Post on 17-Feb-2020
SİNOP ÜNİVERSİTESİ
MAHMUT KEFEVİ İSLAMİ İLİMLER
UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
ULUSLARARASI
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
SİNOP’TA TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ
SEMPOZYUMU
BİLDİRİLER KİTABI
CİLT-I
International Symposium on Turkish-Islamic Culture
in Sinop from Past to Present
Proceedings Book
Volume-I
5-7 Ekim / October 2018
Sinop / TÜRKİYE
Sinop Üniversitesinin 22. Bilimsel Yayınıdır.
ISBN 978-605-88024-7-6
ULUSLARARASI
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
SİNOP’TA TÜRK-İSLAM KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU
BİLDİRİLER KİTABI
CİLT-I
International Symposium on Turkish-Islamic Culture
in Sinop from Past to Present
Proceedings Book
Volume-I
ISBN 978-605-88024-7-6
Sinop Üniversitesi Adına Sahibi Owner on behalf of Sinop University
Prof. Dr. Nihat DALGIN
RektörRector
Editörler | Editors
Dr. Öğr. Üyesi Cüneyd AYDIN
Dr. Öğr. Üyesi Emrah DİNDİ
Dr. Öğr. Üyesi Doğan FIRINCI
Editör Yardımcıları | Editorial Assistants
Arş. Gör. Muhammet KARAAĞAÇ- Arş. Gör. İbrahim TOPRAK
Baskı/Printing
Şimal Ajans / Camikebir Mah. Karantina Sk. No:7/B Sinop
Sertifika No: 21439
Baskı Yeri ve Tarihi / Publication Place and Date
Sinop, Aralık / December 2018
Uluslarası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu Bildiriler Kitabı
Sinop Üniversitesinin bilimsel bir yayınıdır. Kitapta yayımlanan yazıların her türlü içerik sorum-
luluğu yazara aittir. Yazılar, yayıncı kuruluşun izni olmadan kısmen veya tamamen bir başka
yerde yayımlanamaz.
İletişim | Communication
Korucuk Köyü Trafo Mahallesi No: 36 57000 | SİNOP | TÜRKİYE
Tel: +90 (368) 2715757-58-59-60 | Faks: +90 (368) 2715763| web: http://turkislamsemp.sinop.edu.tr/
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
513
SİNOP PERVANEOĞULLARI BEYLİĞİ DÖNEMİ SÛFÎLERİNDEN
MÜEYYİDÜDDİN EL-CENDÎ’NİN (691/1292) ÖRNEK İNSAN ANLAYIŞI
İsa AKALIN
Öz
Türk – İslâm düşünce tarihinde örnek insan ve güzel ahlâk anlayışı, Kur’ân-ı Kerîm âyetleri ve Hz. Pey-
gamber’in (sav) hadîsleri çerçevesinde ortaya konmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’in örnek insan
oluşu ve güzel ahlâkı “üsve-i hasene” “en güzel bir örnek” olarak betimlenmekte; Hz. Peygamber’in “ben
güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” hadîsi de bunu vurgulamaktadır. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin
(638/1240) ve Sadreddin Konevî’nin (673/1274) önderliğini yaptıkları ve tasavvuf tarihinde Ekberîlik ola-
rak adlandırılan meşrebin önemi bir diğer ismi, aynı zamanda Fusûsu’l-Hikem’in ilk şârihi olan, Ebû Ab-
dillâh Müeyyidüddîn b. Mahmûd b. Sâid el-Cendî’dir (691/1292). Türkistan’ın Cend şehrinde doğan el-
Cendî, seyru sülûkünü Sadreddin Konevî’nin yanında tamamladıktan sonra Bağdat’a, ardından Pervâneo-
ğulları’nın hâkimiyeti altında bulunan Sinop’a gelmiş ve Nefhatü’r-rûh, adlı eserini burada Farsça olarak
kaleme almıştır. Müeyyidüddîn el-Cendî’nin, Hz. Peygamber’in (sav) Sünnet’ine / hadîslerine bakış açısını
Nefhatü’r-Rûh adlı eserinde açıkça görmek mümkündür. el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh’ta konuları âyet ve
hadîslerle izah etmiştir. el-Cendî, istişhâd için kullandığı hadîsleri senedsiz olarak ve kaynaklarına işaret
etmeksizin vermektedir. el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh’ta tasavvufun temel meselelerinin ardından iyi ve kötü
davranışlar, iyi ve kötü ahlâkî özellikler, kalp dil ve diğer vücut organlarının görevlerini, insanın olgun-
laşma sürecini ele almış ve özlü nasihat ve tavsiyelerde bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh, Sinop, Pervâneoğulları, Örnek insan, Güzel ahlâk.
The Period of the Sinop Pervaneogullari Seigniory from the Sufis
who al-Cendî’s the Sample of Human Understanding
Abstract
In the history of Turkish - Islamic thought, exemplary human and good moral understanding is revealed
within Qur'anic verses and the hadiths of the Prophet (pboh). In the Qur'an The Prophet's (pboh) exemplary
human and his good morality ”üsve-i hasene“ are depicted as the most good example. The Prophet's (pboh)
I was sent to complete good morals, the hadith also emphasizes this. Al-Cendî was born in Türkistan. He
had come to Bağdat after complete his education beside Sadreddin Konevî. After than, he had come to
Sinop that Pervâneoğulları under the domination and he wrote Nefhatü’r-rûh in Persian here. Ebû Abdillâh
Mueyyidüddîn b. Mahmûd b. Sâid al-Cendî (695/1296) was an important other name who Muhyiddin Ibn
al-Arabi (638/1240) and Sadreddin Konevi (673/1274) were the leader of called Ekberism at the history of
Sufism, was also the first commentator of Fusûs al-Hikem. It is possible to see clearly the point of view of
Müeyyiduddin al-Cendi, who completed his special training of a religious order (seyrü sülük) in the side of
his sheikh Sadreddin Konevî, to the sunnah / hadiths of the Prophet (pbuh) in his book Nefha al-Rûh. Al-
Cendî had explained subjects with verses and hadiths in his book Nefhatü'r-Rûh. Al-Cendi gives the hadiths
he has used for counting evidence without mentioning his resources and without sened. Al-Cendî, after the
Dr. Öğr. Üyesi, Akdeniz Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, isaakalin@hotmail.com
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
514
basic issues of Sufism in Nefhatü’r-Rûh, dealt with good and bad behavior, good and bad moral characte-
ristics, the functions of the heart tongue and other body organs, the maturation process of the human body
and gave concise advice and advice.
Keywords: el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh, Sinop, Pervâneoğulları, Sample human, Nice morality.
Giriş
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’in örnek insan oluşu ve güzel ahlâkı “üsve-i hasene”
“en güzel bir örnek” olarak betimlenmektedir: “And olsun, Allah'ın Resûlü’nde sizin için; Allah'a
ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.1”
“Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.2” Hz. Peygamber’in (sav); “Ben güzel ahlâkı tamamla-
mak için gönderildim3” hadîsi de bunu vurgulamaktadır.
Türk – İslâm düşünce tarihinde örnek insan ve güzel ahlâk anlayışı, Kur’ân-ı Kerîm âyet-
leri ve Hz. Peygamber’in (sav) hadîsleri çerçevesinde ortaya konmuş olmakla beraber, özellikle
tasavvufun önemli meselelerinden biri olarak incelendiği görülmektedir. Tasavvuf tarihinin
önemli konularından olan insân-ı kâmil anlayışı, varlık ve bilgi problemleriyle ilgisi yanında dinî
ve ahlâkî boyutları da bulunan derin fikrî çaba ve ruhî tecrübenin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
İnsân-ı kâmil kavramı tasavvuf literatürüne Muhyiddin İbnü’l-Arabî tarafından yerleştirilmiştir.4
İbnü’l-Arabî çizgisinde gelişen tasavvufî gelenekteki muhtevasıyla insân-ı kâmil düşün-
cesini doğrudan Kur’an’dan çıkarmak mümkün olmasa da bazı âyetlerin insân-ı kâmil düşüncesi
istikametinde yorumlanabileceği ve yorumlanageldiği görülmektedir:
Kur’an’da Âdem’in “halifelik” mevkiine sahip olduğu5, benî Âdem’in mükerrem kılın-
dığı6; insanın “ahsen-i takvîm” üzere yaratıldığı7, göklerde ve yerde olan her şeyin insanın emrine
verildiği8, kendisine esmânın/varlıkların isim ve özelliklerinin öğretildiği9 ve insanın emaneti
yüklendiği10 ifade edilmektedir.
1. İnsân-ı Kâmil
İnsân-ı kâmil Hak ile halk arasında bir köprü vazifesi görür. Gerçek insân-ı kâmil olan
Hz. Peygamber ile onun vârisi olan insân-ı kâmilin bir özelliği de Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmış
olması bakımından ahlâkî kemale sahip bulunmasıdır. İnsân-ı kâmil şeriat, tarikat, hakikat ve
mârifet itibariyle tam ve ergin olan kişidir. Kâmil insanın sözleri doğru, işleri iyi, ahlâkı güzeldir,
mârifet sahibidir, yani eşyayı ve ondaki hikmetleri gereği gibi bilir.
İnsân-ı kâmilin bir başka fonksiyonu da ilâhî varlık için en büyük şahit ve delil olmasıdır.
Bu delil öteki bütün delillerden daha güçlüdür; çünkü ilâhî isim ve sıfatlar hiçbir varlıkta insân-ı
1 Ahzâb 33/21. 2 Kalem 68/4. 3 Muvatta, hüsnü’l-hulk 1. 4 Mehmet Aydın, “insan-ı kâmil”, DİA, 22/330-331, İstanbul, TDV Yayınları, 2000. 5 Bakara 2/30. 6 İsrâ 17/70. 7 Tîn 95/4. 8 Câsiye 45/13. 9 Bakara 2/31. 10 Ahzâb 33/72.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
515
kâmilde olduğu kadar parlak bir şekilde görünmez. O Allah isminin mazharı, yaratılışın gayesi ve
Allah’ın halifesidir.11
2. Müeyyidüddîn el-Cendî
Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin (638/1240) ve Sadreddin Konevî’nin (673/1274) önderliğini
yaptıkları ve tasavvuf tarihinde Ekberîlik olarak adlandırılan meşrebin önemi bir diğer ismi, aynı
zamanda Fusûsu’l-Hikem’in ilk şârihi olan, Ebû Abdillâh Müeyyidüddîn b. Mahmûd b. Sâid el-
Cendî’dir (691/1292). Türkistan’ın Cend şehrinde doğan el-Cendî, seyru sülûkünü Sadreddin Ko-
nevî’nin yanında tamamladıktan sonra Bağdat’a, ardından Pervâneoğulları’nın hâkimiyeti altında
bulunan Sinop’a gelmiş ve Nefhatü’r-Rûh, adlı eserini burada Farsça olarak kaleme almıştır.12
a. el-Cendî’nin Eserleri
Şerhu Fusûsi’l-Hikem
Nefhatü’r-Rûh ve Tuhfetü’l-Fütûh
ʿUlûm-i Ahadî ve Maʿârif-i Ahmedî
Hulâsatü’l-İrşâd ve İrşâdü’l-Hulâsa
İrşâdü’l-Kemâlât
Ezrâku’l-Hatmeteyn
Kitâbü’l-Esmâʾ
Şerhu Mevâkıʿı’n-Nücûm.13
b. el-Cendî’nin Nefhatü’r-Rûh’ta Örnek İnsan Anlayışı
el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh’ta tasavvufun temel meselelerinin ardından iyi ve kötü davra-
nışlar, iyi ve kötü ahlâkî özellikler, kalp dil ve diğer vücut organlarının görevlerini, insanın ol-
gunlaşma sürecini ele almış ve özlü nasihat ve tavsiyelerde bulunmuştur. el-Cendi, insanın önce-
likle kendini tanıması/bilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. el-Cendi, kendini tanıyan/bilen insa-
nın, “marifetullah” olarak ifade edilen; Allah’ı tanıma, bilme aşamasına geçebileceğini söylemek-
tedir.
el-Cendî, kendini ve Rabb’ini tanıyan/bilen insanın, ahlâkını güzelleştirmesi gerektiğini
ve bu konuda Hz. Peygamber’in (sav) rehberliğine muhtaç olduğunu belirtmektedir. Hz. Peygam-
ber’den (sav) sahâbîlere, onlardan tabiûn’a, onlardan tebe-i tâbiîn’e ve onlardan da silsileyle her
yüzyılda ümmetin seçkinlerine intikal eden peygamberî ahlâkın; insanı dünya ve âhiret mutlulu-
ğuna erdireceğini ifade etmektedir.
c. Nefhatü’r-Rûh’taki Rivayetler
el-Cendî’nin, Nefhatü’r-Rûh’ta istişhâd için kullandığı hadîslerin senedsiz olarak ve kay-
naklarına işaret etmeksizin yer aldığı görülmektedir. Kitap boyunca kullanılan söz konusu hadis-
lerin sıhhat derecesi açısından sahih, hasen ve zayıf; kimi rivâyetlerin ise mevzu/uydurma olduk-
ları tespit edilmiştir. el-Cendî, Nefhatü’r-Rûh’ta konuları âyet ve hadîslerle izah etmiştir. el-
Cendî, istişhâd için kullandığı hadîsleri senedsiz olarak ve kaynaklarına işaret etmeksizin ver-
mektedir. Söz konusu rivâyetlerden birkaç örnek:
11 Aydın, age, 22/330. 12 Süleyman Uludağ, “cendî”, DİA, 7/361-362, Ankara, TDV Yayınları, 1993. 13 İbrahim Kunt, Konevî’nin Öğrencisi Müeyyidüddîn-i Cendî’nin Hayatı ve Eserleri”, 161-166, Konya,
Mart 2014.
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
516
“Kendini bilen Rabb’ini bilir”
Özellikle sufi çevrelerde hadis-i şerif olarak anlatılagelen “men arefe nefsehü fekad arefe
Rabbehü”, “Kendini bilen Rabb’ini bilir14” من عرف نفسه فقد عرف رب ه sözünün bir başka ifadesidir.
Söz konusu söz, hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in (sav) sözü (hadis) olarak tespit edileme-
mişse de; içeriğinin, anlamının doğru ve İslam’a uygun olduğuna dair yorumlar yapılagelmiş ve
bu söze dair geniş bir literatür ortaya çıkmıştır.
Esma-i Hüsna hadisi
“Allah’ın doksan dokuz ismi vardır; yüzden bir eksik. Kim bu isimleri ezberlerse/sayarsa
Cennete girer. O tektir, teki sever.”15 عن أبى هريرة رضى الل ه عنه قال قال رسول الل ه إن لل ه تسعة وتسعين اسما
م بدون ذكر الوتر، من حفها دخل الجنة، إن الل ه وتر يحب الوتر.وفي رواية: من أحصاها أخرجه البخارى بهذا اللفظ، ومسل
والترمذى.وزاد فعدها
“Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanınız”
Birçok kitapta Hz. Peygamber’e (sav) nispet edilen «Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanınız»
sözü, merfû hadîs olarak tespit edilememiş olmakla beraber Gazali (505/1111), Maksadu’l-Esnâ
Serhu Esmâi’l-Hüsnâ adlı eserinde, bu kitabını, yukarıdaki ve «Hiç şüphesiz Yüce Allah’ın bir
takım ahlaki özellikleri vardır. Onlardan biriyle ahlaklanan cennete girer» hadisi sebebiyle telif
ettiğini belirtmektedir.16
Kenz-i Mahfi sözü
“Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlûkatı yarattım.17” كنت كنزا مخفي ا، فأردت
فخلقت الخلق أن أعرف،
Halk arasında ve tasavvuf kitaplarında kudsî hadîs olarak bu sözün Hz. Peygamber’e ai-
diyeti ve sahih veya zayıf herhangi bir isnadı tespit edilememiştir. Ali el-Kârî gibi müellifler ise
bu sözün, hadis olmamakla beraber manasının doğru olduğunu; “Ben cinleri ve insanları, ancak
bana ibadet etsinler diye yarattım18” âyetinin anlamına uygun/ondan mülhem olduğunu vurgula-
mışlardır.
“Kendini bilen Rabb’ini bilir” sözü gibi “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim,
mahlukatı yarattım” sözü etrafında da oldukça geniş bir literatür ortaya çıkmıştır.
14 Bu sözün hadîs olup olmadığıyla ilgili değerlendirmeler için bkz: Aclûnî, Keşfü’-Hafâ, 2/262, hadîs no:
2532. 15 Buhârî, Tevhîd 12; Şurût 18; Müslim, Zikir 5; Tirmizî, De’avât 25; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Nu’ût 1. 16 Gazali, Maksadu’l-Esna Şerhu Esmai’l-Hüsna, s. 110. 17 Acluni, Keşfü'l-Hafa, II/132, hadîs no: 2016. 18 Zâriyât 51/56.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Sinop’ta Türk-İslam Kültürü Sempozyumu / 5-7 Ekim 2018
517
International Symposium on Turkish-Islamic Culture in Sinop from Past to Present / 5-7 October 2018
518