyorsunuz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet, bu gençlerin üniversiteli gençlerin oluşturduğu bir dernek. Emniyet müdürlüğüne tüzüğünü verilmesi aşamasında benden hukuki danışma istediler. Zaten bu Türkiye gençlik birliğinin kurucularından Tunç Akkoç bizim işçi partisinin öncü gençlik İstanbul il başkanıydı. Bu değişik guruplardan kişiler öğrenciler bir araya gelerek böyle bir örgüt oluşturmuşlar. O safhada benden kuruluşunda sadece benden değil başka danışmanları da belki olmuştur. Ama ben Tunç Akkoç’u tanıdığım için onun bana zaman zaman telefonla sorduğu sorularda veya karşılaştığımızda eğer bir sorunları varsa hukuki tabi o safhalarda danışmanlık yaptım. İddianame zaten dikkatimi çeken bir nokta var Tunç Akkoç’la benim 24’e yakın görüşmem olduğu yazılmış, doğrudur. Ama iddianameye alınan tek bir telefon görüşmesi var. diğer telefon görüşmeleri neden alınmadı onu bilmiyorum. Yani o telefon görüşmelerinde muhtemelen o sorduğu işte hukuki sorunlarıyla ilgili yaptığı danışmalar vardır.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Danışmanlık yapmanızı kim istedi sizden?”Sanık Emcet Olcaytu:”Efendim, Tunç Akkoç.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Tunç Akkoç.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi, onu tanıyorum şahsen.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne gibi yardım ettiniz, nasıl danışmanlık yaptınız, yani

neyi hazırladınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Tüzüğün hazırlanması sırasında bir kere tüzüğü onlar yazmışlar,

ben onu mevcut yasal mevzuat açısından denetimden geçirdim. Sonra isim konusunda bir sorun oldu, Türkiye gençlik birliği ismini başka bir dernek kullanıyormuş, emniyetten itirazlar gelmiş. Onun üzerine Tüm gençlik birliği olarak emniyet kabul etmiş falan o tür sorunlar oldu. Sonra kendilerine dernek binası aradıkları zaman kiralayacakları yerle ilgili kira kontratlarıyla ilgili o safhalarda danışmanlık yaptım, yardımcı oldum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Amacı nedir, faaliyetleri nedir?”Sanık Emcet Olcaytu:”Tüzüğünde yazıyordur onu ben şu anda ben ezbere bilmiyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Siz yazmışsınız da.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ben yazmadım.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Danışmanlık yapmışsınız, kuruluş aşamasında.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ben denetledim yasaya aykırı, benim denetlediğim şeyde zaten

amacı da vardır da, genel kurulları, üye seçimi o tür hükümlerin yasayla uygunluğunu denetlemek bakımından tabi yardımcı oldum. Onlar bunları bilemezler, şu açıdan da memnuniyetle yardımcı oluyorum; bu tür sadece Türkiye gençlik birliği değil. Gençlerin yasal platformda bu tür örgütlenmeler yapması beni çok memnun ediyor.”

4

Page 5: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:5

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu Murtaza Didin tarafından işçi partisi genel başkanı Doğu Perinçek’e gönderilen bir mektup var 6 sayfalık.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Murtaza Didin. Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet, bu sizde bulunmuş zannediyorum.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet, bendeki dava dosyasının içindeydi sadece onu aldılar onun

için yani dımdızlak bir mektup değil. O Murtaza Didin’in dava dosyasını ben büromu tasfiye ettiğim zaman bazı dosyaları kendi arşivime dahil ettim. Burada Murtaza Didin işçi partisine çeşitli açıklamalar yapmıştı. Dün bahsettim birazını, Mesut Yılmaz’a bir suikast için buna teklifte bulunanlar olmuş, onların isimleri falan dava dosyasında var. onları açıkladı, aydınlık dergisinde yayınlandı bunlar. Onun üzerine Murtaza Didin tutuklandı. Biz kendisini bu işe azmettirmeye çalışanlarla ilgili yönü itibariyle soruşturmaya katkıda bulunmaya çalıştık falan o safhada Doğu Perinçek’e yazdığı mektuplar davasına ben baktım için bana intikal etti, dava dosyasında duruyordu onlar.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Murtaza Didin’i daha önceden tanıyor muydunuz? o davadan.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır hayır aydınlık dergisine gelip açıklama yaptıktan sonra hatta o açıklama yaptığı dönemde de ben tanışmadın, o açıklamaları nedeniyle tutuklanınca ben aydınlık dergisinin davalarını takip ettiğim için Murtaza Didin’in vekaletini aldım. Yargılandı beraat etti, Beşiktaş’ta DGM’de o tarihte.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet, siz mi teklif ettiniz yoksa Murtaza Didin size mi teklif etti? Avukatlık yapmanızı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi bizim dergimize yaptığı açıklamalar yüzünden tutuklandı zaten.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Açıklamalar evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”Yani kendisi talep etmeseydi de biz gidip ona yardımcı olmak için

vekaletini almayı isterdik. Hatırlamıyorum belki de benim gıyabımda isim biliyorsunuz vekaletname çıkması için avukatın onayı dışında kendisini ispatı vücut etmesine lüzum yok. bana sormuşlardır bende çıkartın vekaletnameyi demişimdir o şekilde vekaletine almışımdır.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu mektupta şu şekilde yazılı.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Cezaevine girdikten iki gün sonra Emcet Olcaytu’nun

kendisini ziyaret ettiğini 15 gün içinde kendisine dışarı alacağı veya başka bir cezaevine nakledeceğini belirtti yazılı.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani bu şeklide bir konuşma geçmiş zannediyorum

aranızda bu husus doğru mu? her şeyden önce. 15 gün içinde kendisini dışarı aldıracağı şeklinde bir beyan var.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Bu avukatlık ilişkisi içerisinde müvekkilimle benim aramda bir husustur, onu kendisi mektubunda beyan etmiş kelimeleri tek tek hatırlamam mümkün değil ama bir avukat seni dışarı alacağım belki diyebilir ama benim üslubuma uygun değil. O kendi anlayışı çerçevesinde öyle ifade etmiş ama şunu söylemişimdir, tahliye olursun çünkü yeni tutuklanmış itiraz ediyoruz tahliye kararı çıkabilir, onu söylemişimdir. Ama kelime kelime şuradan anlıyorum benim üslubum değil yani seni dışarı alacağım falan bu amiyane üslubu ben kullanmam.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Biraz vaat, söz, teklif gibi durum var o açıdan soruyorum yani.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Nasıl bir durum?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bir vaat veya teklif veya bir öneri, öngörü gibi bir

durum var, o açıdan soruyorum. Yani 15 gün içinde kendisini dışarı alacağım demek.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”

5

Page 6: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:6

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Fazla ümit aşılayan bir durum olmuyor mu? yani bu sözü neye dayanarak veriyorsunuz? Bir şeyiniz var mı, dayanağınız var mı, bilginiz var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi, avukatlık vekaletini aldığı kişinin davasına belli ölçüde bir inanmayı gerektirir. Ben onun suçlu olduğu kanaatini taşısaydım derdim ki, tahliye olabiliyorsunuz, yani buradaki gibi değildi o zaman. Bir insan tutuksuz yargılanabiliyordu. Ben onun suçlu olduğunu düşünürsem o zaman derim ki şöyle bir ceza istenecek muhtemelen hakkında çünkü dava açıldığı safha değildir o, ilk safhadır. Şöyle ceza alabilirsin, şu kadar tutuklu kalabilirsin veya tahliye olabilirsin. Ama ben yapılan işlemin haksız olduğunu o dönemde düşündüğüm için onun beraat edeceğini tahmin ediyordum, nitekim de etti. Tahliyesi konusunda da elbette söylemişimdir tahliye olursun, itiraz edeceğiz diye. Sizin sormak istediğiniz yanlış anlamadıysam.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O yüzden şu şekil sorayım o zaman size, bu bir tahmine mi dayanıyor yoksa bir bilgiye mi dayanır? Bu söylediğiniz sözler. O açıdan sorayım.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi avukatlıkta bu tür şeyler kişinin birikimine bağlıdır. Yani avukat idamdan yargılanan o tarih itibariyle şimdi diyelim ağırlaştırılmış müebbet. Müvekkilini belli şekillerde etkilemek için olmayacak şeyleri söyleyebilir tabi. Kişiden kişiye değişir bu, ben ona tahliye olacaksın diyorsam kendi tecrübeme göre olayı incelemişimdir, hukukçuyum ben çünkü. Yani, ne derler ismini şimdi dava vekili değilim ben hukukçuyum yasaları bilirim, açılan soruşturmayla ilgili soruşturmanın seyrini tahmin edebilirim. Zaten avukatlık budur, burada başka bir vaat derken ne kast edildiğini anlamadım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani bu sözlerin ne amaçla söylediğinizi soruyorum. Bir hukuki durumunu inceleyip tahmine dayalı yani olabilirsin anlamında mı yoksa başka bilgi belgeye dayanarak mı söylüyorsunuz? O açıdan soruyorum.

Sanık Emcet Olcaytu:”Yani şöyle bir şey söylemez hiçbir avukat. Zaten mektuptan anlaşılıyor ben ona şunu söylemişimdir. Tutuklandığının ikinci günü o orada yazmasa ben onu da hatırlamamda ne zaman gittiğimi ama biliyorsunuz tutuklama kararlarıyla ilgili 7 günlük bir süre vardır, o 7 günlük sürede tutukluluğa itiraz edilir. avukat müvekkiline en çok merak ettiği konuda bu olduğu için tabi bu konuda kanaatini söyler, ben kanaatimi söylemişimdir başka türlü bir şey zaten mümkün değil. Yani bunu ben kabul etsem oradaki savcılığı zan altında bırakmak için ancak kabul ederim. Hiçbir avukat böyle bir ilişkiye ben girmedim ama girse bile ben filan savcıyla görüştüm, para verdim, tahliye edeceğiz dediler. Yani bu sorduğunuz kısım savcıları zan altında bırakan bir kanaatin ifadesi oluyor, avukatlar bunu yapabilir ben duyuyorum sizde duyuyorsunuzdur.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Kanaatinizi söylediğinizi söylüyorsunuz. Bunun bir kanaat olduğunu söylüyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Zaten kendi kanaatim, tabi tabi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Aynı mektupta şöyle bir ifade var. Mükerrem

Pehlivanoğlu’nun kendisine yardımcı olduğunu,tahliye olup Perinçek’i ziyaret etmek istediğini Mükerrem’in işçi partisine gelmesiyle bir çok faili meçhul olayın açıklığa kavuşacağını belirtiyor.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bir izah eder misiniz? Yani bu ne anlama geliyor? Ne

anlatılmak isteniyor? Yani işçi partisine girerse faili meçhul olaylar açıklığa kavuşacak.”Sanık Emcet Olcaytu:”Bu mektupta şu, şimdi bakın cezaevinde yattığı cezaevinde ya

koğuş arkadaşı veya işte bir şekilde cezaevinde karşılaştığı insan ona diyor ki, Murtaza Didin gelmiş aydınlık dergisine açıklama yapmış. İşçi partisinde basın toplantısı yapmış. E o dönem kamuoyuna yansıdı bu televizyonlarda gelip röportaj yaptılar bunu izlediği için o cezaevine gelen birisi Murtaza Didin o pehlivanlı dediğiniz ben onu belki görmüşümdür bilmiyorum. O da kendisiyle ilgili olarak böyle bir tasarıyı tabi ki cazip bulmuş olabilir. Yani kamuoyunda tanınmak açısından olabilir, bir haksızlığa uğradığını düşünüyorsa bu şekilde gündeme gelerek kendisine

6

Page 7: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:7

yapılan haksızlığa dikkat çekeceğini düşünmüş olabilir. Faili meçhullerle ilgili bilgi vereceğim gibi bir şey var orada.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”E o bizim içinde cazip bir şey. Bize böyle bir başvuruda bulunması

bir basın organı açısından düşünün çok cazip bir şeydir bu. Yani biz böyle bir bilgi geldiğinde savcılığa git demeyiz, kimse demez hiçbir gazeteci demez bunu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şöyle devam ediyor mektup Mükerrem’in işçi partisi hakkında kendisinden referans ve güvence istediğini kendisinin olumlu bir referans vermekten çekindiğini şayet işçi partisi elemanı olursa birçok gizli kalmış olayı açığa çıkacağını kendisinin cezaevinde can güvenliği olmadığını belirtmiş. Bu bahsedilen referans ve güvence ile ne kastediyor acaba? Yani Mükerrem’in işçi partisi hakkında kendisine referans ve güvence istediğini?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Burada çok çeşitli saiklerle hareket eder bu tür kişiler kimisi para talep eder. Ben açıklama yapacağım ama bana şu kadar para verirseniz der. Kimisi başka türlü bir beklenti içinde olur. Bu demek ki en mütevazılarından birisiymiş. Yani ben işçi partisinin elemanı olursam açıklama yaparım anlamında bir şey söylemiş bu benim gıyabımda yapılan bir görüşme olduğu için Murtaza Didin’li o Pehlivanlı arasında ne kast ettiğini bilmiyorum ama tecrübelerimle edindiğim kanaat para talep etmemiş, bana güvence verin derken muhtemelen yani ben bu açıklamaları yaptıktan sonra hiç olmazsa kalacak bir yer teminini beklemiş olabilir. Siz kendinizi onun yerine koyun ben kendimi onun yerine koyuyorum ben faili meçhullerle ilgili açıklama yapacağım, ondan sonra çıkıp sokakta tin tin gideceğim. Bu normal beklentisidir bu tür açıklama yapan kişilerin. İstediği güvencenin içerisinde bunlar olabilir çünkü para lafı geçmiyor, gördüğünüz gibi.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yine iddianamede belirtilen 64’ten 69’a kadar numaralanan dokümanların içeriğinden birinde şöyle bir ibare var; Van savcısı Sezgin Kağan’ında rektörü tutuklatan adam olduğu ve telefon kayıtların olduğu yayınlanması konusunda sorulması gerektiği yukarının izninin olması gerektiği belirtiliyor.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu kastedilen yukarıdan ne anlama geliyor? Yani

yukarıdan kastedilen nedir, kimdir?”Sanık Emcet Olcaytu:”Onu bende bilemem çünkü bu aydınlığa gelen bir haber notudur.

Bunlar işlenir yayınlanmaya değer görülürse, yayınlanır. O notta yanlış hatırlamıyorsam şimdi şu klasörün içerisinde bakı ama ihtiyaç duymuyorum hatırlıyorum. O gelen haber notunun içerisinde Yaşar Büyükanıt ile ilgili bazı iddialar veya.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet, orda da bu ibare, yukarının talimatı doğrultusunda güvenilir basın kuruluşları ve mensuplarıyla bu bilgilerin ilk olarak paylaşıldığı gene onunla ilgili olarak.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Burada gene yukarının talimatı doğrultusunda şeklinde

bir ibare var. ne kastediliyor?”Sanık Emcet Olcaytu:”Bu tür dergiye gönderilen haber notlarının kime ait olduğunu biz

bazen bilmeyiz çoğu zaman bilmeyiz. Kendisi gelip şahsen bilgi verirse tabi biliriz ama bu aydınlık dergisine gelmiş Şemdinli olayı orada fark ettiyseniz. Ben 2005 11 veya 9 kasım bakın tarihini de aşağı yukarı net olarak biliyorum, o olaydan itibaren Şemdinli olayıyla ilgilide dergideki haberleri yaptım. Şemdinli olayı benim o dönem ilgilendiğim her yönü itibariyle öğrendiğim takip ettiğim bir olaydı o not bunun için bana gelmiştir. Ama o notla ilgili o notun içeriğiyle ilgili bir haber yapılmadı çünkü uygun görmedim orada, karışık geldi bilgiler yani iyi niyetli bir haber notu gibi görmedim onu ama gene muhafaza etmekte yarar gördüğüm belgeler arasında onu bir örneğini aldım, muhafaza ettim.”

7

Page 8: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:8

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bu konuyu araştırmadınız mı? yani yukarıdan kastedilen nedir diye merak etmediniz mi, araştırma yapmadınız mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi araştırdım. Ama yani bunu araştırması imkanlara bağlı oradaki iddiaları gidip Yaşar Büyükanıt’a gidip bizzat sorma imkanım olsaydı onu da sorardım. Ama oradaki iddialar gidip de imkan bulsam bile Yaşar Büyükanıt’ın yüzüne karşı siz şöyleymişsiniz, böyle gözünüz köşkteymiş falan bunlar sorulmaz. Mektupta veya haber notunda ileri sürülen şeyler basına yansımış bilgilerle veya bizim duyumlarımızla paralellik arz ediyorsa haber değeri de taşıyorsa ondan bir haber yapabiliriz ama bununla ilgili Şemdinli ile ilgili ben çok haber yaptım ama bu mektupta haber notunda ki bilgilerin hiçbirisini kullanmak ihtiyacı duymadım, yani yarar görmedim. O öyle bir haber notu olarak bende duruyordu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Burada ciddi şeyler var yani Hilmi Özkök’e üç kez suikast girişiminde bulunulduğu iddia ediliyor. Yani bunlar haber değeri olan şeyler mi yoksa olmayan şeyler mi?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet, e şimdi haber değeri olan bir mektup yazmak çok kolaydır. Uydurursunuz bir sürü sansasyonel olay uydurursunuz ama onlarla ilgili kanıt yoksa eğer, bize o kanıtlara ulaşma yolunu göstermiyorsa yada bizzat o haber notu o kanıtları içermiyorsa tabi ki şimdi Hilmi Özkök’e üç kere suikast yapıldı bilgisi, bizim o tarihte doğrulatma imkanımızın olmadığı bir bilgi. Tarih itibariyle de bulanıklar var ne zaman kim yapmış? Yani bunu bir dergi Hilmi Özkök’e üç kere suikast girişiminde bulunulmuş diye bir haber yapmaz. Kim, nerede, ne zaman, nasıl? Bu tür sorularında cevabı olması lazım.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi bu tür bilgi size gelen bir bilgi bunları kim gönderdi, niye gönderdi diye araştırma yapmıyor musunuz? Yani haberin kaynağını araştırmıyor musunuz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Nasıl geldiğine bağlı. Postayla gelmişse, oradaki mektupta sonunda, zarfta vesair adres varsa tabi araştırıyoruz. Hele telefon numarası vermişse mesela odur gazeteciler için.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu bilginin nasıl geldiğini biliyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır. Belli değil zaten olsaydı onun araştırmasıyla ilgili notları da o

habere ilave ederdim ben. O şekilde gelmiş bana gönderilmiş Şemdinli ile ilgili haberleri ben yaptığım için. Ben doğrulanacak bilgileri orada yeterli açıklıkta bize iletmediği için haber yapmadım onu hatırlıyorum yani onu. Zaten farkındaysanız ve ben yanılmıyorsam Şemdinli iddianamesinden bir bölümle birlikte onu benden aldılar. Şimdi bu yazı bendeki arşivimdeki Şemdinli olayıyla ilgili iddianame vardı, basında çıkan haberler vardı onları toplamıştım. Ama polis tabi belki biliyorsunuz, polise şunu da alın veya şu dosyayı bütün olarak alın demek bana düşmez zaten. Ama şunları şunları alıyorsunuz şunla birlikte alın önerimi kabul etmediler. İddianamenin mesela, alakasız bir bölümünü aldılar 15-20 sayfa, onun içerisindedir zannediyorum. Ben dedim ki bu Şemdinli iddianamesi. Onu ortasından bir yerden çekip aldığınız zaman eğer Şemdinli iddianamesi olduğunu okuyan anlamazsa nitekim polis anlamadı. Onlar iddianame yazmaya kalkıyorlar ama başka iddianameleri tanımıyor olabiliyorlar, orada anlatamadım. Onun için el yazısıyla ben o dokümanın üzerine Şemdinli iddianamesiyle ilgilidir diye bir sayfasına not koydum. Yani bu bir dosyanın içerisinden alınmış bazı parçalarıdır. O mektup dikkatlerini çektiği için haber notu, onu almışlar. İddianamenin de birkaç sayfasını aldılar yani bir iki sayfa pek ikna etmedi herhalde onları daha ciddi olsun diye dosyadan bir parça daha çıkardılar onu aldılar.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki bu tür ciddi bilgiler size geliyor, yani üç kez suikast yapıldığı girişiminde bulunduğu şeklinde bilgiler var.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu tür bilgileri devletin ilgili kurumuna bildiriyor

musunuz?”

8

Page 9: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:9

Sanık Emcet Olcaytu:”Yo gazetecinin öyle bir görevi yoktur. Şimdi özellikle ben hukukçu olarak onu dergide birisi bildirelim dese hayır bildirmeyin derim. Çünkü bunu bildirmek gazetecinin görevi olmadığı gibi birde başına iş almasına yol açar. Çünkü göndereni bilmiyorsunuz. Bu şuna benziyor, yolda bir ölü buluyorsunuz gidip karakola haber verdiğiniz zaman karakol ne yapıyor önce sizi sorguluyor, onun içinde vatandaşlar yanından geçip gidiyorlar zaten bu tür olaylarda gazeteciler eğer savcılığa polise gideyim dese mesaisinin yarısını orada harcar. Çünkü bu ayda yılda bir gelmiyor ki hele aydınlık dergisine bu tür konularla ilgili belki bir haftada bazen elli haber notu geliyor bazen üç tane geliyor, onun sayısı da belli olmaz. Yani her gelen notu önemli görüp, şimdi iddia önemli ama kanıt yok. bunu şimdi siz kendinizi bir savcı yerine koyun böyle bir notu bir gazeteci getirse nasıl araştıracaksınız? Gönderen belli değil, evet iddia ciddi ama nerde, ne zaman, nasıl, kim? Bunlar belli değil orada. Bunu soruşturmak belki savcılar yapabilir ama gazeteciyi bulacak o da iki de bir, sorgusunu yapacak, ifadesini alacak orada gidip bekleyecek gazeteci. Hani bu tür şeyde tutuklanma tehlikesi yok ama bu işgüzarlık olur yani bir gazeteci için. Bana böyle bir mektup geldi sayın savcı, buyurun sizde bir okuyun. Öyle bir şey olmaz gazetecilikte.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi bunları bildirdiğiniz zaman yani adli soruşturma açılmadan önce istihbari mahiyetli bilgi vermiş olabilirsiniz. Mesela MİT’e veya Genelkurmay istihbarat başkanlığına gibi.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Yok, yok aman, aman sayın yargıcım MİT’e falan bunlar gazetecilikte tehlikeli işlerdir. Yani bana gelen bir bilgiyi şunu MİT’e de yollayayım, bu farklı bir ilişkidir. Bunu MİT’le ilişki kurmak isteyen onun faaliyetlerine bir şekilde katılmak isteyenler olabilir, ama bu gazetecilik faaliyeti değildir.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ya bu tür bilgileri doğrulatamadım diyorsunuz. Belki bildirdiğiniz takdirde onlardan da araştırma imkanı olabilir.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Yani bunun doğrulatılabileceği yerler, MİT, karakol, savcılık, emniyet falan değildir, haber notunda ki ayrıntılardır. Kaynağını söylese mesela ben şundan duydum, bana şu nakletti dese biz o kişinin gerçekte varolup olmadığını araştırırız tabi. O önemli bir haber orada bir itirazım yok. ama gelen haberde haber notunda bir ayrıntı yoksa kime gidip soracaksınız? Şöyle böyle bir mektup gelince ben sokakta çıkıp ben elimde böyle bir şey var bu konuda bilgisi var mı diye zaten böyle bir çalışma olmaz. Orada bir işaret varsa tabi ki o işareti araştırır gazeteciler.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Halil Behiç Gürcihan’ı tanır mısınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır tanımıyorum. internetteki sitesini biliyorum, şahsen de burada

bir gün Silivri de savcılığa geçmişteki yazılarımla ilgili davanın ifadesi için götürülürken o da ya hastaneye gidiyordu veya yani bir kere burada cezaevi arabasında karşılaştık orada tanıştık. Yani orada şahsen tanımış oldum bir yolculuk boyunca, ondan sonra görmedim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Zannediyorum açık istihbarat internet sitesinden edinmiş olduğunuz belgeler var.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Öyle bir sitesi var biliyorum, onu biliyorum evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi bu Ergenekon soruşturması ve kovuşturması ile

ilgili olarak F tipi bir örgütlenmeden bahsediliyor.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bununla ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı? yani

Fethullah Gülen ile ilgili bir örgütlenme olduğu anlaşılıyor. Yani o şekilde iddia ediliyor. Bir izah eder misiniz? Bir somut bilgi belge var mı elinizde?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Çok şey var. evet çok şey var.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Buyurun.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ben yine o iddianamede belirtilmiyor ama 35 sayfalık bir yazı var.

benim kitap çalışmamın başlangıcı, dün dergide göstermiştim. Şimdi elimde tuttuğum dergi 30

9

Page 10: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:10

Mart 2008 tarihli aydınlık dergisi. Bunun kapak yazısı Ergenekon belgelerini Fethullahçılar yazdı, bu haber başlığı bana ait. Bu iddiayı basında ilk defa ben dile getirdim.”

Mahkeme Başkanı:"2008 mi o?”Sanık Emcet Olcaytu:”2008, 30 Mart 2008 dünde bahsetmiştim, bu varan bir isminden

hareketle söylüyorum. Bu beş hafta bu konuda bir dizi yazım yayınlandı aydınlık dergisinde onunla ilgili 30 sayfalık yazıda bilgisayarımdaydı zaten. O 1, 2, 3, 4, 5 diye yayınlanan diziler. Onun içerisinde çok etraflı bana göre etraflı bilgiler var bunun bir kısmı iddia şeklinde görülebilir, benim kanaatimdir tabi. İsterseniz onun içeriği hakkında bilgi verebilirim.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Tabi iyi olur, buyurun.”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi bu konuda Fehmi Koru’nun bazı yazıları var yanımda onları

da alayım bulayım. Dün bahsetmiştim, Fehmi Koru 2001 yılında 30 nisan ve 1 Mayıs’ta üst üste iki yazı yayınladı. Fehmi Koru diyorum ama Yenişafak gazetesinde bu Taha Kıvanç imzasıyla yayınlandı sizde belki biliyorsunuz Taha Kıvanç’ın Fehmi Koru olduğunu kendisi ifade ediyor. Ben dedikodu yazılarını burada yazıyorum diye. Ve Fehmi Koru aynı zamanda basında Fethullah cemaatine yakın bir kişi olarak biliniyor, Uğur Mumcu sağlığında takkeli liboş diye bir kavram kullanıyordu, onu Fehmi Koru’yla polemikleri sırasında üretmişti o kavramı, o kavram kaldı Fehmi Koru’nun üzerine yapıştı. Fehmi Koru dün söylediğim gibi bu Ergenekon’un bugün görülen davada, bizim davada da vaka var bir numaralı iddianamede Ergenekon’un en temel belgesi olarak savcılar tarafından kabul edilen belge hakkında yazı yazdı iki gün üst üste. Bunu hatta sabah gazetesi Ergenekon anayasası diye o 24 sayfalık bir rapor Ergenekon, analiz, yeniden yapılanma 1999 gibi bir ibare var öğrendiğimiz kadarıyla üzerinde. Fehmi Koru o belgeyi aldı 30 Nisan 2001 tarihinde kamuoyuna yansıttı. Bu belgeden ilk bahseden Fehmi Koru’dur. Tuncay Güney 1 Mart’ta gözaltına alınmıştı, 9 Mart’ta tahliye oldu, 8 Mart’ta sorgusu yapılmış, kefaletle tahliye olabileceği bildirilince ertesi gün kefaleti yatırıp çıkmış. Yani Tuncay Güney’in tahliyesinden 20 gün sonra Fehmi Koru’nun köşesinde böyle bir yazı zuhur etti. Bazı bölümlerini okumamda yarar var o zaman, çünkü ben bu bahsettiğim dizide bu tür kanıtlardan yola çıktım, hepsi kanıtlı benim iddialarım. Özetleyeyim, yazıda benim bahsettiğim belge şöyle alıntılanmış. Raporun ilgili satırlarını beraberce okuyalım, 21 yüzyılda güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarı uluslar arası finanssal organizasyonları engellemek olacaktır vesair vesair. Şimdi bilgi veriyor, bu satırları aldığım rapor 24 sayfa burada ismini yazmış. Ergenekon iki nokta üst üste analiz, yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi başlığını taşıyor. Üzerine İstanbul 29 Ekim 1999 tarihi düşülmüş. Raporu yazanın adı sonunda yer alıyor. Raporun müellifi çalışmasıyla hedeflediğini bu çalışmanın amacı Ergenekon’un reorganizasyonuna katkıda bulunabilmektedir cümlesiyle açıklamakta. Yeniden organize edilmesini istediği Ergenekon örgütünün yapmasını arzuladığı bir görevi yurtdışından kaynak aktarımı başlığı altında şöyle özetlemiş diye gidiyor. Ben bu yazıyı 21 Mart sonrasında zannediyorum buldum. İşçi partisi genel başkanı ve işçi partisinden tanıdığım bazı yöneticiler tutuklandı, onun üzerine zaten ben bu konuyu gündemime aldım, daha önceden ilgileniyordum da birinci haber ve yazı konusu olarak ben bu konuyu aldım ve araştırmaya başladım. Taha Kıvanç’ın bu yazısında bahsettiği raporun sabah gazetesinde Ergenekon’un gizli anayasası başlığıyla yayınlandığını o zaman buldum araştırmalarım sırasında. Yine araştırmalara devam ederken Ergenekon adının 2001 yılında Fehmi Koru’nun yazdığı yazıdan sonra, aşağı yukarı tam 5 yıl sonra tekrar Ergenekon adından bahsedildiğini tespit ettim. Yani Fehmi Koru’nun bu yazıyı yazmasından 5 yıl Türk basınında Ergenekon lafı edilmemiş. Şimdi iddianameye bakarsak halbuki o tarihler arasında yani Fehmi Koru’nun şu belgeden bahsettiği yazısından sonra Türkiye de bir sürü olay olmuş ve savcılıkta bunların Ergenekon örgütü tarafından işlendiğini iddia ediyor. Ama basına bakınca ilginç bir nokta benim için Danıştay’daki o cinayet işlenene kadar Ergenekon lafından Fehmi Koru da hiç bahsetmemiş. Şimdi bu günkü yazılarına bakarsanız onlar Ergenekon eksperi, Ergenekon ne yapıyor, ne ediyor, nerede ne düşünüyor, nerede hangi taşın altında Ergenekon var? şimdiki söylemlerine

10

Page 11: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:11

bakarsanız bunlar hep Ergenekon’un ensesindelermiş ve hala Ergenekon’un peşinde işte olayları aydınlatıyorlarmış. Ama birici gerçek şudur, 5 yıl boyunca Fehmi Koru’da bugün Ergenekon uzmanı gibi piyasada dolaşan gazetecilerinde hiçbirisi bu konudan bahsetmemiş. Bu birinci nokta, birinci nokta derken nedir? Yani bu belgeleri Fethullahçılar yazdı iddiasının altını dolduruyorum ben şimdi, birinci dikkat çekici nokta o. İkinci dikkat çekici nokta bu yazının yayınlandığı tarihte Türkiye’deki bazı yasal mevzuatta yapılan değişiklikler. 1999 yılında biliyorsunuz 4422 sayılı yasa yürürlüğe giriyor, çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele yasası. Özel yetkili mahkemelerin görev alanında olduğu o tarihte DGM’ydi. O tarihte bu yasa yürürlüğe girince başka bir şey daha oluyor, 96 yılında kara paranın aklanmasının önlenmesine dair çıkartılan yası hiçbir pratik önlemi içermediği için üç yıl yasalaştığı halde bu yasayı uygulayacak imkanlara enstrümanlara sahip değil. 99 yılında 4422 sayılı yasa çıkınca, hatırlatayım bazı maddelerini o yasanın yazılarda etraflıca yer aldı. Bu tür örgütlerin içerisine devletin ajan sokması meşrulaştırılmış. Teknik ve fiziki takip yasal zemine kavuşturulmuş, bu tür örgütler içerisinde şüpheli durumuna gelen kişilerin bütün mal arlıklarına el konulmasıyla ilgili yasal düzenleme yapılmış bu 57. hükümet zamanında yani Bülent Ecevit, Bahçeli, Mesut Yılmaz hükümeti zamanında. Bu çalışmaların arkasında da yine basında o tarihte yayınlanan yazılar yani şu 4422 ve kara parayla ilgili yasaların uygulandığı dönem hatırlayacaksınız Sadettin Tantan’ın içişleri bakanlığı dönemi, sayın Adil Serdar Saçan’da burada açıkladı, 98’de kaçakçılık organize suçlarla şube kurdum, ben kurdum diyor. Aynı tarihe denk geliyor bakın o da. Çok sayıda operasyon yapıldı, onlar isimleriyle da hatta bir kısmı hafızalarda yarasa, balina ve kılıç balığı vesair vesair. Bütün o operasyonlar bu yasanın çıkmasıyla başladı 4422. o zaman ne oldu? Bütün kara paraya bulaşmış örgütler telaşa kapıldılar. Çünkü kendi örgütlenmelerine yönelik yasal bir uygulama başlatıldı. Ha şimdi ikinci mesele budur Fethullahçıların bu belgeleri yazdığı iddiasının kanıtı. Nasıl kanıt oluyor bu? O dönem bizim tespitlerimize ve daha sonra 2001 yılında Adil Serdar Saçan’ın ön çalışma izni aldığı projede görüleceği gibi Fethullahçıların Türkiye’de kara paraya bulaştıkları yazının içeriğini de ben hatırlıyorum burada, dinlemenin resmi belgesi başlıklı 1 Haziran 2008 tarihili bir yayını var aydınlık dergisinin şunu da klişesini koyduğumuz yazı, içeriğinde şunlar var. deniyor ki o tarihte emniyet kom denilen kaçakçılık organize suçlar müdürlüğünün savcılığa yazdığı ön çalışma yazısının ekinde Fethullahçı yapılanmanın paraları emniyet istihbarat dairesinin araçlarıyla taşınıyor, çok önemli bir iddia. Bunu araştıracağım ben ortaya çıkaracağım demiş ön çalışma sunmuş o yazının içerisinde Fethullahçıların Türkiye’deki örgütlenmesiyle ilgili kendi bilgilerine göre bir şema yapmış orada kimlerin hangi görevi üstlendiğini yazmış. Yine bu izni aldıktan sonra dinlemede ne kadar sıkıntıyla karşılaştığını bildirmiş. Savcılığa demiş ki, biz bu yapılanmayı takip ediyoruz ama istihbarat şubesi dinlemeleri yapıyor biz yapamıyoruz onlarda bizim istediğimiz yönde dinleme yapmıyorlar. Onun için jandarma aracılığıyla bu dinlemeleri yapalım diye öneride bulunmuş. Bu tür iddialar var bu emniyet şube müdürünün DGM savcısına yazdığı yazı bu ciddiye alınması gereken bir yazı çünkü yazan belli, muhatabı belli, içerisindeki iddialar açık, isimler var vesair. Bu da bir kanıt benim gözümde, yani şu açıdan kanıt o dönemde bundan telaşa kapılanların başında Fethullahçılar var ve yaygın söylentiye göre 25-30 milyar dolarlık bir paraya hükmettiğine dair basında zaman zaman haberler yayınlanıyor. İşte onları telaşlandıran benim yine tespitime göre şudur, kendileriyle ilgili 4422 sayılı yasa kapsamında bir çalışma yapılırsa, ve kendilerinin kara parayla ilişkileri açığa çıkarsa herhalde bundan hoşlanmayacaklar. Onlar o nedenle şöyle bir senaryo kurmuşlar bu da benim yine tespitim iddiam diyelim veyahut. Bunlar Türkiye’de bir Ergenekon örgütü olduğunu bu örgütün şimdi işte Fehmi Koru’nun yazısı burada yeniden önem kazanıyor. Burada onun bütün şikayeti yani Ergenekon örgütü niçin kötü bir örgüt? Fehmi Koru’ya göre 2001 yılında, bu örgüt Türkiye’ye giren kara parayı Türkiye’den kaçırılan parayı takip etmek için tüzüğünde bir takım hedefler belirlemiş. Fehmi Koru’nun şikayet ettiği bu, diyor ki; bu rapordan alıntı şimdi o kısmını okuyayım. Bu satırları aldığım rapor 24 sayfa Ergenekon

11

Page 12: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:12

analiz vesair cümlesiyle açıklamakta. Yeniden organize edilmesini istediği Ergenekon örgütünün yapmasını arzuladığı bir görevi yurtdışında kaynak aktarımı başlığı adlında şöyle özetlemiş rapor yazarı. Yani elinde 24 sayfalık bu Ergenekon’un anayasası denilen belge var, Fehmi Koru bunu okuyor onun içerisinden bu kısım dikkatini çekmiş . devam ediyorum neymiş o dikkatini çeken bölüm? Yurtdışından kaynak aktarımı başlığı altında şöyle özetlemiş rapor yazarı, Türkiye’den pek çok kişi yurtdışına kaynak aktarmaktadır ve bunun önüne geçebilmek mümkün değildir. Ergenekon’cular söylüyormuş . ancak çeşitli ülkelerde bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızları, tespit edilen bu kaynaklar ile Türkiye’den kaynak aktarımı yapan kuruluşlarının likit aktarımlarını mevcut güçlü bir şirket üzerinden yeniden Türkiye’ye aktarabilir. Ha bu belgede Fehmi Koru’nun en önemli gördüğü bölüm bu. Devam ediyor, yurt dışına kaçmış kaynaklarla ilgili çalışmalar yapacaklar bu yolda bilgisayar korsanlarında yararlanacaklar, Cüneyt Ülsever’in bir yazısına bir atıfta bulunuyor. Raporun yazarı hayalin ve yapıldığı bildirilenin ötesine geçip ileri bir görev daha öngörüyor. Bu belgeyi eleştiriyor ya, okuyalım diye devam ediyor. Çeşitli ülkelerdeki bankalara sızdırılacak bilgisayar hırsızlarından yararlanılarak likit kaynak aktarımı yoluna gidilmelidir. Bu türden kaynak aktarımları 48 saatte tamamlanmalıdır. Şimdi bu alıntılara baktığımız zaman 2001 yılında hakikaten bir sonuç çıkaramazsınız, çünkü Ergenekon diye bir şeyden ilk defa Fehmi Koru bahsediyor bahsetme nedeni de yurtdışına kaçan parayı getirecek bilgisayar korsanları yapılıyormuş falan böyle bir örgüt var diye şikayet ediyor. Şimdi Fehmi Koru niye bununla ilgilenir bir.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Dünkü duruşmada ki beyanınızda 1997 yılında Erol Mütercimler’den duyduğunuzu söylemişsiniz yani Ergenekon diye bir örgüt diye Erol Mütercimler’in bahsettiğini söylemiştiniz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.” Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”97’den 2001 yılına kadar 4 yıllık bir süre var. yani ilk

defa seslendirilmiş, dillendirilmiş 1997 yılında Ergenekon diye bir örgüt. ( 1 kelime anlaşılmadı)Ne dersiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Fark şurada dün yine değinmiştim. 97 yılında Erol Mütercimler Ergenekon örgütünün Memduh Ünlütürk tarafından Mütercimler’e söylendiğine dair beyandı. Yani Memduh Ünlütürk demiş ki Erol Mütercimler’e bunu ciddiye al bu Ergenekon örgütü önemli bir şeydir. Yanlış hatırlamıyorsam Erol Mütercimler’e birisi demiş ki seni Ergenekon’a örgütüne alalım. O da Memduh Ünlütürk’e bir vesileyle sormuş böyle böyle bir şey ne diyorsun? Bu örgütü ciddiye al demiş. Şimdi 97 yılında Susurluk’un hemen ötesinde özel olarak şunu da belirtmiştim ben Susurluk komisyonunda görev yaptığım dönemde biz o zaman yaptığımız araştırmada Susurluk’ta ortaya çıkan yapının kontur gerilla olarak kamuoyunda bilinen örgüt olduğu kanaatine vardık. Memduh Ünlütürk’ün de bu kontur gerilla denilen örgüt içerisinde 12 Mart döneminde ismi açığa çıktığı için, Erol Mütercimler’e bu örgüt ciddi bir örgüttür, adı Ergenekon’dur diyen Memduh Ünlütürk olunca , benim aklıma gelen herkesin aklına da geldi zaten komisyonda ortak bir kanaatti bu. Bu kontur gerilla örgütüydü ama Fehmi Koru’nun bahsettiği Ergenekon o değil. Eğer savcılıkta iddianamesinde bu meseleyi çözememiş diyor ki, edinilen bilgilere göre NATO içerisinde komünizme karşı mücadele amacıyla kurulan örgüt daha sonra amacından sapmış bu Ergenekon çıkmış. Amacından sapmış lafı çok ilginç orada, başsavcının bahsettiği NATO içerisinde kurulan örgüt nelerle suçlanıyor? 96 öncesinde, yani amacından sapmadan önce. 1 Mayıs törenindeki katliam, Kahramanmaraş katliamı, 12 Mart döneminde yolcu gemisinin batırılması, Kültür sarayının yakılması, 71 ile 80 arasında bir sürü cinayet, aydınlarımızın öldürülmesi, Çorum’da, Erzincan’da, Malatya’da alevi-Sünni katliamının kışkırtılması daha doğrusu alevi-Sünni çatışmasının kışkırtılması falan. Bu tür olaylar ha Ecevit’e Çili havaalanında yapılan suikast girişimi bunları hatırlarsınız. 1 Mayıs 1 Mayıs diyorum, Taksim’de 77 yılının Haziran 1 veya 3 olacak ben o mitingde bulunmuştum. Ecevit’in yapacağı mitinge Demirel’in o dönem başbakan olan Demirel’in size orada suikast yapacaklar gitmeyin, Türkiye’de

12

Page 13: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:13

demokrasiden işte umudunu kesen çevreler bu tür eylemler peşindedir falan. Resmi mektup yani o inkar edilmediği gibi zaten resmi olarak açıklandı. O olay mesela onlar hep kontur gerillaya ait olduğu kamuoyunda artık tartışma dışı sayılan olaylardı. O açıdan şimdi Taha Kıvanç, Fehmi Koru böyle bir örgütü mercek altına aldığında onları rahatsız eden tek yönü kara para operasyonlarında böyle bir örgüt var, aman yurtdışına kaçan paraları bunlar toplayacaklar Türkiye’ye getirecekler. Bu da dediğim gibi Ergenekon adı verilen örgüt ile ilgili Fehmi Koru’nun yaklaşımının samimi olmadığını gösteren başka bir kanıttır.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki o konuyla ilgili açılmış bir dava var mı, sonuçlanmış bir dava var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hangi konuyla ilgili?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani Fethullah Gülen’in kara parasının işte emniyet

görevlileri tarafından, emniyetin arabalarıyla taşındığı konusunda açılmış bir dava var mı? soruşturma kovuşturma var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi biraz önce bahsettiğimi yani İstanbul emniyetinin DGM’ne gönderdiği yazıdan anladığımız kadarıyla ön çalışma izin verilen, fakat ön çalışma izninin bir yıl sonra sonuçsuz biz bunu dinleyemiyoruz, jandarmayı devreye sokalım yazısından sonraki aşama benim bildiğim kadarıyla bu belgelerle birlikte Ankara’da Nuh Mete Yüksel’in açtığı davanın dosyasına girdi. Orada o dosya bizim bu davada celp edildi Adil Serdar Saçan’ın isteği üzerine fakat onu incelemiş değilim. O dosyada o iddiaların yanında başka iddialarda var, dava açıldı tabi. Biliyorsunuz bu kamuoyunda Fethullah Gülen ile ilgili dava diye biliniyor. Sonradan 4416 sayılı bir yasa çıktı bu silahlı örgütlü, silahsız örgüt kavramları değişti yasalarda değişiklikler yapıldı, silahlı olmadığı bilinen örgütlerle ilgili bu özel mahkemelerin yetki alanından çıkartıldı. O zamanda DGM açısından yine takibi mümkündü ama o yasa değişiklikleri af niteliğinde hükmü erteleme, davayı erteleme gibi yasal mevzuatta yapılan düzeltmeler nedeniyle DGM orada ya düşme yada beraat kararı verdi, temyiz edildi. Yargıtay’da gitti geldi ve nihayet 2008 yılında zannediyorum ceza genel kurulunda o dava beraat kararıyla sonuçlandı. Dava budur tabi var dava.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sizinde içerisinde bulunduğunuz çalışma gurubu var, susurluk çalışma gurubu. İstanbul barosunun kurduğu organize ettiği bir gurup.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bununla ilgili susurluk olayıyla ilgili bir araştırma

yapmışsınız. Bir takım burada yapılanmalardan bahsetmişsiniz, o yapılanmalarla bu iddia edilen Ergenekon isimli örgütle arasında bağlantı var mı? yoksa farklı örgütler midir, nedir bir izah eder misiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Orada biz Ergenekon adına tesadüf etmedik. Nitekim susurluk olayıyla ilgili açılan davada DGM’nin hazırladığı iddianamede de böyle bir kavram olmadığını biliyorum. Çünkü biz o iddianameyi de inceledik o iddianame üzerine açılan davanın ilk duruşmasında bende şahsen iki avukat arkadaşımla beraber gittik müdahale talebinde bulunduk, zapta da geçmiştir. Mahkeme müdahale talebimizi kabul etmedi. Biz baro adına müdahil olmak istedik o nedenle o davanın iddianamesini biliyorum. O davanın iddianamesinde de soruşturma safhasında yapılan diğer işlemlerde de Ergenekon adına hiç tesadüf edilmedi. O zaman kontur gerillaydı bunların adı çünkü. Ergenekon lafı o sırada işte Erol Mütercimler tarafından bir dergiye verilen röportajda ortaya atıldı. Eğer o konuda yorum yapmamı istiyorsanız şimdi geçmişe dönüp 1997 yılına baktığımda şu tespiti yapabilirim, o tarihte konur gerilla dediğimiz yapılanmanın bir bölümü açığa çıktı, kamuoyu böyle kabul etti zaten susurlukta işte o kamyona çarptı ortalığa saçılan gerçekler Abdullah Çatlı ile emniyet müdürü bir arabanın içerisinde vesair, vesair. Şimdi o dönemde tabi kendinizi o kontur gerilla denilen yapının elemanlarının yerine koyun, onlar bunu kamufle etme ihtiyacı duydular herhalde. Ergenekon lafının o tarihte çıkması bana ilginç geliyor. Yani ilk olarak haklısınız Celal Kazdağlı ile Can Dündar bir kitap yazıyor Ergenekon. Yine aynı

13

Page 14: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:14

tarihlerde Erol Mütercimler vasıtasıyla Memduh Ünlütürk Ergenekon diye bir örgütten bahsediyor. 13 yıl sonrasından ben dönüp baktığım zaman onun kontur gerilla olarak bilinen örgütün kendisini maskeleme çabasının başlangıcı olduğunu da düşünüyorum, Ergenekon lafı o nedenle ortaya atılmış olabilir. Bu kanaatimi destekleyen başka bir olgu şudur; 97 yılında Celal Kazdağlı Can Dündar, Erol Mütercimler bu lafı söylüyorlar, 97 yılından 2001 yılına kadar yine Ergenekon lafı yok. yine basını tarayın bulamazsınız, hiçbir yerde Ergenekon’la ilgili bugün Ergenekon uzmanlığı yapan gazetecilerinde yazılarına bakın onların bir kısmı o tarihlerde de gazetecilerdi, bakın bulamazsınız. Aksine kontur gerillanın sorumlu olduğu ileri sürülen eylemlerde onlar hep kontur gerilla denilen yapıyı savunmuşlardır. Mesela 1 Mayıs katliamı, 1977. o tarihli gazeteleri açın bakın çok iyi hatırlıyorum, gazetelerin başlıklarına bakın hiç kontur gerilla iması gizli bir yapılanma falan yok. orada bir kısım gazeteciler Maocular Taksimi kana buladı. Başka bir kısım işte Rusçular şunu yaptı, 35 bilmem şu kadar insanın kanına girdiler ve o yayınlar doğrultusunda açılan davanın iddianamesini ben çok iyi biliyorum. Yani o dönem hiç kimse böyle bir gizli yapılanmadan bahsetmedi, aksine o gizli yapılanmayla ilgili suçlamaları savuşturmaya çalıştılar. Bu gün onlar Ergenekon uzmanı hepsi, yani başka bir kanıt bu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sorumun cevabını verdiniz zaten o şekilde.”Sanık Emcet Olcaytu:”Teşekkür ederim evet yeterli.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu süper NATO ile bir ilgisi var mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Kimin?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani bir şema var, klasörlerdeki, klasör 275 CD olarak

sayfa 358’de süper NATO diye bir nitelendirmeniz var. bununla ilgili bir açıklama yapar mısınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hangi belge olduğunu bulayım. “Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Verebilirim buyurun.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi biliyorum, bu benim Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak

yazdığım haber yorum yazısına dergideki grafikerler tarafından yapılan şema bu. Yani biz o zaman şunu iddia ediyoruz. Yasin Hayal, Ogün Samast, Erhan Tuncel operasyon merkezine bağlıdırlar. Onlar tarafından yöneltiliyorlar onun üzerinde Fethullah sicilli diye anlattığınız Ramazan Akyürek var. onun üzerinde emniyet genel müdür vekili ve müsteşar Ömer Dinçel var, onun üzerinde BOP eş başkanıyım diyen Tayip Erdoğan var. bunlarda süper NATO dediğimiz örgütün yapılanması içerisindedir aydınlık dergisinin kanaatini yansıtan bir şema bu. Hrant Dink cinayetini anlatmak için yapılmış bir şema bu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Peki aralarında ki gösteren ilişkiyi gösteren somut bilgi belgeniz var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi aşağıdan başlayacak olursak Yasin Hayal, Ogün Samast, Erhan Tuncel’le ilişkili. Bunu herkes biliyor, davada zaten hepsi beraber sanıklar. Bunların Fethullah sicilli Ramazan Akyürek dediğimiz kişiyle ilişkileri de başbakanlık raporlarıyla zaten araştırılıyor. Mülkiye müfettişlerinin hazırladığı raporda bu kişilerin sorumlu olduğuna dair tespitleri var müfettişlerin.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O raporları okudunuz mu, gördünüz mü?”Sanık Emcet Olcaytu:”Gördüm tabi o konuda davamız var çünkü Ramazan Akyürek’le

benim yazdığım bir yazı nedeniyle kalınca bir rapor okudum. Başka raporlarda var onları da okudum. Ramazan Akyürek’in bu konuda ki sorumluluğuna ilişkin 2 veya 3 gün önce Hrant Dink’in avukatlarından Bahri Bayram Belen bir açıklama yaptı. Ramazan Akyürek imzasıyla mahkemeye gönderilen bir yazıya göre Ogün Samast cinayeti işlemek için İstanbul’a geldiğinde onu otobüs terminalinde arkadaşlarının karşıladığına dair, Ramazan Akyürek imzalı bir yazı gelmiş. Bunu şu bakımdan ilginç buluyor Hrant Dink ailesinin avukatları demek ki diyorlar Ogün Samast takip altındaymış. Emniyet bunu mahkemeye resmi bir yazıyla bildirdiğine göre, Ogün Samast’ın geldiğini nereden bilecekler? Arkadaşları karşılamış. Ha o da Ramazan Akyürek’in sorumluluğunu artıran bir olgu olarak Hrant Dink ailesinin avukatları tarafından daha 3-4 gün

14

Page 15: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:15

önce ortaya konuldu. Yani aşağıdan yukarıya doğru giderken Ramazan Akyürek, Erhan Tuncel vesair bunlar arasındaki ilişki zaten saptanmış durumda, dava dosyasında teftiş raporlarında bu doğrulanıyor. Şimdi bunun üzerine doğru çıktığımız zaman bu ilişkiler zaten bu tür mahkeme belgeleriyle ortaya çıkmaz, bunlar gazetecilerin olguları değerlendirerek değişik kaynaklardan edindikleri bilgileri değerlendirerek yaptıkları bağlantılardır. Yani Ramazan Akyürek ile Ömer Dinçer arasında nasıl bir ilişki olabilir? Başbakanlık müsteşarı bu. Başbakanlık müsteşarı Ömer Dinçer’in Ramazan Akyürek ile samimi ilişkileri olduğuna dair mesela fi tarihinde çıkan bir haber bu değerlendirme gazeteci içinde önemlidir. Bir gazetede Ömer Dinçer’in emniyette Ramazan Akyürek’le sık sık görüştüğüne dair bir haber çıkmış ve o yalanlanmamışsa onun bir yere not edersiniz. Ömer Dinçer ile Ramazan Akyürek arasındaki ilişkiye bağlantıya dair yaklaşımımızın temeli budur. Bunun yanında emniyet genel müdür vekili Necati Altıntaş’ın ismi var bu Fethullah sicilli onu söylemeye gerek yok artık. ramazan Akyürek’le emniyet genel müdür vekili Necati Altıntaş arasında bir bağlantı olduğunu yazmışız, bunu herhalde açıklamaya lüzum yok. birisi emniyet genel müdür vekili birisi istihbarat daire başkanı zaten bunların arasında ilişki irtibat olmaması mümkün değil, resmen zaten irtibat var. bunun üzerinde Tayip Erdoğan konulmuş grafiğe, ben konuyu biraz önce bahsettiğim gibi yakından takip ettiğim için derginin bu grafiği neden yaptığını da biliyorum aşağı yukarı. Ömer Dinçer ile Tayip Erdoğan arasındaki ilişki, Ömer Dinçer o tarihte görevi neydi? Tayip Erdoğan’ın müsteşarıydı başbakanlık müsteşarıydı. O bakımdan onların arasındaki ilişki sır değil, müsteşarı onun. Yani bir gazeteci için şu yorumu yapmak mümkündür, Tayip Erdoğan’ın müsteşarı Ramazan Akyürek’le yakın ilişki içerisindeyse çünkü müsteşarın emniyet istihbarat daire başkanıyla ne alakası olur? Basında yazılmış ve yalanlanmamış bilgiyse o zaman gazeteci şu yorumu yapar; Tayip Erdoğan, Ömer Dinçer ve Ramazan Akyürek birbiriyle irtibatlıdır denilebilir. Tabi bununla ilgili daha başka şeylerde söyleyebilirim ama irtibat konusunda Türkiye’nin bugüne kadar ciddiye aldığı yani yandaş basın diyeceğim daha iyi anlaşılsın diye. Mesela bizim Ergenekon iddianamesinde irtibatlar var, ben birisini açmışım ve o beni aramış nerdesin demiş, ben şuradayım demişim. Şuraya gelir misin demiş. O mesela irtibat olarak kabul ediliyor o ölçüye bakınca bizim bulduğumuz irtibatlar çok daha sağlam, reddi mümkün olmayan resmi bağlantılar var. başbakanın müsteşarı, emniyet genel müdürü Ramazan Akyürek vesair. Şimdi gelelim en önemli kısma, süper NATO’ya bağlı diyoruz biz buna. Bu süper NATO’yla bizim kastettiğimiz o Türkiye’deki o NATO’ya bağlı gizli yapılanma.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zaman kuruldu acaba bilginiz var mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Efendim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ne zaman kuruldu acaba bilginiz var mı? süper

NATO.”Sanık Emcet Olcaytu:”Süper NATO mu? bunu herkes yazıp söylüyor zaten 1953’te.

Türkiye’nin 52’de NATO’ya girmesinden sonra seferberlik tetkik kurulu adıyla 53’te kurulmuş bu kuruluşta yer alan bir sürü asker, sivil personel anılarını yazmışlar anlatmışlar ne olduğunu. Yani bu konuda açık kaynaklarda çok bilgiler var. bizim süper NATO dediğimiz NATO içerisinde planlanmış NATO’ya bağlı ülkelerde yapılandırılmış örgütle ilgili çok bilgi var. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin hazırladığınız susurluk çalışmaları raporunda bahsediliyor mu bu aynı şeyden Süper NATO’dan? Yoksa farklı bir yapılanma mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Kontur gerilla olarak o zaman isim kullanılıyordu.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”Aydınlık dergisinde de esas olarak kontur gerilla olarak

kullanılıyordu sonra bunun NATO içerisinde bir yapılanma olduğu açığa çıkanca şimdi söylüyorlar ya işte Avrupa da her yerde bu yapılanmalar kapatıldı Türkiye’de kapatılamadı falan gibi bilgiler var ya söyleniyor. O tarihte bunun NATO içerisinde resmi denecek ama gizli

15

Page 16: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:16

anlaşmayla kurulduğuna dair çok bilgi döküldü ortalığa özellikle İtalya’daki davalar nedeniyle soruşturmalar nedeniyle döküldü. Belçika’da ve Fransa’da hükümet açıklamaları oldu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi şöyle sorayım yani o raporunuzda bahsettiğiniz yapılanmayla Süper NATO’nun yapılanması farklı yapılanma mı aynı yapılanma mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır, hayır aynı, aynı. O zaman kontur gerilla dememizin nedenini anlatıyorum yani o zaman ismi kontur gerillaydı ama o yıllarda bunun aslında NATO içerisinde gizli anlaşmalarla karşılıkla mutabakata varılarak oluşturulana bir yapı olduğunu öğrendikten sonra yani bu bilgiler kesinleştikten sonra süper NATO olarak aydınlık dergisi bunu ifade etmeye başladı. Mesele budur herkes süper NATO kavramını kullanmıyor hala kontur gerilla diyenler var, Gladyo diyenler var vesair. Şimdi son bağlantıyı söyleyeyim; Tayip Erdoğan’la süper NATO arasında nasıl bir bağlantı var? bu grafikte bir tek bu kaldı açıklamadığım. Dikkat ederseniz biz burada Tayip Erdoğan’ın yanına başbakan yazmamışız, BOP eş başkanı yazmışız. Yani büyük Ortadoğu projesi Amerika’nın bir projesidir. NATO’nun patronu olan Amerika’nın projesidir. Tayip Erdoğan başbakan sıfatı taşımadığı tarihlerde 30 küsur defa ben büyük Ortadoğu projesi eş başkanlarından biriyim diye ifade etmiştir. Biz bu ifadeleri nedeniyle süper NATO’yla bağlantısı olduğu yorumunu yapıyoruz. Kendisinin henüz bir itirazı olmadı buna. Zaten görüntüleri televizyonlarda yayınlanıyor ben BOP eş başkanlarından biriyim, bizim bir görevimizde budur vesair yani bu şema budur.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Oktay Yıldırım’ı tanır mısınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Cezaevinde tanıştık.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ayşe Asuman Özdemir’i tanır mısınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır onu da tanımıyorum.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şimdi bu Ferit İlsever ve Gürbüz Çapan arasında bir

telefon görüşmesi metni var, sizde ele geçmiş.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Savcılıkta ifadenizde şöyle diyorsunuz, Gürbüz

Çapan’ın ağzından düzeltme hazırladık.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Yani o görüşmede geçen konuyla ilgili olarak bir

düzeltme hazırladık şeklinde bir beyanınız var.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Gürbüz Çapan’ın ağzından diyorsunuz yani Gürbüz

Çapan direk söylememiş ama siz hazırlamışsınız ona daha sonra onaylattık şeklinde bir beyanınız var.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.” Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Gürbüz Çapan niye kendi hazırlamadı da yani veya

niye kendisi böyle bir açıklama yapmadı?”Sanık Emcet Olcaytu:”O önerdi.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Siz onun ağzından hazırladınız?”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi o telefon konuşmasına tabi ben yapıldığı sırada tanık

olmadım. O kayıtları dinlediğim zaman şunu gördüm zaten tape metni var. Gürbüz Çapan diyor ki, siz diyor o zaman bir açıklamayı yazın yollayın bakayım ben ona göre açıklama yaparız diyor. E şimdi Gürbüz Çapan meşgul bir insan olabilir. Bunu yazayım dese bizimde pek işimize gelmiyor belki gecikir, ihmal eder. O bakımdan Gürbüz Çapan’a zaten telefonda Ferit İlsever bu konuşmanın kaydedildiği anlamı da çıkacak şekilde diyor ki, satır satırda var ben onu işaretledim, oradan bakarsak daha iyi olacak. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Telefon görüşmesinin sayfasını mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”

16

Page 17: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:17

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”275. klasör CD olarak sayfa olarak 284’te başlıyor yani Ferit İlsever ile Gürbüz Çapan arasında telefon görüşmesi.”

Sanık Emcet Olcaytu:”275 nolu klasör Eylülde gelen o zaman ben hatırladığım kadarıyla söyleyeyim. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Şu şekilde sorayım isterseniz yani siz bu metni hazırlarken Gürbüz Çapan’ın görüşlerini aldınız mı? yani neler yazılması gerektiği konusunda herhangi bir beyanını aldınız mı Gürbüz Çapan’ın?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi olayın benle ilgili kısmını söylersem daha açık anlatabilirim. Bu telefon görüşmesi yapılmış Ferit İlsever bu telefon görüşmesi sırasında Gürbüz Çapan’a işte gazetelere yansıyan beyanlarının doğru olmadığını söylemiş. Gürbüz Çapan’da ben böyle bir şey söylemedim zaten demiş. Onun üzerine Ferit İlsever şunu önermiş o zaman demiş işin doğrusunu yaz, açıkla. O da demiş ki, ya.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”O kısmı ben size okuyabilirim isterseniz.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Ferit İlsever, hala yok diyor ya çıldıracağım, ya Veli

Küçük’le Ferit İlsever ya kardeşim sen okuduğunu o zaman anlamıyorsun. Veli Küçük’le Ferit İlsever cumhuriyeti satın alacaklardı. Ulusal medya gurubu kuracaklardı, senin ağzından çıkan laflar bunlar. Ya tamam Gürbüz ya yormayayım seni daha abi, yormayayım seni daha ben inandım sana. Gürbüz Çapan, ya demin dediğim şeyler var ya ben şunları bunları, şunları şunları dedim diye benim adıma anlaşılmadı diye parantez içinde, yapabilirsin. Ben hiç kimseye böyle bir şey söylemedim. Ferit İlsever, tamam abi yarın ben sana ben şimdi aydınlıkta bu akşam bunu yazıyorum yarında sana bu düzeltmeyi göndereceğim. Lütfen imzala gerekli değişiklikleri yap doğru neyse, hakikat neyse onu basına gönderelim. Yarın abi tamam Gürbüz’cüm. Gürbüz Çapan, oldu canım diye.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Tamam tam benim kastettiğim bölümü okudunuz. Şimdi oradan görüldüğü gibi Ferit İlsever diyor ki bu işin hakikati neyse yaz ben yazayım sana yollayayım, sen gerekli gördüğün düzeltmeleri yap bana yolla. Bunu basına açıklayalım diyor. Bu minval üzere bir mutabakat sağlanmış. Bu konuşmanın yapılmasından daha sonra Ferit İlsever beni haberdar etti. O safhada hazırladığı açıklamayı metni gösterdi, ban ben herhangi bir müdahalede bulunacak bir şey zaten görmedim, birde müdahale edecek bir durumda değildim. Sadece konuşmayı dinledim , açıklama metni konuşmada varılan mutabakata uygun mu diye hukuki bakımdan bir sorun bir var mı diye baktım, tamam uygun dedim sonrası nasıl oldu bilmiyorum ama geçen Gürbüz Çapan’ın sorgusunda şunu öğrendim bir e posta olarak kendisine gitmiş bu açıklama metni, oradan da son şekli düzeltme yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyorum tekrar aydınlık dergisine ulaşmış, aydınlık dergisinde de geçende kendisine de sorduk o açıklama yayınlanmış. Açıklamanın kendi isteği dışında bir konuya ilişkin olmadığını yani olayın kendisinin de bildiği şekilde metne dönüştürüldüğünü Gürbüz Çapan belirtmiş, açıklama yayınlanmış. “

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sizin tarafınızdan hazırlanan metinde herhangi bir değişiklik yaptı mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Ben hazırlamadım. Ferit İlsever o konuşmada varılan mutabakat dairesinde bir metin hazırlamış ve anladığım kadarıyla burada e postadan bahsedildi. Ferit İlsever Gürbüz Çapan’a ulaştırmış onu Gürbüz Çapan baktı bakmadı onu bilemem. O da iade etmiş ben posta mesajlarını görmediğim için düzelmiş mi düzelmemiş mi zaten oradaki elektronik posta mesajları ikisi karşılaştırıldığında o anlaşılır o yönlerini bilemem ben sadece Ferit İlsever’den bu olayı duydum, o telefon konuşmasını dinledim Gürbüz Çapan’la bir mutabakata vardıklarını gördüm. Onun hazırladığı açıklamaya baktım tamam bir mahsuru yok dedim. Benim katkım bu.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Halk cephesi hakkında ne biliyorsunuz, bilginiz var mı?”

17

Page 18: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:18

Sanık Emcet Olcaytu:”Halk cephesi?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Diye bir oluşum var, yapılanma var. internet

çıktılarında geçiyor.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ben, benimle ilgili dokümanlardan birisi mi?”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Bu 275. klasörde 87. sayfada geçen bir belge. Halk

cephesi mektup taksim Oktay Yıldırım diye konu olarak bahsediliyor. “Sanık Emcet Olcaytu:”Ben iddianamede öyle bir bölüm hatırlamıyorum. Ama pardon sayın

yargıç şimdi 275. klasör diyince fark etim. 275 nolu klasör zaten 16 Eylülde zannediyorum zabıta geçti.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sonradan gelen klasörler arasında evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”iddianamede zaten olması mümkün değil bunu delilerin tartışılması

aşamasında tabi bende yani onu inceleyeceğim bu halk cephesi şimdi öğrenmiş olayım, cevap vermek için değil de nedir onun içeriği? Elektronik posta mesajı mı?”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Vereyim size buyurun bakın.”Sanık Emcet Olcaytu:”Bu elektronik postayla gelen bir şey evet ben metni beğendiğim için

saklamışımdır. Ama iddianameye konmamış. Zaten konmasına gerek yoktu çünkü içeriği itibariyle bu terör örgütüne mensup olmak terörist faaliyet vesair gibi bir suçlamayla uzak yakın ilişkisi kurulacak bir metin değil.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Sorularım bu kadar teşekkür ederim.”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi:"Sayın heyet,

müvekkilimin ve bizim iddianamede yer almamış hususların ve iddianamede yer almadığı kadarıyla diğer hususların sorulamaması konusunda ısrarım şundan ileri geliyor; klasörler içerisinde yığın yığın şeyler var ve 170. madde koşullarına uymayan bir iddianameyle karşı karşıya bulunduğumuz için ithamları isnada bağlamadığı içini iddianame somut fiil isnat etmediği için ve delildir bunlar diye klasörlere yığdığı yığının çuvalların hangisi neyin delilidir? Hangi ithamın delili hangisidir? Hangi fiil, fiil göstermiyor tabi. Hangi fiil neyle ispat edilmektedir? Ha ibraz edilen delille ibraz edilen belge evrak şu bu neyin ispatı için, neyin ispatına matuf olarak ibraz edilmiştir? Açıklamadığı için iddianame metni içerisinde doğrudan doğruya yer vermediği takdirde iddianamedeki sevk maddelerinin ispatı sadedinde ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bu varsayımı yaparız, bu aşama içinde geçerlidir. Delillerin ortaya koyulması aşaması içinde geçerlidir. Savcılıktan ve sayın heyetinizden tabi taleplerde bulunuyoruz bir küsur senedir savcılıktan ve heyetten beraber söylüyorum süreyi. E diyoruz ki somut fiil isnat edilsin bunun delilleri gösterilsin hangi delil neyin ispatı içindir söylensin diyoruz, bunun yapılmasından ısrarla kaçınılıyor. E o zaman iddianame metninde ne yazdıysanız ve ne kadar yazdıysanız ancak o iddianamede söylediğiniz hususları ispat için ancak onlara dayanıyorsunuz demektir. Bu kadar çok basit ve bunlarında açıklamasını isteriz. Din gördüğümüz gibi. Üç tane sevk maddesinden üç tane ayrı ithamdan, hangisinin ispati sadedinde bunu dile getiriyorsunuz diye sorarız. O yüzden efendim sayın heyette bu hususlara ihtimamda gösterirse, bunu arz ediyoruz. Saygılarımızla.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Ben bir beyanda bulunup bir kısa ara talep edeceğim, uygun görürseniz. Şimdi şunu sayın Özese bakarsa altını çizdiğim yazı biraz önce söylemiştim ya Fehmi Koru 2001’de bahsetmiş 5 yıl hiç bundan kimse. Kendiside orada itiraf ediyor, o altını çizdiğim. Diyor ki, 5 yıl önceki eski yazımı sunuyorum diyor. Sağ üst köşede tarihi var, 26 Mayıs 2006 Danıştay cinayetinden sonra, ben biraz önce bunu ifade etmiştim ama onun bir kanıtı olarak isterseniz dosyaya koyun. Bir kısa ara. Teşekkür ediyorum.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Esra Baltacı Baran, Nurperi Sancak ve Osman

Topçu’nun geldikleri görülmekte huzurdaki yerlerine alındı.Sanık Emcet Olcaytu tekrar huzura alındı.

18

Page 19: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:19

Çapraz sorgusuna devamla.Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Emcet bey benimde sorularım var. aydınlık dergisindeki

görevinizi açıklarken, hukuki danışmanlığı ve yazarlığını yaptığınızı beyan ettiniz. İşçi partisindeki konumunuz nedir?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Merkez disiplin kurulu üyesiyim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”USMER’deki konumunuz nedir?”Sanık Emcet Olcaytu:”Orada herhangi bir görevim yok. milli anayasa bildirgesi olarak

bende, arşivimden alınıp dava dosyasına dahil edilen bildiri içeriğinden anlaşılacağı gibi bir anayasa taslağı çalışması yapmıştı USMER o toplantıya beni davet ettiler. O nedenle katıldım. Yani USMER işçi partisi bünyesinde bir kuruluş, ulusal strateji merkezi açık adı. Ama benim orada bir görevim yok, davet üzerine toplantıya katıldım.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ulusal güçler birliği, nedir bu birlik? Kimleri kapsamaktadır? Birlik içerisinde kimler vardır?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Bu şimdi iddianamede de yeterince açıklanmamış, ama polis ifadesinde söylemiştim. Ulusal güçler birliği işçi partisinin 1999, 1998 tam hatırlayamıyorum. Seçimler öncesinde kendisiyle yakın bulunduğu düşündüğü partiler arasında, o partilerin seçmenleri arasında bir güç birliği yapma projesiydi. İşçi partisinin resmi metinleri arasında yer alıyor. Artık tarihi.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Tarih olarak nedir hatırlayabiliyor musunuz? Böyle bir projenin başlangıç tarihi?”

Sanık Emcet Olcaytu:”99 öncesi olması lazım. Çünkü o seçimler öncesinde gündeme getirilen bir çalışmaydı. 95’e gitmez zannetmiyorum, 99 olabilir. Çünkü ondan öncede bizim sol güç birliği diye bir seçim öncesinde buna benzer projemiz olmuştu. 99 yılının şartları içerisinde bu ulusal güç birliği projesi olarak o dönem partinin işçi partisinin metinleri arasına katıldı.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Emniyet ifadesinde şöyle demişsiniz; tarihi açısından bir sorun var. ulusal güçler birliği işçi partisinin 1999 seçimleri sonrasında cumhuriyetçi güçleri birleştirmek için düşündüğü ve hazırladığı bir projedir.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Sonrası, tarihini hatırlamıyorum ama belge içeriğinden anlaşılacağı gibi seçimler için şu yöntemlerle aday belirleyelim, şu şekilde toplantılar yapalım gibi ifadeler olacak. Onu dikkate alınca seçim öncesi olması lazım ama seçimler yapılıp bitince tabi siyasi çalışma bitmiyor, sonrası da olabilir. Hatırlamıyorum onu yani araştırmadım ayrıca, çünkü işçi partisinin bir belgesidir bende bir örneği bulunmuştur. terör örgütü mensubu olmakla, terörist faaliyetlerle bir ilişkisini kurmadığım için ayrıntılı bir araştırmaya ihtiyaç duymadım.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bir görüşmenizde Sami Demirkıran olayından sonra ikinci senaryo niteliyorsunuz soruşturmayı.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sami Demirkıran olayın nedir?”Sanık Emcet Olcaytu:”Sami Demirkıran olayı 1998 yılında Sami Demirkıran isimli bir

şahsın Ankara da DGM savcısın Nuh Mete Yüksel’e bizzat zannediyorum verdiği bir mektup, bir şikayet suç duyurusu gibi bir şey. O suç duyurusu ekinde yer alan metne göre Doğu Perinçek’e ERNK denilen PKK’nın bir kuruluşu yan örgütü veya neyse onu içerisinde yer alan bir kuruluş. Sözde Doğu Perinçek’e bir teşekkür mektubu yazmış. Demiş ki, bize çok yardımcı oluyorsunuz teşekkür ediyoruz falan filan. Orada hatta eksik hatırlamıyorsam Garzan eyalet komutanlığı falan gibi laflarda var mektubun içerisinde. Bunu DGM savcısına bir ihbar şeklinde ulaştırmış. Bu metin nedeniyle Doğu Perinçek 1998 yılında Ankara DGM tarafından tutuklandı. Bir ay kadar zannediyorum tutuklu kaldı. Sonra o davada beraat etti, bilirkişi o mektuptaki damganın gerçek bir damga olmadığını tespit etti, zannediyorum resmen ele geçen damgalarla bir mukayese yaptı. Beraat kararı verildi, o beraat kararının verilmesinden sonrada Doğu Perinçek’in avukatları olarak

19

Page 20: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:20

yaptığımız suç duyurusu nedeniyle Sami Demirkıran hakkında iftiradan dava açıldı, o davada mahkum oldu Sami Demirkıran.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sami Demirkıran, kimdir bu şahıs?Sanık Emcet Olcaytu:”Sami Demirkıran’ı bu savcılığa ilettiği mektup nedeniyle ben ismini

biliyorum. Kendisini görmüş değilim, sadece daha sonradan ulusal kanalda geldi bir programa çıktı, oradan yüzün gördüm şahsen hiç karşılaşmadım. Bu olay nedeniyle Sami Demirkıran’ın ismini öğrendim. Kendisi suç duyurusunda ihbarda bulunduğu için tabi ihbarcı şudur Sami Demirkıran dava açıldı falan, o nedenle ismini biliyorum. Yani ikinci Sami Demirkıran dememin nedeni de Doğu Perinçek’le telefon görüşmemde yer alıyor, dinletmiştim. İddianamede de kısaltıldığı için tamamını dinletmiştim. O görüşmede şu amaçla ikinci Sami Demirkıran diyorum; Tuncay Güney’in yıllar sonra ortaya çıkan mülakat metninde Doğu Perinçek’i suçlayıcı, ona cürüm atfeden beyanları olduğunu biz bu soruşturmada 22 ocak tarihinde yapılan 22 Ocak 2008 tarihinde yapılan tutuklamalar sonrası emniyette sanıklara şüphelilere sorulan soruların içeriğinden bizi gelen duyumlardan çıkarttık bu sonucu. Yani Sami Demirkıran nasıl olmayan uydurma bir iddiayla Doğu Perinçek’in hakkında soruşturma açılmasını tutuklanmasını sağlamıştı. Tuncay Güney’inde buna benzer bir rolde olduğunu düşündük, hala da öyle düşünüyorum. O nedenle ikinci Sami Demirkıran olayı diyorum ona.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Gürbüz Çapan’ın çapraz sorgusunda gündem gelmişti, 2001 Nisan ayının aydınlık dergisinde Doğu Perinçek aleyhine beyanlar alındığından bahsediyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Dergide bahsediliyor.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani bir malumatınız var burada, bu kişiyle alakalı.”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi o haberin yayınlandığı tarihte ben son 3-4 yılda olduğu kadar

dergide fazla mesaim yoktu. Avukatlık yapıyordum çünkü o haberden ben açılan dava nedeniyle bilgi sahibi oldum. Dergide okumuşumdur ama dikkatimi çekmemişte olabilir. Hafızamda kalmamış olabilir. Adil Serdar Saçan o haber üzerine dava açmış. O nedenle o olaydan 1 Nisan 2001 veya 1 Nisan olacak. O yazıdan o şekilde haberdar oldum. Ama o gün söz almamın nedeni şuydu; orada aydınlık dergisinde yayınlanan haberin içeriğini yeniden siz okudunuz yanlış hatırlamıyorsam Gürbüz Çapan’a o belgeyi. Ben onu dinlerken şunu çok açık tespit ettim orada Serdar, Adil Serdar Saçan’ın ismi dışında bütün o haberde ileri sürülen yorumlar geleceğe dair şöyle şöyle senaryolar var biçiminde haberi oluşturan iddialar, tespitler hepsi gerçekleşti. Orada 2001 yılında aydınlık dergisi o haberinde şunu söylemiş, Tuncay Güney’den alınan beyanlara dayanılarak ordu hedef alınacak, Türkiye de işte kendilerine ulusalcı, vatansever, kuvai milliyeci, milli vesair sıfatlar takan siyasi partiler, onların dışında kalan dernekler, oluşumlar vesair. Bunlar aleyhinde bir kampanya yürütüleceği orada söylenmiş. Hakikaten aradan geçen 7 yıllık yo 9 yıllık süreçte bunların hepsinin gerçekleştiği kanaatindeyim. Nitekim bu günde aynı kanaati muhafaza ediyorum.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz bu olaya ciddi bir önem atfetmişsiniz, Sami Demirkıran olayına. Haliyle önem atfetmeniz doğal.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet, tutuklanmaya yol açtı parti genel başkanını.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Çünkü, tutuklanmaya yol açtı, gündem belirlerdi.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Şahsın kim olduğunu araştırdınız mı? yani bir tek kişi

sizin meselelerde yani aydınlık dergisindeki yazılardan çıkardığınız bir olayı yalın haliyle değerlendirme yanında, olayın arkasında kimler var? niçin neden şimdi böyle bir teşebbüste bulunmuş? Bu konuda bir araştırma yaptınız mı? bu şahıs kimdir yani? Tek başına gelip bir topluluğu karşısına alabilecek bir cesaret gösteriyor. Nedir, bu şahıs kimdir?””

20

Page 21: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:21

Sanık Emcet Olcaytu:”Sami Demirkıran olayıyla ben o tarihte 98 yılında biraz önce söylediğim gibi esas meşgalem avukatlıktı. Onun yanında aydınlık dergisinde yine danışmanlık, haftada bir imzalı yazı şeklinde ilişkim vardı. Ama Sami Demirkıran ile ilgili sizin sorduğunuz soruyu aydınlık dergisindeki tabi araştırdılar arkadaşlar. Aynı şekilde işçi partisinin yöneticileri en başta Doğu Perinçek, araştırdılar. O zaman o araştırmalar sonucunda yapılan haberlerden şunu hatırlıyorum Sami Demirkıran’ın Çiller Özel örgütü adını verdiğimiz ki bu ismi de işçi partisi vermişti. Bu konuda kitap yazmıştı Doğu Perinçek. Çiller Özel örgütü olarak nitelediğimiz bir örgüt tarafından Sami Demirkıran’ın kullanıldığını, bu örgütlenmenin Doğu Perinçek’e yönelik bir hasmiane asılsız iftiralar uyduran bu gurubun esas sorumlusunun da o dönem başbakan olan o dönem başbakan mıydı veya 1-2 yıl önceydi belki. Çiller olduğunu arkadaşlarımız tespit ettiler kendi araştırmalarına bulgularına göre. Bu şekilde Sami Demirkıran’ın arkasında kimlerin olduğuna dair bu haberlerden bilgim oldu. Ben şahsen bu konuyu araştırmış değilim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Tuncay Güney mülakatını çok iyi okuduğunuzu belirtiniz burada şöyle bir beyanı var Tuncay Güney’in; birde Sami Demirkıran bana anlattı. Yani tanıştıklarını beyan ediyor. Yeşil konusunda bir şey bunlar Mehmet Eymür, Yeşil falan beraber hani Apo’nun kapısı önünde bir tane şey patladı minibüs patlamıştı, gazetelerde Abdullah Öcalan’ın kapısı önünde. Sorgucu Suriye de Tuncay Güney Suriye de bu minibüs patladığında Yeşil’in bunu patlattığını Mehmet Eymür’ün de bir milyon dolar mı yalan söylemeyeyim, öyle bir büyük bir rakam dolar MİT’ten para çektiğini ve oraya operasyona gideceklerini söylediler. Yeşil’inde bu operasyonda olduğunu o minibüs patlamada eylemini başaramadıklarını söylediler. bunu anlattığında yıl 1998’in sonları 1999’du. Yeşil bombayı patlatma olayı bu operasyondan daha önce idi. Şey olarak Hasan Demirkıran’ın anlatmasıydı. Sorgucu, kim Sami Demirkıran? Tuncay Güney, itirafçı itirafçı Veli Küçük’ün adamlarındandır. Yine Yıldız, şimdi anlatayım mı Sami Demirkıran’ı kapatayım. Sorgucu, he anlat anlat. Tuncay Güney, çünkü kafam benimde karışıyor şimdi. Sami Demirkıran ben dedim, 1998’de görüşüyoruz. Dedi ki, 1997 gibi tarihler yani kaybolmamıştı o zamanlar. Yeşil’in Apo’nun kapısının önünde bir minibüs patlattığını aslında Apo’ya karşı yapılan bir eylem olduğunu, fakat Apo o patlatmadan 45 dakika önce Beyrut’tan şeyden Suriye’den çıktığını, Beyrut’tan çıktığını söyledi. Bunların geç kaldığını bundan sonra 1998’in sonları yada ortaları olabilir, Sami Demirkıran kendisi İstanbul’dan Ankara’ya niye şehre geldiğini sordum, güneydoğudan, o da bana dedi ki buraya gelmeden önce Mehmet Eymür’ün oyununa geldik biz. Ben bir guruptan bahsetti yani itirafçı gurupları yine o cezaevinden İbrahim Babak vardı, başka kim vardı birisi daha vardı çıkabiliyormuş gidip geliyormuş. İtirafçı cezaevinden guruplar toplamışlar.onları da çıkartmışlar. Güneydoğudan itirafçılardan bir gurup bir milyon dolar Mehmet adına Mehmet Eymür’ün para çektiğini bu parayla Yeşil’in başkanlığında operasyon Abdullah Öcalan’ı öldürecekler. Tansu hanım refah yol hükümetinde Başbakandı o dönem. Sorgucu, yani 98 yılında. Tuncay Güney, evet bir milyon dolar parayı onun Mehmet Eymür’ün linç ettiğini. İç olabilir burası.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bundan dolayı da o doğuda falan aç kaldığını hiç

kimsenin sahip çıkmadığı bölgede komutanların değiştiğini. Barış Yüzlerkanat’ın da görüş alıp Ankara’ya geldiğini söyledi. Bundan sonra biz zaten Türkiye gazetesinde empoze etmeye başlamıştı, yazıları başlamıştı Sami Demirkıran olarak. Yeşil’in şey olarak meselesini buradan çıkarıyorum. Zaten birinci dereceden eylem olarak dün anlatmadıklarımdan birisi diye devam ediyor. Siz bu şahıs hakkındaki değerlendirmelerinizi Ergenekon iftira namesini yazanlar, PKK itirafçısı Sami Demirkıran’dan devraldıkları bayrağı taşımaktadırlar. Sami Demirkıran’ın 1997’deki iftiralarından ibarettir. Demirkıran bu ifadeleri nedeniyle yargıya verildi, ve mahkum oldu. Medya tetikçilerinden de yargı önünde hesap sorulacaktır dedi. Burada Sami Demirkıran’ı Mehmet Eymür, Mehmet Ağar, Veli Küçük dolaylı olarak Çiller’le ilişkisinden bahsediyor. Yine, dosyamız sanıklarından Sinan Aygün’e Veli Küçük’e diyalogu sorulduğunda şöyle cevap veriyor Sinan

21

Page 22: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:22

Aygün; Veli Küçük’ü yaklaşık iki yıl önce Ankara da bir sünnet töreninde kimin olduğunu hatırlayamadığım bir törende tanıdım bunun haricinde başka bir yerde karşılaşmadım. Fakat kendisiyle yakalanmasından 15 gün önce PKK itirafçısı Sami Demirkıran’ın kendisini arayarak görüşmek, beni arayarak görüşmek istediğini ve bana yazmış olduğu kitabı tanıtacağını Sami Demirkıran’ın telefonda Veli Küçük paşam beni çok iyi tanır, bana inanmıyorsanız ondan sorabilirsiniz demesi üzerine. Veli Küçük paşanın telefonunu bularak kendisini aradım ve ismi geçen şahsın beyanlarının doğru olup olmadığını kendisine sordum, Veli Küçük’te doğrudur kendisi iyi çocuktur dediği ve kendisiyle daha sonra bir görüşmem olmadı, diyor. Sami Demirkıran’ın burada ilişkili olduğu şahıslar anlatılıyor.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu konuyu değerlendirir misiniz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Bizim değerlendirmemizi doğrulayan bilgilerde var. tabi Tuncay

Güney’in mülakatını bütün olarak değerlendirecek olursak bir çok olayın çarpıtıldığını gerçeğe aykırı biçimde yansıtıldığını hesaba katarak şunu söyleyebilirim; orada bizim tespitimizi doğrulayan yönü şudur; Mehmet Eymür’den bahsediyor, Mehmet Ağar’dan bahsediyor. Sami Demirkıran’ın Doğu Perinçek’in tutuklanmasına yol açan suç ihbarı sırasında o tarihlerde, Mehmet Ağar zaten Çiller’in partisindeydi. Bizim gözümüzde Mehmet Ağar’da Çiller özel örgütünün çok dışında birisi değil, o yıllar itibariyle. Mehmet Eymür denilirse Mehmet Eymür’de gene Mehmet Ağar gibi bizim gözümüzde değerlendirilmektedir. Mehmet Eymür’ün Doğu Perinçek hakkında yazdığı bir sürü aleyhte yazı bir kısmı da Ergenekon belgesi diye bu dosyaya girişmiş benim iddianamemde de fabrikatör ismiyle Ergenekon belgesi olarak nitelendirilen belge benim bildiğim kadarıyla Mehmet Eymür’ün yazdığı ve çok önceden bilinen fabrikatör isimli yazı. Yani Doğu Perinçek’e düşmanlık edecek kişiler arasında Mehmet Eymür’ün, Mehmet Ağar’ın bulunması itibariyle Tuncay Güney’in söylediklerinde doğruluk payı olduğunu düşünüyorum. Ama adı geçen bütün kişilerin Sami Demirkıran ile ilişkileri nedir? Onu bilemiyorum. Şöyle bir ilave bilgi vereyim; ben o mülakatın tamamını okudum. O mülakatta mesela 13 Şubat 2008 tarihli mülakat ama ilk 2001 yılında tape edilen çözüm metni değil de 13 Şubat 2008 tarihinde emniyet birimlerince tape edilip savcılığa gönderilen mülakat metninin 80. sayfasında çok saçma bir iddiası var, Tuncay Güney’in. Belki farkında değilsiniz. 80. sayfasındaki iddiaya göre diyor ki, USİAD’ın kuruluşunu yani ulusal sanayici iş adamalar derneği Kemal Özden’in başkan olduğu. USİAD’ın kuruluşunu Emcet Olcaytu paşa işaret etti. Ben askerlik yapmadım, ama Emcet Olcaytu paşa nerden çıkıyor diye düşündüm, benim büyük kuzenim tümgenerallikten emekli oldu Turhan Olcaytu. Onun o dönemde USİAD’ın kuruluşunda iş adamlarıyla ilişkisi olduğunu bire bir bilmiyorum ama makul bu bilgi, Turhan Olcaytu denmiş olsa ben buna şaşırmam. Çünkü Turhan Olcaytu aynı zamanda bugün hala bilinen ASELSAN isimli şirketi kurdu emekliliğinden sonra. Yine emekliliğinden sonra kara kuvvetleri güçlendirme vakfının başkanlığını yaptı. Yani askeri camiada o yıllar itibariyle çok tanınan bir kişiydi. Şimdi bu verilen bilgiye bakınca Tuncay Güney’in bu tür bilgileri nasıl edindiği ve ne kadarını nasıl yorumlayabildiğini buradan çıkarıyorum. Şimdi bir tür.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sami Demirkıran konusunda ki beyanlarını kısmen doğru söylüyorsunuz, doğru olabilir diyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şu nedenle yani bizim bilgilerimizle uyuşan kısmına bakınca Mehmet Eymür ve Mehmet Ağar’dan bahsediyorsa Sami Demirkıran’la ilişkisi bizim tespitlerimize uyuyor. Yoksa ne derece doğru söylüyor onu bilmiyorum.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Veli Küçük’le irtibatından bahsetmiş. Gerek Sinan Aygün gerek Tuncay Güney. Bu konuda sizin bir tespitiniz oldu mu?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır, benim bir tespitim yok. Tuncay Güney’in söylediklerinin doğrusu ne kadardır yani onu bilemiyorum. Yani Veli Küçük’le Sami Demirkıran’ın bir ilişkisi olduğu anlamı çıkıyor, olabilir.”

22

Page 23: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:23

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yine not Özden Örnek nokta doc, adlı bir belge var. sizde el konulan bilgisayarlar içerisinde şöyle bir girişi var; dikkatli konuyu yapmak için danışmak konuşmak lazım, telefonla değil yüz yüze. Önemli Servet Cömert, Yaşar Müjdeci, tuğgeneral Tanju Erdem deniz kuvvetlerinden tanır. Erol Bilbilik, Şener Eruygur’un yakınlarına sorun, Ali Rıza Sarman Pakoğlu’na sorun, Serkan Koç’un tanıdığı var danışınız. Özden Örnek’le görüşme talep ediniz. Bilgi toplanacaklar, Fatih Altay’lı, Gürbüz Tüfekçi parantez içerisinde Şule konuşabilir yada yalnız Özden Örnek’in eski dostu. Fikret Akfırat çalık kaynağı. Şener Eruygur çevresi, Özden Örnek mason mu? 2000’e doğru da mason yazılmış. DP’nin Gelibolu filmi hakkında başyazısı Erdoğan neyi destekliyor? Necati Özgen, Rafet Ballı, Erol Mütercimler, Erdal Sarızeybek, Sarp Kuray, Alaattin Parmaksız, F Akfırat’ın üzerinden, Ufuk Fikret Akfırat’ın dişçi arkadaşları ve diğer tanıklıkları milliyet ekonomi servisinden Nedim Çalık’ı bilir, Ruhsal, Serhat Bolluk’un selamıyla Sarıyer İP’deki işçi partisindeki emekli jandarma albayı. Orduda güvenilir insanların görüşü önemli yanlış bir iş yapılmamalı ancak Özden Örnek Tayip ortaklığı çok çarpıcı, günlükleri tarafta yayınlanıyor. Özden Örnek’in günlükleriyle alakalı düzenlenmiş bir belge bu. Onu yapmak için danışmak lazım kısmı özellikle yine güvenilir insanların görüşü önemli, içerik olarak belli konuların gündeme geldiği iddianamede konu olan olayların gündeme geldiği günlükler. Bu konudaki danışma, görüş alma konularını açar mısınız? Yani veya bunu bir haberde kullandınız mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”O belge yanlış hatırlamıyorum Doğu Perinçek’in Tekirdağ cezaevindeydi herhalde oradan gönderdiği bir haber önerisi bu. O tarihte geçen yılın Haziranı zannediyorum. Şeyden çünkü çıkarıyorum Tayip Erdoğan’la ilişkileri var, önemli diye bir bölüm var orada. O tarihte Özden Örnek’in bir vergi dairesinde zannediyorum bir sorunu olduğu, bir karşılaşma sırasında Tayip Erdoğan’a eşinin bizim bu meselemiz çözülmedi dediği, Tayip Erdoğan’ın bakarız dediği haber Türk gazetesinde ve daha sonra diğer gazetelerde yayınlandı. Yine Fatih Altaylı’nın onu da hatırlıyorum, Fatih Altaylı’nın yazısında bütün bunlar alt alta sıralanırken oğlunun çalık gurubunda veya bilemiyorum iktidara yakın bir gurupta çalışmakta olduğu diğer oğlunun bir film yapımında iktidara yakın çevrelerden maddi imkanlar, sponsorluklar denilen imkanlar sağladığı, o tarihte basında yer alıyordu. Bunların değerlendirilmesiyle ilgili bir haber yani güncel bir olaydı o tarihte, o güncel olayın aydınlık dergisi formatlarında haber yapılması için gönderilen bir öneri metnidir ben şimdi o metni dinlerken sizden, o kadar ayrıntılı hatırlamıyordum. Doğrusu aydınlık dergisindeki haber anlayışı bakımından çok memnuniyet verici buldum. Biraz önce sayın Özese haberler nasıl hazırlanır diye sormuştu, o belge aklıma gelseydi ben onu okurdum. Yani bir haber için demek ki 20’ye yakın kişiyle görüşme düşünülüyor, etraflı araştırılıyor haber bu şeklide yapılıyor. Burada somut olarak şunlar şunlar bilgi sahibidir diye tespit edebildiğimiz zaman demek ki bu kadar ayrıntılı olarak araştırma yaparak bir haber yayınlıyoruz. Yine hatırladığım kadarıyla o öneriden sonra yapılan çalışma sonucu aydınlık dergisinde bu konuda bir haber yayınlandı, aranırsa bulunur.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Adil Serdar Saçan ile bir dönem aranızda husumet olduğunu hukuki husumet olduğunu siz ifade ettiniz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Açtığı davalardan dolayı kendisiyle muhatap

olduğunuzu söylediniz.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hatta kendisi burada kabul etmedi böyle bir nitelemeyi.

Süper NATO ve Fethullahçılarla sıkı ilişkisi nedeniyle sizi dava ettiğini bu ifadelerinizden dolayı. Mizansen olduğu iddialarını reddetti. Daha sonra ilişkinizde bir düzelme var, ilişkinizde bir yakınlaşma oldu, bu nasıl oldu hangi aşamada ilişkinizin düzelmesin söz konusu oldu?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi bu bahsedilen davalar 2001 yılında o 1 Nisan 2001 tarihli haberden sonra oldu. Ben o dönem dediğim gibi esas mesaim avukatlıktı. O davalarda Adil

23

Page 24: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:24

Serdar Saçan’ın lehine kararlar verildi. Sonra aradan geçen beş yıllık sürede ben Adil Serdar Saçan’ın yazdığı kitaplar elime geçti, onları okudum. O arada internette bazen böyle posta gurupları birbirlerine yazı yollarlar orada Adil Serdar Saçan’ın yazdığı bazı yazılara rastladım. Avukat olduğunu zaten biliyordum, hukuk doktorası da yapmış doktor sıfatı kullanıyor onu kamu hukukuyla ilgili bir doktora olduğunu söyledi. Danıştay cinayeti olunca, biz o Danıştay cinayetinde biraz önce gösterilen şema, o Danıştay cinayetinden sonra şey pardon Hrant Dink olayından sonra yapılan şemadır. Danıştay olayıyla Hrant Dink olayı arasında 8-9 ay bir fark var. ben Danıştay’daki o cinayet olayından sonra çok tartışıldı çünkü işte sürprizlere hazır olun dendi. Arkasından Ergenekon lafı 2006 ilk defa uzun bir aradan sonra o olaydan sonra gündeme geldi. Onu da ezbere biliyorum, 24 Mayıs, 25 Mayıs, 26 Mayıs 2006 tarihli star gazetesi, Yenişafak gazetesi, zaman gazetesi, hürriyet gazetesi incelendiğinde ben bunları inceledim çünkü o diziyi hazırlarken. Danıştay olayından sonra 24 Mayısta bütün gazetelerde aynı gün bunun Ergenekon yapılanmasıyla ilgili bir olay olduğuna dair haberler yayınlandı. Şimdi bir gazeteci açısından kendimi çok yetkin bir gazeteci saymıyorum. Ama hukukçuluğun verdiği birikimle işte belli süre aralıklarla olsa yazı yazmanın sağladığı birikimle. Ben şunu düşündüm; aynı gün bütün gazetelerde Ergenekon lapının çıkması ilginç. Gazeteciler şunu düşünürler böyle durumda; birisi servis etmiştir bunu gazetelere aynı gün çünkü. Bütün gazetelerde başka türlü çıkması mümkün değil. Ajans haberi de değil bu, araştırdığımız zaman görüyoruz. O zaman ben bunun arkasında bazı senaryoların olduğunu düşündüm, nitekim zaten gelişmeler çok hızlıydı. O tarihte Muzaffer Tekin’in bu Ergenekon’un mensubu olduğuna dair, bugünün cumhurbaşkanı ve bugünün başbakanı olan kişilerin hatta bugün meclis başkanı olan kişinin de bu yolda beyanatları olduğunu görünce, kamuoyunda da zaten bir kısım basında bu kanaat vardı bunun arkasında bir senaryo var, kanaati uyandı. Bunu araştırırken ben Ergenekon’la ilgili işte 2001 tarihli yazı orada işime yaradı. Ben Adil Serdar Saçan’ın o dönem Tuncay Güney’in ifadesini aldığını Ergenekon vesair senaryolarından bahsedildiğini hatırlayınca Adil Serdar Saçan’ı aradım, görüşmek istedim. “

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”O tarihte Ergenekon’dan bahsedilmiş miydi? 2001 Nisan.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi tabi, hatta.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani Adil Serdar Saçan’la ilişkisini nasıl kurudunuz,

Ergenekon’la?”Sanık Emcet Olcaytu:”Şöyle kurduk; bizim o haberimizde Tuncay Güney’den alınan

ifadede Ergenekon senaryolarının hazırlandığını hatta şöyle bir cümle var hatırlayacaksınız, anlaşılan Amerika Türkiye’deki kontur gerillaya Ergenekon ismi koymuş diye bir cümle var, çok iyi hatırlıyorum onu. 1 Nisan 2001 tarihli yazı bakılırsa görülecek Ergenekon senaryoları diye o haberin içeriğinde okuyucuları bilgi verilmiş. 2006 yılında bu Ergenekon yapılanması haberleri aynı gazetede aynı gün bir çok gazetede çıkınca, ben serdar Saçan’ın Tuncay Güney’le ilgili o ifade alınması safhasında o işin başında olduğunu hatta bizim bilgimiz işkence yaparak bunu söylettiği şeklindeydi o tarihte. Ama ben Serdar Saçan’ın o tarihteki o kitapları falan biraz önce bahsettim. Yani cesaret ettim kendisini aradım, daha önceden husumet olmasına rağmen görüşmek istediğimi söyledim. Gittim orada söyleşi yaptım, bunu aydınlık dergisinde yayınladık. Yani Danıştay cinayetinin arkasından F tipi yapılanma var dedi, Serdar Saçan. Bu basın için önemli bir haberdir. Çünkü iktidar çevreleri burada Ergenekon yapılanması, sürprizlere hazır olun, Abdullah Gül’ün bu çetenin başında bir albay var, kod adı Muzaffer veya Zafer gibi bir açıklaması var. yine Tayip Erdoğan’ın Muzaffer Tekin’i suçlayan beyanları var, aynı tarihlerde. Şimdi bir taraf böyle söylüyor. Serdar Saçan’la yaptığım görüşmede o bunun internette de zaten buna benzer yazıları vardı, yani Fethullahçı cemaati Türkiye için zararlı gördüğünü açıklamaktan çekinmeyen bir kişi. O zaman bu görüşmeyi yaptığımda o bu cinayetin arkasında F tipi yapılanmanın olduğunu söyledi. Çok ilginç bir yaklaşımda o, bizimde mantıken doğru

24

Page 25: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:25

bulduğumuz bir yorumdu. O nedenle o söyleşiyi yaptım yayınlandı, çok ilgi gördü o söyleşi hala internette çok yaygın olarak dolaştırılan bir yazıdır, o şekilde tanıştık.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sesar ile bir organik ilişkiniz var mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır Sesar’ın sadece bir araştırma kuruluşu olduğunu biliyorum,

internette bir sitesi var.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sesar arşivi dizini XLS isimli Excel belgesinde, 03.2005

tarihli Sesar ses CD arşivi listesi sizde ele geçmiş.” Sanık Emcet Olcaytu:”Pardon ne arşivi?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sesar’ın CD arşivi.”Sanık Emcet Olcaytu:”CD arşivi?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Evet. Listesi Excel formatında.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ha liste.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bunun temini mümkün mü?”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi internet sitesinde vardır o. Şimdi şunu söyleyeyim burada

arşivimden alınan yazılı belgeler gibi, bilgisayar verileri konusunda da polisin yaptığı bir çarpıtma var, o hem de kayda geçsin. Şimdi benim diz üstü bilgisayarım 80 gigabayt, bunun içerisinde 50 gigabayta yakın veri var. Sesar gibi belki 20 tane 30 tane araştırma kuruluşunun internette ulaşılabilen bütün raporları benim bilgisayarımda var. şimdi Azerbaycan ile ilgili notu alıp koymuşlar. Sade Azerbaycan yok ki. Kıbrıs ile ilgili var Yunanistan, Irak, İran, Çin, Rusya, Amerika, Avrupa birliği. Yani buradan Sesar seçilip alındığı için.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sesar dışında hangi araştırma şirketleri var? yani hatırlayabildikleriniz var mı? rapora yansımamış diyorsunuz değil mi? benim anladığım.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır şimdi.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Rapora yansımayan başka şirketlerinde analizleri

istatistikleri var.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi 50 gigabayt.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Neler var? hatırlayabildiğiniz.”Sanık Emcet Olcaytu:”Mesela Asan var, çok bilinen bir araştırma kuruluşu.

Genelkurmay’ın bünyesinde kuruluna yine, Astra öyle bir şey neyse hep S harfi var, USAK var ulusal strateji araştırma kurumu diye. Strateji kelimesini kullanmayın başka buna benzer yorumlar raporlar hazırlayan araştırma kuruluşları var. biraz önce adı geçti, bizim internette sitesi yok vaka ama, USMER’in de buna benzer çalışmaları var.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”İsmail Yıldız ile tanışıyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır tanışmıyorum. Ben ismini bile ismi bile yoktur mesela sesarın

sitesinde ben biliyorum. Hani kurucusu İsmail Yıldız vesair gibi ismini bilmiyordum ben bu iddianame vasıtasıyla tanıdım Sesar’ın demek ki yöneticisi buymuş diye, tanımam.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Gün Zileli, kimdir bu kişi?”Sanık Emcet Olcaytu:”Gün Zileli, bizim partimizin 20 yıl öncelerinde üyesi olan bir kişi. Şu

anda yurtdışında.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu kişinin makalelerinin yayınlandığı bir yer var mı?

Türkiye de veya Türkiye dışındı.”Sanık Emcet Olcaytu:”Çeşitli Kürt eğilimli sitelerde kendisine sol diyen sitelerde yazılarının

yayınlandığını biliyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizdeki bilgisayarların birinde de bu kayıt var. yani

yayınlanan bir makale mi yoksa yayınlanmamış bir makale mi? onu soruyorum. Türkiye esirleri doc isimli bir belge, özellikle 8 genç askerin serbest bırakılması olayını irdelemiş. Çok sevindiğini belirtmiş. Hangi taraftan olursa olsun ne gerekçeyle esir alınmış yada tutuklanmış olursa olsun kapalı bir yerde zor yoluyla tutulan insanların serbest kalması her zaman yüreğimi sevinçle doldurmuştur. Gençler bir PKK yada Kürt bayrağının önüne dizilmişlerdi, o bayrağın önünde

25

Page 26: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:26

öylece kamera bakmak zorunda bırakılmışlardı, birden gözümün önünde yakalanan solcuların veya PKK’lıların Türk bayrağının önünde durmak zorunda bırakıldıkları görüntüler geldi, diye devam etmiş. Yani bu yazı herhangi bir yerde yayınlanmış mı? bir malumatınız var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Mutlaka yayınlanmıştır. Birde şöyle bir durum var. Gül Zileli partimizin eski üyesi söylemiştim. Ben aydınlık dergisinde yazılar yazıyorum o da daha önce aydınlık dergisinde yazılar yazmıştır. Bana aydınlık dergisindeki yazılarımı altında elektronik posta adresim olduğu için bana ayrıca yazılarını kendisi gönderiyordu. Ama bunu özel olarak bana yazdığı bir yazı değil internet sitelerine yollarken anlaşılan e posta listesi diye, sayfalar var ya elektronik posta servisi veren yerlerde. Herkes kendisinin sayfasında bir abone arkadaş listesi oluşturur bir tek tuşla herkese yollarsınız. Yani ben internet sitelerinden onun yazısını özel olarak aramıyordum ama oralarda rastlıyordum. Bununla birlikte bana kendisi zaten her yazdığı yazıyı elektronik postayla yolluyordu. Sadece bana değil orada bir sürü insanla bana da geliyordu ama eminim, bütün o yazıları bir sürü internet sitesinde yayınlanıyor. Çünkü Gün Zileli 1990 yılına kadar Türkiye de aktif siyasetin içerisindeydi, sol çevrelerde çok yaygın bilinen bir kişidir.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yine İslahiye kaymakamı, milli eğitim müdürü, nüfus müdürü hakkında notlar. Bunan yanında muhtelif şehirlerdeki kamu görevi yapmakta olan kişiler hakkında kişisel verilerin yazıldığı dokümanlar var. bunları ne maksatla ve nereden temin ettiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Böyle bir iddia yok benim hakkımda.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Suçlandığınızı maddelerden birisi o.”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır şimdi iddianamede hangi belge nedeniyle kişisel verileri

kaydettiğime ilişkin iddia ortaya konulurken, hatırlayacak olursanız ben hatırlıyorum çünkü. 97, 97, 99 dizi numaradaki evraklar, kişisel verilerin kaydına ilişkin olduğu için emanete alınmıştır diye bir tutanak var. ben onun içeriğini şu nedenle biliyorum; polis ifadesinin 34 ve 35. sayfasında bana sorulan sorular daha sonra emanete alıp gizli işlemi yapılan belgeler. Onlarda dün söyledim, Fethullah Gülen gurubuyla ilgili Adil Serdar Saçan’ın ön çalışma izni kapsamında yaptığı yazışmalar. Bunları kişisel veri kaydı diye almışlar. İddianamede bununla ilgili bana yöneltilmiş bir suçlama yok. varsa iddianameden hemen gösterirseniz bakabiliriz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yine teksip isimli bir belge var. burada Emir Gürses’in avukatı Filiz Esen tarafından bir teksip var ancak hangi basın yayın organındaki yazıdan dolayı bir teksip olduğu yazı içerisinden çıkarılamıyor.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Bu el konulan evraklar arasında.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Evet.”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi o çok komik bir olay, tarihi üzerinde vardır. 23 Eylül’de benim

gözaltına alındığım tarihten bir hafta önce zannediyorum Sedat Çolak olması lazım, aydınlık dergisinde çıkan bir habere teksip göndermiş. Avukatının imzasıyla ekinde avukatının vekaletnamesi var. “

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Emin Gürses’in yani bu Emir Gürses.”Sanık Emcet Olcaytu:”İşte Emir Gürses ile ilgili bir haberde onun adı da geçmiş, Sedat

Çolak bir teksip yollamış aydınlık dergisine. Tabi hukuki konular benim ilgi alanımda olduğu için ben aldım yayınlansın yayınlanmasın orada mesela kararı ben veriyorum, tamam bunu yayınlayın veya yayınlamayın diye çünkü hukuki bir mesele. O onu da alıp suç kanıtı diye polis zaptetti ve iddianamede de delil diye kullanılıyor yani bunun bana yöneltilen suçlamayla bir alakasını hala kurabilmiş değilim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani Filiz Esen’e ait teksip metninin sizin elinizde bulunmasının sebebini soruyorum. Filiz Esen yani o Selahattin dediğiniz değil. Teksip yapan Ümit, Emin Gürses, Tekzibi yapan kişi de Filiz Esen.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Ha anladım.”

26

Page 27: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:27

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Fakat sizin derginizden bir yazıdan dolayı da bir teksip olabilir. O ayrıntıyı öğrenmek istiyorum. Veya bir başka yazıdan dolayı.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Bunun bana yönelik soruşturmayla ilgisini anlayamadım ama o tarihte Emin Gürses’in avukatı bir açıklama da yapmış olabilir, onu bize yollamış olabilir. Ben oradan bir teksip geldiğini hatırlamıyorum. Emin Gürses aydınlık dergisine teksip yollasa ben onu bilirim, yolladığı bir açıklamadır. Şunu da söyleyeyim benim bilgisayarımda aynı zamanda aydınlık dergisinin aşağı yukarı son iki yıllık nüshalarının tamamı dijital veri olarak kayıtlıdır. Yani ne yazı yayınlanmışsa dün bir soru içerisinde iddianamede olmadığı için ben itiraz ettim. Şimdi Alparslan Arslan ile annesinin bir fotoğrafı bilgisayarınızda var, bu nerden? Onu şimdi rapor elimde olmadığı için raporu elimde olsa onu şu şekilde çok kolay kanıtlarım. Bilgisayarda aydınlık arşiv.”

Mahkeme Başkanı:"Hangi rapor? Rapor dediğiniz ne raporu? Hangi rapor, rapor elimde olmadığı için diyorsunuz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”275. klasör.”Sanık Emcet Olcaytu:”Yani inceleme raporu bilgisayarın. Yani nerden mesela inceleme

raporunda klasör, onun içindeki klasör, onun içerisindeki belge silsile yoluyla ben onu anlarım. Dosya yolundan.”

Mahkeme Başkanı:" Tebliğ edilmedi mi?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır edilmedi. Hı tebliğ hiç birisi edilmedi, ben bilgisayardan

ulaşmaya çalışıyorum. Şunu tamamlayayım. Yani aydınlık dergisi son iki yıllık nüshalarının tamamı benim bilgisayarımda kayıtlı. Çünkü ben aydınlık dergisinin geçmiş bir yazısıyla ilgili benim yazdığım yazıyla ilgili başka bir kişinin yazdığıyla ilgili yazıya ulaşmak istediğimde bunun benim elimin altında olur. Bu tür yerlerde yazı yazan herkesinde kendi yazılarını yayınlandığı derginin arşivi vardır. Yani onun içerisinden alınmış bir belge olsa gerek. Filiz Esen’in açıklaması aydınlıkta yayınlanmıştır, o nedenle yayınlanan nüshalarında bende dijital veri kopyası olduğu için daha doğrusu arşivi olduğu için, onun içinden çıkmayacak yoktur. Aydınlık dergisinde yayınlanan son iki yıllık her şey benim bilgisayarımda var.”

Mahkeme Başkanı:" Evet avukat bey buyurun.”Sanık Emcet Olcaytu:”Ha demin ki cümlemi tamamlayayım dün itiraz ettiğim.”Mahkeme Başkanı:" Söz hakkı vermiyor size. Buyurun devam edin.”Sanık Emcet Olcaytu:”Dünkü o Alparslan Arslan’ın annesi işte o da aydınlık dergisi

arşivinden çıkartılmıştır. Aydınlık dergisinde, çünkü o fotoğraflar yayınlandı. Hatırlarsanız bir dönem Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın fotoğrafı diye bir fotoğraf gazetelerde ısrarla ve aylarca değişik tarihlerde yayınlandı. Biz o zaman aydınlık dergisi olarak Ufuk Akkaya şimdi tutuklu Alparslan Arslan’ın babası aramış, ben bunu bütün gazetelere, televizyonlara söyledim kimse yazmıyor. O fotoğraftaki benim oğlum değil. Hiç kimseye yayınlatamayınca aydınlık dergisinden Ufuk Akkaya’yı aramış, bunu söylemiş. Ufuk Akkaya görüştü, o fotoğrafları İdris Arslan kendisi verdi mesela aydınlık dergisine, başka türlü zaten bizde olabilir mi? o aydınlık arşivinden alındı. Çünkü aydınlık dergisinin sayfalarında o fotoğraf basıldı zaten. Şimdi bu şekilde gelince, belirtilmeden hangi klasörde dosya yolu yazılmadan veya ben onları göremedim. Mesela dün savcıların yönelttiği sorularda iddianame dışındaki sorularda bir tanesinde bile şu klasör denilmedi. Ben nasıl bulacağım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim size sorulan soruların tamamı, dosyaların içerisinde olan veyahut sizde el konulduğu iddia olunan belgelerin, dijital verilerin açıklamalarıdır yani.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hayır şimdi dikkat ediyorum, burada söyleniyor. Hayır bugün sorulan sorularda belirtiliyor farkındayım onun. Ama dün savcıların bana yönelttiği soruları hiç birisinde zaten iddianamede yok diye itiraz etimde. Hiçbirisinde klasör numarası belirtilmedi. O kayıtlara geçmiştir.”

Mahkeme Başkanı:" Geçti. Ancak geldi sıra size buyurun.”

27

Page 28: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:28

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi:" Efendim bu demin şu beş dakikadır, üç dakikadır sorulan sorular hakkında ve şu andaki konu hakkında çok kısa beyanda bulunacağım. Usuli olduğu için söz aldım. Sayın üye Sedat Sami Haşıloğlu bu soruları yöneltti, diz üstü bilgisayarının şeyiymiş o hard diskinden alınmış o şekilde söylendiği için söylüyorum. Şimdi bir defa dün bahsettiğimiz yine konuştuğumuz, bugünde arz ettiğimiz üzere. İddianame metninde olmayan bir şey iddiaların ispatı sadedinde eleri sürülmemiş anlamındadır. O yüzden dikkate alınamaz dedik bu sebeple itiraz ediyoruz. İkincisi, özel olarak bu diz üstü bilgisayardan ele geçirildiği iddia olunan belge ve bilgilere dairdir. Diz üstü bilgisayar işte şu yanımda getirdiğim bilgisayar efendim. Hard diskini ben büyük koydum o başka. Bu bana el konulduğu sırada 80 gigabaytlık hard diskiyle beraber 26 Şubat 2009 tarihinde iade edildi, zabıt burada. İçerisinde suç unsuru bulunan veya herhangi bir suçun ispatı zımnında değerlendirilen herhangi bir evrak, belge, bir şey iade edilir mi efendim? Böyle bir şey olur mu? bunun içerisinde herhangi bir suçun ispatıyla ilgili bir husus var olmadığı savcılar tarafından değerlendirilmiş ki bu bana iade edildi.”

Mahkeme Başkanı:" Hard diskiyle beraber mi iade edildi size?”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Evet efendim hard disk bende

şu anda.”Mahkeme Başkanı:" Başka bir diz üstü bilgisayarı var mıydı?”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Hayır efendim.”Sanık Emcet Olcaytu:”Tutanağı var zaten tespit tesellüm tutanağı.”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Müvekkilimin Datron bilgisayarı

zabıttan okuyayım müsaade buyurun efendim. “Sanık Emcet Olcaytu:”O iade edildi zaten. Diz üstü bilgisayarım bana.”Mahkeme Başkanı:" Avukat bey imajı alınarak iade edilen olmasın.”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Efendim şüphesiz ki imajı

alınmış. Şeyde 134’e aykırı olarak tabi. Mahalinde arama mahalinde değil.”Mahkeme Başkanı:" Ya neyse o imajı.”Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Daha sonra imajı alınmış.

Bakınız, emanet numarası 2008/986’ymış.”Mahkeme Başkanı:" İmajı alındıktan sonra bu size. Efendim bilgisayarınız veya hard diski

imajı alındıktan sonra mı iade edildi size? Savcılık tarafından. O alınma şekli yasaya uygun değil ayrı bir konu.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Tabi, imajı hard diskin imajı alınmıştı, biliyoruz o imajını efendim o imajlarda bende var. şeyden alınmış yani şubede alınan imajlardır onlar, mahalinde alınan değil. Efendim imajı alınmış şeyler. Burada bakın emanet numarası 2008/986’ymış hatta şerh düşmüşüm çalıştırmadan iade edildi falan diye. Savcı bey bana bunu iade etmiş 26 Şubat 2009. bunun içerisinde eğer bir suç unsuru var olmuş olsaydı hard diskini alırlardı iade ederlerdi. Hard diskini alıp iade ederlerdi, çünkü nasıl ispat edecekler o zaman şimdi hard disk bende eğer biz hakikaten suç işlemiş insanlar olsaydık. Müvekkilim gerçekten bir terör örgütünün üyesi gerçekten bir suç işlemiş bir insan olsaydı. Ben bunu alıp değiştirsem verileri ve iddia etsem bu imajlar sahtedir, yanlıştır diye ne yapacaklardı? Dokunmadım tabi hard diske aynen duruyor ama biz şey yapmadığımız için efendim hiç bir şeyden korkmadığımız için bunu yapıyoruz. Müvekkilimin durumu belli olduğu için bunu yapıyoruz. Yoksa mümkün mü bunun yapılması? Savcılar bunu değerlendirmiş ki yani şimdi bakınız af edersiniz. Bu niye iade edildi diye bir soru buradan çıkmasın. Bu iade ediliyor çünkü bunu içeriğinde bir suç unsuru yok. bunu vurgulamaya çalışıyorum sayın heyet.”

Mahkeme Başkanı:" Savunmadır efendim. İmajı da alınan imaj da ki açıklama okunuyor. Ha o imaja ekleme olur yanlış olur, doğru olur tabi o ayrı bir iddia konusu.”

28

Page 29: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:29

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”Fakat buda efendim, haklısınız. İmaj konusu imaj ve diğer konu zaten bu yani iade edilme konusu savunma sadedinde, tamam. Ama a bendi olarak birinci olarak belirttiğimiz bunların iddianame metninde yer almaması sebebiyle sorulamayacağı hususu daha evvel belirttiğimiz husus olarak.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim, iddianamenin ekinde yer alamamasının sebebi o anda çok yoğun bilgi akışı içinde onların tamamen açıklığı tespit edilip de rapora veya belgeye aksettirilmemesinden kaynaklanan bir şey.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu:”İmajları daha evvel alınmıştı efendim. Şeyde vardı Fujitsu’nun fujistsu markadır o hard disk, fujistsu marka hard diskin inceleme raporu diye klasörlerde var efendim. Dolayısıyla incelemesinin bitmemiş olması söz konusu değil. İddianameye alınabilmesi maddeten mümkündü ama alınmadığına göre demek ki alınacak bir şey bulmamış savcılık.”

Mahkeme Başkanı:" Tamam savunmanızda tekrar edersiniz, lütfen buyurun.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Erol Bilbilik’i tanır mısınız? Erol Bilbilik.”Sanık Emcet Olcaytu:”Evet.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Kendisi Susurluk konferansında bir tebliğ sunmuş,

Sizde tebliği sundunuz. Dosyamız içerisine giren birinci iddianame 164. klasör’de bir bahis soracağım size.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Hangi iddianame?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”1. iddianamenin 164. klasörü. Dosyamız içerisinden.”Sanık Emcet Olcaytu:”Benim iddianamemde böyle bir bölüm yok.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Savcılığın talebi üzerine konuldu bunlar. Yani 1.

iddianamenin tüm klasörleri.”Sanık Emcet Olcaytu:”Onu delillerin ikamesi safhasında tabi cevaplandırırım.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Memduh Ünlütürk ile Erol Bilbilik tanışmakta mıdır?”Sanık Emcet Olcaytu:”Nasıl?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:” Memduh Ünlütürk ile Erol Bilbilik tanışırlar mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Merdun mu?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Memduh.”Mahkeme Başkanı:" Memduh Ünlütürk ile Erol Bilbilik tanışırlar mı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Ha Memduh Ünlütürk, ben nerden bileyim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bir diyalogları, samimiyetleri var mıdır?”Sanık Emcet Olcaytu:”Ben nerden bilirim onu. Memduh Ünlütürk de yaşıyor mu? onu da

bilmiyorum. Herhalde öldü.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Memduh Ünlütürk hakkında beyanda bulundunuz

oradan hareketle soracağım bu soruyu.”Sanık Emcet Olcaytu:”Memduh Ünlütürk’ü ben tanıdığımı, Memduh Ünlütürk’ün kimlerle

tanıştığını, buna dair bir beyanda bulunmadım. Memduh Ünlütürk’ü ben gıyaben tanırım, yüzünü de görmüş değilim. Memduh Ünlütürk’ü 12 Mart döneminde bu Ziberbeyde artık adı ayyuka çıkan işkence merkezi denilen yerde, sorumlu komutan mevkiinde Türk kamuoyu tanıdı ve adı da kontur gerillayla özdeşleşti. Bu nedenle tabi Memduh Ünlütürk’ü tanıyorum. Ama Memduh Ünlütürk’ün tanıdığı kimdir, ahbabı kimdir? Erol Bilbilik, Memduh Ünlütürk’ü tanırı mı? bunların bana yönelik bir suçlamayla bir alakası yok.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Erol Mütercimler ilk kez Ergenekon isimli örgütünü beyanına göre, Memduh Ünlütürk tarafından kendisine söylendiğini beyan ediyor. 164. klasör dizi 178’de şöyle bir faks var; faks tarihi olarak 3.5.1997 tarihli faks. Mütercim 4.3.1997, Memduh Ünlütürk ile ilk karşılaştığımızda gözlerindeki parıltı aynı Erol Bilbilik’in ki gibi. Onu tanıyor musunuz? Dedi. Üç meraklı subay Erol Bilbilik, Talat Turhan, Memduh Eren ve ben. Bu faksı

29

Page 30: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:30

irdelemek için sordum. Sizin Erol Bilbilik’i Erol Mütercimler’i tanıyan biri olarak böyle bir ilişkiden haberiniz var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Erol Mütercimler’le burada tanıştım, Erol Bilbilik’i daha önceden aydınlık dergisinde yazıları yayınlandı. İşçi partisinde belirli bir dönem genel başkan yardımcılığı yaptı, o nedenle tanıyorum. Ama bu okuduğunuz yazı beni hiç ilgilendirmiyor. Hiç ilgilenmedim yani şimdiye kadar bu konuyla, kim kimle tanışıyor.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Erol Mütercimler’e diyor ki Memduh Ünlütürk; gözlerindeki parıltı aynı Erol Bilbilik’inki gibi onu tanıyor musun? Diye sorduğunu beyan ediyor, sorduğunu.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Yani edebi bir cümle benim algılamam, sözlerindeki parıltı falan.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Fuat Turgut’la tanışıyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır gıyaben tanıyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”2006 yılında Fransız parlamentosunca ermeni soykırım

yasasının çıkmasını protesto için, işçi partisi tarafından Fransız konsolosluğu önünde yapılan basın açıklamasından bahsediyorsunuz ve katıldığınızı beyan ediyorsunuz. Yanlış anlamadıysam.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Birkaç defa yapıldı aynı yerde. 2006’da yapılmış olabilir.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Tarihini hatırlıyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu:”Hayır gün olarak hatırlayamam. Yani araştırırsam bulurum onu.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Fransız konsolosluğu dediğiniz yer neresi?”Sanık Emcet Olcaytu:”Taksim’de istiklal caddesinin girişi var ya, işçi partisinin il merkezide

istiklal caddesinin üzerindedir. Konu Fransa ile ilgili olduğu için, Fransız konsolosluğunun önünde birkaç defa yapıldı bir kere değil. Çeşitli vesilelerle Fransa’yı protesto etmek için ermeni soykırımı ile ilgili iddialar parlamentoya geldi, Fransa’da çeşitli şekillerde gündeme geldi. Onların protestosu için yani benim hatırladığım yani benim katıldığım 3 veya 2.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”2006 yılında.”Sanık Emcet Olcaytu:”2006’da da olmuştur.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”17 Mayıs siz zaten beyanınızda 2006 diyorsunuz. 17

Mayıs 2006 tarihinde bir protesto var orada. Dosyamıza yansıyan tarih öyle, saat öğleden sonra herhalde, öğleden sonraya tekabül ediyor. Sizin dışınızda kimlerin katıldığını hatırlıyor musunuz? Gurup olarak, kişi olarak sizin partiniz dışında.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Bu ne bakımdan bana yöneltilen suçlamayla ilgili?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yargılama yapıyoruz, iddia edilen bir örgüt var. bununla

alakalı bir yargılama yapıyoruz. ve sizin beyanınızı soruyorum.”Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi bu işçi partisinin düzenlediği bir protesto olduğun söylediğiniz

için şunu anlamak isterim; terör örgütüne mensup olmanın yada terörist faaliyetin bir kanıtı olarak mı, bu yargılamada yer alıyor?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Şimdi hakim ne için sorduğunu çok izah etmesi uygun değil. O yüzden size soruyorum, siz neticede buda bir cevaptır yani. Böyle bir cevap verebilirsiniz.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Ben anlamak istiyorum suçlamayla ilgili, anlarsam eğer suçlamaya çok yetkin biçimde cevap verebilirim. Çünkü birikimim bu imkanı bana sağlıyor. Ben onu anlamaya çalışıyorum, suçlamayla ilgili yönünü.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Orada ki protesto yapan guruplar var mıydı sizin dışında başka guruplar var mıydı, hatırlayabiliyor musunuz? Kişi olarak gurup olarak.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Ya şimdi suçlama dışında şunu söyleyeyim; işçi partisi başka guruplarla birlikte bu eylemi yapmadı hiç. yani işçi partisi başka partiler olursa başka partilerle birlikte yapar. Ama bir parti dernekle beraber açıklama yapmaz.”

30

Page 31: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:31

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Hatırladığınız kimse var mı? başka guruplardan kişilerden.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Başka guruplarla bir parti zaten açıklama yapmaz.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani birlikte açıklama değil, yani sizin dışınızda diyelim

50 metre uzakta, 30 metre uzakta başka guruplar var mıydı?”Sanık Emcet Olcaytu:”Gurup olarak ben polisleri hatırlıyorum. Polis gurubu oluyor bizim

açıklama yaptığımızda. Yani biz 50 kişi oluyoruz mesela 100 tanede polis oluyor. Oradan onun arkasında kimseyi göremiyoruz zaten biz öyle durumlarda, polis bir duvar etrafımızı çeviriyor. Yani gurup denilecek bizim dışımızda polis gurubu vardı.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”İşçi patriksi genel başkan yardımcısı olduğunu söylediğiniz, Erkan Önsel ile ilişkili bir not, adliyede suikast girişimi başlıklı Hrant Dink suikastıyla ilgili yazıların yer aldığı 4 sayfalık doküman. Burada adliyede ki suikast girişimi konusunda bilginiz var mı? nedir bu?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Tabi, ayrıntılı bilgim var, o haberi yaptım çünkü. Hrant Dink davası için Beşiktaş adliyesine getirdiklerinde, orada şimdi değişti mi bilmiyorum, büyük bir vagon vardı. Sanıkların tutuklu sanıkların içinde duruşmaya alınmadan önce muhafaza edildikleri. Hemen arka avludan girince sol tarafta o bizim avukatların duruşma salonlarına girdiği yerde bir vagon vardı. O vagona konulmuşlar Erhan Tuncel, Yasin Hayal, bir kişi zannediyorum var o haber metni var burada. Orada onların bulunduğu sırada o vagona başka bir tutuklu getirilmiş. Huzursuz olmuş Erhan Tuncel, çünkü olayda işte rolü nedir tam olarak bilmiyoruz ama. Huzursuz olmuş, bakışmışlar Yasin Hayal’le birbirlerine o sırada Yasin Hayal bunu hatırlayacaksınız. O vagonun penceresine tırmanmış oradan Muhsin Yazıcıoğlu ve Büyük birlik partisini övücü sloganlar atmış. Tırmandığı o küçük pencerede eline bir bıçak gelmiş. Yani birisi o pencereye bir bıçak koymuş içeriden tabi, dışarıdan konması değil. Onu, kendi aralarında konuşmuşlar o gelen tutukludan da zaten huylandıkların, şüphelendiklerini kendileri söylüyorlar. Onun Erhan Tuncel’i o vagonun içerisinde bıçaklamak artık öldürmek neyse o amaçla bıçağın oraya konduğunu, ve o tutuklulun da kendi yanlarına o amaçla getirildiğini düşünmüşler. Bunun haberi bize bir şekilde ulaştı. Tutuklulardan birisinin yakını vasıtası ile. Biz o zaman Erhan Tuncel’in Yasin Hayal, Hrant Dink cinayetindeki rolü önemli olduğu için onun can güvenliğinin önemli olduğunu düşündük. Bu haberi alınca bir basın toplantısı tertip ettik. Hrant Dink ile ilgili konular benim ilgi alanıma girdiği için ben ilgilendiğim için o basın toplantısında erkan Önsel ile birlikte bulundum. Gazetecilere bu olayı anlattım Erhan Tuncel’in önemini anlattım. Daha sonra bunu Aydınlık’a haber yaptım. Ama oradaki basın toplantımızın esas amacı Erhan Tuncel’in can güvenliğinin sağlanması ile ilgili bir duyuru yapmaktı.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu kişilerin biraz önce sayın meslektaşımın size yönelttiği bir sorudan hareketle soruyorum. Süper NATO ile ilişkili olduğunu ilk tabakayı soruyorum. Yani Yasin Hayal, Erhan Tuncel nasıl çıkardınız? Süper NATO’nun eylemcileri olduğunu Gladyo’nun eylemcileri olduğunu nasıl çıkardınız?”

Sanık Emcet Olcaytu:”Şimdi şuradan çıkarttık; Hrant Dink cinayetinde burada bu fırsatı bulduğum için memnun oluyorum. Hrant Dink cinayetinde savcıların, üstüne basarak söylüyorum. Savcıların hiç ilişmediği çok kritik bir nokta var, buna biz hep dikkat çekiyoruz. Ama bu noktanın üzeri ısrarla kapatılıyor, nedir o nokta? Olay meydana geldikten yani cinayet işlendikten sonra bir iddianame tanzim edildi, o iddianamede de bu bizim dikkatimizi çeken nokta doğrulandı ama üzerine gidilmedi. Şudur; Ogün Samast cinayeti anlatırken diyor ki ben gittim kapıyı çaldım, Hrant Dink’i sordum bana henüz gelmediğini söylediler. ben indim Yasin Hayal’e telefon ettim ne yapayım dedim? Hrant Dink gelmemiş ne yapayım? Dedim. Sen bekle, aşağıya inecek dedi. Yasin Hayal öyle söylemiş, Ogün Samast’a ifadesinde var. gerçekten o arada Hrant Dink’e bir telefon gelmiş, Hrant Dink Agost gazetesi çalışanlarının beyanlarına göre apar topar aşağıya inmiş ve bankaya gitmiş. Bankadan dönüşünde Ogün Samast ateş etmiş. Şimdi şuna da

31

Page 32: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:32

dikkat çekeyim, ben o çevreyi de gördüm onunla ilgili yazıyı hazırlamadan araştırmalarım sırasında. Agost gazetesinin kapısı caddeye bakıyor, bir bina var yanında yani şeye doğru ordu evi Harbiye tarafına doğru bir bina var onun yanından bir sokak yukarı çıkıyor. Hatırlarsanız o görüntülerde beyaz bereyle koştuğu sokak işte yani orada vurmuş, koşmuş. Orada Yasin Hayal tam Hrant Dink’in geçeceği yerde bekliyor. Yani Hrant Dink oradan çıktığında ne tarafa gideceğini bildiğini düşünüyorum, tesadüfe bırakılmaz bu. Çünkü bir cadde üzerinde apartman kapısının sağı var solu var karşı tarafı var, yanda sokak var yani Ogün Samast’ın beklemesi için bir sürü yer var. orada doğru yeri nasıl seçtiği çok önemli, bunun üzerinde durulmadığı gibi en son Hrant’a telefon eden ve aşağıya inmesine Ogün Samast’ın Hrant Dink’i vurmasına imkan sağlayan kişi kim? Telefon eden. Bunu biz ben ısrarla 3-4 yazıda belirttim bunu, ailesinin avukatı Erdal Doğan’la görüştüm. Bu konuda röportaj yapmak istedim. Bununla ilgili bütün haberleri topladım, bu söylediğim bankaya gitti dönerken vuruldu. Hürriyet gazetesinde haber olarak bir gün çıktı bu bizim üzerimizde durduğumuz şüphe duyduğumuz nokta bir gün çıktı, başka gazetede çıkmadı. Hrant Dink’in kendisine gelen telefonla alelacele aşağıya indiği haberiyse sadece haber Türk’ün canlı yayınında Agost gazetesinin sahibi ismini biliyordum ama şu an aklıma gelmedi, sahibi canlı yayında söyledi ben bunu kulaklarımla duydum. Daha sonra, Hrant Dink’in çok yakın arkadaşıyım diyenlerden Baskın Oran’la yazıştım Baskın Oran’la tanışıyorum o da daha önce aydınlık dergisinde yazarlık yapmıştı, bir davasına girmiştim onun. Baskın Oran benim üzerinde durduğum noktayı doğruladı. Dedi ki, biz gazetede çok tartıştık dedi, Hrant niye alelacele aşağı inde ve o sırada Ogün Samast aşağıdaydı? O elektronik postada yine posta kutumda olması lazım, Baskın Oran’ın verdiği cevap. Belge olarak ben onu saklıyorum, bilgisayarımda. Şimdi bütün bunları yan yana getirdiğimiz zaman biz, Hrant Dink’in öldürülmesinden en çok kim menfaat sağlar? Buda bir mantık çünkü, bu tür olayları araştırırken. Bundan en çok menfaat sağlayacak gurup, çevre her neyse, ermeni diasporasıdır. Bu karara vardık biz, ermeni diasporası Amerika’nın oyuncağıdır. Bizde zaman zaman diaspora Türkiye’nin bir düşmanı gibi gösteriliyor ya, diaspora Türkiye’nin muhatabı olamaz. Nihayet birkaç bin kişilik bir grup yani bütün bunları değerlendirdiğiniz zaman ve bu telefon konuşmasının kim telefon etti? En azından numarası bellidir. Onla ilgili haberleri de ben ayrıntısıyla takip ettim. O cep telefonun numarasının tespit edildiğine dair bir bilgi çıkmadı. Bu hep baştan beri bizim üzerimizde durduğumuz bir nokta. İddianamesini inceledik, üzerinde durduğumuz bir nokta. İddianamesini inceledim, dava dosyasını inceledim, ifadeleri inceledim.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Siz tetikçilerin eyleminin sonuçlarından yola çıkarak”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Gladyo’yu soruyorum yani sizin hani tetikçiler.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Oraya geleceğim.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Gladyo diyorsunuz ya ve tetikçilerin üzerinde bir şey

yapmışsınız, süper NATO ilişkisi eylemin sonuçlarından dolayı mı kurduğunuz bir ilişki?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır, hayır cinayetin işlenme biçiminde ki olgulardan, tespit

ettiğimiz olgulardan yola çıkıyoruz. Niçin üzeri kapatılabilir Türkiye’de bunun? Kim kapatabilir? Polis araştırmıyor, kim telefon etmiş. Olay günü gazetedekiler kendi aralarında tartışıyorlar ya bu kim telefon etti alelacele aşağı indi, şeyini, şapkasını, paltosunu bırakmış, ben döneceğim demiş, alelacele aşağı inmiş, nereye gittiğini biliyoruz, bankaya gidiyor ama Ogün Samast’ta onun yolunun üzerinde bekliyor, Yasin Hayal’le telefonda konuşuyor orada bekle diyor, Hrant Dink burada yok demelerine rağmen bütün bunları bir araya getirdiğimiz zaman bu öyle Erhan Tuncel’in falan planlayıp yapabileceği şey değil, kaldı ki bu olaya Ramazan Akyürek’in adının karışmış olması ve bu olayda ihmali olduğu gerekçesiyle müfettişlerin Ali Fuat Yılmazer hakkında da bir işlem yapılmasına ilişkin kanaatlerini bir araya getirdiğimiz zaman biz bunun Türkiye dışından planlanan bir eylem olduğu sonucuna varıyoruz. Bunu yapabilecek örgüt geçmiş yakın tarihimize baktığımız zaman Türkiye’yi karıştıracak Gladyodur. Kontur gerilladır.”

32

Page 33: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:33

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”yine bir başka doküman içeriğinde Nesrinciğim ibaresiyle başlayıp genelde biraz Sosyal demokrat, Anti militarist çizgide ve entelektüel açıdan güzel bir topluluk, kimdir bu topluluk?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi oda ilginç bir şey. Dava dosyasının içerisinde ben bunu buldum. O belgenin zannediyorum 1 sayfası daha var veya tek bir sayfa Behiç Gürcihan’da bulunmuş, o münasebetle dava dosyasına girmiş. Şimdi o mesaj TESEV, Can Paker’in başkanı olduğu bir şey var, TESEV zannediyorum, TESEV, TESEV’de gizli bir seçim yapıldığını, bu seçimde Ethem Sancak’ın da yöneticiler arasına alındığını, fakat bu seçimin gizli tutulacağını 3, 4 ay sonra açıklanacağını, buna benzer bir iki daha ilginç noktayı içeren, he bu TESEV’in Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarını belli bir politika doğrultusunda yönlendireceğini, yeni yönetimin böyle bir misyonu olduğunu, buna benzer mesajları içeren bir metin o.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde ele geçtiği söylenen 118 olarak numaralandırılan doküman içeriğinde Nesrinciğim ibaresiyle başlayıp genelde biraz Sosyal demokrat, Anti militarist çizgide ve entelektüel açıdan güzel bir topluluk.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi burada ilginç bir nokta çıktı. Bunun bedre bulunduğu iddia ediliyor dimi? Bu dava dosyasından aldım ben bunu emniyette de söyledim, klasör numarasını.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Soruşturma aşamasında da size sorulan bir soru bu.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi emniyet ifadesinden başladı bu. Emniyet ifadesine bakılacak

olursa ben bunun klasör numarasını bile söylüyorum, Ergenekon davasının delil klasörlerinden 344 zannediyorum, filan klasörü.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Bana ait değil mi diyorsunuz bu?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Efendim”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: Bana ait değil mi diyorsunuz yani bu ifade?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi eğer bu aitse Ergenekon davasının bütün delil klasörleri

bana ait. Ben bunu CD’den mahkemenin dağıttığı, delil klasörlerini içeren DVD’den bilgisayarıma kopyaladım. Zaten o kopyaları aldığım DVD’leri benden zaptettiler sonra iade ettiler onları da. O DVD’lerde iade edildi yani demek ki orada ki bilgi eksik bakın siz, size ait olan belge diyorsunuz bu Ergenekon 1. iddianamesinin.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde ele geçti dedim ait demedim yani.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Nasıl”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Neticede sizde açıklama yaptınız, ele geçtiği dedim

ben açıklama yaptınız.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Doğru”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ne diyorsunuz? Bunu ben Behiç Gürcihan’ın

dosyasından aldım diyorsunuz.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Burda benim dikkat çekmek istediğim nokta şudur. Emcet

Olcaytu’dan ele geçtiği diye bahsedilirse tabi öyle yanlış anlaşılır. Bu Ergenekon davasının delil klasörleri arasında buna bir suç kanıtı gibi el konulması bana komik geliyor. O açıdan ona dikkatinizi çekiyorum.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani siz bu belgeyi 22 nolu klasörden temin ettim diyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Belli zaten dizi numarası da var orada. Emniyet ifadesi.”Mahkeme Başkanı :”Ayrıca, ayrıca haberde yaptığınızı söylüyorsunuz, yani Aydınlık

dergisinde haber yaptığınızı.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet yaptım zaten onun için aldım yanıma, haber yaptım,

yayınlandı o Aydınlık dergisinde.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Datron marka diz üstü bilgisayarınız, Fujitsi hard disk

var. Burada DSS dijital security servis tarafından size gönderilen sizinde emcoytu@aydınlık.cok.tr adresinden [email protected] adresine gönderdiğiniz görülen Bukat

33

Page 34: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:34

bölgesinde ki kaleşnikof marka silah ve bir kısım materyallerle ilgili mail, ayrı yeten yine DSS dijital security servis tarafından gönderilen oylar işçi partisinin konulu mail.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Bir dakika DSS tarafından oylar İşçi Partisine dile mi mesaj?”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”DSS tarafından özel büroya gönderiliyor, özel büro

Yahoo grups’tanda işte size geldiği yorumlanıyor, bu DSS adlı veya özel büro Yahoo grups adlı bir gruba üye misiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır değilim.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Bu tür maillerin sizde bulunması.” Sanık Emcet Olcaytu: ”Bende her türlü mail bulunabilir, gruba üye olmaya lüzum yok,

başka birisi kanalıyla da gelmiş olabilir ama şimdi bakın dün ki itirazlarımın devamı olsun bu. Ben sizin okuduğunuz şeyi bilgisayarımda ki yüzlerce, binlerce elektronik postadan birisi. Şimdi ben onu görmedim, incelemedim, hangi tarihte gelmiş? İçeriğinde ne var? Şimdi sizin sorduğunuz kadarıyla ben bilgi sahibiyim, yasa zaten bu nedenle bu safhada bana iddianameyle sınırlı soru sorulmasını öngörmüş.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Size bu dosyalar, klasörler yaklaşık 3 ay kadar önce tebliğ edildi, 275. klasör olarak da mahkeme tarafından numaralandırıldı. 274, 275 diye devam ediyor.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır bana tebliğ edilen bir şey yok var mı belgesi teslim belgesi”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde beyanda bulundunuz ya gelen dosyalar dediniz,

bu dosyalar geldi.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Burada zapta geçti onlar.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Eleştirdiniz dosyaların geldiğini, ya ne için gönderiliyor,

ne için mahkeme kabul ediyor vs. gibi eleştiriler yönelttiniz, o dosyalar bunlar.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi zapta geçti, filan, filan, filan klasörlerim filanla ilgili olduğu,

bilgi o avukatım mahkeme kaleminden onları aldı, inceledi yani bana tebliğ edilen bir şey varsa belgesini görmek isterim, tebliği biliyorsunuz yazılı bildirimdir, belgeye bağlıdır.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Müdafiinin bir amacıda odur yani size hukuksal yardımda bulunması:”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Tebliğ edildi dediğiniz için bunu söylüyorum. Tebliğin anlamını”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Burada tebliğ edildi, herkese tebliğ edildi yani, geldiği

tebliğ edildi.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tefhim demek istiyorsunuz.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ulaşma imkânı, ulaşma imkanı herkes için geçerli bir.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tebliğ dediğiniz için siz o zaman tefhimi kastediyorsunuz.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Geldiği tefhim oldundu, öyle diyeyim.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tefhim dimi? Tefhim edildiğini söylüyorsunuz bana. Yanlış

anlamadıysam.”Mahkeme Başkanı :”Bunları okumadınız, yani tefhim geçmedi mi? Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi Tefhim bildirilmiş, sözlü bildiriş..Mahkeme Başkanı :”Nereden bulunuldu size, siz okumadınız bunları.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır, tabi ben bunların hepsini eğer inceleme imkanına sahip

olsaydım şurada bulduğum argümanların 3 katını bulurdum.”Mahkeme Başkanı :”Bu kadar”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet”Mahkeme Başkanı :”Yani bu kadar”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır tebliğ konusu benim zihnimi karıştırdı.”Mahkeme Başkanı :”Bu açıklamaya, bu açıklamaya ilave edeceğiniz bir şey mi var avukat

bey?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Efendim”

34

Page 35: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:35

Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi:” Efendim defalarca beyanda bulunmak zorunda bırakılıyoruz. Bir şeyin öğrenilmiş, öğrenilmemiş olması konusu veya müvekkilimin eline geçip, geçmemiş onu inceleme fırsatı bulmuş, bulamamış olması konusundan bambaşka bir konudan bahsediyoruz, Bambaşka değil ama yanlış oldu düzeltiyorum. Daha başka bir konudan bahsediyoruz. Bunlar iddianame metninde yer almıyorsa savcılar bunları her hangi bir iddianın ispatı zımnında kullanmak istememiş demektir. Önemli olsaydı bunlar iddianın ispatı için önemli şeyler olsaydı, iddianamede yazarlardı. Bu iddiamızın ispatı mesela terör örgütü üyeliği iddiamız var, o iddiamızın ispatından bir tanesi de işte filan klasörün, filan sayfasında ki bu belgedir derlerdi, dememişler. Ben ne yapayım efendim? Sorulamaz bunlar dememişler, yırtınıp duruyoruz başından beri savcılar bunu böyle yapmalıydı, böyle yapsın diyoruz, yaptırın diyoruz yapmıyorlar.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Bu hukuki yorumunuz avukat bey bunu arz ediyoruz. Size ait bir hukuki yorum bu?”

Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu: “Napalım, sorulamaz.”Mahkeme Başkanı :”Buyurun itirazınızı yaptınız buyurun. Zapta geçti buyurun.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yine Murat Bİnzet adlı birisinden yani gönderende

Murat Bİnzet alanda Murat Binzet, from Murat Binzet, two Murat Bİnzet diye geçiyor sizin mailleriniz arasında. Murat Bİnzet adlı kişiyi tanıyor musunuz?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi biraz önce söyledim benim bilgisayarımda yüzlerce, binlerce elektronik posta, mesajı car. Benim elektronik posta mesajı yolladığım kişilerin sayısı bine yakın. Bu konularda bilgi sahibi olamadım ben henüz o bakımdan buna.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Murat Binzet”Sanık Emcet Olcaytu: ”Savunma babında bir cevap vermem mümkün değil.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Netice de bilgi sahibi oluyorsunuz. Daha sonra da

zaten bu konuda.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet şimdi öğrenmiş oluyorum şu anda.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Murat Bİnzet, Aşağı Saksonya Eyaleti, ADD Genel

sekreteri olarak kendisini niteliyor. Burda, Vural abiye de yüzde, yüz katılıyorum. Hiç kimsenin şimdiye kadar ses çıkmadığından İP yine başlangıç yaptı. Bunu hiçte negatif görmemek lazım bence tabiî ki bu hareketi başlatması lazım gelen ADD genel merkezi ve eminim ki en kısa zamanda çağrı yapacaklardır. Aşağıda da Vural abi ile ilişkili olduğu düşünülen ifade var H. Vural, Vural emekli deniz Kurmay Kıdemli Albay eski ADD kurucu üyesi. Vural Vural’ı tanıyor musunuz?

Sanık Emcet Olcaytu: ”Burada tanıdım.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Burda tanıdınız. Gizli Gazili Bozkurtlar adlı bir gruba

üye misiniz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Oraya bir dönem üye oldum, bazı mesajlar geldi ama 16 ay değil

belki 26 ay önce üye olmuştum.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani gelen mesajların kaynağı bu üyelik.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Vardır yani o tarihlerde tabi olabilir.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Dip Dalgası grubuna üye misiniz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet, üyeydim 16 aydır bu tür gruplarla bir ilişki kurmam tabi

mümkün değil.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Diyarbakır Yahoo groups grubuna üye misiniz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet. Ben bir sürü grubu internette, siteyi takip ediyorum, bu hem

merakım hem de yaptığım işle ilgili.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:” Hayati Özcan’ı tanıyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayati Özcan’ı tanıyorum.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ege ordusuyla bir ilişkisi var mıdır Hayati Özcan’ın?

35

Page 36: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:36

Sanık Emcet Olcaytu: ”Benim tanıdığım Hayati Özcan asker değil, Ulusal kanalın İzmir temsilcisi olarak tanıdığım Hayati Özcan var.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Şöyle bir gelen kutunuzda mail var Hayati Özcan JPG.05 29 083 09 diye rakamlar var, c bölümünde hard diskin foto, Ege ordu, Hayati Özcan, Hayati Özcan diye devam ediyor.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Bana mı gelmiş o mesaj?”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Gelen kutusunda gözüküyor, evet, Hayati Özcan isimli

şahsın fotoğrafı olduğu görülmüştür.” Sanık Emcet Olcaytu: ”Ha fotoğrafı.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Evet”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayati Özcan’ın fotoğrafı mı? Görebilir miyim?” Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani sizin C hard diskinizin C bölümünde foto adlı bir

klasörün içerisinde Ege ordu Hayati Özcan, Hayati Özcan JPG diye geçiyor.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tarihi belli mi onun?”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Dökümden belli olmuyor tarihi yani benim aldığım

alıntıdan ama 275. klasör.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şu nedenle şimdi 2 şey dikkatimi çekti burada. C bölümünde ise o

C bölümü internet aracılığı ile, internete girdiğiniz zaman sizin bilgisayarınızın C sürücüsüne otomatik olarak yüklenen bazı veriler oluyor. Fotoğraflar, ilanlar vs şimdi onlardan bir, çünkü C’de değil benim bu tür materyallerim, D’de D sürücüsünde, C sürücüsünde olması garip bir.ikincisi bu Ege ordusu meselesi, Ege ordusu ile ilgili bir mesaj bana gelmiş olsa hatırlarım yani çünkü Hayati Özcan Ege ordusuyla ilgili bar haber yapmış olabilir. Yalnız benim Hayati Özcan’la hiç telefon görüşmem bile yok mesela. O nedenle iddianamede benim örgütsel irtibatımın bulunduğu ileri sürülen kişilerin arasına Hayati Özcan konmamış, tabi doğru olmuş, öbürleri doğru mu olmuş konması onu telefonla konuşmuşum, avukat arkadaşımla konuşmuşum, parti genel başkanı onlara örgütsel irtibat demişler ama bakın mesela Hayati Özcan için böyle bir iddiada yok ortada.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Biraz önce Alpaslan Arslan’ın fotoğraflarını nasıl temin ettiğinizi beyan ettiniz.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır neden bilgisayarımda bulunduğunu, yanlış anlaşılmış ben temin etmedim.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: Nasıl temin edildiğini ve””Sanık Emcet Olcaytu: ”Aydınlık dergisinde yayınlanan haberlerin benim arşivimde kayıtlı

olması nedeniyle bilgisayarımda bulunur.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde bir temin etmiş oluyorsunuz yani kelimeler şey

değil önemli değil.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ben açayım öyleyse, sizin bilgisayarınızda”Sanık Emcet Olcaytu: ”Ben bir şey söyleyeyim izninizle; şu nedenle temin etme kavramı

doğru değil. Ben onu özel olarak kayıt etmiyorum, Aydınlık dergisinin diyelim ki 25 Temmuz 2008 tarihli nüshası ben onun bütününü alıp arşive koyuyorum, içinde ne olduğunu daha sonra gerektiği zaman araştırırım.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Bu fotoğraflar”Sanık Emcet Olcaytu: ”Özel olarak tek tek yazıları değil nüshanın bütününü kayıt

ediyorum.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”tamam bu fotoğraflar Aydınlık dergisinde yayınlanan

fotoğraflardır”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi, tabi”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Diyorsunuz, İdris Arslan tarafından getirildi.”

36

Page 37: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:37

Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi Ufuk Akkaya’ya getirildi.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani bir bahçede ki fotoğrafı, dubleks bir evde ki

fotoğrafı, annesiyle fotoğrafı.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet, evet hatırlıyorum bir tane böyle hatta.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Tamam, burada siz dediniz yani bana silsileyi

söylerseniz daha iyi hatırlayabilirim. Siyavuş diye birisi var, Silsile. Siyavuş.”Sanık Emcet Olcaytu: ”O dosya yolunu tamamını şimdi tabi böyle zor oluyor. Bunlar benim

elimde bilgim dahilinde olsa bu şekilde şifre gibi gelen sorulara cevap vermek zorunda kalmam.” Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yine size soruşturma aşamasında sorulmuş Kornikov

isimli birisi, Kornikov kimdir?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Dün açıklamıştım, dün cevap vermiştim o soruya.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Bir daha verebilir misiniz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bizim mahalle bakkalımızın çırağı.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Kornikov hakkında Ferit İlsever’e de soru

yöneltildiğinde söyle demiş; Kornikov Pravdanın Türkiye’de çalışmış, Rusya’ya ait Pravda gazetesinin Türkiye’de çalışmış muhabiridir. Savcı sormuş, Kornikov’un Avrasyacılık birliği ile bir alakası var mıdır? Ferit İlsever cevaplamış; Gazeteci olduğu için olduğunu sanmıyorum Aleksander Dagin’dir Avrasya hareketinin başkanı, Aleksander Dagin valla olabilir şimdi yanlış söylemeyeyim, olabilir, Dagin’le beraber birden Türkiye’ye gelmiş midir diye aklımdan geçti. Şu anda yanlış bir şey söylemeyeyim Sayın Başkanım. Yine İşçi Partisi İstanbul il örgütünde yapılan aramada Teoman’dan gelen bilgi el yazısı ile başlayan bilgisayar çıktısı bir belge ele geçirilmiş, bunun içeriğinde yaklaşık 2 ay önce Sirkeci’de bir kebap restoranında önemli bir yemek yendiğini, yemeğe çok önemli bazı emekli generaller ve çeşitli Kuvai Milliye derneklerinin yöneticilerin katıldığı vs devam ediyor, bu bilgiyle örtüşen bir başka bilgi ise Kornikov verdi, Kornikov Gladyonun 1, 2 yıldır Ulusalcılara sızmaya çalıştığını ancak bunu tam başaramadığını belitti. Bunun için Gladyo kendi Ulusalcılarını yarattı. Bunun başında daha önce duyulmamış bazı dernekler ve isimler var. Gladyo bu iş için hatırı sayılır paralarda harcıyor. Hatta Gladyonun Ulusalcıları yeni bir televizyon kanalı kuracak paraya ulaştılar. Hatırlayabildiniz mi?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır bu Ferit İlsever’in beyanı okuduğunuz değil mi?”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yok ilk okuduğum Ferit İlsever’in beyanıydı. Daha

sonra ki okuduğum ise Teoman Alili’den gelen bir mesajdı, İstanbul il örgütünde yapılan bir aramada ele geçen not. Korvikovun.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”O onların verdiği bilgi, beni bağlamaz. Onların da öyle bir bilgisi var demek ki. Başka kişiler midir? Omudur onu bilemem.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde de 20’den 22’ye kadar numaralandırılan dokümanların içeriğinde görüşme yeri Korkikov’un evi, görüşülen kişiler Kornikov ve Vitoli Siguryan, görüşme konuları PKK, İran, Günay Azerbaycan, Hint- Çin anlaşması, Irak’ta ki gerilla Türk- Rus gaz başlığı altında belirtilen konular. Bu size sorulduğunda bu kişiyi bakkalın çırağı dememişsiniz, bunları hangi TV, bir TV programında kullandığınızı söylemişsiniz yani bu cevabı o zaman vermemişsiniz.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”hayır”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”O yüzden sordum zaten.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Televizyon programında kullandığımı söylediğim bilgi

Azerbaycan’la ilgili bilgiMahkeme Başkanı :”Ulusal kanalın dış haberler servisinden aldığım bilgilerdir dedi.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani Kornikov konusunda bakkalın çırağı ifadesini o

zaman kullanmamışsınız, yani şimdi o yüzden soruyorum ben size.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi Ferit İlsever’de ele geçen belgeyle bende bulunan şimdi ele

geçen kavramı da yanlış yani bende bulanan polisin zapt ettiği belgenin suçlamayla bir alakasını

37

Page 38: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:38

kurabilmiş değilim. Ayrıca sizin bahsettiğiniz belgeyle bende bulunan belgenin aynı olduğuna dair bir tespiti kim yapmış onu da bilmiyorum.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yine 64’tin 69’da kadar numaralandırılan dokümanların içeriğinde Vitali Surgiyev’in Rus yahudisi İhan Koziski koordinatörlüğünde Dohuk’ta PKK, KDP ve Türkiye gladyosundan birkaç kişinin katıldığı toplantı neticesinde Şemdinli olaylarının patlak verdiği, Seferi Yılmaz’ın olaydan önce haberi olduğu Suriye’ye karşı operasyon öncesi Türkiye’de istikrarsızlığın çıkarılacağı, burada da yine Türkiye Gladyosu tabiri var, o yüzden soruyorum, Türkiye Gladyosunun birkaç kişinin, birkaç kişisinin katıldığı toplantı konusunda bilginiz var mı?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu metni benim yazdığım bir metin olarak zaten her halde iddia edilmiyor.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Sizde ele geçtiği iddia ediliyor.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani sizin el yazısı ürününüz değil evet.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet, benim bilgisayarımda başta söylediğim gibi 50 GB civarında

veri var, çeşitli haberler, haber içeriği yani rakam olarak söyleyecek olursam her halde 150 bin belki de 1,5 milyon yazı sığar o 50 gigabayta Bu onlardan birisidir. Benim açımdan daha fazla bir önemi yok. O ayrıca benim bilgisayarımda değil zannediyorum yazılı.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Dokümanlar demiş yani dosya arasına konmuş.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Yani çıktı şeklindedir veya fotokopidir onları benim tek tek

hatırlamam mümkün değil 35 yıllık bir arşivim var benim. Yani içeriği de zaten ben yazmış olsam hangi açıdan beni bağlayacak onu da anlamış değilim.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Şimdi Türk Gladyosu ile alakalı bir beyanınız var, neticede sizde savunmanızda özellikle Türk Gladyosunu ortala çıkarmak için elinizden geleni yaptığınızı beyan ediyorsunuz.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”O savunma değil, soruya verdiğim cevap, savunma başka bir şey, o konuda kendimi savunma ihtiyacı içinde değilim.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Size bir soru soruyorum bende netice de bu iddianamede bu konular gündeme gelmiş, bu konular iddia edilmiş, soruyorum bilginiz varsa söyleyin diyorum.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi savunma değil o çünkü onun somut olarak bir suçla ilgisi kurulmamış ben Sayın Özese sordu ona karşılık cevap verdim, soruya cevap yani kendiliğimden bir savunma olarak onu ortaya koymadım ben.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yine flaş bellek sanıyorum numarasını vermiş, 106 69 74 151 250 megabayt isimli bir klasör. Agarta Hüseyin Karanlık’a, dizgi Emrah isimli bir Word belgesi. Hatırlıyor musunuz burada ki?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet hatırlıyorum Aydınlık dergisinde yayınlanan bir haber o zannediyorum iddianame tanzimiyle birlikte gelen klasörlerin içerisinde onu hatırlıyorum şurada.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Grosmandan Tuncay Güney isim isim tertipçiler.” Sanık Emcet Olcaytu: ”191 dizi numarası ile başlayan sayfa değil mi? flaş disk inceleme

raporu.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Evet”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şu mu? Tamam, evet onu hatırlıyorum.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Burada Ergenekon olayını, Adil Serdar Saçan’ın 2001

tarihli tahkikatına değiniyorsunuz.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Necabettin Ergenekon’dan bahsediyorsunuz, Veli

Küçük’ten bahsediyorsunuz, Veli Küçük’ün Susurluk’tan sonra gazete manşetlerinden suçlanması Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’na yönelik saldırıların bir gereği, çünkü tuğgeneral Veli Küçük, orgeneral Karadayı ve Orgeneral

38

Page 39: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:39

Kıvrıkoğlu’nun talimat ve doğrultusunda hareket ettiği için hedef alındı. Emekli General Veli Küçük’e yapılan saldırıların nedeni Susurluk’ta başında Mehmet Ağar’ın olduğu Gladyo yapılanmasına operasyon düzenlemesidir. Bu konuyu her hangi bir yerde yayınladınız mı? Kaleme aldınız mı?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Aydınlık dergisinde yayınlanmak üzere dizilmiş bir yazı. Hangi tarihte geldiğini bilmiyorum ama yazı yayınlandı mı? Yayınlanmadı mı? Onu hatırlamıyorum çünkü bana denetim için verilmiş olabilir. Ama bu yazı uzun bir yazı,”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Evet”Sanık Emcet Olcaytu: ”Belki kısaltılıp yayınlanmış olabilir.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Tuncay Güney’in”Sanık Emcet Olcaytu: ”Net olarak hatırlamıyorum.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Ali Yasak’ın aldığı.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Yani Ergenekon olayıyla ilgili bir haber yazı bu.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Yani Veli Küçük’ün herhangi bir şekilde Susurluk’la

ilgisinin olmadığı, Susurluk olayının üzerine gittiği için açığa, üzerine gidildiği, vs. konular konu ediliyor.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet. Olabilir öyle bir yorum yapılmış olabilir.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Tuncay Güney bu belge de hedef alınan Ali Yasak’ın

aldığı uçak biletiyle ABD’ye Temmuz başında uçuyor. Bunun her hangi bir belgesi var mı? Veya yayınlandı mı bir yerde?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet kendi beyanı var 4 Temmuz 2001, ezbere biliyorum onu.”Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: ”Tamam Başkanım.”Saat 14.00’e kadar duruşmaya ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafileri Av. Mustafa Hisar, Burcu Aydın, Altan Polat, Erdal

Fatih Çanakçı ve Mustafa Cengiz Sarıbay, Hakan Coşkuner, Mehmet İpek, Gizem Duygu Öcalan, Köksal Bayraktar, Dilek Helvacı ve Abdullah Kaya’nın da geldikleri görülmekle huzurda ki yerlerine alındı.

Sanık Emcet Olcaytu tekrar huzura alındı. Çapraz sorgusuna devam olundu.Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Başkanım birkaç surum olacak. Emcet bey birkaç

tane soru sormak istiyorum bu belgelerle ilgili olarak. Klasör 275, 312. sayfada bir belge var. Gelen kutusu. DBX isimli, halk cephesi artık iç savaş başlamıştır, ya İslam devleti kurulur ya da askeri darbe yapılır nokta Mail isimli bir e-posta belgesi, içeriğini yazmışlar buraya. Bu belge 1 Ocak 2002 tarihinde gönderildiği anlaşılması şeklinde yazmış ama 22 Temmuz 2007 seçimlerinden bahsediyor. Bir belgeye bakarsanız bu hakkında bilgi vere bilir misiniz?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Oktay Yıldırım’ın”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu belge size nerden gelmiştir? Niçin gönderilmiştir?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Demin gördüğüm mü acaba?”Mahkeme Başkanı :”Bir bakın ona, bir bakın.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bunun kimden geldiğinin de belli olması lazım o belli değil. Buraya

veri olarak aktarılırken bazı kısımları alınmamış bunun. Bir kere elektronik posta iletilerinde mutlaka gönderenin adı olur, onu göremiyorum. 275 numaralı klasör Eylül ayında gelenlerden her halde.”

Mahkeme Başkanı :”Evet”Sanık Emcet Olcaytu: ”Yani bu bir şey ifade etmiyor.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Arkasına bakarsanız bir ilave şeyler daha var.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu mu?”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Evet o devamı belgenin devamı.”

39

Page 40: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:40

Sanık Emcet Olcaytu: ”Yine burada da gönderenin kimliğine ilişkin bir şey yok yani benim tanıdığım birisinden geldiğini gösteren bir şey yok ama elektronik adresinize herhangi birisi sizin rızanız olmadan her şeyi yollar, ben içeriğini şimdi buradan tamamı mı aktarılmıştır. Onu da göremiyorum iç savaş, söylemiş olabilir, bu tür söylemler çok sık internette, gazete yorumlarında falan rastlanılan yorumlar. Bunla ilgili başka söyleyecek bir şey yok.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Niçin gönderildiğini biliyor musunuz? Yani size niye geldi?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi elektronik posta istek üzerine gelmez, ben bir elektronik mektup adresine sahipsem o sayfayı açıp o servisi yani o hizmeti veren firmanın bana ayırdığı sayfayı açıp istediğim yere elimde elektronik posta adresi olan herkese istediğim şeyi yollayabilirim. O bakımdan elektronik posta göndermek benim irademe tabi ama almak benim irademe tabi değildir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Niçin, niçin gönderildiğini bilmiyorsunuz öyle mi?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bunu bilmek mümkün değil.” Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam.”Sanık Emcet Olcaytu: ” Zaten birde şu var benim Aydınlık dergisinde haftalık imzalı

yayınlanan yazılarımda elektronik posta adresim zaten var. O bakımdan benim elektronik posta adresimi bulmak da sorun değil.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam sorumun cevabını aldım. Şuna bir bakar mısınız burada da bir Merhaba Emcet Olcaytu. doc isimli belge var. Bu belge içerisinde bu günde yeniden Kuvai Milliye mücadelesi verilmesi gereken günlerdir, verilmekte olan Kuvai Milliye mücadelesine destek verilmesi gereken günlerdir diye bir dernekten gelen bir belge var.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Gönderici adresi, ismi var mı?”Mahkeme Başkanı :”Ona da bir bakın, ona bir bakın.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Ona bakayım.”Mahkeme Başkanı :”Siz daha iyi anlıyorsunuz bunları.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Yok bunlar buraya aktarılırken eksik aktarılmış, kesin kanaatimi

belirtiyorum, bu konuda ileride inceleme, bilirkişi incelemesi falan yapılacaksa.”Mahkeme Başkanı :”Yani bunlarda göndericinin de.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Mutlaka, mutlaka çünkü burada.”Mahkeme Başkanı :”Kimliği, en azından numarası mı?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Hayır gönderenin adresi.”Mahkeme Başkanı :”Adresi olur.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Benim nasıl Emcetoaydınlık.com.tr, gönderenin de kullandığı.”Mahkeme Başkanı :”Kullandığı” Sanık Emcet Olcaytu: ”İsim, kendi ismini de kullanmayabilir ve internet uzantısı olur.”Mahkeme Başkanı :”O rumuzu, mumuzu neyse “Sanık Emcet Olcaytu: ”Mutlaka gönderenin adresi olur zaten, adres olmadan göndermek

mümkün değil ama buraya aktarılırken çıkartılmış olduğuna ilişkin yüzde yüz kanaat sahibiyim. Kimin gönderdiğini buraya aktarmaları lazım, buna bakınca o zaman telefon tepelerinden de çünkü iddianameye aktarılan gerekse tape olarak dosyaya konulan metinlere baktığım zaman ben 10 dakikalık bir görüşme mesela 2 sayfa olarak iletişim tutanakları diye konmuş, iddianameye aktarılırken de 3 satıra inmiş. Bunları yapanlar bu soruşturmayı yürüten polisler. Burada aynı.”

Mahkeme Başkanı :”Yani o bölümler tape yapılırken çıkarılma imkânı var dimi?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi, tabi”Mahkeme Başkanı :”Çıkarabiliyorsunuz onu.”

40

Page 41: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:41

Sanık Emcet Olcaytu: ”Tabi hatta benim bilgisayarımda gelen iletilerle ilgili metni bile değiştirebilirsiniz. Buda mümkün, onun yolları var yani bilgisayar kullanıcısının seviyesine bağlı bu.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Niçin gönderildiğini biliyor musunuz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi bakın dosya adı bunun 3. satırında Jale, Lale diye bir şey

gördüm.” Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “İsim var evet.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu evet bu göndericinin elektronik posta adresi olmadan böyle bir

isimle gelmez. Burada çıktı alınırken veya aktarılırken veri mutlaka burada bir kesinti yapılmış. Burada yani yapılmışta ne olmuş? Burayı okuduğum zaman. Buda önemli değil ama yöntem olarak bu bütün bilgisayarımdan aktarılan verilerde yüzde 80’inde karşılaştığım bir durum. Bazı kısmını kesiyorlar, bazı yerleri koyulaştırıyorlar falan yani bu gereksiz bir işgüzarlık bu verileri aktaran birimlerin işgüzarlığıdır. Aynen aktarmak daha kolay.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Niçin gönderildiğini biliyor musunuz o belgenin?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Demin dediğim gibi elektronik posta iletileri eğer bana

gönderilmesini ben istemişsem o sayfada benim o isteğimle ilgili sayfada bulunur zaten, yoksa dediğim gibi ben sizin elektronik posta adresinizi biliyorsam size her gün yollayabilirim. Sizin ona karşı alacağınız tedbirde kullandığınız servisin kabiliyetlerine bağlıdır.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yani niçin gönderildiğini bilmiyorsunuz?”Sanık Emcet Olcaytu: ”Yani şu ismi engelle, bu ismi engelle gibi yazabilirsiniz. Mümkün

değil bu. Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Şimdi klasör 275 sayfa 290’da bir belge var. Ayrıca

aynı klasör 90. sayfasında 3. sayfasında bir belge var, 290. sayfada söyle bir PDF dosyası var Ergenekon yeniden yapılandırılması. PDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda belirtilmiş, Ergenekon yeni yapılanma, yönetim ve geliştirme isimli belge ile aynı olduğu görülmüş, bu 303. sayfada da bir belge var sıralı, dog isimli belge incelendiğinde Ergenekon yeni yapılanma, yönetim ve geliştirme isimli örgüt belgesiyle aynı olduğu, faks çıktısı olan belgenin taranmak suretiyle resim formatına dönüştürüldüğü anlaşılmıştır, şeklinde bir rapor tanzim edilmiş.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Şimdi bu”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Bu belgeleri size vereyim bakarsınız daha iyi

cevaplarsınız.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu son okuduğunuz arka sayfada ki mi? PDF olan taranmış olan,

taranmış olan benim bilgisayarımda, bunu biz geçen yıl, geçer yılda değil hatta 2008 yılında Sabah gazetesinde arşivimize intikal eden belgeyi ben taradım ve bilgisayarıma aldım. O faks dediniz ya oradan hatırlıyorum, o taramış nüsha eğer gelmişse onun üstünde Sabah Ankara temsilciliği filan numara, filan tarih diye not vardı. Onu ben biliyorum, o belgeyi. Onunla ilgili zaten 2008’e 209 sayılı dosyada Doğu Perinçek’e gönderilen bir belge çünkü o Sabah gazetesinden, onunla ilgili talep üzerine Sabah gazetesine bu husus yazılmış, gelen cevabı ben gördüm. Sabah gazetesi haklı olarak tabi bizim buradan şu tarihte çekildi falan diyecek durumda değil yalnız diyorlar ki cevaplarında; bu belgenin çekildiği tarih, faks metninde görünen tarih bizim bu şirketi satın almamızdan önceye ait bir tarihtir ve aslı Aydın Taşbaş gönderen kişide şu anda bizim gazetemizde çalışmamaktadır, Amerika’da çalışmaktadır diye yani bu belge Sabah gazetesinden intikal etmiş ben onun faks metnini tarayıp bilgisayara aldırdım.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Klasör 275, sayfa 328’de bir belge var. Fişleme1.JPG isimli resim dosyası, gene fişleme2.JPG isimli resim dosyası. Bu dosya incelendi, değişik kamu görevlerinde çalışan görevlilerin Kaymakam, milli İlçe Milli Eğitim Müdürü, Nüfus Müdürü gibi siyasi, dini görüşlerine göre kişisel verilerin kaydedildiği, sağ alt köşesinde de Jandarma Üsteğmen Özkan Seyrek adına imzalandığı görülmüştür şeklinde bir rapor tanzim edilmiş, bu

41

Page 42: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:42

fişleme2.JPG isimli resim dosyasında da değişik kamu kurumlarında çalışan görevlilerin kişisel verilerinin kaydedildiği, sol üst ve alt köşelerinde gizli ibaresinin olduğu görülmüştür şeklinde rapor tanzim edilmiş.”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu benim bilgisayarımdan mı çıktığı ileri sürülüyor? yüzde 100 burada bir yanlışlık var. Fişleme1.JPG bu ismi bilgisayara bunu kaydeden kişinin verdiği akla geliyor ama bu kesinlikle yüzde 100 bana ait olmayan bir veri, bana ait olduğunu gösteren bilgi nerededir bilmiyorum ama fişleme. JPG.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Yan 275. klasör içerisinde yer alan bir belge.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Olabilir hayır benim bilgisayarımda böyle bir şey olmadığını kesin

olarak bildirebilirim.Birde yani benim arşiv yöntemime hiç uygun değil isim yazıp karşısında ne yazdığını bilmiyorum ama bir kere fişleme adı verilmiş, dosyaya zaten. 2. olarak hangi klasörde? Neresinde olduğu burada yazılmamış. Yok”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam sorumun cevabını”Sanık Emcet Olcaytu: ”Bunu, bunu kabul etmiyorum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam sorumun cevabını almış oldum. Klasör 275,

37. sayfada bir mektup var. Bu mektup sizde mi çıktı? Parti önderliğine hitaben yazılmış, cevap niteliği taşıyan özel rapordur şeklinde, alt kısmında da ERNK MAR bölge temsilciliği diye bir mektup, açıklama yapar mısınız? Bu belge sizde mi çıktı? Sizde bulunmasının sebebi nedir?”

Sanık Emcet Olcaytu: ”Bu belgenin bende olduğunu hatırlamıyorum ama bu biraz önce bugün ki soruların başında konuşuldu ya Sami Demirkıran.”

Mahkeme Başkanı :”Demirkıran’ın.”Sanık Emcet Olcaytu: “İhbar mektubu falan, bunun örneği bu”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Dosyasından aldığımız bir dosya.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Evet onun örneği. Dava dosyasından ben aldığımı hatırlamıyorum

ama bir şekilde ya partinin sitesinde bunla ilgili yapılan bilgilendirme içerisinde yer almış olabilir tabi bu işte şu şeyi hatırlıyorum bunu. Bu söylediğim gibi Sami Demirkıran tarafından savcılığa verilen sonrada sahteliği ortaya çıkmış olan belge. Bende bulunabilirdi, normaldir.”

Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Tamam teşekkür ederim.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Ben o davayı takip ediyordum.”Üye Hâkim Hasan Hüseyin Özese: “Teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı :”Başka soracağınız bir şey var mı? Sanık müdafi.”Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi: “Soru yok

efendim.”Mahkeme Başkanı :”Efendim sorunuz falan yoksa oturtacağım müvekkilinizi.”Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu: “Bizim sorumuz yok efendim.”Mahkeme Başkanı :”Buyurun.”Sanık Emcet Olcaytu: ”Teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı :”Buyurun efendim.”Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Aydın Şahin söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Sayın

Başkan, Sayın Heyet 2. gün oldu ben Emcet abi diye hitap ederim kendisine, ustamdır, 1974 yılında kendisine verdiğim vekaletim halen devam etmektedir. Dün burada bir hukuk dersi verildiğini düşündüm. Dün kendisini dinlerken İstanbul Hukuk’ta yine 1. anfi de olduğumu düşündüm. Dün kendisini dinlerken bizim İstanbul Barosu olarak staj eğitim merkezinde stajyerlerin eğitimi için yaptığımız bir farazi dava uygulamasında hissettim. Öyle bir tabloyu yaşadım. Şimdi hukuksuzlukları kendi metodik anlayışıyla çok net bir şekilde anlattı ve bu anlatımını Anayasa’yı ihlalden yargılanan bizlerin yasaları, Anayasa’yı ihlal eden, Anayasa 38’de ihlal edildi çünkü bu uygulama sırasında yargılanması gerektiğini, trajikomik bir tabloyu ortaya çıkarttı koydu. Şimdi bugün ki yapılan bu saate kadar gelinen aşamada ise ben bir ara kendimi kontur gerilla seminerinde hissettim. Tarihsel sürecini, bu işi en iyi bilenlerden baha göre

42

Page 43: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:43

Türkiye’de en iyi bilen insanlardan, uzmanlardan birisi olan Emcet abinin bir seminerinde olduğumu düşündüm. Sayın Haşıloğlu üyemiz değerlendirir misiniz? Diye sordu bir değerlendirme istedi. Bunu da bir uzmandan görüş alma olarak algıladım ben doğru, gerçekten bu konularda uzmandır. Hrant Dink cinayetiyle ilgili çalışmalarını ben biliyorum ve dikkatimi çekti. O savcılığın sormadığı o Dink cinayeti soruşturmasında sormadığı sorularla ilgili anlatımları sırasında sizlerde not aldınız. Bu da dikkatimi çekti. Şimdi farazi davada zannettim demiştim ama burada bir gerçeklik var oda bir dağın başında, bir spor salonundayız ve Emcet abi tutuklu ve tek gerçek bu. Bunun dışındakiler teorik açıklamalardı ve burada ki gerçekliği değiştirmiyor. Şimdi bu dava bu soruşturmaya nasıl başlandı? İddianameye lafsıyla aynen söyle; soruşturmaya 12 Haziran 2007 tarihinde kollukça alınan bir telefon ihbarı üzerine başlanılmış, ihbar değerlendirilerek İstanbul, Ümraniye ilçesinde ki bir evde 27 adet el bombası ele geçirilmiş, ilgisi tespit edilen kişiler yakalanmıştır. İddianame aynen böyle başlıyor. Bu 1. iddianamenin girişi, 2. iddianamede 1. iddianamenin devamı olduğunu, 1. iddianameyi özetleyerek başladığı için bu ifadeler aynen 2. iddianameye şu dava içinde geçerlidir. Peki soruşturmanın başlamasına neden olan Ümraniye’de ihbar üzerine elde edilen, bir gecekonduda elde edilen 27 el bombası, o 209 nolu dosyada olay yeri kamera çekim kayıtlarını emniyetten istedik, geldi ve Sayın Heyet bu CD üzerine sanıklardan Oktay Yıldırım’ın arka planda gelen sesleri burada siz o celsede yoktunuz Sayın Özese üyemiz başkanlık ettiği celsede o sesleri dinletti. Bunun üzerine CD üzerinde bir inceleme kararı verdiniz. O inceleme kararı üzerine CD arka planda ki seslerin deşifresi için TUBİTAK’a gönderildi. Şimdi bir ihbar üzerine geldiği, bir ihbar üzerine yapılan aramada ele geçirilen Ümraniye’de ki gecekondu olay yeri kamera kaydında gecekondunun Ümraniye Asayiş Şube Müdürlüğü olduğunu görüyoruz. Şimdi olay yeri Ümraniye asayiş Şube Müdürlüğü. Peki, arka planda ki ses kayıtlarında ne var? Bakıyoruz hepsini okumayacağım. Biz şahısları buraya getirdikten sonra tutanağa başladık deriz o zaman şimdi Sayın Başkan bir olay yerine gidilir, tutanak tutulur şimdi şöyle deriz o zaman böyle pozisyon alıyorlar. Bu tutanakta olay yeri kamera tespit tutanağı, kamera kaydının, çekiminin arkasından gelen sesler. Polis konuşmaları ve polislerin isimleri de deşifre edilmiş burada. Şimdi devamında, devamında 27 tane el bombası deniyor ya, aralarında tartışıyorlar, 46, 38,38 bir yerde 27,27,27 adet tamam, karar veriyorlar önce 46 mı 38 mi?, 17 mi olacağına. Şimdi bu Sayın Heyetin gönderdiği TUBİTAK tarafından yapılan inceleme sonucu şimdi 27 adet el bombası böyle bulunmuş, sadece bu mu var tutanakta? Mazereti oluyorsa sinkaf ederim öyle hâkimi, savcıyı evet, sizlerin mazereti olamayacak. Bunu ben söylemiyorum, mazereti oluyorsa sinkaf ederim öyle hâkimi, savcıyı. Sayın Başkan, Sayın Heyet bu delili siz celp ettiniz. Bu delil üzerinde yapılan TÜBİTAK tarafından yapılan inceleme raporundan bu cümleleri okuyorum ben. Şimdi neden bütün bu Sayın Olcaytu’nun belirttiği hukuk ihlalleri yapıldı? İşte bu tertip olduğu için. Çünkü böyle bir gerçek yok, gerçeğe hukuka, hukukla gerçeğe ulaşabilirsiniz. Hukuksuzlukla da tertibi düzenlersiniz. Bu nedenle, bu nedenle bu insanlar şu soruşturmayla başlattılar tertibi. Şimdi burada silah markası konusunda da tartışmışlar, Parabellum yok sarsılmaz, sarsılmaz yani düzmece bir mizansen şimdi bu şekilde başlatılan bir soruşturma ve Sayın Olcaytu ayrıntıları ile anlattı. Polis dinleme teknik takipten sonra arama, yakalama, gözaltı kararlarının çıkartılması çünkü delil yok, 6 ay dinliyorlar bu tertip nedeniyle tutukluluğun kaldırılmasını talep ediyorum. Saygılar.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Nurperi Sancak sez istedi verildi: “Sayın Başkan ve Üyeler, müdafii bulunduğum Emcet Olcaytu’nun sorgusu ve çapraz sorgusu tamamlanmış bulunmaktadır. 2 gün boyunca Sayın heyetinizin ve savcılık makamının dahi dikkatli, özenli, saygılı ve sakin tutumları nedeni ile müvekkilimde detaylı ve bilgilendirici bir biçimde ve uygun zaman dilimini kendisi de işaret etmişti, çok kısa bir şekilde bitirmek istiyorum demişti. Gayet güzel kullanarak bu salında sizlerle ve izleyicilerle birlikte bilgilendirici bir sürece birlikte yaşadık. Hem müvekkilimize hem de sizlere bu bakımdan teşekkür etmek istiyorum. Çünkü ben bir

43

Page 44: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:44

savunman olarak Ergenekon davasının başladığından bu ana kadar katıldığım türlü duruşmalarda ve devamında sorgular ve çapraz sorgular sırasında zorunlu olarak birbirine mecburen bağlanan davalar ve sanıklar dolayısıyla kendi adıma eminim ki, diğer meslektaşlarımda bunları çok yaşamışlardır zor, gerilimli zamanlar yaşadık. Bu bakımdan özellikle çapraz sorgu sırasında müvekkilimde ısrarla altını çizerek hem esasen hem usulen çapraz sorgu yöntemlerinin zorlanmaması konusunda ki çabalarım bu iki gün boyunca dikkatle uygulandığı görmek beni de memnun etti, bir müdafii olarak. Şu anda tamamlanan bu andan itibaren kuvvetli şüphenin varlığı bulunmadığına göre anlaşılmıştır ki yakalama, gözaltı, ev araması, bilgisayar verilerine el konulması sırasında veya öncesinde kuvvetli şüphe yaratan bir olgu görülmemiştir. Tutuklama kararı talep ettikleri safhada da böyle bir olguya sahip bulunmamaktadırlar sayın savcılar. Bu nedenle çapraz sorgu sırasında da sürekli yeni iddialar ortaya atılmak zorunda kalındı. Tutuklama kararının verildiği 27 Eylül 2008 tarihinden iddianamenin tanzim edildiği tarihe kadar kuvveli şüphe yaratacak bir delile ulaşılamadığı için, iddianamede yer almayan yeni bir delil arayışı sürdürülmektedir. Doğrudan soru yönelimi sırasında sürekli itiraz edildiği halde iddianamede yer almayan vakalara dayanarak soru yöneltmeye devam edilmiştir. Heyetinizin ve bizlerin tanık olduğu bu tablo bu güne kadar sürdürülen tutukluluğun devam ettirilmesine gerek kalmadığı bir kez daha göstermektedir. Kaldı ki iddianame dışında kalan ve suç kanıtı gibi gösterilmek istenen yeni iddialar arasında kuvvetli şüphe yaratacak bir belge yada bilgi yoktur. Bu tespitimizin haklılığını anlatabilmek için tekrar soruyoruz, çapraz sorgu sırasında ortaya konulan ve akılda kalan bir iddia ve soru var mıdır? Yeni bir delilin bulunduğunu düşündürecek hiç bir soru savcılar tarafından sorulmuş değildir. Bu durum iddianamede yer verilen olayların ve belgelerin müvekkil aleyhine her hangi bir sonuç meydana getirmeye yeterli olmadığını da göstermektedir. Başka bir ifade ile Sayın savcılar iddianamede ki şu iddialarını geri almışlardır; iddianamenin 132. sayfasında ve 1356. sayfasında Emcet Olcaytu’nun örgütsel ilişki de bulunduğu iddia edilen Adnan Türkan, Emin Gürses, hikmet Çiçek, Nusvet Sinem ve Serhan bolluk hakkında hiçbir soru yöneltilememiştir. Şurası çok manidardır ki iddianamenin 1356. sayfasında müvekkil Emcet Olcaytu ile irtibatı bulunduğu iddiası, irtibatlı sanıklardan Adil Serdar Saçan, Adnan Türkan, Tunç Akkoç tutuksuz yargılanmakta sadece ve sadece müvekkil Emcet Olcaytu tutuklu bulunmaktadır. İddianamenin 309. sayfasında belirtilen 4’den 19’a kadar numaralandırılan Azerbaycan yazısı 35, 36 olarak numaralandırılan Uğur Mumcu yazısı, 64’ten 69’a kadar numaralandırılan Esat can’ın haberi, Van rektörünü tutuklatan savcı haberi, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt haberi hakkında hiçbir soru sorulmamıştır. Bu sonuncusu hakkında üye Sayın Hasan Hüseyin Özese, 22.01.2010 tarihli celsede soru yöneltmişse de iddia sahibi o olmadığından çıkarımsamamız geçerliliği yine korumaktadır. Aynı şekilde iddianamenin 615. sayfasında yer verilen milli Anayasa bildirgesi hakkında soru sorulmamıştır. Bu hususta da üye Sayın Sedat Sami Haşıloğlu soru yöneltmiş olup aynı değerlendirme yürürlüktedir. Yine iddianamenin 1250, 1355 ve 1356 sayfalarında yer verilen Karemfok’a ilişkin e-posta iletisi hakkında hiçbir soru sorulmamıştır. Sayın savcılar iddianameye yazdıkları bu hususları ithamlarına ispat sadedine mahkemeye arz ve ibrazdan sarfı nazar etmiş bulunmaktadırlar. İddianamenin metninde yer almayan hususların ve yer alanlarında iddianamede yazılmış kısımlarının dışında soru sorulamayacağı hususunda ki beyanlarımız 22.01.2010 tarihli celse sözlüce de açıkladığımız üzere şu hukuki zemine dayanmaktadır; Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 170’e uygun bir iddianame de her bir ithamın somut fiil isnadının yani maddi unsurun fiil, fail bağlantısının, fiil sonuç arası nedensellik bağının hukuka aykırılık unsurunun manevi unsurun tek tek somut mantıksal maddi olgulara ve delilerle dayandırılarak açıklaması, ibraz edilen delillerin neyin ispatı sadedinde arz edildiğinin tek tek ve akılcı bağlantı ile bildirilmesi şart idi. İddianame bu şartların hiç birine haiz değilse de kendisine iddianame adını veren her belge en azından yazarlarının iddialarına ispata yaradığını düşündükleri olguları kendi metni içinde ister istemez yer vermek zorunda kalır. Mademki

44

Page 45: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:45

iddianame bir şeye yer vermemiş veya ancak, kısmen yer vermiş, onu veya ver verilmeyen kısımları iddiaların ispatında önemli görülmemiş. Bu önemi ancak yer verdikleri kadarını atfetmiş demektir. İddianamenin metni dışında bir şeyin velev ki bu ek klasörlerde mevcut olsun, bu önemi haiz bulunduğunu ileri sürülemez, haizi değilse iddianame yazanlar onları da metne dahil etmeleri gerekirdi. Bu mütalaamız ve talebimiz yalnız bu iş, yanlış iş bu aşaması için geçerli olmayıp yargılamanın tamamına şamildir. Bu bakımdan da dikkate alınmalıdır. Genellikle sona bıraktığımız kişisel durumla ilgili bütün sanıkların genellikle olur, benimde müvekkilimle ilgili özellikle sağlık sebepleri ile de ilgili bir hususu arz etmek istiyorum yine. Benim de yanında yetiştiğim kıymetli hukukçu Emcet Olcaytu uzun yıllar öğrencileri gibi benim de dahil olduğum yüzlerce hukukçuyu yetiştirmiştir. Bu bakımdan burada bulunurken sıkıntı yaşıyorum ben kendi adıma ama başka bir sıkıntıyı da çok yakından tanık olduğum için sağlık sebepleri dolayısıyla yaşadığını bildiğimden yaşıyorum çünkü tutuklama aşaması sürecinde bunlar belki müvekkilimin izni ile söylemem gerek şeylerdi ama ben bu konuda yetkimi kullanacağım. Bir kalp krizi, onu takip eden dönemde kanser tedavisi gören müvekkilim sağlığına kavuştuğu zamanlar içende ciddi tahlillerini de yaptıramadığı için ve şimdi de yoğun insülin kullanmak sorunda olduğu için ve şeker hastalığı nedeniyle devam eden ellerinde ve bacaklarında uyuşmaya devam eden bir süreci yaşamaktadır. Bu tedavilerin buralarda sağlanması çok zordur Sayın Başkan. Bu bakımdan da ben müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum, saygılar sunuyorum.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafii Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi: “Efendim dilekçeyi arz ettim, orada da belirttik daha evvel ki dilekçelerimde de hep söylüyordum, yine söylemek mecburiyetindeyim. Kısaca arz edeceğim dilekçede yazdığım için aynen okumayacağım. Şimdi bir defa şu hukuksuzluk sürecini, hukuk dışılıklar silsilesini tekrar edelim biraz, ondan bahsedelim. Müvekkilim teknik takibe alınması konusu en erken teknik takip kararı İstanbul Ağır Ceza 10. mahkemesinin 8 Şubat 2008 tarih 2008/331 sayılı kararıdır, 8 Şubat ama müvekkile sorulan ilk görüşme 6 Şubat tarihlidir. Hakkında teknik takip kararı alınmadan önce ki dinlemeler müvekkil aleyhine kullanılamaz, delil olamaz biliyoruz. Aleyhe olacak bir şey yok ama usul, usuldür. Bu kararın gerekçesinden de bahsedelim. Efendim mantık dışıdır, çelişiktir bunları biliyoruz ama düpedüz gerçek dışıdır aynı zamanda. Müvekkil hakkında Ergenekon örgütünün üyesi olduğuna dair kuvvetli şüphe varmış, niye yazıyor bunu? E çünkü 135. kuvvetli şüphe olması halinde diyor, tamam ne güzel kanunda ki tabirleri aynen yazmakla kuvvetli şüphe lazımdır diyorsa kanun kuvvetli şüphe vardır demekle oluyor dimi? Gerekçe diye bir şey yok tabi bermutat efendim işte hücre tipiymiş de takip tarassuda çıkmazmış meydana işte vs. telefon dinlemelerinden başka türlü delil elde etmek mümkün değilmiş de diyor. Oda yine kanuni zorunluluk sebebiyle konmuş. Mademki böyle bir şüphe var, gerekçelendirmeye de lüzum yok, dinlemeye de lüzum yok e o zaman hiçbir arama, tarama, teknik takibe filan lüzum yok ki, kuvvetli şüphe var dedikten sonra o anda da tutuklama kararı verebilirdi mahkemeler. Nasıl olsa tutuklama kararında da aynı şey yok, gerekçe yok. Bunu tekrar tekrar arz ediyoruz, tekrar tekrarda arz etmeye devam edeceğiz. Bunlar hep sanki bu klasik efendim tılsımlı, tılsımlı sözcükler var ya ibareler atılı suçun vasıf ve mahiyeti. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu diye o tılsımlı her kapıyı açan, her kapıyı kapatan tılsımlı ibareler var ya onların sömürülebilmesi için bir dolgu maddesi olsun diye demek ki o evraklar, evrak şişiriliyor. 135/3, 135/3 ne diyor teknik takip kararında hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği belirtilir diyor. İlk 2 teknik takip kararına bir tanesini zikrettim. Teknik takip kararına bakınız, hakkında takip uygulanacak kimse Emcet nokta nokta nokta. Benim müvekkilim adı Emcet Olcaytu, Emcet nokta nokta nokta Değil, bu şimdi kimliğini belirtmiş oluyor mu? Başka bir Emcet bulup getirsem ne yapacaksınız? Şimdi bu 135’e usulen aykırı olmaktan başka şunu gösteriyor. Daha soyadını bilmediğiniz bir kişi hakkında nasıl kuvvetli şüphe oluşuyormuş? Kendi yazdığı gerekçe diye sözde yazdığı şeyin uydurma olduğunu sırf bu durum gösteriyor. Daha soyadını bilmiyorsunuz hangi takibi yaptınız, hangi delili aramaya çalıştınız, hangi çalışmayı yaptınız da başka türlü delil elde etme imkanı

45

Page 46: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:46

olmadığı anlaşıldı, başka türlü delil elde etme imkanı olmadığı anlaşıldığı gibi de efendim teknik takibe zorunlu olduğunu karar verdiniz, daha soyadı yok meydanda, soyadını bilmediğiniz bir kimse. Şimdi tabi başka türlü delil elde etme olanağı yoktu biz kabul ediyoruz onu. Çünkü var olmayan bir soruşturma olmayan soruşturmada, kovuşturma olmayan kovuşturmada var olmayan örgütü meydana getirmiş gibi varmış gibi göstermek zor iştir gerçekten. Daha önce şüpheli kıldığınız bir takım kimseler var, o şüpheli kılınan kimselerle ilişkisi irtibatı olan kimseler arasında bir seçme yapmak mecburiyeti hâsıl oluyor tabi. Buda zor iş. Bunu hala daha gösterilebilmiş değil o somut fiil neyse o gösterilmiş değil. Bunun niçin anlatıyoruz? Kendi kendisiyle ispat hani biz daha evvel şüpheli kıldık bir kimseyi bu şüpheli kıldığımız kimseyle irtibatı olanda suçludur, şüphelidir. Çok güzel, kendi kendisiyle ispat. Roma hukukunda bir eşkıyanın mülkiyetini ispat için öyle bir kural vardı ki, istihkak iddiasını ispat için veya mülkiyetin, mülkiyetin sahipliğine, o eşkıyayı kimden aldığınızı ispat edeceksiniz, onunda kimden aldığını ispat edeceksiniz, oda kimden aldığını ve bu şekilde böyle meşruen ispat edeceksiniz. Bu oligarşinin, Ali Asil’lerin dışında ki kimse mülkiyeti ispat edemesin diye konmuş bir yoldu, adı da o zaman ki adı yani sonradan buna Roma hukukunda ki buna bu uygulamaya sonradan verilen ad değildi, roma hukukunda ki o uygulamanın adı; probasyodiyobolika, şeytani ispat buda buna benziyor, kendi kendisi ile ispat, o ne orda, o nerde bu şüpheli, o onun irtibatı, o onun irtibatı, o onun irtibatı tamam bitti ispat oldu. Şimdi efendim delil kısıtlaması kararı var, delil kısıtlaması kararı 30.07.2008 tarihli karar. Biliyorsunuz bunda silahların yeri, yakalanamayan diğer örgüt üyelerinin adları ve saklandığı yerler, filan gibi ibareler var. Buna göre alınmış karar. Bu 1. davada 209 sayılı davada talep edildi, böyle bir şey yok nerde çıktı şimdi şimdi bunlar bu kararın bu gerekçesini gösteren deliller nerede diye. Bir yanıt verilmedi, iki yanıt verilmedi. Sayın Zekeriya Öz ondan sonra dedi ki; Bunlar bilgisayarın, bilgisayarda kalmış matbu olarak kalmış, yanlışlıkla oraya yapıştırılmış dedi. E bu beyanı doğru kabul etmek mecburiyetindeyiz Sayın Zekeriya Öz böyle söylüyor, doğrudur, doğru olması gerekir. Ama o zaman dana vahim, savcının kendisi de o kararı veren hâkimlerde demek ki hiç okumuyor bir şeyi. Bilgisayarda otomatik kalmış o öyle, o öyle savcıdan da geçmiş, hakimden de geçmiş, demek ki bir yarım sayfalık bir şeyi kimse okumamış, Maşallah. Delil kısıtlamasını aynı zamanda 153/3’ün ihlali dışında şu etkisi de var; Bizim müdafiler olarak dosyanın diğer evrakından da lehimize olan delilleri çıkarabilme imkanımız var. Buna, buda engellenmiş oluyor o aşamada. Arama kararı aynı şekilde, efendim arama kararında 134, kararda daha ihlal ediliyor efendim uygulamasında 122 ihlal ediliyor daima bunun ihlal edilmediği bir, bir tane evrak görmedim, basılı evrakı ancak savcılar ve hakimler inceleyebilir diye açık kanun hükmü var, bir kez uygulandığını görmedik şimdiye kadar. Bunları da geçiyorum gözaltı işlemi aynı şekilde yasadışı efendim gözaltı emri müvekkil için hakim kararıyla verilmemiş, savcıların yazısı ile verilmiş, klasör 127’de PDF sayfası 466’da bu. Ama aynı gün arama kararı alınmış hakimden. Acil halinde ancak savcı verebilir bunu, hakimden karar alma imkanı olduğu halde, olduğu belli hakimden almışsınız arama kararı, gözaltı kararı almamış, buda gene bir usulsüzlüktür çok ciddi bir usulsüzlüktür. İnsanların özgürlükleri böyle kısıtlanmaz, ilgisiz eşya güya delil diye emanete verilmiş, efendim emanette hani bir şey olması lazım tabi oda yine dolgu maddesi. Klasör 127 PDF sayfa 2 ve 95’te bunlar. Delil toplama istemlerimiz bazen reddedildi, bazen sürüncemeye sokuldu. En son 26.10.2009 ve 17.11.200 tarihli dilekçelerimizde tek tek sıralamıştık, en son olayı biliyorsunuz teknik takip kararlarının dayanaklarını istedik. Sayın Mahkemeniz bize elden takip yetkisi de verdi. Gittik mahkemeden aldık, polise götürdük, elden vermediler, vermeyeceklerini de söylediler zaten ama buraya faks çekeceklerdi, buraya da faks çekmediler, çekmiyorlar. Demek ki o meşruhatı da koymamıza rağmen 337 meşruhatını, meşruhatın uygulanmayacağını biliyorlar kendilere eminler bundan, umursamıyorlar bana söyledi elden takip yazıyor dedim orada elden takip ancak bu müzekkereyi bize getirmeniz için yetki verme demektir diyor polis, polisin yorumuna bakınız, o müzekkereyi herkes götürür, Polisler böyle. Niçin? Çünkü sizler cesaret veriyorsunuz. Şimdi efendim savcılar

46

Page 47: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:47

bir yandan gizli soruşturma yürütüyor, buda çok vahim bir hal, müvekkil hakkında dava açıldıktan sonra her hangi bir kovuşturma şey soruşturma evrakında müvekkil hakkında delil toplanıp, toplanmadığına veya tesadüfi delil elde edilip edilmediğini sordum dilekçeyle. Sayın Zekeriya Öz yanıt verdi. 13.08.2009 tarihli yazısı ile işte burada yazı, orada 2 tane bizim bilmediğimiz 156’yı biliyoruz, 2 tane daha bizim bilmediğimiz numara zikretmiş, 2009/969, 2009/827 soruşturmaları zikretmiş bunlar gizlidir diyor, yanıt veremeyiz diyor, ben onları zikrettim dilekçemde onları zikretmediğime göre bunları kendisinin zikretmesi ve yanıt vermiyorum gizlidir demesi toplandığı anlamına gelir, çünkü eğer toplanmıyorsa şunu demesi lazım, davası açılmıştır, delileri davada toplarız, bunlarda her hangi bir, her hangi bir soruşturma dosyasında herhangi bir delil toplanmamaktadır deyip çıkması lazım işin içinden bunu yapmıyor. Soruşturma numarası zikrediyor ve delil toplanma talebini yanıt vermem diyor, gizlidir diyor demek ki topluyor, e suç bu. Bu nasıl bir şey? Kaç defa söyledik hiçbir tedbir almıyorsunuz. Şimdi sanıkların hakları, bilhassa tutuklu sanıkların hakları ve onların her türlü güvencesi mahkemeye mevdudur malum, sanıkların haklarını korumadığınız gibi bari kendi hakkınız konusunda hassas ve kıskanç olun, delil toplama sizin yetkinizde, münhasır yetkinizde, davası açılmış kimseler hakkında delili ancak mahkeme toplar. Alenidir çünkü yargılama, öyle mi? Öyle. E bu gizli toplanan delilleri biz nereden göreceğiz? Nitekim göremiyoruz. İçinde ayıklama yapılıyor bu delillerin bende o zaman onu iddia da ediyorum çünkü eğer ayıklama yapmak niyetiniz yoksa getirir mahkemede açıkça söyler mahkemeden toplarsınız, bizde onu görürüz gelen yanıtı da görürüz. Lehimize ise kullanırız, aleyhe, leyhe neyse ne çıkıyorsa o çıkar. Gizli soruşturma yapıyorsanız kovuşturması başlamış kimseler hakkında gizli soruşturma yapıyorsanız delil ayıklıyorsunuz şüpheli doğar. Tutuklama sebepsizlikleri; hiçbir tutuklama talebinde, kararında sebep yok bunu kaç milyon kere söyledik bilmiyorum. CMK 101. Sarih emrini ihlal ede ede ede ede herkes bir hal olmuş, bir anlaşma var, CMK 101 ihlal edilecek diye demek ki bu şekilde. Bunun birde sayın savcıların beyanı var. Tutuklama sebepleri hakkında açıkça hukuki ve fiili olguları ile belirtilirse ihsası rey olur dediler. Eyvah tabi bu çok vahim bir beyan bu. Ben bu ibareyi bir yerden daha hatırlıyorum bir heyetin başkanı geçen sene 2008 güzünde yayında üyeleri de varken buna demişti ki, ayrıntılı sebep gösterirsem ihsası rey derler ben o sebepleri yarın mahkûmiyete gerekçe olarak koyacağım demişti, yanında üyeleri de vardı, sonra bir üye dedi ki yani belki beraata de gerekçe olabilir dedi ama matatası dolmuştu ben anladım. Demek ki savcılar yalnız değilmiş, belki o görüş o bahsettiğim heyetten esenlenmişlerdir. O şekilde edinmişlerdir, ihsası rey böyle olur, ihsası rey gerekçe belirtildiği için olmaz ihsası rey böyle gerekçesi tutuklamalarla olur. Çünkü o zaman ben bu adamı mahkum edeceğim demiş oluyorsunuz. Demiş oluyorsunuz, hele hele bazı tutuklamalarda tutukluluk süresi diye bir gerekçe de konuluyor. Tutukluluğun devamı kararına gerekçe konuyor, tahliye kararına olsa kabul, makul süre asılmıştır, tutukluluk süresi dikkate alınarak tahliyesine derseniz doğru, tutukluluğun devamına karar verirken, tahliye kararının reddine karar verirken tutukluluk süresi dediğiniz zaman ben kafamda mahkum ettim, mahkum eteğim kadarını da yatmadın onun için daha yetmez yattığınız süre demektir bu. Buda acayip bir şey. Şimdi efendim atlayarak geçelim, somut isnat diye bir şey yok diyoruz ha bire. Sabi somut isnat diye bir şey için yok? Sebebini nihayet öğrendik. İşçi partisinin avukatlarından Sayın Ceyhan Mumcu şikayet etmişti, bazı polisleri, bu şikayet sonucunda aleyhlerinde izin aldındı, aleyhlerinde Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’nda 2008/9125 soruşturma sayısıyla başlatılan soruşturmada ifade verdi bunlar, 29 Ocak 2009 ve 3 Şubat 2009 tarihlerinde. Adları da burada, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Komiser İbrahim Emre var. Benimde takip ettiğim bir başka soruşturma var orda da şüpheli. Açıkça diyor ki, işte burada, ifadeler burada, bu soruşturmalarda sorgularda sorulacak soruları ben ve benim başkanlığımda ki ekip hazırladık diyor, biz hazırladık diyor. Hani biz diyoruz ya, bu soruları efendim kimler soruyor? Nasıl hazırlanıyor? Kimler ne yapıyor? İddianameyi kim yazmış vs. filan filan filan hep tartışılıp duruyor. Kendileri itiraf ediyor. Sorgularda sorulacak soruları biz hazırlıyoruz diyor, işte itiraf

47

Page 48: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:48

resmi belge bu, soruşturma belgesi bu. Bundan daha ötesi yok herhalde. Soruları hazırlayan polis kendisi itiraf ediyor; soruları ben hazırlıyorum. Benim başkanlığımda ki bir ekip hazırlıyor diyor. Daha ne söyleyeyim? E tabi soruyu sorulacak soruyu polisler hazırlar, polisler sorarsa, kimin tektik takibe alınacağına, kimin evinde, iş yerinde arama yapılacağına polisler karar verir, savcılar, hâkimler sorgusuz, sualsiz, gerekçesiz, bir şeysiz bunları kabul ederse tabi somut isnat nerde kalacak? Somut isnat diye bir şey, olmaz, çok doğru. Şimdi somut isnat konusunda sizin bizzat emsaliniz var somut isnat gerektiği konusunda 209 sayılı davada 02.12.2008 tarihli celse madde 11, ara kararınız, bir önceki celse haklarında suç duyurusunda bulunulması istenilen diğer bir kısım sanıklar ve müdafiler ile ilgili olarak, hangi beyanlarının suç unsuru içerdiği belirtildiği takdirde karar verilmesine demişsiniz. Çok güzel doğrusu bu zaten, hangi beyanlar suç unsuru içeriyor. Çok güzel, aynı konuda yine 22 Mayıs 2009 tarihli celse, madde 17 var oda emsal. Savcılar hangi sözlerin suç oluşturduğunu iddia ediyorsa açıklasın öyle değerlendirelim, öyle bakalım demiş oluyorsunuz, nefis. Mahkeme de bizimle aynı ihtiyaçta tabi. Suçlamanın suç unsurunun bilinmesi ihtiyacında, somut fiilin bilinmesi ihtiyacında, mahkeme bunu haklı olarak soruyor ama biz suçlanan taraf sorduğumuz zaman yanıt verdirtmiyor, açıklattırmıyor bunu, bu çifte standart. 31 Ağustos 2009 tarihli dilekçemizin 1/b’sinde 2. paragrafta bunları açıklayarak daha ayrıntılı şekilde yazmıştık, oda yok farz edildi. Bunları hep anlatıyoruz, tekrar tekrar istiyorum, müvekkil ne yapmışta suçlu olmuş? Gözlük taktığı için mi? Lacivert takım elbise giydiği için mi? Hangi fiili işlemişte suçlu olmuş? Bunu belirtin bu yok. Dosya kapsamı, delil durumu bıktık artık bunlardan sebep istiyorum, somut fiil istiyorum. Bakınız size eski dilekçelerimde ki yine 10.11.2008 tarihli dilekçemde kararları aktarmıştım, şimdi okumayacağım tekrar. 99/46412 sayılı 24 Ocak 2006 tarihli Yaşar Türkiye davasının kararı, tutukluluk süresinin uzunluğunun değerlendirilmesine dair dilekçemde tam metin var, yakalanan bir kişinin suç işlemiş oluğuna dair makul şüphenin devamı, belli bir süre sonra yeterli olmamaktadır diyor. Delillerin durumu tabiri ciddi suç göstergelerinin mevcudiyeti ve devamlılığı için, devamlılığı için ilgili bir unsur olsa da söz konusu davada başvuranın şikayette bulunduğu, tutukluluk süresi uzunluğunu tek başına haklı çıkaramaz diyor. 2000/61441 sayılı 02.08.2005 tarihli Sade Gül Özdemir Türkiye kararında, burda da yine aynı mahiyette 2004/25142 sayılı 08.04.2004 tarihli Sadak Türkiye kararında, bakınız burada bir terör suçundan dolayı yapılan bir yargılamaya ilişkin verilmiş o son söylediğim. Terör unsuru içerdiğini ileri sürdükleri her halde 5. maddenin soruşturma makamlarına zanlıları sorgulamak üzere tutuklamaları için açık çek verdiği bu makamların yerel mahkemelerin ve son aşamada sözleşmenin yönetim kurulularının etkin denetiminden bağışık olukları anlamına gelmez. Güzel bir karar. 2002/8610, 2002/8610 sayılı 14.06.2007 tarihli Özden Bilgin ve Türkiye kararında da yine aynı hususları tekrarlamış, Bakınız, tutukluluk sebeplerinin başlangıçta var sayılmasını makul görüldüğü olayda bile, tutukluluğun devamının başka ek unsurlar gerektiğini, gerektirdiğini yine belirtiyor bu karar. Tutukluluğun devam etmemesini bakınız devam etmemesi lazımdır tutukluluğun diyor bu durumun yani tutukluluğun devam etmemesinin şüphelinin mahkum edilebilecek olmasının dahi engellemeyeceğini söylüyor karar. Tutukluluğun kendi sebepleri olan bir tedbir edildiğini söylüyor, mahkum edecek dahi olsanız bırakacaksınız diyor, başka sebeplerle diyor tutuklama vardır diyor mahkum edilebilecek diye tutuklama olmaz diyor. Bunlar hep ihlal kararları ile sonuçlanmış kararlar. Bunlar şimdi tabi aldığımız kararlar bir kısım hepsini alsak bir kitapçık oluşturuyor gerçekten, taradım hepsini bir kitapçık oluşturacak hepsini koysak. Bu mahiyette hepsi yani bu okuduğum içtihatlar tamamen müstakar. Şimdi efendim bakınız bir başka konuya geçelim, delil diye ileri sürülen bir takım şeyler var ki sahte. Arz ediyorum, dijital deliller güya ki deliller tabi bunlar efendim dolayısıyla yöneltilen bir itam yok ama itamın bütünü uydurma ve muhdes delillere dayanıyor. Bu bunu gösteriyor bu şimdi anlatacağım şeyler, klasör 127’de PDF sayfa 188’de Siget marka hard diskin inceleme tutanağı var, tarihler başında ki, sonunda ki farklı. Maddi hata gibide gözükmüyor, bambaşka tarihler var, bunu geçelim bu önemsizinden başlıyorum ben bir şey yazmaya biliyorsunuz. Klasör 276’da PDF

48

Page 49: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:49

sayfa 1’den başlayan tarihsiz bir rapor var, CD’lerden ikisi güya incelenmiş, dijital raporun formatında öyle, ama rapor DVD incelediğini bildiriyor. Bu raporda 13 ve 21 disketler bakınız şimdi geleceğim disket konusuna az sonra, disketler konu edilmiş efendim birde 224 ve 329 sayılı 4,7 GB’lık DVD’lerden bahis var, arama zaptında böyle bir şey yok. Bunlar CD arama zaptında. Maddi hata olmuş denilemez çünkü o raporun ve klasörün 20. sayfasında PDF sayfa 20’de diyor ki bu dosyaların kullanıcı tarafından arşivlenerek DVD’ye depolandığını tespit edilmiştir diyor. Arama zaptında CD diye geçen şeyler, güya benim müvekkilim tarafından DVD’ye depolanmış. Birde böyle iddia da bulunuyor rapor. Şimdi eğer bir şeyi inceleyip de vermişse bu raporları bu sözde bilirkişiler o zaman o delillerin aslını değil polisler tarafından oluşturulan nüshalarını incelemiştir ki bu tamamen gayri sahihtir. Birde onu sanki delili incelemiş gibi rapor veriyor bunu inanılmaz bir şey hepsi suç bunların. Bakınız hash bilgisi tek satır orda bahsettiğim raporda imaj alınmış olsa o CD ve DVD’den imaj alınmadığını bana söylediler zaten bana şubede söylediler. Bunlara bir şey yazılamadığı için imajını hiç almıyoruz dediler. Nasıl yazılamıyor? Yazılıyor dedik, nitekim siz huzurda burda Birol Başaran’ın savunmasıyla Adil Serdar Saçan’ın savunmasını da gördünüz. Pekâlâ, yazılabiliyor, pekala yazılabiliyor. Yazılmış bile değiştirilebiliyor. Almıyorlar yalnızca Acguisition hash satırı var veri edinme, parçacık edinme satırı var, Verifiy hash satırı yok, daha ne diyeyim yani, daha ne diyeyim dosyada ki diğer bazı dijital raporlara bakınız onlarda nasıl? Bu bunda buda böyle işte. Şimdi bakınız DVD’ler konusunda başka neler var? Sorularda vardı iddianamede de geçiyor, 49 sayılı DVD diye. Klasör 275’te PDF sayfa 123’te başlayan kısımda 49 sayılı DVD’nin inceleme tutanağı var. Bunda bir takım Word dosyaları var diye iddia ediyor önemsiz şeyler bir şey değil iddiayla da ilgisi yok aslında ve şeyler. Ama bakınız savcılıkça bana verilen 25 Eylül 2008 tarihli inceleme tutanağında 49 sayılı DVD’de kişisel, ailevi bilgiler ve çeşitli resimlerin bulunduğu, ayrıca Berlin Talat Paşa klasörü içinde gösteri yürüyüşünde çekilmiş 20 adet fotoğraf bulunduğu yazılı. Hani Word belgesi? Unuttular her halde bu 25 Eylül 2008 tarihinde ki inceleme tutanağı hadi bir daha inceleme tutanağı yaz gitsin, ne olacak? Yalandın kim ölmüş. O klasör 275’te bahsettiğim 123. sayfada ki PDF sayfasına göre 123. sayfada ki bu raporun tarihi hepsinin bütününün tarihi 20 Nisan 2009, 25 Eylül’le 20 Nisan arasında ekleme var demek ki unutulmuş veya rapor neyse artık bu şekilde. Şimdi geçiyorum diğer kısımlarına, bu arada da VOB Video objektin kısaltmasıdır, dosya uzantısı onu da MS Word dosyasıdır diyor bilirkişiler. İyi ki bilirkişi, birde bilmez kişi olsaymış ne olacakmış? Şimdi disketlere geliyorum, disketlerle ilgili de bir itham dayanağı yok bir şey yok ama delillerin nasıl sahte imal edildiğini göstermek için çok güzel bir örnek bu, çok güzel bir örnek. Klasör 276’da bu bahsedilen raporda sayfa 23’ten itibaren disketler var dilekçemde, PDF sayfası 26’da 4 nolu delil dilerek efendim 13 sayılı disket konmuş, 23’te 2 nolu delil denilip yine 13 sayılı disket konmuş ha maddi hata olabilir, mükerrer konmuştur denilebilir dimi. Her ikisinin tablolarında PDF sayfası 23 ve 26’da Acguisition hash ve Verifiy hash satırları birbirinden farklı. Ne güzel dimi efendim? Eğer mükerrer konmuş olsa yanlışlıkla mükerrer konmuş olsa aynı olması lazım en azından yani hakikisiyle aynı değildir muhakkak çünkü anlatacağım ama birbiriyle aynı olması lazım. O hiçbir şeyin üzerinden yapılmadığı belli onun. Burda da yine raporun 29. sayfasında arşivlenerek kullanıcı tarafından depolandığı diyor, şubenin oluşturduğu DVD üzerinden inceleme yapıyor. Bu DVD’yi sanki müvekkilim oluşturmuş gibi yazıyor. Klasör sayfa 275’te PDF sayfa 139’da yine 12 ve 21 sayılı disketler var. Malum işte efendim yok çocuk görüntüleri bilmem ne var diye iddia etmiş. Klasör 276’da ki rapordan farklı buda. Bu raporlar hep bilirkişi sıfatı ile imzalanmış nitekim sayın savcının Zekeriya beyin polisleri bilirkişi tayin ettiğine dair bir yazı var, 9 Temmuz 2008 tarihli. 228. klasörde PDF sayfası 47’de. Bilirkişi tayin etmiş polisleri, bunlar bilirkişi falan değil tabi, CMK madde 62 ve devamına hiçbir şekilde uymuyor, bilirkişi listesinde yoklar, o zaman yemin etmeleri lazım, efendim yemin zaptı yok, ayrıca polis zaten taraftır bilirkişi olmaz vs. ama bunlar madem bilirkişiymiş. O zaman raporlarının da CMK madde 153/3 gereğince ve Sayın Heyetinizin daha dava başlamadan evvel

49

Page 50: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:50

9 Ekim 2008 tarih 2008/560 değişik iş sayılı kararında 2. maddesinde yani yanlış hatırlamıyorsam verilmesi lazımdır dediği belgelerin içerisinde bilirkişi raporu olduğuna göre verilmesi lazım o karar göre de hem 153/3 göre hem bahsettiğim karara göre. Niye vermedi bana bunu? Sayın Ercan şafak, bunlar bilirkişi raporu değil, ekspertiz raporudur dedi açıkça bizzat bana hani bilirkişi raporu ile ekspertiz raporu demek ki farklı şeylermiş öğrenmiş bulunduk. Feyiz aldık bilgimiz arttı ama hangisi olursa olsun vermesi lazım. Ha bunlar bilirkişi raporu değildir demesi de mehaki gerçek dışıymış Sayın Savcı doğruyu söylemiyormuş, niye? E işte demin bahsettik Zekeriya Bey 9 Temmuz 2008 tarihli yazı ile bilirkişi tayin etmiş o polisleri. Madem bilirkişi tayin etmiş, bilirkişiymiş bence de değil ama madem şimdi bakınız bilirkişiyse o zaman verin, bilirkişi değilse ki değil o zaman hiçbir şeye ara kararına, soruşturma işlemine, kovuşturmaya hiçbir şeye medar olmaz, hiçbir şeyi esas alamazsınız, ne raporu bunlar o zaman? Ama biliyoruz ki bunlara değil bilirkişi raporu Anayasa’dan bile üstün kuvvet atfediliyor veya vehmediliyor. Bakınız şimdi sadede gelelim, klasör 275’de ki raporun da, 276’da ki raporunda sahteliğini şimdi resmi delille ispat ediyorum. 1, asılları disketlerin asılları, 42 tane disket asılları bana 23.11.2008 tarihli zabıt ile geri verilen disketleri hakkında ki rapor nasıl olup da 20 Nisan 2009 tarihli oluyor? Mademki bu, disketlerde suç unsuru vardır, niye iade ettiler? Eder miydi? Adli emanete alırdı. Mümkün mü böyle bir şey? Şimdi bu kolluk sorgusunda da sorulmadı. Olsaydı sorulurdu. Efendim daha işte incelenmemiştir, peki 460 küsur CD artı DVD içerisinde şu DVD’lerde şu CD’lerde suç unsuru var diye hemen inceleyip soruverdiler de, 42 tane disketçiğimi inceleyemediler, soramadılar. Suç unsuru olsa soracaklardı. Evet şimdi gelelim. Bunlar hep tabi benim yorumlarım ama resmi delil şurda, klasör 127’de PDF sayfa 513, 514, 515’e lütfen bakınız, PDF sayfa, PDF klasör 127 PDF 513, 514, 515. 25.09.2008 tarihli var sonunda başına da 26.09 yapmış demek ki 25.09 başlamış, 06.09’da bitirmişler, disket inceleme raporu var. Bunu ben soruşturma aşamasındayken almıştım. Bakınız bu raporda 2 polis yapmış bunu TEM şubesinden, aidiyet numaraları altında. Bu raporda disketlerin her birisinin boş idiğini tek tek yazıyor, bir tek 42. diskette sistem dosyası varmış yani Windows 98 başlangıç disketiymiş o, onun dışında 41 tanesinin tek tek yazmış, hepsi boştur diye. Boş olduğuna dair rapor verilmiş disketlerin içerisinde şu veya bu belge, şu veya bu suç unsuru, şu veya bu bilmem ne nasıl bulunmuş oluyor? Demek sonradan doldurdular. Açıkça belli artık. Şimdi bu sahte delil üreten kimseler hakkında mahkemeniz hiçbir şey yapmayacak mı? Uydurma deliller bundan ibaret değil. Şimdi bakınız Tuncay Güney’in mülakatı meselesi, 2001 yılında ki mülakatında klasör 165’de 1. davadan bahsediyorum, 1. davanın delil klasörlerinden 165 sayılı klasörde PDF sayfası 98’de USİAD’ı nokta nokta nokta. Paşa işaret etti şeklinde bir kısım var. Bu kısım mülakatın 2. kasetinin çözümü başlıklı bölümünde. Bunu eklememişim yalnız eklemişim, eklememişim özür diliyorum. 2001’de ki ilk çözümde nokta nokta. Paşa diye geçen ya duymadı ya bir şey oldu bilmiyorum veya belki söylemedi onu geçen bu kısım şüpheliler tarafından dediğimiz o bizim şeyimizde ki şüpheliler şikayetimizde ki şüpheliler tarafından yapılan 6 Şubat 2008’de yapılıp 11 Şubat 2008 tarihli üst yazıya bağlanmış olan 2. çözümde mülakatın 80. sayfasında birden bire Emcet Olcaytu paşa haline geliyor, işte onu savunmasında da belirti zaten. O çözümün altında 6 Şubat 2008 tarihli çözümün altında Murat Çökcek ve İbrahim Emre’in imzası var. Üst yazısında da Mutlu Ekizoğlu’nun imzası var. İbrahim Emre 2001 yılında yapılan soruşturmaya bizzat katılmış bir kişi. O soruşturma hazırlığında 2002 yılında 14 Ağustos’ta İstihbarat Şubesine yazılan yazı var sizin bu konu hakkında bilginiz var mıdır? Belge var mıdır elinizde? Yaptığınız bir çalışma var mıdır diye soran bu müzekkerinin altında büro amiri yardımcısı sıfatıyla kendi imzası var. Ben bunu bilmiyorum diyemez, o kişi ben bunu bilmiyorum diyemez, bu kişi aynı zamanda soruları biz hazırladık dilen kişidir işte size ifade zaptını söyledim. Bu kimse bunları da bilemiyorum diyemeyeceği gibi Mutlu Ekizoğlu’da üst yazısını yazın kimsedir. O zaman şube müdürü şimdi bilmiyorum değişti mi? 1, 2 ay evvel İstanbul Emniyet Müdürü yardımcısıydı. Bu kimseler hakkında da şikayetimiz var ve Fatih Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/20709 soruşturma sayılı

50

Page 51: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:51

dosyasıyla soruşturma yürütülüyor, bizzat ben takip ediyorum evrakını hepsine vakıfım. Burada nedir şimdi karşımızda duran gerçek bizim davamız bakımından. Müvekkilin adını sonradan 2008 senesinde karıştırmışlar oraya kasten yapmışlar muhtemelen. Artık tabi bilemiyoruz öyle bir şüphe var ama benim tahminim bu. Ne olacak şimdi? 165. klasörü yollayanda kendileri. O klasörde müvekkilin ismi geçmiyor. 2008 Şubatında yolladıkları yeniden yaptık dedikleri çözümün içerisinde geçiyor. Müvekkilin adı sonradan ithal edilmiş bu işe. Size çok kısa bir şey anlatmak istiyorum dilekçe de var. Annem Ordu’da Ağır Ceza üyesiyken başından geçen bir olay. Ordu’ya silah kaçakçısı mal çıkarmış, o sırada da bir dama tabanca attırmışlar emniyet kuvvetleri, jandarma kuvvetleri gidip o onla meşgul olsun diye 2 şarjör boşaltmış adam oraya, polisler getirmiş hakiki boş kovan, oyuncak tabanca dinlemiş polisleri bunu mu buldunuz? Evet. Bu tabancayı mı buldunuz? Evet. Emin misiniz? Evet. Zabıt mimziği polisleri tevkif etmiş, buyurun suç şüphesi altında ki ciddi suç şüpheli altında ki polisler sıra sıra size anlattım buyurun tutuklayın. Tutuklama tedbirinin kanunda illa bizim müvekkiller hakkında uygulanacağına dair bir hüküm var mı? Yok, buyurun uygulayın, yasadışı ve ilgisiz delillerin reddi meselesinde de derhal karar vermeniz şarttır. Dilekçemi tekrar etmeyeceğim burada daha evvel verdiğim dilekçeyi içerlek metin şeklinde arz ettim. Anayasa madde 38/6 var, her şey var. Siz biliyorsunuz bunları. Sayın Savcılar da bu talebimizde bize destekliyorlar, sağ olsunlar. Zekeriya Öz, Fikret Seçen, Murat Gönder ve Ercan Şafak kolluğa verdikleri 12.04.2009 tarihli emirde bunu ibraz etmiştik daha önce yeniden şimdi ibraz etmedim. Arama, el koyla işlemlerinde nasıl davranılması gerektiğini açık açık yazmışlar, orada açık çek vermiş kolluğa, oda yanlış ama oda yasadışı her neyse, o arama, el koyma işlemini, müvekkile uygulanan arama, el koyma işleminde hiçbir şekilde uygulanmayan şeyler onlar. Dolayısıyla yasadışı olduklarını onların savcıda kabul ediyor, savcılarda kabul ediyor, tabi duruşma savcıları acaba meslektaşlarının, arkadaşlarının bu mütalaasını kabul eder mi? Destekler mi bilmiyorum. Fabrikatör denilen uyduruk belgeyi açıkladı zaten o kendisi de söylüyor Mehmet Eymür 391 son adlı klasörde PDF sayfası 21’den başlıyor onun ifadesi, bilgi alma tutanağı. Niye tanık değilse efendim sayfa 24’te kendisi söylüyor onu fabrikatör denilen bir bölüm vardı benim yazdığım kitapta diyor Sentez kitabında diyor. Öbür davada 209 sayılı davada müvekkilimiz Doğu Perinçek kendi savunmasında buna yer verdi ve bu iftirayı düzeltin, düzeltsin savcılar dedi, Sayın Mahkemede süre verdi, 4 sayfalık beyanda bulundular savcılar, bu beyanların 3. sayfasında 7. maddede Tuncay Güney mülakatının o kısmına hukuki sonuç bağlanmadığını yazmışlardı. Hukuki sonuç bağlamıyoruz buna dedikleri şeyi tekrar tekrar tekrar tekrar tartışıyoruz. Mehmet Eymür ayrıca burada mademki Mehmet Eymür bunu yazmışta kendi beyanıyla da sabit her şeyle de sabit milletin elinde bir fotokopi bulunduğu zaman bir efendim e-posta bulunduğu zaman Ergenekon örgütü üyesi oluyor da Mehmet Eymür niye üye olmuyor? Niye bunu kimse bir şey söylemiyor? Sayın savcılardan kesin yanıt bekliyorum beyanda bulunsunlar, Sayın Mahkemeden de yanıt bekliyorum ama kararları ile versinler o yanıtı, kararları ile versinler mahkeme yanıtını kararı ile verir. Bu lobi belgesinde de yine klasör 275’de PDF sayfa 89’da polisin raporunun kendi beyanı olarak var, inceleme, değerlendirme raporunun kendi beyanı olarak var. Bu belge Ergenekon yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme vs. belgesinin faks çıktısı olduğunu Sabah gazetesinden, Ankara’dan fakslandığını 13 Ocak 2007’den fakslandığını kendisi söylüyor, aynı klasörün sayfa PDF sayfa 103’te de yer alıyor bu. Peki, bu belgenin gazeteden fakslandığına dair delil, delil dosyaları içerisinde duruyor da bunu koyanda savcılar lehe delili belirtme zorunluluğu yok mu savcıların? Sanıklar lehine delili belirtme iddianamede belirtme tavsifte belirtme zorunluluğu yok mu? Hangi zorunluluğa uydular ki buna uysunlar diyebilirsiniz tabi oda başka. Kanun diye bir şey yok, yöneltilen sorulara dair beyanları zaten üstadımız arz etti. İddianamede metninde olmayanları niçin sorulmaması gerektiğini ve sorulamayacağını ve çeşitli defalar arz ettim. Buna hukuki sonuç bağlamış sayılamaz savcılar. Bağlasalardı eğer iddianameye yazmaları gerekirdi. Sonuç olarak savcılar her halükarda efendim somut fiil isnadıyla birlikte, bu bizim dünden beri iddiaların

51

Page 52: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:52

ispatında kullanmaktan vazgeçmişlerdir, o anlam çıkar diye savunma yaptığımız kısımlar dışında, deli diye getirdikleri ne varsa hepsinin bu şunu ispat etmek içindir, bu şunu ispat etmek içindir klasör falanca sayfa filanca şunu ispat etmek içindir diye tek tek beyanda bulunsunlar lütfen buna artık daha fazla erteleyecek halimiz yok ve bu hususta mahkemenizin alması gereken karar çok belli 206/2 a ve b bunu erteleyecek durumda da değilsiniz, hele hele hükümle birlikte değerlendirilmesine dediniz bir başka konuda katiyen böyle bir şey durumda durumda değilsiniz. Ona karşıda bir beyanda bulunan dilekçemiz vardı. Çünkü aksine uygulamanız yine sizden emsal vererek söyleyeceğim, aksine uygulamanız var. Sanıklar bir delil toplanmasını talep ettiği zaman bu delillin yargılamayla ilgili olmadığı, davaya yenilik katmayacağı sebebiyle reddediyorsunuz bazı talepleri, bizim de var taleplerimiz, bu gerekçeyle reddettiniz. Bu ne demektir? İbrazı istenen celbi istenen delille ispat edilmesi beklenen hususun karara etkisi yoksa reddedilir diyor 206/2-b demek ki sanıkların aleyhine olacağı zaman 206/2-b’yi uyguluyorsunuz, e lehine de uygulayın. Bunu yapsanız da yapmasanız da, bu kararı verseniz de vermeseniz de dünden beri dünkü ve bu günkü sorgularla açıklamalarla, beyanlarla artık iyice beliren durum karşısında müvekkili serbest bırakmaya zorunlusunuz. Müvekkilimin bir hakkın tahliyesini talep ediyorum. Saygılarımla arz ederim.”

Sanık Emcet Olcaytu’dan soruldu. Mahkeme Başkanı :”Dinlediniz müdafilerinizi.”Sanık Emcet Olcaytu: “Evet dinledim ilave edeceğim bir şey yok.”Mahkeme Başkanı :”Peki buyurun. Efendim beyanı olan buyurun.”Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi verildi: “Sayın Başkan, Değerli Üyeler, çok kısa

konuşacağım diğer konuşacak birçok arkadaş ve avukatımızda var. Ama bir sıkıntı çektiğimi hemen size belirtmek istiyorum. Ben yıllarca komutanlık yaptım ve 5000 kişiye en son Çanakkale’de alay komutanı iken emir komuta ettim, onlara istediklerimi yada iletebildiklerimi anlatabiliyordum ancak 1.5, 2 seneye yakın süredir içeride olduğum için meramımı anlatamadığım kanısındayım, 20 aydır tutuklu olmanın sıkıntısıyla bunu yapamadığımı zannediyorum. Şimdi somut gerekçeleri daha önce anlattığım gibi tekrar anlatacağım size. Tutukluluk halim aşağıda arz ettiğim somut gerekçelerle kanuna ve hukuka aykırıdır. Ben bunu size anlatmakta zorluk çekiyorum. Niye zorlum çekiyorum? Çünkü 3 tane kuvvet komutanı bu işi yapacak olan tankı yürütecek olan ben 12 Eylül darbesini gördüğüm için bunu arz ediyorum. Sizlerde gördünüz efendim gidip bilmem kimi tutuklayacak olan adamlar o komutanlar ifadelerini verdikten sonra dışarıdalar. Ben ve Mustafa koç burada sözde darbe teşebbüsü sebebiyle tutuluyoruz. Ben 20 ay ben onun adına konuşmuyorum Mustafa Koç’un adına ama netice itibariyle binbaşı rütbesinde karargâha yeni gelmiş bir adam ile yarbay rütbesiyle karargâha yeni gelmiş 6. derecede bulunan üstünde tuğgenerali, korgenerali 6. derece de bulanan ben ve Mustafa Koç bu darbenin, darbe teşebbüsünün ana unsurları gibi göstermek isteniyoruz. Bu tamamen hatalıdır, yanlıştır, günahtır. Ay Işığı, Eldiven, Sar Kız, Yakamoz adlı darbe senaryoları ile ilgili bilgi ve belge bulunmadığını Genelkurmay Başkanlığı açıklamıştır resmi yazısında. MİT mahkemenizce sorulan soruya verdiği cevapta yine bu tür planların kendisinde bulunmadığını açıklamıştır, eski Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Hilmi Özkök tanık olarak verdiği ifadede özetle bahse konu 2 planın kendisine imzasız, isimsiz bir ihbar mektubu ile ve slâyt sunumu şeklinde geldiğini söylemiştir ve daha sonra şuyu vukuundan beter olmasın diye bunları imha ettiğini beyan etmiştir, adamın beyanı yani Hilmi Özkök’ün beyanı açık ve net bir şekilde tutanaklarda vardır. Eski kuvvet komutanlarının biraz önce arz etmiştim Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek’in ifadelerini bu konuda verdiklerini hepimiz biliyoruz yani başka acaba başka bir konuda mı ifade verdiler diye düşünüyorum, değil, bu konuda ifadeleri alındı ve mahkemeye dahi sevk edilmeden serbest bırakıldılar. Sayın Başkan şunu hemen arz edeyim. Cumhuriyet çalışma grubu diye adlandırılan rapor. Yakamoz, Eldiven vs. gibi darbe senaryoları ile ilgili slâytların hiç birisinin üzerinde benim adım, soyadım, altında imzam, üstünde dairemin

52

Page 53: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:53

ismi yoktur. Şunu geçen hafta size arz etmiştim, tabi anlatmakta zorluk çekiyorum mutlaka bu benim hatamdır ben size anlatamıyorum. Teröristlikle ben suçlanıyorum ama geçen hafta burda size okudum bir daha artık onları söylemekten ar ediyorum. Söylemeyeceğimde hiçte önemli değil ne olursa olsun netice itibariyle. Bütün internet sitelerinde, bütün terörist sitelerinde bana sövüyorlar, bu sizin dikkatinizi çekmiyor mu? Yani ben, beni siz teröristlikle yargılıyorsunuz. 20 aydır içerde tutuyorsunuz, herkes gibi ben, benim de ailem var, çoluğum çocuğum var, hiç onlarla ilgili ağlamıyorum, önemli değil ne olursa olsun. Ben bu bedeli ödemek için askeriyeye girdim. Netice itibariyle size ben bunları söylüyorum. Acaba bilmiyorum yani hiç mutlaka etkiliyordur yani düşünüyorsunuzdur bu adamlar bana niye sövüyorlar? Hem Hizbullah, hem PKK, hem DHKPC bana sövüyor, anama, avradıma ve soyuma, sopuma sövüyor ve intikam alacağın söylüyor. Bunun için, bunun sizler için hiçbir değeri yok mu? Ben teröristlikle burda yargılanıyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Mustafa Balbay söz istedi verildi: “Sayın Başkan, Sayın üyeler ben son birkaç taleplerim bulunduğu celsede olduğu gibi sadece bu hafta meydana gelen olaylar çerçevesinde 10 dakika kadar konuşmak istiyorum. 1.’si birkaç gündür sizlerde okuyorsunuzdur, izliyorsunuzdur. Taraf gazetesinde yayınlanan Balyoz harekâtı 2002, 2003 yılında ki iddialarla ilgili olarak gazeteci meslektaşımız elindeki 5000 sayfalık gizli belgeyi, dokümanı savcılığa verdi ve bir tartışma konusu başladı. Tabi olayın tartışılan boyutlarını bir yana koyuyorum, bu davada benim konumumla doğrudan ilgili yanını vurgulamak gerekirse bir düşününüz 5000 sayfa bu kadar gizli belge bir gazeteci de bunlar bulunabilir im? Kuşkusuz bulunabilir. Zaten haberini yapmış. Hiç kimse niçin bulunuyor diye sormuyor, doğru mu? Değil mi? Niçin kullanılmış? Nerede kullanılmış? Ya da tarafları ne diyor? Şu anda tartışılan o. Benim konumumda işte o dönemde meydana gelen olaylarla ilgili haberler yapmak, güncel gelişmelerin doğrusunu isterseniz yani bu kadar benim savunmama yardımcı olacağını başta ön görmemiştim ancak son dönemde meydana gelen tartışmalara bakınca benim savunmam sırasında altını çizdiğim o dönemin gerçekten sizlere gerilimli yıllar diye anlatmaya çalıştığım olayın daha doğrusu gelişmelerin ne bağlamda olduğunu ya da kimlerin ne tür tartışmalar yaptığını en azından ortaya koyması bakımından çok ilginç olduğunu düşünüyorum. 1.’si bu. 2.’si Anayasa Mahkemesi bir karar verdi dün burda kesinlikle ben şu mahkeme, bu mahkeme, Askeri mahkeme yada Sivil Mahkeme ayrımında değilim sadece şu durumu paylaşmak istiyorum bu konu öylesine çetrefilli ve şuan da öylesine tartışmalı bir konu ki hangi mahkemenin bu davalara bakacağına bile şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti kesin bir karar verememiş durumda ki bu kararı biraz önce Sayın Atilla Uğur söyledi. Yani askerler doğrudan bu konunu muhatabı olan kişiler nasıl yargılanmalı diye tartışılıyor ama o dönemin gazeteciliğini yapan kişi olarak ben 11 aydır tutukluyum. Daha ilk günden söyledim, gazetecilik bağlamında aktardıklarım dışında hiçbir soruda yöneltilmedi bana Anayasa mahkemesi kararının geçen Cuma burada avukatımın da vurguladığı gibi şu anda Beşiktaş adliyesinde 3 eski kuvvet komutanının verdiği ifadenin nasıl sonuçlanacağını da bir anlamda göstermiş oldu. Ben tekrar ediyorum. Hiçbir yargı kurumundan ya da yargı tercihinde bulunmak zaten tercihinde bulunmak bizim konumuz değil aman şurda yargılansam iyidir, burada yargılansam kötüdür duygusunda da değilim ama sadece bu Anayasa mahkemesinin dün 11.00 verdiği karar bile bu konu ne kadar tartışılmalı olduğunun ve birebir aktörlerinin ana yargılanması yada bu konuda hedef olan kişilerin nasıl yargılanacağının tartışıldığı bir dönemde, o dönemin gazeteciliğini yapan Mustafa Balbay’ın konumunun bir kez daha değerlendirmenizi diliyorum. 3. vurgulamak istediğim Sayın Başkan sayın Üyeler bilgisayar verilerinin ne ölçüde delil değeri taşıdığını ilk sorgusu yapılan kişi olarak ben anlatmaya çalıştım. 1. sorguyu vermek hem avantaj davanın başlangıcı diri bir dinleme ortamı ama hem de dezavantaj sürecinde benzer durumları göremiyorsunuz ama benden sonra Sayın Adil Serdar Saçan, Sayın Birol Başaran sizlere somut olarak gösterdiler, bu verilerin ne kadar değişken olabileceği, ne kadar güvenilmez olabileceğini. Bizler avukatların Feridun Yenisey’diler, Profesör

53

Page 54: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:54

Yenisey, Profesör Nuhoğlu’ndan Türkiye’de bu konudan her halde sizlerde taktir edersiniz en yetkin kişilerden raporlar alıp bilgisayar verilerinin nasıl kullanılacağını, nasıl delil olabileceğini o belgeyle birlikte size aktardılar ve bu benden sonraki duruşmalarda da hem Birol Başaran’ın sorgusu sırasında, Hem Adil Serdar Saçan’ın sorgusu sırasında bizzat Avukat Hüseyin Ersöz tatbikatını yaptı, gösterdi. Bu delillerin ne kadar değişken olabileceğini, benimle ilgili delil değeri taşıdığı düşünülen belge ve dokümanların yüzde yüzü Sayın Başkan, Sayın Üyeler bilgisayar ortamından elde edilmiş olanlar ve bunları tekrar etmek istemiyorum 3 şu anda defosu var, şu anda 134 sayılı madde, 134. maddeye göre 3 kaçınılmaz olan önlemi, delil değeri taşıması için gerekli önlemin alınmadığını daha önce defalarca altını çizdik ama benden sonraki sanıklar bunun ve avukatları gösterisinde yapmış oldular. 4. vurgulamak istediğim özellikle hem Adil Serdar Saçan’da hem Birol Başaran’da ve özellikle Gürbüz Çapan’da Cumhuriyet gazetesi söz konusu oldu. Ben sorgumun yaklaşık 4/1’ini sadece gazeteyi anlatmak için kullandım. Çünkü bunu tahmin ediyorum, iddianameye baktım, Cumhuriyet gazetesi bir terör örgütünün yayın organıymış gibi, adeta bir terör örgütü gazetesiymiş gibi sunulması gerçekten üzüntü veriyor. Bu konuda en ufak bir şüphemiz yok bizim ama böyle bir sorgu ortamı bile Cumhuriyet gazetesinin bir yazarı olarak Ankara temsilcisi olarak ayrıca hüzün verici. Bu gazete teröre hedef olmuş bir gazete. Bugün 22 Ocak, 2 gün sonra 24 Ocak’ta Uğur Mumcu’yu katledilişinin 17. yılı, 17. yılı dolacak. Teröre hedef olmuş bir gazetenin bugün terörist olarak gösterilmesinin yine takdirlinize sunarken özellikle ben bu yanının Sayın Haşıloğlu’nun ayrıca anlayacağını düşünüyorum. Vakıflarla ilgisi nedeniyle de Cumhuriyet vakfının 1 senedini ilettim kendisine vakıflar sürekli vakıflar genel müdürlüğünün denetiminde olan, 1 kuruş kaçırması mümkün olmayan kurumlardır, kar amacı gütmezler Sayın Özese’de sorguda hem Çapan’a sordukların da ortaya çıktı yani para sizlerde doğal olarak anlamakta güçlük çektiniz. Yani kaç para kazandın? Para koyduğuna göre karşılığında ne aldın? Doğal sorular bunlar ama ben sorgumda anlatmaya çalıştım Cumhuriyet gazetesinin vakıf yapısı hiçbir kar amacı gütmeyen bu gazeteyi ayakta tutmayı amaçlayan organizma, bu Yunus Nadi’den, Nadir Nadi’ye, Nadir Nadi’den, Berin Nadi’ye, Berin Nadi’den de bizlere Cumhuriyet gazetesinin çalışanlarına ve yöneticilerine bir anlamda vakfedilmiş bir, bir anlamda değil vakfedilmiş bir yayın organı, bu konuda da ben bir soru işaretlerinin büyük ölçüde gittiği umudundayım, bunu paylaşmak istedim ve Cumhuriyet gazetesi öyle bir kurum ki Sayın Başkan, Sayın Üyeler ben sadece yılda en az 1 adet Cumhuriyet gazetesi ile ilgili kitap çıkar, Cumhuriyetin içinde ki dedikodular, Cumhuriyetin sahipliği, Cumhuriyetin yayın organı olarak amaçları örneğin sın çıkanlardan biri bir gazetenin tarihi cumhuriyet ve bu yapı kredi yayınlarından çıkan bir şey Cumhuriyetin içinde ki olaylar, geçmişinde yaşananlar, Cumhuriyet eleştirmesi en sevilen gazetedir Türkiye’de. Hem taraftarları, hem karşı çıkanları tarafından bu anlamda gazetenin size anlattığım yapısı içinde bizim tamamen bilgimiz dışında sizin sorgularınız bağlamında gazeteyi hedef olarak seçmiş olan, gazeteyi acaba söz sahibi olabilir miyiz diye düşünen insanlar olabilir. Bugün daha yine İstanbul 10. Ağır Ceza mahkemesinin yargıladığı Korkmaz Yiğit bir gazetenin sahibi olmuştu bir dönem. Ama sonra satılamadı, oldu ama herkes mutlaka Türkiye’de bir medya sahibi olma peşinde. Bunun da nedenlerini sorgum sırasında enine boyuna aktarmıştım, ama Cumhuriyet gerçekten ben bizim en büyük gücümüzün borç batağında olmamız yerinde göre, yerine göre maddi sıkıntılar çekmemiz olduğunu düşünüyorum çünkü biz paranın esiri olmamış bir gazeteyiz ve zaten kimi teklifleri biz kabul etseydik bambaşka yerlerde olurdu Cumhuriyet gazetesi. Bunları reddettiğimiz için biz ancak kendi yağıyla kavrulan bir yayın organı olarak devam ediyor ve en son Aralık ayının ortasına vakıflar genel müdürlüğünden 4 kişinin gazeteyi denetlediğini tekrar sizler paylamak istiyorum. 5. olarak vurgulamak istediğim durum. Kent otel toplantıları ile ilgili Sayın Özese sormuştu özellikle bu toplantılar var mıdır? Nedir? Ne çerçevededir? Aktarmaya çalıştım ben Yargıtay kararını tabiî ki sizlere gelecektir ama ben bir tane getirttim eğer hani sizler Ali Suat Ertosun, Kadir Özbek hakimler, savcılar yüksek kurulu üyesi onlar bu toplantılara katılan insanlardı. Ali Suat Ertosun

54

Page 55: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:55

katılan insandı. Yine Danıştay üyesi Cem Erbük katılan insandı onlarla ilgili bu konuda bir suçlama olmuş ve Yargıtay 1. Başkanlar kurulunun kararında bu konuda soyut iddialar dışında soruşturma yapılmasın gerektirir şekilde nitelikte belge ve kanıt olmadığından soruşturmanın yapılmasına yer olmadığı kararı verilmiş. Tabi ki sizlere gelecek ama ben yinede 1 tane heyetinize bir örneğini ayrıca faksla ayrıca aldırmıştım, iletmek istiyorum. Bu toplantılar örneğin 2 gün önce dünkü gazete, televizyonlarda vardı. Encüment Danış toplantısı yapılmış, onun bir benzeri Ankara örneği bu toplantılar onun dışında biraz önce söylediğim gibi Kadir Özdek ve Ali Suat Ertosun’un da katıldığı toplantılardı bunlar 4, 5 tane Danıştay üyesinin katıldığı toplantılardı. Hiç acaba tahayyül eder misiniz? Yani o düzeyde yargı mensuplarının terör örgütünün toplantısını denilebilecek bir yere katımlaş olmasını ki zaten Yargıtay’da bunu ayrıca kendince değerlendirmiş. Son olarak açıkça paylaşmak gerekirse yani biraz magazin mi olur diye de düşündüm ama sonunda paylaşmaya karar verdim, dünkü yine son birkaç günün haberlerinden Milliyet gazetesinin haberi, Tatlıses ve Alişan’a hapis, Manken Tuğba Özay beraat. Şimdi Sayın Başkan, Sayın Üyeler bu taze bir haber olduğu için sizlerle paylaşmak istedim. Burada manken Tuğba Özay çete üyesi olmaktan yardım etmekten tutuklandı. İbrahim Tatlıses ve Alişan’da tutuklanmadan yargılandı. İbrahim Tatlıses ve Alişan hüküm giydi. 1 yıl 3 ay, 10 ay hüküm giydi ve ceza ertelendi, cezaevine hiç girmediler zaten, cezada ertelendi, Tuğba Özay 6 ay cezaevinde yattı ve beraat etti. Beraat etti Sayın Başkan, Sayın Üyeler yani bu bağlamda ben sadece bu haberi okuduğumda ağzımdan yani mırıldandım durumu paylaşmak istiyorum sizinle, biz bu davanın mankeni miyiz? Çok somut dünkü haber yani milattan önce yâda günler, aylar önce olmuş bir haberi paylaşmak istemiyorum. Bu davada bizlerle ilgili bütün bilgeleri, belgeleri topladınız, 11 aydır da ben tutukluyum yani bugün en büyük arzum, kızım diplomasını aldı, Allah söyletti karnesini aldı, ben imzalamak isterdim, bizler aile yaşamı olan yaşamı herkesin gözü önünde olan insanlarız. Başta söyledim hangi mahkeme olursa olsun bunun en somut örneği Sayın Haşıloğlu beni serbest bıraktı, yurtdışına çıkma yasağı koydu, uydum, tekrar çağırdınız, geldim. Bu bağlamda ben aktardım kısaca paylaştım örnekleri de tekrar anımsatarak tutuksuz yargılanma talebimi yeniliyorum, saygılar sunuyorum.”

Sanık Fahri Kepek söz istedi verildi: “Sayın Başkanım, Değerli Üyeler ben 12 aydan uzun süredir tutukluyum. Hakkımda kesin, inandırıcı ve somut hiçbir delil yoktur. Tek delil Fatma Cengiz’in bana söylediği bir cümleyi İbrahim Şahin’e telefonda aktarmamdır. Eşimden ayrıldım, 3 tane kızım yetim ve öksüz kaldılar, tutuklu olarak bulunduğumdan çalışamadığımdan tutuklu olarak, tutukluyum çalışamadığımdan hiçbir maddi katkım olmamaktadır. Çocuklarıma ayrıldığım eşimin çilesi, bin bir zorluk ve her gün şikâyet ederek bakmaktadır, sabit ikametgah adresim, hakkımda bütün deliller toplanmıştır. Bir hakkın tahliyemi vicdanınıza havale ediyorum. Saygılarımla.”

Sanık Ali Özoğlu söz istedi verildi: “Sayın Başkanım bizler terörist olduğumuz suçlamasıyla hapishane de ben 20. ayıma girmek üzereyim. Ne zaman çıkacağımı ve ne zaman çıkacağımı da bir Allah biliyor, bide bu operasyonu yaparlar biliyor. Duruşmaların başladığı günden beri burada bulunan arkadaşlarımı asla hiç bir şeklide ne söyledikleriyle, ne yaptıklarıyla hedef almadım, onlar için kötü ve art niyetlide düşünmedim. Şimdi söyleyeceklerimi de lütfen hedef olarak düşünmesinler, kendilerini hedef aldığımı düşünmesinler. Terörist olarak suçlandığımız yetmemiş gibi burda cuntacılıkla, contacılıkla suçlandık. Ben Mustafa Kemal’in askeriyim, bizden kesinlikle ne cuntacı olur, ne contacı ama sol artıklarının nasıl Pentagon’cu olduklarını burada gördük. Bu türlü söylemleri şakasını yapanları bile şahsim adına şiddetle kınıyorum. Dava sürecinde bir takım sanıklarda TSK’yi hedef alan söylem gelişmeye başladı. Sanıyorum bunu heyetinizde gözlemliyordur efendim. Bazı paşalara laf ederseniz, silahlı kuvvetler hakkında laf ederseniz darbecilikten kurtulur buradan çıkar gidersiniz gibi böyle bir kanı oluştu ve bunu hayretle izliyorum yani şu paşa böyle mi? JİTEM’ciler böyle mi? Tuhaf bir şekilde üstüne vazife olanda olmayanda bu konuda hakikaten konuşmaya başladı. Bu da enteresan bir

55

Page 56: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:56

görüntü yaratıyor. Birkaç gün önce bir arkadaşımdan mektup almıştım, arkadaşım mektubunda bana şöyle bir soru sormuştu; silahını aldığınız kişi, emanet aldığınız kişi eğer delirirse bu emaneti geri iade etmeli miyiz? Ben bu satırları okurken polis memuru sanık Kenan Temur’un Bakırköy Akıl Hastanesine yatırıldığını duydum, o an yaşadığım acıyı tarif edemem size. Şimdi Kenan Temur’a özgürlüğünü geri iade etseniz de o onun farkına varmayacak. Arkadaşımın sorduğu soru ve bu aynı anda duyduğum haber herhalde kaderin acı bir cilvesi. O arkadaşımıza sağlık diliyorum. Ama ona bu vebali taşıyanlarda beterini yaşasınlar. Kenan Temur burada gözlerimizin önünde ve ellerimizin arasından hakikaten kayıp gitti yani geçmişimiz yok ama burada insanlar hakikaten düşünce yapıları, ne iş yaptıkları hiçbir önem arz etmiyor ve burda hepimiz birbirimize bir baba şefkatiyle, bir kardeş şefkatiyle sarılıyoruz. Hepimizde birbirimizin derdiyle, tasasıyla yakından ilgileniyoruz. O arkadaşımızda bizim burada tanıdığımız ve sevdiğimiz bir insandı. Nihayetinde bir insandı, şimdi artık o özgürlüğüne kavuştuğunda artık ona neyi iade etmiş olacağız bilemiyorum ama onun ruhunu ve duygularını kör bir kuyuya attık, üzerini de taşla ördük. Artık Kenan Temur eski Kenan Temur olmayacak. Burada aynı durumda yada aynı durumu yaşayabilecek olan kimler olabilir bilemiyoruz, yaşadığımız durum akıl durgunluğu bir tarifini yapamıyoruz aynı körün fili tarif ettiği gibi böle bir ortamdayız. Onun içinde zaman zaman heyecanlanıyoruz, zaman zaman hiddetleniyoruz ama haksız yere hakikaten birini 20 ay yatırında hiddetleniyor mu? Yoksa cinayet mi işliyor görürüz. Bu millete hakikaten zeval, zulüm lütfen bunu son buldurun artık. Sayın Başkanım ben bilgisayarımı istedim ama sizden defalarca talepte bulundum, bilgisayarımı alamadım. Fakat bilgisayarımda bulunan fotoğraflar emniyetin içindeki bir grup Fettullahçı çete tarafından CIA’nın psikolojik harp unsuru olan yayın organlarına bunlar çok rahat servis edilebiliyor. Bunlar benim özel fotoğraflarım. Ama o fotoğrafların tek bir özelliği var, arkadaşlarımın subay olması, üniformalı olması. Bundan rahatsızlık duyabilecek olan bir Türk olabileceği düşünmüyorum yâda hakikaten haber amaçlı bunların yayınlandığı düşünmek ileri derecede saflık olur. Günlerce, aylarca tutuklandığım günden beri o fotoğrafları evirip, çevirip yayınlıyorlar. Bu benim özel fotoğrafım, sizde bulunan bilgisayarımdan oraya nasıl gider anlayamıyorum ve şu sorunun cevabını bulamıyorum. CIA’nin kontrol ettiği Fettullahçı çete mi aha güçlü? Yoksa Türk adaleti mi? Bu sorunun cevabını ben bir türlü bulamıyorum, Yani ben o fotoğraflarımı alabilmek için ki onların benim için ne ifade ettiğini daha önce izah etmiştim ben yurt dışında ki ajanslarla çalışan bir fotoğrafçıyım. Benim fotoğraflarıma talep var, lütfen onları bana verin dedim alamadım yani ben bunları acaba taraf gazetesine veya STV’ ye mi ricada bulunsaydım alırdım, bunu düşünüyorum ona da cevap bulamıyorum. Yani o insanlarla zaten aynı havayı soluduğum için lanet ediyorum. Bir söz vardır, düşmanın askerini yakalamak istiyorsan önce onun atını vur, Türkiye’yi işgal etmek heveslileri ve Türk milletini tutsak etmek isteyenler TSK’ye en yoğun şekilde, en şiddetli şekilde silah kullanmadan saldırıyorlar. Şu söyleyeceğim her yer ve herkes için geçerlidir. TSK’yi yaralayıcı ve küçük düşürücü davranış, söz ve harekette bulunanlar düşmanın ortağıdır. Saygılar sunuyorum.”

Sanık Gürbüz Çapan söz istedi verildi: “Efendim iyi akşamlar saygılar sunuyorum ben önce sorgum sırasında, Sayın Sami Haşıloğlu’nun soruları vardı bu Ali Tarakçı’yı sormuşlar onu yani lafın yarısı vardı yarısı yoktu bilememiştim kim olduğunu. MC Güner diye bir sorunuz vardı bu Mehmet Cihan Güner’miş bizim yerel gazetenin 2 yerel gazete çıkıyor, çıkaran çocuklar bu arkadaşlar benim sekreter galiba birine şey çekmiş bu Ferit İlsever’in gönderdiği mesajı çekmiş, birde Mustafa Kemal Keskin kaymakam diye bir soru kim bu diye bizim Büyükçekmece’nin kaymakamının kartıymış bu galiba bizim orada bulmuşlar. Niye soruldu bilmiyorum ama eski Büyükçekmece kaymakamının şeyi, birde Cabbar Kadıoğlu var sorulan yani soyadı değiştirilmiş yani yanlış yazılmış galiba buda eşimin dayısının oğludur, yakınımdır yani bu sorulara cevap verdikten sonra şey yapacağım. Şimdi bir arkadaşın benim lafımdan alındığını gördüm ben, ben kendim ile ilgili söylüyorum. Ben cuntaya conta dahi olmam ben. Hiçbir cuntaya eyvallah edeceğim de yoktur yani buradan tahliye olmak için falan söylemiyorum bunları. Hayıtım

56

Page 57: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:57

boyunca söyledim bunu. 20 yaşından beri asker darbesi altında kaldık biz. Yetti gayri yani herkes vatanı eşit miktarda seviyor, vatanın parselini askere, Allah’ın parselini de imamlara bırakmış değiller yani Allah’a inanıyorum diyorum ama birisi diyor ki Allah’a inanamaz bu diyor, öbürü diyor vatanı sevemez. Kim oluyorsun ya ne yapmaya çalışıyorsunuz? Nereye gideceğiz bilmiyorum yani. Ben Pentagon’a bir heyet halinde götürdüler gezdik sadece bir animasyon gösterisine katıldım. Bazıları göbeğinden bağlıyor oraya. Ya bazıları göbeğinden bağlıyor ben cunta heveslisi değilim ben ben şeriat heveslisi de değilim. Normal batı medeniyetinde ki yurttaşlar gibi yaşamak istiyorum. Seçime gitmek istiyorum. Siirt’te ki yurttaş başbakan seçebiliyor, İstanbul üniversitesi rektör seçemiyor kendine, dekan seçemiyor, bir adaletsizlik yok mu burada? YÖK’e aşağıdayken karşıyız, yukarı çıkınca YÖK bize uygun geliyor. Sıkıyönetim mahkemelerine karşıydık, şimdi sıkıyönetim mahkemesi savunur hale geldik. Yani nedir derdimiz bilmiyorum ben adil bir hayat yaşamak istiyorum, eşit koşullar ve eşit yurttaş olmak istiyorum. Seçime girmek istiyorum, seçimde eğer yurttaşlar görev verirse bir adım öne çıkmak istiyorum. Eşitler arasında birinci olmayı savunuyorum. Geçmişte devrimciyim, onunla gurur duyuyorum, devrimci yol hareketi içinde büyüdüm, terbiyemi oradan aldım, insan sevgisini oradan aldım, önüme gelen herkese hiçbir kimseye terbiyesizlik yapmış değilim ben, hiçbir kimse mahkemeye gidip bana haksızlık yaptı, bana zor kullandı, cebir kullandı demiş değildir bu güne kadar. Dışardan bakan diyor böyle yapmış olabilir diyor bir tek müşteki çıkmamıştır. 55 yaşındayım, benim okuduğum okullarda hiç kimsenin okuma hakkını elinden almadık biz, benim okuduğum okulda türbanlı, türbansız herkes okudu. Diyarbakır Tıp Fakültesinde hâkim güç bizdik, hiçbir kimsenin okuma hakkını elinden almadık biz, ben hale ondan dolayı da gurur duyuyorum kendimden, arkadaşlarımdan. Hayatımın hiçbir dönemini saklamadım, o gün onları savunuyordum, bugün bunu savunuyorum. Ha bunun bedeli de neyse ödemeye hazırım ben ama ben 1452’den beri askeriyeyle, imamların arasında ki kavgada olmak istemiyorum. Ne Candarlı partisindenim ne Zağanos paşa partisinden beni ırgalamıyor bu. Bu bu kavgayı doğruda bulmuyorum ayrıca. Herkes yerini bilecek, herkes görevini bilecek kime ne görev veriliyorsa ben doktorluğumu yapacağım, öbürü askerliğini yapacak, öbürü imamlığını yapacak, bir rol kayması olunca böyle oluyor. Hastanede ki imamı alıp Samsun Tıp Fakültesi hastane müdürü yaparsanız herkes isyan eder buna. Yani orası imam yeri mi? Ya da darbe yaptım paşanın birini getirip İstanbul’a belediye başkanı yapıyorsun adamın ilk işi ağaçları kesmek, çınarları kesmek oluyor. Böyle bir şey olur mu? Ya bunlara yetki gayri demeyecek miyiz? Bu, burda geldim 14 ay, 15 ay, 15 ay, 16 aydır tutukluyum, niye olduğunu da bilmiyorum. Biri çaktı bizi buraya. Ama siz çıkarın istiyorum beni, benim için mahkeme heyetisiniz, hepiniz hürmetkâr insanlarsınız. Görevinizi yapacağınıza inanıyorum ben. Güvendim, güvenmedim nereden bulacağım iyisini? Hepiniz de iyisiniz, yani hepiniz de kötüsünüz. Hepimiz bize benzeriz biz. Okumuşsunuz, seçilmişsiniz hâkim bunca yıllık adalet dağıtıyorsunuz. E bizi de esirgeme sizi de düşünmekteyim. Yoksa kimseye eyvallah diyecek boyun bükecek bilmem ne yapacak halde değilim. Ahir ömrüme geldim. Bildiklerimi savunmayacak mıyım? Ha bu kavga beni ırgalamıyor. Bu bu kadar basit. Kimseyle dövüşmek istemedim, gördünüz sorguyu belgeler yeni mütalaa olduğunu sanıyorum. Kavga etmeden geçmeye aradan geçmeye çalışıyorum bazılarıyla. Ha kavga etmeyi bilirim ben ama kavga edeni çözemediğimi de biliyorum. Başladım başlarken dedim ki ben karakolda bırakmadım solculuğu. Ben kemdim bıraktım, kendim bıraktım şeyde bırakmadım, karakola sopa yiyerek copun altında bırakmadım solculuğu. Biraz kıymet olsun bu hepinizde. Herkese söylüyorum bunu. Herkes görevini yapacak, herkes görevini yapmalıdır. Yapmazlarsa benim gelinimin birinin adı adalettir. Adalet isim olur mu? Subaydır köyde paşa var işte bir telefon konuşmasında paşa var bizim paşa abi var, paşa abiyle konuşuyorum e yani paşa, eskiden paşa dediğin paşa gibi olurdu. Şimdi paşa diş fırçası fabrikası kuruyor, domates salçası fabrikası kuruyorlar onun başında duruyorlar hepsi bankacı olmuş maşallah söyledim beni ırgalamıyor da. Ama ben ihtar olursam paşaların bankacılık yapamayacağını göstereceğim size. Ama şansım kalmadı,

57

Page 58: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:58

paketlendik bitti işimiz. Yetti gayri, ya bu herkes bilsin ki kendi hakkımı yani ölmek pahasına savunurum, savunacağımda. Bu kadar yettiğini söylüyorum lütfen tahliyemi talep ediyorum. Saygılar sunuyorum.”

Sanık Hüdayi Ünlüer söz istedi verildi: “ Sayın Başkanım, Sayın Heyet bundan 13 ay önce gece yarısı evime yapılan bir polis baskınıyla arama izni gösterildi, sebebi ne diye sorduğumda işte Ergenekon terör örgütünden arama kararımız var dedi o ne dedim samimiyetimle o ana kadar yani birkaç sefer televizyonda ki haberlerin haricinde hiçbir haberim yok, hiçbir bilgim yok e buyurun arayın dedim. 6, 7 saatlik bir aramadan sonra işte geçtiğimiz süreçleri belli daha önce anlatmıştım, cezaevine getirilip kondum ve 13 aydır ben burada, ben niye buradayım? Yani ben ne yaptım? Ben bu terör örgütüne ne zaman ve ne şekilde üye oldum diye kendime soruyorum ve böyle bir şey yok, ben terör örgütü üyesi değilim, Sayın Başkanım zamanın birinde bir derviş bir şehre gidiyor. Buranın halkı yabancılarına hiç güvenmezmiş. Seni hiç birimiz tanımıyoruz burada istemiyoruz defol diyorlar, derviş sükûnetli bir yanıt veriyor, ben kendimi tanıyorum ya önemli olan o, inan olsun şayet öbür türlü olsaydı yani siz beni bilseydiniz ama ben kendimi bilmeseydim çok daha fena olurdu. Sayın Başkanım inanın ben kendimi biliyorum. Ben terör örgütü üyesi değilim. Ben bir iş adamıyım. Hiçbir suça bulaşmadım yani tutuklandığım ana kadarda Ergenekon terör örgütü diye bir şey bilmiyorum. Ama ben bunu size nasıl anlatacağım? Hukuki olarak kendimi size nasıl ifade edeceğim bunu bilmiyorum. Mutlaka ki siz taleplerimizi değerlendirirken bizim hukuki durumlarımıza, delillerimize, örgütsel bağlantılarımıza bakarak bir karar veriyorsunuz. Ben 13 aydır tutukluyum, 3. iddianamenin 47 numaralı sanığıyım, iddianamede ki örgütsel irtibatlarımda Erol Mütercimler’le 4 sefer, İbrahim Şahin’le 23 sefer, Mehmet Koral ile 47 sefer ve Siyamı Yalçın’la 4 sefer telefon irtibatım konmuş yani ben bunun bütün samimiyetimle söylüyorum yanlışlıkla bir hata sonucu konmuş olabileceğini düşünmek istiyorum. Sayın Başkanım ben Erol Mütercimler’i hiç tanımıyorum. Mahkemeler başladığında tutuksuz sanık bölümüne getirilip de Erol Mütercimler diye kendini tanıştırdığında dönüp bir baktım ve ilk kez burada gördüm ve hala tek kelime konuşmuş değilim. Avukatıma dedim ki Erol beyi gördünüz bir sorun bakalım beni tanıyor mu? Veya benimle her hangi bir görüşmesi var mı? Oda en az benim kadar şaşırdı. İbrahim Şahin’i ben tutuklanmadan 2, 2,5 ay önce Mehmet Koral’la birlikte restorantıma daha öncede ifade etmiştim, bir iftar yemeğine geldiğinde 10 dakika masalarına oturarak tanıdım ve sadece 2 tane telefon görüşmem var. Bu 2 telefon görüşmesi de telefon tapeleriyle iddianamemde mevcuttur. Siyamı Yalçın diye birini koymuşlar bununla ben 4, 5 sene Erzurum’da bir et ihalesiyle ilgili 1 veya 2 sefer görüştüm ondan sonra da görmedim. Belki salona gelse tanımam bile yani 4, 5 sene önce görüşmüşüz oda iş olmamış dönmüş gelmişiz. Ticari bir konuşmadır eğer varsa bile telefon tapesi yok zaten buda 4, 5 sene önceye aittir. Mehmet Koral ile yani 47 sefer koymuşlar, Mehmet Koral’ı ben tutuklanmadan 6 veya 7 ay önce tanıdım. Belki 15, 20 konuşmam vardır. Oda yüzde yüzü ticari konuşmalardır. İddianamenin hukuki durumların, hukuki durumlarında yarım sayfa bir bana ayrılmış bölüm var. Bu yarım sayfanın Sayın Başkanım yarısı benimle hiçbir ilgisi olmayan şeyler, yani bir türlü örgütü bağlamak için konmuş olan şeyler. Sadece içinde hiçbir suç unsuru olmayan İbrahim Şahin’in o geldiği yemekte benden askeriyeye verilmek üzere istediği bir adresi mesaj çektiğim için 13 aydır terör örgütü üyesi suçlamasıyla burda tutukluyum. Yani ev ve iş yeri aramalarımda her hangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Sabit ikametgah adresi, iş yeri sahibi ve işletme sahibiyim, kaçma ve delilleri karartma şüphem yoktur. Saygılarımla tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Mehmet Koral söz istedi verildi: “Sayın Başkan Değerli Heyet benimde aynen Hüdayi bey gibi anlattığı şekilde bende İbrahim Şahin’le yaklaşık 6, 7 ay önce tanışmıştım, tutuklanmadan iş münasebeti ile tesadüf kendisi üst düzey emniyet müdürü olduğundan dolayı yanında da resmi eskort korumalar olduğundan dolayı kendisiyle samimiyetlik kurduk, arkadaşlığımız gelişti, bir gün iftar yemeğine götürdüm, Hüdayi beyin izah ettiği gibi valla biz başka kimseyi tanımıyoruz, hiç kimse de bizi tanımıyor herkes burada birbirini tanıdı. Ben

58

Page 59: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:59

cezaevine girdikten sonra sağlığımın yüzde 70’ini kaybettim, şeker, tansiyon ve kolesterol hastası oldum, tedavimin dışarıda endekronolog tarafından yapılması gerektiği söylüyor hastaneye bugüne kadar kaç sefer gittiysem doktorlar 8, 9 sefer ilaçlarımı değiştirdiler. Ya yukarı çıkıyor, ya aşağı düşüyor. Bizim sabit ikametgâhı olan iş adamlarıyız. Delilleri karartma gibi en ufak bir tereddüt yok, her türlü nasıl arzu ederseniz adli kontrol tedbirleri alınmak suretiyle sağlığa kavuşmak için tahliyemi talep ediyorum, saygılarımla.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan söz istedi verildi: “Sayın Başkan Kıymetli hazirun hanımefendiler, beyefendiler. Öncelikle birazda Dünya’yla ilgili duygu ve düşüncelerimizi aktarmak babında Haiti’de ki deprem nedeniyle orada ki insanların, Haiti’de ki depremi yaşayan insanların acısını paylaştığımı yüreğimde hissettiğimi bu acıyı ve emperyalizmin avucuna düşen ulusları kendini yöneltmek erkini başkalarına terk edenlerin en küçük bir felaket karşısında nasıl yok olabileceklerinin önemli bir deneyimi olduğunu Türk halkının görmesi gerektiğini söylüyorum. Çünkü deprem bizimde bir gerçeğimiz ve sorunumuz. Bununla ilgili çare üretemezsek aynı sonu bizimde yaşayabileceğimiz konusunda bilim adamlarının uyarılarının dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Buradan sesimi duyurabileceğim herkese seslenmek gereği hissediyorum. Tekel işçileriyle yüreğimin yan yana olduğunu onların da bilmesini istiyorum. Eğer burada olmasam onların yanında yer alırdım, onlarla birlikte olurdum, onlara da sesimin buradan ulaşmasını diliyorum. Mahkeme salonunda çeşitli duygular, düşünceler, olgular dile getiriliyor. Savunmalarımız sırasında işte ben savunma tutanaklarımın tamamını aldım, yaklaşık 500 sayfa sorular sorulmuş bende yanıt vermişim ama Sayın iki üyemizin kuvvetli suç şüphesini ortadan kaldırabilecek şekilde kendimi anlatamamışım. Burda bir sorunum var. Bu sorunun giderilmesi noktasında ya bana soru sorsunlar ya da bana suçumu söylesinler, bana suçumun söylenmesini istiyorum, bana kuvvetli suç şüphesini ortada bırakan, benim hayat hikâyemde hangi suç unsuru varsa ve bu dosya da onun delili neredeyse ya da Sayın Hâkimin incelediği ajandalarımda yâda başka şeylerin içerisinde nerde varsa o suç onun bana söylenmesini bende ona yanıt vermek istediğimi bilmenizi istiyorum sizden çünkü bütün samimiyetimle burada hayat hikayemin tamamı, gazetelere verdiğim demeçlerde yer alan röportajlarda ki en çok hangi yemeği seversinden, 20 yıldır aynı takım elbiseyi giyer misin? Yamalı giydin miden Şamil Tayyar’ın üniversitede ki, üniversite yıllarımda ki bir anısından yola çıkarak söylediği yamalı giyer misinden? Yarın ne düşünüyorsun? Gelecekle ilgili nedir düşüncen? 15 yıl önce hangi kitabı yazmıştı da kadar her şeye cevap verdim. Şimdi Sayın 2 üyemizi tatmin etmek noktasında suçumun bana söylenmesini, suçumun delilinin bana gösterilmesini bende bunu açıklamak istediğimi tekrarlamak istiyorum. Suçumu bana söyleyin diye çağrıda bulundum bulunmaya devam ettim 16’sında, 16 Eylül’de verdiğim dilekçeme henüz yanıt alamadım, 17’sinde verdiğim dilekçeme hala yanıt alamadım, 25’inde verdiğim dilekçeye meyil müddet istendi, meyil müddet verildi hala yanıt alamadım. Bana suçumun delilleri ile birlikte açıklanması istiyorum. Anayasa7da ki Ceza Muhakemesi Kanununda ki unsurları ile birlikte bunların bana anlatılması istiyorum, savunmam geçti, bunun savunmadan sayılmaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca yeni gelen ek klasörlerden yola çıkarak hani baltaya sormuşlarda sapı benden demiş, Ne yapacaksınız? Ağaca sormuşlarda baltayla ilgili sapı benden demiş. Türk basını ile ilgili ne söyleyeyim? Buraya gelen çocukların yarısı her halde birlikte çalıştığımız arkadaşlardan oluşuyor. Bir yarısı da orda oturuyorlar, merhaba. 1998 yılında bir sabah benim adıma bir zarf geldi açtım, zarfın içinden benim daha önce çok sayıda haber yaptığım bir kişiyle ilgili belgeler çıktı. Kişinin adı Yeşil, kod adı Yeşil, Mahmut Yıldırım, bu belgeleri aldım bana geldiği tarih 19’u, 197u akşamüzeri ben bu belgeleri aldım, 20’sinde haber yaptım, 21. DGM Savcısı yani haber yayınlanır yayınlanmaz beni kendisi aradı Sayın Aykut Engin susurluk ‘la ilgili savcıydı. Beni aradı, belgelerini görmek istediğini, kendisine teslim etmemi istedi. Bende 21’inde götürdüm bunu teslim ettim ve Türk basını o gün manşetlere çıkarttı. O belgelerin hepsi manşet oldu, Milliyet’te bugün burada hepsi var, hepsinde de manşet oldu. Örneğin yeşil’le ilgili olarak burada Sayın Savcılarda bana

59

Page 60: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:60

sordular ya sen Ergenekon’u 2000, 1997 yılında duymuşsun niye bu konuda kitap yapmadın? Araştırma yapmadın? Soruşturma yapmadın? O başka bir şeydir diye yanıt verdim, e ben 1996’dan itibaren Yeşil’le ilgili onlarca yazı yazmışım, kitap yazmışım, Yeşil’le ilgili belgeler, bulgular çıkartmışım, Sayın Savcılar niye soruşturma yapmamış? Şimdi ne olmuş? Dosyada Yeşil’in pasaportu çıkmış. Benim arşiv bir CD’de hani meşhur anlattım ya CD var o CD’nin içinde her şey çıkıyor oda çıkmış, pasaport, diğer 6 tane kimlik oysa ben zaten bununla ilgili olarak MİT tarafından yargılandım, Milli İstihbarat kozmik bilgileri, kozmik bilgileri açıkladığım gerekçesi ile ve savunma sırasında MİT avukatı bu belge ancak MİT’in Milli İstihbarat Teşkilatının Yenimahalle de ki ünitesinin kozmik odasına girilerek hazırlanabilir diye savunma yaptığı bir konuda ben mahkeme tarafından beraat ettirildim. Ama bununla ilgili olarak bu dosya da bu belgeler var. Çok ilginç bir şey biraz önce Mehmet Ali beye sordum savcı beye arada kendileri Susurluk dosyasından her hangi bir şekilde bir talebin olmadığını mahkemenizin, kendilerinin bir talebi olmadığı söyledi, şimdi sizlere sormak istiyorum Susurluk dosyasını talep ettik mi? çünkü ben bu orijinal belgeleri hepsini dosyaya Aykut Cengiz Engin beye teslim ettim. Savcı olarak benden ifademi aldı, tutanak tuttu ve teslim aldı. Bu belgelerin bir örneği bende yok ama bunların sayfa sayfa dökümleri arşivde var, oysa bende yer alması gereken tek şey onların görüntüleridir. Bu nasıl oluyor dosyaya giriyor? Bu nasıl bir örgüttür? Bu CD’leri nasıl üretiyor? Bu bilgileri nerden alıyor? Nasıl alıyor? Buda hakikaten araştırılması gerekiyor. Ya adli emanette olması gerekir benim teslim ettiğim kozmik denilen o pasaport ve diğer belgelerin, ya da burada nasıl bulunduğunu ben anlamıyorum. Aklım almıyor. Örneğin bir başka şey daha; Sayın Savcım, Sayın Üyemiz benim kuvvetli suç şüphesi ile burada bulunmamı bulunmam konusunda görüş bildiren Sayın Hasan Hüseyin Özese bir soru sordu Adil Serdar Saçan’a keşke bana da sorsaydı o soruyu ama kendime sorulmuş gibi algıladım o soruyu bugün. Derin devlet var mıdır? Evet vardır. Devlet kuramayan her ülke o katiller ordusuna teslim olur. Derin devlet nerede? Yeşil’e kim öldürme emri verdiyse, derin devlet orada Sayın Yargıcım. Var mısınız araştırmaya? Etibank’tan Yeşil, Etibank’tan maaş alıyor. Yeşil kaybolduktan 1 sene sonrada maaş almaya devam ediyor. Eti bank çalışanı bunu ben çıkarttım. Elazığ’da Yeşil Eti bank çalışanı. Ama maaş almaya devam ediyor. Peki, bir insan kaybolduktan, kayboldu denildikten bir sene sonra maaş almaya nasıl devam eder? Onun maaşını kim çekmiştir? Ben bunları bugün yazmadım. Ben bunları 1998’den beri yazıyorum. Örneğin Sayın Haşıloğlu bugün Emcet abiye bir soru sordu. Ben size daha net o konuda bilgi vereyim, araştırma dosyasında olduğu için benim bilgim dâhilinde olduğu için Mercedes ve Beyrut operasyonları. Kitap MİT bir gizli servisi tarihi kitabın 412. sayfa, 6 Haziran 1996 Mercedes operasyonu yani Şam’da kod adı Mercedes operasyonu, Şam’da bombanın patlatılması operasyonu 6 Haziran 1996 2. operasyon Beyrut’ta özgür radyoda konuşacağı gün bombanın patlatılması ile ilgili operasyonun tarihi 27 Kasım 1996, Tuncay Güney bunları ne zaman söylüyor? 2000’de yakalandığında söylüyor. Peki, bunlar zaten biliniyor, biz bunları zaten yazdık. Bunlar bilinen şeyler, Peki biz bunları yeni duymuşuz aa arkadaşlarıma söylüyorum gazeteci arkadaşlara, yeni duydunuz ya aa Yeşil’in pasaportu ve diğer şeyleri çıkmış. Ya 98’de çıktı ya, haber yaptım ya, adam o günden beri kayıp ya, onu araştırmayacak mıyız? Bizim görevimiz o değil mi? Gazetecilik görevimiz o değil mi? nasıl çıkarmış efendim istihbarat örgütünde bulunması gereken MİT’de öyle söyledi yargılandım, yargıçlar öyle söylemedi ama yargıçlar dediler ki Tuncay Özkan doğrusunu yapmıştır dediler. Beni beraat ettirdiler. Şimdi o sapı benden olanlara söylüyorum. Biraz daha çalışsanıza. Google yok mu sizin elinizin altında, internete bağlansanıza, sorsanıza, bununla ilgili haber yazılmış mı? Çıkmış mı? Çıkmamış mı diye. Bu konuda 2 tane daha fazla kitap okusanıza. Hep beraber mi aklımız tutuldu? Hep beraber mi bir çılgınlığın içine doğru sürükleniyoruz ben bazen düşünüyorum. 90’ların tartışma konularını 2009’da yeniden sanki ilk defa karşımıza çıkıyormuş gibi tartışıyoruz ve yargılıyoruz hım sen o gün onu yazmış mıydın? Ciddi bulmadım yazmadım. Sen bu mücadeleyi nasıl verdin? Canımla verdim daha ne bir tek canım kalmıştı onu da burada

60

Page 61: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:61

alıyorsunuz. Onun dışında bir şey yok. Daha ne yapmam gerekiyordu ülke için? Hangi kavganın içinde yer almam gerekiyordu da vermedim mafyasıyla mı mücadele etmedim? Sordunuz bana dediniz ki bu Öztürk’ler yazısı size mi ait. Evet, bana ait, Allah aşkına burada o yazıyı yazan adamla burda ki sanıkların ne ilişkisi olabilir? Nasıl bir ilişki kurdunuz? Nasıl bir kuvvetli suç şüphesi? Ben müdahalenin hukuk üzerinde ki müdahalenin etkisiz kalması gerektiğine inanan bir insanım ama vicdanınızda, aklınızda bir müdahale varsa onu da siz etkisiz kılacaksınız. Bana soracaksınız, bende size anlatacağım. İşte burada bütün sorularınız ve hukuk bugün çok şey öğrendim Emcet abinin soruşturmasından. Yaza, yaza sayfalar dolusu not aldım. Geçmişte ki bilgilerim hep aklıma geldi, yaşadıklarım insan yaşadıkları ile çok şey öğreniyor. Burada hepsi 500 sayfa. Bunlar hepsi sorulardan oluşuyor, ben sadece 68 sayfa konuşmuşum, geri kalan sizin sorularınıza verdiğim yanıtlar. Ne eksik kaldı? Eksik bıraktığım şey ne? 17 tane kitap, 5000 sayfa makale, televizyon programları, beni yeni mi tanıyorsunuz? Yeni mi çıktım karşınıza? Muhalif kimliğim ya da neyi sevip, neyi sevmediğim neyin yanında yer aldığım konusunda yeni bilgi sahibi misiniz? Elendi, elendi, elendi, elendi her şey elendi. CHP’yi ele geçirecek, iddianamenin 4/3’i bununla dolu. Bir tek soru gelmedi. ADD’ yi şöyle yapacak. Ben anlattım bir tek soru gelmedi. Bir tek soru sormadınız, MHP’yi ele geçirecek bir tek soru gelmedi. Ben nasıl not tutuyorum biliyor musunuz? Muhalif görüşleri de dâhil ederek benimle ilgili eleştirileri de dahil ederek onları da böyle sayfa sayfa zımbalayarak gün gün böyle bir adamdan terörist olur mu? Sonra tuttuğunuz notları ne yapıyoruz? Hepsi kitap oluyor. Şimdi ne yapacağız, ben nasıl anlatacağım. 24 Ocak gelecek işte Nazlıcan’da 17 yaşında oda Ocak’ın başında doğmuştu, Uğur abinin ölüm yıldönümünde 17 yılında biz Mustafa’yla beraber Uğur Mumcu’yu öldürten, öldüren çetenin terör örgütünün üyesi olarak burada bulunacağız. Eyvahlar olsun. Eyvahlar olsun. Oturup kendimize mi ağlayalım? Ülkemize mi ağlayalım? Bize ne diyorsunuz hangisini tavsiye ediyorsunuz bize. Ne yapalım? Ankara’da yağmur yağıyordu, 24 ocak cenazesi kalkarken sabah kar vardı ilk ben gittim sizi temin ederim arada 10 metre falan var tam metresini 11.75 galiba çünkü çizimlerden bizim kitapta da vardır o çizimler. Güldal ablayla birbirimize baktık, sarıldık, ağlamaya başladık. Bana diyor ki Uğur’a ne yaptılar? Diyorum ki Uğur abiye bir şey yapmamışlar ki. Ne oldu? Uğur abi nerede diyorum, baksana diyor karların ütünde üstüne beyaz bir örtü örtmüşler, yakıyor ve ben görmedim size yeminle söylerim çünkü görmek istemedim, oysa sokağın tamamında vücudunun her bir zerresi apartmanların üstüne yapışmıştı. Ben mi onun katiliyim? Ben mi yaptım bunu? Benim bununla mı itam ediyorsunuz? Öldürün dan diye vurun öleyim. Abdi İpekçi, Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik olay yerinde bulunan 3. kişi inanın bir belgesel yaptık eksik bir tek noktası yoktur ve katillerin katillikleri zaman alıp götürmez, söz kime ait? Abdi İpekçi’nin kızına ait. Mehmet Ali Ağca ne yaparsa yapsın, o günahı alnında taşıyarak yaşayacak. Ne yaparsa yapsın, bugün ki medya anlayışı çürüme, yozlaşma, insanlığın ve insanın yok edilmesi, yok olması anlayışı, ne yaparsa yapsın, yarın güzel günler gelecek, iyi günler gelecek, bu o güzel ve iyi günlerde alnında ki lekeyle sokağa çıkamaz hale gelecek ama inanın Mustafa’da bende Uğur Mumcu’nun katili asla olarak anılmayacağız. Ya da bana savcıların itam ettiği PKK’lı yaftası hiç bana yapışmayacak, Hiç hem de. 18 klasörden oluşan yeni dizinler gelmiş, 1 tek soru sordular mı PKK, PKK bağlantısı diye? Sorulamaz çünkü. Çünkü onların da vicdanı var, onların da aklı var, onların da bir bakış açısı var. Ama o polislerin talimatla yazdığı raporlar, allanmış, süslenmiş kırmızıya boyanmış, sarıya boyanmış yine var. Klasörler boyunca dolduruyor. Peki bütün bunlarla birlikte ne yapacağım ben? Hayatımın hangi bir kısmını açıklayacağım size? Entelektüel olarak düşünmek yasak mı bu ülkede? Özgürlüğü mü savunmak yasak mı bu ülkede? Ve ben aşkla bu ülke için bir şey üretemeyecek miyim? Birileri korkuyor yada birileri istemiyor diye ben aşkımı ilan edemeyecek miyim? Ben sevdamı söyleyemeyecek miyim? Ne yaparsanız yapın söyleyeceğim. Ben bu ülkeye aşığım, beni bu ülkeden kovsanız gitmem. Kovsanız gitmem, kovsanız, kovsanız beni bu ülkeden seni sınır dışı ettik deseniz ölürüm buraya gömülürüm ama gitmem, gidenlerin acısını okudum, Nazım’ı bir kere

61

Page 62: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:62

okuyun o acıyı anlarsınız. İnsan vapuru hayal ederde ellediğinde elleri yanar mı? Yürek yangını böyle bir şey. Beni kovsanız gitmem, nereye gideceğim ben? Yani ben Nazlıcan’ı bırakacağım kızımı, hanımı bırakacağım yârimi, büyük aşkımı Türkiye’yi bırakıp gideceğim, beni cennete gönderseniz benim cennetim burası, ben burda varım, ben buradan başka bir yere gitmem. Kaçacağım. Neden kaçacağım? Size yeminle söylüyorum hiçbir şekilde hiç bir zaman kaçmayacağım. Yaşadığım sürece bu iftirayı bana atanlardan her zeminde hesap soracağım, dedim ya yemek yiyeceğiz bana söyleyeceksiniz ben nasıl PKK’lıymışım bana anlatacaksınız. Nefesim son nefesime kadar burada tekrar tekrar söyledim. Son nefesime kadar bunlara yanıt vereceğim. Hepsine yanıt vereceğim, hiçbir yere kaçmayacağım. Benim kaçma, delil karatma, neyin delilini karatacağım? Kütüphane mi yok ettiniz. Kütüphane mi yaktılar, yıktılar, parçaladılar, kalanları getirdiler, defterlerim yaralı oradan bana bakıyor ben onlara bakıyorum, yaralı defterlerim yaralanmış defterlerim, defterlerimi yaralamışlar. Kitaplar kanar mı? Kanıyor kitaplar, defterler ağlar mı? Ağlıyor defterler. Neyi saklayacağım ben? Ve ben hangi terörist eylemin içinde olmuşum? 24 ocak geliyor, Uğur Mumcu bu ülkenin sevdasıyla, aşkıyla bu toprağa karışan ruhlardan biridir. Ben her 24 Ocak’ta katledildiği yerde bulunmak için ve o gün mutlaka bir yazı yazıp onu anmak için kendime işyar edinmiş bir insanım. Yazıyı yazıp yine göndereceğim 24 Ocak’ta bugün beni burda esir tuttuğunuz için beni bugün onun mücadelesinin 17. yılında, onun sancağını ve bayrağını taşımaktan alıkoyduğunuz için belki Mustafa’da katılır ruhumu göndereceğim. O gün ruhumu açacağım camı sonuna kadar özgür bırakacağım ruhumu göndereceğim. Demokrasi kavgasından insan onurunu yüceltme mücadelesinden ve hak, hukuk, özgürlük arayışından bir gün geri kalmadan o beyaz güvercini Silivri cezaevinden göğe salacağım, arz ederim.”

Sanık Mustafa Levent Göktaş söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, Sayın Mahkeme Üyeleri, Sayın Savcılar Cumhuriyet Savcıları. Başkanım iddianamenin 581. sayfasında yer alan ve örgüt irtibatı olarak gösterilen şahıslarla ilgili TİB’den gelen sayın mahkemenizin TİB’den getirmiş olduğu kayıtlarla esas alarak biraz bilgi vermek istiyorum. Müsaade ederseniz 5 dakikalık süreyle, Ek-22’yi açar mısınız? Benim örgüt irtibatım olarak sayın başkanım, sayın İlhan Ek-22 tamam. Örgüt irtibatım olarak sayın İlhan Selçuk gösterilmekte ben sayın İlhan Selçuk’u ömrümde hiç görmedim, hayatımda hiç görmedim. İsmini dahi yani ismini Cumhuriyet gazetesinden biliyorum tabi ama kendisiyle de hiçbir görüşmem yoktur. TİB kayıtlarda bunun için, TİB kayıtları da bunu mesnet teşkil etmektedir, şimdi göstereceğim sayın başkanım. 2. örgüt irtibatım olarak Ergün Poyraz gözükmektedir, Ergün Poyraz’da ömrümde hiç görmedim, hiç muhatap olmadım hiç yan yana gelmedim. Yine TİB kayıtları geldi, bunları TİB kayıtları geldiği için söylüyorum. Kendisiyle hiçbir telefon görüşmem de olmadığı bu telefon kayıtlarında mevcuttur. 3. irtibatım olarak sayın başkanım burada gözüküyor şeyde şemada Levent Ersöz gözükmektedir, Levent Ersöz’le hiçbir fiziki temasım, ömrümde hiçbir fiziki temasım olmamıştır ve kendisiyle yine TİB kayıtlarına göre hiçbir irtibatım bulunmamaktadır. Yine Sinan Aygün görülmektedir, Sinan Aygün’le de hiçbir fiziki temasım ömrümde olmamıştır, ayrıca Sinan Aygün’le de bu söylediklerim eşimin telefonları dahil sayın başkanım yani eşimin telefonları ve benim telefonlarım dahil hiçbir görüşmemiz yoktur. Sabih Kanadoğlu’yla hiçbir ömrümde görüşmem olmamıştır, fiziki temasım yoktur. TİB kayıtları gelmediği için bunu söyleyemiyorum ama hiçbir telefon görüşmemiz de mevcut değildir. Zaten telefon görüşmemiz olmuş olsaydı, savcılık makamı mutlaka bunu iddianamede yer verirdi. Sayın Vedat Yenerer’i hiçbir telefon görüşmemiz yoktur, kendisini bir emekli Albayın düğününde 5 dakika gördüm sayın başkanım. Şu kart örgüt irtibatım olarak gösterilen kart şudur sayın başkanım, şu karttır. Düğünde gördüm, düğünde gördüğümde şöyle eşimle beraber masada otururken bir Albay arkadaşımız geldi dedi ki ya bu Vedat Yenerer dedi işte beni tanıştırdı 5 dakika gördüm. Kartı yoktu yanımda bu başka bir kişinin kartına kendi numarasını yazdı, bana verdi. Bende sekreterime vermişim, sekreter de albüme yerleştirmiş. Albümde bulundu örgüt irtibatım olarak geçti. Ancak kendisiyle bir tane dahi

62

Page 63: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:63

telefon görüşmem yoktur. Hiç olmazsa birazcık arkadaşlığımız olsa, veyahut ta biraz dostluğumuz olsa, biraz fiziki temasımız olsa bir telefon görüşmemiz olurdu. Fikret Emek, başkanım başından beri Fikret Emek’le beni irtibatlandırılıyorum, daha öncede arz ettim 1995 yılında bir çatışmada yaralandı, orada tanıştık çatışmada ben kurtardım hayatını, daha sonra 2001-2003 yılları arasına kadar hiç görmedim 2001 yılında emrime geldi, alayımda S-1 olarak görev yaptı. 2 yıl beraber çalıştık o 2 yıldan sonra 2008 yılına kadar bir daha hiç görmedim, zaten görmediğim de bakın TİB kayıtlarından bellidir. Hiçbir telefon görüşmemiz yoktur. 2008’de de tutuklandıktan sonra avukatı oldum, 2008’den sonra ki görüşmelerimiz avukat müvekkil ilişkisine ilişkin görüşmelerdir oda hapishane ziyaretidir zaten Tekirdağ’da gittiğim ziyaretlerdir, 5 defa ziyaretim. Bunun haricinde bana iddianamede irtibatım var denilen hiçbir örgüt üyesi yoktur. Beni iddia edilen örgüt iddia edilen örgüt üyelerinin hiçbirisiyle bağdaştıramaz savcılık, hiç kimseyle irtibatım yoktur. Telefon görüşmem yoktur, hiçbiriyle, hiç kimseyi de tanımıyorum. Dolayısıyla hiç görmediğim, hiç görüşmediğim, hiç irtibatım olmayan kişilerle kamu için tehlike yaratacak bir örgütlenme içinde olmam da hayatın olağan akışına aykırıdır başkanım. Avukatlık büromuzda, Ek-20’yi açar mısınız? bulunduğu iddia edilen 51 nolu DVD’le ilgili hukuka aykırı elde edildiğiyle ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim sayın başkanım, ancak bir örnek vermek istiyorum benim bütün dijital verilerim incelendi, dijital veri raporlarımın hepsi geldi. Bilgisayarlarımın hepsini aldım, CD’lerin hepsini aldım benim şu anda poliste hiç bir şeyim kalmadı. Dijital inceleme raporum bakın sayın başkanım, normalde şöyle söyleyeyim teknik olarak bir DVD’i bir bilgisayara koyduğunuz taktirde bu bilgisayar sizin kendi bilgisayarınız da olabilir, başka bir bilgisayarda olabilir. Bu DVD mutlaka o bilgisayarda iz bırakır sayın başkanım ve o DVD’de de sizin bilgisayarınıza ait bir iz kalır. Şimdi ne 51 numaralı DVD’de benim bilgisayarlarıma ait veya bilgisayarıma ait bir iz var, nede benim bilgisayarlarımda bu DVD’ ye ait bir iz var. Hayatın olağan akışı içerisinde bir insan mutlaka kendi bilgisayarında böyle bir DVD’i açmaz mı? Sayın Başkanım. Açar görür veya başka bir yerde açar görür. Mutlaka bir iz bırakması lazım yani dijital bir iz olması lazım, zaten malum biliyorsunuz DVD’nin üzerinde iz de çıkmadı yani ön yüzünde hiçbir iz çıkmadı. 7 tane parmak izi olması gerektiği halde ben bunu savunmamda açıklayacağım ve göstereceğim canlı olarak göstereceğim. Polislerin dokunduğunu, ne kadar iz bıraktığını 7 tane izin nasıl oluştuğunu göstereceğim. E bunların hepsi silinmişse, DVD sonradan kırılmışsa bunun benim olma ihtimali sıfır sayın başkanım. Şimdi CMK 134-1 malum biliyorsunuz şüphelinin diyor kullandığı bilgisayar diyor normalde, yani normalde benim aslında kullanmış olduğum kendi bilgisayarımda araştırma yapmaları gerekiyor. Ama onlar geldiler bütün bilgisayarlarımızı aldılar yani 5 bilgisayarı, 1 tane diz üstü bilgisayarı, 5 tanede diğer bilgisayarı aldılar. Bakın başkanım bir numaraya bakalım bu benim odamda çıkan bütün dijital veriler. Soruşturma kapsamında hiçbir belgeye rastlanmamıştır, benim odamda çıkan her şeyde flaş belleklerde, CD’lerde hiçbir şeye rastlanmamıştır. Demet Rençber’in odasında, Bakın Avukat Demet Rençber’de yetkileri olmadığı halde çantasını aramak dâhil her şeyini aradılar soruşturma kapsamında hiçbir belgeye rastlanmamıştır. Dijital polisin raporu bu sayın başkanım benim değil yani, biraz çıkar mısınız? Yukarıya, Avukat Fatma Kara’nın bakın hiçbir belgeye rastlanmamıştır. Bakın sekreterin şeyinde bilgisayarında hiçbir belgeye rastlanmamıştır. Biraz yukarı çıkın şimdi 51 numaralı DVD’nin çıktığı odadaki odada ki Marmara Üniversitesi mezunu yeni mezun, yeni avukat yeni avukat bir yıllık avukat çok saf, tertemiz kızımızın odasından 51 numaralı DVD çıktı. Bunun nasıl çıktığını ben size videoda göstereceğim, göreceksiniz nasıl konduğunu, nasıl alındığını hepsini göreceksiniz sayın başkanım, somut olarak göstereceğim bunların hepsini göstereceğim ama bakın sayın başkanım bir şey göstereceğim burada bunları Birol Başaran’da anlattı, Birol Başaran’ın sayılı avukatları da anlattı. Bakın Ankara-Çankaya diye bir belge eklemişler kızın bilgisayarına 1980 yılının 1. ayında created tarihi bakın created tarihi sayın başkanım, yani ben o zaman Harp Okulu 4. sınıf talebesiydim. Avukat Özge Evci henüz daha doğmamıştı, henüz daha doğmamıştı ve bilgisayar Türkiye’de yoktu. Zaten yani, created

63

Page 64: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:64

tarihi 1980 son lasttıravayt tarihi de bakın 03.11.2003, 2003 yılında ben albaydım. Avukat Özge Evci Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. sınıf talebesiydi ve lastırvayt yapmışız, yani bu kadar saçma bu kadar ahlaksızca bir şey olamaz, kendileri doldurmuşlar ama kendileri tuzağa düşmüşler, yanlış tarihler atmışlar. Bunu arz etmek istiyorum. Başkanım ben Kara Harp Okulu mezunuyum, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakül Gazi üniversitesi mezunuyum ve Ankara barosuna kayıtlı 4 yıllık avukatım. Bakın derdest davada Fikret Emek’in avukatıyım, aynı zamanda Fikret Emek’in ben Genelkurmay askeri mahkemesindeki 326-327 ve 334’ten yargılanan davasının da avukatıyım. Aynı zamanda askeri malzemeyi gizlemek suçundan 231’e 5’i alan avukatta benim, CMK 231’e 5’i alan avukatta benim. Yine Sayın Balbay’ın avukatı Aydın Mete’nin size örnek sunduğu Askeri Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararı var, devletin güvenliğine ve iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belgeleri saklamaktan bir yüzbaşıyla ilgili bir belgeyi sundular size e örnek karar gösterdiler. O örnek kararın avukatı da benim, yine orada 326-327-334’ten yargılanmıştı, onun avukatı da bendim onun avukatı, o kararı da ben aldım. Onun dışında ben hakim eşiyim başkanım, benim eşimle birlikte ben Varto’da, Bitlis’te, Havza’da, Ankara’da Yargıtay lojmanlarında kalan bir insanım. DVD içinde olduğu iddia edilen hiç görmediğim inanın bana yemin ederim hiç görmediğim, hiç görmediğim örnek veriyorum bir Tuğgeneral’le ilgili o Tuğgeneral benim kızını evine gönderdiğim, kızımı evine gönderdiğim. Onun da kızını bana gönderdiği 15’er gün 10 günlük tatillerde bizde kaldığı bu kadar yakın bir arkadaşım. Oradaki Korgeneral bizim Özel Kuvvetler Komutanlığında Alay Komutanımız ve çok samimi dostumuz, ailecek görüştüğümüz kişi. Oradaki savcı aynı lojmanda kaldığımız savcı yani bu kadar saçma bir şey olabilir mi sayın başkanım. Oradaki 2 hakim Yargıtay da eşimle beraber çalışan 2 hakim, yani bunlarınla ilgili kayıt tuttuğum söyleniyor bu durumda, savcıların ısrarlı talepleri neticesinde, ısrarla Yargıtay 1. Başkanlığına yazdığı yazılar, ısrarla Adliye’ye yazdığı yazılar neticesinde neticesin de hiçbir savcı, hiçbir hakim, hiçbir subay, hiçbir general hakkımda şikayetçi olmamıştır sayın başkanım çünkü herkes böyle bir DVD’nin benim olmayacağını bilmektedir. Yine DVD’de yer alan iddia edilen bilgi veya belgeler Türk Ceza Kanununun 326-327-334. maddelerini ihlal ettiği belirtilmektedir. Bu 3 maddede sayın başkanım kornal hukuki yarar malumunuz devletin güvenliği, milli güvenlik ve ülke savunması bu 3 tane hukuki yarar gözetilir. Bu 3 maddede, şimdi ben şunu söylemek istiyorum, hal böyleyken sayın başkanım yüzlerce kez çatışmaya girmişim ben hepsini size göstereceğim burada, 750.000 kişilik Türk Silahlı Kuvvetlerinde 750.000 kişilik Türk Silahlı Kuvvetlerinde girdiği çatışmalarda gösterdiği üstün cesaret, kahramanlıklar nedeniyle 3 tane madalyası olan tek kişiyim ben. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir tane daha adam yok, 1 kişi daha yok 750.000 kişilik ordu bu dikkatinizi çekerim 750.000 kişi, eğer siz 1000 veya 1000’den daha fazla çatışmaya girmemişseniz 3 tane madalya alamazsınız, 3 tane madalyayı almak mümkün değil sayın başkanım. 70 milyonluk Türkiye’de 70 milyonluk Türkiye’de özel seçilerek ülkemizin ebedi bekası için ülkemizi temsilen Suriye’ye gönderilmiş Adana mutabakatı tek görevlisi benim. Koca 70 milyonluk Türkiye’de beni seçtiler, beni gönderdiler. Şimdi hal böyleyken Sayın başkanım devletin güvenliğine, milli savunmaya ve ülke savunması hasletlerine ne kadar bağlı ve sadık olduğumun ve olacağımın taktiri yüce mahkemenizindir. DVD benim değildir başkanım, benim olamaz zaten mümkün değil olamaz. İçinde yer aldığı ve gizli çekildiği iddia edilen çekimlerin, kim ya da kimler tarafından yapıldığı, bakın 2 örnek vereceğim kapatacağım sayın başkanım. Hakimler, savcılar yüksek kurulu üyesi Ali Suat Örtusun şöyle diyor Sanık Engin Aydın’la birlikte çekildiği bir fotoğraf var malumunuz, burada fotoğraftaki kişiler değil fotoğrafın kim tarafından çekildiği, çektirildiği önemlidir. Eğer bu fotoğraf devlet tarafından çektirildiyse olay çok vahimdir, sözü her şeyi anlatmaktadır. Yine bunun dışında ayrıca Sayın Emin Aslan’ın sorgusu yapılırken İstanbul Emniyet Müdürlüğü istihbarat şubesinde görevli bir polis tarafından, gizlice anahtarlık şeklinde bir cihazla gizli çekim yapılırken yakalanması bu tip araç ve gereçleri kimlerin, nasıl, hangi amaçlarla, hangi kötü emellerle niçin kullandığına

64

Page 65: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:65

delalettir. Başkanım benim yargının kurucu unsurlarından avukat olduğum, eşimin toplumsal sosyal statüsü ve sabit ikametgâh olarak Adliye lojmanlarında oturduğumuz, iddianamede bana suç atfedilen bölümün sadece 10 sayfadan ibaret olduğunu düşünerek tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın başkanım sayın mahkeme heyeti, Biliyorsunuz benim bütün suçlamalarım bana konan sahte 2 tane bilgisayar belleği ve 6 adet CD’de çıkmıştır. Bu dijital verilerin dışında başka hiçbir suçlama yoktur ve benim sabit disklerim kendi kullandığım bilgisayarımda bir şey yoktur. Ayrı yeten bu çıkan CD’lerde şirketimizde bir büyük salon var, burada elemanlar oturuyor. Arkada da 3 tane oda var, öndeki salonda bütün personelin orada aşağı yukarı 7-8 kişinin oturduğu büyük bir yerde çıkmıştır ve şirkette kilitli dolap yoktur sade arkada bir tane kasa var, orada da bazı kıymetli evraklar duruyor. Fakat bu bulunan belgeler, elemanların oturduğu yerde yani devletle ilgili gizli askeri bilgiler CD’lerde ben alacağım onları ön tarafta personelin oturduğu yerlere dağıtacağım. Bu mümkün değil 2 tane bellekte ayrı bir ufak misafir odası var, orada çıktı. Bunlar tamamen arama sırasında polis tarafından konmuş ve bizimde kopyasını istedik, dijital kopyalarını istedik alınmadı. Belki o zaman konduklarında boştu belki sonradan doldurdular onu bilemiyorum ve polis tarafından tamamen konmuş sahte belgelerdir, bunun dışında herhangi bir suçlama yok zaten. Ayrı yeten bu belgelerde işçi partisi, lobi, Ergenekon gibi burada duyuyorum işte Fabrikatör neler varsa hepsini koymuşlar. Ben bu belgeleri daha evvel hiç görmedim, duymadım, etmedim. İlk defa sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel ifademi alırken orada gördüm hayret ettim. Onun dışında daha evvel görmemiştim, zaten böyle bir belge olsa benim sabit disklerimde olur veya herhangi bir iletişim bilgisi olur, karşılıklı biriyle alıp verirken bu bilgileri böyle bir E-posta olabilir böyle bir şey yok, başka bir yerde de yok. Şimdi diğer bir 2. hususa geçiyorum, ek klasör olarak şimdiye kadar bana 76’yla 81 dahil olmak üzere 6 Adet ek klasör var bunlarla ilgilide çalışmaları tam olarak yapamadım ama daha sonra ilave klasör çıkar mı çıkmaz mı? veya varsa onların şimdiden talep ediyorum, çünkü bir taraftan cezaevinde kısıtlı bilgisayar kullanım şartları altında çalışıyoruz. Cezaevine dilekçe yazmıştık daha sonra buraya mahkemeye de verdik, buradan soruldu cezaevinden talep buraya cevabi yazı geldi. Cezaevi diyor ki biz eldeki bilgisayarları ayarladık, bize 1 buçuk saat bazen 2 saat günde müsaade ediyorlar. Tabi buraya geldiğimiz günler çalışamıyoruz, çarşamba günleri var arada birde cumartesi-pazar var. Çarşamba günleri de değişik yani bir banyo olayı var, avukatımız geliyor, veyahut ta ziyaretçilerimiz onlarla görüşmekten zaten o günde bilgisayar bazen kullanamıyoruz. Dolayısıyla bu kısıtlı şartlar altında ayrı yeten bilgisayarların da hepsi tam değil arızaları var. Dolayısıyla onları da tam kullanamıyoruz. Kendi bilgisayarımız getirelim idareye verelim oradan kullanalım dedik, diz üstü bilgisayarlarımız onlarda kabul edilmedi. Zaman kısıdı diyeceğiz, bilgisayarlar devamlı kullanılmıyor. Sadece günde 1 buçuk saat diye ayarlamışlar, geri kalan zamanlar bilgisayarlar orada boş duruyor, yani kapasite de boş olarak durduğu zaman dahi bize kullandırmıyorlar, buda önemli. Dolayısıyla tabi benim özelliğim benim bütün suçlamam bu dijital bilgilerle ilgili bir tane telefon tapem yok, başkalarında irtibattan vs. den dolayı, herhangi bir aktiviteden dolayı, fiziki bir olaydan dolayı da bir suçlama yok hepsi dijital, uydurma kayıtlar. Ve benim bilgisayarda diğerlerinden, diğer şahıslardan fazla çalışmam gerekiyor çalışamıyorum. Benim epostalarım veya dosyalardaki kayıtlar veya ben daha sonra savunmamda belirteceğim benim özelliğim, demokrasiye bağlıyım, anayasaya, kanunlara bağlıyım ve bunların bunlara karşı herhangi bir bırakın eylemimi, herhangi bir sözlü hareketim dahi olmamıştır. Dolayısıyla ben esasında savunmamı iyi hazırlayabilmek için bir tahliyemi talep ediyorum ama onun dışında benim kaçma, delil karartma, zaten polisin elinde CD’ler var istedikleri doldurup doldurup burada gördük, mevcut CD’yi ilaveler konabiliyor. Bende uzman olarak yani bunların yapılabildiğini biliyorum, yapılabiliyor. Çok basit programlarla piyasadan, piyasadan demiyim internetten bulunan ücretsiz programlarla bunlar yapılabiliyor. Öyle milyon dolarlık yazılımlara filan da gerek yok. Dolayısıyla bir delil karartma diye bir şey söz konusu değil, yine benle beraber benzer durumda olan 2 tane

65

Page 66: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:66

Albay, deniz altıcı albay özellikle deniz altıcı olduğunu söylüyorum bende denizaltı bilgileri bulundu, onlarda yok. Onlar tutuksuz yargılanıyor ve ikisi de yurt dışına da gidip gelebiliyor. Geçen gün İlyas Çınar’la konuştum yurt dışına gidip geldim dedi yılbaşında dedi. Diğer Hüseyin Vural Vural gemide kaptan olarak çalışıyor oda gidip geliyor, onlar kaçmıyor ben niye kaçıyım benim de evim, yurdum, barkım, işim gücüm, üniversitede dersim, şirkette işim var, derneklerde çalışmalarım var, kaçmam diye bir şey söz konusu değil. İlerde beraat edeceğiz ama demin o verilen örneklerde olduğu gibi ben 1 seneden fazla tutuklu olarak burada kalıyorum. Ben vicdanınızla bütün heyetin bu arada 3. pardon başkan ve bütün heyetin vicdanına seslenerek tahliyemi talep ediyorum, saygılar.”

Sanık Mustafa Koç söz istedi verildi:”Sayın başkanım, yüce mahkemenin sayın üyeleri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bir İngiliz atasözü diyor ki sayın başkanım tehlike anında önce Allah akla gelir sonra asker çağırılır, tehlike geçtikten sonra Allah unutulur asker lanetlenir. Her ne kadar İngiliz tarihi aksini söylese de bu bir İngiliz atasözü olduğuna göre olsa olsa onlar için geçerli olabilir diye düşünüyorum. Çünkü Türk tarihi göstermektedir ki bizim ne unutulacak Allah’ımız ne geçip giden tehlikemiz, nede lanetlenecek askerimiz olmuştur. Ve bu sürecin içinde Sayın Balbay’ın az önce söylediği gibi bir manken edasıyla konulmamızdan bir anlam çıkaramıyorum. CMK’nın 250. maddesi bu mahkemenin yetkisini aldığı madde, bunun 3. fıkrası biz tutuklandıktan 6 ay sonra değiştirildi. İleride hukuki bir problem çıkmasın diye sonra bu anayasa mahkemesine götürüldü, dün anayasa mahkemesi hukuki olmayan başkanının da katıldığı oy birliğiyle bunu iptal etti. Yani özel yetkili mahkemenin bir muvazzaf asker olarak benim üzerimdeki yetkisini kaldırdı, CMK’nın bu hazirandaki değişiklikten önceki haline döndürdü. Ama hangi güç niye burada bizi tutuyor, niye bu güçler savaşının içinde bir binbaşı rütbesiyle konu mankeni olarak seçiliyoruz, anlamakta güçlük çekiyorum. Bu ülkede birilerinin birileriyle sorunu varsa, kimin kimle sorunu varsa o ondan hesabını sorsun. Ona gücüm yetmiyor sen gel bakalım olmuyor. Aylardır mevcudiyetinden bir haber olduğu, üyesi olmak suçlamasını hakaret telakki ettiğim bir örgüte üyelik iddiasıyla ben bu zulüm’e maruz kalıyorum ve yine aylardır mevcudiyetinden bir haber olduğum. Bir hiçbir şekilde muttali olmadığım bir darbe teşebbüsünün içinde yer almakla sanki haddimeymiş gibi bu zulme maruz kalıyorum ve aylardır bu zulüm karşısında 30 yıllık parlak mesleki kariyerim yerle bir edilmiş, eşim ve çocuklarım nahak yere mağdur edilmiş bir Türk subayı olarak Türkiye Cumhuriyet’i mahkemesinde, yüce hâkimlerin huzurunda adalet arıyorum. İddia edilen örgütün mevcudiyetinden bihaber olan sadece ben değilim. Çünkü dava dosyasında görülüyor ki Genelkurmay başkanlığı diyor ki benim böyle bir örgütten haberim yok. Jandarma Genel komutanlığı aynı şeyi söylüyor, MİT Müsteşarlığı yanı şeyi söylüyor, Emniyet genel müdürlüğü aynı şeyi söylüyor, bir tek haberi olmayan ben değilim yani ve hala burada yargılama konusu var mı yok mu siz karar vereceksiniz. Bir örgüt üyeliği suçlamasının hukuki koşullarını 18 Aralık tarihli duruşmada arz etmiştim. Ve size Yargıtay ceza genel kurulunun ilke değerindeki bir kararını arz etmiştim. Orada diyor ki işte en az 2 veya 3 kişi olacak sonra diyor ki suç işlemek için bu kişiler suç işlemek için anlaşacak, birleşecek anlaşma ve birleşmede yeterli değil, bu anlaşma ve birleşme ilişkisi sürekli olacak. Üyeler arasında hiyerarşik ilişki olacak ve üyeler arasında örgütlenme ve iş bölümü olacak. Bendeniz neyle suçlanıyorum efendim. Devlet beni bir subay olarak almış, bir göreve tayin etmiş orada 10 ay çalışmışım. 6 yıl sonra diyorlar ki senin 6 sene önce çalıştığın komutanın örgüt yöneticisiymiş. Şimdi bu bunun neresine sığar sayın başkanım, sayın üyeler bunu vicdanınızın neresine sığdırıyorsunuz, kimse bana örgütsel faaliyet yaptıramaz bunu lütfen anlayın. Siz beni tanımıyorsunuz ben sizi tanımıyorum, dosya üzerinden ve şuradaki yargılama süreciyle birbirimizle bir ilişki tesis etmişiz. Bu sözlerim iddia edilen darbe teşebbüsü içinde geçerlidir. Çünkü sayın başbakan müteaddit defalar açıkladı. Dedi ki bir darbe tehdidi dahi hissetmedim bırakın teşebbüsü, e aradan geçen 3 tane Genelkurmay Başkanı ayrı ayrı açıklama yapıyorlar, diyorlar ki silahlı kuvvetlerin demokrasiye gönülden bağlıdır, asla böyle bir teşebbüs olmamıştır,

66

Page 67: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:67

olmayacaktır diyorlar. MİT müsteşarlığı diyor ki bizde Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, eldiven gibi adlarla anılan darbe planlarıyla ilgili bir bilgi yoktur diyor. Emniyet Genel Müdürlüğü de diyor ki 2008’e kadar 2007’de basına intikal etmiş bunlar, 2008’e kadar ellerim elimde bu konuda bilgi yok diyor. Hatta hatta hiç üstüne vazife olmadığı halde Amerika Büyük Elçisi diyor ki bana diyor bazı siyasetçiler geldiler 2004-2005 yıllarında ben onlara yok böyle bir şey dedim diyor. E siz bir tane askeri hiyerarşinin en alt kademesindeki bir binbaşıyı bunlardan sorumlu tutuyorsunuz. Tüm bunları arz ederken benim bütün kaygım yüce heyetinizdeki ve özellikle oy çokluğuyla tutukluluğumun devamı yönünde oy kullanmaları nedeniyle sayın üyelerdeki, sanki muttali olduğum veya yaptığım bir şeyleri inkar ediyormuşum gibi bir olumsuz algının varlığını ortadan kaldırmaya argüman getirmeye çalışıyorum. Bu algı kesinlikle bir büyük karargâhtaki hiyerarşik emir komuta ilişkisinde binbaşı rütbesindeki bir şube müdürünün konumunun ne olduğunu algılayamadığınızdan ileri geliyor. Başka bir izahı yok çünkü bunun, tüm bu resmi yazıları ilgili makamların açıklamalarını hepsini bir kenara koyup, o dönemde binbaşı rütbesiyle askeri hiyerarşinin en alt basamağındaki bir adamı bundan sorumlu tutmak onun bütün meslek hayatına, aile hayatına alt üst etmek vicdanınıza havale ediyorum. Başka daha farklı bir üslupta kullanmak istemiyorum. Şimdi sayın üyeler tutukluluğumun devamına ilişkin kararlarında diyorlar ki dosya kapsamı e bu dosya kapsamı yöneticilikten, benden daha ağır suçlardan yargılanan adamlar için geçerli değil mi? bana ne dosyanın kapsamından, ben kendi dosyama bakıyorum. İsnat olunan suçun sevk maddeleri, aynı sevk maddelerinden yargılanan başta benimde amirim olmak üzere bana yöneltilen suçlamaların geçtiği dönemdeki amirim olmak üzere aynı suçlamalardan yargılanan kişi başından beri tutuksuz. Delillerin toplanmamış ve henüz savunmanın bitmemiş olması, e deliller toplanmamışsa iddianame niye yazılmış, dava niye açılmış. Başından beri tutuksuz yargılanan insanlar savunmalarını bitirdiler mi? yargılanıyorlar. Ben sizden beraat talep etmiyorum, o Allah’ın izniyle mecbur olacak. Ben sizden çoluk çocuğuma iade edilmemi istiyorum. Görevime iade edilmemi istiyorum. Kim nereye kaçmış ki giden göreve gidiyor Şirnak’a gidiyor, Siirt’e gidiyor, Eruh’a gidiyor bende Kastamonu bölge komutanının lojmanında oturuyorum, orada bir resmi görev taşıyorum ona döneceğim. Yani bana karşı bu garaz bu zulüm niyedir, ne yapılmak isteniyor, ne yapılmak isteniyor merak ediyorum. Ne zamana kadar yatacağım, ne yapacağım da yatacağım. E Sayın başkan 40 yılın tecrübesiyle diyor ki suçun vasıf ve mahiyeti diyor. Mevcut delil durumu diyor kaç defa dikkatlerinizi çektim istirham ediyorum. Şimdi beni dinlerken hiç olmazsa bir açın bakın benim ek klasörlerime bir tanesinde benden bahsedilmiyor. Bu imza filan demiyorum, hiç adım sanım geçmiyor. O slâytların ve o yazıların bir başka kurumda yapılma ihtimali ne kadarsa pozitif hukuk olarak söylüyorum. Jandarma Genel Komutanlığında yapılma ihtimalide o kadardır. Jandarma genel komutanlığında yapıldığını kabul edelim, X şubesinde yapılma ihtimali ne kadarsa, benim şubemde yapılma ihtimalide o kadar kim bunları bana tevdi ediyor, kim beni bunlardan sorumlu tutuyor. Neye dayanarak böyle bir sorumluluk tarafıma aktarılıyor ben anlamıyorum. Ya ben bir kendini yetiştirmiş bir insanım 45 yaşındayım, ömrümün 25 yılı yurt içinde yurt dışında eğitimle geçti. Kafası da çalışan bir adamım, hukukta eğitim aldım ben, ama burada başka bir hukuk uygulanıyorsa ben Amerika’dan hâkim getirecek, bilmem Almanya’dan savcı getirecek halim yok, beni siz yargılayacaksınız. Ve pozitif hukuku da bir kenara bırakıyorum, belki çok yeri değil ama argüman olsun derdimi meramımı sayın üye hakimlere anlatabileyim diye söylüyorum. İlahi hukuktan da söyleyeyim, Maide suresinin 8. ayeti diyor ki Allah için duran hâkimler adalet timsali tanıklar olun, sakın ola ki bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin diyor. E birilerinin birine kini varsa bana olamaz ben çünkü kimseye kötülük yapmadım. Ama birilerinin birilerine kini varsa ben onun suç üyesi olmak istemiyorum yapmayınız bunu lütfen. 1 yılı aştı benim tutukluluğum, sayın başkan isabetle diyor ki tutuklanmadan beklenen gaye hâsıl olmuştur diyor. E bu gayenin sizin vicdanınızda da hasıl olması için daha ne kadar tutuklu kalmam lazım. Resmi görevli kaçma, saklanma, delilleri karartma şüphesi yok diyor. Aksini iddia etmek mümkün

67

Page 68: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:68

değil çünkü kimse kaçmamış, kimse göçmemiş delil diye konulanların hepsi 6 yıl önceki şeyler ve delil diye konulanların hepsi 2007’de zannediyorum, pehlivan tefrikası gibi medyada yayınlanmış şeyler nesini karartacakmışım. Suç vasıflarının değişme ihtimali elbette değişecek, bakın yani çok önemli bir mahkemede özel yetkili bir mahkemede sıradan hâkim atanmaz farkındayım, siz bunu idrak edecek mesleki birikime sahip insanlarsınız bu suçun vasıf ve mahiyeti değişmek zorunda, zorunda. Benim masum olmamım ötesinde delil yok efendim, delilsiz ceza hukuku olur mu? Bana diyor ki 6 sene önce çalıştığın generalle 5 senede 2 kere telefonla görüşmüşsün diyor, böyle delil olur mu? 2005’te hiç görüşmemişim, 2006’da hiç görüşmemişim, 2007’de hiç görüşmemişim, 2008’de 2 kere görüşmüşüm. E niye görüştüğümü de söylüyorum. 19 Mayıs’ta babam hastaneye kaldırıldı, 23’ünde duymuş geçmiş olsun diye aramış. 15 Haziranda babam vefat etmiş, başın sağ olsun diye aramış. Bumu şimdi örgütsel ilişki, bunun için 30 yıl birinci sırada gelmiş bir kurmay albayın hayatı karartılır mı? bu nasıl vicdan ya. Şu ek klasörlerin dijital verilerinin benim tarafımdan yapıldığı kanaati sayın üye hâkimlerimizde nereden oluşuyor bunu bilmek istiyorum. Bunu bana söylerseniz size faydalı olmaya çalışırım. Eğer bunu kulağınıza fısıldayan çok affedersiniz bir alçak varsa onunla yüzleşmek istiyorum, onunla yüzleşmek istiyorum. Ben yapmadım, biri bana emir verecek bunu yap diyecek, bende onu yapacağım sonrada ben bunu inkâr edeceğim bunu nasıl kabul ediyorsunuz? Verdiği emrin arkasında durmayan şerefsize ben komutan demem, neden korkacağım. Biri bana emir verdi yaptım desem yaparım, suç olan bir şeyi hiçbir komutan bana emir veremez. Benim amirim Cihandar albay suç olan bir şeyi bana söylese ben ona derim ki beni tanıyanlar bilirler, ben komutanlarımdan sözümü esirgemedim açık sözlü, kendini yetiştirmiş bir adamım ve bu teşkilat beni bu yönümle tanır. Derim ki ya bu yanlış, ille de ısrar mı ediyor onun bir üstünde kim var Levent Ersöz var. Giderim ona derim ya böyle böyle bir şey diyor derim, oda diyorsa yine yapmam suç olan bir şeyi yapacak deli miyim ben çoluğum ben yani inandığım bütün değer yargılarımı şu 1 yıllık süreç alt üst ette sayın başkan. Neden sakındıysam, neye dikkat ettiysem her şey boşunaymış, asla benden zengin biriyle arkadaş olmadım. Karım arkada oturuyor ta Kastamonu’dan 8 saat yolda karda kışta gelmiş, koca diye, baba diye kızımla şahittir. Bir jandarma komutanı jandarma subayı olarak asla benden zengin biriyle arkadaş olmadım. Asla yerli halktan kişilerle arkadaşlık tesis etmedim. Hâkimler, savcılar, kaymakamlar benim görüştüğüm adamlar, şahit orada kendisi onun huzurunda burada size yalan söyleyecek halim yok benim. Neden sakındıysak o başımıza geldi. Eğer birileri bunu fısıldıyorsa gerçekten sayın Özese, sayın Haşıloğlu arz ediyorum size. Bu ilkel rekabet ve intikam duygularına yüce yargıyı zatıâlilerinin şahsında alet etmek isteyen bir müfteridir. Buna inanın lütfen, sonuç olarak sizlerden şunu istirham ediyorum. Şimdi bir hazırlık tahkikatı yapılmış, efendim 1500 sayfa iddianame, yüzlerce klasör bir dava açılmış, siz bu iddianameyi okumuş, incelemiş, kabul etmişsiniz. Beni bu iddianameyle yargılayacaksınız. Özellikle yeni CMK’ya göre bu böyle zaten, siz benim ek klasörlerime bakacaksınız. Benim aleyhimdeki delillere bakacaksınız ve bir kanaate sahip olacaksınız. Şimdi bir adamın hakkında ondan ele geçmiş hiçbir delil yok, onun aleyhinde hiçbir beyan yok, üzerinde ona ait olduğunu gösterebilecek hiç bir şey olmayan şeylerden mahkûmiyet görebilecek misiniz? Efendim. Suçu işledi işlemedi onları bir kenara bırakalım. Bakın ek klasörlerdeki hiçbir şey benden ele geçmemiş, ben demiyorum ki bilgisayarıma koymuşlar, CD’me koymuşlar yok. Hiç birinde adım, sanım, adım, imzam yok beni nasıl mecbur tutuluyorum da şurada oturan bir arkadaşım niye ondan sorumlu tutulmuyor. Mesela yapmayın o zaman aklıma sadece şu geliyor, şu Dreyfus davasında olduğu gibi adalet bakanı bir gizli dosya ver diye bu iş yani, e Fransız hukukuna 115 sene önce çalınan bu lekeyi 2010 yılında Türk hukukuna çalmaya kimin hakkı var, yargı buna alet olur mu? Muvazzaf subayım, eşim çocuklarım mağdur, deliler toplanmış karartılacak delil kalmamış, tanık yok çıkıp ta tanığı etkileyeyim, anayasa tutukluluğa ilişkin mevzuat hükümleri açık seçik ortada, sayın başkanın 40 yıllık iradesiyle, tecrübesiyle ortaya koyduğu iradesi ortada,

68

Page 69: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:69

biraz hukuka, adalete, vicdana davet ediyorum. Tahliyemi talep ediyorum, saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Cengiz Köylü söz istedi verildi:”Sayın başkanım, sayın üye hâkimler öncelikle saygılarımı sunuyorum. MİT’in hazırladığı ham duyum dediği, doğruluğunu teyit etmedim dediği ve bunun iddia makamınca hiç araştırılmadan tamamıyla doğru kabul ettiği bir belgeye istinaden iddia makamı örgüt talimatları doğrultusunda Hava Harp Okuluna öğrenci yetiştirme ve sızma faaliyetlerini organize eden bir hücre yapılanmasının başında olduğumu iddia etmektedir. Bana yöneltilen tek suçlama budur. İddia makamının art niyetle istismar ettiği MİT raporunu lütfen bir okuyun, bu hususta tek bir iddia yoktur, bu MİT raporunda. Bu duyumu veren müfterinin bile atmadığı bu iftirayı iddia makamı neye dayanarak atmaktadır, bunu bir türlü anlayamıyorum. Kaldı ki mahkemenize intikal eden ve dosyada mevcut resmi evraklarda görülmektedir ki Hava Harp Okulundan mezun olduktan sonra burada hiç görev yapmadım. Nizamiyesinden dahi içeri girmedim. Kayıt komisyonlarında hiç görev almadım. Burada ki subay, askeri öğrencilerin hiçbiri beni tanımıyor, ifadeleri var. Ve bunların hiçbiriyle de benim telefon irtibatım yok. Anılan öğrencilerin harp okuluna girdikleri yıl ben Amerika’da 1 yıl görevliyim ve dönmedim. Resmi yazıyla sabit, MİT’in gönderdiği duyumun tarihinden geriye doğru bir yıl içinde hava harp okulunun nizamiyesinden girmediğim geçen gün genelkurmaydan gelen yazıda size belirtildi. Nizamiye kayıtlarında ismim 2000 yılından itibaren hiçbir şekilde yok, TİB’in Amerika’dan döndükten sonra 1 yıl geriye doğru, raporun hazırlandığı tarihten geriye doğru 1 yıllık tüm telefonlarımın baz istasyonlarını TİB’ten geldi dosyada mevcut, Yeşilyurt’ta hiç bulunmamışım, yakın mevkisinde dahi yokum. Kaldı ki hava harp okulu ÖSYM ile öğrenci almaktadır. Müdahale etmem imkansızdır ki kendi oğlumu dahi girmesi için uğraştı giremedi, şimdi zorlukla özel bir üniversitede okutmaktayım. Arz ettiğim tüm bu hususlar mahkeme başladıktan sonra mahkemeniz aracılığıyla istenilen MİT müsteşarlığına, Genelkurmay başkanlığına ve TİB’e yazılan müzekkereler verilen cevaplarla ortaya çıkmış olan somut gerçeklerdir. Bu belgeler iddia edilen hususları zaten birer birer çürütmektedir. İddia makamı yasal sorumluluğunu yerine getirseydi önyargı ile değil hukuk şiarıyla hareket etseydi, hakkımda kesinlikle bir iddianame dahi düzenlemesine gerek yoktu. Soruşturmadaki eksikliklerin, iddianamede tutarsızlıkların mahkeme heyetinden hak ettiği karşılığı bulması için daha ne neler olması gerektiğine inanamıyorum. Tüm deliller dosyada mevcut, hakkıma iddia hakkımdaki iddiaların basına servis edilmesinden 10 ay sonra gözaltına alındım ve tutuklandım. Ve bu rapor hazırlandıktan sonra 21 ay sonra tutuklandım ki bu süre zarfında hava kuvvetleri bir taraftan soruşturmasına devam ederken, hakkımda ne gözaltı, ne tutukluluk, ne açığa alma gibi hiçbir olumsuz tasarrufta bulunmamıştır. Bu durum kaçma ihtimalinin olmadığını da açık bir şekilde göstermektedir. Ki anılan raporda benimle birlikte tanımadığım 44 kişinin ismi geçmektedir. Sadece komutanım olan 1-2 kişi var. Yani bu insanlar delil karartmıyor, örgüt yöneticiliği ve üyeliğiyle suçlanmıyorlarken sadece benim 23 aya yakın bir süredir tutukluluğumun devam etmesi, yüce hukuku Türk hukukunun adalet ve hukuk anlayışına sığmadığını değerlendiriyorum. Yani bütün bu şartlar altında şüpheden sanık yararlanmayacakta sayın başkanım, başka nasıl türlü olacağını bir türlü anlayamıyorum. Ben 33 yıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üniforması altında hizmet etmiş bir muvazzaf subayım. Hayatımda hiçbir idari ve adli soruşturma tahkikata maruz kalmadım. Başarılı çalışmalarımla tam 21 yıldır, tam sicille 1. sırada yer aldım. Aldığım terfilerimle emsallerim binbaşıyken ben albay rütbesine yükseldim ve tutuklandığımda 1. sıradan generallik sırasına girmiştim. Bunca yıl hizmet ettiğim ülkemin yargısının bir aşağılık müfterinin hiçbir delile dayanmayan soyut iddialarına itibar edip, resmi yazılara, somut gerçeklere ve şahsıma itibar edilmemesi çok ağırıma gitmektedir. Beni bu zulümden kurtarmak yüce heyetinizin vicdanına, vicdanına bir görevidir. Lütfen bunu daha fazla ertelemeyin, tahliyemi talep ediyor saygılarımı sunuyorum arz ederim.”

Sanık Mustafa Özbek söz istedi verildi:”Sayın Başkan, değerli üyeler. 7 arkadaşımız şimdiye kadar duruşmada ifadesini verdi. Bunlardan 2 arkadaşımız tahliye oldu, diğerleri tahliye

69

Page 70: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:70

olmadı. Her hafta duruşma sonrası yani hafta sonu tüm arkadaşlarımız konuşuyor. Herkes kimi ülke hizmetinden, kimi mesleğinden, kimi değişik şeylerden hatta fikir çatışmasına varan noktalara kadar giden hedeflere doğru bu grubun durumu bugünde onu gösterdi gidiyor. Tabi bu şunu gösteriyor, ben şahsen terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyorum. Birçok arkadaşımız terör örgütü üyeliği veya değişik şeylerle suçlanıyor. Şimdi bir terör örgütü mensupları olarak biz birbirini tanımayan insanlarız, burada tanışan insanlarız. Birbirini tanımayan insanlardan bir terör örgütü mü olur? Sayın Başkan. Böyle şey mi olur? Ben sendikacıyım, tek sendikacı burada benim. 38 yıl sendikacılık yaptım ben. Bunun 34-35 yılı Türk Metal Sendikası genel başkanlığıdır. 38 yıllık sendikacılık hayatımda hiçbir yasa dışı hareketimiz olmadı bizim, faaliyetimiz olmadı ve Türkiye’de en çok teşkilatlanan sendikada biziz. 1975’te 16.000 kişiyle başladık, şimdi 320.000 üyesi var. Ama bir işçinin burnunu kanatmadık biz, grevlerde yaptık, başbakanları da eleştirdik, hükümetleri de eleştirdik, bakanları da eleştirdik, tabi demokrasiyse karşılıklı hukuka saygılı kalmak kaydıyla elbet ki demokratik rejimlerde eleştiriler olacaktır. Ha bazı şartlarda işte bu Tekel işçileri gibi onlara buradan başarılar diliyorum. İnşallah iyi bir neticeyle sonuçlanır. Çünkü işçinin yukarıda Allah’ı aşağıda sendikası var başka kimsesi yok. En gariban sınıftır işçi sınıfı, sendikası olmazsa bitmiştir. İşte bütün sendikalar bir araya geldi, iyi kötü devam ettiriyorlar ve işçinin gücüyle devam ediyor o, inşallah Cenabı Allah mahcup etmez emeklerinin karşılığını, mücadelelerinin karşılığını alırlar. Kendilerini tebrik ediyorum, buradan başarılar diliyorum. Sendikacılık apayrı bir meslek sayın başkan, bir sosyal politika yaparız. Basıncı arkadaşlarımızın değişik bir yönü vardır, sendikacının değişik bir yönü vardır, siyasetçilerin değişik bir yönü vardır. Bizim siyasetle işimiz yok, benim hiçbir dernekte hiçbir yerde üyeliğim yok, hiçbir grupla hiçbir şeyle hiçbir yerde yemeğim yok, toplantım yok şu veya bu şekilde. Tabi burada ben hayretle izliyorum Sayın Balbay’da deyindi, bugün Emcet bey deyindi. Cumhuriyet gazetesi yargılanıyor, ya bu gazete yasaksa, suçluysa kapatın. Memlekette adalet var, şey var. Yahut aydınlık dergisi bu şeyse kapatılsın, yani yasaya aykırı faaliyetleri varsa kapatılsın. Cumhuriyet gazetesinin yasaya aykırı faaliyetleri varsa kapatılsın. Yahut Türk Metal Sendikasının yasaya aykırı bir faaliyeti varsa kapatılsın. Ben bu örgütün finansörlüğüyle suçlandım, hem 7 ay. Nerden vereceğim parayı sendikadan, Allah Allah yani bu kadar ben kafayı yemiş bir insan mıyım? Sendikanın parasını alacağım, birilerine vereceğim. Kime vereceğim. İşte sendika denetimden geçti sayın başkan. 7-8 yıllık Ankara savcılığı 2 tır evrakı denetledi, bir şey yok. Bunu geçende söyledim ben. Yani sendikadan para hırsızlayacaksam, çalacaksam, o şerefsizliği yapacaksam ben kime veririm o parayı, yani onu yaptıktan sonra ben kime veririm o parayı öyle şey mi olur? Sonra hangi sendika ihtilale veyahut bilmem örgüte, bilmem anarşi örgütüne, terör örgütüne para vermiştir var mı böyle bir şey dünyada bir örneği var mı bunun yok. Demokrasi varsa biz varız, demokrasiyle biz yaşarız. Demokrasi bizim oksijenimiz, biz Allah’a âşık, devlete âşık, karısına aşık, adalete aşık bir kimseyim ben hiçbir yasadışı bu 38 yıllık sendikacılık hayatımda yoktur. Yani 70 yaşından sonra mı ben terör örgütüne üye olacağım. Yani buna çok özür dilerim kargalar bile güler sayın başkan. Ben milliyetçi muhafazakâr bir insanım, 38 yıldır da bu rotam değişmemiştir, değiştirmem de. Bir fikre inandıysam o fikri savunurum, o fikir nedir? Vatanımı, milletimi, devletimi sevmektir, bitti. Ha bu topraklarda yaşıyorsam, elbet bu toprakları seveceğim gerekirse bu topraklar uğruna canımı vereceğim. Çünkü ebe ecdadımızın yattığı bir vatan burası, peygamberler diyarı, evliyalar enbiyalar diyarı, şehitler diyarı her karış toprağında şehit kanı olan mübarek, kutsal bir vatanımız var. Hepinizin beklide ya gazi yâda şehit var ocağında. 70-80 yıl harp eden bir millet var mı? Dünya da, Türkler var, Türkiye var. Veyahut bu Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuş ve bugünlere gelmişiz. Ha bu devletimize karşı ben 4 tane ihtilal yaşadım, sayın başkan. 12 Eylül’ü eleştirdim ben hem 2. ayında ihtilal, ihtilal bizim birçok haklarımızı götürmüştür, işçi haklarını götürmüştür. Ta bunu Eskişehir’de yaptım, gitmediyse TÜRKİŞ Eskişehir bölge temsilcisi burada o zaman şube başkanıydı bizim. Ben konuştukça, ihtilali eleştirdikçe işçi kayıyor sandalyeden ve o masaya vurdum dedim doğrulun ben eleştiriyorum size

70

Page 71: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:71

ne oluyor. Şimdi bu insan kalkacak, şimdi terör örgütü üyesi ihtilal falan filan bunlar olacak şey değil. Biz arkadaşlarımız konuştu, ifade verdiler, kalkıp konuşan arkadaşlarımız var, hani yok kimsenin ifade veren arkadaşlarımız savcılarımız sordu, hâkimlerimiz sordu, elle tutulur, gözle görülür bir suç yok. Öyleyse biz niye burada tutuluyoruz. Benim 13 aya girdim bugün, yazık 13 ayım 1 yılım benim bu yaştan sonra niye burada geçsin, niye burada geçsin. Ne yaptım ki geçsin, ne suç işledim ki geçsin, yani vatanı, milleti, devleti sevmek, ülkeyi sevmek, sanayiyi sevmek, sanayiyi geliştirmek, işçinin ekonomik durumunu güçlendirmek suç mu bu? Suçsa onun bedelini mi? ödüyorum ben burada onu anlayamıyorum, sayın başkan. Tüm arkadaşlarımız konuştu akşam fazlada uzatmayacağım konuşmayı, söyledim 4 şeye aşığım ben adalet adalet arıyorum oda sizsiniz adaleti burada temsil eden, tutuksuz yargılanmamı talep ediyorum, teşekkür ederim. İkametim sabittir, vatan aşığı bir insan benim gidecek başka bir yerim de yok. Teşekkür ederim saygılar sunuyorum sağ olun. “

Sanık Fatma Cengiz söz istedi verildi:”Sayın başkan, tahliyemi talep etmeden önce şöyle bir düşündüm de, salona şöyle bir baktım. Sayın başkan darbeyi cuntayı bu insanlar mı yapacak? Siz bir bakar mısınız? Şöyle bir karşınıza bakar mısınız? Bu insanlar darbeyi, cuntayı bu insanlar mı yapacak? Nerede albay bulsanız, nerede teğmen bulsanız, nerede özel harekâtçı bulsanız tamam darbe yapacaklar getirin. Sayın başkan başından beri söyledim, 7 yıldır da ben radyo mikrofonundan da söyledim, televizyon mikrofonundan da söyledim, defalarca kez söyledim. Bu adamlar Türkiye’de sivil darbe yapacak yapacak derken başımıza sivil darbe yapıldı. Bırakın askeri, askerin darbe yapmasını bırakın artık askerin darbe yapmasını, sivil darbeyi yaptılar çıktılar adamlar başımıza ve hiç kimse bu işe bir dur diyemedi. Şu anda ağır ceza mahkemeleri akşamki anayasa mahkemesinin kararıyla muvazzaf asker kişileri yargılama yetkisi kaldırılmış durumda biliyorsunuz. Gerçi daha öncede zaten ağır ceza mahkemelerinin muvazzaf askeri yargılama yetkisi yoktu. Peki 40 yıllık hâkimsiniz sayın başkan. Onca yılın hâkimisiniz, bu askerlerin asker kardeşlerimizin, komutanlarımızın burada yargılanması anayasayı çiğnemek değimlidir? Anayasayı çiğnemek değil midir bu?”

Mahkeme Başkanı:”Hepsi burada, hepsi cevap verebilir. Sen kendi adına konuş.”Sanık Fatma Cengiz:”Ha kendi adıma konuşmaya gelince evet onu söyleyeceğim.”Mahkeme Başkanı:”Dinliyorum seni, dinliyorum seni ama dinliyorum senide yani bak hepsi

hepsi asker kişilerin hepsi en az senin kadar konuşma yeteneğine sahipler. Onlar senden iyi kendi haklarını korurlar siz kendi hakkınızı, siz kendinizle ilgili konuşun, kendinizle ilgili konuşun.”

Sanık Fatma Cengiz:”Yani bilemiyorum tabi o tabii ki tabii ki kendi hakkıma konuşmaya gelince şöyle bir şey söyleyeceğim. Yani ayağa kalkan savunmayı yapan iddianamenin bir ayağı havada, öteki kalkıyor diyor ki iddianamenin kolu, bacağı havada e fetto’nun erenleri gibi e iddianame havada uçuyor. 108 tane sanık, bir o kadar avukat, koskoca bir ağır ceza mahkemesi de havada uçan iddianamenin peşine düştük ve olmayan bir terör örgütü üyeliğiyle yargılanıyoruz, olmayan bir terör örgütü üyeliğiyle henüz varlığı dahi kanıtlanmamış. Genelkurmay soruyorsunuz var mı böyle bir örgüt? Yok, jandarma yok, emniyet yok e 4 tane savcının kafasında mı var bu örgüt? Yani 4 tane savcının kafasındaki bir örgütle yargılanıyorsak sayın başkan bırakın gidelim. İnsanlara zulmettiniz artık, zulmün yani bu kadarı fazladır. Sağlığını kaybetti insanlar burada, dinledikçe üzülüyorum, dinledikçe üzülüyorum ben sağlığını kaybetti insanlar burada biran önce tahliyemizi talep ediyorum sayın başkan sadece kendi adıma değil, bütün tutuklu sanıklar adına, teşekkür ederim.”

Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi:”Sayın başkanım tutukluluk süremiz 2. yılına girdi. Muhtemelen hüküm giyseydik de bundan fazla yatmayacaktık zaten, yani amaç neyse o hâsıl olmuş oldu. Kaçma şüphesi falan filan bunlar herhalde en son geçerli olacak durumda olan kişilerdin biri benim, bugün kaçsam yarın muhtemelen bir köprü altında bulunurum yani kaçacak yerimiz yok, devlet memuruyuz, çoluk çocuk sahibi insanlarız. Mağduriyetimiz hakikaten hat safhada oldu, artık yani son anlarımızı yaşıyoruz gibi bir şey tahliyemi talep ediyorum.”

71

Page 72: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:72

Sanık Cihan Arık söz istedi verildi:”Sayın başkan, değerli üyeler S1 diye atfedilen listede ismim ve kimlik numaram bulunduğu için 1 yıldır, yaklaşık 13. ayımdayım burada tutuklu bulunmaktayım. Lakin iddianameye baktığım zaman bu kimlik numaramın ve ismime yönelik herhangi telefon konuşması veyahut elde edilen delil kısmına bakıyorum, elde edilen delil kısmı da boş yani buna istinat eden herhangi bir şey bulunmamaktadır. Ben hala neden burada olduğumu anlamakta güçlük çekiyorum. Öncelikle şunu belirtmek isterim, 15 yaşımda askeri liseye girdim. 24 yaşında mezun oldum. Bu devlet beni teğmen rütbesiyle onurlandırdı ve bana dedi ki arkadaş dedi ben seni yetiştirdim sen git bu memlekete, bu dağlara sahip çık dedi. Terörle mücadele et ve bunu bertaraf et dedi. Lakin bakıyorum okulu bitirdim, yaklaşık 3 ay sonra buraya geldim, 5 aydır huzurlarınızdayım herhangi bir söz almadım daha önce bu konuyla ilgili daha önceki celselerde vermiş olduğunuz kararlarda diğer Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu diğer subay, astsubaylar ve polis memuru arkadaşlar görevlerinin başında ve görevlerine devam etmektedirler. Yani devlete hizmete devlete hizmete devam etmektedirler. Benim de bu yönde isteğim mevcuttur ve hali hazırda geçerlidir, sayın başkan yani bunları anlatmak aslında ben istemiyorum, anlatmak istemiyordum çünkü yani bunları sizin kanısına vakıf olduğunu düşünüyorum. Tabii ki yani insan ister istemez 13 aydır tutuklu olunca kendini ifade etmek istiyor. Bende artık ifade etmek noktasına geldim ve kendimi ifade ettim. Bir başka hususu belirtmek istiyorum sadece kimlik numarası ve ismimin soy ismimin yazılı olmasından dolayı yani bir A4 kâğıdına yazılı olmasından dolayı burada olduğum için acaba düşündüm, baktım yeryüzünde eğer kimlik numarasıyla üye olunabilen terör örgütü var mı? Diye sormaya başladım kendime ve bazı kaynaklara baktım, böyle bir örgüt mevcut değil. Yani bir insan kendi kimlik numarasını beyan edip bir terör örgütüne üye olamaz. Bunu açıkça belirtmek istiyorum. 22 Ocak’ta gözaltına alındım, 1 yıl önce. Bunun yıl dönümü tutukluluk süremin başlangıcı olan bugünde son bulması temennisiyle siz ve heyetinizden tahliyemi talep ediyorum teşekkür ederim.”

Sanık Ayhan Atabek söz istedi verildi:”Sayın başkanım, sayın üyeler. Geçen haftalarda, geçmiş duruşmalarda sürekli içinde bulunduğum durumu size birkaç cümleyle arz etmeye çalıştım. Yani ne şekilde savunma yapacağımı da bilemiyorum, çünkü benim ismim bir rızam olmazsızın bir yerde yazılmış ve bunu ispatlamak için size geçen Salı günü aklınıza gelebilecek her türlü soruyu cevaplandırdığını ümit ettiğim bir dilekçeyle tahliye talebinde bulundum. Şimdi ismim bir listede geçiyor, içinde bulunduğum durum şu ben tutukluyum, 1 seneden beri tutukluyum neden tutukluyum. İsmim bir listede geçiyor. Neyle ala kimle alakalı bir listede geçiyor, İbrahim Şahin’le alakalı bir listede geçiyor. İbrahim Şahin tutuklu, neden tutuklu evinde Ankara’da ki ikametinde terörle mücadelede müsteşarlığında görev yapmak üzere oluşturulacak S1 listesi dolayısıyla tutuklanıyor. Fakat İstanbul’da kendisi yokken İstanbul aramasında tedhiş planları çıkıyor ve bu tedhiş planlarından dolayı ben ismim yazıyor diye e tutuklu durumdayım, şimdi bakıyorum efendim ben bunu nasıl ispatlayabilirim, yani benim ismim benim haberim olmaksızın ne şekilde yazılmış, neden yazılmış kim veya kimler tarafından yazılmış bunu ben size nasıl ispatlayabilirim. Sabaha kadar her gün bunu düşünüyorum, yani aklınıza gelebilecek her türlü soru işaretini çözmeye faydalı olacağına inandığım bir dilekçemle talepte tekrar bulundum size, tahliye talebinde tekrar bulundum. Efendim son zamanlarda medyada geçen bir takım olaylar var, buralarda mesela medya mensuplarının birçoğunun isimleri 2 grup halinde bir taraflara yazılmış ve kimsenin kendilerinin de haberi yok ve hatta bunlarla ilgili köşe yazı yazıları yazılıyor, gazetelerde bir takım şeyler kendileri kendilerini ifade ediyorlar. Yani bir insanın ismi kendi rızası olmaksızın da bir tarafa yazılabiliyor efendim. Ya bunu ben aylar sonra şuraya geçtiğim zaman da aynı şeyi söyleyeceğim. Bunun için size sadece aklınıza gelebilecek her türlü soruyu, soru işaretini çözmeye yarayacak şeyleri sıraladım ve yazılı olarak size arz ettim. Efendim ben 12 aydan beri, 1 seneden beri tutukluyum. Kenan Temur’u tanımıyorum, Kenan Temur’la bizi aynı koğuşa dağıtım yaptılar, aynı koğuşa koydular. Her zaman biz birbirimize destek olmaya çalıştık şimdi cezaevinde bazı insanlar var mesela suçlu olan insanlar, suç işlemiş

72

Page 73: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:73

mahkumiyet kararı verilmiş rahat oluyorlar, rahat insanlar. Çünkü adam diyor ki ben yaptım diyor ceza mı çekiyorum diyor. Ama şimdi bir şey yapmadan herhangi bir suç işlemeden aylarca, yıllarca hapiste yatmak insanın psikolojisini gerçekten etkiliyor. Havalandırmaya çıkıyoruz yav diyoruz nedir yani ne nedir bu konu, neden bizim böyle bir ismimiz yazılmış. Koğuşa gidiyoruz, yemek yiyoruz, çay içiyoruz hep aynı şeyler. Yani ben geçmişte yaptığım görevlerden dolayı şehit olan arkadaşlarımızı gördüm. Kucağımda acil ameliyat olan, kucağımda tuttuğum arkadaşımla acil ameliyatında göğsünün yarıldığın gördüm doktor tarafından ama aklını yitiren bir insanı gözümün önünde ilk defa gördüm, ilk defa aklını yitiren bir insanı gördüm, daha önce görmemiştim. Her zaman ona onla biz birbirimize destek çıkmaya çalışıyorduk, yani biz suçsuzuz tamam bir yargılama var, bu yargılama biraz yavaş ilerliyor. Normaldir çünkü sanık sayısı fazla, sabretmemiz lazım, çoluğumuz çocuğumuz var. Sağlığımızı, sıhhatimizi korumamız lazım birbirimizi teskin etmeye çalışıyoruz. Biz vicdanen rahatız hakimde, heyette bunu anlayacak diye sabırla beklemek için kendimizi, birbirimizi teskin etmeye çalışıyorduk. Adalete olan inancımızı yitirmedik fakat Kenan Temur aklını yitirdi efendim. Gözümün önünde hem de ben bunun çok etkisinde kaldım, size Salı günü daha fazla ne söyleyebilirim onu da tam olarak bilemiyorum. Salı günü vermiş olduğumuz dilekçeme istinaden orada belirtmiş olduğum beyanlarıma istinaden tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Muhammed Sarıkaya söz istedi verildi:”Sayın başkanım, sayın heyet tutukluluğumun yaklaşık 13. ayındayım ve şu noktada hala tahliye edilmediğimi gördüğümde haklı olarak düşünüyorum ki aklınızda benimle ilgili bazı soru işaretleri var. Keşke usulünüz el verse de konuşmam esnasında takılan yerleri bana sorabilseniz, aklınıza takılan yerleri ama sormuyorsunuz o nedenle bende şimdi aklınıza takılabilecek olarak düşündüğüm noktalarda açıklama yapmak istiyorum. Şimdi ben benim üzerimde, benim ikametgahımda bende ele geçirildiği iddia olunmayan, benim yazmadığım, bende benim yazdığımda iddia olunmayan nitekim verdiğim el yazı örneğinde ekspertiz raporuyla yazının bana ait olmadığı tespit olunan, artı evinde ele geçirildiği iddia edilen şahsın bu kağıtları benim diye kabul etmediği ve diğer sanıklardan alınan el yazı örneğinde bu yazıların hiçbirinde, bu sanıklardan hiçbirine ait olmadığı ekspertiz raporuyla anlaşıldığı bir kağıtta ismim yazdığı için 13 aydır tutukluyum. Şimdi bu bizim arkadaşlar arasında 2 grup var, sanırım sizin kafanızda henüz oluşmadı, biz hepimiz kalkıp teker teker meramımızı anlatmaya çalışıyoruz ama biraz da ayrıntıya girince bir bulanma oluyor galiba çok basit bir şekilde anlatmak istiyorum. Aramızda 2 grup var bu gruptan bir tanesi S1 ismi verilen listede ismi yazanlar, bir grupta tedhiş planı teftiş planlarında ismi yazanlar, 2 grup. Şimdi bu S1’de ismi yazanlar işte bir grup arkadaş iç güvenlik harekatı maksadıyla kurulacak birlikler görev yapmak maksadıyla ismini veriyorlar. Bunu zaten kendileri de kabul ediyorlar, tapeler de var. Tapeleri de inkâr eden yok evet diyor ben bu nedenle ismimi verdim diyor. İbrahim Şahin’in evinde S1 listesiyle, S1 yazan kağıtta listede isimleri yazıyor. Kendisi de kabul ediyor ben bu isimleri bu nedenle aldım diyor. Şimdi ben ismimi vermedim, iddianamede gerekli tape konuşmaları var. Tape numarası 8355, 8356 iddianamenin 1278. sayfasında, arkadaşım Taylan Özgür Kırmızı’yla konuşuyoruz konuyla ilgili ve konuşma neticesinde ben diyorum ki ismimi verme lütfen, iddianamenin bu bölümünü gözünüzden kaçmışta olabilir. İsmimi vermiyorum, zaten ismimi vermiş olsam S1 yazan kağıtta ismim olur. İsmimi versem de verdim derim, herhangi bir çekincem yok. Ama vermiyorum sonra bir bakıyorum ki benim ismim tedhiş planlarında yazıyor. Bunu da tutuklandığım zaman öğreniyorum, şimdi bu S1 listesinde ismi yazan kişilerle, tedhiş planında ismi yazan kişiler farklı yani S1’den hiç kimse tedhiş planında yok. Yani bu ne demek oluyor savcıların iddia ettiği gibi İbrahim Şahin suikastı mı kuracakmış güya onunla ilgili isim toplamış, ama bu topladığı isimlerin hiçbirini tedhiş planına yazmamış. Peki bu nasıl olmuş, bence ancak şu şekilde olmuş olabilir. Bazı arkadaşlar dinlemişler telefonları, demişler ki ya bunlar isimlerini verdi bunları bu şekilde tutuklatırız, birde ismini vermeyenler var bunları da tedhiş planlarına yazarız. Bunlarda yatarlar bir sene boyunca nasıl

73

Page 74: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:74

olsa ismi yazıyor orada. Şimdi burada zaten önemli bir nokta var başkanım, ben şimdi tekrar başa döneceğim. Yani bende ele geçmeyen, benimle alakam olmadığı bir kağıdın benimle alakamın nasıl olmadığını size anlatmaya çalışıyorum, yani size suçsuz olduğumu ispatlamaya çalışıyorum. Bu hukukta ne kadar yeri vardır siz herhalde daha iyi taktir edersiniz, bu konuda bir şey söylemek istemiyorum. Şimdi basit mantıkla düşünürsek bir insan suikast yapmayı düşünüyor. Yapan insanlar var ve diyor ki ben bununla ilgili plan yapayım. Olabilir planda yapabilir ve bunu alıyor sayfalar boyunca A4 kâğıtlara en ince ayrıntısına kadar açık açık bazı isimleri de böyle açık açık büyük harflerle yazıyor. Siz tecrübenize dayanarak böyle bir şey daha önce gördünüz mü? Bilmiyorum. Yani 1. davada en azından Alparslan Arslan’a sorun suikast yapmış, adam öldürmüş kabul ediyor, A4 kağıda güzelce plan yapmış mı? Yazmış mı? Böyle bir şey hukukumuzda daha önce var mı? bunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. Onu da kabul edelim tamam diyelim yazdı ve bunu da bu yazdığı planları da ikamet etmediği evinde, başka bir şehirdeki evinde işte diğer klasörlerin arasında, eğer polis gelir de arama yaparsa bunu burada bulsun dercesine bırakıyor. Yani bu sayın başkanım bu konuda daha neler söylenebilir bilmiyorum yani, bu bile bu söylediğim şey bile bizim suçsuz olduğumuzun açıkça kanıtı değil midir? Telefonlarımız dinlenmiş, hakkımda alınmış fiziki takip kararı var polis takip etmiş, takip etmişte hiç mi bir şey bulamamış ben biriyle görüşmüşüm, bir şey yapmışım hiç mi bulamamış, bulamamış ki yazmamış bulsaydı yazardı. Çünkü yok telefon konuşmalarımızda bununla ilgili bir şey geçiyor mu? Geçmiyor. Ama tamamen varsayım üzerine oluşturulmuş bir hikaye de tutuklu olarak burada bulunuyoruz. Şimdi ben ismimi vermedim diyorum üstüne basa basa söylüyorum, çünkü bu tedhiş planının nasıl bir safsata olduğunu açıkça bir göstergesi olduğuna inanıyorum. Veren arkadaşta savcılık iddiasında diyor ki işte ismini ver diye, kimlik numarasını ver diye ve bu şekilde yasa dışı bir oluşumda faaliyetinde yer almak için verdiği diye onları suçluyor. Ben de diyorum ki ismimi vermedim, bakın bana savcılık iddianamede ne diyor 1286. sayfasında S1 belgesinde ismi olmasa bile yasa dışı oluşum içinde görev aldığı anlaşılmaktadır. Şimdi nasıl anlaşıldı çok merak ediyorum, şunu diyebilirsiniz tedhiş planında ismi yazıyor, yazmışlar ki anlaşılsın diye yazmışlar yani benim böyle bir şeyde varmışım gibi göstermek için yazmışlar. Şimdi bu olayın sonucunda da bir yargılamanızın sonucunda tedhiş planlarını belge olarak, delil olarak kabul edecek misiniz? Etmeyecek misiniz? oda meçhul ama biz sayın başkanım şahsım adına konuşayım. Yaklaşık 13 ay 13 aydır tutukluyum. Tutuklular sırasında 37. sırasındayım daha 7. sanık ifadesini verdi. Bana ifadenin gelmesini ayda 3 kişi 4 kişinin savunmasını alsanız. Kaba bir hesapla 10 ay var, iyimser olsun belki olağanüstü bir şey olur 6 ay olsun 1 buçuk sene ben yatacağım. İfademi verene kadar, 1 buçuk sene ben cezaevinde kalacağım ve kürsüye sizin yanınıza gelip diyeceğim ki benim bu tedhiş planından bilgim yok, ben bunu bilmiyorum kim yazmışsa onu bulun diyeceğim size şimdi de onu diyorum. 1 senedir tutukluyum, 1 senedir bu tedhiş planını yazanla ilgili bir çalışma yapıldı mı? kim yazdı? Niye yazdı? Araştırma yapıldı mı? ben burada mağdur olarak bulunuyorum. Size diyorum ki bundan başka bir şeyim yok ne söyleyebilirim yani birisinde bir kağıt ele geçirmişsiniz üstünde benim ismim yazıyormuş. Ne diyebilirim ki size yapmadım demekten başka, üstüne üstlük geçtiğimiz ay, geçtiğimiz duruşmalarda 6 arkadaşımızı tahliye ettiniz, çok isabet, isabetli bir şekilde işte diğer sanırım 6 arkadaşımıza da siz tahliyesi yönünde oy kullandınız, her ne kadar üye hakimleriniz reddettiyse de şimdi ben haklı değil miyim şunu sormakta tahliye olan arkadaşlardan benim ne farkım var? Delil durumu olarak ne farkım var, suç isnadı olarak ne farkım var. Ben neden tahliye edilmedim. Ben bunu haklı olarak düşünüyorum. İşte o sizin aklınızda kalan soru işaretlerini bir bilebilsem onlara da cevap vereceğim, cevap veremeyeceğim hiç bir şey yok ama bir türlü düşüne düşüne bulamıyorum ben neden tahliye edilmedim diye. Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi sayın başkanım ben muvazzaf subayım, sivil bir şahıs olsam veya yine devlet memuru olsam ama vergi dairesinde bir memur olsam, yargılanırım suçsuz olduğumu da bildiğim için dava ne kadar sürerse sürsün nasılsa beraat edeceğim diye gönlüm rahat olur. Fakat askeri ceza kanunlarımız

74

Page 75: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:75

gereği daha doğrusu personel kanunumuz gereği bizim bir davamızda yargılandığımız sürece beraat edene kadar veya dava sonuçlanana kadar, artı Yargıtay’dan o karar kesinleşene kadar rütbe, kıdem, kademe ilerlememiz duruyor. Bizim şu an durmuş durumda. Şimdi bu dava herhalde bir 8-10 sene, 8-10 sene sürecek, ben 10 sene boyunca bırakın rütbeyi bir derece bile ilerleyemeyeceğim. Yani beni tutukladığınız ilk günden itibaren benim meslek hayatımı bitirmiş bulunuyorsunuz. Sonuçta ben beraat etsem ne yazacak, bunun üstüne üstlük 1 senedir de tutukluyum daha ne kadar da tutuklu kalacağım da belli değil, ben size yargılanmaktan çekiniyorum falan demiyorum. Beni yargılayın beraat edin ben burada beraat etmeyi herkesten daha çok istiyorum. Benim hayatım söz konusu çünkü, beraat edeceğimi de biliyorum suçsuzum. Ama tutukluluk artık bir zulme dönüşmüş durumda, tedbiri aşmış durumda, şu an bir ceza uygulamaktasınız bize. Zaten bu iftiralara inanarak bir dava açıldı hakkımızda bunun ceremesini biz artık ömür boyu çekeceğiz. Mesleki açıdan, şimdi askerlikte niye bu kadar önemli rütbemizin durması, kıdemimizin durması normal bir memur olsak dediğim gibi sıkıntı yok ama askerliğimiz, askerlikte rütbemizin yaptığımız görev yerimiz, aldığımız görev, tayinimiz ve her türlü ilişkimizde bizde esas olan şey rütbedir. Mağduriyetimin derecesini artık daha fazla anlatamam size, şimdi tahliye ettiğiniz arkadaşları benim onlardan ne farkım var diyorum. Arkadaşlar tahliye oldular ertesi gün gittiler Şırnak’ta, Hakkâri’de, Siirt’te görevlerine başladılar, Hiç biri kaçmadı. Benimde kaçacak durumum yok muvazzaf subayım, askeri ceza kanununa göre mesaimize herhangi bir mazeret belirtmeden gitmediğimiz takdirde, siz de daha iyi biliyorsunuzdur. 6 aydan başlayan hapis cezasıyla cezalandırılacak firar suçunu işlemiş oluruz. Yani ben Ankara’da görev yapıyorum diyelim Cumartesi, Pazar görevimin nöbetinde olmadığı zaman, diyorum ki Polatlı’ya gitmek istiyorum, dilekçe yazıyorum verilen izin kağıdıyla anca gidebiliyorum. Garnizonun dışına ancak bu şekilde terk edebiliyorum. Zaten 15 sene boyunca benim mecburi hizmetim var, 15 sene boyunca ben zaten bir yere gidemem. Şimdi böyle bir durumda benim kaçma şüphemden bahsedilir mi? veya delillere karartma şüphem mi var? Bende, delil dediğiniz bu tedhiş planı zaten bulunmuş 1 sene önce, internette yayınlanmış, herkes okumuş, yani ben neyini karartacağım artık daha fazla anlamadım. Tahliye olan arkadaşlar neyi karartmış, yani bunda daha fazla diretmenin, bunu cezayı artık zulüm’e, işkenceye çevirmenin ne mantığı vardır bunu insanın gerçekten aklı alacak gibi değil sayın başkanım. Bu noktada daha öncede söyledim. Yaklaşık 1 buçuk sene sonra iyi ihtimalle ifade verebilecek duruma geleceğim, başaracağım o zaman siz şöyle bir duruma düşmüş olacaksınız, yani gerçekten hukuk adına da şimdi benim konuşmam da uygun değil ama çok üzücü bir durum. Bir insanı tutuklayacaksınız, 1 buçuk 2 sene sonra anlat bakalım senin hakkında bunlar söyleniyor, ne diyorsun diyeceksiniz. Yani o duruma geleceksiniz siz, bu şeye benziyor yani Nasrettin hocayı bir gün fahri yargıç atamışlar, fahri yargıç ilan etmişler. Mahkemeye gelmiş taraflardan birini dinlemiş şikayetçi olan tarafı dinlemiş ondan sonra demiş ki tamam ben 5 dakika içeri gidiyorum sonra gelip kararımı açıklayacağım demiş. Hemen yargıç yanına gelmiş demiş ki hocam ne yapıyorsun bir tarafı dinledin, diğer tarafı dinlemedin böyle karar verilir mi? demiş. Hoca’da demiş ki ya şimdi diğer tarafı da dinlesem kafam karışır, karmaşa olur o yüzden dinlemedim demiş. E şimdi sizde savcılığın yaptığı iddialara karşı aldınız bizi de yatırıyorsunuz 1 buçuk sene, bizi hiç dinlemiyorsunuz. Yani dinlemenize bile gerek yok aslında şuraya baktığınız zaman her şey açıkça ortada ama neden olduğunu vicdanınıza seslenerek, haklılığımı vicdanınıza seslenerek hukuk bilginiz zaten bunu gösterecektir. Bu işkencenin bu eziyetin daha fazla sürmemesini dileyerek tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmamı talep ediyorum.”

Sanık Taylan Özgür Kırmızı söz istedi verildi:”Sayın başkan, sayın üyeler. Biz bu emniyet mensubu arkadaşlar ve subaylar hepimiz bu tarafa geçmişiz, talep sırası geldiği zaman sırayla konuşuyoruz oradan bana sıra gelene kadar bende en arkada oturuyorum, herkes zaten konuyu açıklamış oluyor ben tekrar etsem sizin kafanızda bu sefer tekrar oluşmuş oluyor. Aynı şeyleri söylemek istemiyorum, şimdi tam bana sıra geliyor Muhammed konuşuyor bana konuşacak hiç

75

Page 76: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:76

bir şey kalmıyor. 2 cümlem kaldı söyleyecek eğer onları da burada söylersem, savunmamda hiç bir şey söyleyemeyeceğim. O yüzden ben müsaade ederseniz kısa babamla bir, babamla alakalı bir anım vardı onu anlatmak istiyorum. Şimdi burada Emre’nin de, Emre Teğmenin de babası var onu da üzmek istemiyorum. Aslında bugün buraya gelmek istemişti babam ben istemedim burada olmasını hani stres, sinir stres olmasın diye Fehmi Abiyi çok sever avukatımı sabah onunla selam göndermiş, müsaade ederseniz kısaca bahsedeyim ben, 2005 yılında Tokat komanda taburuna tayin oldum, Tokat komando bölük komutanı olarak. Tokat komando taburu da şöyle bir birlik hani eskilerin seyyar komando taburu dedikleri bir birlik, yani öyle söyleniyor. Bu Tokat’ta konuşlu bir birlik ama mesela diyelim ki bir yerde bir terörist var Giresun’da, Erzincan’da neredeyse genel komutanlıktan emir yazısı geliyor. Bizim birlik toparlanıyor kaplumbağa gibi yükünü alıyor, 8 ay o bölgede operasyonlara katılıyor. Bende bunu aileme söylemedim hani sıkıntı olmasın, duymasınlar diye. Yani sürekli çatışma oluyor falan birde sizin dediğinize de bakmıyorlar artık bir noktadan sonra aileniz sizin yalan söylediğinizden emin oluyor. İşte mesela burada Ali Oktay Şahbaz astsubay vardı, o biz Tokat’ta görevliyiz ama benim emrimde yaralandı, gazi oldu ama Tunceli Ovacık’ta yaralandı, yani oraya göreve gitmişiz. Sürekli bakıyorlar işte arıyorlar telefon kapalıysa, televizyonda da haber çıktıysa telefon kapalıysa anlıyorlar, diyorlar ki he bunlar operasyona çıkmış. Bir gün yine böyle yanlış hatırlamıyorsam Bingöl Yedisu’da bir operasyona katılmıştım, birliğimle beraber 17 veya 18 gün sürdü. Bunlar aramışlar bir iki üç bakmışlar bir haftadır çıkmıyor, demişler ki operasyonda, bizim izin almamızda çok zordur. Yani komandolar olarak söylüyorum, izin almamız özellikle yaz aylarında çok güçtür izin almamız, bize mesela 12-13 ay izin vermezler ta aralık ayında izin verirler oda aralık geçince izin yanıyor bizde bunun için ben komutanlarımı suçlamıyorum, yanlış anlaşılmasın görev ne gerektiriyorsa o yapılmalı. Ben bir 4 gün izin aldım tabur komutanımdan, hemen Bingöl’den operasyondan dönünce helikopterden indim, zaten helikopter hangarına konuşlandırmışlardı bizi havaalanı da yanı başımız da, biletimi de ayarladım İzmir üzerinden Uşak’a gittim ailemin yanına, babamın da adetidir ta harp okulundan beri ben ne zaman izine gittiysem, iznimin ilk günü kolumdan tutar beni böyle akşam anneme de çaktırmamak için hadi gel sana bir şey göstereceğim diye beni rakı içmeye götürür, sonra ikimiz de akşam sarhoş geliriz, annem ikimizi de paralar. Gene böyle götürdü rakı içmeye içiyoruz. Ama o zaman 17 gün zarfında çok endişelenmişler hakikaten, babam bekledi bekledi bekledi biraz içtikten sonra rahatladı, başladı konuşmaya dedi ki bak oğlum ha bire dedi çıkıyor televizyonlarda, ben dedi seni anlıyorum gençsin ama dedi bak fazla hoplayıp zıplama, başınıza bir iş gelir yarın dedi televizyonda alt yazı olarak geçer. Hani bilmem ne Üsteğmen şehit oldu, biz de deriz ki hani bizim görevimiz o çıkar deriz vatan sağ olsun falan ama yani bizim dedi milletimiz değer bilmez dedi. Sen işte diğer arkadaşların boşa gitmiş gibi hissedersin, hakikaten de öyle oldu biz Muhammed’le harp okulunda yan yana oturuyorduk 4 sene, önümüzde Gökhan Yaşartürk vardı, nur içinde yatsın çok sevdiğimiz bir arkadaş. Yani bırakın karınca etmeyi, karıncayı görse yol verir. Ama Şırnak’ta 2004’te şehit ettiler çocuğu, bizde o zaman Ankara’daydık baktım ben akşamına evime gidiyorum. O Tunalı’dan evime gitmek için dünya hiç değişmemiş, o gün Gökhan öldü, öyle pırlanta gibi bir çocuk öldü ama dünya hiç değişmemiş. Herkes gülüyor, oynuyor falan. Babam bunu söyledikten sonra bende ne olacak dedim yani, napalım dedim böyle hayat böyle ondan sonra dedi ki bak oğlum yarın dedi bu iş biter. Bu iş bittikten sonra ilk önce dedi bu en önde olanlara takarlar kelepçeyi, şimdi siz ben bunu söyleyince eminim içinizden kızıyorsunuzdur bana onu da tahmin ediyorum. İşte evladım biz seni burada terörle mücadele ettiğin işte o kadar emek verdiğin için tutmuyoruz diyorsunuzdur ama iddianameyi bir okuyun, terörle daha etkin mücadele etmek istediğimiz için tutukladınız. Siz tutuklamadınız ama sizin başka bir mahkemeniz tutukladı. Ve 13 aydır ben ve arkadaşlarım bu yüzden buradayız başka bunun hiçbir delilide yok edilecek lafı da yok üstüne, delillerin ciddiyetini zaten Muhammed anlattı. Her ne kadar ortada bir suç, bırakın suçu bir kabahat dahi olmasa eğer bir hata varsa onu

76

Page 77: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:77

da ben kendime mal ediyorum. Başta Emre Baltacı teğmen, Cihan Arık teğmen, Ali Oktay Şahbaz astsubay ve Muhammed Sarıkaya üsteğmen olmak üzere arkadaşlarım ve benim bir an önce bu artık işkenceye döndü, işkenceyi bitirmeniz için tahliyemizi vermenizi talep ediyorum, teşekkür ederim.”

Sanık Mehmet Ali Çelebi söz istedi verildi:”Sayın başkan adaletin hüküm sürmediği her yerde, hakim güçlerin hırsları hüküm sürer. Bu şartlarda hakikat riyayla örtülebilir, insan haysiyet ve onuru, milli gurur saldırıya uğrayabilir. Başkanım o milletine ışık olmak istedi, ama şimdi kızı Gökçen’i hayatının en güneşsiz kışını yaşıyor. Aklı babasının son öğüdünde, Gökçen’im derslerine çok iyi çalış, iyi çalış ve önemli yerlere gel ki benim hesabımı sorabilesin. Komutanım deniz yarbay Ali Tatar’dan bahsediyorum o yalan ve iftiranın kıyımına, zulmüne son vermek, Türk milleti için ışık olmak istedi. Türkiye Cumhuriyetinin var oluşu için, kendi yok oluşunun karşısına çıkabildi. Bize korku salmaya çalışanları büyük küçümsedi sayın başkanım. onların üzerine vatan sevgisiyle yürüdü ve son mektubunda dedi ki, hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez, ben bu hukuksuzlukla yaşayamam belki benim ölümüm, benim durumumda olanların aydınlığa çıkmasına vesile olur. Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum. Ruhu şad olsun. İşte subay diye bedeninden önce şerefini, vatanını milletini koruyan adama derler. Şimdi subayı farklı tanımlamalar içinde göstermek isteyenler var. Onu ihbarcı, suikastçı, vatan haini suçlamalarıyla bu gayret içerisinde olanlar var sayın başkan. Bunların çabaları boşunadır, bunu görüyoruz, göreceğiz. Sayın başkan Türk Silahlı Kuvvetlerine dolayısıyla Türk milletine açılan barutsuz ve dumansız sindirme savaşında yani asimetrik psikolojik harpte, düşman safında yer alanlar görevlerinin gereğini yapmaya devam ediyorlar. Günümüz Mondros basınının Ali Kemal’leri şöyle zehir saçıyor, bazı arkadaşlar işler sarpa sarınca patır patır intihar etmeye koyuldular, kendi canlarına mı kıyıyorlar yoksa birileri mi onları bu zahmetten kurtarıyor belli değil ya diyerek hayasızlığın zirvesini çiziyorlar. Başkanım vicdan için, insanlık için bundan daha aşağılayıcı bir ifraz olabilir mi? bu düşünce, bu düşüncenin meclis insan hakları komisyonunda dahi malum şahıslarca sahiplenilmesi bizim için şaşırtıcı değildir. Ben bu düşünce sahiplerini onlara utanma duygusunu hatırlatmak için savunmama davet ediyorum. Çok şey göstereceğim onlara, tanık olmak istediğim için tutuklandığımı, Cumhuriyetimize 15 yıl ömür biçen mürtecilere, Türkiye Cumhuriyetine pusu kuranlara karşı vatani vazifemiz icap ettirdiği müdafaayı yaptığım için Bursa nutku gençliğinden, Mustafa Kemal’in özlü askerlerinden olduğum için değerlerimizin, geleceğimizin en kıskanç bekçilerinden olduğum için burada olduğumu göstereceğim. Rahat olsunlar, onlara elle tutulabilir iftiralar, ispatlanmış yalanlar göstereceğim. Sayın başkan onlara ne anlatsak fayda getirmez, çünkü onların gözleri kördür, kulakları sağırdır. İşte ısrarla gözlerini yuman bu gibileri Mustafa Kemal şöyle tarif ediyor, devletin içine düştüğü felaket uçurumunun derinlik ve dehşetini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ki gerçek çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Çünkü o ciddi ve gerçek çare onları daha da dehşete düşürür. Akıl ve kavrayışlarındaki kısırlık, tabiat ve ahlaklarındaki zayıflık ve soysuzlaşma gereği böyledirler. Sayın başkan ben burada olmayan diğer subayların da feryadıyım, benim durumumda olan birçok silah arkadaşım var. Denizci teğmenlerimizin evine uyuşturucu koydular, patlayıcı koydular, kadın tüccarı diye damgaladılar pırıl pırıl insanları. Deniz kuvvetlerimizin göz bebeği sat komandolarını rehin aldılar, şu an Kardak’a bayrağımızı, namusumuzu diken komutanlar da dahil. Kafes denen uydurmacayla kendilerini riyakatla görevlerine adamış komutanlarıma çamur atıyorlar. Bu palavralar yüzünden bir teğmenimiz geçen pazartesi Hasdal Askeri Cezaevinde nikahını kıymak zorunda kaldı. Kendi nikahına da anne ve babasını çağıramadı. Allah bütün iftira sahiplerine böyle nikahlar nasip etsin sayın başkanım. Sayın başkan bunlar kabullenemez, kamu oyu ve yargı kulağı çirkin, aşırı ve aşağı gelen hukukun ciddiliğine sarmalanmış, sarmalanmış palavralarla şüphe ve korkuyla düşünmeye ayartıldı. Gerçekler, insanlar köküne kadar yalana boğuldu. Gerçeğin değeri, anlamı, doğruluğu harcandı, başka kılıklara sokuldu. Savcılık makamı

77

Page 78: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:78

subay paketlediğini söyleyebilecek bir psikolojik savaş merkezi haline geldi. Merak ediyorum sayın başkan, çok merak ediyorum. Dürüst insanların ceza görmeden, hırpalanmadan ülkelerine hizmet edebilecekleri günler ne zaman gelecek. Vatanseverliğin başının belaya uğramayacağı günler. Tam bağımsız Türkiye diyenlerin takibata uğramayacağı, Türk milletine düşmanlık edenlerin Türk yargısından teşvik görmeyeceği günler. Ülkemin adaletiyle gurur duyabilir, gurur duyuyorum diyeceğim günler ne zaman gelecek, çok merak ediyorum. Sayın başkan yaşananlar Mustafa Kemal’in direktiflerine uygun yaşama şerefini ucuzlatıp, alçaltma uğraşlarıdır. Mustafa Kemal çizgimize, sevgimize meydan okuyan nefrettir. Bu iddianamede yazılanlar Mustafa Kemal’in yenilmezliğine karşı duyulan kızgınlığın zavallıca gösterisinden başka bir şey değildir. Elinden diploma aldığım komutanım, emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt 1 Ekim 2007 harp akademileri açılış töreni konuşmasında, bu sistematik ve ön yargılı saldırılar karşısında almamız gereken duruşu bize anlatmıştı, okuyorum. Uğruna yemin ettiğimiz temel değerlerle ülkenin demokratik yapısına ve hukukuna uygun olarak sadakatle hizmet ederken gerektiğinde bu uğurda seve seve canımızı vermeye hazır olduğumuz için bir takım çevrelerin hayasızca saldırılarına hedef olacağız, bu saldırılar sizi yıldıracaksa, korkutacaksa derhal mesleğinizden ayrılın, eğer bu meslek dışı, etik dışı saldırılar size güç verecekse hizmetinize inançlı olarak devam edin. Hal böyleyken tehlikeyi önlememek amacıyla, düzeltiyorum önlemek amacıyla bütün gücümüzle harekete geçmemek intiharımız olur. Bu nedenle karasız, korkak değil cesur olacağız. Pusuda bekleyen yok oluşa boyun eğmeyeceğiz. Çünkü Türk subayı için hak yok vazife vardır. Bu mihverde şahsımda Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türk milletine nasıl saldırıldığını savunmamda göstererek milletime hizmet edeceğimi düşünüyorum. Türk milletine yönelen tehdidi gösterebilme, ufacık bir kıpırdanış vesilesi olabilme dahi benim için büyük bir ayrıcalıktır. Türk subayı olarak durumdan çıkardığım vazife budur, koşullar ne olursa olsun Mustafa Kemal’in yolunu temiz, izini taze tutacağız. Bu uğurda ödeyeceğimiz her bedeli, her tazminatı biz şeref sayarız. Çünkü ben Türk subayıyım, savaşçıyım. Savaşçılar yaralarının büyüklüğüyle gurur duyarlar. Çünkü bu kazanacakları onurun bir parçasıdır. Bunun en güzel örneği ebedi önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun heykelleri o yaşarken üzerine atılan taşlardan yapılmıştır. O Türk milletinin önünde ilerleyen bir zafer bayrağıdır, o bayrak bugünde, yarında yükselecek ve hep yenecektir. Biz dünkü yeneni ve yenilenini okuyarak gördük sayın başkanım. Yenen ebedi önderiyle karanlıkları yakan Türk milletiydi, yenilen onun yürüyüşüne karşı çıkmak isteyen bütün dünya oldu. Ben bugün de yenecek ve yenilecekleri görüyorum. Yenecek olan dünkü yenendir, yenilecekler bizim yürüyüşümüzün önüne çıkmak isteyen bahtsızlar olacaktır. Sayın başkan talebim anayasa mahkemesinin verdiği askeri şahıslarla ilgili yetkisizlik ve görevsizlik kararını dikkate almanızdır. Sizden görevinizi yapmanızı, vermekle mükellef olduğunuz adaleti tahakkuk ettirmenizi talep ediyorum. Arz ederim.”

Sanık Birol Başaran söz istedi verildi:”Sayın başkanım ben tutuklu sanık arkadaşların ve avukatların vaktini almamak için 3-4 dakika 2 konuya değinmek istiyorum kısaca, 1. si bu yaklaşık biz 20 Temmuz’da başladık duruşmaya 6 aylık bir süre oldu. Bu 6 aylık süre içinde işte çeşitli evrelerden geçtik ve ben duruşmaların belirli bir olgunluğa geldiğini görüyorum yani artık daha sağlıklı bir ortamda herkes birbirini tanıdı ve iyi doğru bir yargılama süreci yaşıyoruz diye algılıyorum. Burada tek beni rahatsız eden tutuklulukların sayısı ve süresi bu konuda da sanki biraz daha yol alırsak, bizim adalete olan güvencemizin daha artacağını düşünüyorum. O yüzden benim özellikle bu konuda söylemek istediğim şey tutuklulukla ilgili, tutuklulukların devamına ilgili kararlarda bunu savunmam sırasında da söylemiştim. Genelde bizim konuştuğumuz CMK maddeleri 100, 134, 135 buradaki şey, tutukluluk nedeni olarak genelde hep şey söyleniyor başkanım, kuvvetli suç şüphesi söyleniyor. Kuvvetli suç şüphesi tek başına 100/3 yeterli değil ben bunu bir kere daha dile getirmek istiyorum. Herkesin bunu daha net anlaması gerekiyor, kuvvetli suç şüphesinin yanında 100/2 yani tutuklama nedeni de muhakkak söylenmesi lazım. Yani siz bugün tutuklamaya devam dediğimiz arkadaşların kaçma ve delil karartma şeyinde

78

Page 79: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:79

olduğunu söylemeniz gerekiyor. Söylemezseniz çünkü şöyle bir durum çıkıyor ortaya mesela CMK 135’e bakalım, CMK 135 şöyle diyor. Kuvvetli bir suç şüphesi varsa söyleyin başkanım bir şey söyleyeceksiniz herhalde.”

Mahkeme Başkanı:”Birol tahliye olmuşsun, e onlar bunları söyler lütfen kısaca özünü anlat nedir yani size yönelik bir şey söyleyin bize, size yönelik, kendinize söyle yönelik bir şey varsa dinliyim sizi. Birol.”

Sanık Birol Başaran:”Ben. Tamam, başkanım yani gerçekten 3-4 dakikayı geçmeyeceği için kısaca bir şey söyleyeyim, kapatayım. Söylediğim şu, CMK 135 kuvvetli şüpheyle katalog suçuyla CMK 135’e göre insanlar dinlenir ama aynı nedenlerle tutuklanmaz. Eğer sadece kuvvetli suç şüphesiyle tutuklarsanız bu CMK 135’in nedenidir. Yani kuvvetli suç şüphesiyle kataloglar insanlar dinlenebilir, teknik takip olarak dinlenebilir ama tutuklanamaz, yanında birde tutuklama nedeni olması lazım. Yani siz arkadaşlarımıza tutuklamanın devamı derseniz,”

Mahkeme Başkanı:”Yine arkadaşlarınız adına konuşmayın, kendi adınıza konuşun lütfen.”Sanık Birol Başaran:”Peki. orayı geçiyorum başkanım. 2. konuya geliyorum, burada 1.

davada benim bildiğim kadarıyla bu 2. davada 35 duruşma oldu. Tamam 1 dakikanızı alacağım.1. davada yaklaşık 120 duruşma oldu, 120 küsur. Bu davada da 35 duruşma oldu, bu davada sizin ve heyetle ilgili bir takım farklı kararlar var. Ben bunu çok sağlıklı buluyorum, demek ki diyorum ki tartışmalar ciddi olarak oluyor ve farklı görüşler olabilir. Bu çok doğru ve bana da iyi geliyor, adalete olan inancımı arttırıyor. Fakat burada beni aynı nedenle rahatsız eden bir şey var, 2 heyet üyesi arkadaşımızın yani Sayın Özese ve Sayın Haşıloğlu’nun bütün kararları birbirinin aynı, bu da sağlıksız buluyorum. Onların birinin farklı,”

Mahkeme Başkanı:”Birol konu anlaşıldı, buyurun.”Sanık Birol Başaran:”Teşekkür ederim.”Mahkeme Başkanı:”Efendim bitti konuşmalar.”Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuksuz sanıklardan Adil Serdar Saçan, Melih Yüksel, Adnan Bulut ve Selim

Utku Gümrükçü ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Hasan Fehmi Demir, Kazım Yiğit Akalın, Bülent Selçuk, Serkan Saçan, Bülent Vural, Ömer Korkut, Ali Rıza Dizdar, Gülçin Kaya, Ruşen Özmen, Mustafa Karslı, Cahit Subaşı ve Şule Gökayazade’nin de geldiği görülmekte huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı:”Buyurun Avukat arkadaşlardan başlayalım, talepleri bulunan.”Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Kadir Kartal söz istedi verildi:”Sayın başkanım, değerli

üyeler e sayın hocam, sayın hocam daha çok bu zaman en kıymetli hazinemiz maalesef gecenin bu saati ve yol durumu da dikkate alınarak yalnız, maalesef süreç ve taraflar olarak maalesef birbirimizi çok zorluyoruz. Ancak bir tespiti yapıp sevgi, sayın hocama açıklamalar yapmak üzere arz edeceğim. İzlenen politikalar sonucunda bağımsızlığını, egemenliğini, uluslar arası ilişkilerde gereken etkinliğini ve güvenini, saygınlığını ve onurunu yitirmiş. Yaptığı bölgesel ve ikili antlaşmalara rağmen yalnızlığa sürüklenen devlet, dışarıda ve içeride borca batık bir ülke, milletin sahibi olduğu topraklarını doğal kaynak ve zenginliklerini, işletmelerini ve finans güç imkânlarını yabancılara peşkeş çekmeyi iktisadi ve mali uygulamalarına esas kabul eden bir devlet yönetimi, bütün kamu hizmetlerinde çözülmüşlük, düzensizlik, etkinsizlik ve verimsizlik, Türk inkılabının kazanımlarını, Cumhuriyetin temel niteliklerini doğrudan ve dolaylı şekilde hedef alan, bunlara karşı meydan okuma cesareti gösteren, zaman zaman birlikte hareket eden dış ve iç tehdit, tehlike ve engeller. Bütün bu vahim ve milletimizin geleceğini karanlık bir bilinmezliğe yönlendiren olgular, olaylar ve eylemler karşısında ilgisiz, duyarsız, suskun ve seyirci kalan bir aydınlar çoğunluğu, kendi çıkarları uğruna bütün bu olaylara, eylemlere katılan özendirici olan medya tekelleri. Nihayet kendi dertleri içerisinde sıkışıp kalmış yoksul, cahil, işsiz, yorgun, yılgın ve ümitsiz halk yığınları. İşte 21. yüzyılın başlarında Türkiye’nin kısa özeti, muhterem başkanım

79

Page 80: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:80

değerli üyeler bu analizi yapmamın temel nedeni bu davanın süreci ve 70 yıllık sürecin sonucunda geldiğimiz nokta tabi uzun bir hikâye oraya girme imkânım yok, fakat birbirimizi zorlamanın üzüntüsünü yaşıyorum. Bir insan olarak, bir insan bu dünyada en önemli bir özne nedir o egomuzu yenmek, ilimle uğraşmak, yardımsever olmak ve sabır ve insan olarak geleceğimizi tayin etme. Maalesef kendine özgü konjonktür de gelişen bu hadisede böyle bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi 66 yaşına gelmiş bir müvekkil ulusal ve uluslar arası mümtaz bir kişilik, hayatının öznesi çalışmak, çalışmak, çalışmak, rektör konumu belli benim din, dün zatıalinize mübaşir arkadaş kanalıyla 21.01.2009 kayda geçmesi açısından arz ediyorum havale tarihli dilekçemizde ve hocamızın mevcut geldiğimiz süreçteki sayın hocam aktaracaklar yazılı savunması ve ekleri, bizim taleplerimiz, savunmamız karşısında ve dosyadaki 62 sayfalık ayrılan kısımda A ile B ile insan toplumun kurucu unsuru konuşmalarından başka bir şey olmadığı sevk maddelerinin salt açıdan yazıldığı ve maddi ve manevi unsurların oluşmadığı düşüncesiyle tahliyesini arz ediyor, devamı yönünden sayın hocama durumu arz ediyorum. Ve çünkü aynı vekil,”

Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Köksal Bayraktar söz istedi verildi:” Sayın başkanım ve değerli üyeler, Mehmet Haberal’ın müdafii olarak huzurunuzda bulunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurunuz efendim.”Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Köksal Bayraktar:”Müvekkilim profesör doktor Mehmet

Haberal 13 Nisan 2009 tarihinden bu yana tutukludur ve müvekkilim terör örgütü kurmak ve yönetmekle itham edilmiştir. Ve aynı zamanda tutuklama kararı da bu ithama dayanılarak yapılmıştır. Ancak biraz önce bugün size takdim ettiğimiz, arz ettiğimiz tahliye talebimizde Yargıtay 9. Ceza dairesinin 2 önemli kararını sunduk. Bu kararlarda bir örgütten söz edebilmek için bundan önce bildiğimiz, bundan önceki yıllarda gene Yargıtay’ın ileri sürdüğü kıstaslardan bir parça farklı olarak 3 kıstas ileri sürüyor ki, yeni kıstas ileri sürüyor ki bunlar konumuz yönünden önemli. Yargıtay 9. Ceza dairesinin verdiği kararlarda diyor ki bir örgütten söz edebilmek için ortaya konulan deliller inandırıcı olmalıdır. Gene aynı daire diyor ki bu deliller örgütün varlığını ortaya koyabilmek yönünden kesin olmalıdır ve kuşkuya yer bırakmayacak bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla şunu önceden hemen söylüyorum ki müvekkilimiz Mehmet Haberal’ın zaten yargılanan bu olayda da kesin, inandırıcı ve kuşkuya yer bırakmayacak derecede deliller olmamakla birlikte müvekkilimizin bu delillerle ya da bu bulgularlar, belgelerle hiçbir ilgisi olmadığını açıkça ifade etmek isterim. Şimdi örgüt yönünden iddianamede biz şunu görüyoruz sayın başkanım ve değerli üyeler, deniyor ki örgütsel bağı ileri sürülen bazı kişileri Mehmet Haberal tanımaktadır, bilmektedir ve onlarla beraber hareket etmiştir ve iddianamede de bu kişilerin adları var bazılarının, yalnız hemen şöyle bir yanlışlığı görüyoruz. Bunlardan bazılarını müvekkilimiz hiç tanımıyor, hayatı boyunca karşılaşmamış, bazılarını ki bunlar İlhan Selçuk’tur ve Yalçın Küçük’tür bunları bundan 25,30 sene önce görmüş ve 12 Eylül’den sonra darbeye karşı Türk aydınlarının hazırlamış olduğu bir bildiri nedeniyle o sırada tanımış, o bildiriye imza atmıştır. Ve ondan sonra ki yıllarda ki Yalçın Küçük’te huzurunuzda bunu açıkça belirtti her iki şahsı görmemiştir. Diğerleri ise gene iddianamede yer alan diğer kişiler ise evet müvekkilim bunları tanımaktadır, bilmektedir ancak mesleki faaliyetleri itibariyle bilmektedir, dolayısıyla başka bir bilgisi ve ilişiği yoktur. Gene iddianamede örgütsel faaliyeti ortaya koymak amacıyla bir takım şeylerle gruplarla ilişiği olduğu söyleniyor ki müvekkilimin bu katiyen doğru değildir çünkü müvekkilimin evinde, üniversitede, televizyonda, hastanede yapılan aramalarda iddia edilen suç örgütü Cumhuriyetçi çalışma grubu ve daha da açık konuşalım, bir takım darbe planlarıyla ilgili hiç bir şey bulunmamıştır. Böyle bir şey yok dolayısıyla aramalarda da örgütle ilgili hiç bir şey bulunamamıştır. Ama denebilir ki müvekkilimizin güncel hayatla ilgili olarak tuttuğu notlarda bir takım notlar vardır, ama bunların hepsi bir insanın düşünen kişinin etrafında cereyan eden sosyal ve mesleki olaylarıyla ilgili tuttuğu notlardır bunlar ve ayrıca şunu da söylemek lazım. Bir insanın düşünce özgürlüğü içinde özel hayatı içerisinde tuttuğu notlardır bunlardan suçlanabilmesi

80

Page 81: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:81

mümkün değildir. İddianamede deniyor ki bir takım siyasi liderleri müvekkilimiz yönlendirmiştir. Katiyen doğru değildir, şunu hem iftiharla hem üzülerek söylüyorum. Müvekkilimiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Ahmet Necdet Sezer yerine cumhurbaşkanlığı için zamanın başbakanı Bülent Ecevit tarafından teklif götürülen insandır. Böyle bir insan Cumhurbaşkanlığı sırf Türkiye Demokratik bir ülkedir, Cumhurbaşkanı seçimle iş başına gelmelidir. Ben mesleğimde başarılı olmaya çalışan bir kimseyim, başka bir fonksiyonum yok deyip reddetmiş olan bir kimsedir. Bu insanın siyasi hayata atılıp, bu insanın siyasi liderleri etkileme gücünün ya da durumunun olabilmesi akla gelebilecek bir şey değildir. Evet sayın başkanım ve değerli üyeler müvekkilimizin siyasi partilerle hiçbir ilişiği yoktur. Olayımızda sık sık konuşulan, bu yargılamada konuşulan, jandarma genel komutanlığında yapılan toplantı, Ankara ticaret odasında yapılan toplantı, Cumhuriyet’e saygı mitinglerinde yapılan toplantılar, o düzenlemek için yapılan toplantılar. Bunların hiçbirine müvekkilimiz katılmamıştır, katılmamış olduğu eylemlerden dolayı müvekkilimizi suçlayabilmek mümkün değil, yalnız burada her şeyi söylüyoruz bakınız, ama müvekkilimiz Patalya otelinde ve Kent otelde öğleden sonraları akşam yapılan toplantılara katılmıştır, yalnız bu toplantılar halka açık toplantılardır, yalnız bu toplantılar toplantıdan sonra basın bildirileriyle kamuya duyurulmuş olan toplantılardır. Ve bu toplantılar Ak partinin, bu toplantılar Cumhuriyet halk partisinin, MHP’nin yaptığı benzer toplantıların birde bir bir benzeridir başka bir şey değildir, bunu da ortaya koymamızda yarar var. Bunun dışında müvekkilimiz sadece Cumhuriyete saygı mitingine evet katılmıştır, ama üniversitesini başkent üniversitesini temsilen katılmıştır. Ve sadece çelenk bıraktıktan sonra bir ameliyata katılma aceleciğiyle ve kendi mesleğini çok sevdiği için ameliyata koşmuştur hastanede ve bunun dışında bir şey yok. Huzurunuzda bugün konuşan Mustafa Özbek’le Sayın Mustafa Özbek’le Erol Manisa’lıyla da iddianamede deniyor ki bunlarla da ilişiği var, bunlarla mali ve iktisadi ilişkileri var. Hayır, böyle bir durumda yoktur, müvekkilim bunlarla sadece mesleki ilişkileri yönünden tanışmaktadır. Başka bir nokta sayın başkanım gene iddianamede var, İnönü üniversitesi rektörü Fatih Hilmioğlu’yla kadrolaşma yönünde birleşmişler, konuşmuşlar. Bu tamamen yanlış çünkü Fatih Hilmioğlu zaten müvekkilimin eski bir öğrencisidir ve emekli olduktan sonra Başkent Üniversitene gelmiştir, ayrıca şöyle ilginç bir durum var. Aralarında mektuplaştıklarını yada e-mailleştiklerini ifade eden e-mail adresleri de yanlış, hemen belirteyim haberal44 diye bir e-mail adresi de yok zaten müvekkilimizin dolayısıyla Fatih Hilmioğlu’yla olan ilişkilerinde de doğru bir şey yoktur. Ama bir husus var tanık Recai Birgün’ün bir takım ifadelerini iddia makamı dayanmıştır, efendim Recai Birgün bir kere sunu ifade edeyim. Bülent Ecevit’in hastanede tedavisinden sonra bazı basın mensuplarına bu konuyla tedavisi ve teşhisiyle ilgili bir takım beyanlarda bulunmuş, bu beyanlara karşı hemen o tarihlerde yani bundan 4 yıl önce bu şahıs aleyhine maddi ve manevi tazminat davalarını müvekkilimiz açmış, açtırmıştır ve bu davaların hepsi kazanılmıştır. Dolayısıyla Recai Birgün’ün husumeti, müvekkilimize karşı husumeti açıkça bellidir ve bu açıklık nedeniyle bunun tanıklığına itibar edilemeyecek niteliktedir. Ayrıca şunu söyleyeyim ki sanıyorum sayın mahkemenizin huzurunda da Bülent Ecevit’in tedavisi ve teşhisiyle müvekkilim arasında ilişkiler kurulmuş, şunu ifade edelim efendim Bülent Ecevit Başken Üniversitesi hastanesinden çıktıktan sonra, tamamen iyileşerek çıktıktan sonra müvekkilimize teşekkür yazısı göndermiştir. 1. si bu 2. si bütün tedavi evrakları Türkiye Cumhuriyeti devleti hala ayakta şu yönden ayakta bunu duyunca şaşırmamak mümkün değil, bütün tedavi evrakları çünkü tarihsel bir mirastır. Bu başbakanlığa emanet edilmiş, gönderilmiş bir kopyası da ailesine Sayın Rahşan Ecevit’e gönderilmiş yani teşhis ve tedaviyle ilgili hiçbir kuşku yok, ayrıca bu tedaviden sonra, hastaneden çıktıktan sonra 7 ay hükümette kalmış ve 2 buçuk yıl sonra hayatını maalesef kaybetmiştir. Şunu ifade edelim zaten müvekkilim Mehmet Haberal evet hastanede büyük organizatördür, rektördür ama doğrudan doğruya Bülent Ecevit’in hastalığı kendi uzmanlık alanında değildi. Uzmanlık alanında olan Profesör Doktor Turgut Zileli bakmıştır esas Bülent Ecevit’e ve o yürütmüştür rahatsızlığının tedavisi için. Şimdi sayın başkanım ve değerli üyeler şunu da ifade etmek

81

Page 82: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:82

istiyorum ki müvekkilimin telefon konuşmalarında yer yer sözü geçen ve iddianamede maalesef yer verilen demokratik hukuk devletinin bir takım ile ilgili sözcükleri, beyanları şu yönden hatalıdır. Biz şunu tespit ettik ki müvekkilimizin gerek evinin telefonunun, gerek üniversitesindeki telefonun dinlenmesiyle ilgili hâkim kararı yok, böyle bir mahkeme kararı yok dolayısıyla bunu tabi zamanı gelince yeniden tartışılacak ama telefon görüşmelerine itibar edilebilmesi mümkün değil. Sayın başkanım konuşmamın sonunda bunlar teknik konular yalnız bazı şeyleri ifade etmek istiyorum ve bunlar çok önemli, bakınız şu yönden önemli Mehmet Haberal tıp dünya tıp literatürüne geçecek buluşları olan bir insandır. 1995 yılına kadar 1 kadavradan karaciğer alınması ve onun muhafaza edilmesi, azami süresi 12 saatmiş. Mehmet Haberal yaptığı buluşlarla bu süreyi 111 saate çıkarmış yani bugün bir kadavradan111,112 saatte karaciğer çıkarılabiliyor ve o karaciğer bekleyen ve aynı zamanda ve maalesef ölümü bekleyen insana naklediliyor. Bunu yapan Mehmet Haberal’dır. Ayrıca şunu da ifade edeyim Mehmet Haberal’dan önce tıp literatüründe kısmi böbrek nakli, kısmi karaciğer nakli yoktu gerçekten böyledir, ancak Mehmet Haberal ilk defa böbreği ki onun için böbrek ancak ölülerden yapılırdı, sağlar arasında sağ bir kişinin böbreğinden bir parça alarak başka sağ bir kişiye nakletmiş, aynı şekilde karaciğeri nakletmiş ve yüzlerce değil, binlerce insana hayat vermiştir. Böyle bir insanın bunu hepinizden özür dileyerek söylüyorum, böyle bir insanın 10 aya yakındır tutuklu bırakılması, tutuklu kalması sadece, sadece ve sadece Mehmet Haberal’ın hürriyetinin selbedilmesi değildir. Yüzlerce ve binlerce bilmediğimiz insanların hayatlarıyla ilgili önemli kararları alma anlamını da taşır. Bunu da ifade etmekte yarar var. Şunu da söyleyeyim sayın başkanım biliyorsunuz hepimiz bunu gazetelerden okuyoruz, son zamanlarda büyük bir tartışma yaşandı. Türkiye’deki hastane sıralamaları üzerinde, Türkiye’deki bütün hastaneler sıralandı. Tıpkı bankalar gibi A,B,C puantaları verildi. Ve bunların içinde Başkent Üniversitesi 1. seçildi. Bunu belirtmek lazım, bir eser bu eserin giderek yıkılmasına hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz. Kurduğu üniversitede 11 fakülte vardır, 7 enstitü vardır, 6 meslek okulu vardır, 10 hastane vardır Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, 14 diyaliz merkezi vardır ve 10, 10.000 kişi çalışmaktadır. Mehmet Haberal bugün hayati risk altındadır, Mehmet Haberal her an ani ölüm riskini taşıyan bir insandır. Hastalıklarının isimlerini burada söylemiyorum çünkü hem zamanımız dar, hem de hepsi Latince sözcükler ama Mehmet Haberal’ın maalesef kalp zarı iltihabı vardır. Kalp rahatsızlığı vardır ve bu nedenle Haseki Hastanesi Kardiyoloji Enstitüsünün vermiş olduğu raporlarda ani ölüm riski devamlı olarak bulunduğu, var olduğu söylenmiştir. Bu nedenledir ki açıkça söyleyeyim, sayın ve adil mahkemeniz 19 Eylül 2009 tarihindeki kararında bu raporlara itibar ederek demiştir ki iyileşinceye kadar duruşmaya katılmaması uygun olacaktır. Şimdi sayın başkanım, arkadaşlarımızda, değerli meslektaşlarımız da belirtti ve Avrupa insan hakları mahkemelerinden kararlar veriliyor ama biz Avrupa insan hakları kararlarını nedense okuyoruz ve orada bırakıyoruz. Müsaade ederseniz kısaca söyleyeceğim, oda şu hep diyoruz ki tutukluluk makul süre içinde cereyan etmelidir. Evet bu doğru, ama tıpkı 9. Ceza dairesinin kararı gibi bakınız Avrupa insan hakları mahkemesi Cesky Çek Cumhuriyeti ve Doblo ve İsviçre’ye karşı olan 2 kararında ki her ikisi de 1993 ve 2000 yıllarında verilmiştir. Bu kararlarda diyor ki makul süreyi tespit ederken, yargıçların yani sizlerin iddia makamının suçsuzluk karinesini mutlaka göz önünde tutması ve ayrıca kişi özgürlüğüne saygı ilkesine getirilen bu istisnanın, çünkü tutuklama bildiğiniz gibi bir istisnadır. Tüm koşullarını incelemelidir, yani makul süre sadece 3 ay, 6 ay, 5 ay değildir. Makul süre bu kıstaslarla da tespit edilir ama daha önemli bir kararı var. Bu kararı 2000 tarihli bir kararı bu kararda şöyle diyor bakın bu son derece önemli ve tutuklama yönünden, bizim yönümüzden önemli, herkes yönünden önemli ama bu Türk hukukuna önemli bir yaklaşım getirecektir, oda şudur. Tutuklu olan bir kişi uzun süre tutuklu kaldıktan sonra Avrupa insan hakları mahkemesine gitmiş ve Labita, İtalya’ya karşı olan davada şu karar verilmiştir. Başvurucuya yöneltilen suçların zamanla güçlenecek yerde bilakis gittikçe zayıflayan unsurlara dayandığı gözetilerek, başvurucunun tutuklu kalmasını meşru kılmak için yeterli olmadığı

82

Page 83: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:83

kanaatine varılmış. Yani Avrupa insan hakları mahkemesi diyor ki eğer yargılama tutuklanan bir kişi yargılamada deliller kuvvetlenmeyip, giderek zayıflarsa bu takdirde tutuklu bırakmaya hakkınız yok, dolayısıyla biz bunu önemli bir ilke ve kural olarak yüksek makamınıza sunmaktayız. Sayın başkanım ve değerli üyeler nihayet şunu söyleyeceğim biz bundan önce değerli arkadaşlarımla beraber yüksek huzur makamınıza karşı pek çok tutuklamaya itiraz dilekçeleri verdik, bunun sayısı herhalde onları geçti ve sizin sayın mahkemenizin de dâhil olduğu, verdiği kararlarda bazı çok önemli muhalefet şerhleri var. Sadece tarihlerini okuyacağım 8 Mayıs 2009, 1 Haziran 2009, 3 Temmuz 2009, 12.10.2009, 15 Aralık 2009 ve nihayet, ve nihayet 12 Ocak 2010, 6 defa muhalefet şerhi bunun 5’i sayın başkanım size ait ve son kararda şunu söylemişsiniz. Buda çok önemli demişsiniz ki dosyada a pardon, 14. Ağır Ceza Mahkemesi demiş ki dosyada mevcut delil durumu uluslar arası alanda tanınmış bilim adamı olan profesör Mehmet Haberal’ın kaçma, delilleri karartma şüphesi altında bulunmaması ve ilaveten mevcut sağlık sorunları göz önünde bulundurulduğuna tutuklama tedbirinin devamını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, dolayısıyla sayın başkanım ve değerli üyeler bir müdafii olarak, bir vekil olarak sizlerden değerli arkadaşlarımla beraber şunu talep ediyorum. 10 aya yaklaşan bir tutuklama süresi ölümlerle, tutuklama süresi hastalıklarla giderek bir insanın dünya çapında Türkiye bir insanı zor yetiştiriyor. Bir insanın giderek çökmesine sebebiyet vermektedir. Bu hale son verin dolayısıyla tahliye kararının verilmesini saygıyla ve bilvekale arz ve talep ediyorum efendim teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurunuz.”Sanık Mustafa Levent Göktaş, Cengiz Köylü ve Mustafa Koç müdafii Av. Hasan Gürbüz

söz istedi verildi:”Sayın başkan, değerli üyeler. Sayın başkan önce müvekkil Cengiz Köylü’yle ilgili konuşacağım. Sayın başkan, değerli üyeler bundan 3 yıl önce MİT müsteşarlığına gönderilen kaynağı belirsiz bir ihbar üzerine, MİT müsteşarlığı bir bilgi notu hazırlamış ve bu bilgi notu hazırlandıktan sonra yaklaşık 21 ay sonra benim müvekkilim tutuklanmış. Soruşturma safahatında bu bilgi notunda yer alan iddiaların doğru olmadığı yönünde bir takım bilgi ve belgeler, deliller elde edilmiş ancak sayın savcılar bunları göz ardı etmişler. Hatta sayın savcılar MİT’in hazırladığı bilgi notunun da dışına çıkarak müvekkilimle ilgili örgüt talimatları doğrultusunda hava harp okuluna öğrenci yerleştirme ve sızma faaliyetlerini organize eden hücre yapılanmasının başında olduğunu ve faaliyetlerini hava harp akademisinde devam ettiğini iddia etmişler ve iddianamede de bu iddiayla müvekkili ara yönetici olarak suçlamışlardır. Duruşmalar başladıktan sonra talepler üzerine sayın mahkemeniz MİT’e, genelkurmay başkanlığına ve TİB’e yazılar yazdı, bunların cevapları geldi. MİT müsteşarlığınca gönderilen yazılarda ilgi notunda yer alan iddiaların ham duyum olduğu ve doğruluğunun teyit edilmediği, ilgi alınan duyum dışında ellerinde ilave hiçbir bilgi, belge ve delil bulunmadığı albay Köylü’yle ilgili iddia edilen faaliyetler hakkında detaylandırıcı bir çalışma yapılmadığı, söz konusu oluşumun iddia edilen Ergenekon ve benzeri örgütlerle ilgisinin olduğuna dair müsteşarlıklarında bilgi bulunmadığı gelen cevaplarda açıklanmıştır. Yine genelkurmay başkanlığınca gönderilen yazıda müvekkilimin iddianamede örgütsel faaliyet içinde bulunduğu iddia edilen Profesör Erol Manisa’lıyla ilgili ilişkisinin harp akademileri komutanlığınca onaylanan eğitim ve öğretim planı doğrultusunda, görevi gereği kurduğu bir ilişki olduğu, albay Köylü’nün hava harp okulu ve hava harp akademilerindeki iddia edilen faaliyetler esnasında 1 yıl süreyle Amerika Birleşik Devletlerinde eğitimde olduğu ve kendisine görev verilmediği. Yine mesleki safahatı süresince hava harp okulunda hiçbir zaman görev yapmadığı ve yine aynı genelkurmayın yazısında Albay Köylü’nün hava harp okulu giriş nizamiyelerinde hiç kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir. TİB’den gelen bilgiler incelendiğinde bilgi notunda yer alan hava harp akademisinde ki öğrenci subaylar ve hava harp, ve hava harp okulunda görevli subay ile askeri öğrenciler arasında hiçbir telefon irtibatının olmadığı, bilgi notunun hazırlandığı tarihten geriye doğru 1 yıl gidildiğinde şahsına ait tüm telefonların baz istasyonu kayıtlarında hava harp okulunun bulunduğu Yeşilyurt semtinin ve buraya yakın

83

Page 84: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:84

semtlerin bulunmadığı, profesör Manisa’lı ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin iddianamede 5 görüşme olduğu iddia ediliyor. 5 değil 2 kez olduğu ve bunların harp akademilerinde verdiği derslerin koordinesi amacıyla, derslerden 1 gün önce yapıldığı anlaşılmıştır. Yine sayın başkanım bu hava, karargah evleri iddiasıyla ilgili hava kuvvetleri komutanlığında da bir askeri savcılıkça bir soruşturma yürütülmektedir. Bu soruşturmada 40’a yakın insanın ifadesine başvurulmuştur. İfadesine başvurulan bu insanlar müvekkilim Cengiz Köylü’yü tanımadıklarını ve bilgi notundaki tüm iddiaların doğru olmadığını belirtmişlerdir. Hatta o bilgi notunda bahsedilen karargâh evleri şemasında örgüt lideri olarak gösterilen kişinin de bir cenaze yıkayan bir imam olduğu anlaşılmıştır. Hava kuvvetlerinde yürütülen soruşturma da tutuklu hiçbir sanık yoktur. MİT’in kaynağı belirsiz bir ihbar mektubu üzerine hazırladığı o ham bilgi notu sayesinde tutuklanan tek kişi benim müvekkilim Cengiz Köylü’dür. Ve kovuşturma aşamasında MİT’ten, genelkurmay başkanlığından ve TİB’den gelen bütün deliller müvekkilimin savunmasını doğrulamış ve lehine yeni delillerin ortaya çıkması böylece sayın heyetinizce de malumdur. Müvekkilim 13 aydır tutukludur, delil durumu lehe değişmiştir. Bundan sonra kaçması delilleri karartmasın ihtimali yoktur. Kendisi muvazzaf subaydır, hakkında adli kontrol tedbirlerinin de uygulanması mümkündür. Bu sebeple müvekkilimin tahliyesine karar verilmesini sayın heyetinizden arz ve talep ediyorum. Sayın başkanım diğer bir müvekkilim Mustafa Koç kendiside uzun konuştu bir meslektaşım daha konuşacak onun için sayın Koç’la ilgili kısaca konuşacağım. Müvekkilimden elde edilen hiçbir delil yok bütün klasörlerine baktığımız da Şener Eruygur ve Hasan Atilla Uğur’dan elde edildiği iddia edilen bir takım dijital bilgiler var. Burada Cumhuriyet çalışma grubundan ve darbe iddialarından bahsediliyor. Müvekkilimin iddianameye ve dosyaya konulan telefon konuşmalarına baktığımızda isnat edilen suçla ilgili tek bir konuşması dahi yok. Diğer 2 kişiden elde edilen dijitallerin kim tarafından hazırlandığı belli değil, bunların el koyma esnasında CMK 134 ve adli ve önleme aramaları yürütmelerinin 17. maddesine göre kopyaları alınmamış, bunların delil niteliği kanuna aykırı delil durumunda. Yine jandarma genel komutanlığı, genelkurmay başkanlığı Cumhuriyet çalışma grubu diye bir grubun olmadığı iddia eden ay ışığı, Sarıkız ve eldiven adlı darbe senaryolarına ilişkin ellerinde hiçbir bilgi, belge olmadığını sayın mahkemenize gönderdiği yazılarda bildirdiler. Yine dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök tanık olarak verdiği beyanında da Cumhuriyet çalışma grubu diye bir grubun olmadığını belirtti. Yine sayın başkan, sayın üyeler müvekkilimle aynı sevk maddeleri ile yargılanan ve o dönemde müvekkilimin amiri konumunda olan ki müvekkilim o dönemde binbaşı, amiri Albay Cihandar Hasan Hanoğlu kendisi soruşturma aşamasında tutuklanmamış ve bugün tutuksuz sanık olarak yargılanmaktadır. Aynı maddelerle yargılanan 2 sanıktan birisi tutuklu diğeri tutuksuzdur. Aynı konumdaki 2 kişiye farklı hukuk uygulanması da adalet duygularını zedelemektedir. Müvekkilim de muvazzaf subaydır, kaçma ihtimali, delilleri karartma ihtimali yoktur. Kendisinin de tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyorum. Sayın başkan muhterem heyet diğer müvekkilim Mustafa Levent Göktaş’a gelince kendisi emekli albaydır. Aynı zamanda avukattır. Mustafa Levent Göktaş’la ilgili iddianamede yer alan bölüm 10 sayfa, bu 10 sayfanın 6 sayfası 51 nolu DVD’ye adlandırılan DVD’ye ilişkin bilgi, bilgilerle doldurulmuş. Söz konusu DVD müvekkilimin Ankara’da avukatlık mesleğini icra ettiği bürosundan yapılan aramada elde edildiği iddia edilmektedir DVD’nin, şimdi sayın başkanım, muhterem hâkimler CMK’nun 130. maddesinde avukat bürolarının aranmasına ilişkin özel bir düzenleme var, 130. madde. Uygulamada bu madde maalesef yanlış yorumlanmış veya yanlış, yanlış uygulanmıştır. Yine aynı paralelde avukatlık kanunun 58. maddesi var, gerek CMK 130’da gerekse avukatlık kanunun 30. maddesinde avukat bürolarındaki arama kararlarının ancak mahkeme tarafından verilebileceği belirtilmektedir. Müvekkilimin bürosuyla ilgili arama kararını İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin nöbetçi hâkimi Sayın İdris Asan vermiştir. Arama kararı burada ve müvekkilimin avukat olduğu arama kararında da yazıyor Av. Mustafa Levent Göktaş diyor. Şimdi 130. maddenin gerekçesine baktığımız da özellikle avukat bürolarının aranması konusunda aynen

84

Page 85: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:85

şöyle diyor gerekçe, bunun temel nedeni savunma hakkını sağlam tutmaktır. Avukat ile müvekkiller arasındaki ilişkilerin tam bir gizlilik içerisinde yürütülmesi, savunma hakkını sağlam tutmanın ve avukatın mesleki sırlarının korunmasının temel koşuludur diyor. Hâkim kararıyla, mahkeme kararının zaman zaman karıştırıldığını uygulamada az önce bahsettim. Ceza yargılamasında yargılama makamı hâkimlik ve mahkeme olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hâkimlik mahkemenin görevi dışında kalan yargılama faaliyetlerini yapmakla görevlendirilen makamdır. Duruşma yaparak asıl uyuşmazlığı doğrudan doğruya çözen makam tek hâkimle de olsa mahkemedir. Mahkemenin ceza ve yargılamasında kural, kural olarak kovuşturma evresinde ve bilhassa onun duruşma ve sonuç çıkartma devrelerinde yargılama yapan makam olduğu bilinmektedir. Sayın başkanım adalet bakanlığı hâkim ve savcılarla ilgili düzenlediği çeşitli seminerlerde, seminer notlarını da bakanlığın internet sitesinde var. Bu konuda seminer veren tetkik hâkimler, diğer görevliler bu konuya değinmişler. Bunu eleştirenler de olmuş, bu delillerin karartılmasına da yol açabilir demişler ama neticede bu arama kararının mahkeme tarafından verileceği konusunda hiçbir şüphe yok. Bu soruşturma da gerek avukat olan müvekkilim Mustafa Levent Göktaş, gerek tutuksuz müvekkilim Hüseyin Buzoğlu, gerek 1. davadaki diğer avukatlar sanık avukatlarla ilgili bütün kararlar nöbetçi hâkim tarafından verilmiştir, kanuna aykırıdır bu kararlar, bunu niye anlatıyorum neticede bir talebim olacak. Kanuna aykırı kararla yapılan aramada elde edilen tüm deliller kanun dışı delildir ve reddi gerekir. Bu konuyu bu şekilde açıkladıktan sonra müvekkilimin bürosunda yapılan aramaya değinmek istiyorum. Müvekkilimin avukat olduğu arama kararında yazıyordu, yine CMK 130’da avukat bürolarında yapılacak aramada baro temsilcisi bir avukatın ve Cumhuriyet savcısının da hazır bulunması gerektiği emredilmiş. Talebimiz üzerine sayın mahkemeniz getirttirdi müvekkilin bürosunda yapılan aramanın kamera kayıtları geldi, aldık inceledik. Arama tarihinde 7 Ocak 2009 tarihinde saat 10:40’ta polisler kapıyı çalıyor, kamera kaydı bu şekilde başlıyor. Sizin izlediği, izlemediğiniz düşünerek bunları anlatmak istiyorum. Kapı çalınıyor, açılıyor ve Levent Bey’i soruyorlar. Yanına geliyorlar, arama kararını ibraz ediyorlar. Levent Bey’de avukat olduğunu savcının ve baro temsilcisinin hazır bulunması gerektiğini söylüyor, tamam haber verdik gelecekler diyorlar müvekkilimin silahı olup olmadığını soruyorlar. Ruhsatlı silahını alıyorlar, silah ruhsatını alıyorlar, kimliğini alıyorlar, cep telefonunu alıyorlar ve büroda çalışan tüm avukatları stajyerleri hepsini Levent Bey’in odasına topluyorlar. Bu arada ne savcı var ne avukat var. Ondan sonra bir oda kilitli o kilitli odanın anahtarını istiyorlar, anahtarı alıyorlar. Bütün bunlar görüntülerde var sayın başkanım ve ondan sonra kamera kaydı orada duruyor. Bunların hepsi 10-12 dakika içerisinde oluyor. Daha sonra 15:25’te yeniden kamera çalışmaya başlıyor, Cumhuriyet savcısı ve baro temsilcisi avukat gelmiş. 10:40’tan 15:25’e kadar müvekkilim ve bürodaki tüm avukatlar, müvekkilimin odasında oturmuş beklerken polisler büronun tüm odalarında serbestçe, rahatça dolaşıyorlar. Müvekkilimin bürosunda çalışan Avukat Özge Evci’nin 9 Nisan 2009 tarihinde savcılık tarafından ifadesi alınmış, aynen şöyle diyor Özge Evci hepimizi salonda topladılar, diğer görevliler de diğer odalara geçtiler. Bu sırada biz salonda oturuyorduk, ne zamana kadar 15:25’e kadar. Bu safahattan sonra, savcı geldikten sonra arama başlıyor. Bir takım, bir sürü hatalar var mesela bir tanesini söyleyeyim. Çok önemli bence bürodaki çalışan avukatlardan Avukat Demet Rençber ve Avukat Özge Evci’nin kendi şahsi çantalarını polis arıyor, bunların hepsi görüntüde var. Onları soruşturmanın hedefi değil, haklarında arama kararı yok. Şahsi çantalarını aramaya polisin hiçbir hakkı yok ama aradıkları halde arama tutanağına bunları yazmıyorlar. Sonra saat 18 civarında Avukat Özge Evci’nin odasına giriyor polisler, kamerada var. Komiserim M.Y. ismini söylemeyeyim, masanın üzerinde duran bir dava dosyasını açıyor içerisinde DVD’yi çıkartıyor ve diyor ki hemen bunu yazın, buna diyor 51 nolu DVD deyin. O arada bu komisere üst üste 3 tane telefon geliyor. 2-3 dakika içerisinde arayan kişi de başka bir emniyet görevlisi ses arkadan duyuluyor telefon sesi, DVD soruyor bulduk diyor abi DVD, CD çok diyor. Bunlar ilginç olduğu için anlatıyorum. Şimdi sayın başkanım, muhterem hâkimler arama kararından itibaren

85

Page 86: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:86

hukuksuzluklar devam ediyor. Bir başka hukuksuzluk bilgisayarlar ve diğer dijitaller CD’ler, DVD’ler, Flaş bellek’ler bunların CMK 134 e göre kopyasının alınması lazım, hiçbirisi alınmıyor. Orada bir diyalog var, avukat Demet hanım diyor ki bu imaj işi ne olacak, imajlarının alınması diyorlar ki burada alamayız uzun sürer. Emniyete gideceğiz orada ama sadece bilgisayarların, diğerlerinin imajı alınmaz 134 öyle söylüyor, diyorlar. Hâlbuki adli ve önleme yönetmeliği var, orada CMK’da bu eksiklik görülmüş, orada bir düzenleme yapılmış. Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Bu işlem bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımları hakkında da uygulanır. Sayın başkanım CMK 134’ün gayesi hepimizce malum, bilgisayar ve diğer dijitaller üzerinde sonradan değiştirme, ekleme, silme yapılma ihtimali var. Bunu önlemek için kanun koyucu 134. maddeyi düzenlemiş, ardından yönetmelikte bunu düzenlemiş. Birde bunların da daha ilerisinde bir siber suçlar sözleşmesi var, Avrupa ülkeleri arasında hazırlanmış 2001 yılında imzaya açılmış orada bunlar daha ayrıntılıda düzenlenmiş. Sayın başkanım bunları niçin anlatıyoruz. Bu yargılama uzun sürecek 6 ay oldu henüz, henüz sanıkların sorgusu bitmedi. 1. dava 20 Ekim 2008’de başladı hala sorgular bitmedi. Bütün bu arama sırasında ki hukuksu, hukuk dışı eylemler arama tutanağına şerh edilmiş, avukatlar tarafından. Hatta bir husus daha var sayın başkanım yine CMK 130 avukat meslek ilişkisine ilişkin el konulan tüm şeylerin mühürlenmesini ve bunların hâkim tarafından incelenmesini öngörüyor. Buna aykırı olarak TEM şubede, mühür açma tutanağı burada hâkim olmadan polisler açmışlar her şeyi ve o zamanki meslektaşımız. Avukat Serdar Öztürk şerhini düşmüş oraya da şimdi delillerin değerlendirilmesi ve kanuna aykırı elde edilen delillerin reddi meselesi var, malumaliniz CMK 206’da düzenlenmiş. Şimdi uygulamamızda genelde mahkemelerimiz bu husustaki kararlarını nihai yargılama sonuna bırakıyorlar, buda özellikle bu tip çok sanıklı uzun sürecek davalarda, özellikle tutuklu sanıkların ciddi mağduriyetine sebep oluyor. Şimdi benim müvekkilimle ilgili iddianamede 6 sayfa yer tutan tek delil 51 nolu DVD o DVD’de çatlamış. Adli emanetten geldi gördük parmak izi incelemesi talebimiz üzerine o görüntülerde var, birden fazla polis memuru, amiri DVD’yi eline alıyor. Sonra İstanbul TEM şubesinde DVD polislerce açılıyor, inceleniyor herkesin eli değiyor ama parmak izi yok ve DVD çatlatılıyor. Adli emanette muhafaza edilmesi, suç eşyası yönetmeliğine göre orada da madde var bu tip dijitallerin nasıl muhafaza edileceği, bütün bunlara aykırı olarak DVD adli emanette nasıl oluyorsa öyle mi çatlak mı geldi sonradan mı çatlatıldı bilmiyoruz. Müvekkilimin aleyhinde 51 nolu DVD’nin dışında hiçbir delil yok, e bu delil az önce anlattım. Tüm sebeplerle kanuna aykırı bir delil, fakat sayın mahkemeniz bunu hangi aşamada karar verecek bütün tutuklu, tutuksuz sanıkların sorgusu bittikten, delillerin değerlendirilmesi aşamasına geçtikten ve müvekkilimin delilleri değerlendirirken mi? yoksa nihai karar aşamasında mı? her iki halde müvekkilimin ciddi mağduriyetine sebep olacak. Sayın başkan değerli üyeler, gerek ceza kanunumuz, gerekse ceza muhakemeleri kanunumuz 5 yıl önce yapıldı, 4 buçuk 5 yıl önce ve bu kanunlar yapılırken ağırlıklı olarak İspanyol ceza kanunları ve 2. derecede Almanya ceza kanunları mehaz alındı. İspanyol ceza kanununda, kanuna aykırı delillerle ilgili mahkemenin tensip aşamasında verilmesi mümkün, bizim ceza muhakemeleri kanunu hazırlanırken Türk Ceza Kanununa göre daha kısa bir sürede hazırlandı. Ve pek çok eksiklikler olduğu heyetinizce de malum bunu sadece ben söylemiyorum. Ceza muhakemeleri kanununun alt komisyonunda görev alan akademisyenler de söylüyor. Yargı içtihatlarla gelişir, sayın mahkemeniz tarihi bir yargılama yapıyor. Vereceği kararlarla özellikle kanuna aykırı deliller konusunda hukuk camiamıza, ülkemize, yargıya ciddi katkılarda bulanabilir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur. Biz usulü bir tarafa bırakıp, yasa dışı elde edilmiş delillerle insanları burada uzun yıllar tutuklu olarak bulundurursak ve 10 yıl sonra da bu deliller kanun dışıymış, sizi beraat ettirdik dersek bu adil bir yargılama olmaz. Hukuk bir gün hepimize bu soruşturmayı yürüten savcılara da, arama kararını veren hâkimlere de lazım olabilir. Sayın başkanım muhterem heyet bütün bu sebeplerle müvekkilimin bürosunda bulunduğu iddia edilen 51 nolu DVD’nin CMK 206/2A ve 217. maddeleri

86

Page 87: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:87

uyarınca kanuna aykırı delil olduğuna karar verilerek 51 nolu DVD’nin ve bu DVD’ye ilişkin inceleme raporu vs. her türlü bilgi ve belgenin reddine, reddedilen bu delillerin dosyadan çıkartılmasına. DVD’yi muhafaza etmeyerek çatlamasına sebep olan polis memurları ve iddianamede imzası bulunan savcılar hakkında TCK 281. maddeyi ihlal ettiklerinde dolayı suç duyurusunda bulunulmasına. Müvekkilimle ilgili tek delilin kanun dışı elde edilmiş olması, müvekkilimin tutuklu kaldığı süre, kaçması, delilleri karartma ihtimalinin bulunmaması, kendisinin avukat olması ve geçmiş meslek itibariyle de toplumdaki saygın konumu dikkate alınarak bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ediyorum.”

Sanıklar Adil Serdar Saçan ve Oğuzhan Sağıroğlu vekili Av. Serkan Saçan söz istedi verildi:” Sayın başkanım, değerli üyeler. E geçen hafta diğer müvekkilim Adil Serdar Saçan tahliye olmuştu biliyorsunuz, sayın kararlarınızla şimdi Oğuzhan Sağıroğlu’yla ilgili tahliyesi konusunda birkaç laf etmek istiyorum. Oğuzhan Sağıroğlu 3. iddianamenin 48. sırasında yer alan sanıklardan biri 07.01.2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 10.01.2009 tarihinde tutuklanmış, yani yaklaşık 1 seneyi geçen bir süredir tutuklu. E Oğuzhan Sağıroğlu İbrahim Şahin beyin grubuna atfedilerek tutuklanmış bir şahıs, İbrahim Şahin beyin sanıyorum susurluktan devam eden üstüne kalan bir leke mi var nedir, onun ismi geçen herkes tutuklanmış. Fakat bu yargılama susurluk yargılaması değil, dolayısıyla İbrahim Şahin beyin de Ergenekon denen örgütün üyesi olup olmadığı belli değil ama her ne şekilde olursa olsun, onun görüştüğü insanlar bir şekilde buraya getirilmiş. Bir sürü asker, bir sürü polis’te var içlerinde işte benim müvekkilim öğretmen e ve 3. iddianamenin 48. sırasında olması sebebiyle, yaklaşık 1 sene daha var savunmasını yapmasına, sayın mahkemenin yoğun olduğunu, binlerce dosyaya baktığının farkındayız, yani insanların savunması sırasında bence ancak çok ayrıntılı dosyalar incelenebiliyor. Fakat bu bir sene daha tutukluluk demek müvekkil açısından bu sebeple devlet memuru olan, öğretmen olan müvekkilimin deliller de toplandığı için, kaçma şüphesi de olmadığı için ve yine suçunun mahiyetinin değişme ihtimali olması için tahliyesini talep ediyoruz. Çünkü aksi halde 1 sene daha derdini anlatamayacak, 1 sene daha burada tutuklu kalacak. Sayın mahkemenin buna dikkat etmesini ve tahliyesini arz ediyoruz efendim.”

Sanık Mustafa Koç müdafii Av. Abdullah Kaya söz istedi verildi:”Sayın başkan, değerli mahkeme üyeleri. Mustafa Koç müvekkilimizle ilgili bildiğiniz gibi muvazzaf asker kişidir kendisi, taleplerimizde bulunacağız ama aşamaya kadar gelinen durumda taleplerimizin gittikçe daha çok göz önüne alındığını görüyoruz. Bu özellikle geçen celse burada bulunduğumuz zaman 2 hafta önce koşullardan bahsettik, orada kalan muvazzaf subayların mevzuat gereği hangi muameleye tabi tutuklarından bahsettik bu kapsamda da Türkiye Büyük Millet Meclisinden de bir heyet oluşturulup oraya gönderilecek bu bir. Bu en azından burada söylediğimiz yargılama aşamasında sizin yaptığınız yargılamanın mevzuata uyum, buradaki sanıkların hakları, bizim söylediklerimizin bir yere doğru gittiğini ve hakikaten hukuku uygulamada örnek duruma geldiği, geldiğini ve daha da geleceğini gösteriyor, umuyoruz. 2. si UYAP, ulusal yargı ağı projesi kapsamında Cumhuriyet başsavcılığının, özel yetkili Cumhuriyet Başsavcılığından çıkan her türlü iddianamenin ulusal yargı ağı projesi kapsamında bir kurayla gelmesi ve o proje kapsamında dağıtılmasının uygun olacağını söyledik. Başta ve bu kapsamda da her gelen iddianamenin bu dosya kapsamında eğer Ergenekon bir terör örgütü ise PKK gibiyse iddia gibi savcılığın, nasıl ki Türkiye’nin neresinde işlenirse orada özel yetkili ağır ceza mahkemeleri görevliyse ve tevziye tabi tutuluyorsa bu şekilde tevziye tabi tutulması gerektiğini söyledik. Bunun da gerçekleşeceğine inanıyoruz, aksi takdirde peş peşe gelecek davalılarla 13’ün, özel yetkili 13. ağır ceza mahkemesinin iş yükü inanılmaz derecede artacaktır ve tutukluluk süresi de çok fazla derecede uzayacaktır. Bu kapsamda özellikle tahliye hususunu değerlendirirken sayın mahkeme heyeti, buradan tahliye olması durumunda kaçmayacak durumda olan kişilerle ilgili olarak tutuklu kişilerin biran önce sorgusunun yapılması, biran önce dosyanın tekemmül etmesi sağlanacaktır diye düşünüyoruz özellikle sorgu aşamasında. Bu 3. olarak şimdi görevsizlik kana, kararı biz

87

Page 88: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:88

Avrupa insan hakları mahkemesinden sağ olsun sayın meslektaşlarım örnekler verdiler ona girmeyeceğiz. Şimdi Yargıtay, örneklerle gitmeye çalışacağız efendim. Yargıtay 9. ceza dairesinin Şemdinli kararı diye anılan bir kararı vardır. Burada asker kişilerin askeri görevleri sırasında işledikleri eylemler nedeniyle askeri mahkeme görevlidir, denilmiştir. Bakın çok açıktır, hadi Yargıtay’ın bu kararını biz pas geçelim ama usul kanunu maalesef Türkiye’mizde bir ceza muhakemeleri kanunumuz var, birde 353 sayılı askeri mahkemeler kuruluş, yargılama ve usul kanunu var. Bu usul kanununda da açık olarak asker kişinin, askeri ceza kanununda yer alan bir suçu işlemesi durumunda, bunu siville beraber işlese bile yargı yeri askeri mahkemelerdir. Türk ceza kanununda yer alan bir suçu muvazzaf asker kişinin işlemesi durumunda burada, yargılanacağı yer eğer askeri mahalde işlemişse ve askeri görevi nedeniyle işlemişse gene askeri mahkemelerdir. Ben kışlada subaysam, muvazzaf subaysam gider adam öldürürsem orada kışlanın içinde öldürürsem bu askeri mahalde işlediğim için görevim nedeniyle gider sivil şahsı öldürürsem gene askeri mahkemede yargılanırım. Ama gider evde karımı öldürürsem o zaman ağır ceza mahkemesinde yargılanırım. Usul budur, uyuşmazlık mahkemesinden öğrendiğimiz de budur, Türk Ceza Kanununda yer alan bir suçu asker kişi askeri mahalde veya askeri görevi nedeniyle sivil kişilerle birlikte işlerse işte o zamanda yargılama makamı gene askeri mahkemedir. Şimdi bu anayasa mahkemesinin verdiği ve yürütmeyi durdurduğu bu karar gerekçesi 145. maddeye dayanan gerekçesi bu bakımdan son derece önemlidir. Daha önce biz savcılık aşamasında da verdiğimiz taleplerde, burada verdiğimiz taleplerde de CMK’daki suçlarla ilgili olarak yapılacak yargılamada görev hususunun çok, son derece önemli olduğunu söyledik. Bu kapsamda sayın mahkemeniz herhalde anayasa mahkemesinin kararını ve yürütmeyi durdurma kararını dosyaya alacaktır ve inceleyecektir. Neden benim müvekkilim hakkında önemli muvazzaf subaydır, Kastamonu jandarma bölge komutanı daha da öncede belirttik. Yani bıraksanız da veya diğer muvazzaf subaylar bunları bıraksanız da bunların gideceği bir yer yok. Bugün tutuklulardan birisi gayet güzel bir şey söyledi. Kaçtıkları anda veya görevi izinsiz olarak terk ettikleri anda bunlar firar suçunu işlerler. Hiçbir yere de gidemezler ve alacakları ceza da son derece daha yüksek cezalardır. 6 ay tutukluluktan başlar, esas süresi 1 yıldır devam eder gider. Bu kapsamda mahkemenizin görevsizlik hususunu tekrar değerlendirmesini talep ediyoruz efendim, 1. talebimiz bu. 2. talebimiz geçen seferde söyledik çalışma grubu eğer kurulduysa, bir karargâhta çalışma grubunu kuran o karargâhın komutanıdır. O karargâhın komutanı da genelkurmay karargâhını örnek vereyim, genelkurmay başkanı değildir. Kurmay başkanıdır, 2. başkanıdır. Jandarma genel komutanlığı şayet böyle bir cumhuriyet çalıma grubu kurulmuş ise bundan haberi olacak, bunu kuracak, emir verecek veya lav edecek kişi oranın kurmay başkanıdır. Orada ki bir şube müdürü, akademiden yeni mezun olmuş gelmiş 10 gün çalı, 10 ay çalışan kişi değildir. Bu kapsamda müvekkilimle ilgili olarak biz tahliye talebimizi yineliyoruz, görevsizlik kusurlarınızı, hususunu takdirlerinize bırakıyoruz, Yargıtay 9. ceza dairesinin kararı var, anayasa mahkemesinin kararı var ve uyuşmazlık mahkemesi uygulamaları var. Bu kapsamda sayın mahkemenizce en uygun çözümü bulacağını zannediyoruz, neden askeri mahkeme diyoruz ben kişi olarak tutukluluk hali için söyleyeyim. Çok hızlı iş yükleri çok azdır ve çok hızlı duruşma yapılır, çok hızlı yargılama yapılır. Burada öbür türlü biz efendim en az 6-7 ay daha tutuklama için sorgu için bekleyeceğiz. Yoksa başka bir şeyimiz yoktur. Sayın mahkemeniz eğer tutukluluk sayısını burada azaltabilirse hem bizim işimiz, hem sizin işiniz daha kolaylaşacak, hem de savcının işi daha kolaylaşacak, daha kolay delil bulabileceğiz hem de hakikaten sanıklar önemli mağduriyetten kurtulmuş olacaklardır. Efendim çok teşekkür ediyoruz.”

Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Ahmet Çörtoğlu söz istedi verildi:”Sayın başkan, sayın heyet. Tuncay Özkan 23.09.2008 tarihinde gözaltına alındıktan sonra takip eden 15 ay içinde huzurdaki yargılama esnasında ya da hazırlık soruşturması esnasında hep aynı şeyleri dile getirdik. Biz bunları söylemekten dilimizde tüy bitti, muhatabımız kimse nöbetçi mahkemeler, savcılık ya da huzurdaki yargılamayı yapan mahkeme bizim hiçbir talebimizi istediğimiz şekilde

88

Page 89: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:89

karşılamadı. Biz başından beri dedik ki ceza muhakemeleri kanunu 251. maddesi gereği, ceza muhakemesi kanunu 250. madde kapsamında soruşturmayı bizzat cumhuriyet savcıları yapar. Cumhuriyet savcıları bu yetkiyi hiç kimseye devredemez. Kanunun emredici hükmü, niye bunda çok ısrar ettik sorgumuz bittiği gün biz bunu anladık. Tuncay Özkan tam 15. ayının bittiği gün sorgusu bitti, şu anda 16. ayını doldurmuş durumda. Burada ki sorgudan gittikten sonra oy çokluğuyla talebimiz ret olmuştu. Takip eden ilk iş günü içinde mahkeme dosyasını incelediğimizde 25.12.2009 tarihinde bütün dilekçelerimizde özür dilerim, bütün dilekçelerimizde hep 12 klasör diyoruz bir aritmetik hatası yapmış, 13 klasör Tuncay’a ilişkin evrak dosyaya kondu. Yani 16 ay sonra kişinin sorgusu bitmiş, çapraz sorgusu bitmiş, avukatı hasbelkader savunmasını yapmış, dosyaya evrak konuyor herhalde son anda bulunan bugüne kadar deşifresi yada çözümü yapılması imkanı olmayan deliller diye bütün arkadaşlar birlikte incelemeye başladık. Birde ne gördük sayın başkanım, sayın heyet. 24 tarihte yanılabilirim, 24.09.2008 tarihinde yani tam 15 ay önce halkalı dediğimiz, bize ait olmadığını ısrarla söylediğimiz. 200 gazetecinin yaklaşık 20 yıllık arşividir dediğimiz yerde bulunan bir takım doküman ve dijital verilerin çözümleri yapılmış, 22.12.2009 tarihli yani sorgunun başladığı günkü tarihli bir tutanak altına alınmış. Dosyaya da 25.12.2009 tarihinde sizin havalenizle konmuş, tam 16 ay geçmiş. Verilerle ilgili uzun zamandır inceliyoruz verilerle ilgili teknik içerikleriyle değil, teknik birikimleriyle ilgili rapor 24.03.2009 tarihinde düzenlenmiş. Yani konulduğu tarihten 9 ay önce, bunlar çok Sayın Mustafa Balbay’ın geri çağırılan, çağırıldığı iddia edilen veriler gibi çok büyük teknik bilgi, birikim isteyen şeyler değil. Bunlar normal bir bilgisayara taktığınız zaman eğer CD’yle bilgisayara taktığınız zaman print komutu verdiğinizde çıkabilecek hususlar. Ha bunların içerikleriyle ilgili de geleceğim. Açıkça gördük ki eğer kanunun emredici hükmüne rağmen siz yetkilerinizi isteminizle ya da istem dışı başkalarına bırakırsanız. Yönlendirilmiş belli bir amaca hizmet eden bu birimler burada hukuku çiğnerken hiçbir şekilde vicdan azabı çekmezler, hiçte düşünmezler. İstediklerini koyarlar, istemediklerini koymazlar, sizi de diledikleri gibi burada tutmak için elinden geleni yaparlar. Biz bunları niye söylüyoruz, bunların içeriklerinde hiç bir şey yok. Tuncay bunların hepsinin içeriğinin ne olduğunu anlattı, 1997 ile 2000 yılları arasında oluşturulmuş hepsi kitaplarına, gazetelerine konu yapılmış, Türkiye’nin malumu yeşil kod adıyla bildirilmiş isme ait bir takım veriler. Dijital verilerin çözümü ya da benzeri nitelikte düğün fotoğrafları ya da niteliği haber olan kullanılmış ya da kullanılmamış, Tuncay’a ya da beraber çalışma arkadaşlarına ama hangi çalışma arkadaşlarına 1983’ten 2008’e kadar yaklaşık 20 yılı aşan bir süredeki çalışma arkadaşlarına ait televizyon ve gazete arşivi olmuş. Ama buradaki esas olan husus, amaç herkes amacını gösteriyor. Yani kısaca söylemek isteriz ki bu yapılan eylemle tutukluluk halinin devamında hukuki meşruiyet sağlayabilmek için yasaların şiddetle ihlalinden hiçbir şeklide çekinmemişler. Biz sorgumuzu bitirdik, sorgumuzun son anında sayın heyetin üyelerinin önünde Tuncay Özkan’ın 24.09.2008 tarihli aramasında elde edilen bir takım şahsına ya da başkalarına ait evraklar incelenmeye başladı. Kendiside söylediği için ben da, daha rahat ifade ediyorum. Bize sorgumuz da bunlar sorulmadı, eğer Tuncay’ın tutukluluğunun devamını isteyen sayın heyet üyelerinin kafalarında o belgelerle ya da bize sorulmayan, gösterilmeyen doküman ve evraklarla ilgili bir soru, herhangi bir soru işareti varsa bize sorsunlar. O cevaplasın, biz yazılı olarak sunalım ama bu aşamadan sonra bu delillerin değerlendirerek, kendi içlerinde değerlendirerek tutukluluk halinin devamı konusunda hukuki bir meşruiyet kazandırılamaz. Biz bunlara bir daha yıllarca sonra delillerin değerlendirilmesine aşamasında mı cevap vereceğiz? Bugüne kadar sayın üyelerin içinde bunlarla ilgili bu şüpheler devam edecek mi? benim oğlum lise son talebesi, bu sene üniversiteye girmek istiyor. Ve tek ideali annesiyle babası gibi hukukçu olmak, bana giderken soruyor. Baba Tuncay amca bırakılacak mı? Diyor, ben diyorum ki oğlum Tuncay amcanın bırakılması için hukuki olan her şeyi yaptık. Baba diyor sen diyor kendi vicdanına sor diyor Tuncay amcam bırakılacak mı? Diyor. Ben hukuki ve kişisel vicdanımla cevap veriyorum. Tuncay amcanın tutuklanmasını gerektirir bir şey yok, hele hele 16

89

Page 90: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:90

aydır tutuklu kalmasını gerektiren hiç bir şey yok diyorum. Bende Tuncay’ın tutukluluğunun devamını yönünde kararları bildiren sayın üyelere soruyorum. Onlar kendi vicdanlarına soruyorlar mı? Tuncay’ın tutuklu kalması için sebep nedir? Eğer bunu sadece kendilerine saklıyorlarsa bizim haklarımızı ihlal ediyorlar. Eğer bir takım somut verilere dayanarak bu görüşteler ise bizde onlardan talep ediyoruz ki o görüşlerini de bize bildirsinler, biz hangisiyle ilgili verebilirsek cevaplarımızı, hukuki açıklamalarımızı bildirelim belki kafalarındaki bir takım istifhamları kaldırmış olabiliriz. Sayın başkan, sayın heyet yargılamanın gidişine ilişkin de birkaç söyle, özellikle hazırlık soruşturması aşaması ile ilgili birkaç söyle, şey söylüyorum. Tuncay Özkan hakkındaki ilk iletişimin dinlenmesi ve izlenmesi kararı 03.01.2008 tarihinde alınıyor. Çeşitli defalar yenilendikten sonra 14 Ağustos 2008 tarihine geliyor. 14 Ağustos 2008 tarihinde soruşturmayı yürüten kolluk savcılık aracılığıyla İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak suç işlendiğine dair, yapılan soruşturma esnasında suç işlendiğine dair aynen okuyacağım için bakıyorum. Suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu ancak, başka delil elde edilemeyeceği, başka yollardan delil elde edilemeyeceği anlaşıldığından CMK 140 gereği açık yerlerdeki faaliyetlerin izlenmesi, ses ve görüntü kaydı alınması talep olunur diyor. 12. Ağır Ceza Mahkemesi 14.08.2008 tarihinde 1 aylığına gizli izleme ve kayda alma kararı veriyor. Burada gizli soruşturma atanması isteği olup olmayan bir talebin karar içinde, talep içinde varlığı belli değil. Bugün bu belge İstanbul Emniyet Müdürlüğünden gelen bu belge bugün dosyaya girmesi gerekli herhalde huzurda sizin imzanızı bekliyordu, imzaladıysanız dosyanıza girmiştir. Aradan 1 ay geçiyor, 12.09.2008 tarihinde yani yaklaşık olarak 28 gün sonra aynı makam o dönemin 11. Ağır Ceza mahkemesine başvuruyor. Bu sefer diyor ki biz bunları diyor açık alanda izledik, izledik, izledik yeterli delili bulamadık bize 1 hafta daha uzatma verin diyor. Bu sefer bir kişi daha ekleyerek, bir kişi daha ekleyerek 11. Ağır ceza mahkemesi 2008/186 Esas sayılı kararı veriyor. Ve bu kararda da talebe gerekçe olarak teknik takip çalışması yeterli derecede yapılamadığı gösteriliyor ve 1 hafta daha karar veriyor. 1 hafta sonunda huzurda evrak gelmiş durumda dosyada, lütfen dikkatlerinize sunarım. Ne teknik takip çalışması yapılıyor ne gizli soruşturmacı tayin ediliyor, resmi durum böyle ve Tuncay Özkan’a söyledikleri gereği 14.08.2008 tarihinden gözaltına alındığı tarihe kadar aleyhine bu kararlar doğrultusunda hiçbir delil elde edilemiyor. Bunu biz değil bunu cumhuriyet savcılığı söylüyor, cumhuriyet savcılığının görevlendirdiği usulüne uygun olmayacak şekilde görevlendirdiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şube Müdürlüğü söylüyor. Hiçbir delil elde edilemediğinden suç işlendiğine dair başka türlü delil elde edilmesi mümkün olmadığından yani Tuncay’ı gözaltına aldıkları gün bu yazılara göre aleyhinde hiçbir delil yok. 1800 küsur tane telefon konuşması var, telefon konuşmalarında elde ettikleri verileri yeterli olmadığını 14.08.2008 tarihli taleplerinde itiraf ediyorlar. Tuncay bir işler karıştırıyor da biz bulamadık, birde bunun çevresini, arkadaşını, dostunu, eşini, nişanlısını, çoluğunu çocuğunu, şoförünü takip edelim diyorlar. Bütün bu insanların hepsi böyle onda da diyorlar ki 1 ay geçtikten sonra valla 1 ay daha takip ettik, hiç bir şey yok bunda 1 hafta daha ver. 1 hafta daha veriyorlar, 1 hafta sonunda da hiçbir iş yapmadıklarını itiraf ederek, Tuncay’ı da takip eden işte yaklaşık olarak 12 Eylül derseniz, 23’ünde alındı. 21’i o 21 günün sonu pardon 12 gün sonra da, 11 gün sonra da Tuncay’ı gözaltına alıyorlar. Sayın başkan, sayın heyet açıkça ısrarla söylemek istedim. Gerek müvekkilim beyanlarında, gerekse bugün mahkemeye sunduğunuz 22.01.2009 tarihli dilekçemizde bütün bu hususları ayrı ayrı izah ettik. Özellikle eskilerinden farklı beyanlarımız bakımından 22.01.2009 tarihli dilekçemizin 5 ve 6. sayfalarında lütfen not alırsanız, daha fazla vakit almıyorum. Tek tek bu emniyet müdürlüğünün düzenleyip, 25.12.2009 tarihinde dosyaya soktuğu bilgi ve evraklarda dijital verilerin çözümünde 14 başlık altında zaten emniyet müdürlüğünün 1 baş komiser 6 tane polisten oluşan heyeti Tuncay’ın zaten 14 maddeden mahkûm etmiş. Biz zannediyorduk ki polis sadece hazırlık soruşturmasını yürütüyor, yok artık kararda veriyormuş. 14 başlık altında çok açık şekilde mahkûm etmiş, ben müvekkilim burada niye duruyorum diye merak ediyordu. Ona da bir şey söyleyeyim, buradaki

90

Page 91: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:91

Tuncay burada siyasetsen burada. Kendiside bunu açıkça söylüyor zaten, ben siyasi olarak cezamı çekiyorum. Konuşması da böyle başladı, ilk önce Haiti halkına arkasından tekel işçilerine buradan selam söyledi. O buradan selam söyledikçe o Haiti halkına, tekel işçilerine Tuncay daha nice toplumsal eylemlerde buradan selam söyler. Ben yazılı beyanda da tekrar ettiğim üzere müvekkilim 16 aydır tutukludur, kovsanız kaçmayacak, delilleri yok etmesi diye bir şey söz konusu değildir. Sayın üyeler özellikle sayın heyet üyeleri ben müvekkilimin tahliyesini bihakkın tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Gizem Öcalan söz istedi verildi:”Sayın başkan, Sayın üyeler, Sayın iddia makamı. Geçen hafta çok ayrıntılı bir şekilde gerek iç mevzuat, gerekse Avrupa insan hakları mahkemesi kararları uyarınca müvekkilimizin tutukluluk halinin son verilmesi gerektiğine ilişkin kapsamlı, biraz sabrınızı zorlayan beyanlarda bulunduk. Bu nedenle iddia makamı çok üstünde durduğu için, heyette konuya ilişkin müvekkilime soru sorduğu için ve tahliye talebimizin reddinden de anlaşıldığı gibi e Sayın üyelerimizin müvekkilimizin tahliyesi konusunda belli şüphelerinin de olduğunu düşünerek bir hususa tekrar dikkat çekmek istiyorum. Ve bu söyleyeceğim husus, bu meşhur 16 Aralık 2003 tarihinde yapılan görüşmeye ilişkin, ancak bu söyleyeceğim husus Sayın başkan, Sayın üyeler hakkımızdaki suçlamaların tümünde olduğu gibi bir örnektir. İddianamenin 1277. sayfasında bu 16 Aralık 2003 tarihinde iddia olunan görüşmeye ilişkin metin içeriğiyle ilgili bilgilere yer verildikten sonra, 1278. sayfasında iddianamenin iddia makamı şöyle söylüyor, şüpheli savunmalarında böyle bir görüşmenin gerçekleşmediğini, beyanların kendisine ait olmadığını beyan etmiş ise de metnin 14. sayfasında babasının ve eşinin ne iş yaptığı, bir kızı olduğu, babasının ölüm yaşı ve sebebi, memleketi, sevdiği yemek gibi detayların ifade edilmiş olması göz önüne alındığında şüphelinin söz konusu görüşmeye katıldığı beyanların kendisine ait olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi sayın başkan, sayın üyeler, bu iddia makamının bu sözde delille ilgili yoruma dayalı tek kanıtıdır. Bunun karşılığında yani müvekkilimin özel hayatına ilişkin bilgiler yer aldığının iddiasının karşısında 15.05.2009 tarihli belgenin değerlendirilmesi başlıkla TSK’ya Türk Silahlı Kuvvetlerine ait değildir belgesi dosya kapsamındadır. 6.11.2009 tarihli cevabi yazının 2 nolu kısmında kayıtlarda yapılan inceleme ve araştırma neticesinde 16 Aralık 2003 tarihinde Ahmet Tuncay Özkan ile bir görüşme yapılmadığı anlaşılmıştır şeklinde ifade edilen Jandarma Genel Komutanlığının yazısı ikinci belgeyi söylüyorum savcıların yorumuna ilişkin karşılık olarak belge söylüyoruz. Bunun dışında Atilla Uğur ve Levent Ersöz’ün de bu görüşmeyi kabul etmediğine ilişkin beyanları mevcuttur. Ve bir ses kaydının çözümü yapılarak bu metin oluştuğu söylense de bu ses kaydı mevcut değildir. İddia makamı müvekkilimin çapraz sorgusu sırasında sayın cumhuriyet savcımız Pekgüzel kendisi hakkındaki temel suçlamanın bu metin olduğunu söylediği için son bir kez bunu açıklama gereği duyduk. Bunun dışında da sözü uzatmamak için sayın başkanımızın da karşı oyunda belirttiği gibi tutuklulukta beklenen gayenin sağlandığını işaret etmek istiyoruz. Gerçekten de müvekkilimin aleyhine yazı yazan bir kısım medya da dahi artık müvekkilimin tutuksuz olarak yargılanması gerektiğini, tutukluluktaki makul sürenin artık aşıldı, dillendirilmeye başlanmıştır yani kamuoyunda da artık müvekkilimin tutukluluk durumuna ilişkin ciddi bir rahatsızlık söz konusudur. Müvekkilimin son olarak mağduriyeti zaten ortadadır ancak yakınları, akrabaları mağdur olmuştur. Belki bir diğer sanıklardan farklı olarak müvekkilime inanmış ve ona güvenmiş azımsanamayacak sayıdaki insanlar da tutukluluğun devamı kararı karşısında ciddi biçimde mağdur olmaktadır. Bu nedenle müvekkilimizin bu ülkeye hizmet etmesine devam edebilmesi için özgürlüğüne kavuşturulmasını diliyoruz, saygılarımı sunuyorum.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Celal Ülgen söz istedi verildi:” Sayın başkan değerli üyeler. İki meslektaşım müvekkilim Tuncay Özkan’ın tahliyesiyle ilgili söz aldığı için fazla vaktinizi almak istemiyorum. Ancak öncelikle belirtmek istediğimiz konu tutuklama halinde eğer kuvvetli suç şüphesi varsa ve tutuklama nedenlerinden biri mevcutsa o taktirde tutuklama yapılabilir derse doğruyu söylemiş olur muyum? Doğruyu söylememiş olurum. Çünkü kuvvetli

91

Page 92: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:92

suç şüphesinin var olması tek başına yetmiyor. Çünkü 100. maddenin 1. fıkrasında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ortaya çıkmasını istiyor. Peki kuvvetli suç şüphesini neresi arıyor örneğin biraz daha hafif olan 135. maddede dinlemede kuvvetli suç şüphesini yeterli sayıyor. 134 de kuvvetli suç şüphesi de yok onu aramıyor. 135 de kuvvetli suç şüphesini arıyor ama 100. maddede iş özgürlük kısıtlamaya geldiği zaman orada yasa koyucu biraz daha öne çıkarak anayasanın 19. maddesine de uygun bir biçimde artık sadece sanal olan suç şüphesinin kuvvetli suç şüphesinin varlığını aramaktan çıkıyor ve bu varlığı gösteren olguları da var olması şartını arıyor. Şimdi bu nedenle bütün baştan beri sayın meslektaşlarımın anlattığı ve müvekkilimizin de savunmalarında belirttiği nedenler de dikkate alındığı taktirde müvekkilimiz hakkında kuvvetli suç şüphesi yok. şimdi peki tutuklama nedenlerinden birinin varlığı nelerdir o da 100. maddenin 2. fıkrasında sayılıyor. 3. fıkrasında da bazı katalog suçlarda bu tutuklama nedenlerinden birini var sayılmış oluyor. Sayılabilir diyor orada sayılır demiyor bu nedenle tutuklama her şeyden önce CMK da bir tedbirdir. Hukukta bunun bir benzeri var. İhtiyati tedbir kararı. İhtiyati tedbir kararının tersi niteliğindedir. Burada da kamuyu korumak için bu tutuklama bir koruma tedbiri olarak alınmıştır. Kamuya karşı işlenen suçlar, kişilere karşı işlenen suçlar için ancak şimdi tutuklama da önemli olan şu. Örneğin benim müvekkilim Tuncay Özkan tahliye oldu ama dört yıl süren yargılama sonunda mahkum oldu. Ne olacak hüküm kesinleştikten sonra müvekkilimiz çağırılacak gelmezse yakalanacak ve cezasını çekecek. Peki tersi oldu müvekkilimiz 16 ay tutuklu, bir 16 ay daha tutuklu kaldı ama beraat etti nasıl geri döneceğiz. Bakın birinci defa yani tutuk ceza giyeceği, hüküm giyeceği halde tahliye edilmiş olduğu taktirde ne kamu ne müvekkilim hiçbir şey kaybetmiyor, hiçbir şey yitirmiyor. Ama ikinci durumda müvekkilim giderilmesi olanaksız zararlara uğruyor. Onunla beraber kim de uğruyor. Hukuk da uğruyor, yakınları da uğruyor. Sayın başkan, değerli üyeler, Türkiye insan hakları sözleşmesine imza atarken şu yükümlülükte bulunmuştur. Bir ben ülkemde bu sözleşmede sayılan bütün maddelere uygun bir düzen kuracağım, iki benim gözümden kaçan ve benim o düzeni kurmakta ihmal ettiğim herhangi bir davranış olursa ve insan hakları mahkemesi de bu konuda bir karar verirse ben o kararları yerine getireceğim, infaz edeceğim. Peki Avrupa insan hakları mahkemesi kararları hangi biçimlerde infaz edilebilir. Birisi doğrudan doğruya o kişiyi ilgilendiren bir karardır, o karar geldiği zaman mahkemenin iadesi yolu açılır ve yargılama yeniden yapılır. İkinci bir infaz şekli vardır, bu ikinci infaz şekli de benzer durumlarda, benzer ihlallerin yaşanmaması için bu kararlar avukatlar tarafından uygulayıcılar tarafından sayın mahkemelere sunulur ve sayın mahkemelerde bunu dikkate alarak ona göre karar verirler. Şimdi çok fazla zamanınızı almadan belirtmek istediğimiz sonuca gelmek istiyorum. Ülkemiz politik olarak büyük dar boğazlardan geçiyor. Ekonomik olarak geçtiği gibi politik olarak da geçiyor. Ülkemizin ışığa, aydınlanmaya ihtiyacı var. Ülkemizin bu korku imparatorluğunu yırtması, parçalaması, aydınlığa çıkması lazım. İşte sayın mahkemenize burada büyük bir görev düşüyor. Bu hukuku koruma bilinci içerisinde bu görevi yerine getireceğinize inancım tamdır. Müvekkilimiz ve diğer tutuklu sanıklar, örneğin Mustafa Balbay, örneğin Gürbüz Çapan buradan çıktıktan sonra nereye gidecekler. Gürbüz Çapan ben tekel işçilerinin yanına gideceğim dedi. Sayın Tuncay Özkan da tekel işçilerinin yanına gideceğim dedi. Muhtemeldir sayın Balbay da gidecektir bir gazeteci olarak onların yanına. Bu ülkeyi yeniden koklamak yeniden ülkeyle kucaklaşmak isteyeceklerdir. Bu nedenle kamu hiçbir zarar almayacaktır. Hiçbir yarar almayacaktır bu tutukluluların tahliyesinden. Müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini saygılarımızla arz ediyoruz.”

Sanık Emre Baltacı müdafi Av. Esra Baltacı Baran söz istedi, verildi:” Müvekkilim Emre Baltacı terör örgütüne üye olmak suçuyla itham edilmektedir. 7 Eylülden bu yana tahliye taleplerimizde herhalde bize de bir 8 ay sonra gelecek olan savunma zamanımızda anlatacağımız birçok şeyi anlattık. Zaten tahliye talebimi yazılı olarak vermiştim. Kısaca şu hususa değinmek istiyorum. İddianamede deliller kısmında yer alan 20 adet CD ile ilgili olarak 30 Aralık 2009 tarihinde 20 adet CD’nin hepsini teslim aldım. Birazdan size teslim tutanağının bir

92

Page 93: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:93

örneğini de sunacağım. Bu demektir ki, herhangi bir şekilde bu CD’lerin içerisinde suç unsuru bir şeye rastlanılmamıştır. Müvekkillerim, müvekkilimle ilgili olarak deliller toplanmıştır, delilleri karartma ihtimali yoktur. Müvekkilime suç isnadı olarak geriye bir tek telefon tapesi ve biraz evvel Cihan Arık, Muhammet Sarıkaya, Taylan Özgür Kırmızı’nın bahsettiği İbrahim Şahin ile bağlantılı olduğu iddia edilen tedhiş planları ve S1 listesiyle ilgili olarak S1 listesinde adı bulunmaktadır. Bununla ilgili daha evvel birçok kez anlatımlarda bulundum. Sanıklar da anlattılar burada olayın nasıl olduğunu. Herhangi bir şekilde illegal bir örgüte, örgüte üye olma kastı bulunmadıklarını defalarca belirttiler. Ayrıca ben şunu da eklemek istiyorum Muhammet üsteğmenin dediği gibi, müvekkilim Emre Baltacı tıpkı Cihan Arık gibi 22 Ocak 2008 tarihinde 2009 tarihinde tutuklanmıştır ve bugün bir seneyi doldurmaktadır. Ve o tarihten itibaren de kıdem ve rütbe ilerlemesi durmaktadır. Ayrıca müvekkilim 2009 yılında tahliye olmadığı için 2010 yılında varsayarsak ki tahliye olursa İstanbul da kaldığı için bir sene batı da görev yapmış sayılacak Şırnak da artı iki sene daha görev yapmak durumunda kalacaktır. Ha biz şunu da diyoruz müvekkilimin ailesiyle görüştüğümde evlatlarının tutuklu kalmasına aynen şunu diyorlar, olsun Şırnak da operasyona gittiğinde 20 gün, 15 gün haber alamadığımız gözlerimiz televizyonların alt yazılarına baktığını görmektense şehit haberini almaktansa, gazi haberini almaktansa tutuklu kalması bizim için bir nebze daha iyi diyorlar. Müvekkilim 12 aydır tutukludur. Ve sizin de bildiğiniz gibi tutuklama bir koruma tedbiridir. Ve tutuksuz yargılanmak da istisnai bir durumdur. Fakat müvekkilim ve diğer bu tedhiş planı ve S1 listesindeki diğer sanıkların tutukluluk hali maalesef ki bir ceza haline gelmiştir. Bundan dolayı müvekkilimin bihakkın tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Murat Çavdar vekili Av. Yusuf Kuvvet söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, sayın üyeler, sayın iddia makamı, şimdiye kadar bu güne kadar ortalama yedi sekiz kez tahliye talebi dilekçelerimizi verdik. Bu dilekçelerimizde neden tahliye edilmesi gerektiğini defalarca söyledik. Benden önce konuşan diğer arkadaşlarım, yani meslektaşlarım neden bu tutukluluk halinin sona erdirilmesi hususunda gereği hususunda zaten yeteri kadar açıklama yaptılar. Vaktin çok geç olması nedeniyle ben fazla konuşmayacağım sadece müvekkilimle ilgili özel bazı durumları söyleyeceğim. Müvekkilim 22.01.2009 yani bugün tam bir yıl olmuştur gözaltına alınalı bunun akabinde üç gün sonra da tutuklanmıştır. Müvekkilimle birlikte aynı şekilde tutuklanan, aynı şartlarda tutukluluğu devam eden görev arkadaşlarından bazıları birkaç tanesi bu arada tahliye olmuştur. Bizim tahliye talebi dilekçelerimizde sürekli itiraz nedeni işte savunmasının alınmaması ve bazı nedenler ileri sürülmüştü. Ancak diğer arkadaşlarının da ben onların neden tahliye olduğuna kesinlikle şey yapmıyorum gerçekten tahliye olmaları gerekiyordu oldular. Ancak müvekkilimin de aynı şartlarda, aynı sevk maddelerinden yargılanması durumunda şu anda öyle oluyor. Müvekkilimin de tahliye olması gerekirdi. Neden hukuk kişilere eşit olarak uygulanmıyor. Bu bizce çözümlenemeyen bir sonuç. Zaten daha önceki dilekçemde ve bugünkü tarihli verdiğimiz tahliye talebi dilekçemizde gerekli açıklamalarda bulunduk. Şüpheli müvekkilimize atfedilen suçla ilgili olarak somut ve belgelerin bulunmaması hatta tahliye olanlarda denildiği gibi suç vasfının değişmesi ihtimali ve diğer nedenlerle müvekkilimizin daha fazla mağdur edilmemesi için bihakkın tahliyesini talep ediyoruz.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım vekili Av. Hakan Coşkuner söz istedi verildi:” Efendim biraz hatırlatma babından söyleyeceğim Ataman Yıldırım da dijital veriler var. Gizli tanık veya başka bir ihbar mektubu yok. efendime söyleyim deliller kısmından bahsediyorum sadece. Kendisi izah etti kendisini zaten yeterince. Sadece şunu soru sorarak gündeme getirmek istiyorum. Biz hiçbir şekilde savunma yapmasak, müvekkilim de savunma yapmasa daha önce Birol Başaran’ın savunması dikkate alınarak, daha önce dijital kayıtlarla suçlanan insanların savunmaları da dikkate alınarak. Sadece CMK 134, 135’i de dikkate aldığınızda siz bir hüküm tesis edebilecek misiniz? Soru olarak sormuyorum sadece gündeme getiriyorum. Cevap beklemiyorum tabi ki ama bu imkansıza yakın bir şey. Dolayısıyla delil kudretine haiz olmadığı sonuçları itibariyle

93

Page 94: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:94

ortaya çıkıyor. Benim müvekkilim çok zor bir durumda çünkü orantısız güç altında. Avrupa insan hakları sözleşmesine üye olmamızın sebebi devletin vatandaşa olan orantısız gücünü biraz daha kısıtlamak vatandaşı ön plana çıkarmak. Bu ceza kanunu gün, klasikasyonun da yapılmış ama henüz uygulamaya geçmemiş. Benim müvekkilimin bir dakika hürriyeti bile çok kıymetli. Değil bir buçuk yıl. Standardımız bu olması gerekiyor ve bu tür yapma delillerle, bunları sadece benim müvekkilim söylemiyor. Ben de bizzat gerçekliği ortaya çıkarmış bir insan değilim ama bunu 15 kişi, 20 kişi emniyet içerisinde bir grup siyasi yönlendirme altında hınçla hareket eden bir grup böyle bir yönlendirmeyle mahkemeleri de kuşatıyor kamuoyunu da kuşatıyor dersek bunu resen mahkemenin dikkate alması gerekiyor. Önemli bir iddia. Bir kişi söylemiyor. 15,20 kişi söylüyor. Bir şekilde bu konuda mahkemenin resen harekete geçmesini istiyoruz. Efendim, örgütlük diyoruz benim müvekkilimin başka bir kişiyle sanıkla henüz organik bir bağı tespit edilemedi. Dijital kayıtlar var onları reddinizde usulsüz yine onlara girmek zorunda kalacağız tabi ki belki amaç bu belki sanıktan bir yere gidilmeye çalışılıyor. Belki şüpheler sanıktan yana izale edilmeye çalışılıyor ancak bu çok tutuklama bir amaç haline gelmiş olacak ve adalet yerini bulmayacak herhalde ki arada beraat kararı çıksa bile. Efendim burada sadece benim müvekkilimin yine dijital kayıtları baz alma zorun başka çarem yok ona ilişkin savunma yapacağım. İlyas Çınar ve efendime söyleyim Hüseyin Vural Vural bunlarla bir alakası tespit edilmiş onlar tutuksuz. Birol Başaran ile bir alakası vardı çok da zayıf bir alakası o da tutuksuz hale geldi. Efendime söyleyim, şu anda başka bir kişiyle bir bağı yok. Çift şüphe var, iddia edilen örgüt birinci şüphe, iddia edilen örgüte üye olması şüphesi ikinci şüphe. Şüphe üzerine şüphe. Efendim suçlamanın vasfı değişme ihtimali çok yüksektir. Suçun vasfı değil suçlamanın vasfı değişme ihtimali çok yüksektir. Kanun koyucu orada yanlış bir tabir kullandı. Benim müvekkilim masumdur. Bu bakımdan tahliyesini talep ediyorum.”

Sanık Mustafa Özbek müdafi Av. Mustafa Hisar söz istedi, verildi:” Sayın başkanım değerli üyeler öncelikle bugün sunmuş olduğum dilekçemi tekrarla bu dilekçemdeki birinci talebimde iddianame düzenlenmiş, Mustafa Özbek hakkında bakılmış iddianın altını dolduracak delil elde edilememiş. Bunun üzerine bankacılık düzenleme ve denetleme kuruluna bir takım belgeler gönderiliyor. Ve bu belgelere dayanarak bankacılık denetleme ve düzenleme kurulunun ikinci dairesi üyeleri bir rapor sözde rapor ve de bu iddianame ekinde mahkemeye sunuluyor. Fakat bu raporun tarihine baktığımızda iddianame kaleme alındıktan sonra düzenlenmiş ama iddianamede bu rapordan söz ediliyor. Bu raporun içeriğini incelediğimiz zaman dava konumuzla hiçbir ilgisi yok. o konuların bu yargılamada gündeme getirilmesi mümkün değil. Dolayısıyla öncelikle benim müvekkilime isnat edilen terör örgütünün finansörü olduğu yolundaki iddia eğer bu raporla tevsik edilecekse biz muhterem mahkemeden öncelikle uzman bir bilirkişi kuruluna bu belgeleri göndererek, bu raporu da göndererek gerçekten dolaylı veya direk birinci iddianamenin, ikinci iddianamenin, üçüncü iddianamenin sanıklarıyla benim müvekkilimin bir irtibatı var mı bu konuda bir rapor alınmasını arz etmekteyiz. Bu şunun için önemli. Benim müvekkilim hiçbir kişiyle bağlantısı söz konusu değil. Sadece bir Mustafa Balbay ile telefon konuşması var. Benim müvekkilim sendikacılık kimliğini defalarca dile getirdi. 36 yıl boyunca sendikacılık yapmış bunun dışında başka hiçbir işle uğraşmamış çünkü bu 36 yıllık süre ve Türk Metal sendikası yaşamının büyük bir bölümünü kaplamıştı. Nitekim benim müvekkilim burada yargılanan sivil toplum örgütü üyeleri veya temsilcileriyle yasal platformda bir toplantıya katılması çok doğaldı ama buna rağmen ne cumhuriyet grubu toplantılarına ne de cumhuriyet mitinglerine kesinlikle katılmamıştı ki telefon konuşmaları izlendiğinde aksine bu toplantılara katılmamak kararlılığını dile getirmişti. Benim müvekkilim 1972 yılından beri sendikacılık yapıyor şu bakımdan söylüyorum efendim. Bir düsturu var kendisi bunu dile getirmişti. Biz yine mahkemeye 1972 yılında Türk metal sendikasının çıkarmış olduğu görüşlerimiz adlı dergiyi her yılını 72,73 sunduk. 1972 yılındaki görüşü şu bir paragraf okuyacağım efendim makalesinden. Türk iş ilkelerine bağlıyız. Komünizme kesinlikle karşıyız. Önce vatan ve millet anlayışının savunucusuyuz. Partiler üstü bir

94

Page 95: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:95

anlayışa sahibiz anayasa ve yasal kurallara sonuna kadar saygılıyız. Demokratik parlamenter rejimin inançlı savunucusuyuz. 1972’de ki görüşü bu dergideki makalesinden bir pasaj. 2008 yılına geldiğimiz zaman yine dergiler seri dergiler süreli dergiler ki sürekli makaleleri var. 2008 yılındaki makalesinden bir pasaj okuyacağım efendim Türk metal sendikası 45 yıl amaçları doğrultusunda hareket etti. O günden bu yana iş başına gelen yöneticileri ile Türk sanayisi, Türk sanayisinin bel kemiği olmuştur. Otomotiv sektörünün bel kemiği olmuştur. Türk işçisinin umudu olmuştur. Parlamenter sistemin umudu olmuştur. Komünizmin karşısında duvar gibi durmuştur. Yani bu da 2008 yılındaki görüşleri. Benim başkanımın benim Mustafa Özbek’in görüşü bu düsturu bu. Bunun dışında hiçbir eyleme hiçbir terör örgütü faaliyetine katılmamıştır. 71 yaşındadır. Tutuklamadan beklenen amaç gerçekleşmiştir. Delilleri karartma şüphesi söz konusu değildir ki aleyhine delil söz konusu değildir. Dolayısıyla biz adli kontrol önlemleri de dikkate alınarak müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ediyoruz efendim.”

Sanık Mustafa Balbay müdafi Av. Mehmet İpek söz istedi, verildi:” Sayın başkanım sayın heyet yargılamanın geldiği bu aşamada biz müvekkilimiz açısından soruşturma aşamasındaki hukuksuzluklara çok fazla değinmeyeceğiz ancak müvekkilimizin tutukluluğuna karar verilme sürecinin kısaca bir kronolojisini sayın heyetinize tekrar arz etmek istiyoruz. Müvekkilimiz Temmuz 2008 tarihinde ilk gözaltına alınma sürecinde 4 gün gözaltında kaldıktan sonra 5.7.2008 tarihinde sayın mahkemeniz üyelerinden savcılık tarafından tutuklama talebiyle sevk edildiğinde sayın mahkemeniz hakimlerinden Sami Haşıloğlu tarafından adli kontrol kararı verilerek yani yurtdışına çıkma yasağı kararı verilerek serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Bu karara savcılığın itirazı üzerine yine sayın heyetiniz tarafından müvekkilimiz adli kontrol kararının yerinde olduğu ve tutuklanmasına gerek olmadığına ilişkin karar verilerek serbest bırakılmıştır. Sayın başkanım, sayın heyet, bunları niçin anlatıyorum. Bu kronolojiyi kısaca açıkladıktan sonra çok kısa sürede gerekçesini arz edeceğim. Bu karar yürürlükte iken yani adli kontrol kararı yürürlükte iken sekiz ay sonra müvekkilim ek ifadesi alınmak üzere tekrar savcılık tarafından davet edilmesi üzerine Mart 2009 tarihinde tekrar savcılığa geliyor ve ifade veriyor. Bu sefer tutuklama talebiyle 14. Ağır ceza mahkemesi hakimliğine sevk ediliyor. Hakim tarafından da hakkında tutuklama kararı veriliyor. Şimdi hakkında hem adli kontrol kararı bulunan müvekkilim hakkında bir de tutuklama kararı veriliyor. Ceza muhakemesi kanununun 101/1. maddesinde aynen şöyle diyor, tutuklama kararına ilişkin bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir. Müvekkilim hakkında adli kontrol kararı verilirken tutuklama kararı hiç tartışılmadan tutuklamanın gerekçeleri hiç tartışılmadan tutuklama kararı verilmiş. üstüne üstlük adli kontrol kararının neden yetersiz kaldığı bunun neden yeterli olmadığı konusunda da bir açıklama yapılmamış. Bu şekilde müvekkilim hakkında iki önlem aynı anda verilmiş. Yani CMK’nın 101/1. maddesi açıkça ihlal edilmiş. Şimdi bu hukuka aykırılık maalesef bu kanuna aykırılık süreci sayın mahkemeniz tarafından da sürdürülmektedir tutukluluk açısından. Şimdi tutuklamaya ilişkin itirazlarımızda ve müvekkilimiz sorgusunda kendisi hakkındaki delillerin değerlendirilmesinde hiçbir somut delilin olmadığını ortaya koydu. Siz kararlarınıza genel bir ifadeyle müvekkilimizin tutukluluğunun devamı konusunda karar verirken dosya kapsamı, delil durumu, sanıklara atılı suçların vasıf ve mahiyetleri, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe varlığının devam etmekte olduğu şeklinde çok genel ifadeler kullanılıyor. Şimdi biz delillerin burada önemli olan bizce yani müvekkilimizin tutukluluğa giden süreçte bizce bizim değerlendirmemiz o yönde. Açıkça bunu ifade etmedi sayın mahkemeniz kararında üyeler siz tutukluluğun kaldırılması yönünde karar vermiş olmanıza rağmen bize göre yani birinci müvekkilimizin ilk gözaltına alındığı aşamadan ikinci gözaltına alındığı aşamaya kadar 8 aylık süreç içerisindeki tek farklılık müvekkilimizden elde edildiği iddia edilen ve bir takım teknik imkanlarla geri getirildiği söylenen dijital verileri bir numaralı delil olarak geçiyor müvekkilim hakkındaki bölümde bu dijital veriler bir numaralı delil olarak geçiyor. Müvekkilimiz hakkındaki tutuklanma gerekçesi olarak bundan başka bir şey

95

Page 96: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:96

olamaz bize göre çünkü birinci aşamada ilk aşamada zaten iddianamede müvekkilimiz hakkında delil olarak ortaya konulan hususlar müvekkilimizin bilgisi dışında dört tane, dört ana bölümde bunları tasnif edebiliriz sayın heyet. Birincisi müvekkilimizin bilgisi dışında çekilmiş görüntü ve gizli kayıtların dökümüne dair kanuna aykırı oluşturulmuş metinler. Bunun bunu tartışmaya dahi gerek yok müvekkilimizin bilgisi dışında görüntü ve gizli kayıtların delil olamayacağı ve bunun sayın heyetiniz tarafından da dikkate alınamayacağı çok açık bunun değerlendirmesini dahi yapmaya gerek yok. Bir diğeri cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi olarak görevi gereği dönemin cumhurbaşkanı dahil bir çok kişiyle yaptığı ve suç unsuru bulunmayan telefon görüşmeleri. Burada da telefon görüşmelerinde de herhangi bir problem yok. ve üçüncü kişilerin kendi aralarında yaptığı telefon görüşmeleri Mustafa Balbay’ın adının geçtiği. Bunu zaten müvekkilimiz açısından delil olma kabiliyeti yok. orta geriye kalan müvekkilimizin sildiği ancak kimi teknolojik imkanlar kullanılarak geri getirildiği ifade edilen dijital veriler. Baştan söylediğim hususu bu nedenle açıkladım sayın başkanım. Biz bu dijital verilerin müvekkilimiz açısından delil kabiliyeti olmadığını burada sayın huzurunuzda hem biz hem kendisi ifade etti. Bu konuya ilişkin biz müvekkilimizin tutuklama gerekçesinin buna dayandırılması nedeniyle çok kısaca bu dijital veriler hususunda yeniden bir açıklamada bulunmak istiyoruz. Bu konuya ilişkin biz teknik olarak bilgimizin yetersiz olması nedeniyle CMK’nın 67/2 maddesi kapsamında uzman görüşüne başvurma ihtiyacı hissettik çünkü teknik bir husus. Bizim de ve sizin de bilginizin dışında olan bir husus. Boğaziçi üniversitesi mühendislik fakültesi bilgisayar mühendisliğinden konunun uzmanları Türkiye de bu konun en önde gelen uzmanlardan bir mütalaa aldık. Yine konunun yeni olması ve uygulamasının da çok az olması nedeniyle. Uluslar arası hukukta ve hukukumuzda bilgisayar kütüklerinin incelenmesine ilişkin Bahçeşehir üniversitesi hukuk fakültesinden Prof. Feridun Yenisey ve Prof. Ayşe Nuhoğlu’ndan bu ceza kanunundaki 134. maddenin uygulanmasına ilişkin de bir mütalaa aldık. Şimdi öncelikle bu aldığımız mütalaalarda dijital verilerinde delil kabiliyetinde olmadığı müvekkilimiz açısından delil niteliğinde olmadığı açıklıkla ortaya kondu. Bunlarda yalnızca satır başlarıyla belirtmek istiyorum. Birincisi bu müvekkilimizden elde edildiği iddia edilen iş yerinde el konulan Casper marka bilgisayar içerisindeki hard disk sökülerek imajı alınmamış ve bu hard diskin belirleyici özelliği tutanağa yazılmamıştır. Bunu tekrar etmek istemiyorum meslektaşlarımız biraz önce açıkladılar bu hususu yani CMK’nın 134/3. maddesinin 3. bendinde bilgisayar ve bilgisayar kütüklerinde el konma işlemi sırasında sistemdeki bütün verilerin yedeklemesinin yapılacağı yine adli ve önleme araları aramaları yönetmeliğinin 17. maddesi ve 11. maddesinde bunları uzun uzun tekrar anlatarak vaktinizi almayacağım.”

Mahkeme Başkanı:" Avukat bey anlatmıştınız bunları zaten.”Sanık Mustafa Balbay müdafi Av. Mehmet İpek:” Bu anlattık efendim ama.”Mahkeme Başkanı:" Baştan aşağı dinledik sizi yani.”Sanık Mustafa Balbay müdafi Av. Mehmet İpek:”Maalesef bunlar dikkat.”Mahkeme Başkanı:" Dilekçenizi de okuduk bizzat okuduk dilekçenizi yani.”Sanık Mustafa Balbay müdafi Av. Mehmet İpek:” Ama bunlar dikkate alınmadığı için tekrar

etmek istiyorum sayın başkanım.”Mahkeme Başkanı:" Yani tekrar ede ede dikkate mi alınacak yani alınmayacaksa.”Sanık Mustafa Balbay müdafi Av. Mehmet İpek:” Yok kısaca, kısaca söylüyorum. Kısaca

bunları konu başlıklarıyla söylüyorum. İkincisi yine bu notlardaki yaratılan, bu notların ilk yaratıldıkları bilgisayardan değil harici bir bilgisayardan geldiğini ve bunların başka bir bilgisayardan kopyalandığını kopya olduğunu, yine uzman mütalaasıyla bunların delil kabiliyetinde olmadığı ben daha önceki dilekçelerimizde belirtmiştik ama kısaca özellikle uzman mütalaasından bir bölümü tekrar sayın heyetinizin dikkatine sunmak istiyorum. Diyor ki, bu hash değerinin alınmadığını da belirtmiştik. Bir bilgisayar dosyasının yada bir elektronik posta mesajının yada tüm bir hard disk imajının herkes tarafından bilinen bir matematik yöntemle

96

Page 97: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:97

hesaplanan sabit uzunluktaki bir değeridir. Hash değeri bir tür elektronik mühürdür. Eğer el konulma anında hard diskin içeriği el konulma anından sonra hard diskin içeriğinde yapılacak olası değişikliklerin tespiti mümkün değildir. Bütün bunları bilimsel olarak hem Bahçeşehir üniversitesi raporunda hem de Boğaziçi üniversitesi mühendislik fakültesi dekanlığının raporlarında sunduk. Yani müvekkilim açısından iddianamede belirtilen delillerden hiç birisinin müvekkilimizin somut olarak suçlanmasına yeterli olmadığı açıklıkla ortaya çıkmıştır. Biz yine müvekkilimiz hakkında tekrar tutuklamanın kaldırılmasına ilişkin tutukluluğun şartlarının bulunmadığına ilişkin. Kaçma ihtimali bulunmadığı, gazeteci olduğu ve delilleri karartma ihtimalinin bulunmadığını. Daha önce bırakıldığı 8 ay süresince kendi işinin başında olduğunu defalarca sayın mahkemenize arz ettik. Bunları sayın mahkemenize sunduk. Ben bunları tekrar etmeyeceğim yalnız bir hususu belirtmek istiyorum sayın başkanım. Avrupa insan hakları mahkemesinin 5. maddesinde çok, 5. maddesi şu şekilde açıklanıyor kişisel özgürlüğe ilişkin. Bu düzenleme özgürlüğün asıl ve kural olduğunu söylüyor. Maddeyi yorumlayan bir yazar aynen şu şekilde ifade ediyor maddeyi. Özgürlük ve güvenlik hakkı benzersiz bir hak olup, hakimler özgürlük teminatının anlamlı olabilmesi için herhangi bir özgürlük mahrumiyetinin istisnai, objektif gerekçesi olan ve mutlak suretle gerekenden daha uzun süreli olmaması gerektiğini her zaman hatırda tutmalıdır. Sayın hocam da biraz önce Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarından örnekler sundu. Ben de yalnızca bir İsviçre’de, İsviçre’ye ilişkin verilen bir karadan bir satır olarak bahsetmek istiyorum. Bu kararda diyor ki maddeyle güdülen amaç bireyin sözü edilen haktan keyfi olarak yoksun bırakılmamasını, bırakılmasını önlemektir. Biz bu çerçevede sayın heyetinizin müvekkilimiz hakkındaki tutukluluk kararının ölçülülük ilkesi çerçevesinde ve keyfiliğe yol açmaması nedeniyle, açmamasını diliyor ve sayın heyetinizden müvekkilim hakkında tahliye kararı verilmesini saygıyla arz ve talep ediyorum.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz istedi, verildi:” Sayın başkanım biz daha önce müteaddit defalar müvekkilimize ait olduğu öne sürülen bazı CD’lerin imajının tarafımıza verilmesiyle ilgili müracaatlarda bulunmuştuk. 3 Kasım 2009 tarihinde 19 numaralı ara kararınızda bizim talebimize yönelik olarak 157. klasör muhteviyatında gizli belge olduğunun bildirilmesi ve açılamayan şifreli belge bulunması karşısında CD örneği verilmesi talebimiz reddedildi. Sayın başkanım biz eklerde yaptığımız araştırmada 157. klasörün müvekkilimize değil Mehmet Şener Eruygur’a ait olduğunu tespit ettik. Ayrıca Genelkurmay başkanlığına müvekkilimizden elde edildiği ileri sürülerek gönderilen belgelere verilen cevaplarda da bu talebimizin reddine yönelik bir gizlilik içerir belge olmadığına dair yazılar da ilgili klasörlerde bulunmaktadır. Yine şifreli bir dosya bulunduğuna dair tespit de 156. klasörde bulunan emniyetten gelen dijital inceleme sonuçlarına yönelik olarak yapılan listede böyle bir şifreli belge yer almamaktadır. Bu açıklamalar karşısında biz bu konuyu naip hakimliğimize açıklamak ihtiyacı hissettik. Müracaatımıza cevap alamadık onun için tekrar dilekçe verme ihtiyacı hissettik. Ayrıca yine 3 Kasım 2009 tarihli 19 numaralı ara kararda belirtilen CD’lerin oluşturulmasına yönelik naip hakimlikçe, naip hakimlik görevlendirildi. Naip hakim Hüsnü bey tarafından görevlendirilen bilirkişi Rıhtım Korkmaz tarafından 10 Aralık 2009 tarihinde dosyaya sunular bir takım CD’lere yönelik yapılan incelemede müvekkilimize ait CD’lere yer verilmedi. Bilirkişi raporunun müvekkilimize ait olduğu ileri sürülen CD’ler açısından da aynı şekilde tamamlanmasını talep ediyoruz saygılarımı sunarım.”

Mahkeme Başkanı:" Dilekçenizde o iki talebinizde var zaten değil mi?”Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer:” Evet efendim.”Sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Özlem Durdağı söz istedi, verildi:” Sayın başkan, sayın

heyet, müvekkilim doktor Gürbüz Çapan mahkemeniz huzurunda ifadesini vermiş olup, hakkındaki asılsız iddiaları çürütmüştür. Cumhuriyet hisselerine Ergenekon çetesine bedelsiz olarak devrettiği yolundaki iddialar karşısında kendisinin cumhuriyet gazetesinin maliki olmadığına dolayısıyla böyle bir devir hakkının olmadığını, cumhuriyet gazetesinin cumhuriyet

97

Page 98: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:98

vakfının malı olduğunu ve cumhuriyet gazetesini yaşatmak için kurulan bir finans şirketi olarak kurulan Yenigün holding A.Ş. de hissedar olduğun bu hisselerine 2005 yılında sahip olduğunu bu hisselerini kimseye devretmediğini vurgulamıştır. Bütün bu hususlar resmi kayıtlarla ispatlanmıştır. Burada altını çizmek istediğim nokta bir iddia düşününüz ki sadece resmi kayıtlar getirtilerek tamamen bertaraf edilebiliyor. Ancak resmi kayıtlara iddia makamı başvurmaya gerek duymaksızın iddianamesini tanzim ediyor. Örgüt üyeliğinden müvekkilimi 16 aydır özgürlüğünden mahrum edebiliyor. Bütün bu hakkaniyete aykırı sürecin hizmet ettiği neden Gürbüz Çapan’ın ciddi bir ekiple Esenyurt belediye başkanlığına hazırlanmakta oluşu ve bu konudaki ciddi iddiasıdır. Seçim büroları kurulmuş seçim çalışmaları devam ederken tam da bu süreçte Gürbüz Çapan huzurundaki davaya dahil edilmiştir. Seçmenleri meydanlara dökülmüştür. Ve cezaevinden aday olması konusunda kendisine baskılar yapmıştır. Bu durum adaylık başvurularının son gününe kadar devam etmiştir. Seçmenler Gürbüz Çapan’ın adaylığı konusunda son ana kadar umut taşımışlardır. Mahalle komite başkanları cezaevinin kapısının önüne kadar gelmişlerdir. Yukarıda izah ettiğim nedenlerle ortada yargılamaya konu görünürdeki vakaların yanı sıra adalet ve adil yargılanma hakkı üzerinde durmak gerektiği inancındayım. Adalet, adaletin kuvvetli, kuvvetlinin adil olması gerekli der Pascal. Yine bir imparator Timurleng, ülkeler savaşlarla alınır ancak adaletle yönetilir demiştir. Adalete tecelli ettirecek hakimler hiçbir kamu görevlisine tanınmamış yetkilerle donatılmış kişilerdir. Devletin yargı gücünü elinde bulunduran bireyin tüm hak ve özgürlükleri üzerine son sözü söyleyen kişilerdir. Bir yanda devletin böylesi otoritesini elinde bulunduran kişiler diğer yanda adil yargılanma hakkından başka sözü olmayan, hak arayan kişi ve kişiler bulunmaktadır. Kişi özgürlüğünün kaldırılması ve özellikle tutuklama çoğu kez iktidar sahiplerinin keyfine ve çıkarına kullanıldığından kişi özgürlüğünü kaldırılan her türlü tedbir ve tutuklama insan hakları için insanlığın yüzyıllardır yaptığı büyük savaşta büyük önem taşımıştır. İnsanlık tarihine geçmiş belli başlı bildirgelerin tümünde kişilerin keyfi olarak tutuklanamayacağı ilkesine yer verilmiştir. İngiltere de 1215 tarihinde Magna Carta Libertum’un 39. maddesinde, Fransa da 1789 tarihinde insan ve yurttaş hakları bildirgesinin 7. maddesinde, 10 Aralık 1948 de düzenlenen insan hakları evrensel bildirgesinin 9. maddesinde, 3 Eylül 1953 tarihinde düzenlenen insan hakları ve ana hürriyetleri koruma sözleşmesinin 5. maddesinde de özgürlük ve güvenlik hakları olarak kimsenin kanunların belirlediği durumlar ve biçimler dışında tutuklanamayacağı düzenlenmiştir. Türkiye insan hakları sözleşmesini onaylamış olup dolayısıyla sözleşmenin tüm maddeleri ve tutuklamaya ilişkin hükümleri iç hukukumuzun bir parçasıdır. Tarih de Justinianus kanunlarında bile hiçbir şey bir devlete yasalara saygılı olmak kadar yaraşamaz denilmiştir. Müvekkilim yönünden örgüt üyeliğinin hukuki koşulları bulunmamaktadır. Anayasa, ceza muhakemeleri usulü kanunu, uluslar arası sözleşmeler çerçevesinde müvekkilim hakkında mevcut tutukluluğun sonlandırılmasını talep ediyorum.”

Sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Armağan Güner söz istedi verildi:” Sayın iddia makamı, muhterem heyet, müvekkil Gürbüz Çapan’ın sorgusu tamamlanmıştır. Daha sonra sayın cumhuriyet savcıları ve sayın heyetiniz de kendisine çapraz sorguya tabi tutmuşlardır. Dolayısıyla müvekkil Gürbüz Çapan yönünden tamamen açıklığa kavuşmuştur diye düşünüyoruz. Müvekkilin sorgusunu müteakip biz de o celse geniş açıklamalarda bulunmuştuk. Dolayısıyla şimdi çok kısaca tahliye talebinde bulunmakla yetineceğim. İfade ettiğimiz gibi müvekkil Gürbüz Çapan sadece örgüt üyesi olmak isnadıyla yargılanmaktadır. Ve sadece İlhan Selçuk ile sayın İlhan Selçuk ile ilişkilendirilmiştir. Gürbüz Çapan’a yönelik isnat dosyadaki belge ve dokümanlar, Tuncay Güney, Veli Küçük, Ferit İlsever ve İlhan Selçuk’un beyanları. Mustafa Balbay’dan elde edilen bilgisayar çıktısı ile ENKA da yapılmış toplantı bu isnatlara dayanarak gösterilmiştir. Savunmamızda bu isnatlarla ilgili beyanlarımızı sunmuştuk. Yine Gürbüz Çapan da sizlere geniş açıklamalarda bulundu. Ele geçen belge ve dokümanlardan kasıt sadece iki adet dokümandır. Bunlardan birisi yeni medya patronları Hülya ve Gürbüz Çapan, diğeri ise ulusal

98

Page 99: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:99

medya 2001 isimli dokümandır. Her iki dokümanın da müvekkilimde ele geçmediğini diğer sanıklarda ele geçtiğini tekrar ediyoruz. Soruşturma başlayıncaya kadar müvekkil bu dokümanlardan haberdar dahi olmamıştır. Haberdar olduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. İfade ettiğimiz gibi bu belge ve dokümanlar kendi içinde çelişkili olmakla birlikte fiili durumla da çelişkilidir. Dokümanlardan biri Gürbüz Çapan’ın önce yüzde 40 daha sonra yüzde 60 hisse alarak cumhuriyet gazetesini ele geçirmeye çalıştığını ifade ederken, diğer doküman hisselerini bedelsiz devrettiğini ileri sürmektedir. Her iki dokümanda gerçeğe aykırıdır. Her iki dokümanda fiili durumla çelişmektedir. Gürbüz Çapan hiçbir zaman yüzde 40,60 hisseye sahip olmadığı gibi hisselerini de halen devretmemiş bulunmaktadır. Esasen savunmamızda belirttiğimiz gibi Tuncay Güney bu belgeleri ne şekilde yapıldığını nasıl hayali kurgulandığını ifadesinde açıkça anlatmaktadır. Gürbüz Çapan’a yönelik isnatta beyan olarak ifade edilen şahıslar Tuncay Güney, Veli Küçük, Ferit İlsever ve İlhan Selçuk’tur. Bu şahısların hiçbirinin beyanlarında Gürbüz Çapan’ın örgüt üyesi olduğunu gösteren bir ifade yoktur. Bu örgüt üyesi bu şahıslarla veya örgüt üyesi olarak suçlanan diğer şahıslarla bir işbirliğini gösteren bir beyan ve ifade de yoktur. Hatta herhangi bir ilişiği olduğunu gösteren böyle bir anlam çıkacak bir beyan ve ifade de yoktur. Veli Küçük, Ferit İlsever ve İlhan Selçuk’un ifadelerinde müvekkille ilgili sorulan tek husus ENKA’da ki toplantıya ilişkindir. Muhtemelen soruşturma sırasında sayın cumhuriyet savcıları bu yemekte müvekkilin hisselerini devretmeyi kabul edip etmediğini araştırmışlar ancak çok net bir şeklide anlaşılmıştır ki bu toplantıda müvekkil hisselerini devir veya satması söz konusu olmamıştır. Eğer gerçekten iddia edildiği gibi bu toplantı bu amaçla yapılmışsa akametle sonuçlanmıştır. Bu durumda biz de Gürbüz Çapan müdafileri olarak Gürbüz Çapan’ın savunmasında ifade ettiği gibi ne sebeple burada bulunduğunu sormak istiyoruz. Ve Gürbüz Çapan’ın bu davada ne işi var demekten kendimizi alamıyoruz. Yargılanmakta olan sanıklarla hiçbir ilgisi ve ilişkisi olmadığı gibi yargılama konusu olan iddia edilen Ergenekon terör örgütü ile de kişilik olarak hiçbir ilgi ve alakası olmamaktadır. Gürbüz Çapan düşünce yapısı, mizacı ve kişiliği ve bu güne kadar ki siyasi müktesebatıyla bu şekilde tanımlanan bu örgütle tamamen, tamamen doku uyuşmazlığı içerisindedir. Yada kendi tabiriyle çakma örgüt üyesi durumundadır. Müvekkil Gürbüz Çapan 16 aydır tutukludur muhterem heyet gerçekten mağdur olmuştur. Delil durumu arz ettiğim deliller huzurunuzda çürütülen deliller dışında bir delil bulunmamaktadır. Dolayısıyla suç vasfının değişmesi ve beraat etme ihtimali çok yüksektir. Tutukluluğun sürdürülmesi mağduriyetini telafi edilmez bir noktaya getirmesi bakımından çok ciddi sakıncalar yaratacaktır. Arz edilen nedenlerle bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ediyorum.”

Sanık Gürbüz Çapan müdafi Av. Erdal Fatih Çanakçı söz istedi, verildi:” Sayın başkanım değerli heyet bu hafta pazartesi ve Salı günü yapılan oturumlarda müvekkil Gürbüz Çapan savunmasını yaptı. Emniyet ve savcılık ifadeleri okundu. Sayın savcılar ve sayın üyeler sorularını yönelttiler. Bizler müdafiler olarak sorularımızı sorduk. Oldukça uzun olan binlerce sayfa iddianame ve ekleri dikkate alındığında bu oturumlar özellikle müvekkil Gürbüz Çapan hakkındaki iddiaların nelerden ibaret olduğunun huzurda anlaşılması açısından katkı sağladı fayda sağladı. Bizler Gürbüz Çapan müdafileri olarak bu yapılan oturumlarda müvekkilimizin iddia edilen örgütün üyesi olamayacağının açığa çıktığı kanaatini taşımaktayız. Değerli heyetinizin de aynı kanaati paylaşacağı ümidini taşımaktayız. Ben de müvekkilimin tahliye talebine yönelik olarak, tahliye talebinde bulunmadan önce bir takım gerekçeleri çok lafı uzatmadan geç saatte sabrınızı da zorlamadan anlatmak istiyorum. Şimdi iddianamenin geneline baktığımızda iddianame beş ana bölümden oluşmakta. Beşinci bölümde şüphelilerin kişisel durumları ele alınmakta. Kişisel durumlara gelinceye kadarki iddianamenin ilk dört bölümünde ise Ergenekon terör örgütüyle ilgili bir takım açıklamalara yer verilmekte. Şimdi iddianamenin birinci bölümünde ilk ana başlık altında birinci Ergenekon iddianamesinde adı verilen iddianamenin bir özeti yapılmış. İkinci ana başlık altında ele geçirilen silahlar anlatılmış ve bu ikinci ana başlık altında müvekkilimiz Gürbüz Çapan’dan hiçbir şekilde bahsedilmemiştir. Çünkü müvekkilimiz

99

Page 100: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:100

Gürbüz Çapan da ele geçen bir silah bulunmamaktadır. Üçüncü ana başlık Ergenekon silahlı terör örgütü, dördüncü ana başlık Ergenekon silahlı terör örgütünün devlet içinde yapılanması. Beşinci ana başlık Ergenekon silahlı terör örgütünün sivil yapılanması, altıncı ana başlık çıkar amaçlı suç örgütleri mafya bağlantısı, yedinci ana başlık Ergenekon silahlı terör örgütünün sivil yapılanması olarak isimlendirilmekte ve isimlerinden anlaşılan konulara ilişkin açıklamalar yapılmakta. Ve bu bölümlerde de müvekkil Gürbüz Çapan’ın isminden hiçbir şekilde bahsedilmemektedir. Sekizinci ana başlık terör örgütleri bağlantısını ele almakta ve devam eden dokuz, on ve on birinci ana başlıklarda PKK Kontra gel, DHKPC, Hizbullah örgütü ile iddia edilen örgütün bağlantıları açıklanmakta. Bu bölümde de müvekkil Gürbüz Çapan’ın bu terör örgütlerinin yönlendirilmesi konusunda isminden bahsedilmemektedir. Sadece gizli tanık Dilovasının, Dilovasında bulunan Mehmet Terzioğlu isimli kişinin Esenyurt belediyesinden büyük işler aldığı açıklamasına yer verilmiştir. Bu iddianın da doğru olmadığı bizzat Esenyurt belediyesinden almış olduğumuz ve mahkemeye sunmuş olduğumuz belgeyle çürütülmüştür. İddianamenin örgüt eylemleri isimli 12. ana başlığında örgüt eylemleri anlatılmakta ve burada da hiçbir şekilde müvekkilimizin isminden bahsedilmemektedir. Örgütün tasarladığı eylemler isimli 13. ana başlıkta da Yargıtay binasına sabotaj ve Yargıtay görevlilerine suikast, NATO görevlilerine suikast, NATO karargahına sabotaj, Kara kuvvetleri komutanı Yaşar Büyükanıt’a suikast gibi sıralanan (1 kelime anlaşılamadı) eylemler başlıklı bölümde de hiçbir şekilde müvekkilimizin isminden bahsedilmemiş. Kendisine bir suçlama o anlamda yöneltilmemiştir. İddianamenin ikinci bölümünde yine müvekkilimizin ismi hiçbir şekilde yer almamaktadır. İddianamenin üçüncü bölümü örgütün işlediği suçlar, yasama yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüs, darbeye teşebbüs, 2003-2004 yılları ile daha sonraki yıllarda gerçekleştirilmesi planlanan askeri müdahaleye zemin hazırlama, cumhuriyet çalışma grubu vs. konularda açıklamalar yapılan bölüm olup Gürbüz Çapan bu faaliyetler ile de hiçbir şekilde ilişkilendirilmemiş adından bahsedilmemiştir. Yine iddianamenin 4. bölümünde terör örgütle ilişki konusu yeniden ele alınmış PKK, DHKPC, MLKP, Hizbuttahrir gibi bölümlerde de Gürbüz Çapan’ın isminden hiçbir şekilde bahsedilmemiş, bu bölümde siyasi partilerle ilişkiyi yönlendirme, cumhurbaşkanlığı seçimini etkileme ve yönlendirme kısımlarında da Gürbüz Çapan’dan bahsedilmemiş. Kapatma davası kısmında Gürbüz Çapan ismine yer verilmemiş, örgütün gerçekleştirdiği siyasi faaliyetler sivil toplum örgütleri yapılanması kısmında da Gürbüz Çapan’ın isminden hiçbir şekilde bahsedilmemiştir. Şimdi müvekkilimiz Gürbüz Çapan’ın şahsi durumunun ele alınmış olduğu iddianamenin beşinci bölümünde müvekkil Gürbüz Çapan ile ilgili bir tane iddiaya yer verilmektedir. İddia edilen örgüt üyeliğiyle alakalı olarak. İddiaya göre Ergenekon terör örgütü cumhuriyet gazetesini ulusal medyanın merkez üssü olarak seçmiş ve müvekkil Gürbüz Çapan’ın elinde bulundurduğu hisselerin devralınması yoluyla cumhuriyet gazetesini ele geçirmeye çalışmış, müvekkil de bu talep doğrultusunda hisselerini devretmeye ve örgüte gerektiğinde parasal yardımda bulunmayı kabul etmiştir. Yine bu beşinci bölümde öte yandan müvekkil İlhan Selçuk’un iyi çocuktur benim sözümden çıkmaz sözünden yola çıkılarak İlhan Selçuk’a bağlı örgüt üyesi olarak değerlendirilmiştir. Şimdi sayın başkan değerli heyet öncelikle İlhan Selçuk’un örgüt yöneticisi olduğuna dair kesinleşmiş bir hüküm bulunmamaktadır. İlhan Selçuk’un örgüt yöneticisi olduğuna dair bir gerçek, bir kesinleşmiş hüküm ortada olmadığına göre burada bir iddia başka bir iddianın kanıtı olarak ortaya atılmaktadır. Böyle bir değerlendirmeye dayanılarak müvekkilimin tutukluluk halinin devam ettirilmesi doğru olmayacaktır. Şimdi cumhuriyet gazetesinin hisse yapısına bakıldığı vakit çok kısa özetlemek gerekirse müvekkil cumhuriyet gazetesinin hiçbir zaman hissedarı yada sahibi olmamıştır. Bu iddiaya kanıt olarak gösterilen ulusla medya 2001 başlıklı belge, belge üzerindeki ibareden anlaşıldığına göre 2000 Aralık ayında düzenlenmiştir. 2000 senesinin Aralık ayında sadece cumhuriyet gazetesinin künyesine bakıldığında görülecektir ki, cumhuriyet gazetesinin sahibi müvekkilin hissedarı olduğu Yenigün holding A.Ş. değildir. Yine bu gün de cumhuriyet

100

Page 101: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:101

gazetesinin künyesine bakıldığında müvekkilin hissedarı olduğu Yenigün holding A.Ş.nin cumhuriyet gazetesinin hiçbir şekilde sahibi olmadığı anlaşılacaktır. Cumhuriyet gazetesinin sahibi cumhuriyet vakfıdır. Buna ilişkin kanıtları cumhuriyet vakfı senedini biz dosyaya sunduk. Cumhuriyet gazetesini yayınlayan şirket Yenigün haber ajansı A.Ş.dir. müvekkil bu şirketin hissedarı değildir. Dolayısıyla geçen oturumda sayın hocamızın da açıklamış olduğu gibi müvekkilin hisselerinin gazetenin mülkiyetiyle alakası olmadığı için, müvekkilin elinde bulundurduğu hisselerin ele geçirilmesi yoluyla cumhuriyet gazetesinin ele geçirilmesi mümkün değildir. Yani burada işlenemez bir suç söz konusudur. Yine açığa çıkmıştır ki, bunu ticaret sicil gazetelerini dosyaya sunarak kanıtlamış bulunuyoruz. 2000 senesinde müvekkilin kardeşinin satın almış olduğu, gazetenin mülkiyetiyle alakası olmayan Yenigün holding A.Ş. hisseleri hiçbir şekilde Ergenekon adı verilen soruşturma kapsamında tanzim edilen iddianamelerde adı geçen hiçbir şüpheliye devredilmemiştir. Burada bir noktanın özelikle çizmekte vurgulamakta fayda var. Günay Çapan tarafından edinilen yüzde 20 hisse daha sonra 2004 senesinde Yenigün holding A.Ş.nin yapmış olduğu sermaye artırımında yüzde 10’a düşmüştür. Bir an için akla acaba bu yüzde 10’luk hisse bu Ergenekon terör örgütü diye iddia edilen örgütün şüphelilerinden herhangi birine geçmiş midir diye düşünülebilir. Buna ilişkin biz belgeyi de ibraz ettik. 2004 yılında adı geçen şirketin sermaye artırımı kararı almış olduğu genel kurul tutanaklarını ticaret sicil gazetesinde yayınlanan genel kurul tutanaklarını koyduk. Orada gazetenin bütün hissedarları görünüyor. Müvekkilin hissesinin yüzde 10’a düşmüş olduğu genel kurulda bu güne kadar hazırlanan iddianamelerde adı geçen şüphelilerden hiçbirisinin holdingde hisse devralmadığı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla o belgelerin düzmece oldukları ortaya çıkmıştır. Yine o belgelerin kendi içinde çelişkili olduğuna dair savunmamızda açıklamalarımız yapılmıştır. Her bir belge diğeriyle çelişkili olduğu gibi belgeler kendi içlerinde çelişkilidir. Bunların ayrıntılarına burada tekrar girmeye gerek görmüyoruz. Dosyaya sunulan telefon tapelerinde suç işlendiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Olsa da telefon dinlemelerinin tek başına delil teşkil etmeyeceğine dair yüksek Yargıtay içtihatlarına burada ayrıntılarıyla bahsetmeden hatırlamakta fayda olduğunu düşünmekteyiz. Yine müvekkilimizin savunması sırasında açığa çıkmıştır ki, müvekkil sahip olmuş olduğu görüşler nedeniyle iddia edilen örgüt ile iddia edilen örgütün görüşleriyle bir araya gelemeyecek bir fikri yapıya sahiptir. Peki acaba müvekkil bu görüşleri mahkeme huzurunda serbest bırakılmak için mi ileriye sürmüştür. Savunması sırasında ibraz etti, ortaya koyduk sorular sorduk. Daha 2004 yılında yani bu soruşturma açılmadan 2005 yılında, 2006 yılında, 2007 yılında cumhuriyet gazetesinde yazmış olduğu yazıları burada örnekler olarak kendisine sorduk. Milli gazete ve aksiyon gazetesinde yapılan röportajları orada ileriye sürmüş olduğu görüşleri sorduk. Ve anladık ki müvekkil huzura gelmeden önce burada ifade etmiş olduğu görüşleri yıllardan beri savuna gelmektedir. Değinmek istediğim bir diğer başlık müvekkilin, buraya kadar yapmış olduğumuz açıklamalar müvekkilin hakkında kuvvetli suç şüphesi gerektirecek bir durum olmadığını ortaya koymaktadır. Bu arada müvekkilin saklanması veya kaçacağı şüphesi uyandıran somut olguların bulunmadığını bir başlık olarak belirtmek istiyorum. 23.9.2008 tarihli ev arama, yakalama ve el koyma tutanağı incelendiğinde saat 7:30 da müvekkilin ikametgahına gidildiğinde ikametin boş olduğunun anlaşıldığı, kardeşi Çetin Çapan aracılığı ile kendisiyle telefon irtibatı kurulduğu. Saat 7:30 da gidiliyor. Konu hakkında bilgi verildiği ve saat 08:00 de bahse konu ikamete kendiliğinden geldiği açıkça yazılıdır, tutanağın ifadesi bu. Müvekkil kaçmak, saklanmak ve tırnak içerisinde söylüyorum hatta vakit kazanarak delilleri karartmak gibi davranışa girmemiş yarım saat içerisinde evine vararak güvenlik güçlerine teslim olmuştur. Nitekim 2001 senesinde İstanbul 9. Ağır ceza mahkemesi tarafından açılan yapılan o dönem (1 kelime anlaşılamadı) yapılan bir soruşturma nedeniyle de arandığını öğrendiğinde yurtdışındaki tedavisini yarım kesip adalete teslim olmuştur. Tutuklama kararının tedbir mahiyetinde olması gerektiği ve istisnai olduğu yönündeki açıklamalara katılıyoruz. Ceza muhakemesi kanununda bu konuda yapılan, bu konudaki maddelere hükümlere tekrar

101

Page 102: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:102

değinmenin şu anda artık yersiz olduğunu düşünmekteyiz. Sayın başkan, sayın heyet davayla ilgili kamuoyunda bu konuda çok söz söylendi. Açıkça bunu açık yürekle ifade etmek gerekiyor. Müvekkilim de bunu kendi savunmasında ifade etti. Bu mahkeme salonu dışında söylenen sözlerin bizim açımızdan hiçbir anlamı yoktur. Bizim sığınacağımız tek yer vardır. O da bağımsız Türk yargıçlarıdır. Bağımsız Türk adaletidir. Müvekkilim Gürbüz Çapan’ın iki gün boyunca süren oturumlarda yapmış olduğu savunmalar, samimi açıklamalar bizlerin müdafileri olarak vermiş olduğumuz dilekçeler, bu dilekçelerin ekinde iddianamede ortaya konulan hususları çürüten deliller, hepsi bir arada değerlendirildiğinde mahkemenin de bizlerle aynı kanaati taşıyıp müvekkilimin uğramış olduğu mağduriyeti ortadan kaldıracağına inanmaktayız. Müvekkilimizin serbest bırakılmasını, özgürlüğünün geri verilmesini talep ediyoruz.”

Sanık Ali Oktay Şahbaz müdafi Av. Ömer Korkut söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, değerli heyet, sayın iddia makamı, müvekkilim tam bir yıldır sebebini, ne olduğunu, suçunu, suçunun ne olduğunu bilmediği bir sebepten dolayı tutuklu olarak bulunmaktadır. Ben müvekkilimin tutukluluğundan bu yana acaba niçin tutuklanmış olabilir diye araştırıyorum, bakıyordum. Yalnız müvekkilimin babası bana birkaç gün evvel müvekkilimin aldığı görev esnasında aldığı takdirnameleri ve başarı belgelerini gönderdi. Ve ben dedim ki hah, işte Ali Oktay Şahbaz’ın tutuklanma sebepleri budur. Çünkü eğer müvekkilim bu kadar başarılı bir asker olmasaydı üsteğmeni Taylan Özgür Kırmızı tarafından onun da belki de sebebini bilmediği bir ve değerli bir görev olarak gördüğü bir yere ismi öngörülmeyecekti. S1 listesi diye bir liste. Müvekkilimin hiçbir şeyden haberi yok. Çukurca da iken operasyondan geliyor, bakınız 23.11.2008 tarihli tapede var. Operasyondan geliyor, komutanım beni aramışsınız buyurun diyor. o da diyor ki, Oktay nasılsın, iyiyim komutanım emredin diyor, benimle tekrar çalışmaya var mısın diyor, müvekkilim de diyor ki, komutanım siz olduktan sonra siz varsanız eğer ben sizinle elbette ki çalışırım diyor. ve biraz izahatta bulunuyor. Bu genelkurmay başkanlığı bünyesinde MİT ile de ortak olarak çalışılacak terörle mücadele, terörle mücadele noktasında ortak kurulacak bir birimde çalışılacağını ifade ediyor. Ve aynen şunu söylüyor. Oktay diyor korkma pis bir ortam değil diyor. o da diyor ki, komutanım siz varsanız ortam pis olsun varsın biz çok sevdiğimiz sayın başkanım, sayın heyet biz çok sevdiğimiz bir insan bize benimle herhangi bir konuda bir şey yapar mısın dese biz aynı cümleleri kullanmaz mıyız? İddiayı okuyorum, iddianameyi okuyorum değerlendirme bölümünde, ortamın pis olduğunu bilmesi ondan sonra telefonda şey yapmayalım, yine aynı tarihli 23.11.2008 tarihli tapede anladım komutanım diyor telefonda uzatmaya gerek yok diyor, dosyanızın münderecatında var efendim. Hukukun iki tane temel prensibi vardır. Buradaki bütün meslektaşlarımız ve artık bütün sanıklar buna vakıf oldular. Birincisi şüpheden sanık yararlanır. Sayın başkanım, değerli heyet, müvekkilimin suçu işlediğine dair deniliyor ki kuvvetli suç şüphesi. Artık bu güne kadar onlarca defa tutukluluğa itiraz ettik. Hep klişeleşmiş laflarla kuvvetli suç şüphesi, kaçma ihtimali vesairesi yani müvekkilimin bir üsteğmeniyle bir konuşması esnasında spontane gelişen konuşmalardan alınan kaldı ki değerli meslektaşım da söyledi. Yargıtay 8. dairesi dedi ki telefon konuşmaları suç delili olamaz. Benim müvekkilime zaten izafi edilen başka bir şey de yok, delil, delil denilen ifade edilen şeyler ortam pis olsun varsın telefonda şey yapmayalım. Taylan üsteğmene soruyor müvekkilim diyor ki, tayinimiz çıkacak mı? O da diyor ki Genelkurmay istedikten sonra elbette ki çıkacak bunun tapesini yazı işlerinde bulamadık efendim eğer dosyanız münderecatında yok ise bunun da getirtilmesini istirham ediyorum. Tayinimiz çıkacak mı diyor, Taylan üsteğmen de diyor ki, Genelkurmay istedikten sonra elbette çıkacak diyor. Şüphede suç sanık yararlanır, ortada şüpheli bir durumda bile yok, müvekkilimin suç işlediğine dair şüpheli bile bir şey yok, halbuki varsa madem öyle bir durum şüpheden sanık yararlanması gerekir. İkincisi, müddei iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Sayın iddia makamı ortaya bir takım bir şeyler koymuştur. Bir şeyler söylemiştir, ortaya koyamamıştır bir şey biz suçsuz olduğumu ispat olduğumuzu ispat etmeye çalışıyoruz. Halbuki müddei, yani iddia eden kişi o iddia ettiğine dair delilleri, kanıtları, belgeleri, bilgileri ortaya

102

Page 103: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:103

koymak zorunda değil midir efendim? Ortada hiçbir şey yok, biz suçsuz birileri bize diyor ki, sayın yargıcım, sayın başkanım, lütfen bir empati yapalım. Siz bizim yerimize geçin diyor birisi size diyor ki, şöyle şöyle bir suç işlemişsiniz. Siz de suç işlemediğinize dair bir takım delillerle, belgelerle, bilgilerle, evraklarla ve bir yıldır, lütfen dikkat buyurun efendim bir yıldır tutukluluk adeta infaza dönüşmüştür. Müvekkilimin beraat edeceği bize göre kesindir. Ancak ceza alsa bile bu kadar yatmayacaktır içeride. Yani az önceki konuşma 23.11.2008 tarihli konuşma müvekkilim ile Taylan Özgür Kırmızı’nın yaptığı ilk görüşmedir. Yahu bir kişi nasıl olurda ilk görüşmede daha terör örgütüne üye olur. Bu durumları kuvvetle muhtemel sayın başkanım fark etti ki değerli üyeler, değerli üyelerin aksine müvekkilimin tahliyesini talep etmiştir. Evet tutuklama az evvel de söylediğim gibi bir tedbirdir. Müvekkilimin beraatı bize göre kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla tutukluluğun bir infaza dönüşmesinin önlenmesi açısından tahliyesini talep etmekteyiz. İkinci olarak da efendim müvekkilimin kaçmasından bahsediliyor. Müvekkilimin kaçacağı hiçbir yer yok. müvekkilim buradan çıkacak ana kucağına gidecek, sonra da asker ocağına gidecek. Başka gideceği hiçbir yer yok, başka bir vatanı yok. memleketi yok Türkiye cumhuriyetinin öz be öz evladıdır. Bir başka husus efendim, özellikle şunu ifade etmek istiyorum. Müvekkilim ile aynı suçlamalara muhatap olan ve aynı anda tutuklanan beş kişi tahliye olmuştur. Bunların tahliyesi taktire şayandır elbette ki onlara hiçbir şekilde itirazımız bulunmamaktadır. Ancak müvekkilim benim onlardan farkım nedir diye tereddüt etmektedir. Bu sebeple de adaletin tahakkuk edeceğine inanıyoruz ve mahkemenizin müvekkilimi de tahliye etmesini talep ediyoruz. Bir başka mesele efendim değerli meslektaşlarım da ifade ettiler. Anayasa mahkemesinin kararı malumdur. Anayasa mahkemesi oy birliğiyle bir karar almıştır. Müvekkilim muvazzaf askerdir. Dolayısıyla müvekkilim hakkında da sayın mahkemenizin görevsizlik kararı vermesini talep etmekteyiz. Arz ettiğimiz sebeplerle efendim müvekkilimizin, müvekkilimin bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygılarımla talep ederim.”

Sanık Hüdayi Ünlüer vekili Av. Osman Topçu söz istedi, verildi:” Müvekkilim Hüdayi Ünlüer yasadışı Ergenekon terör örgütüne üye olmak suçundan 7.01.2009 tarihinde gözaltına alınıp yapılan sorgusu sonucu 11.01.2009 tarihinde tutuklanmıştır. Bilahare hakkında düzenlenen 3. iddianameyle TCK’nın 314/2 ve 6136 sayılı kanunun 13/1 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle hakkında iddianame düzenlenmiştir. Müvekkilim İstanbul Kartal ve Maltepe semtlerinde restoranları olan yurt çapında iş yapan bir anonim şirketin sahibidir. Saygın ve bu güne kadar herhangi bir kanunsuzluğa kesinlikle bulaşmamış bir iş adamıdır. Bu saygınlığını yaklaşık 30 yıldan beri sürdürdüğü bir ticari çaba sonucu elde edebilmiştir. Son zamanlarda şirketlerinin ekonomik sıkıntıları bulunmaktaysa da geçmişte sayıları 14’e kadar varan şubesi bulunan büyük bir et dağıtım zincirinin sahibidir. Bütün bu ticari faaliyet sırasında müvekkil çeşitli çevrelere mensup çok sayıda kişiyle tanışmış, bazıları ile karşılıklı ticaret yapmış, bazılarıyla dostluklar kurmuş, bazılarıyla hayatın olağan akışı içerisinde sadece karşılaştıklarında merhaba diyebilecek sayısız ilişkileri olmuştur. Müvekkilin ev ve işyerlerinde yapılan aralamalarda suç teşkil eden en küçük bir delil elde edilememiştir. Örgütle bağlantısına dayanak olarak müvekkil hakkında dosyada müvekkilin bu davadan yargılanan sanıklardan İbrahim Şahin ve Mehmet Koral adlı şahıslarla yaptığı birkaç telefon görüşmesi dışında maddi hiç herhangi bir delil elde edilememiştir. Elde edilemediği gibi böyle bir delil elde edilemediği iddianamede de açıkça kendi halinde yazılmıştır. Örnek göstermek gerekirse, tafsilatıyla okuyamayacağım. İddianamenin 1387 ve 1388. sahifelerinde müvekkilimin ev, işyeri ve araç aramalarında ele geçirilen suç delili maddi delil olarak yapılan bilgisayar, bilgisayar ekipmanları ve benzer eşyalarla ilgili olarak bu güne kadar yapılan incelemelerde hiçbirinde hiçbir suç unsunun bulunmadığı dosyaya o güne kadar celp edilen ekspertiz raporlarından belirlenmiştir. Sadece müvekkilin evinde bir adet 9 mm. çapında tabancayla bir adet 7,65 mm. çapında iki tabanca ve bu tabancalara ait mutat sayıda mermi rastlanmıştır. Ne yazık ki, bu silahlardan 9 mm. çapında olan tabancanın iddianamede bile 8.8.2012 tarihine kadar geçerli ruhsatı bulunduğu yazılıdır.

103

Page 104: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:104

8.8.2012 tarihine kadar geçerli taşıma ruhsatı bulunan bu silahın hangi suçun ne gibi bir delili olduğu neden emanete alındığı ve iddianameye yazıldığını biz gerçekten anlayamadık. İkinci silah yine müvekkilin abisinin adına bulundurma ruhsatlı, işyerinde bulundurma ruhsatlı bir silahtır. Kanaatimizce müvekkil hakkında şeklen sadece ve sadece bu suç oluşabilir. Bunun dışında hiç diğer delillerin hiçbirisinde bir suç unsuru bulunmadığı ekspertiz raporu ile de sabittir. Müvekkil hakkında suçlamaya dayanak teşkil edecek şekilde sadece dosya içerisinde tapeleri bulunan 50 adet telefon görüşmesi vardır. Her ne kadar müvekkilim bu telefon görüşmelerinden beş adedinin bu davanın sanıklarından Erol Mütercimler’e, 23 adedinin İbrahim Şahin’e, 47 adedinin Mehmet Koral’a, 4 adedinin Siyami Yalçın’a ait olduğu iddianamede yazıldıysa da bu konuda dosyada en ufak bir delil konmamıştır. Biz iddia ediyoruz ki, müvekkilimiz Erol Mütercimler denilen sanığı hiç tanımaz kendisiyle hiç görüşmemiştir. İbrahim Şahin ile de sadece iki defa telefonla görüşmesi vardır. Bunlardan bir tanesinde müvekkil İbrahim Şahin’i aramıştır. Bir tanesinde İbrahim Şahin müvekkili aramıştır. Aynı şahıs ile üç defa da karşılıklı mesajlaşmaları vardır ve bunlar zaten iddianameye ikişer defa üst üste yazılmıştır. Mehmet Koral ile toplam 17 telefon görüşmesi dosyada neden olduğu belirlenemeyecek bir şeklide 47’ye çıkarılmıştır. Siyami Yalçın ile beş yıl önce yapmış olduğu bir ihale işi dışında son beş yıldır yaptığı hiçbir görüşme yoktur. Bu görüşmelerin sadece yapılmış olduğu iddianamelere yazılmıştır. Ama yapıldıklarına dair hiçbir belge dosya içine konmamıştır. Müvekkil 3. iddianamenin 47. sırasındaki bir sanıktır yargılama su sürede, bu süratle sürdüğü taktirde ortalama bir yıl sonra ancak kendisinin savunmasına sıra gelebilecektir. Bugün itibariyle bir yıldan fazla tutukludur. Yani iki yıl sonra ancak bir hakim karşısında suç, suçlamalarla ilgili cevabını verebilecektir. Müvekkilin hakkındaki iddianamelerle ilgili olarak savunmasını yapabilmesi için bir tek cümle kurması aslında yeterlidir. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum demesi yeterlidir. Ondan sonra ben kendisine bunu tavsiye ederim. Ondan sonra çapraz sorulara geçebilirsiniz diyeceksiniz. Müvekkil bir yılı aşkın tutukludur. Bu aşamadan sonra dosyanın konumu itibariyle delilleri karartma veya değiştirme ihtimali mevcut değildir. Hakkındaki deliller telefon konuşmaları ve SMS mesajlarından ibarettir. Bu konuşma ve mesaj içerikli zaten dosya içerisindedir. Gerek içtimai konumu, gerek ailevi sorumlulukları itibariyle müvekkilimiz hakkında herhangi bir kaçma şüphesinden söz edilebilmesi de asla mümkün değildir. Bu itibarla maddi koşulları kesin olarak ortadan kalkmış bulunan ve zaten haksız ve hukuka aykırı olarak bir tutuklama kararı neticesinde bir yılı aşkın süredir evinden ve ailesinden kopartılarak cezaevinde mağdur edilmiş olan müvekkilimiz hakkında halen tutuklu kalmasını mazur gösterebilecek hiçbir tutuklama nedeninin mevcut bulunmadığının dikkate alınmasına ve sayın mahkeme tarafından tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ederim.”

Sanıklar Durmuş Ali Özoğlu, Hatice Bahtiyar, İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin ve Erol Mütercimler müdafi Av. Şule Gökayazade söz istedi verildi:” Sayın başkanım müvekkilimiz Yaşar Oğuz Şahin 25.12.2009 ve 14 Ocak 2010 tarihli çeşitli taleplerini içeren iki dilekçe sunmuştur sayın mahkemeye. Bu talepler içerisinde 06.01.2009 tarihli İstanbul 9 Ağır ceza mahkemesinin hakkında arama, el koyma ve inceleme kararı verilmesinin dayanağı olan İstanbul emniyet müdürlüğü terörle mücadele şube müdürlüğünün 6.1.2009 tarih ve 02, 23 sayılı yazısının tarafına verilmesi. 17.10.2008 tarihinde İstanbul 11 Ağır ceza mahkemesinin hakkında verdiği telefon dinleme kararı ve bu kararın verilmesinin dayanağı olan ilgili birimin talep yazısı ve yine İstanbul cumhuriyet başsavcılığı tarafından gözaltına alma kararı verilmesinin dayanağı olan İstanbul emniyet müdürlüğü terörle mücadele şube müdürlüğünün 7.1.2009 gün ve 325 sayılı yazısının tarafına verilmesini talep eden iki dilekçe sunmuştur. Sayın mahkeme bu talepleri yerinde bularak 26.12.2009 ve 15 Ocak 2010 tarihli celselerde bu konuda ara karar oluşturarak istediği belgelerin kendisine verilmesi konusunda karar vermiştir. Yalnız henüz bu tarihe kadar müvekkilimize istediği belgelere ilişkin herhangi bir belge sunulmamıştır. Biz bu istenilen belgelerin biran önce kendisine verilmesini talep ediyoruz. Yine 14 Ocak 2009 tarihinde verdiği

104

Page 105: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:105

dilekçede belirtmiş olduğu bir talebi daha vardır. Müvekkilimiz İbrahim Şahin’den elde edildiği, elde olunduğu iddia edilen el yazılı belgelerin tamamının aynı kişi mi yoksa farklı birkaç kişi tarafından mı oluşturulduğu ve ne kadar süre içerisinde yazılmış olduğunun tespit edilmesini istemiştir. Sayın mahkeme bu konuda yine bir karar vermiştir. 15 Ocak 2010 tarihinde müvekkilimiz İbrahim Şahin’den yazı ve imza örnekleri alındıktan sonra bu konunun değerlendirilmesi kararını vermiştir. Müvekkilimiz İbrahim Şahin’den yazı ve imza örnekleri alınmıştır. Bu konuda müvekkilimiz Yaşar Oğuz Şahin’in talebinin tekrar sayın mahkeme tarafından değerlendirilmesini talep ediyoruz. Yine tutuklu bulunan tüm müvekkillerimizin tutuklulukta geçen süre, mevcut delil durumu da göz önüne alarak tahliyelerini talep ediyorum.”

Sanıklar Durmuş Ali Özoğlu, Hatice Bahtiyar, Erol Mütercimler, İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin müdafi Av. Cavit Subaşı söz istedi verildi:” Sayın başkan, sayın üyeler, öncelikle usul hakkında bir iki konuya değinmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere 21.01.2010 tarihinde 5918 sayılı yasanın bazı hükümlerinin iptali ile ilgili anayasa mahkemesi bir karar verdi. Ve bu kararında ayrıca da yürütmenin durdurulmasına da karar verdi. Bunun üzerine İstanbul 12. Ağır ceza mahkemesi 4. iddianame diye tabir edilen ve bu 1, 2, 3 ile ilişik olduğu söylenen iddianamenin kabul yada reddi için kendisine ek süre talep etti. Devamında da anayasa mahkemesinin 5918 sayılı yasa hakkında verdiği iptal kararını yüksek mahkemeden istedi. Bu durumun sayın heyetinizce de değerlendirilerek kendisine bu hususta kendisine uyan sanıkların, sanıklar hakkında görevsizlik kararı verilmesini biz talep ediyoruz. Diğer bir husus, burada ısrarla hem sanıkların, hem de müdafii arkadaşlarımın söylediği farklı usuller mi uygulanıyor konusunda bazı tespitlerim oldu. Farklı usuller değil farklı kişilere farklı usuller de uygulanıyor. Mesela, sanıklardan sayın Hasan Atilla Uğur huzurda vermiş olduğu iddianameye karşı beyanlarının neticesinde çapraz sorgu diye tabir edilen doğrudan soru sorma sırasında savcılarla, sayın savcılarla arasında husumet bulunduğunu dolayısıyla da hiçbir sorularına cevap vermeyeceğini, sadece sayın heyet tarafından kendisine yöneltilecek sorulara cevap vereceğini söylemiştir. Buna rağmen ısrarla sayın savcılar dediler ki, biz bu soruların zapta geçirilmesini istiyoruz. Dolayısıyla biz bu soruları soracağız kendisi de cevap vermediğini söylesin. Hatırlarsınız bir saat iki saat kadar sorular soruldu. Sayın Hasan Atilla Uğur da cevabın aynıdır dedi. Cevap vermeyeceğim dedi. Fakat geçen celsede sayın Emcet Olcaytu’nun yine sorgusu sırasında enteresan bir husus ortaya çıktı. İddia makamından sayın savcı Nihat Taşkın sorularının neticesinde şöyle bir beyanda bulundu bu bana çok tuhaf geldi. Dedi ki, daha başka sorular soracaktım ama bu şekilde cevap verdiği için artık sorma ihtiyacını hissetmiyorum ben bu beyanları sunabilmek için sayın Hasan Atilla Uğur ve sayın sanık Emcet Olcaytu’dan dedim ki, yani bunları ben kullanacağım haberiniz olsun Emcet bey bana enteresan bir şey söyledi. Benim tahminim dedi savcı bey bana küstü dedi. Şimdi yani böyle devletin sor dediği soruları görev olarak verdiği soruları ben soracaktım ama vazgeçtim demem hakkının kimsede olduğunu ben zannetmiyorum. O hususlara dikkat çekmek istedim efendim. Yine tüm tutuklu sanık müvekkillerim hakkında öncelikle anayasanın yasalar önündeki eşitlik ilkesinin göz önüne alınmasını diliyorum ve devamında diyorum ki, tutukluluk da ki makul süreyi bir iki şeyle tartışmak istiyorum. Bunlara da basından çokça hepimizin takip edebildiği bazı örnekler vereceğim ki herkes bunun makul olarak olup olmadığını değerlendirebilsin. Mesela, merhum cumhurbaşkanımız sayın Turgut Özal’ın eşi sayın Semra Özal’ın evine biliyorsunuz bir hırsız girdi. Hırsız ve hırsızlar girdi. Evde ne varsa götürdüler. Ve bu insanlar yakalandı. Neticede yakalanan insanların üzerinde hırsızlık malları bulunduğu işte muhtemelen ikrarlar var, benzer şeyler var ve 28 sene talebiyle yargılanıyorlar. Bu hırsız beş ayda tahliye oldu. Devam edelim, yine çok magazinsel olandan bahsedeyim. Ve de bu çok enteresan şekilde özel yetkili mahkemenin konusuna giren konuda. Uyuşturucu kullanmak, temin etmekten yargılandığını biliyorum, satmaktan yargılanıp yargılanmadığını bilmiyorum dosyayı detaylı bilmediğim için bir şarkıcımız var. 283 gündü yanlış hatırlamıyorsam ben onu 200 küsur gün olarak

105

Page 106: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:106

değerlendireyim. 200 küsur günde salıverildi yanı mahkemece tutuksuz yargılanmasına karar verildi ki, bu doğru bir karardı onu da özellikle belirteyim. Ve bu kişi biliyorsunuz AİHM’e başvurdu. Dolayısıyla da yine insan hakları komisyonu bu kişinin makul sürede tutukluluk da ki geçen süresinin makul süre olarak kabul edilemeyeceğini fazla yatmış olduğunu söyledi. Şimdi buradaki bazı kişilere bakıyoruz özellikle de benim müvekkillerimden bu daha çok Yaşar Oğuz Şahin’e çok daha uyuyor. Bakıyoruz bu kişinin alması muhtemel ne ceza alacağını bilemeyiz belki beraat edecek. Alması muhtemel cezadan daha az bir cezayla yargılanıyor. Şimdi bu insandan kat be kat fazla yatmışlar. Kimisi bir sene, bir buçuk sene bu sürelerde yatmışlar. Peki bunlar şarkıcı olsalardı veya hırsız olsalardı tahliye olacak mıydı? Bilmiyorum. Bunu taktirlerinize sunuyorum. Devamında dün akşam ve önceki günlerde kanımı donduran başka bir hadise. Oli Ren diye birisi var. Avrupa birliğinin komiseri mi ne? Televizyonlara da çıkmış. Siz burada herkes hakkında suç duyurusunda bulunuyorsunuz. Yargılamamayı etkilemek, bir çoğu da yargılamayı etkilemekten yargılanıyor. Bu insan bangır bangır bilmem ne iddianamesi diye yani bunu hakaret olarak söylemiyorum. Telaffuz etmeyeceğimi söylemiştim. Birinci, ikinci, üçüncü iddianamede yargılamanın Türkiye için çok iyi olduğunu, bunun neticesinde Türkiye’nin çok iyi noktalara geleceğini ve devamında dün ve önceki günlerde çıkan o meşhur ona da GDO’li diyeceğim çünkü aralarına sokuşturulmuş general çıkıyor diyor ki, ya benim sesim bu. Benim sesim bu diyor, niçin aradınız efendim benim sesim bu diyor. hani ses kaydı yayınlıyorsunuz ya diyor bunu karşılaştırın. Orada da bir tanesi böyle ağzını yayarak diyor, general diyor işte şunları da cevapla diyor. neyse devamında bu da demektir ki, Oli Ren denilen kişi, kişi bu insanlar hakkında böyle kötü konuşuyorsa bunlar iyi şeyler yapmışlar. Muhtemelen öyle yani çünkü bu insanın Türkiye için iyi bir şeyler söyleyeceğini ben düşünmüyorum. Devam ederek efendim tek tek müvekkillerimize geçerek. İbrahim Şahin için, İbrahim Şahin’in İstanbul da özellikle ev aramasında poliste, savcılık ve sorgu hakimliğinde kamera kayıtları bazı poliste ve ev aramasında yapıldığını biliyorum. Savcılık sorgu hakimliğinde yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Bu kamera kayıtlarının ilgili mercilerden istenerek bir örneğinin DVD olarak tarafımıza verilmesini istiyoruz. Bunlarda bazı tespitler yapacağız, ayrıca başka bir şeyi daha tespit edeceğiz. Bu da çok enteresan. İbrahim Şahin’in ve müvekkilim Durmuş Ali Özoğlu’nun, mesela Durmuş Ali Özoğlu’nun 17 yaşında bir kızı vardır. Şimdi bunun gece, gece yarısı yataktan kaldırılarak evinde, evinde bayan polis tarafından arama yapılmamıştır biliyor musunuz özel eşyada? Bunlar bir hakaret için yapılmıştı. Bütün özel eşyaları karısının ve kendinin özel eşyaları, çekmeceler, bunların ne olduğunu söylemeyeceğim tahmin etmişsinizdir. Tek tek polisler tarafından aranmıştır. Aynı şekilde İbrahim Şahin’in evindeki eşinin ve evinde bulunan kızının eşyaları da aynı şekilde aranmıştır. Aynı şekilde ve kızı demiştir ki, çok tatmin oldun mu gördüklerinden. Şimdi bunlar, bunlar da bu davada, bu davada gelinen noktada bazı noktalardı. Şimdi ayrıca efendim sayın Gürbüz Çapan’ın sorgusu sırasında iddia makamından sayın Pekgüzel direk olarak bir soru sordu ve soru sonra kaynadı gitti. İbrahim Şahin’i tanıyor musunuz dedi, Gürbüz Çapan da dedi ki, hayır tanımıyorum. Biz bu sorunun nedenini bilmiyoruz. Nedeni eğer bir nedeni yoksa bunun zabıtlardan çıkartılmasını istiyoruz. O zaman pek fırsatımız olmadı çok acele karar verildiği için. Devamında efendim adli tıp kurumuna sayın mahkemenizin de verdiği ara kararla elden takip yazılı takipli olarak tekit yazısını götürdüğümüzde verilen bize şifai olarak verilen cevap şudur. Biz bu konuda zaten süre beyanında bulunduk neyi soruyor mahkeme dediler. Biz de dedik ki, altında orada bir ihtarat var o ihtaratı soruyor. Yani bir cevap geleceğini pek zannetmiyorum ama gelmezse de bu suç duyurusu konusunda ısrarcıyım efendim. Devamında yine İbrahim Şahin için özel durum için söyleyeceğim İbrahim Şahin yaklaşık bir ayı aşkın süredir tecrit altındadır. Tek başına kalmaktadır. Şimdi oğlu Ömer Şahin’in cezaevi idaresine başvurusu sırasında sayın mahkemeniz tarafından yanına insan verilmediği söylenmiş bakın miş diyorum. Hayır bunu da bana beyan ettiler. Ben bunu anlamadım devamında biz şunu yaptık. Eşi, iki tane kızı var iki kızı, oğlunun imzasını havi bir dilekçeyle yeğeni ve aynı davada tutuklu sanık olan

106

Page 107: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:107

Yaşar Oğuz Şahin’in İbrahim Şahin’in yanına verilmesini çünkü tek başına kalamayacağını herhangi bir şekilde başına bir iş gelebileceğini belittik. Yine aynı şekilde Yaşar Oğuz Şahin de dilekçe verdi. Dedi ki, ben İbrahim Şahin’in yanına geçmek istiyorum. İbrahim Şahin de dilekçe verdi dedi ki, ben yanıma Yaşar Oğuz Şahin’i istiyorum. Bakanlık bürosundan gelen Bakırköy’den gelen cevapta sadece Yaşar Oğuz Şahin’e geldi. Güvenlik nedeniyle yanına verilemeyeceği söylendi. Yanına verilemeyeceği söylendi. İbrahim Şahin bu zaman zarfında iki kere falan kafasını vurdu. Her an başına bir iş gelebilir. Bunu diyeceksiniz ki, belki bizim vazifemiz değil ama sizin tarafınızdan buna müsaade edilmediği söyleniyor. Bunu da neticesinin araştırılmasını istiyoruz. Devamında şimdi usulden olduğu için tutuklu müvekkillerim hakkında tahliye talebinde bulunuyorum efendim. Sabrınız için de teşekkür ediyorum.”

Sanıklar Muhammet Sarıkaya, Taylan Özgür Kırmızı ve Yalçın Küçük müdafi Av. Hasan Fehmi Demir söz istedi, verildi:” Sayın başkanım yaklaşık 13,5 saattir yargılama yapıyorsunuz. Çok yorulduğunuzu düşünüyorum. Bir parça sizlere göre ben öğlen katıldığım için direncimi muhafaza ettiğimi düşünüyorum yorgunluk bakımından. Eğer müvekkillerimi serbest bırakacaksanız kısa konuşacağım. Aksi taktirde uzun konuşmayı düşünüyorum. Sayın başkanım, değerli üyeler, söz alan, bu güne kadar ve bugün söz alan tüm sanıklar ve müdafileri bu yargılamada yapılan usulsüzlükleri hukuksuzlukları dile getirdiler. Tekrar etme ihtiyacı duymuyorum çünkü çok konuşuldu. Örneğin, esasında yargılamanın ana kanıtları olarak sunulan, dosyalara sunulan telefon dinlemelerinin çok büyük bir bölümünün yasaya aykırı olarak alındığını görüyoruz. Ve bilgisayar çıktıları konusunda aynı itirazları, bilirkişi raporları eklerinde değerli meslektaşlarım sizlere sundular. Gizli tanıklar var bu yargılamada ve diğer iddianamede. Bu tanıklara baktığımızda hakikatten sosyal statü bakımından iflas etmiş, suça karışmış bir çoğu ve gizliliği de muhafaza edilememiş isimleri bilinen kişiler tanık olarak dinlenilmeye çalışılmış ve görev konusunda özellikle müvekkillerimle ilgili olarak 7 Ocak 2009 tarihinde gözaltına alındıklarında iki üsteğmen müvekkilimle ilgili olarak söylüyorum. Genelkurmay adli müşavirliğine ve sayın cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın huzuruna çıktığımızda da hazırlık soruşturması esnası, hazırlık ifademiz esnasında dile getirdik. Müvekkillerin suçlarının askeri suç olduğu, anayasanın 141/5 maddesinde yer alan hükme aykırı olarak sorgusunun yapılmaya çalışıldığını, usule uygun olmadığını, CMK’nın 250/3. maddesine aykırı olduğunu bu sorgulamanın ve dosyanın askeri savcılığa iletilmesi gerektiğini söylememize rağmen buna itibar edilmedi. Fakat az önce meslektaşlarım dile getirdi ayrıntılı olarak size arz etmeyeceğim anayasa mahkemesi malumunuz yapılan değişikliği iptal etti. Bizim bu itirazlarımız bu değişiklikten önceydi. Yasa koyucu bizimle aynı düşünceyi paylaşmış olacak ki, madde de değişiklik ihtiyacı duydu. Fakat anayasa mahkemesi bunun anayasanın 145. maddesine aykırı olduğunu belirtti. Yani temelin söylediği gibi söyledik, söyledik inanmadınız, şimdi ne olacak. Şimdi sayın mahkemenizin asker sanıklar bakımından görevsizlik kararı vermesini talep ediyoruz efendim öncelikle. Her ne kadar ikinci iddianamenin 292 ve devamı sayfasında yasada CMK’nun da yapılan değişiklikten önce İstanbul cumhuriyet başsavcılığının asker kişiler bakımından da suçları itibariyle görevli olduğunu belirtmişler ise de söz konusu iki sayfadan ibaret bölüm açıklıkla okunduğunda esasında bizi teyit eden düşüncelerin yazıldığı fakat sonucun isabetsiz olarak tespit edildiğini görmekteyiz. Yani örneğin Cengiz Köylü’nün, yani örneğin Mustafa Koç’un bayrak satın almaktan sorumlu tutulan Mustafa Koç’un suçunun askeri olmadığını eğer varsa bir suç öne sürebilmek olanaklı mıdır? Sayın başkan, saygıdeğer üyeler, bütün bu usulsüzlükler aslında görevsiz olmakla beraber bizim kanaatimize göre yine de sorgulamaya devam etmeler, kanaatimizce sayın cumhuriyet savcılarının tutumundan da kaynaklanmamaktadır. Ben çok kısaca arz etmek aslında uzun uzun ileriki bölümlerde değinmek istiyorum ama bu gece en son konuşan insan olarak da çok geç olması sebebiyle çok kısaca değinmek istiyorum. Peki bu kadar, bir davada bu kadar çok usulsüzlüğün, bu kadar çok hukuka aykırılığın öne sürülmesi sanıkların her birinin tek tek neden yargılanıyorum diye sizlere haykırması, feryat etmesi ve hatta hatta bunu söyleyerek bir sanığın

107

Page 108: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:108

aklını kaçırması ki, hakikatten insan aklını kaçırır neyle suçlandığını bilmeyince. Bütün bunların sebebi nedir? Bütün bunların sebebi efendim kanaatimizce terör tanımına, tanımından kaynaklanmaktadır. Amerika birleşik devletlerinin 20. yüzyılın ikinci yarısında insan hakları söylemini nasıl ulusal devletlerin merkezi politikalarına müdahale aracı olarak kullanmış ise özellikle 11 Eylülden hatta ondan biraz daha önce soğuk savaş döneminden sonra ortaya attığı terör söylemi de aynı şekilde emperyalizmin geri bıraktırılmış uluslara sızmasının bir aracı olarak hatta eskiten savaş olarak nitelendirdiğimiz müdahalelerinden bir polis müdahalesi şekline dönüştürülmesine katkı sunmuştur. Bakınız çok kısaca geçeceğim, Eylül 16 Eylül 2001 de George Bush diyor ki, bu gün karşımızdaki düşman yeni bir şeytan türü Amerika halkı bu gerçeği anlamaya başlıyor. Amerika’nın teröre karşı başlattığı haçlı seferi çok zaman alacaktır. Ve bunun arkasından Amerika birleşik devletleri vatanseverlik yasası diye bir yasa çıkartıyor. Burada görüyoruz ki terör tam olarak tanımlanmıyor. Terör bir niyet suçu olarak ele alınıyor. Bu ceza hukukunda yapılan radikal bir dönüşümdür. Ceza hukukunun en temel yanlarından bir tanesi suçların hiçbir tereddüde mahal vermeyecek şekilde net olarak belirtilmesidir. Oysa ki, terör suçlarında terör ithamı altında kalan insanlara karşı yöneltilen suçlarda niyet okumanın esas olduğunu söylüyoruz. Bu neden böyle yapılıyor. Vatanseverler yasasında vatandaş ve yabancı ayrımı yapıyor ABD. yabancıların terörle ilgili niyet okumaları sonucunda yargılanmalını ise coğrafya alanına kendisini sınırlamaksızın tüm dünyada kendisini yetkili görüyor. Vatandaşları için ise bu yasayı uygulamıyor. Fakat ABD bir imparatorluk olarak hemen bunun arkasından vatanseverlik iki yasasını çıkarmaya çalışıyor. Kendi vatandaşları içerisinde de terör şüphesi altında olanların vatandaşlıktan çıkarılma yetkisini idareye, askeri komiteye, olağanüstü mahkemeler kurarak askeri komiteye bırakıyor, bırakmak istiyor. Bu ne demektir kendi vatandaşlarını da vatandaşlıktan çıkartıp yabancılaştıktan sonra onları da olağan üstü askeri mahkemeler önünde hiçbir avukatla görüştürmeden, yakınlarına bilgi vermeden, gözaltı süresi sınırsız, gizli hapishaneler dahil olmak üzere kapatma yetkisini ABD kendisinde görüyor. Tabi ABD’nin bir kopyası olan İngiltere de benzer yasaları hızla yasalaştırmaya başlıyor. ABD ve İngiltere’nin bu tarz yasalaştırdıkları metinler hiç şüphesiz uluslar arası örgütlere ve diğer uluslara ister istemez sermaye hegemonyaları dolayısıyla bir model oluşturmaktadır. Sayın başkanım, aslında affınıza sığınarak amacım bir tarih anlatısı sunmak değil tabi ama gerçekten bu yargılamadaki çıkmazın nereden kaynaklandığını ortaya koyabilmek için bütün bunları söylüyorum. Nitekim bu model, bu belirsiz ama çok kapsamlı terör tanımını bakıyoruz Avrupa birliği bakanlar komitesi ile birçok anlaşmalarla, Mastrit anlaşmasına hiç ilgisi yokken ek yaparak önce kabul ediyor, sonra 2004 tarihinde Helsinki sözleşmesiyle bunu geliştiriyor, en son 2010 tarihinde yürürlüğe girecek olan Stockholm belgesiyle de kendisi coğrafya alanı içerisinde bulunan ülkelerin de buna uyum sağlamasını talep ediyor. Ne var bunların içerisinde. Aslında ABD çok geniş ve niyet okumaya dayalı terör şüphelisi tanımından yola çıkarak uçak yolculuğu yapan yolcuları dahi, yani ABD’ne değil Türkiye’den örneğin Meksika’ya uçan, Türkiye’den Avrupa’nın herhangi bir ülkesine uçan insanların bile kişisel verilerini, yediği yemeklerdeki perhiz durumlarını yani onları biyolojik ve kişisel tercihlerini dahil olmak üzere bu uluslar arası bir anlaşmadır bütün biyometrik kişisel verilerini depolamaya başlıyor. İntel ve Microsoft aracılığıyla onlara baskı yaparak iletişim, internet iletişiminde casus yazılım kullanmalarını zorunlu kılıyor bunlar çok açık ve yasalara dayalı olarak yapıyor ABD yani tüm dünyada ki telekomünikasyonu, tüm dünyada ki kişisel verileri kendisinde toplamaya başlıyor. Bu aslında terör şüphelilerini tespitten çok günümüzde genel nüfus gözetimine yönelen bir tutumdur. Nitekim örnek olarak verirsek Luftansa hava yolları almanlar bunu öncelikle reddediyor bu verileri vermeyi fakat New York’a inen Luftansa Brithish Airbus uçağı yolcuları yirmi dakikada kontrolden geçmişken Luftansa uçağından inen yolcular 8 saat sonra ancak gümrükten geçebiliyorlar ve almanlar da baş edemediği için bütün Avrupa birliği bugün kendilerinin de topladığı verileri ABD’nin depolamasına şifre kırmasına müsaade eder hale geliyor. Tabi Türkiye ne yapıyor. Türkiye

108

Page 109: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:109

bundan farklı bir şey yapmıyor hiç şüphesiz. Türkiye örneğin kişisel verilerin korunması yasa tasarısında zamanınızı almamak için hiç maddeleri söylemeyeceğim, yine iç güvenlik müsteşarlığının kurulması ve teşkilatın yasasında ve benzeri örneğin sosyal güvenlik kurumu yasasına dayalı çıkarılan tebliğ de banka hesaplarının dahi depolanmasından bahsediliyor tebliğ ile Türkiye de bu verileri depolamaya imkan veren yasaları tek tek çıkarmaya başladı ve bütün bu depolanan yasaların da uluslar arası değişimini Türkiye de bu anlaşmalara uluslar arası anlaşmalara katılarak vermeyi kabul etti. Tabi bu neyi birlikte getiriyor. Terör şüphelisinin tespiti istihbari bilgilere dayalı olarak ve yine özellikle altını çizerek söylüyorum niyet okuyarak idare tarafından tespit edilir oluyor. Yani bütün bu veriler bunlara ulaşabilme imkanları sadece polis teşkilatına sadece içişleri bakanlığına sunulduğu için bütün bu dünyada ki ve ülkemizdeki terör şüphelisi olarak nitelendirilebilecek kişileri polis teşkilatlarının tespit etmeye başladığını görüyoruz. Nitekim interpolden farklı olarak ayrıca Europol gibi Avrupa da bağımsız polis teşkilatları oluşturulmaya başlandı. Bu neyi birlikte getiriyor sayın başkanım, değerli üyeler, bu her türlü idari ve adli denetimden kurtulan polis teşkilatlarının ki bunlar uluslar arası güçlendirme telekomünikasyon semineri adlı FBI kuruluşundan her yıl eğitim alırlar ve işbirliği yaparlar. Bütün bunlar terör şüphelisini tespit etmek, gerekirse süresiz gözaltına almak imkanlarına kavuşturulmaktadır. Yani terörle ilgili yargılamalarda yasalara konulan özel yargılama tedbirleri de düşünüldüğünde aslında yargının aleyhine ama polis teşkilatının lehine son derece alanın genişlediğini, yargının neredeyse ikincil bir konuma itilmek istendiğini çok net olarak görüyoruz. Bugün aslında az önce konuşmamın başlangıcında arz ettiğim gibi 20. yüzyılda insan hakları söylemi, yüzyılımızda terör söylemiyle emperyalist müdahalenin yolunu açan ABD ulus devletlerin egemenlik alameti olarak elinde son kalan unsurlardan olan yargıyı da ulus devletlerin elinden almak istemektedir. Bunlar efendim bir siyasi yorum yada bir evhamdan kaynaklanan düşünceler değil. Bunlar yaşadığımız gördüğümüz birlikte yaşadığımız şeyler, düzenlemeler. Tabi bunun yerine neyi koyuyor imparatorluk bunun yerine ulus devletlerde bir ulus devletin merkez örgütü olarak polis teşkilatını koyuyor. Tabi polis teşkilatı ulus devletin merkez örgütü oluyorsa aynı zamanda polis teşkilatı bu yüzdendir ki emperyalist siyasetinde merkezinde yer almaktadır. Kısaca bütün bu yargılamalara yön veren bütün bu sanıkları esasında ikincil delil olarak nitelendirilen yasamızda sırf telekomünikasyonun denetlenmesi yoluyla telefon tapeleriyle önünüze getiren teşkilat esasında bu konumdadır. Elbette bu teşkilatta yurt sever elbette görevini eksiksiz yapan birçok sayıda görevli vardır ama bu yargılamanın bu açıdan bakılarak Türkiye ulus devletinin yargısını ve siyasetini ceza kanunundaki bu radikal dönüşümle yeniden biçimlendirme gayretini yani daha sıradan bir deyimle ifade edersek bir operasyon olduğunu görmek zorundayız. Bakınız her gün yeni bir darbe girişimi olduğu söyleniyor. Her gün önce emekli subaylarla başlayan ama şu anda muvazzaflara da sıçramış olan ve gittikçe TSK kaldırılsın yerine profesyonel bir ordu getirilsin istemleriyle dillendirilen TSK’ne yapılan psikolojik saldırının aslında temelinde bunun yattığını düşünüyorum. Çünkü bizim gibi ülkelerde silahlı kuvvetler ki Türkiye’nin tarihsel özel geçmişi olduğu için, özelliğinin olduğunu düşünüyorum. Türkiye de silahlı kuvvetler emperyalist siyasetin merkezinde oynayacak polis teşkilatını dengeleyebilecek ulusun yararlarını savunabilecek en temel öz örgütlerimizden bir tanesidir. Bugün darbe çığlıkları atanlar biz darbeleri görmüş insanlarız 12 Martta çocuk yaşta, 12 Eylül de gençlik yıllarımızda tanık olduğumuz darbeye üstelik de 90 günü aşan, 90 günlük gözaltı süresinde gözaltına alınan bir avukat olarak konuşuyoruz. Biz darbelerden yana olmamız asla düşünülemez. Burada bulunan hiç kimse darbeyi savunmaz. Ancak şunu da söylememiz gerekmez mi? Yani bu darbelere evet darbeciler suçlu cezalandırılmalıdır hakikatten ama bu darbelere yol açan siyasetçilere ne yapılmalıdır. Örneğin 80’den önce milliyetçi cephe hükümetleri kuran Süleyman Demirel sürekli demiyor muydu bana sağcılar adam öldürür dedirtemezsiniz. E peki aynı politikacı nasıl oluyor da soruyor 12 Eylülden sonra nasıl oldu da terör durdu. Siz başbakan olarak bir kesimi kayırırsanız bu şekilde yargınıza polisinize talimat

109

Page 110: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:110

verirseniz terör durur mu sizin başbakanlığınızda? E diğer yandan bugünkü hükümette 12 Eylülün kucağında kurulmuş hükümette bakanlık yapan danışman meclisinde görev yapmış olan bakanlar bulunmaktadır. Bunlar tüm geçmişi unutarak bugün görevini yapmaya çalışan eminim ki eksiksiz yapmaya çalışan TSK’nin değerli subaylarını ulu orta suçlayabilmektedirler. Sayın başkanım, değerli üyeler Türkiye de anayasal kurum olan MGK ben bildim bileli iki tane tehdit tespit eder. Bir tanesi bölücülüktür diğeri irticadır. Bunun bazen bir tanesi birinci sırada gelir, bazen diğeri ikinci sıraya gelir. İrtica gibi Türkiye de eğer MGK’nun tespit ettiği bir tehdit mevcut ise TSK’nin bu tehdide karşı senaryolar üretmesi kadar olağan bir şey yoktur. Daha da açık olalım bu tehdidin varolduğunu anayasa mahkemesi kararıyla saptamıştır. Kısaca yapılanın bu yargılamanın aslında Türkiye de ki ulusal yararlardan yana tavır alan kişileri kurumları yıpratmaya da dönük olduğunu, elbette arada suçlular varsa sayın mahkemeniz ayırt edecektir ama işin bu yanını da görürseniz. Öyle sanıyorum ki heyet olarak daha isabetli daha adil kararlar verebileceksiniz. Sayın başkanım, değerli üyeler, müvekkillerim Muhammet Sarıkaya ve Taylan Özgür Kırmızı kendilerini ifade ettiler. Biz de defalarca huzurunuzda dile getirdik. Sadece hiçbir suç unsuru da içermeyen ikincil delil olması gereken telefon konuşmalarından dolayı bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunmaktadırlar. Altı arkadaşlarını tahliye ettiniz ve bir tanesi bugün gelmişti ama gideceği için kalamadı Melih Yüksel Şirnak’a gidiyordu. Yarın Şirnak’a gideceği için buradan ayrıldı yani ayrılanlar bir yere kaçmıyor. Adil Serdar Saçan ve Birol Başaran huzurunuzda benim iki kez müebbet hapis cezası istenen yönetici olduğu öne sürülen müvekkilim Yalçın Küçük gördüğünüz gibi hemen her oturumda Ankara da olmadığı zaman huzurunuza gelmektedir ve keza diğer sanıklarda aynı kaçan bu güne kadar hiç olmamıştır. Dolayısıyla müvekkillerin tutuklu tutulmasına hem yasal bakımdan bir isabet bulunmamaktadır, hem de pratik bakımdan hiçbir yarar da bulunmamaktadır. Diğer yandan çok daha ağır ithamlar altında bulunan. Ben yine kendi müvekkillerimden örnek vererek gideceğim çünkü olabilir ki yanlış anlaşılabilir. Çok isabetli kararla örneğin İbrahim Fırtına’nın darbe suçlamasıyla cumhuriyet savcılığına çağrılan İbrahim Fırtına’nın hiç yargıç karşısına bile sevk edilmeden savcılıktan serbest bırakılması. Örneğin diğer müvekkillerimle aynı suçla itham edilen eski cumhuriyet başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nu mahkemeye sevk edilmeden isabetli olarak serbest bırakılmış olması, mevcut iki üsteğmen müvekkilimin bundan yoksun bırakılmasını açıklayabilecek mantıki bir gerekçe olmadığını göstermektedir. Ayrıca sayın başkanım, değerli üyeler, müsaade ederseniz avukatı bulunmadığı için burada oturduğumuz için de zaman zaman görüşüyorduk, kendisi de hastalandığı için Kenan Temur’un da müvekkillerimle beraber tahliyesine karar verilmesini arz ederim. Teşekkür ediyorum saygılar sunarım.”

Sanık Emcet Olcaytu müdafi Av. Murat Bülent Hattatoğlu söz istedi verildi:” Efendim biz savunmamızı bugün yaptığımız için ben onları tekrarlamayacağım. Atıfta bulunuyorum. Talebimi tekrarlıyorum. Bir hususu düzeltmek istiyorum dilekçemde kısıtlama kararından bahsederken tarihini yanlış yazmışım 16.6.2007 olacak o şekilde dilekçemde düzeltme yapmak istiyorum. Tahliye talebini tekrarlıyorum arz ederim efendim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Mahkeme Başkanı:”Avukat bey buyurun.”Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi verildi:”Sayın başkan, Sayın

üyeler. “Mahkeme Başkanı:”Buyurun oturarak konuşun, saat geçti.”Sanık Levent Ersöz Müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”Oturacağım, ben alışkanlığım bazen

ayakta, bazen oturacağım. Çünkü okuyacaklarımda oturacağım ama ayakta başlayacağım. Sayın başkan yıllarca evvel bilhassa üyelerimizin dinlemesi açısından anlatma ihtiyacını hissediyorum. Sayın Mehmet Ali Pekgüzel demişti ki yani bir fotoğrafta çekilmiş, aynı karedeyiz. Hukuk fakültesinden hepimiz mezunuz ama ben anladım ki biz hukuk fakültesinde beraber

110

Page 111: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:111

okumuşuz ama aynı kitapları okumamışız. Çünkü sizin ısrarlı tavrınız karşısında yani tutuklamanın devamı karşısında, ısrarlı tavrınız karşısında ben sizinle aynı kitapları okumadığım kanaatindeyim. Ama yıllarca evvelki bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. 12 Eylül döneminde Selimiye’de duruşmalar var, Marksist Lenin’i silahlı propaganda grubunun duruşmaları esnasında askeri yargıdan gelenler iyi hatırlarlar, Başkan Albay veya Yarbay rütbelidir. Başkan koltuğunun altında bir kitapla gelir, defterle biz ona idi amin adını takmıştık, gerçekten idi amin’e benziyordu. Ama gene ciddiyetle not tutardı, çok ciddiyetle not tutardı. Aradan 1-2 sene geçtikten sonra o ciddiyetle not tutan başkanın hâkimlerin odasına daldığını, benim çünkü aynı sınıftan meslektaşlarım vardı. Siz nasıl bu kızı tahliye etmezsiniz diye, eğer etmediğiniz takdirde de ben muhalefet şerhi koyacağım demişti. Bu kız kimdi biliyor musunuz? Şimdi ismini söylersem herkes şarkıcı der, Akrep Nalan. Ama Akrep Nalan, Akrep Nalan değildi. Milliyet gazetesinin önünde çatışmada kocası öldürülen kızın önüne bir silah, eline silah verilmişti. Kızın adı Nalan’dı, adına da Akrep Nalan diyorlardı. O bir ev hanımıydı. 6 sene tutuklu kaldı, bir Albay onu tahliye ettirdi. Şimdi ben bakıyorum bu iddianameye sayfa 135, ben bu iddianamede isimler okuyorum burada Ahmet, Mustafa Balbay, Şener Eruygur, Bedrettin Daran, İlhan Selçuk, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Koç, Yalçın Alemderoğlu, sendika başkanı Mustafa Özbek, Sinan Aygün, Tuncay Özkan, Hayrullah Mahmut Özgür, İsmail Yıldız şimdi kelimeleri okuyorum ve kelimeleri okuduktan sonra devam edeceğim. İsimli şüphelilerin yürütme ve yasama organını cebren ortadan kaldırıp, devlet idaresini anti demokratik yollarla ele geçirmeyi planladıkları, bu planları gerçekleştirmek için de aktif eylemlere giriştikleri anlaşılmıştır. Hangi aktif eylem eğer bugün şu vakit ilerlemeseydi, ben size 244 klasörün teker teker okuyacaktım. Sadece başları okuyayım, 30. klasöre kadar olan kısımlarda neler var. 1’den 4’e kadar ABD’nin İsviçre şubesi, Almanya şubesi, 10 numaralı klasöre kadar bir şey yok. 12 numara, 15 numaralı klasörde bir şey yok. 18 numaralı klasöre kadar gelen bölümde ise DGM’lerde sıkıyönetimde beraat eden kişilerin isimleri var. 19,20,21 liste denetleme raporu var, 22,23,24’te denetleme raporu var. 29’da birden ben kartlı bir örgütten bahset, bunları teker teker okumağa kalkarsam ben burada hiçbir aktif eylem bulamadım. Eğer aktif eylem dizi 155’teki üniversiteler arası ortak açıklama rahatsızlıklarının dile getirilmesi, milletvekillerine yönelik bilgilendirme, bilinçlendirme çalışması yapılması, ayrı ayrı senato kararları alınarak kamuoyuna duyurulması, bilimsel toplantılarla toplumsal tepkinin aktif halde tutulması, öğrencilere yönelik bilgilendirme, bilinçlendirme faaliyetlerinde bulunulması, kamu yönetimi temel yasa tasarısı içi doldurulmaya çalışılan muhafazakar demokrasi kavramı, belediye mevzuatı gibi konularla ilgili akademik birikimlerin sonucu olan alternatif çözümler içeren bilimsel çalışmalar yapılmasında ve bilimsel karşı tezler üretilmesinde fayda mülahaza ettiği, ettiğimi takdirlerinize sunarım. Vatanın bütünlüğü ve ulusun birlik ve beraberliği yüce Atatürk’ün emaneti olan Laik ve Cumhuriyetimizin korunması, kollanması her zamankinden daha büyük önem arz ettiği günümüzde kamuoyunun aydınlatılması açısından diyen, sayfa 155’teki Şener Eruygur’sa, darbeciyse bu darbeyse bende varım, bende katılıyorum bu düşüncelere. Yani bu düşünceleri ben iddianameden okuyorum, yani iddianame yazmış bunu. 174’te onay belgesiyle yapılan harcamalardan bahsediliyor, tabii ki size gelen bir yazıda Temmuz 2009’da jandarma iç güvenlik istihbaratlarında gizlilik derecesi olan bu ödeneklerle ilgili yasaklar olduğunu bu yasaklarla ilgili titizliğe riayet edildiğini, muhasebe umumiye kanununun 77. maddesinden bahsediliyor. Fakat ne hazindir ki başbakanlık bunun için sorgulama başlatıyor. Şimdi Sayın başkan, Sayın üyeler arkasından 184. sayfada sarıkız, darbe planı, Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek, İbrahim Fırtına tarafından hazırlanabilmiş olacağı düşünülmektedir, tabiri var iddianamede. Devam ediyoruz e gene iddianamenin 195. sayfasında Kubilay olmaya hazır olduğunu söyledikleri rektörlerden 25 Ekim 2003’te öğretim üyeleri cübbeleriyle Anıtkabir’e yürüyeceklerini ifade ettikleri anlaşılmıştır, diyor. Acaba aktif eylemler bunlarsa bu aktif eylemleri ele alarak darbeden bahsedebilir miyiz? Şimdi Sayın başkan, Sayın üyeler bundan sonra ki bölümü oturarak müvekkilimin ifadelerine devam ederek okuyacağım. Öncelikle Fehmi

111

Page 112: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:112

arkadaşımızın çok ayrıntılı bir şekilde anlattığı darbelerle ilgili Nevzat Bölügirey’in bir sözü aklıma geldi. Nevzat Bölügirey 12 Eylül’e evet, 13 Eylül’e hayır demişti. Bu doğru bir şeydi, çünkü 13 Eylül’e hayır demesinin nedeni hukuksuzluk olmaması nedeniydi. Ama bugün bir bakıyoruz ki Sayın başbakan idare yargıda bir karar çıktığı zaman bu yanlış karardır diyor barbar bağırıyor. Danıştay’dan bir karar çıktığı zaman ona da bağırıyor, asla bugün İngiliz mahkemelerinden çıkan bir kararı eleştirdi. Acaba darbe bu mu? Değil mi? onu öğrenmek istiyorum. Yani bir eleştiri çıktığı zaman hemen arkasından, bakınız anayasa mahkemesi kararı çıktı arkasından bir cevap geldi. Gene Sayın Başbakandan Anayasa’yı değiştireceğiz dedi. Yani bu buna karşı örgütlenmek, buna karşı eğitim yapmak, buna karşı Atatürkçü düşünceyi yürütmek, sosyalist düşünceyi yürütmek elbette darbe değil ülkeyi kalkındırmaktır. Gene benim dikkatimi çekiyor bugünlerde bir şeyler yazıyorlar, Haiti’de kahraman 52 polisten bahsediyorlar. Acaba CIA’nin eğittiği polislerimiz miydi? Onlar. Kahraman diye söylenip buraya gelip de 52 CIA ajanı mı? Gelecek bize. Gene benim dikkatimi çekiyor, bu davayı bir davayla özdeşleştirdim, bu iddianameyi okuduktan sonra şunla özdeşleştirdim. Kalas davasıyla, Sayın başkan Sayın üyeler Kalas davası nedir diye merak edeniniz de olabilir ama Kalas davası Dostoyevski’nin çarlık Rusya’sı karşısında düşüncede örgütlendikleri asilik, isyanla ilgili olarak yargılanma davasıdır. Burada ki insanların çoğuna baktığım zaman düşüncesinden dolayı yargılanıyorlar. Ama biliyorum ki düşünce günün birinde suç olmaktan çıkacak, şimdi Sayın başkan gene Sayın üyeler ben aslında Sayın Kemal Can, Mehmet Faik Saban, Ömer Diken’i aslında eleştirmek istemiyorum ama eleştireceğim. Çünkü eleştirmek zorundayım eğer benim, benim Sayın iki üye hakkındaki reddi hâkim talebimi, diğer arkadaşlarımın reddi hâkim talebinden farklı olarak görmüş olsalardı. Bugün kürsüde ikisi olmayacaktı, çünkü ben ceza muhakemeleri usulü kanununa teker teker iyi şekilde bilir ve riayet ederim. Tutuklamanın kaldırılması soruşturmanın ve kovuşturmanın her safhasında istenir. Bana söz hakkı tanımamışlardı, tarafsızlıklarına gölge düşürmüşlerdi. Çekilmeleri gerekirdi ve ben reddettiğim zaman diğer arkadaşlarımın ret talebinden farklı olarak reddettim. Yani benim ret talebim başkaydı ama öyle değerlendirmediler 7 günlük itiraz vardı ben hiçbir şekilde itiraz etmem ben hiçbir şekilde, yargıcı zaten redde giderken son derece öfkelenmişsem son derece ciddi bir konu. Mesela mesela siz geçen celseler benim talebimi reddettiniz, bir talebimi şimdi 11.01.2010’da hastanede uzun süre sorgu ve savunmasının yapılıp, yapılamayacağı konusunda Adli Tıp raporunun tanzim edilmesi istenmesine, diğer taleplerin bu aşamada reddine. Şimdi bana bir hak doğdu CMK gereğince nedir biliyor musunuz? Ben şu anda dışarıdaki doktoru buraya şahit olarak dinletmeye çağırabilirim, çünkü ben”

Mahkeme Başkanı:”Bizde dinleriz.”Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”He.”Mahkeme Başkanı:”Bizde dinleriz.”Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar:”O zaman çağırma talebinde

bulunuyorum, raporları getirdim. Yani getirdim raporları, raporlar benim yanımda çünkü o raporlarda ne yazıldığını siz gayet iyi okudunuz ama o raporlardan dolayı iddia makamı, buradaki iddia makamlarını tenzih ediyorum ama kendisiyle yüz yüze konuştuğum zaman Sayın Zekeriya Öz’ün yapmış olduğu hareketten dolayı son derece rencide oldum hukukçu olarak. Sayın Fikret Şeşen gidiyor ifadesini alıyor, doktor nezaretinde10 dakikadan fazla ifade alamamış. Çünkü ifade verecek durumda değil, ama ben o gün Sayın Öz’ün yanına gidiyorum. Bu fotokopiyi almak için çünkü 2 şey yan yana oturuyorlarmış, savcı beyler biz orada sohbet ettik ve sohbet ettiğim sırada ben dünün avukatı değilim. Ben çok çok eskiden gelen bir avukatım, bir şeyler söyledi aşağıya bir şey gönderdi anladım ki bir arama tarama çıkarılacak. Bana dedi ki a gayet güzel ifade verebiliyor, öyle mi dedim gayet güzel ifade veriyorsa arama çıktı. Şimdi size şunu takdim edeceğim suçun vasıf ve mahiyeti değişti. Ne yapacaksınız şimdi, bakınız 10. Ağır Ceza Mahkemesinden alınan kararın içeriği şu, şimdi Sayın savcılar demek ki benim müvekkilim

112

Page 113: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:113

hakkındaki suçun vasfını değiştirdiler. Ergenekon terör örgütü içerisinde faaliyet yürütme, örgüt üyesi olma, örgüte yardım etme, örgüte ait bilgi ve belgeleri saklama şüphesiyle diye karar çıkardılar. Yani örgütü yönetme değil ve hala savcılık, hala savcılık işte onun için okudum aktif hikâyeyi, hala savcılık aynı evden, aynı koyundan aynı postu çıkarmaya çalışıyor. Aynı yerleri arattı üstelikte o utanç verici aramayı, son derece utanç verici aramayı hastanede birebir hem görüntüleyebildim, hem bulundum ve çok tuhaftır ki şu belgeden 2 tane vardı. Sayın üyemiz şimdi bana bakmıyor ama Haşıloğlu’nun sorduğu soruların metiniydi bu 52 tane metin, bu 52 soruyu da örgüt şeyidir diye aldı götürdüler. Ama şu metni götürmediler, bu metni şimdi size vereceğim. Bu metni de 10 dakika incelediler, götürmediler. Çünkü Levent Ersöz’ün savunmalarının hepsini hemen hemen aldılar bir savunmayı ben kaçırmıştım yanımdaydı, 4 Kasım tarihli onu şimdi size vereceğim. Ama şunu da size vereceğim, Levent Ersöz bunu el yazısıyla yazmıştı aynen okuyorum, bunu okumak zorundayım. Ne darbe ne ABD temel değerleri Türkiye Cumhuriyet’i anayasasının 3. maddesinde belirlenmiş tam bağımsız demokratik Türkiye, bunu alamadılar. Türk bayrağını da almadılar, Atatürk posterini de alamadılar. Ama kalkıp sandalyeyi de arayamadılar ama o kişiyi ayağa kaldırıp, düşmesine neden oldular. Bunun sebebi belki yargı, belki onu anlamamak ben bugün siz şayet benim müvekkilimi tahliye etmezseniz. Size bir talebim var getireceksiniz buraya, celbini istiyorum. Ölürse burada ölsün kahramandır çünkü. Biraz sonra bir metnini okuyacağım, biraz sonra o savunmasından bir kısım okuyacağım size, okumak zorundayım çünkü Sayın Haşıloğlu ihtar ne demek demiş. 10 Ekimde onu yazmış. Onun ne anlama geldiğini yazmış. 163 sayfa şu anda 200 sayfayı çıktı. O soruyu yanlış bir şey mi söyledim, yanlış bir kelime kullandım acaba? Yani Sayın Üyemiz şey yaptı da yanlış kelime kullandımsa bileyim.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yani sorguda benim ifade aldığımı mı söylüyorsunuz, onu anlayamadım?”

Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar: “Yok burada siz 52 tane soru sormuşsunuz, Atilla Uğurlu’ya.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ha Atilla Uğurlu’ya tamam.”Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar: “Atilla Uğurlu’ya sorulan soruları avukatlar

olarak biz tutmuşuz. Halbuki o soruların bir tanesi de sizinle paralel siz daha Atilla Uğurlu sorguya çıkmadan evvel yazmış onu Levent Bey buraya ama bunu suç unsuru diye alıp götürdüler.”

Üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ayrıntıyı vermemişsiniz o yüzden ben.”Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar: “Ben onu söyledim ayrıntıyı. Şimdi

bakınız çok kısa kısmını okuyacağım, yüce mahkeme önüne çıkarılan belgeler askeri yazışma, esas usullerine uygun değildir. Tabiatı gereği gerçek olması halinde hazırlıkların çok gizli olması gerekirken soruların üzerinde en düşük bir gizlilik derecesi bile yoktur. Bir dernek tarafından bile ele geçirilebilmiştir. Dönem dönem muhtelif yazı ve raporlar gibi belgeler karargah dışına çıkartılsa bile böyle çok gizli bir konu üzerinde ancak tecrübeli ve seçilmiş personel görev verebileceği, onların da bu tür çalışmalara ihtiyatsız çalışmayacağını ve derneklere düşecek kadar ayağa düşmeyeceğini düşünüyorum. Bu ülkede yaşanan darbelerde kimin haberi olmuştur? Kanımızca bu iş bu kadar basit değildir. Düzmece Ay Işığı, kod isimli darbe planı hedefleri hususlar Genelkurmay Başkanının emekliye ayrılması veya etkisiz hale getirilmesi, azami sayıda milletvekilinin Başbakanı terk etmesi ve Cumhurbaşkanının görevi sürdürmesi için başlıklar altında toplanmıştır. Bu yakınlaşma darbe denilebilinir mi? Darbe yapacaklar böyle yaklaşım içinde olur mu? Doğrudan doğruya yönetime el koymaz mı? Bu güne kadar yaşanan darbe ve ara rejimlerde neler olduğunu, neler yapıldığını bizler ve daha yaşlı kuşaklar çok iyi bilirler. Sayın Hilmi Özkök ifadesinde kendisinin çekilmesi konusunda hiçbir bilgi gelmediğini, kendisi baskı altında almak için yazılıp gönderildiği iddia edilen genç subaylar başlıklı hiç mektubun gelmediğini ifade etmiştir. Mektup konusunda basında bu tür mektupların gönderildiği

113

Page 114: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:114

yönünde duyumlar aldığını söylemiştir sonuç şudur; düzmece planları hazırlayanlar Sayın Hilmi Özkök’ün olmadığını ifade ettiği düzmece mektupları yazan yandaş medya servis yapanlar aynı merkezdir. Bu uzun uzun gidiyor ve bir amiri isteyen astı yasal işlem yapmak zorundadır çünkü Askeri Ceza Kanunu diye tarif ediyor, yine bu kağıt paçavralarında TSK içinde ki alt hiyerarşik yapının yoğun olup, mektup, faks ve e-posta tepkinin dile getirilmesine ilişkin planlar olarak darbe planı hazırlayan ekibin kendilerinden hazırladıkları hayali çok sayıda mektup Genelkurmay Başkanına, Kuvvet Komutanlarına göndererek istifaya zorladı denmektedir diyor, şimdi ben kendisinin teker teker imzası olmamasına rağmen yarın ne oluru bilmediğim için açık, net konuşuyorum. Yarın kendisinin sağlık durumunda ne oluru bilemediğim için bu bana daha evvelden vermiş olduğu benim şimdi onaylayıp ifadesini size takdim ediyorum çünkü asıl ifadesi gelecek bu dursun vereceğim sonra. Bu gelecek bunu size vereceğim çünkü bu gerekli olduğu için vereceğim. Sayın Başkan Sayın Üyeler bir tek şey dikkatimi çekti. Yani bu iddianame de bunlar yazılı, dedim ya aktif olarak. Ben şimdi sayın savcılara soruyorum. Levent Ersöz’de ne buldunuz? Hangi konuşma, hangi konuşmaya takılmış. Yani Levent Ersöz’de bulunan ne? Evde gidip arama yapıldı, etrafta ki insanlarda arama yapıldı. Hiçbir şey bulunamadı. Şimdi gittiler yaptılar gene bir şey yok ama o hastane odasının o iğrenç aranmasını ben utandım ve ben bir şeyden daha utandım. TSK’den da utandım çünkü onları da aramaya kalktılar, ben bir hukukçu olarak engelledim orada evet yanda ki sivil gardiyanla yanda ki üsteğmenin odasını aramaya kalktılar. Nasıl bir şey bu? Nasıl hukuk dışı bir şey bu? O zaman suçtan delile mi gidiliyor? Delilden mi suça gidiliyor? Delilden suç yaratma peşinde gidiliyordu, ama yapamadılar bakınız ben şunu okuyacağım. Ondan sonra takdiri size bırakacağım. 17.09.2009 tarihinde enfeksiyon hastalıkları klinik bölümünde verilen benim dilekçem üzerine raporda (bir iki kelime anlaşılmadı) tedavisinin başlamış olduğu süreç devam etmektedir. Daha önce Nekrodanfasit nedeniyle bakterimi sonrası Septis tablosunda geçtiği için hastanın tedavisi hastane koşullarında devam etmesi gerekmektedir. Tedaviden sonra tablonun nüksedip, nüksetmeyeceği önceden bilinmekle beraber, bilinmemekle birlikte nüksettiği taktirde hayati tehlike yaratabilecektir. Bahçelievler hastanesinin raporunda ateşinin yükselmesi konsültasyon genel cerrahisinin yapılması, yapılan cerrahilerde sırasına yeterli derece olmadığı, kardiyoloji enfeksiyonun devam etmesi tam teşekküllü bir hastane de acil olarak opere edilmesi demiş ve burada yüz tane ilaç tedavisi yapıldığını söylemiş ve acilen oradan kaldırılmasını istemiş ve Çapa’ya bu nedenle gitmiş. Çapa’dan en son 30.12.2009 tarihli ve o arama sırasında ki raporunu getirdim. Son derece şey ama psikiyatri muayene raporunda bir kısmını okuyacağım, bir kısmını okumak istemiyorum. Mevcut durumu itibariyle hastanın hasta içi, hastane içi ve dışında uzun süreli sorgulanamayacağı, şimdi ki psişik durumunun sağlıklı bilgi verilmesini bozabileceği, ayrıca ağır stres koşullarının hasta da hayati tehdit oluşturabileceği, oluşturacağı. Tıbbı konsülatlarını kanaatine varılmıştır diye 6 tane profesörün imzası var. Ben halen o aramadan sonra da son derece kötü durumda ve ciddi bir şekilde kontrol altında tutuluyor. Devam ediyorum, kardiyoloji 3 sayfalık raporunda her şeyi yazdıktan sonra fizik pardon yazdıktan sonra hastanın uzun süreli sorgulaması açısından eğer yürümesi gerekiyorsa bağımsız, yardımsız yürüyemeyeceği, ayakta durması gerekiyorsa uzun süre ayakta duramayacağı, ancak tekerlekli iskemleyle mobilize edilebileceği, oturması isteniyorsa ağrısının artması ve açık yarasının ortama düzeyli uzun süre teması halinde yara iyileşmesinin olumsuz etkilenmesi nedeniyle uzun süre oturamayacağı sonucuna, branşımızı ilgilendiren kas, iskelet sistemi fonksiyonel durum açısından oturma pozisyonunda dahi şikayetler olması nedeniyle uzun süreli savunma ve sorgusunun yapılmasının elverişli olmayacağı kanaatine varılmıştır. Nöroloji her şeyi yazdıktan sonra uzun süreli savunmasının el verişsiz olduğu kanaatine varmıştır. Kardiyoloji kontrol altında savunmasının yapılabileceğini fakat 100+50 mg. Rampilli, 10 mg. Antilotibim, 10 mg avortisan ve 40 mg’da salisit asit, 100 gramda tedavisi yapılarak ancak yapılabileceğini söylüyor. Enfeksiyon uzun süre sorgusunun tespit edilmesinde uygunsuzluk yoktur diyor. Şimdi bu şartlar altında benim

114

Page 115: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:115

müvekkilimin hukuken sorgusunun yapılıp, yapılmayacağı sizinde bana elden takip yetkisi vermeniz üzerine adli tıpa götürdüm, teslim ettim, adli tıptan diğer durumlar adına sordunuz. Şimdi biz hukukçuyuz, Sayın Başkan Sayın Üyeler biz hukukçuyuz bazı şeyleri anlamayız gibi gözükürüz ama bizim hukuki bilgimiz bazı şeyleri anlamaya da yarar. Şimdi biz bu bilimsel olarak bende bilirkişilik yaptığım için şu anda hakikaten talebimi reddettiğiniz için dahiliye doktoru var dışarıda, çağıralım dahiliye doktoruna soralım, hali hazırda ki durumu ne? Halihazırda ki durumu ciddi ama biz bu ciddiyetin arkasına saklanmak istemiyoruz. Gerçekten bu ciddiyetin arkasına saklanmak demek bu davayı kabullenmek demektir. Ben bu ciddiyetin arkasını anlayamıyorum. Zaten bu davanın özü şu. Bu dava şunu çıkardı; yanlış bir şey olmadıysa o son açılar şimdi iddia edilen Balyoz aslında bence, bence ABD’nin emperyalist bir oyunu. Bu sefer servis yanlış bilgi verdi. Atladılar üstüne, yok cami bombalanacakmış, yok başka bir şey yapılacakmış. Bakınız benimde kayınbiraderim albaydır. Benim kayınbiraderime ben bir gün sormuştum; sizde akıl oyunları ne demektir dedim. Bak dedi akıl oyunları şu; bize dedi bu ülkeye komünizm gelecek herkese derler ki kominizim gelecek, herkes nasıl komünizmin geleceği hususunda serbest olarak yazar dedi. E bunun Hilmi Özkök’te yazıyor, söylüyor. Şimdi bu harp oyunlarında sanki ülkenin camileri bombalanacakmış, manevi değerleri olan yerler o Makaryos dönemindeydi. Kıbrıs Türk’tür, Türk olacaktır diye camilere yangın bombası atanları herkese rağmen Rum vatandaşlarımızı biz korurduk, onlara işkence ve ölüm gelmesini engellerdik. Ta ki 6, 7 Eylül olayları çünkü ben 6, 7 Eylül olaylarında Tarlabaşı caddesinde bir çocuktum yani ilkokulu bitirmiştim. Neler olduğunu orada görmüştüm, o vahşetin. Şimdi bunun dışında darbelermiş, marbelermiş bunlar yok. Bakınız 135. sayfayı ben biraz önce size okudum. O 135. sayfa da söylüyor. Ne söylüyor 135. sayfada? Bunun diyor kanıtları var diyor, e yok, aradım taradım ben bir şey bulamadım Sayın başkan Sayın Üyeler saat ilerledi herkesin söylediği şey bu ama ben saatin ilerlemesi sorun olarak algılamıyorum asla yurttaş Keyn gibi sabahlara kadar konuşabilirim ama benim algılamadığım bir husus var, hakikaten bir Mahkeme Başkanı olarak siz gerekli gördüğünüz insanların tahliyesi için talepte bulunabilirsiniz ama ben üyelerin inadını anlayamıyorum yani gerçekten ben onları anlamakta zorluk çekiyorum. İddia makamı, iddiasını sonuna kadar savunur ama siz sentez yapacak bir makamsınız. Yani ben şimdi burada anlatıyorum bir üyemiz ha bire şey çeviriyor, kitabı çeviriyor, bir şey okuyor, diğer üyemiz başka şeye bakıyor yani biz burada hukukçuyuz benim anlamadığım olay bu. Bakınız bu Şerafettin İste’den o mahkemelerde ki bir çok hakim ve savcının nasıl tavırlı olduğunu, nasıl işler yaptığını bilirim. Rahmetli Yaşar beyden, Gültekin abilere kadar Osman Şirin’ler, Osman Şen’lere kadar bir tesanüt vardı. Hakikaten uyuşturucu kaçakçılığında ve diğer örgüt davalarında sizin ortak kararınız var ben bunu biliyorum. Hadi ben şimdi bunu biliyorum diye ne söyleyeceğim? Biriniz reddederse hepiniz reddediyorsunuz ama 3/1, 3-0 çıkarıyorsunuz orada kararı. Şimdi 2.1.2.1.2.1.2.1 bu nasıl bir şeydir 2.1.2.1 bu bir eziyettir. Bu bir eziyettir, o zaman ben sizi sorumlu tutuyorum. Değiştirin heyetinizi, o yetkiye sahipsiniz, yüksek hakimler ve savcılar kurulu değil, siz sahipsiniz. Çünkü mütesanit meselesidir. Ben Başkanım 21 kişiye tahliye istiyorum. O zaman biz burada ki arkadaşlara da söyleyelim, bundan sonra susalım, hiçbir talepte bulunmayalım, şimdi benim müvekkilimin talebini reddederseniz bütün olumsuz raporlara rağmen buraya celbini talep ediyorum, buraya getirin. Teşekkür ederim bu kadar.”

Mahkeme Başkanı :”İddia makamı.” Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafilerinin

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı görüşünü arz ediyorum. Sanık Cengiz Köylü'nün 21.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabulü ile telefon konuşmalarına ait ses dosyalarının CD ortamında kendisine verilmesine. Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafileri sayın Av.Dr. Koksal Bayraktar, Av. İlkay Sezer ve Av. Yasemin Antakyalıoğlu'nun 22. Ocak.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek, CD imajlarının verilmesi talebinin bu aşamada reddi ile Mahkeme incelemesi tamamlandıktan sonra karara bağlanılmasına,

115

Page 116: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:116

Sanıktan ele geçtiği ileri sürülen tüm dijital veriler içerisindeki dosyaların oluşturulma tarihinin bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi talebinin kabulüne. Sanık Mustafa Levent Göktaş müdafi sayın Av. Hasan Gürbüz'ün 19.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki, 51 nolu DVD’nin dosyadan çıkartılması ve delil olarak kabul edilmemesi talebinin bu aşamada reddi ile hüküm ile birlikte karara bağlanılmasına, Emanet memurluğunda zarar gördüğü ileri sürülen DVD için, gereğinin taktir ve ifası için İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına bildirimde bulunulmasına. Sanık Mustafa Levent Göktaş'ın 19 Ocak 2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, iletişimin dinlenilmesi kararlarının gönderilmesine dair İstanbul Cumhuriyet Savcılığına gönderilen yazı cevabının çabuklaştırılmasının istenilmesine. Sanık Mustafa Özbek müdafi sayın Av.Mustafa Hisar'ın 22.10.2010 havale tarihli dilekçesindeki bilirkişilerce Mali inceleme yapılması talebinin sanık savunmalarının alınmasından sonra karara bağlanılmasına. Sanık Adil Serdar Saçan müdafileri sayın Av. Celal Ülgen ve Av. Hüseyin Ersöz'ün "22 Ocak 2010 havale tarihli dilekçeleri ekindeki mektubun içeriğine göre, İstanbul CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine. Sanık Tanju Güvendiren müdafi sayın Av. Mustafa Tarık Kale'nin 21.1.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek dilekçesinde yazılı belgelerin İstanbul CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet başsavcılığından sorulmasına. Sanık Hasan Atilla Uğur'un, 18.1.2010 havale tarihli 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki dijital veri iadesi talebinin bu aşamada reddi ile Mahkeme incelemesi tamamlandıktan sonra karara bağlanılmasına, Sanık Hasan Atilla Uğur’un 22 Ocak 2010 havale tarihli 3 rakamı ile işaretlenen dilekçesi ile sanık Mehmet Ali Çelebi ve bir kısım sanık müdafileri sözlü beyanlarında, asker kişiler hakkındaki davanın ayrılarak görevsizlik kararı ile askeri yargıya gönderilmesi yönündeki taleplerinin, bu konudaki 8 Mart 2009 tarih ve 2009/268 esas sayılı iddianamenin 292 ila 294. sayfalarındaki anlatım, önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüz esas alınarak reddine. Sanık İbrahim Şahin müdafileri sayın Av.Cavit Subaşı ve Av. Şule Gökayazade'nin, 22 Ocak 2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek, sanık İbrahim Şahin'in İstanbul'daki ikametinde yapılan arama işlemi ile soruşturma aşamasındaki ifadeleri sırasında kamera kaydı yapılıp yapılmadığının sorulmasına, yapılmış ise kayıtların gönderilmesinin İstanbul CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet başsavcılığından istenilmesine, geldiğinde dijital ortamda kendilerine verilmesine. Firari sanık Turan Çömez hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile infazının beklenilmesine. Sanık Cihan Arık'ın önceki celselerde belirttiğimiz gerekçeler ile tahliyesine. Sanık Gürbüz Çapan'ın, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değil ise tahliyesine. Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların. Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması. Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması. Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Mahkeme Başkanı:" Daha önce verilen ara kararları gereği yazılan müzekkerelerden cevapları gelenler tek tek okundu. 19.09.2009 tarihli oturumun 1/a nolu ara kararı gereği sanık Fahri Kepek’in talebiyle ilgili olarak istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 19.09.2009 tarihli oturumun 15 nolu ara kararı gereği sanık Emre Baltacı müdafiinin talebiyle ilgili olarak istenen bilgilerin ve buna dayanak yapılan evrakların gönderildiği. Siz istemişsiniz baktınız mı onlara? 5.10.2009 tarihli oturumun 2009/946 değişik iş sayıyla verilen 1 nolu ara kararı gereği sanık Hasan Atilla Uğur’un talebiyle ilgili olarak Jandarma Genel Komutanlığına yazılan yazıya verilen cevapla istenen hususlar hakkında tek tek cevap verildiği. Hasan Atilla. Ergün Poyraz isimli şahsa bir ödeme yapıldığına dair bir kayda rastlanmadığı şeklinde bir defaten sordunuz, 6-7 şıklı bir şey var hepsine tek tek cevap verilmiş. 5.10.2009 tarihli oturumun 2009/956 değişik iş sayılı karara geçen 6/c maddesi gereğince sanık Adil Serdar Saçan müdafiinin talebiyle ilgili olarak

116

Page 117: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:117

İstanbul 2. Ağır ceza mahkemesinin istenen dosyasının daha önce birleştirme kararları verilerek mahkemelerin 2006/26 esas sayılı dava dosyası haline dönüştüğü ve bu dava dosyasının bir suretinin gönderildiği. 3.11.2009 tarihli oturumun 23 nolu ara kararı gereği sanık Mustafa Dönmez’in talebiyle ilgili olarak Hasdal cezaevi müdürlüğünden istenen yazının gönderildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 2009/1025 değişik iş sayısına sayılı kararına esas olan 5 nolu ara kararı gereği sanık Melih Yüksel’in müdafiinin talebiyle ilgili olarak istenen kayıtların Jandarma Genel Komutanlığından gönderildiği. 24.11.2009 tarihli oturumun 1/c nolu ara kararı gereği sanık Birol Başaran ve sanık Adil Serdar Saçan müdafiinin talebiyle ilgili olarak sanık Adil Serdar Saçan’ın ikametinde yapılan aramalar sırasında çekilen görüntü kaydının gönderildiği. Adil Serdar Saçan’ın ikamet ve işyerinde yapılan aramalardaki istenen görüntü kayıtlarının gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 2/b nolu ara kararı gereği sanık Fatma Cengiz’in talebiyle ilgili olarak istenen belgelerin emanet makbuzunda belirtildiği, emanete alındığı. 26.12.2009 tarihli oturumun 2/c nolu ara kararı gereği sanık Mehmet Ali Çelebi’nin 25.12.2009 tarihli havale talebi dilekçesindeki talepleriyle ilgili olarak Mehmet Ali Çelebi bir telefon numarasının dinleme kararı gönderilmesini istemişsin 0 312 236 989 numaralı telefonun iletişimin dinlenmesi kararının olmadığı bunun sizin tarafınızdan kullanılan 0 545 467 88 99 numaralı telefonun dinlenmesinden dolayı kayda alındığı. 26.12.2009 tarihli oturumun 5/a nolu ara kararı gereği resen yazılan yazıyla tüm dosya sanıklarına ait tüm telefon dökümlerinin CD ortamına aktarılarak gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği sanık Muzaffer Öztürk müdafiinin talebiyle ilgili olarak istenen havale dekontlarının gönderildiği. 26.12.2009 tarihli oturumun 6/a nolu ara kararı gereği sanık Fatma Cengiz’in talebiyle ilgili olarak teknik takip kararları ve buna dayanak olan evrakların gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 7/f nolu ara kararı gereği sanık İlyas Çınar müdafiinin talebiyle ilgili olarak bu sanığın evinde yapılan aramada çekilen fotoğraf ve kamera görüntülerinin CD ortamında aktarılarak gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 8/a nolu ara kararı gereği sanık Adil Serdar Saçan müdafiinin talebiyle ilgili olarak Oğuz Kurukır ve suç örgütüne yönelik belgelerin emanet makbuzuyla birlikte gönderildiği. 26.12.2009 tarihli oturumun 10/b nolu ara kararı gereği sanık Yaşar Oğuz Şahin’in talebiyle ilgili olarak bahse konu Yaşar Oğuz 0 505 369 61 81 numaralı telefonla ilgili iletişim dinleme kararları ve bunlara dayanak yapılan talep yazıları ve raporunun rapor örneklerinin gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 11/c nolu ara kararı gereği sanık Cengiz Köylü’nün talebiyle ilgili olarak sicil belgelerininiz gönderildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 14/f nolu ara kararı gereği sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafiinin talebiyle ilgili olarak emanet bürosuna teslim edilen DVD’lerden başka bir CD ve DVD’nin bulunmadığının bildirildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 23/f nolu ara kararı gereği sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın talebiyle ilgili olarak teknik takip talebinde olup olmadığı veya gizli soruşturmaca atanıldığı sorulmuştu talebinizle ilgili. Bu konuda herhangi bir teknik takip kararına ve gizli soruşturmacı kaydına rastlanmadığının bildirildiği. 21.12.2009 tarihli oturumun 23/f nolu ara kararı gereği sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın talebiyle ilgili olarak aynı konuda organize suçlardan birisi onun birisi terörden birisi organize suçlardan ayrı ayrı yazılar geldi ikisinde de, ikisinde de olumsuz cevap olumsuz cevap geldi bu konuda rastlanmamış yani, o konuda bir işlem yapılmadığı bildirilmiş. İstanbul cumhuriyet CMK 250 ile yetkili C. Başsavcılığından bir soruşturma vesilesiyle şüpheli olarak ifadeleri alınan Aytaç Yalman, Halil İbrahim Fırtına ve Özden Örnek’e ait savcılık ifade örneklerinin gönderildiği anlaşıldı.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

117

Page 118: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:118

1-Sanık Hasan Atilla Uğur’un iadesini istediği bilgisayar ve dijital fotoğraf makinesinin üzerinde henüz Naip Hakim incelemesi tamamlanmadığından bu yöndeki talebinin bu aşamada reddine

2-Sanık Adil Serdar Saçan müdafilerinin dilekçelerinin, ekinde bulunan tehdit içerikli olduğu belirtilen mektup ile birlikte gereğinin takdir ve ifası için bir suretinin İstanbul (CMK.250 Madde ile Görevli) Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,

3-Sanık Cengiz Köylü’nün dilekçesinde belirttiği teknik dinleme kararlarına konu ses dosyalarının İstanbul (CMK.250 Madde ile Görevli) Cumhuriyet Başsavcılığından istenilmesine,

4-Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafiinin talepleri ile ilgili olarak ve resen;a)Naip Hakim aracılığıyla CD ve DVD ler üzerinde oluşturma tarihlerinin tespiti konusunda

görevlendirilen bilirkişiye dosyamızla ilgili olarak düzenlenen iki ayrı rapor ile ilgili olarak raporların ne şekilde kullanılacağı konusunda açıklamaların bulunduğu ek rapor vermesinin istenilmesine, dosyaya sunulan raporların bu amaçla kendisine tevdiine,

b)Talebe konu edilen bilirkişi raporunda yapılan incelemede, raporların 27. Sayfasında 1. Tablonun 41. Satırında daha önce verilen ara kararına konu edilen “c11 not” isimli dosyanın olduğu, rapor içerisinde CD ve DVD’ler içerisinde bulunan klasör ve dosyaların ayrı ayrı oluşturma tarihlerinin gösterilmiş olduğu anlaşıldığından yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına yer olmadığına,

5-)Sanık Mustafa Levent Göktaş ve müdafiinin talepleri ile ilgili olarak;a)19.01.2010 tarihli dilekçesindeki talepleri ile ilgili olarak, istenen iletişimin tespiti ile ilgili

kararların henüz gelmediği anlaşıldığından, yazılan müzekkerenin akıbetinin araştırılmasına,b)Usulüne uygun olarak muhafaza edilmemesi sebebiyle emanet torbasından

çıkarıldığında kırık olduğu anlaşılan 51 Nolu DVD’nin zarar görmesine neden olan ilgililer hakkında gereğinin taktir ve ifası için İstanbul (CMK.250 Madde ile Görevli) Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına,

b)Sanık müdafiinin diğer taleplerinin savunma niteliğinde olduğu değerlendirilerek dilekçesinin sanığın şahsi dosyasına konulmasına,

6-)Sanık Tanju Güvendiren müdafiinin talebinde belirtilen raporların temini için İstanbul (CMK.250 Madde ile Görevli) Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

7-)Sanık İbrahim Şahin müdafilerinin 22.01.2010 tarihli yazılı taleplerinin kabulü ile sanığın İstanbul’da ikametinde yapılan ev araması sırasında çekilen ses ve kamera kayıtları ile varsa Emniyet ifadesi, savcılık ifadesi ve sorgu hakimliğinde ifadesini verirken alınmış ise ses kayıtları ve kamera kayıtlarının istenilmesi için İstanbul (CMK.250 Madde ile Görevli) Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

8-)Sanık Mustafa Özbek müdafiinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunca (BDDK) düzenlenen raporda hiçbir incelemeye dayanmayan tespitler konusunda inceleme yapılması yönündeki talebin incelemeye alınmasına,

9-)Anayasa mahkemesinin CMK’da yapılan değişiklik ile ilgili vermiş olduğu son kararının gerekçeli kararı açıklandıktan sonra bir kısım sanıklar ve müdafilerinin görevsizlik talepleri ile ilgili değerlendirme yapılmasına,

10-) Sanık Kenan Timur’un Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gördüğü bildirildiğinden, sağlık durumunun ivedi olarak bildirilmesi için ilgili kuruma faks çekilmesine,

11-)Gelmeyen yazı cevaplarının tekiden akıbetinin sorulmasına,12-Sanık Turan Çömez hakkında çıkarılan yakalama müzekkeresinin infazının

beklenilmesine,13-)Dosya kapsamı, delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali ve yatılan süre dikkate

alınarak sanıklar Gürbüz Çapan ve Muhammed Sarıkaya’nın atılı suçlardan BİHAKKIN

118

Page 119: Tacikistihbarat.com/dosyalar/ergenekon-tutanaklar/ergenekon2/35. …  · Web viewPDF isimli Word dosyası var. Bu tamamı 24 sayfadan oluşuyormuş, şu şekilde inceleme raporunda

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 23.01.2010 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:35 Sayfa:119

TAHLİYELERİNE, Başka suçtan tutuklu veya hükümlü değil iseler salıverilmeleri için yazı yazılmasına,

Haklarında yurt dışı çıkış yasağı konulmasına, bu konuda ilgili yerlere ayrı ayrı yazı yazılmasına,

14-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması dikkate alınarak diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak sanıklardan Mustafa Ali Balbay ve Ahmet Tuncay Özkan’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, tespit olunan savunmalarında ki anlatımlara, toplum içerisindeki konumlarına, isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığını ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol Uygulamasının düşünülebileceğine, sanık Mustafa Koç’a isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, sanık Mustafa Özbek’e isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, toplum içerisindeki konumuna, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına, sanığın yaşına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceğine, sanıklar Kenan Temür, Emre Baltacı, Mehmet Dalagan, Ali Oktay Şahbaz, Cihan Arık ve Ayhan Atabek’e isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve de delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında Adli Kontrol Uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

( Hazır sanıklar ve müdafilere ihtarat yapıldı )Bu nedenle duruşmanın 08.02.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar

verildi. 23.01.2010 01.15

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 128002

119