, Ankara: Liberte Yayınları, 2. Baskı, Mart 2017 ... · Liberte Yayınları ... litik doktrin...

27

Transcript of , Ankara: Liberte Yayınları, 2. Baskı, Mart 2017 ... · Liberte Yayınları ... litik doktrin...

Uslu, Cennet (editör), Liberalizm El Kitabı, Ankara: Liberte Yayınları, 2. Baskı, Mart 2017.

Liberalizm El Kitabı Cennet Uslu (Editör)

ISBN 13: 978-605-9823-08-1Liberte Yayınları® / 2002. Baskı: Mart 2017, 1. Baskı: Eylül 2013 (Kadim Yayınları)

© 2017, Liberte Yayınları®

Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası, hiçbir şekilde fotokopiyle veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Yayınevimiz bunu yapanlar ve buna teşebbüs edenler hakkında, kanuni takibat yaptırma hakkına sahiptir.

Genel Yayın Editörü: Hasan Yücel BaşdemirYayına Hazırlayan: Emre TurkuKapak Tasarımı: Mesut KoçakBaskı: Tarcan Matbaası Adres: Zübeyde Hanım Mah. Samyeli Sok. No: 15, İskitler, Ankara Telefon: (312) 384 34 35-36 | Faks: (312) 384 34 37 | Sertifika No: 25744

Adres: GMK Bulvarı No: 108/16, 06570 Maltepe, AnkaraTelefon: (312) 230 87 03 | Faks: (312) 230 80 03E-mail: [email protected] | Web: www.liberte.com.tr | Sertifika No: 16438

Liberte Yayınları® Liberte Yayın Grubu’nun tescilli bir markasıdır.

Liberalizm El Kitabı Cennet Uslu (Editör)

Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini Kırıkkale Üniver-sitesi Kamu Yönetimi Bölümü Anabilim Dalı’nda, dok-tora eğitimini Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Ana-bilim Dalı’nda ve post-doktora eğitimini Buckingham Üniversitesi’nde aldı. Yüksek lisansta milliyetçilik, dokto-rada doğal hukuk ve doğal haklar ve post-doktorada Da-vid Hume üzerine çalıştı. Akademik ilgisini genelde siyaset teorisi özelde liberal teori ve insan hakları teorisi üzerine yoğunlaştırmıştır. İnsan hakları, adalet, sınırlı devlet, taraf-sızlık ilkesi, tolerans, çoğulculuk ve çeşitlilik gibi konular üzerine çalışmaktadır.Birleşmiş Milletler Projesi’nde asistanlık, Liberal Düşünce Dergisi’nde editör yardımcılığı, The Leadership Institute’de stajyerlik, Avrupa Komisyonu Projesi’nde asistanlık yaptı. Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde önce araştırma görevlisi ardından yardımcı doçent olarak çalıştı. Halen Kırıkkale Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde doçent olarak görev yapmaktadır.

Cennet Uslu

Giriş / Cennet Uslu 9

Liberalizm / Friedrich August von Hayek 19

Liberalizme Yeniden Bakış: Tarihî ve Felsefî Temelleri / Mustafa Erdoğan 63

Liberalizm / Alan Ryan 101

Klasik Liberalizm ve Libertertenizm: Özgürlük Geleneği / Eric Mack ve Gerald F. Gaus 141

Liberalizmin Kuramsal Temelleri / Jeremy Waldron 187

İki Liberalizm Anlayışı / Loren E. Lomasky 223

Liberteryenizm / Jan Narveson 267

Yeni Liberalizm / Norman P. Barry 301

İÇİNDEKİLER

Modern Liberteryenizmin Ahlâkî Temelleri / Randy E. Barnett 351

Siyasî ve Kapsamlı Liberalizm / Jeremy Waldron 377

Siyasî Liberalizm / Charles Larmore 409

Liberalizmi Savunmak / William Galston 441

Liberal Takımadaları / Chandran Kukathas 469

9 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Giriş

Cennet Uslu

Malûm liberalizm hem entelektüel-akademik dünyada hem politik pratikte gözardı edildiği, cazibe-sini yitirdiği ve hatta küfrün ve aşağılamanın nesnesi

haline geldiği uzunca bir sürenin ardından yeniden parlak bir dönem yaşıyor. Dünyada 70’lerde entelektüel-akademik sahada ve 80’lerde ise politik pratik sahada liberalizm daha görünür hâle geldi ve nihayet 1989’da Doğu Bloku’nun çöküşüyle alternatifleri karşısında önemli bir avantaj elde etti. Bu popülarite artışı libera-lizm üzerine yapılan tezler, araştırmalar, tartışmalar ve yayınların sayısında ciddi bir artışı beraberinde getirdi. Türkiye’de de henüz yeterli düzeyde olmamakla birlikte geçmişle kıyaslandığında libe-ralizm üzerine çıkan yayınların sayısında artış ve bir çeşitlenme olduğu söylenebilir.

Bu çeşitlenme ve sayısal artışa rağmen, hem doğrudan libera-lizm üzerine hem de liberalizmi genel hatlarıyla tanıtan ve anla-tan yayınlarda ciddi bir eksiklik var. Elinizdeki derleme kitap bu eksikliği kısmen de olsa gidermek amacıyla hazırlandı. Bu çalış-manın liberalizmin tarihî ve fikrî kökenlerinin, felsefî ve teorik temellerinin, savunduğu temel değer ve ilkelerinin, farklı versi-yonlarının, bu versiyonlar arasındaki ortaklık ve ayrışmaların ve nihayet liberalizm içinde yürütülen temel tartışmaların genel hat-

larıyla ve derli toplu bir şekilde bulunabileceği bir kaynak olması amaçlanmıştır. Açık olmak gerekirse bu haliyle yüklenen amacı sırtlamakta zorlanacağı düşünülebilir, ne var ki bu ilk basım daha uzun soluklu bir çalışmanın ilk veya temel aşması olarak görül-melidir. Öyle ki, bu derlemenin yeni basımların yapılacağından ve her yeni basımda biraz daha zenginleştirilip geliştirileceğinden neredeyse eminim, zira önemli bir ihtiyaca cevap verecektir.

Liberalizm üzerine ve liberalizm hakkındaki makalelerin bir seçkisi olarak oluşturulmuş bu kitaptaki makaleler dört grupta toplanabilir. İlk gruptaki yazılar liberalizmin birden fazla yönünü ele alan, liberalizm hakkında genel ve derli toplu bir tanıtım ve perspektif sunan üç makaleden oluşmaktadır. Bunlardan ilki olan “Liberalizm” makalesinde Hayek, işe iki farklı liberalizm tipini, aslında iki ayrı geleneği, ayırt edip tanımlamakla başlıyor. Bunları Britanya’da gelişen evrimsel liberalizm ve Kıta Avrupası’nda görü-len kurucu liberalizm olarak belirttikten sonra iki geleneği de li-beralizm terimi ile ifade etmenin yanıltıcı olacağından yakınıyor. Bununla birlikte liberalizmin tarihî kökleri, tarihsel seyri ve geli-şimini geniş bir perspektiften ele alarak İlk Çağlardan alıp günü-müze kadar getirdiği “Tarihsel” kısmında her iki geleneğe de yer veriyor. Lakin iş liberalizmin temel ilke, kurum ve kavramlarını ele aldığı “Sistematik” kısmına gelince, Hayek “sadece ilki belirli bir politik doktrin geliştirdiğinden” diyerek ilkini referans alıyor.

Tanıtıcı gruptaki yazılarının ikincisi “Liberalizme Yeniden Ba-kış: Tarihî ve Felsefî Temeller” başlıklı Erdoğan’a ait olan makale. Erdoğan bu makalenin ilk versiyonunu Türkiye’de liberalizm keli-mesinin bile yeni yeni duyulmaya başlandığı 1990 yılında yazdı ve belirttiğine göre sonradan geliştirerek yeniden yazdığı makalenin başlığına “yeniden” ibaresini bu duruma atfen koydu. Erdoğan’ın yazısının tarihsel köklerin, temel fikirlerin ve son olarak da farklı versiyonların ele alındığı üç ana bölümden oluştuğu söylenebi-

10 Cennet Uslu

lir. Erdoğan liberalizmin tarihsel köklerini Locke, Hume ve Kant üzerinden üç gelenek ile takip ediyor, temel fikirleri “bireycilik”, “hoşgörü”, “özerklik”, “çoğulculuk ve tarafsızlık”, “öz-sahiplik” üze-rinden açıklıyor ve son olarak siyasî-kapsayıcı ve klasik-modern li-beralizmler üzerine kısa bir değerlendirme ile makalesini bitiriyor.

Bu gruptaki son yazı Alan Ryan’ın “Liberalizm” başlıklı maka-lesi. Ryan liberalizmi tanımlamanın güçlüğü ve bunun sebepleri-ni tartıştıktan sonra, sözkonusu güçlüğü tek bir liberalizm yerine çeşitli liberalizmlerden bahsederek aşıyor. Liberal gelenek içindeki en önemli ayrımlardan biri olan klasik ve modern liberalizmleri birbirleri ile önemli noktalarda çatışan ve ciddi farklılıklara sa-hip türler olarak ele alıyor, ardından ilk ayrımla kıyaslandığında aralarındaki farkların çok daha belirsizleştiği liberteryenizm ve liberalizm ayrımını ele alıyor. Ryan bu ayrımları yaptıktan sonra liberalizmi antipatileri ve düsturları üzerinden giderek tarif etmeye girişiyor ve nihâyet liberalizmin başarısı üzerine kısa bir değerlen-dirme yapıyor.

İkinci grubu liberalizmin teorik temellerine yoğunlaşan iki kapsamlı makale oluşturuyor. Bunlardan ilki Eric Mack ve Gerald F. Gaus’un ortak çalışması olan “Klasik Liberalizm ve Liberterye-nizm: Özgürlük Geleneği” başlıklı makale. Yazarlar liberal gelene-ğin felsefî ve siyasî röntgenini çekmeye Alasdair MacIntyre’ın bir fikrî geleneğe dair yaptığı şu tanım ile başlıyorlar:

Zaman içinde belli temel anlaşmaların iki tür çatışma bağ-lamında tekrar tekrar tanımlandığı genişlemiş bir argüman-dır. Birinci çatışma, temel anlaşmaların tamamını veya bir kısmını reddeden, geleneğin dışında yer alan muhalif ve hasımlarla olandır. İkinci çatışma geleneğin içindeki yorum tartışmalarıyla ilgilidir. Bu yorum tartışmaları sayesinde te-mel anlaşmaların anlam ve rasyonalitesi açıklığa kavuşur ve bu sayede bir gelenek oluşur.

11Giriş

19 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Liberalizm

Friedrich August von Hayek

Tercüme: Ünsal Çetin

TAKDİM

1. Farklı Liberalizm Anlayışları

Liberalizm terimi, artık 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl’ın başlangıç dönemleri süresince, başlangıçta kendisi tarafın-dan belirtilen fikirlere doğrudan karşı çıkan fikirleri de içi-

ne alarak, yeni fikirlere açıklığın tanımlanmasının ötesinde çok az ortak noktası olan farklı anlamlarla kullanılmaktadır. Bu çalışma-da üzerinde düşünülecek yegâne şey, söz konusu dönemde Batı ve Orta Avrupa’da, gelişmelere yol gösteren en etkili entelektüel güçlerden birisi olarak liberalizm adı altında işletilen politik ideal-lerin bu ana akımıdır. Bununla birlikte, bu akım iki farklı kaynak-tan ve bu kaynakların neden oldukları iki gelenekten türemiştir, ancak bu iki gelenek muhtelif seviyelerde birbirine karıştırılmış,

* 1973 yılında İtalyanca çevirisi ile Enciclopedia del Novicento tarafından yayınlandı F. A. von Hayek’in New Studies in Philosophy, Politics, Economics and the History of Ideas isimli eserinin dokuzuncu bölümü olarak yeniden basıldı. Routledge & Keagan Paul, Londra and Henley. 1982 (1978), ss. 119-151.

*

sadece gergin bir ortaklıkla bir arada var olmuşturlar, ve eğer li-beral akımın gelişimi anlaşılacak ise açık bir şekilde birbirinden ayırt edilmelidirler.

Bu geleneklerden “liberalizm” adından çok daha eski olanı klâsik ilkçağa kadar geriye uzanır ve İngiliz Whiglerinin politik doktrinleri olarak 17. Yüzyıl’ın sonları ve 18. Yüzyıl süresince mo-dern şeklini almıştır. Bu gelenek 19. Yüzyıl Avrupa liberalizminin büyük kısmının takip ettiği politik kurumların modelini sağla-mıştır. Mutlakiyetçiliğin, büyük ölçüde Britanya’da korunmuş, Orta Çağ’a özgü hürriyetlerin çoğunu tahrip ettiği Kıta Avrupası ülkelerinde özgürlük hareketine ilham veren ülke olan Büyük Bri-tanya vatandaşları için bir “hukuk devleti”nin emniyet altına al-dığı şey bireysel özgürlüktür. Bununla birlikte, bu kurumlar, Kıta Avrupası’nda Britanya’da hâkim evrimsel anlayışlardan oldukça farklı bir felsefî geleneğin, yani bütün toplumun aklın ilkelerine göre bilinçli bir şekilde yeniden inşa edilmesini isteyen rasyo-nalist ya da kurucu görüşün ışığı altında yorumlandılar. Bu yak-laşım herkesten çok Rene Descartes tarafından (ayrıca Thomas Hobbes tarafından Britanya’da) geliştirilen yeni bir rasyonalist felsefeden türedi ve 18. Yüzyıl’da Fransız Aydınlanması filozofları sayesinde azamî nüfuzuna ulaştı. Voltaire ve J. J. Rousseau Fran-sız Devrimi’nde doruğa ulaşan ve liberalizmin Kıta Avrupası veya kurucu tipinin kendisinden türediği entelektüel hareketin en etkili şahsiyetleriydiler. Bu akımın esası, genel bir aklî tutum, rasyonel bir şekilde haklı çıkarılamayan bütün önyargı ve inançlardan azade olmak ve “rahiplerin ve kralların” otoritesinden kurtuluş için bir talep olarak Britanya geleneğinin aksine, çok fazla belirli bir po-litik doktrin değildi. Bu hareketin en iyi ifadesi muhtemelen B. de Spinoza’nın “O yalnızca aklın emirlerine göre yaşayan hür bir adamdır” şeklindeki ifadesidir.

20 Friedrich August von Hayek

101 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Liberalizm

Alan Ryan

Tercüme: Cennet Uslu

LİBERALİZM NEDİR?

Liberalizmin kısa bir açıklamasını yapmaya girişen herkes he-men can sıkıcı bir soru ile karşı karşıya kalır: Li-beralizm ile mi li-beralizmler ile mi ilgileniyoruz? Meşhur li-

beralleri sıralamak ko-laydır, onların ortak yönlerinin ne olduğunu söylemek ise daha zordur. John Locke, Adam Smith, Montesqui-eu, Thomas Jefferson, John Stuart Mill, Lord Acton, T. H. Gren, John Dewey ve Isaiah Berlin, John Rawls gibi çağdaşlar muhak-kak ki liberaldirler. Ancak bu yazarlar hoşgörünün sınırları, refah devletinin meşruiyeti ve demokrasinin erdemi gibi üçü de merkezi öneme sahip siyasî meselelerde hemfikir değillerdir. Onlar liberal-lerin takip etmesi gerektiğini düşündükleri özgürlüğün doğası hu-susunda bile hem-fikir değillerdir (Berlin, 1969, ss. 122-34).

Siyaset hakkındaki yazılarda genelde temel kavramların müphem veya belirsiz olduğu yolunda benzer bir şikâyet vardır; “siyasî” ve “gayri-siyasî” davranış ve kurumlar arasındaki sınırlar

* “Liberalism”, A Companion to Contemparary Political Philosophy, Ed. Robert E. Goodin&Philip Pettit, Blackwell Publishing, 1995, ss. 291-311.

*

tartışmalıdır, devlet olma vasıflarının tanımı, meşruiyetin kâfi ve zorunlu koşulları ardı arkası gelmeyen tartışmalara konu olmakta-dır. Liberalizm elbette ideolojik rakiplerinden daha kötü durum-da değildir. Günlük siyasî pratikte bütün “izmler” benzer durum-da görünmektedir; liberaller, muhafazakârlar ve sosyalistler ancak konudan konuya göre tanımlanabilir ve bir konu hakkındaki du-ruşları onların diğer meselelerdeki duruşları hakkında bir parça ipucu verir. Politikacıların finansal işlemlerini soruşturma amaçlı bir etik komitesini alkışlayan bir liberal, okul öğretmenlerinin eti-ğini soruşturma amaçlı bir komiteyi esefle karşılarken, tren yolla-rının kamulaştırılmasına karşı duran bir muhafazakâr, hükümetin savunma sanayini sübvanse etmesini destekler.

Muhafazakârlık ve sosyalizm de aynı durumda olsa bile biri hâlâ liberalizmin bir tane mi yoksa birden fazla mı olduğu sorusu-nu sormaya meyilli olacaktır. Liberalizm kesin olarak tanımlanabi-lir değil midir? (Dworkin, 1985, ss. 185-203) Siyasî söylem koşul-larının uzlaşılmış bir tanımı sağlamasının kolay olmadığı gözlemi yeni değildir. Üç yüz yılı aşkın bir süre önce Thomas Hobbes, eğer herhangi biri geometrideki benzer bir karışıklıktan fayda sağlıyor olmuş olsaydı insanlığın hâlâ Euklid’i bekliyor olacağını belirtmiş-ti. Hobbes’un sözü net tanımların yokluğunu açıklamada rahipler, entelektüeller ve politikacıların kişisel çıkarını imâ ediyorken, Yir-minci Yüzyıl yazarları diğer bir gerekçeyi öne sürüyor ve siyasî kav-ramların “esasen tartışmalı” olduğunu belirtiyorlar (Gallie, 1955-6, ss. 167-98; Gray, 1983, ss. 75-101). Üçüncü bir açıklama ve özelde liberalizmle daha yakından ilgili olanı ise liberallerin siyasî ilgilerinin son üç yüzyılda değişmiş olduğudur. Bununla birlikte üç tip açıklamanın hepsi de bizlerin liberalizm yerine liberalizmle-ri anlamaya çalışmamız gerektiğini ifade ediyor.

Siyasî terimlerin belirsizliğinin veya devlet, siyaset yada şim-diki konumuz olan liberalizm kavramlarımızın sistematik kaygan-

102 Alan Ryan

lığının bir sebebi siyasî mücadelede bu terimlerin kötüleme veya övme ifadeleri olarak kullanılmasıdır. Örneğin, 1970’lerden beri tanımlayıcı başlıca özelliği liberalizme düşmanlık olan ve “cema-atçilik” (communitarianism) olarak bilinen entelektüel ve siyasî bir hareket mevcut (Sandel,1982). Cemaatçiler sayısız yoldan bireylerin içinde yetiştikleri toplumlara borçlu olduklarını vurgu-lamaktalar; liberallerin sanki insan, sosyal bağları, bağlılıkları ol-maksızın dünyaya geliyormuş ve bir şekilde yaşadıkları toplumla-rından tam olarak bağımsızmış gibi yazdıklarını söylerler. Böylece liberalizm sosyolojik yalanlar ve ahlâkî otizm üzerine kurulmuş çekici olmayan bir şey olarak tanımlanır. Kendilerini liberal olarak tanımlayanlar doğal olarak bu tanımlamaların görüşlerinin bir pa-rodisinden ibaret olduğunu söylediler (Rawls, 1985, ss. 233; Ror. Ty, 1991, ss. 179 ve devamı).

Liberaller, bazen liberalizmi yalnızca tamamen kandırılmış veya tamamen kötü niyetli olanın liberal olmakta başarısız olabi-leceği şeklinde tanımlamaya giriştiler. Soğuk savaşın en hararetli döneminde, alternatifleri bir yanda liberal-demokrasi diğer yan-da ise tek-parti totalitarizmi şeklinde sunmak kolaydı. Bu siyasî tercihler skalasını daraltma girişimine liberalizm direndi. Hem tek-parti devletine hem kontrolsüz kapitalizme muhalif olan sos-yal-demokratlar kendilerini liberal-demokratlardan ayırt edenin üretim araçlarında özel mülkiyetin meşruluğuna inançsızlıkları olduğuna inandılar. Amerikan muhafazakârları kendilerini libe-rallerden; ulusal kimliğin korunmasında devlet ve merkezî hükü-metlere daha fazla rol verilmesi, liberaller veya başka birinin kabul ettiğinden daha geleneksel ahlâkî konsensüs biçimlerinin benim-semesi ve daha laissez-faire bir ekonomiyi ve hükümetin rolünün azaltılmasını savunmak bakımlarından ayırdılar (Rossiter, 1982, ss. 235 ve devamı). Eleştirmenleri, Amerikan tarihi tarafından li-beraller olarak kalmaya daha az mahkûm edilen hiç kimse olmadı

103Liberalizm

223 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

İki Liberalizm Anlayışı

Loren E. Lomasky

Tercüme: Mustafa Erdoğan

Temel haklar başkalarının müdahale etmemesine ilişkin asgarî talepler olarak görülür. Ama bireylerin bir temel hak meselesi olarak birbirinden talep edebilecek-

leri münhasıran “müdahaleden kaçınma” mıdır, yoksa birtakım yararların teminine ilişkin iddiaların da kabul edilmesi mi gerekir? Bu ayrımı ifade etmenin bilinen bir yolu, “özgürlük” hakları ile “refah” hakları arasında bir karşıtlık kurmaktır. Bu ayrım, müdahale etmemeyi gerektiren “negatif ” haklar ile değerli bir şeyin bir kişi veya kurum tarafından sağlanmasını gerektiren “pozitif ” haklar şeklinde de ifade edilir.

Liberalizm, kişilerin pozitif veya refah haklarına mı yoksa ne-gatif veya özgürlük haklarına mı sahip oldukları konusunda ikiye bölünmüştür. Klasik liberalizm -ki onun modern biçimi liberterye-nizmdir- bireylerin sahip oldukları bütün hakların (veya: bireyle-rin sahip oldukları hakların çok büyük bir kısmının1) negatif nite-

* “Two Concepts of Liberalism” 5. Böl. olarak içinde, Persons, Rights, and The Moral Community, Oxford: Oxford Üniversity Pres,1987 ss. 84-110.

1 Klasik liberalizm, tipik olarak, başkalarına pozitif ödevler yükleyen az sayıda seçme hakkın var olduğunu kabul eder. Bunlar bir kimsenin kişiliğine veya mülkiyetine yönelik saldırıya karşı savunulma hakkı, oy verme yoluyla ve başka

*

likli olduğunu iddia eder. Refah liberalizmi ise bireylerin başkaları üzerinde kapsamlı pozitif iddiaları bulunduğunu ve bu pozitif id-diaların negatif iddialarla sadece ahlâkî önemleri bakımından değil fakat meşrulaştırılmaları bakımından da aynı değerde olduklarını ileri sürer. Yani, bireylere müdahale edilmemesi gerektiğini hangi nedenlerle kabul ediyorsak, aynı nedenlerle bireylerin başkaları-nın yardımını hak ettiğini de kabul etmeliyiz. Eğer müdahaleden-kaçınma iddiasını haklı gösteren ihtiyaç ise, o zaman tatminkâr bir hayat için gerekli olanların temini hakkını veren de ihtiyaçtır. Yok eğer birbirlerinin özgürlüklerine saygı göstermek üzere bireyler uygun bir şekilde tanımlanmış bir çerçeve içinde -diyelim ki, Rawls’un “ilk durum”unda- aralarında sözleşme yapacaklarsa, o za-man onlar birbirlerinin belli bir düzeydeki refah haklarını garanti etmek üzere de aynı şekilde sözleşmiş olacaklardır.

Kişilerin proje-izleyiciler (project-pursuers) olarak haklara sa-hip oldukları argümanı tamamen liberal gelenek içinde yer alan bir argümandır. Bu düşünce bireylerin, desteklemek için aslî bir nedenleri bulunan uzun-vadeli amaçlara kendilerini vakfedebile-cekleri (ve vakfettikleri) ön kabulüne dayanmaktadır. Bu amaçlar o birey için neyin potansiyel bir değer konusu olacağını belirle-yen bir direktiftir. Bundan dolayı bireyler proje-izleyiciler ola-rak anlaşılmalıdırlar. Proje izleyicilik ne tek tek kişilerden daha kapsayıcı olan kabile, ulus, sınıf veya bütün insanlık gibi birimlere atfedilebilir; ne de özel genler bakımından bireyaltı düzeye,2 bey-

araçlarla siyasî kararların belirlenmesine katılma hakkı, ve kendisine bir suç isnat edilmesi durumunda adil yargılama hakkıdır. Bunlar çok sınırlı pozitif talepler yükleyebilirlerse de, liberalizmin alanını genişletme niyetleri için bir giriş kapısı olarak önemli olabilirler. Eğer yalın bir klasik liberalizm bile temel hakların genel yapısı içinde pozitif hakların meşruluğa sahip olduğuna izin verirse, o zaman alternatif liberalizm türleri arasındaki tartışma temel prensip meselesi olmaktan çıkıp bir derece meselesi haline gelir. Klasik liberallerin taraftar oldukları pozitif hakların derecesi çağdaş liberaller arasında bir çok taraftarı olan çok daha kapsamlı pozitif haklar listesinden tür bakımından farklılık gösterir.

2 Richard Dawkins, The Selfish Gene (New York: Oxford University Press, 1976).

224 Loren E. Lomasky

nin sol ve sağ bölümlerine3 veya kişilerin zaman-dilimlerine4 atfe-dilebilir. Böylece, proje izleyenlerin kendilerinin proje-izleyiciler olma kapasitelerine değer vermek için olduğu gibi, karşılıklı tanı-manın şartlarını tesis etmeye çalışmak ve her birinin kendi kişisel amaçlarını izleyebilmesindeki çıkarına saygı gösterilmesi için de nedenleri vardır. Bu şartları sağlayan haklardır, liberal haklar.

Kişiler kendi tasavvurlarını izleyebilmeleri için başkalarının kendi “ahlâkî alan”larına müdahaleden kaçınmasını isteyebilirler. Bundan dolayı, başlangıç olarak temel hakların cebrî müdahaleyi/tecavüzü yasaklayan negatif veya özgürlük hakları olarak anlaşıl-masında ısrar etmek makuldür. Bununla beraber, bireylerin ken-dilerine tatminkâr hayatın yolunu açmak için özgürlükten daha fazlasına ihtiyaç duydukları da doğrudur. Asgarî düzeyde refahın (well-being) şartlarına da ihtiyaç duyulur ve bunlar da tipik olarak iktisadî mallara (iyilere) ulaşmanın araçlarına sahip olmaya bağlı-dır. Proje izleyiciler kendi amaçlarını geliştirmek için hem özgür-lüğe hem de bu amaçları gerçekleştirmek için maddî araçlara de-ğer verdiklerinden, görünüşe göre, bu noktaya kadarki argüman “refah liberalizmi”nden yanadır.

İhtiyaç Argümanı

Temel hakların bireylerin özellikle önemli olan, onların ihtiyaç duydukları çıkarlarına koruma sağladığı doğru olabilir, ama bun-dan bireylerin önemli gördükleri her şeyin onların meşru birer hakkı olacağı sonucu çıkmaz. Önem olsa olsa bir hak konusu ol-

3 Thomas Nagel, “Brain Bisection and the Unity of Consciousness”, aynı yazar Moral Questions (Cambridge: Cambridge University Press, 1979) içinde, ss. 147-164.

4 En enerjik olarak Derek Parfit tarafından ortaya konmuştur. Bkz. Reasons and Persons (Oxford: Clarendon Press, 1984). Burada yer verilen temaların çoğununu gayet canlı ve hayal gücüne dayanan bir şekilde ele alan bu kitap son anda elime geçtiği için ondaki itirazları ele alamadım, ama onu ahlâk teorisinin temelleriyle ilgili önemli bir eser olarak okuyucuya tavsiye ederim.

225İki Liberalizm Anlayışı

mak için zorunlu bir şartdır, yoksa hem zorunlu hem de yeterli bir şart değil. Dolayısıyla, D. D. Raphael’in şu iddiası geçersizdir:

Hayatın temel ihtiyaçları karşılanmadığı sürece, kişi bir in-san olma inisiyatifini (ki özgürlük haklarının korumaya yö-nelik molduğu şey budur) kullanamaz veya esasen o bir insan olarak kalamaz; ve eğer bir insan bunu kendisi için yapacak konumda değilse, onun bu ihtiyaçlarını karşılama-da, bir insan olarak, başkalarının yardımına bir hakkı oldu-ğunu söylemek bana makul geliyor.5

Refah liberalizminin savunulmasında önemli bir akımı temsil eden bu argümanın niçin geçersiz olduğunu anlamak önemlidir. En az üç bakımdan bu argüman kusurludur.

İlk olarak, bir şey değerli bir insanî hayat için canalıcı bir un-sur olsa bile, eğer başkalarının onu temin edebilmeleri söz konusu değilse, kişinin ona hakkı olduğuna dair hiç bir karine var olma-yacaktır. Temin veya tedarikin imkânsızlığı nedensel de olabilir kavramsal da. İlkinin bir örneği, organ nakline ihtiyaç duyulması ama elde nakledilecek organın bulunmamasıdır. İmkânsızlığın ikinci türünü belirtmek daha zor olmakla beraber, pratik etkinlik alanında kendi ile başkaları arasındaki sınırları tehlikeye atması bakımından ahlâkî önemi büyüktür. Kendi etkinliklerinin direk-tifi olacak olan bir iyi anlayışına sahip olmayan herhangi birinin -ister içsel isterse dışsal anlamda olsun- hiç bir tatminkâr hayat yaşayamayacağını iddia etmek makuldür. Hiç bir amacı -kendi kinizmini (cynicism) bile geliştirmeyi ve savunmayı- izlenmeye değer bulmayan tam bir kinik acınacak bir kişidir. Fakat acımanın uygunluğu kinikin şiddetle ihtiyaç duyduğu şeyi temin etmek için başkaları üzerinde haklı taleplere götürmez. Bir iyi anlayışı, eğer ona sahip olacaklarsa, bireylerin kendileri tarafından ve kendileri için sağlanması gereken bir şeydir.

5 D. D. Raphael, “Human Rights, Old and New”, D. D. Raphael (ed.), içinde Political Theory and the Rights of Man (Bloomington: Indiana University Press, 1967), s. 64.

226 Loren E. Lomasky

267 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Liberteryenizm

Jan Narveson

Tercüme: Özlem Kırlı

GENEL TEORİ

Liberteryenizm Nedir?

Liberteryenizm, hepimizin tek, genel ve temel bir hak olan özgürlük hakkına sahip olduğumuzu söyleyen bir görüştür. Tabi ki haklar sorumlulukları da beraberinde ge-

tirir: Belli bir fail için, diyelim ki A için, bir hakka sahip olmak bir statüye sahip olmaktır öyle ki, bu statü diğer kişilerin A’ya bu hakkın spesifik içeriğinin işaret ettiği açılardan davranmalarını gerektirir. A için X’i yapma hakkına sahip olmak, A için, A’nın X’i yapmasına ilişkin belli şekillerde davranması/ları için bir diğer kişiyi veya kişileri zorlayan olmaktır. Bu yüzden biri, liberteryen görüşü genel bir saldırı yasağı olarak doğru bir şekilde ifade edebi-lir. Bir sonraki önemli mesele bu gerekliliğin uygulamasının neyi kapsayacağıdır. Saldırıyı yasaklayan liberteryen ilke, kesin olarak,

* “Libertarianism”, The Blackwell Guide to EthicalTtheory, ed. Hugh LaFollette, Blackwell Publishing, ss. 306-324.

*

bütün güç kullanımı veya tehdidini yasaklamaz, savunma amacıy-la güç kullanımını istisna tutar.

Bunun ötesinde “haklar”ın iki anlamını ayırt edebiliriz. Mill’e katılarak şunu söylemek mâkuldür: Bütün ahlâkî ödevler uygu-lanabilirdir, “kanunla olmazsa kişinin çevresindekilerin görüşle-riyle, görüşlerle olmazsa kişinin kendi vicdanının sitemleriyle”1, -bu yerme ve övme gibi eğilimler vb. şeklinde devam edip gider-. Ancak, iki hak türünü ayırmama müsaade edin; ilki, diğerlerine karşı güç kullanarak uygulanabilecek haklardır, ikincisinde ise güç kullanamayız, sadece şikayetler, suçlayıcı bakışlar ve bunun gibi şeylerle yetinebiliriz. Liberteryen ilke ilkiyle ilgilenir. Özgürlük için genel ve temel bir hakka sahip olduğumuzu söylemek masum insanlara karşı güç kullanımının yanlış olduğunu içerir. Liberter-yen ilkenin ikinci hakkı da işaret edip etmediği veya edip edeme-yeceği de ilginç bir sorudur. Bu makalenin ilerleyen bölümlerinde işaret edebileceğini ileri süreceğim.

Fakat, liberteryenler masum insanlara karşı saldırının olası her koşulda yanlış olduğunu mu söylüyorlar? Belki hiçbir teorinin böyle mutlak bir önerme standardı taşımaması gerekir. Liberter-yenizm sık sık tamamen katı bir teori olarak kabul edilir. Liberter-yenizmde felaket durumları için ayarlamalara izin verilip verilme-mesi teorinin aslî rasyoneli ile ilgili temel meselelere bağlı olabilir. Liberteryenizm kesinlikle pasifist değildir. Asıl mesele, teorinin tam anlamı bağlamında kesinlikle tüm meşru güç kullanımları-nın saldırmazlığa bağlı olup olmadığıdır. Felaket durumlarında, masumlara karşı şiddet uygulamaksızın kendimizi savunmak

1 J.S. Mill, Utilitarianism, bölüm 5. Örneğin, “Bir kişinin bir şeyi yaptığı için şu yada bu yolla -hukukla olmasa hemşerilerinin görüşleriyle, hemşerilerinin görüşleriyle olmazsa kişinin kendi vicdan azabıyla- cezalandırılması gerektiğini kast etmediğimiz sürece o eylemi yanlış olarak addedemeyiz. Bu, ahlâk ile basit çıkarcılık arasındaki temel ayrım noktası gibi görünmektedir. Bu onun biçimlerinin her birinde Ödev nosyonunun bir parçasıdır, öyle ki kişi haklı bir şekilde onun yerine getirilmesi için zorlayabilir.”

268 Jan Narveson

377 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Siyasî ve Kapsamlı Liberalizm

Jeremy Waldron

Tercüme: Duygu Ak

A. ARKA PLANDAKİ ZORLUK

Liberalizmin “siyasî” ve “kapsamlı” liberalizm çeşit-leri arasın daki modern ayrım, çoğulcu bir toplumda liberal prensiplerin ge rekçelendirilmesinin temeliyle ilgili ciddî bir

sorundan kaynakla nır. Problem şu şekilde ortaya çıkar. Liberaller çeşitli inanç sis temlerine bağlı insanların oluşturduğu hoşgörülü ve kapsamlı bir toplum tasarlarlar. Liberalizmin siyasî bir ideal ola-rak geliştirdiği birçok modern toplum zaten bu özelliği taşımak-tadır: Bu toplum lar, içinde her çeşit idealin ve mirasın bir arada bulunduğu ve kendine yandaş bulmak için rekabet ettiği ve inanç ve gelenek topluluklarının kendilerini yaşamanın, düşünmenin ve var olma nın yeni yollarını radikal bir biçimde keşfetmeye ada-mış gruplar ile yaşam alanını paylaştıkları, dinî olarak çoğulcu ve çok kültürlü toplumlardır. Bu yolu izleyen toplumlar elbette bütün insan top luluklarının yüzleştiği zorluklarla karşı karşıya-dır ve insan top lu luklarını genel olarak etkileyen kural ve adalet

* “Liberalism, Political and Comprehensive” The Handbook of Political Theory, ed. Gerald F. Gaus&Chandran Kukathas, Sage Pablications, 2004, ss. 89-99.

*

sorularının üste sinden gelmelidirler. Mülkiyet ve ekonomi nasıl yapılandırılmalı dır? Diğerle rinin kaderi ve bir bütün olarak top-lumsal doku için her insanın sahip olması gereken sorumluluğun kapsamı nedir? Özgür lük ve sorumlu luğun, karşılıklı hoşgörü ve yardımın, eşgü düm ve iş birliğinin, güç ve katılımın yapıları nasıl tanımlanacak tır? Bunlar bütün toplumlar için geçerli olan soru-lardır. Fakat ço ğulcu bir top lum aynı zamanda başka bir gündem-le de karşı kar şıyadır. Farklı inanç ve kültürlerin bir arada bulun-duğu yerde ih tilaf ve ihlal olması olasıdır: Bir grubun ibadeti veya bayramları bir ayıp ya da diğer gruba yönelik bir saldırı gibi gö-rünebilir. De ğerler ve görüşler fikirler piyasasında rekabet eder ve bu rekabet, genellikle her inancın rakip lerini gözden düşürmeye ve ken disi için taraftar kazanmaya çabala dığı saygısız bir rekabet gibi görü nür. Bu koşullar altında karşılıklı hoşgörü vazifesini ta-nımlamak veya çoğulcu bir rejimin ihtiyaç duy duğu ihlal ve zarar arasındaki ayırımı sürdürmek kolay değildir. Bu ayrım çoğulculu-ğun işaret ettiği tek ay rım değildir. Kamu ve özel arasındaki sınır, bir tarafta toplumsal refah ve politika konuları ve diğer taraftan bireysel etik ve dinî veya kültürel gelenekler arasında her zaman bir mesele olmaya devam edecektir. Çoğulcu bir top lumda belirli kültürler ve inançlar kendi içlerinde bir toplum olmayı şiddetle arzulayabi lirler. Bir inanç, örneğin, toplumsal hayatın so runları üzerindeki ayırt edici etkisi ile kendi değerlerine sa hip olabilir ve üyeleri üze rinde toplumdaki daha geniş düzenlemeler ile bağda-şabilecek ya da bağdaşmayabilecek oldukça özel zorunluluk lar (ör neğin diyet kuralları veya dini adetleri uygulama) dayatabi-lir. Ço ğulcu bir toplum için kanun ve politika yapmak böylelik-le dinî ve kültürel açıdan homojen olan bir topluma kıyasla daha zor olacaktır. Ho mojen toplum, sadece tekil cevaplar kümesi ile uzlaşmaya ve on ları uygulamaya ihtiyaç duyar. Fakat çoğulcu top-lumlar üyeleri nin, zaten sıkıca birbirinden farklı cevaplara bağlı

378 Jeremy Waldron

oldukları gerçe ğinin üstesinden gelmek zorundadırlar. Çeşitli ce-vaplar birbiriyle kıyasla namaz, öyle ki karşılıklı olarak anlaşılabilir olsalar bile kendilerini ba sitçe daha büyük toplumların karşı kar-şıya olduğu sorunları çöz meye yönelik rakip si yasî görüşler ola-rak takdim edemezler. Onun yerine kendilerini bir kimlik iddiası biçiminde, yaşam alanı talep eden bir adalet meselesi bi çiminde veya temsil ettikleri dini ve kültü rel bağlılıkları olan insanlar için bir saygı meselesi biçiminde taktim ederler.

Şu halde, çoğulculuk ile ilgili bu farklı zorluklar, bu bölümün ba şında sözünü ettiğim sorunlara dâhil değildir. Gerçekte, az önce belirtt iğim zorluk liberallerin cesaretle ve şevkle yanıtladıkları bir sorundur.

Batı’da dinî hoşgörünün yükselişinden bu yana, siyasî liberal felsefe; düzen, adalet ve çoğulcu toplumlara yönelik özgürlük ya-pıları hakkındaki tartışmalar ile birlikte, zarar ve ihlal arasındaki ayrım ile kamu ve özel arasındaki ayrım hakkındaki tartışmalara önemli bir katkı yapmıştır. Liberaller bu konuların çoğu üzerinde anlaşmazlığa düşse de, tüm bu zorluklara göğüs germedeki ve on-lardan kaçmadan onların üstüne gidebilmedeki isteklilikleri ne-deniyle kendileriyle gurur duyarlar. Özgürlük ve farklılık şart ları altında adil bir siyasî ve toplumsal düzen tanımlamak için kullanı-labilecek değerler ve ilkeler üzerinde bütüncül bir düşünce mirası mevcuttur. Biz bu mirası liberal teorinin temel kitaplarında -Hob-bes, Rousseau, Hegel, faydacılar ile sosyalizmdeki bazı gö rüşleri ana hatları itibariyle birleştiren yeni liberallerin sorunlu katkıla-rının yanı sıra, John Locke, Immanuel Kant, Fransız filo zofları, Federalistler ve John Stuart Mill’in çalışmalarında- bulu ruz. Bu farklı liberal düşünürler arasında uzlaşma olmayabilir, fa kat yarar-lanacakları kaynaklar boldur. Ancak şöyle bir zorluk da vardır ki, liberal ilkeleri ve yukarıda belirtilen sorunlara getirilen liberal çö-zümleri savunmak ve detaylandırmak için yararlandığı mız fikirler

379Siyasî ve Kapsamlı Liberalizm

469 Cennet Uslu / Liberalizm El Kitabı

Liberal Takımadalar

Chandran Kukathas

Tercüme: Mustafa Erdoğan

Bu çalışmada geliştirilen teorinin çağdaş libera-lizmle uyuşmadığı, başlangıçta değil idiyse de, şimdi açık olmalıdır. O insan tabiatı hak kında farklı varsayımlarla

başlamakta, iyi toplumu tanımlayan ilke lere ilişkin farklı bir görüş geliştirmekte, siyaset felsefesinin ele al ması gereken temel soru-nun adalet olduğu iddiasına karşı çık makta, eşitliğin hakim ideal olmasını reddetmekte ve sosyal politi kanın en zorlu problemleri-nin eşitlik veya sosyal adalet ilkelerine başvurarak çözülebileceği-ne şüpheyle bakmaktadır. Fakat bu ça lışma aynı za manda liberal fikirlerin savunulması için, belirli (özel) bir liberalizm anlayışına dayalı da olsa, bir argüman sunduğu id diasındadır. So rulması ge-reken belli soru bu teorinin aslında libe ral bir teori olup olmadı-ğıdır. Mamafih, bunun arka planında saklı olan başka sorular da vardır: Bu teorinin iç tutarlılığı var mıdır ve bu akla yatkın mıdır? (Bu sorulara “hayır” cevabı vermeye meyle den bir kişi kendisinin bu konuda yalnız olmayacağından emin olmalıdır.)

* Yazarın The Liberal Archipelogo: A Theory of Diversity and Freedom (Oxford; Oxford University. Pres, 2003) adlı kitabının “Sonuç” kısmının çevirisi.

*

Burada önerilen teori aslında liberal bir teoridir; bunun niçin böyle olduğu hakkında söylenmesi gerekenler var. Teorilere veya fikirlere atfedilen yaftalar genellikle çok önemli olmamakla bera-ber, burada geliştirilen görüşün niçin liberalizmin bir savunusu olarak sunulduğunu anlamak önemlidir. Fakat bunu yapmak için, ilk önce, bu özel teorinin ve genel olarak bu çalışmanın başarmaya çalıştığı şeyin ne olduğuna açıklık kazandırmak gerekiyor.

Siyaset Felsefesi ve Modern Toplum

Vaktiyle Karl Marx kendisinden kapitalizmden sonraki hayatın daha iyi bir tasvirini sunmasını talep edenlere, onun işinin “gele-ceğin lokantaları için yemek tarifleri” yazmak olmadığını söyle-mişti. Bu çalışmanın amacı da devletlerin veya hükümetlerin çeşit lilik sorununun üstesinden gelebilmek için daha iyi politika-lar veya reçeteler geliştirmelerine yardım etmek değildir. Bunun me selesi daha ziyade siyaset felsefesinin daha genel sorununu ele almaktır: Belirgin vasfı ahlâkî çeşitlilik olan bir dünyada iyi bir toplum neye benzerdi? Bu çalışma, kültürel grupların ta-lepleriyle veya başkalarının bu gruplar hakkındaki şikâyetleriyle karşılaş tıkları zaman devletlerin hangi amaçları veya stratejileri izlemeleri gerektiğini sormuyor. O, bunun yerine, farklılıklarını kabul ederek insanların barış içinde ve özgürce bir arada yaşama-larını ne tür bir siyasî düzenin mümkün kılacağını sormaktadır. Başka bir ifadeyle, özel (ve özel olarak huzursuz edici) bir sorunla baş etmek için mevcut bir siyasî düzen içinde ne yapılması gerek-tiğini değil, fakat modern dünyanın özel (ve özel olarak huzursuz edici) bir özelliği nin gerçek olması karşısında ne tür bir siyasî dü-zenin var olması gerektiğini sormaktadır.

Modern dünyanın söz konusu özelliği -yani, çeşitliliği- sıkıntı vericidir, çünkü o en nihayet çok istikrarsız bir şeydir. Fakat onun varlığı bugün her zamankinden daha şiddetle hissedilmektedir.

470 Chandran Kukathas