Post on 24-Dec-2019
0
2015
1.12.2015
KOCAELİ KHB E-BÜLTEN
-Anne Oteli
-Doğum Öncesi
Hazırlık Sınıfları
-Gebelikte Beslenme
-Çocuklarda Okula
Uyum
-Gebelikte Diş Sağlığı
1
İçindekiler Anne Oteli ................................................................................................................................................2
Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları ...............................................................................................................4
Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfı Ders Programı .........................................................................................6
Doğuma Hazırlık Sınıfına Katılan Gebelerin Doğum Yöntem Tercihlerine Etkisi ...................................8
Gebelikte Beslenme .............................................................................................................................. 10
Gebelikte Ne Kadar Kilo Alınmalıdır .................................................................................................. 10
Gebelikte Ne Kadar Protein Alınmalıdır ............................................................................................ 10
Karbonhidrat Olarak Hangi Gıdaları Tercih Etmeliyiz ........................................................................ 11
Yağ Tercihimiz Ne Kadar Önemlidir ................................................................................................... 11
Özellikle Hangi Vitamin ve Minerallere Olan İhtiyaç Artar ................................................................ 11
Günlük Alınması Gereken Sıvı Miktarı Nedir ..................................................................................... 12
Gebelik Döneminde Nelerden Uzak Durmalıyız ................................................................................ 12
Gebelik Döneminde Kafein Tüketilmelimidir .................................................................................... 12
Gebeler Bitki Çayı Tüketmelimidir ..................................................................................................... 13
Gebelikte Hangi Balığı Tercih Etmek Gerekir ..................................................................................... 13
Gebelikte Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümler ....................................................................................... 13
Mide Bulantısı ve Kusma ................................................................................................................... 13
Kabızlık .............................................................................................................................................. 14
Mide Yanması.................................................................................................................................... 14
Okula Uyum .......................................................................................................................................... 15
Sağlıklı Bir Uyum İçin Ailelere Öneriler .............................................................................................. 16
Riskli Gebelikler .................................................................................................................................... 18
Gebelik ve Tansiyon Yüksekliği .......................................................................................................... 18
Gebelikte Hipertansiyon Çeşitleri ............................................................................................... 18
Gebelik ve Şeker Hastalığı .................................................................................................................. 19
Kriz Koordinasyon Merkezi ................................................................................................................... 22
KBRN...................................................................................................................................................... 22
Gebelikte Diş Sağlığı ............................................................................................................................. 25
Hamilelerde Röntgen Çekimi ............................................................................................................. 26
Hamilelerde İlaç Kullanımı ................................................................................................................. 26
Beslenme ........................................................................................................................................... 26
Ağız Bakımı ......................................................................................................................................... 27
2
ANNE OTELİ
Doğum sonrası yeni doğan yoğun bakımda tedavi gören bebeklerin sık aralıklarla anne
sütüyle beslenmesi, bu nedenle annelerin hastaneden uzaklaşmaması, annelerin bebekleri ile
daha rahat ilgilenebilmeleri için sağlık tesislerimizde “Anne Oteli” uygulamasına
başlanmıştır.
Anne sütünün yenidoğan bebekleri için en kaliteli besin olduğu ve bağışıklık sistemini
kuvvetlendirdiği bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Anne ve bebek arasındaki bağın doğumdan
hemen sonra geliştiği ve bu bağın kuvvetine göre süt üretiminin artığı göz önüne alındığında
annelerin bebeklerinden uzak kalmaması gerekmektedir.
Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde refakatçi kabulü olmadığı için bebekler anne ile
olan tensel temastan ve anne sütünden nispeten mahrum kalmaktadır. Ayrıca yeni doğum
yapmış anne kendi travmasını atlatmadan 2 saatte bir sağlık tesisine bebeğini emzirmeye
gitmek zorunda kalmaktadır. Bu durum anneyi hem psikolojik hem de fizyolojik anlamda
yıpratmaktadır.
Sağlık Bakım ve Hasta Hizmetleri Daire Başkanlığı görev tanımları arasında olan “Sağlık
kuruluşlarında, hasta ve refakatçilerine yönelik hizmet vermek üzere sağlık otelleri ve anne
otellerinin planlanması, standartlarının belirlenmesi, planlamalara uygun olarak kurulması
ve işletilmesi ile ilgili işlemleri yürütmek.” maddesinden hareketle Derince Eğitim Araştırma
Hastanesinde 13 ve Darıca Farabi Devlet Hastanesinde 6 yatak kapasiteli Anne Otellerinin
kurulması için 2013 yılında çalışmalar başlatılmıştır.
3
Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi Alikahya Yerleşkesi binasında, hizmet veren
Anne Otelimiz revize edilerek annelerimizin hizmetine sunulmuştur. Darıca Farabi Devlet
Hastanesinde bulunan anne otelimizde revizyon çalışmalarımız devam etmektedir.
Anne otelinde misafir olan annelere anne sütünün önemi, sütün sağılması ve bebek
bakımı konusunda eğitimler verilmekte, annelerin kendilerini ev ortamında hissedebilmeleri
için gerekli koşullar sağlanmaktadır.
4
DOĞUM ÖNCESİ HAZIRLIK SINIFLARI
Doğuma hazırlık sınıfında amaç anne adaylarımıza hamilelik boyunca fiziksel ve
ruhsal olarak doğuma hazırlanmasında yardımcı olmaktır. Eğitimli ebelerimiz tarafından anne
adaylarına gebelik süreci, gebelik önerileri, gebelikte beslenme, doğum eylemi, doğum
sonrası dönemde anne-bebek bakımı ve aile planlaması, anne sütü ve emzirmenin önemi ile
ilgili bilgilendirmeler yapılmaktadır.
Anne adayları ve bebekler sağlık hizmetleri açısından risk altında bulunan ve öncelik
tanınması gereken iki önemli grubu oluşturmakta olup özellikli hizmet almaları
gerekmektedir. Her kadının üreme sağlığı kapsamında gebelik, doğum, doğum sonu ve yeni
doğan bakımı konusunda yeterli eğitim ve bilgi alma hakkı vardır.
Bu kapsamda İstanbul Doğum Akademisi tarafından, Genel Sekreterliğimize bağlı
hastanelerden toplam 24 ebe’ye üç gün süren “ doğum öncesi hazırlık eğitici eğitimi”
verilmiştir. Alınan eğitimler sonucunda;
• Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi
• Darıca Farabi Devlet Hastanesi
• Gölcük Devlet Hastanesi
• Dilovası Devlet Hastanesi’nde doğum öncesi hazırlık sınıfları açılmış ve hizmet
vermeye başlamıştır.
5
Doğum Öncesi Hazırlık Kurslarına Başvuru
Hastanelerimizin Kadın Doğum Polikliniğimize başvurarak gebelik tanısı almış anne
adayları kadın doğum uzmanları tarafından ve gebe izlem polikliniklerine başvuran anne
adayları poliklinikte görevli ebe tarafından Doğuma Hazırlık Sınıfına yönlendirilmektedir.
Doğum Öncesi Hazırlık Kurslarında Eğitim
Doğuma Hazırlık Sınıfımızda anne adaylarına gebelikte sağlık, beslenme, fizyolojik
değişiklikler, korkunun doğuma etkisi, doğum ve doğumun aşamaları, doğum pozisyonları,
nefes teknikleri (uygulamalı), sezaryen tercihleri doğum, anne sütü ve emzirme doğum
sonrası dönem ve aile planlaması, bebek bakımı ve lohusalık bakımı konularında anne
adaylarına bilgilendirme yapılmaktadır.
Eğitimler 5 hafta süresince haftada bir gün olarak devam etmekte ve eğitim sonunda
anne adaylarına sertifika verilmektedir.
6
DOĞUM ÖNCESİ HAZIRLIK SINIFI DERS PROGRAMI
1.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında;
Tanışma – Isınma, Gebelik Süreci, Gebelikte Fizyolojik değişikler, yakınmalar ve öneriler,
Gebelikte günlük yaşam, tetkikler, derin gevşeme ve müzik
2.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında;
Isınma, Nefes teknikleri, derin gevşeme, korkunun doğuma etkisi, hormonlar, doğumda rutin
uygulamalar, doğum pozisyonları, egzersiz ve derin gevşeme
3.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında;
Isınma, nefes teknikleri (Doğum başlangıç – Doğumun başlangıç bulguları), Bebeğe sesleniş,
hormonlar, sezaryen tercihleri ve egzersiz,
4.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında;
Isınma, derin gevşeme, doğum pozisyonları, hastane hazırlıkları, eş desteği, endorfin masajı,
tentene temas.
5.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında
Anne sütü, emzirme, bebek banyosu, bebek masajı, lohusalıkta bakım, aile planlaması
6.HAFTA: Saat 14:00 – 16:00 saatleri arasında
7
Sertifika töreni ve doğumhane gezisi ile eğitim sonlanmaktadır.
Doğum öncesi hazırlık sınıflarına katılan gebelerin aldıkları eğitimlerin doğum
yöntemi tercihlerine etkisini araştırmak üzere Genel Sekreterliğimize bağlı Derince Eğitim ve
Araştırma, Gölcük Necati Çelik, İzmit Seka ve Darıca Farabi Devlet Hastaneleri’nde Ocak-
Haziran 2015 tarihleri arasında araştırma evreni oluşturularak bilimsel bir çalışma yapılmıştır.
Bu çalışma neticesinde, doğuma hazırlık sınıfına katılan gebelerin doğum yöntemi
tercihlerine yönelik antenatal eğitimin etkisi olduğu bulunmuştur. Kadının kendi doğumu için
doğru tercihi yapması, prekonsepsiyonel dönemden doğum sonu döneme kadar nitelikli ve
kaliteli bakım alması, alternatif doğum yöntemleri, doğum ağrısı ile baş etme ve gevşeme
teknikleri konusunda yeterli danışmanlık hizmetlerinden yararlanması ile daha sağlıklı
olacaktır. Bu sonuçlar doğrultusunda sağlık ekibi içinde doğum öncesi bakım hizmetinin
primer sorumlusu ebe ve hemşirelerin, gebeliği süresince kadını ve ailesini doğum ve doğum
yöntemleri konularında bilgilendirmeleri ve danışmanlık yapmaları, bu amaca yönelik ülke
genelinde doğuma hazırlık sınıflarının açılması ve yaygınlaştırılması önerilmektedir.
8
DOĞUMA HAZIRLIK SINIFINA KATILAN GEBELERİN DOĞUM YÖNTEMİ
TERCİHLERİNE ETKİSİ
Yılda Arzu ABA, Şirin ÖZKAN,***Halide VAROL
*İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bil. Fak., Hemşirelik Böl. Öğretim Üyesi,
İstanbul.
** Kocaeli Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Proje Koordinasyon
Birimi
*** Kocaeli Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Tıbbi Hizmetler
Başkanlığı
Giriş ve Amaç: Doğum süreci kadını gerek gebelik, gerekse doğum ve doğum sonu
dönemde pek çok riskle karşı karşıya bırakabilir. Gebelik ve doğum fizyolojik bir olay
olmasına karşın kadın için önemli bir stres kaynağıdır. Bu süreçte karar verilmesi gereken
önemli konulardan biri kadının doğum yöntemidir. Anne adayı kendisi için bilinmeyen
doğum olayının meydana geleceği anı korku ve heyecanla bekler. Karar verme süreci birçok
faktörden etkilenebilmektedir. Bu nedenle araştırma gebelerin doğum yöntemi tercihlerine
yönelik antenatal eğitimin etkisini belirlemek amacıyla deneysel ve prospektif olarak
planlanmıştır.
Yöntem: Araştırma; Kocaeli İli Kamu Hastaneler Birliğine bağlı Derince Eğitim ve
Araştırma, Gölcük Necati Çelik, İzmit Seka ve Darıca Farabi Devlet Hastaneleri’nde
gerçekleştirilmiştir. Deneysel olarak yapılan bu çalışmada; 1 Ocak - 30 Haziran 2015 tarihleri
arasında hastanelerin doğum öncesi hazırlık sınıflarına başvuran gebeler araştırma evrenini
oluşturmuştur. Araştırmayı kabul eden 110 gebe örneklem grubu içinde yer almıştır. Verilerin
toplanması amacıyla gebelerin demografik, obstetrik öykülerini ve doğum şekli tercihlerini
belirleyen soruların yer aldığı anket formu kullanılmıştır. Antenatal eğitime başlamadan önce
anket formu doldurulmuştur. Eğitim sonrası gebelerin doğum şekli tercihi tekrar
değerlendirilmiştir. Eğitimler araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Eğitim içeriği; Gebelik
Süreci, beslenme Gebelikte ve lohusalıkta egzersiz, Normal ve Sezaryen doğum süreci,
Lohusalık dönemi, Anne sütü ve Emzirme, Yenidoğan Bebeğin Özellikleri ve Bakımı
konularını kapsamaktadır. Doğuma hazırlık sınıfında eğitimler, haftada bir gün 150 dak
(120 dak. eğitim, 30 dak. egzersiz) toplam 12,5 saat olarak yürütülmüştür. Eğitim altı
hafta devam etmiştir. Grupların sayısı yaklaşık on kişiden oluşmuştur. Verilerin analizi
SPSS 19.0 programında sayı, yüzde, ki-kare, Student’s t testi kullanılarak analiz edilmiştir.
Veriler, p<0.05 anlamlılık derecesi ile %95’lik güven aralığında değerlendirilmiştir.
Araştırmanın yürütülebilmesi için Kocaeli İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel
Sekreterliği’nden çalışma izinleri ve katılımcılardan sözel ve yazılı onamları alınmıştır.
*Yar. Doç. Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bil. Fak., Hemşirelik Böl.
** Dr., Kocaeli Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Proje Koordinasyon Birimi
***Uz., Kocaeli Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, Tıbbi Hizm. Başk.
9
Bulgular: Doğuma hazırlık sınıfına katılan gebelerin yaş ortalaması 27.30 ± 4.54
(Min:17-Max:39), %38.2’sinin ortaöğretim mezunu ve %37.3’ünün üniversite mezunu olduğu
belirlenmiştir. Kadınların %70’i ev hanımıdır ve %94.5’inin sosyal güvencesi bulunmaktadır.
%93.6’sının planlanan gebelik olduğu, %80’inin antenatal takiplerinin hastane ve aile sağlığı
merkezinde yapıldığı ve antenatal takip sayısı ortalamasının 8.32 ± 3.01 olduğu belirlenmiştir.
Çalışmaya katılan gebelerin %74.5’i (n=82) primipardır. Multipar gebelerin önceki doğum
yöntemleri incelendiğinde, %21.8’i normal vajinal doğum ve %3.7'si sezaryen doğum
yöntemi ile doğumlarını gerçekleştirdikleri bulunmuştur. Gebelerin, antenatal eğitim öncesi
doğum yöntemi tercihleri %70 normal vajinal doğum, %7.3 sezaryen yöntemi ve %22.7’sinin
ise kararsız oldukları görülmektedir. Doğum yöntemi kararlarını, %60’ının kendilerine ait
olduğu, %28.2’sinin eşi ile birlikte aldığı ve %11.8’inin ise doktoruna ait olduğu şeklinde
belirlenmiştir. Antenatal eğitim sonrası ise doğum yöntemi tercihleri %100 olarak normal
vajinal doğum şeklinde olduğu bulunmuştur. Araştırma kapsamında doğuma hazırlık
sınıflarına katılan gebelerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası doğum yöntemi tercihlerinin
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı olduğu bulunmuştur (t: 6.562; p<0.00).
Sonuç ve Öneriler: Bu çalışmada doğuma hazırlık sınıfına katılan gebelerin doğum
yöntemi tercihlerine yönelik antenatal eğitimin etkisi olduğu bulunmuştur. Kadının kendi
doğumu için doğru tercihi yapması, prekonsepsiyonel dönemden doğum sonu döneme kadar
nitelikli ve kaliteli bakım alması, alternatif doğum yöntemleri, doğum ağrısı ile baş etme ve
gevşeme teknikleri konusunda yeterli danışmanlık hizmetlerinden yararlanması ile daha
sağlıklı olacaktır. Bu sonuçlar doğrultusunda sağlık ekibi içinde doğum öncesi bakım
hizmetinin primer sorumlusu ebe ve hemşirelerin, gebeliği süresince kadını ve ailesini doğum
ve doğum yöntemleri konularında bilgilendirmeleri ve danışmanlık yapmaları, bu amaca
yönelik ülke genelinde doğuma hazırlık sınıflarının açılması ve yaygınlaştırılması
önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: Antenatal eğitim, gebe, doğum yöntemi tercihi
Kaynaklar :Dereli Yilmaz, S., Demirgoz Bal, M. , Kizilkaya Beji, N., Uludag, S.
(2013). Women’s Preferences of Method of Delivery and Influencing Factors. Iranian Red
Crescent Medical Journal. August; 15(8): 683-9
Sayıner, F. D., Özerdoğan, N. Giray, S., Özdemir, E., Savcı, A. (2009). Kadınların doğum
şekli tercihlerini etkileyen faktörler. Perinatoloji Dergisi, 17(3): 104-112.Taşkın, L. (2009).
Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. IX: Baskı, Sistem Ofset Matbaacılık, Ankara, s.
275,278.
10
GEBELİKTE BESLENME
Sağlıklı nesiller için bir toplumun öncelikle sağlıklı ve bilinçli anne ve anne
adaylarına ihtiyacı vardır.Gebelik süresince anne ve bebeğin sağlığının korunması,besin öğesi
ihtiyaçlarının karşılanması,bebeğin büyüme ve gelişmesinin olması gereken düzeyde
ilerlemesi çok önemlidir.
Gebelik, kadının normal metabolik düzeni üzerine fetal büyümenin eklendiği
fizyolojik bir durumdur ve kadının vücudunda birtakım değişikliklere yol açar. Gebelik
süresinin 40 hafta olduğu düşünülürse bu süreçte bebek her kaloriyi, her proteini, ihtiyaç
duyduğu her vitamin ve minerali sadece anneden alır. Bu ayrıcalıklı dönemde annenin yeterli
ve dengeli beslenmesi, bebeğinin de yeterli ve dengeli beslenmesi demektir. Çünkü anne
karnındaki dönem sağlığın programlandığı dönemdir.
‘‘Sağlıklı bir gebelik geçirmek için anne adayları yeterli ve dengeli beslenmeyi
hedeflemelidir.Bu hedefe ulaşmak için nelere dikkat edilmesi gerektiğini mercek altına
alalım. ’’
''GEBELİKTE İKİ KİŞİLİK YEMEK YEMENİZ GEREKMİYOR''
Anne adayının enerji ve diğer besin öğeleri gereksinimini belirlemek için, gebenin
yaşı, fiziksel aktivite seviyesi ve gebelik öncesi ağırlığı göz önünde bulundurulmalıdır.Ancak
genel olarak gebeliğin 20.haftasından itibaren artan gereksinimlerin karşılanması için normal
diyete ek olarak 300 kkal enerji alınması uygundur ancak bu bir gebenin iki kişilik yemek
yemesi anlamına gelmez.
GEBELİKTE NE KADAR KİLO ALINMALIDIR?
Beslenme ile birlikte izlenmesi gereken bir diğer önemli nokta ise gebe kadının aylık
ağırlık artışlarıdır. Burada önemli olan kadının gebeliğe başladığı vücut ağırlığıdır. Buna göre,
ideal vücut ağırlığına sahip olan bir kadının gebeliği boyunca alması gereken 9-12 kg iken
ideal vücut ağırlığından fazla bir kilo ile gebeliğe başladıysa alması gereken 6-9 kg’dır.
Ancak çok zayıf başlanan gebeliklerde kadının 12-15 kg alması beklenir.
GEBELİK DÖNEMİNDE NE KADAR PROTEİN ALINMALIDIR?
Gebelikte özellikle 2.trimesterdan sonra fetus daha hızlı büyüdüğü için annenin
protein ihtiyacı %30 oranında artar.Peki artan bu protein ihtiyacını nasıl karşılayabiliriz?
Proteinden zengin kaynaklar kırmızı et,tavuk ve balık eti, süt, yoğurt, peynir,
kurubaklagillerdir. Bireysel farklılıklar göstermekle birlikte günlük ortalama 2-3 su bardağı
süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar peynir, 1 adet haşlanmış yumurta, 100-120 gr kırmızı
veya beyaz et, haftada 2-3 gün 1 tabak kurubaklagil yemeği tüketmek bir anne adayının
protein ihtiyacının karşılanması için yeterli olacaktır.
11
KARBONHİDRAT OLARAK HANGİ GIDALARI TERCİH ETMELİYİZ?
Her gebe kadının günlük karbonhidrat ihtiyacı değişkenlik göstermektedir. Bu
dönemde en çok dikkat edilmesi gereken nokta kompleks karbonhidrat tüketimine öncelik
vermektir. Çünkü kompleks karbonhidrat tüketen bir anne adayı daha geç acıkır, iştahı ve tatlı
besinlere olan düşkünlüğü azalır. Peki kompleks karbonhidrat seçimi nasıl yapılır?
Beyaz ekmek yerine tam buğday veya çavdar ekmeği, pirinç pilavı yerine bulgur
pilavı veya toz şeker ile hazırlanmış yiyecekler yerine yerine iyi yıkanmış kabuklarıyla
yenilebilen bir meyve seçmek liften zengin beslenmeye de olanak sağladığı için özellikle
gebelik döneminde kan şekeri regülâsyonunda ve sindirim sistemi düzenlenmesinde etkili
olacaktır.
YAĞ TERCİHİMİZ NE KADAR ÖNEMLİDİR?
Her dönemde olduğu gibi gebelik sürecinde de özellikle trans yağ içeren, katı yağ ile
hazırlanmış besinlerden uzak durmak gerekir. Hazır işlenmiş ürünler bu konuda büyük tehdit
içermektedir. Bir anne adayı daha çok bitkisel yağ içeren besinler tüketmeye dikkat etmelidir
bunun dışında hayvansal yağ olarak da tereyağ tüketiminde miktarına dikkat edildiği sürece
bir sakınca yoktur.
Gebelerin diyetinin omega 3 yağ asitlerinden zengin olması özellikle DHA'nın
diyette bulunması bebeğin sinir sisteminin gelişmesinde etkindir. DHA'nın en önemli
kaynaklarından biri su ürünleridir.
Ceviz, badem,fındık,vb.. sert kabuklu yemişler gibi yağdan zengin besinleri bu
dönemde özellikle bebeğin beyin gelişimi için 1 avuç kadar tüketmeye özen
gösterilmelidir.Ancak fazla tüketmek demek bebeğinizin daha iyi gelişmesi, sizin daha
sağlıklı olmanız demek değildir aksine daha fazla yağ depolamak demektir bunu unutmayınız.
ÖZELİKLE HANGİ VİTAMİN VE MİNERALLERE OLAN İHTİYAÇ ARTAR?
KALSİYUM: Gebelik öncesi annenin kalsiyum gereksinimi 800mg iken gebelik
sürecinde 1200 mg'a çıkmaktadır. Artan kalsiyum gereksiniminin doğal kaynaklardan
sağlanması her zaman öncelikli tercihimiz olmalıdır. Kalsiyumdan zengin besinler ise süt,
yoğurt, peynir, çökelek, pekmez(özellikle keçiboynuzu),fındık, kurubaklagiller ve yeşil
yapraklı sebzelerdir. Diyetle yeteri kadar kalsiyum alınamadığında artan gereksinim
kemiklerden kalsiyum çekilerek karşılanır. Bu durumun önüne geçebilmek için bir anne adayı
günlük olarak özellikle 3 su bardağı süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu kadar da peynir
tüketmeye özen göstermelidir.
DEMİR: Demir eksikliği anemisi olan annelerden doğan bebeklerin daha az demir
depolarına sahip oldukları, düşük doğum ağırlıklı olduğu ve prematüre doğum riskinin arttığı
görülmüştür. Demirden zengin besin kaynakları et ve türevleri, sakatat, yumurta,koyu yeşil
yapraklı sebzeler, kurubaklagiller ve kuru üzüm, kuru incir gibi besinlerdir. Günlük C
vitamini tüketimine dikkat edilmesinin de demirin vücutta kullanırlığını arttırdığı
unutulmamalıdır. Aynı zamanda çay kahve tüketiminin yemeklerden 1 saat sonra olması da
12
anemiden korunmak için bir önlemdir. Genellikle gebelik sürecinde preparat olarak
kullanılmakla birlikte diyette yeteri kadar tüketilmeye özen gösterilmelidir.
C VİTAMİNİ: C vitamini ihtiyacı gebelerde artar, ama düzenli beslenen gebelerde
eksiklik olmamakta ve dışarıdan ilaç şeklinde alınması gerekmemektedir. C vitamini portakal,
limon, biber, domates, çilek, greyfurt, karnabahar, lahana, gibi birçok sebze ve meyvede
bulunur. C vitamini vücutta depolanmadığı için her gün alınmalıdır. Uzun süre saklanan ve
pişirilen yemeklerde C vitamini azalır. Besinleri tazeyken tüketmeli, sebzeler iyi yıkanmış
olarak çiğ ya da az haşlanmış olarak tüketilmelidir.
FOLİK ASİT: Bebeğin sinir sisteminin gelişmesinde önemli rol aldığından
özellikle gebeliğin ilk haftalarından itibaren folik asit alınması önemlidir.Folik asit
eksikliğinde düşük doğum ağırlıklı bebekler,nöral tüp defektleri ve annede megaloblastik
anemi oluşur.Nöral tüp defektleri en ağır doğumsal anomalilerdir. Bu durumun önüne
geçebilmek için planlı gebeliklerde gebe kalınmadan 3 ay önce folik asidin doktor
kontrolünde preparat olarak tüketilmesinde fayda vardır. Vücutta fazla depolanmadığı ve
gebelik boyunca normalden fazla gerek duyulduğu için her gün folik asit kaynakları
tüketilmeye özen gösterilmelidir. Folik asit taze ywşil yapraklı sebzeler, ıspanak, yer fıstığı,
fındık, karnabahar, et, yumurta, süt ve türevleri ve kepekli ekmek’te bol miktarda bulunur.
GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN SIVI MİKTARI NEDİR?
Bir anne adayının günlük alması gereken sıvı miktarı yaklaşık 3 litre kadardır. Bu
ihtiyacı gidermek için günlük en az 10 bardak su içmeye özen gösterilmelidir. Süt,ayran,taze
sıkılmış meyve suyu ve çorba içerek de günlük sıvı alımı arttırılabilir.
GEBELİK DÖNEMİNDE NELERDEN UZAK DURMALIYIZ?
Pişmemiş deniz mahsülleri, çiğ, füme veya konserve deniz ürünleri, az pişmiş et ve
tavuk ürünleri, çiğ yumurta ve çiğ yumurta ihtiva eden besinler, pastörize edilmemiş süt ve
sütten yapılmış peynirler, şarküteri ürünleri, hijyenik koşullarda hazırlanıldığından emin
olunmayan salata ve çiğ sebzelerden bakteriyel bulaşma riski taşıdığından kesinlikle uzak
durulmalıdır. Bunların dışında bir anne adayı alkol ve sigaradan da kesinlikle uzak durmalıdır.
GEBELİK DÖNEMİNDE KAFEİN TÜKETİLMELİ MİDİR?
Hamilelik döneminde kafein tüketimi üzerine farklı sonuçlar içeren araştırmalar
mevcut olmakla birlikte günlük 200 mg kafeinin (günlük 1 kupa kahve) üzerine
çıkılmamasında fayda vardır. Yapılan araştırmalar günlük 5 fincandan fazla kahve
tüketen kadınlarda erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bebeklere daha sık
rastlandığını göstermektedir. Bu yüzden hamileliğin en kritik dönemi olan ilk trimestırde
düşük riskinin azalabilmesi için kafein tüketimini sıfırlamakta fayda vardır. Kafeinin diüretik
olduğu, bu nedenle de annenin vücudunda kalsiyum atımına ve sıvı kaybına, fetüste ise kemik
yoğunluğunun azalmasına neden olduğu gebeler tarafından unutulmamalıdır.
Aşırı miktarda tüketilen çay, kahve ve kolalı içecekler demir, çinko gibi önemli
minerallerin emilimini de engellemekte ve anemi riskini arttırmaktadır. Çayı sık tüketenlerin
açık ve limonlu olarak tüketmesi daha uygundur.
13
GEBELER BİTKİ ÇAYI TÜKETMELİ MİDİR?
Normal yaşantınızda çok faydasını gördüğünüz bazı bitki ve çaylar özellikle
hamilelik döneminde tehlikeli birer ajan haline gelebilir. Bitki ve baharatları serpiştirerek
yemeklerde kullanılması güvenli iken 1-2 tatlı kaşığı kullanılarak çay şeklinde tüketilmesi
sakıncalıdır. Bu yüzden rahim ağzını uyarıcı ve düşük riskini artırıcı etkileri nedeniyle
fesleğen, adaçayı, akdiken, barut ağacı, melekotu, sinameki, çuha çiçeği, karanfil yağı, ardıç,
ökseotu, aloe vera, barut ağacı, diken üzümü, civanperçemi, hayıt, ayı üzümü, zerdeçal, kekik,
kediotu, biberiye, yarpuz, maydanoz, su yosunu, kava kava, züfa otu, at kuyruğu, köpek otu,
gotu kola, ginseng, zencefil, tarçın, aynısefa çay olarak veya yüksek miktarlarda kesinlikle
kullanılmamalıdır.
HANGİ BALIĞI TERCİH ETMEK GEREKİR?
Balık, omega-3 yağ asitlerinden zengin olması ve kaliteli bir protein içermesi
sebebiyle anne adayları için ideal bir sağlıklı besin gibi görünmekle birlikte, bazı tehlikeleri
de barındırabilir. Maalesef çevre ve özellikle deniz kirliliği balıkların ağır metallerle
kontamine olmasına yol açar. Bu ağır metallerin en önemlilerinden biri civadır. Hamilelik
döneminde tüketilen cıvanın bebeklerde gelişim bozukluklarına ve beyin hasarına neden
olabileceği ortaya çıkarılmıştır. Genelleme yapıldığında yüzey balıkları ile en genç ve küçük
balıkların cıva içeriklerinin minimum seviyelerde olduğunu söylemek mümkündür. Ringa,
sardalya, hamsi ve istavrit de cıvadan fakir balıklar arasındadır. En yüksek cıva seviyesine
sahip olan balıklar ise ton balığı (özellikle akorkinoz), kılıçbalığı, kral uskumru ve köpek
balığıdır. Hamilelik döneminde özellikle cıva içeriği yüksek bu balıklardan kesinlikle uzak
durulmalıdır.
Anne adayları özellikle haftada 2 kez güvenli balık tüketmeye özen göstermelidir.
GEBELİKTE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ?
Mide bulantısı ve kusma: Özellikle ilk aylarda sık
görülen sorunlar arasındadır. Neredeyse gebelerin
% 50’si özellikle sabah uyandıklarında hissederler.
Neler Yapılabilir?
*Sabah uyanınca yataktan birdenbire doğrulmadan,
hafifçe yastık yükseltilip tuzlu bisküvi, kraker veya
bir parça ekmek tüketilebilir.
*Uyandıktan hemen sonra ve öğünlerden önce su,
süt ve benzeri içecekler içilmemelidir. Sıvı ihtiyacı
öğün aralarında yudum yudum içilerek
giderilebilir.
14
*Yağlı, baharatlı ve kavrularak pişirilmiş
yemekler yenilmemelidir.
*Sık ve az beslenilmemelidir.
*Yenilecek yemek bir gün önceden pişirilirse
yemeğin pişme kokusu evde olmaz.
Kabızlık: Hormonal değişiklikler barsak
kaslarının gevşemesine ve barsak hareketlerinin
yavaşlamasına neden olabilmektedir.
Neler Yapılabilir?
*Günde 2-3 lt su tüketmeye özen gösterilmelidir.
*Yenilebilen meyve ve sebzeler çok iyi
yıkanarak kabuklarıyla tüketilmeye çalışılabilir.
*Tam buğday veya çavdar ekmeği tercih
edilebilir.
*Kuru baklagiller, bulgur, yulaf ezmesi gibi posa
açısından zengin besinleri sık tüketilebilir.
*Bulantı yoksa sabah kalkınca bir bardak ılık su
tüketilebilir.
*Muz, kabuksuz elma ve kabuksuz şeftali
tüketilmemelidir.
*Kayısı, mürdüm eriği, armut, erik gibi meyveler
daha sık tüketilebilir. Bunların kurutulmuşlarını
kullanarak hoşaf da yapılabilir.
*Mümkünse yürüyüş yapılabilir.
*Her gün aynı saatte tuvalete oturarak tuvalet
alışkanlığı geliştirilebilir.
Mide yanması: Özellikle son aylarda görülen
reflü nedeniyle oluşur.
Neler Yapılabilir?
*Baharatlı ve yağlı besinler, turunçgiller, tam
yatma pozisyonu, meşrubatlar şikayetleri
arttırabilir.
15
*Az ve sık beslenme, hafif dik pozisyonda yatma, rahatsız edici besinlere dikkat etmek
faydalı olabilmektedir.
Unutmayın!
‘‘Sağlıklı annelerden sağlıklı nesiller yetişir.’’
Gebelik sürecinde uzman görüşüne başvurmayı
ihmal etmeyiniz.
Dyt. SEVİL KARDEŞ
OKULA UYUM !!!
Okula başlama çocuğun yaşamındaki
önemli dönüm noktalarından biridir. Ev ortamı
gibi rahat bir yaşam şeklinden kurallarla dolu
okul hayatına geçiş çocuklara tatsız gelebilir
ve bu durum bazı çocuklarda okul korkusu
gibi uyum problemlerine yol açabilir.
Okul korkusu; kuvvetli bir endişe
nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi
ya da bu konuda isteksiz görünmesidir. Okul
korkusu yaşayan çocukta sabahları uyanır
uyanmaz karın ağrısı, mide bulantısı, baş
ağrıları, ateş yükselmesi gibi şikâyetler
görülmekte, okula gitmemelerine karar
verildiğinde şikâyetler kendiliğinden
kaybolmaktadır.
Okula uyum zorluğu okula giden
çocukların yaklaşık %2 ’sinde görülür ve
erkek ve kız çocuklarda görülme sıklığı eşittir.
Çocuğun okula başlama yaşı olan 5-7 yaşlar ve
daha büyük sınıflara başlama dönemi olan 12-
14 yaşlar arasında yüksek oranda ortaya çıktığı
saptanmıştır. Okula yeni başlayan çocuklarda
görülen bu kaygı 2-3 hafta sürebilir.
16
Çocuklarda bu dönemde
görülebilecek tepkiler, dört ayrı grupta
toplanabilir.
Birinci grubu, her açıdan kolay adapte
olan ve sorunsuz bir şekilde başlayıp, okula
isteyerek severek devam edenler
oluşturmaktadır.
İkinci grubu, ayrılık endişesi gibi
nedenlerle gitmek istemezken, zamanla okula
adapte olanlar oluşturmaktadır.
Üçüncü grubu, en başından itibaren
okula gitmek istemeyen ve bunu ısrarla
sürdüren çocuklar oluşturmaktadır.
Dördüncü grubu ise çok isteyerek
başlayıp, daha sonra kendi kontrolü dışında ve
sürekli gidilmesi gereken bir yer olduğunu
anladığında okula gitmek istemeyen çocuklar
oluşturmaktadır.
Okul korkusunun nedenlerine bakacak
olursak asıl korkulan şeyin okul değil evden,
anneden ayrılmak olduğu görülebilir. Bu
durum aşırı korumacı anne-babalar tarafından
büyütülen çocuklarda, her istedikleri yapılan
çocuklarda ya da baskıcı ortamdan bir an olsun
uzak kalamamış çocuklarda sık görülebilir.
Buna ek olarak çocuğun yaşamında boşanma,
anne veya babanın başka biriyle evlenmesi,
maddi sıkıntılar, yeni bir kardeşin olması,
taşınma, hastalık, yakın birinin ölümü gibi bir
stres faktörünün olması da okula uyumu
zorlaştırabilir.
SAĞLIKLI BİR UYUM SÜRECİ İÇİN AİLELERE ÖNERİLER
Okul süreci için mutlaka önceden hazırlanmalıdır.
Okulun olumlu yanları anlatılarak çocuğun okula gitmesi özendirilmelidir.
Okula anlaşma döneminde çocuğun düzeni ile ilgili diğer ritüellerini değiştirmemeli
ve çocuğun evden ayrılırken stressiz, mutlu ayrılmasına özen gösterilmelidir.
17
Okul alışverişine çocukla birlikte çıkılmalı ve ihtiyacı olan malzemeleri alırken onun
da dâhil olması sağlanmalıdır.
Çocuğun eve nasıl döneceği, servis kullanıp kullanmayacağı, kimin gelip alacağı, evde
kimin karşılayacağı hakkında mutlaka bilgilendirilmeli ve eve döndüğünde gününün
nasıl geçtiği sorulmalı ancak ısrarcı olunmamalıdır.
Çocuk servis kullanıyorsa vedalaşırken rahat ve net olunmalıdır. Servis kullanmıyorsa
ve ebeveynlerinden biri bırakıyorsa çocukla vedalaşma süresi uzatılmamalıdır, ne de
olsa alışır düşüncesiyle asla haber vermeden, hoşça kal demeden gidilmemelidir.
Okulda daha önceden tanıdığı arkadaşları varsa onlarla birlikte geçirdiği güzel
zamanlar hatırlatılmalı. Eğer okulda tanıdığı hiç kimse yoksa onun yaşında birçok
çocuk olacağı söylenmeli ve mümkünse yeni tanıştığı arkadaşlarıyla dışarıda da
görüşebilmesi için program yapılmalıdır.
Okula gitmekte kaygı duyan çocukla alay edilmemeli, kimseyle kıyaslanmamalı veya
baskı yapılmamalıdır.
Çocuğun okulu reddetmesi durumunda aileden birinin çocuktan yana tutum göstermesi
ona güç verir ve tepkisini büyütür. Okula gidiş tüm aile bireyleri tarafından
desteklenmeli ve aile bireyleri uyum içinde olmalıdır. Unutulmamalı ki çocuğun evde
geçirdiği süre uzadıkça okula dönmesi de o kadar zorlaşır.
Bu süreçte çocuğun okula gitmediği günleri evde sevdiği etkinlikleri düzenleyerek
ödüllendirilmemeli, bunun okuldan kaçma davranışını yineleyebileceği
unutulmamalıdır.
İlk başlarda yaşanabilecek sorunların doğal olduğu unutulmamalı ve çocukların okula
gitmek istememesi ile ilgili bahaneler uydurması yadırganmamalıdır. Bu süreçte
çocuğa karşı anlayışlı ve destekleyici olunması gereklidir.
ÇOCUK GELİŞİMCİ SERAP KARGUN
18
RİSKLİ GEBELİKLER
Her ne kadar “Gebelik, doğal fizyolojik durum değişikliği” olarak tanımlansa da;
gebeliğin 40 haftalık süreç boyunca, doğal sınırların ötesinde riskler taşıdığı durumlar
gelişebilmektedir.
Risklerin önceden saptanması ve doğru takip kriterleri, anne ve bebeği istenmeyen
sonuçlardan koruyacaktır. “Riskli Gebelik” derken ne gibi durum değişiklikleri olduğuna bu
yazıda değinilmiştir.
Riskli gebelik denildiğinde en sıklıkla öne çıkan,
İleri yaş gebelikleri,
çoğul gebelikler( ikizler-üçüzler )
Daha önceki gebeliğe ait sorunları olanlar:
o fetalgelişme geriliği,
o preeklampsi,
o erken doğum,
o ölü doğumlar,
o doğum sonrası bebek ölümleri
o Önceki bebeğe ait sakatlıklar ve kromozom anomalisinin varlığı
Annedeki hastalıklar:
o hipertansiyon
o hipertroidi,
o diabetesmellitus,
o kalp hastalıkları,
o nefropati( böbrek hastalıkları
Her gebeliğin seyrinde şu oranlarda riskler vardır:
%2-3 bebeklerde anomali, sakatlık
%1.6 kromozom anomalisi
%5-7 preeklampsi
%7-10 düşük ya da Erken doğum
%5-6 gelişme geriliği
Bu bölümümüzde Gebeliği riske eden durumlardan Gebelik ve Tansiyon Yüksekliği ile
Gebelik ve Şeker Hastalığı hakkında bilgi vereceğiz.
GEBELİK VE TANSİYON YÜKSEKLİĞİ (HİPERTANSİYON)
Gebeliklerin yaklaşık %7-10’unda tansiyon yüksekliği görülür. Bunların yaklaşık %70’i
gebeliğe bağlı gelişen yüksek tansiyon-preeklampsi (bilinen adıyla gebelik zehirlenmesi),
yaklaşık %30’u kronik yüksek tansiyondur.
Tansiyon yüksekliğine neden olabilecek riski arttıran durumlar;
ilk gebelik olması,
obezite (şişmanlık),
19
ikiz ve üçüz gibi çoğul gebelikler,
dahaönceki gebeliklerde tansiyon yüksekliğinin olması,
ailedeki gebe olan akrabalarda benzer tansiyon yüksekliğinin olması,
şeker hastalığı,
üzüm gebelik (molar gebelik) olarak sıralanabilir.
Gebelikteki tansiyon yüksekliği, gebelik zehirlenmesi 20.haftadan önce nadiren gelişir.
Gelişmesi durumunda böbrek hastalığı veya üzüm gebelik araştırılmalıdır.
Gebelikteki Hipertansiyon Çeşitleri
Kronik Hipertansiyon: Gebelikten önce veya gebeliğin 20. haftasından önce
tansiyon yüksekliğinin olması ya da ilk kez gebelikte tansiyon yüksekliğinin olması ve bunun
doğumdan itibaren 42. günden sonrada devam etmesidir. Tansiyon seviyeleri 140/90 mmHg
veya daha yüksek seyretmektedir.
Preeklampsi (Gebelik Zehirlenmesi): 20.gebelik haftasından sonra tansiyon
yüksekliğinin, idrarda protein atılımı ile birlikte olmasıdır. Tanı koymak için tansiyon ölçümü
ve idrar tetkiki yapılır. 24 saatlik idrarda protein atılımına bakılır.
Hafif Gebelik Zehirlenmesi: Tansiyon değerinin 6 saat arayla yapılan ölçümde 2
kez 140/90 mmHg üzerinde olması, 24 saat biriktirilen idrarda protein atılımının 300 mg’ın
üstünde olması, bacaklarda ödem şişlik, hızlı kilo alımıgibi bulgulardan en az ikisinin olması
ile tanı konur.
Şiddetli gebelik zehirlenmesi: Tansiyon değerinin 6 saat arayla yapılan ölümde 2
kez 160/110 üzerinde olması ve 24 saatlik idrarda protein atılımının 5 gram’dan fazla olması
ile tanı konur.
Şiddetli gebelik zehirlenmesinde hastalarda baş ağrısı, görme bozukluğu, görme bulanıklığı,
bilinç seviyesinde değişiklik, karnın sağ üst kısmında veya midede ağrı, bulantı kusma, bebek
hareketlerinde azalma, idrar çıkışının azalması gibi şikayetler olabilir. Yapılan kan
tetkiklerinde Karaciğer Fonksiyon Testleri bozulabilir, kanın pıhtılaşmasın sağlayan
hücrelerin (Trombosit) sayısını azalabilir.
Anne üzerine etkileri: Kan değerlerinde bozulma, baş ağrısı, görme bozukluğu, bulanıklığı,
karnın sağ tarafında ağrı, akciğerde ödem olması ve buna bağlı solunum sıkıntısı, şiddetli
tansiyon yüksekliği, böbrek yetmezliği, suyun erken gelmesi, annenin nöbet geçirmesi,
bebeğin eşinin ayrılması gibi ciddi etkileri olabilir.
Bebek üzerine etkileri: Bebeğin suyunun azalması, bebekte gelişme geriliği, kalp atımlarında
yavaşlama, bebek hareketlerinde azalma gibi etkileri vardır.
20
Tedavisi ilaç kullanımı (tansiyon ilacı) ve ilaçla kontrol altına alınamayan bazı riskli
durumlarda en kesin tedavi yolu doğumdur.
Annenin nöbet geçirmesi, annenin gebelik zehirlenmesine bağlı yaşamsal tehlike yaşaması,
bebek kalp atışlarında ciddi azalma ve bebeğin anne karnında ölme riski, bebeğin eşinin anne
karnında erken ayrılması durumlarında acil kararla doğum (çoğu zaman acil sezaryen
operasyonu ile) gerçekleştirilir.
GEBELİK VE ŞEKER HASTALIĞI
Şeker hastalığı gebeliklerin %6’sında görülür.
Diabetik Anne: Gebelik öncesi şeker hastalığı olan kadının gebeliği
Gestasyonel Diyabet: önceden olmayıp gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığı.
Bunların çoğunu gebelikte oluşan şeker hastalığı oluşturur.
Şeker hastalığında bebekteki oluşan hastalığın nedeni annedeki kan şekeri
yüksekliğine bağlıdır. Annede kan şekeri yükselmesi bebekte de yükselmeye neden olur ve
gebeliğin son döneminde bebekte insülin salınımı artar ve bu da bebekte fazla kilo almaya,
akciğer gelişiminde gecikmeye, bazı kalp hastalıklarına ve sinir sistemi hastalıklarına neden
olur.
Gebelik Öncesi Var Olan Şeker Hastalığı
Şeker hastalığı olan kadınların mutlaka gebelik öncesi kadın doğum ve endokrinoloji
doktoruna ve onun yönlendireceği diyetisyene kontrole gitmesi ve danışmanlık alması,
bebekte sinir sistemi gelişimini desteklemek için mutlaka folik asit desteği alması
gerekmektedir.
Gebelik süresince düzenli kan şekeri takibi yaptırması, insülin tedavisi alanların
ilaçlarını düzenli kullanmaları, 3 ana 3 ara öğün ve günlük ortalama 2400 kcal olacak şekilde
diyetlerine uymaları gerekmektedir.
Gebelik öncesi şeker hastalığı olan gebeler hastanelerin yüksek riskli gebelik
bölümlerinde takip edilmelidir. Hastalara son üç ayda yapılan ultrasonografi ile bebeğin kilo
alımı değerlendirilmeli ve doğum zamanı ve şekline gecikmeden karar verilmelidir.
Gebelikte Ortaya Çıkan Şeker Hastalığı (Gestasyonel Diyabet)
Gebelikte oluşan şeker hastalığı aslında gebelik süresince gelişen karbonhidrat
alımına vücudun intoleransıdır. Bütün gebelerde rutin olarak 24-28. haftalar arasında Glikoz
Tolerans Testleri ile diyabet taraması yapılmalıdır. Hastanın bu test için aç gelmesine gerek
yoktur. Önce 50 mg ağızdan glukoz yüklemesi yapıldıktan sonra 1. saatte kan şekerine bakılır.
Eğer 140 mg/dl üzerinde ise 100 gr oral glukoz tolerans testi uygulanır. Bu test için hasta en
az 3 gün karbonhidrat alımını kısıtlamadan beslenmesini sürdürmelidir. Fiziksel aktivitesinde
21
değişiklik yapmamalıdır ve en az 8 saat en fazla 14 saat açlıkta olmalıdır. Hasta açken, 100 gr
glukoz verildikten sonra 1. 2. ve 3. saatlerde kan örneği alınır. Bu test sırasında hasta oturur
pozisyonda olmalı ve sigara içmemelidir. Bakılan kan şekeri değerlerinden 2 ve daha fazlası
sınırın üstünde çıktığında gebeliğe bağlı diyabet tanısı konur. Bu gebeler tanı konulduktan
sonra yüksek riskli gebelik bölümlerinde takip edilmelidir. Bu gebeler 36. haftaya kadar 2
haftada bir; 36. haftadan sonra ise haftalık kontrollere gelmeli ve NST takipleri yapılmalıdır.
Hastalar günde ortalama 2000-2200kcal /gün olacak şekilde 3 ana 3 ara öğün ile
diyetisyen önerilerine uyularak beslenmelerine dikkat etmelidirler. Haftada 3-4 defa 20-30
dakikalık yürüyüş şeklinde egzersizler yapılmalıdır.
Diyetin etkinliğini değerlendirmek için açlık, yemekten sonra 1. ve 2. saat kan şekeri
kontrolü yapılmalıdır. Açlık kan şekeri değeri 95mg/dl, yemekten 1. saat değeri 140 mg/dl, 2.
saat değeri 120 mg/dl üzerinde olduğunda insülin tedavisi başlanabilir. 40 haftaya kadar
doğum olmamış ise; haftada 2 defa NST değerlendirmesi yapılmalıdır. Ortalama ağırlık 4500
gr üzerinde olduğunda hastanın sezaryenle doğum için değerlendirilir. Doğumdan sonra
bebekte oluşabilecek kan şekeri düşüklüğü, kalsiyum düşüklüğü ve sarılık için gerekli
önlemler yenidoğan doktorlarıyla birlikte alınmalıdır.
OP.DR. ALİ NURETTİN GÜRSES
22
KKM (Kriz Koordinasyon Merkezi):
Türkiye Kamu Hastaneler Kurumunun talebiyle pek çok ilde faaliyete geçmesi
planlanan Kriz Koordinasyon Birimi, ilimizde Genel sekreterliğimize bağlı olarak 18 Ağustos
2014 tarihinde açılmıştır. Tıbbi Hizmetler Başkanının (Op.Dr. Onursal VARLIKLI)
başkanlığında, 1 sorumlu uzman doktor ve 4 sağlık çalışanı ile 7 gün 24 saat hizmet
vermektedir. İl genelinde hastanelerde ve hastaneler arası yaşanan sorunların yanı sıra, İl
Sağlık Müdürlüğü 112 Komuta Merkezi ile koordineli olarak tüm kriz durumlarında (yangın,
sel, deprem, KBRN vakaları, Ebola, MERS, H1N1 salgınları, sıkıntılı sevkler ve hasta
yatışları gibi) çözüm ortağı olmaktadır. Ayrıca Ankara Kriz Merkezi koordinasyonunda çevre
iller ve tüm illerle koordineli çalışmakta ve yapılan çalışmalarla ilgili günlük olarak Ankara
Krizi bilgilendirmektedir. (Çalışanlar: Acil Tıp Uzmanı Dr. Aslı Gülfer KARTAL, Nihal
Aydın, Ayten Şeremet, Cahit Subaşı, Meral Kavukçu)
KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif, Nükleer):
KBRN günümüz şartlarında görülme
sıklığı giderek artan, çok değişik büyüklüklerde
olabilen, basit bir yaralanmadan ölümcül veya
sekel bırakan bir yaralanmaya kadar çeşitli
tiplerde karşımıza çıkan tüm Kimyasal,
Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer durumlardır.
Bu olaylarla karşılaşma durumunda vakaların
dekontaminasyonu, hem hasta hem de hastaya
müdahale eden temas halindeki tüm çalışanlar
için çok önemli olduğundan tüm Türkiye’de
Bakanlığa bağlı olarak KBRN
Dekontaminasyon Üniteleri kurulması
planlanmıştır. Bu amaçla hizmet veren illerden
biri de Kocaeli’dir. İlimizde Derince Eğitim ve
Araştırma Hastanesi (A grubu referans), İzmit
Seka Devlet Hastanesi (B grubu referans) ve
Darıca Farabi Devlet Hastanesi (B grubu
referans) KBRN Dekontaminasyon Üniteleri ile
hizmet vermektedir. İlimiz aynı zamanda 19
KBRN bölge merkezinden biri olup,
Bakanlıkça bağlı iller Düzce ve Sakarya olarak
belirlenmiştir. Yeni planlamalar doğrultusunda
Bakanlıkça belirlenen hastaneler olan Gebze
Fatih Devlet Hastanesi, Kocaeli Devlet
Hastanesi ve Gölcük Devlet Hastanesi
bünyesinde KBRN Dekontaminasyon Üniteleri
kurulması için çalışmalara başlanmıştır.
23
Bakanlıkça Bölge koordinatörlerimiz Acil Tıp Uzmanı Dr. Onur KARAKAYALI ve
Laborant Bahattin KOÇYİĞİT vaka olması durumunda Genel Sekreterlik Kriz Koordinasyon
Birimi, 112 Komuta Kontrol Merkezi, AFAD ve TAEK ile koordineli çalışmakta ve Ankara
Merkezi bilgilendirmektedir. Aynı zamanda Genel Sekreterliğimiz bünyesinde yer alan
Özellikli Sağlık Hizmetleri Birim Sorumlusu (Acil Tıp Uzmanı Dr. Aslı Gülfer KARTAL) ile
ortaklaşa çalışarak tüm hastanelerimizin malzeme dağıtımı, eğitim ve denetimlerini
gerçekleştirmekte ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun düzenlediği eğitimlere
hastanelerimiz KBRN sorumlu ve çalışanları ile birlikte katılmaktadır.
24
Bakanlığımız tarafından başarılı çalışmaları nedeni ile hem Kriz Koordinasyon
Merkezimize hem de KBRN Bölge Koordinatörlerimize ve Genel Sekreterliğimize
15.06.2015 tarihinde Teşekkür Belgesi verilmiştir.
25
GEBELİKTE DİŞ SAĞLIĞI
Gebeliğin Ağız ve Diş Sağlığına Etkileri
Hamilelikte tükrükteki asit miktarı artmakta ve dişler çürümeye yatkın hale
gelmektedir. Hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebilir.
Bu şekildeki diş eti oldukça hassastır ve kolayca kanar. Hamilelik sırasında kadınların diş
etlerinde oluşan bu değişiklilere “Hamilelik Gingivitisi” denir. Bu değişiklikler östrojen ve
progesteron hormonlarının salgılarının artmasından kaynaklanmaktadır.
Hamilelik Gingivitisi genellikle hamileliğin 2.ayında başlayıp 8.ayında en üst seviyeye
çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir.
Eğer hamilelik planlanıyor ise anne adayları mutlaka bir diş hekimi kontrolünden
geçmeli, hamilelik öncesinde varsa diş ve diş eti problemleri giderilmelidir.
Hamilelik Dişlerin Tedavisi Açısından 3 Dönemde İncelenir
0-3 aylık dönem: Bu dönem hamileliğin en hassas olduğu dönemdir. Ağrıya neden
olan ve müdahale edilmediğinde anneye ve bebeğe zarar verebilecek durumlarda diş hekimine
gidilmelidir.
3-6 aylık dönem: Hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimleri,
dolgular, kanal tedavileri yapılabilir. Müdahalelerin yapılması için en uygun dönemdir.
6-9 aylık dönem: Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum
yaklaşmaktadır. İlk 3 aylık dönemde olduğu gibi acil tedaviler dışında herhangi bir uygulama
yapılmamalıdır.
26
Hamilelerde Röntgen Çekimi
Zorunlu hallerde anne adayına kurşun önlük giydirilerek röntgen çekilebilir.
Hamilelerde İlaç Kullanımı
Hamilelik döneminde kullanılan tetrasiklin grubu antibiyotikler “Tektrasiklin
Renklenmesi” denilen geri dönüşümü olmayan renklenmelere neden olur.
Bu grup dışında kullanılan antibiyotiklerin, penisilin ve türevlerinin dişlerde
renklenmeye neden olduğuna veya zarar verdiğine dair bilimsel bir veri yoktur. Ancak
hamilelikte kullanılan her türlü ilacın anne adayını takip eden doktorun kontrolünde
kullanılması gerektiği unutulmamalıdır.
Beslenme
Hamilelikte iyi beslenme annenin olduğu kadar bebeğinde diş sağlığını olumlu yönde
etkileyecektir. Bebeğin diş gelişimi hamileliğin 2. ayından itibaren başlar.
Sağlıklı diş gelişimi için kalsiyum,
fosfor ve vitamince zengin besinler
yeterince alınmalıdır. Anne adayları
hamileliğin ilk ayından itibaren abur cubur
yiyeceklerden kaçınmalıdırlar. Ağız
içinden uzaklaştırılmayan tüm besin
artıkları dişler üzerinde birikerek çürük
oluşumunu hızlandırır.
“Her hamilelik anneye bir diş kaybettirir”
düşüncesi yanlış bir inançtır.
Hamilelik sırasında annenin
dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair
herhangi bilimsel kanıt yoktur. D Vitamini,
kalsiyum (günlük 1200-1500 mg), C ve
B12 vitamininden zengin gıdalar olmalıdır.
Eğer gıdalarla yeterli kalsiyum alınmazsa
bebeğin gelişimi için gerekli olan miktar
annenin kemiklerinden karşılanır.
Dişlerden kalsiyum çözünmesi olmaz.
27
Ağız Bakımı: Hamileliğin ilk
aylarında görülen kusmalar, değişen
beslenme alışkanlıkları ve hormonal
değişikliklerin etkisiyle diş etlerinde
hassasiyet ve kanama olabilir. Kanama
nedeniyle anne adayları diş fırçalamayı
bırakmamalıdır. Diş eti iltihabı dişlerin ve diş
etlerinin etkin bakımı ve temizlenmesi ile
önlenebilir. Her gün en az 2 kez, mümkün
olan durumlarda her yemekten sonra dişler
fırçalanmalıdır. Diş araları diş ipi ile
temizlenmelidir. Diş hekimin önerisi
olmadığı sürece ağız gargarası
kullanılmamalıdır.